04.11.2021 Views

Voyant (Ekim 2021) 04 (3)

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>Voyant</strong><br />

YIL: 1 SAYI: 4<br />

Meme<br />

küçültme<br />

ameliyatı<br />

hakkında<br />

her şey<br />

Genital<br />

estetiğe<br />

ilgi artıyor<br />

Dermatolojiden<br />

kozmetolojiye<br />

<strong>Ekim</strong><strong>2021</strong><br />

Eski<br />

çağların<br />

güzellik<br />

sırları<br />

Medikal<br />

estetik<br />

bir yatırımdır<br />

www.voyantdergi.com


GÜZELLİK SİZE<br />

İYİ GELECEK<br />

EditörV<br />

Cilt, saç ve tırnakların güçlenmesine yardımcı olur.<br />

DN Collagen Plus Hyaluronic Acid’in içeriğindeki özel kollajen peptitleri vücudumuzda<br />

üretimi azalan kollajenin çoğalmasına ve bağ dokusunun güçlenmesine destek olur.<br />

Önerilen miktarda 4 hafta kullanımının 35-50 yaş arası kadınlarda ciltte olumlu<br />

etkileri klinik çalışmalarda gösterilmiştir.<br />

DN Collagen Plus Hyaluronic Acid’in içeriğindeki özel seçilmiş hidrolize kollajen<br />

peptitler kasları güçlendirmeye ve kilo vermeye destek olur.<br />

Düzenli kullanım sonucunda selülitlerin azalmasına yardımcı olur.<br />

DN Collagen Plus Hyaluronic Acid, şeker, katkı maddesi, boyar madde ve aroma içermez.<br />

0 545 300 03 03 www.dnbiyomed.com dncollagenII dncollagen DNCollagen<br />

<strong>Voyant</strong><br />

İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />

Unico Dijital İletişim Ltd. Şti. adına<br />

Meryem Bilici<br />

Danışma Kurulu<br />

Op. Dr. Altuğhan Cahit Vural<br />

(Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı)<br />

Dr. Banu Özge Öztürk<br />

(Dermatolog)<br />

Dr. Deniz Koral<br />

(Dermatolog)<br />

Prof. Dr. Murat Türegün<br />

(Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı)<br />

Dr. Seran Göçer<br />

(Medikal Estetik Hekimi)<br />

Dr. Yasemin Savaş<br />

(Medikal Estetik Hekimi)<br />

Vedat Günyol Cd.<br />

Defne Sk. No: 1<br />

Flora Rezidans Kat: 1 D. 109<br />

Ataşehir 34750 İstanbul<br />

T +90 216 255 5336<br />

Reklam ve iletişim<br />

info@unicodijital.com.tr<br />

Yapım<br />

Narrator Ajans<br />

Yayın Yönetmeni<br />

Dilek Girgin<br />

dilek@narratorajans.com<br />

Görsel Yönetmen<br />

Engin Perol<br />

Editör<br />

Elif G. Bayramçavuş<br />

İpek Itır Can<br />

Melek Yazıcı<br />

Acıbadem Mh. Betül Sk.<br />

Basın Sitesi G/18<br />

Kadıköy-İstanbul<br />

T +90 216 340 0307<br />

www.narratorajans.com<br />

Baskı<br />

Erk Ofset<br />

Maltepe Mh. Litros Yolu Sk.<br />

A No: 2 -4A İç Kapı No: 412<br />

Zeytinburnu-İstanbul<br />

T +90 532 227 9764<br />

Baskı Yeri ve Tarihi<br />

İstanbul, <strong>Ekim</strong> <strong>2021</strong><br />

Yerel süreli yayındır.<br />

Üç ayda bir yayınlanır.<br />

8.000 adet basılıp dağıtılmıştır.<br />

Ücretsizdir.<br />

Dergimizin<br />

web sitesi<br />

yayında!<br />

Geçmiş sayılarımıza<br />

ve makalelerimize<br />

www.voyantdergi.com adresini<br />

ziyaret ederek veya kapakta<br />

yer alan QR kodu taratarak<br />

ulaşabilirsiniz.<br />

Başkalaşmadan<br />

güzelleşmek için...<br />

Artık 20’li yaşlarını süren pek çok<br />

genç kadın da medikal estetik işlemlerine<br />

başvuruyor. Belki beş yıl önce bu durumu<br />

“gereksiz” bulabilirdik ama şimdilerde<br />

son derece normal karşılıyoruz. 20’li<br />

yaşlarda başlayan koruyucu tedaviler,<br />

özellikle mezoterapi uygulamaları 30’lu<br />

ve 40’lı yaşları çok daha iyi bir görünümle<br />

karşılamamamızı destekliyor.<br />

Ciltteki yaşlanmanın başlıca sorumlusu<br />

olan kolajen eksikliği 30 yaş itibariyle<br />

hayatımıza girince, genç ve güzel bir cilde<br />

önem verenlerimiz için zaten yatırım<br />

zamanı çoktan gelmiş oluyor. Bu süreçte<br />

üzerinde hassasiyetle durmamız gereken<br />

konulardan biri, medikal estetikte uzman bir hekimin kapısını çalmak,<br />

isteklerimizle onun önerilerini birlikte harmanlamak. Bizi, cildimizi ve<br />

beklentilerimizi anlayan bir hekimle iş birliği halinde ilerlemek. Ayrıca kaliteli<br />

ve onaylı ürün seçiminin, yüzümüzün bir bütün olarak değerlendirilmesinin<br />

ve kombine tedavilerin önemini de göz ardı etmemek.<br />

Dergimize konuk olan medikal estetik hekimlerimizin sıklıkla söz ettikleri<br />

konulara burada tekrar vurgu yaptım. Bunun sebebi, tüm bu unsurların<br />

medikal estetik işlemlerinde doğallığı ve başkalaşmamayı getirmesi, işlemler<br />

sonrasında yine kendimiz gibi ama daha genç ve güzel görünmemiz.<br />

Yaşa göre doğru ve sağlıklı beslenme, sigara ve alkolden uzak durma,<br />

bol ve düzenli egzersizden vazgeçmeme, iyi bir uyku düzeni kurma,<br />

mutlu bir özel hayat inşa etme, kendine zaman ayırma, hobi sahibi<br />

olma, sevdiğin işi yapma, stresten uzak durma… İşte bunlar da<br />

gençliğin ve güzelliğin diğer yolları.<br />

Sonbaharın tatlılığını yaşayıp kışa ve yepyeni bir yıla<br />

doğru ufak ufak uzandığımız şu günlerde hayatınızda neşeli<br />

başlangıçlara ve güzel kararlara yer açmanız dileğiyle,<br />

Dilek Girgin<br />

EKİM <strong>2021</strong><br />

3


VİÇİNDEKİLER<br />

6 İLK BAKIŞ<br />

Güzellik dünyasından<br />

Atelier Rebul Snow Algae Gençleştirici<br />

Koleksiyonu, Aurelia Germanium<br />

Roller ve Y Roller, Power Assisted<br />

Liposuction, TeslaFormer yöntemi,<br />

The Body Shop Drops of Youth Bouncy<br />

Jel Yüz Spreyi, Raffaello mezoterapi<br />

ürünü, Siveno %100 Doğal Kaş<br />

& Kirpik Serumu, Pervin’in<br />

Bahçesinden Güzellik İksirleri, La<br />

Roche-Posay ürünleri.<br />

12 TREND<br />

Minimalizm artık<br />

cilt bakımında da<br />

trend<br />

Pandemiyle birlikte hayatımıza<br />

giren skinimalizm trendi, güzellik<br />

rutinini sadeleştirmeye odaklanıyor,<br />

cilt bakımında ve kozmetikte<br />

olabildiğince az ürün kullanılmasını<br />

öneriyor.<br />

14 RÖPORTAJ<br />

“Dermatoloji ile<br />

kozmetolojiyi<br />

birlikte<br />

götürmek<br />

gerekiyor”<br />

Dermatoloji uzmanı<br />

ve aynı zamanda<br />

kozmetolog olan Dr.<br />

Dilek Hasman Uçar,<br />

hem dermatolojiden<br />

kozmetolojiye<br />

uzanan yolu hem de<br />

yeni bir yılı ışıl ışıl bir<br />

görünümle karşılamanın<br />

ayrıntılarını anlattı.<br />

<strong>Ekim</strong><strong>2021</strong><br />

18 KAPAK RÖPORTAJI<br />

“Medikal estetik bir<br />

yatırımdır”<br />

Medikal Estetik Hekimi Dr. Seran Göçer,<br />

“Medikal estetik bir yatırımdır, ileriki<br />

yaşlarınızda bugünkü görüntünüzden daha<br />

iyi durumda olmanızı sağlayacak tedaviler<br />

toplamıdır” diyor.<br />

24 ZOOM<br />

Eski çağların güzellik sırları<br />

Kadınlar geçmişte de hep daha güzel<br />

olmanın peşinden koştu. Biz de antik<br />

çağlardan daha yakın dönemlere uzanıp<br />

geçmişin güzellik sırlarının kapılarını<br />

aralıyoruz.<br />

28 GÜZELLİK<br />

En eski bitkisel tıp ürünü:<br />

Aloe vera<br />

Eski medeniyetlerin bilip olumladığı<br />

aloe veraya bugün de aynı derecede<br />

önem veriliyor. Çünkü aloe vera, cilt<br />

ve saç güzelliğini desteklemesi dahil<br />

bin bir marifete sahip.<br />

30 RÖPORTAJ<br />

“Meme kadınsılık<br />

göstergesidir”<br />

Memenin dişiliği ve anneliği ifade ettiğini<br />

belirten Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik<br />

Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Serkan Sayılıkan ile<br />

genelde meme, özelde ise meme küçültme<br />

ameliyatları hakkında konuştuk.<br />

34 RÖPORTAJ<br />

“Genital estetiğe olan ilgi<br />

100 kat artacak”<br />

Kadın Hastalıkları ve Doğum, Kozmetik<br />

Jinekoloji Uzmanı Op. Dr. Bülent Arıcı,<br />

“Genital estetiğe olan ilgi son 10 yılda üç<br />

kat arttı ama bana göre beş yıl sonra 50-<br />

100 kat artacak” açıklamasında bulundu.<br />

38 MAKALE<br />

Galileo<br />

mezoterapisi,<br />

saç dökülmesi<br />

tedavisinde fark<br />

yaratıyor<br />

Dermatoloji Uzmanı Dr. İrem<br />

Kutlutürk, makalesinde<br />

Galileo’yu odağına alarak,<br />

ürünün kendi sınıfındaki<br />

diğer mezoterapi ürünlerine<br />

göre en yoğun ve etkin<br />

içeriklere sahip tedavi ajanı<br />

olduğunu belirtti.<br />

40 MAKALE<br />

Rinoplastiye yakın bakış<br />

KBB ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Yrd.<br />

Doç. Dr. Sezgin Kurt, makalesinde rinoplasti<br />

(burun estetiği) ameliyatlarının temel<br />

prensibi, açık ve kapalı rinoplasti ameliyatları<br />

ve kullanılan teknolojilerle ilgili bilgi verdi.<br />

42 PSİKOLOJİ<br />

Hisset, fark et, ifade et ve<br />

harekete geç!<br />

Uzman Psikolojik Danışman Mehmet Şirin<br />

Akça, farkındalığınızı artıracak 15 adımlı bir<br />

yol öneriyor.<br />

44 DİYET<br />

Antiaging beslenme türü:<br />

16/8 aralıklı oruç<br />

Uzman Diyetisyen Ezel Kavadar son<br />

dönemde popülerliği artan 16/8 aralıklı<br />

oruç diyetiyle ilgili detayları paylaştı.<br />

46 İPUCU<br />

Parfüm seçmenin 7 kuralı<br />

Parfümün tenle uyumunu yakalamak, hele<br />

bir başkasına parfüm seçmek hiç kolay<br />

değil. Yılbaşı hediyesi olarak sevgilisine<br />

veya eşine parfüm hediye etmek<br />

isteyenler için küçük bir rehber hazırladık.<br />

48 SEYAHAT<br />

Karlar altında şiirsel yılbaşı<br />

Yılbaşının çılgın gösterilerle, havai<br />

fişeklerle, ışıklandırmalarla kutlandığı<br />

birbirinden çekici pek çok şehir var<br />

dünyada ama biz sizi tam da yılbaşı ruhuna<br />

uygun diyarlara davet ediyoruz.<br />

52 KÜLTÜR SANAT<br />

Bilim ve teknolojinin sanatla<br />

eşsiz buluşmaları<br />

Bilim ve teknolojiyle sanat arasındaki ilişki,<br />

dijital sanatın ilginç örneklerini hayatımızın<br />

neredeyse baş köşelerine yerleştirmeye,<br />

bize bambaşka deneyimler sunmaya<br />

başladı.<br />

56 TEKNOLOJİ<br />

Hayatı kolaylaştıran akıllı<br />

bıdıklar<br />

İnsanın düşlediği her şey bir gün gerçek<br />

olur. Bugün teknolojide geldiğimiz nokta<br />

bize öylesine güzel olanaklar sunuyor ki<br />

ötesi sadece zamana kalıyor.<br />

4 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 5


V<br />

İLK BAKIŞ<br />

Kar yosunundan<br />

gelen formül<br />

Atelier Rebul, eczacılık geleneğinden gelen<br />

asırlık tecrübesiyle sağlıklı, genç ve güzel bir cildin<br />

anahtarını Snow Algae Gençleştirici Koleksiyonu’yla<br />

sunuyor. Ödüllü yaşlanma karşıtı cilt bakım<br />

aktifi olan kar yosunu tozuyla yaratılan Atelier<br />

Rebul Snow Algae Gençleştirici Koleksiyonu, cilt<br />

bakımınızın vazgeçilmezi olmaya aday.<br />

Alpler ve Kutuplar gibi soğuk iklimlerde yıl<br />

boyunca yetişen, sert koşullara dayanıklı kar<br />

yosununu özel bir formül sayesinde cildinizle<br />

buluşturan Atelier Rebul, Snow Algae Gençleştirici<br />

Koleksiyonu’nda yer alan gençleştirici ve anında<br />

sıkılaştırıcı serumları, yenileyici göz çevresi kremi<br />

ve gençleştirici kremiyle daha sağlıklı, daha genç<br />

bir cilt vadediyor.<br />

Snow algae aktifi, hücresel düzeyde kalori<br />

kısıtlamasını taklit ederek yaşlanmayı geciktirmeye<br />

yardımcı oluyor; bu sayede hücresel savunma,<br />

oksidatif stres direnci, hücresel detoksifikasyon<br />

ve onarımın gerçekleşmesini destekliyor. Cildin<br />

koruyucu bariyerini güçlendirerek elastikiyetini ve<br />

sıkılığını artırırken cilt altındaki kolajen üretimini<br />

aktifleştiriyor. Yüksek oranda doğal içerikle<br />

geliştirilen koleksiyon, mineral yağ ve paraben<br />

içermiyor.<br />

“Power<br />

Assisted<br />

Liposuction”<br />

ile daha hızlı iyileşme<br />

Aurelia<br />

Germanium<br />

Roller ile<br />

cildinizde<br />

antioksidan etki<br />

yaratın!<br />

Yüz ve vücut için etkili güzellik ve bakım ürünü Aurelia<br />

Germanium Roller ve Y Roller, cildinizin göz alıcı, pürüzsüz,<br />

esnek ve genç görünmesini sağlıyor. Yenilenmiş ve genç bir<br />

görünüm için cilt tonunuzu iyileştirmeye yardımcı olurken<br />

cildinizin günden güne daha iyi bir görünüme kavuşmasını<br />

destekliyor.<br />

Tüm cildinizde kullanabileceğiniz Roller serisi, vücutta kan<br />

dolaşımını artırıyor ve cildinize lifting etkisi yapıyor. Antiaging<br />

etkisi, benzersiz ritmik yuvarlanma hareketinden geliyor ve<br />

kullanım alanı oldukça geniş. Aurelia Germanium Roller ve Y<br />

Roller, vücut için kullanıldığında kasları rahatlatıyor ve mikro<br />

titreşimi sayesinde selülitlere karşı etki sağlıyor.<br />

Kan dolaşımını destekleyerek yorgunluğu dindiren Aurelia<br />

Germanium Roller ve Y Roller’da germanyum tozu içeren<br />

48 adet masaj taşı bulunuyor. Doğada çok nadir bulunan<br />

germanyum tozu cildi sıkılaştırıyor, ciltteki toksik maddeleri<br />

emerek ayrıştırıyor, hücresel zarlardan oksijenin iletimini<br />

kolaylaştırıyor ve kandaki oksijen içeriğini artırıyor.<br />

Yoğun spor veya diyete rağmen<br />

vücudun bazı bölgelerinde biriken aşırı<br />

yağlardan doğal yollarla kurtulmak her<br />

zaman mümkün olmayabiliyor. Bu konuyla<br />

ilgili olarak en çok klasik liposucion’a<br />

başvuruluyor olsa da şimdi yeni bir yöntem<br />

daha var: Power Assisted Liposuction<br />

(PAL.)<br />

PAL yönteminin klasik liposuction’dan<br />

farkı, yağ alma işleminde kullanılan<br />

kanüllerin dakikada 300 kez, kısa bir<br />

hareket aralığında ileri geri hareketi<br />

yapması.<br />

Değiştirilebilir kanüller el aparatına<br />

takılıyor, bu el aparatı da hem titreşimi<br />

verecek olan cihaza hem de yağı emecek<br />

olan aspitatöre bağlanıyor. Dokunun sert<br />

veya yumuşak olmasına göre dakikadaki<br />

hareket sayısı ayarlanabiliyor.<br />

Yöntemin en önemli iki artısı ameliyat<br />

süresini kısaltması ve dokunun daha az<br />

travmatize olması. Bu iki avantaj da daha<br />

hızlı iyileşme süresi anlamına geliyor.<br />

Klasik yönteme göre daha az morluğa<br />

sebep olduğu ise hem tecrübe olarak hem<br />

de bilimsel yayınlarla ortaya konmuş<br />

durumda. Diğer bir avantajı ise cerrahın<br />

eforunun oldukça azalması.<br />

Uygulamadan sonra iyileşme süresi<br />

kişinin deri yapısına, yağ alınan bölgenin<br />

genişliğine ve alınan yağ miktarına göre<br />

değişkenlik gösteriyor. İdeal kilosundaki<br />

bir hastanın bel bölgesine yapılacak bir<br />

işlemde ortalama 600-1.000 cc yağ alınıyor<br />

ve 2-3 hafta içerisinde iyileşmenin büyük<br />

kısmı tamamlanıyor. “İnatçı ayva göbekten”<br />

alınan yağ sonrası iyileşme bazen 1-2 hafta<br />

kadar kısa sürebiliyor.<br />

Ancak “360 liposuction” denilen tüm<br />

gövdenin, karın ve sırt dahil yağının<br />

alınması sonrası en az 4-6 haftalık bir<br />

iyileşme süresi gerekiyor.<br />

6 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 7


V<br />

İLK BAKIŞ<br />

Vücut şekillendirmede<br />

yeni nesil yöntem:<br />

TeslaFormer<br />

Söz konusu vücut şekillendirme olduğunda yoğun egzersiz<br />

yapmak yerine bıçak altına yatarak sonuç almaya çalışan<br />

önemli bir kesim bulunuyor. Oysa yeni nesil TeslaFormer<br />

cihazının kullandığı Fonksiyonel Manyetik<br />

Stimülasyon (FMS) teknolojisi, kasları<br />

çalıştırmayı prensip edinen doğal<br />

yöntemlerle istenilen vücuda<br />

kavuşmayı mümkün kılıyor.<br />

Bu teknoloji,<br />

vücudun<br />

derinliklerinde<br />

manyetik alanlar<br />

oluşturuyor ve böylece<br />

elektriksel stimülasyon kullanılarak antrenman esnasında<br />

ulaşılmayan kaslar uyarılıyor. Saniyelerce sürebilen bu güçlü ve<br />

yoğun kasılmalar, tüm kas, kas sinirleri ve lifleri çalıştırıyor. Kas<br />

ve vücut estetiği ameliyatlarının aksine ağrısız bir süreci içeren,<br />

vücudun karın, kalça, bacak, sırt, omuz, kol ve pelvik taban gibi<br />

çeşitli bölgelerine uygulanabilen yöntem; kas kütlesini büyütme,<br />

karın bölgesinde 6 pack ve baklava olarak bilinen kasları<br />

geliştirme, duruş bozukluklarını düzeltme gibi pek çok estetik<br />

kaygının giderilmesine yardımcı oluyor. BeautyForm Medikal’in<br />

Türkiye distribütörlüğünü üstlendiği TeslaFormer cihazı, kasları<br />

geliştirirken yağ yakımını da kolaylaştırdığından doğal bir<br />

görünüm elde edilmesini sağlıyor.<br />

The Body<br />

Shop’tan<br />

mucizevi<br />

cilt kalkanı<br />

Cildinizin UV ışınları, çevre kirliliği ve<br />

dahası dış etmenlerin yanı sıra kapalı alanlarda<br />

da tehlikede olduğunu biliyor musunuz?<br />

Ancak endişelenmenize gerek yok. Her yaşa ve<br />

cilt tipine uygun geliştirdiği ürünleriyle tüm<br />

ihtiyaçlara yanıt veren The Body Shop, Drops of<br />

Youth grubundaki yeni ürünü Drops of Youth<br />

Bouncy Jel Yüz Spreyi ile kapalı alanlarda da<br />

cildinizi korumak için imdadınıza yetişiyor.<br />

The Body Shop’un mucizevi cilt kalkanı,<br />

cildinizi kirlilikten ve mavi ışık dahil olmak<br />

üzere iç ve dış mekân kirliliği gibi çevresel<br />

faktörlerin olumsuz etkilerinden koruduğu<br />

gibi 24 saat nemlendirme özelliğine de sahip.<br />

Koruyucu ve tazeleyici özellikleriyle bilinen<br />

edelweiss bitkisiyle zenginleştirilmiş bu<br />

spreyi, makyajdan önce veya sonra yüzünüze<br />

püskürtmeniz yeterli. Sprey, doğal görünümlü<br />

bir ışıltıyla anında tazelenme hissi sağlarken<br />

esnek, dolgun ve canlı bir cilt görünümüne de<br />

yardımcı oluyor.<br />

Kategorisindeki<br />

en zengin kokteyl:<br />

Raffaello<br />

İçeriğinde 8 farklı antiaging madde<br />

bulunması sebebiyle kategorisindeki en zengin<br />

kokteyl olarak tanımlanan mezoterapi ürünü<br />

Raffaello, özellikle 25-35 yaş arasında proaging<br />

amacıyla kullanılarak cildi besliyor, yoğun bir<br />

hidrasyon ve parlaklık sağlıyor.<br />

Gerek çevresel gerek fiziksel faktörlerden<br />

dolayı canlılığını kaybetmiş, yorgun ve mat<br />

görünüme sahip ciltlere uygulanarak parlak,<br />

canlı ve dinamik bir görünüm elde edilmesini<br />

destekleyen Raffaello, uygulama sonrası hemen<br />

etki ediyor. Ürün, içeriğindeki %100 doğal<br />

hyalüronik asit sayesinde cildin nem tutma<br />

kapasitesi artırıyor ve içeriğindeki bakır peptit<br />

aracılığıyla doku onarımı sağlayarak foto<br />

yaşlanmayı önemli ölçüde yavaşlatıyor.<br />

Yüz, boyun ve dekolte İçİn etkİlİ<br />

bİr çözüm<br />

Raffaello; yüz, boyun, dekolte, el, ayak,<br />

gözaltı morlukları ve saç köklerinde etki<br />

yaratıyor. Özellikle gözaltı morluklarının<br />

giderilmesinde sıklıkla başvurulan ürünlerden<br />

biri olduğunu belirtmeliyiz. Uygulama<br />

10 dakikada tamamlanıyor. Uygulama<br />

yapılan bölgede herhangi bir kızarıklık ve<br />

iz oluşumuna neden olmuyor ama nadiren<br />

de olsa iğne izine bağlı ödem ve morluk<br />

görülebiliyor.<br />

Rafaello, minimum uygulamayla<br />

maksimum etki sağlıyor. Bugüne kadar cilt<br />

altına uygulanan tüm antiaging mezoterapi<br />

işlemlerinin yarım cm aralıklarla yapılmasına<br />

karşın Raffaello, güçlü ve hızlı etkisi sayesinde<br />

3 cm aralıklarla uygulanıyor. Örneğin, yüz<br />

bölgesine yapılan bir uygulama ortalama 10-15<br />

enjeksiyonla tamamlanıyor.<br />

Raffaello, genel olarak 4 seans uygulanıyor,<br />

ancak inatçı vakalarda seans sayısı 8-10’a<br />

kadar uzayabiliyor. Tedavi sona erdikten<br />

sonra uygulamayı yapan doktorun klinik<br />

deneyimlerine göre 3 ayda 1-2 kez tekrar<br />

edilebiliyor.<br />

İçeriğinde hangi<br />

etken maddeler bulunuyor?<br />

n Hyalüronik asit<br />

n Pinus pinaster<br />

n Bakır peptit<br />

n B grubu vitaminler<br />

n Resveratrol<br />

n Glutatyon<br />

n Antioksidan kompleksi<br />

n Aminoasitler ve çeşitli vitaminler<br />

8 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 9


V<br />

İLK BAKIŞ<br />

Güzellik,<br />

bakım ve sağlık<br />

reçeteleri<br />

Uzun yıllardır televizyon, radyo ve dijital<br />

platformlarda güzellik ve bakım konularında uzman<br />

olarak programlar yapan Biyolog ve Kozmetolog Pervin<br />

Bulgak’ın üçüncü kitabı “Pervin’in Bahçesinden Güzellik<br />

İksirleri”, Pika Yayın etiketiyle raflarda yerini aldı.<br />

Pervin Bulgak, aile kökenlerinden gelen kişisel<br />

hikâyesiyle bütünleştirdiği güzellik, bakım ve sağlık<br />

reçetelerini samimi ve akıcı bir dille okurlarıyla<br />

paylaşıyor. Bulgak’ın cildimiz ve bedenimiz için bakım,<br />

peeling, krem, tonik, şifa içeren içecek tariflerinin<br />

yanı sıra kendi başucu formüllerini de aktardığı kitap,<br />

mekânlarda temizlik için doğal formülleri ve evcil<br />

hayvan dostlarımız için önerileri de içeren 143 reçetelik<br />

kapsamlı bir rehber.<br />

Estetik ve renkli illüstrasyonlarıyla da dikkat çeken<br />

kitabın sonunda, doğanın armağanı şifalı malzemelerin<br />

pratik bir kullanım rehberi olan bitki koleksiyonu<br />

(herbalium) ve tarif listesi yer alıyor.<br />

Siveno %100<br />

Doğal Kaş & Kirpik<br />

Serumu ile daha<br />

dolgun kaş ve<br />

kirpikler<br />

Kullanılan makyaj malzemelerinin içeriğindeki ağır<br />

bileşenler, uzun saatler makyajlı dolaşmak, makyaj<br />

temizlerken yeterince nazik davranmamak veya<br />

beslenme şeklinden dolayı kaş ve kirpikler zayıflamaya<br />

ve dökülmeye başlayabiliyor. Sentetik içeriklerin sebep<br />

olduğu zarara ve yıpranmaya karşı koruma sağlayan<br />

Siveno %100 Doğal Kaş & Kirpik Serumu, tamamen<br />

bitkisel içeriklerden aldığı güçle kaş ve kirpiklerinize<br />

daha dolgun ve hacimli görünüm sunuyor.<br />

Doğanın gücünü bilimle birleştirerek uzun ve<br />

dolgun görünüm için geliştirilen ürün, içeriğindeki<br />

Hint yağıyla kaş ve kirpiklerin güçlenmesine, susam<br />

yağıyla da kirpik ve kaşların dökülmeye karşı<br />

korunmasına destek veriyor. Cilt tarafından kolayca<br />

emilen ve yapışkanlık hissi bırakmayan argan yağı,<br />

zengin E vitamini içeriği sayesinde kaşların canlı<br />

ve gür görünmesine yardımcı oluyor. Üstelik özel<br />

damlalığı aracılığıyla kullanım kolaylığı sağlıyor.<br />

Sonbaharda cildinizi<br />

La Roche-Posay<br />

ile mutlu edin!<br />

Mevsim geçişleri, stres, güneşin zararlı ışınları gibi faktörlerden etkilenen ciltler, sonbaharda La Roche-<br />

