17.08.2021 Views

NARKOZ SAĞLIK DERGİSİ (SAYI 22)

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

1 Kasım - Aralık 2020


2


3 Kasım - Aralık 2020


4


5 Kasım - Aralık 2020


6


7 Kasım - Aralık 2020


İÇİNDEKİLER<br />

KASIM/ARALIK 2020<br />

20<br />

COVİD- 19 VE<br />

KALP SAĞLIĞI<br />

Pandemi<br />

döneminde kronik<br />

rahatsızlıkları olanlar<br />

için risk artmaktadır.<br />

Kalp hastaları<br />

Covid-19 açısından<br />

en riskli grup<br />

durumunda olup,<br />

daha çok dikkat<br />

etmesi gerekiyor.<br />

8<br />

İÇERİKLER<br />

23<br />

KALP SAĞLIĞINDA FİZİKSEL<br />

AKTİVİTE VE EGZERSİZ:<br />

FİZYOTERAPİSTİN ROLÜ<br />

Kalp hastalıklarından korunmada<br />

fiziksel aktivite ve egzersizlerin<br />

önemli bir rolü bulunmaktadır.<br />

Düzenli fiziksel aktivitenin sağlığın<br />

korunmasındaki bu rolü bilimsel<br />

çalışmalarla ortaya konmuştur.<br />

28<br />

COVID TANISINDA<br />

PCR TESTİ İÇİN YETKİLİ<br />

HASTANE ANKA<br />

Gaziantep’te, Covid - 19 kesin<br />

tanısının konulduğu RT- PCR<br />

sürüntü testi Sağlık Bakanlığı<br />

tarafından yetkilendirilen Özel<br />

ANKA Hastanesi’nde 250 TL<br />

karşılığında yapılıyor.<br />

26<br />

ÖZEL HATEM<br />

HASTANESİNDEN<br />

DİYABET FARKINDALIĞI<br />

Özel Hatem Hastanesi İç<br />

Hastalıkları Uzmanı Dr.<br />

Ömer Aydın YILDIRIM,<br />

Diyabet hastalığında erken<br />

tanının önemine vurgu yaptı.<br />

GRİP VE KORONAVİRÜS ARASINDAKİ FARK NE?<br />

Koronavirüs salgını devam<br />

ederken kış aylarıyla birlikte grip<br />

hastalığı da artışa geçti.<br />

Koronavirüs ile grip belirtilerinin<br />

36<br />

benzerlik göstermesi ise<br />

insanların endişesini artırdı.<br />

OĞUZELİ’NDE SOKAK Koronavirüs olmaktan endişe<br />

HAYVANLARI İÇİN<br />

edenler ANKA Hastanesi’e<br />

ÖRNEK DAVRANIŞ<br />

başvurup test yaptırırken, Göğüs<br />

Gaziantep’in Oğuzeli ilçesinde Hastalıkları Uzmanı Dr. Belgin<br />

Kaymakamlık ve Belediye iş birliği İkidağ iki hastalık arasındaki<br />

ile sokak hayvanları için belirlenen farklılıklarla ilgili bilgi verdi.<br />

uygun yerlere atıl su borularından<br />

yapılan yemlik ve suluk yerleştirildi. 41


16<br />

GAZİANTEP BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ,<br />

<strong>SAĞLIK</strong> ALANINDAKİ PROJELERİ<br />

İLE GÖZ DOLDURDU<br />

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, yaptığı sağlık<br />

çalışmaları ve yatırımlarla sosyal belediyecilikte<br />

çığır açtı. Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma<br />

Şahin’in öncülüğünde yapılan projelerle insan<br />

odaklı hizmetler devam ediyor.<br />

44<br />

38<br />

46<br />

AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞININ<br />

VÜCUDUMUZA ETKİSİ<br />

“<strong>SAĞLIK</strong> AĞIZDA BAŞLAR”<br />

Dr. İbrahim Halil Aslan, ağız ve diş<br />

sağlığının vücudumuza etkileri<br />

konusunda bilgilendirdi.<br />

42<br />

Medical Park Gaziantep Hastanesi<br />

Genel Koordinatörü Hayrullah Kubba<br />

Medical Park<br />

Gaziantep<br />

sağlıkta<br />

reform çağında<br />

Medical Park Gaziantep<br />

Hastanesi Genel Koordinatörü<br />

Hayrullah Kubba sağlık alanında<br />

yaptıkları yeni yatırımları Narkoz<br />

Sağlık Dergisi’ne anlattı.<br />

32<br />

BAŞKAN FADILOĞLU,<br />

COVİD-19 HASTALARINA<br />

UMUT OLDU<br />

Şehitkamil Belediye Başkanı<br />

Rıdvan Fadıloğlu, geçirdiği<br />

Kovid-19 hastalığından sonra<br />

plazma kan bağışında bulundu.<br />

12<br />

44<br />

HAMİLELİKTE BESLENME<br />

Kadın Doğum Uzmanı<br />

Dr. Oya Şengezer<br />

Kayaalp anne<br />

adaylarının hamilelik<br />

süresince nasıl<br />

beslenmeleri gerektiğine<br />

ilişkin bilgi verdi.<br />

<strong>SAĞLIK</strong> VE HİJYEN<br />

SEKTÖRÜ TEŞVİKLERİ<br />

VE UYGULAMALARI<br />

9 Kasım - Aralık 2020<br />

40<br />

Teşvik konusu, uzun yıllardır<br />

bilinen bir konudur. Pandemi<br />

nedeniyle ülkede sağlık ve<br />

hijyen konuları daha da<br />

önemli oldu. Bu konuda<br />

devlet imkanlarından<br />

faydalanmak her<br />

yatırımcının arzusudur.


Sağlık Dergisi<br />

İMTİYAZ SAHİBİ<br />

Atakan CEHRİ<br />

GENEL YAYIN YÖNETMENİ<br />

Mezine SIRAKAYA<br />

YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ & EDİTÖR<br />

Deniz YEMİŞENLİOĞLU YÜKSELİR<br />

HUKUK DANIŞMANI<br />

Av. Yaşar SAĞLAM<br />

YAYIN KURULU<br />

Dr. Cengiz BAYRAM<br />

Uzm. Dr. Ahmet Şükrü DENKER<br />

Mehmet Emin TATLI<br />

DİZGİ TASARIM<br />

Atakan CEHRİ<br />

YÖNETİM YERİ<br />

a j a n s<br />

İncilipınar Mah. 36016 Nolu Sk.<br />

Ali Api Apt. Sit. No: 2/C<br />

Şehitkamil/Gaziantep<br />

BASKI<br />

İncilipınar Mah. 36006 Nolu Cd. No:21<br />

Ekip İş Merkezi Altı<br />

Şehitkamil / Gaziantep<br />

Telefon: 0 (342) 215 04 00<br />

e-posta: info@ebatofset.com<br />

Dergide yayınlanan tüm reklam tasarım ve<br />

haber metinleri Başak Ajans’a aittir.. İzinsiz<br />

alıntı yapılıp çoğaltılamaz.<br />

Dergide yer alan köşe<br />

yazılarından, köşe yazarları sorumludur.<br />

narkozhaber@hotmail.com<br />

narkozhaber@mynet.com<br />

www.narkozgazetesi.com<br />

Sayı: <strong>22</strong> Yıl: 6<br />

Yerel Süreli Yayın<br />

Narkoz Haber Gazetesi<br />

ücretsiz ekidir.<br />

0 535 511 01 95<br />

0 342 232 42 43<br />

Mezine Sırakaya - Gazeteci - Yazar<br />

ACISIYLA TATLISIYLA GÜLE GÜLE 2020<br />

Acısıyla tatlısıyla ama çoğunlukla kötü olaylarıyla anımsayacağımız<br />

2020 yılının sonuna geldik.<br />

2020 yılında çok acı olaylar yaşadık. 24 Ocak tarihinde Elazığ’da 6,8 büyüklüğünde meydana<br />

gelen depremde 41 canımızı kaybettik. 2020 yılının Şubat ayında Van’da yaşanan<br />

çığ felaketinde 41 vatandaşımızı kaybettik. 5 Şubat’ta Pegasus Hava Yollarının İzmir<br />

İstanbul seferini yapan uçak Sabiha Gökçen Havalimanına indikten sonra pistten çıktı<br />

ve 3 kişi hayatını kaybederken 179 kişi yaralandı.<br />

27 Şubat İdlip’te Suriye Hükümeti tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri konvoyuna<br />

yapılan saldırıda 33 vatan evladımızı şehit verdik. Şehitlerimizi gözyaşları içerisinde<br />

Türkiye’nin dört bir tarafında dualarla son yolculuklarına uğurladık. Yaşadığımız tüm<br />

bu olaylarda ciğerimiz yandı. Millet olarak tek yürek olduk, acılarımızı birlikte sardık.<br />

Her şey güzel olacak derken, 17 Mart tarihinde tüm dünyayı saran COVİD-19 hastalığına<br />

ilk kurbanımızı verdik. Tüm dünya ile birlikte biz de ülke olarak Coronavirüs<br />

illetiyle savaşmaya başladık. Dünya genelinde milyonlarca insan yaşamını yitirdi. Tüm<br />

dünya tek yürek oldu, virüse savaş açtı. Türkiye’de 19 Aralık tarihine kadar toplam 18<br />

bin vatandaşımız coronavirüse yenik düştü. Covid-19 ile mücadele kapsamında okullar<br />

uzaktan eğitime geçerken, sokağa çıkma yasağı ve daha birçok yasaklar beraberinde<br />

geldi ve yasaklarla yaşamaya başladık. Psikolojimiz bozuldu, çoğu zaman ölümle yüzleşmekten<br />

korktuk ama yine tek yürek olduk. Acılarımızı birlikte sardık.<br />

30 Ekim sabahı gözlerimizi açtığımızda İzmir’den yükselen çığlıkları duyduk. İzmir<br />

depreminde 117 vatandaşımızı kaybettik, 1035 kişi yaralandı. Ciğerimiz yandı ama tek<br />

yürek olduk. Acılarımızı birlikte sardık. Umutlarımızı hiçbir zaman kaybetmedik. İzmir<br />

depreminde enkazın altından 58 saat sonra İdil bebek, 65 saat sonra Elif bebek, 91 saat<br />

sonra Ayda bebek çıkartıldı ve onlar hayata yeniden el salladı. Gülümseyerek enkazın<br />

altından çıktılar. Onlarla sevindik onlarla yeniden hayata umutla bakmayı öğrendik.<br />

Kısacası millet olarak daha öce olduğu gibi yaşadığımız birçok olayın yarasını hep<br />

birlikte sardık ve birlikte güçlendik.<br />

2021 yılı inşallah huzur, mutluluk ve sağlık getirir. Tek yapmamız gereken sağlığımız<br />

için dua etmek, Allah’ın bize verdiklerine şükretmek ve önümüzdeki uzun bir yılda<br />

güzel günler görmeyi umut etmektir.<br />

Arkamızda bıraktığımız 2020 yılında yaşananların tekrar yaşanmaması, umutla, sevinçle<br />

yeni bir yıla girmenin güzelliğini yaşamak dileğiyle, 2020 yılının kahramanı olan<br />

tüm sağlık çalışanlarına bir kez daha şükranlarımı sunuyorum.<br />

Türk Milleti olarak her zaman birbirimize kenetlenerek tüm zorlukları aştık, bundan<br />

sonrada hep birlikte kaybettiklerimizi geri kazanacak ve güçleneceğiz. Yeter ki sağlık<br />

olsun…<br />

Yeni Yılınız Kutlu olsun.<br />

EVDEKAL TÜRKİYE!<br />

10


11 Kasım - Aralık 2020


Medical Park<br />

Gaziantep<br />

sağlıkta reform<br />

çağında<br />

Medical Park Gaziantep Hastanesi<br />

Genel Koordinatörü Hayrullah Kubba<br />

sağlık alanında yaptıkları yeni yatırımları<br />

Narkoz Sağlık Dergisi’ne anlattı.<br />

GÜÇLÜ Kadrosuyla Sağlık sektörüne yenilikçi, kaliteli,<br />

güvenilir hizmet anlayışıyla hizmet veren Medical<br />

Park Gaziantep Hastanesi’nin pandemi sürecinde<br />

COVİD-19’a karşı verilen mücadeleyi de değerlendiren<br />

Kubba, Gaziantep’in istihdam seferberliğine bulundukları<br />

katkıyı ve yenilenen bazı üniteler hakkında bilgilendirdi.<br />

Medical Park Gaziantep Hastanesi’nin kaliteli<br />

ve güvenilir hizmet anlayışından bahseder<br />

misiniz?<br />

Medical Park Gaziantep Hastanesi, Sağlıkta Akreditasyon<br />

Standartları (SAS) belgesi ve ISO 10002 (Müşteri Memnuniyeti),<br />

14001 (Çevre Yönetim Sistemi), 50001 (Enerji Yönetim<br />

Sistemi), 9001 (Kalite yönetim Sistemi), Sıfır atık projesi<br />

tescillenmiş belgelerimizdir. Gaziantep’in ve bölgenin tek,<br />

Türkiye’nin ise ikinci özel hastanesi statüsündedir. Bunun<br />

gururunu ve onurunu her zaman yaşadık bu yıl ki denetimlerden<br />

de alnımızın akıyla çıktık.<br />

Uzman Akademik Kadrosu ile hizmette<br />

sınır tanımayan Medical Park Gaziantep’in<br />

sağlıkta atılımları ve projeleri nelerdir?<br />

Medical Park Gaziantep Hastanesi olarak, Mart ayından bu<br />

yana Koronavirüse karşı gerçekleştirdiğimiz mücadelede,<br />

hem toplum sağlığını korumak hem de Gaziantep’teki<br />

Medical Park Gaziantep Hastanesi olarak,<br />

Mart ayından bu yana Koronavirüse karşı<br />

gerçekleştirdiğimiz mücadelede, hem toplum<br />

sağlığını korumak hem de Gaziantep’teki istihdam<br />

seferberliğine katkıda bulunmak için elimizden<br />

geleni yapmaya devam ediyoruz.<br />

Hayrullah Kubba<br />

Medicalpark Gaziantep Hastanesi<br />

Genel Koordinatörü<br />

12


ROMATOLOJI MERKEZI’MIZ BÖLGENIN REFERANS<br />

MERKEZLERINDEN BIRI KONUMUNDADIR.<br />

Romatolojinin akademisyenlerden oluşan kadrosu bölge halkına hizmet vermeye devam etmektedir. Yeni<br />

nesil PET-CT cihazımız ile romatolojik hastalıklarda artrit ve /veya arterit yaygınlığının ve aktif hastalık<br />

değerlendirilmesi, tedavi yanıtının değerlendirilmesinde faydalanılmakta Romatolojik hastalıklarda yüz<br />

güldüren sonuçlara ulaşılabilmektedir<br />

istihdam seferberliğine katkıda bulunmak<br />

için elimizden geleni yapmaya devam<br />

ediyoruz. Bu süreçte yeni ve kalifiye 60<br />

adet personeli bünyemize aldık. İşyerleri<br />

bu dönemde kapanırken biz personel<br />

alımına devam ettik, çalışanlarımızın ve<br />

misafirlerimizin sağlığı için ciddi yatırımlar<br />

gerçekleştirdik. Sosyal sorumluluk projeleri<br />

yönetimimizin en çok önem verdiği<br />

konulardan biri… Bunun için birçok okula,<br />

kuruma ihtiyacı olan kişilere yardımda<br />

bulunduk. Hastanemize yeni nesil teknolojilerden<br />

olan PET-CT ve Truebeam<br />

cihazlarımızı bölgemizin hizmetine<br />

sunduk. Acil Servis, Endoskopi Ünitemizi<br />

ve hastaların yatarak tedavi gördüğü bazı<br />

servislerimizi tamamen yeniledik. 5 yeni<br />

hekim ile görüşmelerimiz devam ediyor<br />

onları da en kısa sürede Gazişehrimize getireceğiz.<br />

Gaziantep Basketbol ve Futbol<br />

Kulübü’ne ve spora desteğimiz her gün<br />

artarak devam etmektedir.<br />

Medical Park Gaziantep<br />

Hastanesi olarak bu yıl yan<br />

dallarda yeni hizmetlere<br />

başladınız. Kısaca bahseder<br />

misiniz?<br />

Gaziantep ve Bölgede<br />

bulunmayan Romatoloji<br />

Bölümü hakkında bilgi verir<br />

misiniz?<br />

Romatoloji Merkezi’miz bölgenin referans<br />

merkezlerinden biri konumundadır.<br />

Romatolojinin akademisyenlerden oluşan<br />

kadrosu bölge halkına hizmet vermeye<br />

devam etmektedir. Yeni nesil PET-CT<br />

cihazımız ile romatolojik hastalıklarda<br />

artrit ve /veya arterit yaygınlığının ve aktif<br />

hastalık değerlendirilmesi, tedavi yanıtının<br />

değerlendirilmesinde faydalanılmakta<br />

Romatolojik hastalıklarda yüz güldüren<br />

sonuçlara ulaşılabilmektedir.<br />

Gaziantep Sağlık Turizmine<br />

Medical Park olarak<br />

katkılarınızdan bahseder<br />

misiniz? Sağlık Turizmi<br />

kapsamında en çok<br />

hangi bölümlerde hizmet<br />

veriyorsunuz?<br />

Hastanemizin Plastik Rekonstrüktif ve<br />

Estetik Cerrahi Kliniği, Kalp ve Damar<br />

Tıbbi Onkoloji branşımıza çok başarılı bir hekimimizi dahil ettik. Bu<br />

merkezde kişiye özgü kanser tedavileri olmak üzere birçok onkolojik<br />

tedaviler başarılı bir biçimde gerçekleştirilmektedir. Kanser tanısı,<br />

evreleme ve tedaviye yanıtta başarılı sonuçlar veren yeni nesil son<br />

teknoloji cihazlar olan PET-CT ve kanser tedavisinde dört ayrı üstün<br />

radyoterapi olanağı sunan Truebeam cihazı ve Linac cihazı Medical<br />

Park Gaziantep Hastanesi’ndedir. Nükleer Tıp ve Radyasyon Onkolojisi<br />

Ünitelerimiz alanında oldukça uzman birimler… Hastalarımızı gönül<br />

rahatlığı ile emin ellere emanet edebilirsiniz.<br />

Çocuk ve erişkin yan dal alanında uzman<br />

birbirinden başarılı hekimi Gaziantep’e getirdik.<br />

Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi, Alerji/<br />

İmmünoloji, Endokrinoloji ve Metabolizma<br />

Hastalıkları, Girişimsel Nöroloji, Çocuk<br />

Gastroenterolojisi, Çocuk Kardiyolojisi,<br />

Çocuk Psikiyatrisi, Çocuk Nörolojisi gibi<br />

bölgede bulunmayan branşları bünyemize<br />

dahil ettik. İnme Merkezi’ni açıyoruz. Çocuk<br />

Alerjisi branşımız için de hazırlıklarımız<br />

tamamlanmak üzere…<br />

13 Kasım - Aralık 2020


Endoskopi Ünitesi’nde işlemler<br />

anestezi desteği ile hastalar<br />

uyutularak gerçekleştirildiği için<br />

hasta konforunu optimize ettik.<br />

Mevcut kapalı alanı 200 metrekare<br />

olan Endoskopi ünitemizde aynı<br />

anda işlem ve gözlem yapabilme<br />

olanağına sahip olan 4 odamız<br />

bulunmaktadır. Ünitemizde alt ve<br />

üst kısım Endoskopik işlemlerin<br />

ayrı mekanlarda gerçekleştirilmesi<br />

ve yeni nesil cihazların üniteye<br />

dahil edilmesi ile modernize<br />

edilmiştir.<br />

Cerrahisi, Bariatrik Cerrahi, mide küçültme,<br />

mide balonu, Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi,<br />

mide botoksu, İnme (Felç) tedavisi,<br />

Koroner ve yeni doğan yoğun bakım<br />

üniteleri, Anjiyo ünitesi, Taş kırma Ünitesi<br />

ve Onkoloji Merkezi’miz yurtdışından<br />

gelen misafirlerimiz için oldukça rağbet<br />

görmektedir. Özellikle Kuzey Irak’tan<br />

birçok misafire şifa dağıtıyoruz.<br />

Onkoloji tedavisinde önemli<br />

yatırımlar yaptınız. Bu<br />

yatırımlardan bahseder misiniz?<br />

Tıbbi Onkoloji branşımıza çok başarılı bir<br />

hekimimizi dahil ettik. Bu merkezde kişiye<br />

özgü kanser tedavileri olmak üzere birçok<br />

onkolojik tedaviler başarılı bir biçimde<br />

gerçekleştirilmektedir. Kanser tanısı, evreleme<br />

ve tedaviye yanıtta başarılı sonuçlar<br />

veren yeni nesil son teknoloji cihazlar<br />

olan PET-CT ve kanser tedavisinde dört<br />

ayrı üstün radyoterapi olanağı sunan<br />

Truebeam cihazı ve Linac cihazı Medical<br />

Park Gaziantep Hastanesi’ndedir. Nükleer<br />

Tıp ve Radyasyon Onkolojisi Ünitelerimiz<br />

alanında oldukça uzman birimler… Hastalarımızı<br />

gönül rahatlığı ile emin ellere<br />

emanet edebilirsiniz.<br />

Medical Park Gaziantep<br />

Hastanesi yenilenen acil<br />

servis ünitesi ve teknolojik alt<br />

yapısından bahseder misiniz?<br />

Acil Servis Ünitemizde, modern çağın<br />

gerekleri uygun olarak, hastalarımız için<br />

her türlü gereksinim düşünülmüştür. Acil<br />

Tıp Uzmanlarından oluşan akademik<br />

kadromuz Profesör, Doçent ve Uzman<br />

hekimlerden oluşan kadromuz yedi gün<br />

yirmi dört saat hastalara hizmet veriyor.<br />

Acil Servis Ünitesi, 470 metrekarelik<br />

kapalı alana sahiptir. Yenilenen Acil Servis<br />

Ünitesi, özgün mimari yapısı, resüsitasyon<br />

ve detoksifikasyon birimleri, birisi vip<br />

olmak üzere 10 adet acil gözlem ve tedavi<br />

odası, 5 adet acil müdahale odası ile öne<br />

çıkmaktadır.<br />

Gaziantep Basketbol<br />

Kulübü’nün sağlık sponsoruyuz.<br />

Pandemi döneminde onların<br />

sağlığından biz sorumlu olduk.<br />

Düzenli aralıklarla PCR testi<br />

gerçekleştiriyoruz. Gaziantep<br />

Futbol Kulübü’müzün<br />

yönetimindeyim ve takımımız<br />

için elimizden gelenin en iyisini<br />

yapmaya gayret ediyoruz.<br />

14


“GAZIANTEP’IN<br />

VE BÖLGENIN<br />

TEK, TÜRKIYE’NIN<br />

ISE IKINCI ÖZEL<br />

HASTANESI<br />

STATÜSÜNDEYIZ”<br />

Medical Park Gaziantep Hastanesi,<br />

Sağlıkta Akreditasyon Standartları (SAS)<br />

belgesi ve ISO 10002 (Müşteri Memnuniyeti),<br />

14001 (Çevre Yönetim Sistemi),<br />

50001 (Enerji Yönetim Sistemi), 9001<br />

(Kalite yönetim Sistemi), Sıfır atık projesi<br />

tescillenmiş belgelerimizdir. Gaziantep’in<br />

ve bölgenin tek, Türkiye’nin ise ikinci özel<br />

hastanesi statüsündedir. Bunun gururunu<br />

ve onurunu her zaman yaşadık bu yıl ki<br />

denetimlerden de alnımızın akıyla çıktık.<br />

Medical Park Gaziantep Hastanesi’nin Endoskopi<br />

Ünitesi, modern yapısı, hasta konforu hakkında<br />

bilgi alabilir miyiz?<br />

Modern çağın en önemli buluşlarından biri de şüphesiz Endoskopidir.<br />

Bu nedenle Endoskopi işlemi, sindirim sistemi açısından ve<br />

hastanın konforu bakımından büyük önem taşımaktadır. Yemek<br />

borusundan, kalın bağırsağa hatta safra kanallarına kadar pek çok<br />

görüntüleme işlemi yeni nesil iki adet video Endoskopi cihazı ile<br />

bu ünitede gerçekleştirilmektedir. Endoskopi Ünitesi’nde işlemler<br />

anestezi desteği ile hastalar uyutularak gerçekleştirildiği için<br />

hasta konforunu optimize ettik. Mevcut kapalı alanı 200 metrekare<br />

olan Endoskopi ünitemizde aynı anda işlem ve gözlem<br />

yapabilme olanağına sahip olan 4 odamız bulunmaktadır. Ünitemizde<br />

alt ve üst kısım Endoskopik işlemlerin ayrı mekanlarda<br />

gerçekleştirilmesi ve yeni nesil cihazların üniteye dahil edilmesi ile<br />

modernize edilmiştir. Ünite içerisinde hastalarla işlem öncesi ön<br />

görüşme yapılabilmekte, tamamen onların rahatlığı gözetilerek<br />

oluşturulmuş ayrı bir oda dahi mevcuttur. Endoskopi ünitesinde<br />

yer alan üst düzeydeki iki adet yıkama cihazı, bu birimin sterilizasyonunu<br />

son teknoloji ile gerçekleştirmektedir. Hastalarımız<br />

gönül rahatlığı ile üst düzey hijyen imkanını uzman kadromuz ile<br />

ünitemizde deneyimleyebilirler.<br />

Medical Park Gaziantep Hastanesi’nin spora<br />

katkılarını biliyoruz. Spor ve sporcunun yanında<br />

olmanız Gaziantep açısından da takdir görüyor.<br />

Sporculara hangi hizmetleri sunuyorsunuz?<br />

Gaziantep Basketbol Kulübü’nün sağlık sponsoruyuz. Pandemi<br />

döneminde onların sağlığından biz sorumlu olduk. Düzenli<br />

aralıklarla PCR testi gerçekleştiriyoruz. Gaziantep Futbol Kulübü’müzün<br />

yönetimindeyim ve takımımız için elimizden gelenin<br />

en iyisini yapmaya gayret ediyoruz.<br />

15 Kasım - Aralık 2020


Gaziantep Büyükşehir Belediyesi,<br />

sağlık alanındaki<br />

projeleri ile göz doldurdu<br />

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi,<br />

yaptığı sağlık çalışmaları ve yatırımlarla<br />

sosyal belediyecilikte çığır açtı.<br />

Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma<br />

Şahin’in öncülüğünde yapılan projelerle<br />

insan odaklı hizmetler devam ediyor.<br />

SOSYAL belediyecilikte oluşturduğu “Gaziantep<br />

Modeli’yle” hizmet tanımında insanı merkeze koyan<br />

Büyükşehir Belediyesi yaptığı çalışmalarla dikkatleri<br />

üzerine çekiyor. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” düsturuyla<br />

