You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
VOYANT<br />
YIL: 1 SAYI: З<br />
Temmuz2021<br />
Jawline<br />
dolgusu<br />
trendi<br />
Yaz için<br />
5 saç<br />
bakım<br />
tüyosu<br />
Annelik<br />
estetiği<br />
Pandemide<br />
iyi gelecek cilt<br />
ve vücut<br />
önerileri<br />
DOLGU<br />
UYGULAMALARINDA<br />
holistik<br />
YAKLAŞIM
EditörV<br />
VOYANT<br />
İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />
Unico Dijital İletişim Ltd. Şti. adına<br />
Meryem Bilici<br />
Danışma Kurulu<br />
Op. Dr. Altuğhan Cahit Vural<br />
(Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı)<br />
Dr. Banu Özge Öztürk<br />
(Dermatolog)<br />
Dr. Deniz Koral<br />
(Dermatolog)<br />
Prof. Dr. Murat Türegün<br />
(Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı)<br />
Dr. Seran Göçer<br />
(Medikal Estetik Hekimi)<br />
Dr. Yasemin Savaş<br />
(Medikal Estetik Hekimi)<br />
Vedat Günyol Cd.<br />
Defne Sk. No: 1<br />
Flora Rezidans Kat: 1 D. 109<br />
Ataşehir 34750 İstanbul<br />
T +90 216 255 5336<br />
Reklam ve iletişim<br />
info@unicodijital.com.tr<br />
Yapım<br />
Narrator Ajans<br />
Yayın Yönetmeni<br />
Dilek Girgin<br />
dilek@narratorajans.com<br />
Görsel Yönetmen<br />
Engin Perol<br />
Editör<br />
Elif G. Bayramçavuş<br />
İpek Itır Can<br />
Melek Yazıcı<br />
Acıbadem Mh. Betül Sk.<br />
Basın Sitesi G/18<br />
Kadıköy-İstanbul<br />
T +90 216 340 0307<br />
www.narratorajans.com<br />
Baskı<br />
Erk Ofset<br />
Maltepe Mh. Litros Yolu Sk.<br />
A No: 2 -4A İç Kapı No: 412<br />
Zeytinburnu-İstanbul<br />
T +90 532 227 9764<br />
Baskı Yeri ve Tarihi<br />
İstanbul, Temmuz 2021<br />
Yerel süreli yayındır.<br />
Üç ayda bir yayınlanır.<br />
8.000 adet basılıp dağıtılmıştır.<br />
Ücretsizdir.<br />
Geçmişi özümseyip<br />
geleceği hayal ederken<br />
bugünün kıymetini bilmek<br />
çok önemli. Mutlu olmanın<br />
en önemli anahtarı belki<br />
de bu. Bir başkası ise<br />
iyi hissetmek ve aynı<br />
zamanda iyi görünmek<br />
olabilir mi?<br />
Mutlu<br />
olmanın<br />
anahtarı<br />
Bence hayat öylesine belirli bir<br />
standartta ilerliyor ki! Bilmiyorum, siz<br />
de aynı fikirde misiniz? Nedir dünyaya<br />
geldikten sonra bizi bekleyenler?<br />
Yürümemiz, konuşmamız, anaokuluna<br />
ve ardından ilköğretime devam etmemiz,<br />
belki üniversiteye gitmemiz, sonrasında<br />
evlenmemiz ve çocuk sahibi olmamız.<br />
Daha sonrasında ise kariyerimizi büyük<br />
bir gayretle ilerletmeye çalışmamız,<br />
mücadelemiz. Bu arada da ev bark<br />
sahibi olmamız. Mümkünse hayatı<br />
seyahat ederek, bilgi birikimimizi<br />
artırarak, deneyimlerimizi çoğaltarak<br />
renklendirmemiz. Çoğumuzun önüne<br />
konulmuş bir kılavuz varmışçasına ilerlemesi bu şekilde.<br />
Olabilir tabii ki. Oluyor da. Olmalı belki de. Bambaşka bir yolda<br />
ilerleyenlere saygıyla birlikte.<br />
Bu standart (veya standart olmayanları seçenler için de) süreçte her<br />
noktanın anlamı azımsanmamalı. Tüm kişisel gelişim uzmanlarının söylediği<br />
gibi yaşanan anda kalmak ve şimdiyi önemsemek, yani geçmişin acılarını<br />
ve mutluluklarını özümseyerek geleceği hayal ederken bugünün kıymetini<br />
bilmek çok önemli. Mutlu olmanın en önemli anahtarı belki de bu.<br />
Bir başka anahtar da sürekli iyi hissetmek ve aynı zamanda iyi görünmek<br />
olabilir mi? Kişisel olarak yaş almaktan hiçbir sıkıntı duymuyorum. Tam<br />
tersine yaş almanın bana kattıklarıyla, deneyimlerle, bilgiyle daha<br />
zenginleştiğimi, dünyayla daha uyumlu hale geldiğimi, sonunda<br />
pek çok şeyi daha iyi anladığımı düşünüyorum. Fiziksel olarak<br />
ise kendimin en iyisi olmayı arzuluyorum. Bu doğaya meydan<br />
okumak değil, var olan müthiş medikal ve teknolojik<br />
gelişmelere uyumlanmak sadece. Ama tek tip olmaya itibar<br />
etmeden, birileri gibi olmak istemeden tabii ki.<br />
Çünkü her birimiz tekiz, biriciğiz ve çok özeliz.<br />
Bunun kıymetini bilmemiz ve yepyeni güzelliklerde<br />
buluşmamız dileğiyle…<br />
Dilek Girgin<br />
TEMMUZ 2021<br />
3
VİÇİNDEKİLER<br />
Temmuz2021<br />
32 RÖPORTAJ<br />
“Jawline dolgusu önemli<br />
bir trend oldu”<br />
Yüz güzelliğinde hatırı sayılır bir etkisi<br />
olan çene hattı, jawline uygulamasıyla<br />
çok daha belirgin ve estetik bir hale<br />
getiriliyor. Medikal Estetik Uzmanı Dr.<br />
Yasin Çobanoğlu, jawline dolgusuna<br />
dair bilgiler veriyor.<br />
6 İLK BAKIŞ<br />
Estetik dünyasından<br />
Hamilelerin güvenle kullanabileceği çatlak<br />
bakım yağı: Bio-Oil Natural; en doğal<br />
koruma için Incia Vücut Koruyucu Losyon;<br />
The Body Shop’tan yaza özel yepyeni<br />
bir seri; Polaar ile cildinizi güneşe karşı<br />
koruyun ve renklendirin; Direct Message<br />
ile çabasız güzellik; Hydryalix Ultra Deep ile<br />
güzel yaş alın.<br />
10 GÜZELLİK<br />
Yaz için 5 saç bakım<br />
tüyosu<br />
Saçlarımız yazdan etkileniyor,<br />
yıpranıp yoruluyor, matlaşıp<br />
canlılığını kaybediyor. Peki, ne yapsak<br />
da saçlarımızın güzelliğinden ve<br />
canlılığından ödün vermesek?<br />
12 TREND<br />
Yaz aylarında<br />
aşırı terlemenin<br />
çözümü: Botoks<br />
Medikal Estetik Uzmanı<br />
Dr. Kemali Güneş, yaz<br />
aylarındaki aşırı terlemenin<br />
önlenmesinde botoksun<br />
en etkili seçenek olduğunu<br />
söylüyor.<br />
14 RÖPORTAJ<br />
“Yüz germe ameliyatı için<br />
50-60 yaşını beklemek<br />
gerekmiyor”<br />
Yeterince tecrübeli bir hekim<br />
tarafından, uygun tekniklerle<br />
gerçekleştirilen yüz<br />
germe ameliyatının<br />
çok doğal bir<br />
gençleşme<br />
sağladığını<br />
söyleyen Prof. Dr.<br />
Özcan Çakmak,<br />
bu ameliyat<br />
için 50-60 yaşını<br />
beklemenin tıbbi bir<br />
gereklilik olmadığını<br />
belirtiyor.<br />
18 RÖPORTAJ<br />
“Annelik estetiğiyle daha<br />
dolgun ve daha kadınsı<br />
hatlar yaratıyoruz”<br />
Kadınlar, doğum sonrasında meme,<br />
karın, basen ve vajinal bölgelerinde<br />
deformasyonlar yaşayabiliyor. Plastik,<br />
Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı<br />
Dr. Semra Nergiz, annelik estetiğiyle<br />
deformasyonların toparlanmasının<br />
mümkün olduğunu söylüyor.<br />
22 GÜNDEM<br />
Estetiğin üç güzeli<br />
Kıvrımlı bir popo, pürüzsüz bir göz çevresi<br />
ve gıdısız bir çene. Daha özgüvenli, neşeli,<br />
keyifli olmak için üç sebep. Peki, bunlara<br />
ulaşabilmek için hangi yöntemleri tercih<br />
edebilirsiniz?<br />
26 İPUCU<br />
Dolgu<br />
uygulamalarıyla<br />
altın orana<br />
ulaşmak<br />
mümkün<br />
Charlize Theron, Jessica<br />
Alba, Rihanna ve Adriana<br />
Lima gibi ünlülerde<br />
bulunan altın orana<br />
ulaşmak imkânsız<br />
değil. Medikal Estetik Uzmanı Dr. Buket<br />
Şenkaya, altın orana sahip olmak için yeni<br />
nesil dolgulardan faydalanılabileceğini<br />
belirtiyor.<br />
28 KAPAK KONUSU<br />
“Dolgu uygulamalarında<br />
holistik yaklaşımdan<br />
yanayım”<br />
Dolgu uygulamaları, yüzümüzdeki volüm<br />
kayıplarını yerine koymak ve yüzümüzü<br />
yeniden şekillendirmek için kullandığımız<br />
vazgeçilmez yöntemlerden biri. Ama<br />
bir yeri düzeltirken yüzün genel hatları<br />
bozulabilir mi? Dermatoloji Uzmanı Dr.<br />
Songül Bulca anlatıyor.<br />
36 MAKALE<br />
Ozon terapisinin 50 yıllık bir<br />
geçmişi var<br />
Ozon terapisi veya daha spesifik olarak<br />
majör ozonlu otohemoterapi (O3-AHT),<br />
yaklaşık 50 yıldır kullanılıyor. Kandaki<br />
oksijen seviyesini uzun periyotlar boyunca<br />
yükselten ozon terapisiyle ilgili bilgileri<br />
Medikal Estetik Uzmanı Dr. Özgür Sabah<br />
anlatıyor.<br />
38 PSİKOLOJİ<br />
Depresyonun tedavisi<br />
TMS ile mümkün<br />
Psikiyatr Burak Toprak, TMS cihazlarının<br />
beynin depresyonla ilgili belirli bölgelerine<br />
güçlü manyetik alanlar uygulayarak<br />
merkezi sinir sistemi aktivitesini<br />
etkilediğini belirtiyor.<br />
40 DİYET<br />
Ödem ve şişkinlikten<br />
kurtulun!<br />
Uzman Diyetisyen Ezel Kavadar, <strong>Voyant</strong><br />
için kaleme aldığı makalesinde sıcak<br />
havalarda daha çok görülen ödemden<br />
kurtulmanın yollarını anlattı.<br />
46 ZOOM<br />
Rahat ve<br />
kaliteli uyku<br />
için 20 önemli<br />
bilgi<br />
Sağlıklı, genç ve güzel<br />
kalmanın sırrı iyi bir uyku<br />
çekmek. Ancak pandemi döneminde<br />
uykuyla ilgili sorunlar yaşıyorsanız Yrd.<br />
Doç. Dr. Gamze Şenbursa’nın önerilerine<br />
kulak verebilirsiniz.<br />
48 SEYAHAT<br />
Bu adaları keşfetmek lazım!<br />
Gerek doğal yaşamın hükmünde<br />
ilerlemeleri gerekse ilginçlikleriyle dikkat<br />
çeken bazı cazip adalar, kaçıp gitme veya<br />
deneyimleme ihtiyaçlarınıza karşılık<br />
verecek özelliklere sahip.<br />
52 KÜLTÜR SANAT<br />
Derin anlamlar taşıyan<br />
zamane heykelleri<br />
Teknolojiyle ve yenilikçi bakış açılarıyla<br />
vücut bulan, anlamlı hikâyelere de sahip<br />
olan modern zaman heykellerinden küçük<br />
bir seçkiyi <strong>Voyant</strong> sayfalarında konuk<br />
ediyoruz.<br />
42 MAKALE<br />
Pandemide iyi gelecek cilt ve<br />
vücut önerileri<br />
Medikal Estetik Uzmanı Dr. Pınar Yozgatlı<br />
Karagülle, bir yılı aşkın bir süredir<br />
yaşadığımız pandemi döneminde bizlere iyi<br />
gelecek cilt ve vücut önerilerini aktarıyor.<br />
56 MEDİKAL TEKNOLOJİ<br />
Giyilebilir teknolojilerle daha<br />
sağlıklı bir hayat<br />
Yapay zekâyla desteklenen ve gelişmiş<br />
sensörlerle donatılan giyilebilir teknoloji<br />
ürünleri, hayatımızın tam da içinde.<br />
Bu ürünler, sağlığımızla ilgili pek çok<br />
veri sunuyor ve gerekli durumlarda<br />
bildirimlerde bulunuyor.<br />
4 TEMMUZ 2021 TEMMUZ 2021 5
V<br />
İLK BAKIŞ<br />
Hamilelerin güvenle<br />
kullanabileceği<br />
çatlak bakım yağı:<br />
BIO-OIL<br />
NATURAL<br />
Hamilelik döneminde yaşanan hormonal değişimler<br />
cildi de doğrudan etkiliyor. Lekelenme, deri döküntüleri,<br />
alerjiler gibi cilt problemlerinin yanı sıra çatlaklar<br />
da sıkça görülüyor. En çok bacak, kalça ve karın<br />
bölgesinde görülen çatlaklar, ani kilo değişikliklerinde<br />
ve hamilelik gibi cildin hızla değiştiği dönemlerde ortaya<br />
çıkabiliyor. Cilt bu ani değişimlere uyum sağlayacak<br />
kadar elastik olmadığında daha derin katmanları yırtıp<br />
açığa çıkarıyor. Bu katmanlar ise ciltte dalgalı, çizgi<br />
halinde bir görüntü oluşturuyor. Hamilelik döneminde<br />
anne adayları çatlak oluşumunu önlemek ya da mevcut<br />
çatlakların görüntüsünü azaltmak için farklı yöntemler<br />
deniyor. Bio-Oil Natural, bu dönemde doğal ve aynı<br />
zamanda etkili çatlak bakım ürünü arayışına giren anne<br />
adaylarına çözüm sunuyor.<br />
En doğal<br />
koruma için<br />
Incia Vücut<br />
Koruyucu<br />
Losyon<br />
The Body Shop’tan<br />
yaza özel<br />
yepyeni bir seri<br />
Incia Doğal Koruyucu Vücut<br />
Losyonu, içeriğinde yer alan<br />
tamamen doğal mikrokapsül<br />
limon okaliptüsü sayesinde<br />
sizi ve sevdiklerinizi çevresel<br />
olumsuzluklara karşı koruyor.<br />
İçerdiği bitkisel gliserin, sorbitol<br />
ve skualen ile cildin beslenmesine,<br />
yoğun bir şekilde nemlenmesine<br />
ve yumuşamasına yardımcı oluyor.<br />
Hızlı bir şekilde emilen ürün,<br />
ciltte yağlı bir his bırakmıyor.<br />
Incia Doğal Koruyucu Vücut<br />
Losyonu, güçlü bir antioksidan<br />
olarak bilinen E vitamini sayesinde<br />
cildi serbest radikallere karşı<br />
korumaya da destek olurken,<br />
iki aydan itibaren bebeklerin<br />
hassas cildinde dahi güvenle<br />
kullanılabiliyor.<br />
Doğadan aldığı ilhamla<br />
cilt florasıyla dost ürünlerini<br />
kullanıcılarıyla buluşturan<br />
Incıa’nın ürünleri, %100 doğal<br />
içerikleriyle dış etkenlere karşı tam<br />
ve güvenilir bir koruma sağlıyor.<br />
The Body Shop, ahududuyu andıran kokusuyla hayran<br />
bırakan Fresh Raspberry ile tazecik ve havalı çiçek<br />
kokularını deneyimleyebileceğiniz Cool Daisy serileri<br />
aracılığıyla yaz güneşine özel bir seri hazırladı.<br />
l Fresh Raspberry Body Butter, sıcak havalarda<br />
kuruyan ciltlerdeki susuzluğu giderirken, 72 saat besleyici<br />
özelliğiyle ciltte anında daha yumuşak, daha pürüzsüz ve<br />
kusursuz bir his sağlıyor.<br />
l Fresh Raspberry Hydrating Body Mist, eşsiz ahududu<br />
kokusunun yanı sıra hafif yapısı ve hızlı emilme özelliğiyle<br />
ciltte serin ve tazelenmiş bir his bırakıyor.<br />
l Fresh Raspberry Shower Gel, köpüklü yapısıyla<br />
cildinizdeki temizliği ve ferahlığı sonuna kadar hissettiriyor,<br />
teninize unutulmaz bir yaz tazeliği sunuyor.<br />
l Fresh Raspberry Exfoliating Body Scrub, ahududuyla<br />
zenginleştirilmiş tohumlar ve ceviz kabukları sayesinde<br />
eşsiz bir peeling etkisi yaratarak cildinizi tazeliyor.<br />
l Cool Daisy Body Yogurt, hemen emilme özelliğiyle<br />
vücutta 48 saate kadar nem sağlayarak, cildi daha<br />
yumuşak ve pürüzsüz hale getiriyor.<br />
l Cool Daisy Shower Gel, duşta papatya kokularına<br />
bürünmenizi sağlıyor. Ürün, normal ve kuru ciltlerin<br />
kullanımına uygun.<br />
l Cool Daisy Hydrating Body Mist, cildinizi rahatlatarak<br />
çok daha sağlıklı ve parlak bir görünüme kavuşmanıza<br />
yardımcı oluyor.<br />
6 TEMMUZ 2021<br />
14 BİTKİ ÖZÜNE SAHİP DOĞAL İÇERİK<br />
ISO 16 128 sertifikasına sahip olan ve<br />
%100 doğal ve organik olan Bio-Oil Natural’ı<br />
anne adayları hamileliklerinin ilk gününden<br />
itibaren güvenle kullanabilirler. Vegan bir ürün<br />
olan Bio-Oil Natural’ın içeriğinde soya yağı, aspir<br />
tohumu yağı, jojoba yağı, chia tohumu yağı,<br />
nar çekirdeği yağı, kalendula özütü, lavanta<br />
yağı gibi bitkisel yağlar, doğal antioksidanlar,<br />
bitki özleri ve vitaminler yer alıyor. Etkisi klinik<br />
çalışmalarla kanıtlanan Bio-Oil Natural, karın,<br />
göğüs, bel, kalça, bacak gibi çatlak oluşumuna<br />
yatkın bölgelere günde iki kez masaj yapılarak<br />
uygulandığında çatlak oluşumunu önlüyor,<br />
mevcut çatlakların görünümünü de azaltıyor.<br />
Almanya’da yapılan klinik çalışmalarda<br />
Bio-Oil Natural kullananların iki hafta sonunda<br />
%71’inde, sekiz hafta sonunda ise %97’sinde<br />
çatlak görünümünde iyileşme görüldü.<br />
TEMMUZ 2021 7
V<br />
İLK BAKIŞ<br />
Polaar ile cildinizi<br />
güneşe karşı<br />
koruyun ve<br />
renklendirin<br />
Sadece Kuzey Kutbu’nda yetişen<br />
bitkilerden üretilen Polaar’ın Polaar Sun<br />
serisinde yer alan Very High Proctetion Sun<br />
Cream Tinted SPF 50+, yaz aylarında cildinizi<br />
güneşin olumsuz etkilerine karşı korurken<br />
aynı zamanda cildinizi renklendiriyor.<br />
Polaar Sun Very High Proctetion Sun<br />
Cream Tinted SPF 50+, UVA ve UVB<br />
ışınlarına karşı etkili doğal ve organik filtrelere<br />
sahip. Cildi harika bir şekilde nemlendiriyor,<br />
ayrıca hem koruma hem de canlı bir görünüm<br />
sağlıyor. İçeriğinde E vitamini, shea yağı,<br />
keçiboynuzu bulunan ve suya dayanıklı olan<br />
ürün, yağlı olmayan yapısıyla cilt tarafından<br />
kolayca emiliyor, kusursuz bir görünüm<br />
kazanılmasına yardımcı oluyor.<br />
Doğaya ve cilde büyük hassasiyet<br />
duyan Polaar, paraben, mineral yağ ve alkol<br />
içermeyen formüller sunuyor, ürünlerini<br />
hayvanlar üzerinde test etmiyor. Polaar, her<br />
şeyi borçlu olduğumuz doğaya saygı duymaya<br />
özen gösteriyor, doğanın saflığının ve<br />
kırılganlığın bilincinde olarak korunması için<br />
bilimsel kuruluşlarla birlikte çalışıyor.<br />
Direct Message ile<br />
çabasız güzellik<br />
Mayo ve bikini modelleriyle<br />
plajların vazgeçilmezleri<br />
arasında yer alan Direct<br />
Message, şimdi de yeni nesil<br />
saç bakım serisiyle doğal<br />
ve kolay bakımın adresi<br />
oluyor. Saç bakım maskesi,<br />
saç şekillendirici krem,<br />
elektriklenme karşıtı spreyin<br />
yer aldığı “Direct Message<br />
Saç Bakım Serisi” ile saçlar en<br />
kısa zamanda özgürlüğüne ve<br />
güzelliğine kavuşuyor.<br />
Moda ve stil danışmanı<br />
Deniz Marşan’ın markası<br />
olan ve kısa zamanda etkili<br />
sonuçlara ulaşmak isteyenler<br />
için tasarlanan Direct<br />
Message Saç Bakım Serisi,<br />
güzel saçlara kavuşmak için<br />
harcanan zamana karşı bir tavır<br />
sergiliyor. Zamandan tasarruf<br />
sağlayarak saçların çabasız ve<br />
doğal güzelliğini gözler önüne<br />
seriyor.<br />
Direct Message Saç<br />
Bakım Serisi; yıpranmış<br />
ve yavaş uzayan saçları<br />
yeniden yapılandırmada etkili<br />
olan saç bakım maskesi,<br />
ağırlaştırmadan saçınıza<br />
şekil vermenize yardımcı olan<br />
çok yönlü saç şekillendirici<br />
krem, elektriklenme karşıtı<br />
formülüyle saçı anında<br />
kusursuzlaştıran ve UV<br />
koruması sayesinde güneşin<br />
zararlarından da koruyan<br />
saç spreyiyle saçlarınızın<br />
özgürlüğünü yeniden<br />
tanımlıyor.<br />
Hydryalix Ultra Deep<br />
ile güzel yaş alın!<br />
Dermal bir dolgu olan Hydryalix Ultra Deep, ciltteki<br />
derin kırışıklıkların, nasolabial kıvrımların ve yüz<br />
bölgesinde oluşan çukurların yeniden şekillenmesinde ve<br />
düzetilmesinde kullanılıyor.<br />
Hydryalix Ultra Deep, cilde yerleşmeye başlayan derin<br />
ve güçlü kırışıklıklara etki etmesinin yanı sıra cildin<br />
su seviyesinin artmasına, hacmini ve elastikiyetini geri<br />
kazanmasına, pürüzsüz ve doğal cildin yeniden elde<br />
edilmesine yardımcı oluyor, ciltte uzun süreli hacim<br />
kazandırıcı dolgu etkisi yaratıyor.<br />
Ürün, HA (hyalüronik asit) moleküllerinin çapraz<br />
bağlama özelliğiyle daha uzun ömürlü. Ayrıca içeriğindeki<br />
lidokain sayesinde uygulama sırasında hastaya minimal<br />
seviyede rahatsızlık veriyor. Enjekte edilen bölgede kolayca<br />
şekillenme sağlayan Hybrid MoBİTM teknolojisiyle üretilen<br />
Hydryalix Ultra Deep, hayvansal kökenli olmayan güvenli<br />
aktif bileşenlerden elde ediliyor.<br />
Hydryalix Ultra Deep, hangi bölgelerde kullanılıyor?<br />
n Cilde yerleşen derin kırışıklık ve kıvrımların giderilmesinde<br />
n Ciltte meydana gelen derin çukurların doldurulmasında<br />
n Ağız çevresinde meydana gelen derin hasarların onarılmasında<br />
n Dudak üzerinde oluşan barkod çizgilerinin düzeltilmesinde<br />
n Ciltte güçlü hidrasyon etkisi sağlanmasında<br />
n Cilt yaşlanmasının yavaşlatılmasında<br />
8 TEMMUZ 2021<br />
TEMMUZ 2021 9
V<br />
GÜZELLİK<br />
Yaz için<br />
5 SAÇ BAKIM<br />
tüyosu<br />
Yazın ortasına geldik bile. Pandemi nedeniyle deniz, havuz ve güneşle<br />
buluşmamız daha kısıtlı olsa da saçlarımız her durumda yazdan<br />
etkileniyor, yıpranıp yoruluyor, matlaşıp canlılığını kaybediyor. Peki, ne<br />
