You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
<strong>Voyant</strong><br />
YIL: 1 SAYI: 4<br />
Meme<br />
küçültme<br />
ameliyatı<br />
hakkında<br />
her şey<br />
Genital<br />
estetiğe<br />
ilgi artıyor<br />
Dermatolojiden<br />
kozmetolojiye<br />
<strong>Ekim</strong><strong>2021</strong><br />
Eski<br />
çağların<br />
güzellik<br />
sırları<br />
Medikal<br />
estetik<br />
bir yatırımdır<br />
www.voyantdergi.com
GÜZELLİK SİZE<br />
İYİ GELECEK<br />
EditörV<br />
Cilt, saç ve tırnakların güçlenmesine yardımcı olur.<br />
DN Collagen Plus Hyaluronic Acid’in içeriğindeki özel kollajen peptitleri vücudumuzda<br />
üretimi azalan kollajenin çoğalmasına ve bağ dokusunun güçlenmesine destek olur.<br />
Önerilen miktarda 4 hafta kullanımının 35-50 yaş arası kadınlarda ciltte olumlu<br />
etkileri klinik çalışmalarda gösterilmiştir.<br />
DN Collagen Plus Hyaluronic Acid’in içeriğindeki özel seçilmiş hidrolize kollajen<br />
peptitler kasları güçlendirmeye ve kilo vermeye destek olur.<br />
Düzenli kullanım sonucunda selülitlerin azalmasına yardımcı olur.<br />
DN Collagen Plus Hyaluronic Acid, şeker, katkı maddesi, boyar madde ve aroma içermez.<br />
0 545 300 03 03 www.dnbiyomed.com dncollagenII dncollagen DNCollagen<br />
<strong>Voyant</strong><br />
İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />
Unico Dijital İletişim Ltd. Şti. adına<br />
Meryem Bilici<br />
Danışma Kurulu<br />
Op. Dr. Altuğhan Cahit Vural<br />
(Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı)<br />
Dr. Banu Özge Öztürk<br />
(Dermatolog)<br />
Dr. Deniz Koral<br />
(Dermatolog)<br />
Prof. Dr. Murat Türegün<br />
(Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı)<br />
Dr. Seran Göçer<br />
(Medikal Estetik Hekimi)<br />
Dr. Yasemin Savaş<br />
(Medikal Estetik Hekimi)<br />
Vedat Günyol Cd.<br />
Defne Sk. No: 1<br />
Flora Rezidans Kat: 1 D. 109<br />
Ataşehir 34750 İstanbul<br />
T +90 216 255 5336<br />
Reklam ve iletişim<br />
info@unicodijital.com.tr<br />
Yapım<br />
Narrator Ajans<br />
Yayın Yönetmeni<br />
Dilek Girgin<br />
dilek@narratorajans.com<br />
Görsel Yönetmen<br />
Engin Perol<br />
Editör<br />
Elif G. Bayramçavuş<br />
İpek Itır Can<br />
Melek Yazıcı<br />
Acıbadem Mh. Betül Sk.<br />
Basın Sitesi G/18<br />
Kadıköy-İstanbul<br />
T +90 216 340 0307<br />
www.narratorajans.com<br />
Baskı<br />
Erk Ofset<br />
Maltepe Mh. Litros Yolu Sk.<br />
A No: 2 -4A İç Kapı No: 412<br />
Zeytinburnu-İstanbul<br />
T +90 532 227 9764<br />
Baskı Yeri ve Tarihi<br />
İstanbul, <strong>Ekim</strong> <strong>2021</strong><br />
Yerel süreli yayındır.<br />
Üç ayda bir yayınlanır.<br />
8.000 adet basılıp dağıtılmıştır.<br />
Ücretsizdir.<br />
Dergimizin<br />
web sitesi<br />
yayında!<br />
Geçmiş sayılarımıza<br />
ve makalelerimize<br />
www.voyantdergi.com adresini<br />
ziyaret ederek veya kapakta<br />
yer alan QR kodu taratarak<br />
ulaşabilirsiniz.<br />
Başkalaşmadan<br />
güzelleşmek için...<br />
Artık 20’li yaşlarını süren pek çok<br />
genç kadın da medikal estetik işlemlerine<br />
başvuruyor. Belki beş yıl önce bu durumu<br />
“gereksiz” bulabilirdik ama şimdilerde<br />
son derece normal karşılıyoruz. 20’li<br />
yaşlarda başlayan koruyucu tedaviler,<br />
özellikle mezoterapi uygulamaları 30’lu<br />
ve 40’lı yaşları çok daha iyi bir görünümle<br />
karşılamamamızı destekliyor.<br />
Ciltteki yaşlanmanın başlıca sorumlusu<br />
olan kolajen eksikliği 30 yaş itibariyle<br />
hayatımıza girince, genç ve güzel bir cilde<br />
önem verenlerimiz için zaten yatırım<br />
zamanı çoktan gelmiş oluyor. Bu süreçte<br />
üzerinde hassasiyetle durmamız gereken<br />
konulardan biri, medikal estetikte uzman bir hekimin kapısını çalmak,<br />
isteklerimizle onun önerilerini birlikte harmanlamak. Bizi, cildimizi ve<br />
beklentilerimizi anlayan bir hekimle iş birliği halinde ilerlemek. Ayrıca kaliteli<br />
ve onaylı ürün seçiminin, yüzümüzün bir bütün olarak değerlendirilmesinin<br />
ve kombine tedavilerin önemini de göz ardı etmemek.<br />
Dergimize konuk olan medikal estetik hekimlerimizin sıklıkla söz ettikleri<br />
konulara burada tekrar vurgu yaptım. Bunun sebebi, tüm bu unsurların<br />
medikal estetik işlemlerinde doğallığı ve başkalaşmamayı getirmesi, işlemler<br />
sonrasında yine kendimiz gibi ama daha genç ve güzel görünmemiz.<br />
Yaşa göre doğru ve sağlıklı beslenme, sigara ve alkolden uzak durma,<br />
bol ve düzenli egzersizden vazgeçmeme, iyi bir uyku düzeni kurma,<br />
mutlu bir özel hayat inşa etme, kendine zaman ayırma, hobi sahibi<br />
olma, sevdiğin işi yapma, stresten uzak durma… İşte bunlar da<br />
gençliğin ve güzelliğin diğer yolları.<br />
Sonbaharın tatlılığını yaşayıp kışa ve yepyeni bir yıla<br />
doğru ufak ufak uzandığımız şu günlerde hayatınızda neşeli<br />
başlangıçlara ve güzel kararlara yer açmanız dileğiyle,<br />
Dilek Girgin<br />
EKİM <strong>2021</strong><br />
3
VİÇİNDEKİLER<br />
6 İLK BAKIŞ<br />
Güzellik dünyasından<br />
Atelier Rebul Snow Algae Gençleştirici<br />
Koleksiyonu, Aurelia Germanium<br />
Roller ve Y Roller, Power Assisted<br />
Liposuction, TeslaFormer yöntemi,<br />
The Body Shop Drops of Youth Bouncy<br />
Jel Yüz Spreyi, Raffaello mezoterapi<br />
ürünü, Siveno %100 Doğal Kaş<br />
& Kirpik Serumu, Pervin’in<br />
Bahçesinden Güzellik İksirleri, La<br />
Roche-Posay ürünleri.<br />
12 TREND<br />
Minimalizm artık<br />
cilt bakımında da<br />
trend<br />
Pandemiyle birlikte hayatımıza<br />
giren skinimalizm trendi, güzellik<br />
rutinini sadeleştirmeye odaklanıyor,<br />
cilt bakımında ve kozmetikte<br />
olabildiğince az ürün kullanılmasını<br />
öneriyor.<br />
14 RÖPORTAJ<br />
“Dermatoloji ile<br />
kozmetolojiyi<br />
birlikte<br />
götürmek<br />
gerekiyor”<br />
Dermatoloji uzmanı<br />
ve aynı zamanda<br />
kozmetolog olan Dr.<br />
Dilek Hasman Uçar,<br />
hem dermatolojiden<br />
kozmetolojiye<br />
uzanan yolu hem de<br />
yeni bir yılı ışıl ışıl bir<br />
görünümle karşılamanın<br />
ayrıntılarını anlattı.<br />
<strong>Ekim</strong><strong>2021</strong><br />
18 KAPAK RÖPORTAJI<br />
“Medikal estetik bir<br />
yatırımdır”<br />
Medikal Estetik Hekimi Dr. Seran Göçer,<br />
“Medikal estetik bir yatırımdır, ileriki<br />
yaşlarınızda bugünkü görüntünüzden daha<br />
iyi durumda olmanızı sağlayacak tedaviler<br />
toplamıdır” diyor.<br />
24 ZOOM<br />
Eski çağların güzellik sırları<br />
Kadınlar geçmişte de hep daha güzel<br />
olmanın peşinden koştu. Biz de antik<br />
çağlardan daha yakın dönemlere uzanıp<br />
geçmişin güzellik sırlarının kapılarını<br />
aralıyoruz.<br />
28 GÜZELLİK<br />
En eski bitkisel tıp ürünü:<br />
Aloe vera<br />
Eski medeniyetlerin bilip olumladığı<br />
aloe veraya bugün de aynı derecede<br />
önem veriliyor. Çünkü aloe vera, cilt<br />
ve saç güzelliğini desteklemesi dahil<br />
bin bir marifete sahip.<br />
30 RÖPORTAJ<br />
“Meme kadınsılık<br />
göstergesidir”<br />
Memenin dişiliği ve anneliği ifade ettiğini<br />
belirten Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik<br />
Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Serkan Sayılıkan ile<br />
genelde meme, özelde ise meme küçültme<br />
ameliyatları hakkında konuştuk.<br />
34 RÖPORTAJ<br />
“Genital estetiğe olan ilgi<br />
100 kat artacak”<br />
Kadın Hastalıkları ve Doğum, Kozmetik<br />
Jinekoloji Uzmanı Op. Dr. Bülent Arıcı,<br />
“Genital estetiğe olan ilgi son 10 yılda üç<br />
kat arttı ama bana göre beş yıl sonra 50-<br />
100 kat artacak” açıklamasında bulundu.<br />
38 MAKALE<br />
Galileo<br />
mezoterapisi,<br />
saç dökülmesi<br />
tedavisinde fark<br />
yaratıyor<br />
Dermatoloji Uzmanı Dr. İrem<br />
Kutlutürk, makalesinde<br />
Galileo’yu odağına alarak,<br />
ürünün kendi sınıfındaki<br />
diğer mezoterapi ürünlerine<br />
göre en yoğun ve etkin<br />
içeriklere sahip tedavi ajanı<br />
olduğunu belirtti.<br />
40 MAKALE<br />
Rinoplastiye yakın bakış<br />
KBB ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Yrd.<br />
Doç. Dr. Sezgin Kurt, makalesinde rinoplasti<br />
(burun estetiği) ameliyatlarının temel<br />
prensibi, açık ve kapalı rinoplasti ameliyatları<br />
ve kullanılan teknolojilerle ilgili bilgi verdi.<br />
42 PSİKOLOJİ<br />
Hisset, fark et, ifade et ve<br />
harekete geç!<br />
Uzman Psikolojik Danışman Mehmet Şirin<br />
Akça, farkındalığınızı artıracak 15 adımlı bir<br />
yol öneriyor.<br />
44 DİYET<br />
Antiaging beslenme türü:<br />
16/8 aralıklı oruç<br />
Uzman Diyetisyen Ezel Kavadar son<br />
dönemde popülerliği artan 16/8 aralıklı<br />
oruç diyetiyle ilgili detayları paylaştı.<br />
46 İPUCU<br />
Parfüm seçmenin 7 kuralı<br />
Parfümün tenle uyumunu yakalamak, hele<br />
bir başkasına parfüm seçmek hiç kolay<br />
değil. Yılbaşı hediyesi olarak sevgilisine<br />
veya eşine parfüm hediye etmek<br />
isteyenler için küçük bir rehber hazırladık.<br />
48 SEYAHAT<br />
Karlar altında şiirsel yılbaşı<br />
Yılbaşının çılgın gösterilerle, havai<br />
fişeklerle, ışıklandırmalarla kutlandığı<br />
birbirinden çekici pek çok şehir var<br />
dünyada ama biz sizi tam da yılbaşı ruhuna<br />
uygun diyarlara davet ediyoruz.<br />
52 KÜLTÜR SANAT<br />
Bilim ve teknolojinin sanatla<br />
eşsiz buluşmaları<br />
Bilim ve teknolojiyle sanat arasındaki ilişki,<br />
dijital sanatın ilginç örneklerini hayatımızın<br />
neredeyse baş köşelerine yerleştirmeye,<br />
bize bambaşka deneyimler sunmaya<br />
başladı.<br />
56 TEKNOLOJİ<br />
Hayatı kolaylaştıran akıllı<br />
bıdıklar<br />
İnsanın düşlediği her şey bir gün gerçek<br />
olur. Bugün teknolojide geldiğimiz nokta<br />
bize öylesine güzel olanaklar sunuyor ki<br />
ötesi sadece zamana kalıyor.<br />
4 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 5
V<br />
İLK BAKIŞ<br />
Kar yosunundan<br />
gelen formül<br />
Atelier Rebul, eczacılık geleneğinden gelen<br />
asırlık tecrübesiyle sağlıklı, genç ve güzel bir cildin<br />
anahtarını Snow Algae Gençleştirici Koleksiyonu’yla<br />
sunuyor. Ödüllü yaşlanma karşıtı cilt bakım<br />
aktifi olan kar yosunu tozuyla yaratılan Atelier<br />
Rebul Snow Algae Gençleştirici Koleksiyonu, cilt<br />
bakımınızın vazgeçilmezi olmaya aday.<br />
Alpler ve Kutuplar gibi soğuk iklimlerde yıl<br />
boyunca yetişen, sert koşullara dayanıklı kar<br />
yosununu özel bir formül sayesinde cildinizle<br />
buluşturan Atelier Rebul, Snow Algae Gençleştirici<br />
Koleksiyonu’nda yer alan gençleştirici ve anında<br />
sıkılaştırıcı serumları, yenileyici göz çevresi kremi<br />
ve gençleştirici kremiyle daha sağlıklı, daha genç<br />
bir cilt vadediyor.<br />
Snow algae aktifi, hücresel düzeyde kalori<br />
kısıtlamasını taklit ederek yaşlanmayı geciktirmeye<br />
yardımcı oluyor; bu sayede hücresel savunma,<br />
oksidatif stres direnci, hücresel detoksifikasyon<br />
ve onarımın gerçekleşmesini destekliyor. Cildin<br />
koruyucu bariyerini güçlendirerek elastikiyetini ve<br />
sıkılığını artırırken cilt altındaki kolajen üretimini<br />
aktifleştiriyor. Yüksek oranda doğal içerikle<br />
geliştirilen koleksiyon, mineral yağ ve paraben<br />
içermiyor.<br />
“Power<br />
Assisted<br />
Liposuction”<br />
ile daha hızlı iyileşme<br />
Aurelia<br />
Germanium<br />
Roller ile<br />
cildinizde<br />
antioksidan etki<br />
yaratın!<br />
Yüz ve vücut için etkili güzellik ve bakım ürünü Aurelia<br />
Germanium Roller ve Y Roller, cildinizin göz alıcı, pürüzsüz,<br />
esnek ve genç görünmesini sağlıyor. Yenilenmiş ve genç bir<br />
görünüm için cilt tonunuzu iyileştirmeye yardımcı olurken<br />
cildinizin günden güne daha iyi bir görünüme kavuşmasını<br />
destekliyor.<br />
Tüm cildinizde kullanabileceğiniz Roller serisi, vücutta kan<br />
dolaşımını artırıyor ve cildinize lifting etkisi yapıyor. Antiaging<br />
etkisi, benzersiz ritmik yuvarlanma hareketinden geliyor ve<br />
kullanım alanı oldukça geniş. Aurelia Germanium Roller ve Y<br />
Roller, vücut için kullanıldığında kasları rahatlatıyor ve mikro<br />
titreşimi sayesinde selülitlere karşı etki sağlıyor.<br />
Kan dolaşımını destekleyerek yorgunluğu dindiren Aurelia<br />
Germanium Roller ve Y Roller’da germanyum tozu içeren<br />
48 adet masaj taşı bulunuyor. Doğada çok nadir bulunan<br />
germanyum tozu cildi sıkılaştırıyor, ciltteki toksik maddeleri<br />
emerek ayrıştırıyor, hücresel zarlardan oksijenin iletimini<br />
kolaylaştırıyor ve kandaki oksijen içeriğini artırıyor.<br />
Yoğun spor veya diyete rağmen<br />
vücudun bazı bölgelerinde biriken aşırı<br />
yağlardan doğal yollarla kurtulmak her<br />
zaman mümkün olmayabiliyor. Bu konuyla<br />
ilgili olarak en çok klasik liposucion’a<br />
başvuruluyor olsa da şimdi yeni bir yöntem<br />
daha var: Power Assisted Liposuction<br />
(PAL.)<br />
PAL yönteminin klasik liposuction’dan<br />
farkı, yağ alma işleminde kullanılan<br />
kanüllerin dakikada 300 kez, kısa bir<br />
hareket aralığında ileri geri hareketi<br />
yapması.<br />
Değiştirilebilir kanüller el aparatına<br />
takılıyor, bu el aparatı da hem titreşimi<br />
verecek olan cihaza hem de yağı emecek<br />
olan aspitatöre bağlanıyor. Dokunun sert<br />
veya yumuşak olmasına göre dakikadaki<br />
hareket sayısı ayarlanabiliyor.<br />
Yöntemin en önemli iki artısı ameliyat<br />
süresini kısaltması ve dokunun daha az<br />
travmatize olması. Bu iki avantaj da daha<br />
hızlı iyileşme süresi anlamına geliyor.<br />
Klasik yönteme göre daha az morluğa<br />
sebep olduğu ise hem tecrübe olarak hem<br />
de bilimsel yayınlarla ortaya konmuş<br />
durumda. Diğer bir avantajı ise cerrahın<br />
eforunun oldukça azalması.<br />
Uygulamadan sonra iyileşme süresi<br />
kişinin deri yapısına, yağ alınan bölgenin<br />
genişliğine ve alınan yağ miktarına göre<br />
değişkenlik gösteriyor. İdeal kilosundaki<br />
bir hastanın bel bölgesine yapılacak bir<br />
işlemde ortalama 600-1.000 cc yağ alınıyor<br />
ve 2-3 hafta içerisinde iyileşmenin büyük<br />
kısmı tamamlanıyor. “İnatçı ayva göbekten”<br />
alınan yağ sonrası iyileşme bazen 1-2 hafta<br />
kadar kısa sürebiliyor.<br />
Ancak “360 liposuction” denilen tüm<br />
gövdenin, karın ve sırt dahil yağının<br />
alınması sonrası en az 4-6 haftalık bir<br />
iyileşme süresi gerekiyor.<br />
6 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 7
V<br />
İLK BAKIŞ<br />
Vücut şekillendirmede<br />
yeni nesil yöntem:<br />
TeslaFormer<br />
Söz konusu vücut şekillendirme olduğunda yoğun egzersiz<br />
yapmak yerine bıçak altına yatarak sonuç almaya çalışan<br />
önemli bir kesim bulunuyor. Oysa yeni nesil TeslaFormer<br />
cihazının kullandığı Fonksiyonel Manyetik<br />
Stimülasyon (FMS) teknolojisi, kasları<br />
çalıştırmayı prensip edinen doğal<br />
yöntemlerle istenilen vücuda<br />
kavuşmayı mümkün kılıyor.<br />
Bu teknoloji,<br />
vücudun<br />
derinliklerinde<br />
manyetik alanlar<br />
oluşturuyor ve böylece<br />
elektriksel stimülasyon kullanılarak antrenman esnasında<br />
ulaşılmayan kaslar uyarılıyor. Saniyelerce sürebilen bu güçlü ve<br />
yoğun kasılmalar, tüm kas, kas sinirleri ve lifleri çalıştırıyor. Kas<br />
ve vücut estetiği ameliyatlarının aksine ağrısız bir süreci içeren,<br />
vücudun karın, kalça, bacak, sırt, omuz, kol ve pelvik taban gibi<br />
çeşitli bölgelerine uygulanabilen yöntem; kas kütlesini büyütme,<br />
karın bölgesinde 6 pack ve baklava olarak bilinen kasları<br />
geliştirme, duruş bozukluklarını düzeltme gibi pek çok estetik<br />
kaygının giderilmesine yardımcı oluyor. BeautyForm Medikal’in<br />
Türkiye distribütörlüğünü üstlendiği TeslaFormer cihazı, kasları<br />
geliştirirken yağ yakımını da kolaylaştırdığından doğal bir<br />
görünüm elde edilmesini sağlıyor.<br />
The Body<br />
Shop’tan<br />
mucizevi<br />
cilt kalkanı<br />
Cildinizin UV ışınları, çevre kirliliği ve<br />
dahası dış etmenlerin yanı sıra kapalı alanlarda<br />
da tehlikede olduğunu biliyor musunuz?<br />
Ancak endişelenmenize gerek yok. Her yaşa ve<br />
cilt tipine uygun geliştirdiği ürünleriyle tüm<br />
ihtiyaçlara yanıt veren The Body Shop, Drops of<br />
Youth grubundaki yeni ürünü Drops of Youth<br />
Bouncy Jel Yüz Spreyi ile kapalı alanlarda da<br />
cildinizi korumak için imdadınıza yetişiyor.<br />
The Body Shop’un mucizevi cilt kalkanı,<br />
cildinizi kirlilikten ve mavi ışık dahil olmak<br />
üzere iç ve dış mekân kirliliği gibi çevresel<br />
faktörlerin olumsuz etkilerinden koruduğu<br />
gibi 24 saat nemlendirme özelliğine de sahip.<br />
Koruyucu ve tazeleyici özellikleriyle bilinen<br />
edelweiss bitkisiyle zenginleştirilmiş bu<br />
spreyi, makyajdan önce veya sonra yüzünüze<br />
püskürtmeniz yeterli. Sprey, doğal görünümlü<br />
bir ışıltıyla anında tazelenme hissi sağlarken<br />
esnek, dolgun ve canlı bir cilt görünümüne de<br />
yardımcı oluyor.<br />
Kategorisindeki<br />
en zengin kokteyl:<br />
Raffaello<br />
İçeriğinde 8 farklı antiaging madde<br />
bulunması sebebiyle kategorisindeki en zengin<br />
kokteyl olarak tanımlanan mezoterapi ürünü<br />
Raffaello, özellikle 25-35 yaş arasında proaging<br />
amacıyla kullanılarak cildi besliyor, yoğun bir<br />
hidrasyon ve parlaklık sağlıyor.<br />
Gerek çevresel gerek fiziksel faktörlerden<br />
dolayı canlılığını kaybetmiş, yorgun ve mat<br />
görünüme sahip ciltlere uygulanarak parlak,<br />
canlı ve dinamik bir görünüm elde edilmesini<br />
destekleyen Raffaello, uygulama sonrası hemen<br />
etki ediyor. Ürün, içeriğindeki %100 doğal<br />
hyalüronik asit sayesinde cildin nem tutma<br />
kapasitesi artırıyor ve içeriğindeki bakır peptit<br />
aracılığıyla doku onarımı sağlayarak foto<br />
yaşlanmayı önemli ölçüde yavaşlatıyor.<br />
Yüz, boyun ve dekolte İçİn etkİlİ<br />
bİr çözüm<br />
Raffaello; yüz, boyun, dekolte, el, ayak,<br />
gözaltı morlukları ve saç köklerinde etki<br />
yaratıyor. Özellikle gözaltı morluklarının<br />
giderilmesinde sıklıkla başvurulan ürünlerden<br />
biri olduğunu belirtmeliyiz. Uygulama<br />
10 dakikada tamamlanıyor. Uygulama<br />
yapılan bölgede herhangi bir kızarıklık ve<br />
iz oluşumuna neden olmuyor ama nadiren<br />
de olsa iğne izine bağlı ödem ve morluk<br />
görülebiliyor.<br />
Rafaello, minimum uygulamayla<br />
maksimum etki sağlıyor. Bugüne kadar cilt<br />
altına uygulanan tüm antiaging mezoterapi<br />
işlemlerinin yarım cm aralıklarla yapılmasına<br />
karşın Raffaello, güçlü ve hızlı etkisi sayesinde<br />
3 cm aralıklarla uygulanıyor. Örneğin, yüz<br />
bölgesine yapılan bir uygulama ortalama 10-15<br />
enjeksiyonla tamamlanıyor.<br />
Raffaello, genel olarak 4 seans uygulanıyor,<br />
ancak inatçı vakalarda seans sayısı 8-10’a<br />
kadar uzayabiliyor. Tedavi sona erdikten<br />
sonra uygulamayı yapan doktorun klinik<br />
deneyimlerine göre 3 ayda 1-2 kez tekrar<br />
edilebiliyor.<br />
İçeriğinde hangi<br />
etken maddeler bulunuyor?<br />
n Hyalüronik asit<br />
n Pinus pinaster<br />
n Bakır peptit<br />
n B grubu vitaminler<br />