ürettiği projeler Türkiye’ye örnek oluyor. Başkan Şahin,<br />

sağlık alanında yaptığı yatırımlarla gönüllere dokunuyor.<br />

TÜRKİYE’YE MODEL<br />

İNAYET TOPÇUOĞLU HASTANESİ<br />

Büyükşehir Belediyesi, sağlık alanındaki en büyük yatırımı<br />

olan İnayet Toğçuoğlu Hastanesi, verdiği hizmet ve çalışmayla<br />

göz dolduruyor. Kentle birlikte büyüyen sağlık sorununu<br />

çözmek için kolları sıvayan Başkan Fatma Şahin, Türkiye’de<br />

ilk kez belediye hastanesini kurdu. Türkiye’ye model<br />

olacak İnayet Topçuoğlu Hastanesi açıldığı günden bu<br />

yana 4 milyon 700 bin kişinin yararlandı. Erişkin ve<br />

yeni doğan yoğun bakım üniteleri, üçer adet ameliyathane<br />

ve doğumhanenin bulunduğu 128 yataklı<br />

hastane, kısa sürede performansıyla dikkati çekti.<br />

İki adet semt polikliniği ve Oya Bahadır Yüksel Psikiyatri<br />

kliniğiyle şifa dağıtan tam teşekküllü hastanede,<br />

görüntülemeden laboratuvar hizmetine kadar<br />

tüm işlemler aksamadan yürütülüyor. 33 poliklinik, 43<br />

doktor ve 365 yardımcı personelle Gazianteplilerin sağlık<br />

ihtiyacını karşılayan hastane, çevre illerden gelen hastalara da<br />

kapısını açıyor.<br />

Ayrıca İnayet Toğçuoğlu Hastanesi’ne bağlı Engelli ve bakıma<br />

muhtaç hastalara yönelik tedavi hizmeti sunan evde fizik<br />

tedavi birimi, 3 ayrı ekip kurularak; 3 fizyoterapist, 3 yardımcı<br />

personel ve 3 araç ile aylık ortalama 600 hastaya ulaştı. Öte<br />

yandan hastaneye bağlı Yavuzlar Semt Polikliniği ve Hasırcıoğlu<br />

Semt Polikliniği hizmet vermeye devam ediyor.<br />

BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ENGELSİZ<br />

YAŞAM MERKEZİ İLE ENGELLERİ KALDIRDI<br />

Türkiye’de ilk, Avrupa’da ise özelliği ve büyüklüğü bakımından<br />

ikinci olan, yaklaşık 30 bin metrekare alana kurulu<br />

Büyükşehir Belediyesi Engelsiz Yaşam Merkeziişitme,<br />

konuşma ve zihinsel engellilere yönelik özel eğitim bölümleri<br />

16


Büyükşehir Belediyesi Engelsiz Yaşam Merkezi ile engelleri kaldırdı<br />

Corona Virüs Salgını döneminde verdiği arayı yeni normalleşme dönemiyle sonlandıran merkez,<br />

pandemi sürecinde Türkiye’de bir ilki başlatarak ara verdiği eğitimlerine uzaktan devam etti. Konuşma,<br />

işitme, zihinsel, bedensel, görme engelli, özel öğrenme güçlüğü çeken ve yaygın gelişimsel bozukluk<br />

gibi 7 engelli gruba yönelik 14 bin 400 seans eğitimi vererek faaliyetlerini online yaptı.<br />

Kentle birlikte büyüyen sağlık<br />

sorununu çözmek için kolları<br />

sıvayan Başkan Fatma Şahin,<br />

Türkiye’de ilk kez belediye<br />

hastanesini kurdu. Türkiye’ye<br />

model olacak İnayet Topçuoğlu<br />

Hastanesi açıldığı günden bu<br />

yana 4 milyon 700 bin kişinin<br />

yararlandı. Erişkin ve yeni doğan<br />

yoğun bakım üniteleri, üçer adet<br />

ameliyathane ve doğumhanenin<br />

bulunduğu 128 yataklı hastane,<br />

kısa sürede performansıyla<br />

dikkati çekti.<br />

farkındalık oluşturdu. Merkezde,hastalıkların<br />

tedavisinde suyunda kullanıldığı terapi<br />

yöntemlerinin yanı sıra otizm ve demans<br />

hastaları için dizayn edilecek odalar, dikkat<br />

çekiyor. Bu kapsamda engelli vatandaşların<br />

toplumla bütünleşmelerini sağlayan<br />

Büyükşehir, “Engelsiz Kent Gaziantep”<br />

kimliğine yakışır hizmetlerine bir yenisini<br />

daha ekledi. Gaziantep Büyükşehir<br />

Belediye Başkanı Fatma Şahin “Engelin<br />

elde, ayakta, gözde ve kulakta değil yaşarmayan<br />

gözde nasırlaşmış kalpte” dedi,<br />

engellileri hayata bağladı.<br />

Çok kapsamlı ve kompleks bir tesis<br />

olma niteliğini taşıyan Engelsiz Yaşam<br />

Merkezi’nde 240 personel görevlendirildi.<br />

Merkezde işitme, konuşma, otistik engelliler<br />

bölümü, hafif, orta ve ağır zihinsel<br />

engelliler için özel eğitim bölümleri, kapalı<br />

yüzme havuzu, hidroterapi havuzu, duyu<br />

bütünleme terapisi, snoezelen terapisi,<br />

özgül öğrenme güçlüğü bölümleri, fizik tedavi<br />

birimi, meslek atölyeleri, sergi salonu,<br />

konferans salonu, nefes evi ve çok amaçlı<br />

kapalı spor salonu bulunuyor. Engelsiz<br />

Yaşam Merkezi’nde, engelli vatandaşlar<br />

için meslek edindirme kurslarıyla iş piyasasında<br />

istihdam edilmeleri sağlanarak,<br />

engellilerin özgüvenleri güçlendiriliyor,<br />

toplumla olan etkileşimleri artırılarak<br />

sosyal sorumluluk bilincinin gelişmesi ve<br />

yaygınlaşması amaçlanıyor.<br />

Corona Virüs Salgını döneminde verdiği<br />

arayı yeni normalleşme dönemiyle sonlandıran<br />

merkez, pandemi sürecinde Türkiye’de<br />

bir ilki başlatarak ara verdiği eğitimlerine<br />

uzaktan devam etti. Konuşma,<br />

işitme, zihinsel, bedensel, görme engelli,<br />

özel öğrenme güçlüğü çeken ve yaygın<br />

gelişimsel bozukluk gibi 7 engelli gruba<br />

yönelik 14 bin 400 seans eğitimi vererek<br />

faaliyetlerini online yaptı. Engelsiz Yaşam<br />

Merkezi, bina içerisinde yaptığı düzenlemeler<br />

ve yeniliklerle virüse karşı tedbirlerini<br />

sürdürdü. Bu kapsamda tüm kurum ve<br />

servis araçları hijyen kuralları çerçevesinde<br />

temizlenerek dezenfekte edilirken, her sınıfta<br />

tek öğretmen uygulaması ile sınıf içi<br />

sirkülasyona son verildi. Var olan temizlik<br />

aralıkları sıklaştırıldı. Klima filtreleri dahil<br />

bütün havalandırma sistemi sürekli kontrol<br />

altına alınırken, gruplarla yapılan eğitimlerde<br />

ise sosyal mesafe kurallarına uyularak<br />

yeniden düzenlendi ve sayı kısıtlaması<br />

getirildi. Hem veliler, hem eğitim görenler,<br />

hem de eğiticilerin sürekli ateş ölçümleri<br />

17 Kasım - Aralık 2020


Mobil Mamografi Tarama<br />

aracıyla 12 bin kadına kanser<br />

taraması yapıldı, 11 bin 600<br />

kişiye eğitim verildi.<br />

OYA BAHADIR<br />

YÜKSEL<br />

REHABİLİTASYON<br />

MERKEZİYLE<br />

HAYATA YENİ BİR<br />

ADIM<br />

Madde bağımlısı çocukları<br />

uyuşturucunun pençesinden<br />

uzaklaştırmak amacıyla kurulan<br />

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi<br />

Oya Bahadır Yüksel Rehabilitasyon<br />

Merkezi, Sosyal belediyecilik<br />

alanında Türkiye’ye model oldu,<br />

insan gücünü en iyi şekilde<br />

değerlendirmek amacıyla yoğun<br />

çalışmalarla göz doldurdu. Uyuşturucuyla<br />

mücadelede gösterdiği<br />

çabadan dolayı övgüyle söz edilen<br />

büyükşehir, şehirde yaşayan<br />

1 milyon genç nüfusu, hayata<br />

geçirdiği yatırımlarla sosyal aktivitelere<br />

yönlendirdi, gençleri kötü<br />

alışkanlıklardan uzak tutmayı<br />

amaçladı.<br />

Büyükşehir Belediyesi ile Türkiye<br />

Yeşilay Cemiyeti arasında “Bağımlılıklara<br />

Yönelik Koruma, Önleme<br />

ve Rehabilitasyon Alanında<br />

İşbirliği Protokolü” kapsamında<br />

saha çalışmalarına katılan Büyükşehir<br />

Belediye Başkanı Fatma Şahin<br />

ve uzmanlar, ailelere madde<br />

bağımlılığının zararlarını anlattı.<br />

Uyuşturucuyla mücadelede Gaziantep<br />

modeli geliştiren büyükşehir,<br />

12-18 yaş çocuklara hizmet<br />

verirken, 2019 yılı Temmuz ayı<br />

itibariyle 18 yaş üstü madde<br />

bağımlısı hastalara ayakta tedavi<br />

hizmeti de verilmeye başladı. 50<br />

hasta kapasiteli merkez, madde<br />

bağımlısı çocuklarımıza resim,<br />

müzik, takı, beden eğitimi, taş,<br />

koza, din kültürü, aşçılık, bahçıvan,<br />

marangoz, kaynak, otomotiv<br />

ve doğalgaz kursları veriyor. Öte<br />

yandan 18 yaş altı madde bağımlısı<br />

çocuklarımızın eğitimlerinin<br />

tamamlanması için merkezde<br />

Eylül ayı itibariyle “Hastane Sınıfı”<br />

açılarak eğitimlere devam etmeleri<br />

sağlanıyor. Merkezden bu güne<br />

kadar 18 bin 714 genç yararlandı.<br />

yapılarak kontrol sağlandı. Öte yandan spor<br />

salonlarında oluşan yoğun talebi karşılamak<br />

ve sosyal mesafenin sağlanabilmesi için<br />

kurum bünyesinde 3 ayrı sınıf daha düzenlenerek<br />

toplamda 5 salonda spor ve fitness<br />

salonu oluşturuldu.<br />

Engelsiz Yaşam Merkezi’nde her eğitim bloğunda<br />

“açık tenefüs alanı” sistemine geçilerek<br />

temiz havada çocukların teneffüslerini<br />

gerçekleştirmesi sağlandı. Nöbet sisteminde<br />

öğretmen sayısı arttırılarak kurum içerindeki<br />

serbest gezintilere son verildi.<br />

KETEM’LE ERKEN TEŞHİS<br />

HAYAT KURTARIYOR<br />

Büyükşehir Belediyesi, kadın sağlığı<br />

alanında bölgede ve Türkiye genelinde<br />

örnek olmasını sağlamak amacıyla yenilikçi<br />

teknolojik uygulamalardan faydalanılarak ihtiyaçların<br />

tespiti ve bunların giderilmesi için<br />

çalışmalarını hızlandırdı.<br />

Kansere karşı mücadelede en önemli<br />

noktalardan biri olan erken tanı için; şehirde<br />

yaşayan 15-69 yaş aralığında bulunan kadınların,<br />

tarama, teşhis ve gerekse de tedavi<br />

olanaklarını artırmaya yönelik merkezler<br />

kurmak ve mevcut kuruluşlarla işbirlikleri<br />

yapmak için büyükşehir bünyesinde Kanser<br />

Erken Teşhis ve Eğitim Merkezi (KETEM)<br />

kuruldu. İl merkezinde yer alan toplam 196<br />

mahalleden 24’ünde saha çalışması yapıldı.<br />

Bu kapsamda 44 bin 625 hanede 207 bin<br />

531 kişiye ulaşıldı ve sayı çalışmanın başlamış<br />

olduğu tarihteki TÜİK verilerinden daha<br />

ileri taşındı. 75 bin kanserli kadına erken<br />

teşhis konuldu. Şehrin sosyal risk haritasının<br />

çıkarılması adına yapılan tüm bu çalışmalar<br />

sonucunda elde edilen veriler, büyükşehirce<br />

benimsenen inovatif düşünme ve uygulama<br />

faaliyetleri doğrultusunda Coğrafi Bilgi<br />

Sistemleri’ne aktarılarak adres verisi, sözel<br />

veriden konumsal veriye dönüştürüldü;<br />

anket ve çalışma sonuçlarının Gaziantep İl<br />

Haritası üzerinde noktasal bazda görüntülenebilmesi<br />

sağlandı ve bu veriler ışığında<br />

tematik haritalar oluşturularak Coğrafi Bilgi<br />

Sistemleri üzerinden tek bakışta şehir geneli<br />

üzerinde kadın sağlığı ve üreme konusunda<br />

tespit edilen sorunların il genelinden<br />

mahalle bazına dağılım ve yoğunluklarının<br />

görüntülenebilmesi sağlandı.<br />

Büyükşehir’in Beyaz Masası’na (vatandaşların<br />

taleplerini ilettikleri danışma birimi)<br />

yapılan tüm genel başvuruların analizi<br />

neticesinde; kentte yapılan ücretsiz kanser<br />

tarama faaliyetlerinin mevcut talebi karşılayamaması<br />

ve kadınların mevcut merkezlere<br />

ulaşımı konusunda sıkıntı yaşadığı şeklinde<br />

18


Her kadının üreme sağlığı<br />

kapsamında gebelik, doğum,<br />

doğum sonu ve yeni doğan<br />

bakımı konusunda yeterli<br />

eğitim ve bilgi alma hakkı<br />

olduğunu değerlendiren<br />

Büyükşehir Belediyesi, Gebe<br />

Okulları Projesi ile gebelerin<br />

süreci doğru yönetmeleri için<br />

yol gösteriyor.<br />

başlıklar öne çıktı. Bu kapsamda, yetersiz<br />

sayıda bulunan Kanser Erken Teşhis ve<br />

Eğitim Merkezi (KETEM) sayısını artırmak,<br />

olmayan Mobil Mamografi Tarama<br />

Aracını temin etmek ve faaliyete geçirmek<br />

üzere ilgili kurumlarla işbirliğine gidildi.<br />

KETEM Merkezi ve Mobil Mamografi<br />

Tarama Aracı ile kenar mahallelerde ve<br />

kırsalda taramalar yapıldı, kanserle mücadelede<br />

eğitim verildi. Mobil Mamografi<br />

Tarama aracıyla 12 bin kadına kanser<br />

taraması yapıldı, 11 bin 600 kişiye eğitim<br />

verildi.<br />

GEBE OKULUYLA ANNE<br />

ADAYLARI BİLİNÇLİ BİR<br />

HAMİLELİK GEÇİRİYOR<br />

Her kadının üreme sağlığı kapsamında<br />

gebelik, doğum, doğum sonu ve yeni<br />

doğan bakımı konusunda yeterli eğitim ve<br />

bilgi alma hakkı olduğunu değerlendiren<br />

Büyükşehir Belediyesi, Gebe Okulları<br />

Projesi ile gebelerin süreci doğru yönetmeleri<br />

için yol gösteriyor. 6 bin 500 anne<br />

adayının yararlandığı projede, gebe bilgilendirme<br />

sınıfı programıyla; tüm gebelerin,<br />

doğum öncesi, doğum ve doğum sonrası<br />

dönemine ilişkin bilgi sahibi olmasını ve<br />

bilinçli doğum yapmasını sağlamayı, anne<br />

adaylarına normal doğum eylemi, ağrı<br />

yönetimi ve yeni rollerini benimsemeleri<br />

konusunda bilgi ve beceri kazandırmayı<br />

amaçlanıyor. Gebe bilgilendirme sınıfında;<br />

gebe ve sağlık personelinin iletişimi, gebelikte<br />

annede meydana gelen fizyolojik<br />

ve psikolojik değişiklikler, gebelikte günlük<br />

yaşam, gebelikte sık karşılaşılan sorunlar<br />

ve çözüm önerileri, doğum sonu dönem<br />

ve özellikleri gibi konular ele alınıyor.<br />

BÜYÜKŞEHİR, TÜP BEBEK MERKEZİ’YLE<br />

ÇOCUK HASRETİNİ DİNDİRİYOR<br />

Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin tarafından hayata geçirilen<br />

Tüp Bebek Projesi, çocuk sahibi olamayan vatandaşların hasretini gideriyor.<br />

Büyükşehir Belediyesi, Özel Nova Fertil Tüp Bebek Merkezi ve Özel Sani<br />

Konukoğlu Hastanesi ile yapılan işbirliği protokolü kapsamında bu güne kadar<br />

4.254 müracaat alındı. Şartları uyan vatandaşların yapılan tedaviler sonucunda 170<br />

doğum gerçekleşti.<br />

Öte yandan Büyükşehir Belediyesi, genetik hastalıkların doğum öncesi ve doğum<br />

sonrası tanıları için “Tıbbi Genetik Laboratuvarı” açtı. Bu güne kadar 32 bin 500<br />