yapsak da saçlarımızın güzelliğinden ve canlılığından ödün vermesek?<br />
Güneşi vücudumuzda hissetmemiz,<br />
kendimizi denizin ve havuzun kollarına<br />
bırakmamız, tüm yıl boyunca beklediğimiz<br />
yaz aylarının tadını sonuna kadar<br />
çıkarmaya çalışmamız son derece doğal.<br />
Böylesine çok sevdiğimiz güneşin, denizin<br />
ve havuzun saçlarımızı her zamankinden<br />
daha fazla yıprattığı, kuruttuğu ve<br />
soldurduğu ise bir gerçek. Ama kader mi?<br />
Kesinlikle değil. Çünkü uygulaması çok<br />
kolay ipuçları aracılığıyla güzelliğimizin<br />
nişanesi saçlarımızı koruma altına<br />
alabiliriz.<br />
1Denizden ve havuzdan<br />
çıktıktan sonra saçlarımızı<br />
hemen durulamalıyız. Bu<br />
tedbir çok basit ama ne yazık<br />
ki her zaman uygulamıyoruz.<br />
Aslında deniz suyunun saç derimizdeki ölü<br />
hücreleri temizleme gibi bir becerisi var.<br />
Bununla birlikte denizden çıkıp hemen<br />
güneşlenmeye başladığımızda denizin<br />
bu olumlu etkisi yok oluyor. Nedeniyse<br />
güneşin saçımızın hem melanin hem<br />
protein yapısında tahribat oluşturması,<br />
saçımızı zayıflatıp kurutması. Havuz<br />
suyundaki klor ise başlı başına bir<br />
problem. Dolayısıyla deniz ve havuzdan<br />
sonra saçların durulanması, mümkünse<br />
güneş koruyucu ürünlerle yıkanması bir<br />
seçenek değil, gereklilik olarak ortaya<br />
çıkıyor.<br />
2Tatile gitmeden hemen<br />
önce saçımıza röfle, balyaj,<br />
boya ve perma gibi kimyasal<br />
işlemler yaptırmamalıyız.<br />
Çünkü söz konusu işlemlerin<br />
hepsi güneş ışınlarının zararlı etkilerini<br />
daha da artırıyor ve saçımızı daha fazla<br />
yıpratıyor. Bu seçeneği uygulamak<br />
mümkün değilse o zaman güneşlenirken<br />
saçımızı korumalıyız; örneğin, şapka<br />
takmalı veya şemsiyenin altından<br />
çıkmamalıyız. Havuza girerken bone takma<br />
seçeneğini de tercih edebiliriz. Yaz boyunca<br />
fön gibi işlemlerden uzak durmamız ve<br />
saçımızı biraz olsun rahat bırakmamız da<br />
son derece önemli.<br />
3Güneş ışınlarının zararlı<br />
etkisini azaltıcı saç bakım<br />
ürünleri kullanmalıyız. Güneş<br />
koruyucu etkisi olan şampuanlar,<br />
nemlendirici ve koruyucu<br />
spreyler, yaz boyunca yanımızda olması<br />
gerekenlerden. Söz konusu spreyler, denize<br />
ve havuza girmeden önce uygulandığında<br />
saçlarımızı tuzlu sudan ve klordan azami<br />
ölçüde koruyabiliyor. Bununla da kalmayıp<br />
deniz ve havuz sonrasında saçımızdaki<br />
nemi artırıyor, güneş ışınlarının neden<br />
olduğu kuruluğu gideriyor. Ancak bu tür<br />
ürünleri seçerken SLES, SLS, paraben ve tuz<br />
gibi sağlığa zararlı maddeler içermemesine,<br />
yani doğal olmasına da dikkat etmemiz<br />
gerekiyor.<br />
4Saç bakım yağlarının<br />
gücünden yararlanmalıyız.<br />
Argan yağı gibi doğal yağların da<br />
yaz aylarındaki bakım rutinimizde<br />
yerini almasında fayda var. Argan<br />
yağı, bir yandan saçın elektriklenmesini<br />
engellerken, öte yandan saçı güneşin<br />
olumsuz etkilerinden koruyor. Çam<br />
terebentin ve badem yağı gibi ürünlerle<br />
hazırlanan saç bakım maskelerinin<br />
etkisini de azımsamamamız lazım.<br />
5Doğru beslenmenin saç<br />
sağlığımız üzerindeki<br />
etkilerini göz ardı<br />
etmemeliyiz. Yaz aylarında<br />
saçımızın sağlığını da<br />
destekleyecek bir beslenme düzeni<br />
için B6, B12, C, E vitaminleri, bakır, demir,<br />
çinko, kalsiyum ve magnezyum<br />
mineralleri açısından zengin olan ürünleri<br />
tercih etmeliyiz. Multi vitaminlerin<br />
desteğini de arkamıza alırsak kesinlikle<br />
iyi olacaktır. Yaz aylarında saçlarımız<br />
direkt olarak güneş, deniz ve havuzla<br />
buluşmasa dahi saç yıkama sıklığımızı<br />
azaltmamız ve içtiğimiz su miktarını<br />
artırmamız gerekiyor. Bunun<br />
nedeniyse saç yağının korunmasını<br />
ve saç köklerinin susuz kalmamasını<br />
sağlamak.<br />
Yaz bitiminde de<br />
yapılacaklar var<br />
Saçımızı korumak için yaz aylarının<br />
bitiminde, sonbahara uzandığımız<br />
günlerde de yapmamız gerekenler<br />
olduğunu unutmamalıyız. Çevresel<br />
etkilerle azalmış olan keratini (saçın<br />
yapı taşı) yerine koymak için keratin<br />
bakımı yaptırmak, keratin içerikli saç<br />
bakım ürünleri kullanmak, mümkünse<br />
bir süreliğine saçımızı balyaj, röfle,<br />
boya, perma gibi işlemlerden uzak<br />
tutmak, fön gibi saçımızı yoğun ısıya<br />
maruz bırakan düzleştirici işlemleri<br />
azaltmak ve saçlarımızdaki kırıkları<br />
aldırmak basit ama önemli tedbirler<br />
arasında yer alıyor.<br />
10 TEMMUZ 2021<br />
TEMMUZ 2021 11
V<br />
TREND<br />
Yaz aylarında<br />
aşırı terlemenin<br />
çözümü:<br />
BOTOKS<br />
Esasen herhangi<br />
bir sağlıksız yönü<br />
bulunmayan terleme, aşırı<br />
düzeyde gerçekleştiğinde<br />
yaşam kalitesinde ve<br />
sosyal hayatta çeşitli<br />
sorunlara yol açabiliyor.<br />
Medikal Estetik Uzmanı<br />
Dr. Kemali Güneş,<br />
yaz aylarındaki aşırı<br />
terlemenin önlenmesinde<br />
botoksun en etkili seçenek<br />
olduğunu söylüyor.<br />
Terleme, günlük yaşamın koşturmacası<br />
içinde, özellikle de yaz aylarındaki aşırı<br />
sıcaklıklarda hepimizin en çok şikâyet ettiği<br />
durumlar arasında ilk sıralarda. Bunun yanı<br />
sıra terleme, Medikal Estetik Uzmanı<br />
Dr. Kemali Güneş’in belirttiği gibi heyecan,<br />
efor ve korku gibi durumlarında doğal bir<br />
reaksiyon olarak ortaya çıkabiliyor. Bazı<br />
kişilerde ise vücudun terleme mekanizması<br />
ortada hiçbir sebep yokken fazla çalışıyor<br />
ve kişinin normalin üzerinde terlemesine<br />
yol açabiliyor. “Hiperhidroz” (aşırı terleme)<br />
olarak tanımlanan bu rahatsızlıktan dünya<br />
nüfusunun %7’sinin mustarip olduğu<br />
tahmin ediliyor.<br />
Aşırı terleme, başka bir sağlık<br />
sorununa işaret etmemekle birlikte hem<br />
bu soruna sahip olan kişilerde hem<br />
de karşısındakilerde sıkıntı ve endişe<br />
duyguları yaratabiliyor. Aşırı terlemenin en<br />
çok etki ettiği bölgeler ise kol altları, avuç<br />
içleri ve ayak tabanları.<br />
TEK SORUN TER KOKUSU DEĞİL!<br />
Kol altları aşırı terleyen insanların en<br />
sık karşılaştığı sorunların başında doğal<br />
olarak ter kokusu geliyor. Kişinin kol<br />
altlarından çevreye yayılan kötü koku,<br />
sosyal rahatsızlıkların yaşanmasına neden<br />
olabiliyor. Islaklık duygusunun verdiği<br />
fiziksel rahatsızlık da cabası. Kol altlarının<br />
aşırı terlemesi, kıyafet seçimlerini de<br />
sınırlandırabiliyor. Örneğin, gri tona<br />
sahip giysiler ve bazı kumaş türleri<br />
terlemeyi daha fazla belli ediyor, giysinin<br />
kol altı bölgesinde kötü bir görüntünün<br />
oluşmasına sebebiyet verebiliyor.<br />
Aşırı terleyen ayaklar da<br />
rahatsızlık yaratıyor, çünkü<br />
kötü bir kokuya neden<br />
oluyor ve bu durum ayaklar<br />
defalarca yıkansa bile kolay<br />
ortadan kalkmıyor.<br />
Avuç içi aşırı terleyen ve her<br />
daim ıslak olan kişiler ise diğer insanlarla<br />
tokalaşmadan önce ellerini kurulama<br />
ihtiyacı hissediyor. Zaten aksi bir durum<br />
karşısındaki kişide yoğun bir rahatsızlık<br />
yaratabiliyor. Üstelik bu ve benzeri sosyal<br />
sorunlar, stres etkisiyle kişideki aşırı<br />
terlemeyi daha da artırarak kısır bir döngü<br />
oluşmasına neden oluyor.<br />
NEDEN BOTOKS?<br />
Aşırı terleme tedavisine başlanmadan<br />
önce terlemenin nedenlerinin araştırılması<br />
gerekiyor. Aşırı terleme ciddi sıkıntılar<br />
yaratsa da tedavi seçeneklerinin oldukça<br />
sınırlı olduğu da bir gerçek.<br />
Tedavi amacıyla uygulanan kremler,<br />
pudralar ya da spreyler aşırı terlemeyi<br />
tamamen ortadan kaldırma özelliğine<br />
sahip değil, ancak kısa süreli olarak<br />
geciktirebiliyor. Oysa kol altları, avuç içleri<br />
ve ayak tabanlarına uygulanan botoksla<br />
çok etkili ve uzun süreli kalıcılık sağlamak<br />
mümkün. Yaklaşık 30 yıldır güvenli bir<br />
şekilde tercih edilen botoks, “clostridium<br />
botulinum” adı verilen bakterinin<br />
salgıladığı bir toksin olarak tanımlanıyor.<br />
Sinir lifleri ter bezlerini aktive ettiği için<br />
botokstaki proteinle, ter bezleri ile sinir<br />
uçları arasındaki iletim de durdurularak ter<br />
bezlerinin çalışması azaltılabiliyor.<br />
HEM HIZLI<br />
HEM GÜVENLİ<br />
l Terleme için en iyi tedavi seçeneği<br />
olan botoks, basit ve hızlı bir çare<br />
olup birkaç gün içinde umut verici<br />
sonuçlar doğuruyor. Kol altları,<br />
avuç içleri ve ayak tabanı terlemesi<br />
tedavisindeki etkinliği dışında<br />
botoksu seçmenin bir başka nedeni<br />
de güvenliği.<br />
l Botoks tedavisi, yarım saat gibi<br />
kısa bir sürede gerçekleştirilebiliyor.<br />
Kol altları uygulaması, avuç içleri ve<br />
ayak tabanları uygulamasına göre<br />
daha kolay ve çok az ağrılı. Avuç<br />
içleri ve ayak tabanları uygulaması<br />
ağrılı olduğundan genellikle<br />
kısa süreli anestezi kullanılması<br />
gerekiyor.<br />
l Botoks uygulaması sırasında<br />
ciltte morarma son derece az oluyor<br />
ve hasta iki üç saat sonra normal<br />
aktivitelerine dönebiliyor. Tüm tıbbi<br />
prosedürlerin bir dereceye kadar<br />
riski olduğu ve komplikasyonlar<br />
yaratabileceğinin de unutulmaması<br />
gerekiyor.<br />
12 TEMMUZ 2021<br />
TEMMUZ 2021 13
V<br />
RÖPORTAJ<br />
“Yüz germe<br />
ameliyatı için<br />
50-60 yaşını<br />
beklemek<br />
gerekmiyor”<br />
14 TEMMUZ 2021<br />
Prof. Dr. Özcan Çakmak,<br />
yüz germe ameliyatlarını<br />
detaylı olarak anlattığı bir<br />
röportajla <strong>Voyant</strong>’a konuk<br />
oldu. Yeterince tecrübeli<br />
bir hekim tarafından,<br />
uygun tekniklerle<br />
gerçekleştirilen yüz germe<br />
ameliyatının çok doğal<br />
bir gençleşme sağladığını<br />
söyleyen Prof. Dr. Özcan<br />
Çakmak, bu ameliyat için<br />
50-60 yaşını beklemenin<br />
tıbbi bir gereklilik<br />
olmadığını belirtiyor.<br />
Melek Yazıcı<br />
Meryem Bilici<br />
Yüz germe ameliyatı nedir?<br />
Yüz germe ameliyatı, alt yüz boyunda<br />
oluşan yaşlanma belirtilerini ve sarkıklıkları<br />
ortadan kaldırmak için yapılan cerrahi<br />
bir girişimdir. Yüz germe ameliyatları<br />
kulak etrafından yapılan bir kesi ile<br />
girilerek gerçekleştiriliyor. Yüz germe<br />
kesisi kulak konturları etrafında gizli<br />
kalacak şekilde gerçekleştirildiğinden<br />
iyileştiğinde neredeyse hiç iz kalmıyor. Kesi<br />
favori bölgesindeki saçlı derinin hemen<br />
altından başlayıp kulağın önündeki doğal<br />
kıvrımlar takip edilerek ve tragal kıkırdağın<br />
arkasından geçecek şekilde aşağıya doğru<br />
devam ettiriliyor, kulak memesinin<br />
etrafında döndürülüp kulak kepçesinin<br />
arkasında kalacak şekilde yukarı doğru<br />
uzatılıyor. Sonra arkaya, saçlı deriye doğru<br />
ilerletilip ense saçlarının ön sınırı boyunca<br />
aşağı doğru uzatılarak sonlandırılıyor.<br />
Erkeklerde kesi doğal sakal çizgilerini<br />
takip edecek şekilde düzenleniyor. Yüz<br />
germe ameliyatlarının yapılan diseksiyonun<br />
genişliğiyle ilişkili olarak klasik yüz germe<br />
(SMAS lift), derin plan yüz germe gibi<br />
çeşitleri vardır.<br />
Bu yöntemleri biraz açıklayabilir misiniz?<br />
Klasik yüz germe ameliyatları yüz<br />
1/3 alt kısmı ve boyundaki sarkıklıkları<br />
başarıyla düzeltiyor, ancak orta yüz<br />
bölgesindeki tutucu bağlara müdahale<br />
edilmediğinden orta yüzdeki yağ<br />
dokularındaki sarkmalar, nazolabial<br />
oluklardaki derinleşmeler düzeltilemiyor.<br />
Derin plan yüz germe ameliyatlarında,<br />
klasik yüz germe ameliyatlarında sağlanan<br />
faydaların yanı sıra, orta yüzdeki sarkmış<br />
dokular da serbestleştirilerek eski yerlerine<br />
taşınıyor, böylelikle orta, alt yüz ve<br />
boyundaki tüm sarkıklıklar uyum içinde<br />
topyekûn gideriliyor.<br />
“DERİN PLAN YÜZ GERME<br />
AMELİYATINI TERCİH EDİYORUM”<br />
Yüz germe ameliyatlarında yüzde ifade<br />
değişikliği oluyor mu?<br />
En çok uygulanan klasik yüz<br />
germe ameliyatlarının orta yüze<br />
etkisi olmadığından, bu bölgelere bol<br />
miktarda yağ enjeksiyonları yapılması<br />
suretiyle hacim verilerek sarkıklıklar<br />
düzeltilmeye çalışılıyor. Yüz alt tarafı ve<br />
boyun çokça çekiliyor ama orta yüzde<br />
“YÜZ GERME AMELİYATI YAPTIĞIM EN GENÇ HASTA 29 YAŞINDAYDI”<br />
l “Yüzündeki yaşlanma değişikliklerinden şikayetçi olan<br />
bir hastama ameliyatı detaylarıyla anlattığımda, isteklerini<br />
tam olarak yerine getirebileceğim konusunda hemfikirsek<br />
yaşını önemsemiyor, ameliyat ediyorum. Yüz germe ameliyatı<br />
yaptığım en genç hasta 29 yaşındaydı; elde edilecek sonucu<br />
çok iyi anlayarak ameliyata girdi ve çok da memnun kaldı. Yaşı<br />
çok genç olan hastalarda daha seçici davranıyor, psikolojisinin<br />
ameliyata uygun olduğundan emin olmaya çalışıyorum.<br />
l Genç hastalarda esas olarak orta yüz bölgesinde<br />
düzelme olmadığı gibi rahatsız edici bir<br />
hacim artışı gözleniyor. Bu şekilde hep<br />
birbirine benzeyen, orta yüz bölgesi şişmiş<br />
sonuçlar gören hastalar da yüz germe<br />
ameliyatlarından çekinebiliyor. Halbuki<br />
derin plan yüz germe ameliyatı yüzün<br />
bütün bölgelerinde boyun altına kadar<br />
dengeli bir iyileşme imkânı sağlıyor, yüze<br />
ek hacim vermeden gençleştirme mümkün<br />
oluyor. Ben daha doğal sonuçlar elde<br />
edilebildiğini düşündüğüm için derin plan<br />
yüz germe ameliyatını uygulamayı tercih<br />
ediyorum.<br />
O halde neden herkes derin plan yüz<br />
germe ameliyatını uygulamıyor, riski daha<br />
mı yüksek?<br />
Birçok cerrah bu ameliyatın daha riskli<br />
olduğunu düşünüyor. Oysa bu konuda<br />
kendilerini geliştirmiş cerrahlar için diğer<br />
ameliyat tekniklerinden daha yüksek<br />
bir risk söz konusu değil. Nitekim son<br />
zamanlarda yapılan çalışmalarda, derin<br />
plan yüz germenin klasik yüz germe<br />
tekniklerinden daha yüksek komplikasyon<br />
oranlarına sahip olmadığı bilimsel olarak da<br />
ortaya konuldu.<br />
Ameliyat sonrasında iz kalması nasıl<br />
önleniyor?<br />
İz kalmaması için öncelikle kesinin<br />
kulak etrafındaki doğal kıvrımlardan<br />
geçecek ve saç çizgileriyle kamufle<br />
edilecek şekilde doğru yerlerden yapılması<br />
gerekiyor. Ayrıca çekmenin esas olarak<br />
derin dokulara uygulanması, kapama<br />
esnasında cilde hiç gerginlik uygulanmadan<br />
dikilmesi izi azaltacak önemli faktörlerden.<br />
Uygun teknikler ile yapılan bir ameliyattan<br />
sonra, hastaya ait bir iyileşme problemi<br />
mevcut değilse kesilerin altı ay ila bir yıl<br />
içinde neredeyse hiç iz kalmadan iyileşmiş<br />
olması beklenir.<br />
Boyun germeyi daha çok tek olarak mı<br />
yapıyorsunuz, yoksa yüz germeyle birlikte<br />
mi?<br />
Birçok hasta sadece boyun germe<br />
ameliyatı için geliyor, ama aslında çoğu<br />
sadece boyun germeyi korkusundan dolayı<br />
istiyor. Hastaya çenesinin etrafındaki<br />
sarkıklıkları, dudaklarının kenarındaki<br />
derin olukları da gidebileceğimizi,<br />
iyileşme sürecinin benzer olduğunu<br />
anlattığım zaman genelde hepsinin birden<br />
düzeltilmesini istiyorlar. Daha genç<br />
yaşlanma, nazolabial bölgede sarkmaya bağlı hacim artışı<br />
varsa tamamen şakak bölgesindeki saçlar arasından yapılan bir<br />
kesiyle ameliyat uygulanabiliyor. Endoskopik orta yüz germe<br />
denilen bu ameliyat, alt yüz ve boyundaki değişiklikler henüz<br />
yoğunlaşmamış, özellikle 35-50 yaş aralığındaki hastalar için<br />
iyi bir alternatif olabiliyor. Orta yüz germe de yüz germe gibi bir<br />
ameliyat sonuçta ama kesilerin saçlı deri içerisine yapılması,<br />
kulak etrafında kesi olmaması nedeniyle özellikle genç hastalar<br />
tarafından tercih edilebiliyor.”<br />
TEMMUZ 2021 15
V<br />
RÖPORTAJ<br />
memnuniyet oranları yönünden cinsler<br />
arası bir fark olmuyor.<br />
PROF. DR. ÖZCAN<br />
ÇAKMAK, AVRUPA YÜZ<br />
PLASTİK CERRAHİSİ<br />
AKADEMİSİ’NİN YAŞLI<br />
YÜZ CERRAHİSİ GRUBU<br />
BAŞKANI<br />
“Yüz germe ameliyatları,<br />
dünyada genelde iki farklı branş<br />
tarafından yapılıyor. Bunlardan<br />
birincisi bütün vücudun plastik<br />
cerrahisiyle uğraşan plastik<br />
cerrahlar. Kulak Burun Boğaz<br />
(KBB) cerrahisi dediğimiz branşın<br />
uzmanları da kendi alanlarının<br />
(yüz, baş-boyun bölgesinin) tüm<br />
tedavilerinin yanı sıra estetik<br />
işlemlerini-ameliyatlarını da<br />
yapabiliyor. Amerika Birleşik<br />
Devletleri‘nde KBB branşı, 40-<br />
50 yıldır alt dallara ayrılmış<br />
vaziyette: Otoloji, rinoloji, yüz<br />
plastik cerrahisi, çocuk KBB, başboyun<br />
cerrahisi gibi yan dalları<br />
var. Bunların hiç biri bizde resmen<br />
oluşmadı. 20 yılı aşkın süredir<br />
sadece kendi uzmanlık alanımın<br />
estetik işlemlerini yapıyorum. Son<br />
yıllarda da neredeyse sadece yaşlı<br />
yüz gençleştirme ameliyatları<br />
yapmaktayım. Sekiz yıldır Avrupa‘da<br />
KBB‘nin yüz plastik cerrahisi yan<br />
dalını temsil eden Avrupa Yüz Plastik<br />
Cerrahi Akademisi’nin Yaşlı Yüz<br />
Cerrahisi Grubu Başkanıyım. Yüz<br />
plastik cerrahisinde uluslararası<br />
ve Avrupa yeterlilik belgesine<br />
sahibiyim, Avrupa Yüz Plastik<br />
Cerrahisi Akademisi‘nin uzmanlık<br />
sonrası eğitimi veren (fellowship<br />
program) direktörlerden biriyim<br />
ve Avrupa Yüz Plastik Cerrahisi<br />
Yeterlilik Sınavı Değerlendirme<br />
Komisyonu’nda Başkan<br />
Yardımcısıyım.”<br />
hastalara sadece boyna yapılan müdahaleler<br />
yeterli geliyor ama yaşı ileri olanlar genelde<br />
yüz ile birlikte düzeltilmesinden daha<br />
mutlu oluyor.<br />
Hastada doğal bir görünüm yaratmak<br />
için bir hekimin nelere dikkat etmesi<br />
gerekiyor?<br />
Ameliyat yeterince tecrübeli bir<br />
hekim tarafından uygun şekilde<br />
gerçekleştirilmişse, derindeki sarkmış<br />
dokulara yeterli çekme işlemi doğru<br />
yapılıp, cilde aşırı germe uygulanmadan,<br />
cilt altı yağ dokularına yeterince korumacı<br />
davranılarak, yüze aşırı hacim verilmeden<br />
yapılmışsa bu ameliyatla gerçekten çok<br />
doğal bir gençleşme sağlanıyor. Zaten amaç<br />
esas olarak sarkmış dokuları eski yerlerine<br />
çekmek ve kişiyi 10-15 sene öncesine<br />
taşımak. Bu şekilde yapılan bir müdahaleyi<br />
herhangi birinin anlaması ise mümkün<br />
değil, hastaya sadece iyi gözüktüğü<br />
söylenebilir.<br />
“BİR YAŞ SINIRI YOK”<br />
Yüz germe ameliyatı için bir yaş sınırı var<br />
mı?<br />
Bu ameliyat sarkık dokularından<br />
şikâyetçi olan herkese yapılabilir, bir<br />
yaş sınırı yok. Bazı hastalarda erken<br />