n Resveratrol<br />
n Glutatyon<br />
n Antioksidan kompleksi<br />
n Aminoasitler ve çeşitli vitaminler<br />
8 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 9
V<br />
İLK BAKIŞ<br />
Güzellik,<br />
bakım ve sağlık<br />
reçeteleri<br />
Uzun yıllardır televizyon, radyo ve dijital<br />
platformlarda güzellik ve bakım konularında uzman<br />
olarak programlar yapan Biyolog ve Kozmetolog Pervin<br />
Bulgak’ın üçüncü kitabı “Pervin’in Bahçesinden Güzellik<br />
İksirleri”, Pika Yayın etiketiyle raflarda yerini aldı.<br />
Pervin Bulgak, aile kökenlerinden gelen kişisel<br />
hikâyesiyle bütünleştirdiği güzellik, bakım ve sağlık<br />
reçetelerini samimi ve akıcı bir dille okurlarıyla<br />
paylaşıyor. Bulgak’ın cildimiz ve bedenimiz için bakım,<br />
peeling, krem, tonik, şifa içeren içecek tariflerinin<br />
yanı sıra kendi başucu formüllerini de aktardığı kitap,<br />
mekânlarda temizlik için doğal formülleri ve evcil<br />
hayvan dostlarımız için önerileri de içeren 143 reçetelik<br />
kapsamlı bir rehber.<br />
Estetik ve renkli illüstrasyonlarıyla da dikkat çeken<br />
kitabın sonunda, doğanın armağanı şifalı malzemelerin<br />
pratik bir kullanım rehberi olan bitki koleksiyonu<br />
(herbalium) ve tarif listesi yer alıyor.<br />
Siveno %100<br />
Doğal Kaş & Kirpik<br />
Serumu ile daha<br />
dolgun kaş ve<br />
kirpikler<br />
Kullanılan makyaj malzemelerinin içeriğindeki ağır<br />
bileşenler, uzun saatler makyajlı dolaşmak, makyaj<br />
temizlerken yeterince nazik davranmamak veya<br />
beslenme şeklinden dolayı kaş ve kirpikler zayıflamaya<br />
ve dökülmeye başlayabiliyor. Sentetik içeriklerin sebep<br />
olduğu zarara ve yıpranmaya karşı koruma sağlayan<br />
Siveno %100 Doğal Kaş & Kirpik Serumu, tamamen<br />
bitkisel içeriklerden aldığı güçle kaş ve kirpiklerinize<br />
daha dolgun ve hacimli görünüm sunuyor.<br />
Doğanın gücünü bilimle birleştirerek uzun ve<br />
dolgun görünüm için geliştirilen ürün, içeriğindeki<br />
Hint yağıyla kaş ve kirpiklerin güçlenmesine, susam<br />
yağıyla da kirpik ve kaşların dökülmeye karşı<br />
korunmasına destek veriyor. Cilt tarafından kolayca<br />
emilen ve yapışkanlık hissi bırakmayan argan yağı,<br />
zengin E vitamini içeriği sayesinde kaşların canlı<br />
ve gür görünmesine yardımcı oluyor. Üstelik özel<br />
damlalığı aracılığıyla kullanım kolaylığı sağlıyor.<br />
Sonbaharda cildinizi<br />
La Roche-Posay<br />
ile mutlu edin!<br />
Mevsim geçişleri, stres, güneşin zararlı ışınları gibi faktörlerden etkilenen ciltler, sonbaharda La Roche-<br />
Posay’nin güçlü ürünleri sayesinde korunuyor, tazeleniyor ve nemleniyor. Her mevsim etkisini gösteren<br />
güneşe karşı Anthelios Age Correct SPF50, yağlı ve akneye eğilim gösteren ciltlere tazelik katan Effaclar Jel<br />
ve çok kuru ciltleri rahatlatan Lipikar Baume AP+M Nemlendirici’yi cilt bakım rutininize ekleyebilirsiniz.<br />
Anthelios Age Correct SPF50<br />
Hava kirliliği ve oksidasyon gibi UV<br />
kaynaklı etkiler; koyu lekeler, kırışıklık ve<br />
elastikiyet kaybı gibi görünür ve görünmez<br />
hasarlara neden olabiliyor. Anthelios Age<br />
Correct SPF50, cildi korumanın yanı sıra<br />
klinik olarak kanıtlanmış sonuçlarla bu<br />
belirtilerin görünümünü azaltıyor. UV ışınları<br />
kaynaklı leke ve yaşlanma karşıtı etkisiyle<br />
yeni nesil bir güneş bakımı sunuyor. Ürünün<br />
renkli versiyonu Anthelios Age Correct<br />
Tinted Cream SPF50, hafif dokusuyla cildi<br />
24 saat boyunca nemlendiriyor.<br />
Effaclar Jel<br />
Yağlı ve akneye eğilim gösteren ciltler<br />
için uygun olan Effaclar Jel, kuruluk hissi<br />
yaratmadan cildi nazikçe temizliyor. Cildi<br />
kirden ve fazla yağdan arındırarak cilde<br />
tazelik hissi veriyor. Cilt ile uyumlu pH’a<br />
sahip Effaclar Jel, hassas ciltlerde de<br />
etkisini gösteriyor. Komedojenik olmayan<br />
ürün, yüksek toleranslı temizleme<br />
sağlıyor. Uzman içeriğiyle siyah noktaların<br />
görünümünü azaltmaya ve parlamayı<br />
kontrol altına almaya yardımcı oluyor.<br />
Lipikar Baume AP+M<br />
Nemlendirici<br />
Çok kuru ve atopiye eğilim gösterebilen<br />
ciltler için kaşıntı hissini azaltmaya<br />
destek veren Lipikar Baume AP+M, cilt<br />
mikrobiyomunu dengeliyor. Her yaşın<br />
kullanımına uygun olan ürün, çocukların<br />
daha rahat bir uykuya sahip olmalarını da<br />
sağlıyor. Ayrıca cilt bariyerini güçlendirerek<br />
cildi rahatlatıyor.<br />
10 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 11
V<br />
TREND<br />
Minimalizm<br />
artık cilt<br />
bakımında da<br />
trend<br />
Pandemiyle birlikte hayatımıza giren skinimalizm trendi, güzellik rutinini<br />
sadeleştirmeye odaklanıyor. Azın aslında çok olduğuna vurgu yaparak cilt<br />
bakımında ve kozmetikte olabildiğince az ürün kullanılmasını öneriyor.<br />
Melek Yazıcı<br />
Pandemiyle birlikte sık sık<br />
evlerimize kapandığımızda daha azla<br />
yetinmeyi öğrendik, rutinlerimizi<br />
değiştirdik, yerlerine başka alışkanlıklar<br />
geliştirdik. Pandeminin tetiklemesiyle<br />
jet hızıyla hayatımıza girenlerden biri<br />
de “skinimalizm” oldu. İngilizce “skin”<br />
(cilt) kelimesiyle minimalizm kavramının<br />
birleştirilmesiyle oluşturulan skinimalizm<br />
tanımı, azın aslında çok olduğuna vurgu<br />
yaparak cilt bakımında ve kozmetikte<br />
olabildiğince az ürün kullanmayı içeriyor.<br />
SkInImalIzmİ hep bİrlİkte<br />
yarattık<br />
Aslında pandemi döneminde<br />
pek çoğumuz farkına bile varmadan<br />
skinimalizmi uyguladık ve galiba bu<br />
akımı hep birlikte yarattık. Sonrasında bir<br />
trend olarak cilt bakımında yerini alması<br />
ise pek şaşırtıcı değil. Bunu nasıl yaptık?<br />
Her sabah iş yerine koşma telaşı ortadan<br />
kaldığından -eğer bir online toplantımız<br />
yoksa- çoğu zaman saçımızı şöyle bir<br />
toplayıp pijamalarımızla bilgisayarımızın<br />
başına oturduk, sosyal ortamlarda bir<br />
araya gelmek hayal olduğundan kimseyle<br />
görüşemedik, en büyük sosyalleşmemiz<br />
görüntülü telefon görüşmeleri haline<br />
geldi… Artık makyaj yapmamıza;<br />
fondötenleri, kapatıcıları, farları, rimelleri,<br />
rujları kullanmamıza, sonra bunları<br />
jellerle, köpüklerle, temizleme sularıyla<br />
çıkarmamıza hiç de gerek yoktu. Cilt<br />
bakımımıza verdiğimiz önem devam<br />
etse de bu noktada da ürün çeşitliliğini<br />
azalttık…<br />
İşte tüm bunlar zaten skinimalizmin<br />
özünü oluşturdu.<br />
Zamandan ve bütçeden<br />
tasarruf<br />
Bunun biraz öncesinde, 2019 yılının<br />
yaz aylarında Kore’den çıkıp yayılan, daha<br />
az kozmetik ve daha nitelikli cilt bakımı<br />
şeklinde özetlenebilecek “nomakeup” akımı<br />
vardı. Bu akım ve pandemi döneminin<br />
etkileri skinimalizmi iyice şekillendirmiş<br />
oldu. Yani artık hayatımızda daha doğal,<br />
daha sağlıklı ve daha az yorucu olduğu<br />
iddiasına sahip bir trend var. Skinimalizm,<br />
güzellik rutinini sadeleştirmeyi, daha iyi<br />
bir cilt için çalışmayı, çeşit çeşit ürünlerle<br />
cilde yükleme yapmak yerine az ve nitelikli,<br />
problem odaklı ürünlerle güzelliğe ve<br />
bakıma ulaşmayı, zamandan ve bütçeden<br />
tasarruf etmeyi öneriyor.<br />
SKINIMALIZM TRENDİNİ BENİMSEMEK İSTERSENİZ…<br />
l Cilt dokunuzun parlamasına izin vererek cildinizin doğal güzelliğini öne çıkartın. Bunun için çeşit çeşit ürün kullanmak yerine<br />
cildinizin bakımını en iyi yapacak az sayıda yüksek etkili ürüne odaklanın.<br />
l Cilt bakım ürünlerini büyüsüne kapıldığınız markalara, arkadaş önerilerine (vs) göre değil cildinizin ihtiyacına göre seçin,<br />
gerektiğinde bir dermatoloji uzmanından destek alın.<br />
l Ama tabii ki nemlendirici ve güneş koruyucu ürünler kullanmaktan, ayrıca maske yapmaktan vazgeçmeyin.<br />
l Sağlıklı beslenerek ve bol su tüketerek cildinizi içeriden de destekleyin.<br />
l Yüz yogasının etkisini azımsamayın.<br />
l Yüzünüzü ağır kapatıcılarla, fondötenlerle ve pudralarla “kapatmayın.”<br />
l Kapatıcıdan vazgeçmek sizin için çok zorsa hafif kapatıcı etkiyle birlikte nemlendirme özelliğine sahip BB kremleri tercih edin.<br />
l Makyajlı görünümden kurtulun ve makyajınızı çok hafif yapın. Çoğu zaman rimel, -cilt tonunuza yakın- ruj ve allık<br />
kombinasyonuyla yüzünüze biraz renk vermeniz yeterli olacaktır.<br />
l Makyajınızda tek bir noktaya odaklanın; örneğin, gözünüze veya dudağınıza.<br />
l Kozmetik ürünlerinizin kullanım alanlarını genişletin, minimum ürünle maksimum fayda sağlayın. Örneğin, tek rimeli hem<br />
kirpiklerinizde hem kaşlarınızda kullanın.<br />
12 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 13
V<br />
“Dermatoloji<br />
RÖPORTAJ<br />
ile<br />
kozmetolojiyi<br />
birlikte götürmek<br />
gerekiyor”<br />
Deri sağlığıyla ilgilenen dermatolojiden ufak dokunuşlarla estetik görünümü iyileştiren<br />
kozmetolojiye (kozmetik dermatoloji) uzanan ince ama pek uzun olmayan bir yol var.<br />
Dermatoloji uzmanı ve aynı zamanda kozmetolog olan Dr. Dilek Hasman Uçar,<br />
hem bu yolu hem de yeni yılı ışıl ışıl bir görünümle karşılamanın ayrıntılarını anlattı.<br />
Melek Yazıcı<br />
Meryem Bilici<br />
Dermatoloji nedir, nelerle ilgilenir?<br />
Dermatoloji, deri sağlığıdır. Bir insana<br />
dışarıdan baktığımızda gördüğümüz deri,<br />
saç ve tırnak gibi alanlar dermatolojiyi,<br />
yani deri hastalıklarını ilgilendirir.<br />
Ağzımızı açtığımızda gördüklerimiz de<br />
dermatolojiyle ilgilidir ama bunlarda çok<br />
derinlere girmeyiz.<br />
Kozmetoloji veya diğer ismiyle kozmetik<br />
dermatoloji ne anlama geliyor, hangi<br />
alanları kapsıyor?<br />
Kozmetoloji invazif olmayan,<br />
yani cerrahi işlem içermeyen, ufak<br />
dokunuşlarla estetik görünümdeki hataları<br />
düzeltebildiğimiz, saç ve cilt sağlığına<br />
destek olabildiğimiz bir alan. Örneğin,<br />
hastamızda saç dökülmesi var: Kendisinden<br />
saç dökülmesiyle ilgili tahlilleri istiyor<br />
ve tıbbı tedavisini veriyoruz ama PRP<br />
(hastanın kanının alınıp bazı işlemlerden<br />
sonra tekrar ona verilmesi) ve saç<br />
mezoterapisi gibi uygulamalarla sorununu<br />
takviye ediyoruz. İşte bu kozmetolojidir. Bir<br />
başka örnek vermek gerekirse… Cildinde<br />
lekeler ve açık gözenekler olan bir hastanın<br />
sorununu tıbbı krem ve haplarla çözebiliyor<br />
ama lazer de kullanabiliyoruz. Bize büyük<br />
bir artı sağlayan ve kozmetolojinin olmazsa<br />
olmazı olan lazer aracılığıyla sivilce<br />
izlerini, lekeleri, açık gözenekleri, ciltteki<br />
ton farklılıklarını ve gözaltı morluklarını<br />
düzeltebiliyoruz. Cildimize nem sağlayan,<br />
gözaltında, dudaklarda ve burunda yaşa<br />
bağlı ufak hacim kayıplarını düzelten<br />
dolgular ile göz çevresi ve alın bölgesindeki<br />
kırışıklıkları gideren botoks da bu alandaki<br />
önemli uygulamalarımızdan.<br />
“Altın vuruşumu lazerle<br />
yapıyorum”<br />
Kozmetoloji alanına nasıl girdiniz?<br />
İlk olarak peeling ile başladım.<br />
Asistanken muayene haricinde yaptığım<br />
ilk uygulama, hastanın cildinden ölü<br />
deriyi alıp daha sağlıklı ve parlak bir cilt<br />
elde ettiğimiz peeling’ti. Sonrasında lazere<br />
odaklandım, çünkü lazerle dermatolojik<br />
hastalıkların tedavisine çok fazla katkı<br />
sağlayabiliyorduk. Elimizde lazerin olması<br />
doğum sonrası lekeler, yaşa bağlı lekeler,<br />
yüzdeki kılcal damarlar ve kızarıklıklar gibi<br />
pek çok konuda çok büyük bir silahtı. O<br />
günden bugüne hastalarımı beslenmesinden<br />
yaşadığı çevreye, tercih ettiği kremlerden<br />
güneş koruyucusu kullanıp kullanmadığına<br />
kadar birçok noktada inceleyip bir bütün<br />
olarak ele alıyorum. Sonrasında altın<br />
vuruşumu lazerle yapıyorum; damarları<br />
yok ediyor, yüzdeki kırışıkları düzeltiyor,<br />
lekelerden kurtulmayı ve gözeneklerin<br />
tertemiz olmasını sağlıyorum. Tüm bunlar<br />
kozmetoloji sayesinde oluyor.<br />
Kozmetolojiyi tercih etme nedenleriniz<br />
nelerdi?<br />
Ben 20 yıldır dermatoloji uzmanıyım,<br />
son 11 yıldır da kozmetolojiyle<br />
ilgileniyorum. Bu süreçte hem hasta<br />
muayene etmek hem de kozmetolojiyle<br />
uğraşmak beni bir yol ayrımına itti.<br />
Hastalarımın da ağırlıklı olarak kozmetik<br />
beklentileri vardı. Süreçte kozmetolojinin<br />
hastalarımda çok önemli sorunları<br />
çözdüğünü, tıbbı tedavilerin yanında<br />
destekleyici olduğunu gördüm. Artık<br />
muayene yapmasam da bana gelen hastalara<br />
mutlaka bir dermatoloji uzmanı gözüyle<br />
yaklaşmayı sürdürüyor, işlemlerimi ise<br />
kozmetolog olarak yapıyorum. Saçının<br />
döküldüğünü söyleyen bir hastaya direkt<br />
olarak mezoterapi ya da PRP önermiyor<br />
veya leke problemiyle gelenlere hemen lazer<br />
yapmayı teklif etmiyorum. Hastanın bugüne<br />
kadar neler yaptırdığını öğrenip tıbbı<br />
tahlillerini soruyor, bunlar yapılmamışsa<br />
istiyorum. Dolayısıyla kozmetoloji alanında<br />
14 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 15
V<br />
RÖPORTAJ<br />
2022’Yİ DAHA IŞIL IŞIL BİR<br />
CİLTLE KARŞILAMAK İÇİN<br />
NELER YAPMALIYIZ?<br />
l “Covid 19 nedeniyle yoğun bir<br />
enfeksiyon dönemindeyiz. Herkese<br />
vitamin desteklerini mutlaka<br />
almalarını, bağışıklık sistemlerinin<br />
gücünü artıran ve antiaging olarak<br />
da onlara katkı sağlayan ürünleri<br />
kullanmalarını öneriyorum.<br />
l Uyku düzeni ve spor da çok önemli.<br />
Özellikle orta yaş grubunda olup spor<br />
yapan kadınların kas ve cilt yapılarını<br />
daha güzel buluyorum. Yaşamını<br />
ağırlıklı olarak evde sürdürenlerle ise<br />
biraz daha fazla uğraşıyoruz.<br />
l Sabah ve akşam cilt temizlenmeli,<br />
temizlenmiş bir cilt sonrası yatılmalı.<br />
l Herkes cilt tipine uygun bir<br />
nemlendiriciyi mutlaka kullanmalı,<br />
ayrıca gündüzleri dışarı çıkarken yaz<br />
kış demeden güneş koruyucularını<br />
sürmeyi ihmal etmemeli.<br />
l Çoğu kişi pahalı bir kremin en iyi<br />
krem olduğunu düşünüyor, aslında<br />
öyle bir şey yok. Önemli olan bir<br />
kremin içeriğini incelemek, bir<br />
doktordan cilt yapısına ve yaşa uygun<br />
ürünlerle ilgili tavsiye almak, markaya<br />
çok takılmamak, katkı maddeli<br />
ürünler yerine doğal ve sağlıklı,<br />
özellikle eczanelerde satılan ürünleri<br />
tercih etmek.<br />
l Cilt tipine ve yaşa uygun<br />
nemlendiricilerle birlikte cilt sağlığı<br />
için olmazsa olmaz peeling’lerin<br />
kullanılması da gerekiyor. Evde<br />
uygulanabilecek pek çok peeling<br />
çeşidi var. Kuru cildi olanlar kuru<br />
cilt maskelerini haftada bir iki defa<br />
uygulamalı, yağlı cilde sahip olanlar<br />
ise özellikle kil maskelerini tercih<br />
etmeli.<br />
l Cilt sağlığındaki önemli noktalardan<br />
biri de alkol ve sigara konusu; bunlar<br />
kesinlikle bırakılmalı.<br />
l Yeterli uykunun önemi de göz ardı<br />
edilmemeli.”<br />
20 yıllık bir dermatolog olmanın avantajını<br />
kullanıyorum. Başarılı olmamdaki en<br />
önemli sebep hastaları daha geniş bir açıdan<br />
bakarak kavramak, sorunların nedenini<br />
bulmak ve hastayla birlikte hareket etmek.<br />
Tabii ki bazen hastalarımız tahlilleri<br />
atlayıp direkt kozmetik kısma geçmek<br />
isteyebiliyor. Böylesi durumlarda<br />
uygulamanın eksik olabileceğini<br />
belirtiyorum. Çünkü belki de sorunun<br />
nedeni hormonal eksikliklerdir. Sonuç<br />
olarak dermatoloji ile kozmetolojiyi birlikte<br />
götürmek gerekiyor.<br />
“Nedene İnmeden başarı<br />
sağlayamazsınız”<br />
Kozmetoloji için “cildi güzelleştirme<br />
bilimi” tanımı yeterli mi?<br />
Bence yeterli değil. Kozmetolojinin<br />
hedeflerinden biri tıbbı tedavilerin yetersiz<br />
olduğu durumlarda PRP, ip ve lazer gibi<br />
uygulamalar yaparak hastayı sağlıklı bir<br />
cilde kavuşturmaktır. Tetkik kısmı kadar<br />
hastanın beslenme tarzı ve tıbbi hastalığının<br />
olup olmadığı da önemlidir.<br />
Çünkü sağlıklı bir cilde sağlıklı bir<br />
bedenle kavuşuruz. Esasen dermatolog<br />
olduğumdan hastalardan çok fazla tetkik<br />
isteyebiliyorum; şaşırıyorlar. Oysaki önce<br />
nedeni bulmak lazım. Nedeni bulmadan<br />
hastayı tedavi edemez, nedene inmeden ne<br />
dermatolojide ne de kozmetolojide başarı<br />
sağlayamazsınız. Belki de bu bakış açım,<br />
eğitim ve araştırma hastanesinden mezun<br />
olmamla ilgilidir.<br />
Günümüzde dermatolojinin daha<br />
çok bilinir ve tercih edilir olması,<br />
kozmetolojideki gelişmelerle bağlantılıdır,<br />
diyebilir miyiz?<br />
Evet, diyebiliriz. Ama kozmetolojide<br />
hastanın maddi olanağı ne yazık ki<br />
çok önemli. Maddi gücü olmayanların<br />
tedavileri yarım kalabiliyor. İleriki<br />
yıllarda kozmetoloji tedavileri eğitim<br />
ve araştırma hastanelerinde veya devlet<br />
hastanelerinde devlet koruması altında<br />
yapılabilirse ve deri hastalıklarının<br />
tedavisindeki önemli unsurlardan biri<br />
olarak kabul edilirse bu durum büyük<br />
bir çığır açacaktır. Şu anda sadece maddi<br />
gücü olan hastaları iyileştirebiliyoruz.<br />
Bu da birçok sektörde olduğu gibi bizim<br />
sektörümüzde de ehil olmayanların işin<br />
içine girmesine, cilt sağlığı sorunlarının<br />
kötüye kullanılabilmesine yol açıyor. Hiçbir<br />
eğitimi olmayan hatta doktor dahi olmayan<br />
kişiler, sadece maddi çıkarlar sebebiyle<br />
steril olmayan ortamlarda uygulamalar<br />
yapabiliyor. O yüzden de hastaların<br />
öncelikle doktorlarını seçmeleri çok önemli.<br />
Hastalara kozmetolojide deneyimli ve<br />
eğitimli doktorlardan, bu alanda yeterli<br />
hastanelerden yararlanmalarını öneriyorum.<br />
Sosyal medyada reklamları dönen, bir<br />
seansta herhangi bir sorunu çözebileceğini<br />
iddia eden ama hiçbir eğitimi olmayan<br />
kişilerin tuzağına da düşmesinler.<br />
“En çok İstedİğİm şey,<br />
hastaları genç yakalamak”<br />
Medikal estetik ile kozmetoloji aynı şey<br />
mi, yoksa aralarında fark var mı?<br />
Bir dermatolog, 6 yıllık tıp eğitimi<br />
üzerine 4-5 yıl süren dermatoloji<br />
eğitimi alıp ihtisas yapıyor. Bu süreçte<br />
kozmetolojiyle ilgili de gereken eğitimlerini<br />
alıyor. Medikal estetik hekimleri de 6<br />
yıl süren tıp fakültesi eğitimini başarıyla<br />
tamamlamış hekimlerdir. Medikal estetik<br />
hekimleri de ayrıca estetik uygulamalarla<br />
ilgili eğitimlerini alarak bu alanda<br />
uygulamalar yapmaktadır. Tüm alanlarda<br />
olduğu gibi kozmetik ve estetik alanlarda<br />
da yenilikler oldukça tüm hekimlerin<br />
eğitimlerine devam etmesi ve kendilerini<br />
geliştirmeleri gerekmektedir.<br />
Kozmetolojide saç sorunları önemli<br />
bir konu; bu başlık altında vitamin<br />
enjeksiyonlarından PRP’ye ve kök<br />
hücre tedavilerine kadar pek çok işlem<br />
yapabiliyoruz. Cilt konusunda ise<br />
gençleştirme, açık gözeneklerin tedavisi,<br />
leke ve sivilce tedavisi, altın iğne radyo<br />
frekans ve mezoterapi gibi uygulamalar<br />
mevcut. Botoks ve dolgu uygulamalarıyla<br />
birlikte yüz kaldırmada ip askı yöntemini<br />
de kullanıyoruz. Lazer de önemli, örneğin<br />