Posay’nin güçlü ürünleri sayesinde korunuyor, tazeleniyor ve nemleniyor. Her mevsim etkisini gösteren<br />

güneşe karşı Anthelios Age Correct SPF50, yağlı ve akneye eğilim gösteren ciltlere tazelik katan Effaclar Jel<br />

ve çok kuru ciltleri rahatlatan Lipikar Baume AP+M Nemlendirici’yi cilt bakım rutininize ekleyebilirsiniz.<br />

Anthelios Age Correct SPF50<br />

Hava kirliliği ve oksidasyon gibi UV<br />

kaynaklı etkiler; koyu lekeler, kırışıklık ve<br />

elastikiyet kaybı gibi görünür ve görünmez<br />

hasarlara neden olabiliyor. Anthelios Age<br />

Correct SPF50, cildi korumanın yanı sıra<br />

klinik olarak kanıtlanmış sonuçlarla bu<br />

belirtilerin görünümünü azaltıyor. UV ışınları<br />

kaynaklı leke ve yaşlanma karşıtı etkisiyle<br />

yeni nesil bir güneş bakımı sunuyor. Ürünün<br />

renkli versiyonu Anthelios Age Correct<br />

Tinted Cream SPF50, hafif dokusuyla cildi<br />

24 saat boyunca nemlendiriyor.<br />

Effaclar Jel<br />

Yağlı ve akneye eğilim gösteren ciltler<br />

için uygun olan Effaclar Jel, kuruluk hissi<br />

yaratmadan cildi nazikçe temizliyor. Cildi<br />

kirden ve fazla yağdan arındırarak cilde<br />

tazelik hissi veriyor. Cilt ile uyumlu pH’a<br />

sahip Effaclar Jel, hassas ciltlerde de<br />

etkisini gösteriyor. Komedojenik olmayan<br />

ürün, yüksek toleranslı temizleme<br />

sağlıyor. Uzman içeriğiyle siyah noktaların<br />

görünümünü azaltmaya ve parlamayı<br />

kontrol altına almaya yardımcı oluyor.<br />

Lipikar Baume AP+M<br />

Nemlendirici<br />

Çok kuru ve atopiye eğilim gösterebilen<br />

ciltler için kaşıntı hissini azaltmaya<br />

destek veren Lipikar Baume AP+M, cilt<br />

mikrobiyomunu dengeliyor. Her yaşın<br />

kullanımına uygun olan ürün, çocukların<br />

daha rahat bir uykuya sahip olmalarını da<br />

sağlıyor. Ayrıca cilt bariyerini güçlendirerek<br />

cildi rahatlatıyor.<br />

10 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 11


V<br />

TREND<br />

Minimalizm<br />

artık cilt<br />

bakımında da<br />

trend<br />

Pandemiyle birlikte hayatımıza giren skinimalizm trendi, güzellik rutinini<br />

sadeleştirmeye odaklanıyor. Azın aslında çok olduğuna vurgu yaparak cilt<br />

bakımında ve kozmetikte olabildiğince az ürün kullanılmasını öneriyor.<br />

Melek Yazıcı<br />

Pandemiyle birlikte sık sık<br />

evlerimize kapandığımızda daha azla<br />

yetinmeyi öğrendik, rutinlerimizi<br />

değiştirdik, yerlerine başka alışkanlıklar<br />

geliştirdik. Pandeminin tetiklemesiyle<br />

jet hızıyla hayatımıza girenlerden biri<br />

de “skinimalizm” oldu. İngilizce “skin”<br />

(cilt) kelimesiyle minimalizm kavramının<br />

birleştirilmesiyle oluşturulan skinimalizm<br />

tanımı, azın aslında çok olduğuna vurgu<br />

yaparak cilt bakımında ve kozmetikte<br />

olabildiğince az ürün kullanmayı içeriyor.<br />

SkInImalIzmİ hep bİrlİkte<br />

yarattık<br />

Aslında pandemi döneminde<br />

pek çoğumuz farkına bile varmadan<br />

skinimalizmi uyguladık ve galiba bu<br />

akımı hep birlikte yarattık. Sonrasında bir<br />

trend olarak cilt bakımında yerini alması<br />

ise pek şaşırtıcı değil. Bunu nasıl yaptık?<br />

Her sabah iş yerine koşma telaşı ortadan<br />

kaldığından -eğer bir online toplantımız<br />

yoksa- çoğu zaman saçımızı şöyle bir<br />

toplayıp pijamalarımızla bilgisayarımızın<br />

başına oturduk, sosyal ortamlarda bir<br />

araya gelmek hayal olduğundan kimseyle<br />

görüşemedik, en büyük sosyalleşmemiz<br />

görüntülü telefon görüşmeleri haline<br />

geldi… Artık makyaj yapmamıza;<br />

fondötenleri, kapatıcıları, farları, rimelleri,<br />

rujları kullanmamıza, sonra bunları<br />

jellerle, köpüklerle, temizleme sularıyla<br />

çıkarmamıza hiç de gerek yoktu. Cilt<br />

bakımımıza verdiğimiz önem devam<br />

etse de bu noktada da ürün çeşitliliğini<br />

azalttık…<br />

İşte tüm bunlar zaten skinimalizmin<br />

özünü oluşturdu.<br />

Zamandan ve bütçeden<br />

tasarruf<br />

Bunun biraz öncesinde, 2019 yılının<br />

yaz aylarında Kore’den çıkıp yayılan, daha<br />

az kozmetik ve daha nitelikli cilt bakımı<br />

şeklinde özetlenebilecek “nomakeup” akımı<br />

vardı. Bu akım ve pandemi döneminin<br />

etkileri skinimalizmi iyice şekillendirmiş<br />

oldu. Yani artık hayatımızda daha doğal,<br />

daha sağlıklı ve daha az yorucu olduğu<br />

iddiasına sahip bir trend var. Skinimalizm,<br />

güzellik rutinini sadeleştirmeyi, daha iyi<br />

bir cilt için çalışmayı, çeşit çeşit ürünlerle<br />

cilde yükleme yapmak yerine az ve nitelikli,<br />

problem odaklı ürünlerle güzelliğe ve<br />

bakıma ulaşmayı, zamandan ve bütçeden<br />

tasarruf etmeyi öneriyor.<br />

SKINIMALIZM TRENDİNİ BENİMSEMEK İSTERSENİZ…<br />

l Cilt dokunuzun parlamasına izin vererek cildinizin doğal güzelliğini öne çıkartın. Bunun için çeşit çeşit ürün kullanmak yerine<br />

cildinizin bakımını en iyi yapacak az sayıda yüksek etkili ürüne odaklanın.<br />

l Cilt bakım ürünlerini büyüsüne kapıldığınız markalara, arkadaş önerilerine (vs) göre değil cildinizin ihtiyacına göre seçin,<br />

gerektiğinde bir dermatoloji uzmanından destek alın.<br />

l Ama tabii ki nemlendirici ve güneş koruyucu ürünler kullanmaktan, ayrıca maske yapmaktan vazgeçmeyin.<br />

l Sağlıklı beslenerek ve bol su tüketerek cildinizi içeriden de destekleyin.<br />

l Yüz yogasının etkisini azımsamayın.<br />

l Yüzünüzü ağır kapatıcılarla, fondötenlerle ve pudralarla “kapatmayın.”<br />

l Kapatıcıdan vazgeçmek sizin için çok zorsa hafif kapatıcı etkiyle birlikte nemlendirme özelliğine sahip BB kremleri tercih edin.<br />

l Makyajlı görünümden kurtulun ve makyajınızı çok hafif yapın. Çoğu zaman rimel, -cilt tonunuza yakın- ruj ve allık<br />

kombinasyonuyla yüzünüze biraz renk vermeniz yeterli olacaktır.<br />

l Makyajınızda tek bir noktaya odaklanın; örneğin, gözünüze veya dudağınıza.<br />

l Kozmetik ürünlerinizin kullanım alanlarını genişletin, minimum ürünle maksimum fayda sağlayın. Örneğin, tek rimeli hem<br />

kirpiklerinizde hem kaşlarınızda kullanın.<br />

12 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 13


V<br />

“Dermatoloji<br />

RÖPORTAJ<br />

ile<br />

kozmetolojiyi<br />

birlikte götürmek<br />

gerekiyor”<br />

Deri sağlığıyla ilgilenen dermatolojiden ufak dokunuşlarla estetik görünümü iyileştiren<br />

kozmetolojiye (kozmetik dermatoloji) uzanan ince ama pek uzun olmayan bir yol var.<br />

Dermatoloji uzmanı ve aynı zamanda kozmetolog olan Dr. Dilek Hasman Uçar,<br />

hem bu yolu hem de yeni yılı ışıl ışıl bir görünümle karşılamanın ayrıntılarını anlattı.<br />