yaşlarda sarkıklıklar oluşabiliyor veya yağ<br />
dokuları belli bölgelerde yoğunlaşmış<br />
olabiliyor. Yüz germe ameliyatı için 50-60<br />
yaşına gelmeyi beklemek gerekmiyor. 70<br />
yaşındaki hasta da 50 yaşındaki hasta da<br />
bu ameliyat sonucunda ortalama 10-15<br />
sene gençleşebiliyor, elbette sonuç 50<br />
yaşındakinde daha etkileyici oluyor. Yani<br />
mutlaka 50-60 yaş beklenmeli demek<br />
tıbben anlamlı değil.<br />
Ameliyatın yaşlanma sürecine etkisi<br />
nedir?<br />
Ameliyatta hasta kaç yaş gençleştiyse<br />
oradan itibaren yaş alma sürecine devam<br />
ediyor. Yani yaşlanma sürecini durduran<br />
bir işlem değil, ama ciddi bir gençleşme<br />
sağlıyor. Bu arada, hasta arzu ederse 10-15<br />
sene sonra tekrar aynı ameliyatı olabiliyor.<br />
Tabii ki hastanın yumuşak dokularında<br />
sarkmalarla birlikte cildinde de yaşlanma<br />
belirtileri oluşuyor. Bu nedenle ameliyat<br />
esnasında hastanın cildinin daha genç<br />
görünmesine yönelik kimyasal veya lazerle<br />
cilt soyma gibi işlemler de yapılarak<br />
hasta memnuniyetini artırmak mümkün<br />
olabiliyor.<br />
Erkekler de kadınlar kadar ilgi gösteriyor<br />
mu bu ameliyata?<br />
Kadın hastaların ilgisi daha fazla<br />
olmasına rağmen hastalarımızın önemli bir<br />
kısmını da erkekler oluşturuyor. Erkekler<br />
için doğal bir sonuç alma isteği çok daha<br />
ön planda oluyor. Ameliyatlardan sonra<br />
“YÜZ GERME AMELİYATLARININ<br />
RİSKLERİ DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDEN<br />
ÇOK DAHA AZ“<br />
Olası komplikasyonları anlatabilir<br />
misiniz?<br />
Ehil bir cerrah tarafından<br />
gerçekleştirilen yüz germe ameliyatlarının<br />
riskleri düşünüldüğünden çok daha az.<br />
Hastaların en çok korktuğu komplikasyon,<br />
yüz sinirlerinin felç olması. Bize gülme,<br />
göz açıp kapatma gibi hareketleri yaptıran<br />
yüz sinirleri, ameliyat sahasına yakın<br />
komşulukta. Ama anatomiyi biliyorsanız<br />
dokuları güvenli bir şekilde kaldırabilir,<br />
tutucu bağları başarıyla ayırabilir ve<br />
bunları yüz sinirlerinden uzak kalarak<br />
yapabilirsiniz. Cerrah yeterince tecrübeliyle<br />
bu sinirlerle ilgili kalıcı risk ihtimali<br />
neredeyse yok. Ama ameliyat sonrasında<br />
kısa sürede iyileşen geçici kuvvetsizlikler<br />
nadir de olsa ihtimal dahilinde.<br />
Ameliyat sahasında tüm ameliyatlarda<br />
karşılaşabilecek türden enfeksiyonlar veya<br />
kan birikmeleri oluşabilirse de uygun<br />
tedaviyle sorunsuz iyileşir. Kısaca ameliyat<br />
sonrasında hastaları genelde gayet sorunsuz<br />
bir iyileşme dönemi bekliyor.<br />
Yüz germe ameliyatı kaç saat sürüyor?<br />
Ortalama olarak derin plan yüz ve<br />
boyun germe ameliyatı üç-dört saat kadar<br />
sürüyor. Ameliyat tercihen genel anestezi<br />
altında gerçekleştiriliyor. Hastalar ameliyat<br />
sonrası bir gece hastanede kalıp ertesi gün<br />
taburcu oluyor.<br />
Ameliyattan sonra hastayı nasıl bir süreç<br />
bekliyor?<br />
Ameliyattan sonra hastanın sargısı<br />
ve ameliyat sahasında kan birikmesini<br />
engellemek için konulan direni oluyor.<br />
Bunlar ertesi gün ağrısız şekilde alınıyor ve<br />
hasta taburcu ediliyor. Ağrılı bir ameliyat<br />
değil; yüz ve boyunda 7-8 günde azalarak<br />
kaybolan hafif bir gerginlik hissedilebiliyor,<br />
kulaklar etrafında birkaç ay içinde düzelen<br />
geçici hissizlik olabiliyor. Hasta birkaç<br />
gün sonra günlük aktivitelerine, 7-10 gün<br />
kadar sonra işine dönebiliyor, ancak 10-15<br />
gün kadar ağır egzersizden kaçınmasını<br />
öneriyoruz.<br />
Bu ameliyat hastanın psikolojisini nasıl<br />
etkiliyor?<br />
Gençleşmek isteyen bir kişiye başarılı<br />
ameliyat yapıyorsanız bundan çok olumlu<br />
etkileniyor. Hastanın beklentileriyle<br />
doktorun yapabileceklerinin tam olarak<br />
uyuşması halinde memnun hastalar<br />
oluşuyor. Hastanın isteklerinin gerçekçi<br />
olması, ameliyatın doğal görünümde<br />
ve istenilen değişiklikler elde edilerek<br />
sonuçlanması hasta mutluluğunu belirleyen<br />
en önemli faktörler.<br />
16 TEMMUZ 2021<br />
TEMMUZ 2021 17
V<br />
RÖPORTAJ<br />
“Annelik<br />
estetiğiyle<br />
daha dolgun<br />
ve daha<br />
kadınsı<br />
hatlar<br />
yaratıyoruz”<br />
Kadınlar, doğum sonrasında meme, karın, basen ve vajinal bölgelerinde çeşitli deformasyonlar<br />
yaşayabiliyor. Kombine bir ameliyat olan annelik estetiğiyle ise bu deformasyonların toparlanması<br />
mümkün. Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Dr. Semra Nergiz, “estetik” başlığı altında<br />
yer aldığından dolayı kimi zaman hafife alınan bu ameliyatın aslında emek gerektiren bir süreç olduğuna<br />
dikkat çekiyor. Sonucunsa daha kadınsı hatlarla birlikte daha özgüvenli, daha iyi hisseden, hayata daha<br />
pozitif bakan, daha mutlu kadınlar olduğunu söylüyor.<br />
Hamilelik döneminde vücutta ne gibi<br />
değişimler oluyor?<br />
Hamilelik, kadınlar için çok özel bir<br />
dönem ancak tabii ki vücutta pek çok<br />
değişim meydana gelebiliyor. Bunların<br />
başında da ödemler var. Meme, karın ve<br />
hatta yüz bölgesinde, doğum sonrasında<br />
gerilese de ciddi ödemler oluşuyor. Basenler<br />
genişliyor. Karın çok büyüdüğü için karın<br />
kaslarında ayrılmalar ve çatlaklar kendini<br />
gösteriyor. Çatlaklar, hamilelik döneminde<br />
büyüyen memelerde de görülebiliyor,<br />
özellikle iri memeli olanlarda. Karın<br />
ve vücudun üst bölgesinde de bölgesel<br />
yağlanma artabiliyor.<br />
“TÜRK KADINLARI<br />
DEFORMASYONU DAHA ÇOK<br />
YAŞAMA EĞİLİMİNE SAHİP”<br />
Tüm bu değişimler doğum sonrasında ne<br />
gibi deformasyonlara sebebiyet veriyor?<br />
Hamilelik ve emzirme döneminde<br />
büyüyen memeler, sonrasında içi<br />
boşaldığından sönmüş bir balon gibi<br />
sarkabiliyor. Dolayısıyla doğum sonrasında<br />
meme konusunda çok sıkıntı yaşanıyor,<br />
görsellik ise rahatsız edici boyutlara<br />
ulaşabiliyor. Bölgesel yağlanmanın<br />
gerçekleştiği bölgelerde, özellikle alt karın<br />
bölgesinde ciddi sarkmalar oluyor. Üst<br />
tarafta da kadınların “midem çıktı” şeklinde<br />
ifade ettikleri bir görüntü beliriyor. Ne<br />
yazık ki herkes çok şanslı değil bu konuda.<br />
Avrupalı kadınlar, doğum yaptıktan<br />
sonra çabucak eski hallerine dönebiliyor.<br />
Türk kadınları ise vücut yapıları gereği<br />
deformasyonu daha çok yaşama eğilimine<br />
sahip. Bu nedenle de emzirme bittikten<br />
altı ay sonra meme, karın, bel simidi ve<br />
sırtlarında bir toparlanma istiyorlar.<br />
Kadınlar vajinal bölgelerinde de<br />
deformasyonlar yaşayabiliyor, değil mi?<br />
Aslında sezaryen doğumlarda<br />
kadınların vajinal bölgelerinde çok ciddi<br />
deformasyonlar görmüyoruz. Ancak normal<br />
doğumlarda vajinal bölgede genişleme<br />
olabiliyor, bu da kadınların dürtülerini ve<br />
cinsel hayatlarını önemli ölçüde etkiliyor.<br />
Dolayısıyla bu deformasyonu gidermek için<br />
vajinayı daraltma operasyonu yapıyoruz.<br />
Bazı kadınlarda da iç dudaklarda büyüme,<br />
Melek Yazıcı<br />
Meryem Bilici<br />
uzama ve kendini salma problemleri<br />
meydana geliyor. Biz de iç dudakları<br />
küçültmeye, daha kibar görünüm vermeye<br />
çalışıyoruz, çünkü bu durum hijyen<br />
probleminin yanı sıra görsel bir problem<br />
yaratıyor ve özgüven kaybına neden oluyor.<br />
Vajina bölgesinde oluşan kararmalar<br />
da bir başka sorun; bunu gidermek<br />
için çeşitli lazer ve renk açma tedavileri<br />
uygulayabiliyoruz.<br />
“ANNELİK ESTETİĞİ, BİRÇOK<br />
AMELİYATIN BİR ARADA<br />
YAPILMASIDIR”<br />
Son zamanlarda sıkça duyduğumuz<br />
annelik estetiğinin tam olarak ne olduğunu<br />
anlatabilir misiniz?<br />
Bu tabir, birçok ameliyatın bir arada,<br />
yani kombine bir şekilde yapılması<br />
anlamına geliyor. Ameliyatı doğumdan<br />
sonra belli bir süre geçtiğinde, kadının<br />
kilosu sabitlendiğinde ve tabii ki sağlık<br />
durumu uygunsa yapıyoruz. Bölgesel<br />
fazlalıklarını gideriyor, sarkan yerlerini<br />
toparlıyor, karın germe ve liposuction<br />
yapıyor, meme küçültme veya toparlama<br />
operasyonu gerçekleştiriyoruz. Ancak<br />
meme çok boşalmışsa dikleştirmeyi ve<br />
toparlamayı silikonla destekliyoruz. Hatta<br />
bazen popoya da müdahale ediyoruz,<br />
çünkü o bölgede de çeşitli yağ kayıpları<br />
meydana gelebiliyor. Öyle olunca<br />
karından aldığımız yağları popoya enjekte<br />
ediyor, hatta basen dahi yapabiliyoruz.<br />
Sonuç olarak ise daha dolgun ve daha<br />
kadınsı hatlar yaratıyor, vücudu yeniden<br />
şekillendiriyoruz.<br />
Doğum sonrasında estetik operasyon<br />
yaptırmak için ne kadar beklenmesi<br />
gerekiyor?<br />
Vücut, doğum sonrasında ancak bir<br />
yılda toparlanabiliyor; ödemler atılıyor,<br />
rahim bölgesi eski haline dönüyor,<br />
kilo verme süreci de devam ediyor.<br />
Bu nedenle bir estetik operasyon için<br />
doğumun üzerinden en az bir yıl geçmesi<br />
gerekiyor. Ben eğer hastamın kilo vermesi<br />
durmuşsa, diyet ve spor yapsa da bölgesel<br />
fazlalıklardan kurtulamıyorsa ameliyat<br />
yapıyorum. Bunlar vazgeçilmez kriterlerim.<br />
Meme estetiği yapmak içinse emzirme<br />
sürecinin bitişinin üzerinden en az altı ay<br />
geçmesi gerekiyor.<br />
“SÜRECİ EN GERÇEKÇİ ŞEKLİYLE<br />
ANLATMAKTAN YANAYIM”<br />
Ameliyat öncesinde hasta ve doktor<br />
arasındaki iletişim nasıl ilerliyor?<br />
Ben hastalara olumlu ve olumsuz<br />
yanlarıyla tüm süreci en gerçekçi şekliyle<br />
anlatmaktan yana olan bir hekimim.<br />
Annelik estetiği, çok özgüven artıran,<br />
kadını vücuduyla barışık hale getiren ve<br />
çok mutlu eden bir ameliyat olsa da hasta<br />
her şeyi bilmek zorunda. Adı “estetik”<br />
olduğu için bu kombine ameliyat bazen<br />
çok hafife alınabiliyor. Bu nedenle hastayla<br />
ön görüşmenin uzun tutulması, hastaya ne<br />
yaşayacağının iyice anlatılması ve ameliyat<br />
süreciyle ilgili tüm detayların çok iyi<br />
“Güzellik içeriden gelen bir şey”<br />
l “İnsanın içindeki enerjinin dışarıya yansıdığına inanıyorum. Enerjinizi ve yaşama<br />
sevincinizi kaybettiğinizde istediğiniz her işlemi yaptırsanız dahi fayda etmeyecektir.<br />
Bazen kendimizi çok çirkin hissederiz; fön çektiririz veya makyaj yaptırırız ama o his<br />
geçmez; içimizdeki boşluk hissidir o çirkinliği hissettiren. Öncelikle ruhumuzu beslememiz<br />
lazım çünkü. Eğer iç huzurumuz ve iç barışımız varsa dışarıdan yaptığımız veya<br />
yaptırdığımız her şey beş misli etki eder.<br />
l Medikal estetik uygulamalarını zamanlı yaptırmak, 28-30 yaşından itibaren koruyucu<br />
tedavilere başlamak, 30 yaşından itibaren yani kırışıklıklar oturmadan botoks uygulatmak,<br />
dolguları yüz aşağı doğru inmeden önce gerçekleştirmek son derece önemli. Ben gençlere<br />
her zaman kapatıcıları ve fondötenleri bırakmalarını öneriyorum, çünkü onların kendi<br />
ışığı yeter. Biz sadece cilt altında eksilenleri küçük desteklerle yerine koyalım ki 35 yaşına<br />
geldiğimizde çökmeyelim. O yüzden gençlere koruyucu tedavilere başlamalarını, adım<br />
adım ve abartmadan ilerlemelerini, doğallıktan yana olmalarını öneriyorum.”<br />
18 TEMMUZ 2021<br />
TEMMUZ 2021<br />
19
V<br />
RÖPORTAJ<br />
belirtilmesi gerekiyor. Tüm hassasiyetime<br />
ve bilgilendirmeme rağmen, bazen hastalar<br />
beni çok şaşırtıyor; örneğin, sürecin<br />
bu kadar çileli olacağını bilmediklerini<br />
söylüyorlar. Oysa bu bir sivilce sıkmak<br />
değil, tam tersine kocaman bir ameliyat.<br />
Sonrasında da birkaç gün devam eden<br />
zorlu bir süreç var. Biz destek tedavilerle<br />
ameliyat sonrasındaki günleri olabildiğince<br />
kolaylaştırmaya çalışıyoruz. Yine de hem<br />
doktorun hem de hastanın bu günlerde<br />
yaşananları iyi yönetmesi lazım. Ameliyat<br />
sonrasındaki ödem süreci de önemli.<br />
Hastanın bir ay veya üç ay sonra çok daha<br />
iyi bir görüntüye ulaşacağını bilmesi ve o<br />
sabırla gitmesi lazım.<br />
Ameliyatın herhangi bir komplikasyon<br />
riski var mı?<br />
Yağ ile uğraştığınız her şey bir risk<br />
teşkil eder. Ben zaten pimpirikli bir<br />
hekimim. Bütün önlemleri almaya çok<br />
önem veririm ve hastanın risk faktörlerini<br />
değerlendiririm. Hastanın sigara içmemesi,<br />
kilolu olmaması, ekstra hastalığının<br />
olmaması, genç olması riskleri çok azaltan<br />
faktörler. Bu saydığım risk faktörleri varsa<br />
ameliyatı “annelik estetiği” adı altında<br />
tek bir paket yerine karın ve meme gibi<br />
bölümlere ayırarak, ayrıca hastaya sigarayı<br />
bıraktırdıktan, kilo verdirdikten sonra<br />
yapmayı tercih ediyorum.<br />
“HASTA, 15 GÜN SONRA<br />
AKTİVİTELERE BAŞLAYABİLİR”<br />
Operasyondan sonra hastayı neler<br />
bekliyor?<br />
Annelik estetiği ameliyatından sonra<br />
içeride kanama birikmemesi için direnler<br />
koyuyoruz. Bu direnleri ertesi gün ya<br />
da gerekli durumlarda birkaç gün sonra<br />
çekiyoruz. Ayrıca hastanın yaklaşık üç<br />
hafta boyunca medikal sutyen ve korse<br />
kullanması lazım. Hasta, eğer bir sıkıntı<br />
olmazsa ameliyattan 15 gün sonra<br />
yürüyüşlere, günlük aktivitelere ve işlerine<br />
başlayabilir. Ancak bir ay kadar ağır spor<br />
ve çok gergin hareketler yapmaması, ağır<br />
kaldırmaması gerekiyor.<br />
Annelik estetiği için cerrahi operasyon<br />
dışında yapılabilecek medikal estetik<br />
uygulamaları da var mı?<br />
Doğumdan sonra uykusuzluğa ve<br />
hormonal değişikliklere bağlı olarak yüz<br />
bölgesinde çökme ve aşağı inme, gözaltında<br />
ise boşalma ve morarma olabiliyor. Yaş<br />
faktörünün de önemi var, çünkü yaş<br />
ilerledikçe yüzümüzdeki yumuşak dokular<br />
azalıyor. Bu nedenle botoks, dolgu ve<br />
mezoterapi gibi tedavilerle hastanın<br />
kaybettikleri yerine konulabilir, yüzü iyice<br />
sarkmadan ve kırışmadan toparlanabilir.<br />
“Kadınlar, annelik estetiği<br />
sonrasında özgüven<br />
patlaması yaşıyor”<br />
l “Herkes manken gibi olacak diye bir şey<br />
yok tabii ki ama hamilelik sürecinde çok<br />
ciddi fiziksel değişim yaşayan kadınlar,<br />
doğum sonrasında travma yaşayabiliyor.<br />
O nedenle bir kadının doğum sonrasında<br />
eski fiziki görüntüsünü tekrar kazanmak<br />
istemesi çok normal. Kadın mutlu olmazsa<br />
hakikaten insanlık mutlu olmaz. Bir kadın<br />
mutlu olacak ki eşi, çocuğu, çevresi<br />
mutlu olsun. Kadınlar da en çok kendini<br />
sevdiğinde mutlu oluyor.<br />
l Ama kadın annelik estetiğini eşi veya<br />
çevresi için değil, kendi için yaptırmalı.<br />
Bizim toplumumuzda güzellik, doğruluk,<br />
dürüstlük, namus gibi pek çok kavram<br />
kadın üzerinden yürüdüğünden kadınlarda<br />
ciddi bir toplumsal baskı da söz konusu<br />
olabiliyor. Örneğin kadınlara, “Sen şimdi bir<br />
annesin, çocuğun var, görüntünün artık<br />
önemi yok” tarzı mobbing uygulanabiliyor.<br />
Aynı şekilde eşleri de kadınlara doğumdan<br />
sonra kendini saldığı yönünde eleştiride<br />
bulunabiliyor ve kadın kendini baskı altında<br />
hissediyor. Eşlerinin diretmesiyle annelik<br />
estetiği yaptırmaya gelen hastalarım<br />
da var. Onlara her zaman “kendin için<br />
yaptıracaksan yaptır” diyorum.<br />
l Tüm bunlarla birlikte annelik estetiği<br />
yaptıran kadınlar özgüven patlaması<br />
yaşıyor. Bizim de amacımız kadını standart<br />
ölçülerine getirebilmek. Belki 20 yaşındaki<br />
gibi olmayacak ama konturları düzelecek.”<br />
20 TEMMUZ 2021<br />
TEMMUZ 2021 21
V<br />
GÜNDEM<br />
MUHTEŞEM KIVRIMLAR İÇİN BREZİLYA POPOSU ESTETİĞİ<br />
Geçtiğimiz yüzyılın aksine günümüz<br />
dünyasında ideal estetik vücut yapısı,<br />
sıfır bedenden daha kıvrımlı hatlara sahip<br />
olma yönünde değişmiş bulunuyor. Bu<br />
kıvrımların bir kısmını BBL (Brazilian<br />
Butt Lifting) yani Türkçede bilinen adıyla<br />
Brezilya poposu estetiği ameliyatıyla elde<br />
etmek mümkün. Plastik, Rekonstrüktif ve<br />
Estetik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Furkan<br />
Certel’in verdiği bilgilerin ışığında Brezilya<br />
poposu estetiğiyle ilgili merak edilenleri bir<br />
araya getirdik.<br />
BBL ameliyatı aslında bir liposuction<br />
ve yağ enjeksiyonu kombinasyonu, total<br />
vücut şekillendirme ameliyatı olarak da<br />
isimlendirilebiliyor. Bu ameliyatı sadece<br />
popo büyütme olarak düşünmek doğru<br />
değil. BBL ameliyatında tüm gövde,<br />
hatta bunun yanında arzulanırsa kollar<br />
ve bacaklar, yağ alma ve yağ verme<br />
yöntemleriyle şekillendirilerek arzu edilen<br />
atletik, sportif ve aynı zamanda kıvrımlı bir<br />
şekle kavuşturulabiliyor.<br />
BBL ameliyatının temel prensibi<br />
istenmeyen yerlerdeki yağları alarak<br />
bunların bir kısmını istenilen yerlere<br />
transfer etmek, yani bir nevi liposuction<br />
(yağ emme) ve yağ enjeksiyonu<br />
ameliyatlarının kombinasyonu. Fakat<br />
bu yağ alma ve verme işleminin mutlaka<br />
estetik ve sanatçı bir gözle yapılması<br />
gerekiyor.<br />
NASIL YAPILIYOR?<br />
BBL ameliyatı genel anestezi altında<br />
ve hastane ortamında yapılıyor. Ortalama<br />
üç saat kadar sürüyor. Hasta bir gece<br />
hastanede yatırılıyor. Liposuction esnasında<br />
dokuya verilen sıvıları ve sonradan<br />
oluşacak ödemleri vücut dışına çekmesi<br />
için ilk 24 saat drenler kullanılıyor.<br />
Böylece uzun vadede oluşacak ödem ve<br />
şişkinliğin büyük ölçüde önüne geçiliyor.<br />
Ameliyattan sonra bir iki haftalık istirahatin<br />
ardından günlük yaşama dönülebiliyor.<br />
Ancak hastaların ortalama dört ila altı<br />
hafta korse kullanmaları gerekiyor. Bu süre<br />
zarfında enjekte edilen yağların hacim<br />
kaybetmemesi için baskıdan korunması son<br />
derece önemli.<br />
Ameliyat sonrası altı hafta poponun<br />
üzerine oturmak uygun olmadığından<br />
hastalara özel bir yastık kullanarak<br />
oturmaları öneriliyor. Her ne kadar<br />
ameliyat sonunda bile sonuçlar farkedilir<br />
halde olsa da ödemlerin tamamen inmesi,<br />
cildin tekrar yerine oturması ve nihai<br />
vücut şeklinin ortaya çıkması için üç ila<br />
altı aylık bir süre gerekiyor. Ameliyat<br />
sonrası dönemde hastaların ağrı seviyesi,<br />
yapılan liposuction işleminin genişliğine ve<br />
kişilerin ağrı toleransına göre değişkenlik<br />
göstermekle birlikte genellikle “orta seviye”<br />
olarak nitelendiriliyor.<br />
Ameliyat sırasında liposuction yapılan<br />
bölgelerdeki yağ hücrelerinin sayısı kalıcı<br />
olarak azaltıldığından hastalar kilo alsa bile<br />
bu bölgeler tekrar kalınlaşmaya dirençli<br />
oluyor. Bununla birlikte hacim arzu<br />
edilen bölgelere enjekte edilen yağların<br />