biz üç farklı lazer uyguluyoruz. Bu şekilde<br />
cilt gençleştirme yapıyor, ton farklarını<br />
gideriyor, dövmeleri siliyor, lekeleri,<br />
kızarıklıkları, kılcal damarları ve gözaltı<br />
bölgesini tedavi ediyoruz. Ben daha çok<br />
yüz bölgesinde çalışıyor olsam da vücut<br />
bölgesine yoğunlaşmış dermatologların<br />
varlığı yadsınamaz.<br />
Ama sonuçta yapabileceklerimiz ve<br />
yapamayacaklarımız var, elimizde de sihirli<br />
bir değnek yok. 30’lu yaşlardakilere göz<br />
çevresi botoksu yapıyor, kırışıklıklarını<br />
giderip kaşlarını hafifçe yukarı kaldırıyor,<br />
hafif bir dudak nemlendirme ve<br />
şekillendirme uyguluyoruz. 40’larda hacim<br />
ve volüm kayıpları olduğundan dolgular<br />
devreye giriyor; dolguyu özellikle ağız,<br />
burun kenarı, elmacık bölgesi ve gözaltına<br />
uyguluyoruz. 50’li yaşlarda ise alt yüz<br />
sarkmaları meydana geliyor, biz de ip<br />
askıları devreye sokuyoruz. Benim en çok<br />
istediğim şey, ise hastaları genç yakalamak.<br />
“MUTLU KADIN GÜZELDİR”<br />
“Son 11 yılda kozmetolojide edindiğim<br />
tecrübeyle Türk kadınlarının fedakâr ve<br />
özverili olmalarının yanında kendilerine<br />
daha az zaman ayırdığını söyleyebilirim.<br />
Oysa düzenli, sağlıklı yaşamda<br />
sevdiklerimize zaman ayırdığımız kadar<br />
kendimize, cilt, beden ve ruh sağlığımıza da<br />
dikkat etmemiz önemli. Çalışan, üreten ve<br />
düşünen kadın her zaman bakımlı olmayı<br />
da bilmeli, çünkü biz bunu hak ediyoruz.<br />
Bu nedenle mutlu kadın güzeldir ama<br />
unutmayalım ki güzel kadın da mutludur.”<br />
16 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 17
V<br />
KAPAK RÖPORTAJI<br />
“Medikal<br />
estetik<br />
bir yatırımdır”<br />
Medikal estetik işlemleri, 20 ila 50 yaş ve üstü aralığındaki<br />
kişilere uygulanabiliyor. Botoks, dolgu, mezoterapi ve dahası…<br />
Medikal Estetik Hekimi Dr. Seran Göçer, bir gençleştirme<br />
döngüsü olarak tanımladığı medikal estetiğin her yaşta<br />
işe yaradığına dikkat çekerek, “Medikal estetik bir yatırımdır,<br />
ileriki yaşlarınızda bugünkü görüntünüzden daha iyi durumda<br />
olmanızı sağlayacak tedaviler toplamıdır.<br />
Yıllar geçer ama siz yaş almazsınız, yaşınızdan<br />
daha iyi görünmeye devam edersiniz” diyor.<br />
Melek Yazıcı<br />
Meryem Bilici<br />
18 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 19
V<br />
KAPAK RÖPORTAJI<br />
“MEDİKAL ESTETİĞİ<br />
ÇOK SEVDİM, BANA ÇOK<br />
UYGUNDU”<br />
l “Doktor olmaya lise yıllarımda<br />
karar verdim. Tıp fakültesine<br />
1990’da girdim. Sonrası için aklımda<br />
çocuk, fizik tedavi ve dermatoloji<br />
gibi uzmanlık dalları vardı. Medikal<br />
estetiği hiç düşünmüyordum, çünkü<br />
yoktu!<br />
l Tıp fakültesinden mezun<br />
olduktan sonra hemen çalışmaya<br />
başlamam gerekti. Televizyonda<br />
program sunuculuğu, bir kanalda<br />
yöneticilik pozisyonu derken çalışma<br />
hayatı beni uzmanlık sınavına<br />
çalışmaktan alıkoydu. Ardından<br />
mezoterapiyle ilgilenen bir hocayla<br />
tanıştım. Bu konu o sırada, yani<br />
2000 yılında henüz çok yeniydi.<br />
Konuyu o kadar sevdim ki bu<br />
hocayla çalıştım.<br />
l Ardından eğitim almak için<br />
Fransa’ya gittim, çünkü Türkiye’de<br />
mezoterapiyle ilgili eğitim şansı çok<br />
azdı. Paris Tıp Fakültesi’nde eğitim<br />
aldım. Ayrıca mezoterapi tekniğini<br />
tanımlamş, geliştirmiş olan Dr.<br />
Michel Pistor’un öğrencisi oldum<br />
ve o dönem Fransa Mezoterapi<br />
Derneği’nin başkanı olan Dr. Jacques<br />
Le Coz’un eğitimlerine katıldım.<br />
l İstanbul’a dönerek medikal<br />
estetik konusunda çalışmaya<br />
başladım. Bugünkü gibi workshop’lar<br />
ve webinar’lar olmasa da her tür<br />
yeni bilgiye ulaşmak için çok çaba<br />
harcadım. Bu arada İtalya’nın Milano<br />
şehrindeki bazı kongrelere katıldım.<br />
Sonuç olarak 2003 yılı itibariyle ilk<br />
muayenehanemi açtım. Medikal<br />
estetiği sonradan seçtim ama çok<br />
sevdim, çünkü bana çok uygundu.”<br />
Bize medikal estetiğe bakış açınızdan söz<br />
eder misiniz?<br />
Benim medikal estetikteki bakış açım<br />
doğallık. Amacım hastam eğer gençse bunu<br />
elinde tutabilmesini, ileri yaşlardaysa yeniden<br />
gençliğini kazanmasını sağlamak ama bunu<br />
“başkalaştırmadan” yapmak. Yıllardır doğal<br />
uygulamalar ve insanı başkalaştırmayan<br />
işlemler yaptığımdan artık hastalarım bunu<br />
bilerek, Dr. Seran Göçer protokolü için bana<br />
geliyor.<br />
Zaten en sevdiğim şey bütünsel bakış<br />
açısı. Sadece kaşı kaldırıp dudağı büyütmek<br />
yerine cildi gençleştiriyor, cilde yatırım<br />
yapıyor, yüzde volüm eksiklikleri veya<br />
deformitiler varsa onları geri döndürüyor,<br />
uygulamaları kombine ediyorum. Yaşa göre<br />
beslenme, gıda takviyeleri ve sağlık açısından<br />
da hastalarıma ihtiyaçları olan noktalarda<br />
destek oluyorum. Çünkü genç görünmek,<br />
güzellik ve estetik bir bütün. Ayrıca bu bir<br />
süreç, her şey bir anda yapılmıyor. Süreci<br />
birlikte planlayıp yönetiyoruz. Minimum<br />
üç ay sürüyor, sonrasında da koruma<br />
programına geçiyoruz. Yüzümüzün bir<br />
bölgesini bir takıntı haline getirdiysek<br />
bence bu gençleşmek ya da güzel olmak<br />
anlamına gelmiyor, bunun altında başka<br />
sorunlar yatıyor. Böyle durumlardaysa uzun<br />
uzun konuşarak hastalarımı vazgeçirmeye<br />
çalışıyorum.<br />
En ideal doktor-hasta iletişimi nasıl olmalı?<br />
Doktor-hasta iletişimi çok önemli.<br />
Bütün doktorlar için önemli ama bizim<br />
sektörümüzdekiler için daha da önemli.<br />
Çünkü bizim hastalarımız aslında hasta<br />
değiller, yani sağlıkları yerinde. Ama daha iyi<br />
ve genç görünmek arzusundalar, yaşlanmayan<br />
ruhlarının yaş alan bedenlerine eşlik etmesini<br />
istiyorlar. Ruh ve beden dengesini kurabilmek<br />
için hastayla iletişimimiz çok iyi olmalı. Nasıl<br />
tedaviler yaptığımı çok iyi anlatıp hastamı da<br />
çok iyi dinliyorum, eğer benden istedikleriyle<br />
benim yapabileceklerim uyuşmazsa ortaya<br />
mutsuzluk çıkacaktır, sonuç ne kadar iyi<br />
olursa olsun. Yaptığımız işlerde anlaşmak<br />
zorunda olduğumuzdan hastamla ilk<br />
görüşmede 40-45 dakika konuşuyorum,<br />
onun kişilik analizini yapmaya çalışıyorum.<br />
Ufak ufak işlemlere başladıktan sonra<br />
aramızda güvene ve saygıya dayalı bir bağ<br />
oluşuyor. Bazı hastalarımla neredeyse 15-20<br />
yıldır devam eden bir bağımız var, bunun<br />
sebebi de birbirimizi çok iyi anlıyor olmamız.<br />
İşimizin güzel tarafı da bu bağ kurulduğunda<br />
arkadaş ve dost olmamız, birbirimizin<br />
hayatına dokunmamızdır.<br />
“İdeal başlangıç yaşı dİye bİr<br />
şey yok”<br />
Medikal estetikte hastaları yaş bazında nasıl<br />
gruplandırıyorsunuz?<br />
Hastalarımızı 10’lu yıllar halinde, 20, 30,<br />
40, 50 yaş ve üstü olarak gruplandırıyoruz.<br />
İdeal başlangıç yaşı diye bir şey yok.<br />
Doğuştan gelen ve kişiyi gencecik yaşında<br />
çok yorgun gösteren alt göz kapağı<br />
morlukları, ergenlik döneminden kalan<br />
akne izleri, sivilceler, lekeler gibi mutlaka<br />
düzeltilmesi gereken sorunlar varsa<br />
bunları 17-18 yaşından itibaren tedavi<br />
etmeye başlayabiliyoruz. Eskiden 20’li<br />
yaşlar grubumuzda yoktu ama artık bu yaş<br />
grubunda çok fazla hasta başvuruyor bize.<br />
Ciltlerine yatırım yapmak, nemlendirmek,<br />
özel bakım ve kremler kullanmak istiyorlar.<br />
Elbette, “Hocam, kaşımın veya burnumun<br />
ucu bir tık kalkabilir mi, dudağımın kenarı<br />
bir tık dolgun olabilir mi?” şeklinde estetik<br />
amaçlı talepleri de oluyor. Onlara oranlarla<br />
ilgili beklentilerini karşılayacak küçük<br />
uygulamalar yapıyorum. Ama herhangi bir<br />
konuyu takıntı haline getiren biri varsa kaşını<br />
bir tık kaldırmanın onu daha güzel ve genç<br />
yapmayacağını, zaten 20’sindeki bir insanın<br />
çok genç ve güzel olduğunu uzun uzun<br />
anlatıyorum.<br />
Gençleştirme anlamında cilt yatırımı hangi<br />
yaştan itibaren yapılmalı?<br />
Bunun ideal yaşı 30 yaş ve sonrası. Burada<br />
bizi yönlendiren faktör ise cildin kolajen<br />
üretimi. Cildin kendini gençleştirme ve tamir<br />
gücü 24 yaşına kadar ön planda. 24-30 yaş<br />
arasında ise bir platomuz var. 30’dan sonra<br />
kolajen üretimi azalmaya başlıyor. 30 yaş<br />
sonrasında da kişi hâlâ çok genç ama hem<br />
kadınlar hem erkekler bu yaştan itibaren cilt<br />
yatırımına başlamalı. 30’lar ve 40’lar, 50 yaş<br />
sonrasında oluşacak deformiteler için çok<br />
doğru yatırım dönemleri.<br />
Tabii ki 40’lı yaşlar da genç, güzel ve hoş<br />
olduğumuz, bununla birlikte yüzümüzdeki<br />
ve cildimizdeki değişimin başladığı yaşlar.<br />
Cilt parlaklığı azalıp matlık ortaya çıkıyor,<br />
ince kırışıklıklar görünür hale geliyor,<br />
dinamik kırışıklıklar mimik yapmadığımızda<br />
da belli oluyor, dudağın kenarından çıkan<br />
çizgiler aşağı doğru iniyor ve yüz ovalimiz bir<br />
miktar değişiyor.<br />
50 yaş ve sonrasında ise eğer o güne kadar<br />
hiçbir uygulama yaptırmamışsak yüz ovalimiz<br />
bir miktar bozulmaya başlıyor. Genetik<br />
faktörler, cildimizin kuru veya yağlı olması,<br />
kendimize nasıl baktığımız çok önemli olsa<br />
da genel anlamda ince kırışıklıklar artıyor,<br />
dinamik kırışıklıklar yerleşiyor, çene altı da<br />
keskinliğini kaybediyor.<br />
Medikal estetik işlemleri öncesinde 40’lı ve<br />
50’li yaş gruplarındaki hastalardan bazı<br />
tetkikler istiyor musunuz?<br />
İstiyorum, bu önemli bir konu çünkü.<br />
20’li ve 30’lu yaşlardaki hastaların işlemlerini<br />
konuşup anlaşarak yapıyorum. Ancak 40,<br />
50 yaş ve üstü hastalardan yüz, boyun ve<br />
ellerindeki deformitelerin yanı sıra genel<br />
anlamda sağlık durumlarını da dinliyorum.<br />
Çünkü beslenme düzeni, hormonlar,<br />
vitamin ve elementlerdeki eksiklikler bizim<br />
estetik sorunu sandığımız sorunları ortaya<br />
çıkarabiliyor. Örneğin, leke sorunuyla gelen<br />
bir hastanın demir veya tiroid hormonu<br />
bozukluğu olabiliyor. Bu nedenle tek taraftan<br />
bakmamalısınız. Bu yaş gruplarında olup<br />
leke, iz, damar gibi bir sorunla gelen hastaya<br />
sadece estetik tedavi yaparsanız hakikaten<br />
başarısız olabilirsiniz. Hasta menopoz<br />
dönemi veya sonrasında mı, gıda takviyesine<br />
ihtiyacı var mı, demir, B kompleks vitamin,<br />
D vitamini, çinko, folik asit eksikliği var<br />
mı?.. Hepsini önemsiyor ve bu tarz tetkikleri<br />
istiyorum. Pandemi dönemi bizi bunları<br />
daha da çok önemsemeye itti, çünkü<br />
bağışıklığı ne kadar desteklersen hastan o<br />
kadar genç, sağlıklı ve iyi olur. Ben aynı<br />
zamanda tamamlayıcı tıp uzmanıyım ve<br />
medikal estetik uygulamalarını tamamlayıcı<br />
tıpla birleştiriyorum. Bağışıklığını<br />
desteklediğiniz ve hücre tamir mekanizmasını<br />
güçlendirdiğiniz hastalara yaptığınız dolgu,<br />
botoks ve mezoterapi işleminin başarısı ve<br />
kalıcılığı artıyor.<br />
“MEDİKAL ESTETİK HER YAŞTA İŞE<br />
YARAR”<br />
Medikal estetik işlemleri 60 yaşında da işe<br />
yarıyor mu, yoksa bu yaştan sonra işin içine<br />
cerrahi yöntemler mutlaka girmeli mi?<br />
Medikal estetik bir gençleştirme<br />
döngüsüdür. Hasarlı kısmı alıp alttan canlı,<br />
iyi, kaliteli ve genç bir cilt çıkarırsınız. Ayrıca<br />
medikal estetik her yaşta işe yarar. Ama bu<br />
noktada neler yapabileceğinizi hastanızla<br />
BEST MODEL BİRİNCİSİ VE GÜZELLİK YARIŞMASI FİNALİSTİ OLMUŞTU<br />
1993’ün Best Modeli ve 1994 Türkiye Güzellik Yarışması’nın finalistlerinden biri olan Dr. Seran<br />
Göçer, bu yarışmaların kendisine kattıklarını şu şekilde özetliyor: “Ben 90’ların başında bir yandan tıp<br />
fakültesinde okurken, öte yandan profesyonel olarak modellik ve mankenlik yapıyordum. Ajansımızın<br />
sahibi bu tür yarışmalara katılmanın önemli olduğunu düşünüyordu, beni ikna etti. İyi ki ikna etmiş<br />
ve katılmışım. O zamanlar farkında değildim ama bugün bana pek çok şey kattığını biliyorum. Çünkü<br />
vizyonunuzu genişletiyor, iyi ve yeterli hissetmenizi sağlıyor, özgüveninizi artırıyor, kendinizi daha iyi<br />
ifade etme yeteneğinizi geliştiriyor. Sonradan bunları mesleğimde çok kullandım. Modellik bittikten<br />
sonra televizyonculuk, sonra da medikal estetik başladı. Karşındakiyle anlaşabilmenin, iyi iletişim<br />
kurabilmenin, ne yaptığını ve kendini anlatabilmenin çok değerli olduğunu gördüm.”<br />
20 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 21
V<br />
KAPAK RÖPORTAJI<br />
dürüstçe paylaşmalısınız. Hem o güne kadar<br />
hiçbir medikal işlem yaptırmamış hem<br />
de beklentisi çok yukarıda olan 60 yaş ve<br />
sonrasındaki bir hastaya yapabileceklerinizin<br />
sınırını çok net çizmelisiniz. Eğer istekleri sizi<br />
aşıyor ve değişimi çok kısa sürede istiyorsa<br />
cerrahi yöntemleri önermelisiniz. “Ben estetik<br />
cerrahiyi kesinlikle düşünmüyorum, medikal<br />
estetik ne kadar iyileştirme yapacaksa<br />
kabulüm” diyen hasta içinse elimden<br />
geleni yaparım ve çok da güzel sonuçlar<br />
elde ederiz. Medikal estetik bir yatırımdır,<br />
ileriki yaşlarınızda bugünkü görüntünüzden<br />
daha iyi durumda olmanızı sağlayacak<br />
tedaviler toplamıdır. Yıllar geçer ama siz yaş<br />
almazsınız, yaşınızdan daha iyi görünmeye<br />
devam edersiniz.<br />
Estetik cerrahi ile medikal estetik<br />
uygulamaları hangi durumlarda kombine<br />
ediliyor?<br />
Diyelim ki; bir hastanın göz kapağı çok<br />
küçük veya göz çevresinde cilt gevşemesi var,<br />
sonuç olarak da bir cerrahi operasyon geçirdi.<br />
Bu tür operasyonların ardından mezoterapi ve<br />
lazer gibi medikal estetik uygulamalarla hem<br />
cerrahi işlem sonrasındaki izi çok daha iyi bir<br />
şekilde iyileştiriyor hem de cildin gençliğini<br />
ve kalitesini artırıyoruz. Bu örnekte olduğu<br />
gibi bazen tedaviyi kombine edip cerrahi<br />
ile medikal estetiği birlikte kullanıyoruz.<br />
Hastanın ihtiyacı ve beklentisi neyse ona göre<br />
davranıyoruz.<br />
Medikal estetikte üst yaş grupları için daha<br />
çok kristal içerikli dolgu mu kullanılmalı?<br />
Evet, öyle olmalı. Eskiden dolguların<br />
“HER ŞEYİ KENDİMDE DE<br />
KULLANDIM”<br />
“Medikal estetik önümüze ne serdiyse<br />
hepsinden yararlandım, hastalarıma<br />
uyguladığım her şeyi kendimde de<br />
kullandım. Mezoterapiye bayılır ve göz<br />
çevresi mezoterapisi dahil sık sık uygularım.<br />
Ultrason ve radyo frekans teknolojilerini<br />
de öyle. Yüzümde elbette ki dolgu var,<br />
hem hyalüronik asit hem de kristal içerikli<br />
dolguları kullanıyorum. Lazerle her kış<br />
yüzümü ve cildimi soyuyorum. Yani soyma,<br />
besleme, yaralama, germe gibi medikal<br />
estetiğin bizi sunduğu tedavilerin hepsini<br />
kombine olarak kendime uyguluyorum.<br />
Sadece bölgesel kilo tedavisinde<br />
yararlandığımız ultrasonla yağ parçalayan<br />
cihazımızı kullanmadım, çünkü bunun için<br />
yağ dokusunun bir buçuk santimin üzerinde<br />
olması gerekiyor; kilo kontrolü yaptığımdan<br />
bende böyle bir yağ dokusu yok. Kilo<br />
insanı yaşlandırır, kilo alıp vermek vücudu<br />
deforme eder ve cildin elastikiyetini bozar.<br />
O nedenle beslenmeye ve egzersize çok<br />
önem veriyorum.”<br />
çeşidi azdı, günümüzde ise elimiz o kadar<br />
genişledi ki! Sadece volüm ve nem verip<br />
yüzümüzü yeniden şekillendiren hyalüronik<br />
asit içeren dolguları çok sık kullanıyorduk,<br />
halen kullanıyor ve seviyoruz. Ancak cildin<br />
gerginliğini ve elastikiyetini yeterince<br />
artırmayan bu dolguyu 50 yaş ve üstündeki<br />
hastalarda kullandığımızda istediğimiz<br />
değişimi sağlayamıyorduk. Cildin kolajen<br />
sentezini tetikleyerek cildi geren, elastikiyeti<br />
artıran, gençleştiren, toparlayan, yüzü yukarı<br />
çeken kristal içerikli dolgular ortaya çıktıktan<br />
sonra daha başarılı sonuçlar almaya başladık.<br />
Her yaş grubu için kullanabilsem de özellikle<br />
50 ve 60 yaş grubunda kristal içerikli<br />
dolguları tercih ediyorum, bunu bazen<br />
tek başına bazen de hyalüronik asit içeren<br />
dolgularla kombine ederek kullanıyorum.<br />
“Tek bİr tedavİye takılıp<br />
kalmamak lazım”<br />
Dolguların yüzü büyüttüğüne dair<br />
yaygın bir kanı var. Siz bu konuda neler<br />
söyleyebilirsiniz?<br />
Dolgu işlemlerinin en çok korkulan tarafı<br />
tekrarlanarak yapıldığında ve yanlış teknikle<br />
uygulandığında yüzü büyütmesiydi. Yani<br />
orta yüz çok genişler, elmacık bölgesi yanlara<br />
ve öne doğru büyür, yüzde başkalaşma<br />
yaratabilirdi. Oysa bizim amacımız yüzü<br />
büyütmeden, genişletmeden yolumuza<br />
devam etmek. Kristal içerikli dolgularla<br />
mezoterapi içeriklerini kombine ettiğimizde<br />
başarımız artıyor. Özellikle ileri yaş<br />
gruplarında bunları cihaz teknolojileriyle<br />
de destekliyoruz. Böylece hastanın alt<br />
yüzünü daha dar ve daha gergin yapabiliyor,<br />
yüzü büyütmeden daha genç ve doğal bir<br />
görünüm sağlayabiliyoruz. Cilt yatırımı<br />
yapan kristal içerikli dolgular, yine cilt<br />
yatırımı yapan mezoterapi içerikleri ve cildi<br />
gerip toparlayan cihaz teknolojileri kombine<br />
edilir ve doğru teknik uygulanırsa bu tür<br />
sonuçlar söz konusu değil. Kombine tedavi,<br />
doğallık isteyenler için doğru bir yöntem.<br />
Başka biri olmadan gençliğinizi korumanızı<br />
sağlıyor. Tek bir tedaviye takılı kalmamak<br />
lazım. Sadece dolgu ve botoksla devam edip<br />
cilt yatırımları yapmaz, mezoterapiyi ve<br />
cihaz tekniklerini önemsemezseniz o zaman<br />
doğallık sınırında kalamazsınız, değişmeniz<br />
gerekir.<br />
Mezoterapinin başka ne gibi artıları var?<br />
Doğal ve genç görünmek istiyorsanız<br />
mezoterapiyi ihmal etmeyeceksiniz. Ancak<br />
şöyle bir durum var: Dolgu ve botoks kısa<br />
sürede yüzde bir form değişikliği yaratır<br />
ancak mezoterapi bunu bir seansta yapmaz.<br />
Yapar ama yapmaz.<br />
Çünkü mezoterapi bir değişim değil<br />
yatırımdır. Bir kere yapılmaz, minimum<br />
3-5 seans veya benim tercih ettiğim gibi<br />
8 seans halinde uygulanır. İkinci üçüncü<br />
haftadan sonra cildinizdeki değişim başlar,<br />
altıncı haftadan sonra kırışıklıklar azalıp<br />
cilt parlaklığı artar, sekizinci haftadan sonra<br />
elastikiyet artışı net bir şekilde görünür<br />
olur. Biraz sabır işidir. Çok sabırsız kişilere<br />
uygulanırken tekrar tekrar dönüp hatırlatmak<br />
ve kaygıları gidermek gerekir. Vakit açısından<br />
olduğu gibi bütçe açısından fedakârlık isteyen<br />
bir uygulamadır. Mezoterapi aynen egzersiz<br />
gibidir; düzenli egzersiz yapan bir vücut nasıl<br />
fit olursa düzenli cilt yatırımı yapılan bir cilt<br />
de genç ve elastik olur.<br />
ONUN ADI “POZİTİF GÜZELLİK”<br />
“Pozitif Güzellik” isimli kitabı 2018 yılında okurla buluşan Dr. Seran Göçer’in güzelliğin<br />
pozitifliğiyle ilgili söyleyecekleri var: “Güzelliğin pozitifi olur mu? Evet, olur. Kendini<br />
sevmek ve değer vermek, kendini olduğun gibi kabul etmek güzelliğin pozitif tarafı. Biz<br />
