05.04.2017 Views

ağlar

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

11<br />

SAĞLIK PAZARTESİ, 03 NİSAN 2017<br />

KIRK: “SAĞLIK TURİZMİNDE DÜNYADA BİRİNCİ SIRADAYIZ”<br />

■ Ortadoğu Turizm ve Seyahat Acenteleri Derneği (OTSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Kırk: “Geçen<br />

yıl Karadeniz’e gelen Arap turist sayısı 410 bin; bu sene bu sayıyı 600 bine çıkartma hedefindeyiz”<br />

Ortadoğu Turizm ve<br />

Seyahat Acenteleri<br />

Derneği (OTSAD)<br />

Yönetim Kurulu Başkanı<br />

Hüseyin Kırk, Karadeniz’in<br />

Arap turistlerin son<br />

yıllarda gözde destinasyonları<br />

arasında birinci sırada<br />

yer aldığını belirterek<br />

dünyada da Arap turistlerin<br />

ziyaret ettiği birinci sıradaki<br />

ülkenin Türkiye,<br />

ikincisi sırada ise Amerika<br />

Birleşik Devletleri'nin olduğunu<br />

söyledi.<br />

“FUARLARA EN<br />

FAZLA TRABZON<br />

KATILIYOR”<br />

Giresun Turizm Altyapı<br />

Hizmet Birliği (GİRTAB)<br />

tarafından düzenlenen toplantıya<br />

katılan Kırk, geçen<br />

yıl Doğu Karadeniz bölgesinde<br />

410 bin gibi rekor<br />

seviyede Arap turist geldiğini<br />

belirtti. Kırk, “Ortadoğu<br />

turizmi deyince Karadeniz<br />

ciddi anlamda yol<br />

aldı. Yol almasının nedenlerinden<br />

bir tanesi de Trabzon‘a<br />

ve özellikle Uzungöl’e<br />

fırsat verildi. Bunu<br />

çok iyi değerlendirdiler.<br />

Ortadoğu'da yapılan fuarlara<br />

Karadeniz’den en çok<br />

gelen şehir Trabzon oldu.<br />

Samsun’da artık buna dahil<br />

oldu ama bunu artık<br />

Ordu ve Giresun'da yapmayı<br />

planlıyoruz. Çünkü<br />

son 10 yılda Karadeniz turizminde<br />

Uzungöl ile<br />

KANSER SAVAŞÇISI BESİNLERİ<br />

SOFRANIZDAN EKSİK ETMEYİN<br />

■ Onkoloji Diyetisyeni Dilşat Baş: “Kanser riskini düşürmek için<br />

haftada en az 2 porsiyon balığı sofranızdan eksik etmeyin" dedi.<br />

Acıbadem Altunizade<br />

Hastanesi<br />

Onkoloji<br />

Diyetisyeni Dilşat<br />

Baş, sağlıksız beslenmenin<br />

kanser oluşma<br />

riskini yüzde 30 artırabildiğini<br />

belirterek,<br />

kansere karşı savaşan<br />

besinlerle ilgili bilgi<br />

verdi.<br />

Onkoloji Diyetisyeni<br />

Dilşat Baş, kanser<br />

oluşumunda sigara<br />

ve alkolün yanı sıra<br />

hatalı beslenme alışkanlıklarının<br />

da önemli<br />

rol oynadığına vurgu<br />

yaparak, “Öyle ki sağlıksız<br />

beslenmek kanser<br />

oluşma riskini yüzde 30<br />

oranında artırabiliyor. Bu<br />

nedenle kanserden korunmak<br />

için öncelikle bütün<br />

besin gruplarını yeterli ölçüde<br />

içeren karışık beslenme<br />

tarzını benimsemek<br />

şart. Dikkat etmemiz gereken<br />

bir başka nokta da<br />

kanserle savaşan besinlere<br />

soframızda düzenli olarak<br />

yer açmak. Bazı besinler<br />

kanser hücrelerini vücuttan<br />

uzaklaştırma konusunda<br />

vücudun iç dinamiklerine<br />

daha fazla destek verir.<br />