yaşamak için kan dolaşımına ihtiyacı var.<br />
İlk haftalarda çevre dokulardan difüzyon<br />
yoluyla beslenen yeni yağ hücreleri,<br />
salgıladıkları büyüme faktörleriyle<br />
ilerleyen günlerde kendi kan damarlarını<br />
oluşturuyor. Fakat bu süre zarfında bir<br />
kısım yağ hücreleri de beslenemedikleri<br />
için ölüyor ve vücut tarafından eritiliyor.<br />
Uygun teknikle yapıldığı zaman sağ kalım<br />
oranı yaklaşık %60. Bu süreç ameliyat<br />
sonrası ikinci ayda tamamlanıyor ve<br />
hastalar ikinci aydan sonra muhafaza<br />
ettikleri hacmin keyfini kalıcı olarak ömür<br />
boyu sürüyor.<br />
Estetiğin<br />
üç güzeli<br />
Kıvrımlı bir popo, pürüzsüz bir göz çevresi ve gıdısız bir çene.<br />
Daha özgüvenli, neşeli, keyifli olmak için üç sebep. Peki, bunlara<br />
ulaşabilmek için hangi yöntemleri tercih edebilirsiniz? Bu sorunun<br />
cevabı ve daha fazlası için size yazımızı okumaya davet ediyoruz.<br />
Melek Yazıcı<br />
BBL AMELİYATI<br />
kimler için uygun?<br />
l Yağ alma ve yağ verme<br />
prensiplerine dayanarak vücut<br />
şekillendirilen bu ameliyat,<br />
teorik olarak herkese<br />
yapılabiliyor, fakat pratikte<br />
cerrahların bazı kısıtlamaları<br />
söz konusu: Aşırı kilolu<br />
hastalar, genel sağlık durumu<br />
ameliyata uygun olmayanlar,<br />
ameliyat öncesi ve sonrasında<br />
verilecek önerilere uyum<br />
sağlayamayacak kişiler bu<br />
ameliyat için uygun değil.<br />
l Zayıf ve cilt altında fazla yağ<br />
dokusu olmayanlar genelde bu<br />
ameliyatı yaptıramayacağını<br />
düşünüyor. Oysa hasta çok<br />
aşırı zayıf değilse liposuction<br />
alanları genişletilebiliyor ve<br />
çok başarılı BBL sonuçları<br />
alınabiliyor. “Skinny<br />
BBL ameliyatı” olarak<br />
nitelendirilen bu işlemin<br />
sonuçları yüz<br />
güldürücü oluyor.<br />
22 TEMMUZ 2021<br />
TEMMUZ 2021 23
V<br />
GÜNDEM<br />
GIDISIZ HAYAT,<br />
OH NE RAHAT!<br />
GÖZ ÇEVRESİ<br />
SORUNLARINDAN<br />
KURTULMAK<br />
HİÇ DE<br />
ZOR DEĞİL<br />
Yüzümüzün en hassas bölgelerinden<br />
olan göz çevresi, genç ve güzel görünüm<br />
konusunda da belirleyici bir role<br />
sahip. Yüzümüzün doğal hareketleri ve<br />
mimiklerine çevresel faktörler de eklenince<br />
bu bölgede, diğer cilt bölgelerine göre<br />
daha hızlı yaşlanma gerçekleşiyor. Göz<br />
altı torbaları, göz kapağı düşüklüğü, göz<br />
kapağı sarkmaları, göz çevresi kırışıklıkları<br />
ve lekeleri gibi çok sık karşılaşılan göz<br />
çevresi sorunları için artık yeni bir çözüm<br />
var: Nucleofill Eyes. Plastik, Rekonstrüktif<br />
ve Estetik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr.<br />
Reha Yavuzer’in göz çevresi için özel<br />
olarak geliştirilen Nucleofill Eyes’a dair<br />
anlattıklarından derlediğimiz bilgileri<br />
sizinle paylaşmak istiyoruz.<br />
Göz çevresi gibi hassas bir bölgenin<br />
tedavisinde kullanılan pek çok ürün var,<br />
ancak bu ürünler temelde başka amaçlarla<br />
üretiliyor ve çoğu zaman göz çevresinde<br />
kullanım için uyarlanmaya çalışılıyor. Bu da<br />
göz çevresi sorunlarının istenilen düzeyde<br />
ortadan kalkmamasına neden olabiliyor.<br />
Cildimizi gençleştirmek, sağlığını korumak<br />
ve iyileştirmek konusunda uzun süredir<br />
başarıyla uygulanan DNA ışıltısı, sadece göz<br />
çevresi sorunlarına özel yeni bir formülle<br />
karşımızda.<br />
DNA ışıltısının göz çevresine özel<br />
geliştirilen yenilikçi ürünü Nucleofill<br />
Eyes, alerji riski olmadan göz çevresindeki<br />
cildin yapısını ve rengini düzenlerken<br />
kırışıklıkları düzeltiyor, bir yandan da<br />
sağlıklı ve aydınlık bir cilt oluşturma<br />
imkânı veriyor. Cilt nemlendirmesine de<br />
katkı veren bu yeni ürünle artık hastaların<br />
göz çevresi için doğala en yakın yöntemle<br />
çözümler sağlanabiliyor.<br />
Göz çevresi için özel üretilen DNA<br />
ışıltısı Nucleofill Eyes, 15 günlük aralıklarla<br />
cilt ihtiyacı ve tipine bağlı olarak iki ya da<br />
üç seans uygulanıyor. Uygulama sırasında<br />
kanül ya da papül tekniğiyle işlem yapılıyor<br />
ve hemen sonrasında normal günlük<br />
yaşama devam edilebiliyor.<br />
Uygulama ilk etkisini yaklaşık<br />
üç gün sonra göstermeye başlıyor ve<br />
seanslar tamamlandığında öncesi ve<br />
sonrası arasındaki fark net şekilde ortaya<br />
çıkıyor.<br />
Çene altında yağ birikmesiyle oluşan<br />
gıdı, pek çok insan için önemli bir estetik<br />
problem. Gıdının oluşumunda genetik<br />
faktörlerin etkisi var. Bir başka etkili<br />
faktör ise yaşın ilerlemesi, üstelik bu<br />
durumda gıdı problemine sarkmalar da<br />
eşlik ediyor ve kişinin olduğundan daha<br />
yaşlı görünmesine sebebiyet verebiliyor.<br />
Gıdı, gençlerde ve kilosu az olanlarda da<br />
görülebiliyor.<br />
Eskiden gıdıyı ortadan kaldırmak için<br />
estetik ameliyat yöntemi kullanılıyordu.<br />
Oysa günümüzde bunun yanı sıra lipoliz,<br />
ultrason, radyofrekans, lazer, ip ve dolgu<br />
gibi pek çok medikal estetik uygulama var.<br />
Enjeksiyonla uygulanan lipoliz<br />
yöntemiyle gıdı bölgesindeki yağ hücreleri<br />
parçalanarak yok ediliyor, bu işlem<br />
ciltte gevşemeye yol açmıyor. Hastadaki<br />
problemin büyüklüğüne göre genel olarak<br />
üç ila altı seans olarak uygulanabiliyor.<br />
İlk seansın sonuçları ise yaklaşık bir ay<br />
sonra görülmeye başlanıyor, çünkü lipoliz<br />
etkili olmakla birlikte yavaş bir erime<br />
süreci sunuyor. Uygulama sonrasında yağ<br />
hücrelerinin geçirgenliği ve akışkanlığı<br />
artıyor. Böylelikle yağlar kolaylıkla hücre<br />
dışına çıkıyor ve ardından doğal bir süreçte<br />
vücuttan atılıyor. Uygulama sırasında<br />
ve sonrasında acı ya da ağrı oluşmuyor,<br />
kızarıklık veya küçük morarmalar<br />
görülebiliyor.<br />
Enjeksiyonla uygulanan bir başka<br />
yöntem ise Celluform Plus. Aktif bileşeni<br />
deoksikolik asit olan Celluform Plus,<br />
gıdı bölgesindeki yağ hücrelerini yok<br />
ederek çenenin çok daha zarif bir forma<br />
girmesine yardımcı oluyor. Seanslar bir<br />
ay arayla yapılıyor ve en fazla altı seans<br />
uygulanabiliyor.<br />
Gıdıyı, yağ hücrelerine dondurucu<br />
soğuk uygulayarak eritmek de mümkün.<br />
CoolMini adlı uygulama aracılığıyla aşırı<br />
soğukla karşı karşıya kalan yağ hücreleri<br />
fonksiyonlarını yitirip parçalanıyor. İşlemin<br />
tek seansında gıda bölgesindeki yağ<br />
hücrelerinin %35 kadarı yok edilebiliyor,<br />
hastanın ihtiyacına göre seans sayısı<br />
belirleniyor. Sonuçlarsa altı ila yedi<br />
haftadan itibaren görülebiliyor.<br />
24 TEMMUZ 2021<br />
TEMMUZ 2021 25
V<br />
İPUCU<br />
Dolgu<br />
uygulamalarıyla<br />
ALTIN ORANA<br />
ulaşmak mümkün<br />
Charlize Theron, Jessica Alba, Rihanna ve Adriana Lima gibi ünlülerde<br />
bulunan altın orana ulaşmak hiç de imkânsız değil. Medikal Estetik Uzmanı<br />
Dr. Buket Şenkaya, güzelliğin evrenselliği olarak nitelendirilen altın orana<br />
sahip olmak için yeni nesil dolgulardan faydalanılabileceğini belirtiyor.<br />
Yüzü altın orana sahip olan insanları<br />
daha çok beğeniyor, daha çekici buluyoruz.<br />
Ama altın oran pek az kişinin doğuştan<br />
sahip olduğu bir özellik. Bu noktada<br />
devreye medikal estetik uygulamaları<br />
giriyor. Medikal Estetik Uzmanı Dr. Buket<br />
Şenkaya, doğru bölgeye yapılacak küçük<br />
dokunuşlarla mükemmel yüz hatlarına<br />
sahip olmanın mümkün olduğunu<br />
belirtiyor ve altın orana ulaşmak için<br />
yapılması gereken dolgu uygulamalarıyla<br />
ilgili şu bilgileri veriyor:<br />
DUDAK DOLGUSU: Anatomik olarak<br />
üst dudak alt dudağın 1-2 mm önündedir<br />
ve alt dudak üst dudağa göre daha kalındır.<br />
Simetrik ve doğal dudaklara sahip olmak<br />
için 1.000 kata kadar su tutma özelliğine<br />
sahip hyalüronik asit (HA) içeren yeni<br />
nesil dolgulardan yararlanabilirsiniz. Bu<br />
sayede %20 oranında kalıcılık sağlayan<br />
yeni nesil dolgularla ideal dudaklara sahip<br />
olabilirsiniz.<br />
JAWLINE-ÇENE DOLGUSU:<br />
V görüntüsünde bir yüze sahip olabilmek<br />
için çene dolgusundan yararlanabilirsiniz.<br />
Gıdı problemi olan yüzlerde çene<br />
dolgusu gıdıyı gizlemek için idealdir.<br />
Çene ucuna uygulanan dolgu;<br />
Hollywood çenesi, Angelina Jolie çenesi,<br />
Nefertiti çenesi olarak da adlandırılıyor.<br />
Kulak bitiminden başlayarak uygulanan<br />
jawline dolguyla güçlü bir ifadeye<br />
sahip olurken, yaşlanmaya bağlı<br />
sarkmalardan da kurtulabilirsiniz.<br />
Yaş ve cinsiyet ayrımı olmaksızın uygulanan<br />
jawline dolgu ile altın orana kavuşmak<br />
mümkün.<br />
YANAK DOLGUSU: Yanak bölgesi,<br />
yüzün önemli noktalarından biridir.<br />
Genç ve sağlıklı bir görünüm elde<br />
etmek için yanak dolgusu uygulanabilir.<br />
Yanaklarda ortaya çıkan hacim kaybı yanak<br />
dolgusuyla diriliğine kavuşurken, yüzdeki<br />
deformasyonlar onarılır.<br />
Göz altında oluşan yorgun görünüm, yan<br />
çene kısmında sarkan deri, gülme çizgisi<br />
ve burnun önde olması gibi yüzde asimetri<br />
oluşturan unsurlar giderilebilir.<br />
Charlize Theron<br />
Altın oran nedir?<br />
Altın oran tanımı, eski Yunan, Roma<br />
ve Mısır medeniyetlerinden bugüne<br />
matematik, astronomi, mimari ve sanatta<br />
kullanılıyor. Mükemmelliği ifade eden altın<br />
oran için çok genel olarak büyüğün küçüğe<br />
oranı denilebilir. Yüz güzelliğinde altın oran<br />
Jessica Alba<br />
Rihanna<br />
ise yüzdeki organların birbirine oranını ve<br />
uyumunu anlatıyor. Bu noktada buruna<br />
ayrı bir önem atfediliyor, çünkü burnun<br />
yüzdeki konumuyla birlikte alına, gözlere,<br />
dudaklara, kulaklara olan uzaklığı ve oranı<br />
son derece önem taşıyor.<br />
Adriana Lima<br />
Altın orana göre örneğin, burun ve<br />
kulaklar hem paralel hem aynı uzunlukta,<br />
burnun eni ile kanadı ise eşit olmalı. Altın<br />
orana sahip olmak için alın, burun ve çene<br />
bölgelerinin de yüzün 1/3’ü oranında olması<br />
gerekiyor.<br />
26 TEMMUZ 2021<br />
TEMMUZ 2021 27
V<br />
KAPAK KONUSU<br />
“Dolgu<br />
uygulamalarında<br />
holistik<br />
yaklaşımdan<br />
yanayım”<br />
Dolgu uygulamaları, yüzümüzdeki volüm kayıplarını yerine<br />
koymak ve yüzümüzü yeniden şekillendirmek için kullandığımız<br />
vazgeçilmez yöntemlerden biri. Ama bir yeri düzeltirken yüzün genel<br />
hatlarını bozmak gibi bir handikapla karşılaşılabilir mi? Dermatoloji<br />
Uzmanı Dr. Songül Bulca, bu konuya özellikle dikkat çekiyor ve<br />
“Yüzü bir bütün olarak ele alıyorum, yani holistik yaklaşarak<br />
değerlendiriyorum. Tek bir bölgeden yaş almadığımız için dolgu<br />
planlarken bakış açımızı tek bir bölgeyle sınırlamamalıyız. Bu<br />
bağlamda tek bir alana dolgu yapmamak gerektiğini düşünüyorum”<br />
açıklamasında bulunuyor.<br />
Melek Yazıcı<br />
Meryem Bilici<br />
Dolgu uygulamaları estetik açıdan hangi<br />
ihtiyaçlarımızı karşılıyor?<br />
Dolgu uygulamasının iki işlevi var;<br />
birincisi kaybımızı yerine koymak,<br />
ikincisi ise yeniden şekillendirmek.<br />
Yüzümüze şeklini veren, özelliklerimizi<br />
ve hatlarımızı belirleyen yağ yastıklarımız<br />
yaşla beraber küçülmeye başlar. Bu da<br />
daha yorgun, daha üzgün, daha mutsuz<br />
görünmemize sebep olabilir. Dolgu<br />
uygulamasının birinci endikasyonunu<br />
küçülmeye başlayan yağ yastıklarındaki<br />
eksikleri tamamlayarak üzgün, yorgun<br />
ya da mutsuz görüntümüzü düzeltmek<br />
ve zamanı geriye sarmak için kullanırız.<br />
Yüzümüzde beğenmediğimiz ya da diğer<br />
yüz kısımları ile uyumlu olmadığını<br />
düşündüğümüz noktaları ise dolgunun<br />
ikinci işleviyle yeniden şekillendirebiliriz.<br />
Örneğin, ince bir dudağınız var ama daha<br />
şekilli ve daha kalın bir dudağınız olmasını<br />
istiyorsunuz ya da uzun ve aşağıya doğru<br />
inik bir burnunuz var ama daha kalkık bir<br />
burun arzu ediyorsunuz veya çenenizin<br />
yüzünüze göre daha küçük olduğunu<br />
düşünüyorsunuz ve daha keskin hatların<br />
yüzünüzü daha iyi gösterebileceğini<br />
düşünüyorsunuz… Tüm bu istekleri dolgu<br />
aracılığıyla karşılayabiliriz.<br />
Dolgu uygulamaları en çok hangi<br />
bölgelere yapılıyor?<br />
Nazolabial çizgi, çene, burun ucu,<br />
dudak ve gözaltı, dolgu uygulamasını<br />
en çok yaptığımız bölgeler. Çok yorgun<br />
göründüğü şikâyetiyle başvuran bir hastada<br />
yüzün orta kısmına yaptığımız dolgu,<br />
gözyaşı oluğunun oluşmasını engelleyip<br />
yüzün daha taze ve daha dinlenmiş<br />
gözükmesini sağlayabiliyor. Örneğin,<br />
bir genç kız çok güzel bir buruna ve<br />
çeneye sahip ama incecik dudakları var;<br />
anatomisine uygun bir dudak dolgusu daha<br />
çekici bir görünüm kazanmasına yardımcı<br />
olabiliyor. Kişinin ihtiyacını ve beklentisini<br />
28 TEMMUZ 2021<br />
TEMMUZ 2021 29
V<br />
KAPAK KONUSU<br />
“KOMPLİKASYONU BELİRLEYEN ŞEY ANATOMİDİR”<br />
l “Uygulama sırasında komplikasyon meydana gelme olasılığı tabii ki var.<br />
Sonuçta üç boyutlu bir alanda derinliği görmeden, öngörerek bir işlem<br />
yapıyorsunuz. Ön görmede kılavuzunuz ise alanın anatomisini iyi bilmektir.<br />
Ancak kontrollü giderseniz sorunla karşılaşmazsınız.<br />
l Aslında komplikasyonu belirleyen şey anatomidir. Doğru alana doğru<br />
ürünü kullanırsanız, nereye ne yapacağınızı bilirseniz komplikasyon<br />
yaşama ihtimaliniz minimaldir. Damara yakın bölgelerde, özellikle<br />
hyalüronik asit içeren dolgularla normal hacminden fazla uygulama<br />
yapılması damara bası riskini artırabilir. Bu da dokunun beslenmesini<br />
bozabilir, hatta doku ölümüne neden olabilir.<br />
l Travma riskini kanül kullanarak, damar basısına bağlı komplikasyonları<br />
ise uygun dolguyu yavaş enjeksiyon yaparak önleyebiliriz.<br />
l En kontrol edemediğimiz ve en sık gördüğümüz komplikasyonun<br />
morarma olduğunu söyleyebilirim. Bu nedenle işlem sonrasında<br />
oluşabilecek morarmayı çabuk iyileştirebilecek kremler kullanıyor ve<br />
soğuk uygulamalar yapıyoruz. Tabii ki her sorunun bir panzehri ya da<br />
sağaltımı var, önemli olan ne yaptığını ve geri dönüşünün nasıl olacağını<br />
bilmek.”<br />
doğru değerlendirip, bununla orantılı<br />
olarak uygulama yapabilmek çok önemli.<br />
Başka hangi bölgelerde kullanılıyor?<br />
Dolguyu şakak bölgesine de<br />
uygulayabiliyoruz, bu şekilde yaşla<br />
beraber oluşan volüm kaybını ve buna<br />
bağlı kaş düşüklüğünü giderebiliyoruz.<br />
Son zamanlarda çok moda olan badem<br />
göz, yukarı kalkık kaşlar ve daha bombeli<br />
bir alın elde etmek için de dolguları<br />
kullanabiliyoruz. Gülme kasımızın<br />
olduğu alanlarda akordeon çizgileri<br />
dediğimiz birbirine paralel dik çizgiler<br />
zamanla oluşabiliyor, bunları da yine<br />
dolgu aracılığıyla tedavi edebiliyoruz.<br />
Benzer şekilde boyun çizgilerinde ve<br />
boyunda lifting etkisi için de dolgudan<br />
yararlanıyoruz.<br />
Dolguların etki süresi nedir, süreci uzatıp<br />
kısaltabilecek etkenler var mı?<br />
Dolgunun etki süresini ve kalıcılığını<br />
belirleyen önemli faktörlerden birisi<br />
kullandığımız ürünün özellikleri, diğeri de<br />
bana göre uygulama bölgesi. Örneğin, göz<br />
altında 18-24 ay gibi uzun bir süre etkisi<br />
devam ederken, dudak bölgesinde bu süre<br />
6-9 aydır.<br />
“ISI, DOLGUNUN ÖMRÜNÜ<br />
KISALTAN FAKTÖRLERDEN BİR<br />
TANESİ”<br />
Kişinin metabolizması da dolgunun<br />
ömrünü etkiliyor mu?<br />
Tabii ki etkiliyor. Hyalüronik asit<br />
içeren dolgular hyaluronidaz dediğimiz<br />
bir enzimle parçalanarak vücuttan<br />
uzaklaştırılıyor. Diğer bütün enzim<br />
sistemleri gibi hyaluronidaz enziminin hızı<br />
da kişiye özgüdür. Dolguların ömründen<br />
bahsedilirken bir süre aralığı vermemizin<br />
sebebi budur. Isı da dolgunun ömrünü<br />
kısaltan faktörlerden bir tanesi. Uzun süre<br />
güneşte kalıyor ya da lazer tarzı işlemler<br />
yaptırıyorsanız dolgunuzun ömrünü<br />
de etkiliyorsunuz demektir. Bu nedenle<br />
lazer tarzı işlemler ile dolgu uygulamaları<br />
arasında belirli bir süre aralık bırakırız<br />
ya da dolgu uygulamalarının hemen<br />
sonrasında bol güneşli tatillerin yapılmasını<br />
pek istemeyiz.<br />
Dolgularda ağırlıklı olarak hangi içerikler<br />
bulunuyor?<br />
Kliniğimde kullandığım iki dolgu<br />
var; biri hyalüronik asit, diğeri de<br />
kalsiyum hidroksiapatit içeriyor. Eğer<br />
volüm vermek istiyorsam hyalüronik<br />
asit içeren dolguyu tercih ediyorum,<br />
çünkü ağırlığının yaklaşık 1.000 katı<br />
kadar su tutabiliyor. Volüm ihtiyacının ön<br />
planda olduğu orta yanak ve dudak gibi<br />
bölgelerde hyalüronik asit içeren dolgu<br />
kullanıyorum. Yüzü şekillendirmek ve yüz<br />
hatlarını belirginleştirmek için de kalsiyum<br />
hidroksiapatit içerikli dolgu uyguluyorum;<br />
hem ömrü uzun olduğu hem de kolajen<br />
üretimini tetiklediği için etkisi geçse bile<br />
derideki sıkılık ve elastikiyet devam ediyor<br />
ve kişi kaldığı yerden yaş alıyor, geriye<br />
düşmüyor, öncesi daha iyi miydi diye<br />
düşünmüyor.<br />
YÜZÜ BİR BÜTÜN OLARAK ELE<br />
ALMAK ÖNEMLİ<br />
Bu tarz uygulamalarda yüze bütünsel<br />
yaklaşmak hangi açılardan önemli?<br />
Dolgu uygulamalarında holistik<br />
(bütünsel) yaklaşımdan yanayım. Yüzü<br />
bir bütün olarak ele alırım, çünkü yüzün<br />
tüm kısımlarından yaş alırız. Sadece bazı<br />
alanlar daha hızlı yaş alır ve bu bazı alanlar<br />
kişiden kişiye göre değişir. Bu bağlamda<br />
tek bir alana dolgu yapmamak gerektiğini<br />
ve herkese aynı tip uygulama yapmamak<br />
gerektiğini düşünüyorum. Bu ne demek?<br />
Nazolabial kıvrım şikâyetiyle başvuran<br />
hastanın yanağının orta kısmındaki yağ<br />
yastıklarında küçülme vardır, yanaklarda<br />
buna bağlı gevşeme olduğu için nazolabial<br />
oluklanması söz konusudur. O zaman<br />
önce kaybını yerine koymalı ve sonrasında<br />
nazolabial oluğunu değerlendirmeliyim.<br />
Başka bir hastada yüz orta kısımdaki<br />
gevşeme ve nazolabial oluğun sebebi,<br />
yüzün dış 1/5 ilk alanındaki kayıp olabilir.<br />
Bu durumda da önceliğim dış 1/5 ilk alanın<br />
kaybını telafi etmek olmalıdır.<br />
Bir hasta dudak dolgusu talebiyle<br />
gelebilir. Evet, dudağı gerçekten ince<br />
ama bu arada çenesi de çok küçüktür.<br />
Eğer bu hastaya sadece dudak dolgusu<br />
yaparsam çenesi daha geri planda kalıp<br />
olduğundan daha da küçük görünebilir.<br />
Bu nedenle dudağının yanı sıra çenesini<br />
de ele almalıyım. Bütünsel yaklaşım tanımı<br />
bunu kapsıyor. Ama bu işin bütçesel bir<br />
yanı olduğunu da unutmamak lazım.<br />