vatandaşın hizmet aldığı laboratuvar, genetik alanda hizmet veriyor.<br />

hareket ederek şehirdeki engelli vatandaşların<br />

gündelik hayattaki problemlerini<br />

çözüme kavuşturmayı amaçlayan Büyükşehir<br />

Belediyesince akülü ve tekerlekli sandalyelerin<br />

tamiratının ve bakımınınücretsiz<br />

yapılması için kurulan atölyeyle bugüne<br />

kadar 695 aracın bakım ve onarımı yapılarak<br />

yeniden kullanıma kazandırıldı.Akülü<br />

veya tekerlekli sandalyelerin işleyişinde<br />

meydana gelen aksaklık ve bozukluklara<br />

dönük tamirat talebi oluşturmak için<br />

Büyükşehir Belediyesi’nebaşvuran engellilerin<br />

evlerinden alınan araçlar, atölyeye<br />

getirilerek burada tamir ediliyor. Ayrıca<br />

hurda aşamasına gelen araçların da geri<br />

dönüşümü sağlanıyor.<br />

Öte yandan Büyükşehir Belediyesi Sağlık<br />

Hizmetleri ve Engelliler Dairesi Başkanlığınca<br />

son 4 senede il genelinde yer<br />

alan engellileri desteklemek, ihtiyaçlarına<br />

dönük hizmet vermek, onların toplumsal<br />

yaşama katılımlarını kolaylaştırmak ve ailelerine<br />

yardımcı olmak amacıyla 11 bin 123<br />

adet medikal malzeme dağıtımı yapıldı.<br />

BÜYÜKŞEHİR, KURDUĞU<br />

ATÖLYE İLE ENGELLİ<br />

BİREYLERİN ELİ VE AYAĞI<br />

OLUYOR<br />

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından<br />

kurulan akülü ve tekerlekli sandalye<br />

tamir bakım atölyesiyle kentteki engelli bireylerin<br />

zaruri ihtiyacı olan araçların teknik<br />

sorunları giderilerek bakımları yapılıyor.<br />

“Engelsiz Kent Gaziantep” mottosundan<br />

19 Kasım - Aralık 2020


COVİD- 19<br />

VE KALP SAĞLIĞI<br />

Pandemi döneminde kronik rahatsızlıkları olanlar<br />

için risk artmaktadır. Kalp hastaları Covid-19<br />

açısından en riskli grup durumunda olup, daha çok<br />

dikkat etmesi gerekiyor.<br />

S<br />

Prof. Dr. Hakkı Kazaz<br />

SANKO Üniversitesi Hastanesi<br />

Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı<br />

S<br />

ANKO Üniversitesi Hastanesi<br />

Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı<br />

Prof. Dr. Hakkı Kazaz,<br />

Covid-19’un tüm dünyada salgına<br />

(pandemi) dönüşen bir virüs hastalığı<br />

olduğunu söyledi.<br />

Bu virüsün insan vücudunda iki önemli<br />

etkiye yol açtığını belirten Prof. Dr. Kazaz,<br />

“Bunlardan birincisi ve hastalığın en temel<br />

etki mekanizması enflematuvar yanıt<br />

yani vücudun tüm savunma sisteminin<br />

işleyişini, savunma hücrelerin aktivasyon<br />

düzenini bozarak hücrelerde yaygın hasara<br />

sebep olmak” dedi.<br />

“İkincisi ise tromboz yani damarların içerisinde<br />

yaygın pıhtılaşma. Bu iki etki mekanizmasının<br />

birbirlerinin vücutta oluşturdukları<br />

hasarı arttırıcı etkisi saptanmıştır”<br />

diyen Prof. Dr. Kazaz, “Oluşan bozulmuş<br />

yoğun inflematuvar kalp damarlarında<br />

tromboz oluşmasına, var olan aterosklerotik<br />

(damar sertliği) plakların parçalanması<br />

ya da hızlı bir şekilde ilerlemesine yol<br />

açarak Covid-19’a bağlı ölüm oranlarını<br />

önemli oranda arttırmaktadır. Ayrıca<br />

ayak toplardamarlarında da pıhtılaşma ve<br />

beraberinde enfeksiyon riskini en az 10 kat<br />

arttırmaktadır” uyarısını yaptı.<br />

Prof. Dr. Kazaz, Covid-19’un<br />

damarlarda yaptığı etkileri şöyle<br />

sıraladı:<br />

“ 1. Damar içi yaygın pıhtılaşma,<br />

2. Damar yapısının bozulması ile hücresel<br />

seviyede yaygın kanama ve pıhtılaşma,<br />

3. Özellikle kalp damarları koroner damarlarında<br />

var olan ateroskleroz (damar<br />

sertliği) plaklarının üzerinde ani yeni pıhtı<br />

oluşması, plakların kırılması ile ani yeni<br />

plak oluşumu ve tam tıkanmaya yol<br />

açması,<br />

4. Var olan plakların hızlı ilerlemesini<br />

başlatmak,<br />

5. Yine bozulmuş ve kontrolü kaybedilmiş<br />

inflematuvar cevabın etkisi ile kalp<br />

damarları = koroner damarlarda yaygın<br />

vazospazm (damarın kasılıp büzüşmesi<br />

dolaşım problemleri kap krizi aritmiler ya<br />

da ani ölüm),<br />

6. Pulmoner (akciğer atardamarı) embolisi.”<br />

20


Bu virüsün insan vücudunda iki önemli etkiye yol açtığını belirten<br />

Prof. Dr. Kazaz, “Bunlardan birincisi ve hastalığın en temel etki<br />

mekanizması enflematuvar yanıt yani vücudun tüm savunma<br />

sisteminin işleyişini, savunma hücrelerin aktivasyon düzenini<br />

bozarak hücrelerde yaygın hasara sebep olmak” dedi.<br />

Prof. Dr. Kazaz, Covid-19’a bağlı olarak damarlarda<br />

oluşan bu değişiklikleri ise “Kalp<br />

krizi ve ani ölüm, ciddi ritim problemleri<br />

ve ani ölüm, özellikle cilt altı yüzeyel<br />

toplar damarlar başta olmak üzere tüm<br />

toplar damarlarda ve ince doku ve hücre<br />

seviyesindeki atardamarlarda yaygın pıhtılaşma<br />

= trombozlar ve enfeksiyon” olarak<br />

özetledi.<br />

Bu nedenlerle Covid-19 döneminde kalp<br />

ve damar hastalıkları açısından riskin<br />

arttığını kaydeden Prof. Dr. Kazaz, şunları<br />

kaydetti:<br />

“Covid-19 ile savaşın ana taşları ‘sosyal<br />

mesafe’, ‘maske’, ‘hayat eve sığar evde<br />

kal’ başlıkları altında yer alıyor. Evde kal<br />

uygulamasının dışında kalan önemli<br />

unsurlardan birisi olası kalp hastalığı<br />

semptomlarını gösterenlerdir ki, bu kişilerin<br />

hızlıca hastaneye başvurması hayat<br />

kurtarıcıdır. Özellikle aritmi, göğüste ağrı,<br />

baskı hissi, kola sırta boyna vuran ağrı<br />

yanma sıkışma uyuşma hissi, ani halsizlik<br />

soğuk soğuk terleme, bacaklarda ağrı,<br />

yanma, şişlik, sertlik, soğukluk gibi şikâyetleri<br />

olanların mutlaka vakit kaybetmeden<br />

korkmadan hastaneye başvurmaları hayat<br />

kurtarıcı olacaktır.”<br />

Prof. Dr. Kazaz, bu süreçte sıkça<br />

sorulan soruları aşağıdaki gibi<br />

yanıtladı:<br />

Soru 1: Bilinen bir kalp hastalığı<br />

olanların, olmayanlara göre Covid-19’a<br />

yakalanma riskinde bir artış var mıdır?<br />

Covid-19’a yakalanma riski açısından<br />

önemli bir fark yoktur. Ancak yakalanan<br />

kişilerin enfeksiyon belirtilerini gösterme<br />

ve enfeksiyonu daha şiddetli yaşama riski<br />

mevcuttur. Ayrıca Covid-19 belirtilerinin<br />

şiddeti ile kalp hastalıklarının şiddeti<br />

arasında kesin bir ilişki yoktur. Ancak virüs<br />

yükü, inflamatuvar fırtınanın şiddeti ve kişinin<br />

immün direnci temel belirleyicilerdir.<br />

Soru 2: Covid-19 enfeksiyonu aritmi ya<br />

da kalp krizi riskini arttırır mı?<br />

İnflamatuvar fırtınaya bağlı olarak atriyal<br />

fibrilasyon, supraventriküler taşikardi,<br />

paroksismal atriyal taşikardi, ventriküler<br />

taşikardi gibi ritim problemlerini tetikleyip<br />

arttırabilmektedir. “Burgada sendromu”<br />

gibi özel ritim problemi bulunan hastalarda<br />

özellikle 38,5 derece üzerine çıkan ateş<br />

ani ölüm riski yaratan ölümcül aritmilere<br />

yol açabilmektedir.<br />

Aynı zamanda damar sertliği plaklarında<br />

ani lipit birikimi, plakların rüptüre (ani<br />

parçalanması) olması, damar sertliği<br />

plaklarının üzerinde ani pıhtı oluşması<br />

ve oturması, kalp damarları koroner<br />

arterlerde ani vazospazm (damarın kasılıp<br />

yüzde 90’a kadar daralması) ile kalp krizi<br />

riskini artırmaktadır. Bu nedenle bu kötü<br />

durumlardan korunmanın en önemli yolu<br />

Covid-19 ile infekte olmamak koruma<br />

tedbirlerine uyma ve zaman kaybetmeden<br />

kardiyoloji başvurma olası riskleri çok<br />

azaltacaktır.<br />

Soru 3: Diyabet hastalığı ve<br />

hipertansiyon Covid-19 virüsüne<br />

yakalanma riskini arttırır mı?<br />

Her iki hastalıkta virüs için ciddi risk<br />

unsurları arasında sayılmaktadır. Ancak<br />

hastalıkların her ikisi de tek başlarına<br />

kendileri virüs ile direkt ilişkili değildir.<br />

Diyabet hastaları genellikle belirli bir<br />

yaşın üstündedirler (60 yaş üstü gibi),<br />

aynı zamanda diyabete bağlı olarak kalp<br />

damar hastalıkları, böbrek problemleri,<br />

şah damarı tıkanıklıkları gibi ciddi yandaş<br />

hastalıkların bulunması nedeni ile vücudun<br />

savunma sisteminin zayıflamış olması<br />

Covid-19’a yakalanma ve riskli geçirme<br />

ihtimalini arttırmaktadır.<br />

Hipertansiyon ise özellikle tedavide<br />

kullanılan virüsünde, hücrelerde etki<br />

etmesi için bağlandığı ‘converting enzim<br />

reseptörlerini’ etkileyen ilaçların kullanıl-<br />

Covid-19 ile savaşın ana taşları ‘sosyal mesafe’, ‘maske’,<br />

‘hayat eve sığar evde kal’ başlıkları altında yer alıyor. Evde kal<br />

uygulamasının dışında kalan önemli unsurlardan birisi olası<br />

kalp hastalığı semptomlarını gösterenlerdir ki, bu kişilerin<br />

hızlıca hastaneye başvurması hayat kurtarıcıdır. Özellikle<br />

aritmi, göğüste ağrı, baskı hissi, kola sırta boyna vuran ağrı<br />

yanma sıkışma uyuşma hissi, ani halsizlik soğuk soğuk<br />

terleme, bacaklarda ağrı, yanma, şişlik, sertlik, soğukluk gibi<br />

şikâyetleri olanların mutlaka vakit kaybetmeden korkmadan<br />

hastaneye başvurmaları hayat kurtarıcı olacaktır.<br />

21 Kasım - Aralık 2020


KALP HASTALIKLARI<br />

COVID-19’A<br />

YAKALANMA RISKINI<br />

ARTTIRMAZ. BU<br />

NEDENLE GEREKLI<br />

KONTROLLERIN<br />

YAPILMAK ÜZERE<br />

ÇEKINMEDEN<br />

HIZLICA HASTANEYE<br />

BAŞVURMAK HAYAT<br />

KURTARICIDIR.<br />

ması, reseptörlerin sayısını ve duyarlılığını<br />

arttırması nedeni ile virüse yakalanma ve<br />

hastalığı şiddetli geçirme riskini arttırdığı<br />

bilinmektedir.<br />

Soru 4: Covid-19 enfeksiyonu riski veya<br />

enfeksiyonu geçirenlerde kalp ilaçlarını<br />

kesmeli mi ya da değiştirmeli mi?<br />

Kalp hastalarında kullanılan ritim ilaçları,<br />

yetmezlik için kullanılan digoxin, beta-blokerler<br />

gibi ilaçları, kolesterol ilaçlarının,<br />

aspirin gibi kan sulandıran ilaçların<br />

kesilmesine ya da değiştirilmesine gerek<br />

yok. Ancak en çok korkulan ve sorulan<br />

sorulardan birisi “converting enzim ve reseptörlerini”<br />

etkiyen ilaçlar bir yıldan uzun<br />

süredir kullanılıyorsa, reseptör üzerindeki<br />

etkilerinin en az 3-6 ay arasında olduğundan<br />

değişikliğe gidilmesi herhangi bir risk<br />

azalmasına yol açmamaktadır. Ancak bir<br />

yıldan kısa süredir kullanılıyorsa doktorunuz<br />

ile iletişime geçerek değerlendirme<br />

yapılabilir ki, bunun gerekli olduğunu gösteren<br />

bilimsel bir veri bulunmamaktadır.<br />

Soru 5: Kalp zarı hastalıkları =<br />

perikarditler açısından Covid-19<br />

enfeksiyonu ile ilişki var mıdır?<br />

Covid-19 enfeksiyonu ile perikard kalp zarı<br />

hastalıkları arasında bir ilişki saptanmamıştır.<br />

Kalp kası ve kalp damarları ile direkt<br />

etkisi olan virüs kalp zarı hastalıklarına<br />

bariz etkisi saptanmamıştır.<br />

Soru 6: Altta yatan kalp hastalığı olan<br />

bireylerin Covid-19 enfeksiyonunda<br />

hayatı kaybetme riskinde artış yaratır<br />

mı?<br />

Buradaki karşılaştırma hiç kalp hastalığı olmayan,<br />

tedavisi yapılmış ve kontrol altına<br />

alınmış kalp hastalığı olan bireyler ve tanısı<br />

konulmuş ama gerekli tedavi yapılmadan<br />

korku nedeni ile tedaviyi yaptırmayan<br />

bireylerin arasında olacak. İlk iki gurup<br />

arasında risk artışı yüzde 1-3 iken, üçüncü<br />

gurupta yani, koroner arterde tıkanıklık,<br />

müdahale gerektiren kapak hastalığı gibi<br />

aktif hastalığı olanlar tedavilerini yaptırmazlarsa,<br />

risk artışı ilk iki guruba göre<br />

20-30 daha fazla olmaktadır.<br />

Bir başka deyişle koroner arter tıkanıklığı<br />

nedeni ile bypass gereken hastaya bypass<br />

yapılmadan Covid-19 enfeksiyonuna<br />

yakalanması durumunda aynı hastanın<br />

koroner arter bypass cerrahisi yapıldıktan<br />

sonra enfeksiyona yakalanmasına göre<br />

risk 20 - 30 kat daha fazladır. Bu nedenle<br />

de kalp hastalığı tanısı konulup da girişimsel<br />

tedavi gereken hastalarda vakit kaybetmeden<br />

bir an evvel tedavinin yapılması<br />

ciddi anlamda hayat riskini azaltır.<br />

Soru 7: Bu yıl yaptırdığım pnömokok<br />

ve grip aşısı beni Covid-19’dan korur<br />

mu?<br />

Kesinlikle korumaz. Bu aşıların gerekli risk<br />

guruplarında yapılma nedeni hayatı tehdit<br />

eden yandaş enfeksiyon riskini azaltarak<br />

vücut direncini yüksek tutmaktır. Bu nedenle,<br />

‘ben aşılarımı oldum koruma tedbirlerini<br />

esnetebilirim’ diye düşünülmemelidir<br />

ki, bu ölümcül bir hata olabilir.<br />

Soru 8: Covid-19 enfeksiyonu geçirip<br />

tedavisi tamamlanıp negatifleşen<br />

bağışıklandığı düşünülen kişilerde kalp<br />

damar hastalıkları açısından risk bitmiş<br />

midir?<br />

Özellikle toplar damar tıkanıklıkları ve<br />

enfeksiyonları açısından olası riskli dönem<br />

enfeksiyon sonrasında 3-4 ay daha devam<br />

etmektedir. Bu nedenle varis, daha önce<br />

geçirilmiş tromboflebit ya da tıkanıklık<br />

öyküsü olan hastalarda koruma tedavileri<br />

dahi gerekebilir. Ayrıca hücresel seviyede<br />

virüs etkilerinin kesin olarak ne kadar<br />

sürede düzeldiği bilinmemektedir. Kalp ve<br />

damar hastalıkları anlamında saydığımız<br />

olası şikayetleri olanların hızlıca hastaneye<br />

başvurması önemlidir.<br />

Soru 9: Sigara içicisi olan bireyin<br />

sigarayı bırakması Covid-19<br />

enfeksiyonu sırasında ölümcül akciğer<br />

ve kalp hasarı riskini azaltır mı?<br />

Net olan bilgi Covid-19 enfeksiyonunda<br />

aktif sigara içicilerinde virüse bağlı kalp<br />

ve akciğer sorunları ile ölüm riski en az 10<br />

kat daha fazladır. Teorik olarak sigarayı<br />

bırakınca hücresel olarak tam düzelme en<br />

az 2-3 yıl içinde olmaktadır.<br />

Ancak aktif sigara içiciliği risk olduğu için<br />

enfeksiyon olmadan bırakanlarda Covid-19<br />

enfeksiyonu oluştuğunda riskin 1.5-2 kat<br />

azaldığını gösteren yayınlar mevcuttur.<br />

Bunun nedeni ise damar spazmının daha<br />

az olduğu, ayrıca inflematuvar fırtınanın<br />

hücreler etkilerine olumsuz etkilerindeki<br />

arttırıcı etkisinin ortadan kalkması ile olduğu<br />

düşünülmektedir.<br />

Kalp hastalıklarının bir kader olmadığına<br />

vurgu yapan Prof. Dr. Kazaz, “Kalp<br />

hastalıkları ile ilgili semptomları olanları<br />

hiç beklemeden tanısı konulup tedavi<br />

edilerek engellenebilir. Kalp hastalıkları<br />

Covid-19’a yakalanma riskini arttırmaz.<br />

Bu nedenle gerekli kontrollerin yapılmak<br />

üzere çekinmeden hızlıca hastaneye başvurmak<br />

hayat kurtarıcıdır” diyerek sözlerini<br />

tamamladı.<br />

<strong>22</strong>


Kalp sağlığında fiziksel<br />

aktivite ve egzersiz:<br />

Fizyoterapistin Rolü<br />

Kalp hastalıklarından korunmada fiziksel aktivite ve egzersizlerin<br />

önemli bir rolü bulunmaktadır. Düzenli fiziksel aktivitenin sağlığın<br />

korunmasındaki bu rolü bilimsel çalışmalarla ortaya konmuştur.<br />

S<br />

ANKO Üniversitesi<br />

Sağlık Bilimleri Fakültesi<br />

Fizyoterapi ve<br />

Rehabilitasyon Bölüm<br />

Başkanı Prof. Dr. Nevin Ergun,<br />

farklı toplumlarda tüketim alışkanlıklarının<br />

değiştirilmesi, risk<br />

faktörlerinin düzenlenmesi ve<br />

sağlıklı yaşam biçimlerinin benimsenmesi<br />

için birçok strateji<br />

ve proje geliştirildiğini söyledi.<br />

Aktivite ve egzersiz yokluğu<br />

ile karakterize olan hareketsiz<br />

(sedanter) yaşam tarzının kalp<br />

damar hastalıkları gelişiminde<br />

en önemli risk faktörü olduğunu<br />

belirten Prof. Dr. Ergun, “Fiziksel<br />

aktivitenin olmadığı bir yaşam<br />

tarzı bulunanlarda hipertansiyon,<br />

kolesterol yüksekliği,<br />

koroner kalp hastalığı görülme<br />

riski artmaktadır. Fiziksel aktivite<br />

olmamasına bağlı kardiyovasküler<br />

hastalıklardan ölüm oranı<br />

yaklaşık yüzde 35’tir” dedi.<br />

Düzenli fiziksel aktivitenin sağlığın<br />

korunmasındaki rolünün<br />

bilimsel çalışmalarla ortaya konduğunu<br />

anlatan Prof. Dr. Ergun,<br />

şu bilgiyi verdi:<br />

“Sağlık Bakanlığı’nca 2002-<br />

2004 yılları arasında yürütülen<br />

‘Türkiye Hastalık Yükü Çalışması’nda<br />

fiziksel hareketin<br />

yeterli olması durumunda kalp<br />

damarlarında tıkanıklığa bağlı<br />

31 bin 519, inmeye bağlı 10 bin<br />

269 ölümün önlenebileceği bildirilmiştir.<br />

‘Ulusal Hastalık Yükü<br />

ve Maliyet Etkinlik Projesinde’<br />

egzersiz ile sağlanan koruma<br />

oranları iskemik kalp hastalığında<br />

yüzde 35, inmede yüzde<br />

26, diyabette yüzde 19, meme<br />

kanserinde yüzde 21, bağırsak<br />

kanserinde yüzde <strong>22</strong> olarak<br />

bildirilmiştir. Fiziksel aktivite<br />

vücudu kalp hastalıkları, hipertansiyon,<br />

diyabet ve obeziteye<br />

karşı korumaktadır.”<br />

Prof. Dr. Ergun, sağlığın korunması<br />

ve kronik hastalıklara karşı<br />

önleyici fiziksel aktivite için Dünya<br />

Sağlık Örgütü ve American<br />

College of Sports Medicine tarafından<br />

önerilen egzersiz reçetesinin<br />

değişik yaş grupları için ayrı<br />

ayrı belirlendiğini kaydetti.<br />

ÇOCUK VE GENÇLER:<br />

5-17 yaş grubu çocuk ve<br />

gençlerin günde toplam en az<br />

60 dakika orta ve şiddetli düzeyde<br />

fiziksel aktivite yapması<br />

gerektiğine dikkat çeken Prof.<br />

Dr. Ergun, “Fiziksel aktivitenin<br />

miktarı 60 dakikadan fazla olursa<br />

sağlığa ilave olarak katkıda<br />

sağlayacaktır. Günlük fiziksel<br />

aktivitenin önemli kısmı aerobik<br />

ve şiddetli yoğunlukta olmalıdır.<br />

Bunun yanında haftada en az<br />

3 kez kas ve kemiklere yönelik<br />

kuvvetlendirme de yapılmalıdır”<br />

diye konuştu.<br />

Prof. Dr. Nevin Ergun<br />

SANKO Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi<br />

Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölüm Başkanı<br />

23 Kasım - Aralık 2020


Aerobik aktivite en az 10 dakika sürmelidir. İlave fayda<br />

için erişkinler orta şiddetteki aktiviteyi 300 dakikaya<br />

veya şiddetli aktiviteyi 150 dakikaya ulaştırmalı<br />

veya kombinasyonu eşit oranda yapmalıdır. Büyük<br />

kas gruplarını içeren kas kuvvetlendirme egzersizleri<br />

haftada 2 gün veya daha fazla yapılmalıdır.<br />

ERIŞKINLER:<br />

18–64 yaşları arasında<br />

en az 150 dakikalık orta<br />

şiddette aerobik fiziksel, en<br />

az 75 dakika şiddetli aerobik<br />

aktivite veya ikisinin birlikte<br />

hafta boyunca gerçekleştirilmesi<br />

gerektiğinin altını çizen<br />

Prof. Dr. Ergun, “Aerobik<br />

aktivite en az 10 dakika<br />

sürmelidir. İlave fayda<br />

için erişkinler orta<br />

şiddetteki aktiviteyi<br />

300 dakikaya veya<br />

şiddetli aktiviteyi 150<br />

dakikaya ulaştırmalı<br />

veya kombinasyonu eşit<br />

oranda yapmalıdır. Büyük<br />

kas gruplarını içeren kas kuvvetlendirme<br />

egzersizleri haftada<br />

2 gün veya daha fazla yapılmalıdır”<br />

ifadelerini kullandı.<br />

İLERI YAŞ VE YAŞLILAR:<br />

65 yaş ve üstünün en az 150 dakikalık<br />

orta şiddette aerobik fiziksel aktivite<br />

veya en az 75 dakika şiddetli aerobik<br />

aktivite veya eşit kombine edilmiş aktiviteyi<br />

tüm hafta boyunca gerçekleştirmesi<br />

gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Ergun,<br />

şu önerilerde bulundu:<br />

“Aerobik aktivite en az 10 dakika sürmelidir.<br />

İlave fayda için 65 yaş ve üstü orta<br />

şiddetteki aktiviteyi 300 dakikaya veya<br />

şiddetli aktiviteyi 150 dakikaya ulaştırmalı<br />

veya her iki aktivite birlikte eşit oranda<br />

gerçekleştirilmelidir. Büyük kas gruplarını<br />

içeren kas kuvvetlendirme egzersizleri<br />

haftada 2 gün veya daha fazla yapılmalıdır.<br />

Bu yaş grubu dengelerini geliştirici ve<br />

düşmeleri önleyici egzersizleri haftada 3<br />

veya daha fazla gün yapmalıdır. Sağlık<br />

şartları nedeniyle bu önerileri yerine getiremeyenler<br />

için en azından yapabildikleri<br />

ve durumlarının elverdiği oranda aktif<br />

olmaları önerilmelidir.”<br />

Kalp sağlığında düzenli fiziksel<br />

aktivite ve/veya egzersizin faydaları:<br />

A. Kardiyovasküler ve Solunum<br />

Fonksiyonların Geliştirilmesinde:<br />

a) Üç aylık egzersiz eğitimi ile koroner<br />

arter hastalığında yaklaşık yüzde 10-60,<br />

fonksiyonel kapasitede yüzde 20 oranında<br />

artış,<br />

b) Kalp hızı ve kan basıncında azalma,<br />

c) İskelet kası kan dolaşımında artış.<br />

B. Koroner Arter Hastalığı Risk<br />

Faktörlerinin Azaltılmasında:<br />

a) İstirahat sistolik / diastolik basınçlarda<br />

azalma,<br />

b) Serum yağında azalma, iyi kolesterol<br />

düzeyinde artış,<br />

c) Vücut ve karın bölgesi yağında<br />

azalma,<br />

d) Glikoz toleransında artış, insülin ihtiyacının<br />

azalması.<br />

C. Mortalite ve Morbiditede Azalma:<br />

a) Primer korumada (Akut kardiyak<br />

olayların önlenmesinde),<br />

b) İkincil koruma (kardiyak olaylardan<br />

sonra tekrar görülmenin önlenmesinde).<br />

Prof. Dr. Ergun, “Meta analizler temel<br />

alınarak elde edilen verilere göre kalp<br />

krizi sonrası kardiyak rehabilitasyon<br />

egzersiz eğitimi ve çok değişkenli risk<br />

faktörlerinin azaltılması eğitimini alanlarda<br />

kalp damar kökenli ve tüm nedenlere<br />

bağlı ölümleri azalttığı gösterilmiştir”<br />

ifadelerine yer verdi.<br />

D. Diğer Faydaları:<br />

a) Kendini iyi hissetme, iyi olma halinin<br />

artırılması,<br />

b) Kaygı ve depresyonun azaltılması,<br />

c) Spor ve iş aktivitelerindeki performansın<br />

kazandırılması ve arttırılması.<br />

24


Sağlık Bakanlığı’nca 2002-<br />

2004 yılları arasında yürütülen<br />

‘Türkiye Hastalık Yükü<br />

Çalışması’nda fiziksel hareketin<br />

yeterli olması durumunda kalp<br />

damarlarında tıkanıklığa bağlı<br />

31 bin 519, inmeye bağlı 10 bin<br />

269 ölümün önlenebileceği<br />

bildirilmiştir. ‘Ulusal Hastalık<br />

Yükü ve Maliyet Etkinlik<br />

Projesinde’ egzersiz ile sağlanan<br />

koruma oranları iskemik kalp<br />

hastalığında yüzde 35, inmede<br />

yüzde 26, diyabette yüzde 19,<br />

meme kanserinde yüzde 21,<br />

bağırsak kanserinde yüzde <strong>22</strong><br />

olarak bildirilmiştir. Fiziksel<br />

aktivite vücudu kalp hastalıkları,<br />

hipertansiyon, diyabet ve<br />

obeziteye karşı korumaktadır.<br />

Bu programın faydalarının değişik<br />

kategorideki kardiyak sorunlarında da gösterildiğini<br />

bildiren Prof. Dr. Ergun, sadece<br />

kalp krizi sonrasında değil, kalp yetmezliği,<br />

koroner by-pass cerrahisi, anjiyoplasti ve<br />

kalp naklinden sonra da hastalara uygun<br />

kardiyak rehabilitasyon programlarının<br />

tercih edildiğini söyledi.<br />

Koroner arter hastalığı<br />

olanlarda egzersiz nasıl olumlu<br />

etki göstermektedir?<br />

Prof. Dr. Ergun, egzersizin kalp sağlığına<br />

olumlu etkilerini şöyle sıraladı:<br />

“ -Damar içinde pıhtı oluşumunu azaltır.<br />

-Vücuttaki yağ metabolizmasında<br />

istenilen değişikliği iyi kolesterol yapımını<br />

artırarak sağlar.<br />

-Atar damarlardaki yapıyı koruyarak kan<br />

basıncını düzenler.<br />

-Damar içinde pıhtı gelişimin azaltarak<br />

kardiyovasküler olayın tekrarını azaltır.<br />

-Kalp kasındaki kanlanmayı artırır.<br />

-Kaygı ve depresyonu azaltarak tedavi<br />

başarısını etkiler.”<br />

Egzersizin faydalı etkilerinin bilinmesine<br />

karşın hastaların egzersiz yapma oranının<br />

istenilen düzeyde olmadığına dikkat çeken<br />

Prof. Dr. Ergun, sözlerini şöyle sürdürdü:<br />

“Yapılan çalışmalarda kardiyak rehabilitasyon<br />

programında ilk 3-6 ayda egzersiz<br />

devam oranları yüzde 30-60 olarak tespit<br />

edilmiştir. Kadınlar, erkeklere göre daha<br />

düşük oranda yüzde 10-25 egzersizlere<br />

katılmaktadırlar. Motivasyon eksikliği ve<br />

depresyon gibi psikolojik etkenler egzersize<br />

katılımı etkilemektedir. Aileden ve<br />

arkadaşlardan sağlanacak sosyal desteğin,<br />

egzersize katılımı belirleyen ve egzersiz<br />

yapan kişi olmayı sağlayan en önemli<br />

etken olduğu gösterilmiştir.”<br />

Prof. Dr. Ergun, biyofiziksel farklılıklar<br />

(örneğin vücut yağı), kalp yetmezliğinin<br />

varlığı, göğüs ağrısı, kas veya eklem ağrısı<br />

ile hipertansiyon, diyabet, artrit gibi eşlik<br />

eden diğer hastalıkların egzersiz eğitimine<br />

devam etmeme ve katılmamayı etkileyen<br />

faktörler olduğunun altını çizdi.<br />

Egzersiz yapılırken nelere<br />

dikkat edilmelidir?<br />

Egzersiz eğitiminin çok yaygın önerildiğini<br />

hatırlatan Prof. Dr. Ergun, “Bununla birlikte<br />

özellikle uzun süre hareketsiz hayat benimsemiş<br />

kişilere kalp krizi ve ani ölüme<br />

neden olabileceğinden yoğun aktivite<br />

verilmemelidir. Bunun nedeni aterosklerotik<br />

plakların yaralanmasına bağlı kopmalar<br />

ile koagülasyonun lokal aktivasyonudur.<br />

Kardiyak ritim problemleri de bu kişilerde<br />

ortaya çıkabilir” uyarısını yaptı.<br />

EGZERSIZ EĞITIMI<br />

BILIM VE SANATI<br />

Risk faktörlerinin çözümlenmesinde yeni<br />

yaklaşımı hastanın kişisel ve mesleki<br />

ihtiyaçlarına, EKG takibi ve klinik gözlem<br />

seviyesine göre düzenlenen egzersiz programı<br />