Bu dost besinlerin faydalarından<br />

yararlanmak<br />

için onlara soframızda düzenli<br />

olarak yer vermeliyiz.<br />

Besinleri abartıya<br />

kaçmadan ölçülü bir şekilde<br />

tüketmek mevcut<br />

faydalarından yararlanmak<br />

için yeterli gelecektir”<br />

ifadelerini kullandı.<br />

KANSER<br />

SAVAŞÇILARI<br />

Brokoli, lahana (kırmızı,<br />

beyaz, kara, yer, Çin),<br />

karnabahar, Brüksel lahanası,<br />

pazı, turp çeşitleri,<br />

şalgam, hardal yeşillikleri,<br />

su teresi, yabani havuç<br />

gibi besinlerin içerdikleri<br />

sülforafan adlı fitokimyasal<br />

sayesinde bağışıklık<br />

sistemini güçlendirici, enfeksiyonlardan<br />

koruyucu<br />

etki oluşturduklarını kaydeden<br />

Onkoloji Diyetisyeni<br />

Baş, “Bu özellikleri<br />

nedeniyle de kanser öncüsü<br />

hücrelerin imha edilmesinde<br />

görev alıyorlar.<br />

Sağlığımız üzerindeki<br />

faydalarından en etkili şekilde<br />

yararlanabilmek için<br />

kükürtlü sebzeleri çiğ<br />

veya hafif haşlayarak tüketmeye<br />

özen gösterin.<br />

Kuru fasulye, nohut, kırmızı<br />

ve yeşil mercimek<br />

Dilşat Baş<br />

ile soya fasulyesi gibi<br />

kuru baklagiller hem iyi<br />

birer bitkisel protein kaynağı<br />

hem çok iyi bir posa<br />

kaynağı hem de içerdikleri<br />

fitokimyasallar sayesinde<br />

çok iyi bir kanser savaşçıları.<br />

Kanser riskini<br />

azaltmak için kuru baklagilleri<br />

haftada 2-3 kez<br />

sofranızda bulundurmayı<br />

ihmal etmeyin. Bunun<br />

yanı sıra salata, çorba, pilav<br />

ve makarnalarınızda<br />

zenginleştirici bir dost besin<br />

olarak kullanın. Çilek,<br />

böğürtlen, ahududu, yaban<br />

mersini, dut, üzüm,<br />

kızılcık, kiraz ve vişne<br />

gibi üzümsü meyveler vücut<br />

hücrelerini serbest radikal<br />

hasarından koruyan<br />

bileşikleri içeriyorlar. Bu<br />

sayede de kanser öncüsü<br />

hücrelerin oluşumunu engelliyorlar”<br />

şeklinde konuştu.<br />

DOST BAHARATLAR<br />

Baharatların doğru<br />

miktarda ve doğru besinlerle<br />

buluştuğunda hem<br />

yemeğin lezzetini hem de<br />

besleyici özelliğini arttırdıklarını<br />

söyleyen Baş,<br />

“Antioksidan özellikleri<br />

sayesinde kanser hücrelerinin<br />

yok edilmesine yardımcı<br />

etki oluşturabiliyorlar.<br />

Türk mutfağında yaygın<br />

olarak kullanılan dost<br />

baharatlar tarçın, karanfil,<br />

fesleğen, kimyon, kakule,<br />

nane, kişniş, biberiye, sarımsak,<br />

zencefil ve zerdeçal<br />

vücuttaki iltihabi olayları<br />

önleyici ve toksinlerden<br />

arındırıcı etkiye sahipler.<br />

Karotenoidler vücutta<br />

oluşan ve dışarıdan<br />

alınan kanser yapıcı reaktif<br />

türlerini etkisizleştirerek<br />

kanserin oluşum riskini<br />

azaltıyorlar. Karotenoidler<br />

koyu turuncu, sarı,<br />

yeşil ve kırmızı sebze ile<br />

meyvelerde bulunuyor.<br />

Balkabağı ve tatlı patates<br />