Yüzün dolguya en çok ihtiyaç duyulan<br />
bölgesinden en azına doğru bir sıralama<br />
yapılması, ardından da belirli bir zaman<br />
dilimine göre planlama oluşturulması<br />
gerektiğini düşünüyorum.<br />
Dolgu uygulamalarının öncesi ve<br />
sonrasında nelere dikkat edilmesi<br />
gerekiyor?<br />
Dolgu yapmadan önce hastanın tıbbi<br />
öyküsünü öğrenmeye bir hekim olarak<br />
önem veriyorum. Ne tür ilaçlar kullandığı,<br />
bir hastalık geçirip geçirmediği, daha önce<br />
dolgu yaptırıp yaptırmadığı gibi konularla<br />
ilgili bilgi alıyorum. Dolgu yapıldıktan<br />
sonraysa hastanın özellikle ilk hafta<br />
mutlaka güneşten korunması gerekiyor;<br />
dolgu ömrünün uzunluğu açısından bu<br />
son derece önemli. Ayrıca işlem öncesinde<br />
ve sonrasındaki bir iki gün içinde alkol<br />
alınmamalı. Dikkat edilmesi gereken bir<br />
başka konu ise hijyen. Enjeksiyon yapılan<br />
bölgelere en az bir gün süreyle makyaj<br />
yapılmamalı ve yüz temizliğine dikkat<br />
edilmeli.<br />
Bu uygulama kaç yaşından itibaren<br />
yapılabiliyor?<br />
Pek çok uygulama gibi dolgu<br />
uygulamalarının da 18 yaş itibariyle<br />
yapılmasını öneriyoruz.<br />
Peki, bu uygulama kimlere<br />
yapılmamalı?<br />
Dolgu uygulaması medikal<br />
hastalıkları olanlara yapılmamalı. Bunun<br />
dışında kendi bedeninden memnun<br />
olmayan kişilere kesinlikle dolgu işlemi<br />
uygulanmamalı. Beden algı bozukluğu<br />
olarak tanımladığımız bu durumda zaten<br />
kişi kendiyle mutlu değil, hali hazırda<br />
elindekinden memnun olmayan kişiyi siz<br />
de mutlu edemezsiniz.<br />
“YAŞ ALMA SÜRECİNİ<br />
KONTROL EDİYORUZ”<br />
l “Uygulama yapmadan önce<br />
özenle ilerlettiğimiz prosedürlerimiz<br />
var. Örneğin, hasta olgun yaştaysa<br />
ilk olarak yaş alma sürecini kontrol<br />
ediyoruz, çünkü her hasta aynı<br />
yerden yaş almıyor.<br />
l Beyaz tenli hastalar kırışıklıklarla<br />
yani deriden yaş almaya başlıyor,<br />
beslenme bozukluğu yaşayanların<br />
ise yağ yastıklarındaki fizyolojik<br />
kayıplar hızlı oluyor. Bazı hastaların<br />
yağ yastıkları duruyor ama yumuşak<br />
dokuyu taşıyan alttaki kemik<br />
dokusu küçülüyor, sonuç olarak<br />
sarkmalar meydana geliyor. O<br />
yüzden öncelikle hastanın neye<br />
ihtiyacı olduğunu belirlemek ve ona<br />
göre bir planlama yapmak gerekiyor.<br />
l Kemik kaybı ve sarkmaları olan<br />
bir hasta için ne yapabilirim? Volüm<br />
koyabilirim ve bunu yaparken kemik<br />
dokunun yerini alabilecek bir dolgu<br />
tercih edebilirim. Bunu ya hyalüronik<br />
asitle ya da kalsiyum hidroksiapatit<br />
ile yapabilirim.<br />
l Bazen de hasta hem yumuşak<br />
dokudan hem kemik dokudan hem<br />
de deriden yaş almaya başlamış<br />
olabiliyor. Böyle bir durumda daha<br />
az ürünle daha iyi sonuç elde etmek<br />
için hem hyalüronik asit hem de<br />
kalsiyum hidroksiapatit içeren<br />
dolguları kombine kullanmak<br />
şeklinde bir planlama yapmak daha<br />
mantıklı olacaktır. Sonuç olarak<br />
ihtiyaçları tüm bu inceleme ve<br />
planlama süreciyle karşılamaya,<br />
yaptığımız program doğrultusunda<br />
hastanın yaş alma sürecini geriye<br />
çekmeye çalışıyoruz.<br />
l Hekimin anatomiyi iyi bilmesi<br />
ve kendi estetik görüşüne sahip<br />
olması gerektiğini düşünüyorum.<br />
Ben de kendi yaş alma sürecimi<br />
yaşıyorum, dolayısıyla bu süreçte<br />
kendi yaşadığım tecrübeler daha iyi<br />
gözlemleme ve planlama yapmamda<br />
avantaj sağlıyor. Süreci ne kadar iyi<br />
bilirseniz o kadar iyi yönetebilirsiniz.”<br />
30 TEMMUZ 2021<br />
TEMMUZ 2021 31
V<br />
RÖPORTAJ<br />
“Jawline<br />
dolgusu<br />
önemli<br />
bir trend<br />
oldu”<br />
Yüz güzelliğinde hatırı sayılır<br />
bir etkisi olan çene hattı,<br />
jawline uygulamasıyla<br />
çok daha belirgin ve<br />
estetik bir hale getiriliyor.<br />
Medikal Estetik Uzmanı<br />
Dr. Yasin Çobanoğlu,<br />
jawline dolgusuna gösterilen<br />
ilginin sosyal medyanın<br />
etkisiyle arttığını belirterek,<br />
“İnsanlar filtrelerle çene<br />
hattını düzelterek çok güzel<br />
fotoğraflar elde edebiliyordu.<br />
Sonrasında bunun gerçek<br />
hayatta da yapılabildiğini<br />
gördüler ve talep etmeye<br />
başladılar” diyor.<br />
Melek Yazıcı<br />
Meryem Bilici<br />
Jawline (çene hattı) dolgusu deyince<br />
akla gelen ilk isim şüphesiz ki oyuncu<br />
Angelina Jolie. Dünya güzeli Angelina Jolie,<br />
bu uygulama sonrasında çok daha net,<br />
hatta keskin bir çene hattına sahip oldu.<br />
Yüz güzelliğinde çok önemli bir etkisi<br />
olan çene hattını daha estetik kılmak için<br />
jawline dolgusu yaptıranlar arasında Nicole<br />
Kidman, Demi Moore, Katy Perry, Fahriye<br />
Evcen ve Hadise gibi isimler de bulunuyor.<br />
Uzun yıllardır kullanılan jawline<br />
dolgusunun son dönemde iyice popüler<br />
olduğu ise bir gerçek. <strong>Voyant</strong> olarak biz de<br />
bu konuyla ilgili detaylı bilgi almak üzere<br />
Almina Poliklinik’in kurucusu, Medikal<br />
Estetik Uzmanı Dr. Yasin Çobanoğlu ile<br />
bir araya geldik ve kendisine jawline<br />
dolgusuyla ilgili merak ettiklerimizi sorduk.<br />
Jawline dolgusu nedir ve bu dolgu nasıl<br />
uygulanıyor?<br />
Yüzün yeniden şekillendirilmesinde<br />
en önemli alanın yanak bölgesi<br />
olduğunu söyleyebilirim. İkinci en<br />
önemli alan ise çene hattıdır. Jawline<br />
dolgu uygulamasında yüz güzelliğine<br />
önemli bir değer katan bu bölge üzerine<br />
yoğunlaşıyoruz. Yaptığımız dolguyla yüzün<br />
alt kısmını, boyun ve gıdı bölgesini çok<br />
iyi bir şekilde toparlayabiliyoruz. Jawline<br />
uygulamasını ya hyalüronik asit ya da<br />
kalsiyum hidroksiapatit içeren ürünlerle<br />
gerçekleştiriyoruz. Dolguyu mandibula<br />
kemiği boyunca yani çenenin ucundan<br />
kulağın alt kısmına kadar uzanan bölgeye<br />
uyguluyoruz. Bu şekilde çene hattında<br />
belirginleşme, netleşme ve daha estetik bir<br />
görünüm sağlıyoruz.<br />
ERKEKLER DE ÇOK TERCİH<br />
EDİYOR<br />
Bu dolgu çene hattında nasıl bir değişim<br />
yaratıyor? Kadınlarda ve erkeklerde farklı<br />
efektler söz konusu sanırım, değil mi?<br />
Kadınların ve erkeklerin kemik yapısı<br />
da yağları ve dokularıyla yüz yapısı da<br />
farklıdır. Bu nedenle jawline dolgusunu<br />
erkeklere uygularken, onların maskülen<br />
ifadelerini koruyarak işlem yapmaya<br />
“Bizim için kişiye özel yaklaşım esas”<br />
l “Almina Poliklinik olarak tüm uygulamalarda belirli standartlarımızın<br />
olduğunu özellikle söylemeliyim. Elbette belirli noktaları daha ön plana<br />
çıkarıyoruz ama kişiye özel yaklaşım bizim için esas. Kırışıklık ve sarkma<br />
dahil yüz tedavilerinde veya filtre görünümü elde etmede kombine<br />
tedaviden yanayız.<br />
l Bazen hastalarımız beğendikleri bir oyuncunun ya da sosyal medyadan<br />
takip ettikleri bir ünlünün fotoğrafıyla bize geliyor ve onun gibi olmak<br />
istediğini belirtiyor. Biz ise o kişiye benzetmeyi değil, hastaya en uygun<br />
olacak uygulamayı öneriyoruz. Böylesi durumlarda hastaları uzun süre<br />
ikna etmeye çalıştığım da oluyor. Jawline uygulamasının yanı sıra dudak<br />
ve yanak bölgesi uygulamalarında yaşadığımız zorluklardan biri bu.<br />
l Ben genellikle hastalarımdan sekiz on yıl önceki fotoğraflarını<br />
getirmelerini istiyorum. Kendisinin en iyisi olmasının daha iyi ve daha<br />
doğru bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Üstelik bu yaklaşım<br />
doğallıktan da çıkarmıyor, zaten bizim önceliğimiz doğal bir sonuç elde<br />
etmek. Hastanın kendi hatlarını ön plana çıkartmaya ve sorunlarını küçük<br />
dokunuşlarla gidermeye çalışıyoruz. Talep çok olsa da tek tipe karşıyız.”<br />
özen gösteriyoruz, çene köşelerini<br />
belirginleştiriyor ve gerekiyorsa genişleterek<br />
çene hattını vurguluyoruz. Kadınlarda ise<br />
maskülen bir ifade olmaksızın çene hattını<br />
daha belirginleştirmeye ve çene ile gıdının<br />
birleşim noktasını netleştirmeye çalışıyoruz.<br />
Bu nedenle kadınlarda ve erkeklerde farklı<br />
noktalara uygulama yapıyoruz. Jawline<br />
dolgusu, erkek hastalarımızın yoğun ilgi<br />
gösterdiği bir uygulama. Hastalarımızın<br />
yüzde 60’ını kadınlar, yüzde 40’ını ise<br />
erkekler oluşturuyor.<br />
Sizce jawline dolgusunun bu kadar trend<br />
olmasının sebebi nedir?<br />
Öncelikle belirtmek isterim ki dolguları<br />
sadece yüze hacim vermek için değil, yüzün<br />
hatlarını tekrar ortaya çıkarmak ve belirli<br />
oranda lifting yapmak için kullanıyoruz.<br />
Bundan 10 yıl önce hastalarımız sadece<br />
nazolabial (burun kanatlarından ağız<br />
kenarlarına kadar uzanan oluk) dolgu<br />
veya dudak dolgusu isterdi. Günümüzde<br />
ise sosyal medyanın da etkisiyle beraber<br />
dolgu kullanımının detayları ve etkisi<br />
-dolgunun lifting yapması ve yüzü<br />
şekillendirmesi vs- daha çok kişi tarafından<br />
bilinmeye başladı. Dolayısıyla dolguyla<br />
ilgili talepler de çeşitlendi. Jawline dolgusu<br />
da son zamanlarda en çok tercih edilen<br />
uygulamalardan biri oldu. Biliyorsunuz,<br />
selfie çekmek ve bunu sosyal medya<br />
mecralarında yayınlamak artık pek çok kişi<br />
için çok önemli. İnsanlar filtrelerle çene<br />
hattını düzelterek çok güzel fotoğraflar elde<br />
edebiliyordu. Sonrasında bunun gerçek<br />
hayatta da yapılabildiğini gördüler ve talep<br />
etmeye başladılar. Bu nedenle jawline dolgu<br />
uygulaması önemli bir trend oldu.<br />
JAWLINE DOLGUSU ÖZGÜVENİ<br />
ARTIRIYOR<br />
Jawline dolgusunun avantajları nelerdir?<br />
Bu uygulamanın dezavantajı var mı?<br />
Bu uygulamayla çene hattı ve gıdı<br />
bölgesindeki sorunlar gideriliyor. Daha<br />
belirgin ve daha karakteristik bir çene<br />
hattına sahip olan hastalar çok daha<br />
özgüvenli oluyor. Örneğin, fotoğraf<br />
çekerken filtre kullanmayı bırakıyorlar!<br />
Gıdının varlığı, belirginleşmesi ve sarkması<br />
ise özellikle belirli bir yaşın üzerindeki<br />
kadınlarda ciddi bir sorun teşkil edebiliyor.<br />
Jawline bölgesine dolgu uyguladığımızda,<br />
direkt bir işlem yapmadığımız halde gıdı<br />
bölgesinde de düzelme sağlayabiliyoruz.<br />
Jawline uygulamasının herhangi dezavantajı<br />
yok diyebilirim. Çene hattında yanlış yere<br />
uygulama yapmak ve asimetriye sebebiyet<br />
vermek gibi sorunlar oluşabilir elbette,<br />
ancak hekimler bu uygulamayla ilgili ciddi<br />
eğitimler alıyor, dolayısıyla oluşabilecek<br />
32 TEMMUZ 2021<br />
TEMMUZ 2021<br />
33
V<br />
RÖPORTAJ<br />
dezavantajlar ortadan kalkıyor. Hastalar<br />
eğitimli, deneyimli hekimlere ve sorumlu<br />
yerlerde bu işlemleri yaptırdıkça, yani<br />
merdiven altı diye tabir ettiğimiz yerlere<br />
gitmedikçe jawline uygulamasının bir<br />
dezavantajı olmuyor.<br />
Herkese uygulanabiliyor mu, bir yaş sınırı<br />
var mı?<br />
Jawline dolgusu herkese<br />
uygulanabilecek bir işlemdir. Ancak<br />
çok ağır sorunları olan yüzlerde jawline<br />
dolgusunun yanı sıra başka tedavilerin de<br />
uygulamaya alınması gerekebiliyor. Bunun<br />
yanı sıra sadece jawline dolgusunda değil,<br />
tüm dolgu işlemlerinde 18 yaş sınırımız<br />
olduğunu belirtmeliyim. Şu da bir gerçek<br />
ki pek çok genç, dudak dolgusuyla<br />
birlikte jawline uygulamasını da talep<br />
etmeye başladı. Annesini ve babasını<br />
ikna ederek kliniğimize gelen 15-16<br />
yaşında hastalarımız var ama biz yaş sınırı<br />
kuralımızı uyguluyoruz.<br />
DOLGUNUN ETKİSİ 24 AYDAN<br />
FAZLA SÜRÜYOR<br />
Jawline dolgusunun etkisi ne kadar devam<br />
ediyor?<br />
Bu uygulamanın etki süresi dolgunun<br />
içeriğine göre değişiyor. Hyalüronik asit<br />
içerikli dolgular, 12-16 ay civarında etkisini<br />
sürdürüyor. Jawline hattında kullanmayı<br />
daha çok tercih ettiğim kalsiyum<br />
hidroksiapatit içerikli dolguların etkisi ise<br />
24 aydan fazla sürüyor. Tabii ki kalıcılık<br />
oranı artıkça hastalarımızın memnuniyeti<br />
de artıyor.<br />
Jawline bölgesine uygulama yapılırken<br />
daha yüksek oranda dolgu içeriği<br />
kullanıldığını söyleniyor, bu doğru mu<br />
acaba?<br />
Jawline dediğimiz bölge çene hattının<br />
tamamını kapsadığı için daha fazla ürün<br />
kullanımına ihtiyaç duyulabiliyor. Ama<br />
herkese aynı uygulamayı yapmıyoruz ve<br />
“standart jawline uygulamamız şudur”<br />
diye bir kuralımız da yok. Biz kişiye<br />
özel tedaviler uyguluyoruz. Bununla<br />
birlikte iyi ve arzu edilen bir jawline hattı<br />
için normalden biraz daha fazla ürün<br />
kullanılabildiğini de belirtmem gerek.<br />
Uygulama sırasında herhangi bir<br />
komplikasyon söz konusu mu?<br />
Uygulamalar sırasında kullandığımız<br />
hyalüronik asit ve kalsiyum hidroksiapatit<br />
içeren ürünler hem T.C. Sağlık<br />
Bakanlığı’ndan hem dünyaca kabul görmüş<br />
kurumlardan gerekli onaylara sahip.<br />
Dolayısıyla bir yan etkileri olmadığı gibi<br />
güvenlikle ilgili hiçbir sıkıntıları da yok.<br />
Ayrıca çene hattı belki de yüz bölgesinde en<br />
rahat uygulama yaptığımız alanlardan biri,<br />
çünkü damar ve sinir traseleri (çizgileri) çok<br />
net. İyi eğitim almış bir hekim, uygulama<br />
sırasında damar ve sinirlerle ilgili tehlikeli<br />
bölgelerden kaçınabiliyor, böylelikle<br />
hiçbir sıkıntı olmuyor. İşlem öncesinde<br />
hastaya bir miktar anestezi uyguluyoruz.<br />
Kullandığımız ürünlerin içerisinde bulunan<br />
lidokain (lokal anestezik) maddesi de ağrı<br />
etkisini azaltıyor. Çene hattında morluk<br />
ve şişlik oluşma riski de orta yüze göre<br />
çok daha az. İşlemden sonra hasta normal<br />
hayatına devam edebiliyor. İğneyle işlem<br />
yaptığımızdan herhangi bir enfeksiyon<br />
riskine karşı hastalarımıza bir gün<br />
süreyle duş almamasını öneriyoruz. İşlem<br />
sonrasında dikkat edilmesi gereken başka<br />
bir konu yok.<br />
Uygulamadan<br />
önce hastayı nasıl<br />
bir süreç bekliyor?<br />
“Biz öncelikle<br />
danışanlarımıza yüzlerindeki<br />
problemleri önyargısız bir<br />
şekilde göstermek istiyoruz.<br />
Hastamızla ilk görüşmemiz<br />
yaklaşık olarak 20-25 dakika<br />
sürüyor. Diyelim ki hasta<br />
jawline dolgusu için geliyor. İlk<br />
olarak yüzünün fotoğraflarını<br />
çekiyoruz, sonrasında da<br />
bunları bilgisayara aktarıp<br />
birlikte inceliyoruz.<br />
Ayrıca hastanın yüzünü<br />
ayna karşısında, yine hastayla<br />
beraber değerlendiriyoruz.<br />
Ardından var olan sorunların<br />
nasıl giderilebileceğini<br />
konuşuyor ve çözüm yollarını<br />
onlara gösteriyoruz. Hastanın<br />
yüzünde sarkma da yoğunsa<br />
jawline ile birlikte orta yüz<br />
uygulaması da yapmayı<br />
öneriyoruz.<br />
Çünkü orta yüzü biraz<br />
yukarıya almadan jawline<br />
uygulamasının yarattığı efekti<br />
çok iyi göremeyebiliyorsunuz.<br />
Bu şekilde toparlanma çok<br />
daha net oluyor.”<br />
34 TEMMUZ 2021<br />
TEMMUZ 2021 35
V MAKALE<br />
Ozon terapisinin<br />
50 yıllık<br />
bir geçmişi var<br />
HANGİ DURUMLARDA<br />
KULLANILMALIDIR?<br />
l Arteriyal dolaşım problemleri, immün<br />
yetmezlik ve immün dengesizlikler<br />
n Karsinom hastalarında ek tedavi<br />
n Virüs kaynaklı hastalıklar (özellikle hepatit<br />
C), inflamatuar durumlar<br />
n Romatizmal hastalıklar, eksternal ülserler ve<br />
cilt lezyonları, diş hekimliği<br />
l Majör otohemoterapi arteryel dolaşım<br />
hastalıkları<br />
n İmmunomodülasyon romatid artrit ve ilişki<br />
problemler<br />
l Rektal insuflasyon, proktit kolit majör<br />
otohemoterapi için olan tüm endikasyonlar<br />
l Minör otohemoterapi alerjiler, akne, fronkül,<br />
kanser destek terapisi<br />
l Lokal ozon terapisi<br />
n Dekübit ülserler, kötü iyileşen yaralar,<br />
diabetik kangren, yanıklar<br />
l İntraartiküler enjeksiyon<br />
n Gonartroz, diğer eklemlerin artrozu<br />
n Romatoid artritde destek tedavisi<br />
l Subkutan, intrakutan ve intramusküler<br />
enjeksiyon<br />
n İntraartiküler enjeksiyon<br />
n Miyotravmatik sendromu<br />
n Miyojelozis<br />
Ozon terapisi veya daha spesifik<br />
olarak majör ozonlu otohemoterapi<br />
(O3-AHT), yaklaşık 50 yıldır<br />
kullanılıyor. Ozon terapisi, kandaki<br />
oksijen seviyesini uzun periyotlar<br />
boyunca yükseltiyor.<br />
Dr. Özgür Sabah<br />
Medikal Estetik Hekimi<br />
İki yüz yıl kadar önce keşfi yapılan,<br />
en fazla atmosferin stratosfer tabakasında<br />
olduğu ve zararlı ultraviyole ışınları önlediği<br />
anlaşılan ozon, tek doğal dezenfektan olarak<br />
tanımlanmıştır. Ozonun tedavide kullanımı<br />
uzun süre Almanya, İtalya, Rusya ve<br />
Küba’yla sınırlı kalmıştır. 2010’da İspanya’da<br />
yapılan uluslararası bir toplantı sonucunda<br />
“Ozon Tedavisinde Madrid Deklarasyonu”<br />
yayımlanmıştır. Bu deklarasyonda; ozon<br />
tedavisinde terapötik gerekçe, temel ilkeler,<br />
önerilen ve önerilmeyen uygulama yöntemleri,<br />
hayvan çalışmalarında uygulamalar,<br />
endikasyonlar ve tedavinin genel zemini<br />
konularında öneriler ortaya konmuştur.<br />
O yıldan beri yıllık toplantılar düzenleyen<br />
Uluslararası Ozon Birliği’nin iki ayda bir<br />
yayımlanan bir dergisi de (Ozone) bulunup,<br />
2012’de tedavi rehberleri ve stratejileri<br />
yayımlanmıştır. 2014’te Resmi Gazetede<br />
yayımlanarak yürürlüğe giren Sağlık Bakanlığı<br />
Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları<br />
Yönetmeliği’yle ozon uygulamasının<br />
sertifikalı hekimlerce yapabilmesinin yolu<br />
açılmıştır. Bu yönetmeliğe göre, bir ozon<br />
jeneratörü ve sensörü aracılığıyla ozon-oksijen<br />
karışımının sistemik veya lokal uygulaması<br />
yapılabilmektedir.<br />
Oksijen kokusuz, renksiz ve tatsız bir<br />
gazdır. Yaşamı sağlar. Yanıcı değildir, fakat aktif<br />
olarak yanıcı materyallerin yanmasını sağlar.<br />
Havada yanmayan bazı materyaller oksijende<br />
yanar. Non-likit gaz olarak 2000 psig ve üzeri<br />
basınçlarda taşınmaktadır. Oksijen, kömürden<br />
sentez gazı üretiminde, resüsitasyon için ve<br />
inhalant olarak kullanılmaktadır.<br />
Ozon ise oksijenin triatomik (üç atomlu),<br />
kararsız bir formudur. Kimyasal ve endüstriyel<br />
kullanım için üretilen güçlü bir oksitleyicidir.<br />
Ozonun 2 ppm’den az konsantrasyonlarda<br />
karakteristik bir kokusu vardır. Ozon; hava<br />
ve suyun dezenfekte edilmesinde, soğuk hava<br />
depolarındaki küf ve bakterinin önlenmesinde,<br />
kimyasal reaksiyonların hızlandırılmasında,<br />
mumun, tekstilin ve yağların beyazlatılmasında,<br />
ansatüre yağlı asitlerin pelarjonik ve diğer<br />
asitlere ozonolizisinde, mürekkebin yapımında,<br />