fiziksel olarak güzelliği oluştururken tabii ki bir şeyleri değiştiriyoruz ama pozitif yönde.<br />
Hastayı kendine rağmen değiştirmiyor, onu destekleyen uygulamaları seçiyor ve yaş<br />
alırken daha iyi görünmesini sağlıyoruz. ‘Kendimle barışığım, kendimi seviyorum ama yaş<br />
alırken var olan halimi korumak istiyorum’ şeklinde bir beklentisi olan hastayla çok iyi<br />
anlaşıyorum. Zaten kitabımın adı da tüm bunlardan dolayı ‘Pozitif Güzellik.’ Bence pozitif<br />
olmak doğuştan gelen bir olgu ama sonradan öğrenilmesi de mümkün. Kişi olgunlaştıkça,<br />
sahip olduklarının farkına vardıkça, çalışıp ürettikçe hayata daha olumlu bakmaya<br />
başlayabilir. Ben zaten uyumlu ve pozitif bir insandım ama şu an olduğum kadar dengede<br />
değildim. Yaptığın işten, durduğun yerden, ailene ve sevdiklerine kattıklarından mutluysan<br />
o zaman dengeni ve iç huzurunu buluyor, daha pozitif oluyorsun.”<br />
22 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 23
V<br />
ZOOM<br />
Eski çağların<br />
güzellik sırları<br />
Kadınlar bugün olduğu gibi geçmişte de hep daha güzel olmanın peşinden koştu ve bunu sağlamak<br />
için çeşitli yöntemler denedi. Bitkilerden, çiçeklerden, topraktan ve yağlardan yararlanarak<br />
ortaya koydukları yöntemlerin bir kısmı nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar ulaştı. Antik<br />
çağlardan daha yakın dönemlere uzanıp geçmişin güzellik sırlarının kapılarını aralıyoruz şimdi.<br />
Melek Yazıcı<br />
Pürüzsüz bir yüze ulaşmak için akıllıca ve absürt yöntemler<br />
Pürüzsüz bir yüz güzelliğine<br />
ulaşmanın yanı sıra kırışıklıklardan<br />
ve çeşitli lekelerden kurtulmak için<br />
geçmiş zamanlarda da pek çok yöntem<br />
uygulanıyordu. Tarihsel geçmişi 6.000<br />
yıl öncesine kadar uzanan, K ve E<br />
vitaminlerinin yanı sıra değerli mineraller<br />
içeren zeytinyağı ile cildi temizleme,<br />
sivilce ve lekelerden arındırma, siyah<br />
noktaları giderme, nemli tutma gibi<br />
özelliklere sahip olan kil, günümüzde<br />
olduğu gibi eskiden de baş tacıydı.<br />
Eski Yunan’da kadınlar yüzlerini<br />
zeytinyağıyla nemlendirir, ayrıca<br />
zeytinyağı ile balı karıştırarak yüz maskesi<br />
yapardı. Zeytinyağından cildi beyazlatmak<br />
için de yararlanır, bunun için zeytinyağı<br />
ile beyaz kurşunu karıştırıp bir macun<br />
elde ederlerdi. Kil ve çamur maskeleri<br />
yapar, vitamin ve mineral açısından<br />
son derece zengin olan aloe veradan da<br />
yararlanırlardı.<br />
Eski Roma dönemi kadınları için<br />
cildi nemlendiren ve besleyen bal, altın<br />
değerindeydi. Kırışıklıklarını gidermek<br />
içinse Arap zamkı, fasulye unu ve eşek<br />
sütünü karıştırıp yüzlerine sürerlerdi.<br />
Eski Mısır kadınları ise yüzlerini pırıl<br />
pırıl yapmak için safran, kırışıklıklarını<br />
gidermek için susam yağı, Hint yağı ve<br />
moringa yağından yaptıkları bir karışım<br />
kullanır, kil ve yumurta akını karıştırarak<br />
peeling yaparlardı.<br />
Eski Çin’de yaşayan kadınlar, yüzlerini<br />
nane yapraklarından elde ettikleri bir<br />
karışımla parlatır, sivilcelerini macun<br />
kıvamına getirdikleri maş fasulyesiyle yok<br />
eder, yeşim taşından silindirlerle yüzlerine<br />
masaj yaparak kırışıklıklarıyla savaşırdı.<br />
Yüz ve boyunlarını sıkılaştırmak için<br />
de yumurta beyazından yararlanırlardı.<br />
Eski Hindistan’da ise kadınlar yüzlerini<br />
Hindistan cevizi yağıyla nemlendirirdi.<br />
Daha yakın dönemlere geldiğimizde,<br />
örneğin Rönesans Avrupa’sında kadınların<br />
kırışıklıklarını gidermek amacıyla<br />
yüzlerini nilüfer ve süsen çiçeklerinin<br />
suyuyla yıkadıklarını görüyoruz. Rönesans<br />
dönemi kadınlarının peeling yöntemi ise<br />
çeşitli otları, çiçekleri, yağları ve kafuru<br />
karıştırıp yüzlerine sürmekti. Osmanlı<br />
kadınları ise gül suyuyla yüzlerine<br />
esneklik, canlılık ve nem kazandırır, kil<br />
maskesiyle de toksinlerden arındırıp<br />
sıkılaştırırdı.<br />
Ama bugün duyduğumuzda “Bu da<br />
olur mu?” diyeceğimiz yöntemler de söz<br />
konusuydu tabii ki. Örneğin Eski Mısır’da<br />
kadınlar, timsah gübresi ile eşek sütünü<br />
karıştırarak bir macun elde eder, bunu<br />
maske olarak yüzlerine uygulardı. Eski<br />
Roma’da ise bunun biraz farklı versiyonu<br />
yapılır, timsah gübresi ile çamur<br />
karıştırılırdı. Egzotik Hintli kadınlar da<br />
gübre ile idrarı karıştırarak sivilcelerinden<br />
kurtulurdu.<br />
24 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 25
V<br />
ZOOM<br />
Makyaj malzemelerinin bin bir elementi<br />
Geçmiş zaman kadınları yüzlerini<br />
renklendirmek için enteresan yöntemler<br />
tercih ederdi. Eski Mısır’da kadınlar,<br />
böcekleri ezip kil ile karıştırmak<br />
yoluyla allık rolü üstlenecek bir ürün<br />
oluştururdu. Pek çok hiyeroglifte<br />
gördüğümüz ihtişamlı gözleri, zümrüt<br />
tozuyla kristalize kayaların karışımından<br />
elde edilen boyayla sağlarlardı. Eski<br />
Romalı kadınlar, koyunun yağı ile<br />
kanını karıştırıp bir tür oje yapardı.<br />
Hindistan’daki kadınlar dudaklarına renk<br />
vermek için tembul yaprağı çiğnerdi,<br />
ancak tembul yaprağı dişlerini de<br />
çürütürdü.<br />
Güzelliğiyle nam salmış bir başka<br />
tarihi kahramanın, Truvalı Helen’in<br />
yurdu Eski Yunan’da soluk bir görünüm<br />
revaçta olduğundan kadınlar çok az<br />
makyaj yapardı. Japonya’da makbul olan<br />
bembeyaz tendi, bunu sağlamak isteyenler<br />
pirinç suyu kullanırdı. Ayrıca kaşlarını<br />
tamamen alıp kalın kaş çizerler, yüzlerini<br />
temizlemek içinse bülbül dışkısından<br />
yararlanırlardı. Çinli kadınların cilt<br />
beyazlatma aracı ise zerdeçaldı.<br />
Beyaz ve solgun tenin tercih edildiği<br />
bir başka dönem de İngiltere’de Kraliçe<br />
I. Elizabeth’in hüküm sürdüğü yıllardı.<br />
İngiliz kadınlarının beyaz ve solgun bir<br />
görünümü sağlama yöntemi yumurta akını<br />
yüzlerine sürmekti. Son derece absürt<br />
bir yöntemleri ise cildi beyazlatmada<br />
arsenik kullanmaları ve sonuç olarak<br />
zehirlenmeleriydi. Kaşları tamamen<br />
alma modası 17. yüzyıl İngiltere’sinde de<br />
hâkimdi, yerine fare derisinden yapılma<br />
kaş takmayı tercih ederlerdi. 18. yüzyıl<br />
Avrupa’sında kadınlar kapatıcı niyetine<br />
kurşun bazlı bir boya kullanır, sağlıklarını<br />
bilmeden riske atarlardı.<br />
Osmanlı döneminde de beyaz cilt<br />
makbul olduğundan, kadınlar cilt<br />
renklerini açmak için sık sık yüzlerine<br />
ve ellerine limon suyu sürerdi. Badem<br />
ve yaseminden yaptıkları macundan da<br />
yüzlerini beyazlatmak için yararlanırlardı.<br />
Gözlerinin etrafına sürme, kaşlarına<br />
ise rastık çeker, gül ve hibiskustan elde<br />
ettikleri karışımla yanaklarına renk verir,<br />
aynı karışımı suyla seyreltip ruj olarak<br />
kullanırlardı.<br />
Banyonun vücut bakımındaki vazgeçilmez cazibesi<br />
Ünlü Mısır kraliçesi Kleopatra’nın<br />
dillere destan güzelliği için pek<br />
çok yöntem kullandığını hepimiz<br />
duymuşuzdur. Süt banyosu onun en<br />
bilinen vücut bakım yöntemiydi; sütün<br />
içeriğindeki laktik asit, yumuşacık<br />
bir cilt yaratırdı. Vücudunu eşek sütü<br />
sabunuyla yıkar, onun keşfi olduğu iddia<br />
edilen ağdayla hem tüylerinden hem<br />
cildindeki ölü hücrelerden kurtulur,<br />
antiseptik ve antibakteriyel gül suyuyla<br />
cildini ışıldatırdı.<br />
Eski Yunan ve Eski Romalı<br />
kadınlar da vücut güzellikleri için<br />
banyonun gücünden yararlanırdı.<br />
Temizlenmenin yanı sıra toksinlerini<br />
ve ölü hücrelerini uzun banyo sefaları<br />
sırasında keselenerek atar, kimi zaman<br />
bitki banyoları yaparlardı. Hamam<br />
kültürü Osmanlı kadınları için de çok<br />
önemliydi. Onlar için hamam hem<br />
temizlenip güzelleşmenin hem de<br />
sosyalleşip eğlenmenin aracıydı. Ana<br />
malzemesi doğal bitkiler olan sabunlar<br />
ile keselenmenin eşlik ettiği hamam<br />
ritüellerinin sonunda vücutlarını mis<br />
kokulu esanslarla ovarlardı. Zeytinyağı<br />
ve çeşitli aromatik yağlarla cilt<br />
güzelliklerini korumaya çalışırlardı.<br />
Zaten tüm eski medeniyetlerde farklı<br />
malzemeler içeren yağlarla yapılan vücut<br />
masajları olmazsa olmazdı.<br />
Japon kadınlarının ölü hücrelerden<br />
ve selülitlerden kurtulma yöntemi ise<br />
vücutlarını deniz tuzuyla uzunca bir<br />
süre ovalamaktı.<br />
Sarı saç sadece bugünün takıntısı mı sanıyorsunuz?<br />
Sarı saç, eskiden de kadınların elde<br />
etmek için çaba harcadığı bir güzellik<br />
unsuruydu. Saç boyalarının olmadığı<br />
dönemlerde sirke kullanarak sarı<br />
saç elde etmeye çalışırlardı. Sonuçta<br />
saçları yanar ve dökülürdü. Eski<br />
Romalı kadınlar sirkenin yanı sıra<br />
safran ve altın tozundan yararlanarak<br />
saçlarını sarı yapmaya çalışırdı.<br />
Sarı saça Eski Yunan kadınları da<br />
düşkündü; sarı çiçekleri potasyumla<br />
karıştırıp saçlarını boyarlardı. Öte<br />
yandan parlak saçlara ulaşmak ve saç<br />
derisindeki problemleri yok etmek için<br />
elma sirkesi kullanırlardı.<br />
Eski Mısır’da kadınlar, inek kanını<br />
kaplumbağa kabuğu ve yağ<br />
ile karıştırıp saçlarına sürer,<br />
saçlarını yumuşatmak<br />
için bal kullanırlardı.<br />
Japonya’da ise güzelliğin<br />
göstergesi belin altına<br />
değin uzanan saçlardı.<br />
Rönesans döneminde<br />
uzun ve yuvarlak alın<br />
modasına uymak isteyen<br />
kadınlar, saçlarının ön kısımlarını tıraş<br />
eder, bununla yetinmeyip kirpiklerini<br />
tamamen alırlardı. 18. yüzyıl<br />
Avrupa’sında saç bakımından çok<br />
peruklara önem verilirdi. İnanılmaz<br />
zenginlikte ve büyüklükteki<br />
peruklar ve peruk süsleri,<br />
sımsıkı toplanıp eşarpla<br />
örtülmüş saçların üzerine<br />
itinayla yerleştirilirdi.<br />
Osmanlı kadınları upuzun saçlarını<br />
çeşit çeşit sabunlarla yıkar, sabunun<br />
yarattığı kuruluğu gidermek için<br />
çiçek suları ve bitki yağlarından<br />
yararlanırlardı. Saç bakımında çok sık<br />
kullandıkları bir başka<br />
ürün de şüphesiz ki<br />
kınaydı.<br />
26 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 27
V<br />
GÜZELLİK<br />
En eski<br />
bitkisel tıp ürünü:<br />
Aloe vera<br />
Aloe verayı eski Mısırlılar,<br />
“ölümsüzlüğün bitkisi” olarak<br />
tanımlamış, Kızılderililer ise<br />
ona “cennetin sihirli değneği”<br />
demiş. Bu özel bitki Sümerler<br />
tarafından da son derece değerli<br />
bulunuyormuş. Böylesine eski<br />
medeniyetlerin bilip olumladığı<br />
aloe veraya bugün de aynı<br />
derecede önem veriliyor. Çünkü<br />
binlerce yılın kıymetlisi aloe vera,<br />
cilt ve saç güzelliğini desteklemesi<br />
dahil bin bir marifete sahip.<br />
Melek Yazıcı<br />
Aloe vera öyle bir bitki ki eski Mısır’ın<br />
kraliçelerinden Nefertiti ve Kleopatra’nın<br />
bakım rutininde yerini aldı, toplum<br />
tarafından “ölümsüzlüğün bitkisi” olarak<br />
adlandırıldı; eski Yunan ve Roma’dan<br />
Hindistan ve Çin’e değin uzandı, Sümer<br />
tabletlerinde sindirime yardımcı özelliğiyle<br />
değer buldu; Amerika’nın yerlileri olan<br />
Kızılderililer tarafından ise “cennetin sihirli<br />
değneği, asası” olarak tanımlandı.<br />
Gerçek bİr nİmet<br />
Binlerce yıllık bir geçmişe sahip olan,<br />
bizim coğrafyamızda daha çok “sarı sabır”<br />
ismiyle tanınan, zambakgiller familyasının<br />
mensubu olup yaklaşık 400 farklı türü<br />
bulunan Afrika kökenli bitkinin böylesine<br />
dikkat çekici şekillerde tanımlanması tabii<br />
ki sebepsiz değil. Çünkü aloe vera, içerdiği<br />
mineraller, aminoasitler ve vitaminler<br />
açısından gerçek bir nimet. Yaprakları<br />
kırıldığında jelimsi bir özsuyu ortaya<br />
çıkıyor ve bu özsuyunda birbirinden değerli<br />
20 mineral, 18 aminoasit, 12 vitamin yer<br />
alıyor. Sonuç ise aloe veranın hem cilt ve<br />
saç güzelliğine hem de vücut sağlığına<br />
sunduğu sayısız katkı.<br />
Evİnİzde aloe vera<br />
yetİştİrİyorsanız…<br />
İşte tüm bu özellikler aloe verayı,<br />
kozmetik ürünlerinin vazgeçilmezi yapmış<br />
durumda. Şampuanlardan yüz kremlerine<br />
kadar neredeyse her tür ürünün içinde aloe<br />
verayla karşılaşmak mümkün.<br />
Bunun yanı sıra alove vera, dolgun<br />
yaprakları ve sadece görünümüyle bile<br />
sunduğu “iyilik” etkisiyle ev bitkisi<br />
olarak da baş tacımız. Evinizde aloe vera<br />
varsa mineral, vitamin ve aminoasit dolu<br />
özsuyuna anında ulaşabilme olanağınız da<br />
var demektir.<br />
Diyelim ki eliniz yandı; böylesi bir<br />
durumda aloe veranın bir yaprağını dipten<br />
uca doğru kesmeniz, şifalı özsuyuna<br />
kavuşmanız ve bunu direkt yanan bölgeye<br />
uygulamanız ancak birkaç saniyenizi<br />
alacaktır.<br />
Aloe veradan “içerek” de<br />
yararlanabilirsiniz. Bunun için bir bardak<br />
suya iki yemek kaşığı aloe vera özsuyunu<br />
katabilir, iyice karıştırıp içebilirsiniz. Ama<br />
bu karışımı, bir bağırsak sorununa sebep<br />
olmaması adına gün içinde bir seferden<br />
fazla tüketmemelisiniz.<br />
ALOE VERANIN<br />
VÜCUDA FAYDALARI<br />
l Bağışıklık sisteminin<br />
güçlenmesini destekler.<br />
l Metabolizmayı hızlandırır.<br />
l Enfeksiyon oluşma riskini<br />
düşürür.<br />
l Mikrop öldürücü etkisi vardır.<br />
l Kanser oluşumunu<br />
engelleyebilir.<br />
l Sindirim sistemini güçlendirir.<br />
l Bağırsakları temizleyip kabızlığı<br />
önler, bağırsak mantarlarına iyi<br />
gelir.<br />
l Mide rahatsızlıklarını azaltıp<br />
ülser, mide yanmaları ve<br />
hazımsızlık problemlerinin<br />
giderilmesine fayda sağlar.<br />
l Karaciğerin daha sağlıklı<br />
olmasına yardımcı olur.<br />
l Böbrekleri korur.<br />
l Kalp damar rahatsızlıklarına iyi<br />
gelir, damar tıkanıklığını engeller.<br />
l Kolesterolü dengeler.<br />
l Diyabete olumlu etkiler sunar.<br />
l Kemik erimesinin azaltılmasına<br />
yardımcı olur.<br />
l Ağızdaki yaraları ve iltihapları<br />
giderir.<br />
l Stresi azaltır.<br />
l Kilo verilmesini kolaylaştırır.<br />
l Detoks etkisine sahiptir.<br />
l Kaynatılıp içildiğinde astıma<br />
faydalıdır.<br />
l Sigara ve alkolün vücuda verdiği<br />
zararı azaltır.<br />
l Toksinlerin atılmasına sağlar.<br />
ALOE VERANIN CİLDE<br />
VE SAÇA FAYDALARI<br />
l Hücreleri yenileyip onararak<br />
cildin yaşlanmasını geciktirir,<br />
kolajeni artırır.<br />
l Cildi temizleyip bakımını yapar,<br />
nemlendirir.<br />
l Cildin elastikiyetini destekler.<br />
l Hızlı iyileştirme özelliğiyle yanık,<br />
yara ve böcek sokmaları üzerinde<br />
etkilidir.<br />
l Akne, mantar, sedef ve<br />
egzamanın da aralarında<br />
bulunduğu cilt enfeksiyonlarının<br />
hem oluşumunda hem tedavisinde<br />
olumlu etkilere sahiptir.<br />
l Uçukların iyileşmesine yardımcı<br />
olur.<br />
l Kan dolaşımını hızlandırıcı<br />
özelliğiyle selülit probleminin<br />
çözümüne katkı sunar.<br />
l Cildi ve saçları güneş ışınlarının<br />
zararlı etkilerinden korur.<br />
l Saç köklerinin dayanıklılığının<br />
artmasını desteklerken saçların<br />
sağlıklı uzamasını teşvik eder.<br />
l Saç kırıklarını azaltıp yıpranmış<br />
saçları canlandırır, parlatır.<br />
l Kepekleri yok eder.<br />
l Saç derisini iyileştirir.<br />
28 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 29
V<br />
RÖPORTAJ<br />
“Meme<br />
kadınsılık<br />
göstergesidir”<br />
Memenin dişiliği ve anneliği ifade ettiğini, ayrıca kadının psikolojisini<br />
en çok etkileyen organ olduğunu belirten Plastik, Rekonstrüktif ve<br />
Estetik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Serkan Sayılıkan ile genelde<br />
meme, özelde ise meme küçültme ameliyatları hakkında konuştuk.<br />
Çok büyük memelerin çeşitli sorunları beraberinde getirdiğini<br />
vurgulayan Op. Dr. Serkan Sayılıkan, meme küçültme ameliyatı<br />
sonrasında kadınların estetik bir meme görünümüne kavuşmakla<br />
birlikte fiziksel rahatlama ve özgüven artışı yaşadığını da söyledi.<br />
Melek Yazıcı<br />
Meryem Bilici<br />
Meme estetiğinin kadınların en çok tercih<br />
ettiği ameliyat olduğunu söyleyebilir<br />
miyiz?<br />
Türkiye’de en çok tercih edilen iki<br />
ameliyattan biri meme, diğeri de burun<br />
estetiğidir. Bu iki ameliyatın sıralaması<br />
bölgelere bağlı olarak değişebiliyor. Bizim<br />
kliniğimiz Adana’da; biz bu bölgede en<br />
çok burun estetiği, ikinci olarak da meme<br />
estetiği ameliyatlarını yapıyoruz.<br />
Meme güzelliğinin estetik kaygıların yanı<br />
sıra psikolojik ne gibi nedenleri var sizce?<br />
Kadınların en güzel gözükmesini<br />
istediği vücut bölgelerinden biri<br />
memeleridir. Meme kadınsılık göstergesidir,<br />
dişiliği ve anneliği ifade eder. Bir kadının<br />
psikolojisini organları içinde en çok<br />
memeleri etkiler. Dudaktan basene kadar<br />
başka hiçbir bölge kadınsılığı bu kadar<br />
yoğun hissettirmez. Sadece görsellik değil,<br />
görselliğin getirdiği psikolojik destek de<br />
söz konusu. Bu yüzden estetik açıdan güzel<br />
ve yeterli dolgunluktaki memelere sahip<br />
olmak her kadın için önemli.<br />
“Kadınlar cİddİ bİr özgüven<br />
kazanıyor”<br />
Meme estetiği ameliyatı yaptırmış<br />
kadınların duygu durumunda neler<br />
değişiyor, gözlemlerinizi paylaşabilir<br />
misiniz?<br />
30 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 31
V<br />
RÖPORTAJ<br />
Meme estetiği ameliyatı yaptıran<br />
kadınlar ciddi bir özgüven kazanıyorlar.<br />
Ameliyattan sonra kliniğimize tekrar<br />
geldiklerinde kıyafetlerinin ve saçlarının<br />
değiştiğini, duruşlarının bile farklılaştığını<br />
gözlemliyorum. Kesinlikle daha mutlu ve<br />
daha özgüvenli olduklarını söyleyebilirim.<br />
Meme estetiği ameliyatının kaç türü var?<br />
Meme büyütme, küçültme ve<br />
dikleştirme olarak üç başlık altında<br />
ameliyat yapıyoruz. Meme büyütmede<br />
sentetik dolgu, yağ enjeksiyonu ve silikon<br />
protez ile büyütme teknikleri vardır. Çok<br />
ciddi sıkıntılar yarattığından sentetik<br />
dolguları önermiyor ve kullanmıyoruz.<br />
Yağ enjeksiyonu tekniği kullanılabilir<br />
olsa da yağ erime riski taşıyor ve uzun bir<br />
kalıcılık vadetmiyor. Şu anda dünyada en<br />
çok kullanılan teknik olan silikon protezle<br />
meme büyütme yöntemini tercih ediyoruz.<br />
Sorun memenin büyüklüğü olduğunda<br />
ise yapılabilecek en iyi uygulama meme<br />
küçültme ameliyatıdır. Meme sarkıksa da<br />
dikleştirme ameliyatı gerçekleştiriyoruz.<br />
Meme hem küçük hem sarkıksa meme<br />
dikleştirme ve büyütme ameliyatlarını aynı<br />
anda uyguluyoruz.<br />
“Memelerİnİ saklama İhtİyacı<br />
duyuyorlar”<br />
Meme estetiği dendiğinde akla daha<br />
çok küçük memeler ve meme büyütme<br />
ameliyatı geliyor, meme küçültme<br />
ameliyatlarından daha az söz ediliyor.<br />
Oysa çok büyük memelere sahip olmak<br />
epeyce sorunu beraberinde getiriyor, değil<br />
mi?<br />
Kesinlikle. Çok büyük memeler fiziksel,<br />
psikolojik ve estetik açıdan sorunlara sebep<br />
olabiliyor. Fiziksel olarak boyun, sırt ve<br />
omuz ağrılarını getiriyor, sutyen askıları<br />