en zengin karotenoid<br />

kaynağını oluşturuyor.<br />

Ayrıca havuç, kayısı,<br />

mısır, domates, yeşillikler,<br />

şeftali, nektarin, portakal<br />

ve karpuz karotenoidlerin<br />

diğer zengin<br />

kaynaklarından. Bu besinleri<br />

mevsimine göre<br />

günlük beslenme planınıza<br />

dahil edin” açıklamalarında<br />

bulundu.<br />

“KANSER RİSKİNİ<br />

DÜŞÜRMEK İÇİN<br />

HAFTADA EN AZ<br />

2 PORSİYON BALIĞI<br />

BESLENME<br />

PLANINIZA<br />

MUTLAKA<br />

EKLEMENİZ<br />

GEREKİYOR”<br />

“Balık omega-3 yağ<br />

asitleri açısından zengin<br />

bir kaynak” diyen Baş,<br />

sözlerini şöyle sürdürdü:<br />

“Omega-3 yağ asitlerinin<br />

tümör oluşumunu geciktirdiği<br />

ile ilgili çalışmalar<br />

var. Sardalya, uskumru,<br />

somon, kalkan, ringa ve<br />

ton balığı omega-3 açısından<br />

zengin balıklardan.<br />

Kanser riskini düşürmek<br />

için haftada en az 2 porsiyon<br />

balığı beslenme planınıza<br />

mutlaka eklemeniz<br />

gerekiyor. Balığı fırında<br />

ve buğulama gibi sağlıklı<br />

pişirme teknikleriyle pişirmeye<br />

dikkat edin.Kızartma<br />

yöntemiyle pişirdiğinizde<br />

hem yağ içeriği<br />

çok artıyor hem de kızartma<br />

yağının içerisinde oluşan<br />

zararlı öğeler kanser<br />

öncüsü hücrelerin oluşmasına<br />

neden olabiliyor.<br />

Domateste likopen adı verilen<br />

ve retinole çevrilemeyen<br />

bir karotenoid bulunuyor.<br />

Güçlü bir antioksidan<br />

olan likopen sebze<br />

ve meyvelere kırmızı rengi<br />

veren karotenoiddir.<br />

Domatesin yanı sıra greyfurt,<br />

kayısı ve karpuz da<br />

likopenden zengin meyveler.<br />

Pişmiş domates<br />

ürünlerinde yani domates<br />

püresi, domates salçası,<br />

makarna sosu ve pişirilerek<br />

hazırlanan domates<br />

suyunda çiğ domatese<br />

göre 2 ila 8 kat daha fazla<br />

likopen mevcut. Kanser<br />

riskini azaltmak için beslenmenizde<br />

bu ürünleri<br />

sık sık kullanın. Probiyotikler<br />

bağırsaktaki dost<br />

bakterilerin besin kaynağını<br />

oluşturuyor. Dost<br />

bakterileri besleyen besinler<br />

aynı zamanda bağışıklık<br />

sisteminin güçlenmesine<br />

katkıda bulunuyor ve<br />

bu sayede kanser öncüsü<br />

hücrelerin oluşumunu engelliyorlar.<br />

Enginar, kereviz,<br />

pırasa, kuşkonmaz,<br />

soğan, sarımsak muz, yer<br />

elması, hindiba, buğday<br />

kepeği, tam tahıllı ürünler<br />

ve kuru baklagiller probiyotik<br />

besinler arasında yer<br />

alıyor. Günlük beslenme<br />

planınızda bu grupta yer<br />

alan birkaç besine yer<br />

vermeye özen gösterin.”<br />

“TUZ VE TUZLANMIŞ<br />

BESİNLER SİNDİRİM<br />

SİSTEMİ<br />

KANSERLERİNİN<br />

OLUŞMA RİSKİNİ<br />

ARTTIRIYOR”<br />

Ceviz, fındık, fıstık,<br />

badem, Brezilya fıstığı ve<br />

kaju fıstığı gibi sert kabuklu<br />

kuru yemişlerin az<br />

hacimde çok enerji ve<br />

protein içerdiğine dikkat<br />