oluşturmak olarak tanımlayan Prof.<br />

Dr. Ergun, sözlerini şöyle tamamladı:<br />

“Geleneksel olarak egzersiz reçetesi<br />

bilimsel prensiplere göre uygulanmakta<br />

ve işin sanat yönü çoğu zaman ihmal<br />

edilmektedir. Bu bilimsel ve sanatsal yaklaşım<br />

reçeteye yansıtabilirse hedef kişi ile<br />

çok uzun süre birliktelik sürdürebilir. Zira<br />

egzersize başlayan grupların yüzde 50’si<br />

ilk 6 ay içinde egzersizi bırakmaktadır.<br />

Bu anlamda egzersizi programlayan fizyoterapistin<br />

yaratıcılık ve esnekliğine ihtiyaç<br />

vardır. Egzersizi veren fizyoterapistin<br />

liderlik, eğiticilik motivasyon özelliklerini<br />

taşıyarak egzersiz ve fiziksel aktivitenin kişinin<br />

yaşam biçimini olmasını sağlamalıdır.<br />

Bahsedilen özellikler reçeteyi vereceğiniz<br />

kişinin hedefleri, davranışları, egzersiz<br />

cevaplarına göre değişiklik yapılabilmesini<br />

sağlar.<br />

Sonuç olarak uzun, mutlu ve sağlıklı bir<br />

hayat beklentisindeki çağımız insanı koruyucu<br />

yaklaşımın önemini dikkate almalıdır.<br />

Egzersiz sağlıklı yaşamın anahtarı ise;<br />

anahtarınız fizyoterapistinizdir.”<br />

25 Kasım - Aralık 2020


ŞEKER HASTALIĞINDA<br />

(DİYABET)<br />

ERKEN TANI<br />

ÖNEMLİ<br />

Özel Hatem Hastanesi İç Hastalıkları<br />

Uzmanı Dr. Ömer Aydın YILDIRIM,<br />

Diyabet hastalığında erken tanının<br />

önemine vurgu yaptı.<br />

ZEL Hatem Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr.<br />

Ö<br />

Ömer Aydın YILDIRIM, Diyabet hastalığının kan şekerinin<br />

düzensizliği ile seyreden bir hastalık olduğunu<br />

belirterek, erken tanının önemine vurgu yaptı. Uzm.<br />

Dr. Ömer Aydın YILDIRIM; “Diyabet temel olarak<br />

kan şekerini düzenleyen insülin hormonundaki eksiklikler, yeter-<br />

Dr. Ömer Aydın YILDIRIM<br />

Özel Hatem Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı<br />

Şeker hastalığı kronik bir hastalıktır ve<br />

kesin bir tedavisi yoktur. Ancak kan şekeri<br />

seviyesinin normal sınırlarda tutulabilmesi,<br />

hastalığın etkilerinin en aza indirgenmesi<br />

için önemlidir. Bunun için hasta eğitiminin,<br />

hastanın kendi kan şekerini kontrol<br />

etmesinin, düzgün beslenmenin ve yeterli<br />

egzersizin önemi büyüktür.<br />

26


Diyabet bir kaç farklı türde görülebilir. Tip 1 diyabette<br />

vücudun doğal olarak insülin üretimi azalır. Tip 2 diyabet<br />

ile Gestasyonel diyabette ise vücut insülinin etkisine karşı<br />

direnç geliştirir. Bu iki durumun sonucunda kan şekerinin<br />

yükselmesi (hiperglisemi) durumu gerçekleşir.<br />

sizlikler ya da hormon üretimiyle ilgili sorunlardan<br />

kaynaklı bir rahatsızlıktır. İnsülin<br />

hormonu bozuklukları birçok faktöre bağlı<br />

olabilir. Bunlar genetik özelikler, sedanter<br />

yaşam, aşırı yemek yeme ve hayat tarzındaki<br />

sorunlar ile bazı enfeksiyon hastalıklarından<br />

kaynaklıdır. Diyabet hastalığında<br />

genel olarak gördüğümüz sıklık yüzde<br />

doksan oranında Tip-2 dediğimiz yani insülindeki<br />

üretim hatası ile ilgili sorunlardan<br />

kaynaklanan rahatsızlıktır. Rahatsızlık bu<br />

hastalarda şişmanlık, hareket kısıtlılığı, bazı<br />

metabolik hastalıklar genetik özellikler ve<br />

buna bağlı oluşan şeker düzensizlikleri ile<br />

başlıyor.<br />

Diyabet bir kaç farklı türde görülebilir.<br />

Tip 1 diyabette vücudun doğal olarak<br />

insülin üretimi azalır. Tip 2 diyabet ile<br />

Gestasyonel diyabette ise vücut insülinin<br />

etkisine karşı direnç geliştirir. Bu iki durumun<br />

sonucunda kan şekerinin yükselmesi<br />

(hiperglisemi) durumu gerçekleşir.<br />

ŞEKER HASTALIĞINA<br />

(DIYABET) EŞLIK EDEN<br />

HASTALIKLAR<br />

Diyabetin eşlik ettiği birçok hastalık<br />

vardır. Kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları,<br />

tansiyon hastalığı , karaciğer yağlanması<br />

diyabete eşlik eden hastalıklardandır. Aynı<br />

zamanda mikrokomplikasyon dediğimiz<br />

kılcal damar tıkanıklığı ve kılcal sinir<br />

hasarına bağlı olarak körlük gibi veya<br />

Diyabetli bireyler<br />

meyve, sebze,<br />

tam tahıllar ve<br />

bakliyatlardan<br />

günlük<br />

karbonhidrat<br />

ve şeker<br />

gereksinimlerini<br />

karşılamalıdır.<br />

ayak kesilmelerine kadar giden kangren<br />

görülmesi sebebiyle damar hastalıkları da<br />

diyabete eşlik eden hastalıklardır.<br />

ŞEKER HASTALIĞI<br />

(DIYABET) ERKEN TANI<br />

Diyabet hastalığında tedavi hedefimiz<br />

hastanın öncelikle hayat tarzını düzenlemek,<br />

sıkı bir diyet alışkanlığı beraberinde<br />

de ilaç destekleri olması gerekiyor. Ancak<br />

hastalık çıkmadan önce de erken tanı ile<br />

bu hastalık oluşmadan patolojik durum<br />

düzenlenebilir veya tedavisi başlatılabilir.<br />

Diyabetin erken tanısının ve takibinin<br />

önemli olduğunu bir kez daha vurgulamak<br />

istiyorum.<br />

ŞEKER HASTALIĞI<br />

(DIYABET) TEDAVISI<br />

Şeker hastalığı kronik bir hastalıktır ve<br />

kesin bir tedavisi yoktur. Ancak kan<br />

şekeri seviyesinin normal sınırlarda<br />

tutulabilmesi, hastalığın<br />

etkilerinin en aza<br />

indirgenmesi için<br />

önemlidir. Bunun<br />

için hasta<br />

eğitiminin,<br />

hastanın<br />

kendi kan şekerini kontrol etmesinin,<br />

düzgün beslenmenin ve yeterli egzersizin<br />

önemi büyüktür. Tip 2 diyabet için anti<br />

diyabetik ilaç kullanımı ile Tip 1 diyabet<br />

için insülin tedavisi şeker hastalığının<br />

ilaçla kontrol altına alınması için kullanılan<br />

yöntemlerdir.<br />

ŞEKER HASTALIĞINDA<br />

(DIYABET) BESLENME<br />

ÇOK ÖNEMLI<br />

Şeker hastalarının kan şekerini yükseltmeyecek<br />

besinleri tercih etmeleri oldukça<br />

önemlidir. Kan şekerini hızlı yükselten<br />

besinlerden uzak durulmalıdır. Şeker, vücudun<br />

önemli enerji kaynaklarından biridir.<br />

Diyabetli bireyler meyve, sebze, tam tahıllar<br />

ve bakliyatlardan günlük karbonhidrat<br />

ve şeker gereksinimlerini karşılamalıdır.<br />

Alkol tüketimi en az seviyeye düşürülmeli,<br />

işlenmiş ürünlerden (çikolata, pasta, beyaz<br />

pirinç, reçel, bal, kurabiye, dondurma,<br />

şerbetli tatlılar vb.) kaçınılmalıdır.<br />

27 Kasım - Aralık 2020


Covid tanısında PCR testi için<br />

yetkili hastane ANKA<br />

Gaziantep’te, Covid - 19 kesin tanısının konulduğu RT- PCR sürüntü testi<br />

Sağlık Bakanlığı tarafından yetkilendirilen Özel ANKA Hastanesi’nde<br />

250 TL karşılığında yapılıyor.<br />

RT- PCR sürüntü testini<br />

yapan 4 hastaneden biri<br />

olma özelliğini taşıyoruz<br />

S<br />

ON zamanlarda COVİD 19 testiyle<br />

ilgili şikayetler üzerine Sağlık<br />

Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada,<br />

Covid - 19 kesin tanısının<br />

RT- PCR sürüntü testi ile konulduğu ve<br />

Gaziantep’te bu testi yapan 4 hastaneden<br />

birinin Gaziantep Özel ANKA Hastanesi<br />

olduğu belirtildi. Sağlık Bakanlığı tarafından<br />

yetkilendirilen hastanelerde testin<br />

250 TL karşılığında yapıldığı ifade edilerek,<br />

bu test dışında yapılan testlerin tanı niteliği<br />

taşımadığı ifade edildi.<br />

Gaziantep ANKA Hastanesi Gaziantep’te<br />

Covid - 19 kesin tanısının konulduğu RT-<br />

PCR sürüntü testini yapan 4 hastaneden<br />

biri olma özelliğini taşıdığını dile getiren<br />

Gaziantep Özel ANKA Hastanesi Genel<br />

Müdürü Dr. Cengiz Bayram,“ Gaziantep<br />

Özel ANKA Hastanesi’nde şu anda<br />

tanı alanındaki en ileri tekniklerden biri<br />

olan, az sayıdaki etkenleri çoğaltarak<br />

ölçülebilir hale getirebilme olanağı sunan<br />

PCR laboratuvarımız mevcut. Özellikle<br />

koranavirüs salgını ile mücadelede<br />

önemli bir yer tutan PCR laboratuvarımız<br />

ile tanıların erken dönemde konulması<br />

birlikte artık sonuca test yapıldığı gün<br />

hızlıca ulaşılabiliyor. Hastaneye gelmekten<br />

endişe edenler içinse hastanemizin özel<br />

aracı ile istenirse ev ve iş yerlerine gidilip<br />

sürüntü alabiliyoruz. Burundan ve genizden<br />

sürüntü çubuklarıyla alınan örnekler,<br />

kapalı ortamlarda, çok dikkatli bir şekilde<br />

taşınıp laboratuvarımızda test ediliyor.<br />

PCR testi, herhangi bir semptomu olmasa<br />

bile hastalığı taşıyan kişilerin en erken<br />

evrede belirlenmesini sağlayan güvenli<br />

bir testtir. PCR testi, hastalığın tanısının<br />

erken evrede konulması, tedavi, izolasyon<br />

ve önlem sürecinin erken başlamasına<br />

yardımcı olmaktadır. Bakanlık HSYS<br />

SİSTEMİ tarafından tek kabul edilen test<br />

PCR testidir. Bazı hastanelerde hızlı sonuç<br />

Gaziantep Özel ANKA Hastanesi’nde<br />

şu anda tanı alanındaki en ileri<br />

tekniklerden biri olan, az sayıdaki<br />

etkenleri çoğaltarak ölçülebilir hale<br />

getirebilme olanağı sunan PCR<br />

laboratuvarımız mevcut. Özellikle<br />

koranavirüs salgını ile mücadelede<br />

önemli bir yer tutan PCR<br />

laboratuvarımız ile tanıların erken<br />

dönemde konulması birlikte artık<br />

sonuca test yapıldığı gün hızlıca<br />

ulaşılabiliyor.<br />

veren çeşitli antijen ve antikor testleri<br />

yapılmaktadır. Ancak bu testlerin Bakanlık<br />

tarafından kesin tanı niteliği taşımadığı<br />

belirtilmiştir. Cerrahi bir operasyon ya da<br />

işlem yaptıracaksınız hem kendinizin hem<br />

de sağlık ekiplerinin güvenliği açısından<br />

PCR testi yaptırmalısınız. Yurt dışına çıkma<br />

planınız varsa birçok ülkeye giriş için<br />

zorunlu olan PCR testlerinizin sonuçlarını<br />

vakit kaybetmeden alabilirsiniz.”dedi.<br />

28


29 Kasım - Aralık 2020


Grip ve koronavirüs<br />

arasındaki fark ne<br />

Koronavirüs salgını devam ederken kış aylarıyla birlikte grip hastalığı da<br />

artışa geçti. Koronavirüs ile grip belirtilerinin benzerlik göstermesi ise<br />

insanların endişesini artırdı. Koronavirüs olmaktan endişe edenler ANKA<br />

Hastanesi’e başvurup test yaptırırken, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr.<br />

Belgin İkidağ iki hastalık arasındaki farklılıklarla ilgili bilgi verdi.<br />

Dr. Belgin İkidağ ANKA Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı<br />

DÜNYAYI etkisi altına alan ve<br />

ölümlere yol açan koronavirüsün<br />

(COVİD-19) mevsimsel<br />

hastalıklarla benzerlik göstermesi<br />

insanlarda endişeye neden oluyor.<br />

Gaziantep Özel ANKA Hastanesi Göğüs<br />

Hastalıkları Uzmanı Dr. Belgin İkidağ, grip<br />

ve nezle ile ortak belirtiler gösterse de<br />

koronavirüsün bu hastalıklardan belirgin<br />

farklılıkları bulunduğunu dile getirdi. Dr.<br />

İkidağ, “Tüm dünyayı etkisi altına alan<br />

koronavirüs kış mevsiminin gelmesiyle<br />

birlikte etkisini daha fazla hissettirmeye<br />

başladı. Havaların soğumasıyla insanlar<br />

kapalı ortamlarda bulunmaya başladı. Bu<br />

durum virüsün bulaşma riskini de artırdı.<br />

Ancak koronavirüs özellikle kış aylarında<br />

artış gösteren grip ile karıştırılabiliyor. Her<br />

iki virüsün de ortak belirtileri ateş, öksürük,<br />

nefes darlığı, halsizlik, boğaz ağrısı, burun<br />

akıntısı veya tıkanıklığı, eklem ağrıları ve<br />

baş ağrısı olsa da, koronavirüste gripten<br />

farklı olarak ishal, mide bulantısı, kusma,<br />

koku ve tat kaybı, konsantrasyon bozukluğu<br />

ve bilinç bulanıklığı görülebiliyor.<br />

Bu belirtiler hastalığın hafif veya ciddi<br />

seyretmesine göre ya da kişinin belirli<br />

özelliklerine göre değişiklik gösterebiliyor.<br />

Koronavirüs başlangıcında grip ve soğuk<br />

algınlığındaki gibi kuru öksürük, yüksek<br />

ateş, boğaz ağrısı baş gösteriyor. Koronavirüsü<br />

gripten ayıran en önemli nokta çok<br />

hızlı şekilde akciğerlere indiği için zatürreye<br />

neden olabilmesi. Grip ve koronavirüs<br />

belirtilerinin sıkça karıştırıldığı<br />

bu dönemde insanlar en<br />

ufak rahatsızlıkta endişeye<br />

kapılıyor. Bilinmeli ki,<br />

uzun süreli geçmeyen<br />

öksürük, koku ve tat<br />

almanın bo-<br />

Virüse yakalanmamak için kalabalık ve kapalı ortamlarda<br />

mümkün olduğu kadar bulunulmamalı. Bulunmak zorunda<br />

kalınırsa sosyal mesafe korunmalı, hasta kişilerden uzak<br />

durulmalı. Belirtiler görüldüğünde bir sağlık kuruluşuna<br />

başvurup test yaptırarak gribe mi koronavirüse mi<br />

yakalandığınızı netleştirmeniz önemli.<br />

30


KORONAVIRÜS ÖZELLIKLE KIŞ AYLARINDA ARTIŞ GÖSTEREN<br />

GRIP ILE KARIŞTIRILABILIYOR.<br />

Her iki virüsün de ortak belirtileri ateş, öksürük, nefes darlığı, halsizlik, boğaz ağrısı, burun akıntısı veya<br />

tıkanıklığı, eklem ağrıları ve baş ağrısı olsa da, koronavirüste gripten farklı olarak ishal, mide bulantısı, kusma,<br />

koku ve tat kaybı, konsantrasyon bozukluğu ve bilinç bulanıklığı görülebiliyor. Bu belirtiler hastalığın hafif veya<br />

ciddi seyretmesine göre ya da kişinin belirli özelliklerine göre değişiklik gösterebiliyor.<br />

zulması, yüksek ateş ve şiddetli<br />

vücut ağrıları koronavirüsü diğer<br />

hastalıklardan ayıran belirgin<br />

özellikler arasında yer alıyor.”<br />

“COVİD-19 BULAŞMA<br />

HIZI ÇOK YÜKSEK BIR<br />

VIRÜS”<br />

Koronavirüsün insandan insana<br />

bulaşma hızı çok yüksek bir<br />

virüs olduğunu söyleyen Dr.<br />

İkidağ, “Virüsü taşıyan bir kişinin<br />

öksürmesi, hapşırması veya<br />

nefesiyle yayılan damlacıklarla<br />

kişiden kişiye bulaşabiliyor.<br />

Ayrıca bu damlacıklar bir yüzeye<br />

bulaştığında diğer kişiler bu<br />

yüzeylere dokunduktan sonra<br />

ellerini göz, burun veya ağzına<br />

sürdüklerinde virüs bulaşabiliyor.<br />

Bu nedenle özellikle kış<br />

mevsiminde hem grip hem de<br />

koronavirüsten korunmak ve yayılmasını<br />

engellemek için daha<br />

fazla dikkat etmemiz gerek.<br />

Özellikle de bazı solunum yolları<br />

hastalıkları bulunan kişiler, kronik<br />

rahatsızlığı bulunan kişiler,<br />

yüksek tansiyon hastaları, kronik<br />

olarak kalp ya da akciğer problemleri<br />

yaşayan kişiler, diyabet,<br />

obezite ve 65 yaşın üstündeki<br />

kişiler koronavirüs için en büyük<br />

risk grubu içinde. Bu nedenle bu<br />

kişilerin kendilerini ekstra korumalarını<br />

tavsiye ediyorum.”diye<br />

konuştu<br />

ANKA Hastanesi Göğüs<br />

Hastalıkları Uzmanı Dr. Belgin<br />

İkidağ, bu nedenle kış aylarında<br />

sosyal mesafeye ve kurallara<br />

çok daha fazla uymamız gerektiğini<br />

belirtti. Dr. İkidağ, “Virüse<br />

yakalanmamak için kalabalık<br />

ve kapalı ortamlarda mümkün<br />

olduğu kadar bulunulmamalı.<br />

Bulunmak zorunda kalınırsa<br />

sosyal mesafe korunmalı,<br />

hasta kişilerden uzak durulmalı.<br />

Belirtiler görüldüğünde<br />

bir sağlık kuruluşuna<br />

başvurup test yaptırarak<br />

gribe mi koronavirüse<br />

mi yakalandığınızı<br />

netleştirmeniz<br />

önemli. “dedi<br />

“KORONAVIRÜS ILE<br />

GRIBE AYNI ANDA<br />

YAKALANMAK<br />

MÜMKÜN”<br />

Koronavirüs ile gribe<br />

aynı anda yakalanmanın<br />

da mümkün olduğunu ve<br />

bunun bazı hastalarda tehlikeli<br />

sonuçlara neden olabileceğine<br />

dikkat çeken Gaziantep Özel<br />

31 Kasım - Aralık 2020


AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞININ<br />

VÜCUDUMUZA ETKİSİ<br />

“Sağlık ağızda başlar”<br />

Dr. İbrahim Halil Aslan, ağız ve diş sağlığının<br />

vücudumuza etkileri konusunda bilgilendirdi.<br />

Dr. İbrahim Halil Aslan<br />

DR. İBRAHIM Halil<br />

Aslan, Narkoz Sağlık<br />

Dergisi’ne verdiği<br />

röportajda Ağız ve<br />

diş sağlığının insan vücudunun<br />

genel sağlığından bağımsız<br />

olmadığını belirterek, ağız sağlığının<br />

yaşam kalitesini artıran en<br />

önemli faktörlerden olduğunu<br />

belirtti.<br />

Dr. Aslan; “Bildiğimiz üzere<br />

ağzımız tüm vücudumuzun<br />

giriş kapısıdır. Beslenmek<br />

vücut sağlığımızın idamesi için<br />

şarttır ve tüm gıdalar ilk önce<br />

ağzımızda öğütülüp ıslatılıp<br />

midemize gönderilmektedir.<br />

Besinler midemize ulaştıktan<br />

sonra genel sindirim ve boşaltım<br />

sisteminde işlenip vücudumuza<br />

dağılır. Ağız ve Diş Sağlığımız,<br />

kalp sağlığımız için önemlidir,<br />

bağırsak sağlığımız için önemlidir.<br />

Bağırsak Sağlığı, otoimmün<br />

hastalıklar, alerjik hastalıklar<br />

açısından önemlidir” dedi.<br />

Diş kökleri bulundukları yerde<br />

kemik dokusu ile çevrilidirler ve<br />

kemiğin üzeri diş eti ile örtülüdür.<br />

Doğal olarak her bireyin<br />

ağzında mikrobiyal dental plak<br />

olarak isimlendirilen bir bakteri<br />

topluluğu yaşamaktadır. Bu<br />

bakterilerin birçok türünün ağızdaki<br />

varlığı sağlığın sürdürülmesi<br />

açısından bir risk oluşturmazken;<br />

bazı türler diş etinden<br />

başlayan ve uzun dönemde<br />

sistemik, yani genel sağlık<br />

açısından olumsuz etkileri olan<br />

hastalıkların oluşmasında rol<br />

oynayabilirler. Diş eti hastalıkları<br />

genel sağlığımızı ilgilendiren<br />

hastalıkların birçoğu ile etkileşim<br />

içindedir. Bu hastalıklar arasında<br />

diyabet (şeker hastalığı), kalp<br />

damar hastalıkları ve gebelik<br />

sırasında meydana gelebilecek<br />

bir takım komplikasyonlar da<br />

bulunmaktadır.<br />

PEKI AĞIZ SAĞLIĞIMIZ PROBLEMLIYKEN, EKSIK<br />

DIŞLERIMIZ VARKEN TÜM VÜCUT SAĞLIĞIMIZ<br />

NASIL ETKILENIR?<br />

Bedenimizi besleyecek olan gıdaların bakteriyle temas etmeden hijyenik<br />

ortamlarda hazırlanıp önümüze sunulmasını istiyorken, gıdaların iyi pişmiş<br />

ve sindirilmesi kolay formda olmalarını istiyorken, diş eksikliklerimizle iyi<br />

öğütemediğimizde ve hijyen sorunu olan bir ağız ortamımız varken yediğimiz<br />

besinlerin hiçbir değeri kalmıyor.<br />

Ağız ortamımız hijyeni ve sağlığı konusunda en hassas olmamız gereken<br />

vücut bölümümüzdür. Çürük dişlerimiz, taşlaşmış-kireçlenmiş yiyecek artıkları<br />

(diş taşı) ve diş eksikliklerimiz tüm vücudumuzun düşmanıdır. Temiz<br />

gıdalar bu sorunlar arasında kirlenip bakterilerle sarılmamalıdır.<br />

İyi çiğneme sindirim ve boşaltım sistemlerimiz için son derece önemlidir.<br />

Sağlıklı çiğneme ve öğütme yapamamamız sindirim ve boşaltım sistemi<br />

sorunlarına yol açmaktadır.<br />

32


Ağız ve Diş<br />

Sağlığımız,<br />

kalp sağlığımız<br />

için önemlidir,<br />

bağırsak<br />

sağlığımız<br />

için önemlidir.<br />

Bağırsak Sağlığı,<br />

otoimmün<br />

hastalıklar,<br />

alerjik hastalıklar<br />

açısından<br />

önemlidir.<br />

AĞIZ SAĞLIĞIMIZIN<br />

PSIKOLOJIK SAĞLIĞIMIZA<br />

ETKISI NEDIR?<br />

Dişlerimiz biz gülerken karşımızdakine<br />

sunduğumuz etiketimizdir. Genel<br />

hijyen alışkanlıklarımızla ilgili büyük<br />

oranda karşımızdakine fikir verir. En<br />

önemlisi yüz estetiğimizin çok önemli<br />

bir bölümünü oluşturur. Gülerken<br />

elinizle veya dudaklarınızla dişlerinizi<br />

saklıyorsanız mutlaka bir Diş Hekimine<br />

başvurun.<br />

Dişlerimizin görünüşünün, günlük yaşamda<br />

insanlarla iletişim halindeyken,<br />

aile hayatımızda ve sosyal çevremizde<br />

özgüvenimizi ve duruşumuzu büyük<br />

oranda etkilediği kanıtlanmıştır.<br />

AĞIZ SAĞLIĞIMIZIN<br />

DIYABETE (ŞEKER<br />

HASTALIĞINA) ETKISI<br />

NEDIR?<br />

Diyabet, vücudun enfeksiyona karşı<br />

direncini azaltabilir. Yüksek kan şekeri,<br />

diş eti hastalığına yakalanma riskini<br />

artırır. Dahası, diş eti hastalığı kan şekeri<br />

seviyelerini kontrol altında tutmayı<br />

zorlaştırabilir. Kan şekeri seviyelerini<br />

olabildiğince normale yakın tutarak diş<br />

etlerinizi koruyun. Her yemekten sonra<br />

dişlerinizi fırçalayın, diş ipi kullanın ve<br />

günlük antiseptik gargara ile durulayın.<br />

STRES VE DIŞ SIKMA<br />

Stresli, endişeli veya depresyondaysanız, ağız sağlığı sorunları için daha yüksek risk altında olabilirsiniz. Stres altındaki<br />

insanlar, diş etlerine ve vücuda zarar veren yüksek düzeyde kortizol hormonu üretir. Stres ayrıca kötü ağız bakımına<br />

da yol açar. İnsanların % 50’den fazlası stresli olduklarında düzenli olarak dişlerini fırçalamıyor veya diş ipi kullanmıyor.<br />

Stresle ilgili diğer alışkanlıklar arasında sigara içmek, alkol almak, dişleri sıkmak ve gıcırdatmak (bruksizm ) bulunur.<br />

Burada psikolojik etkilerden ağız sağlığı ve buna bağlı olarak diğer genel sağlık problemlerini doğurduğunu görebiliriz.<br />

Sonuç olarak sağlık ağızda başlar….<br />

33 Kasım - Aralık 2020


Dr. Oya Şengezer Kayaalp<br />

Kadın Doğum Uzmanı<br />

HAMİLELİKTE<br />

BESLENME<br />

Kadın Doğum Uzmanı Dr. Oya Şengezer<br />

Kayaalp anne adaylarının hamilelik süresince<br />

nasıl beslenmeleri gerektiğine ilişkin bilgi verdi.<br />

D<br />

R. OYA Şengezer Kayaalp hamilelik süresince<br />

dengeli beslenmenin hem bebek hemde anne<br />

için çok önemli olduğuna dikkat çekerek anne<br />

adaylarını beslenme konusunda uyardı.<br />

Adet döneminiz gecikti, mideniz bulanıyor. Hemen bir<br />

Kadın Doğum Uzmanına gittiniz ve size müjdeli haberi<br />

verdi. “ Tebrikler, hamilesiniz.” Bundan sonrasında artık iki<br />

kişisiniz. Beslenmeniz başta olmak üzere bir çok şeye daha<br />

fazla dikkat etmeniz gerekiyor.<br />

34


Hayatın tüm evrelerinde olduğu gibi gebelikte de protein ve sebzeden<br />

zengin, kompleks karbonhidrattan fakir diyetle beslenilmelidir. Günde<br />

üç ana öğün, iki veya üç ara öğün olmak üzere 5-6 öğün tüketilmelidir.<br />

Sabah kahvaltısı ve öğle yemeğinin daha güçlü olup; akşam yemeğinin<br />

daha hafif yenmesi, gebelik de artan reflüden koruma sağlar.<br />

Eskiden büyüklerimiz “Sen hamilesin, iki<br />

kişilik yemen lazım” derlerdi. Artık bunun<br />

doğru olmadığını hepimiz biliyoruz. Karbonhidrat,<br />

protein ve yağ içeriği dengeli bir<br />

beslenme programınız olmalı. Yeterli besin<br />

alımı bebeğin sağlıklı gelişimini sağladığı<br />

gibi; annenin de sağlıklı bir gebelik süreci<br />

geçirmesine yardımcı olur.<br />

Gebelikte aşırı zayıf olan ve normalden az<br />

kilo alan annelerin ; düşük doğum ağırlıklı<br />

bebek doğurma ve erken doğum riskinin<br />

arttığı gözlemlenmiş, aşırı obez olanlarda<br />

da düşük, gebelikte şeker hastalığı, yüksek<br />

tansiyon ve gebelik zehirlenmesi riski,<br />

doğumda ise sezaryen riski artar.<br />

Gebelikte kalp, böbrek ve solunum sistemlerini<br />

desteklemek için enerji ihtiyacı artar.<br />

Tüm gebelik için ortalama 300 kcal/gün<br />

kadar fazla enerji alınmalıdır. Normal kilolu<br />

kadınların tüm gebelik sürecinde 11-15 kg<br />

kilo artışı olmalıdır. Obez gebelerin daha az<br />

kilo alması gerekirken, zayıf hamileler daha<br />

fazla kilo alabilir. Normal kilolu bir gebenin<br />

12.hf’da 1 kg; 24.hf’da 3-4 kg alması yeterlidir.<br />

Hayatın tüm evrelerinde olduğu gibi<br />

gebelikte de protein ve sebzeden zengin,<br />

kompleks karbonhidrattan fakir diyetle beslenilmelidir.<br />

Günde üç ana öğün, iki veya<br />

üç ara öğün olmak üzere 5-6 öğün tüketilmelidir.<br />

Sabah kahvaltısı ve öğle yemeğinin<br />

daha güçlü olup; akşam yemeğinin daha<br />

hafif yenmesi, gebelik de artan reflüden<br />

koruma sağlar.<br />

Her gün en az 2 lt su içilmelidir. Unutmayalım:<br />

Su hayattır. Hamur işi ve tatlılardan<br />

mümkün olduğunca uzak durulmalıdır.<br />

Salam, sosis, kızartma gibi yiyecekler<br />

yenmemelidir. Alkol ve sigara kesinlikle tüketilmemelidir.<br />

Kafeinli içecekler, fast food<br />

yiyecekler tüketilmemelidir.<br />

Omega-3, sinir dokusunun vazgeçilmez<br />

bileşenidir. Omega-3 içeren besinler balık,<br />

ceviz, ıspanak ve semiz otudur. Haftada<br />

bir veya iki kez balık, her gün 2 tane cevizle<br />

omega-3 gereksinimi karşılanabilir. Haftada<br />

iki kez ıspanak ve semiz otu da yenilmelidir.<br />

Demir de hamilelikte hem anne hem bebek<br />

için gereksinimi artan diğer bir vitamindir.<br />

Kırmızı et, koyu yeşil yapraklı sebzeler<br />

ve kuru baklagillerde bulunur. Emilimi<br />

yeterli olmadığı zaman ilaç ile hekiminiz<br />

takviye edecektir. Kalsiyum kemik gelişiminde<br />

önemli bir vitamindir. Her öğünde<br />

kalsiyum içeren bir besinin bulunması iyi<br />

olur. Yoğurt, kefir, süt ve süt ürünleri her<br />

öğünde bulunmalıdır.<br />

Yeşil yapraklı sebzelerin en az iki öğünde<br />

bulunması, ara öğünlerde meyve tüketilmesi<br />

sağlıklı beslenmemize katkıda<br />

bulunur. Yeşil yapraklı sebzeler iyi yıkanarak<br />

yenmelidir. Deniz ürünlerinde midye aşırı<br />

cıva içeriği nedeniyle tüketilmemelidir. İlk<br />

üç ayda fazla adaçayı düşük riskini artırması<br />

nedeniyle önermiyoruz.<br />

Beslenmeden bu kadar bahsetmişken<br />

egzersizden bahsetmemek tabiki olmaz.<br />

Her gün 30-45 dakika yürüyüş sağlıklı bir<br />

hamilelik süreci geçirmenize katkıda bulunacaktır.<br />

Sağlıklı, mutlu, huzurlu bir gebelik<br />

geçirmeniz dileğiyle. Hoşça kalın…<br />

35 Kasım - Aralık 2020


Oğuzeli’nde<br />

sokak hayvanları<br />

için örnek davranış<br />

Gaziantep’in Oğuzeli ilçesinde Kaymakamlık ve Belediye iş birliği ile<br />

sokak hayvanları için belirlenen uygun yerlere atıl su borularından yapılan<br />