omuzları kesiyor, ileri yaşlarda boyun<br />
fıtığına kadar giden sorunlar yaşanıyor.<br />
Meme altında pişik, terleme ve koku<br />
oluşuyor.<br />
Büyük memeli kadınlar olduklarından<br />
daha kilolu göründüğünden estetik açıdan<br />
kendilerini rahatsız hissedebiliyorlar.<br />
Kocaman bir yazı geçirip denize girmeyen<br />
hastalarımız bile oluyor. Çünkü memelerini<br />
saklama ihtiyacı duyuyorlar, özgüvenleri<br />
azalıyor ve psikolojik bazı sorunlar<br />
hayatlarında yer bulabiliyor. Elbise<br />
seçiminde bile zorlanıyorlar, örneğin<br />
bir kıyafetin altı oluyor, üstü olmuyor.<br />
Memelerini küçülttüklerinde ise estetik bir<br />
görünüm kazanmakla birlikte fiziksel ve<br />
psikolojik rahatlama da yaşıyorlar.<br />
Meme küçültme ameliyatından önce ne<br />
gibi analizler yapılıyor?<br />
Öncelikle hastanın ailesel bir meme<br />
hikâyesinin olup olmadığının sorgulanması<br />
lazım. Eğer bu varsa hasta 20 yaşında bile<br />
olsa meme ultrasonu istiyoruz. Bunun<br />
dışında kan tetkikleri, akciğer grafisi, EKG,<br />
şu anda korona döneminde olduğumuzdan<br />
PCR testi yaptırıyoruz.<br />
Hastanın yaşına bağlı olarak mamografi<br />
tetkiki yaptırıyoruz. Gerekli görürsek<br />
meme MRI tetkiki yaptırıyoruz. Ameliyat<br />
öncesinde hastayı detaylı muayene<br />
ediyoruz. Muayenede memenin yapısını,<br />
boyutunu, meme başı pozisyonunu,<br />
sarkıklığını değerlendiriyoruz. Tabii ki<br />
hastanın psikolojik olarak ameliyata hazır<br />
olması da çok önemli. Hasta ameliyat<br />
olmayı gerçekten istiyor mu, yoksa<br />
ebeveynlerinin veya eşinin ısrarıyla mı<br />
rıza gösteriyor? Hasta istiyor ve psikolojik<br />
açıdan hazırsa ameliyatı yapıyoruz.<br />
“Amelİyat ortalama olarak<br />
İkİ buçuk saat sürüyor”<br />
Meme küçültme ameliyatını nasıl<br />
gerçekleştiriyorsunuz?<br />
Memenin büyüklüğü ve sarkıklık<br />
derecesi, küçültme işlemi için seçilecek<br />
ameliyat yöntemini belirliyor. Orta<br />
boyuttaki ve sarkıklığı az olan memelere<br />
sahip hastalara meme başından aşağı<br />
doğru dikey bir iz bırakacak olan vertikal<br />
teknik uyguluyoruz. Ters T şeklinde iz<br />
bırakan uygulamaları, çok büyük memeleri<br />
küçültmede değerlendiriliyoruz. Ameliyat<br />
genel anestezi altında, ortalama olarak iki<br />
buçuk saat sürüyor.<br />
Bu ameliyatın riskleri nelerdir?<br />
Meme küçültme ameliyatında en sık<br />
karşılaştığımız riskler, ameliyat sonrasında<br />
kanama ve enjeksiyon riskleri. Maalesef<br />
dünyanın her yerinde bu riskler var. Ayrıca<br />
memede kapsül oluşumu, ağrı, sertlik ve<br />
asimetri yaşanabiliyor.<br />
“DAHA ALTIN ÇAĞIMIZA GELMEDİK”<br />
l “Ben plastik cerrahiyi niye sevdim? Çünkü bu uzmanlık alanında işin çoğu size bağlı<br />
ve sanatsal yönü çok güzel. Birçok şey sizin yaratıcılığınıza kalıyor. İşin size, sanatsal<br />
yönünüze ve yeteneğinize kalması daha büyük haz veriyor bana. Plastik cerrahinin en çok<br />
hoşuma giden tarafı bu.<br />
l Plastik cerrahinin önü çok açık. İnsanlar bu konuda bilinçleniyor ve talepleri artıyor.<br />
Bununla birlikte toplum tarafından kabul edilmeyen, daha doğrusu bilinmeyen öyle çok<br />
işlem var ki! Daha altın çağımıza gelmedik.”<br />
“Amelİyat İzİ yavaş yavaş<br />
soluyor”<br />
Peki, ameliyat izi kalıyor mu?<br />
Ameliyat izi, memenin büyüklüğüne<br />
göre değişebiliyor. Meme çok büyük<br />
değilse meme başından, kahverengi ile<br />
beyazın birleştiği yerden küçültebiliyoruz.<br />
Meme çok büyükse o zaman ameliyat izi,<br />
kahverengi ile beyazın etrafında ve ayrıca<br />
dik olarak memenin altına doğru oluyor.<br />
Fakat meme tabanı çok geniş ve meme de<br />
çok büyükse bu sefer iz, kahverengi ile<br />
beyazın etrafında ve aşağıda ters T şeklinde<br />
oluyor. Bu iz bikini hattının içinde kalıyor.<br />
Ameliyat izi ilk üç ay kırmızı renkte olup<br />
üçüncü aydan sonra yavaş yavaş solmaya<br />
başlıyor.<br />
Nihai kalıcılığı görebilmemiz bir buçuk<br />
yılı bulabiliyor. İzin ne kadar kalabileceği<br />
kişinin genetik yatkınlığına, sigara kullanıp<br />
kullanmadığına ve ameliyat sonrasında<br />
ize yönelik vereceğimiz tedavileri düzenli<br />
uygulayıp uygulamadığına bağlıdır.<br />
Ameliyat sonrasında iyileşme süreci nasıl<br />
ilerliyor?<br />
Ben meme büyütme ya da küçültme<br />
yaptığım hastalarımı bir gece hastanede<br />
tutuyorum, ardından bir hafta kadar<br />
istirahat etmesini istiyorum.<br />
Üç gün sonra duş almasına müsaade<br />
ediyorum. Hasta, birinci haftadan sonra<br />
yavaş yavaş sosyal hayatına dönebiliyor,<br />
araç kullanabiliyor. Ama özellikle pilates,<br />
tenis gibi ağır sporları 6-8 hafta kadar<br />
yasaklıyorum.<br />
Meme küçültme ameliyatının hangi yaştan<br />
itibaren yapılması daha doğru olur?<br />
Ameliyat için en uygun yaş, büyüme<br />
ve gelişmenin tamamlandığı 17 yaş ve<br />
sonrasıdır.<br />
“MEMEDEKİ TEK<br />
SORUN SARKIKLIK İSE<br />
DİKLEŞTİRME AMELİYATI<br />
YAPIYORUZ”<br />
l “Hasta doğum yapıp emzirmişse,<br />
aşırı kilo alıp vermişse, ergenlik<br />
döneminden itibaren sarkık<br />
memelere sahipse meme<br />
dikleştirme ameliyatı yapabiliyoruz.<br />
l Bu ameliyatta meme başını,<br />
meme altı süt kanallarını ve meme<br />
dokusunu en iyi koruyabilecek<br />
tekniği seçiyoruz. Buna rağmen süt<br />
kanallarının zarar görme riski vardır.<br />
Hasta gebe kalmayı düşünüyorsa,<br />
böyle bir riskin olduğunu yani<br />
bebeğine süt veremeyebileceğini<br />
açıklıkla belirtiyoruz.<br />
l Dikleştirme ameliyatı sayesinde<br />
sarkmaları gidererek daha diri ve<br />
estetik memeler ortaya çıkarıyoruz.<br />
Ama bu ameliyat memenin hacmini<br />
artırmıyor. Yani hastanın yeterli<br />
meme dokusuna sahip olup olmadığı<br />
son derece önemli. Yeterli meme<br />
dokusu varsa hastanın kendi<br />
dokusuyla meme dikleştirme<br />
yapmayı tercih ediyoruz. Ama<br />
bu yoksa ve özellikle üst kısmı<br />
yeterince dolduramayacaksak<br />
dikleştirme işlemini silikon protezle<br />
destekliyoruz.<br />
l Memedeki sarkıklık derecesine<br />
göre ameliyatın tekniği ve ameliyat<br />
sonucunda kalacak izler değişkenlik<br />
gösteriyor.”<br />
32 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 33
V<br />
RÖPORTAJ<br />
“Genital<br />
estetiğe<br />
olan ilgi<br />
100 kat<br />
artacak”<br />
Kadın Hastalıkları ve Doğum, Kozmetik<br />
Jinekoloji Uzmanı Op. Dr. Bülent Arıcı<br />
ile son dönemde popülerliği iyice artan<br />
genital (vajinal) estetiği konuştuk.<br />
Hamilelik, doğum, yaşlanma, epilasyon,<br />
genetik gibi nedenlerle genital bölgede<br />
oluşan ve seksüel aktiviteyle birlikte birçok<br />
soruna neden olan deformasyonların<br />
kolaylıkla giderilebildiğine dikkat çeken<br />
Op. Dr. Bülent Arıcı, “Genital estetiğe olan<br />
ilgi son 10 yılda üç kat arttı ama bana<br />
göre beş yıl sonra 50-100 kat artacak.<br />
Bugün herkes nasıl yüzüne botoks, dolgu<br />
ve mezoterapi yaptırıyorsa genital estetik<br />
de yaptıracak” açıklamasında bulundu.<br />
Melek Yazıcı<br />
Meryem Bilici<br />
Genital estetik dendiğinde tam olarak ne<br />
anlamamız gerekiyor?<br />
Genital estetik, kadınlarda dış genital<br />
bölgenin yeniden şekillendirilmesidir.<br />
Bozuk bir alan, renk değişikliği, asimetri<br />
veya doğuştan gelen herhangi bir problem<br />
varsa bunların cerrahi veya medikal<br />
işlemlerle restore edilmesidir. Cerrahi<br />
işlemlerde fazla dokuları alıp bölgeyi eski<br />
anatomisine kavuşturuyoruz. Medikal<br />
işlemlerde ise bölgedeki kaybı dolgularla<br />
tamamlayıp yeniden şekillendiriyor, renk<br />
değişikliklerini lazer veya mezoterapi<br />
ürünleriyle gideriyoruz.<br />
“Genİtal bölgedekİ sorunlar<br />
seksüel aktİvİteyİ etkİlİyor”<br />
Genital bölge, kadınlar için hangi<br />
açılardan önemli?<br />
Genital bölge, kadınlar için özellikle<br />
ilişkinin, evliliğin ve seksüel aktivitenin<br />
temel taşlarından biri. Genital bölgedeki<br />
sorunlarsa seksüel aktiviteyi ciddi oranda<br />
etkiliyor. O nedenle bir kadının genital<br />
bölgesine en az yüzü kadar hatta<br />
yüzünden daha fazla dikkat etmesi<br />
gerekiyor.<br />
Genital bölgede oluşan sorunlar<br />
nelerdir?<br />
Bu bölgede sarkma, şekil<br />
bozuklukları, renk değişikliği ve<br />
kararma görüyoruz. Bunların yüzde<br />
10 kadarı genetik kökenli; örneğin,<br />
doğuştan küçük dudaklarda<br />
asimetri, şekil bozuklukları ve<br />
“CİNSEL HAZZI ARTIRMAK<br />
İÇİN DE GENİTAL ESTETİK<br />
YAPABİLİYORUZ”<br />
“Genital bölgede bir sorun olmasa<br />
bile cinsel hazzı artırmak için de genital<br />
estetik ameliyatı yapabiliyoruz.<br />
Orgazm bir ilişkide mutlaka olması<br />
gereken bir duygu. Mezoterapi ürünleri<br />
kullanarak genital bölgenin duyarlılığını<br />
artırıyoruz. Orgazm noktası içerideyse,<br />
yani ulaşılamayan bir alandaysa daha<br />
belirgin hale getirerek ilişki sırasında daha<br />
fazla uyarılmasını sağlıyoruz. Bazen de G<br />
noktasını büyütüyoruz. Bu işlemleri sıklıkla<br />
yapıyoruz. Gerçekten işe yarıyor.”<br />
34 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 35
V<br />
RÖPORTAJ<br />
fonksiyonel bozukluklar olabiliyor. Ama<br />
asıl ağırlık hamilelik, doğum, yaşlanma,<br />
ağda ve epilasyon gibi sebeplerle sonradan<br />
oluşan problemlerde. Bundan da önemli<br />
problem ise kadınların, “Nasıl olsa sadece<br />
ben ve partnerim görüyor” diyerek genital<br />
bölgesindeki sorunları ciddiye almaması,<br />
arkadaşlarına veya doktoruna ifade<br />
etmemesi.<br />
Hamilelik ve doğum, genital bölgeyi nasıl<br />
etkiliyor?<br />
Türk kadınları hamilelik döneminde<br />
kilosuna, beslenmesine ve genital<br />
bölgesinin hijyenine dikkat etmediği için<br />
sarkma, şekil bozuklukları, kararmalar,<br />
çökmeler, küçük dudakların büyümesi<br />
gibi sorunlar yaşıyor. Doğum sırasında ise<br />
kesiye bağlı olarak asimetri ve ağrı gibi<br />
ciddi deformasyonlar oluşabiliyor.<br />
Sezaryen doğumda da benzer sorunlar<br />
oluyor mu?<br />
Tabii ki. Çünkü tek sorun bebeğin başı<br />
çıkarken yapılan esnetme veya daha genel<br />
bir ifadeyle doğum değil. Sonuçta bebek<br />
dokuz ay boyunca genital bölgeye bası<br />
yapıyor, bu da bölgede doku kalitesinin<br />
azalmasına ve doku kanlanmasında<br />
bozulmaya, sarkma ve şekil bozukluklarına<br />
sebep oluyor. Hormonal değişiklikler ve<br />
ciddi kilo alımı da bölgenin bağ dokusunu<br />
önemli oranda etkiliyor.<br />
Yaşlanma faktörünün etkisi ne düzeyde?<br />
Östrojen, kadınların en önemli<br />
hormonu. Duygusal ve sosyal anlamda<br />
kadınları besliyor, fiziksel olarak da kolajen<br />
yapımını destekleyip artırıyor. Ancak<br />
östrojen hormonu, 35 yaşından sonra<br />
azalmaya başlayıp menopozla birlikte bitme<br />
seviyesine kadar geliyor ve kolajen yapımı<br />
azalıyor. Böylece örneğin, yüz bölgesinde<br />
kırışıklıklar oluşuyor. Aynı şekilde genital<br />
bölge de yaşlanmadan etkileniyor. Destek<br />
dokusu azalan bölgede sarkmalar, buna<br />
bağlı olarak şekil bozuklukları ortaya<br />
çıkıyor ve rengi kararıyor.<br />
“Kadınlar şİkâyetlerİnİ<br />
gİzlememelİ”<br />
Deformasyonlar seksüel yaşamda ne gibi<br />
sorunlara neden oluyor?<br />
Seksüel fonksiyonlar ve aktivite<br />
azalıyor, dolayısıyla partnerler arasında<br />
ciddi problemler ortaya çıkıyor. Sosyal<br />
yaşam kadar seksüel yaşam da önemli<br />
hatta bana göre biraz daha önemli.<br />
Çiftler arasında seksüel ilişki azalmış<br />
veya bitmişse o ilişkinin devam etmesi<br />
neredeyse imkânsız. Genital bölgedeki<br />
sorun düzeltilmeden bir ilişkinin devam<br />
edebileceğini düşünmüyorum. Bu nedenle<br />
kadınlar şikâyetlerini gizlememeli. Çünkü<br />
gizlediklerinde ve çözüm aramadıklarında<br />
doğru tedaviye ulaşamıyor, ilişkilerini<br />
devam ettiremiyorlar. Geçtiğimiz günlerde<br />
genital bölgesinde kararma olan orta<br />
yaşlı bir hasta geldi. İşlem öncesinde<br />
kendisine, genital bölgesini görebileceği<br />
kadar beyazlatacağımızı belirttiğimde şöyle<br />
dedi: “Partnerimin de görebileceği kadar<br />
beyazlatabilir misiniz?” Yani bu işlemi<br />
kendisi için olduğu kadar partneri için de<br />
istiyordu. Bu çok önemli.<br />
Genital estetiğine olan ilgi son dönemde<br />
çok arttı. Bu ilginin sebepleri neler?<br />
“MEZOTERAPİ, ŞİKÂYETLER BAŞLAMADAN DÜZENLİ PERİYOTLARLA UYGULANMALI”<br />
“Cilt kalitesini, parlaklığını ve kolajen yapımını artıran mezoterapi, hem yüz bölgesine hem de genital bölgeye üç dört ayda bir<br />
uygulanması gereken bir protokol. Yaptığımız en güvenli uygulamalardan biri, ayrıca başarı oranı çok yüksek ve risk oranı minimum<br />
düzeyde. Bence mezoterapi, şikâyetler başlamadan düzenli periyotlarla uygulanmalı. Henüz ortada hiçbir sorun yokken mezoterapi<br />
yaptırmak beş yıl sonra oluşabilecek sorunları 10 yıl sonrasına öteleyebiliyor. Zaten en önemli nokta yaşlanmanın geciktirilmesi.<br />
Sınıfındaki ilk ve tek vulvo-vajinal mezokokteyl olan PrimaVera’yı genital estetikte başarıyla kullanıyoruz. PrimaVera, renk değişikliğini<br />
giderirken dokularda sıkılaşma ve canlanma sağlıyor, güçlü bir hacim kazandırma etkisi yaratıyor.”<br />
İlgi son 10 yılda üç kat arttı ama bana<br />
göre beş yıl sonra 50-100 kat artacak.<br />
Bugün herkes nasıl yüzüne botoks, dolgu<br />
ve mezoterapi yaptırıyorsa genital estetik<br />
de yaptıracak. Çünkü artık herkes bilgiye<br />
çok rahat ulaşıyor ve sonrasında da<br />
doktorun kapısını çalabiliyor. Bir sebep<br />
de özel kliniklerin çoğalması. Kadınlar,<br />
bu tür “utanılan” hastalıklarda hastane<br />
yerine özel kliniklere gitmeyi tercih ediyor.<br />
Karşılarında problemlerini dinleyen bilgili<br />
bir kişi olduğunda da bu tür operasyonlara<br />
daha kolay karar veriyorlar. Kendisine çok<br />
dikkat eden, sporunu yapan, kilosunu<br />
kontrol altında tutan Z kuşağını çok<br />
önemsiyorum. Bu kuşağın etkisiyle beş yıl<br />
sonra genital bölgedeki sorunlar partnerler<br />
arasında daha rahat konuşulacak ve o<br />
zaman da kadınların yüzde 80’i genital<br />
estetiği rutin olarak yaptırmaya başlayacak.<br />
Genital estetik operasyonlarının kaç türü var?<br />
Onlarca türü var. Klitoris estetiği,<br />
vajinoplasti, küçük ve büyük dudakların<br />
estetiği, vajina daraltma işlemleri,<br />
genital bölgenin his kaybını düzeltme<br />
ve duyarlılığını artırma operasyonları<br />
bunlardan sadece birkaçı. Bunları yaparken<br />
ameliyat yöntemini ve mezoterapi, lazer,<br />
dolgu gibi uygulamaları kullanıyoruz.<br />
Doğum sonrasında vajinasında sarkma,<br />
genişleme, his kaybı olan hastalarda veya<br />
vajen küçük dudaklarında sorun olanlarda<br />
genellikle ameliyat planlıyoruz. Bir saat<br />
süren ameliyatta oradaki dokuları çıkarıp<br />
anatomisine uygun olarak restore ediyoruz.<br />
İlk seksüel ilişkiyi bir ay sonra öneriyoruz.<br />
Risk oranı düşük, iyileşme oranı ise<br />
hızlı olan bu küçük cerrahi müdahaleler<br />
sonrasında hasta eski seksüel fonksiyonlarına<br />
yüzde 90 ve üzerinde kavuşabiliyor.<br />
Ameliyatı 18 yaş itibariyle öneriyoruz, yani<br />
fiziksel, sosyal, psikolojik bütünlüğünü<br />
tamamlamamış kişilere yapmak istemiyoruz.<br />
Ancak fonksiyonel ve kalıtsal problemi, ciddi<br />
enfeksiyona neden olan problemi veya işeme<br />
bozukluğu olan kişilerde 18 yaş öncesinde<br />
de tıbbı gereklilik varsa ameliyat yapıyoruz.<br />
“Barbie vajen estetİğİ kolay<br />
bİr İşlem”<br />
Son dönemde popüler olan Barbie vajen<br />
estetiği nedir?<br />
Barbie vajen estetiğinde ulaşılmak<br />
istenen görüntü; büyük dudakların küçük<br />
dudakları kapayıp içeride bırakması,<br />
klitorisin ve küçük dudakların büyük<br />
dudaklardan dışarıya taşmayıp içeride<br />
kalması ve büyük dudakların yağ<br />
dokusundan zengin olup bir kabartı<br />
oluşturarak o bölgeyi bir çizgi halinde<br />
gösterebilmesidir. Bizde ve daha genel<br />
olarak Akdeniz toplumunda bu görüntü<br />
imkânsız, çünkü sıcak bir iklimde<br />
yaşıyoruz, terliyoruz, hızlı kilo alıp<br />
veriyoruz, kıyafetlerimiz de iklime göre<br />
şekilleniyor. Ama İskandinavya gibi soğuk<br />
bölgelerde yaşayanların genital bölgesinde<br />
kahverengi yağ dokusu, dolayısıyla destek<br />
dokusu çok daha fazla. Yani onlarda<br />
Barbie vajen estetiği doğuştan var. Bizde<br />
ise sonradan oluşturuluyor ama kolay bir<br />
işlem. Yaklaşık bir saatlik ameliyat, lazer<br />
ve dolgu kombinasyonuyla Barbie vajen<br />
estetiğine ulaşabiliyoruz.<br />
Lazer tedavisi hangi durumlarda<br />
uygulanıyor?<br />
Genç yaş grubuna, doğum yapmamış<br />
olanlara ve vajinadaki genişliği çok fazla<br />
olmayan hastalara lazer uyguluyoruz. Lazer,<br />
termal bir etkiyle genital bölgedeki kolajen<br />
dokusunu artırarak sıkılaştırabiliyor,<br />
bölgedeki doku kalitesini artırarak<br />
hem seksüel duyarlılık hem de seksüel<br />
fonksiyonlar üzerinde ciddi bir etki<br />
yapabiliyor. Ayrıca lazer uygulamasıyla<br />
dış genital bölgedeki renk hücrelerini<br />
yapan dokuları tahrip ederek deri rengini<br />
açıyoruz. Yine lazer aracılığıyla küçük<br />
dudakların kesilmesi ve restore edilmesi<br />
işlemini anestezi altında gerçekleştiriyoruz.<br />
Lazer, tedavi çeşitliliğini ve başarı oranını<br />
önemli ölçüde artırdı.<br />
“KADINLAR KARMAŞIK VARLIKLAR”<br />
l “Tıp fakültesinde okurken uzmanlık alanı olarak aklımda sadece kadın doğum vardı,<br />
çünkü doğumu ve ailelerle bağ kurmayı seviyordum. Ayrıca hem poliklinik hem ameliyat<br />
bölümü olan bir uzmanlık alanıydı. Sizi güçlendirip besleyen ameliyat kısmı, aynı zamanda<br />
duygusal, fiziksel ve mesleki tatmin açısından da önemlidir.<br />
l Kanser cerrahisi, bazen ne yazık ki ölümle sonuçlanabiliyor ama hastaların büyük<br />
bölümünü yaşama bağlamak da duygusal açıdan beni çok besliyor. Ben pelvik taban<br />
cerrahisiyle de sık uğraşan bir hekimim. Genç ve orta yaş grubu hastalarda işin estetik<br />
kısmıyla, orta yaş ve üzeri hastalarda idrar kaçırma ve fonksiyonel bozukluklarla da<br />
ilgileniyorum. Bunlarda başarı oranı yüzde 90 ve üzerinde.<br />
l Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olduğum için kendimi şanslı buluyorum. Kadınları<br />
seviyorum. Erkekler daha düzdür. Kadınlar ise karmaşık varlıklar; farklı bakış açılarına,<br />
duygu durumlarına ve davranışlara sahipler. Onları çözmeye ve tanımaya çalışıyorum.<br />
Zaten insanı en çok ayakta tutan şey keşfetme duygusudur ve bir kadında her şeyi<br />
keşfedebilirsiniz. Keşfetmeyi bitirdiğinizde, rutine girdiğinizde hızla yaşlanırsınız.”<br />
36 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 37
V MAKALE<br />
Galileo<br />
mezoterapisi, saç<br />
dökülmesi tedavisinde<br />
fark yaratıyor<br />
Galileo, hasta ve hekim konforu<br />
açısından da ürünlerin uzun süreli<br />
etkisi açısından da kendi sınıfındaki<br />
diğer mezoterapi ürünlerine göre<br />
en yoğun ve etkin içeriklere sahip<br />
tedavi ajanıdır. Daha ilk seansta saç<br />
dökülmesi durmakta, birkaç seansta<br />