suyun tat ve kokusunun düzeltilmesinde<br />
kullanılmıştır.<br />
OZON TERAPİSİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ<br />
Ozon terapisi veya daha spesifik olarak<br />
majör ozonlu otohemoterapi (O3-AHT),<br />
yaklaşık 50 yıldır kullanılmaktadır. Alman<br />
kimyager Christian Friedrich Schönbein, ozon<br />
terapisinin babası olarak kabul edilmektedir<br />
(1840). Elektrik akımını sudan geçirdiğinde<br />
değişik bir koku ortaya çıkmıştır ve eski Greek<br />
(Yunan) kelimesi ozein’den esinlenerek ozon<br />
adını vermiştir. Edward Fisch, 1950’de ozonu<br />
kullanan ilk diş hekimidir. Ozonu Avusturyalı<br />
cerrah Ernst Mayr tedavi amacıyla kullanmış ve<br />
sağlık hizmetlerinde kullanımı için araştırma<br />
yolunu açmıştır.<br />
Ozon resistant materyallerin 1950’de<br />
bulunmasına kadar geçen dönemde<br />
naylon, dacron ve teflon gibi ozon-resistant<br />
materyallerin olmaması nedeniyle ozon<br />
kullanımı sınırlı ve zordu. O dönemde Alman<br />
fizikçi ve hekim Joachim Hansler ve diğer bir<br />
Alman hekim Hans Wolff, ilk ozon jeneratörünü<br />
geliştirmiştir. Onların dizaynı modern cihazlara<br />
temel olmaya devam etmektedir. 1974’te ilk<br />
ozon terapisi Wolff tarafından yayımlanmıştır.<br />
Ozon terapisi, tüm dünyada şimdi kullanılıyor<br />
olsa da Ortodoks tıbbı olarak tüm ülkelerde<br />
kabul edilmemiştir.<br />
ETKİ MEKANİZMALARI<br />
Ozon terapi için önerilen temel etki<br />
mekanizmaları, Mandhare ve arkadaşları<br />
tarafından şu şekilde özetlenmiştir.<br />
l Ozon terapisi, beyaz kan hücrelerinin<br />
üretimini stimüle etmektedir. Bu hücreler<br />
vücudu virüslerden, bakterilerden,<br />
mantarlardan ve kanserden korumaktadır. Eğer<br />
bu hücreler oksijenden mahrum kalırsa işlev<br />
gösteremez. Etkenleri elimine etmede ve hatta<br />
normal, sağlıklı hücrelere saldırmada (alerjik<br />
reaksiyonlar) başarısız olurlar. Uygulama<br />
sonrasında ozon, anlamlı olarak kandaki<br />
oksijen seviyesini uzun periyotlar boyunca<br />
yükseltmektedir; sonuç olarak alerjilerin<br />
desensitize olma eğilimi vardır.<br />
l İnterferon seviyelerinin anlamı artmıştır.<br />
Viral replikasyonu azaltan interferonlar, globular<br />
proteinlerdir.<br />
l Ozon terapisi, Tümör Nekroze Edici (TNF)<br />
faktörün üretimini stimüle (teşvik) eder. TNF,<br />
bir tümör büyürken vücut tarafından üretilir.<br />
Ozon, immün sistemin köşe taşlarından biri<br />
olan İnterlökin-2 (İL2) sekresyonunu stimüle<br />
eder. T-helper’lar tarafından salgılanır. T-helper,<br />
daha fazla İL-2 üretimine sebep olur. Ozonun<br />
asıl görevi daha fazla T-helper, T-supressor,<br />
sitotoksik T, T-delayed ve T-bellek hücresi<br />
görülmesine neden olacak şekilde lenfositlerin<br />
farklılaşmasını ve çoğalmasını indüklemektir.<br />
l Ozon terapisi, düşük konstrasyonda çoğu<br />
bakteriyi öldürür.<br />
l Ozan; sistemik candida albicans, atlet ayağı,<br />
küfler, maya ve hatta mantarlar da dahil olmak<br />
üzere tüm mantar türlerine karşı etkilidir.<br />
l Virüslerle farklı yollarla savaşır. Ayrıca viral<br />
partiküllere direkt olarak gider.<br />
l Anti-neoplastiktir. Bu, ozonun yeni doku<br />
büyümesini inhibe ettiği anlamına gelir, çünkü<br />
hızla büyüyen hücreler önceliklerini kendilerini<br />
ozondan koruyan enzimlerin üretimi alanına<br />
değiştirir. Kanser hücreleri hızlı bölünen<br />
hücrelerdir ve ozon tarafından inhibe edilir.<br />
l Arteriyal plağı okside eder. Hem<br />
arteriosklerozisdeki hem de arthrosklerozisdeki<br />
plağı yıkar. Bu, ozonun geniş ve hatta küçük<br />
damarlardaki tıkanmaları temizleme eğilimde<br />
olduğu anlamına gelir. Bu yetmezlik olan<br />
organlarda daha iyi doku oksijenasyonuna izin<br />
verir.<br />
l Kırmızı kan hücrelerinin fleksibilitesini ve<br />
elastikiyetini artırır.<br />
l Sitrik asit siklusunu hızlandırır. Krebs siklusu<br />
ya da TCA siklusu olarak da bilinmektedir.<br />
Bu, karbonhidratların glikolizi için önemli bir<br />
adımdır.<br />
l Antioksidant enzim sistemini daha etkili<br />
yapar.<br />
HANGİ DURUMLARDA<br />
KULLANILMAMALIDIR?<br />
l Hamilelik<br />
l Glukoz-6-fosfat-dehidrogenaz eksikliği (favism)<br />
l Hipertriodizm<br />
l Ağır anemi<br />
l Ağır miyasteni<br />
l Akut alkol intoksikasyonu<br />
l Yakın miyokord iskemisi<br />
l Herhangi bir organda hemoraji<br />
l Ozon alerjisi<br />
NASIL UYGULANIR?<br />
l Direk IV infüzyonu-Ozon bir ana damara<br />
yavaşça uygulanır.<br />
l Majör otohemoterapi-Antikoagule, kan ozonla<br />
karıştırılmıştır ve bir damara infüze edilir.<br />
l Rektal/vajinal insuflasyon-Nemlendirilmiş<br />
ozon kateterle uygulanır.<br />
l Minör otohemoterapi-Kanla karıştırılmış ozon,<br />
intramusküler olarak injekte edilir.<br />
l Uzuv ya da vücut kaplama-Vücut ya da uzvun<br />
bir kısmı nemlendirilmiş ozonda banyo edilir.<br />
l Ozonlu su<br />
l Salinde ozon-Topikal ya da IV verilir.<br />
l İntraartiküler uygulama<br />
l Prolo/skleroterapi<br />
l Ozonlu zeytinyağı<br />
l İnhalasyon<br />
l Subkonjunktival enjeksiyon-Keratitis sicca ve<br />
ülserler için<br />
l Gingival ve diş apeks enjeksiyonu<br />
l Üriner mesane insuflasyon-Kronik<br />
inflamasyon için<br />
l Disk taşmaları-Proloterapi, interspinous<br />
boşluğa ve fasetlerin etrafına enjekte edilebilir,<br />
eklemleri stabilize edip ve iyileşmeyi hızlandırır.<br />
l Auricular<br />
36 TEMMUZ 2021<br />
TEMMUZ 2021<br />
37
V PSİKOLOJİ<br />
????????V<br />
Depresyonun tedavisi<br />
TMS ile mümkün<br />
Transkraniyal manyetik stimülasyon<br />
veya TMS, beyin stimülasyonunun<br />
invazif olmayan bir şeklidir. TMS<br />
cihazları, vücudun tamamen dışında<br />
çalışır ve beynin depresyonla ilgili<br />
olduğunu bildiğimiz belirli bölgelerine<br />
güçlü manyetik alanlar uygulayarak<br />
merkezi sinir sistemi aktivitesini<br />
etkiler.<br />
Uzm. Dr. Burak Toprak<br />
Psikiyatr<br />
Depresyon tedavi edilmesi gereken ciddi<br />
bir beyin hastalığıdır. Dünyada en fazla iş<br />
gücü kaybı ve yeti yitimi yapan hastalıklar<br />
arasında birinci sıradadır. Tedavi edilmezse<br />
kronikleşebilir, en önemli ve en kötü<br />
sonucu intihardır. Depresyon tedavisinde<br />
antidepresanlar ve psikoterapi gibi birinci<br />
basamak yaklaşımlar herkes için işe yaramaz.<br />
Depresyonu olan insanların yaklaşık<br />
yarısında denenen ilk antidepresandan sonra<br />
yeterli iyileşme görülmez. İki aylık tedaviden<br />
sonra bu kişiler için en azından bazı<br />
semptomlar kalacaktır ve denenen her ilacın<br />
aslında bir öncekine göre “daha az yardımcı<br />
olma” olasılığı vardır.<br />
Depresyonlu kişiler birinci basamak<br />
tedavilere yanıt vermedikleri zaman ne<br />
yapabilir? Son on yıla kadar elektro konvülsif<br />
terapi (EKT veya şok tedavisi), tedaviye<br />
dirençli depresyon için altın standarttı. Hâlâ<br />
en güçlü ve etkili tedavi olarak kabul edilip<br />
kullanılmaya devam edilse de depresyonu<br />
olan birçok kişi için hafıza ve biliş üzerindeki<br />
yan etkileri nedeniyle EKT’yi tolere etmek<br />
çok zor olabilir. Tek başına ilaçlara ve<br />
tedaviye yetersiz yanıt veren bu kişiler<br />
ve diğerleri için transkraniyal manyetik<br />
stimülasyon (TMS) adı verilen daha yeni bir<br />
tedavi seçeneği var.<br />
TRANSKRANIYAL MANYETİK<br />
UYARIM NEDIR?<br />
Transkraniyal manyetik stimülasyon<br />
(uyarım) veya TMS, beyin stimülasyonunun<br />
invazif (cerrahi işlem gerektirmeyen)<br />
olmayan bir şeklidir. TMS cihazları,<br />
vücudun tamamen dışında çalışır ve beynin<br />
depresyonla ilgili olduğunu bildiğimiz<br />
belirli bölgelerine güçlü manyetik alanlar<br />
uygulayarak merkezi sinir sistemi aktivitesini<br />
etkiler. Beyinde hedeflenen alanda “nöronal<br />
deporizasyon” denilen değişim oluşur, yani<br />
beyindeki hücrelerin elektriksel iletisine<br />
müdahale edilir. Beynin elektriksel ve<br />
kimyasal iletiyle çalıştığı düşünülürse beynin<br />
yeterli çalışmayan doğal süreçlerini harekete<br />
geçirici etkisi vardır. Dışarıdan elektrik akımı<br />
vermeden, güçlü ama kısa bir manyetik<br />
alan yaratarak tedavi etkisini oluşturur.<br />
Sistem temel olarak beyindeki doğal elektrik<br />
süreçlerini harekete geçirir.<br />
TMS anestezi gerektirmez, genellikle<br />
ilaçlar ve EKT ile görülen yan etkilere kıyasla<br />
son derece iyi tolere edilir. En yaygın yan<br />
etki, tedavi sırasında veya sonrasındaki baş<br />
ağrısıdır. Çok nadiren görülen bir diğer yan<br />
etkisiyse nöbetlerdir. TMS hemen herkese<br />
uygulanmakla birlikte kafa derisinde metal<br />
implant olan, kafa travmasına veya diğer<br />
ciddi nörolojik sorunlara sahip yüksek risk<br />
altındaki kişiler için uygun olmayabilir.<br />
DEPRESYONDA %60’A KADAR<br />
ETKİLİ<br />
İlaçlardan fayda sağlamayı deneyen ve<br />
alamayan depresyonlu kişilerin yaklaşık %50<br />
ila %60’ı TMS ile klinik olarak anlamlı bir<br />
iyileşme yaşar.<br />
TMS ile psikiyatriye ek olarak<br />
nörolojik bozukluklar, ağrı yönetimi ve<br />
fiziksel rehabilitasyon için yeni tedavilere<br />
dönüşeceği umuduyla kapsamlı bir<br />
şekilde çalışılmaktadır. TMS, 2008 yılında<br />
depresyon, 2019 yılında obsesif kompulsif<br />
bozukluk tedavisi için ABD Gıda ve İlaç<br />
Dairesi (FDA) tarafından ruhsat almıştır.<br />
Ayrıca klinik araştırmalarda etkili<br />
bulunduğu için ABD ve Avrupa’da anksiyete<br />
bozuklukları, panik bozukluk, travma<br />
sonrası stres bozukluğu, alkol ve kokain<br />
bağımlılığı, Parkinson, demans, epilepsi,<br />
kronik ağrı bozukluğu, fibromiyalji ve<br />
kulak çınlaması tedavisi gibi birçok alanda<br />
güvenle kullanılmaktadır. Klinik çalışmalar<br />
tekrarlayan manyetik uyarım tedavisinin<br />
güvenli ve etkili olduğunu göstermiştir.<br />
Doktorum neden TMS’nin benim için doğru<br />
olduğuna karar verdi?<br />
Bilimsel çalışmalarda ve dünyanın önde<br />
gelen birçok kliniğinde depresyon tedavisi<br />
için adım adım bir yaklaşım önerilmektedir.<br />
Antidepresan ilaçlar ve psikoterapi,<br />
majör depresyonda birinci basamak<br />
tedavilerdir. Ancak bu tedaviler tüm<br />
değerlendirilebilir:<br />
hastalar için işe yaramayabilir.<br />
Ayrıca depresyonu olanların %30-40 1 düzelme sağlamıyorsa,<br />
kadarı ilaçları iyi tolere edemeyebilir ya da İlaçları yan etkileri nedeniyle<br />
verilen ilaç tedavisi hastalığın tamamen 2<br />
iyileşmesine neden olacak kadar yeterli istemiyorsanız,<br />
etki gösteremeyebilir.<br />
Bu gibi durumlarda TMS, alternatif З<br />
tedavi olarak ya da antidepresan ilaç ve<br />
psikoterapiyi güçlendirilmesi amacıyla<br />
kullanılabilir. Antidepresanlar ve diğer<br />
nöropsikiyatrik ilaçlardan yeterli yanıt<br />
elde etmede başarısız olmuş, tekrar eden<br />
semptomları olan veya ilaçları tolere<br />
edemeyen hastalar için TMS uygun bir<br />
tedavi seçeneği olabilir.<br />
TMS, şu durumlarda bir seçenek olarak<br />
İlaç ve psikoterapi şikayetlerinizde yeterli<br />
kullanamıyorsanız ya da ilaç kullanmak<br />
Ayrıca ilaç kullanımının kısıtlandığı<br />
durumlarda, örneğin gebelikte, emziren<br />
annelerde, yaşlılarda ve kalp hastalarında<br />
rahatlıkla kullanılabilir. Bu yönüyle hasta ve<br />
hekime büyük kolaylık sağlar.<br />
TMS tedavisi<br />
nasıldır?<br />
l TMS, birkaç hafta boyunca<br />
haftada beş altı gün seans<br />
gerektiren yoğun bir tedavi<br />
seçeneğidir. Her seans, kullanılan<br />
cihaza ve klinik protokole bağlı<br />
olarak 15-30 dakika arasında<br />
sürebilir.<br />
l TMS nispeten kısa, invazif<br />
olmayan, ayakta tedavi yöntemidir.<br />
Bu, ameliyat içermediği, anestezi<br />
veya sedasyon gerektirmediği<br />
ve sonrasında dinlenmeye gerek<br />
olmadığı anlamına gelir. Tedavi<br />
boyunca uyanık ve tetikte kalırsınız.<br />
l TMS tedavisi sistemik değildir,<br />
yani antidepresanların yapabileceği<br />
gibi vücudunuzun diğer bölgeleri<br />
üzerinde hiçbir etkisi yoktur.<br />
l Hastalar geldiğinde kısa bir<br />
süre bir teknisyen veya doktora<br />
danışabilir ve ardından stimülasyon<br />
sürecine başlayabilir. Teknisyen,<br />
beyinde motor korteks adı verilen bir<br />
“dönüm noktası”ndan yararlanarak<br />
ideal stimülasyon yoğunluğunu ve<br />
anatomik hedefi belirleyecektir.<br />
l Ekip, öncelikle beynin bu<br />
bölümünü hedefleyerek,<br />
uyarma bobinini en iyi nerede<br />
konumlandıracağını ve yeterli<br />
uyarımı elde etmek için ne kadar<br />
yoğun bir şekilde “ateşlemesi”<br />
gerektiğini saptayabilir. Daha sonra<br />
bu verileri dorsolateral prefrontal<br />
korteksi bulmaya doğru çevirmek<br />
için hesaplamalar yapılır.<br />
l Beynin uyarılma düzeyini<br />
değiştirmek için bir seans yeterli<br />
olsa da genellikle tedavinin üçüncü,<br />
dördüncü, beşinci ve hatta altıncı<br />
haftasına kadar rahatlama fark<br />
edilmez.<br />
38 TEMMUZ 2021 TEMMUZ 2021 39
V<br />
DİYET<br />
Ödem ve<br />
şişkinlikten kurtulun!<br />
Vücudun aşırı su tutması sonucu<br />
şişkinlik ve buna bağlı ödem oluşur.<br />
Havaların ısınmasıyla birlikte<br />
vücuttaki ödem şikayetleri daha<br />
da artar. Çünkü sıcak havalarda<br />
damarlar genişler ve kan akışı<br />
yavaşlar. Yani, daha ince görünmek<br />
için ödemden kurtulmak gerekiyor.<br />
Ödemden kurtulmanın en kolay yolu<br />
ise ödem atıcı besinleri hayatınıza<br />
dahil etmek.<br />
Ezel Kavadar<br />
Uzman Diyetisyen<br />
ÖDEMİN SEBEPLERİ NELERDİR?<br />
Ödemin birçok sebebi olabilir. Ayrıca bu sebepler bir hastalık veya tedavi sonrasında<br />
da ortaya çıkabilir. İşte en çok bilinen ödem sebepleri:<br />
l Tuz tüketiminin normalden fazla olması l Ağır yanıklar<br />
l Karbonhidrat içeren besinlerin aşırı l Yaralanma<br />
tüketilmesi<br />
l Enfeksiyonlar<br />
l Yetersiz su içmek<br />
l Gıda alerjisi<br />
l Regl dönemleri<br />
l İlaç tedavisi<br />
l Hareketsizlik<br />
l Ameliyatlar<br />
l Değişen beslenme alışkanlıkları l Karaciğer hastalıkları<br />
l Kilo almak<br />
l Hamilelik<br />
ÖDEMİN BELİRTİLERİ NELERDİR?<br />
l Karın bölgesinde aşırı büyüme<br />
l Parlak ve gergin cilt<br />
l Şiş olan bölgeye baskı yapıldığında<br />
çukurlar oluşması<br />
Ödem, özellikle kol ve bacaklarda, el ve<br />
ayaklarda, göbek çevresinde gözle görülür<br />
şekilde kendini belli eder.<br />
ÖDEM ATMAYA YARDIMCI<br />
BESİNLER<br />
Hafif ödem sorunu yaşıyorsanız o<br />
zaman doğru besinler tüketerek şişkinlikten<br />
kurtulmanız mümkün. Hayatınızdan tuzlu<br />
ve yağlı besinleri çıkararak ilk adımı atabilir<br />
ve doğru besinlerle destekleyerek ödem<br />
sorunlarına elveda diyebilirsiniz.<br />
l MUZ: Yüksek potasyum kaynağı<br />
olmasının yanında ödem atmaya da<br />
yardımcı oluyor.<br />
l NAR: Hem güçlü bir antioksidan<br />
kaynağı hem de içeriğindeki enzimler<br />
sayesinde ödem atmak için iyi bir tercih.<br />
l ANANAS: Ananasın bu konuda ne<br />
kadar başarılı olduğunu sanırım hepimiz<br />
biliyoruz. İçerdiği yüksek lif sayesinde<br />
ödem atmak isteyenlerin ilk tercihi<br />
oluyor.<br />
l YEŞİL ÇAY: Şişkinlikten kurtulmanın<br />
etkili diğer seçeceği de yeşil çay<br />
içmek. Hem ödem söktürüyor hem<br />
de içeriğindeki kafein ve kateşin<br />
sayesinde yağ yakımını destekliyor. Yine<br />
de önerilen günlük miktarın üzerine<br />
çıkmamak gerekiyor.<br />
l MAYDANOZ: İster öğünlerinize<br />
ekleyerek isterseniz de yarım demet<br />
maydanoz ve limonu blenderdan geçirip<br />
kür haline getirerek şişkinlik hissini<br />
azaltmanız mümkün.<br />
l SALATALIK: Yüksek su oranı ve<br />
neredeyse yok sayılacak kalorisiyle<br />
salatalık tüketmek de ödem atmak<br />
isteyenlerin tercihleri arasındaki yerini<br />
alıyor. Mideyi rahatlatma özelliğinden<br />
dolayı gün içinde tüketeceğiniz suyun<br />
içine 1 küçük salatalık ile 2-3 adet nane<br />
ve 1 çubuk tarçını ilave ederek ödem<br />
atımını destekleyip su tüketiminizi<br />
artırabilirsiniz.<br />
l YOĞURT: İçeriğindeki probiyotik<br />
etki sayesinde ödemin en büyük<br />
savaşçısı diyebiliriz. Özellikle yağsız<br />
yoğurt şişkinlik sorununu çözerken<br />
kilo vermeniz için de harika bir seçim<br />
olabilir.<br />
ÖDEMDEN KURTULMANIN<br />
6 PRATİK YOLU<br />
Tuzlu, şekerli veya abur cubur gıdaları<br />
1 tüketmeyin: Pakete giren hazır gıdaların<br />
tamamını beslenmenizden çıkarmalısınız.<br />
Hazır ürünlerin içindeki koruyucu ve katkı<br />
maddeler, maalesef kan şekerini bozarak<br />
hızlı kilo alımına neden oluyor. Aldığınız<br />
paketli ürün tatlı bile olsa içinde koruyucu<br />
olarak bir miktar tuz bulunduruyor ve<br />
sizin fazladan tuz tüketmenizi sağlayarak<br />
şişkinlik yaratıyor. Dolayısıyla paketli<br />
ürünleri hayatınızdan çıkarmak tuz<br />
tüketimini de ciddi ölçüde azaltıyor.<br />
Salamura, konserve ve şarküteri<br />
ürünleri tüketmeyin: Marketlerden<br />
2<br />
aldığınız şarküteri ürünlerinin tamamı,<br />
salamuralar ve konserveler tüketildiğinde<br />
vücudunuz su tutmaya başlar. Böylece<br />
gün içinde şişkin hissedersiniz. Mümkün<br />
olduğunca uzak durmakta fayda var.<br />
Şalgam, soda, limonata ve turşu<br />
3 tüketimini azaltın: Bu besinleri<br />
tüketirken biraz daha dikkatli olmakta<br />
fayda var. Özellikle turşu gibi yüksek ödem<br />
yapıcı besinleri her gün tüketmek devamlı<br />
şişkinlik hali yaratacaktır. Kalorisi düşük<br />
ama ödem etkisi yüksek olan turşuya biraz<br />
temkinli yaklaşılabilir. İçeceklerden kalori<br />
almak istemeyenler ise tercihlerini sık sık<br />
sodadan yana kullanabiliyorlar. Durum<br />
böyle olunca da günlük soda tüketimi 3-4<br />
adedi bulabiliyor. Fakat sodanın içinde<br />
sodyum olduğu için vücutta su tutumu<br />
sağlayarak ödem hissi oluşturabiliyor.<br />
Glüten içeren besinleri azaltın: Aslında<br />
4 en çok dikkat edilmesi gereken besin<br />
grubu bu grup. Yani makarna, pilav, ekmek,<br />
hamur işi gibi glüten içeren bütün besinler.<br />
Çünkü glüten yapısı gereği bağırsaklara<br />
ulaştığında su çekiyor ve vücudumuz<br />
hemen su tutmaya başlıyor. Glüteni ne<br />
kadar artırırsanız şişliğiniz de bir o kadar<br />
artar. Özellikle karın bölgesinde normalin<br />
üzerinde şişlik meydana gelir. Benim<br />
tavsiyem glütenin minimum seviyelerde<br />
tutulması yönünde. Vücudunuza<br />
aldığınız glüteni azaltmanız halinde<br />
bağırsaklarınızda oluşan şişlik azalmaya<br />
başlayacaktır. Ödem yapan ve ödem atan<br />
besinleri konuştuk. Ödem yapan besinleri<br />
hayatımızda kısıtladık ve ödem atan<br />