yemlik ve suluk yerleştirildi. Sokak hayvanları için yapılan yemlik ve<br />

suluklara Oğuzeli Kaymakamı Büşra Uçar ve Oğuzeli Belediye Başkanı<br />

Mehmet Sait Kılıç kendi elleriyle yem ve su bıraktı.<br />

duyarlı olduğunu görüyoruz. Onların beslenmesine<br />

ve su ihtiyacına kendi imkanlarınca<br />

yardımcı oluyorlar. Diğer yandan<br />

oluşan her türlü olumsuzlukta kaymakamlığımıza<br />

bildirimde bulunuyorlar. Ben bir<br />

kez daha vatandaşlarımıza bu duyarlılıklarından<br />

dolayı teşekkürlerimi iletiyorum. Bu<br />

konuda herkese sorumluluklar düşüyor.<br />

El birliğiyle hareket ederek, kaymakamlık,<br />

belediye ve vatandaş işbirliğiyle sokak<br />

hayvanlarıyla ilgili her türlü ihtiyaca cevap<br />

verebileceğimizi düşünüyorum” ifadelerini<br />

kullandı.<br />

“SOKAK HAYVANLARINI YOK<br />

SAYAMAYIZ”<br />

SOKAK HAYVANLARI<br />

BİZİM DOSTLARIMIZ”<br />

Sokak hayvanlarının en büyük ihtiyaçlarından<br />

bir tanesi de beslenme ve su<br />

ihtiyacı olduğunun altını çizen Oğuzeli<br />

Kaymakamı Büşra Uçar, “Hayvanlar da<br />

bizim dostlarımız. Biz elimizden geldiği<br />

kadar, açık arazilerde hayvanları beslemeye<br />

çalışıyoruz. Vatandaşlarımızdan da bu<br />

konuda duyarlı olmalarını bekliyoruz” dedi.<br />

Kaymakam Uçar, “Sokak hayvanlarının da<br />

can taşıdığını ve bizlerin en yakın dostları<br />

olduğunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız.<br />

Son yıllarda sokak hayvanlarına<br />

karşı vatandaşımızın daha bilinçli ve<br />

Koronavirüs salgınının sadece insan hayatını<br />

değil, sokak hayvanlarının da hayatını<br />

olumsuz etkilediğini söyleyen Oğuzeli<br />

belediye Başkanı Mehmet Sait Kılıç,<br />

“Onlar da can ve yaşamaya hakları var. En<br />

az bizim kadar onların da yaşamaya hakkı<br />

var” dedi.<br />

Başkan Kılıç, “Kış aylarında sokak hayvanları<br />

açlık ve susuzlukla karşı karşıya kalıyor.<br />

Bizde Kaymakamımız Büşra uçar Hanım<br />

ile birlikte en yakın dostlarımız olan<br />

Sokak hayvanları için atıl su borularından<br />

yapılan yemlik ve sulukları ilçemizin çeşitli<br />

bölgelerine yerleştirdik. Bizler belediye<br />

olarak vatandaşlarımızın ihtiyaçlarının yanı<br />

sıra sokak hayvanlarını da dikkate alarak<br />

hizmet sunmaya gayret gösteriyoruz. Sokaklarda<br />

yaşayan dostlarımızın da çeşitli<br />

ihtiyaçları var. Onları yok sayamayız. Biz<br />

hayvanları seviyoruz ve kolluyoruz. Vatandaşımızı<br />

da bu konuda duyarlı olmaya<br />

davet ediyorum” ifadelerini kullandı.<br />

36


Emzirme sırasında anne “sevgi” hormonu salgılıyor<br />

Emzirme bebeğin<br />

kendini güvende<br />

hissetmesini sağlıyor<br />

Emzirme, hamilelik macerası sonrasında<br />

merakla beklenen doğumun ardından anne ve<br />

bebeğin birbiri ile iletişim kurmasını sağlayan<br />

çok özel ve tarif edilemeyen bir andır.<br />

Müge Pelin Düzgün<br />

Acıbadem Ankara Hastanesi Kadın<br />

Doğum Sorumlu Hemşiresi<br />

Anne sütü gibi eşsiz bir besinin bebeğe doğumundan itibaren<br />

sağlanması için emzirmenin teşvik edilmesi ve her koşulda<br />

desteklenmesi hem anne hem de bebek sağlığı açısından<br />

çok önemlidir. Ama yalnızca fiziksel sağlığı için değil, ruhsal<br />

yönden de anne ve bebek emzirme sürecinin çok özel olduğunu<br />

söyleyen Acıbadem Ankara Hastanesi Kadın Doğum Sorumlu<br />

Hemşiresi Müge Pelin Düzgün anlatıyor…<br />

LK 6 AY ANNE SÜTÜ<br />

İILE BESLENME<br />

SAĞLANMALI<br />

Bebeğin hem ruh hem de<br />

vücut sağlığı için en uygun besinin<br />

anne sütü olduğunu söyleyen Müge<br />

Pelin Düzgün “Eğer annenin sütü<br />

bebeğin gelişimi için yeterli ise ilk 6<br />

ay anne sütünden başka bir gıdanın<br />

verilmesine gerek yoktur. Özellikle doğumdan<br />

sonra gelen kolostrum (ağız<br />

sütü) bebeğin ilk aşısı niteliğinde olup<br />

zatürre, ishal ve alerjik hastalıklar kolostrum<br />

ile beslenen bebeklerde daha<br />

az görülür. Anne sütü her zaman ve<br />

her yerde kullanıma hazırdır. Temiz<br />

ve uygun ısıdadır. Sindirimi oldukça<br />

kolay ve rahattır. Anne sütü her bebeğe<br />

özeldir, bu nedenle bebeğin bütün<br />

ihtiyaçları rahatça karşılanabilir. Anne<br />

sütü ile beslenen çocuklarda ‘şeker<br />

hastalığı, obezite, damar sertliği,<br />

ishal, astım’ gibi hastalıkların görülme<br />

sıklığı oldukça azdır” açıklamasında<br />

bulunuyor.<br />

EMZIRMEK RUHSAL<br />

GELIŞIM IÇIN BÜYÜK<br />

ÖNEM TAŞIYOR<br />

“Emzirme aynı zamanda anne ile<br />

bebek arasında sevginin güçlü bir<br />

bağın kurulması açısından da önem<br />

taşıyor” ifadelerini kullanan Düzgün<br />

sözlerine şöyle devam ediyor: “Emzirme<br />

bebeğin ruhsal gelişimi için<br />

önemli bir unsurdur. Anne bebek<br />

arasında sevgi bağının gelişmesi,<br />

bebekte güven duygusunun oluşmasına<br />

çok olumlu olarak katkı sağlar.<br />

Bebek emzirme sırasında annesinin<br />

sıcaklığını hisseder, acıktığında kendisinin<br />

beslenmesinden huzur bulur.<br />

Emzirme sırasında annesine bakar ki<br />

yeni doğan bebekler yaklaşık 20 cm<br />

uzaklığı görür ki, bu da emzirme pozisyonunda<br />

annesinin yüzünü görebilmesi<br />

anlamına gelir. Anne ise bebeği<br />

emzirmeye başladığında oksitosin<br />

hormonu diğer adıyla sevgi hormonu<br />

salgılanır. Böylece annenin emzirme<br />

sürecinde aldığı keyif de artar”<br />

BEBEĞINIZI NE SIKLIKLA<br />

BESLEMELISINIZ?<br />

Bebeğin emzirme düzeniyle ilgili de<br />

önerilerde bulunan Düzgün emzirmede<br />

zaman sınırı olmadığını belirtiyor.<br />

Gelen süt miktarının artmasının<br />

emzirme sıklığı ile doğru orantılı<br />

olduğunu söyleyen Müge Pelin Düzgün<br />

“Yeni doğan bebekler genellikle<br />

günde 8-10 öğün emmek isterler. Sık<br />

emzirme, bol süt gelmesini sağladığı<br />

gibi göğüslerin şişmesini ve acımasını<br />

da önler” bilgisini paylaşıyor.<br />

37 Kasım - Aralık 2020


Meme kanseri daha çok ileri yaş hastalığı olarak sanılsa da 40<br />

yaş altı kadınlarda görülme sıklığı ülkemizde gittikçe artıyor.<br />

Meme kanseri görülme<br />

yaşı gün geçtikçe düşüyor<br />

Meme kanseri günümüzde kadınlarda en<br />

sık rastlanan kanser türü ve gün geçtikçe<br />

de daha genç yaşlarda görülüyor. Gelişmiş<br />

ülkelere oranla ülkemizde meme kanseri<br />

görülme yaşının daha düşük olduğuna<br />

dikkat çeken Genel Cerrah Prof. Dr.<br />

Neşet Köksal, genç yaşta görülen meme<br />

kanserinin, ileri yaşa oranla daha hızlı<br />

ilerleyebileceği ve tekrarlama olasılığının da<br />

fazla olabileceği uyarısında bulundu.<br />

Genel Cerrah Prof. Dr. Neşet Köksal<br />

YAŞAMININ herhangi bir döneminde yaklaşık her 8 kadından birinde<br />

görülen meme kanseri daha çok ileri yaş hastalığı olarak sanılsa da<br />

40 yaş altı kadınlarda görülme sıklığı ülkemizde gittikçe artıyor. Bu<br />

nedenle 20’li yaşlardan başlayarak her genç kadının kendi kendine<br />

elle muayeneye başlaması gerektiğine işaret eden Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu<br />

Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Neşet Köksal “özellikle aile<br />

öyküsü varsa ve tümör şüphesi olan kadınlarda, 40 yaşından genç olsa bile<br />

mamografi çektirmeli” dedi.<br />

38


GENÇ YAŞTA GÖRÜLEN<br />

MEME KANSERİ ÜREME<br />

SAĞLIĞINI DA ETKİLİYOR<br />

Meme kanserinin yüzde 25’i menopoz<br />

öncesi dönemde, bir diğer ifadeyle doğurganlığın<br />

olduğu yıllarda geliştiğinin altını<br />

çizen Prof. Dr. Neşet Köksal, “Genç yaşlarda<br />

görülen meme kanseri tedavisi kadının<br />

üreme sağlığını etkiliyor. Meme kanserinin<br />

kendisinin değil, uygulanan yöntemlerin<br />

ve ilaçların yumurtalık fonksiyonlarına<br />

olumsuz etkileri olabiliyor” dedi.<br />

“Meme kanserinin giderek daha genç<br />

yaşlarda görülmesi ile evlilik ve çocuk<br />

sahibi olma yaşının yükselmesi, meme<br />

kanseri hastalarının üreme sağlığı ve<br />

doğurganlıklarının devam edip etmeyeceği<br />

konusunda akıllarında soru işaretleri<br />

doğmasına neden oluyor” diyen Prof. Dr.<br />

Neşet Köksal, şu bilgileri verdi: “Özellikle<br />

“alkilleyici ajanlar” adı verilen bazı kemoterapi<br />

ilaçlarının kadınlarda akut yumurtalık<br />

yetmezliği veya erken menopoza yol<br />

açabiliyor. Bu ilaçların erkeklerde ise geçici<br />

veya kalıcı azospermi, yani canlı sperm<br />

olmamasına olabiliyor.<br />

Kemoterapi sırasında veya sonrasında sıklıkla<br />

kadınlar adet göremez ve yumurtalık<br />

fonksiyonları azaldığı için erken menopoz<br />

belirtileri görülür. Tedavi bittikten sonraki<br />

iki yıl içinde, kadınların çoğu yeniden adet<br />

görmeye başlar. Ancak hastaların adet<br />

görmeye başlaması, doğurganlık potansiyeli<br />

açısından yanlış değerlendirmelere yol<br />

açmamalıdır. Adet görme ve doğurganlık<br />

arasında mutlak bağlantı yoktur. Hastanın<br />

düzenli adet görmemesi doğurganlığın olmayacağı<br />

anlamına gelmeyeceği gibi tersine<br />

adet görmesi de doğurganlığı garanti<br />

etmez. Bazı meme kanserleri östrojen ve<br />

progesteron gibi kadınlık hormonlarına<br />

duyarlı tümörlerdir. Bu tür meme kanseri<br />

olan hastalarda en azından belirli bir süre,<br />

bu hormonların etkisini azaltmak amacıyla<br />

bir takım ilaçlar kullanılır. Hormonal tedavi<br />

adıyla kullanılan bu ilaçların da üreme<br />

sağlığı üzerine olumsuz etkileri olabilir.”<br />

“MULTİDİSİPLİNER BİR<br />

YAKLAŞIMLA ÇALIŞILMALI”<br />

“Meme kanseri tedavisinde sağ kalımı<br />

artırmak temel amaçtır ancak bunun<br />

yanı sıra hastaların yaşam kalitelerini yükseltmek<br />

de bir o kadar önemlidir” diyen<br />

Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Genel<br />

Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Neşet Köksal,<br />

sözlerine şöyle devam etti. “Bu nedenle<br />

meme kanserli genç hastaların üreme<br />

sağlığı ile ilgili gereksinimleri dikkate<br />

alınmalı ve multidisipliner yaklaşımla ilgili<br />

branşların bir arada çalışması gerekiyor.<br />

Meme kanserinin biyolojik yapısının daha<br />

iyi anlaşılmasıyla birlikte ilaç tedavisinde<br />

her geçen gün birçok gelişme yaşanıyor.<br />

Hedefe yönelik ilaçlar meme kanserinde<br />

başarıyla kullanılmaya başlanıp, kemoterapinin<br />

etkinliği artarken, üreme sağlığı da<br />

dâhil, oluşturduğu yan etkiler azalmıştır.<br />

Üreme dönemindeki hastalarda kemoterapi<br />

esnasında yumurtalıkları baskılayan<br />

bazı ilaçlar verilerek kemoterapiden daha<br />

az etkilenmesi sağlanıyor. Tüm bunların<br />

yanı sıra yumurtaların veya spermlerin<br />

elde edilmesi, canlılığının ve işlevlerinin<br />

korunması, geliştirilmesi konusunda çalışmalar,<br />

arayışlar da devam ediyor.”<br />

“OLABİLDİĞİNCE<br />

MEMEYİ<br />

KORUMAYA<br />

ÇALIŞIYORUZ”<br />

Özellikle memenin tamamının<br />

alındığı durumlarda<br />

kadının psikolojik olarak<br />

etkilenebildiğini dolayısıyla<br />

cinsel yaşamanın da olumsuz<br />

etkilenebildiğini söyleyen Prof.<br />

Dr. Neşet Köksal, bu nedenle<br />

de olabildiğince memenin<br />

korunduğu cerrahi yöntemleri<br />

uygulamaya çalıştıklarına<br />

işaret etti. “Memenin<br />

tamamının alınması zorunlu<br />

olduğundaysa değişik<br />

yöntemlerle yeni bir meme<br />

oluşturulmaya ve böylece<br />

organ kaybı nedeniyle<br />

oluşacak olumsuz psikolojik<br />

etkiler ortadan kaldırılmaya<br />

çalışılıyor.” diye konuştu.<br />

GENÇ YAŞLARDA<br />

GÖRÜLEN MEME KANSERI<br />

TEDAVISI KADININ<br />

ÜREME SAĞLIĞINI<br />

ETKILIYOR. MEME<br />

KANSERININ KENDISININ<br />

DEĞIL, UYGULANAN<br />

YÖNTEMLERIN VE<br />

ILAÇLARIN YUMURTALIK<br />

FONKSIYONLARINA<br />

OLUMSUZ ETKILERI<br />

OLABILIYOR.<br />

39 Kasım - Aralık 2020


Mehmet Emin TATLI<br />

İndex Ekonomi Bağımsız Denetim A.Ş. Yön.Krl. Bşk.<br />

<strong>SAĞLIK</strong> VE HİJYEN SEKTÖRÜ<br />

TEŞVIKLERI VE UYGULAMALARI<br />

Teşvik konusu, uzun yıllardır bilinen bir konudur.<br />

Pandemi nedeniyle ülkede sağlık ve hijyen konuları<br />

daha da önemli oldu.<br />

Bu konuda devlet imkanlarından faydalanmak her<br />

yatırımcının arzusudur.<br />

Devlet teşvikleri genel olarak bir mal veya hizmetin<br />

maliyetini düşürmeye yönelik devlet tarafından<br />

yapılan bir kaynak transferi olarak tanımlanabilir.<br />

Esasında teşvikler kamu kaynaklarının, ülkenin<br />

gelişmesi bakımından daha yararlı olarak görülen<br />

sektörlere veya bölgelere yönlendirilmesi olarak da<br />

tanımlanabilir.<br />

Özelde ülkemiz genelde ise tüm Dünya CO-<br />

VID-19 (Korona virüs) nedeniyle zorlu bir dönemden<br />

geçiyoruz. Dünya genelinde tüm endüstrilerin<br />

ve iş dünyasının gözü salgınla ilgili alınan önlemlere<br />

çevrilmiş durumda. Bununla birlikte virüsün<br />

yayılmasıyla ilgili endişeler, her gün yeni ve farklı<br />

şekillerde rutin çalışma yöntemlerimizi bozuyor.<br />

Bu global problemde hiçbir endüstri, sağlık<br />

sektörü kadar etkilenmemiştir. Bu süreç hem<br />

sağlık ve hijyen konularına hassasiyetimiz arttırmış<br />

hem de bir sektörün yeniden şekillenmesine katkı<br />

sağlamıştır.<br />

Ülkemizde devlet teşvikleri ana kademede iki<br />

ayrı bakanlık bünyesinde toplanmıştır. Bunlardan<br />

biri Ticaret Bakanlığı diğeri ise Sanayi Bakanlığı<br />

bünyesinde toplanmıştır.<br />

Ticaret Bakanlığı bünyesindeki<br />

teşvikler şöyledir;<br />

1- Tescil ve Koruma desteği;<br />

Sağlık Kuruluşları, Sağlık Turizmi Şirketleri ürünün<br />

/ hizmetin yurt dışında tescil ettirilmesine ilişkin<br />

marka / patent bürosu hizmetleri, danışmanlık,<br />

ürünün/hizmetin o ülkede başka bir şirket / kuruluş<br />

adına tescil ettirilip ettirilmediğine ilişkin olarak<br />

yapılacak araştırma, inceleme vb. bütün zorunlu<br />

giderleri % 50 oranında ve yıllık en fazla 50.000<br />

ABD Doları tutarında karşılanır.<br />

40


2- Rapor ve Yurtdışı Şirket Alınıma<br />

Yönelik Danışmanlık Desteği;<br />

Bakanlık tarafından ön izinle uygun<br />

görülen Sağlık Kuruluşları ve Sağlık<br />

Turizmi Şirketleri pazar araştırması, sektör,<br />

ülke, uluslararası mevzuat veri izleme /<br />

değerlendirme faaliyetlerine destekler<br />

sağlanmaktadır.<br />

3-Belgelendirme Desteği;<br />

Bakanlık tarafından uygun görülen JCI,<br />

TEMOS, QHA, ACHSI, TÜV Belgeleri,<br />

Sağlık Bakanlığı belgeleri, SAS kalite<br />

belgelerine yönelik olarak müracaat ve doküman<br />

inceleme giderleri, Belgelendirme<br />

tetkik giderleri, Belge kullanım ücretleri, ilk<br />

yıla ait kayıt ücretleri, Danışmanlık giderleri<br />

ve Eğitim giderleri karşılanır.<br />

4-Reklam, Tanıtım ve<br />

Pazarlama Desteği;<br />

Reklam, tanıtım ve pazarlama faaliyetlerine<br />

ilişkin harcamaları Yapılan reklam,<br />

tanıtım ve pazarlama faaliyetine ilişkin<br />

tanıtım malzemesi karşılanır.<br />

5-Yurt Dışı Birim Desteği;<br />

Doğrudan veya yurt dışında faaliyet<br />

gösteren şirketleri yada şubeleri aracılığıyla<br />

açtıkları birimlerin brüt kira masrafları<br />

karşılanır.<br />

6-Danışmanlık Desteği;<br />

Uluslararası pazarlarda rekabet avantajını<br />

arttırmak üzere bakanlığın belirlediği<br />

konularda firma / kuruluş / uzmanlardan<br />

alınan danışmanlık hizmetlerine ilişkin<br />

giderleri de karşılanır.<br />

7-Acenta Komisyon Desteği;<br />

Ülkemizde uluslararası hasta getirilmesine<br />

yönelik acentelere yapılan komisyon ödemeleri,<br />

karşılanır.<br />

8-Tercümanlık Hizmetleri Desteği;<br />

Sağlık kuruluşları tarafından yurt içinde<br />

istihdam edilen ve tercümanlık hizmeti<br />

veren en fazla 2 adet personelin aylık brüt<br />

ücretleri karşılanır.<br />

9-Hasta Yol Desteği;<br />

Bakanlık ile protokol yapan özel sağlık<br />

kuruluşları yada hava yolu şirketleri<br />

tarafından tedavi edilmek üzere Türkiye<br />

ye getirilen hastaların ulaşım giderleri<br />

karşılanır<br />

10-Münhasıran Yurt dışına Yönelik<br />

Olarak Yurt içinde Gerçekleştirilen<br />

Tanıtım ve Eğitim Faaliyetlerinin Desteklenmesi;<br />

a) Yurt dışından davet edilen ilgili kurum<br />

ve kuruluş temsilcilerinin katılımı ile<br />

münhasıran yurt dışına yönelik olarak yurt<br />

içinde düzenlenen tanıtım ve pazarlama<br />

etkinliklerine ilişkin giderleri karşılanır.<br />

b) Yurt dışından davet edilen akademisyen/uzman/ilgili<br />

kişi veya kurum/kuruluş<br />

temsilcilerinin katılımıyla münhasıran yurt<br />

dışına yönelik olarak yurt içinde gerçekleştirilen<br />

eğitim programlarına yönelik<br />

harcamaları da karşılanır.<br />

Sanayi Bakanlığı bünyesindeki teşvikler<br />

şöyledir;<br />

Birinci sırada Bakanlığa bağlı; Teşvik<br />

Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel<br />

Müdürlüğü bünyesinde bulunan yatırım<br />

teşvik belgesi gelmektedir.<br />

Yatırım teşvik belgesi destek unsurları<br />

1. 2. 3. 4. 5. 6. Bölgedeki yatırım yerine<br />

göre farklılık göstermektedir. Ayrıca belge<br />

içeriği belgenin Genel, Bölgesel Tevsi,<br />

Modernizasyon oluşuna göre farklı farklı<br />

desteklerden faydalanır;<br />

Destek Unsurları şöyle sıralanabilir;<br />

a) KDV İstisnası<br />

b) Gümrük Vergisi Muafiyeti<br />

c) Vergi İndirimi<br />

ç) Faiz veya Kâr Payı Desteği<br />

d) Yatırım Yeri Tahsisi<br />

e) Sigorta Primi İşveren Hissesi Desteği<br />

f) Sigorta Primi Desteği<br />

g) Gelir Vergisi Stopajı İndirimi<br />

ğ) KDV İadesi<br />

İkinci sırada Bakanlığa bağlı; Kosgeb<br />

Genel Müdürlüğü bünyesinde bulunan<br />

KOBİ tanımına uyan firmalara sağlanan<br />

destekler ve hibeler gelmektedir.<br />

a) Girişimciliği Geliştirme Destek Programı;<br />

Bu program ile girişimcilik teşvik<br />

edilmektedir.<br />

b) İşbirliği Güçbirliği Destek Programı;<br />

Birkaç işletmenin yan yana gelerek ortak<br />

iş kültürü oluşturması amaçlanmaktadır.<br />

c) AR-GE, İnovasyon Destek Programı;<br />

İthalatı azaltacak cari açığın büyümesini<br />

engelleyecek ürünlerin üretilmesi teşvik<br />

edilmektedir.<br />

ç) KOBİGEL – KOBİ Gelişim Destek<br />

Programı; Yüksek kalitede ve profesyonel<br />

imkanlarla daha fazla ürün üretilmesine<br />

imkan veren imkanlar ve fikirler desteklenmektedir.<br />

d) KOBİ TEKNOYATIRIM – KOBİ Teknolojik<br />

Ürün Yatırım Destek Programı;<br />

Bu programda ise teknolojik ürün üreten<br />

işletmeler teşvik edilmektedir.<br />

41 Kasım - Aralık 2020


BAŞKAN FADILOĞLU, COVID-19<br />

HASTALARINA UMUT OLDU<br />

Şehitkamil Belediye Başkanı Rıdvan Fadıloğlu, geçirdiği Covid-19<br />

hastalığından sonra plazma kan bağışında bulundu. Başkan Fadıloğlu,<br />

“Hastalığı geçirmiş olan kardeşlerimizin, iyileştikten 28 gün sonra mutlaka<br />

immün plazma kan bağışında bulunmalarını hassaten rica ediyorum” dedi.<br />

Ç<br />

IN’DE başlayan ve daha<br />

sonra tüm dünyaya yayılan<br />

SARS-CoV-2 virüsüne bağlı bir<br />

hastalık olan Covid-19 hastalığı<br />

ile ilgili önemli tedavi yöntemlerinden biri<br />

olan immün plazma kan tedavisi, pandemi<br />

dönemindeki en önemli mücadele<br />

yöntemlerinden biri olarak kabul ediliyor.<br />

Geçirdiği Covid-19 hastalığının ardından<br />

28 gün geçtikten sonra immün plazma<br />

kan bağışında bulunan Şehitkamil Belediye<br />

Başkanı Rıdvan Fadıloğlu, hafta sonu<br />

uygulanan sokağa çıkma kısıtlamasının<br />

yapılacak bağışlara engel olmadığını<br />

vurguladı.<br />

BAĞIŞTA BULUNMALARINI<br />

HASSATEN RİCA EDİYORUM<br />

Şehitkamil Belediyesi tarafından Kızılay<br />

Gaziantep Kan Merkezi Müdürlüğüne tahsis<br />

edilen 139 Nolu Sosyal Tesiste immün<br />

plazma kan bağışı yapan Şehitkamil<br />

Belediye Başkanı Rıdvan Fadıloğlu, kan<br />

verme işleminin ardından şu açıklamada<br />

bulundu: “Ben, öncelikle tüm Covid-19<br />

hastalarımıza acil şifalar diliyorum.<br />

Hastalığı geçirmiş olan kardeşlerimizin,<br />

iyileştikten 28 gün sonra mutlaka immün<br />

plazma kan bağışında bulunmalarını<br />

hassaten rica ediyorum. Hastalığı atlatanlar,<br />

nasıl sıkıntıların çekildiğini biliyor.<br />

Başkalarının o sıkıntıları çekmemesi adına<br />

bu özveride bulunmaları insanlık gereğidir.<br />

Ben de daha önce Kovid-19 rahatsızlığı<br />

geçiren biri olarak, immün plazma kan<br />

bağışında bulundum. Özellikle ben Pazar<br />

günü burada görev yapan tüm Kızılay<br />

çalışanlarımıza teşekkür ediyorum. Mesai<br />

mefhumu gözetmeksizin 365 gün 24<br />

saat kan alımıyla ilgili faaliyetlerini devam<br />

ettiriyorlar. İmmün plazmayla ilgili olarak<br />

da hafta içi yine belirli saatlerde, sokağa<br />

çıkma kısıtlamalarının olduğu günlerde<br />

de yine Cumartesi ve Pazar günleri bu<br />

faaliyetlerini devam ettiriyorlar. Tabi bir<br />

yandan immün plazmaya ihtiyaç varken,<br />

diğer taraftan da kan bağışına ihtiyaç var.<br />

Şu an immün plazma alınan Değirmiçem<br />

Mahallemizde bulunan 139 Nolu Sosyal<br />

Tesisimizde aynı zamanda kan vermek isteyen<br />

vatandaşlarımızın kan verme imkanı<br />

da var. Ben immün plazma kan bağışında<br />

bulunacak vatandaşlarımıza buradan<br />

sesleniyorum, sokağa çıkma kısıtlaması<br />

var diye buraya gelemeyeceklerini düşünmesinler.<br />

Buraya geldiklerinde kendilerine<br />

kan verdiklerine dair belge verilerek,<br />

sorunsuz bir şekilde evlerine dönebilmeleri<br />

sağlanıyor. Ben, tüm hastalarımıza acil<br />

şifalar diliyorum. Hastalığı geçirmiş ve kan<br />

bağışında bulunan tüm kardeşlerimize de<br />

teşekkür ediyorum.”<br />

BAĞIŞTA BULUNMAYA<br />

DAVET EDİYORUM<br />

Kan bağışı çağrısında bulunan Kızılay<br />

Şehitkamil Şube Başkanı İsmail Güler,<br />

“Kovid-19 hastalığını geçirmiş ve üzerinden<br />

28 gün geçmiş tüm hastalarımıza 139<br />

Nolu Sosyal Tesisimizde hafta içi 08.30<br />

ile 24.00’a kadar hizmet vermekteyiz.<br />

Sokağa çıkma yasağı olduğu günlerde ise<br />

sabah 09.30 ile 21.30’a kadar hizmet veriyoruz.<br />

Tüm Covid-19 hastalığını geçirmiş<br />

hastalarımızı, immün plazma bağışında<br />

bulunmaya davet ediyorum” şeklinde<br />

konuştu.<br />

3 KİŞİYE CAN OLABİLMEK<br />

Her bağışçının 3 kişiye can olabileceğini<br />

belirten Gaziantep Kan Bağışı Merkezi<br />

Müdürü Dr. Mehmet Akıncı, “Şehitkamil<br />

Belediye Başkanımız, bugün immün plazma<br />

bağışında bulundu. Kendisi Kovid-19’u<br />

geçirdi. Şu an sağlıklı olduğu için ve<br />

üzerinden 28 gün geçtiği için de 3 kişiye<br />

can olabilmek için buraya gelip bağışta<br />

bulundular. Allah, hayırlarını şimdiden<br />

kabul etsin. Duyarlı olan tüm vatandaşlarımızdan<br />

da immün plazma bağışında<br />

bulunmalarını rica ediyorum” ifadelerini<br />

kullandı.<br />

42


SAĞLIĞIMIZA 201 MİLYAR<br />

31 MİLYON TL HARCADIK<br />

2019 yılındaki sağlık harcaması 201 milyar 31 milyon TL olurken, 2018 yılına<br />

oranla yüzde 21,7 arttığı kaydedildi. Bu harcanan tutarın da 156 milyar 819<br />

milyon TL’si genel devlet sağlık harcaması olarak yapıldı.<br />

M<br />

EDYA takip<br />

kurumu Ajans<br />

Press, sağlık ile<br />

alakalı medya<br />

yansımalarını çıkardı. Ajans<br />

Press’in gerçekleştirdiği medya<br />

incelemesine göre, geçen yıl<br />

sağlık ile alakalı 500 bin 591 haber<br />

çıkışı olduğu görüldü. Yine<br />

aynı dönemde sağlık kurumları<br />

ile alakalı çıkan haber adedi ise<br />

971 olarak gözlenirken, sağlık<br />

harcamalarının 811 basın habere<br />

konu olduğu görüldü.<br />

HARCAMALAR HER YIL ARTIYOR<br />

Ajans Press’in, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden elde ettiği bilgilere göre,<br />

sağlık harcamaları istatistikleri belli oldu. Böylelikle 2019 yılındaki sağlık harcaması 201<br />

milyar 31 milyon TL olurken, 2018 yılına oranla yüzde 21,7 arttığı kaydedildi. Bu harcanan<br />

tutarın da 156 milyar 819 milyon TL’si genel devlet sağlık harcaması olarak yapılırken,<br />