yeni saç çıkışları gözlemlenmektedir.<br />
Uzm. Dr. İrem Kutlutürk<br />
Dermatoloji Uzmanı<br />
Sağlıklı bir saç derisinde ortalama 100-<br />
150 bin adet saç bulunur. Saç kılı sayısında<br />
saç renginin ve yaşın da önemi vardır. Kızıl<br />
saçlılarda kıl sayısı daha azken, sarışınlarda<br />
daha fazladır. Bir bebeğin doğduğunda<br />
ortalama 1.100 kıl kökü vardır, bu sayı<br />
yetişkin olduğunda 600’e düşer.<br />
Her saçın ömür süresi kabaca üçe<br />
ayrılır: Büyüme, dinlenme ve dökülme.<br />
Büyüme, en uzun süren evredir ve bu<br />
sırada saç ortalama ayda 1 cm uzar.<br />
Büyümeyi tamamlayan saç daha sonra<br />
birkaç hafta süren dinlenme evresine girer.<br />
Saç, ortalama 2-3 hafta süren bu evreden<br />
sonra da dökülme evresine girecektir. Saç<br />
bu sırada saç folikülüyle olan bağlantısını<br />
kaybeder ve 2-4 ay içinde dökülür. Bu<br />
süre, saça yapılan tarama, fırçalama ve<br />
yıkama işlemleriyle daha da kısaltılabilir<br />
ancak uzatılamaz. Sürenin sonunda saça<br />
hiçbir şey yapılmasa bile saç kendiliğinden<br />
kayıp düşecektir. Dökülen saçın yerine<br />
saç folikülünden yeni saç üretilir. Her saç<br />
teli 4-6 yıl yaşar, sonra dinlenir, sonra da<br />
dökülür. Bu döngü ömür boyu devam<br />
eder.<br />
Günde 150 tele kadar saç dökülmesi<br />
normal kabul edilir. Sağlıklı bir insanda saç<br />
dökülmeleri 2 ay kadar sürebilmektedir.<br />
Yılda 3 kez tekrarlanan saç dökülme<br />
süresinin 2 aydan uzun sürmesi ise bazı<br />
ciddi hastalıkların belirtisi olabileceği gibi<br />
uzman yardımı alınmasını gerektirir. Saç<br />
dökülmesi genellikle tetikleyici faktörden<br />
3 ay sonra başlamakta ve bu faktörler<br />
tedavi edildikten 12 ay sonra normale<br />
dönmektedir.<br />
Saç dökülmesinden en az etkilenmek<br />
için proteinden zengin gıdalarla<br />
beslenmek, uyku düzenine ve saç<br />
temizliğine dikkat etmek gerekir.<br />
SAÇ DÖKÜLMESİ TEDAVİSİ NASIL<br />
YAPILIR?<br />
Öncelikle dökülme tipinin doğru tespit<br />
edilmesi açısından dermatoloji uzmanı<br />
muayenesi gereklidir. Saç dökülmesinin<br />
nedenini ve tipini belirledikten sonra<br />
sebebe yönelik tedaviye başlanması<br />
gerekir. Saç dökülmesi tedavisinde FDA<br />
onaylı medikal tedavi, mezoterapi tedavisi,<br />
PRP tedavisi ve saç ekimi yöntemleri<br />
kullanılmaktadır.<br />
FDA onaylı medikal tedavi, saçların<br />
inceldiği ve zayıfladığı bölgelerde yeni<br />
başlamış hafif-orta derecedeki saç<br />
dökülmesini önlemek için faydalı bir tedavi<br />
seçeneğidir. Amaç, saç sayısını artırmak,<br />
incelmiş saçları kalınlaştırmak ve saçların<br />
daha fazla dökülmesini engellemektir.<br />
Mezoterapi tedavisi de oldukça sık<br />
kullanılmaktadır. Saçın sağlıklı büyüyüp<br />
gelişebilmesi için gerekli olan vitamin,<br />
mineral, aminoasit, antioksidan ve dolaşım<br />
düzenleyici maddelerin karışım halinde ya<br />
da tek tek mikro iğneler kullanılarak saçlı<br />
deriye enjekte edilmesidir. Etken maddeler,<br />
yaklaşık 1 cm aralıklarla derinin orta<br />
tabakasına enjekte edilir. Ortalama haftada<br />
bir, toplamda 5-10 seans yapılmalıdır. Saç<br />
mezoterapisi her yıl bir kür uygulanabilir.<br />
Saç mezoterapisinde daha ilk seanstan<br />
itibaren saçlarda farklılık görülmektedir.<br />
Saçlar daha canlı, parlak ve gür bir<br />
görünüme kavuşur.<br />
PRP tedavisi ise kişinin kendi<br />
kanından elde edilen trombositten zengin<br />
plazmanın cilt altına uygulanması işlemidir.<br />
Kanımızdaki trombosit hücreleri, iyileştiren<br />
ve onaran hücrelerdir. Kandan laboratuvar<br />
ortamında ayrıştırılan bu onarıcı<br />
hücreler, cildin orta tabakasına enjekte<br />
edilir. Ortalama 15 günde bir, 6-8 seans<br />
uygulanmaktadır.<br />
Saç ekimi yöntemi de tedavi seçenekleri<br />
arasındadır. Bu yöntem daha çok kalıcı saç<br />
dökülmelerinde, alan genişse tercih edilir.<br />
GALILEO, EN YOĞUN VE ETKİN<br />
İÇERİKLERE SAHİP TEDAVİ<br />
AJANIDIR<br />
Mezoterapi tedavisinde kullanılacak<br />
ürün kişinin ihtiyacına göre belirlenir.<br />
Rönesans markalı mezoterapi ürünleri<br />
beklentimizin tümünü karşılayarak hasta<br />
ve hekim memnuniyeti sağlamaktadır.<br />
Rönesans mezoterapi ürünleri içinde<br />
yer alan Galileo’yu yıllardır güvenle<br />
kullanıyorum. Galileo, hasta ve hekim<br />
konforu açısından da ürünlerin uzun süreli<br />
etkisi açısından da kendi sınıfındaki diğer<br />
mezoterapi ürünlerine göre en yoğun ve<br />
etkin içeriklere sahip tedavi ajanıdır. Daha<br />
ilk seansta saç dökülmesi durmakta, birkaç<br />
seansta yeni saç çıkışları gözlemlenmektedir.<br />
Galileo mezoterapi ürününden sadece saç<br />
dökülmesinde değil, saçların daha canlı,<br />
parlak ve gür olması, yıpranmaması için<br />
koruyucu amaçlı olarak da yararlanıyorum.<br />
VÜCUDUMUZUN DIŞ ÖRTÜSÜNE BAĞLI<br />
HER HASTALIK BENİ İLGİLENDİRİYOR<br />
Ben 2009 yılında dermatoloji uzmanı oldum, 2012 yılında ise klasik dermatoloji tedavilerine medikal<br />
estetik uygulamalarını da ekledim. Cildimiz vücudumuzun en büyük organı. Bir dermatolog olarak<br />
saç telinden ayak ucuna kadar vücudumuzun dış örtüsüne bağlı her hastalık beni ilgilendiriyor. Saç ve<br />
tırnak hastalıkları da buna dahil. Yıllar içinde mesleğimi icra ederken gördüm ki tedavi edildikten sonra<br />
hastalarda daha sağlıklı ve daha güzel görünme isteği doğuyor. Bu anlamda amacım hastaları sadece<br />
tedavi etmek değil. Daha iyi görünme ve yaşlanmama taleplerine yönelik olarak daha güzele ve daha<br />
estetiğe ulaşmak amacıyla da çalışıyorum.<br />
SAÇ DÖKÜLMESİNİ<br />
ETKİLEYEN<br />
FAKTÖRLER<br />
1. Genetik yatkınlık<br />
2. Deri hastalıkları (saçlı deride<br />
sedef, mantar, akne, egzama vb.)<br />
3. Yanlış beslenme<br />
4. Vitamin ve mineral eksiklikleri<br />
5. Hormonal hastalıklar<br />
6. Bazı iç hastalıkları ve ilaç<br />
kullanımı (diabet, tiroid hastalıkları,<br />
insülin direnci vb.)<br />
7. Gebelik, doğum ve kemoterapi<br />
süreci<br />
8. Stres, depresyon ve saç koparma<br />
hastalığı<br />
9. Kazalar ve travmalar<br />
10. Kozmetik faktörler (aşırı fön,<br />
boya, kimyasal mazuriyeti vb.)<br />
11. Mevsimsel saç dökülmesi<br />
SAÇ DÖKÜLMESİ<br />
ÇEŞİTLERİ<br />
1. Erkek tipi saç dökülmesi<br />
2. Saçkıran tipi dökülme<br />
3. Kadın tipi dökülme<br />
4. Total alopesi denilen tam kıl<br />
kaybı: Bağışıklık sistemi zarar<br />
görmüş kişilerde saç, kaş, kirpik<br />
ve tüm vücut kıllarında görülen<br />
dökülme tipidir.<br />
38 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 39
V<br />
MAKALE<br />
Rinoplastiye<br />
yakın bakış<br />
Rinoplasti (burun estetiği)<br />
ameliyatlarının temel prensibi; burun<br />
içerisinden ya da iki burun deliği<br />
arasındaki cilt bölmesinden yapılan<br />
kesiler ile burun cildinin ve burun içini<br />
döşeyen mukozanın kemik ve kıkırdak<br />
yapılardan ayrılması, burnun kemik<br />
ve kıkırdak yapılarına farklı teknik<br />
ve teknolojiler kullanılarak arzu<br />
edilen şeklin verilmesi, sonrasında<br />
cilt ve mukozanın tekrar yerine<br />
yerleştirilmesidir.<br />
Yrd. Doç. Dr. Sezgin Kurt<br />
KBB ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı<br />
Rinoplasti (burun estetiği); burundaki<br />
şekil bozuklukları veya burun ölçülerinin<br />
kalıcı bir şekilde düzeltilmesidir.<br />
Burnun yüz ile estetik olarak orantılı bir<br />
duruma getirilmesi için gerçekleştirilen<br />
bir müdahaledir. Bazı kişilerde sadece<br />
burnun şekli değiştirilmiyor, aynı zamanda<br />
burun septumunun da düzeltilmesi<br />
gerçekleştiriliyor. Burun septumunun<br />
düzeltilmesini içeren burun estetiği<br />
ameliyatı türüne “septorinoplasti” adı<br />
veriliyor.<br />
Burun orta hattında kemik ve<br />
kıkırdaktan oluşan septum denilen yapı<br />
mevcut. Bu yapı burnu iki bölüme ayırıyor<br />
ve normal solunum fonksiyonu için bu iki<br />
bölümün eşit olarak çalışması gerekiyor. Bu<br />
bölümün eğriliğine “septum deviasyonu”,<br />
halk tabiriyle “burun eğriliği” deniyor.<br />
Doğum esnasında travma, özellikle erken<br />
çocukluk döneminde buruna alınan<br />
darbe ve daha sıklıkla gördüğümüz<br />
anne-babadan alınan genetik özellikler<br />
burun septumu eğriliklerine yol açabiliyor.<br />
Burun havalanmasının bozulması sonucu<br />
uyku problemleri, uyku apnesi, horlama,<br />
huzursuzluk-sinirlilik, gündüz uyuklama,<br />
konsantrasyon güçlüğü ortaya çıkıyor.<br />
Çocuklarda okul başarısında düşme,<br />
fiziksel olarak büyüme-gelişme geriliği,<br />
ağız solunumu nedeniyle alt-üst çene<br />
ve diş yapısının bozulması, yüz ve çene<br />
gelişiminde ciddi problemler oluşabiliyor.<br />
Rinoplasti ile ilgili bilinmesi gereken<br />
ilk şey ameliyat yaşının 18 olması, çünkü<br />
kemik ve kıkırdak gelişimi o yaşa kadar<br />
devam ediyor. Sağlık açısından bir tehdit<br />
olmadığı sürece üst yaş sınırı yok. Ancak<br />
hamile kadınların rinoplasti ameliyatı<br />
olması, zorunlu durumlar dışında tavsiye<br />
edilmiyor.<br />
AÇIK MI KAPALI MI?<br />
Rinoplasti ameliyatlarının temel<br />
prensibi; burun içerisinden ya da iki burun<br />
deliği arasındaki cilt bölmesinden yapılan<br />
kesiler ile burun cildinin ve burun içini<br />
döşeyen mukozanın kemik ve kıkırdak<br />
yapılardan ayrılması, burnun kemik<br />
ve kıkırdak yapılarına farklı teknik ve<br />
teknolojiler kullanılarak arzu edilen şeklin<br />
verilmesi, sonrasında cilt ve mukozanın<br />
tekrar yerine yerleştirilmesidir. Estetik<br />
burun ameliyatlarında özel durumlar<br />
dışında burun üzerini kaplayan cilde<br />
doğrudan bir müdahale yapılmıyor.<br />
Rinoplasti ameliyatlarında uygulanan<br />
iki temel yaklaşım vardır: açık rinoplasti ve<br />
kapalı rinoplasti. Açık ya da kapalı teknik<br />
kararı tamamen hastaya özeldir. Burun<br />
anatomisi çok karmaşık olduğu gibi kişiden<br />
kişiye değişkenlik gösterir. Burun kemiği<br />
ve kıkırdağındaki problemler çok iyi analiz<br />
edilmelidir. Sonrasında burun ve yüz<br />
uyumundaki estetik problemler çok net<br />
belirlenmelidir. Hastanın kararı da alınarak<br />
en doğru seçim yapılmalıdır. Standart bir<br />
cerrahi teknik yoktur.<br />
İKİ TEKNİKTE DE HEDEF AYNI<br />
Aslında iki teknikte de hedef aynıdır;<br />
burun kemiği ve kıkırdağına ulaşarak estetik<br />
ve fonksiyonel problemlerin çözülmesi.<br />
İkisinde de burun iskeletine aynı cerrahi<br />
işlemler uygulanır. İkisinin de avantajları<br />
ve dezavantajları olduğundan uygulama<br />
tercihi burun anatomisinin ve burundaki<br />
problemlerin özelliklerine göre yapılır.<br />
Kapalı rinoplastide burun delikleri<br />
içerisinden kesi uygulanır. Ameliyat<br />
daha kısa sürer, ayrıca burun ucunda<br />
bir kesi olmadığından daha az miktarda<br />
ödem oluşur, iyileşme daha çabuk olur.<br />
Burun ucunda ciddi deformite olmayan,<br />
daha önce burun ameliyatı olmamış ve<br />
septumda belirgin eğiklik olmayan, temel<br />
problemi burun sırtında kemik ve kıkırdak<br />
çıkıntı (burun kemeri, dorsal hump) olan<br />
hastalarda kapalı rinoplasti tekniği daha<br />
fazla tercih edilir.<br />
Açık rinoplastide, iki burun deliği<br />
arasındaki cilt bölmesinin (kolumella) orta<br />
kısmından yatay bir kesi yapılır. Burun<br />
derisi kaldırıldıktan sonra kıkırdak ve<br />
kemik yapılar ortaya konularak ameliyat<br />
direkt görüş altında uygulanır. Bu<br />
yöntemle yapılan ameliyatta ihtiyaç olan<br />
bölgelere kıkırdak destekler yerleştirilip<br />
dikişlerle sabitlenmesi, burun içi perdenin<br />
düzeltilerek sabitlenmesi ve simetrinin<br />
sağlanması daha kolay olabilir. Ameliyat<br />
sonrasında burnun veya burun ucunun<br />
şekil değiştirmesi, burun ucunun düşmesi,<br />
burun içi perdenin (septum) kayması gibi<br />
riskler en aza indirgenir.<br />
Rinoplasti mantığını iyi oturtmuş bir<br />
cerrah her iki tekniği de uygulayabilir.<br />
Ameliyat öncesinde burun-yüz analizi<br />
yapılmalı, estetik-fonksiyonel problemler<br />
belirlenmelidir. Kalıplaşmış bir burun<br />
anatomisi, kalıplaşmış bir burun-yüz<br />
ilişkisi ve kalıplaşmış bir burun cerrahisi<br />
yoktur. Gerektiği durumlarda cerrahi<br />
teknikler kombine dahi edilmelidir.<br />
Rinoplastide sıkça uygulanan<br />
müdahaleler; burun ucu estetiği, geniş<br />
burun ucu, burun ucu kaldırma,<br />
eğri burun, nazal septum deviasyonu<br />
(burun kemiği eğriliği), burun kemeri<br />
gibi sorunlardır. Primer rinoplasti<br />
ameliyatı (öncesinde burun ameliyatı<br />
olunmamışsa) ortalama 3 saat, sekonder<br />
ameliyatı (revizyon, öncesinde burun<br />
ameliyatı olunmuşsa) ortalama 4-5 saat<br />
sürer. Ameliyat sonrasında stabilite ve<br />
fonksiyonunun bozulmaması için bazı<br />
durumlarda özel silikon materyaller<br />
burunda birkaç gün tutulabilir. Ancak<br />
bu silikonlar tampon gibi ağrılı değildir,<br />
konforludur, rahatsızlık vermez. Nefes<br />
almak da içindeki oluk sayesinde çok<br />
kolaydır.<br />
REVİZYON RINOPLASTI<br />
ÇOK DAHA ZOR<br />
l Burun ameliyatları<br />
sonrasında burunda oluşan<br />
eğilme, asimetri, nefes<br />
alma kalitesinde düşme gibi<br />
fonksiyonel problemler ve<br />
kişinin istediği gibi burun estetik<br />
görünümünü kazanmaması gibi<br />
durumlarda yapılan ikinci ya<br />
da daha fazla sayıdaki cerrahi<br />
müdahaleler “revizyon” olarak<br />
adlandırılır.<br />
l Primer rinoplastide,<br />
ameliyat öncesi kemik ve<br />
kıkırdaktan oluşan burun<br />
iskeletindeki problemler<br />
belirlenir ve buna müdahale<br />
edilir. Mevcut ciltte yapışıklık ve<br />
cilt kalitesinde bozulma yoktur.<br />
Fakat revizyon rinoplastide, üç<br />
boyutlu düşünülerek kemik ve<br />
kıkırdaktan yeni burun iskeleti<br />
kurulur. Üzerine yerleştirilen<br />
cilt ve cilt altı dokusu da önceki<br />
cerrahiye bağlı, yapışık ve cilt<br />
kalitesi düşüktür. Bu nedenle<br />
revizyon rinoplasti çok daha<br />
zordur.<br />
YÜZÜN DİĞER<br />
YAPILARININ<br />
GÜZELLİĞİ ORTAYA<br />
ÇIKIYOR<br />
Rinoplasti, hastanın<br />
psikolojisini kesinlikle olumlu<br />
etkiliyor. Burun, yüzün tam<br />
ortasında bulunan ve yüzün<br />
karşıdan algılanmasını çok<br />
etkileyen bir organ. Rinoplasti<br />
sonrası yüzün diğer yapılarının<br />
güzelliği ortaya çıkıyor. Yüzde<br />
başka estetik işlemlerin<br />
uygulandığı algısı oluşuyor.<br />
Kişinin kendine güvenini artırıyor,<br />
hayatının her alanında başarı ve<br />
mutluluk getiriyor.<br />
40 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 41
V PSİKOLOJİ<br />
????????V<br />
Hisset, fark et, ifade et<br />
ve harekete geç!<br />
Pozitif psikoloji bağlamında kendinizi<br />
gözden geçirip farkındalığınızın<br />
artacağı, uygulamaya dönük<br />
15 adımlı bir yolu beraber<br />
yürümemizi isteyeceğim. Yeni bir<br />
ben yaratmak, yeniden organize<br />
olmak, kendimizi tekrar bulmak veya<br />
kendimizi baştan yaratmak için ne<br />
yapalım diyorsanız size dört anahtar<br />
vereceğim: Hisset, fark et, ifade et ve<br />
harekete geç!<br />
Mehmet Şirin Akça<br />
Uzm. Psikolojik Danışman<br />
Bilindiği gibi psikoloji alanı uzun süre<br />
problem ve sorun odaklı çalışmış, sorunlar<br />
üzerine yoğunlaşarak insanların kendini<br />
geliştirebileceği ve güçlendirebileceği alanlar<br />
ihmal edilmiştir. Hâlbuki araştırmalar insanların<br />
yaklaşık %20’sinin ruhsal olarak sorunlar<br />
yaşadığını ve geriye kalanların normal grupta<br />
olduğunu söylemektedir. Ancak son yıllarda<br />
psikoloji alanında iyimserlik, iyi oluş, mutluluk,<br />
yaşam doyumu, karakter güçleri gibi pozitif<br />
kavramlar ele alınmaya ve bu konularda<br />
çalışmalar giderek artmaya başlamıştır.<br />
Peterson, pozitif psikolojiyi kısaca kişinin<br />
hayata bağlanmasına ve hayatını daha iyiye<br />
götürmesine katkı sağlayan, olumlu yönlerle<br />
ilgilenen bir alan olarak tanımlamıştır.<br />
Dünya Sağlık Örgütü de sağlıklı insanı<br />
fiziksel, ruhsal, sosyal olarak iyi halde olan insan<br />
şeklinde tanımlamaktadır. Bu tanımdan yola<br />
çıkarak bireyin sadece probleminin olmaması<br />
yeterli görünmemektedir, aynı zamanda birey<br />
diğer alanlarda da iyilik hali içerisinde olmalıdır.<br />
Pozitif psikolojinin kurucusu olarak<br />
Martin Seligman kabul görmektedir. İlk olarak<br />
öğrenilmiş çaresizlik çalışmalarıyla adını<br />
duyduğumuz Seligman, pozitif psikoloji,<br />
iyimserlik, depresyon, karakter güçleri gibi<br />
konularda çalışmalarına devam etmektedir.<br />
Pozitif psikoloji, bireyin zayıf yanlarından ziyade<br />
güçlü yönlerine, problemlerinden ziyade çözüm<br />
gücünün üzerine odaklanarak bireyin gelişmesi,<br />
iyilik halinin artması, yaşamını kaliteli hale<br />
getirmesini önemli görür. Seligman’ın ifade ettiği<br />
gibi tedavi sadece yanlış olanı onarmak değil,<br />
aynı zamanda doğru olanı inşa etmektir. Ayrıca<br />
insanın kendini tanıması, hayatına yön vermesi<br />
ve hayatını geliştirmesi anlamında önemli bir<br />
içsel güce sahip olduğunu belirtmektedir.<br />
Aşağıda pozitif psikoloji bağlamı<br />
doğrultusunda kendinizi gözden geçirebilir,<br />
olumlu yönlerinizi fark edip üzerinde<br />
düşünebilir ve adımları teker teker uygulayarak<br />
sadece okumaktan çok daha fazla verim elde<br />
edebilirsiniz.<br />
15 ADIMDA KENDİNİZİ GÖZDEN<br />
GEÇİRİN<br />
1. Pozitif yaşam öykünüzü oluşturun: İlk<br />
olarak mutlu ve başarılı anlar temalı yaşam<br />
öykünüzü yazın. Mutlu ve başarılı yerleri fark<br />
edin ve bu farkındalığı derin bir nefesle içinize<br />
çekin.<br />
2. Güçlü yönlerinizi keşfedin: Kendinizi<br />
düşünerek güçlü yönlerinizi ifade eden bir<br />
metin yazın (en az 5 güçlü yön bulmaya çalışın).<br />
Bulamazsanız sizi tanıyan yakınlarınıza sorarak<br />
bulmaya çalışın.<br />
3. Güçlü yanlarınız üzerinde durun:<br />
Keşfettiğiniz bu güçlü yanları hayatınızda<br />
nerelerde ve nasıl daha verimli ve işlevsel<br />
kullanabileceğinizi düşünün veya bir yakınınızla<br />
bunun üzerinde konuşun.<br />
4. Yaşamınızdaki en iyi üç şeyi yazın: Bu en<br />
iyi üç şeyin sizde yarattığı olumlu duyguları fark<br />
edin/ifade edin ve yaşayın.<br />
5. Olumsuz duygularınızı ifade edin:<br />
Olumsuz duyguları ifade etmek bazen veya bazı<br />
kişiler için zordur. Bu yüzden bir an durun ve<br />
olumsuz duygularınızı keşfetmeye başlayın.<br />
Fark ettiğinizde onları ifade edin. Olumsuz<br />
duyguları ifade etmek cesaret ister, siz de bu<br />
cesareti gösterin.<br />
6. Bağışlayın/affedin: Kendinizi suçlu<br />
hissettiğiniz şeyleri ya da yakınlarınıza<br />
karşı olan kızgınlık ve öfkenizi affedin/<br />
bağışlayın. Unutmayın, affetmek sizi rahatlatır.<br />
Yüklerinizden kurtulun. Affetmek yapılanları<br />
kabul ettiğiniz anlamına gelmese de kendiniz<br />
için yük etmemeyi tercih edin.<br />
7. Minnettarlığınızı belirtin: Hayatınızda<br />
minnetinizi hissettiğiniz ve sunamadığınız<br />
birisine bunu ifade edin (mektup yazarak,<br />
telefonla arayarak, yüzyüze konuşarak ya da en<br />