Melek Yazıcı<br />

Meryem Bilici<br />

Dermatoloji nedir, nelerle ilgilenir?<br />

Dermatoloji, deri sağlığıdır. Bir insana<br />

dışarıdan baktığımızda gördüğümüz deri,<br />

saç ve tırnak gibi alanlar dermatolojiyi,<br />

yani deri hastalıklarını ilgilendirir.<br />

Ağzımızı açtığımızda gördüklerimiz de<br />

dermatolojiyle ilgilidir ama bunlarda çok<br />

derinlere girmeyiz.<br />

Kozmetoloji veya diğer ismiyle kozmetik<br />

dermatoloji ne anlama geliyor, hangi<br />

alanları kapsıyor?<br />

Kozmetoloji invazif olmayan,<br />

yani cerrahi işlem içermeyen, ufak<br />

dokunuşlarla estetik görünümdeki hataları<br />

düzeltebildiğimiz, saç ve cilt sağlığına<br />

destek olabildiğimiz bir alan. Örneğin,<br />

hastamızda saç dökülmesi var: Kendisinden<br />

saç dökülmesiyle ilgili tahlilleri istiyor<br />

ve tıbbı tedavisini veriyoruz ama PRP<br />

(hastanın kanının alınıp bazı işlemlerden<br />

sonra tekrar ona verilmesi) ve saç<br />

mezoterapisi gibi uygulamalarla sorununu<br />

takviye ediyoruz. İşte bu kozmetolojidir. Bir<br />

başka örnek vermek gerekirse… Cildinde<br />

lekeler ve açık gözenekler olan bir hastanın<br />

sorununu tıbbı krem ve haplarla çözebiliyor<br />

ama lazer de kullanabiliyoruz. Bize büyük<br />

bir artı sağlayan ve kozmetolojinin olmazsa<br />

olmazı olan lazer aracılığıyla sivilce<br />

izlerini, lekeleri, açık gözenekleri, ciltteki<br />

ton farklılıklarını ve gözaltı morluklarını<br />

düzeltebiliyoruz. Cildimize nem sağlayan,<br />

gözaltında, dudaklarda ve burunda yaşa<br />

bağlı ufak hacim kayıplarını düzelten<br />

dolgular ile göz çevresi ve alın bölgesindeki<br />

kırışıklıkları gideren botoks da bu alandaki<br />

önemli uygulamalarımızdan.<br />

“Altın vuruşumu lazerle<br />

yapıyorum”<br />

Kozmetoloji alanına nasıl girdiniz?<br />

İlk olarak peeling ile başladım.<br />

Asistanken muayene haricinde yaptığım<br />

ilk uygulama, hastanın cildinden ölü<br />

deriyi alıp daha sağlıklı ve parlak bir cilt<br />

elde ettiğimiz peeling’ti. Sonrasında lazere<br />

odaklandım, çünkü lazerle dermatolojik<br />

hastalıkların tedavisine çok fazla katkı<br />

sağlayabiliyorduk. Elimizde lazerin olması<br />

doğum sonrası lekeler, yaşa bağlı lekeler,<br />

yüzdeki kılcal damarlar ve kızarıklıklar gibi<br />

pek çok konuda çok büyük bir silahtı. O<br />

günden bugüne hastalarımı beslenmesinden<br />

yaşadığı çevreye, tercih ettiği kremlerden<br />

güneş koruyucusu kullanıp kullanmadığına<br />

kadar birçok noktada inceleyip bir bütün<br />

olarak ele alıyorum. Sonrasında altın<br />

vuruşumu lazerle yapıyorum; damarları<br />

yok ediyor, yüzdeki kırışıkları düzeltiyor,<br />

lekelerden kurtulmayı ve gözeneklerin<br />

tertemiz olmasını sağlıyorum. Tüm bunlar<br />

kozmetoloji sayesinde oluyor.<br />

Kozmetolojiyi tercih etme nedenleriniz<br />

nelerdi?<br />

Ben 20 yıldır dermatoloji uzmanıyım,<br />

son 11 yıldır da kozmetolojiyle<br />

ilgileniyorum. Bu süreçte hem hasta<br />

muayene etmek hem de kozmetolojiyle<br />

uğraşmak beni bir yol ayrımına itti.<br />

Hastalarımın da ağırlıklı olarak kozmetik<br />

beklentileri vardı. Süreçte kozmetolojinin<br />

hastalarımda çok önemli sorunları<br />

çözdüğünü, tıbbı tedavilerin yanında<br />

destekleyici olduğunu gördüm. Artık<br />

muayene yapmasam da bana gelen hastalara<br />

mutlaka bir dermatoloji uzmanı gözüyle<br />

yaklaşmayı sürdürüyor, işlemlerimi ise<br />

kozmetolog olarak yapıyorum. Saçının<br />

döküldüğünü söyleyen bir hastaya direkt<br />

olarak mezoterapi ya da PRP önermiyor<br />

veya leke problemiyle gelenlere hemen lazer<br />

yapmayı teklif etmiyorum. Hastanın bugüne<br />

kadar neler yaptırdığını öğrenip tıbbı<br />

tahlillerini soruyor, bunlar yapılmamışsa<br />

istiyorum. Dolayısıyla kozmetoloji alanında<br />

14 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 15


V<br />

RÖPORTAJ<br />

2022’Yİ DAHA IŞIL IŞIL BİR<br />

CİLTLE KARŞILAMAK İÇİN<br />

NELER YAPMALIYIZ?<br />

l “Covid 19 nedeniyle yoğun bir<br />

enfeksiyon dönemindeyiz. Herkese<br />

vitamin desteklerini mutlaka<br />

almalarını, bağışıklık sistemlerinin<br />

gücünü artıran ve antiaging olarak<br />

da onlara katkı sağlayan ürünleri<br />

kullanmalarını öneriyorum.<br />

l Uyku düzeni ve spor da çok önemli.<br />

Özellikle orta yaş grubunda olup spor<br />

yapan kadınların kas ve cilt yapılarını<br />

daha güzel buluyorum. Yaşamını<br />

ağırlıklı olarak evde sürdürenlerle ise<br />

biraz daha fazla uğraşıyoruz.<br />

l Sabah ve akşam cilt temizlenmeli,<br />

temizlenmiş bir cilt sonrası yatılmalı.<br />

l Herkes cilt tipine uygun bir<br />

nemlendiriciyi mutlaka kullanmalı,<br />

ayrıca gündüzleri dışarı çıkarken yaz<br />

kış demeden güneş koruyucularını<br />

sürmeyi ihmal etmemeli.<br />

l Çoğu kişi pahalı bir kremin en iyi<br />

krem olduğunu düşünüyor, aslında<br />

öyle bir şey yok. Önemli olan bir<br />

kremin içeriğini incelemek, bir<br />

doktordan cilt yapısına ve yaşa uygun<br />

ürünlerle ilgili tavsiye almak, markaya<br />

çok takılmamak, katkı maddeli<br />

ürünler yerine doğal ve sağlıklı,<br />

özellikle eczanelerde satılan ürünleri<br />

tercih etmek.<br />

l Cilt tipine ve yaşa uygun<br />

nemlendiricilerle birlikte cilt sağlığı<br />

için olmazsa olmaz peeling’lerin<br />

kullanılması da gerekiyor. Evde<br />

uygulanabilecek pek çok peeling<br />

çeşidi var. Kuru cildi olanlar kuru<br />

cilt maskelerini haftada bir iki defa<br />

uygulamalı, yağlı cilde sahip olanlar<br />

ise özellikle kil maskelerini tercih<br />

etmeli.<br />

l Cilt sağlığındaki önemli noktalardan<br />

biri de alkol ve sigara konusu; bunlar<br />

kesinlikle bırakılmalı.<br />

l Yeterli uykunun önemi de göz ardı<br />

edilmemeli.”<br />

20 yıllık bir dermatolog olmanın avantajını<br />

kullanıyorum. Başarılı olmamdaki en<br />

önemli sebep hastaları daha geniş bir açıdan<br />

bakarak kavramak, sorunların nedenini<br />

bulmak ve hastayla birlikte hareket etmek.<br />

Tabii ki bazen hastalarımız tahlilleri<br />

atlayıp direkt kozmetik kısma geçmek<br />

isteyebiliyor. Böylesi durumlarda<br />

uygulamanın eksik olabileceğini<br />

belirtiyorum. Çünkü belki de sorunun<br />

nedeni hormonal eksikliklerdir. Sonuç<br />

olarak dermatoloji ile kozmetolojiyi birlikte<br />

götürmek gerekiyor.<br />

“Nedene İnmeden başarı<br />

sağlayamazsınız”<br />

Kozmetoloji için “cildi güzelleştirme<br />

bilimi” tanımı yeterli mi?<br />

Bence yeterli değil. Kozmetolojinin<br />

hedeflerinden biri tıbbı tedavilerin yetersiz<br />

olduğu durumlarda PRP, ip ve lazer gibi<br />

uygulamalar yaparak hastayı sağlıklı bir<br />

cilde kavuşturmaktır. Tetkik kısmı kadar<br />

hastanın beslenme tarzı ve tıbbi hastalığının<br />

olup olmadığı da önemlidir.<br />

Çünkü sağlıklı bir cilde sağlıklı bir<br />

bedenle kavuşuruz. Esasen dermatolog<br />

olduğumdan hastalardan çok fazla tetkik<br />

isteyebiliyorum; şaşırıyorlar. Oysaki önce<br />

nedeni bulmak lazım. Nedeni bulmadan<br />

hastayı tedavi edemez, nedene inmeden ne<br />

dermatolojide ne de kozmetolojide başarı<br />

sağlayamazsınız. Belki de bu bakış açım,<br />

eğitim ve araştırma hastanesinden mezun<br />

olmamla ilgilidir.<br />

Günümüzde dermatolojinin daha<br />

çok bilinir ve tercih edilir olması,<br />

kozmetolojideki gelişmelerle bağlantılıdır,<br />

diyebilir miyiz?<br />

Evet, diyebiliriz. Ama kozmetolojide<br />

hastanın maddi olanağı ne yazık ki<br />

çok önemli. Maddi gücü olmayanların<br />

tedavileri yarım kalabiliyor. İleriki<br />

yıllarda kozmetoloji tedavileri eğitim<br />

ve araştırma hastanelerinde veya devlet<br />

hastanelerinde devlet koruması altında<br />

yapılabilirse ve deri hastalıklarının<br />

tedavisindeki önemli unsurlardan biri<br />

olarak kabul edilirse bu durum büyük<br />

bir çığır açacaktır. Şu anda sadece maddi<br />

gücü olan hastaları iyileştirebiliyoruz.<br />

Bu da birçok sektörde olduğu gibi bizim<br />

sektörümüzde de ehil olmayanların işin<br />

içine girmesine, cilt sağlığı sorunlarının<br />

kötüye kullanılabilmesine yol açıyor. Hiçbir<br />

eğitimi olmayan hatta doktor dahi olmayan<br />

kişiler, sadece maddi çıkarlar sebebiyle<br />

steril olmayan ortamlarda uygulamalar<br />

yapabiliyor. O yüzden de hastaların<br />

öncelikle doktorlarını seçmeleri çok önemli.<br />

Hastalara kozmetolojide deneyimli ve<br />

eğitimli doktorlardan, bu alanda yeterli<br />

hastanelerden yararlanmalarını öneriyorum.<br />

Sosyal medyada reklamları dönen, bir<br />

seansta herhangi bir sorunu çözebileceğini<br />

iddia eden ama hiçbir eğitimi olmayan<br />

kişilerin tuzağına da düşmesinler.<br />

“En çok İstedİğİm şey,<br />

hastaları genç yakalamak”<br />

Medikal estetik ile kozmetoloji aynı şey<br />

mi, yoksa aralarında fark var mı?<br />

Bir dermatolog, 6 yıllık tıp eğitimi<br />

üzerine 4-5 yıl süren dermatoloji<br />

eğitimi alıp ihtisas yapıyor. Bu süreçte<br />

kozmetolojiyle ilgili de gereken eğitimlerini<br />

alıyor. Medikal estetik hekimleri de 6<br />

yıl süren tıp fakültesi eğitimini başarıyla<br />

tamamlamış hekimlerdir. Medikal estetik<br />

hekimleri de ayrıca estetik uygulamalarla<br />

ilgili eğitimlerini alarak bu alanda<br />

uygulamalar yapmaktadır. Tüm alanlarda<br />

olduğu gibi kozmetik ve estetik alanlarda<br />

da yenilikler oldukça tüm hekimlerin<br />

eğitimlerine devam etmesi ve kendilerini<br />

geliştirmeleri gerekmektedir.<br />

Kozmetolojide saç sorunları önemli<br />

bir konu; bu başlık altında vitamin<br />

enjeksiyonlarından PRP’ye ve kök<br />

hücre tedavilerine kadar pek çok işlem<br />

yapabiliyoruz. Cilt konusunda ise<br />

gençleştirme, açık gözeneklerin tedavisi,<br />

leke ve sivilce tedavisi, altın iğne radyo<br />

frekans ve mezoterapi gibi uygulamalar<br />

mevcut. Botoks ve dolgu uygulamalarıyla<br />

birlikte yüz kaldırmada ip askı yöntemini<br />

de kullanıyoruz. Lazer de önemli, örneğin<br />

biz üç farklı lazer uyguluyoruz. Bu şekilde<br />

cilt gençleştirme yapıyor, ton farklarını<br />

gideriyor, dövmeleri siliyor, lekeleri,<br />

kızarıklıkları, kılcal damarları ve gözaltı<br />

bölgesini tedavi ediyoruz. Ben daha çok<br />

yüz bölgesinde çalışıyor olsam da vücut<br />

bölgesine yoğunlaşmış dermatologların<br />

varlığı yadsınamaz.<br />

Ama sonuçta yapabileceklerimiz ve<br />

yapamayacaklarımız var, elimizde de sihirli<br />

bir değnek yok. 30’lu yaşlardakilere göz<br />

çevresi botoksu yapıyor, kırışıklıklarını<br />

giderip kaşlarını hafifçe yukarı kaldırıyor,<br />

hafif bir dudak nemlendirme ve<br />

şekillendirme uyguluyoruz. 40’larda hacim<br />

ve volüm kayıpları olduğundan dolgular<br />

devreye giriyor; dolguyu özellikle ağız,<br />

burun kenarı, elmacık bölgesi ve gözaltına<br />

uyguluyoruz. 50’li yaşlarda ise alt yüz<br />

sarkmaları meydana geliyor, biz de ip<br />

askıları devreye sokuyoruz. Benim en çok<br />

istediğim şey, ise hastaları genç yakalamak.<br />

“MUTLU KADIN GÜZELDİR”<br />

“Son 11 yılda kozmetolojide edindiğim<br />

tecrübeyle Türk kadınlarının fedakâr ve<br />

özverili olmalarının yanında kendilerine<br />

daha az zaman ayırdığını söyleyebilirim.<br />

Oysa düzenli, sağlıklı yaşamda<br />

sevdiklerimize zaman ayırdığımız kadar<br />

kendimize, cilt, beden ve ruh sağlığımıza da<br />

dikkat etmemiz önemli. Çalışan, üreten ve<br />

düşünen kadın her zaman bakımlı olmayı<br />

da bilmeli, çünkü biz bunu hak ediyoruz.<br />

Bu nedenle mutlu kadın güzeldir ama<br />

unutmayalım ki güzel kadın da mutludur.”<br />

16 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 17


V<br />

KAPAK RÖPORTAJI<br />

“Medikal<br />

estetik<br />

bir yatırımdır”<br />

Medikal estetik işlemleri, 20 ila 50 yaş ve üstü aralığındaki<br />

kişilere uygulanabiliyor. Botoks, dolgu, mezoterapi ve dahası…<br />

Medikal Estetik Hekimi Dr. Seran Göçer, bir gençleştirme<br />

döngüsü olarak tanımladığı medikal estetiğin her yaşta<br />

işe yaradığına dikkat çekerek, “Medikal estetik bir yatırımdır,<br />

ileriki yaşlarınızda bugünkü görüntünüzden daha iyi durumda<br />

olmanızı sağlayacak tedaviler toplamıdır.<br />

Yıllar geçer ama siz yaş almazsınız, yaşınızdan<br />

daha iyi görünmeye devam edersiniz” diyor.<br />

Melek Yazıcı<br />

Meryem Bilici<br />

18 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 19


V<br />

KAPAK RÖPORTAJI<br />

“MEDİKAL ESTETİĞİ<br />

ÇOK SEVDİM, BANA ÇOK<br />

UYGUNDU”<br />

l “Doktor olmaya lise yıllarımda<br />

karar verdim. Tıp fakültesine<br />

1990’da girdim. Sonrası için aklımda<br />

çocuk, fizik tedavi ve dermatoloji<br />

gibi uzmanlık dalları vardı. Medikal<br />

estetiği hiç düşünmüyordum, çünkü<br />

yoktu!<br />

l Tıp fakültesinden mezun<br />

olduktan sonra hemen çalışmaya<br />

başlamam gerekti. Televizyonda<br />

program sunuculuğu, bir kanalda<br />

yöneticilik pozisyonu derken çalışma<br />

hayatı beni uzmanlık sınavına<br />

çalışmaktan alıkoydu. Ardından<br />

mezoterapiyle ilgilenen bir hocayla<br />

tanıştım. Bu konu o sırada, yani<br />

2000 yılında henüz çok yeniydi.<br />

Konuyu o kadar sevdim ki bu<br />

hocayla çalıştım.<br />

l Ardından eğitim almak için<br />

Fransa’ya gittim, çünkü Türkiye’de<br />

mezoterapiyle ilgili eğitim şansı çok<br />

azdı. Paris Tıp Fakültesi’nde eğitim<br />

aldım. Ayrıca mezoterapi tekniğini<br />

tanımlamş, geliştirmiş olan Dr.<br />

Michel Pistor’un öğrencisi oldum<br />

ve o dönem Fransa Mezoterapi<br />

Derneği’nin başkanı olan Dr. Jacques<br />

Le Coz’un eğitimlerine katıldım.<br />

l İstanbul’a dönerek medikal<br />

estetik konusunda çalışmaya<br />

başladım. Bugünkü gibi workshop’lar<br />

ve webinar’lar olmasa da her tür<br />

yeni bilgiye ulaşmak için çok çaba<br />

harcadım. Bu arada İtalya’nın Milano<br />

şehrindeki bazı kongrelere katıldım.<br />

Sonuç olarak 2003 yılı itibariyle ilk<br />

muayenehanemi açtım. Medikal<br />

estetiği sonradan seçtim ama çok<br />

sevdim, çünkü bana çok uygundu.”<br />

Bize medikal estetiğe bakış açınızdan söz<br />

eder misiniz?<br />

Benim medikal estetikteki bakış açım<br />

doğallık. Amacım hastam eğer gençse bunu<br />

elinde tutabilmesini, ileri yaşlardaysa yeniden<br />

gençliğini kazanmasını sağlamak ama bunu<br />

“başkalaştırmadan” yapmak. Yıllardır doğal<br />

uygulamalar ve insanı başkalaştırmayan<br />

işlemler yaptığımdan artık hastalarım bunu<br />

bilerek, Dr. Seran Göçer protokolü için bana<br />

geliyor.<br />

Zaten en sevdiğim şey bütünsel bakış<br />

açısı. Sadece kaşı kaldırıp dudağı büyütmek<br />

yerine cildi gençleştiriyor, cilde yatırım<br />

yapıyor, yüzde volüm eksiklikleri veya<br />

deformitiler varsa onları geri döndürüyor,<br />

uygulamaları kombine ediyorum. Yaşa göre<br />

beslenme, gıda takviyeleri ve sağlık açısından<br />

da hastalarıma ihtiyaçları olan noktalarda<br />

destek oluyorum. Çünkü genç görünmek,<br />

güzellik ve estetik bir bütün. Ayrıca bu bir<br />

süreç, her şey bir anda yapılmıyor. Süreci<br />

birlikte planlayıp yönetiyoruz. Minimum<br />

üç ay sürüyor, sonrasında da koruma<br />

programına geçiyoruz. Yüzümüzün bir<br />

bölgesini bir takıntı haline getirdiysek<br />

bence bu gençleşmek ya da güzel olmak<br />

anlamına gelmiyor, bunun altında başka<br />

sorunlar yatıyor. Böyle durumlardaysa uzun<br />

uzun konuşarak hastalarımı vazgeçirmeye<br />

çalışıyorum.<br />

En ideal doktor-hasta iletişimi nasıl olmalı?<br />

Doktor-hasta iletişimi çok önemli.<br />

Bütün doktorlar için önemli ama bizim<br />

sektörümüzdekiler için daha da önemli.<br />

Çünkü bizim hastalarımız aslında hasta<br />

değiller, yani sağlıkları yerinde. Ama daha iyi<br />

ve genç görünmek arzusundalar, yaşlanmayan<br />

ruhlarının yaş alan bedenlerine eşlik etmesini<br />

istiyorlar. Ruh ve beden dengesini kurabilmek<br />

için hastayla iletişimimiz çok iyi olmalı. Nasıl<br />

tedaviler yaptığımı çok iyi anlatıp hastamı da<br />

çok iyi dinliyorum, eğer benden istedikleriyle<br />

benim yapabileceklerim uyuşmazsa ortaya<br />

mutsuzluk çıkacaktır, sonuç ne kadar iyi<br />

olursa olsun. Yaptığımız işlerde anlaşmak<br />

zorunda olduğumuzdan hastamla ilk<br />

görüşmede 40-45 dakika konuşuyorum,<br />

onun kişilik analizini yapmaya çalışıyorum.<br />

Ufak ufak işlemlere başladıktan sonra<br />

aramızda güvene ve saygıya dayalı bir bağ<br />

oluşuyor. Bazı hastalarımla neredeyse 15-20<br />

yıldır devam eden bir bağımız var, bunun<br />

sebebi de birbirimizi çok iyi anlıyor olmamız.<br />

İşimizin güzel tarafı da bu bağ kurulduğunda<br />

arkadaş ve dost olmamız, birbirimizin<br />

hayatına dokunmamızdır.<br />

“İdeal başlangıç yaşı dİye bİr<br />

şey yok”<br />

Medikal estetikte hastaları yaş bazında nasıl<br />

gruplandırıyorsunuz?<br />

Hastalarımızı 10’lu yıllar halinde, 20, 30,<br />

40, 50 yaş ve üstü olarak gruplandırıyoruz.<br />

İdeal başlangıç yaşı diye bir şey yok.<br />

Doğuştan gelen ve kişiyi gencecik yaşında<br />

çok yorgun gösteren alt göz kapağı<br />

morlukları, ergenlik döneminden kalan<br />

akne izleri, sivilceler, lekeler gibi mutlaka<br />

düzeltilmesi gereken sorunlar varsa<br />

bunları 17-18 yaşından itibaren tedavi<br />

etmeye başlayabiliyoruz. Eskiden 20’li<br />

yaşlar grubumuzda yoktu ama artık bu yaş<br />

grubunda çok fazla hasta başvuruyor bize.<br />

Ciltlerine yatırım yapmak, nemlendirmek,<br />

özel bakım ve kremler kullanmak istiyorlar.<br />

Elbette, “Hocam, kaşımın veya burnumun<br />

ucu bir tık kalkabilir mi, dudağımın kenarı<br />

bir tık dolgun olabilir mi?” şeklinde estetik<br />

amaçlı talepleri de oluyor. Onlara oranlarla<br />

ilgili beklentilerini karşılayacak küçük<br />

uygulamalar yapıyorum. Ama herhangi bir<br />

konuyu takıntı haline getiren biri varsa kaşını<br />

bir tık kaldırmanın onu daha güzel ve genç<br />

yapmayacağını, zaten 20’sindeki bir insanın<br />

çok genç ve güzel olduğunu uzun uzun<br />

anlatıyorum.<br />

Gençleştirme anlamında cilt yatırımı hangi<br />

yaştan itibaren yapılmalı?<br />

Bunun ideal yaşı 30 yaş ve sonrası. Burada<br />

bizi yönlendiren faktör ise cildin kolajen<br />

üretimi. Cildin kendini gençleştirme ve tamir<br />

gücü 24 yaşına kadar ön planda. 24-30 yaş<br />

arasında ise bir platomuz var. 30’dan sonra<br />

kolajen üretimi azalmaya başlıyor. 30 yaş<br />

sonrasında da kişi hâlâ çok genç ama hem<br />

kadınlar hem erkekler bu yaştan itibaren cilt<br />

yatırımına başlamalı. 30’lar ve 40’lar, 50 yaş<br />

sonrasında oluşacak deformiteler için çok<br />

doğru yatırım dönemleri.<br />

Tabii ki 40’lı yaşlar da genç, güzel ve hoş<br />

olduğumuz, bununla birlikte yüzümüzdeki<br />

ve cildimizdeki değişimin başladığı yaşlar.<br />

Cilt parlaklığı azalıp matlık ortaya çıkıyor,<br />

ince kırışıklıklar görünür hale geliyor,<br />

dinamik kırışıklıklar mimik yapmadığımızda<br />

da belli oluyor, dudağın kenarından çıkan<br />

çizgiler aşağı doğru iniyor ve yüz ovalimiz bir<br />

miktar değişiyor.<br />

50 yaş ve sonrasında ise eğer o güne kadar<br />

hiçbir uygulama yaptırmamışsak yüz ovalimiz<br />

bir miktar bozulmaya başlıyor. Genetik<br />

faktörler, cildimizin kuru veya yağlı olması,<br />

kendimize nasıl baktığımız çok önemli olsa<br />

da genel anlamda ince kırışıklıklar artıyor,<br />

dinamik kırışıklıklar yerleşiyor, çene altı da<br />

keskinliğini kaybediyor.<br />

Medikal estetik işlemleri öncesinde 40’lı ve<br />

50’li yaş gruplarındaki hastalardan bazı<br />

tetkikler istiyor musunuz?<br />

İstiyorum, bu önemli bir konu çünkü.<br />

20’li ve 30’lu yaşlardaki hastaların işlemlerini<br />

konuşup anlaşarak yapıyorum. Ancak 40,<br />

50 yaş ve üstü hastalardan yüz, boyun ve<br />

ellerindeki deformitelerin yanı sıra genel<br />

anlamda sağlık durumlarını da dinliyorum.<br />

Çünkü beslenme düzeni, hormonlar,<br />

vitamin ve elementlerdeki eksiklikler bizim<br />

estetik sorunu sandığımız sorunları ortaya<br />

çıkarabiliyor. Örneğin, leke sorunuyla gelen<br />

bir hastanın demir veya tiroid hormonu<br />

bozukluğu olabiliyor. Bu nedenle tek taraftan<br />

bakmamalısınız. Bu yaş gruplarında olup<br />

leke, iz, damar gibi bir sorunla gelen hastaya<br />

sadece estetik tedavi yaparsanız hakikaten<br />

başarısız olabilirsiniz. Hasta menopoz<br />

dönemi veya sonrasında mı, gıda takviyesine<br />

ihtiyacı var mı, demir, B kompleks vitamin,<br />

D vitamini, çinko, folik asit eksikliği var<br />

mı?.. Hepsini önemsiyor ve bu tarz tetkikleri<br />

istiyorum. Pandemi dönemi bizi bunları<br />

daha da çok önemsemeye itti, çünkü<br />

bağışıklığı ne kadar desteklersen hastan o<br />

kadar genç, sağlıklı ve iyi olur. Ben aynı<br />

zamanda tamamlayıcı tıp uzmanıyım ve<br />

medikal estetik uygulamalarını tamamlayıcı<br />

tıpla birleştiriyorum. Bağışıklığını<br />

desteklediğiniz ve hücre tamir mekanizmasını<br />

güçlendirdiğiniz hastalara yaptığınız dolgu,<br />

botoks ve mezoterapi işleminin başarısı ve<br />

kalıcılığı artıyor.<br />

“MEDİKAL ESTETİK HER YAŞTA İŞE<br />

YARAR”<br />

Medikal estetik işlemleri 60 yaşında da işe<br />

yarıyor mu, yoksa bu yaştan sonra işin içine<br />

cerrahi yöntemler mutlaka girmeli mi?<br />

Medikal estetik bir gençleştirme<br />

döngüsüdür. Hasarlı kısmı alıp alttan canlı,<br />

iyi, kaliteli ve genç bir cilt çıkarırsınız. Ayrıca<br />

medikal estetik her yaşta işe yarar. Ama bu<br />

noktada neler yapabileceğinizi hastanızla<br />

BEST MODEL BİRİNCİSİ VE GÜZELLİK YARIŞMASI FİNALİSTİ OLMUŞTU<br />

1993’ün Best Modeli ve 1994 Türkiye Güzellik Yarışması’nın finalistlerinden biri olan Dr. Seran<br />

Göçer, bu yarışmaların kendisine kattıklarını şu şekilde özetliyor: “Ben 90’ların başında bir yandan tıp<br />

fakültesinde okurken, öte yandan profesyonel olarak modellik ve mankenlik yapıyordum. Ajansımızın<br />

sahibi bu tür yarışmalara katılmanın önemli olduğunu düşünüyordu, beni ikna etti. İyi ki ikna etmiş<br />

ve katılmışım. O zamanlar farkında değildim ama bugün bana pek çok şey kattığını biliyorum. Çünkü<br />

vizyonunuzu genişletiyor, iyi ve yeterli hissetmenizi sağlıyor, özgüveninizi artırıyor, kendinizi daha iyi<br />

ifade etme yeteneğinizi geliştiriyor. Sonradan bunları mesleğimde çok kullandım. Modellik bittikten<br />

sonra televizyonculuk, sonra da medikal estetik başladı. Karşındakiyle anlaşabilmenin, iyi iletişim<br />

kurabilmenin, ne yaptığını ve kendini anlatabilmenin çok değerli olduğunu gördüm.”<br />

20 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 21


V<br />

KAPAK RÖPORTAJI<br />

dürüstçe paylaşmalısınız. Hem o güne kadar<br />

hiçbir medikal işlem yaptırmamış hem<br />

de beklentisi çok yukarıda olan 60 yaş ve<br />

sonrasındaki bir hastaya yapabileceklerinizin<br />

sınırını çok net çizmelisiniz. Eğer istekleri sizi<br />

aşıyor ve değişimi çok kısa sürede istiyorsa<br />

cerrahi yöntemleri önermelisiniz. “Ben estetik<br />

cerrahiyi kesinlikle düşünmüyorum, medikal<br />

estetik ne kadar iyileştirme yapacaksa<br />

kabulüm” diyen hasta içinse elimden<br />

geleni yaparım ve çok da güzel sonuçlar<br />

elde ederiz. Medikal estetik bir yatırımdır,<br />

ileriki yaşlarınızda bugünkü görüntünüzden<br />

daha iyi durumda olmanızı sağlayacak<br />

tedaviler toplamıdır. Yıllar geçer ama siz yaş<br />

almazsınız, yaşınızdan daha iyi görünmeye<br />

devam edersiniz.<br />

Estetik cerrahi ile medikal estetik<br />

uygulamaları hangi durumlarda kombine<br />

ediliyor?<br />

Diyelim ki; bir hastanın göz kapağı çok<br />

küçük veya göz çevresinde cilt gevşemesi var,<br />

sonuç olarak da bir cerrahi operasyon geçirdi.<br />

Bu tür operasyonların ardından mezoterapi ve<br />

lazer gibi medikal estetik uygulamalarla hem<br />

cerrahi işlem sonrasındaki izi çok daha iyi bir<br />

şekilde iyileştiriyor hem de cildin gençliğini<br />

ve kalitesini artırıyoruz. Bu örnekte olduğu<br />

gibi bazen tedaviyi kombine edip cerrahi<br />

ile medikal estetiği birlikte kullanıyoruz.<br />

Hastanın ihtiyacı ve beklentisi neyse ona göre<br />

davranıyoruz.<br />

Medikal estetikte üst yaş grupları için daha<br />

çok kristal içerikli dolgu mu kullanılmalı?<br />

Evet, öyle olmalı. Eskiden dolguların<br />

“HER ŞEYİ KENDİMDE DE<br />

KULLANDIM”<br />

“Medikal estetik önümüze ne serdiyse<br />

hepsinden yararlandım, hastalarıma<br />

uyguladığım her şeyi kendimde de<br />

kullandım. Mezoterapiye bayılır ve göz<br />

çevresi mezoterapisi dahil sık sık uygularım.<br />

Ultrason ve radyo frekans teknolojilerini<br />

de öyle. Yüzümde elbette ki dolgu var,<br />

hem hyalüronik asit hem de kristal içerikli<br />

dolguları kullanıyorum. Lazerle her kış<br />

yüzümü ve cildimi soyuyorum. Yani soyma,<br />

besleme, yaralama, germe gibi medikal<br />

estetiğin bizi sunduğu tedavilerin hepsini<br />

kombine olarak kendime uyguluyorum.<br />

Sadece bölgesel kilo tedavisinde<br />

yararlandığımız ultrasonla yağ parçalayan<br />

cihazımızı kullanmadım, çünkü bunun için<br />

yağ dokusunun bir buçuk santimin üzerinde<br />

olması gerekiyor; kilo kontrolü yaptığımdan<br />

bende böyle bir yağ dokusu yok. Kilo<br />

insanı yaşlandırır, kilo alıp vermek vücudu<br />

deforme eder ve cildin elastikiyetini bozar.<br />

O nedenle beslenmeye ve egzersize çok<br />

önem veriyorum.”<br />

çeşidi azdı, günümüzde ise elimiz o kadar<br />

genişledi ki! Sadece volüm ve nem verip<br />

yüzümüzü yeniden şekillendiren hyalüronik<br />

asit içeren dolguları çok sık kullanıyorduk,<br />

halen kullanıyor ve seviyoruz. Ancak cildin<br />

gerginliğini ve elastikiyetini yeterince<br />

artırmayan bu dolguyu 50 yaş ve üstündeki<br />

hastalarda kullandığımızda istediğimiz<br />

değişimi sağlayamıyorduk. Cildin kolajen<br />

sentezini tetikleyerek cildi geren, elastikiyeti<br />

artıran, gençleştiren, toparlayan, yüzü yukarı<br />

çeken kristal içerikli dolgular ortaya çıktıktan<br />

sonra daha başarılı sonuçlar almaya başladık.<br />

Her yaş grubu için kullanabilsem de özellikle<br />

50 ve 60 yaş grubunda kristal içerikli<br />

dolguları tercih ediyorum, bunu bazen<br />

tek başına bazen de hyalüronik asit içeren<br />

dolgularla kombine ederek kullanıyorum.<br />

“Tek bİr tedavİye takılıp<br />

kalmamak lazım”<br />

Dolguların yüzü büyüttüğüne dair<br />

yaygın bir kanı var. Siz bu konuda neler<br />

söyleyebilirsiniz?<br />

Dolgu işlemlerinin en çok korkulan tarafı<br />

tekrarlanarak yapıldığında ve yanlış teknikle<br />

uygulandığında yüzü büyütmesiydi. Yani<br />

orta yüz çok genişler, elmacık bölgesi yanlara<br />

ve öne doğru büyür, yüzde başkalaşma<br />

yaratabilirdi. Oysa bizim amacımız yüzü<br />

büyütmeden, genişletmeden yolumuza<br />

devam etmek. Kristal içerikli dolgularla<br />

mezoterapi içeriklerini kombine ettiğimizde<br />

başarımız artıyor. Özellikle ileri yaş<br />

gruplarında bunları cihaz teknolojileriyle<br />

de destekliyoruz. Böylece hastanın alt<br />

yüzünü daha dar ve daha gergin yapabiliyor,<br />

yüzü büyütmeden daha genç ve doğal bir<br />

görünüm sağlayabiliyoruz. Cilt yatırımı<br />

yapan kristal içerikli dolgular, yine cilt<br />

yatırımı yapan mezoterapi içerikleri ve cildi<br />

gerip toparlayan cihaz teknolojileri kombine<br />

edilir ve doğru teknik uygulanırsa bu tür<br />

sonuçlar söz konusu değil. Kombine tedavi,<br />

doğallık isteyenler için doğru bir yöntem.<br />

Başka biri olmadan gençliğinizi korumanızı<br />

sağlıyor. Tek bir tedaviye takılı kalmamak<br />

lazım. Sadece dolgu ve botoksla devam edip<br />

cilt yatırımları yapmaz, mezoterapiyi ve<br />

cihaz tekniklerini önemsemezseniz o zaman<br />

doğallık sınırında kalamazsınız, değişmeniz<br />

gerekir.<br />

Mezoterapinin başka ne gibi artıları var?<br />

Doğal ve genç görünmek istiyorsanız<br />

mezoterapiyi ihmal etmeyeceksiniz. Ancak<br />

şöyle bir durum var: Dolgu ve botoks kısa<br />

sürede yüzde bir form değişikliği yaratır<br />

ancak mezoterapi bunu bir seansta yapmaz.<br />

Yapar ama yapmaz.<br />

Çünkü mezoterapi bir değişim değil<br />

yatırımdır. Bir kere yapılmaz, minimum<br />

3-5 seans veya benim tercih ettiğim gibi<br />

8 seans halinde uygulanır. İkinci üçüncü<br />

haftadan sonra cildinizdeki değişim başlar,<br />

altıncı haftadan sonra kırışıklıklar azalıp<br />

cilt parlaklığı artar, sekizinci haftadan sonra<br />

elastikiyet artışı net bir şekilde görünür<br />

olur. Biraz sabır işidir. Çok sabırsız kişilere<br />

uygulanırken tekrar tekrar dönüp hatırlatmak<br />

ve kaygıları gidermek gerekir. Vakit açısından<br />

olduğu gibi bütçe açısından fedakârlık isteyen<br />

bir uygulamadır. Mezoterapi aynen egzersiz<br />

gibidir; düzenli egzersiz yapan bir vücut nasıl<br />

fit olursa düzenli cilt yatırımı yapılan bir cilt<br />

de genç ve elastik olur.<br />

ONUN ADI “POZİTİF GÜZELLİK”<br />

“Pozitif Güzellik” isimli kitabı 2018 yılında okurla buluşan Dr. Seran Göçer’in güzelliğin<br />

pozitifliğiyle ilgili söyleyecekleri var: “Güzelliğin pozitifi olur mu? Evet, olur. Kendini<br />

sevmek ve değer vermek, kendini olduğun gibi kabul etmek güzelliğin pozitif tarafı. Biz<br />

fiziksel olarak güzelliği oluştururken tabii ki bir şeyleri değiştiriyoruz ama pozitif yönde.<br />

Hastayı kendine rağmen değiştirmiyor, onu destekleyen uygulamaları seçiyor ve yaş<br />

alırken daha iyi görünmesini sağlıyoruz. ‘Kendimle barışığım, kendimi seviyorum ama yaş<br />

alırken var olan halimi korumak istiyorum’ şeklinde bir beklentisi olan hastayla çok iyi<br />

anlaşıyorum. Zaten kitabımın adı da tüm bunlardan dolayı ‘Pozitif Güzellik.’ Bence pozitif<br />

olmak doğuştan gelen bir olgu ama sonradan öğrenilmesi de mümkün. Kişi olgunlaştıkça,<br />

sahip olduklarının farkına vardıkça, çalışıp ürettikçe hayata daha olumlu bakmaya<br />

başlayabilir. Ben zaten uyumlu ve pozitif bir insandım ama şu an olduğum kadar dengede<br />

değildim. Yaptığın işten, durduğun yerden, ailene ve sevdiklerine kattıklarından mutluysan<br />

o zaman dengeni ve iç huzurunu buluyor, daha pozitif oluyorsun.”<br />

22 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 23


V<br />

ZOOM<br />

Eski çağların<br />

güzellik sırları<br />

Kadınlar bugün olduğu gibi geçmişte de hep daha güzel olmanın peşinden koştu ve bunu sağlamak<br />

için çeşitli yöntemler denedi. Bitkilerden, çiçeklerden, topraktan ve yağlardan yararlanarak<br />

ortaya koydukları yöntemlerin bir kısmı nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar ulaştı. Antik<br />

çağlardan daha yakın dönemlere uzanıp geçmişin güzellik sırlarının kapılarını aralıyoruz şimdi.<br />