özel sektör sağlık harcaması 44 milyar 212 milyon TL oldu. Sağlık harcamalarının<br />

büyük bir çoğunluğu da hastanelere yapıldı. Geçmiş yıllardaki sağlık harcamalarına<br />

bakıldığında ise 2018’de 165 milyar 2014’te 95 milyar, 2010 yılında ise 62 milyar olduğu<br />

gözlendi. 2019 yılındaki kişi başına yapılan sağlık harcaması ise 2 bin 434 TL olurken,<br />

bunun 2018 yılında 2 bin 38 TL olduğu kaydedildi.<br />

43 Kasım - Aralık 2020


UYKUNUZUN<br />

huzuru kaçmasın<br />

Her 10 kişiden 1’inde görülen ve Willis-<br />

Ekbom hastalığı olarak da bilinen<br />

‘Huzursuz Bacak Sendromu’, dünyada<br />

en sık rastlanan sinir sistemi bozukluğu<br />

olarak karşımıza çıkıyor.<br />

Kişinin bacaklarındaki kasları sürekli hareket ettirme veya<br />

esnetme ihtiyacı duyduğu kontrol edilemeyen bir durum olan<br />

bu sorun daha çok dinlenirken veya uyurken kötüleştiği için<br />

yaşam kalitesini de olumsuz etkiliyor. Hareket bozukluğu<br />

olan bu problemin şikayetlerinin gece arttığına dikkat çeken<br />

Romatem Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı<br />

Dr. Nuriye Gürer, “ Erken teşhis ve tedavi büyük önem<br />

taşıyor. Her yaşta ortaya çıkabilecek bu sorun ellerinizde ve<br />

ayaklarınızda bulunan sinirlere de zarar verebilir. Huzursuz<br />

bacakların rahata kavuşabilmesi için yapılabilecek en iyi şey<br />

hareket ettirmektir. Bu yüzden ilaç tedavisinin yanında fizik<br />

tedavi büyük önem taşıyor” ifadelerini kullandı.<br />

Dr. Nuriye Gürer<br />

Romatem Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı<br />

44


BACAKLARDA yanma, kaşıntı,<br />

ürperme, karıncalanma gibi<br />

belirtiler ile kendini gösteren<br />

‘Huzursuz Bacak Sendromu’,<br />

kişilerin yaşamını olumsuz etkiliyor. Hareket<br />

bozukluğu olan bu sorun dinlenme<br />

dönemlerinde, geceleri uyumadan hemen<br />

önce daha kötü olurken film izlerken,<br />

uzun bir iş toplantıları, uçak yolculukları<br />

gibi hareketsiz kaldığımız zamanlarda da<br />

kendi gösterebiliyor. Nedeni tam olarak<br />

bilinmeyen bu problem ile ilgili son yapılan<br />

araştırmalarda, bilim insanları beyin<br />

kimyasalı dopaminin dengesizlikten dolayı<br />

kas hareketini kontrol etmek için mesajlar<br />

gönderebileceğini belirtiyor. Ayrıca demir<br />

eksikliği, gebelik, omurilik rahatsızlıkları,<br />

böbrek yetmezliği ve genetik hikayeler<br />

de bu hastalığın ortaya çıkmasına neden<br />

olabiliyor.<br />

UYKU KALITESINI ETKILIYOR<br />

‘Huzursuz Bacak Sendromu’ bazı durumlarda<br />

kaslarda meydana gelen kramplar<br />

ve uyuşma ile karıştırılabiliyor. Bu da<br />

hastalığın tanısının koyulmasını ve tedavi<br />

sürecinin başlatılmasını geciktirdiğini belirten<br />

Romatem Hastanesi Fiziksel Tıp ve<br />

Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Nuriye Gürer,“<br />

Ne kadar erken tedavi süreci başlarsa<br />

hayatınız o kadar az etkilenir. Çünkü<br />

yaşamımızın 1/3 ‘üne hakim olan uyku<br />

durumun kalitesini bozan bu rahatsızlık<br />

haliyle vücut sağlığımızı da olumsuz<br />

etkiliyor. Özellikle bu dönemde bağışıklık<br />

sistemimizin korunmasında büyük rol<br />

oynayan uyku için bu sorunun çözümü<br />

büyük önem taşıyor. Ayrıca kafein, alkol,<br />

sigara ve stres bu durumun ortaya çıkmasını<br />

tetikleyebilir.” ifadelerini kullandı.<br />

ŞIKAYETLER 20 YAŞINDAN ÖNCE ORTAYA ÇIKIYOR<br />

Dr. Gürer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Olguların çoğuna tanı konulamadığı için hastalığın görülme<br />

sıklığı kesin olarak bilinmiyor. Doktora başvuran hastaların çoğu orta ve ileri yaşta olmasına<br />

rağmen olguların yüzde 35’inde şikayetler 20 yaş öncesinde başladığı görülüyor. Bu sorunu<br />

yaşayan kişilerde ekstremite (kol ve bacak) ve eklem ağrısı da görülebiliyor. Hastaların çoğunda<br />

ağrılı sendromlar daha sık izleniyor. Örneğin bu hastalarda bel ağrısı yüzde 38, eklem ağrısı<br />

yüzde 50, yumuşak doku romatizmaları yüzde 30 olarak tespit edilmiştir. Huzursuz bacak birçok<br />

romatizmal hastalıkla birlikte görülse de, en iyi bilineni romatoid artritdir. Vücudunuzun herhangi<br />

bir yerinde uzun süreli, açıklanamayan bir rahatsızlığınız olduğunda, özellikle de bu rahatsızlık<br />

normal bir şekilde uyumanıza engel oluyorsa bir uzmana başvurmalısınız. “<br />

45 Kasım - Aralık 2020


Türkiye özel hastaneler<br />

gece işletme müdürleri<br />

birliği ve hizmetleri<br />

Türkiye Özel Hastaneler Gece İşletme Müdürleri Birliği Başkanı Tolga<br />

Güler, Sağlık Sektöründe özellikle İstanbul ve etrafındaki İllerin Özel<br />

Hastane Gece İşletme Müdürlerinin yaklaşık 4 yıl önce bir araya gelerek<br />

oluşturdukları birlik hakkında bilgi verdi.<br />

HASTA Transferi amacıyla kurulan Birliğin<br />

çalışmaları 112’ye de büyük katkı sağladı.<br />

Coronavirüs sürecinde Dünya ve Türkiye’nin<br />

içinde bulunduğu krize dikkat çeken Türkiye<br />

Özel Hastaneler Gece İşletme Müdürleri Birliği Başkanı<br />

Tolga Güler,Covid-19 salgınında en çok etkilenen Metropol<br />

şehir İstanbul’u örnek vererek:<br />

“2019 sonlarında sıkıntılı bir sürecin başlaması sonucu<br />

tüm dünyayı zamanla etkisi altına alan Covid-19 virüs<br />

salgını Ülkemiz açısından da 2020 Mart ayı itibari ile<br />

bu krizi yaşamaya başlamıştır. Durumun ciddiyeti sonucunda<br />

Dünya Sağlık Örgütü tarafından Mart ayı başlangıcında<br />

küresel salgın ilan edilip gerekli olan önlemler<br />

konusunda uyarılarda bulunulmuştur. Virüsün dünya<br />

üzerindeki etkisinin amacı kimilerine göre insanlık<br />

üzerindeki nüfus artışının planlı bir projesi, kimilerine<br />

göre ise ilahi bir uyarı niteliğindedir.<br />

Covid-19 salgının en etkili olduğu yerlerden<br />

biriside Metropol Şehir İstanbul’dur. 15<br />

milyonun üzerinde, birçok Ülke nüfusu ile<br />

eş değerde olan İstanbul, Yoğun Bakım ve<br />

Servis transfer süreçlerinde zaman zaman<br />

tıkanıklık yaşamaktadır. Bu tıkanıklık<br />

Tolga Güler<br />

Türkiye Özel Hastaneler Gece İşletme Müdürleri Birliği Başkanı<br />

46


özellikle 2.dalga dediğimiz şu günlerde<br />

kendisini göstermektedir. Sağlık Sektöründe<br />

özellikle İstanbul ve etrafındaki İllerin<br />

Özel Hastane Gece İşletme Müdürlerinin<br />

yaklaşık 4 yıl önce bir araya gelerek<br />

oluşturdukları 250 profesyonel kişinin<br />

whatsap grubu aracılığı ile hasta transfer<br />

süreçleri daha çok hız kazandığı aşikardır.<br />

Amacının sağlıkta sosyal sorumluluk<br />

projesi kapsamında, 4 yıldır verdiği emek<br />

ve performans neticesinde, bu zamana<br />

kadar 6,000 e yakın Yoğun Bakım, Acil<br />

Cerrahi işlem ve servis hastalarının 112<br />

komuta merkezi protokolu doğrultusunda<br />

hasta transferini sağlamıştır. İstanbul ve<br />

çevresinde çözüm noktası haline gelmiş<br />

olan TÜRKİYE ÖZEL HASTANELER<br />

GECE İŞLETME MÜDÜRLERİ BİRLİĞİ<br />

whatsap grubu 2019 yılının sektörde en<br />

iyi sosyal sorumluluk proje ödülüne hak<br />

kazanmanın yanında birçok sosyal amaçlı<br />

faaliyetlere imza atmıştır. Ülkemizin son<br />

10 yıl içerisinde Avrupa, Asya ve Ortadoğu<br />

Ülkelerinin sağlık Turizmi açısından seçkin<br />

hale gelmesi, gelişmesi, dış dünya üzerindeki<br />

etkisini göstermiş ve rol model halini<br />

almıştır. Şehir Hastanelerinin kurulması<br />

ve Üniversite Hastanelerini yeniden yapılanması<br />

kendi vatandaşlarının üzerinde<br />

de hizmet anlayışını ortaya koymuştur.<br />

Türkiye Özel Hastaneler Gece İşletme<br />

Müdürleri Birliği hem yurt içi hem de yurt<br />

dışı hasta transfer süreçlerinde bir nebze<br />

de Ülkemizin sağlık Sektörüne ciddi anlamda,<br />

hiç bir beklenti içerisine girmeden<br />

katkı sağlamaktadır...<br />

Yaşadığımız şu çok zor günlerde, maneviyat<br />

anlayışı ile sağlık çalışanlarının göstermiş<br />

olduğu cephe savaşında, emeğin<br />

harcanmaması, cephelerin devlet ve özel<br />

kurum olarak ayrışmadığı, olmazsa olmaz<br />

anlayışının net olarak bilinmesi ve unutulmaması<br />

tüm sağlık çalışanları açısından<br />

çok önemlidir.”<br />

Amacının sağlıkta sosyal<br />

sorumluluk projesi<br />

kapsamında, 4 yıldır verdiği<br />

emek ve performans<br />

neticesinde, bu zamana<br />

kadar 6,000 e yakın Yoğun<br />

Bakım, Acil Cerrahi işlem<br />

ve servis hastalarının 112<br />

komuta merkezi protokolu<br />

doğrultusunda hasta<br />

transferini sağlamıştır.<br />

İstanbul ve çevresinde<br />

çözüm noktası haline<br />

gelmiş olan TÜRKİYE<br />

ÖZEL HASTANELER GECE<br />

İŞLETME MÜDÜRLERİ<br />

BİRLİĞİ whatsap grubu 2019<br />

yılının sektörde en iyi sosyal<br />

sorumluluk proje ödülüne<br />

hak kazanmanın yanında<br />

birçok sosyal amaçlı<br />

faaliyetlere imza atmıştır.<br />

47 Kasım - Aralık 2020


Akciğer<br />

kanseri<br />

tedavilerindeki<br />

gelişmeler sayesinde<br />

ölüm oranlarında<br />

yıllık 3 ile 6<br />

oranında azalma<br />

görülmüştür.<br />

Akciğer kanserinde ölüm<br />

oranları giderek azalıyor<br />

Akciğer kanserinde tedavi alanındaki yeni<br />

gelişmeler ölüm oranını azaltıyor. 2013 yılından<br />

bu yana akciğer kanseri tedavilerindeki<br />

gelişmeler sayesinde ölüm oranlarında yıllık 3<br />

ile 6 oranında azalmanın görülüğünü belirten<br />

Anadolu Sağlık Merkezi Medikal Onkoloji<br />

Uzmanı Prof. Dr. Serdar Turhal, “Akciğer<br />

kanseri en sık rastlanan kanser türlerinin<br />

başında geliyor. Son 30 yılda kanserde verilen<br />

yaklaşık yüzde 30 ölüm oranındaki azalmada<br />

akciğer kanserindeki tedavilerdeki etkinliğin<br />

de önemli bir katkısı oldu” açıklamasında<br />

bulundu. Prof. Dr. Serdar Turhal, 17 Kasım<br />

Dünya Akciğer Kanseri Günü vesilesiyle tanı ve<br />

tedavideki son gelişmelerden söz etti.<br />

2000 yılında Amerika’da yapılan Amerikan Klinik<br />

Onkoloji Derneği’nin (ASCO) toplantısında, 4 ayrı<br />

kemoterapi rejiminin karşılaştırıldığının, hastaların<br />

bu tedavilere ortalama yüzde 20 cevap verdiğinin<br />

ve ortalama sağ kalımın 8 ay olduğunun rapor edildiğini<br />

hatırlatan Anadolu Sağlık Merkezi Medikal Onkoloji Uzmanı<br />

Prof. Dr. Serdar Turhal, “O günden bu yana, özellikle<br />

2013 yılından bu yana akciğer kanserine bağlı ölüm oranlarında<br />

yıllık yüzde 3 ila 6 oranında azalma oldu” dedi.<br />

AKCIĞER KANSERINDE<br />

SAĞ KALIM ORANI ARTTI<br />

Yalnızca 2020 yılında akciğer kanserinde 9 yeni endikasyonda<br />

tedavinin onaylandığının altını çizen Medikal<br />

Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Serdar Turhal, “Bunların 4<br />

tanesi tamamen yeni ilaçlardan oluşuyor. Bu tedavilere<br />

olan cevap oranları yüzde 50 ila 85 arasında değişiyor.<br />

Ortalama hastalıksız sağ kalım 10 ila 25 ay arasına kadar<br />

çıktı. Pek çok akciğer kanseri tipinde ortalama sağ kalım<br />

artarken, özellikle de ALK geni mutasyonu pozitif olan<br />

48


Bu yıldan itibaren ikili hedefe yönelik tedavilerinin hastalarda<br />

uygulanmasının da onaylandığını dile getiren Prof. Dr. Serdar<br />

Turhal, “Bu tedavilerin erken evrede, yani tümörü cerrahi olarak<br />

çıkarılmış hastalarda koruma amaçlı faydalı olduğuna dair<br />

çalışmaların da önümüzdeki dönemde açıklanmasını bekliyoruz<br />

ancak şu an henüz buna ilişkin bir kanıtımız yok” dedi.<br />

metastatik kanser hastalarında ortalama sağ kalım 5 yılın<br />

üzerine çıktı” şeklinde konuştu.<br />

YAKINDA AKCIĞER KANSERINDE<br />

HEDEFE YÖNELIK TEDAVI IMKÂNI<br />

OLACAK<br />

Yine bu yıl, daha önce kalın bağırsak kanserinde bakılan<br />

KRAS mutasyonu olan (KRAS geninde olan değişiklik)<br />

akciğer kanseri hastalarındaki cevap oranlarının yüzde 32<br />

ve meme kanseri hastalarında bakılan HER2 mutasyonu<br />

olan hastalarda cevap oranlarının yüzde 60 olduğunun erken<br />

bir çalışmada gösterildiğini belirten Medikal Onkoloji<br />

Uzmanı Prof. Dr. Serdar Turhal, “Yakında akciğer kanseri<br />

hastalarında 10’un üzerinde hedefi kontrol edip, hedefe,<br />

yani tümöre yönelik tedavi ilaçlarını verme imkânımız<br />

olacak gibi görünüyor” dedi.<br />

Prof. Dr. Serdar Turhal - Anadolu Sağlık<br />

Merkezi Medikal Onkoloji Uzmanı<br />

Bir başka ümit vadeden tedavi gelişmesinin de “immün check<br />

point inhibitör tedavileri” olduğunun altını çizen Prof. Dr.<br />

Serdar Turhal, “Burada 5 tane ilacımız var ve bununla ilgili<br />

olan PD-L1 mutasyonu yüksek ise, hastaların 5 yıllık sağ kalımları<br />

metastatik seviyede dahi yüzde 32 seviyesinde oluyor.<br />

Bu mutasyon hastaların yaklaşık yüzde 30’unda görülüyor”<br />

açıklamasında bulundu.<br />

YENI TEDAVILERIN UYGUN ŞEKILDE<br />

HASTALARA ULAŞMASI FAYDA<br />

SAĞLAYACAK<br />

Bu yıldan itibaren ikili hedefe yönelik tedavilerinin hastalarda<br />

uygulanmasının da onaylandığını dile getiren Prof. Dr. Serdar<br />

Turhal, “Bu tedavilerin erken evrede, yani tümörü cerrahi olarak<br />

çıkarılmış hastalarda koruma amaçlı faydalı olduğuna dair<br />

çalışmaların da önümüzdeki dönemde açıklanmasını bekliyoruz<br />

ancak şu an henüz buna ilişkin bir kanıtımız yok” dedi.<br />

Akciğer kanseri tedavisinde gelişmeler<br />

umut verici ancak sonuç olarak hala birinci<br />

öncelik sigaranın bırakılmasıdır.<br />

Akciğer kanseri tedavisinde gelişmeler umut verici ancak<br />

sonuç olarak hala birinci önceliğin sigaranın bırakılması<br />

olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Serdar Turhal, sözlerini şöyle<br />