azından mesaj atarak).<br />
8. Memnun olmak için mükemmeli<br />
beklemeyin: Mükemmelin peşinde koştukça<br />
memnun olmak zordur. Bu yüzden hayatınızda<br />
peşinde koştuğunuz ve eksikliğini hissettiğiniz<br />
şeyleri bir anlığına bir kenara bırakarak<br />
memnun olduğunuz ve sahip olmaktan şükran<br />
duyduğunuz şeyleri düşünün. Ve bunun<br />
getirdiği olumlu duygularınıza izin verin.<br />
9. Üç kapı kapanırsa üç kapı açılır:<br />
Hayatınızdaki olumsuz olayları düşünün<br />
ve sonrasında bir kapı kapanırken açılan<br />
kapıyı hatırlayın. Fizik kanunu gibi her şey,<br />
kapanıyorsa bir kapı, açılıyor demektir öbür<br />
taraftan.<br />
10. Diğerlerinin de güçlü yanları var: En<br />
yakınınızdaki insanların da güçlü yanlarının<br />
olduğunu fark edin. En yakınızdaki iki kişinin<br />
üçer tane güçlü yanını sıralayın. Ve bu yanların<br />
hem onların hayatı hem de sizin hayatınız<br />
üzerindeki olumlu etkisini fark edin.<br />
11. Ailenizin güçlü yanları ağacı (AGYA):<br />
Aile üyelerinizi teker teker ağacın bir dalı olarak<br />
adlandırın/çizin ve güçlü yanlarını meyve<br />
olarak ekleyin. Böylece ailenizin güçlü yanları,<br />
meyveli ağacı olsun. Bunu diğer aile üyeleriyle<br />
birlikte çizerek karşılaştırabilir ve üzerinde<br />
konuşabilirsiniz.<br />
12. Keyif aldığınız etkinliklerin farkında<br />
olun: Keyif aldığınız etkinlik, aktivite ve anları<br />
hatırlayın ve bir liste oluşturun. Listeniz<br />
olabildiğince uzun olsun. En ufak şeyleri bile<br />
yazabilirsiniz (mesela içtiğim suyun ilk yudumu<br />
bana çok keyif veriyor). Eğer listenizde az şey<br />
varsa keyif aldığınız şeylerin listesini yapmak<br />
için bir gün boyunca keşfetmeye çalışın ve<br />
listenizi oluşturun.<br />
13. Güçlü yönlerinizle diğer insanlara nasıl<br />
yardımcı olduğunuzu fark edin: Herkesin bir<br />
şekilde diğer insanların hayatına olumlu etki<br />
ettiği yönleri vardır. Siz hangi güçlü yönlerinizle<br />
diğer insanlara yardımcı oluyorsunuz, onların<br />
hayatına nasıl katkıda bulunuyorsunuz?<br />
Bunu fark edin, kendinize ifade edin ve sizde<br />
uyandırdığı duyguyu yaşayın. Bulamazsanız<br />
bunları keşfetmek için gözünüzü açık tutun ve<br />
bulduğunuzda kendiniz için not edin.<br />
14. Gözden geçirin: Bu adıma kadar<br />
yaptığınız ve üzerinde çalıştığınız maddeleri<br />
gözden geçirin. Bunları hayatınızda nasıl sürekli<br />
hale getirebileceğinizi ve hayatınızın diğer<br />
alanlarına nasıl aktarabileceğinizi düşünün ve<br />
uygulamaya başlayın.<br />
15. Buraya kadar geldiyseniz birçok adımı<br />
çoktan atmışsınız demektir. Ben sadece okuyup<br />
geçtim diyorsanız da önce hepsini okuyup<br />
sonra uygulamaya çalışan tarafınıza hak verin.<br />
Okumak daha kolay uygulamaktan neticede…<br />
Okumak uygulamanın başlangıcından fazlasıdır<br />
bence. Bu cümleyi okuyorsanız siz eski siz<br />
değilsiniz artık, değiştiniz bile… Zihin ve algı<br />
dünyanıza girişler çoktan oldu.<br />
Yeni bir ben yaratmak, yeniden organize<br />
olmak, kendimizi tekrar bulmak veya kendimizi<br />
baştan yaratmak için ne yapalım diyorsanız size<br />
dört anahtar veriyorum: Hisset, fark et, ifade et<br />
ve harekete geç!<br />
Yararlanılan kaynaklar:<br />
• Demir, R., & Türk, F. (2020). Pozitif Psikoloji:<br />
Tarihçe, Temel Kavramlar, Terapötik Süreç,<br />
Eleştiriler ve Katkılar. Journal of International<br />
Psychological Counseling and Guidance<br />
Researches, 2 (2), 108-125.<br />
• Peterson, C. (2000). The future of optimism.<br />
American Psychologist, 55(1), 44–55.<br />
• Peterson, C. and Seligman, M.E.P. (20<strong>04</strong>).<br />
Character strengths and virtues: A handbook<br />
and classification. New York: American<br />
Psychological Association & Oxford University<br />
Press.<br />
• Seligman, M.E.P. and Csikszentmihalyi, M.<br />
(2000). Positive psychology: An introduction.<br />
American Psychologist, 55(1), 5-14.<br />
42 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 43
V<br />
DİYET<br />
AntIagIng<br />
beslenme türü:<br />
16/8 aralıklı oruç<br />
Son dönemde popülerleşen 16/8<br />
aralıklı oruç diyetinde, belirlenen<br />
8 saatlik süreçte yemek ve<br />
kalan 16 saatlik süreçte oruç<br />
tutmak gerekiyor. Bu yöntem,<br />
kilo vermeye yardımcı oluyor,<br />
kan şekerini düzenliyor ve beyin<br />
fonksiyonlarını iyileştirerek insan<br />
ömrünü uzatıyor. Belirlenen<br />
yeme aralığında sağlıklı<br />
besinlerden yararlanmayı ve<br />
kalorisiz içeceklerin tüketimini<br />
destekliyor. Ancak sağlıksız kilo<br />
alımı, insülin direnci ve vücut<br />
yağlanması şikâyetleriniz varsa<br />
bu yöntemi denemeden önce bir<br />
uzmandan görüş almalısınız.<br />
Ezel Kavadar<br />
Uzm. Diyetisyen<br />
Orucun faydaları saymakla bitmiyor.<br />
Bugünlerde popülerleşen aralıklı oruç<br />
diyeti ise sağlığımız üzerinde iyileştirici<br />
etkilere sahip olmasıyla biliniyor.<br />
Özellikle kilo vermek isteyenlerin gözdesi<br />
haline gelen aralıklı oruç, kilo kaybını<br />
desteklemenin yanında vücudu onarma<br />
etkisiyle de tercih sebebi oluyor.<br />
Diyetin mantığı ise genel olarak<br />
belli kurallar çerçevesinde belli zaman<br />
aralıklarında yemek ve geri kalan<br />
zamanlarda kalori tüketmemek. Bu<br />
diyetin bilinen 3 yöntemi var: Bunlardan<br />
bir tanesi 5-2 yöntemi. Bu yöntemde<br />
haftanın belirlenen 2 gününde oruçlu<br />
olmak gerekiyor, en önemli noktası ise<br />
bu 2 günün arka arkaya gelmemesi.<br />
Oruçlu geçirilen günlerde ihtiyaç duyulan<br />
kalorinin yalnızca %25’i alınabiliyor, su<br />
ve bitki çaylarının tüketimi serbest oluyor.<br />
Diğer yöntem olan 24 saatlik oruç da<br />
sıklıkla uygulanıyor, haftanın veya ayın<br />
herhangi bir günü olarak planlanabiliyor.<br />
Bu oruç sürecinde ise kalori içeren hiçbir<br />
besinin alınmaması gerekiyor. Aralıklı oruç<br />
yöntemlerinden en çok tercih edileni ise<br />
16/8 diyeti olarak tanınıyor.<br />
16/8 ARALIKLI ORUÇ NEDİR?<br />
16/8 aralıklı oruç, son zamanlarda<br />
özellikle kilo vermek ve yağ yakmak<br />
isteyenler için popülerlik kazandı. Katı<br />
birçok diyetin aksine 16/8 aralıklı oruç,<br />
minimum çaba sonucunda etkili sonuçlar<br />
veriyor. Ayrıca hemen her hayat tarzına<br />
uyum sağlayabiliyor ve sürdürülebilmesi<br />
daha kolay oluyor. 16/8 aralıklı oruç,<br />
kilo kaybını artırdığı gibi kan şekeri<br />
kontrolünde de iyileştirmeler sağlıyor ve<br />
beyin işlevlerini onararak ömrü uzatıyor.<br />
Gün içinde 8 saat kalori içeren gıdaların<br />
tüketimine izin veriliyorken, kalan 16<br />
saat boyunca yalnızca su ve bitki çayları<br />
tüketilebiliyor. Aşırı olmamak şartıyla<br />
sütsüz ve şekersiz kahve tüketimi de<br />
olabiliyor. Ayrıca bu 8 saat içinde ihtiyaç<br />
duyulan kalorinin de alınması gerekiyor.<br />
Bu döngü kişisel tercihlerinize göre<br />
istediğiniz sıklıkta uygulanabiliyor.<br />
NASIL BAŞLAMALISINIZ?<br />
Bu diyete 8 saatlik bir yeme aralığı<br />
seçerek başlayabilirsiniz. Yiyecek alımınız<br />
belirlemiş olduğunuz 8 saatlik aralık içinde<br />
olmalı. En çok tercih edilen yöntem,<br />
kahvaltıyı atlamak ve öğle ile akşam<br />
arasındaki 8 saatlik süreyi kullanarak 2<br />
ana öğün ve birkaç ara öğün yapmak. Bu<br />
sayede akşam yemeğinden sonra yemeyi<br />
bırakarak ertesi gün öğleye kadar oruç<br />
tutmuş oluyorsunuz.<br />
Fakat öğleden önce acıkıyorsanız ilk<br />
öğününüzü sabah 09.00-10.00 aralıklarına<br />
planlayıp, son öğününüzü 17.00 şeklinde<br />
kapatmanız da mümkün. Ancak geç<br />
uyanıyor veya işiniz geç kahvaltı yapmanızı<br />
etkilemiyorsa 11.00-12.00 aralığında ilk<br />
öğününüzü, 19.00-20.00 aralıklarında ise<br />
son öğününüzü planlayabilirsiniz.<br />
Kısacası size en uygun aralığı deneyerek<br />
bulabilirsiniz. Önemli olan son öğününüzü<br />
geç vakitlere bırakmamak. Ayrıca kan<br />
şekerinizi dengelemek ve akşam yemeğine<br />
fazla aç başlamamak için birkaç ara<br />
öğün yapmak. Fakat bu da ihtiyaca göre<br />
değişiklik gösterebilir. Eğer acıkmıyorsanız<br />
ara öğün yapmadan da devam edebilirsiniz.<br />
SAĞLIKLI BESİN SEÇİMİ ÖNEMLİ<br />
Tabii ki aralıklı orucun faydalarını görmek<br />
için yemek yediğiniz aralıklarda sağlıklı<br />
besin seçimi yapmanız gerekiyor. Mümkün<br />
olduğunca sağlıklı, besleyici ve doğal<br />
gıdaları tercih etmelisiniz. Tüketeceğiniz<br />
besinlerin türü ve miktarı kişiden kişiye<br />
değişkenlik göstereceğinden bunu iyi<br />
ayarlamanız önemli.<br />
Oruç sırasında su, şekersiz çay<br />
ve kahve, maden suyu gibi kalorisiz<br />
içeceklerden yararlanmak sizi zinde tutarak<br />
iştahınızı kontrol etmenizde yardımcı<br />
olacaktır. Ancak tek seferde fazla yemek<br />
veya abur cubur tüketimini artırmak gibi<br />
kötü beslenme durumları 16/8 aralıklı<br />
orucun olumlu etkilerini yok ederek sağlık<br />
açısından zararlı hale dönüşebilir.<br />
l Protein kaynakları: Et, balık, beyaz<br />
et, yumurta, baklagiller, çekirdekler,<br />
kuruyemişler, peynir vs.<br />
l Sağlıklı karbonhidratlar: Tüm sebze<br />
ve meyveler, buğday, bulgur, kinoa,<br />
karabuğday, yulaf, pancar vs.<br />
l Sağlıklı yağlar: Zeytinyağı,<br />
hindistancevizi yağı, avokado, yağlı<br />
tohumlar (badem, fındık, ceviz vs.)<br />
SİZİN İÇİN UYGUN MU?<br />
Aralıklı oruç eğer yaşam tarzınızla<br />
birleşiyor ve sağlıklı gıdalarla<br />
destekleniyorsa o zaman sağlık üzerinde<br />
iyileştirici etkiler gösteriyor. Aynı zamanda<br />
güvenli, kolay ve sürdürülebilir oluyor.<br />
16/8 aralıklı oruç, sağlıklı yetişkinler için<br />
güvenilir sayılsa da kronik hastalığınız<br />
varsa, ilaç alıyor veya yeme bozukluğu<br />
yaşıyorsanız denemeden önce uzman<br />
tavsiyesi almalısınız. Aralıklı orucun<br />
önerilmediği diğer kişiler ise gebe kalmak<br />
isteyenler, hamileler ve emziren annelerdir.<br />
16/8 ARALIKLI ORUCUN<br />
DEZAVANTAJLARI<br />
l Herkes için uygun olmayabilir.<br />
l Yemek yemeyi 8 saatle<br />
sınırlandırmak, bazı insanların<br />
normalden fazla yemesine yol<br />
açabiliyor. Oruçlu geçen zamanları<br />
telafi etme isteğiyle oluşan bu<br />
durum sindirim sorunlarına, sağlıksız<br />
beslenme alışkanlıklarının ortaya<br />
çıkmasına ve kilo alımına sebep<br />
olabiliyor.<br />
l 16/8 aralıklı orucun ilk<br />
zamanlarında güçsüzlük, yorgunluk<br />
ve açlık gibi kısa vadeli olumsuz<br />
etkiler yaşanabiliyor, ancak düzen<br />
sağlandığında bu belirtiler ortadan<br />
kalkıyor.<br />
l Yapılan bazı çalışmalar aralıklı<br />
oruçtan kadın ve erkeklerin farklı<br />
şekillerde etkilendiğini gösteriyor.<br />
Örneğin, hayvansal çalışmalar<br />
kadınlarda doğurganlık döngülerini<br />
etkileyerek hormonal sorunların<br />
yaşanabileceğine işaret ediyor.<br />
l Aralıklı oruca başlamak<br />
isterseniz bunu aşamalı şekilde<br />
yapmalı ve olumsuz belirtilerin<br />
gözlenmesi halinde ise bırakmalı veya<br />
uzman tavsiyesi almalısınız.<br />
16/8 ARALIKLI ORUCUN FAYDALARI<br />
l Etkili kilo kayıpları: Gıda alımını belli zaman aralıklarıyla sınırlandırmak, gün boyu<br />
alınan kalorileri azaltmaya yardımcıdır. Ayrıca yapılan çalışmalar aralıklı orucun iştahı<br />
baskıladığını, metabolizmayı hızlandırdığını ve kilo kaybını artırdığını gösteriyor.<br />
l Kan şekerini düzenleme: Açlık insülin seviyelerinde %31, kan şekerinde ise %3-6<br />
arasında bir düşüş sağlayarak kontrol altında tuttuğu belirtiliyor.<br />
l Uzun ömür: Bazı hayvansal çalışmalarda aralıklı orucun ömrü uzattığı görülüyor,<br />
fakat insanlar üzerinde yapılan çalışmalar şu an için sınırlıdır.<br />
l Tasarruf: Hem uzun vadede takibi kolay hem de esnekliğinden dolayı sürdürülebilir<br />
olan 16/8 aralıklı oruç, ekonomiktir ve yemek hazırlığında harcanan zamandan da tasarruf<br />
sağlar.<br />
44 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 45
V<br />
İPUCU<br />
Parfüm, belirli bir yakınlığı ifade etmesi<br />
nedeniyle çok özel bir hediye. Sevgilinizin<br />
veya eşinizin çekiciliğe çekicilik katacak<br />
bir parfüm seçmek ise belirli kuralları olan<br />
ve içgüdülerinizle ilerleyen bir süreç. Ona<br />
her zaman kullandığı parfümü hediye<br />
etmek yerine yepyeni bir deneyim sunmak<br />
arzusundaysanız önerilerimizi takip<br />
edebilirsiniz.<br />
1<br />
Sevgilinizin veya eşinizin hayata<br />
bakışını ve alışkanlıklarını<br />
değerlendirin. Örneğin, giyimiyle<br />
olduğu kadar karakteriyle de “klasik”<br />
dendiğinde akla hemen o mu gelir? Capcanlı<br />
ve sportmen biri, doğa aşığı mıdır? Bohemin<br />
önde gideni, rock konserlerinin vazgeçilmesi<br />
midir? Ev yaşamı ve domestik bir bakış açısı<br />
tam da onu mu ifade eder? Sevdiği çiçekler<br />
ve baharatlar nelerdir?.. Klasik tarzı olanlar<br />
için oryantal ve baharatlı, sportifler için fresh<br />
ve okyanus kokulu, bohemler için oryantal<br />
ve sert çağrışımlı, domestik yapıdakiler için<br />
çiçek ve vanilya kokulu parfümlerin daha<br />
uygun olduğunu unutmayın.<br />
2<br />
Sevgilinizin veya eşinizin yakın kişiler<br />
kadar iş veya başka sosyal ortamlarda<br />
bırakmak istediği izlenimin önemini<br />
göz ardı etmeyin. Örneğin, domestik bir<br />
yaşam sürmesine rağmen artık iş yaşamında<br />
aktif olmak istiyordur. Bu bakış açısını<br />
parfümüyle desteklemesine yardımcı olun.<br />
3<br />
Parfüm ten rengine göre seçilmez,<br />
önemli olan ten salgısıdır. Bunu<br />
belirleyen de parfüm alacağınız<br />
kişinin beslenme alışkanlıklarıdır.<br />
4<br />
Her parfüm her tende farklı kokar.<br />
Bu nedenle parfümün teninizdeki<br />
yansımasını tabii ki deneyimleyin<br />
ama ayrıca sevgilinizin-eşinizin tenindeki<br />
yansımasını da hayalinizde canlandırın.<br />
5<br />
Parfüm seçerken parfüm kartlarını<br />
kullanabilirsiniz, bununla birlikte<br />
mutlaka kol bileğinize de sıkıp<br />
koklamanız çok önemli. Parfüm sıktıktan<br />
sonra bileklerinizi birbirine sürtmeyin; bu<br />
sadece parfümün dengesini bozar.<br />
6<br />
Parfüm seçimi için uygun zamanı<br />
kollayın; uzmanlar bu seçim için<br />
en uygun zamanın öğleden sonra<br />
olduğunu belirtiyor. Parfümü bileğinize<br />
sıktıktan sonra kendinize bir yarım saat<br />
tanıyın. Parfüm sizde hâlâ beğeni yaratıyor<br />
mu diye mutlaka sorgulayın. Yeni bir<br />
parfümü deneyimlerken üzerinizde etkin<br />
bir başka parfümün olmamasına özen<br />
gösterin.<br />
7<br />
Sevgiliniz veya eşiniz her şeyin<br />
en iyisine layık, bu nedenle yüzde<br />
yüz doğal olan parfümleri tercih<br />
edin.<br />
Parfüm<br />
seçmenin<br />
7 kuralı<br />
Parfüm tenle bütünleşmelidir.<br />
Bu bütünleşme öylesine<br />
uyumlu olmalıdır ki parfümü<br />
süren kokuyu hissetmezken<br />
başkalarına tatlı bir esinti<br />
yaymalıdır. Böylesine bir<br />
uyum yakalamak, hele bir<br />
başkasına parfüm seçmek<br />
hiç kolay değil. Yılbaşı<br />
hediyesi olarak sevgilisine<br />
veya eşine parfüm hediye<br />
etmek isteyenleri yazımıza<br />
alalım.<br />
Elif G. Bayramçavuş<br />
EN İYİ PARFÜM,<br />
EN PAHALI PARFÜM MÜDÜR?<br />
Bu sorunun cevabı kocaman bir “hayır!” Parfüm seçme<br />
kurallarına uyar ve içgüdülerinizi takip ederseniz sevgiliniz<br />
veya eşiniz için en doğru parfümü kolaylıkla seçebilirsiniz,<br />
bunun ille de en pahalı parfüm olması gerekmez.<br />
KİŞİYE ÖZEL PARFÜMLER DE VAR!<br />
Yılbaşında sevgilinize veya eşinize öyle bir parfüm<br />
almak istiyorsunuz ki eşi benzeri olmasın, sadece ona özel<br />
olsun, onu yansıtsın.<br />
Bu tabii ki mümkün!<br />
Parfüm ve koku uzmanları, size bunu sağlamak için<br />
var. Bu tarz çalışan uzmanlara başvurduğunuzda sizden<br />
öncelikle sevgilinizin-eşinizin bazı özellikleriyle ilgili<br />
bilgi istiyorlar: Yaşı, cinsiyeti, boyu, kilosu, burcu, uyku<br />
düzeni, eğitimi, karakteri, hobileri, giyim tarzı, beslenme<br />
tercihleri, sigara ve/veya içki içip içmediği, gözlük kullanıp<br />
kullanmadığı, alerjisi olup olmadığı…<br />
Bu bilgiler sonucunda da tamamen kişiye özel bir<br />
parfüm yaratıyorlar. Özel bir şişe hazırlıyor ve isteğinize<br />
bağlı olarak şişenin üzerine sevgilinizin-eşinizin ismini<br />
yazarak size iletiyorlar.<br />
46 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 47
V<br />
SEYAHAT<br />
Karlar<br />
altında<br />
şiirsel<br />
yılbaşı<br />
Yılbaşının çılgın gösterilerle, rengarenk havai fişeklerle,<br />
enfes ışıklandırmalarla kutlandığı birbirinden çekici pek çok<br />
şehir var dünyada; Paris, Londra, Sidney, New York gibi.<br />
Ama biz sizi karlar, buzlar altında bir yılbaşına davet ediyor<br />
ve tam da yılbaşı ruhuna uygun diyarlara uzanıyoruz.<br />
48 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 49<br />
İpek Itır Can<br />
Kuzeyde bir masal<br />
diyarı<br />
Laponya<br />
Laponya (Lapland); Finlandiya, İsveç, Norveç<br />
ve Rusya arasındaki bölgenin ismi. Kuzey<br />
Kutup Dairesi’nde yer alan bölgenin Finlandiya<br />
tarafındaki başkenti Rovaniemi, yerli halkı ise<br />
Sami ırkından gelen Laponlar. Ama bölgede<br />
insan nüfusundan çok geyik nüfusu var. Burası<br />
kış aylarında -40 ve -50 derecelere ulaşabilen<br />
ısısı, karlı ve masalsı görünümü, husky cinsi<br />
köpekleri, ren geyikleri, Noel Baba köyü ve tabii<br />
ki Kuzey Işıklarıyla şiirsel bir yılbaşı için biçilmiş<br />
kaftan.<br />
Kuzey Işıkları, güneşten gelen parçacıkların<br />
dünyanın manyetik alanıyla etkileşime girmesiyle<br />
oluşuyor ve Laponya, gökyüzündeki bu<br />
rengarenk görsel şölenin seyri için harika bir<br />
seçenek. Yani havai fişek gösterisine burada<br />
hiç mi hiç gerek yok. Bir yandan sevdiklerinize<br />
sarılıp, bir yandan da sıcacık içeceğinizi<br />
yudumlarken kendinizi bu büyülü atmosfere<br />
bırakabilirsiniz.<br />
Bize göre Noel Baba, Demrelidir ama<br />
Laponlar da Noel Baba’yı sahipleniyor.<br />
Rovaniemi’deki Santa Claus köyü, yılbaşı<br />
denilince akla gelen bütün ritüelleri kapsayacak<br />
nitelikte bir yer. Kar, gece aydınlatmaları, yılbaşı<br />
süsleri, eğlence parkları, ışıl ışık restoranlar,<br />
Snowman World’deki buz restoran ve buz bar<br />
deneyimi, tabii ki Noel Baba ile fotoğraf çektirme<br />
keyfi…<br />
Bölgeyi husky’lerin veya ren geyiklerinin<br />
çektiği, yerel kıyafetli Laponların sürdüğü<br />
kar kızaklarıyla keşfedebilir ve romantizme<br />
romantizm katabilirsiniz. Bir başka seçenek ise<br />
birbirinden değerli ulusal parkları ve ormanları<br />
yürüyerek kat etmek. Kayak, kızak ve kar<br />
motosikleti gibi aktivitelerin de yapılabildiği<br />
Laponya’da buzda balık tutabilir veya buz kıran<br />
gemilerle küçük bir geziye çıkabilirsiniz. Bölgede<br />
gece yaşamı da gayet canlı.<br />
Laponya’da gayet lüks otellerde konaklamak<br />
mümkün olsa da yatarken Kuzey Işıklarını<br />
seyretme imkânı sunan cam tavanlı iglolarda<br />
konaklamayı çok daha cazip bulabilirsiniz.<br />
İglolar hem sıcacık hem de gayet konforlu. Biraz<br />
daha cesursanız buz otellerini tercih edebilirsiniz.