Melek Yazıcı<br />

Pürüzsüz bir yüze ulaşmak için akıllıca ve absürt yöntemler<br />

Pürüzsüz bir yüz güzelliğine<br />

ulaşmanın yanı sıra kırışıklıklardan<br />

ve çeşitli lekelerden kurtulmak için<br />

geçmiş zamanlarda da pek çok yöntem<br />

uygulanıyordu. Tarihsel geçmişi 6.000<br />

yıl öncesine kadar uzanan, K ve E<br />

vitaminlerinin yanı sıra değerli mineraller<br />

içeren zeytinyağı ile cildi temizleme,<br />

sivilce ve lekelerden arındırma, siyah<br />

noktaları giderme, nemli tutma gibi<br />

özelliklere sahip olan kil, günümüzde<br />

olduğu gibi eskiden de baş tacıydı.<br />

Eski Yunan’da kadınlar yüzlerini<br />

zeytinyağıyla nemlendirir, ayrıca<br />

zeytinyağı ile balı karıştırarak yüz maskesi<br />

yapardı. Zeytinyağından cildi beyazlatmak<br />

için de yararlanır, bunun için zeytinyağı<br />

ile beyaz kurşunu karıştırıp bir macun<br />

elde ederlerdi. Kil ve çamur maskeleri<br />

yapar, vitamin ve mineral açısından<br />

son derece zengin olan aloe veradan da<br />

yararlanırlardı.<br />

Eski Roma dönemi kadınları için<br />

cildi nemlendiren ve besleyen bal, altın<br />

değerindeydi. Kırışıklıklarını gidermek<br />

içinse Arap zamkı, fasulye unu ve eşek<br />

sütünü karıştırıp yüzlerine sürerlerdi.<br />

Eski Mısır kadınları ise yüzlerini pırıl<br />

pırıl yapmak için safran, kırışıklıklarını<br />

gidermek için susam yağı, Hint yağı ve<br />

moringa yağından yaptıkları bir karışım<br />

kullanır, kil ve yumurta akını karıştırarak<br />

peeling yaparlardı.<br />

Eski Çin’de yaşayan kadınlar, yüzlerini<br />

nane yapraklarından elde ettikleri bir<br />

karışımla parlatır, sivilcelerini macun<br />

kıvamına getirdikleri maş fasulyesiyle yok<br />

eder, yeşim taşından silindirlerle yüzlerine<br />

masaj yaparak kırışıklıklarıyla savaşırdı.<br />

Yüz ve boyunlarını sıkılaştırmak için<br />

de yumurta beyazından yararlanırlardı.<br />

Eski Hindistan’da ise kadınlar yüzlerini<br />

Hindistan cevizi yağıyla nemlendirirdi.<br />

Daha yakın dönemlere geldiğimizde,<br />

örneğin Rönesans Avrupa’sında kadınların<br />

kırışıklıklarını gidermek amacıyla<br />

yüzlerini nilüfer ve süsen çiçeklerinin<br />

suyuyla yıkadıklarını görüyoruz. Rönesans<br />

dönemi kadınlarının peeling yöntemi ise<br />

çeşitli otları, çiçekleri, yağları ve kafuru<br />

karıştırıp yüzlerine sürmekti. Osmanlı<br />

kadınları ise gül suyuyla yüzlerine<br />

esneklik, canlılık ve nem kazandırır, kil<br />

maskesiyle de toksinlerden arındırıp<br />

sıkılaştırırdı.<br />

Ama bugün duyduğumuzda “Bu da<br />

olur mu?” diyeceğimiz yöntemler de söz<br />

konusuydu tabii ki. Örneğin Eski Mısır’da<br />

kadınlar, timsah gübresi ile eşek sütünü<br />

karıştırarak bir macun elde eder, bunu<br />

maske olarak yüzlerine uygulardı. Eski<br />

Roma’da ise bunun biraz farklı versiyonu<br />

yapılır, timsah gübresi ile çamur<br />

karıştırılırdı. Egzotik Hintli kadınlar da<br />

gübre ile idrarı karıştırarak sivilcelerinden<br />

kurtulurdu.<br />

24 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 25


V<br />

ZOOM<br />

Makyaj malzemelerinin bin bir elementi<br />

Geçmiş zaman kadınları yüzlerini<br />

renklendirmek için enteresan yöntemler<br />

tercih ederdi. Eski Mısır’da kadınlar,<br />

böcekleri ezip kil ile karıştırmak<br />

yoluyla allık rolü üstlenecek bir ürün<br />

oluştururdu. Pek çok hiyeroglifte<br />

gördüğümüz ihtişamlı gözleri, zümrüt<br />

tozuyla kristalize kayaların karışımından<br />

elde edilen boyayla sağlarlardı. Eski<br />

Romalı kadınlar, koyunun yağı ile<br />

kanını karıştırıp bir tür oje yapardı.<br />

Hindistan’daki kadınlar dudaklarına renk<br />

vermek için tembul yaprağı çiğnerdi,<br />

ancak tembul yaprağı dişlerini de<br />

çürütürdü.<br />

Güzelliğiyle nam salmış bir başka<br />

tarihi kahramanın, Truvalı Helen’in<br />

yurdu Eski Yunan’da soluk bir görünüm<br />

revaçta olduğundan kadınlar çok az<br />

makyaj yapardı. Japonya’da makbul olan<br />

bembeyaz tendi, bunu sağlamak isteyenler<br />

pirinç suyu kullanırdı. Ayrıca kaşlarını<br />

tamamen alıp kalın kaş çizerler, yüzlerini<br />

temizlemek içinse bülbül dışkısından<br />

yararlanırlardı. Çinli kadınların cilt<br />

beyazlatma aracı ise zerdeçaldı.<br />

Beyaz ve solgun tenin tercih edildiği<br />

bir başka dönem de İngiltere’de Kraliçe<br />

I. Elizabeth’in hüküm sürdüğü yıllardı.<br />

İngiliz kadınlarının beyaz ve solgun bir<br />

görünümü sağlama yöntemi yumurta akını<br />

yüzlerine sürmekti. Son derece absürt<br />

bir yöntemleri ise cildi beyazlatmada<br />

arsenik kullanmaları ve sonuç olarak<br />

zehirlenmeleriydi. Kaşları tamamen<br />

alma modası 17. yüzyıl İngiltere’sinde de<br />

hâkimdi, yerine fare derisinden yapılma<br />

kaş takmayı tercih ederlerdi. 18. yüzyıl<br />

Avrupa’sında kadınlar kapatıcı niyetine<br />

kurşun bazlı bir boya kullanır, sağlıklarını<br />

bilmeden riske atarlardı.<br />

Osmanlı döneminde de beyaz cilt<br />

makbul olduğundan, kadınlar cilt<br />

renklerini açmak için sık sık yüzlerine<br />

ve ellerine limon suyu sürerdi. Badem<br />

ve yaseminden yaptıkları macundan da<br />

yüzlerini beyazlatmak için yararlanırlardı.<br />

Gözlerinin etrafına sürme, kaşlarına<br />

ise rastık çeker, gül ve hibiskustan elde<br />

ettikleri karışımla yanaklarına renk verir,<br />

aynı karışımı suyla seyreltip ruj olarak<br />

kullanırlardı.<br />

Banyonun vücut bakımındaki vazgeçilmez cazibesi<br />

Ünlü Mısır kraliçesi Kleopatra’nın<br />

dillere destan güzelliği için pek<br />

çok yöntem kullandığını hepimiz<br />

duymuşuzdur. Süt banyosu onun en<br />

bilinen vücut bakım yöntemiydi; sütün<br />

içeriğindeki laktik asit, yumuşacık<br />

bir cilt yaratırdı. Vücudunu eşek sütü<br />

sabunuyla yıkar, onun keşfi olduğu iddia<br />

edilen ağdayla hem tüylerinden hem<br />

cildindeki ölü hücrelerden kurtulur,<br />

antiseptik ve antibakteriyel gül suyuyla<br />

cildini ışıldatırdı.<br />

Eski Yunan ve Eski Romalı<br />

kadınlar da vücut güzellikleri için<br />

banyonun gücünden yararlanırdı.<br />

Temizlenmenin yanı sıra toksinlerini<br />

ve ölü hücrelerini uzun banyo sefaları<br />

sırasında keselenerek atar, kimi zaman<br />

bitki banyoları yaparlardı. Hamam<br />

kültürü Osmanlı kadınları için de çok<br />

önemliydi. Onlar için hamam hem<br />

temizlenip güzelleşmenin hem de<br />

sosyalleşip eğlenmenin aracıydı. Ana<br />

malzemesi doğal bitkiler olan sabunlar<br />

ile keselenmenin eşlik ettiği hamam<br />

ritüellerinin sonunda vücutlarını mis<br />

kokulu esanslarla ovarlardı. Zeytinyağı<br />

ve çeşitli aromatik yağlarla cilt<br />

güzelliklerini korumaya çalışırlardı.<br />

Zaten tüm eski medeniyetlerde farklı<br />

malzemeler içeren yağlarla yapılan vücut<br />

masajları olmazsa olmazdı.<br />

Japon kadınlarının ölü hücrelerden<br />

ve selülitlerden kurtulma yöntemi ise<br />

vücutlarını deniz tuzuyla uzunca bir<br />

süre ovalamaktı.<br />

Sarı saç sadece bugünün takıntısı mı sanıyorsunuz?<br />

Sarı saç, eskiden de kadınların elde<br />

etmek için çaba harcadığı bir güzellik<br />

unsuruydu. Saç boyalarının olmadığı<br />

dönemlerde sirke kullanarak sarı<br />

saç elde etmeye çalışırlardı. Sonuçta<br />

saçları yanar ve dökülürdü. Eski<br />

Romalı kadınlar sirkenin yanı sıra<br />

safran ve altın tozundan yararlanarak<br />

saçlarını sarı yapmaya çalışırdı.<br />

Sarı saça Eski Yunan kadınları da<br />

düşkündü; sarı çiçekleri potasyumla<br />

karıştırıp saçlarını boyarlardı. Öte<br />

yandan parlak saçlara ulaşmak ve saç<br />

derisindeki problemleri yok etmek için<br />

elma sirkesi kullanırlardı.<br />

Eski Mısır’da kadınlar, inek kanını<br />

kaplumbağa kabuğu ve yağ<br />

ile karıştırıp saçlarına sürer,<br />

saçlarını yumuşatmak<br />

için bal kullanırlardı.<br />

Japonya’da ise güzelliğin<br />

göstergesi belin altına<br />

değin uzanan saçlardı.<br />

Rönesans döneminde<br />

uzun ve yuvarlak alın<br />

modasına uymak isteyen<br />

kadınlar, saçlarının ön kısımlarını tıraş<br />

eder, bununla yetinmeyip kirpiklerini<br />

tamamen alırlardı. 18. yüzyıl<br />

Avrupa’sında saç bakımından çok<br />

peruklara önem verilirdi. İnanılmaz<br />

zenginlikte ve büyüklükteki<br />

peruklar ve peruk süsleri,<br />

sımsıkı toplanıp eşarpla<br />

örtülmüş saçların üzerine<br />

itinayla yerleştirilirdi.<br />

Osmanlı kadınları upuzun saçlarını<br />

çeşit çeşit sabunlarla yıkar, sabunun<br />

yarattığı kuruluğu gidermek için<br />

çiçek suları ve bitki yağlarından<br />

yararlanırlardı. Saç bakımında çok sık<br />

kullandıkları bir başka<br />

ürün de şüphesiz ki<br />

kınaydı.<br />

26 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 27


V<br />

GÜZELLİK<br />

En eski<br />

bitkisel tıp ürünü:<br />

Aloe vera<br />

Aloe verayı eski Mısırlılar,<br />

“ölümsüzlüğün bitkisi” olarak<br />

tanımlamış, Kızılderililer ise<br />

ona “cennetin sihirli değneği”<br />

demiş. Bu özel bitki Sümerler<br />

tarafından da son derece değerli<br />

bulunuyormuş. Böylesine eski<br />

medeniyetlerin bilip olumladığı<br />

aloe veraya bugün de aynı<br />

derecede önem veriliyor. Çünkü<br />

binlerce yılın kıymetlisi aloe vera,<br />

cilt ve saç güzelliğini desteklemesi<br />

dahil bin bir marifete sahip.<br />

Melek Yazıcı<br />

Aloe vera öyle bir bitki ki eski Mısır’ın<br />

kraliçelerinden Nefertiti ve Kleopatra’nın<br />

bakım rutininde yerini aldı, toplum<br />

tarafından “ölümsüzlüğün bitkisi” olarak<br />

adlandırıldı; eski Yunan ve Roma’dan<br />

Hindistan ve Çin’e değin uzandı, Sümer<br />

tabletlerinde sindirime yardımcı özelliğiyle<br />

değer buldu; Amerika’nın yerlileri olan<br />

Kızılderililer tarafından ise “cennetin sihirli<br />

değneği, asası” olarak tanımlandı.<br />

Gerçek bİr nİmet<br />

Binlerce yıllık bir geçmişe sahip olan,<br />

bizim coğrafyamızda daha çok “sarı sabır”<br />

ismiyle tanınan, zambakgiller familyasının<br />

mensubu olup yaklaşık 400 farklı türü<br />

bulunan Afrika kökenli bitkinin böylesine<br />

dikkat çekici şekillerde tanımlanması tabii<br />

ki sebepsiz değil. Çünkü aloe vera, içerdiği<br />

mineraller, aminoasitler ve vitaminler<br />

açısından gerçek bir nimet. Yaprakları<br />

kırıldığında jelimsi bir özsuyu ortaya<br />

çıkıyor ve bu özsuyunda birbirinden değerli<br />

20 mineral, 18 aminoasit, 12 vitamin yer<br />

alıyor. Sonuç ise aloe veranın hem cilt ve<br />

saç güzelliğine hem de vücut sağlığına<br />

sunduğu sayısız katkı.<br />

Evİnİzde aloe vera<br />

yetİştİrİyorsanız…<br />

İşte tüm bu özellikler aloe verayı,<br />

kozmetik ürünlerinin vazgeçilmezi yapmış<br />

durumda. Şampuanlardan yüz kremlerine<br />

kadar neredeyse her tür ürünün içinde aloe<br />

verayla karşılaşmak mümkün.<br />

Bunun yanı sıra alove vera, dolgun<br />

yaprakları ve sadece görünümüyle bile<br />

sunduğu “iyilik” etkisiyle ev bitkisi<br />

olarak da baş tacımız. Evinizde aloe vera<br />

varsa mineral, vitamin ve aminoasit dolu<br />

özsuyuna anında ulaşabilme olanağınız da<br />

var demektir.<br />

Diyelim ki eliniz yandı; böylesi bir<br />

durumda aloe veranın bir yaprağını dipten<br />

uca doğru kesmeniz, şifalı özsuyuna<br />

kavuşmanız ve bunu direkt yanan bölgeye<br />

uygulamanız ancak birkaç saniyenizi<br />

alacaktır.<br />

Aloe veradan “içerek” de<br />

yararlanabilirsiniz. Bunun için bir bardak<br />

suya iki yemek kaşığı aloe vera özsuyunu<br />

katabilir, iyice karıştırıp içebilirsiniz. Ama<br />

bu karışımı, bir bağırsak sorununa sebep<br />

olmaması adına gün içinde bir seferden<br />

fazla tüketmemelisiniz.<br />

ALOE VERANIN<br />

VÜCUDA FAYDALARI<br />

l Bağışıklık sisteminin<br />

güçlenmesini destekler.<br />

l Metabolizmayı hızlandırır.<br />

l Enfeksiyon oluşma riskini<br />

düşürür.<br />

l Mikrop öldürücü etkisi vardır.<br />

l Kanser oluşumunu<br />

engelleyebilir.<br />

l Sindirim sistemini güçlendirir.<br />

l Bağırsakları temizleyip kabızlığı<br />

önler, bağırsak mantarlarına iyi<br />

gelir.<br />

l Mide rahatsızlıklarını azaltıp<br />

ülser, mide yanmaları ve<br />

hazımsızlık problemlerinin<br />

giderilmesine fayda sağlar.<br />

l Karaciğerin daha sağlıklı<br />

olmasına yardımcı olur.<br />

l Böbrekleri korur.<br />

l Kalp damar rahatsızlıklarına iyi<br />

gelir, damar tıkanıklığını engeller.<br />

l Kolesterolü dengeler.<br />

l Diyabete olumlu etkiler sunar.<br />

l Kemik erimesinin azaltılmasına<br />

yardımcı olur.<br />

l Ağızdaki yaraları ve iltihapları<br />

giderir.<br />

l Stresi azaltır.<br />

l Kilo verilmesini kolaylaştırır.<br />

l Detoks etkisine sahiptir.<br />

l Kaynatılıp içildiğinde astıma<br />

faydalıdır.<br />

l Sigara ve alkolün vücuda verdiği<br />

zararı azaltır.<br />

l Toksinlerin atılmasına sağlar.<br />

ALOE VERANIN CİLDE<br />

VE SAÇA FAYDALARI<br />

l Hücreleri yenileyip onararak<br />

cildin yaşlanmasını geciktirir,<br />

kolajeni artırır.<br />

l Cildi temizleyip bakımını yapar,<br />

nemlendirir.<br />

l Cildin elastikiyetini destekler.<br />

l Hızlı iyileştirme özelliğiyle yanık,<br />

yara ve böcek sokmaları üzerinde<br />

etkilidir.<br />

l Akne, mantar, sedef ve<br />

egzamanın da aralarında<br />

bulunduğu cilt enfeksiyonlarının<br />

hem oluşumunda hem tedavisinde<br />

olumlu etkilere sahiptir.<br />

l Uçukların iyileşmesine yardımcı<br />

olur.<br />

l Kan dolaşımını hızlandırıcı<br />

özelliğiyle selülit probleminin<br />

çözümüne katkı sunar.<br />

l Cildi ve saçları güneş ışınlarının<br />

zararlı etkilerinden korur.<br />

l Saç köklerinin dayanıklılığının<br />

artmasını desteklerken saçların<br />

sağlıklı uzamasını teşvik eder.<br />

l Saç kırıklarını azaltıp yıpranmış<br />

saçları canlandırır, parlatır.<br />

l Kepekleri yok eder.<br />

l Saç derisini iyileştirir.<br />

28 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 29


V<br />

RÖPORTAJ<br />

“Meme<br />

kadınsılık<br />

göstergesidir”<br />

Memenin dişiliği ve anneliği ifade ettiğini, ayrıca kadının psikolojisini<br />

en çok etkileyen organ olduğunu belirten Plastik, Rekonstrüktif ve<br />

Estetik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Serkan Sayılıkan ile genelde<br />

meme, özelde ise meme küçültme ameliyatları hakkında konuştuk.<br />

Çok büyük memelerin çeşitli sorunları beraberinde getirdiğini<br />

vurgulayan Op. Dr. Serkan Sayılıkan, meme küçültme ameliyatı<br />

sonrasında kadınların estetik bir meme görünümüne kavuşmakla<br />

birlikte fiziksel rahatlama ve özgüven artışı yaşadığını da söyledi.<br />

Melek Yazıcı<br />

Meryem Bilici<br />

Meme estetiğinin kadınların en çok tercih<br />

ettiği ameliyat olduğunu söyleyebilir<br />

miyiz?<br />

Türkiye’de en çok tercih edilen iki<br />

ameliyattan biri meme, diğeri de burun<br />

estetiğidir. Bu iki ameliyatın sıralaması<br />

bölgelere bağlı olarak değişebiliyor. Bizim<br />

kliniğimiz Adana’da; biz bu bölgede en<br />

çok burun estetiği, ikinci olarak da meme<br />

estetiği ameliyatlarını yapıyoruz.<br />

Meme güzelliğinin estetik kaygıların yanı<br />

sıra psikolojik ne gibi nedenleri var sizce?<br />

Kadınların en güzel gözükmesini<br />

istediği vücut bölgelerinden biri<br />

memeleridir. Meme kadınsılık göstergesidir,<br />

dişiliği ve anneliği ifade eder. Bir kadının<br />

psikolojisini organları içinde en çok<br />

memeleri etkiler. Dudaktan basene kadar<br />

başka hiçbir bölge kadınsılığı bu kadar<br />

yoğun hissettirmez. Sadece görsellik değil,<br />

görselliğin getirdiği psikolojik destek de<br />

söz konusu. Bu yüzden estetik açıdan güzel<br />

ve yeterli dolgunluktaki memelere sahip<br />

olmak her kadın için önemli.<br />

“Kadınlar cİddİ bİr özgüven<br />

kazanıyor”<br />

Meme estetiği ameliyatı yaptırmış<br />

kadınların duygu durumunda neler<br />

değişiyor, gözlemlerinizi paylaşabilir<br />

misiniz?<br />

30 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 31


V<br />

RÖPORTAJ<br />

Meme estetiği ameliyatı yaptıran<br />

kadınlar ciddi bir özgüven kazanıyorlar.<br />

Ameliyattan sonra kliniğimize tekrar<br />

geldiklerinde kıyafetlerinin ve saçlarının<br />

değiştiğini, duruşlarının bile farklılaştığını<br />

gözlemliyorum. Kesinlikle daha mutlu ve<br />

daha özgüvenli olduklarını söyleyebilirim.<br />

Meme estetiği ameliyatının kaç türü var?<br />

Meme büyütme, küçültme ve<br />

dikleştirme olarak üç başlık altında<br />

ameliyat yapıyoruz. Meme büyütmede<br />

sentetik dolgu, yağ enjeksiyonu ve silikon<br />

protez ile büyütme teknikleri vardır. Çok<br />

ciddi sıkıntılar yarattığından sentetik<br />

dolguları önermiyor ve kullanmıyoruz.<br />

Yağ enjeksiyonu tekniği kullanılabilir<br />

olsa da yağ erime riski taşıyor ve uzun bir<br />

kalıcılık vadetmiyor. Şu anda dünyada en<br />

çok kullanılan teknik olan silikon protezle<br />

meme büyütme yöntemini tercih ediyoruz.<br />

Sorun memenin büyüklüğü olduğunda<br />

ise yapılabilecek en iyi uygulama meme<br />

küçültme ameliyatıdır. Meme sarkıksa da<br />

dikleştirme ameliyatı gerçekleştiriyoruz.<br />

Meme hem küçük hem sarkıksa meme<br />

dikleştirme ve büyütme ameliyatlarını aynı<br />

anda uyguluyoruz.<br />

“Memelerİnİ saklama İhtİyacı<br />

duyuyorlar”<br />

Meme estetiği dendiğinde akla daha<br />

çok küçük memeler ve meme büyütme<br />

ameliyatı geliyor, meme küçültme<br />

ameliyatlarından daha az söz ediliyor.<br />

Oysa çok büyük memelere sahip olmak<br />

epeyce sorunu beraberinde getiriyor, değil<br />

mi?<br />

Kesinlikle. Çok büyük memeler fiziksel,<br />

psikolojik ve estetik açıdan sorunlara sebep<br />

olabiliyor. Fiziksel olarak boyun, sırt ve<br />

omuz ağrılarını getiriyor, sutyen askıları<br />

omuzları kesiyor, ileri yaşlarda boyun<br />

fıtığına kadar giden sorunlar yaşanıyor.<br />

Meme altında pişik, terleme ve koku<br />

oluşuyor.<br />

Büyük memeli kadınlar olduklarından<br />

daha kilolu göründüğünden estetik açıdan<br />

kendilerini rahatsız hissedebiliyorlar.<br />

Kocaman bir yazı geçirip denize girmeyen<br />

hastalarımız bile oluyor. Çünkü memelerini<br />

saklama ihtiyacı duyuyorlar, özgüvenleri<br />

azalıyor ve psikolojik bazı sorunlar<br />

hayatlarında yer bulabiliyor. Elbise<br />

seçiminde bile zorlanıyorlar, örneğin<br />

bir kıyafetin altı oluyor, üstü olmuyor.<br />

Memelerini küçülttüklerinde ise estetik bir<br />

görünüm kazanmakla birlikte fiziksel ve<br />

psikolojik rahatlama da yaşıyorlar.<br />

Meme küçültme ameliyatından önce ne<br />

gibi analizler yapılıyor?<br />

Öncelikle hastanın ailesel bir meme<br />

hikâyesinin olup olmadığının sorgulanması<br />

lazım. Eğer bu varsa hasta 20 yaşında bile<br />

olsa meme ultrasonu istiyoruz. Bunun<br />

dışında kan tetkikleri, akciğer grafisi, EKG,<br />

şu anda korona döneminde olduğumuzdan<br />

PCR testi yaptırıyoruz.<br />

Hastanın yaşına bağlı olarak mamografi<br />

tetkiki yaptırıyoruz. Gerekli görürsek<br />

meme MRI tetkiki yaptırıyoruz. Ameliyat<br />

öncesinde hastayı detaylı muayene<br />

ediyoruz. Muayenede memenin yapısını,<br />

boyutunu, meme başı pozisyonunu,<br />

sarkıklığını değerlendiriyoruz. Tabii ki<br />

hastanın psikolojik olarak ameliyata hazır<br />

olması da çok önemli. Hasta ameliyat<br />

olmayı gerçekten istiyor mu, yoksa<br />

ebeveynlerinin veya eşinin ısrarıyla mı<br />

rıza gösteriyor? Hasta istiyor ve psikolojik<br />

açıdan hazırsa ameliyatı yapıyoruz.<br />

“Amelİyat ortalama olarak<br />

İkİ buçuk saat sürüyor”<br />

Meme küçültme ameliyatını nasıl<br />

gerçekleştiriyorsunuz?<br />

Memenin büyüklüğü ve sarkıklık<br />

derecesi, küçültme işlemi için seçilecek<br />

ameliyat yöntemini belirliyor. Orta<br />

boyuttaki ve sarkıklığı az olan memelere<br />

sahip hastalara meme başından aşağı<br />

doğru dikey bir iz bırakacak olan vertikal<br />

teknik uyguluyoruz. Ters T şeklinde iz<br />

bırakan uygulamaları, çok büyük memeleri<br />

küçültmede değerlendiriliyoruz. Ameliyat<br />

genel anestezi altında, ortalama olarak iki<br />

buçuk saat sürüyor.<br />

Bu ameliyatın riskleri nelerdir?<br />

Meme küçültme ameliyatında en sık<br />

karşılaştığımız riskler, ameliyat sonrasında<br />

kanama ve enjeksiyon riskleri. Maalesef<br />

dünyanın her yerinde bu riskler var. Ayrıca<br />

memede kapsül oluşumu, ağrı, sertlik ve<br />

asimetri yaşanabiliyor.<br />

“DAHA ALTIN ÇAĞIMIZA GELMEDİK”<br />

l “Ben plastik cerrahiyi niye sevdim? Çünkü bu uzmanlık alanında işin çoğu size bağlı<br />

ve sanatsal yönü çok güzel. Birçok şey sizin yaratıcılığınıza kalıyor. İşin size, sanatsal<br />

yönünüze ve yeteneğinize kalması daha büyük haz veriyor bana. Plastik cerrahinin en çok<br />

hoşuma giden tarafı bu.<br />

l Plastik cerrahinin önü çok açık. İnsanlar bu konuda bilinçleniyor ve talepleri artıyor.<br />