çeken Onkoloji Diyetisyeni<br />

Baş, “Sert kabuklu kuruyemişler<br />

magnezyum,<br />

selenyum ve E vitamini<br />

gibi antioksidan özelliği<br />

olan vitamin ile minerallerin<br />

mükemmel kaynağını<br />

oluşturuyor. Antioksidanlar<br />

kanser öncüsü hücrelerin<br />

oluşumunu engellemek<br />

için vücudumuzun<br />

yararına çalışıyor. Günlük<br />

beslenme planınızda bir<br />

avuç içi kadar sert kabuklu<br />

kuruyemiş bulundurmanız<br />

faydalı olacaktır.<br />

Tuz ve tuzlanmış besinler<br />

sindirim sistemi kanserlerinin<br />

oluşma riskini arttırıyor.<br />

Bu nedenle tuzsuz<br />

olanları tercih etmenizde<br />

fayda var. Hem siyah çay<br />

hem de yeşil çay yapısında<br />

güçlü bir antioksidan<br />

olan polifenolleri bulunduruyor.<br />

Siyah çay yeşil<br />

çayın fermente edilmiş<br />

halidir. Yeşil çayda polifenoller<br />

siyah çaya göre<br />

daha fazla bulunduğu için<br />

yeşil çayın daha yararlı<br />

olduğu üzerinde duruluyor.<br />

Kanser riskini düşürmek<br />

için günde 1-2 fincan<br />

yeşil çay veya 3-4 fincan<br />

siyah çay tüketmekte fayda<br />

var. Ancak sıcak içecekler<br />

yemek borusu kanser<br />

riskini artırdığı için<br />

çayın çok sıcak olmamasına<br />

dikkat edin, küçük<br />

yudumlar halinde keyfini<br />

çıkararak içmeye özen<br />

gösterin” diye konuştu.<br />

(İHA)<br />

CMYK<br />

Trabzon payını aldı ve<br />

410 bin ile geçen yıl<br />

rekor bir seviyeye geldi<br />

bu sene yaklaşık 600<br />

bin beklenmektedir.<br />

Fakat gelen Arap turistlerin<br />

farklı destinasyonları<br />

aradıklarını biliyoruz<br />

ve biz bu destinasyonun<br />

Karadeniz'den<br />

kaybolmasını<br />

istemiyoruz onun için<br />

buraya hem Giresun’u<br />

hem Ordu’yu bir de<br />

Orta Karadeniz’in en<br />

önemli ili olan Samsun’u<br />

entegre etmeye<br />

çalışıyoruz” dedi.<br />

“25 MİLYON ARAP<br />

TURİSTTEN<br />

3,5 MİLYONUNU<br />

ALABİLİYORUZ”<br />

Arapların gayrimenkul<br />

ve yatırım konusunda Karadeniz’i<br />

önemsediklerini<br />

ifade eden Kırk, “ Biz bir<br />

araştırma yaptığımız vakit<br />

Ortadoğu’daki ülkeleri dolaştığımız<br />

zaman Araplar<br />

yıllık 25 milyonun üzerinde<br />

kendi ülkelerinden çıkıp<br />

farklı ülkelerde turist<br />

Hüseyin Kırk<br />

olarak tatillerini geçirmekteler.<br />

Fakat bunun sadece<br />

3.5 milyonu ülkemizde<br />

gelmektedir. Nitelikli<br />

Arapları biz sadece 800<br />

bin ile 1, 5 milyon arasında<br />

çekebiliyoruz. Bu güne<br />

kadar bu 1,5 milyon Arap<br />

yatırımcının ülkemize yatırım<br />

yaptığı mebla 25 milyar<br />

dolar civarında. Bu yatırımları<br />

genellikle İstanbul<br />

ve Karadeniz’de görebiliriz.<br />

Karadeniz’in her<br />

bölgesinde bir Arap yatırımcının<br />

mekanı, oteli ve<br />

Tip 1 Diyabetli Çocuklar<br />

ve Aileleri Derneği<br />

üyesi Oğuz Emre Sarıca,<br />