sürdürdü: “Sigara içen hastaların 55 yaşından sonra akciğer<br />

tomografisiyle taranması şeklinde olan tarama önerisi henüz<br />

genel popülasyonun yüzde 1’inden azında gerçekleşmekte.<br />

Onun için bunun artması akciğer kanserinin erken tanısında<br />

bize bir imkân sağlayacaktır. Yine yeni tedavilerin uygun<br />

hastalara ulaşması hastaların daha uzun yaşamasını sağlayacaktır.<br />

Likit biyopsi, yani kan örneklerinde tümöre ait hücre<br />

ve genetik materyal incelemeleri ile tümörün çok küçük<br />

boyutlardayken saptanabilmesi sayesinde ise hastaların erken<br />

dönemde kanserinin bulunması ve tedavilerinin başlamasının<br />

yakın gelecekte bir fırsat yaratacağını düşünmekteyiz. Başka<br />

kanserlerde olduğu gibi hastaların sürmekte olan çalışmalara<br />

katılmalarının da akciğer kanseri tedavisinin gelişmesinde<br />

önemli bir katkısının olacağını düşünüyoruz.”<br />

49 Kasım - Aralık 2020


COVID-19 aşılarından<br />

korkmak yanlış<br />

COVID-19 aşılarının bir kısmı ruhsatlanma<br />

aşamasına geldi ve Aralık veya Ocak ayı<br />

gibi dünyada kullanıma girecek. Aşının<br />

koruyuculuk süresinin henüz bilinmediğini<br />

ve bunun zamanla görüleceğini belirten<br />

Anadolu Sağlık Merkezi Enfeksiyon<br />

Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Elif Hakko,<br />

“Aşılanma toplumda belli bir oranda<br />

yapılırsa, salgının hızı azalır, daha az insan<br />

hasta olur. Toplumların aşılanması zaman<br />

alacak bir süreç, sabırlı olmalıyız. O zamana<br />

kadar maske, mesafe ve hijyen kurallarına<br />

uyum olmazsa olmaz. Aşı olmaktan<br />

çekinilmemeli. Ruhsat almış olan her aşı<br />

bilimsel olarak güvenlidir, gönül rahatlığıyla<br />

olunmalı” açıklamasında bulundu.<br />

ŞU ANDA henüz ruhsatlanmamış ancak Faz 3<br />

çalışmalarının tamamlanmak üzere olduğu birkaç<br />

aşı olduğuna dikkat çeken Anadolu Sağlık Merkezi<br />

Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Elif<br />

Hakko, “Biri Çin’in inaktif yani ölü virüs aşısı, diğeri<br />

Almanya’nın ve Amerika’nın m-RNA aşısı ve bir diğeri<br />

İngiltere’nin Adenovirüs vektörlü aşısı. Çin’de üretilen<br />

aşı, bilinen en eski yöntemle, yani ölü virüs kullanılarak<br />

yapılmış aşı, genel anlamda güvenilirlik sorunu yok ancak<br />

Doç. Dr. Elif Hakko<br />

Anadolu Sağlık Merkezi Enfeksiyon<br />

Hastalıkları Uzmanı<br />

50


ALMANYA, AMERIKA VE ÇIN’IN ÖLÜ VIRÜS AŞISININ ŞU ANA KADAR BILDIRILMIŞ CIDDI YAN<br />

ETKILERI YOK. İNGILTERE’NIN AŞISINDA BAZI NÖROLOJIK YAN ETKILERE 2 HASTADA RASTLANDI<br />

ANCAK BUNLARIN AŞI ILE ILIŞKILI OLMADIĞI SÖYLENDI. BUNUN DIŞINDA KOLDA AĞRI, HAFIF ATEŞ,<br />

HALSIZLIK GIBI BASIT YAN ETKILER GÖRÜLDÜ.<br />

Faz 3 çalışmaları yayınlanmadığından<br />

henüz etkinliği konusunda bilgimiz yok.<br />

Almanya’da üretilen m-RNA aşısı, daha<br />

önce kanser aşılarında denenmiş bir<br />

yöntemle, yani haberci gene virüsün bir<br />

proteini yüklenerek vücuda veriliyor, vücut<br />

sanki virüsle karşılaşmış gibi bağışıklık<br />

hücresi üretiyor. Faz 3 çalışma sonuçlarında<br />

yüzde 95 oranında etkin bulundu,<br />

güvenilir olduğu, kolda ağrı ve hafif ateş<br />

dışında ciddi yan etkisi olmadığı görüldü.<br />

Aynı yöntemle Amerika’da da bir firma<br />

aşı üretti. İngiltere ve Çin’de de başka bir<br />

virüsün taşıyıcı olarak kullanıldığı Adenovirüs<br />

vektörlü aşılar üretildi. Bu aşıların<br />

da güvenilirlik sonuçları gayet iyi, ancak<br />

etkinlikleri diğer aşılara oranla biraz daha<br />

düşük bulundu” dedi.<br />

ALMANYA, AMERIKA VE<br />

ÇIN’IN AŞILARINDA ŞU ANA<br />

KADAR BILDIRILMIŞ CIDDI<br />

YAN ETKILER YOK<br />

Almanya ve Amerika’nın ürettiği aşıların<br />

etkinliklerinin yüzde 90’nın üzerinde bulunduğunu<br />

söyleyen Enfeksiyon Hastalıkları<br />

Uzmanı Doç. Dr. Elif Hakko, “Almanya,<br />

Amerika ve Çin’in ölü virüs aşısının şu ana<br />

kadar bildirilmiş ciddi yan etkileri yok. İngiltere’nin<br />

aşısında bazı nörolojik yan etkilere<br />

2 hastada rastlandı ancak bunların aşı<br />

ile ilişkili olmadığı söylendi. Bunun dışında<br />

kolda ağrı, hafif ateş, halsizlik gibi basit<br />

yan etkiler görüldü” şeklinde konuştu.<br />

Virüsün şimdiye kadar ne kadar çok insanı<br />

hastalandırdığını ve ölümüne neden olduğunun<br />

görüldüğüne dikkat çeken Doç. Dr.<br />

Elif Hakko, “Maalesef tedavi için elimizde<br />

etkili ilaçlar da yok. O nedenle sadece<br />

kendimiz için değil, riskli yakınlarımız için<br />

bile aşı olarak hiç hastalanmamak ve<br />

bulaştırmamak şu an için en iyi seçenek.<br />

Aşılar geçmişte pek çok öldürücü hastalık<br />

için çare oldu ve bundan sonra da olacak.<br />

Canlı bir virüsün yapacaklarının yanında<br />

aşıların yan etkileri söz konusu bile<br />

olamaz. O nedenle aşı olmaktan çekinmeyelim.<br />

Ruhsat almış olan her aşı bilimsel<br />

olarak güvenlidir, gönül rahatlığıyla olunmalı”<br />

açıklamasında bulundu.<br />

AŞILARLA ILGILI DAYANAĞI<br />

OLMAYAN BILGILERE ITIBAR<br />

EDILMEMELI<br />

Özellikle risk grubundakilerin aşı olması<br />

gerektiğini ancak bulaştırma potansiyeli<br />

olan çalışan, aktif insanların da aşı olmalarının<br />

gerekli olduğunu söyleyen Doç.<br />

Dr. Elif Hakko, “Özellikle m-RNA aşısı için<br />

söylenen, genetik kodumuzu değiştirecek<br />

gibi gayri bilimsel, hiçbir dayanağı olmayan<br />

bilgilere itibar edilmemesini öneririm.<br />

Aşı karşıtlığı, son zamanlarda popüler<br />

olma arzusu ile ortaya çıkan bazı hekim,<br />

gazeteci, ünlü kişilerce çok sık kullanılıyor.<br />

Aşılar sayesinde bugün çiçek hastalığı<br />

tamamen ortadan kaldırılmış durumda,<br />

kızamıktan çocuklar ölmüyor, çocuk felci<br />

nedeniyle engelli kalan çocuk kalmadı.<br />

Hem en güvenli hem de en ucuz olan bu<br />

yöntemle hayatlar kurtarılıyor. Aşı insanlığın<br />

en önemli icatlarından. Bilimden yana<br />

olalım ve bilimin söyledikleri dışındakileri<br />

ciddiye almayalım. Geçmişteki salgınlar<br />

2-3 yılı buldu ancak şimdi elimizde aşı gibi<br />

bir silahımız var. O nedenle bu sürenin<br />

daha kısa olacağını tahmin ediyorum<br />

ancak salgının ne zaman sona ereceğine<br />

ilişkin tam tarih vermek mümkün değil”<br />

şeklinde konuştu.<br />

51 Kasım - Aralık 2020


Güzel görünme arzusu<br />

GENÇLERİ ESTETİK<br />

YAPTIRMAYA<br />

YÖNLENDİRİYOR<br />

Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Op.<br />

Dr. Oygar Aytekin, sosyal medya araçlarında çekici ve<br />

güzel görünme arzusunun insanları estetik yaptırmaya<br />

yönlendirdiğini söyledi:<br />

2017 yılında yapılan bir anket<br />

çalışmasına katılanların yarısı<br />

‘selfie fotoğraflarında daha iyi<br />

görünmek amacıyla’ estetik cerrahiye<br />

başvurduklarını belirtmiş. Muhtemelen bu<br />

oran günümüzde artmıştır. Estetik cerrahi<br />

için muayeneye gelen hastaların büyük<br />

bir çoğunluğu, özellikle 20 – 25 yaş arası<br />

olan grup, yanında rötuşlanmış selfie<br />

fotoğraflarını getirerek danışıyor.”<br />

Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi<br />

Uzmanı Op. Dr. Oygar Aytekin, 2020 yılına<br />

damga vuracak estetik trendleri üzerine<br />

konuştu. Oygar Aytekin geçtiğimiz yıllarda<br />

en çok yaptırılan estetik uygulamalar<br />

arasında öne çıkanların meme ve burun<br />

estetiği olduğunu, bu senede yine en çok<br />

tercih edilenler arasında bu uygulamaların<br />

başı çekeceğini ifade etti.<br />

Göz kapağı ve kepçe kulak estetiğinde<br />

bir yükseliş olacağına dikkat çeken<br />

Aytekin, “Tüm uygulamalarda gelişen<br />

normalleşme ve yadırgamama akımının<br />

yansıması olarak karşımıza çıkabileceği<br />

gibi, vajina ile vulvanın güzelleştirilmesi ve<br />

penis kalınlaştırma gibi genital estetikler<br />

de ivmeyi arttırabilir.” dedi. Gençlerin özel<br />

hayatlarında sadece burun veya yanağın<br />

önemli olmadığını, meme gibi diğer cinsel<br />

bölgelerin de çok önemli olduğunu farkına<br />

vardıklarının altını çizdi.<br />

Nitekim iyi ve güzel<br />

görünmek, karşımızda<br />

daha olumlu çağrışımlar<br />

oluşmasına sebep<br />

oluyor. Günümüzün<br />

sosyoekonomik durumu<br />

göz önüne alınıp gündelik<br />

hayatın yoğunluğu da<br />

eklendiğinde, insanlara<br />

avantaj sağlayacak<br />

her ayrıntıya değer<br />

verilir olması normallik<br />

kazanıyor.<br />

52


2020’de yüz estetiğinde özellikle<br />

hyaluronik asit satürasyonunun ve<br />

PRP rejenerasyon uygulamalarının cilt<br />

kalitesindeki öneminin anlaşılacağını<br />

belirten Aytekin, “Kalitesiz kumaştan iyi<br />

kıyafet dikemezsiniz! Germe ameliyatları<br />

cilt kalitesini arttırmaz. Bu amaçla<br />

HA ve PRP uygulamaları kaçınılmazdır.<br />

Bununla beraber yüz germeyi düşünmenin<br />

yarattığı korkuların gittikçe<br />

azaldığını görüyoruz. Çeşitli dolgular<br />

ve botoksu tercih etmekten de asla<br />

vazgeçemeyeceğiz gibi görünüyor.”<br />

açıklamasında bulundu.<br />

ESKIDEN GÜZEL<br />

GÖRÜNMEK IÇIN ‘ESTETIK<br />

OLMAK’ BU KADAR<br />

POPÜLER DEĞILDI<br />

Güzel ve çekici görünmenin her<br />

zaman önemli olduğunu vurgulayan<br />

Op. Dr. Oygar Aytekin sözlerine şöyle<br />

devam etti: “Güzel görünmek için ‘estetik<br />

olmak’ eskiden bu kadar popüler<br />

değildi. Bu sadece ülkemizde değil<br />

tüm dünyada böyledir. Eskiden bazı<br />

kusurlarımızı vesikalığımızı gördükçe<br />

veya çekilmiş fotoğraflarımızı çıkarıp<br />

baktıkça önemserdik. Şimdi elimizdeki<br />

telefonla sürekli fotoğraf çekiyor ve<br />

bunlara bakıyoruz. Sosyal medyada<br />

nasıl göründüğümüz, nasıl yorum aldığımız<br />

çok önemli. Bu sebeple estetik,<br />

günümüzde çok popüler.”<br />

Güzel, çekici ve etkileyici görünmenin<br />

tarih boyunca önemli olduğunu belirten<br />

Aytekin, “İnsanların hangi özellikleri<br />

çekici bulduğu ve bu insanlara karşı<br />

tepkileri incelendiğinde çeşitli ölçütler<br />

saptanmış ve sosyolojik sonuçları değerlendirilmiştir.<br />

Bu çalışmaların ışığında<br />

diyebiliyoruz ki çekici insanlar gerek<br />

iş, gerek özel hayatlarında daha zeki<br />

ve güvenilir olarak algılanıyor, ortalama<br />

olarak daha yüksek maaşlar alıyor ve<br />

daha az işsiz kalıyorlar. Nitekim iyi<br />

ve güzel görünmek, karşımızda daha<br />

olumlu çağrışımlar oluşmasına sebep<br />

oluyor. Günümüzün sosyoekonomik<br />

durumu göz önüne alınıp gündelik<br />

hayatın yoğunluğu da eklendiğinde,<br />

insanlara avantaj sağlayacak her<br />

ayrıntıya değer verilir olması normallik<br />

kazanıyor.” dedi.<br />

Op. Dr. Oygar Aytekin - Plastik,<br />

Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı<br />

SOSYAL MEDYA BASKISI<br />

INSANLARI ESTETIĞE<br />

YÖNLENDIRIYOR<br />

Sosyal medya araçları ile oluşturulan<br />

ortamın insanları estetik yaptırmaya<br />

yönlendirdiğini söyleyen Oygar Aytekin<br />

sözlerini şöyle sürdürdü: “Selfie çılgınlığı<br />

yüzdeki ve vücuttaki kusurların<br />

herkes tarafından fark edilmesine yol<br />

açıyor. Bu kusurlar, en azından yorumlarda<br />

sorun yaşamamak için, çeşitli telefon<br />

uygulamaları rötuş aplikasyonları<br />

ile yok ediliyor; dudaklar ve yanaklar<br />

dolgunlaşıyor, kulaklar yatıyor, burun<br />

incelip kalkıyor, hatta kaşlar uzayıp ve<br />

memeler dikleşiyor. Bunun neticesinde<br />

ise var olmayan bir mükemmellik sergilenmiş<br />

olunuyor. Zaten bu noktadan<br />

itibaren popülarite ve tehlike yan yana<br />

yürümeye başlıyor.”<br />

Var olmayan bir mükemmellik arayışının<br />

hüsranla biteceğini belirten Op. Dr.<br />

Oygar Aytekin, “gerçek hayatta, sosyal<br />

medyada ve selfielerinde göründüğü<br />

gibi olmayan, güncel tabiriyle ‘fake’<br />

olan kişilerle diğerleri arasında mücadele<br />

olması kaçınılmazdır ve bunun<br />

sonucunda selfie savaşları çıkacak gibi<br />

görünüyor. 2017 yılında yapılan bir anket<br />

çalışmasına katılanların yarısı ‘selfie<br />

fotoğraflarında daha iyi görünmek<br />

amacıyla’ estetik cerrahiye başvurduklarını<br />

belirtmiş. Muhtemelen bu oran<br />

günümüzde artmıştır. Estetik cerrahi<br />

için muayeneye gelen hastaların büyük<br />

bir çoğunluğu, özellikle 20 – 25 yaş<br />

arası olan grup, yanında rötuşlanmış<br />

selfie fotoğraflarını getirerek danışıyor.”<br />

dedi. Sosyal medya takip yaşı düştükçe<br />

bu çılgınlığın zamanla daha da artacağını<br />

belirten Aytekin, “Dünya Sağlık<br />

Örgütü’nün sağlık tanımında da belirtildiği<br />

gibi, ‘sağlıklı olmak demek sadece<br />

fiziken sağlıklı olmakla kalmayıp, ruhen<br />

huzurlu ve mutlu olmayı gerektiriyor’.<br />

Fakat henüz kendi kişilik özelliklerini<br />

tam olarak kavrayamamış, psikolojik<br />

olarak gelişimini tamamlamamış yaş<br />

gruplarında estetik ameliyat yapmak<br />

her zaman doğru değildir” açıklamasında<br />

bulundu.<br />

AILELER GENÇLERE<br />

ESTETIK KONUSUNDA<br />

DESTEK VERMELI<br />

Oygar Aytekin sözlerini şöyle tamamladı:<br />

“Örneğin kepçe kulaklı bir<br />

çocuğun okul çağından önce ameliyat<br />

edilmesi, psikolojik gelişimi açısından<br />

ne kadar doğru ise, 17-19 yaşlarından<br />

önce burun estetiği ameliyatı olması<br />

vücut gelişimi açısından o derece<br />

yanlış görülmektedir. Ancak gençler,<br />

ergenler bir şeyi istedikleri zaman<br />

sınır tanımayabiliyorlar. Her ne kadar<br />

‘ayran iştahlı’ diye düşünsek de bazen<br />

böyle bir konuda aşırı ısrarcı ve hatta<br />

kararlı olabiliyorlar. Aileler bu konuda<br />

anlayış göstermeli ve evlatlarına, onları<br />

anladıklarını çok iyi bir şekilde ifade<br />

etmeliler. Muayene için gerekli adımları<br />

atmaları, evlatlarıyla beraber plastik,<br />

rekonstrüktif ve estetik cerrahi uzmanına<br />

gelmeleri bu konuda çok güzel<br />

bir yaklaşım olacaktır. Ancak cerrah ile<br />

görüşme sırasında kendilerine hakim<br />

olmalı ve mümkünse görüşme sırasında<br />

dışarıda beklemelidirler. Zaten ciddi<br />

bir cerrah gerektiği gibi yönlendirme<br />

yapacak, vücut gelişiminin beklenmesi<br />

gerektiği konusunda evladınızı<br />

bilgilendirecektir. Aynı durum meme<br />

büyütme ameliyatı için de geçerlidir.<br />

Meme küçüklüğü kimi zaman genç<br />

kızlarımızın psikolojisini çok olumsuz<br />

etkileyebilmekteyse de 17 yaşın beklenmesi<br />

gerekecektir.”<br />

Kalitesiz kumaştan iyi kıyafet dikemezsiniz! Germe ameliyatları cilt kalitesini arttırmaz. Bu amaçla<br />

HA ve PRP uygulamaları kaçınılmazdır. Bununla beraber yüz germeyi düşünmenin yarattığı<br />

korkuların gittikçe azaldığını görüyoruz. Çeşitli dolgular ve botoksu tercih etmekten de asla<br />

vazgeçemeyeceğiz gibi görünüyor.<br />

53 Kasım - Aralık 2020


MASKE ALERJİSİ<br />

BELİRTİLERİ NELERDİR?<br />

Koronavirüs nedeniyle hepimiz maske takıyoruz. Maske takmamızdan dolayı da<br />

bazılarımız maskeden dolayı sorunlar yaşıyoruz. Bunlardan en önemli sorunlardan<br />

birisi de maske alerjisi. Maske alerjisi nedir? Maske alerjisi belirtileri nelerdir? Maske<br />

alerjisi neden olur? Maske alerjisi gelişmesini nasıl önleyebiliriz?. Alerji ve Astım<br />

Derneği Başkanı Prof. Dr. Ahmet Akçay sizler için merak edilen bu soruları yanıtladı.<br />

MASKE ALERJISI NEDIR?<br />

Maske alerjisi maskeye karşı cildimizde<br />

kurdeşen, egzama ve nefes problemleri gibi<br />

anormal bulguların ortaya çıkmasına denilir.<br />

Maske Alerjisi<br />

Nedenleri Nelerdir?<br />

Geleneksel cerrahi yüz maskeleri, N95 maskeleri ve<br />

yeniden kullanılabilir kumaş maskeleri içeren yüz<br />

maskeleri, alerjiniz olabilecek kimyasallar içerebilir.<br />

Yüz maskelerine karşı alerjik cilt reaksiyonları,<br />

maskelerin yapıldığı bir dizi kimyasal bileşene<br />

karşı gelişmektedir.<br />

Alerjik reaksiyonlara neden olan yüz<br />

maskelerindeki kimyasallar şunlardır:<br />

• Formaldehit,<br />

• Etilen üre melamin formaldehit,<br />

• Kuaterniyum-15.<br />

YÜZ MASKESI ALERJISININ<br />

BELIRTILERI NELERDIR?<br />

Yüz maskesine karşı gelişen çoğu reaksiyon deri döküntüsü<br />

şeklindedir. En önemli iki belirti alerjik kontakt dermatit ve<br />

kurdeşen şeklinde deri belirtileridir.<br />

Alerjik kontakt dermatit, maskenin cilde temas ettiği yerde<br />

kızarıklık, pul, kaşıntı ve hatta kabarcıklar şeklinde kendini<br />

gösterir. Elastik kulak ipine bağlı alerjik kontakt dermatit<br />

görülebilmektedir.<br />

Maskeye bağlı ürtiker reaksiyonuna bağlı olarak solunum sistemi<br />

de etkilenerek temasa bağlı kurdeşen (kontakt ürtiker)<br />

de görülmüştür. Kurdeşen, pul olmayan ve birkaç saat içinde<br />

ortaya çıkabilen çok kaşıntılı kırmızı yumrulardır. Böcek ısırığına<br />

benzerler. Alerjik mekanizma mevsimsel alerjilere benzer<br />

olduğu için solunum semptomları görülebilir. En kötü durum<br />

senaryosunda, kurdeşen anafilaksi ile ilişkilidir, bu nedenle<br />

solunum semptomları önemliyse, hızlı bir şekilde bir doktora<br />

görünmek gerekir.<br />

54


YENIDEN KULLANILABILIR EV YAPIMI YÜZ<br />

MASKELERINE ALERJINIZ OLABILIR MI?<br />

Yeniden kullanılabilir maskeler de alerjik reaksiyonlar oluşturabilir<br />

• Yıkanan kumaş maskeler, kumaşta kalan deterjan ve yumuşatıcı<br />

artıklarına alerjik reaksiyonlara neden olabilir. Bunun nedeni<br />

genellikle çamaşır bakım ürünlerindeki koku ve çamaşırın<br />

yıkamadan sonra yetersiz durulanması nedeniyle kalan deterjan<br />

kalıntısıdır. Özellikle astım ve alerjik nezlesi olanların akciğer ve<br />

burunları kokuya çok hassastır. Bu nedenle de kokuya bağlı burun<br />

tıkanması ve akciğerde nefes sıkışmasına neden olabilir.<br />

• Boyalar ve kumaşlarda bulunan kimyasallara bağlı olarak da<br />

alerji olabilir.<br />

• Dezenfektan kimyasallarla temizlenen maskeler, dezenfektanlara<br />

alerjik reaksiyonlara veya kimyasal kalıntılardan tahrişe neden<br />

olabilir.<br />

YÜZ MASKELERINE ALERJIK REAKSIYONLARI<br />

NASIL ÖNLEYEBILIRSINIZ?<br />

Tamamen önleyemezsiniz. Kumaş maske kullanmak çözüm olabilir<br />

ancak o da alerjik reaksiyona sebep olabilir. Özellikle alerjiye<br />

neden olan kimyasalları içermemesi çok önemlidir.<br />

KUMAŞ YENIDEN KULLANILABILIR YÜZ<br />

MASKELERINDE KIMYASALLARA ALERJIYI<br />

ÖNLEMEYE YARDIMCI OLMAK IÇIN NASIL<br />

ÖNLEM ALINMALIDIR?<br />

Bir kumaş maske satın aldığınızda, önce kumaşın kimyasal içeriğini<br />

gidermek ve boya içeriğini azaltmak için yıkayın. Maskeniz<br />

elastik içeriyorsa, elastiğin kurutucu ısısıyla bozulmasını önlemek<br />

için kendi kendine kuruması daha iyidir.<br />

Kurutucu ısısı elastiği parçalayarak elastiği oluşturan kimyasalların<br />

açığa çıkmasına neden olur.<br />

Pamuklu kumaş maskeleri kullanabilirsiniz. Minimal boya içeren,<br />

antimikrobiyal katkı içermeyen ve kırışıklık önleyici katkı maddesi<br />

içermeyenleri seçin, çünkü bunların tümü alerjen olabilir. Sert<br />

ÇAMAŞIR BAKIM ÜRÜNLERINE<br />

ALERJINIZ OLMADIĞINDAN EMIN<br />

OLMAK IÇIN KUMAŞ YENIDEN<br />

KULLANILABILIR MASKELERINIZI<br />

NASIL YIKARSINIZ?<br />

Kumaş maskelere çamaşır alerjik<br />

reaksiyonlarını önlemek için, maskeleri<br />

hassas ciltler için kokusuz çamaşır<br />

deterjanıyla ve yumuşatıcı kullanmadan<br />

yıkamak faydalı olabilir. Cildimizin çamaşır<br />

deterjanı kalıntısına maruz kalmaması için<br />

her zaman çamaşırlarınızı iyice durulayınız.<br />

malzeme maskelerini dezenfekte etmek için kimyasal kullanıyorsanız,<br />

maskeyi yüzünüze yerleştirmeden önce kimyasalları suyla<br />

çıkardığınızdan emin olun.<br />

ÖZETLEYECEK OLURSAK;<br />

• Maske alerjisi kendini alerjik kontakt dermatit ve kurdeşen<br />

şeklinde göstermektedir<br />

• Özellikle maske içindeki kimyasallar, deterjan kalıntıları, boyalar<br />

maske alerjisine neden olabilmektedir.<br />

• Kumaş maskelerinin kokulu deterjanla yıkanması da özellikle<br />

alerjik nezle ve astımı olanlarda burun tıkanmasına ve nefes<br />

sıkışmasına neden olabilmektedir.<br />

• Maske alerjisinden korunmak için maske alerjisine neden olabilen<br />

kimyasalları içermeyen, boya içermeyen, lateks içermeyen<br />

maskelerin seçilmesi önemlidir.<br />

• Pamuklu maskelerin kokusuz hipoalerjenik deterjanla yıkanması<br />

ve bol durulanması faydalı olacaktır.<br />

55 Kasım - Aralık 2020


PANDEMİ DÖNEMİNDE<br />

KEMİK KIRIKLARINA DİKKAT!<br />

Trafik kazaları, spor yaralanmaları ve düşmeler sonucu kırılabilen kemikler, insan<br />

vücudunun en sağlam organı olarak tanımlanıyor. Kemik kırıklarının pandemi<br />

sürecinde ortaya çıkması ise hastaların daha çok endişelenmesine neden oluyor.<br />

C<br />

OVID-19 sebebiyle<br />

hastaneye gitmek<br />

istemeyen kişilerde<br />

kırıkların yanlış kaynaması<br />

daha büyük sorunlara yol<br />

açarken, kırık konusunda bilinçsiz<br />

uygulamalar önemli sakatlıklara<br />

zemin hazırlayabiliyor. Memorial<br />

Ankara Hastanesi Ortopedi ve<br />

Travmatoloji Bölümü’nden Prof. Dr.<br />

Hakan Özsoy, pandemi döneminde<br />

kemik kırığı ve tedavisi ile ilgili bilgi<br />

verdi.<br />

BAZEN BASIT BIR<br />

DÜŞME, BAZEN DE CIDDI<br />

BIR KAZA KIRIĞA NEDEN<br />

OLABILIR<br />

Çevresindeki kaslar, dokular, eklemler<br />

ve sinirleriyle beraber bir organ<br />

gibi olan kemiğin ve etrafındaki dokuların<br />

zedelenerek bütünlüğünün<br />

bozulmasına kırık denilmektedir.<br />

Kemiğin taşıyamayacağı yüklere<br />

maruz kalması sonucunda kırıklar<br />

oluşmaktadır. Gençlerde kemikler<br />

çok kuvvetli olduğu için kazalar, ciddi<br />

düşmeler ya da önemli spor yaralanmaları<br />

gibi zorlamalar ve yüksek<br />

enerji kırıklara neden olurken; esnek<br />

kemiklere sahip olan çocuklarda ise<br />

kırık, daha basit düşmelerle oluşabilmektedir.<br />

Bununla birlikte 75-80 yaş<br />

üzerindeki ve osteoporozu (kemik<br />

erimesi) olan kişilerde ise ev içinde<br />

düşme gibi daha basit yaralanmalarla<br />

kırıklar meydana gelebilmektedir.<br />

RÖNTGEN FILMI KIRIK<br />

TESPITINDE ALTIN<br />

STANDART<br />

Kırıkların büyük çoğunluğu Röntgen<br />

filmi ile tespit edilebilmektedir. Fakat<br />

eklem içi ve eklem çevresi, omurga<br />

ve leğen kemiği kırıkları gibi bazı<br />

özel kırıklarda bilgisayarlı tomografi<br />

de çekilmektedir. Kırıklarla beraber<br />

dizde bağ yaralanması gibi yumuşak<br />

doku yaralanması olması durumunda<br />

ise ek olarak MR görüntüsü<br />

istenebilmektedir.<br />

KIRIK TEDAVISININ<br />

YÖNTEMI YAŞA GÖRE<br />

BELIRLENIR<br />

Kırıkların tedavi şekli ve yöntemi<br />

yaşa göre değişiklik göstermektedir.<br />

Çocuklarda bazı özel eklem kırıkları<br />

hariç kırıkların çoğu, genç erişkinlerde<br />

ise belli kırıklar ameliyathanede<br />

anestezi altında ya da lokal anestezi<br />

ile çekip düzeltilip alçıya alınarak<br />

tedavi edilmektedir. Ancak genç<br />

erişkinlerde ve ileri yaş hastalarda<br />

eklem kırıkları, uzun kemiklerin<br />

bazı kırıkları, bacak kırıkları, leğen<br />

kemiği kırıklarının bir kısmı ve kalça<br />

eklemi kırıkları gibi belli özellikteki<br />

kırıklar için ameliyat gerekmektedir.<br />

Ameliyatın amacı hem kemiğin<br />

şeklini eski haline döndürmek hem<br />

de kemiği sağlam bir şekilde tespit<br />

ederek tedavi süresince şeklinin<br />

bozulmasını engellemektir.<br />

İleri yaşta olan hastalarda el bileği ya<br />

da kol kırıkları alçı ile tedavi edilebilirken,<br />

en sık görülen kalça kırıklarının<br />

ise ameliyat ile tedavi edilmesi<br />

gerekmektedir. Bu ameliyatın hedefi<br />

hastayı hemen ayağa kaldırıp yürüyebilir<br />

hale getirmektir.<br />

KORONAVIRÜSE KARŞI<br />

MASKE- MESAFE-HIJYEN<br />

ÖNLEMINIZI ALIN<br />

Pandemi sürecinde kırıkla karşılaşan<br />

hasta kendi kendine bir sağlık kuruluşuna<br />

ulaşabilecek durumdaysa,<br />

öncelikle kırığı bir karton ya da temiz<br />

bir tahta parçasına sarıp bandajlayarak<br />

sabitlemesi gerekmektedir.<br />

Sağlık kuruluşunda ortamın yoğun<br />

olacağı ve etrafta başka insanların<br />

da bulunduğu göz önüne alınarak<br />

maske, gözlük ya da siperlik takılmalıdır.<br />

Bununla birlikte etrafa çok<br />

Prof. Dr. Hakan Özsoy<br />

Memorial Ankara Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji<br />

Koronavirüs testi pozitif çıkan ve<br />

hastalığı aktif dönemde olanlarda hayati<br />

zorunluluk olmadıkça cerrahi tedaviden<br />

uzak durulması gerekmektedir. Çünkü<br />

Covid hastası olanlarda ameliyat sonrası<br />

ekstra sorunlar görülebilmektedir. Bu<br />

hastaların genel durumu anestezi ya da<br />

darbeler sonucunda ameliyat sonrasında<br />

çok hızlı kötüleşebilmektedir. Ancak bazı<br />

hastalıklar ve kırıklar hastanın hayatını<br />

tehdit edebilmektedir. Bu gibi durumlarda<br />

anestezi, enfeksiyon, göğüs hastalıkları<br />

ve ortopedi doktorları ameliyat kararını<br />

ekip olarak almaktadır. Ameliyat kararı<br />

alındıktan sonra bu ameliyatın negatif<br />

basınçlı özel ameliyathane koşullarında<br />

yapılması gerekmektedir.<br />

56


fazla temas edilmemeli, eller sık yıkanmalı<br />

ya da dezenfektan kullanılmalıdır.<br />

AMELIYAT KARARI SIZI<br />

ENDIŞELENDIRMESIN<br />

Meydana gelen kırıkların bir kısmı cerrahi<br />

ile bir kısmı ise ameliyatsız tedavi edilmektedir.<br />

Özellikle koronavirüs döneminde,<br />

kırık tedavisinde cerrahi yönteme başvurulacaksa<br />

hastaların endişe etmesine gerek<br />

yoktur. Bu süreçte de tüm cerrahi işlemler<br />

hastaların sağlığı ve güvenliği ilk plana<br />

alınarak gerçekleştirilmektedir.<br />

TESTI NEGATIF ÇIKAN<br />

KIŞILERIN AMELIYATI ÖZEL<br />

KORUMA TEDBIRLERI<br />

ALINARAK YAPILIR<br />

Cerrahi tedavi gerektiren durumlarda öncelikle<br />

maske ve mesafe kuralına uyarak<br />

hasta değerlendirilir ve hemen ardından<br />

koronavirüs testi alınır. Koronavirüs<br />

testi negatif olan hastanın ameliyatı özel<br />

ameliyathane odalarında, ameliyat ekibi<br />

için de özel koruma tedbirleri alınarak gerçekleştirilmektedir.<br />

Ameliyat sonrası hasta<br />

gereken en uygun zamanda ev ortamına<br />

taburcu edilmektedir. Evde egzersiz programı<br />

düzenlenen hasta pansuman için<br />

belli aralıklarla takip edilmelidir.<br />

COVID HASTASI<br />

OLANLARIN HAYATI RISKI<br />

YOKSA CERRAHI IŞLEM<br />

ERTELENMELI<br />

Koronavirüs testi pozitif çıkan ve hastalığı<br />

aktif dönemde olanlarda hayati zorunluluk<br />

olmadıkça cerrahi tedaviden uzak durulması<br />

gerekmektedir. Çünkü Covid hastası<br />

olanlarda ameliyat sonrası ekstra sorunlar<br />

görülebilmektedir. Bu hastaların genel durumu<br />

anestezi ya da darbeler sonucunda<br />

ameliyat sonrasında çok hızlı kötüleşebilmektedir.<br />

Ancak bazı hastalıklar ve kırıklar<br />

hastanın hayatını tehdit edebilmektedir.<br />

Bu gibi durumlarda anestezi, enfeksiyon,<br />

göğüs hastalıkları ve ortopedi doktorları<br />

ameliyat kararını ekip olarak almaktadır.<br />

Ameliyat kararı alındıktan sonra bu ameliyatın<br />

negatif basınçlı özel ameliyathane<br />

koşullarında yapılması gerekmektedir.<br />

Buradaki amaç hem hastaya zarar vermemek<br />

hem de sağlık personelinin hastadan<br />

enfeksiyon kapmasını engellemektir.<br />

KIRIK TEDAVISININ FAZLA<br />

GECIKTIRILMESI KALICI<br />

HASARA YOL AÇAR<br />

Uzuvlarından herhangi birinde kırık meydana<br />

gelen hastaların Covid-19 endişesi<br />

sebebiyle hastaneye başvurmamaları ve<br />

tedavilerini gerçekleştirmemeleri, kırılan<br />

kemiklerin yanlış kaynamasına neden<br />

olabilmektedir. İleri dönemlerde kalıcı<br />

hasar ve ağrılara yol açabilen bu durumun<br />

düzeltilmesi daha zor ve sıkıntılı hale<br />

gelebilmektedir.<br />

KIRIKLARDAN KORUNMAK IÇIN KEMIKLERINIZI GÜÇLENDIRIN<br />

Covid- 19 pandemi sürecinde kemikleri güçlendirmek ve kırıkların önüne geçebilmek için gerekli korunma ve hijyen tedbirleri<br />

alınarak şu önlemler alınabilir:<br />

• Özellikle yaşlılardaki hareket ve yürüme mesafesinin azalması kemiklerin ve kasların zayıflamasına neden olur. Bu sebeple her<br />

yaş grubundaki kişilerin aktivitelerini düzenlemesi gerekir. Ev içinde veya dışında günde 5 bin -7 bin 500 arası adım atılmalıdır.<br />

• Uzun süre hareketsiz kalmak ve yatmak insanın dengesinin bozulmasına, dengenin bozulması da düşme riskinin artmasına<br />

neden olur. Yumuşak bir zemin üzerinde yer egzersizleri yapmak dengenin sağlanmasına yardımcı olur.<br />

• Pandemi sürecini ev içinde geçirmek yeterli düzeyde D vitamini alımına engel olmaktadır. Her gün 20 dakika balkonda kol<br />

ve bacakların güneş alması sağlanmalıdır.<br />

• D vitamini içeren yiyecekler tüketilmeli ve mümkünse ihtiyaç durumunda takviye vitamin ve mineraller alınmalıdır.<br />

• Koronavirüs sürecinde mutfakta daha fazla zaman geçirilmesi kişilerde kilo artışına neden olur. Kilo almak kas ve eklemlere<br />

binen yükü artırırken, bu durum ilerleyen yaşlarda diz, kalça kireçlenmelerine ve ağrılara yol açar. Evdeyken çok aşırı yemek<br />

yemenin önüne geçilmeli ve özellikle hamur işi ile kızartma gibi kalori değeri yüksek besinlerin tüketilmemelidir.<br />