Bununla birlikte toplum tarafından kabul edilmeyen, daha doğrusu bilinmeyen öyle çok<br />

işlem var ki! Daha altın çağımıza gelmedik.”<br />

“Amelİyat İzİ yavaş yavaş<br />

soluyor”<br />

Peki, ameliyat izi kalıyor mu?<br />

Ameliyat izi, memenin büyüklüğüne<br />

göre değişebiliyor. Meme çok büyük<br />

değilse meme başından, kahverengi ile<br />

beyazın birleştiği yerden küçültebiliyoruz.<br />

Meme çok büyükse o zaman ameliyat izi,<br />

kahverengi ile beyazın etrafında ve ayrıca<br />

dik olarak memenin altına doğru oluyor.<br />

Fakat meme tabanı çok geniş ve meme de<br />

çok büyükse bu sefer iz, kahverengi ile<br />

beyazın etrafında ve aşağıda ters T şeklinde<br />

oluyor. Bu iz bikini hattının içinde kalıyor.<br />

Ameliyat izi ilk üç ay kırmızı renkte olup<br />

üçüncü aydan sonra yavaş yavaş solmaya<br />

başlıyor.<br />

Nihai kalıcılığı görebilmemiz bir buçuk<br />

yılı bulabiliyor. İzin ne kadar kalabileceği<br />

kişinin genetik yatkınlığına, sigara kullanıp<br />

kullanmadığına ve ameliyat sonrasında<br />

ize yönelik vereceğimiz tedavileri düzenli<br />

uygulayıp uygulamadığına bağlıdır.<br />

Ameliyat sonrasında iyileşme süreci nasıl<br />

ilerliyor?<br />

Ben meme büyütme ya da küçültme<br />

yaptığım hastalarımı bir gece hastanede<br />

tutuyorum, ardından bir hafta kadar<br />

istirahat etmesini istiyorum.<br />

Üç gün sonra duş almasına müsaade<br />

ediyorum. Hasta, birinci haftadan sonra<br />

yavaş yavaş sosyal hayatına dönebiliyor,<br />

araç kullanabiliyor. Ama özellikle pilates,<br />

tenis gibi ağır sporları 6-8 hafta kadar<br />

yasaklıyorum.<br />

Meme küçültme ameliyatının hangi yaştan<br />

itibaren yapılması daha doğru olur?<br />

Ameliyat için en uygun yaş, büyüme<br />

ve gelişmenin tamamlandığı 17 yaş ve<br />

sonrasıdır.<br />

“MEMEDEKİ TEK<br />

SORUN SARKIKLIK İSE<br />

DİKLEŞTİRME AMELİYATI<br />

YAPIYORUZ”<br />

l “Hasta doğum yapıp emzirmişse,<br />

aşırı kilo alıp vermişse, ergenlik<br />

döneminden itibaren sarkık<br />

memelere sahipse meme<br />

dikleştirme ameliyatı yapabiliyoruz.<br />

l Bu ameliyatta meme başını,<br />

meme altı süt kanallarını ve meme<br />

dokusunu en iyi koruyabilecek<br />

tekniği seçiyoruz. Buna rağmen süt<br />

kanallarının zarar görme riski vardır.<br />

Hasta gebe kalmayı düşünüyorsa,<br />

böyle bir riskin olduğunu yani<br />

bebeğine süt veremeyebileceğini<br />

açıklıkla belirtiyoruz.<br />

l Dikleştirme ameliyatı sayesinde<br />

sarkmaları gidererek daha diri ve<br />

estetik memeler ortaya çıkarıyoruz.<br />

Ama bu ameliyat memenin hacmini<br />

artırmıyor. Yani hastanın yeterli<br />

meme dokusuna sahip olup olmadığı<br />

son derece önemli. Yeterli meme<br />

dokusu varsa hastanın kendi<br />

dokusuyla meme dikleştirme<br />

yapmayı tercih ediyoruz. Ama<br />

bu yoksa ve özellikle üst kısmı<br />

yeterince dolduramayacaksak<br />

dikleştirme işlemini silikon protezle<br />

destekliyoruz.<br />

l Memedeki sarkıklık derecesine<br />

göre ameliyatın tekniği ve ameliyat<br />

sonucunda kalacak izler değişkenlik<br />

gösteriyor.”<br />

32 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 33


V<br />

RÖPORTAJ<br />

“Genital<br />

estetiğe<br />

olan ilgi<br />

100 kat<br />

artacak”<br />

Kadın Hastalıkları ve Doğum, Kozmetik<br />

Jinekoloji Uzmanı Op. Dr. Bülent Arıcı<br />

ile son dönemde popülerliği iyice artan<br />

genital (vajinal) estetiği konuştuk.<br />

Hamilelik, doğum, yaşlanma, epilasyon,<br />

genetik gibi nedenlerle genital bölgede<br />

oluşan ve seksüel aktiviteyle birlikte birçok<br />

soruna neden olan deformasyonların<br />

kolaylıkla giderilebildiğine dikkat çeken<br />

Op. Dr. Bülent Arıcı, “Genital estetiğe olan<br />

ilgi son 10 yılda üç kat arttı ama bana<br />

göre beş yıl sonra 50-100 kat artacak.<br />

Bugün herkes nasıl yüzüne botoks, dolgu<br />

ve mezoterapi yaptırıyorsa genital estetik<br />

de yaptıracak” açıklamasında bulundu.<br />

Melek Yazıcı<br />

Meryem Bilici<br />

Genital estetik dendiğinde tam olarak ne<br />

anlamamız gerekiyor?<br />

Genital estetik, kadınlarda dış genital<br />

bölgenin yeniden şekillendirilmesidir.<br />

Bozuk bir alan, renk değişikliği, asimetri<br />

veya doğuştan gelen herhangi bir problem<br />

varsa bunların cerrahi veya medikal<br />

işlemlerle restore edilmesidir. Cerrahi<br />

işlemlerde fazla dokuları alıp bölgeyi eski<br />

anatomisine kavuşturuyoruz. Medikal<br />

işlemlerde ise bölgedeki kaybı dolgularla<br />

tamamlayıp yeniden şekillendiriyor, renk<br />

değişikliklerini lazer veya mezoterapi<br />

ürünleriyle gideriyoruz.<br />

“Genİtal bölgedekİ sorunlar<br />

seksüel aktİvİteyİ etkİlİyor”<br />

Genital bölge, kadınlar için hangi<br />

açılardan önemli?<br />

Genital bölge, kadınlar için özellikle<br />

ilişkinin, evliliğin ve seksüel aktivitenin<br />

temel taşlarından biri. Genital bölgedeki<br />

sorunlarsa seksüel aktiviteyi ciddi oranda<br />

etkiliyor. O nedenle bir kadının genital<br />

bölgesine en az yüzü kadar hatta<br />

yüzünden daha fazla dikkat etmesi<br />

gerekiyor.<br />

Genital bölgede oluşan sorunlar<br />

nelerdir?<br />

Bu bölgede sarkma, şekil<br />

bozuklukları, renk değişikliği ve<br />

kararma görüyoruz. Bunların yüzde<br />

10 kadarı genetik kökenli; örneğin,<br />

doğuştan küçük dudaklarda<br />

asimetri, şekil bozuklukları ve<br />

“CİNSEL HAZZI ARTIRMAK<br />

İÇİN DE GENİTAL ESTETİK<br />

YAPABİLİYORUZ”<br />

“Genital bölgede bir sorun olmasa<br />

bile cinsel hazzı artırmak için de genital<br />

estetik ameliyatı yapabiliyoruz.<br />

Orgazm bir ilişkide mutlaka olması<br />

gereken bir duygu. Mezoterapi ürünleri<br />

kullanarak genital bölgenin duyarlılığını<br />

artırıyoruz. Orgazm noktası içerideyse,<br />

yani ulaşılamayan bir alandaysa daha<br />

belirgin hale getirerek ilişki sırasında daha<br />

fazla uyarılmasını sağlıyoruz. Bazen de G<br />

noktasını büyütüyoruz. Bu işlemleri sıklıkla<br />

yapıyoruz. Gerçekten işe yarıyor.”<br />

34 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 35


V<br />

RÖPORTAJ<br />

fonksiyonel bozukluklar olabiliyor. Ama<br />

asıl ağırlık hamilelik, doğum, yaşlanma,<br />

ağda ve epilasyon gibi sebeplerle sonradan<br />

oluşan problemlerde. Bundan da önemli<br />

problem ise kadınların, “Nasıl olsa sadece<br />

ben ve partnerim görüyor” diyerek genital<br />

bölgesindeki sorunları ciddiye almaması,<br />

arkadaşlarına veya doktoruna ifade<br />

etmemesi.<br />

Hamilelik ve doğum, genital bölgeyi nasıl<br />

etkiliyor?<br />

Türk kadınları hamilelik döneminde<br />

kilosuna, beslenmesine ve genital<br />

bölgesinin hijyenine dikkat etmediği için<br />

sarkma, şekil bozuklukları, kararmalar,<br />

çökmeler, küçük dudakların büyümesi<br />

gibi sorunlar yaşıyor. Doğum sırasında ise<br />

kesiye bağlı olarak asimetri ve ağrı gibi<br />

ciddi deformasyonlar oluşabiliyor.<br />

Sezaryen doğumda da benzer sorunlar<br />

oluyor mu?<br />

Tabii ki. Çünkü tek sorun bebeğin başı<br />

çıkarken yapılan esnetme veya daha genel<br />

bir ifadeyle doğum değil. Sonuçta bebek<br />

dokuz ay boyunca genital bölgeye bası<br />

yapıyor, bu da bölgede doku kalitesinin<br />

azalmasına ve doku kanlanmasında<br />

bozulmaya, sarkma ve şekil bozukluklarına<br />

sebep oluyor. Hormonal değişiklikler ve<br />

ciddi kilo alımı da bölgenin bağ dokusunu<br />

önemli oranda etkiliyor.<br />

Yaşlanma faktörünün etkisi ne düzeyde?<br />

Östrojen, kadınların en önemli<br />

hormonu. Duygusal ve sosyal anlamda<br />

kadınları besliyor, fiziksel olarak da kolajen<br />

yapımını destekleyip artırıyor. Ancak<br />

östrojen hormonu, 35 yaşından sonra<br />

azalmaya başlayıp menopozla birlikte bitme<br />

seviyesine kadar geliyor ve kolajen yapımı<br />

azalıyor. Böylece örneğin, yüz bölgesinde<br />

kırışıklıklar oluşuyor. Aynı şekilde genital<br />

bölge de yaşlanmadan etkileniyor. Destek<br />

dokusu azalan bölgede sarkmalar, buna<br />

bağlı olarak şekil bozuklukları ortaya<br />

çıkıyor ve rengi kararıyor.<br />

“Kadınlar şİkâyetlerİnİ<br />

gİzlememelİ”<br />

Deformasyonlar seksüel yaşamda ne gibi<br />

sorunlara neden oluyor?<br />

Seksüel fonksiyonlar ve aktivite<br />

azalıyor, dolayısıyla partnerler arasında<br />

ciddi problemler ortaya çıkıyor. Sosyal<br />

yaşam kadar seksüel yaşam da önemli<br />

hatta bana göre biraz daha önemli.<br />

Çiftler arasında seksüel ilişki azalmış<br />

veya bitmişse o ilişkinin devam etmesi<br />

neredeyse imkânsız. Genital bölgedeki<br />

sorun düzeltilmeden bir ilişkinin devam<br />

edebileceğini düşünmüyorum. Bu nedenle<br />

kadınlar şikâyetlerini gizlememeli. Çünkü<br />

gizlediklerinde ve çözüm aramadıklarında<br />

doğru tedaviye ulaşamıyor, ilişkilerini<br />

devam ettiremiyorlar. Geçtiğimiz günlerde<br />

genital bölgesinde kararma olan orta<br />

yaşlı bir hasta geldi. İşlem öncesinde<br />

kendisine, genital bölgesini görebileceği<br />

kadar beyazlatacağımızı belirttiğimde şöyle<br />

dedi: “Partnerimin de görebileceği kadar<br />

beyazlatabilir misiniz?” Yani bu işlemi<br />

kendisi için olduğu kadar partneri için de<br />

istiyordu. Bu çok önemli.<br />

Genital estetiğine olan ilgi son dönemde<br />

çok arttı. Bu ilginin sebepleri neler?<br />

“MEZOTERAPİ, ŞİKÂYETLER BAŞLAMADAN DÜZENLİ PERİYOTLARLA UYGULANMALI”<br />

“Cilt kalitesini, parlaklığını ve kolajen yapımını artıran mezoterapi, hem yüz bölgesine hem de genital bölgeye üç dört ayda bir<br />

uygulanması gereken bir protokol. Yaptığımız en güvenli uygulamalardan biri, ayrıca başarı oranı çok yüksek ve risk oranı minimum<br />

düzeyde. Bence mezoterapi, şikâyetler başlamadan düzenli periyotlarla uygulanmalı. Henüz ortada hiçbir sorun yokken mezoterapi<br />

yaptırmak beş yıl sonra oluşabilecek sorunları 10 yıl sonrasına öteleyebiliyor. Zaten en önemli nokta yaşlanmanın geciktirilmesi.<br />

Sınıfındaki ilk ve tek vulvo-vajinal mezokokteyl olan PrimaVera’yı genital estetikte başarıyla kullanıyoruz. PrimaVera, renk değişikliğini<br />

giderirken dokularda sıkılaşma ve canlanma sağlıyor, güçlü bir hacim kazandırma etkisi yaratıyor.”<br />

İlgi son 10 yılda üç kat arttı ama bana<br />

göre beş yıl sonra 50-100 kat artacak.<br />

Bugün herkes nasıl yüzüne botoks, dolgu<br />

ve mezoterapi yaptırıyorsa genital estetik<br />

de yaptıracak. Çünkü artık herkes bilgiye<br />

çok rahat ulaşıyor ve sonrasında da<br />

doktorun kapısını çalabiliyor. Bir sebep<br />

de özel kliniklerin çoğalması. Kadınlar,<br />

bu tür “utanılan” hastalıklarda hastane<br />

yerine özel kliniklere gitmeyi tercih ediyor.<br />

Karşılarında problemlerini dinleyen bilgili<br />

bir kişi olduğunda da bu tür operasyonlara<br />

daha kolay karar veriyorlar. Kendisine çok<br />

dikkat eden, sporunu yapan, kilosunu<br />

kontrol altında tutan Z kuşağını çok<br />

önemsiyorum. Bu kuşağın etkisiyle beş yıl<br />

sonra genital bölgedeki sorunlar partnerler<br />

arasında daha rahat konuşulacak ve o<br />

zaman da kadınların yüzde 80’i genital<br />

estetiği rutin olarak yaptırmaya başlayacak.<br />

Genital estetik operasyonlarının kaç türü var?<br />

Onlarca türü var. Klitoris estetiği,<br />

vajinoplasti, küçük ve büyük dudakların<br />

estetiği, vajina daraltma işlemleri,<br />

genital bölgenin his kaybını düzeltme<br />

ve duyarlılığını artırma operasyonları<br />

bunlardan sadece birkaçı. Bunları yaparken<br />

ameliyat yöntemini ve mezoterapi, lazer,<br />

dolgu gibi uygulamaları kullanıyoruz.<br />

Doğum sonrasında vajinasında sarkma,<br />

genişleme, his kaybı olan hastalarda veya<br />

vajen küçük dudaklarında sorun olanlarda<br />

genellikle ameliyat planlıyoruz. Bir saat<br />

süren ameliyatta oradaki dokuları çıkarıp<br />

anatomisine uygun olarak restore ediyoruz.<br />

İlk seksüel ilişkiyi bir ay sonra öneriyoruz.<br />

Risk oranı düşük, iyileşme oranı ise<br />

hızlı olan bu küçük cerrahi müdahaleler<br />

sonrasında hasta eski seksüel fonksiyonlarına<br />

yüzde 90 ve üzerinde kavuşabiliyor.<br />

Ameliyatı 18 yaş itibariyle öneriyoruz, yani<br />

fiziksel, sosyal, psikolojik bütünlüğünü<br />

tamamlamamış kişilere yapmak istemiyoruz.<br />

Ancak fonksiyonel ve kalıtsal problemi, ciddi<br />

enfeksiyona neden olan problemi veya işeme<br />

bozukluğu olan kişilerde 18 yaş öncesinde<br />

de tıbbı gereklilik varsa ameliyat yapıyoruz.<br />

“Barbie vajen estetİğİ kolay<br />

bİr İşlem”<br />

Son dönemde popüler olan Barbie vajen<br />

estetiği nedir?<br />

Barbie vajen estetiğinde ulaşılmak<br />

istenen görüntü; büyük dudakların küçük<br />

dudakları kapayıp içeride bırakması,<br />

klitorisin ve küçük dudakların büyük<br />

dudaklardan dışarıya taşmayıp içeride<br />

kalması ve büyük dudakların yağ<br />

dokusundan zengin olup bir kabartı<br />

oluşturarak o bölgeyi bir çizgi halinde<br />

gösterebilmesidir. Bizde ve daha genel<br />

olarak Akdeniz toplumunda bu görüntü<br />

imkânsız, çünkü sıcak bir iklimde<br />

yaşıyoruz, terliyoruz, hızlı kilo alıp<br />

veriyoruz, kıyafetlerimiz de iklime göre<br />

şekilleniyor. Ama İskandinavya gibi soğuk<br />

bölgelerde yaşayanların genital bölgesinde<br />

kahverengi yağ dokusu, dolayısıyla destek<br />

dokusu çok daha fazla. Yani onlarda<br />

Barbie vajen estetiği doğuştan var. Bizde<br />

ise sonradan oluşturuluyor ama kolay bir<br />

işlem. Yaklaşık bir saatlik ameliyat, lazer<br />

ve dolgu kombinasyonuyla Barbie vajen<br />

estetiğine ulaşabiliyoruz.<br />

Lazer tedavisi hangi durumlarda<br />

uygulanıyor?<br />

Genç yaş grubuna, doğum yapmamış<br />

olanlara ve vajinadaki genişliği çok fazla<br />

olmayan hastalara lazer uyguluyoruz. Lazer,<br />

termal bir etkiyle genital bölgedeki kolajen<br />

dokusunu artırarak sıkılaştırabiliyor,<br />

bölgedeki doku kalitesini artırarak<br />

hem seksüel duyarlılık hem de seksüel<br />

fonksiyonlar üzerinde ciddi bir etki<br />

yapabiliyor. Ayrıca lazer uygulamasıyla<br />

dış genital bölgedeki renk hücrelerini<br />

yapan dokuları tahrip ederek deri rengini<br />

açıyoruz. Yine lazer aracılığıyla küçük<br />

dudakların kesilmesi ve restore edilmesi<br />

işlemini anestezi altında gerçekleştiriyoruz.<br />

Lazer, tedavi çeşitliliğini ve başarı oranını<br />

önemli ölçüde artırdı.<br />

“KADINLAR KARMAŞIK VARLIKLAR”<br />

l “Tıp fakültesinde okurken uzmanlık alanı olarak aklımda sadece kadın doğum vardı,<br />

çünkü doğumu ve ailelerle bağ kurmayı seviyordum. Ayrıca hem poliklinik hem ameliyat<br />

bölümü olan bir uzmanlık alanıydı. Sizi güçlendirip besleyen ameliyat kısmı, aynı zamanda<br />

duygusal, fiziksel ve mesleki tatmin açısından da önemlidir.<br />

l Kanser cerrahisi, bazen ne yazık ki ölümle sonuçlanabiliyor ama hastaların büyük<br />

bölümünü yaşama bağlamak da duygusal açıdan beni çok besliyor. Ben pelvik taban<br />

cerrahisiyle de sık uğraşan bir hekimim. Genç ve orta yaş grubu hastalarda işin estetik<br />

kısmıyla, orta yaş ve üzeri hastalarda idrar kaçırma ve fonksiyonel bozukluklarla da<br />

ilgileniyorum. Bunlarda başarı oranı yüzde 90 ve üzerinde.<br />

l Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olduğum için kendimi şanslı buluyorum. Kadınları<br />

seviyorum. Erkekler daha düzdür. Kadınlar ise karmaşık varlıklar; farklı bakış açılarına,<br />

duygu durumlarına ve davranışlara sahipler. Onları çözmeye ve tanımaya çalışıyorum.<br />

Zaten insanı en çok ayakta tutan şey keşfetme duygusudur ve bir kadında her şeyi<br />

keşfedebilirsiniz. Keşfetmeyi bitirdiğinizde, rutine girdiğinizde hızla yaşlanırsınız.”<br />