tip 1 diyabetli bir kişinin<br />

günde 9 kez ölçüm yapmak<br />

zorunda olduğunu belirterek,<br />

"Bunda da sürekli parmaklarını<br />

delmek zorunda. 4<br />

defada minimum insülin<br />

yapmak zorunda. Günde 13<br />

defa vücutta delik açılıyor.<br />

Bu da yılda en az 4 bin 745<br />

delik demek. Bu yüzden<br />

hem acıyı azaltmak hemde<br />

delik sayısını düşürmek için<br />

devletimizin sensörlü pompa<br />

ve libre cihazını ücretsiz karşılamasını<br />

istiyoruz" dedi.<br />

'Mavi Kalpler Tanışıyor'<br />

etkinliği kapsamında Tip 1<br />

Diyabetli Çocuklar ve Aileleri<br />

Derneği üyesi aileler ve<br />

çocuklar, Mersin'de kahvaltıda<br />

bir araya geldi. Selda Özyar<br />

Kaya ev sahipliğinde<br />

gerçekleşen kahvaltıda tip 1<br />

diyabetli çocuklar birbirleriyle<br />

sohbet edip eğlenirken,<br />

ailelerde yaşadıkları sorunlar,<br />

yapmaları gerekenlerle<br />

ilgili fikir alışverişinde bulundu.<br />

Burada üyeler adına<br />

açıklama yapan Oğuz Emre<br />

Sarıca, 3,5 yaşında tip 1 diyabetli<br />

çocuğunun olduğunu<br />

belirterek, "9 aydır çocuğumuzun<br />

durumundan haberimiz<br />

var. Geleneksel olarak<br />

yaptığımız pazar buluşmalarında<br />

bugünde Selda Hanımın<br />

misafiri olduk. Sesimizi<br />

duyurmaya çalışıyoruz. Tip<br />

1 diyabetli bir kişi günde 9<br />

kez ölçüm yapmak zorunda.<br />

Bunda da sürekli parmaklarını<br />

delmek zorunda. 4 defada<br />

minimum insülin yapmak<br />

zorunda. Toplamda 13 defa<br />

günlük vücudumuza delik<br />

açıyoruz. Yılda 4 bin 700<br />

delik demek bu. Empati kurarak<br />

karşıdaki bir toplu iğneyi<br />

getirip kendi parmağına<br />

batırsa ne kadar acı duyduğunu<br />

hisseder. Bunu 3 yaşında<br />

5 yaşında 9 yaşında çocuklar<br />

yapıyor" şeklinde konuştu.<br />

Devletin birçok konuda<br />

destek verdiğini vurgulayan<br />

Sarıca, "Ama tip 1 unutulmuş<br />

durumda. Türkiye'de de<br />

bildiğimiz kadar 400 bin civarında<br />

diyabetli var. Bunlar<br />

için özellikle sensörlü pompanın<br />

devlet tarafından karşılanmasını<br />

istiyoruz. Bunun<br />

dışında yurt dışından getirilen<br />

libre cihazı var. Bir firma<br />

bunu Türkiye'ye getireceğini<br />

söylüyor. Devletimizde bu<br />

cihazı karşılarsa çocuklarda<br />

özellikle okullarda diğer öğrenciler<br />

tarafından dışlanmadan,<br />

psikolojik etki altında<br />

kalmadan hayatlarını devam<br />

ettirebilirler hemde canları<br />

yanmaz diye düşünüyoruz.<br />

Bu çocuk başına 480 lira<br />

gibi bir maliyet. Zaten parmaklarını<br />

deldikleri striplerin<br />

maliyeti de devlete aşağı<br />

yukarı aynıya geliyor. Devletimiz<br />

bunun yerine bize<br />

libreyi, pompa sensörünü<br />

karşılasa daha efektif olur<br />

diye düşünüyoruz. Birde 18<br />

yaşından sonra tip 1 diyabet<br />

sanki geçiyormuş gibi bir<br />

algı da var. 18 yaşından sonra<br />