besinlerin tüketimini artırdık. Şimdi sıra<br />
geldi ödem atarken bize en büyük desteği<br />
sağlayacak olan iki maddeye.<br />
Bol bol su için: Ödem oluşmasını<br />
5 sağlayan nedenlerden biri yetersiz su<br />
tüketimidir. Sistem aynen şu şekilde işliyor;<br />
vücutta yeterli sıvı alımı olmuyor ve beynimiz<br />
bunu yeterli sıvı yok diye algılayarak olan<br />
sıvıyı dokularda tutmaya çalışıyor ve<br />
savunma mekanizması geliştirerek kendini<br />
güvene alıyor. Fakat olması gereken yeterli<br />
sıvı alımı ve düzenli tuvalet ihtiyacının<br />
karşılanması, bu döngü içinde vücuttaki<br />
ödem ile toksinlerin atılması.<br />
Maydanoz sapı, kiraz sapı, mısır<br />
6 püskülü çayı tüketin: Ara ara<br />
vücudunuzdan ödemi uzaklaştıran<br />
çaylardan destek alın. Bu hem hafiflemenizi<br />
sağlayacak hem de motivasyonunuzu<br />
yükseltecek. 1 litre suya 2-3 yemek kaşığı<br />
mısır püskülü ve kiraz sapı ekleyerek 5-6<br />
dakika kadar kaynatın. İsterseniz içine<br />
limon dilimleri de ilave edebilirsiniz.<br />
Yaptığınız bu çayı gün içinde yavaş yavaş<br />
tüketin. Hem su alımınızı artıracak hem de<br />
ödem atımınızı hızlandıracaktır. Maydanoz<br />
sapını denemek isterseniz de 1 litre suyun<br />
içine 1 demet maydanoz ve bir limon<br />
atarak 10-12 dakika kadar kaynatıp gün<br />
içinde tüketebilirsiniz.<br />
40 TEMMUZ 2021<br />
TEMMUZ 2021 41
V<br />
MAKALE<br />
Pandemide iyi gelecek<br />
cilt ve vücut<br />
önerileri<br />
Bir yılı aşkın süredir bildiğimiz<br />
ezberler bozuldu, doğru bildiklerimizi<br />
rafa kaldırdık ve hayatımızın<br />
önceliklerini değiştirdik. Daha<br />
önceleri filmlerde gördüğümüz<br />
Uzakdoğu’da takılan maskeler<br />
hayatımızın en önemli aktörü haline<br />
geldi ve büyük bir bölümümüz,<br />
özellikle kurumlarda çalışanlar<br />
işlerini de evlerine sığdırdı. Bu yeni<br />
dönemin aktörlerinin bir an önce<br />
hayatımızdan kalıcı olarak çıkması<br />
dileğiyle pandemide iyi gelecek cilt ve<br />
vücut önerilerimi sizlere aktarmak<br />
istiyorum.<br />
42 TEMMUZ 2021<br />
Dr. Pınar Yozgatlı Karagülle<br />
Medikal Estetik Hekimi<br />
Yaşlanmanın hafiften çok ciddi kusurlara kadar giden sürekli bir süreç<br />
olduğu gerçeğini hastalarıma anlatmaya çalışıyorum. Hızlanmış yaş<br />
alma dertleriyle başa çıkmak yerine medikal estetik alanında kullanılan<br />
lazer gibi cihazlar ile enjeksiyon uygulamaları, peeling ve cilt bakımlarını<br />
kombine uygulamak, şahane bir müzik eserini pek çok enstrümandan<br />
oluşmuş bir senfoni orkestrasından dinlemek gibi.<br />
Hepimizin hayatında artık bir<br />
gerçek var: “maske”. Eski normalde<br />
mimiklerimizle anlattıklarımızı ne<br />
yazık ki şimdi sadece gözlerimizle<br />
anlatabiliyor ve duygularımızı gözlerimizle<br />
aktarabiliyoruz. Uzun saatler çevrimiçi<br />
olarak gerçekleştirdiğimiz toplantılardan<br />
dolayı bilgisayar ekranları da ayna vazifesini<br />
üstlenerek yüzümüzü incelediğimiz,<br />
yüzümüzde belki daha önceleri fark<br />
etmediğimiz detayları görmemize sebep<br />
oluyor. Belki de hayatımız boyunca<br />
kendimize hiç bu kadar çok bakmamıştık<br />
ve kendimizi bu kadar yakından<br />
incelemeye vaktimiz olmamıştı.<br />
İşte bu yüzden bu pandemik yüzleşme<br />
kadınlarda ve hatta erkeklerde medikal<br />
estetiğe olan ilgiyi ve talebi artırdı.<br />
KOMBİNE TEDAVİLER TERCİH<br />
EDİLİYOR<br />
Dünya üzerinde yapılan araştırmalar<br />
gösteriyor ki öncelikli olarak göz çevresini<br />
iyileştiren uygulamalar ve yine kliniklerde<br />
çok vakit geçirmeden yaptırılabilecek,<br />
iyileşme süresi olmayan ameliyatsız yüz<br />
gençleştirme uygulamaları son bir yılda<br />
en çok tercih edilen uygulamalar oldu.<br />
Bununla birlikte hayatımızın bir gerçeği de<br />
pandemi kiloları oldu diyebiliriz.<br />
Yazımda hem cilt için bu dönemde sıkça<br />
uygulanan protokollerden söz etmek hem<br />
de eğer varsa pandemi kilolarına çözüm<br />
sağlayacak, Amerika’da son dönemde<br />
popüler olan cihazlı zayıflama ve sıkılaşma<br />
uygulamasına yer vermek istiyorum.<br />
Kombine tedavilerin daha da tercih edilir<br />
hale geldiğini belirtmek istiyorum.<br />
Hızlanmış yaşlanma meydana gelmeden<br />
önce konuyu yatırım diye düşünmek ve<br />
yapılabilecek uygulamaları buna göre<br />
planlamak gerekiyor. Hasta memnuniyeti<br />
yaratmak için bu yaklaşımı yıllardır çok<br />
önemsiyorum. Pandemide uzun süre<br />
gelememiş olan hastalarım bugüne kadar<br />
uyguladığımız bu yolun keyfini sürdüler,<br />
yaşlanma hızları artmadı. Bunun çok<br />
önemli bir kazanç olduğunu düşünüyorum.<br />
PANDEMİDE NELER TALEP EDİLİR<br />
HALE GELDİ?<br />
Maskeyle kamufle ettiğimiz yüzümüzün<br />
tek görünür organı gözler olunca göz<br />
çevresini aydınlatacak tazelenmiş uygulamalar<br />
PANDEMİDE<br />
ALDIĞINIZ KİLOLARLA<br />
VEDALAŞMAK<br />
İÇİN EVOLVE’Yİ<br />
DENEYEBİLİRSİNİZ<br />
Can sıkıntısından yemekler yapılması,<br />
spor salonlarının kapalı olması, sokağa<br />
çıkma kısıtlamaları ve dolayısıyla hareket<br />
alanımızın azalmasıyla birlikte büyük<br />
çoğunluğumuz pandemi dönemini<br />
artı yazılan kilolarla ve artan bölgesel<br />
fazlalıklarla tamamladı. Tabii ki bu<br />
kilolardan kurtulmak için ilk önerim<br />
her zaman beslenmenin düzenlenmesi.<br />
Beslenme programındaki değişikliklere<br />
sporun da eklenmesini istiyorum elbette.<br />
Ancak bu kilolar bölgesel alanlara<br />
yığılmışsa klinikte seansı sadece 30<br />
dakika süren ve 4-6 seans arası devam<br />
edildiğinde çok etkin sonuç aldığımız,<br />
bölgesel yağlardan kurtulup kas<br />
yapmayı sağladığımız bir cihaz önerim<br />
olacak. Pandemide aldığınız kilolarınızla<br />
vedalaşmak için Evolve’yi deneyebilirsiniz.<br />
l Evolve; cildin kaybettiği kolajen yapıyı<br />
onaran, fazla yağları yok eden, kas<br />
görünümünü ortaya çıkaran, cilt, kas ve<br />
yağ unsurlarını hedef alan ve bütünsel<br />
mantıkta çalışan tek vücut şekillendirme<br />
teknolojisi.<br />
l Cildin yeniden modellenmesini, yağ<br />
dokusunun tedavi edilmesini ve kasların<br />
şekillenmesini sağlayan bir teknolojiye<br />
sahip olan cihaz; fazla yağları yok ediyor,<br />
elastikiyetini kaybetmiş cilt tabakasını<br />
onarıyor ve kasların şekillenmesini<br />
sağlıyor.<br />
l Tüm dünyada ünlü simaların tercihi<br />
olan bu cihaz; karın, bel, basen, kol,<br />
sırt ve bacak bölgelerinde rahatça<br />
uygulanabiliyor. Kas yapmak için uygulama<br />
yapıldığında 30 dakikada 50.000 mekik<br />
çekilmiş gibi oluyor. Bunun yanı sıra<br />
-özellikle popoyu sıkılaştıran- squat<br />
yapmış gibi gösteren sonuçlar elde ediliyor.<br />
Kol ve iç bacakta da oldukça etkin sonuçlar<br />
alınıyor.<br />
l Evolve uygulaması başladığında hafif<br />
bir ısınmanın ardından kasılma hissediliyor.<br />
Yoğunluk yavaşça arttıkça ısı ve kas<br />
kasılması da artıyor ancak acı vermiyor,<br />
ağrı hissedilmiyor. Protokol, 4-6 seans<br />
olmak üzere kişinin ihtiyacına göre<br />
planlanıyor.<br />
l Tabii ki teknolojiye yine mezoterapi ve<br />
masajları ekliyoruz, çünkü amaç istenilen<br />
sonuca ulaşmak. Özel geliştirilmiş lipolitik<br />
özellikler içeren ürünleri kullanıyorum.<br />
Forma sokma etkisi oldukça başarılı<br />
Michelangelo ürünü bu konuda büyük<br />
destek sağlıyor. Genel lenfatik akışı<br />
hızlandırmak ve selülitli görüntüyü<br />
düzeltmek konusunda bize yine destek<br />
oluyor.<br />
l Medikal estetik alanında her yolu kombin<br />
hale getirmek bizi başarıya götürüyor.<br />
TEMMUZ 2021 43
V<br />
MAKALE<br />
ve kaz ayağı çizgilerinin iyileştirilmesi için<br />
botoksa olan talep arttı. Bununla birlikte<br />
maskenin altında kalan alt yüz için de maske<br />
takmanın uzun vadede oluşturacağı etkileri<br />
başta yakalayıp en aza indirmek amacıyla<br />
cilde nefes aldıracak medikal cilt bakımları da<br />
oldukça fazla uygulanır oldu.<br />
Maskeden sonra bir gerçeğimiz de<br />
çevrimiçi toplantılar. Uzun yıllardır<br />
tanıdığım, ancak son bir yılda işlerini<br />
eve sığdıran danışanlarımın dile getirdiği<br />
bazı memnuniyetsizleri ilk kez pandemi<br />
ile birlikte duymaya başladım. Çünkü<br />
hepsi artık ekranda kendilerini daha fazla<br />
görüyor ve inceliyor. Pandemi estetiği<br />
olarak nitelendirebileceğimiz uygulamalar<br />
önem kazanıyor.<br />
YAŞ GRUPLARI ÖNEMLİ<br />
Bu konuda yapılacak uygulamalara<br />
danışanın yaş grubuna göre karar<br />
veriyoruz. Eğer zaten düzenli gelen bir<br />
44 TEMMUZ 2021<br />
danışan ise sunulacak ve uygulanacak<br />
yöntem ve protokoller daha hızlı sonuç<br />
alacağımız uygulamaları içeriyor. Medikal<br />
estetikte yaş almanın etkilerini en çok<br />
hızlandıran durumlar ya vaktinden önce ya<br />
da vaktinden sonra yapılan müdahaleler.<br />
Burada da yine yaş grubuna göre ince<br />
çizgilerin iyileştirilmesi için botoksu<br />
tercih ediyor, danışan 30’lu yaşlarında ise<br />
radyofrekans-nem aşısı kombinasyonlarıyla<br />
cildi nemlendirirken yüz ovalini<br />
toparlıyoruz.<br />
Ancak bir kademe sonrasında, yani<br />
40’lı yaşlardan sonra artık botoks ve nem<br />
aşıları yeterli gelmeyebiliyor. Ameliyatsız<br />
yüz liftingi olarak nitelendirdiğimiz ve<br />
uygulama sonrasında hemen sonuçları<br />
görülen mikrofokuslu ultrason<br />
uygulamaları ile yer çekiminin etkisiyle<br />
ortaya çıkan sarkmaları toparlamak, yine<br />
derin doku kaybının önüne geçmek için<br />
kristal bazlı dolgu uygulamalarını da<br />
PANDEMİNİN SİZİ YÖNETMESİNE İZİN VERMEYİN!<br />
Pandeminin bir başka etkisi de bozulan uyku saatleri ve beslenme düzenleri. Sonuç<br />
ise pandemi kiloları. Cildin iyi halinin devam etmesi ve kendini koruması için bozulan uyku<br />
saatlerini ve beslenme düzenini eski rutinine döndürmek çok önemli bir konu. Yaş almanın<br />
etkilerini azaltmak için mümkün olduğu kadar düzenli bir hayat sürmeliyiz. Genetik<br />
faktörler kadar içsel ve dışsal sebeplerin yaş almanın etkilerini artırdığı aşikâr. Ciltte<br />
domino etkisi yaratacak alışkanlıklardan vazgeçmek ve düzensizlikleri yoluna koymak<br />
danışanlarıma verdiğim bir ev ödevi. Uygulanan protokolden azamide fayda sağlamak için<br />
pandemi düzeninin sizi yönetmesine izin vermeyin.<br />
danışanlarımın ihtiyaçlarına göre protokole<br />
dahil edebiliyorum. Bu yaş grubunda<br />
yine dudakta hacim kaybı da görülmeye<br />
başlandığı için dudak konturunu<br />
belirlemek ve hacim kazandırmak<br />
için hyalüronik asit bazlı dolguları da<br />
öneriyorum.<br />
Alt yüz bölgesinde yerçekimine bağlı<br />
sarkmalarda protokollerimize kristal<br />
içerikli dolgular eklendi. Kendimde ve<br />
hastalarımda kullanmayı çok sevdiğim bir<br />
ürün oldu. Yüze dolgu efekti verdiği gibi<br />
kolajen stimülasyonu da yapıyor.<br />
BOYUN VE DEKOLTE DE DANIŞAN<br />
PROTOKOLÜNE EKLENMELİ<br />
Burada değinmek istediğim bir başka<br />
konu da sadece yüz bölgesinin değil, boyun<br />
ve dekolte bölgelerinin de muhakkak<br />
danışan protokolüne eklenmesinin<br />
gerekliliği. Genelde sadece yüz bölgesine<br />
işlem yapılırken boyun ve dekolte ihmal<br />
ediliyor. Bu iki bölge de yaş almanın<br />
izlerinden daha az etkilenmesi için mutlaka<br />
rutin protokole eklenmelidir.<br />
Kristal içerikli dolgunun bir güzel<br />
tarafı, sulandırma sayesinde mezoterapi<br />
ürünü gibi davranması; bunu özellikle<br />
boyun ve dekoltede kullanıyorum. Boyun<br />
elastikiyetinde kayıplar olduğunda<br />
radyofrekans cihazıyla birlikte Tiziano<br />
ürünü elimi çok güçlendirdi. Böylece sıkı<br />
ve pürüzsüz bir boyun elde edebiliyoruz.<br />
Cildinizi<br />
nemlendirmek ve<br />
kırışıklıkları engellemek için<br />
doğal bir yol mu<br />
arıyorsunuz?<br />
Cilt için bir sıfırlama düğmesi olan<br />
Renaissance Yaşlılık Karşıtı Maske,<br />
çift moleküllü özel Hyaluronik Asit<br />
yapısı sayesinde nemi cildinize hapsederek<br />
dolgu etkisi yaratır. Böylece cildinizin<br />
daha canlı, sıkı ve parlak görünmesine<br />
yardımcı olur.
V<br />
ZOOM<br />
Rahat ve kaliteli uyku için<br />
20 önemli<br />
bilgi<br />
Sağlıklı, genç ve güzel kalmanın sırrı iyi bir uyku çekmek. Ancak<br />
pandemi günlerinde uyku saati bozuklukları, uykuya dalamama veya<br />
çok uzun saatler uyuma gibi vücudumuzun alışkın olmadığı durumlar<br />
bizi içten içe depresif hale getirmeye başladı. Eğer siz de bu tür sorunlar<br />
yaşıyorsanız Yrd. Doç. Dr. Gamze Şenbursa’nın önerilerine ve uykuya<br />
dair paylaştığı bilgilere kulak verebilirsiniz.<br />
1Uyku için sadece yatağınızı kullanın ve<br />
yatağınız dışında uyumayın.<br />
Her gün aynı saatte uyumaya ve<br />
2 uyanmaya çalışın. Düzenli bir uykuuyanıklık<br />
döngüsü oluşturun.<br />
Uykuya daha rahat dalmak, derin ve<br />
3 dinlendirici uyumak için gün içerisinde<br />
fiziksel olarak aktif olun.<br />
Yatmadan önce ağır fiziksel aktivite<br />
4 gerektiren işler ve spor yapmamaya<br />
özen gösterin.<br />
Yatağa ne kadar yorgun girerseniz<br />
5 uykuya dalmanızın o kadar zorlaştığını<br />
unutmayın.<br />
Uykudan en az 4 saat önce kafein,<br />
çikolata ve nikotin gibi uyarıcılar<br />
6<br />
tüketmeyi kesin.<br />
Alkol başlangıçta uykulu hissetmenize<br />
7 neden olabilir, ancak gecenin ilerleyen<br />
saatlerinde dinlenmenizi engeller.<br />
İnsanların uyku düzenini bozan en<br />
8 önemli faktörlerden biri 24 saat internet<br />
erişimi. Bu nedenle bilgisayar, tablet ve<br />
cep telefonu gibi cihazları yatak odanızdan<br />
uzak tutun.<br />
Mavi ışığın uyku üzerinde olumsuz<br />
9 etkisi olduğunu göz ardı etmeyin.<br />
Çevresel koşullar sizi rahatsız ediyor<br />
10 olabilir, bu durumlarda göz bandı ve<br />
kulak tıkacı kullanın.<br />
Vücut sıcaklığımız, uyku<br />
düzenimizle yakından ilişkilidir.<br />
11<br />
İdeal ortam sıcaklığının 18-20°C olmasına<br />
dikkat edin.<br />
Her 18 ayda bir yastık değiştirmeyi,<br />
12 her 6 ayda bir yastığınızı yıkamayı<br />
unutmayın.<br />
Yastık koruyucuları iyi bir bariyer<br />
13 olabilir, ancak yastıklarda hâlâ küf<br />
ve toz akarları gibi birçok alerji tetikleyici<br />
bulunur.<br />
Her 7 yılda bir yatağınızı<br />
14 değiştirin.<br />
Bel ağrısı olan insanların ortopedik<br />
15 yataklar kullanması gereklidir. Son<br />
zamanlardaki araştırmalar, sert şilteler<br />
kullananların en zayıf uykuya sahip<br />
olabileceğini göstermiştir.<br />
Yastığınız başınızı ve<br />
16 boynunuzu tutmalı<br />
ve omurganızın üst kısmını<br />
desteklemelidir. Ne yaparsanız<br />
yapın, yastığınızı omuzlarınızın<br />
altına koymayın.<br />
Omurganızın rahatlaması<br />
17 için germe hareketleri yapın.<br />
Yatak odanıza<br />
18 koyabileceğiniz paşa<br />
kılıcı bitkisi, tam bir oksijen<br />
makinesidir; gece boyunca<br />
karbondioksit depolayıp oksijen<br />
açığa çıkarır.<br />
Farklı akupunktur<br />
noktalarına uygulama<br />
19<br />
yapmanız da iyi bir çözümdür.<br />
Eller, yüz ve bütün vücutta<br />
bulunan bu noktalarda uykuya özel<br />
çalışmalar gerçekleştirebilirsiniz.<br />
Bu bölgelere günün belirli<br />
saatlerinde vereceğiniz 40 ila 60<br />
saniyelik uyarılar bir müddet sonra<br />
hormonun düzenlenmesinde etkili<br />
olacaktır.<br />
Okul çağındaki çocuklar<br />
20 (6-13 yaş) 9-11 saat,<br />
gençler (14-17 yaş) 8-10 saat,<br />
genç yetişkinler (18-25 yaş) ve<br />
yetişkinler (26-64 yaş) 7-9 saat,<br />
yaşlı yetişkinler (65+ yaş) 7-8 saat<br />
uyumalıdır.<br />
Koronasomnia’ya dikkat!<br />
Depresyondan kaygı bozukluğuna,<br />
obeziteden kalp ve dolaşım sistemi<br />
rahatsızlıklarına kadar birçok sağlık sorununa<br />
sebep olan uykusuzluk, pandemi döneminde<br />
tüm dünyada önemli ölçüde arttı. Southampton<br />
Üniversitesi’nde (Birleşik Krallık) yapılan bir<br />
araştırmaya göre uyku sorunu yaşayanların<br />
sayısı altıda birden dörtte bire çıktı. Bu duruma<br />
uykusuzluk anlamına gelen insomnia ile<br />
koronavirüs kelimelerinin birleştirilmesiyle bir<br />
isim de konuldu: koronasomnia.<br />
Günlük rutinlerin değişmesi, çalışma<br />
ortamlarının iş yerlerinden evlere taşınması,<br />
hareketsizliğin çoğalması, gün ışığından daha<br />
az yararlanılması, bilgisayar ve televizyonun<br />
kullanım sürelerinin artması, sosyal ortamdan<br />
uzak kalmanın ve belirsizliğin yarattığı stres<br />
koronasommina’nın nedenleri arasında yer<br />
alıyor.<br />
46 TEMMUZ 2021<br />
TEMMUZ 2021 47
V<br />
SEYAHAT<br />
48 TEMMUZ 2021<br />
BU ADALARI<br />
KEŞFETMEK<br />
LAZIM!<br />
“Gidelim buralardan” dediğiniz noktada belki de<br />
hedefinize bu ilginç adalar girebilir. Gerek doğal yaşamın<br />
hükmünde ilerlemeleri gerekse ilginçlikleriyle dikkat çeken<br />
bu adalar, kaçıp gitme veya deneyimleme ihtiyaçlarınıza<br />
karşılık verecek özelliklere sahip.<br />
İpek Itır Can<br />
PRENS PHILIP’IN TANRI<br />
OLDUĞU SANILAN ADA<br />
Tanna<br />
Vanuatu Cumhuriyeti, Büyük<br />
Okyanus’ta, Avustralya’nın 1.750 kilometre<br />
doğusunda yer alan bir ülke. İrili ufaklı<br />
83 adadan oluşuyor, nüfusu ise 250.000<br />
civarında. Vanuatu Cumhuriyeti, sık sık<br />
deprem ve tsunami etkisinde kalsa da<br />
dünyanın en yoksul ülkelerinden biri<br />
olsa da “mutlu insanların ülkesi” diye<br />
tanımlanıyor. Gelişigüzel ortaya atılmış<br />
bir tanımlama değil bu; insanların ömür<br />
beklentisine, hayat memnuniyetine ve<br />
ekolojik ayak izine bakılarak, yani verilere<br />
dayanılarak yapılmış.<br />
İşte bu fakir ama mutlu ülkenin 83<br />
adasından biri de Tanna Adası. Halen aktif<br />
olan ve yerli halkın “ruh anası” dediği Yasur<br />
Yanardağı ise Tanna’nın en çok ilgi gören<br />
yeri. Yanardağdaki küçük patlamalar havai<br />
fişek gösterisine benziyor, turistler de bu<br />
gösteriyi büyük bir keyifle izliyor. Yerli halk<br />
adalarına gelenleri tava, tencere ve baltalar<br />
eşliğinde yaptıkları geleneksel danslarıyla<br />
karşılıyor. Toplamda 550 kilometrekarelik<br />
bu adanın diğer artıları ise yaban hayatı,<br />
yemyeşil doğası, bol balığı ve Tanna<br />
kahvesi.<br />
Tanna’yı dünyanın en ilginç adalarından<br />
biri yapan unsura gelince… Adada yaşayan<br />
Yaohnanen kabilesi, İngiltere Kraliçesi II.<br />
Elizabeth’in eşi, kısa bir süre önce vefat<br />
eden Edinburg Dükü Prens Philip’in<br />
tanrıları olduğuna inanıyor. Kraliçe ve<br />
Prens, 1974 yılında adayı ziyaret etmiş;<br />
Yaohnanen kabilesi de “güçlü bir kadınla<br />
evlenen soluk tenli adamın adaya geleceği”<br />
şeklindeki inanışlarının gerçek olduğuna<br />