36 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 37


V MAKALE<br />

Galileo<br />

mezoterapisi, saç<br />

dökülmesi tedavisinde<br />

fark yaratıyor<br />

Galileo, hasta ve hekim konforu<br />

açısından da ürünlerin uzun süreli<br />

etkisi açısından da kendi sınıfındaki<br />

diğer mezoterapi ürünlerine göre<br />

en yoğun ve etkin içeriklere sahip<br />

tedavi ajanıdır. Daha ilk seansta saç<br />

dökülmesi durmakta, birkaç seansta<br />

yeni saç çıkışları gözlemlenmektedir.<br />

Uzm. Dr. İrem Kutlutürk<br />

Dermatoloji Uzmanı<br />

Sağlıklı bir saç derisinde ortalama 100-<br />

150 bin adet saç bulunur. Saç kılı sayısında<br />

saç renginin ve yaşın da önemi vardır. Kızıl<br />

saçlılarda kıl sayısı daha azken, sarışınlarda<br />

daha fazladır. Bir bebeğin doğduğunda<br />

ortalama 1.100 kıl kökü vardır, bu sayı<br />

yetişkin olduğunda 600’e düşer.<br />

Her saçın ömür süresi kabaca üçe<br />

ayrılır: Büyüme, dinlenme ve dökülme.<br />

Büyüme, en uzun süren evredir ve bu<br />

sırada saç ortalama ayda 1 cm uzar.<br />

Büyümeyi tamamlayan saç daha sonra<br />

birkaç hafta süren dinlenme evresine girer.<br />

Saç, ortalama 2-3 hafta süren bu evreden<br />

sonra da dökülme evresine girecektir. Saç<br />

bu sırada saç folikülüyle olan bağlantısını<br />

kaybeder ve 2-4 ay içinde dökülür. Bu<br />

süre, saça yapılan tarama, fırçalama ve<br />

yıkama işlemleriyle daha da kısaltılabilir<br />

ancak uzatılamaz. Sürenin sonunda saça<br />

hiçbir şey yapılmasa bile saç kendiliğinden<br />

kayıp düşecektir. Dökülen saçın yerine<br />

saç folikülünden yeni saç üretilir. Her saç<br />

teli 4-6 yıl yaşar, sonra dinlenir, sonra da<br />

dökülür. Bu döngü ömür boyu devam<br />

eder.<br />

Günde 150 tele kadar saç dökülmesi<br />

normal kabul edilir. Sağlıklı bir insanda saç<br />

dökülmeleri 2 ay kadar sürebilmektedir.<br />

Yılda 3 kez tekrarlanan saç dökülme<br />

süresinin 2 aydan uzun sürmesi ise bazı<br />

ciddi hastalıkların belirtisi olabileceği gibi<br />

uzman yardımı alınmasını gerektirir. Saç<br />

dökülmesi genellikle tetikleyici faktörden<br />

3 ay sonra başlamakta ve bu faktörler<br />

tedavi edildikten 12 ay sonra normale<br />

dönmektedir.<br />

Saç dökülmesinden en az etkilenmek<br />

için proteinden zengin gıdalarla<br />

beslenmek, uyku düzenine ve saç<br />

temizliğine dikkat etmek gerekir.<br />

SAÇ DÖKÜLMESİ TEDAVİSİ NASIL<br />

YAPILIR?<br />

Öncelikle dökülme tipinin doğru tespit<br />

edilmesi açısından dermatoloji uzmanı<br />

muayenesi gereklidir. Saç dökülmesinin<br />

nedenini ve tipini belirledikten sonra<br />

sebebe yönelik tedaviye başlanması<br />

gerekir. Saç dökülmesi tedavisinde FDA<br />

onaylı medikal tedavi, mezoterapi tedavisi,<br />

PRP tedavisi ve saç ekimi yöntemleri<br />

kullanılmaktadır.<br />

FDA onaylı medikal tedavi, saçların<br />

inceldiği ve zayıfladığı bölgelerde yeni<br />

başlamış hafif-orta derecedeki saç<br />

dökülmesini önlemek için faydalı bir tedavi<br />

seçeneğidir. Amaç, saç sayısını artırmak,<br />

incelmiş saçları kalınlaştırmak ve saçların<br />

daha fazla dökülmesini engellemektir.<br />

Mezoterapi tedavisi de oldukça sık<br />

kullanılmaktadır. Saçın sağlıklı büyüyüp<br />

gelişebilmesi için gerekli olan vitamin,<br />

mineral, aminoasit, antioksidan ve dolaşım<br />

düzenleyici maddelerin karışım halinde ya<br />

da tek tek mikro iğneler kullanılarak saçlı<br />

deriye enjekte edilmesidir. Etken maddeler,<br />

yaklaşık 1 cm aralıklarla derinin orta<br />

tabakasına enjekte edilir. Ortalama haftada<br />

bir, toplamda 5-10 seans yapılmalıdır. Saç<br />

mezoterapisi her yıl bir kür uygulanabilir.<br />

Saç mezoterapisinde daha ilk seanstan<br />

itibaren saçlarda farklılık görülmektedir.<br />

Saçlar daha canlı, parlak ve gür bir<br />

görünüme kavuşur.<br />

PRP tedavisi ise kişinin kendi<br />

kanından elde edilen trombositten zengin<br />

plazmanın cilt altına uygulanması işlemidir.<br />

Kanımızdaki trombosit hücreleri, iyileştiren<br />

ve onaran hücrelerdir. Kandan laboratuvar<br />

ortamında ayrıştırılan bu onarıcı<br />

hücreler, cildin orta tabakasına enjekte<br />

edilir. Ortalama 15 günde bir, 6-8 seans<br />

uygulanmaktadır.<br />

Saç ekimi yöntemi de tedavi seçenekleri<br />

arasındadır. Bu yöntem daha çok kalıcı saç<br />

dökülmelerinde, alan genişse tercih edilir.<br />

GALILEO, EN YOĞUN VE ETKİN<br />

İÇERİKLERE SAHİP TEDAVİ<br />

AJANIDIR<br />

Mezoterapi tedavisinde kullanılacak<br />

ürün kişinin ihtiyacına göre belirlenir.<br />

Rönesans markalı mezoterapi ürünleri<br />

beklentimizin tümünü karşılayarak hasta<br />

ve hekim memnuniyeti sağlamaktadır.<br />

Rönesans mezoterapi ürünleri içinde<br />

yer alan Galileo’yu yıllardır güvenle<br />

kullanıyorum. Galileo, hasta ve hekim<br />

konforu açısından da ürünlerin uzun süreli<br />

etkisi açısından da kendi sınıfındaki diğer<br />

mezoterapi ürünlerine göre en yoğun ve<br />

etkin içeriklere sahip tedavi ajanıdır. Daha<br />

ilk seansta saç dökülmesi durmakta, birkaç<br />

seansta yeni saç çıkışları gözlemlenmektedir.<br />

Galileo mezoterapi ürününden sadece saç<br />

dökülmesinde değil, saçların daha canlı,<br />

parlak ve gür olması, yıpranmaması için<br />

koruyucu amaçlı olarak da yararlanıyorum.<br />

VÜCUDUMUZUN DIŞ ÖRTÜSÜNE BAĞLI<br />

HER HASTALIK BENİ İLGİLENDİRİYOR<br />

Ben 2009 yılında dermatoloji uzmanı oldum, 2012 yılında ise klasik dermatoloji tedavilerine medikal<br />

estetik uygulamalarını da ekledim. Cildimiz vücudumuzun en büyük organı. Bir dermatolog olarak<br />

saç telinden ayak ucuna kadar vücudumuzun dış örtüsüne bağlı her hastalık beni ilgilendiriyor. Saç ve<br />

tırnak hastalıkları da buna dahil. Yıllar içinde mesleğimi icra ederken gördüm ki tedavi edildikten sonra<br />

hastalarda daha sağlıklı ve daha güzel görünme isteği doğuyor. Bu anlamda amacım hastaları sadece<br />

tedavi etmek değil. Daha iyi görünme ve yaşlanmama taleplerine yönelik olarak daha güzele ve daha<br />