birçok yardım kesiliyor.<br />

Ancak tip 1 diyabet 18 yaşından<br />

sonra iyileşmiyor.<br />

Ömür boyu devam ettiği için<br />

bunun yaş sınırlandırılmasının<br />

da kaldırılmasını istiyoruz"<br />

diye konuştu.<br />

Şeker hastası çocukların<br />

bir AVM’sini görme imkanımız<br />

var” şeklinde<br />

konuştu.<br />

“ARAPLAR EN ÇOK<br />

SAÇ VE BIYIK<br />

EKİMİ İÇİN<br />

TÜRKİYE’YE<br />

GELİYOR”<br />

“Sağlık turizmi olarak<br />

hâlihazırda 3-4 milyar<br />

dolar civarında bir<br />

pay almış durumdayız”<br />

diyen Kırk sözlerine<br />

şöyle devam etti: “Dünyadaki<br />

sağlık pastasında<br />

burada OTSAD’ın üyeleri<br />

olarak günlük, haftalık<br />

150 ve 500 saç ekimi yapılıyor.<br />

Ciddi anlamda Araplar<br />

sadece saç ekiminde değil,<br />

bıyık, kaş ekimi, estetik<br />

gibi sağlık hizmetlerinde<br />

de faydalanmaktadırlar.<br />

Arapların dünyada ülkemizi<br />

tercih etmesi birinci sırada,<br />

ikinci sırada ise<br />

Amerika var. Biz Amerika’yı<br />

sağlık turizmi anlamında<br />

geçmiş durumundayız,<br />

hem fiyat olarak hem<br />

kalite olarak.” (İHA)<br />

DİYABETLİ BİR ÇOCUK YILDA EN AZ 4 BİN<br />

750 KEZ İĞNEYE MARUZ KALIYOR<br />

■ 'Mavi Kalpler Tanışıyor' etkinliği kapsamında Tip 1<br />

Diyabetli Çocuklar ve Aileleri Derneği’nin üyesi aileler<br />

ve çocuklar, Mersin'de kahvaltıda bir araya geldi.<br />

bakımı konusunda da bilgi<br />

veren Sarıcı, şöyle devam<br />

etti: "Anneler şeker hastası<br />

çocuklarıyla birebir yanında<br />

olmak zorunda. Her dakikalarını<br />

ona ayırmak zorundalar.<br />

Bu da ailelerde iş gücü<br />

kaybı, gelir kaybına neden<br />

oluyor. Bununla ilgili de bir<br />

çalışma yapılsa iyi olur.<br />

Çünkü bu anneler hiçbir şekilde<br />

istihdama katılamıyorlar.<br />

Evde sonuçta bir hasta<br />

bakıyorlar. Tabi aileler de<br />

çocuklarını sürekli kontrol<br />

etmeli. Bizim çocuğumuzda<br />

olmaz demesinler. Sık idrara<br />

çıkma, sık susama ve kilo<br />

kayıpları olduğu zaman mutlaka<br />

çocuklarımızı doktora<br />

götürmemiz gerekiyor. Beslenmeye<br />

illa diyabetli olması<br />

gerekmiyor. Çocuklarda beslenmeye<br />

dikkat etmek gerekiyor.<br />

Özellikle ambalajlı,<br />

doğal olmayan ürünlerden<br />

kaçınmak gerekir. Tip 1 ile<br />

tip 2 diyabetin arasındaki<br />

farkın farkında olunması gerekiyor.<br />

Tip 2 diyabette vücut<br />

insülin üretiyor ama bozuk<br />

ürettiği için şeker yüksek<br />

seyrediyor. Tip 1 diyabette<br />

pankreas hiçbir şekilde<br />

insülin üretmiyor, o yüzden<br />

sürekli insülin kullanmak<br />

zorundayız. Ancak tip 2 diyabette<br />

yüksek seyrettiği için<br />

bitkisel ilaçlarla, başka yollarla<br />

düşürülüyor. Bizde hem<br />

şeker düşümü hem şeker<br />

yükselimi riskleri taşıdığımız<br />

için bize ayrı bakılması<br />

gerekiyor." (İHA)

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!