57 Kasım - Aralık 2020


KOAH hastalığı<br />

idrar kaçırma<br />

riskini artırıyor!<br />

Prof. Dr. Tufan Tarcan<br />

Kontinans Derneği Başkanı<br />

20 Kasım Dünya KOAH Günü’ne özel<br />

açıklamalarda bulunan Kontinans Derneği<br />

Başkanı Prof. Dr. Tufan Tarcan, yapılan<br />

çalışmalarda kadınlarda ve erkeklerde, kronik<br />

obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) ile idrar<br />

kaçırma arasında net bir ilişki gösterildiğinin<br />

altını çizdi. Kilo problemi olan KOAH<br />

hastalarının zayıflamasının idrar kaçırma<br />

şiddetini azalttığına dikkat çeken Prof. Dr.<br />

Tufan Tarcan, uzun yıllar KOAH hastalığına<br />

maruz kalmanın da idrar kaçırma riskini<br />

artırdığının altını çizdi.<br />

58


İDRAR YAPMA, IDRAR TUTMA SAĞLIĞINI KORUYABILMEK IÇIN<br />

KOAH HASTALIĞININ TEDAVISI ÇOK ÖNEMLI.<br />

Hem KOAH hem de idrar kaçırma probleminiz varsa ilk yapılacak işlem KOAH hastalığının tedavisi. KOAH hastalığının<br />

tedavisinde gelinen son noktaya varıldığında ondan sonra idrar kaçırmanın tipine göre tedaviler değerlendirilmeli.<br />

Aşırı kilo (obezite) gibi başka sorunlar varsa onlar da çözülmeli. Kilo vermek idrar kaçırma şiddetini azaltıyor.<br />

Kilolu KOAH hastalarımıza idrar kaçırma tedavisi açısından da mutlaka kilo vermelerini tavsiye ediyoruz. Sigara<br />

içiyorsa onun da bırakılması önemli.<br />

KONTINANS Derneği<br />

Başkanı Prof. Dr. Tufan<br />

Tarcan, 20 Kasım Dünya<br />

KOAH Günü’nde kronik<br />

obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) ve<br />

idrar kaçırma arasındaki ilişkiye yönelik<br />

açıklamalarda bulundu.<br />

Erişkinlerde en sık görülen idrar kaçırma<br />

tipinin, stres idrar kaçırma ve sıkışma<br />

idrar kaçırma olduğunu belirten Prof.<br />

Dr. Tufan Tarcan, “Stres idrar kaçırma,<br />

karın içi basıncın ani artışıyla örneğin<br />

öksürük, hapşırma ya da hareketle<br />

olan idrar kaçırmadır. Sıkışma tipi idrar<br />

kaçırma ise; tamamen mesane kasının<br />

istemsiz kasılmasına bağlı olarak ortaya<br />

çıkan idrar kaçırmadır. İlk zamanlar<br />

KOAH hastalığına bağlı görülen bu<br />

idrar kaçırmanın hep stres idrar kaçırma<br />

olduğu ve yalnız kadınları etkilediği<br />

düşünülürdü. Halbuki bugün bunun<br />

böyle olmadığını biliyoruz. KOAH<br />

hastalığı hem stres hem de sıkışma tipi<br />

idrar kaçırma olasılığını artırıyor.” dedi.<br />

Bütün dünyada yapılan çalışmalarda<br />

kadınlarda ve erkeklerde, kronik<br />

obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH)<br />

ile idrar kaçırma arasında net bir ilişki<br />

gösterildiğinin altını çizen Prof. Dr.<br />

Tufan Tarcan, “Yaş ilerledikçe bu oran<br />

daha da artıyor. Dolayısıyla uzun yıllar<br />

KOAH hastalığına maruz kalmanın<br />

idrar kaçırma riskini daha da artırdığını<br />

biliyoruz.” diye konuştu.<br />

KOAH HASTALIĞINDA<br />

FAZLA KILOLARI VERMEK<br />

IDRAR KAÇIRMA ŞIDDETINI<br />

AZALTIYOR<br />

KOAH hastalarında uzun dönemde<br />

karın içi basıncının artışının hem pelvik<br />

taban hem de mesane kası üzerinde<br />

zararlı etkileri olduğunu ve sfinkter<br />

yapısını bozabildiğinin altını çizen<br />

Prof. Dr. Tufan Tarcan, “İdrar yapma,<br />

idrar tutma sağlığını koruyabilmek için<br />

KOAH hastalığının tedavisi çok önemli.<br />

Hem KOAH hem de idrar kaçırma<br />

probleminiz varsa ilk yapılacak işlem<br />

KOAH hastalığının tedavisi. KOAH<br />

hastalığının tedavisinde gelinen son<br />

noktaya varıldığında ondan sonra<br />

idrar kaçırmanın tipine göre tedaviler<br />

değerlendirilmeli. Aşırı kilo (obezite)<br />

gibi başka sorunlar varsa onlar da<br />

çözülmeli. Kilo vermek idrar kaçırma<br />

şiddetini azaltıyor. Kilolu KOAH<br />

hastalarımıza idrar kaçırma tedavisi<br />

açısından da mutlaka kilo vermelerini<br />

tavsiye ediyoruz. Sigara içiyorsa onun<br />

da bırakılması önemli.” dedi.<br />

KOAH hastalığının tedavi edildiğinde<br />

ya da biraz kontrol altına alındığında<br />

idrar kaçırmanın hem stres hem de<br />

sıkışma tipi kaçırmanın buna çok<br />

iyi cevap vererek azaldığına dikkat<br />

çeken Prof. Dr. Tufan Tarcan, “İdrar<br />

kaçırma tedavisinde asıl hedef; KOAH<br />

hastalığının tedavisi olmalı. KOAH<br />

hastalığı bir noktaya kadar ya da yeteri<br />

kadar tedavi edilmezse, ondan sonra<br />

asıl idrar kaçırmaya yönelik cerrahi<br />

ve medikal tedaviler denenmeli.<br />

KOAH hastalığında, bu hastalığın<br />

semptomlarının tedavisi çoğu zaman<br />

her iki tür idrar kaçırmanın da tedavisi<br />

anlamına geliyor. Kökten tedavi süreci<br />

planlanana kadar hijyenik sorunların<br />

ortaya çıkmaması için hijyenik mesane<br />

pedi kullanılmalıdır.” diye konuştu.<br />

KOAH HASTASI IDRAR<br />

KAÇIRIYORSA GÖĞÜS<br />

HASTALIKLARI VE ÜROLOJI<br />

UZMANI TEDAVIYI BIRLIKTE<br />

PLANLAMALI<br />

KOAH hastalarının az su içerek daha<br />

az idrar kaçıracağı düşüncesinin<br />

yanlış olduğunu vurgulayan Prof. Dr.<br />

Tufan Tarcan, “Genel sistemik birçok<br />

zararının yanında böbrek taşı ve idrar<br />

yolu enfeksiyonu gibi problemlere de<br />

zemin hazırlayacağı için kesinlikle bunu<br />

yapmamalılar. Burada mutlaka bir üroloji<br />

uzmanıyla temasa geçilmeli. Eğer KOAH<br />

hastası idrar kaçırıyorsa hem akciğer<br />

hastalıkları uzmanı hem de üroloji uzmanı<br />

bunun ortak tedavisini planlamalılar.<br />

Göğüs hastalıkları uzmanı elbette<br />

KOAH hastalığının şiddetini azaltmaya<br />

gayret edecek, üroloji uzmanı da idrar<br />

kaçırmanın tedavisi için ek önlemler<br />

önerecek. Burada mümkün olduğu kadar<br />

basit önlemlerle başlamak lazım. KOAH<br />

hastalarında cerrahi tedavinin mutlaka<br />

şart olmadığı durumlarda uygulamamak<br />

gerekir.” dedi.<br />

Stres idrar kaçırma, karın içi basıncın<br />

ani artışıyla örneğin öksürük,<br />

hapşırma ya da hareketle olan<br />

idrar kaçırmadır. Sıkışma tipi idrar<br />

kaçırma ise; tamamen mesane<br />

kasının istemsiz kasılmasına bağlı<br />

olarak ortaya çıkan idrar kaçırmadır.<br />

59 Kasım - Aralık 2020


Ağız sağlığınızın genel<br />

sağlığınıza etkileri<br />

Diş hekimi Pertev Kökdemir, ağız sağlığının vücuttaki<br />

tüm organları ilgilendirdiğini söyledi. Ve sözlerine şöyle<br />

devam etti. “Ağzımız hastalıklara neden olan bakterilere<br />

açılan en önemli giriş kapısıdır. Diş eti iltihabı veya derin<br />

çürükleri olan kişilerde bu bakterilerin kana karışması<br />

ve organlarımıza hızla ulaşması çok kolay olacaktır. Bu<br />

nedenle sağlıklı bir beden, sağlıklı bir ağızdan geçer.”<br />

A<br />

ĞIZ BAKTERILERI KALBI<br />

ETKILER MI?<br />

Bazı araştırmalar, dişeti hastalığı<br />

olan kişilerin, sağlıklı diş etlerine sahip olanlara<br />

göre daha fazla kalp hastalığı olduğunu göstermektedir.<br />

Vücudunuzun genel sağlığına dikkat<br />

ettiğiniz gibi ağzınız sağlığınıza da dikkat etmeniz<br />

önemlidir.<br />

DIŞETI HASTALIĞI VE<br />

DIYABET<br />

Diyabet, vücudun enfeksiyona<br />

karşı direncini azaltabilir.<br />

Yüksek kan şekeri, diş eti<br />

hastalığına yakalanma<br />

riskini artırır. Dahası, diş<br />

eti hastalığı kan şekeri<br />

seviyelerini kontrol<br />

altında tutmayı<br />

zorlaştırabilir. Kan<br />

şekeri seviyelerini<br />

olabildiğince normale<br />

yakın tutarak diş<br />

etlerinizi koruyun.<br />

Diş hekimi Pertev Kökdemir Her yemekten<br />

sonra fırçalayın, diş ipi kullanın ve günlük antiseptik<br />

gargara ile durulayın. Yılda en az iki kez diş<br />

hekiminize görünün.<br />

KURU AĞIZ DIŞ ÇÜRÜMESINE<br />

NEDEN OLUR<br />

Tükürük, dişleri ve diş etlerini çürüklere ve diş eti<br />

iltihabına neden olan bakterilerden korumaya<br />

yardımcı olur. Dolayısıyla sürekli kuru bir ağız, diş<br />

çürümesine ve diş eti hastalığına daha duyarlıdır.<br />

Eğer ağız kuruluğunuz varsa sakız çiğneyebilir<br />

veya eczaneden alacağınız yapay tükürük takviyelerini<br />

kullanabilirsiniz.<br />

STRES VE DIŞ SIKMA<br />

Stresli, endişeli veya depresyondaysanız, ağız<br />

sağlığı sorunları için daha yüksek risk altında<br />

olabilirsiniz. Stres altındaki insanlar, diş etlerine ve<br />

vücuda zarar veren yüksek düzeyde kortizol hormonu<br />

üretir. Stres ayrıca kötü ağız bakımına da<br />

yol açar; İnsanların % 50’den fazlası stresli olduklarında<br />

düzenli olarak dişlerini fırçalamıyor veya<br />

diş ipi kullanmıyor. Stresle ilgili diğer alışkanlıklar<br />

arasında sigara içmek, alkol almak, dişleri sıkmak<br />

ve gıcırdatmak (bruksizm ) bulunur.<br />

Dişeti Hastalığı ve Erken Doğum<br />

Hamileyseniz ve diş eti hastalığınız varsa bu<br />

bebeğiniz için risk oluşturabilir. Kendinizi ve<br />

bebeğinizi nasıl koruyacağınızı öğrenmek için<br />

kadın doğum uzmanınız ve diş<br />

hekiminizle konuşun.<br />

60


Öfke kontrolü<br />

nasıl sağlanır?<br />

Uzman Psikolog & Psikoterapist Yelda<br />

Başaran, “Öfkemi Kontrol edemiyorum. Ne<br />

Yapmalıyım?” sorusuna ilişkin Narkoz Sağlık<br />

Dergisine açıklamada bulundu.<br />

Yelda BAŞARAN<br />

Uzman Psikolog&Psikoterapist<br />

E<br />

VDE, işte, trafikte hepimiz zaman<br />

zaman çeşitli sebeplerden dolayı<br />

öfkeleniriz.<br />

Aslında öfke duygusu da tıp ki<br />

sevinmek hüzünlenmek heyecanlanmak<br />

gibi doğal bir duygudur. Fakat burada<br />

önemli olan bu duyguyu kontrol altına<br />

tutabilmektir.<br />

Çünkü kontrol edilemeyen öfke duygusu<br />

kişiye aynı zamanda pişmanlık duygusu<br />

da yaşatabilir.<br />

Peki öfke kontrol edilmezse ne olur?<br />

Kontrol edilemeyen öfke duygusu kişinin<br />

çalışma yaşamında üretkenliğinin ve işlevselliğinin<br />

bozulmasından sağlık açısından<br />

başta bağışıklık sistemi, kalp damar, mide<br />

bağırsak, baş ağrısı tansiyon ve mide<br />

rahatsızlıkları depresyon gibi sorunların<br />

yaşanmasına sebep olur.<br />

Öfke kontrolü nasıl sağlanır?<br />

1.Derin bir nefes alın<br />

Ani bir öfke nöbetiyle kanın beyninize<br />

sıçradığını hissettiğiniz anlarda ilk olarak<br />

kendinize bir dakika zaman ayırın ve<br />

diyaframınızdan derin derin nefes almayı<br />

deneyin. Bunu yapmak birazda olsa sakinleşmenize<br />

yardımcı olur.<br />

2.Kendi kendinize rahatlatıcı<br />

telkinlerde bulunun<br />

Öfkelendiğiniz anlarda yalnızca sizin duyabileceğiniz<br />

bir tonda kendinize “rahatla”<br />

ya da “sinirlenecek bir şey yok” gibi rahatlatıcı<br />

telkinlerde bulunun. Bunu yaparken<br />

sinirinizin azaldığını hissedene kadar derin<br />

derin nefes almayı da ihmal etmeyin.<br />

3.Odağınızı değiştirin<br />

Öfkelendiğinizi hissettiğiniz o an sinirlerinizi<br />

bozan şeylere odaklanmak yerine<br />

bu durumla nasıl baş edebileceğinize<br />

odaklanmaya çalışın. Örneğin; çocuklarınızın<br />

odalarının sürekli dağınık olması sizi<br />

çıldırtıyor mu?<br />

O zaman odalarının kapısını kapatın.<br />

Ya da Eşinizin akşam yemeğine sürekli<br />

geç kalması sinirlerinizi mi bozuyor?<br />

O zaman da yemek saatini biraz daha<br />

geriye alın ya da eşinizle konuşarak belirli<br />

akşamlarda ayrı ayrı da yemek yiyebileceğinizi<br />

ifade edin. Duygularınıza farklı bir<br />

açıdan bakmayı öğrenmek kontrolünüzde<br />

olmayan durumlarla çok daha rahat baş<br />

edebilmenizi sağlar.<br />

4. Duygularınızı konuşarak<br />

ortaya koyun<br />

Öfkeyi dışa vurmak içimize atmaktan<br />

daha sağlıklı bir durumdur. Tabi burada<br />

dikkat edilmesi gereken şey duygularınızı<br />

o an nasıl koyduğunuzdur.<br />

Tavsiye : yaşadığınız öfke patlamasının<br />

Öfke rüzgar gibidir,<br />

Bir süre sonra diner<br />

ama bir çok dal<br />

çoktan kırılmıştır bile<br />

Hz.Mevlana<br />

ilk etkileri geçtikten ve biraz sakinleştikten<br />

sonra kendinizi sakince ve olabildiğince<br />

açık kırmadan ve incitmeden bir şekilde<br />

karşınızdaki kişiye ifade etmeye çalışın.<br />

Yalnız bunu yaparken siz siz olun karşınızdaki<br />

kişiyi incitmeden ve soğuk kanlı bir<br />

şekilde yapmaya özen gösterin.<br />

5. Öfkeniz sizi değil siz öfkenizi<br />

yönetin!<br />

Ne kadar öfkeli olursanız olun öfkenizin<br />

tüm gününüzü ziyan etmesine asla izin<br />

vermeyin.<br />

Eğer ki siz öfkenizi değil o sizi yönetmeye<br />

başlarsa kendinizi çok geçmeden negatif<br />

duygular yumağı içinde bulmanız an<br />

meselesi olabilir!<br />

61 Kasım - Aralık 2020


Trafik kurallarına uyalım,<br />

uymayanları uyaralım!<br />

Trafik kurallarına uymak bir zorunluluktur. Her sürücü, bu kurallara uymayı bir ilke<br />

olarak kabul etmelidir. Uymayanları da uyarmalıdır. Hepimiz kuralsızlığın ne kadar<br />

cana mal olduğunu biliyoruz. Onlarca insan yaralanıyor ve hayatını kaybediyor. Hayat<br />

kurtarmak bizim elimizde. Trafik Canavarına fırsat vermemeliyiz.<br />

Y<br />

ALNIZCA kurallara uymak<br />

bizi iyi sürücü yapmaz. Başka<br />

sürücülerin ve yayaların<br />

hatalarını görmek ve onları<br />

da uyarmak zorunluluğumuz var.<br />

Sürücü belgenizi aldıktan sonra trafiğe<br />

çıkacaksınız. Sürücü belgesi almak<br />

Trafiğe çıkmanın ilk koşulu olsa da<br />

deneyim kazanmak zamanla olacaktır.<br />

Deneyimsiz sürücüler, trafiğin az olduğu<br />

saatleri ve güzergâhları seçmelidir.<br />

Emniyet Kemerimizi takmadan aracımızı<br />

çalıştırmayalım! Sürücü koltuğuna<br />

oturduğumuz andan itibaren kurallara<br />

uymalıyız. Bunu bir alışkanlık haline<br />

getirirsek zorlanmayız.<br />

SÜRÜCÜ HATALARI VE<br />

KAZA NEDENLERİ<br />

Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik<br />

Başkanlığı, yurt genelinde meydana<br />

gelen trafik kazalarında en sık görülen<br />

sürücü hatalarını şöyle sıraladı:<br />

-Araç hızını yol, hava ve trafiğin gerektirdiği<br />

şartlara uydurmamak,<br />

-Kavşak geçit ve kaplamanın dar<br />

olduğu yerlerde geçiş önceliğine<br />

uymamak,<br />

-Şerit izleme ve değiştirme kuralına<br />

uymamak,<br />

-Dönüş kurallarına uymamak, kırmızı<br />

ışık veya görevlinin dur işaretinde<br />

durmamak,<br />

-Taşıt giremez trafik işareti bulunan<br />

yerlere girmek,<br />

-Yaya ve okul geçitlerinde yavaşlamamak,<br />

yayalara geçiş hakkı vermemek,<br />

-Alkollü olarak araç kullanmak, aşırı<br />

hızla araç kullanmak, geçme yasağı<br />

olan yerlerden geçmek ve hatalı şekilde<br />

yasak olan yerlere park etmek.<br />

TRAFİK KURALLARINA UYALIM!<br />

62


EHLİYET KURSU<br />

İLAN ÇALIŞMASI<br />

63 Kasım - Aralık 2020


Özgenur Taşkın<br />

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin<br />

Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog<br />

Psikolojik sağlamlık,<br />

bağışıklık sistemini güçlendiriyor<br />

Covid pozitif hastaların tedavisinde fiziksel tedavi kadar psikolojik sağlamlığın<br />

önemli olduğunu belirten uzmanlar, psikolojik sağlamlığın bağışıklık sistemi<br />

üzerindeki olumlu etkisine dikkat çekiyor. Covid-19 tanısının hasta yakınını da çok<br />

yoğun şekilde etkilediğini belirten uzmanlar, hem hastalar hem de hasta yakınları<br />

için önemli tavsiyelerde bulunuyor.<br />

ÜSKÜDAR Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin<br />

Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Özgenur<br />

Taşkın, Covid sürecinde hasta yakını olmak<br />

ve psikolojik sağlamlık yöntemlerine ilişkin<br />

değerlendirmelerde bulundu.<br />

COVID-19 TANISI, HASTA YAKINLARINI DA<br />

YOĞUN ETKILIYOR<br />

COVID-19 enfeksiyonunun, hızlı yayılımı ve ağır klinik seyri<br />

nedeniyle kısa sürede tüm dünyayı etkileyen bir salgın olduğunu<br />

hatırlatan Özgenur Taşkın, bu salgın sürecinde hastalığın<br />

fizyolojik etkileri kadar psikolojik etkilerinin de oldukça yoğun<br />

olduğuna dikkat çekti. Özgenur Taşkın, “Covid-19 tanısı<br />

almak kişi kadar yakınlarını da çok yoğun etkiler içerisinde<br />

bırakmaktadır. Kişi ve aile üyeleri öncelikle bilinmezlik ile karşı<br />

karşıya kalır, yoğun stres, kaygı, fiziksel ruhsal ve ekonomik<br />

kaygıya neden olan bir süreçtir.”<br />

BELIRSIZLIK, OLUMSUZ DUYGULARI<br />

TETIKLEYEBILIR<br />

İnsan psikolojisinde en büyük stres kaynağının yıllardır belirsizlik<br />

olarak bilindiğini söyleyen Özgenur Taşkın, pandemi sürecinde<br />

hem hasta hem hasta yakını açısından yoğun bir belirsizlik söz<br />

konusu olduğunu kaydetti.<br />

“Tedavi sürecinde aile desteğinin önemi büyüktür fakat bulaşıcı<br />

64


hastalıklarda bulaş riskinden dolayı hasta<br />

yakınları da gerekli desteği vermekte<br />

zorlanabilmektedir” diyen Özgenur Taşkın,<br />

“Bu durumda hasta kendisini ‘yalnız,<br />

dışlanmış, suçlu’ hissedebilir. Bu olumsuz<br />

hislerle beraber belirsizlik kişide olumsuz<br />

duyguları tetikleyebilir. Tetiklenen<br />

olumsuz duygular ‘ölüm korkusunu’<br />

beraberinde getirebilir. Pandemi nedeniyle<br />

hasta yakınlarının hastanede bulunmama<br />

gerekliliği, kliniklere ve yoğun bakımlara<br />

refakatçi veya ziyaretçi kabul edilmeme<br />

durumu bu süreci farklı kılmaktadır.<br />

Belirsizlik sürecine yalnızlık hissi de dahil<br />

olduğunda kişide psikolojik problemlere<br />

sebebiyet verebilir” uyarısında bulundu.<br />

AKUT STRES<br />

BOZUKLUĞUNUN<br />

BELIRTILERINE DIKKAT!<br />

Salgın durumunda yaşanan ölüm<br />

korkusunun uzantısı olarak görülen<br />

uykusuzluk, kabus görme, sürekli virüsle<br />

ilgili görüntü ve felaket senaryolarının<br />

olması, hastalığın yakınlarına bulaşacağı<br />

korkusu, öfkelenme, suçluluk duyma,<br />

ümitsizlik ve yalnızlık şikayetleri akut stres<br />

bozukluğunun habercisi olduğunu belirten<br />

Özgenur Taşkın, karantina süresi uzadıkça<br />

bu belirtilerin şiddetinin artacağını<br />

vurguladı.<br />

PANDEMI GÜNDEMI,<br />

STRESI ARTIRIYOR<br />

Aynı zamanda gündemin yoğun olarak<br />

pandemi ile meşgul olması gibi etkenlerin<br />

kişisel ve kitlesel stresi artırmakta ve<br />

paniğe neden olduğunu belirten Özgenur<br />

Taşkın, “Kişilik özellikleri, sosyo ekonomik<br />

koşullar, daha önceden kronik ruhsal<br />

veya fiziksel bir hastalığa sahip olma,<br />

sosyal destek varlığı, krizle baş edebilme<br />

ve yeni duruma uyum sağlama becerisi,<br />

kişilerin psikolojik dayanıklılığı gibi birçok<br />

faktör sürece verilen tepkisel yanıtı<br />

etkilemektedir. Aynı zamanda kişilerin<br />

medyada salgın ile ilgili haberleri takip<br />

etmesi de bilinçlendirmesi yanında<br />

endişeye sebebiyet verebilmektedir” diye<br />

konuştu.<br />

Sağlamlık’ bağışıklık sistemini doğrudan<br />

etkilemektedir.”<br />

Özgenur Taşkın, psikolojik sağlamlığı<br />

artırmak yapılması gerekenleri şöyle<br />

sıraladı:<br />

Güçlü yönlerinizi fark edin: Tedavi<br />

sürecinde hasta ve hasta yakınlarının<br />

düşünmek ve farkında olmak için çokça<br />

vakti olacaktır. Hatta fark etmekten öte<br />

yazmak da iyi olabilir.<br />

Güçlü yönlerinizi analiz edin: Bugüne<br />

kadar geçirdiğiniz fırtınaları düşünün. Sizi<br />

ayakta tutan ne oldu? “Bununla nasıl başa<br />

çıkmıştım” sorusunu sorun ve cevabını<br />

bulun. Hatta bulmakla yetinmeyin,<br />

geliştirin. Olumsuz düşüncelerle<br />

geçireceğiniz vakti ve enerjiyi, gelişime<br />

harcamanın tam da zamanı.<br />

Yakınlarınıza “Psikolojik Sağlamlık”tan<br />

bahsedin: Hastalık sürecinde siz kadar<br />

onlar da yıpranıyor olabilir, ailenize<br />

yardımcı olmak hem size güçlü<br />

hissettirecektir hem de sizin gücünüzü<br />

gören aileniz mutlu hissedecektir.<br />

Yalnız kaldığınız zamanı azaltın:<br />

Sosyalleşmek koruyucu bir faktördür.<br />

Pandemi sürecinde fiziksel yalnızlık olabilir<br />

fakat telefonla iletişimi mutlaka sürdürün.<br />

Psikolojik sağlamlığı destekleyen<br />

rutinleriniz olsun: Bu maddeleri tek bir<br />

defa yapmak değil, hayatınızın bir parçası<br />

haline getirmek hedef olabilir. Size iyi<br />

gelen kişileri, kitapları, şarkıları ve filmleri<br />

yakınlarınızda bulundurun.<br />

BAŞ ETMEKTE<br />

ZORLANIYORSANIZ<br />

DESTEK ALIN<br />

Klinik Psikolog Özgenur Taşkın,<br />

tüm bu önerilere rağmen baş<br />

etmekte zorlanılıyorsa bir ruh<br />

sağlığı uzmanından destek<br />

alınmasını tavsiye ederek<br />

“Bunu Covid sürecinde hastalar<br />

ve hasta yakınları yol haritası<br />

olarak belirleyebilir. Bu süreçte<br />

psikolojik desteği hem Covid<br />

geçiren hastaların hem de hasta<br />

yakınlarının göz ardı etmemesi<br />

gerektiğini düşünmekteyiz.<br />

Psikolojik müdahaleler aracılığı<br />

ile hasta ve ailesinin olası kriz ve<br />

travmadan olumsuz etkilenmesi<br />

önlenerek, sağlıklı yaşam biçimini<br />

devam ettirmesi ve yaşam<br />

kalitesini artırması sağlanabilir.”<br />

PSIKOLOJIK SAĞLAMLIK IÇIN<br />

YAPILMASI GEREKENLER<br />

COVID-19 tanısı alan bir hastanın ruh<br />

sağlığının yerinde olmasının, kişiyi fiziksel<br />

hastalıkların yükünden kurtaracağını<br />

ve aynı zamanda iyileşmesine destek<br />

olacağını söyleyen Özgenur Taşkın<br />

sözlerine şöyle devam etti: “Bağışıklık<br />

sisteminin kuvvetli olmasının hastalığın<br />

atlatılması için büyük faktör olduğunu<br />

doktorlar çokça dile getirmektedir ve<br />

burada bir diğer faktör vardır ki ‘Psikolojik<br />

65 Kasım - Aralık 2020


66


67 Kasım - Aralık 2020


68

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!