estetiğe ulaşmak amacıyla da çalışıyorum.<br />

SAÇ DÖKÜLMESİNİ<br />

ETKİLEYEN<br />

FAKTÖRLER<br />

1. Genetik yatkınlık<br />

2. Deri hastalıkları (saçlı deride<br />

sedef, mantar, akne, egzama vb.)<br />

3. Yanlış beslenme<br />

4. Vitamin ve mineral eksiklikleri<br />

5. Hormonal hastalıklar<br />

6. Bazı iç hastalıkları ve ilaç<br />

kullanımı (diabet, tiroid hastalıkları,<br />

insülin direnci vb.)<br />

7. Gebelik, doğum ve kemoterapi<br />

süreci<br />

8. Stres, depresyon ve saç koparma<br />

hastalığı<br />

9. Kazalar ve travmalar<br />

10. Kozmetik faktörler (aşırı fön,<br />

boya, kimyasal mazuriyeti vb.)<br />

11. Mevsimsel saç dökülmesi<br />

SAÇ DÖKÜLMESİ<br />

ÇEŞİTLERİ<br />

1. Erkek tipi saç dökülmesi<br />

2. Saçkıran tipi dökülme<br />

3. Kadın tipi dökülme<br />

4. Total alopesi denilen tam kıl<br />

kaybı: Bağışıklık sistemi zarar<br />

görmüş kişilerde saç, kaş, kirpik<br />

ve tüm vücut kıllarında görülen<br />

dökülme tipidir.<br />

38 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 39


V<br />

MAKALE<br />

Rinoplastiye<br />

yakın bakış<br />

Rinoplasti (burun estetiği)<br />

ameliyatlarının temel prensibi; burun<br />

içerisinden ya da iki burun deliği<br />

arasındaki cilt bölmesinden yapılan<br />

kesiler ile burun cildinin ve burun içini<br />

döşeyen mukozanın kemik ve kıkırdak<br />

yapılardan ayrılması, burnun kemik<br />

ve kıkırdak yapılarına farklı teknik<br />

ve teknolojiler kullanılarak arzu<br />

edilen şeklin verilmesi, sonrasında<br />

cilt ve mukozanın tekrar yerine<br />

yerleştirilmesidir.<br />

Yrd. Doç. Dr. Sezgin Kurt<br />

KBB ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı<br />

Rinoplasti (burun estetiği); burundaki<br />

şekil bozuklukları veya burun ölçülerinin<br />

kalıcı bir şekilde düzeltilmesidir.<br />

Burnun yüz ile estetik olarak orantılı bir<br />

duruma getirilmesi için gerçekleştirilen<br />

bir müdahaledir. Bazı kişilerde sadece<br />

burnun şekli değiştirilmiyor, aynı zamanda<br />

burun septumunun da düzeltilmesi<br />

gerçekleştiriliyor. Burun septumunun<br />

düzeltilmesini içeren burun estetiği<br />

ameliyatı türüne “septorinoplasti” adı<br />

veriliyor.<br />

Burun orta hattında kemik ve<br />

kıkırdaktan oluşan septum denilen yapı<br />

mevcut. Bu yapı burnu iki bölüme ayırıyor<br />

ve normal solunum fonksiyonu için bu iki<br />

bölümün eşit olarak çalışması gerekiyor. Bu<br />

bölümün eğriliğine “septum deviasyonu”,<br />

halk tabiriyle “burun eğriliği” deniyor.<br />

Doğum esnasında travma, özellikle erken<br />

çocukluk döneminde buruna alınan<br />

darbe ve daha sıklıkla gördüğümüz<br />

anne-babadan alınan genetik özellikler<br />

burun septumu eğriliklerine yol açabiliyor.<br />

Burun havalanmasının bozulması sonucu<br />

uyku problemleri, uyku apnesi, horlama,<br />

huzursuzluk-sinirlilik, gündüz uyuklama,<br />

konsantrasyon güçlüğü ortaya çıkıyor.<br />

Çocuklarda okul başarısında düşme,<br />

fiziksel olarak büyüme-gelişme geriliği,<br />

ağız solunumu nedeniyle alt-üst çene<br />

ve diş yapısının bozulması, yüz ve çene<br />

gelişiminde ciddi problemler oluşabiliyor.<br />

Rinoplasti ile ilgili bilinmesi gereken<br />

ilk şey ameliyat yaşının 18 olması, çünkü<br />

kemik ve kıkırdak gelişimi o yaşa kadar<br />

devam ediyor. Sağlık açısından bir tehdit<br />

olmadığı sürece üst yaş sınırı yok. Ancak<br />

hamile kadınların rinoplasti ameliyatı<br />

olması, zorunlu durumlar dışında tavsiye<br />

edilmiyor.<br />

AÇIK MI KAPALI MI?<br />

Rinoplasti ameliyatlarının temel<br />

prensibi; burun içerisinden ya da iki burun<br />

deliği arasındaki cilt bölmesinden yapılan<br />

kesiler ile burun cildinin ve burun içini<br />

döşeyen mukozanın kemik ve kıkırdak<br />

yapılardan ayrılması, burnun kemik<br />

ve kıkırdak yapılarına farklı teknik ve<br />

teknolojiler kullanılarak arzu edilen şeklin<br />

verilmesi, sonrasında cilt ve mukozanın<br />

tekrar yerine yerleştirilmesidir. Estetik<br />

burun ameliyatlarında özel durumlar<br />

dışında burun üzerini kaplayan cilde<br />

doğrudan bir müdahale yapılmıyor.<br />

Rinoplasti ameliyatlarında uygulanan<br />

iki temel yaklaşım vardır: açık rinoplasti ve<br />

kapalı rinoplasti. Açık ya da kapalı teknik<br />

kararı tamamen hastaya özeldir. Burun<br />

anatomisi çok karmaşık olduğu gibi kişiden<br />

kişiye değişkenlik gösterir. Burun kemiği<br />

ve kıkırdağındaki problemler çok iyi analiz<br />

edilmelidir. Sonrasında burun ve yüz<br />

uyumundaki estetik problemler çok net<br />

belirlenmelidir. Hastanın kararı da alınarak<br />

en doğru seçim yapılmalıdır. Standart bir<br />

cerrahi teknik yoktur.<br />

İKİ TEKNİKTE DE HEDEF AYNI<br />

Aslında iki teknikte de hedef aynıdır;<br />

burun kemiği ve kıkırdağına ulaşarak estetik<br />

ve fonksiyonel problemlerin çözülmesi.<br />

İkisinde de burun iskeletine aynı cerrahi<br />

işlemler uygulanır. İkisinin de avantajları<br />

ve dezavantajları olduğundan uygulama<br />

tercihi burun anatomisinin ve burundaki<br />

problemlerin özelliklerine göre yapılır.<br />

Kapalı rinoplastide burun delikleri<br />

içerisinden kesi uygulanır. Ameliyat<br />

daha kısa sürer, ayrıca burun ucunda<br />

bir kesi olmadığından daha az miktarda<br />

ödem oluşur, iyileşme daha çabuk olur.<br />

Burun ucunda ciddi deformite olmayan,<br />

daha önce burun ameliyatı olmamış ve<br />

septumda belirgin eğiklik olmayan, temel<br />

problemi burun sırtında kemik ve kıkırdak<br />

çıkıntı (burun kemeri, dorsal hump) olan<br />

hastalarda kapalı rinoplasti tekniği daha<br />

fazla tercih edilir.<br />

Açık rinoplastide, iki burun deliği<br />

arasındaki cilt bölmesinin (kolumella) orta<br />

kısmından yatay bir kesi yapılır. Burun<br />

derisi kaldırıldıktan sonra kıkırdak ve<br />

kemik yapılar ortaya konularak ameliyat<br />

direkt görüş altında uygulanır. Bu<br />

yöntemle yapılan ameliyatta ihtiyaç olan<br />

bölgelere kıkırdak destekler yerleştirilip<br />

dikişlerle sabitlenmesi, burun içi perdenin<br />

düzeltilerek sabitlenmesi ve simetrinin<br />

sağlanması daha kolay olabilir. Ameliyat<br />

sonrasında burnun veya burun ucunun<br />

şekil değiştirmesi, burun ucunun düşmesi,<br />

burun içi perdenin (septum) kayması gibi<br />

riskler en aza indirgenir.<br />

Rinoplasti mantığını iyi oturtmuş bir<br />

cerrah her iki tekniği de uygulayabilir.<br />

Ameliyat öncesinde burun-yüz analizi<br />

yapılmalı, estetik-fonksiyonel problemler<br />

belirlenmelidir. Kalıplaşmış bir burun<br />

anatomisi, kalıplaşmış bir burun-yüz<br />

ilişkisi ve kalıplaşmış bir burun cerrahisi<br />

yoktur. Gerektiği durumlarda cerrahi<br />

teknikler kombine dahi edilmelidir.<br />

Rinoplastide sıkça uygulanan<br />

müdahaleler; burun ucu estetiği, geniş<br />

burun ucu, burun ucu kaldırma,<br />

eğri burun, nazal septum deviasyonu<br />

(burun kemiği eğriliği), burun kemeri<br />

gibi sorunlardır. Primer rinoplasti<br />

ameliyatı (öncesinde burun ameliyatı<br />

olunmamışsa) ortalama 3 saat, sekonder<br />

ameliyatı (revizyon, öncesinde burun<br />

ameliyatı olunmuşsa) ortalama 4-5 saat<br />

sürer. Ameliyat sonrasında stabilite ve<br />

fonksiyonunun bozulmaması için bazı<br />

durumlarda özel silikon materyaller<br />

burunda birkaç gün tutulabilir. Ancak<br />

bu silikonlar tampon gibi ağrılı değildir,<br />

konforludur, rahatsızlık vermez. Nefes<br />

almak da içindeki oluk sayesinde çok<br />

kolaydır.<br />

REVİZYON RINOPLASTI<br />

ÇOK DAHA ZOR<br />

l Burun ameliyatları<br />

sonrasında burunda oluşan<br />

eğilme, asimetri, nefes<br />

alma kalitesinde düşme gibi<br />

fonksiyonel problemler ve<br />

kişinin istediği gibi burun estetik<br />

görünümünü kazanmaması gibi<br />

durumlarda yapılan ikinci ya<br />

da daha fazla sayıdaki cerrahi<br />

müdahaleler “revizyon” olarak<br />

adlandırılır.<br />

l Primer rinoplastide,<br />

ameliyat öncesi kemik ve<br />

kıkırdaktan oluşan burun<br />

iskeletindeki problemler<br />

belirlenir ve buna müdahale<br />

edilir. Mevcut ciltte yapışıklık ve<br />

cilt kalitesinde bozulma yoktur.<br />

Fakat revizyon rinoplastide, üç<br />

boyutlu düşünülerek kemik ve<br />

kıkırdaktan yeni burun iskeleti<br />

kurulur. Üzerine yerleştirilen<br />

cilt ve cilt altı dokusu da önceki<br />

cerrahiye bağlı, yapışık ve cilt<br />

kalitesi düşüktür. Bu nedenle<br />

revizyon rinoplasti çok daha<br />

zordur.<br />

YÜZÜN DİĞER<br />

YAPILARININ<br />

GÜZELLİĞİ ORTAYA<br />

ÇIKIYOR<br />

Rinoplasti, hastanın<br />

psikolojisini kesinlikle olumlu<br />

etkiliyor. Burun, yüzün tam<br />

ortasında bulunan ve yüzün<br />

karşıdan algılanmasını çok<br />

etkileyen bir organ. Rinoplasti<br />

sonrası yüzün diğer yapılarının<br />

güzelliği ortaya çıkıyor. Yüzde<br />

başka estetik işlemlerin<br />

uygulandığı algısı oluşuyor.<br />

Kişinin kendine güvenini artırıyor,<br />

hayatının her alanında başarı ve<br />

mutluluk getiriyor.<br />

40 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 41


V PSİKOLOJİ<br />

????????V<br />

Hisset, fark et, ifade et<br />

ve harekete geç!<br />

Pozitif psikoloji bağlamında kendinizi<br />

gözden geçirip farkındalığınızın<br />

artacağı, uygulamaya dönük<br />

15 adımlı bir yolu beraber<br />

yürümemizi isteyeceğim. Yeni bir<br />

ben yaratmak, yeniden organize<br />

olmak, kendimizi tekrar bulmak veya<br />

kendimizi baştan yaratmak için ne<br />

yapalım diyorsanız size dört anahtar<br />

vereceğim: Hisset, fark et, ifade et ve<br />

harekete geç!<br />

Mehmet Şirin Akça<br />

Uzm. Psikolojik Danışman<br />

Bilindiği gibi psikoloji alanı uzun süre<br />

problem ve sorun odaklı çalışmış, sorunlar<br />

üzerine yoğunlaşarak insanların kendini<br />

geliştirebileceği ve güçlendirebileceği alanlar<br />

ihmal edilmiştir. Hâlbuki araştırmalar insanların<br />

yaklaşık %20’sinin ruhsal olarak sorunlar<br />

yaşadığını ve geriye kalanların normal grupta<br />

olduğunu söylemektedir. Ancak son yıllarda<br />

psikoloji alanında iyimserlik, iyi oluş, mutluluk,<br />

yaşam doyumu, karakter güçleri gibi pozitif<br />

kavramlar ele alınmaya ve bu konularda<br />

çalışmalar giderek artmaya başlamıştır.<br />

Peterson, pozitif psikolojiyi kısaca kişinin<br />

hayata bağlanmasına ve hayatını daha iyiye<br />

götürmesine katkı sağlayan, olumlu yönlerle<br />

ilgilenen bir alan olarak tanımlamıştır.<br />

Dünya Sağlık Örgütü de sağlıklı insanı<br />

fiziksel, ruhsal, sosyal olarak iyi halde olan insan<br />

şeklinde tanımlamaktadır. Bu tanımdan yola<br />

çıkarak bireyin sadece probleminin olmaması<br />

yeterli görünmemektedir, aynı zamanda birey<br />

diğer alanlarda da iyilik hali içerisinde olmalıdır.<br />

Pozitif psikolojinin kurucusu olarak<br />

Martin Seligman kabul görmektedir. İlk olarak<br />

öğrenilmiş çaresizlik çalışmalarıyla adını<br />

duyduğumuz Seligman, pozitif psikoloji,<br />

iyimserlik, depresyon, karakter güçleri gibi<br />

konularda çalışmalarına devam etmektedir.<br />

Pozitif psikoloji, bireyin zayıf yanlarından ziyade<br />

güçlü yönlerine, problemlerinden ziyade çözüm<br />

gücünün üzerine odaklanarak bireyin gelişmesi,<br />

iyilik halinin artması, yaşamını kaliteli hale<br />

getirmesini önemli görür. Seligman’ın ifade ettiği<br />

gibi tedavi sadece yanlış olanı onarmak değil,<br />

aynı zamanda doğru olanı inşa etmektir. Ayrıca<br />

insanın kendini tanıması, hayatına yön vermesi<br />

ve hayatını geliştirmesi anlamında önemli bir<br />

içsel güce sahip olduğunu belirtmektedir.<br />

Aşağıda pozitif psikoloji bağlamı<br />

doğrultusunda kendinizi gözden geçirebilir,<br />

olumlu yönlerinizi fark edip üzerinde<br />

düşünebilir ve adımları teker teker uygulayarak<br />

sadece okumaktan çok daha fazla verim elde<br />

edebilirsiniz.<br />

15 ADIMDA KENDİNİZİ GÖZDEN<br />

GEÇİRİN<br />

1. Pozitif yaşam öykünüzü oluşturun: İlk<br />

olarak mutlu ve başarılı anlar temalı yaşam<br />

öykünüzü yazın. Mutlu ve başarılı yerleri fark<br />

edin ve bu farkındalığı derin bir nefesle içinize<br />

çekin.<br />

2. Güçlü yönlerinizi keşfedin: Kendinizi<br />

düşünerek güçlü yönlerinizi ifade eden bir<br />

metin yazın (en az 5 güçlü yön bulmaya çalışın).<br />

Bulamazsanız sizi tanıyan yakınlarınıza sorarak<br />

bulmaya çalışın.<br />

3. Güçlü yanlarınız üzerinde durun:<br />

Keşfettiğiniz bu güçlü yanları hayatınızda<br />

nerelerde ve nasıl daha verimli ve işlevsel<br />

kullanabileceğinizi düşünün veya bir yakınınızla<br />

bunun üzerinde konuşun.<br />

4. Yaşamınızdaki en iyi üç şeyi yazın: Bu en<br />

iyi üç şeyin sizde yarattığı olumlu duyguları fark<br />

edin/ifade edin ve yaşayın.<br />

5. Olumsuz duygularınızı ifade edin:<br />

Olumsuz duyguları ifade etmek bazen veya bazı<br />

kişiler için zordur. Bu yüzden bir an durun ve<br />

olumsuz duygularınızı keşfetmeye başlayın.<br />

Fark ettiğinizde onları ifade edin. Olumsuz<br />

duyguları ifade etmek cesaret ister, siz de bu<br />

cesareti gösterin.<br />

6. Bağışlayın/affedin: Kendinizi suçlu<br />

hissettiğiniz şeyleri ya da yakınlarınıza<br />

karşı olan kızgınlık ve öfkenizi affedin/<br />

bağışlayın. Unutmayın, affetmek sizi rahatlatır.<br />

Yüklerinizden kurtulun. Affetmek yapılanları<br />

kabul ettiğiniz anlamına gelmese de kendiniz<br />

için yük etmemeyi tercih edin.<br />

7. Minnettarlığınızı belirtin: Hayatınızda<br />

minnetinizi hissettiğiniz ve sunamadığınız<br />

birisine bunu ifade edin (mektup yazarak,<br />

telefonla arayarak, yüzyüze konuşarak ya da en<br />

azından mesaj atarak).<br />

8. Memnun olmak için mükemmeli<br />

beklemeyin: Mükemmelin peşinde koştukça<br />

memnun olmak zordur. Bu yüzden hayatınızda<br />

peşinde koştuğunuz ve eksikliğini hissettiğiniz<br />

şeyleri bir anlığına bir kenara bırakarak<br />

memnun olduğunuz ve sahip olmaktan şükran<br />

duyduğunuz şeyleri düşünün. Ve bunun<br />

getirdiği olumlu duygularınıza izin verin.<br />

9. Üç kapı kapanırsa üç kapı açılır:<br />

Hayatınızdaki olumsuz olayları düşünün<br />

ve sonrasında bir kapı kapanırken açılan<br />

kapıyı hatırlayın. Fizik kanunu gibi her şey,<br />

kapanıyorsa bir kapı, açılıyor demektir öbür<br />

taraftan.<br />

10. Diğerlerinin de güçlü yanları var: En<br />

yakınınızdaki insanların da güçlü yanlarının<br />

olduğunu fark edin. En yakınızdaki iki kişinin<br />

üçer tane güçlü yanını sıralayın. Ve bu yanların<br />

hem onların hayatı hem de sizin hayatınız<br />

üzerindeki olumlu etkisini fark edin.<br />

11. Ailenizin güçlü yanları ağacı (AGYA):<br />

Aile üyelerinizi teker teker ağacın bir dalı olarak<br />

adlandırın/çizin ve güçlü yanlarını meyve<br />

olarak ekleyin. Böylece ailenizin güçlü yanları,<br />

meyveli ağacı olsun. Bunu diğer aile üyeleriyle<br />

birlikte çizerek karşılaştırabilir ve üzerinde<br />

konuşabilirsiniz.<br />

12. Keyif aldığınız etkinliklerin farkında<br />

olun: Keyif aldığınız etkinlik, aktivite ve anları<br />

hatırlayın ve bir liste oluşturun. Listeniz<br />

olabildiğince uzun olsun. En ufak şeyleri bile<br />

yazabilirsiniz (mesela içtiğim suyun ilk yudumu<br />

bana çok keyif veriyor). Eğer listenizde az şey<br />

varsa keyif aldığınız şeylerin listesini yapmak<br />

için bir gün boyunca keşfetmeye çalışın ve<br />

listenizi oluşturun.<br />

13. Güçlü yönlerinizle diğer insanlara nasıl<br />

yardımcı olduğunuzu fark edin: Herkesin bir<br />

şekilde diğer insanların hayatına olumlu etki<br />

ettiği yönleri vardır. Siz hangi güçlü yönlerinizle<br />

diğer insanlara yardımcı oluyorsunuz, onların<br />

hayatına nasıl katkıda bulunuyorsunuz?<br />

Bunu fark edin, kendinize ifade edin ve sizde<br />

uyandırdığı duyguyu yaşayın. Bulamazsanız<br />

bunları keşfetmek için gözünüzü açık tutun ve<br />

bulduğunuzda kendiniz için not edin.<br />

14. Gözden geçirin: Bu adıma kadar<br />

yaptığınız ve üzerinde çalıştığınız maddeleri<br />

gözden geçirin. Bunları hayatınızda nasıl sürekli<br />

hale getirebileceğinizi ve hayatınızın diğer<br />

alanlarına nasıl aktarabileceğinizi düşünün ve<br />

uygulamaya başlayın.<br />

15. Buraya kadar geldiyseniz birçok adımı<br />

çoktan atmışsınız demektir. Ben sadece okuyup<br />

geçtim diyorsanız da önce hepsini okuyup<br />

sonra uygulamaya çalışan tarafınıza hak verin.<br />

Okumak daha kolay uygulamaktan neticede…<br />

Okumak uygulamanın başlangıcından fazlasıdır<br />

bence. Bu cümleyi okuyorsanız siz eski siz<br />

değilsiniz artık, değiştiniz bile… Zihin ve algı<br />

dünyanıza girişler çoktan oldu.<br />

Yeni bir ben yaratmak, yeniden organize<br />

olmak, kendimizi tekrar bulmak veya kendimizi<br />

baştan yaratmak için ne yapalım diyorsanız size<br />

dört anahtar veriyorum: Hisset, fark et, ifade et<br />

ve harekete geç!<br />

Yararlanılan kaynaklar:<br />

• Demir, R., & Türk, F. (2020). Pozitif Psikoloji:<br />

Tarihçe, Temel Kavramlar, Terapötik Süreç,<br />

Eleştiriler ve Katkılar. Journal of International<br />

Psychological Counseling and Guidance<br />

Researches, 2 (2), 108-125.<br />

• Peterson, C. (2000). The future of optimism.<br />

American Psychologist, 55(1), 44–55.<br />

• Peterson, C. and Seligman, M.E.P. (20<strong>04</strong>).<br />

Character strengths and virtues: A handbook<br />

and classification. New York: American<br />

Psychological Association & Oxford University<br />

Press.<br />

• Seligman, M.E.P. and Csikszentmihalyi, M.<br />

(2000). Positive psychology: An introduction.<br />

American Psychologist, 55(1), 5-14.<br />

42 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 43


V<br />

DİYET<br />

AntIagIng<br />

beslenme türü:<br />

16/8 aralıklı oruç<br />

Son dönemde popülerleşen 16/8<br />

aralıklı oruç diyetinde, belirlenen<br />

8 saatlik süreçte yemek ve<br />

kalan 16 saatlik süreçte oruç<br />

tutmak gerekiyor. Bu yöntem,<br />

kilo vermeye yardımcı oluyor,<br />

kan şekerini düzenliyor ve beyin<br />

fonksiyonlarını iyileştirerek insan<br />

ömrünü uzatıyor. Belirlenen<br />

yeme aralığında sağlıklı<br />

besinlerden yararlanmayı ve<br />

kalorisiz içeceklerin tüketimini<br />

destekliyor. Ancak sağlıksız kilo<br />

alımı, insülin direnci ve vücut<br />

yağlanması şikâyetleriniz varsa<br />

bu yöntemi denemeden önce bir<br />

uzmandan görüş almalısınız.<br />

Ezel Kavadar<br />

Uzm. Diyetisyen<br />

Orucun faydaları saymakla bitmiyor.<br />

Bugünlerde popülerleşen aralıklı oruç<br />

diyeti ise sağlığımız üzerinde iyileştirici<br />

etkilere sahip olmasıyla biliniyor.<br />

Özellikle kilo vermek isteyenlerin gözdesi<br />

haline gelen aralıklı oruç, kilo kaybını<br />

desteklemenin yanında vücudu onarma<br />

etkisiyle de tercih sebebi oluyor.<br />

Diyetin mantığı ise genel olarak<br />

belli kurallar çerçevesinde belli zaman<br />

aralıklarında yemek ve geri kalan<br />

zamanlarda kalori tüketmemek. Bu<br />

diyetin bilinen 3 yöntemi var: Bunlardan<br />

bir tanesi 5-2 yöntemi. Bu yöntemde<br />

haftanın belirlenen 2 gününde oruçlu<br />

olmak gerekiyor, en önemli noktası ise<br />

bu 2 günün arka arkaya gelmemesi.<br />

Oruçlu geçirilen günlerde ihtiyaç duyulan<br />

kalorinin yalnızca %25’i alınabiliyor, su<br />

ve bitki çaylarının tüketimi serbest oluyor.<br />

Diğer yöntem olan 24 saatlik oruç da<br />

sıklıkla uygulanıyor, haftanın veya ayın<br />

herhangi bir günü olarak planlanabiliyor.<br />

Bu oruç sürecinde ise kalori içeren hiçbir<br />

besinin alınmaması gerekiyor. Aralıklı oruç<br />

yöntemlerinden en çok tercih edileni ise<br />

16/8 diyeti olarak tanınıyor.<br />

16/8 ARALIKLI ORUÇ NEDİR?<br />

16/8 aralıklı oruç, son zamanlarda<br />

özellikle kilo vermek ve yağ yakmak<br />

isteyenler için popülerlik kazandı. Katı<br />

birçok diyetin aksine 16/8 aralıklı oruç,<br />

minimum çaba sonucunda etkili sonuçlar<br />

veriyor. Ayrıca hemen her hayat tarzına<br />

uyum sağlayabiliyor ve sürdürülebilmesi<br />

daha kolay oluyor. 16/8 aralıklı oruç,<br />

kilo kaybını artırdığı gibi kan şekeri<br />

kontrolünde de iyileştirmeler sağlıyor ve<br />

beyin işlevlerini onararak ömrü uzatıyor.<br />

Gün içinde 8 saat kalori içeren gıdaların<br />

tüketimine izin veriliyorken, kalan 16<br />

saat boyunca yalnızca su ve bitki çayları<br />

tüketilebiliyor. Aşırı olmamak şartıyla<br />

sütsüz ve şekersiz kahve tüketimi de<br />

olabiliyor. Ayrıca bu 8 saat içinde ihtiyaç<br />

duyulan kalorinin de alınması gerekiyor.<br />

Bu döngü kişisel tercihlerinize göre<br />

istediğiniz sıklıkta uygulanabiliyor.<br />

NASIL BAŞLAMALISINIZ?<br />

Bu diyete 8 saatlik bir yeme aralığı<br />

seçerek başlayabilirsiniz. Yiyecek alımınız<br />

belirlemiş olduğunuz 8 saatlik aralık içinde<br />

olmalı. En çok tercih edilen yöntem,<br />

kahvaltıyı atlamak ve öğle ile akşam<br />

arasındaki 8 saatlik süreyi kullanarak 2<br />

ana öğün ve birkaç ara öğün yapmak. Bu<br />

sayede akşam yemeğinden sonra yemeyi<br />

bırakarak ertesi gün öğleye kadar oruç<br />

tutmuş oluyorsunuz.<br />

Fakat öğleden önce acıkıyorsanız ilk<br />

öğününüzü sabah 09.00-10.00 aralıklarına<br />

planlayıp, son öğününüzü 17.00 şeklinde<br />

kapatmanız da mümkün. Ancak geç<br />

uyanıyor veya işiniz geç kahvaltı yapmanızı<br />

etkilemiyorsa 11.00-12.00 aralığında ilk<br />

öğününüzü, 19.00-20.00 aralıklarında ise<br />

son öğününüzü planlayabilirsiniz.<br />

Kısacası size en uygun aralığı deneyerek<br />

bulabilirsiniz. Önemli olan son öğününüzü<br />

geç vakitlere bırakmamak. Ayrıca kan<br />

şekerinizi dengelemek ve akşam yemeğine<br />

fazla aç başlamamak için birkaç ara<br />

öğün yapmak. Fakat bu da ihtiyaca göre<br />

değişiklik gösterebilir. Eğer acıkmıyorsanız<br />

ara öğün yapmadan da devam edebilirsiniz.<br />

SAĞLIKLI BESİN SEÇİMİ ÖNEMLİ<br />

Tabii ki aralıklı orucun faydalarını görmek<br />

için yemek yediğiniz aralıklarda sağlıklı<br />

besin seçimi yapmanız gerekiyor. Mümkün<br />

olduğunca sağlıklı, besleyici ve doğal<br />

gıdaları tercih etmelisiniz. Tüketeceğiniz<br />

besinlerin türü ve miktarı kişiden kişiye<br />

değişkenlik göstereceğinden bunu iyi<br />

ayarlamanız önemli.<br />

Oruç sırasında su, şekersiz çay<br />

ve kahve, maden suyu gibi kalorisiz<br />

içeceklerden yararlanmak sizi zinde tutarak<br />

iştahınızı kontrol etmenizde yardımcı<br />

olacaktır. Ancak tek seferde fazla yemek<br />

veya abur cubur tüketimini artırmak gibi<br />

kötü beslenme durumları 16/8 aralıklı<br />

orucun olumlu etkilerini yok ederek sağlık<br />

açısından zararlı hale dönüşebilir.<br />

l Protein kaynakları: Et, balık, beyaz<br />

et, yumurta, baklagiller, çekirdekler,<br />

kuruyemişler, peynir vs.<br />

l Sağlıklı karbonhidratlar: Tüm sebze<br />

ve meyveler, buğday, bulgur, kinoa,<br />

karabuğday, yulaf, pancar vs.<br />

l Sağlıklı yağlar: Zeytinyağı,<br />

hindistancevizi yağı, avokado, yağlı<br />

tohumlar (badem, fındık, ceviz vs.)<br />

SİZİN İÇİN UYGUN MU?<br />

Aralıklı oruç eğer yaşam tarzınızla<br />

birleşiyor ve sağlıklı gıdalarla<br />

destekleniyorsa o zaman sağlık üzerinde<br />

iyileştirici etkiler gösteriyor. Aynı zamanda<br />

güvenli, kolay ve sürdürülebilir oluyor.<br />

16/8 aralıklı oruç, sağlıklı yetişkinler için<br />

güvenilir sayılsa da kronik hastalığınız<br />

varsa, ilaç alıyor veya yeme bozukluğu<br />

yaşıyorsanız denemeden önce uzman<br />

tavsiyesi almalısınız. Aralıklı orucun<br />

önerilmediği diğer kişiler ise gebe kalmak<br />

isteyenler, hamileler ve emziren annelerdir.<br />

16/8 ARALIKLI ORUCUN<br />

DEZAVANTAJLARI<br />

l Herkes için uygun olmayabilir.<br />

l Yemek yemeyi 8 saatle<br />

sınırlandırmak, bazı insanların<br />

normalden fazla yemesine yol<br />

açabiliyor. Oruçlu geçen zamanları<br />

telafi etme isteğiyle oluşan bu<br />

durum sindirim sorunlarına, sağlıksız<br />

beslenme alışkanlıklarının ortaya<br />

çıkmasına ve kilo alımına sebep<br />

olabiliyor.<br />

l 16/8 aralıklı orucun ilk<br />

zamanlarında güçsüzlük, yorgunluk<br />

ve açlık gibi kısa vadeli olumsuz<br />

etkiler yaşanabiliyor, ancak düzen<br />

sağlandığında bu belirtiler ortadan<br />

kalkıyor.<br />

l Yapılan bazı çalışmalar aralıklı<br />

oruçtan kadın ve erkeklerin farklı<br />

şekillerde etkilendiğini gösteriyor.<br />

Örneğin, hayvansal çalışmalar<br />

kadınlarda doğurganlık döngülerini<br />

etkileyerek hormonal sorunların<br />

yaşanabileceğine işaret ediyor.<br />

l Aralıklı oruca başlamak<br />

isterseniz bunu aşamalı şekilde<br />

yapmalı ve olumsuz belirtilerin<br />

gözlenmesi halinde ise bırakmalı veya<br />

uzman tavsiyesi almalısınız.<br />

16/8 ARALIKLI ORUCUN FAYDALARI<br />

l Etkili kilo kayıpları: Gıda alımını belli zaman aralıklarıyla sınırlandırmak, gün boyu<br />

alınan kalorileri azaltmaya yardımcıdır. Ayrıca yapılan çalışmalar aralıklı orucun iştahı<br />

baskıladığını, metabolizmayı hızlandırdığını ve kilo kaybını artırdığını gösteriyor.<br />

l Kan şekerini düzenleme: Açlık insülin seviyelerinde %31, kan şekerinde ise %3-6<br />

arasında bir düşüş sağlayarak kontrol altında tuttuğu belirtiliyor.<br />

l Uzun ömür: Bazı hayvansal çalışmalarda aralıklı orucun ömrü uzattığı görülüyor,<br />

fakat insanlar üzerinde yapılan çalışmalar şu an için sınırlıdır.<br />

l Tasarruf: Hem uzun vadede takibi kolay hem de esnekliğinden dolayı sürdürülebilir<br />

olan 16/8 aralıklı oruç, ekonomiktir ve yemek hazırlığında harcanan zamandan da tasarruf<br />

sağlar.<br />

44 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 45


V<br />

İPUCU<br />

Parfüm, belirli bir yakınlığı ifade etmesi<br />

nedeniyle çok özel bir hediye. Sevgilinizin<br />

veya eşinizin çekiciliğe çekicilik katacak<br />

bir parfüm seçmek ise belirli kuralları olan<br />

ve içgüdülerinizle ilerleyen bir süreç. Ona<br />

her zaman kullandığı parfümü hediye<br />

etmek yerine yepyeni bir deneyim sunmak<br />

arzusundaysanız önerilerimizi takip<br />

edebilirsiniz.<br />

1<br />

Sevgilinizin veya eşinizin hayata<br />

bakışını ve alışkanlıklarını<br />

değerlendirin. Örneğin, giyimiyle<br />

olduğu kadar karakteriyle de “klasik”<br />

dendiğinde akla hemen o mu gelir? Capcanlı<br />

ve sportmen biri, doğa aşığı mıdır? Bohemin<br />

önde gideni, rock konserlerinin vazgeçilmesi<br />

midir? Ev yaşamı ve domestik bir bakış açısı<br />

tam da onu mu ifade eder? Sevdiği çiçekler<br />

ve baharatlar nelerdir?.. Klasik tarzı olanlar<br />

için oryantal ve baharatlı, sportifler için fresh<br />

ve okyanus kokulu, bohemler için oryantal<br />

ve sert çağrışımlı, domestik yapıdakiler için<br />

çiçek ve vanilya kokulu parfümlerin daha<br />

uygun olduğunu unutmayın.<br />

2<br />

Sevgilinizin veya eşinizin yakın kişiler<br />

kadar iş veya başka sosyal ortamlarda<br />

bırakmak istediği izlenimin önemini<br />

göz ardı etmeyin. Örneğin, domestik bir<br />

yaşam sürmesine rağmen artık iş yaşamında<br />

aktif olmak istiyordur. Bu bakış açısını<br />

parfümüyle desteklemesine yardımcı olun.<br />

3<br />

Parfüm ten rengine göre seçilmez,<br />

önemli olan ten salgısıdır. Bunu<br />

belirleyen de parfüm alacağınız<br />

kişinin beslenme alışkanlıklarıdır.<br />

4<br />

Her parfüm her tende farklı kokar.<br />

Bu nedenle parfümün teninizdeki<br />

yansımasını tabii ki deneyimleyin<br />

ama ayrıca sevgilinizin-eşinizin tenindeki<br />

yansımasını da hayalinizde canlandırın.<br />

5<br />

Parfüm seçerken parfüm kartlarını<br />

kullanabilirsiniz, bununla birlikte<br />

mutlaka kol bileğinize de sıkıp<br />

koklamanız çok önemli. Parfüm sıktıktan<br />

sonra bileklerinizi birbirine sürtmeyin; bu<br />

sadece parfümün dengesini bozar.<br />

6<br />

Parfüm seçimi için uygun zamanı<br />

kollayın; uzmanlar bu seçim için<br />

en uygun zamanın öğleden sonra<br />

olduğunu belirtiyor. Parfümü bileğinize<br />

sıktıktan sonra kendinize bir yarım saat<br />

tanıyın. Parfüm sizde hâlâ beğeni yaratıyor<br />

mu diye mutlaka sorgulayın. Yeni bir<br />

parfümü deneyimlerken üzerinizde etkin<br />

bir başka parfümün olmamasına özen<br />

gösterin.<br />

7<br />

Sevgiliniz veya eşiniz her şeyin<br />

en iyisine layık, bu nedenle yüzde<br />

yüz doğal olan parfümleri tercih<br />

edin.<br />

Parfüm<br />

seçmenin<br />

7 kuralı<br />

Parfüm tenle bütünleşmelidir.<br />

Bu bütünleşme öylesine<br />

uyumlu olmalıdır ki parfümü<br />

süren kokuyu hissetmezken<br />

başkalarına tatlı bir esinti<br />

yaymalıdır. Böylesine bir<br />

uyum yakalamak, hele bir<br />

başkasına parfüm seçmek<br />

hiç kolay değil. Yılbaşı<br />

hediyesi olarak sevgilisine<br />

veya eşine parfüm hediye<br />

etmek isteyenleri yazımıza<br />

alalım.<br />

Elif G. Bayramçavuş<br />

EN İYİ PARFÜM,<br />

EN PAHALI PARFÜM MÜDÜR?<br />

Bu sorunun cevabı kocaman bir “hayır!” Parfüm seçme<br />

kurallarına uyar ve içgüdülerinizi takip ederseniz sevgiliniz<br />

veya eşiniz için en doğru parfümü kolaylıkla seçebilirsiniz,<br />

bunun ille de en pahalı parfüm olması gerekmez.<br />

KİŞİYE ÖZEL PARFÜMLER DE VAR!<br />

Yılbaşında sevgilinize veya eşinize öyle bir parfüm<br />

almak istiyorsunuz ki eşi benzeri olmasın, sadece ona özel<br />

olsun, onu yansıtsın.<br />

Bu tabii ki mümkün!<br />

Parfüm ve koku uzmanları, size bunu sağlamak için<br />

var. Bu tarz çalışan uzmanlara başvurduğunuzda sizden<br />

öncelikle sevgilinizin-eşinizin bazı özellikleriyle ilgili<br />

bilgi istiyorlar: Yaşı, cinsiyeti, boyu, kilosu, burcu, uyku<br />

düzeni, eğitimi, karakteri, hobileri, giyim tarzı, beslenme<br />

tercihleri, sigara ve/veya içki içip içmediği, gözlük kullanıp<br />

kullanmadığı, alerjisi olup olmadığı…<br />

Bu bilgiler sonucunda da tamamen kişiye özel bir<br />

parfüm yaratıyorlar. Özel bir şişe hazırlıyor ve isteğinize<br />

bağlı olarak şişenin üzerine sevgilinizin-eşinizin ismini<br />

yazarak size iletiyorlar.<br />

46 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 47


V<br />

SEYAHAT<br />

Karlar<br />

altında<br />

şiirsel<br />

yılbaşı<br />

Yılbaşının çılgın gösterilerle, rengarenk havai fişeklerle,<br />

enfes ışıklandırmalarla kutlandığı birbirinden çekici pek çok<br />

şehir var dünyada; Paris, Londra, Sidney, New York gibi.<br />

Ama biz sizi karlar, buzlar altında bir yılbaşına davet ediyor<br />

ve tam da yılbaşı ruhuna uygun diyarlara uzanıyoruz.<br />

48 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 49<br />

İpek Itır Can<br />

Kuzeyde bir masal<br />

diyarı<br />

Laponya<br />

Laponya (Lapland); Finlandiya, İsveç, Norveç<br />

ve Rusya arasındaki bölgenin ismi. Kuzey<br />

Kutup Dairesi’nde yer alan bölgenin Finlandiya<br />

tarafındaki başkenti Rovaniemi, yerli halkı ise<br />

Sami ırkından gelen Laponlar. Ama bölgede<br />

insan nüfusundan çok geyik nüfusu var. Burası<br />

kış aylarında -40 ve -50 derecelere ulaşabilen<br />

ısısı, karlı ve masalsı görünümü, husky cinsi<br />

köpekleri, ren geyikleri, Noel Baba köyü ve tabii<br />

ki Kuzey Işıklarıyla şiirsel bir yılbaşı için biçilmiş<br />

kaftan.<br />

Kuzey Işıkları, güneşten gelen parçacıkların<br />

dünyanın manyetik alanıyla etkileşime girmesiyle<br />

oluşuyor ve Laponya, gökyüzündeki bu<br />

rengarenk görsel şölenin seyri için harika bir<br />

seçenek. Yani havai fişek gösterisine burada<br />

hiç mi hiç gerek yok. Bir yandan sevdiklerinize<br />

sarılıp, bir yandan da sıcacık içeceğinizi<br />

yudumlarken kendinizi bu büyülü atmosfere<br />

bırakabilirsiniz.<br />

Bize göre Noel Baba, Demrelidir ama<br />

Laponlar da Noel Baba’yı sahipleniyor.<br />

Rovaniemi’deki Santa Claus köyü, yılbaşı<br />

denilince akla gelen bütün ritüelleri kapsayacak<br />

nitelikte bir yer. Kar, gece aydınlatmaları, yılbaşı<br />

süsleri, eğlence parkları, ışıl ışık restoranlar,<br />

Snowman World’deki buz restoran ve buz bar<br />

deneyimi, tabii ki Noel Baba ile fotoğraf çektirme<br />

keyfi…<br />

Bölgeyi husky’lerin veya ren geyiklerinin<br />

çektiği, yerel kıyafetli Laponların sürdüğü<br />

kar kızaklarıyla keşfedebilir ve romantizme<br />

romantizm katabilirsiniz. Bir başka seçenek ise<br />

birbirinden değerli ulusal parkları ve ormanları<br />

yürüyerek kat etmek. Kayak, kızak ve kar<br />

motosikleti gibi aktivitelerin de yapılabildiği<br />

Laponya’da buzda balık tutabilir veya buz kıran<br />

gemilerle küçük bir geziye çıkabilirsiniz. Bölgede<br />

gece yaşamı da gayet canlı.<br />

Laponya’da gayet lüks otellerde konaklamak<br />

mümkün olsa da yatarken Kuzey Işıklarını<br />

seyretme imkânı sunan cam tavanlı iglolarda<br />

konaklamayı çok daha cazip bulabilirsiniz.<br />

İglolar hem sıcacık hem de gayet konforlu. Biraz<br />

daha cesursanız buz otellerini tercih edebilirsiniz.