ikna olmuş ve Prens Philip’e tapmaya<br />
başlamış. Açıkçası Prens Philip de bu<br />
duruma hiç itiraz etmemiş. Adanın her<br />
yerinde Prens Philip’in fotoğrafları var,<br />
hatta bunların bir kısmı kendisi tarafından<br />
yollanmış.<br />
Vanuatu Cumhuriyeti’nin İstanbul’da<br />
bir fahri konsolosu olduğunu ve Türklerin<br />
ülkeye vizesiz girebildiklerini de belirtelim.<br />
TEMMUZ 2021 49
V<br />
SEYAHAT<br />
GIZEMLI VE LANETLI ADA<br />
Gaiola<br />
Gaiola Adası, İtalya’nın Napoli şehrinin<br />
yakınlarında yer alıyor. Kıyıya sadece 30 metre<br />
uzaklıkta olan Gaiola, bir köprüyle birbirine<br />
bağlanan iki adacıktan oluşuyor. Roma<br />
döneminden bazı kalıntıların yer aldığı adada<br />
19. yüzyılın başlarında “büyücü” lakaplı bir<br />
keşiş yaşıyormuş, yüzyılın sonlarına doğruysa<br />
Sherlock Holmes’un yaratıcısı Sir Arthur<br />
Conan Doyle’un kayınbiraderi Nelson Foley,<br />
burada bir villa yaptırmış.<br />
İşin gizem ve lanet kısmıysa 1920’lerden<br />
itibaren ortaya çıkmış, çünkü adada ikamet<br />
eden herkesin başına kötü olaylar gelmiş.<br />
Adanın ilk sakini olan İsviçreli Hans Braun’un<br />
cesedi bir halıya sarılı bulunmuş, birkaç ay<br />
sonra da eşi boğulmuş. Adayı sonraki yıllarda<br />
değişik milliyetlerden soylu ve başarılı insanlar<br />
satın almış; kimi kalp krizi geçirmiş kimi tüm<br />
ailesini kaybetmiş kimi iflas etmiş, torunu<br />
kaçırılan ve cinayetle suçlanan bile olmuş.<br />
Sonunda da adanın lanetli olduğuna kanaat<br />
getirilmiş.<br />
Bu küçük ada, günümüzde “lanet”in<br />
cazibesine kapılan pek çok turist tarafından<br />
ziyaret ediliyor.<br />
YALNIZLIĞIN<br />
CISIMLEŞTIĞI ADA<br />
Jura<br />
Jura Adası, İskoçya’nın güneybatı kıyısında<br />
yer alıyor ve halen vahşi yaşamın sürdüğü bir<br />
yer olmasıyla dikkat çekiyor. Bu adayı stressiz bir<br />
yaşamın can bulduğu yer olarak tanımlamak hiç<br />
de yanlış olmaz. Jura Adası’nda sadece 200 kişi<br />
yaşıyor. Geyik nüfusu ise oldukça fazla; 5.000<br />
kadar. Foklar ve su samurları da adanın olmazsa<br />
olmazlarından.<br />
Yaban hayatı, yalnız olma hissi, çarpıcı<br />
manzaralar, dağlar ve tepeler, yeşilin her tonu<br />
bu adayı ziyaret edecekleri bekleyenlerden<br />
birkaçı, Viking ruhu da öyle. Feribot ve özel<br />
su taksileriyle ulaşılan adada bir viski damıtma<br />
tesisi de bulunuyor; viskisi oldukça ünlü. Nüfusu<br />
az ama her yılın eylül ayında Jura Adası’nda<br />
mini bir müzik festivali bile düzenleniyor. MÖ<br />
8000’lerden bu yana yerleşimin olduğu Hebridler<br />
Adaları’nın bir parçası olan Jura’daki bazı yapılar,<br />
MÖ 3000’lere kadar tarihlenebiliyor.<br />
Ada, “1984” romanının yazıldığı yer olmasıyla<br />
da ünlü. İngiliz yazar Geogre Orwell, 1946’dan<br />
ölüm yılı olan 1950’ye kadar aralıklarla adada<br />
yaşamış, kendisinden bile ünlü romanını etrafı<br />
çalılıklarla kaplı bir çiftlik evinde yazmış.<br />
ÜZERINDE DAIMA<br />
BULUT OLAN ADA<br />
Litla Dimun<br />
Litla Dimun Adası’nın görüntüsü<br />
öyle büyüleyici ve şiirsel ki! Denizin<br />
ortasında bir ada ve adanın üzerinden<br />
hiç ayrılmayan pamuk gibi bir bulut.<br />
Gerçekten de Litla Dimun Adası’nın<br />
üzerinde mevsim ne olursa olsun mutlaka<br />
bulutlar var. Bulutlar bazen adayı<br />
tamamen sararak görünmez kılıyor ama<br />
genelde bembeyaz bir şapka gibi adanın<br />
üzerinde duruyor. Bu ilginç doğa olayına<br />
hava akımının neden olduğu sanılıyor.<br />
Özel mi özel Litla Dimun,<br />
Danimarka’daki 18 adadan oluşan Faroe<br />
Adaları’nın en küçüğü ve en ıssız olanı.<br />
Burada yerleşim yok; sadece Faroe<br />
koyunları, bir de deniz kuşları yaşıyor.<br />
Faroe koyunlarının yüzlerce yıldır adada<br />
varlıklarını sürdürdüğü biliniyor, hatta<br />
bu koyunlardan bazı destanlarda da söz<br />
ediliyor. Ada, deniz kuşları için önemli bir<br />
üreme alanı aynı zamanda.<br />
Keskin kayalıklarla çevrili 250<br />
dönümlük adayı ziyaret edenler,<br />
uçurumlara yerleştirilen halatlara<br />
tutunarak tırmanış yapabiliyor.<br />
50 TEMMUZ 2021<br />
BIYOÇEŞITLILIĞIN<br />
CENNETI OLAN ADA<br />
Palawan<br />
Beyaz kumsallar, inanılmaz mavilikteki<br />
deniz, saklı koylar ve mağaralar, milli parklar,<br />
çarpıcı lagünler ve tüm bunlarla birlikte son<br />
derece lüks resortlar, Filipinler’in en gözde<br />
turizm destinasyonlarından biri olan Palawan<br />
Adası’nı tanımlamaya yardımcı ama kesinlikle<br />
yeterli değil. Burada doğa ve vahşi yaşam<br />
öylesine ön planda ki yıllar önce Palawan<br />
Adası’nın National Geographic Traveler<br />
dergisince Doğu ve Güneydoğu Asya’nın<br />
en çekici ve dünyanın en güzel 13. adası<br />
seçilmesi hiç de şaşırtıcı gelmiyor kulağa.<br />
Palawan, 14.650 kilometrekarelik<br />
yüzölçümüyle Filipinler’in en büyük<br />
adası, nüfusu ise 430.000 civarında. Ada,<br />
biyoçeşitlilik açısından bir cennet olarak<br />
tanımlanıyor. Burada adanın adıyla anılan<br />
memeli, kuş, sürüngen, tatlı su balığı gibi<br />
pek çok endemik tür mevcut. Örneğin,<br />
adadaki 25 memeli türünün 11’i endemik.<br />
Palawan Adası, sualtı turizmi konusunda da<br />
kesinlikle ilginç seçeneklere sahip. Ancak<br />
doğayı korumak adına Palawan’a sadece<br />
belirli dönemlerde turistlerin gelmesine izin<br />
veriliyor.<br />
TEMMUZ 2021 51
V<br />
KÜLTÜR SANAT<br />
DERİN<br />
ANLAMLAR<br />
TAŞIYAN<br />
ZAMANE<br />
HEYKELLERİ<br />
“Gezginler” içimizdeki eksikliklere dikkat çekiyor<br />
Hepimiz hayat yolunda birer yolcuyuz<br />
ve bu yolda umutlarımızı, heyecanlarımızı,<br />
sevinçlerimizi, aşklarımızı, sevgilerimizi<br />
ve tabii ki acılarımızı bırakarak, bırakmak<br />
zorunda kalarak ilerliyoruz; eksiliyoruz! İşte<br />
Fransız heykeltıraş Bruno Catalano’nun<br />
“Gezginler-Les Voyageurs” isimli heykel<br />
serisi, hayatın bu kaçınılmaz gerçeğine vurgu<br />
yapıyor. Sanatçının Fransa’nın Marsilya<br />
şehrindeki çeşitli bölgelere yerleştirilmiş olan<br />
heykelleri, özellikle “eksik” oluşlarıyla dikkat<br />
çekiyor.<br />
Eksik olma hali, Bruno Catalano’nun hayat<br />
hikâyesine kısaca bakıldığında anlamını<br />
buluyor. Aslen Sicilyalı olan ama Fas’ta doğan<br />
ve sonrasında ailesiyle birlikte Marsilya’ya<br />
yerleşen Bruno Catalano için tüm bu süreç<br />
biraz parçalı bulutlu, galiba da hep biraz<br />
eksik olmuş. Onu eksik heykeller yapmaya<br />
yöneltenin bu olduğunu söylemek mümkün.<br />
Sanatçı, sürrealist heykelleriyle insanda<br />
var olan eksikliklere dikkat çekmeye çalışıyor.<br />
Bazılarının iş ve eğlence bazılarınınsa kendisini<br />
aramak üzere yola koyulduğuna dikkat<br />
çekerek, heykellerinin kaçınılmaz yolculuklara<br />
çıkmış insanları anlattığını belirtiyor. Bu<br />
yolcuları, evleri valizleri olan özgür ve gururlu<br />
ruhlar olarak tanımlıyor. Ona göre her biri<br />
kendisini gerçekleştirmeye ve tamamlamaya<br />
çalışan “eksik” insanlar. Sonuç olarak Bruno<br />
Catalano’nun heykellerinin içindeki boşluklar,<br />
gezginlerin her yerde bir parça bırakmalarını<br />
ve eksik kalışlarını ifade ediyor.<br />
Tabii ki bu derin anlamların bir de<br />
fiziksel ortama dönüştürülmesi sorunu<br />
var. Sanatçı bunu da gezginlerinin eline bir<br />
bavul tutuşturarak çözmüş ve heykellerinin<br />
dengede kalabilmesini sağlamış.<br />
Teknolojiyle ve yenilikçi bakış açılarıyla vücut bulan<br />
modern zaman heykellerinden küçük bir seçkiyi<br />
<strong>Voyant</strong> sayfalarında konuk ediyoruz. Hepsinin çok anlamlı<br />
bir hikâyesi olduğunu da belirtmek istiyoruz.<br />
İpek Itır Can<br />
52 TEMMUZ 2021<br />
TEMMUZ 2021 53
V<br />
KÜLTÜR SANAT<br />
“Kurtuluş Yolu Anıtı”<br />
yılda bir gün<br />
Atatürk silueti oluşturuyor<br />
Heykeltıraş Mehmet Aksoy’un iki yıl gözlem<br />
yaparak tasarladığı Kurtuluş Yolu Anıtı, İzmir’in<br />
Selçuk ilçesinde yer alıyor. Bu eserin en önemli<br />
özelliği yılda bir gün gölgesinde Atatürk silueti<br />
oluşturması: 26 Ağustos’ta, saat 12.30’da. 26<br />
Ağustos 1922, Kurtuluş Savaşı’nın en önemli safhası<br />
olan Büyük Taarruz’un başladığı tarih, 12.30 ise<br />
taarruzun başladığı saat.<br />
Tahmin edilebileceği gibi Mehmet Aksoy,<br />
Kurtuluş Yolu Anıtı’nı Kurtuluş Savaşı günlerinin<br />
acısını, cesaretini, kararlılığını, fedakârlığını ve<br />
tabii ki önderini anlatmak amacıyla hayata geçirdi.<br />
Önce 2 buçuk metre eninde ve 8 metre boyunda<br />
bir platform oluşturdu. Ardından iki yıl boyunca<br />
mayıstan ekime kadar güneş ışığının açılarını izledi,<br />
gerekli düzeltmeleri yaptı, platforma düşen gölgenin<br />
Atatürk’e benzemesi için çalıştı. Böylelikle ortaya<br />
dünya üzerinde eşine az rastlanır bir sanat eseri<br />
yaratmayı başardı.<br />
Bir yüzünde Nazım Hikmet’in “Kuvayi Milliye<br />
Destanı”nın yer aldığı anıtla ilgili olarak Mehmet<br />
Aksoy, “Dünya yerinde durduğu sürece bu gölge<br />
buraya düşecektir ve Atatürk’ün Cumhuriyeti<br />
böylece yaşayacaktır” diyor.<br />
“Nello ve<br />
Patrasche”<br />
heykeli izleyenleri<br />
hüzne boğuyor<br />
Belçika’nın Antwerp şehrinde yer alan<br />
görkemli Lady Antwerp Katedrali’nin önündeki<br />
“Nello ve Patrasche” heykeli, görenleri hüzne<br />
boğuyor. Bu çok normal, çünkü heykele konu<br />
olan hikâye gerçekten hüzünlü. Kaldırım<br />
taşlarının bir battaniye gibi yumuşakça<br />
sarmaladığı çocuk ve köpek figürü, İngiliz yazar<br />
Ouida’nın 1872’de yayınlanan “A Dog of Flanders-<br />
Bir Flaman Köpeği” romanının ana karakterleri<br />
küçük Nello ve köpeği Patrasche’yi temsil ediyor.<br />
Birçok çizgi filme de konu olan romanda,<br />
son derece fakir olan yetim Nello ve terk edilmiş<br />
köpek Patrasche, birbirlerine sığınıp koşulsuz bir<br />
dostluk kuruyor. Her gün şehri geziyor, bu arada<br />
Rubens’in eserleriyle ayrı bir değer taşıyan Lady<br />
Antwerp Katedrali’nde de sıklıkla vakit geçiriyor.<br />
Hayatın hiçbir şans tanımadığı bu ikili, soğuk bir<br />
gecede birbirlerine sarılarak donuyor ve böylelikle<br />
ölüme de yine birlikte yürüyor.<br />
Heykeltıraş Batist Vermeulen ise tam da<br />
katedralin önüne konumlandırdığı heykeliyle<br />
onları bir kez daha ölümsüzleştiriyor.<br />
“Erkek ve Kadın”<br />
her gün aynı saatte<br />
birbirine kavuşuyor<br />
Gürcistan’ın Batum şehrindeki “Erkek<br />
ve Kadın” heykeli, hüzünlü bir hikâyenin<br />
teknoloji ve sanatla birleştirilmesiyle ortaya<br />
çıktı. Seyrine doyum olmayan 8 metre<br />
yüksekliğindeki heykelin iki figürü, her gün<br />
saat 19.00’da hareket etmeye başlıyor, yavaş<br />
yavaş ilerleyip birbirini kucaklıyor. Bu hareket<br />
10 dakikada tamamlanıyor, ardından figürler<br />
birbirinden ayrılıyor.<br />
Tiflisli heykeltıraş Tamara Kvesitadze,<br />
modern teknolojiden yararlanarak<br />
oluşturduğu ve çelikten yaptığı heykelini<br />
Kurban Said’in (Levi Nissenbaum) 1937’de<br />
yazdığı “Ali ve Nino” isimli romanındaki trajik<br />
aşk hikâyesinden ilham alarak hayata geçirdi.<br />
Bugüne kadar 30’dan fazla dile çevrilen<br />
roman, Azeri ve Müslüman Ali ile Gürcü<br />
ve Ortodoks Nino’nun imkânsız sevdasını,<br />
tüm zorluklara rağmen evlenip çocuk sahibi<br />
olmalarını, Sovyet istilası nedeniyle başka<br />
coğrafyalara sürüklenmelerini ve Ali’nin<br />
savaşta ölümüyle sonsuza kadar ayrılmalarını<br />
anlatıyor. Motorlu bir mekanizmayla çalışan<br />
heykel, Ali ve Nino’nun aşkını her gün bir kez<br />
daha ölümsüzleştiriyor.<br />
54 TEMMUZ 2021<br />
“Maman”<br />
annelerin koruyucu<br />
gücüne atıfta bulunuyor<br />
Fransız heykeltıraş Louise Bourgeois, son<br />
derece ilginç bir sanatçıydı. Soyut, gerçeküstü<br />
ve feminizm odaklı eserler vermesinin yanı<br />
sıra bilinçaltını yansıtmaya çalışmayı severdi.<br />
Örümcekler ise ilgi alanıydı, hatta bu nedenle<br />
“Spiderwomen” (örümcek kadın) olarak<br />
tanımlanırdı. Zaten esas olarak ününü de<br />
Londra’daki Tate Modern’in bahçesinde<br />
sergilenen “Maman” (anne) isimli devasa<br />
örümcek heykeliyle kazandı.<br />
Örümceklerin ağ örmesi ile aile olgusu<br />
arasında bağ kuran ve eserlerinde metaforları<br />
sıklıkla kullanan sanatçı, “Maman” heykelinde<br />
hayranlık duyduğu annesine, onun koruyucu<br />
gücüne, yaratıcılığına ve yardımseverliğine<br />
atıfta bulundu. 9 metre 27 santimetre<br />
yüksekliğindeki “Maman”, dünyanın en büyük<br />
heykellerinden biri olarak tanınıyor. Paslanmaz<br />
çelik ve mermerden yapılan örümceğin başı<br />
ile vücudu, keskin uçları olan 8 adet bacak<br />
üzerinde duruyor; kesesinde ise 26 adet<br />
mermer yumurta yer alıyor. Heykelin Tate<br />
Modern’deki orijinalinin yanı sıra altı adet<br />
kopyası bulunuyor ve bunlar farklı müzelerde<br />
kalıcı veya geçici olarak sergileniyor.<br />
TEMMUZ 2021 55
V<br />
MEDİKAL TEKNOLOJİ<br />
Giyilebilir<br />
teknolojilerle<br />
DAHA<br />
SAĞLIKLI<br />
bir hayat<br />
Honor’un giyilebilir ürünleri<br />
hayatı kolaylaştırıyor<br />
Honor; aralarında Honor Watch GS Pro, Honor Magic<br />
Watch 2 ve Honor Band 5’in de yer aldığı akıllı giyilebilir<br />
ürünleriyle günün yoğun temposuna ayak uydurmak<br />
isteyenlerin en büyük yardımcısı olmaya devam ediyor.<br />
Honor Watch GS Pro, ayda bir şarj edilen, 14 farklı askeri<br />
testten geçerek dayanıklılığı onaylanan ve birbirinden farklı<br />
özelliklere sahip olan bir akıllı saat. 100’den fazla farklı spor<br />
takibi, kalp ritmi takibi, SpO2 takibi, uyku ve stres takibi<br />
gibi sağlık konusunda kapsamlı yetenekleri bulunuyor.<br />
Honor Magic Watch 2, kapsamlı sağlık ve spor takibi<br />
yapıyor. İki akıllı saat, 100’den fazla egzersiz modu, kalp<br />
ritim takibi, SpO2 takibi, uyku ve stres takibi özelliklerini<br />
bir arada sunuyor. Ayrıca gelen aramaları cevaplama,<br />
bildirimleri görüntüleme, telefonu bulma ve uzaktan<br />
deklanşör gibi farklı yetenekleriyle de günlük hayatı<br />
kolaylaştırıyor.<br />
Honor Band 5 ise 7/24 kalp ritim takibi, SpO2 kandaki<br />
oksijen takibi, uyku takibi gibi sağlık özelliklerinin yanında<br />
10’a yakın egzersiz takibi de sağlıyor. 50 metreye kadar suya<br />
dayanıklı olan ürün, dört farklı yüzme stilini algılayarak<br />
yüzme hızınızı, mesafenizi, kalorinizi ve swolf skorunuzu<br />
kaydediyor.<br />
Yapay zekâyla desteklenen ve<br />
gelişmiş sensörlerle donatılan<br />
giyilebilir teknoloji ürünleri,<br />
hayatımızın tam da içinde. Bu<br />
ürünler, sağlığımızla ilgili pek<br />
çok veri sunuyor ve gerekli<br />
durumlarda bildirimlerde<br />
bulunuyor.<br />
Elif G. Bayramçavuş<br />
Apple Watch 6,<br />
sağlık durumuyla<br />
ilgili takip yapıyor<br />
Apple Watch 6, bir saatten çok<br />
daha fazlası. Kandaki oksijen değerini<br />
ölçmesi, bu akıllı saatin en önemli<br />
özelliklerinden biri. Apple Watch<br />
6, bu seviyede bir düşüş olursa<br />
kullanıcıyı uyarıyor. Akıllı saat, bunun<br />
yanı sıra uyku durumunu izleme ve<br />
koşu, yüzme, bisiklete binme gibi<br />
aktivitelerin takibini yapma gibi<br />
özelliklere de sahip.<br />
Apple Watch 6’nın korona<br />
belirtilerini önceden tespit<br />
edebilmesiyle ilgili çalışmalar da<br />
yürütülüyor. Apple’ın ABD’deki<br />
Washington Üniversitesi’yle<br />
ortaklaşa yürüttüğü çalışmalar<br />
kapsamında akıllı saatteki oksijen ve<br />
kalp atışı sensörlerinin verileri takip<br />
ediliyor, korona gibi solunum yolu<br />
hastalıklarının belirtileri aranıyor.<br />
Apple, koronanın yanı sıra kalp<br />
yetmezliğinin ve astım krizinin de<br />
erken teşhisini sağlayacak çözümlere<br />
odaklanıyor. Sonuç olarak Apple<br />
Watch 6, tabii ki koronayı teşhis<br />
etmeyecek ancak belirtileri tanımlayıp<br />
uyarıda bulunacak gibi görünüyor.<br />
56 TEMMUZ 2021<br />
TEMMUZ 2021 57
V<br />
MEDİKAL TEKNOLOJİ<br />
YEREL GELENEK VE İŞÇİLİĞİN BULUŞTUĞU YENİ NESİL ATÖLYE<br />
Dünyanın en küçük<br />
hava temizleyicisi<br />
Tüm dünyada yaşanan pandemi, temiz bir hava<br />
solumanın ne kadar gerekli olduğunu bir kez daha ortaya<br />
çıkardı, havayı temizleme özelliğine sahip ürünlerin önemi de<br />
arttı. Bu noktada size teknoloji şirketi ible Technology Inc.’in<br />
ödüllü ürünü olan Airvida’dan söz etmek istiyoruz.<br />
Boyun bölgesine takılarak kullanılan, kendisi küçük ama<br />
gücü büyük Airvida, giyilebilir bir hava temizleyicisi. Zarif<br />
tasarımı ve kalitesiyle dikkat çeken Airvida, profesyonel<br />
laboratuvarlara sahip olan İsviçreli denetim firması SGS’nin,<br />
Japon İyon Araştırmaları Derneği ile Uzak Kızılötesi<br />
Derneği’nin onayını almış bir ürün. Dünyanın en küçük<br />
hava temizleyicisi olarak tanımlanıyor ve hem ozon hem de<br />
radyasyon güvenliği kapsamındaki CE standartlarına uyumlu.<br />
Airvida, negatif iyon teknolojisini kullanıyor, havalandırma<br />
delikleriyle bir saniyede iki milyon<br />
negatif iyon üreterek görünmez<br />
bir maske oluşturuyor. Ürünü<br />
geliştiren ible Technology<br />
Inc., ABD, Avrupa,<br />
Japonya ve Çin’de<br />
patent başvurusunda<br />
bulunmuş durumda.<br />
58 TEMMUZ 2021<br />
Şimdiye kadar<br />
yapılmış en akıllı<br />
maske: Project Hazel<br />
Razer firmasının bu yıl dijital olarak<br />
gerçekleştirilen tüketici elektroniği fuarı<br />
CES’te tanıttığı Project Hazel, koronovirüs<br />
başta olmak üzere sağlıkla ilgili pek çok<br />
tehdide karşı geliştirilmiş olan ve en yüksek<br />
güvenliği sunan akıllı bir maske. Razer, bu<br />
maskeyi, “Şimdiye kadar yapılmış en akıllı<br />
maske” olarak tanıtıyor.<br />
Maske, yüksek bakteriyel filtrasyona<br />
ve büyük damlacıklara karşı da koruyan<br />
bir sıvı direncine sahip. Ürünün çıkarılabilir<br />
vantilatörü hava akışını düzenleme ve<br />
havadaki partikülleri %95 oranında filtreleme<br />
yeteneğiyle donatılmış.<br />
Etkileyici tasarımıyla dikkat çeken Project<br />
Hazel, şeffaf yapısıyla sorunsuz bir sosyal<br />
etkileşim olanağı sunuyor, mikrofon ve<br />
amplifikatör kombinasyonuyla konuşmaların<br />
karşı tarafça duyulmasına yardımcı oluyor.<br />
Akıllı maskenin içi karanlık olduğunda<br />
otomatik olarak aydınlanıyor.<br />
Kendini temizleyebiliyor, su geçirmiyor<br />
ve ayrıca çizilmelere karşı da son derece<br />
dayanıklı. Project Hazel, geri<br />
dönüştürülebilir plastikten<br />
yapılmasıyla sürdürülebilirliğe de<br />
katkıda bulunuyor.<br />
Atölye / Workshop: Bab-ı Ali Cad. Bab-ı Ali Çarşısı No:12 Kat:3 D:56 Cağaloğlu İstanbul<br />
E-mail: atolye4d@outlook.com<br />
www.atolye4d.com.tr<br />
Instagram: atolye4d<br />
handcrafted & custommade jewellery