V<br />
SEYAHAT<br />
Kuzey Kutbu’nda kartpostal<br />
tadında yılbaşı<br />
Tromso<br />
Yılbaşında bembeyaz karlar üzerinde yürümeye, ren<br />
geyiklerine, kızaklara, kardan adamlara, doğayı keşfetmeye,<br />
sakinliğe, huzura “evet” diyorsanız, belki de Tromso sizin<br />
için en ideal seçenektir. Bir yılbaşı kartpostalı atmosferi<br />
sunan, yılbaşında ışıklarla süslenen Tromso, Norveç’in Troms<br />
eyaletinin başkenti. Merkezi bir ada olan ve ana karaya köprü<br />
ve tünellerle bağlanan Tromso, aynı zamanda dünyanın en<br />
kuzeyindeki şehir ve Kuzey Kutup Dairesi’nin üçüncü büyük<br />
şehri. Ancak bu tanımlama gözünüzde kocaman bir yer<br />
canlandırmasın, çünkü Tromso’yu bir günde gezmek mümkün.<br />
Tromso’da kış aylarında neredeyse yüzünü hiç göstermeyen<br />
güneş, yaz aylarında batmıyor. Şehir, Norveç’te Kuzey<br />
Işıklarının en iyi izlenebildiği yer aynı zamanda. Zaten pek çok<br />
kişi de buraya Kuzey Işıklarını izlemek için geliyor.<br />
Nüfusu yaklaşık 75.000 olan Tromso, eski ahşap evleriyle<br />
tanınıyor. Bu evlerin en eskisi 1789 yılına tarihleniyor. İki<br />
katlı bu Norveç evleri, ayrı bir görsel şölen sunuyor. Bununla<br />
birlikte 1965 yılında yapılmış olan ve üçgen mimarisiyle<br />
dikkat çeken Kutup Katedrali, şehrin en önemli simgelerinden<br />
biri. Tromso Katedrali ve Kutup Müzesi de mutlaka ziyaret<br />
edilmesi gerekenlerden. Tromso’yu ziyaret ederseniz ünlü<br />
Norveç fiyortlarını gezmek için tekne turu yapabilir, balina<br />
safarisine çıkabilir, ren geyiği ve husky’lerle kızak turlarına<br />
katılabilirsiniz.<br />
Yılbaşında bir başka büyülü<br />
St. Petersburg<br />
Rusya ve yılbaşı denildiğinde ilk akla gelen görüntü<br />
Moskova’daki Kızıl Meydan’dır şüphesiz. Ama Rusya’nın ikinci<br />
büyük şehri ve eski başkenti St. Petersburg’un şiirselliği bir<br />
başkadır. St. Petersburg (Sovyet dönemindeki ismiyle Leningrad),<br />
Çar I. Petro tarafından 1703 yılında Baltık Denizi kıyısında,<br />
binlerce insanın çalışması ve bataklıkların kurutulmasıyla kuruldu.<br />
Amaç, burasının Rusya’nın Avrupa’ya açılan kapısı olmasıydı. O<br />
tarihten itibaren, 42 ada üzerine kurulu olan St. Petersburg, Rus<br />
çarlığına 200 yıl başkentlik yaptı. Bu süreçte birbirinden zarif<br />
binalarla süslendi, kültürün ve sanatın merkezi konumuna geldi.<br />
Çarlık döneminin eşsiz mirasına sahip şehir, tabii ki her<br />
mevsim güzel, özellikle yaz aylarında güneşin batmadığı “Beyaz<br />
Geceler” dönemiyle ünlü. Ama karlar altındaki görünümüyle bir<br />
başka güzel, bir başka büyülü. Enfes ışıklandırmalar, rengarenk<br />
yılbaşı süsleri ve dev çam ağaçlarıyla St. Petersburg, yılbaşına<br />
çok yakışıyor. Şehrin bembeyaz ve kalabalık sokaklarında<br />
gerçekleştirilen kış festivalinin insanın içini ısıtmaması ise<br />
mümkün değil. Hem sokaklarda hem de birbirinden renkli<br />
kulüplerde halk dansları gösterisi yapan dansçılar bir yanda,<br />
birbirinden nefis yerel lezzetleri tatmak bir yanda.<br />
Dünyaca tanınan Hermitage Müzesi, Peterhof Sarayı,<br />
Dostoyevski ve Puşkin gibi sanatçıların müze evleri, St. Isaac<br />
Katedrali, Smolny Katedrali ve Dökülen Kan Kilisesi, bu özel<br />
şehirde mutlaka görülmesi gereken yerlerden sadece birkaçı. Neva<br />
Nehri turu ise kaçırılmaması gereken bir aktivite.<br />
Karlı yılbaşı cenneti<br />
Reykjavik<br />
Reykjavik, İskandinav Yarımadası ile Büyük Britanya’nın<br />
kuzeybatısında, Grönland’ın güneydoğusunda yer alan<br />
320.000 nüfuslu İzlanda’nın başkenti. Kutup bölgesine en<br />
yakın başkent olmasının yanı sıra dünyanın en temiz ve en<br />
yeşil şehirlerinden biri. Ayrıca Reykjavik, “karlar altında<br />
yılbaşı” konseptini sevenler için tam bir cennet.<br />
Yeni yılı karşılamak üzere rotanızı Reykjavik’e<br />
çevirdiğinizde kutup bölgesindeki diğer ülkelerde olduğu<br />
gibi burada da Kuzey Işıklarını izleme şansınız var.<br />
Masal tadındaki bir yılbaşına daha da renk katacak çılgın<br />
eğlenceleri de pek çok.<br />
İzlandalıların enteresan ve güzel adetleri var. Bunlardan<br />
biri kötü enerjilerden kurtulmak için yılbaşında eski<br />
eşyaları yakmak, bir başkası ise birbirlerine kitap hediye<br />
etmek ve yılbaşı akşamında kitap okumak. Folklorlarında<br />
yer alan Yule Beylerinin (Yule Lads) -bir başka tabirle<br />
İzlandalı Noel Babaların- Noel’den önceki 13 gün boyunca<br />
çocuklara ödül veya ceza bıraktıklarına inanan İzlandalılar,<br />
elflerin var olduğunu da düşünüyor.<br />
Bu doğa harikası ülkede yılbaşı kutlamalarının yanı<br />
sıra buz tırmanışı, buzul yürüyüşü, kar arabası gezileri<br />
ve balina gözlemciliği yapılabiliyor. Kimisi kaynama<br />
derecesine yakın suyla dolu jeotermal havuzlarıysa ayrı bir<br />
keyif sunuyor. Reykjavik’de bu tür havuzlardan yaklaşık 20<br />
tane bulunuyor.<br />
Orta Çağ kentinde yılbaşı<br />
Krakow<br />
Yılbaşı kutlamalarının ve karın en çok yakıştığı<br />
şehirlerden biri de Polonya’nın ikinci büyük şehri Krakow.<br />
Bir açık hava müzesi niteliği taşıyan, geçmişi 7. yüzyıla<br />
uzanan ve Avrupa’nın en iyi korunan Orta Çağ şehirlerinden<br />
biri olan Krakow; tarihi yapıları, katedralleri, heykelleri ve<br />
müzeleriyle olduğu kadar capcanlı sokaklarıyla da çarpıcı,<br />
etkileyici ve büyüleyici. Krakow, bu özelliklerinin yanı<br />
sıra ülkenin kültür-sanat ve turizm merkezi konumunda<br />
bulunması, eski başkenti olması ve geçmiş dönemlerde<br />
Polonya krallarının buradaki Wawel Kalesi’nde ikamet<br />
etmesi sebebiyle de “Polonya’nın kalbi” olarak tanımlanıyor.<br />
Krakow, yılbaşında rengarenk ve ışıl ışıl. Her yer melek<br />
figürleri ve yılbaşı süsleriyle donatılıyor. Yılbaşı pazarlarında<br />
birbirinden çekici yılbaşı kurabiyeleri ve şekerleri satılıyor.<br />
Kocaman çam ağaçlarıyla süslenmiş meydanlarında<br />
bembeyaz faytonlarda gezi yapmak ayrı bir keyif. Samimi<br />
bir atmosferin hâkim olduğu pub’lar ise eğlence ve neşe<br />
saçıyor. Meydandaki konserler ve havai fişek gösterileri ise<br />
pastanın kreması niteliğinde.<br />
“Schindler’in Listesi” filmine konu olan Oskar<br />
Schindler’in Fabrikası, St. Mary Bazilikası, Wawel Katedrali<br />
ve Müzesi, Krakow Belediye Binası Kulesi, Aziz Florian’ın<br />
Kapısı, Rynek Glowny Meydanı, dünyadaki en eski kumaş<br />
pazarlarından biri olan Sukiennice ve Wieclzka Tuz Madeni,<br />
bir Krakow gezisinde gidilmesi gereken yerlerden.<br />
50 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 51
V<br />
KÜLTÜR SANAT<br />
Bilim ve<br />
teknolojinin<br />
sanatla eşsiz<br />
buluşmaları<br />
Bilim ve teknolojiyle sanat arasındaki ilişki, dijital sanatın<br />
ilginç örneklerini hayatımızın neredeyse baş köşelerine<br />
yerleştirmeye, bize bambaşka deneyimler sunmaya<br />
başladı. Ama ilişki tabii ki sadece bu düzeyde ilerlemiyor;<br />
bilim ve teknoloji, sanat eserlerini koruma yönündeki<br />
desteğini her geçen gün artırıyor.<br />
İpek Itır Can<br />
Lascaux<br />
Mağarası’ndaki<br />
20.000 yıllık baş<br />
yapıtlar, sanal ikizi<br />
aracığıyla keşfedilecek<br />
Günümüzden 20.000 yıl önce<br />
resmedilmiş Üst Paleolitik Çağ’dan kalma<br />
baş yapıtlara sahip olan ve hatta “tarih öncesi<br />
Sistine Şapeli” olarak tanımlanan Fransa’daki<br />
ünlü tarihi Lascaux Mağarası’nın bire bir<br />
boyutlarda sanal ikizi tasarlandı. Çok-kişilik<br />
bu sanal gerçeklik deneyimiyle mağara hem<br />
uzmanlarca daha rahat incelenebilecek hem<br />
de eşsiz duvar resimleri ve diğer öğeleri<br />
turistler tarafından ziyaret edilebilecek.<br />
Bu çabanın nedeni, 1940’da<br />
keşfedilmesinin hemen ardından tarihi<br />
anıt olarak sınıflandırılan, 1979’dan beri<br />
UNESCO Dünya Mirası listesinde olan<br />
Lascaux Mağarası’nın barındırdığı duvar<br />
resimlerinin olağanüstü kalitesi kadar,<br />
son derece kırılgan bir yapıda olması ve<br />
korunmasının güçlüğü. Mağara, 1964’ten<br />
beri halka kapalı, hâlâ risk altında<br />
olduğundan uzmanlar için dahi burada<br />
geçirilecek süre son derece kısıtlı.<br />
Lascaux Mağarası’nı koruma çabasının<br />
yardımına teknoloji koşunca durum da<br />
değişmeye başladı. 3D sanal ortamlar sunan<br />
Dassault Systèmes, Fransız Anıtlar Müzesi ve<br />
Fransa Nouvelle Aquitaine Kültür İşleri Bölge<br />
Müdürlüğü (DRAC Nouvelle Aquitaine)<br />
bir araya geldi, yepyeni bir sanal gerçeklik<br />
deneyimine imza attı. Mağaradaki eserleri<br />
ve orijinal dehlizlerin gerçek ortamını<br />
bilim insanları ve anıt küratörlerinin<br />
deneyimleyebildiği üç boyutlu koşullarla,<br />
eşsiz bir gerçeklikte yeniden canlandırdı.<br />
Lascaux Mağarası’nın sanal ikizi, belirli<br />
teknik becerilere sahip olmayan kullanıcılar<br />
tarafından bile gerçek boyutlu ve çokkişilik<br />
sanal gerçeklik deneyimlerinin<br />
oluşturulmasını kolaylaştırmayı hedefliyor.<br />
Birçok üç boyutlu ziyaretçi rotası da<br />
tasarlanan sanal ikizi gezecek ziyaretçiler,<br />
tıpkı orijinal mağaraya erişimi olan koruma<br />
ekibi gibi dilerlerse emekleyerek mağaranın<br />
en derinindeki son geçidi gezebilecek, hatta<br />
kedigiller odası gibi halka hiç açılmamış olan<br />
çok dar bölümlerde yürüyebilecekler.<br />
Dünyada ilk kez, sırt çantaları ve sanal<br />
gerçeklik gözlükleriyle donatılmış altışar<br />
kişilik gruplar, tur rehberi eşliğinde toplam<br />
235 metre uzunluğundaki galerilerin<br />
tamamını yakından keşfetme şansına<br />
sahip olacaklar. Bu sanal kaşifler, içlerinde<br />
bulundukları sanal evrende özgürce<br />
hareket edebilecek ve avatarları aracılığıyla<br />
birbirleriyle etkileşime girebilecekler.<br />
52 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 53
V<br />
KÜLTÜR SANAT<br />
Dijital sanatla<br />
yaratılan paralel evrenler<br />
3D animasyon tasarımcıları, yazılımcılar, yapay zekâ kodlayıcıları,<br />
veri bilimciler, mimarlar, mühendisler, sanatçılar ve akademisyenlerin<br />
bir araya gelerek oluşturdukları Ouchhh Yeni Medya Stüdyosu, bir<br />
sanat kolektifi ve yaklaşık on yıldır sanatla bilimi, teknolojiyi, yapay<br />
zekâyı bir araya getiren çalışmalar yapıyor. İstanbul’un yanı sıra Los<br />
Angeles, Berlin ve Barcelona’da ofisleri olan bu Türk şirketi, veri ve<br />
formatlarla sanatı bir araya getirdiği dijital sanat yerleştirmelerini<br />
bugüne kadar 50’den fazla ülkede beğeniye sundu.<br />
Bunlar arasında en önemlilerden biri 2018’deki Paris sergisiydi.<br />
“Dünyanın en büyük yapay zekâ sergisi” olarak tanımlanan<br />
yerleştirme, 3.500 metrekarelik bir alanda 146 adet projeksiyonla<br />
gerçekleştirilmiş, yaklaşık 1 milyon kişi yapay zekânın içinde sergiyi<br />
gezmişti. Bu serginin bir benzeri ise geçtiğimiz aylarda İstanbul’da,<br />
DasDas’da “Parallel Universe-Paralel Evren” ismiyle hayata geçirildi.<br />
Ziyaretçiler kendilerini bir yandan Van Gogh’un bir yandan da Osman<br />
Hamdi Bey’in tablosunun içinde buldu, Göbeklitepe’yi keşfetti, daha<br />
önce Paris’te sergilenmiş olan “Şiirsel Yapay Zekâ” yerleştirmesinin<br />
yeniden düzenlenmiş halini ziyaret etme fırsatı yakaladı.<br />
Sadece Van Gogh deneyiminin 4.517 adet eserin yapay zekâ<br />
tarafından işlenmesiyle, insanların eserin içinde dolaşmasının<br />
sağlanması için 5<strong>04</strong> saat harcanmasıyla ve 12 milyar yapay zekâ fırça<br />
darbesiyle yaratıldığını söylemek, nasıl bir projeyle karşı karşıya<br />
olduğumuzu ortaya koymaya yeterli olacaktır.<br />
Ouchhh, önümüzdeki günlerde New York, Atlanta, Los Angeles,<br />
Berlin ve Roma’da heyecan verici projelerini sergileyecek.<br />
Modigliani’nin tablosunun<br />
altından eski sevgilisi çıktı<br />
Yahudi asıllı İtalyan ressam Amedeo Clemente<br />
Modigliani, cesur resimleri, bohem yaşamı ve Picasso ile<br />
dostlukla başlayıp düşmanlığa dönüşen arkadaşlığıyla<br />
tanınan sıra dışı ve ilginç bir sanatçıydı. Henüz 36<br />
yaşındayken ve değeri pek de anlaşılmamışken aramızdan<br />
ayrıldı. Ölümünden 100 yıl sonra “Bir Kızın Portresi”<br />
tablosunun altında eski sevgilisi Beatrice Hastings’in portresi<br />
olduğunun keşfedilmesi, galiba tam da ona yakışacak bir<br />
gelişme oldu. Modigliani, beraber oldukları süre içinde şair<br />
ve yazar olan Beatrice Hastings’in 14 adet tablosunu yapmış,<br />
ikili, 1916 yılında ayrılmıştı. 1917 yılına tarihlenen “Bir<br />
Kızın Portresi”nin aslında Hastings’in bir portresi üzerine<br />
yapıldığı, Modigliani’nin ölümünden 100 yıl sonra yapay<br />
zekâyla ortaya çıkarıldı.<br />
Ayrılık acısı çeken Modigliani’nin Hastings’in portresini<br />
başka bir portreyle kapatmış olabileceği olasılığını gündeme<br />
getirenler, Londra’daki Tate Modern müzesinin uzmanlarıydı.<br />
Bu olasılığın gerçekliği ilk olarak röntgen ışınlarıyla<br />
belirlendi. Ardından Anthony Bourached ve George Cann<br />
isimli iki İngiliz uzman, çalışmayı derinleştirdi. Yapay zekâ,<br />
3D ve stereoskopik görüntüleme aracılığıyla Modigliani’nin<br />
gizlediği portre iyice ortaya çıkarıldı. Bir sanatçının eserlerini<br />
inceleyerek kullandığı renkleri ve boyaları üretme marifetine<br />
sahip olan yapay zekâ, tabloyu yeniden yapılandırdı. Ortaya<br />
çıkarılan tablo, geçtiğimiz aylarda Londra’da sergilendi.<br />
Michelangelo’nun heykellerini<br />
bakteriler kurtardı<br />
İtalya’nın Floransa şehrindeki Medici Şapeli’nde pandemi döneminde<br />
son derece ilginç bir çalışma gerçekleştirildi; sanatçının şapelde bulunan<br />
ve her biri birer başyapıt olan heykelleri kirleri yiyen bakterilerle<br />
temizlendi.<br />
San Lorenzo Bazilikası’ndaki Medici Şapeli, adından da anlaşılacağı<br />
üzere zenginlikleri ve sanat severlikleriyle tanınan ünlü Medici<br />
ailesinin ebedi istirahgahı. Floransa hükümdarı Lorenzo de Medici’nin<br />
mezarındaki “Şafak ve Alacakaranlık”, torununun oğlu ve ilk Floransa<br />
Dükü Alessandro de Medici’nin mezarındaki “Gündüz ve Gece” ile<br />
diğer aile üyelerinin mezarındaki “Meryem Ana ve Çocuk” heykelleri,<br />
Michelangelo’nun eseri.<br />
Bu heykeller bir süredir restore ediliyordu, ancak heykeller<br />
üzerindeki bazı leke ve kalıntılar bir türlü temizlenemiyordu. Araştırma<br />
yapıldığında yanlış mumyalama nedeniyle bazı cesetlerden sıvılar sızdığı,<br />
bunların heykellerin yapısına işlediği ve düzeltilemeyecek hasarlar<br />
yaratabileceği keşfedildi. Tahmin edilebileceği gibi heykeller üzerinde<br />
herhangi bir kimyasal temizlik ürününün kullanılması mümkün değildi.<br />
Heykellerin imdadına İtalyan Ulusal Yeni Teknolojiler Ajansı ve<br />
biyolog Anna Rosa Sprocati ile tamamen kadınlardan oluşan ekibi<br />
yetişti. Lekelerin bakterilerle giderebileceği fikrini ileri süren ekip, bu<br />
tür işlemler için kullanılabilecek 1.000’in üzerinde bakteri arasından<br />
8 tanesinin işlerine yarayabileceğini söyledi. Bu tehlikesiz ve sporsuz<br />
bakteriler, önce test edildi, ardından heykellerin üzerine yerleştirildi.<br />
Sonuç olarak heykeller üzerindeki lekeler ve kalıntılar, müthiş bir iştaha<br />
sahip olan bakteriler tarafından yenilip yok edildi.<br />
Sanatı yakalayın,<br />
hırsızları yakalayın!<br />
Sanat eseri hırsızlığının milyarlarca dolarlık bir piyasası<br />
var. UNESCO, sanat eseri hırsızlığı piyasasının 10 milyar dolar<br />
olduğunu tahmin etse de bundan çok daha fazlası olduğunu<br />
ileri sürmek gayet mümkün. Interpol (The International<br />
Criminal Police Organization), bu duruma bir darbe vurmak<br />
için yaptığı çalışmaların yanına ID-Art isimli bir uygulama<br />
da ekledi. Play Store ve App Store’dan Arapça, İngilizce,<br />
Fransızca ve İspanyolca dillerinde ücretsiz indirilebilen ID-<br />
Art, bir ihbar hattı uygulaması. “Sanatı yakalayın, suçluları<br />
yakalayın” şeklinde duyurulan uygulama, çalınan kültürel<br />
varlıkları belirlemeye yardımcı olmak, yasadışı sanat eseri<br />
kaçakçılığını azaltmak ve çalınan eserleri kurtarma şansını<br />
artırmak amacını taşıyor.<br />
ID-Art, 52.000 adet çalıntı ve kayıp eserle ilgili bir<br />
veritabanına sahip. Herhangi bir eserin çalıntı olduğundan<br />
kuşkulananlar, gerek bilgi gerekse fotoğraf yükleyerek bu<br />
veritabanında arama yapıyor, aramaları eşleşirse direkt olarak<br />
Interpol’e bildirebiliyorlar.<br />
Uygulamanın iki kullanım sahası daha var: Bunlardan biri<br />
envanter oluşturmaya imkan sağlıyor, bu şekilde müzeler ve<br />
koleksiyonerler koleksiyonlarını kaydedebiliyor ve bir hırsızlık<br />
karşısında soruşturmaya fayda sağlayabiliyor. Diğerinde ise<br />
doğal afet veya savaş gibi durumlarda hasar gören tarihi,<br />
arkeolojik, sualtı miras alanlarındaki eserlerle ilgili bildirim<br />
yapılabiliyor, ayrıca dünyadaki riskli bölgeler kaydedilebiliyor.<br />
54 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 55
V<br />
TEKNOLOJİ<br />
Hayatı<br />
kolaylaştıran<br />
akıllı<br />
bıdıklar<br />
İnsanın düşlediği her şey bir gün<br />
gerçek olur! Buradaki hassas nokta<br />
düşlemenin sınırı olabilir ancak. Bugün<br />
teknolojide geldiğimiz nokta bize<br />
öylesine güzel olanaklar sunuyor ki<br />
ötesi sadece zamana kalıyor. Bunlardan<br />
birkaçına birlikte bakalım mı?<br />
Elif G. Bayramçavuş<br />
Hem geliştirilmiş sağlık takibi<br />
hem çok akıllı hareketler<br />
Akıllı saatlerin özellikleri her geçen gün artıyor, böylelikle<br />
teknoloji katmanlı hayat daha sağlıklı bir hale geliyor. Bu<br />
noktada geliştirilmiş sağlık takibine ve akıllı özelliklere sahip<br />
olan Amazfit GtS 2 Mini’den söz edebiliriz. Kullanıcılar, ultra<br />
hafif ve ince Amazfit GTS 2 Mini’nin kan-oksijen satürasyonu<br />
(SpO2) ölçümüyle hayati sağlık göstergesini izleyebiliyor,<br />
fiziksel durumlarını daha iyi anlamak ve zorlu fiziksel veya<br />
zihinsel aktiviteden sonra SpO2 seviyelerini ölçümleyebiliyor.<br />
Ürün, gerektiğinde kalp atış hızı uyarısı gibi uyarılar veriyor<br />
ve 24 saat yüksek hassasiyetli kalp atış hızı izleme işleviyle kalp<br />
sağlığının etraflıca izlenmesini sağlıyor. Gece boyunca hafif,<br />
derin ve REM uyku aşamalarını, hatta gün içinde 20 dakikadan<br />
fazla uykuyu analiz ederek uyku kalitesini değerlendiriyor.<br />
Kadınlara adet döngülerinin uzunluğunu tahmin etmek,<br />
doğurgan günleri belirlemek ve fikir vermek için özel takip<br />
olanakları sunuyor. Stres seviyesini takip edip, stresin nasıl<br />
azaltılabileceğine dair fikir edinmeyi mümkün kılıyor.<br />
Ürün; koşu, bisiklet, yüzme dahil 70’in üzerinde<br />
spor moduna sahip. Siz egzersiz yaparken egzersiz<br />
aşamaları, koşulları ve kalp atış hızı hakkında bildirimler<br />
sağlıyor. Egzersizinizi tamamladıktan sonra “Zepp”<br />
uygulamasında spor verileri raporu oluşturuyor.<br />
PAI sağlık değerlendirme sisteminin gücünü<br />
kullanan ürün, kalp atış hızı ve fitness verileri gibi<br />
karmaşık verileri işleyerek tek bir PAI puanında<br />
bir araya topluyor. Bu kişiselleştirilmiş sağlık<br />
değerlendirmesi, egzersiz programlarının ve<br />
aktivitelerinin faydalarının izlenmesine ve genel<br />
sağlık durumunun iyileştirilmesine yardımcı oluyor.<br />
İş yerlerinin ve çalışanların verimliliği<br />
akıllı gözlük çözümüyle artıyor<br />
İş gücünün verimli şekilde kullanılması amacıyla tasarlanan Dynabook’un<br />
akıllı gözlük çözümü dynaEdge DE100, Intel® Core m7 işlemci desteğiyle AR100<br />
giyilebilir akıllı gözlüğe bağlanıyor. Başa takılabilen ekran ve kamera yardımıyla<br />
çalışanların hem yerinde hem uzaktan iş yapmalarına yardımcı oluyor.<br />
Gücünü Windows 10 Professional ile Intel® Core CPU’dan alarak ekran,<br />
mikrofon, dokunmatik yüzey, kamera ve hoparlörlerle birlikte kullanılabilen<br />
taşınabilir ürün, çalışanlara ihtiyaç duydukları anlarda kritik görev bilgilerini<br />
sunmakla kalmıyor, aynı zamanda kayıt özelliğiyle uzaktaki bir uzman veya<br />
uygulama için bilgilerin yayınlanmasını sağlıyor. Böylelikle, mevcut iş akışı<br />
hiç kesilmeden ürün güncellemeleri ve eğitim, belge alma, iş akışı talimatları,<br />
gerçek zamanlı veri yakalama özelliklerinin hepsi çalışanların hizmetine<br />
sunulmuş oluyor. Ayrıca şirketlerin altyapısına sorunsuz şekilde entegre<br />
oluyor. Bu şekilde şirketlere kendi işlemlerine özgü iş akışı yazılımıyla tam da<br />
ihtiyaçlara uygun uyarlanabilir bir çözüm sunuyor.<br />
56 EKİM <strong>2021</strong> EKİM <strong>2021</strong> 57
V<br />
TEKNOLOJİ<br />
İstenmeyen Tüylerde<br />
Acısız ve Kalıcı Çözüm<br />
FDA Onaylı<br />
Görme engellilerin hayatı<br />
ara yüzlerle daha kolay<br />
Erişebilirliğe büyük önem veren<br />
Çinli teknoloji firması Xiaomi, birçok<br />
erişebilirlik özelliği geliştiriyor,<br />
ürünlerinin ihtiyaçları gerçekten<br />
karşıladığından emin olmak için<br />
engelli kullanıcılarla birlikte çalışıyor.<br />
Fiziksel engelli kullanıcıların “Mi AI<br />
Speakers” veya “Mi Home” uygulaması<br />
üzerinden akıllı telefonlarını uzaktan<br />
kontrol etmelerini sağlayan Xiaomi,<br />
şimdi de “Xiaomi Wensheng”<br />
özelliğiyle sesi gerçek zamanlı<br />
olarak metne dönüştürerek görme<br />
engelli kullanıcılarına yardımcı<br />
oluyor. Ayrıca bu yıl iF Tasarım<br />
Ödülü’ne layık görülen “Haptic”<br />
(dokunsal) özelliğiyle görme engelli<br />
kullanıcıların titreşimle farklı<br />
bilgileri tanımlayabilmelerine olanak<br />
sağlıyor. Görme engelli kullanıcılar,<br />
Xiaomi akıllı telefonlarında bulunan<br />
özellikler sayesinde yemek siparişi ve<br />
harita uygulamalarını da sorunsuzca<br />
kullanabiliyor.<br />
Xiaomi, Google’ın akıllı<br />
telefonlardaki erişilebilirlik<br />
hizmetlerini tam olarak desteklemek<br />
için Google ile iş birliğine gitmiş<br />
durumda. Örneğin, tüm Xiaomi<br />
sistem uygulamaları Google<br />
“TalkBack” ile uyumlu. Xiaomi,<br />
“TalkBack”in doğru bir şekilde<br />
okuyabilmesi için her bir uygulamaya<br />
açıklama etiketi ekliyor ve<br />
kullanıcılardan geri bildirimler alıyor,<br />
özelliklerini değiştirip iyileştiriyor.<br />
İstenmeyen<br />
tüylerde<br />
acısız<br />
ve kalıcı<br />
çözüm<br />
Relux IPL 9500 lazer epilasyon<br />
cihazı, yoğunlaştırılmış ışık atımı<br />
teknolojisiyle tüy köklerini etkisiz<br />
hale getiriyor, böylece istenmeyen<br />
tüyler çok uzun süre veya kalıcı<br />
olarak yok ediliyor. FDA onaylı<br />
ürün, 300.000 atım kapasitesine<br />
sahip. Kolay taşınabilirliği,<br />
ekonomik ve uzun ömürlü oluşu,<br />
cilt analiz sensörü gibi özellikleriyle<br />
Relux IPL 9500 lazer epilasyon<br />
cihazı, pek çok kişinin tüy<br />
probleminde tercihi konumunda.<br />
10-15<br />
Joules<br />
300.000 Atım<br />
Kapasiteli Alman<br />
Quartz Ampül<br />
Kalan Atım Sayısı ve<br />
Atım Gücünü<br />
Gösteren LCD Ekran<br />
10 - 15 Jul’e kadar<br />
Atım Gücü<br />
5 Kademeli<br />
Atım Gücü Ayarı<br />
Geniş Atım<br />
Penceresi<br />
Entegre Cilt<br />
Analiz Sensörü<br />
Evrensel Voltaj<br />
58 EKİM <strong>2021</strong>