V<br />

SEYAHAT<br />

Kuzey Kutbu’nda kartpostal<br />

tadında yılbaşı<br />

Tromso<br />

Yılbaşında bembeyaz karlar üzerinde yürümeye, ren<br />

geyiklerine, kızaklara, kardan adamlara, doğayı keşfetmeye,<br />

sakinliğe, huzura “evet” diyorsanız, belki de Tromso sizin<br />

için en ideal seçenektir. Bir yılbaşı kartpostalı atmosferi<br />

sunan, yılbaşında ışıklarla süslenen Tromso, Norveç’in Troms<br />

eyaletinin başkenti. Merkezi bir ada olan ve ana karaya köprü<br />

ve tünellerle bağlanan Tromso, aynı zamanda dünyanın en<br />

kuzeyindeki şehir ve Kuzey Kutup Dairesi’nin üçüncü büyük<br />

şehri. Ancak bu tanımlama gözünüzde kocaman bir yer<br />

canlandırmasın, çünkü Tromso’yu bir günde gezmek mümkün.<br />

Tromso’da kış aylarında neredeyse yüzünü hiç göstermeyen<br />

güneş, yaz aylarında batmıyor. Şehir, Norveç’te Kuzey<br />

Işıklarının en iyi izlenebildiği yer aynı zamanda. Zaten pek çok<br />

kişi de buraya Kuzey Işıklarını izlemek için geliyor.<br />

Nüfusu yaklaşık 75.000 olan Tromso, eski ahşap evleriyle<br />

tanınıyor. Bu evlerin en eskisi 1789 yılına tarihleniyor. İki<br />

katlı bu Norveç evleri, ayrı bir görsel şölen sunuyor. Bununla<br />

birlikte 1965 yılında yapılmış olan ve üçgen mimarisiyle<br />

dikkat çeken Kutup Katedrali, şehrin en önemli simgelerinden<br />

biri. Tromso Katedrali ve Kutup Müzesi de mutlaka ziyaret<br />

edilmesi gerekenlerden. Tromso’yu ziyaret ederseniz ünlü<br />

Norveç fiyortlarını gezmek için tekne turu yapabilir, balina<br />

safarisine çıkabilir, ren geyiği ve husky’lerle kızak turlarına<br />

katılabilirsiniz.<br />

Yılbaşında bir başka büyülü<br />

St. Petersburg<br />

Rusya ve yılbaşı denildiğinde ilk akla gelen görüntü<br />

Moskova’daki Kızıl Meydan’dır şüphesiz. Ama Rusya’nın ikinci<br />

büyük şehri ve eski başkenti St. Petersburg’un şiirselliği bir<br />

başkadır. St. Petersburg (Sovyet dönemindeki ismiyle Leningrad),<br />

Çar I. Petro tarafından 1703 yılında Baltık Denizi kıyısında,<br />

binlerce insanın çalışması ve bataklıkların kurutulmasıyla kuruldu.<br />

Amaç, burasının Rusya’nın Avrupa’ya açılan kapısı olmasıydı. O<br />

tarihten itibaren, 42 ada üzerine kurulu olan St. Petersburg, Rus<br />

çarlığına 200 yıl başkentlik yaptı. Bu süreçte birbirinden zarif<br />

binalarla süslendi, kültürün ve sanatın merkezi konumuna geldi.<br />

Çarlık döneminin eşsiz mirasına sahip şehir, tabii ki her<br />

mevsim güzel, özellikle yaz aylarında güneşin batmadığı “Beyaz<br />

Geceler” dönemiyle ünlü. Ama karlar altındaki görünümüyle bir<br />

başka güzel, bir başka büyülü. Enfes ışıklandırmalar, rengarenk<br />

yılbaşı süsleri ve dev çam ağaçlarıyla St. Petersburg, yılbaşına<br />

çok yakışıyor. Şehrin bembeyaz ve kalabalık sokaklarında<br />

gerçekleştirilen kış festivalinin insanın içini ısıtmaması ise<br />

mümkün değil. Hem sokaklarda hem de birbirinden renkli<br />

kulüplerde halk dansları gösterisi yapan dansçılar bir yanda,<br />

birbirinden nefis yerel lezzetleri tatmak bir yanda.<br />

Dünyaca tanınan Hermitage Müzesi, Peterhof Sarayı,<br />

Dostoyevski ve Puşkin gibi sanatçıların müze evleri, St. Isaac<br />

Katedrali, Smolny Katedrali ve Dökülen Kan Kilisesi, bu özel<br />

şehirde mutlaka görülmesi gereken yerlerden sadece birkaçı. Neva<br />

Nehri turu ise kaçırılmaması gereken bir aktivite.<br />

Karlı yılbaşı cenneti<br />

Reykjavik<br />

Reykjavik, İskandinav Yarımadası ile Büyük Britanya’nın<br />

kuzeybatısında, Grönland’ın güneydoğusunda yer alan<br />

320.000 nüfuslu İzlanda’nın başkenti. Kutup bölgesine en<br />

yakın başkent olmasının yanı sıra dünyanın en temiz ve en<br />

yeşil şehirlerinden biri. Ayrıca Reykjavik, “karlar altında<br />

yılbaşı” konseptini sevenler için tam bir cennet.<br />

Yeni yılı karşılamak üzere rotanızı Reykjavik’e<br />

çevirdiğinizde kutup bölgesindeki diğer ülkelerde olduğu<br />

gibi burada da Kuzey Işıklarını izleme şansınız var.<br />

Masal tadındaki bir yılbaşına daha da renk katacak çılgın<br />

eğlenceleri de pek çok.<br />

İzlandalıların enteresan ve güzel adetleri var. Bunlardan<br />

biri kötü enerjilerden kurtulmak için yılbaşında eski<br />

eşyaları yakmak, bir başkası ise birbirlerine kitap hediye<br />

etmek ve yılbaşı akşamında kitap okumak. Folklorlarında<br />

yer alan Yule Beylerinin (Yule Lads) -bir başka tabirle<br />

İzlandalı Noel Babaların- Noel’den önceki 13 gün boyunca<br />

çocuklara ödül veya ceza bıraktıklarına inanan İzlandalılar,<br />

elflerin var olduğunu da düşünüyor.<br />

Bu doğa harikası ülkede yılbaşı kutlamalarının yanı<br />

sıra buz tırmanışı, buzul yürüyüşü, kar arabası gezileri<br />

ve balina gözlemciliği yapılabiliyor. Kimisi kaynama<br />

derecesine yakın suyla dolu jeotermal havuzlarıysa ayrı bir<br />

keyif sunuyor. Reykjavik’de bu tür havuzlardan yaklaşık 20<br />

tane bulunuyor.<br />

Orta Çağ kentinde yılbaşı<br />

Krakow<br />

Yılbaşı kutlamalarının ve karın en çok yakıştığı<br />

şehirlerden biri de Polonya’nın ikinci büyük şehri Krakow.<br />

Bir açık hava müzesi niteliği taşıyan, geçmişi 7. yüzyıla<br />

uzanan ve Avrupa’nın en iyi korunan Orta Çağ şehirlerinden<br />

biri olan Krakow; tarihi yapıları, katedralleri, heykelleri ve<br />

müzeleriyle olduğu kadar capcanlı sokaklarıyla da çarpıcı,<br />

etkileyici ve büyüleyici. Krakow, bu özelliklerinin yanı<br />

sıra ülkenin kültür-sanat ve turizm merkezi konumunda<br />

bulunması, eski başkenti olması ve geçmiş dönemlerde<br />

Polonya krallarının buradaki Wawel Kalesi’nde ikamet<br />

etmesi sebebiyle de “Polonya’nın kalbi” olarak tanımlanıyor.<br />

Krakow, yılbaşında rengarenk ve ışıl ışıl. Her yer melek<br />

figürleri ve yılbaşı süsleriyle donatılıyor. Yılbaşı pazarlarında<br />

birbirinden çekici yılbaşı kurabiyeleri ve şekerleri satılıyor.<br />

Kocaman çam ağaçlarıyla süslenmiş meydanlarında<br />

bembeyaz faytonlarda gezi yapmak ayrı bir keyif. Samimi<br />

bir atmosferin hâkim olduğu pub’lar ise eğlence ve neşe<br />

saçıyor. Meydandaki konserler ve havai fişek gösterileri ise<br />

pastanın kreması niteliğinde.<br />

“Schindler’in Listesi” filmine konu olan Oskar<br />

Schindler’in Fabrikası, St. Mary Bazilikası, Wawel Katedrali<br />

ve Müzesi, Krakow Belediye Binası Kulesi, Aziz Florian’ın<br />

Kapısı, Rynek Glowny Meydanı, dünyadaki en eski kumaş<br />

pazarlarından biri olan Sukiennice ve Wieclzka Tuz Madeni,<br />

bir Krakow gezisinde gidilmesi gereken yerlerden.<br />

50 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 51


V<br />

KÜLTÜR SANAT<br />

Bilim ve<br />

teknolojinin<br />

sanatla eşsiz<br />

buluşmaları<br />

Bilim ve teknolojiyle sanat arasındaki ilişki, dijital sanatın<br />

ilginç örneklerini hayatımızın neredeyse baş köşelerine<br />

yerleştirmeye, bize bambaşka deneyimler sunmaya<br />

başladı. Ama ilişki tabii ki sadece bu düzeyde ilerlemiyor;<br />

bilim ve teknoloji, sanat eserlerini koruma yönündeki<br />

desteğini her geçen gün artırıyor.<br />

İpek Itır Can<br />

Lascaux<br />

Mağarası’ndaki<br />

20.000 yıllık baş<br />

yapıtlar, sanal ikizi<br />

aracığıyla keşfedilecek<br />

Günümüzden 20.000 yıl önce<br />

resmedilmiş Üst Paleolitik Çağ’dan kalma<br />

baş yapıtlara sahip olan ve hatta “tarih öncesi<br />

Sistine Şapeli” olarak tanımlanan Fransa’daki<br />

ünlü tarihi Lascaux Mağarası’nın bire bir<br />

boyutlarda sanal ikizi tasarlandı. Çok-kişilik<br />

bu sanal gerçeklik deneyimiyle mağara hem<br />

uzmanlarca daha rahat incelenebilecek hem<br />

de eşsiz duvar resimleri ve diğer öğeleri<br />

turistler tarafından ziyaret edilebilecek.<br />

Bu çabanın nedeni, 1940’da<br />

keşfedilmesinin hemen ardından tarihi<br />

anıt olarak sınıflandırılan, 1979’dan beri<br />

UNESCO Dünya Mirası listesinde olan<br />

Lascaux Mağarası’nın barındırdığı duvar<br />

resimlerinin olağanüstü kalitesi kadar,<br />

son derece kırılgan bir yapıda olması ve<br />

korunmasının güçlüğü. Mağara, 1964’ten<br />

beri halka kapalı, hâlâ risk altında<br />

olduğundan uzmanlar için dahi burada<br />

geçirilecek süre son derece kısıtlı.<br />

Lascaux Mağarası’nı koruma çabasının<br />

yardımına teknoloji koşunca durum da<br />

değişmeye başladı. 3D sanal ortamlar sunan<br />

Dassault Systèmes, Fransız Anıtlar Müzesi ve<br />

Fransa Nouvelle Aquitaine Kültür İşleri Bölge<br />

Müdürlüğü (DRAC Nouvelle Aquitaine)<br />

bir araya geldi, yepyeni bir sanal gerçeklik<br />

deneyimine imza attı. Mağaradaki eserleri<br />

ve orijinal dehlizlerin gerçek ortamını<br />

bilim insanları ve anıt küratörlerinin<br />

deneyimleyebildiği üç boyutlu koşullarla,<br />

eşsiz bir gerçeklikte yeniden canlandırdı.<br />

Lascaux Mağarası’nın sanal ikizi, belirli<br />

teknik becerilere sahip olmayan kullanıcılar<br />

tarafından bile gerçek boyutlu ve çokkişilik<br />

sanal gerçeklik deneyimlerinin<br />

oluşturulmasını kolaylaştırmayı hedefliyor.<br />

Birçok üç boyutlu ziyaretçi rotası da<br />

tasarlanan sanal ikizi gezecek ziyaretçiler,<br />

tıpkı orijinal mağaraya erişimi olan koruma<br />

ekibi gibi dilerlerse emekleyerek mağaranın<br />

en derinindeki son geçidi gezebilecek, hatta<br />

kedigiller odası gibi halka hiç açılmamış olan<br />

çok dar bölümlerde yürüyebilecekler.<br />

Dünyada ilk kez, sırt çantaları ve sanal<br />

gerçeklik gözlükleriyle donatılmış altışar<br />

kişilik gruplar, tur rehberi eşliğinde toplam<br />

235 metre uzunluğundaki galerilerin<br />

tamamını yakından keşfetme şansına<br />

sahip olacaklar. Bu sanal kaşifler, içlerinde<br />

bulundukları sanal evrende özgürce<br />

hareket edebilecek ve avatarları aracılığıyla<br />

birbirleriyle etkileşime girebilecekler.<br />

52 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 53


V<br />

KÜLTÜR SANAT<br />

Dijital sanatla<br />

yaratılan paralel evrenler<br />

3D animasyon tasarımcıları, yazılımcılar, yapay zekâ kodlayıcıları,<br />

veri bilimciler, mimarlar, mühendisler, sanatçılar ve akademisyenlerin<br />

bir araya gelerek oluşturdukları Ouchhh Yeni Medya Stüdyosu, bir<br />

sanat kolektifi ve yaklaşık on yıldır sanatla bilimi, teknolojiyi, yapay<br />

zekâyı bir araya getiren çalışmalar yapıyor. İstanbul’un yanı sıra Los<br />

Angeles, Berlin ve Barcelona’da ofisleri olan bu Türk şirketi, veri ve<br />

formatlarla sanatı bir araya getirdiği dijital sanat yerleştirmelerini<br />

bugüne kadar 50’den fazla ülkede beğeniye sundu.<br />

Bunlar arasında en önemlilerden biri 2018’deki Paris sergisiydi.<br />

“Dünyanın en büyük yapay zekâ sergisi” olarak tanımlanan<br />

yerleştirme, 3.500 metrekarelik bir alanda 146 adet projeksiyonla<br />

gerçekleştirilmiş, yaklaşık 1 milyon kişi yapay zekânın içinde sergiyi<br />

gezmişti. Bu serginin bir benzeri ise geçtiğimiz aylarda İstanbul’da,<br />

DasDas’da “Parallel Universe-Paralel Evren” ismiyle hayata geçirildi.<br />

Ziyaretçiler kendilerini bir yandan Van Gogh’un bir yandan da Osman<br />

Hamdi Bey’in tablosunun içinde buldu, Göbeklitepe’yi keşfetti, daha<br />

önce Paris’te sergilenmiş olan “Şiirsel Yapay Zekâ” yerleştirmesinin<br />

yeniden düzenlenmiş halini ziyaret etme fırsatı yakaladı.<br />

Sadece Van Gogh deneyiminin 4.517 adet eserin yapay zekâ<br />

tarafından işlenmesiyle, insanların eserin içinde dolaşmasının<br />

sağlanması için 5<strong>04</strong> saat harcanmasıyla ve 12 milyar yapay zekâ fırça<br />

darbesiyle yaratıldığını söylemek, nasıl bir projeyle karşı karşıya<br />

olduğumuzu ortaya koymaya yeterli olacaktır.<br />

Ouchhh, önümüzdeki günlerde New York, Atlanta, Los Angeles,<br />

Berlin ve Roma’da heyecan verici projelerini sergileyecek.<br />

Modigliani’nin tablosunun<br />

altından eski sevgilisi çıktı<br />

Yahudi asıllı İtalyan ressam Amedeo Clemente<br />

Modigliani, cesur resimleri, bohem yaşamı ve Picasso ile<br />

dostlukla başlayıp düşmanlığa dönüşen arkadaşlığıyla<br />

tanınan sıra dışı ve ilginç bir sanatçıydı. Henüz 36<br />

yaşındayken ve değeri pek de anlaşılmamışken aramızdan<br />

ayrıldı. Ölümünden 100 yıl sonra “Bir Kızın Portresi”<br />

tablosunun altında eski sevgilisi Beatrice Hastings’in portresi<br />

olduğunun keşfedilmesi, galiba tam da ona yakışacak bir<br />

gelişme oldu. Modigliani, beraber oldukları süre içinde şair<br />

ve yazar olan Beatrice Hastings’in 14 adet tablosunu yapmış,<br />

ikili, 1916 yılında ayrılmıştı. 1917 yılına tarihlenen “Bir<br />

Kızın Portresi”nin aslında Hastings’in bir portresi üzerine<br />

yapıldığı, Modigliani’nin ölümünden 100 yıl sonra yapay<br />

zekâyla ortaya çıkarıldı.<br />

Ayrılık acısı çeken Modigliani’nin Hastings’in portresini<br />

başka bir portreyle kapatmış olabileceği olasılığını gündeme<br />

getirenler, Londra’daki Tate Modern müzesinin uzmanlarıydı.<br />

Bu olasılığın gerçekliği ilk olarak röntgen ışınlarıyla<br />

belirlendi. Ardından Anthony Bourached ve George Cann<br />

isimli iki İngiliz uzman, çalışmayı derinleştirdi. Yapay zekâ,<br />

3D ve stereoskopik görüntüleme aracılığıyla Modigliani’nin<br />

gizlediği portre iyice ortaya çıkarıldı. Bir sanatçının eserlerini<br />

inceleyerek kullandığı renkleri ve boyaları üretme marifetine<br />

sahip olan yapay zekâ, tabloyu yeniden yapılandırdı. Ortaya<br />

çıkarılan tablo, geçtiğimiz aylarda Londra’da sergilendi.<br />

Michelangelo’nun heykellerini<br />

bakteriler kurtardı<br />

İtalya’nın Floransa şehrindeki Medici Şapeli’nde pandemi döneminde<br />

son derece ilginç bir çalışma gerçekleştirildi; sanatçının şapelde bulunan<br />

ve her biri birer başyapıt olan heykelleri kirleri yiyen bakterilerle<br />

temizlendi.<br />

San Lorenzo Bazilikası’ndaki Medici Şapeli, adından da anlaşılacağı<br />

üzere zenginlikleri ve sanat severlikleriyle tanınan ünlü Medici<br />

ailesinin ebedi istirahgahı. Floransa hükümdarı Lorenzo de Medici’nin<br />

mezarındaki “Şafak ve Alacakaranlık”, torununun oğlu ve ilk Floransa<br />

Dükü Alessandro de Medici’nin mezarındaki “Gündüz ve Gece” ile<br />

diğer aile üyelerinin mezarındaki “Meryem Ana ve Çocuk” heykelleri,<br />

Michelangelo’nun eseri.<br />

Bu heykeller bir süredir restore ediliyordu, ancak heykeller<br />

üzerindeki bazı leke ve kalıntılar bir türlü temizlenemiyordu. Araştırma<br />

yapıldığında yanlış mumyalama nedeniyle bazı cesetlerden sıvılar sızdığı,<br />

bunların heykellerin yapısına işlediği ve düzeltilemeyecek hasarlar<br />

yaratabileceği keşfedildi. Tahmin edilebileceği gibi heykeller üzerinde<br />

herhangi bir kimyasal temizlik ürününün kullanılması mümkün değildi.<br />

Heykellerin imdadına İtalyan Ulusal Yeni Teknolojiler Ajansı ve<br />

biyolog Anna Rosa Sprocati ile tamamen kadınlardan oluşan ekibi<br />

yetişti. Lekelerin bakterilerle giderebileceği fikrini ileri süren ekip, bu<br />

tür işlemler için kullanılabilecek 1.000’in üzerinde bakteri arasından<br />

8 tanesinin işlerine yarayabileceğini söyledi. Bu tehlikesiz ve sporsuz<br />

bakteriler, önce test edildi, ardından heykellerin üzerine yerleştirildi.<br />

Sonuç olarak heykeller üzerindeki lekeler ve kalıntılar, müthiş bir iştaha<br />

sahip olan bakteriler tarafından yenilip yok edildi.<br />

Sanatı yakalayın,<br />

hırsızları yakalayın!<br />

Sanat eseri hırsızlığının milyarlarca dolarlık bir piyasası<br />

var. UNESCO, sanat eseri hırsızlığı piyasasının 10 milyar dolar<br />

olduğunu tahmin etse de bundan çok daha fazlası olduğunu<br />

ileri sürmek gayet mümkün. Interpol (The International<br />

Criminal Police Organization), bu duruma bir darbe vurmak<br />

için yaptığı çalışmaların yanına ID-Art isimli bir uygulama<br />

da ekledi. Play Store ve App Store’dan Arapça, İngilizce,<br />

Fransızca ve İspanyolca dillerinde ücretsiz indirilebilen ID-<br />

Art, bir ihbar hattı uygulaması. “Sanatı yakalayın, suçluları<br />

yakalayın” şeklinde duyurulan uygulama, çalınan kültürel<br />

varlıkları belirlemeye yardımcı olmak, yasadışı sanat eseri<br />

kaçakçılığını azaltmak ve çalınan eserleri kurtarma şansını<br />

artırmak amacını taşıyor.<br />

ID-Art, 52.000 adet çalıntı ve kayıp eserle ilgili bir<br />

veritabanına sahip. Herhangi bir eserin çalıntı olduğundan<br />

kuşkulananlar, gerek bilgi gerekse fotoğraf yükleyerek bu<br />

veritabanında arama yapıyor, aramaları eşleşirse direkt olarak<br />

Interpol’e bildirebiliyorlar.<br />

Uygulamanın iki kullanım sahası daha var: Bunlardan biri<br />

envanter oluşturmaya imkan sağlıyor, bu şekilde müzeler ve<br />

koleksiyonerler koleksiyonlarını kaydedebiliyor ve bir hırsızlık<br />

karşısında soruşturmaya fayda sağlayabiliyor. Diğerinde ise<br />

doğal afet veya savaş gibi durumlarda hasar gören tarihi,<br />

arkeolojik, sualtı miras alanlarındaki eserlerle ilgili bildirim<br />

yapılabiliyor, ayrıca dünyadaki riskli bölgeler kaydedilebiliyor.<br />

54 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 55


V<br />

TEKNOLOJİ<br />

Hayatı<br />

kolaylaştıran<br />

akıllı<br />

bıdıklar<br />

İnsanın düşlediği her şey bir gün<br />

gerçek olur! Buradaki hassas nokta<br />

düşlemenin sınırı olabilir ancak. Bugün<br />

teknolojide geldiğimiz nokta bize<br />

öylesine güzel olanaklar sunuyor ki<br />

ötesi sadece zamana kalıyor. Bunlardan<br />

birkaçına birlikte bakalım mı?<br />

Elif G. Bayramçavuş<br />

Hem geliştirilmiş sağlık takibi<br />

hem çok akıllı hareketler<br />

Akıllı saatlerin özellikleri her geçen gün artıyor, böylelikle<br />

teknoloji katmanlı hayat daha sağlıklı bir hale geliyor. Bu<br />

noktada geliştirilmiş sağlık takibine ve akıllı özelliklere sahip<br />

olan Amazfit GtS 2 Mini’den söz edebiliriz. Kullanıcılar, ultra<br />

hafif ve ince Amazfit GTS 2 Mini’nin kan-oksijen satürasyonu<br />

(SpO2) ölçümüyle hayati sağlık göstergesini izleyebiliyor,<br />

fiziksel durumlarını daha iyi anlamak ve zorlu fiziksel veya<br />

zihinsel aktiviteden sonra SpO2 seviyelerini ölçümleyebiliyor.<br />

Ürün, gerektiğinde kalp atış hızı uyarısı gibi uyarılar veriyor<br />

ve 24 saat yüksek hassasiyetli kalp atış hızı izleme işleviyle kalp<br />

sağlığının etraflıca izlenmesini sağlıyor. Gece boyunca hafif,<br />

derin ve REM uyku aşamalarını, hatta gün içinde 20 dakikadan<br />

fazla uykuyu analiz ederek uyku kalitesini değerlendiriyor.<br />

Kadınlara adet döngülerinin uzunluğunu tahmin etmek,<br />

doğurgan günleri belirlemek ve fikir vermek için özel takip<br />

olanakları sunuyor. Stres seviyesini takip edip, stresin nasıl<br />

azaltılabileceğine dair fikir edinmeyi mümkün kılıyor.<br />

Ürün; koşu, bisiklet, yüzme dahil 70’in üzerinde<br />

spor moduna sahip. Siz egzersiz yaparken egzersiz<br />

aşamaları, koşulları ve kalp atış hızı hakkında bildirimler<br />

sağlıyor. Egzersizinizi tamamladıktan sonra “Zepp”<br />

uygulamasında spor verileri raporu oluşturuyor.<br />

PAI sağlık değerlendirme sisteminin gücünü<br />

kullanan ürün, kalp atış hızı ve fitness verileri gibi<br />

karmaşık verileri işleyerek tek bir PAI puanında<br />

bir araya topluyor. Bu kişiselleştirilmiş sağlık<br />

değerlendirmesi, egzersiz programlarının ve<br />

aktivitelerinin faydalarının izlenmesine ve genel<br />

sağlık durumunun iyileştirilmesine yardımcı oluyor.<br />

İş yerlerinin ve çalışanların verimliliği<br />

akıllı gözlük çözümüyle artıyor<br />

İş gücünün verimli şekilde kullanılması amacıyla tasarlanan Dynabook’un<br />

akıllı gözlük çözümü dynaEdge DE100, Intel® Core m7 işlemci desteğiyle AR100<br />

giyilebilir akıllı gözlüğe bağlanıyor. Başa takılabilen ekran ve kamera yardımıyla<br />

çalışanların hem yerinde hem uzaktan iş yapmalarına yardımcı oluyor.<br />

Gücünü Windows 10 Professional ile Intel® Core CPU’dan alarak ekran,<br />

mikrofon, dokunmatik yüzey, kamera ve hoparlörlerle birlikte kullanılabilen<br />

taşınabilir ürün, çalışanlara ihtiyaç duydukları anlarda kritik görev bilgilerini<br />

sunmakla kalmıyor, aynı zamanda kayıt özelliğiyle uzaktaki bir uzman veya<br />

uygulama için bilgilerin yayınlanmasını sağlıyor. Böylelikle, mevcut iş akışı<br />

hiç kesilmeden ürün güncellemeleri ve eğitim, belge alma, iş akışı talimatları,<br />

gerçek zamanlı veri yakalama özelliklerinin hepsi çalışanların hizmetine<br />

sunulmuş oluyor. Ayrıca şirketlerin altyapısına sorunsuz şekilde entegre<br />

oluyor. Bu şekilde şirketlere kendi işlemlerine özgü iş akışı yazılımıyla tam da<br />

ihtiyaçlara uygun uyarlanabilir bir çözüm sunuyor.<br />

56 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 57


V<br />

TEKNOLOJİ<br />

İstenmeyen Tüylerde<br />

Acısız ve Kalıcı Çözüm<br />

FDA Onaylı<br />

Görme engellilerin hayatı<br />

ara yüzlerle daha kolay<br />

Erişebilirliğe büyük önem veren<br />

Çinli teknoloji firması Xiaomi, birçok<br />

erişebilirlik özelliği geliştiriyor,<br />

ürünlerinin ihtiyaçları gerçekten<br />

karşıladığından emin olmak için<br />

engelli kullanıcılarla birlikte çalışıyor.<br />

Fiziksel engelli kullanıcıların “Mi AI<br />

Speakers” veya “Mi Home” uygulaması<br />

üzerinden akıllı telefonlarını uzaktan<br />

kontrol etmelerini sağlayan Xiaomi,<br />

şimdi de “Xiaomi Wensheng”<br />

özelliğiyle sesi gerçek zamanlı<br />

olarak metne dönüştürerek görme<br />

engelli kullanıcılarına yardımcı<br />

oluyor. Ayrıca bu yıl iF Tasarım<br />

Ödülü’ne layık görülen “Haptic”<br />

(dokunsal) özelliğiyle görme engelli<br />

kullanıcıların titreşimle farklı<br />

bilgileri tanımlayabilmelerine olanak<br />

sağlıyor. Görme engelli kullanıcılar,<br />

Xiaomi akıllı telefonlarında bulunan<br />

özellikler sayesinde yemek siparişi ve<br />

harita uygulamalarını da sorunsuzca<br />

kullanabiliyor.<br />

Xiaomi, Google’ın akıllı<br />

telefonlardaki erişilebilirlik<br />

hizmetlerini tam olarak desteklemek<br />

için Google ile iş birliğine gitmiş<br />

durumda. Örneğin, tüm Xiaomi<br />

sistem uygulamaları Google<br />

“TalkBack” ile uyumlu. Xiaomi,<br />

“TalkBack”in doğru bir şekilde<br />

okuyabilmesi için her bir uygulamaya<br />

açıklama etiketi ekliyor ve<br />

kullanıcılardan geri bildirimler alıyor,<br />

özelliklerini değiştirip iyileştiriyor.<br />

İstenmeyen<br />

tüylerde<br />

acısız<br />

ve kalıcı<br />

çözüm<br />

Relux IPL 9500 lazer epilasyon<br />

cihazı, yoğunlaştırılmış ışık atımı<br />

teknolojisiyle tüy köklerini etkisiz<br />

hale getiriyor, böylece istenmeyen<br />

tüyler çok uzun süre veya kalıcı<br />

olarak yok ediliyor. FDA onaylı<br />

ürün, 300.000 atım kapasitesine<br />

sahip. Kolay taşınabilirliği,<br />

ekonomik ve uzun ömürlü oluşu,<br />

cilt analiz sensörü gibi özellikleriyle<br />

Relux IPL 9500 lazer epilasyon<br />

cihazı, pek çok kişinin tüy<br />

probleminde tercihi konumunda.<br />

10-15<br />

Joules<br />

300.000 Atım<br />

Kapasiteli Alman<br />

Quartz Ampül<br />

Kalan Atım Sayısı ve<br />

Atım Gücünü<br />

Gösteren LCD Ekran<br />

10 - 15 Jul’e kadar<br />

Atım Gücü<br />

5 Kademeli<br />

Atım Gücü Ayarı<br />

Geniş Atım<br />

Penceresi<br />

Entegre Cilt<br />

Analiz Sensörü<br />

Evrensel Voltaj<br />

58 EKİM <strong>2021</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!