HAZAR WORLD - SAYI 42 - MAYIS 2016
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
TÜRKİYE EKONOMİSİ<br />
Burada karşı argüman olarak MB’nin bir şekilde enflasyonu<br />
hedefe yaklaştırmak için böyle dışsal şoklarda bile uygun<br />
politika setini geliştirmesi gerektiği dile getirilebilir.<br />
Fakat böyle bir politika, ekonomik büyümenin daha<br />
da yavaşlamasına ve Türkiye gibi genç nüfusun yoğun<br />
olduğu bir ekonomide işsizliğin artmasına neden olurdu.<br />
Erdem Başçı dönemi belki de son yıllarda faiz üzerine<br />
tartışmaların en çok yoğunlaştığı dönemlerden biri oldu.<br />
Sayın Başçı Nisan 2011’de göreve geldiğinde, 2008-2009<br />
küresel kriz sonrası oluşan likidite bolluğu ve düşük faiz<br />
ortamının da desteğiyle Türkiye ekonomisi yüzde 9 gibi<br />
yüksek bir ekonomik büyüme oranını yakalamıştı. Fakat<br />
aynı dönemde cari açık 74 milyar dolarla GSYİH’nin<br />
yüzde 10’u seviyesine kadar yükselirken enflasyon yüzde 5<br />
hedefine karşılık çift haneli seviyelere yükselmişti. Böyle bir<br />
ortamda kaçınılmaz olarak Başçı ve ekibi finansal istikrarı<br />
önemli ölçüde tehdit edebilecek cari açığı düşürmeyi ve<br />
enflasyon beklentilerini hedeflerle uyumlu hale getirmeyi<br />
para politikasının önceliği haline getirdi. Türkiye gibi<br />
ithalata bağımlılığı önemli boyutlara gelmiş bir ekonomi<br />
için bunun başarılması ancak iç talebin baskılanmasıyla<br />
mümkün olabilecekti. MB bu dönemde özellikle bankacılık<br />
sektöründe kredi hacmindeki büyümeyi yakın takibe<br />
alırken hanehalkı ve firmaların borçluluk oranlarının biraz<br />
daha makul bir hızda ilerlemesini sağlamaya çalıştı. Bu<br />
dönemde Banka’nın birden fazla hedefe yönelmesinin bir<br />
gerekliliği olarak politika araçlarında çeşitlilik oluşturuldu<br />
ve bu yöntemle küresel ekonomideki belirsizliklere karşı<br />
da esneklik sağlanmaya çalışıldı. Uygulanan politika<br />
seti cari açık ve enflasyonda kısmen de olsa bir düzelme<br />
oluşturmuş olsa da ekonomik büyümede önemli bir<br />
maliyetle bu başarılmış oldu. 2011’de yüzde 8,8 büyüyen<br />
Erdem Başçı dönemi son yıllarda<br />
faiz üzerine tartışmaların en çok<br />
yoğunlaştığı dönemlerden biri<br />
oldu.<br />
ekonomi 2012’de sadece yüzde 2,1 büyürken, 2013 ve 2014’te<br />
ekonomi büyüme oranı sırasıyla yüzde 4 ve yüzde 2,9 olarak<br />
gerçekleşti. MB’nin faiz kararlarını tartışmanın odağı haline<br />
getiren de aslında ekonomik aktivitedeki bu yavaşlama<br />
oldu. Başçı ve ekibi faizi gereksiz yere yüksek tuttukları<br />
için eleştirilmişti. Temel olarak bakıldığında MB’nin o<br />
dönemde aldığı önlemler aslında Türkiye ekonomisini uzun<br />
vadede oluşabilecek bir finansal krizden korudu. Türkiye<br />
ekonomisi cari açığı büyük oranda portföy yatırımları<br />
ve özel sektörün yurt dışı borçlanmalarıyla finanse<br />
ediyordu. Dolayısıyla 2011’deki 74 milyar dolar gibi bir<br />
cari açık rakamının birkaç yıl daha devam etmesi mevcut<br />
ekonomik büyüme oranını korurken ekonomiyi ani sermaye<br />
çıkışlarına karşı çok daha riskli bir konuma getirecekti. MB<br />
o dönemde kredi hacmindeki artışı sınırlandırıcı tedbirlerle<br />
ekonominin biraz soğumasını ve finansal sistemdeki<br />
risklerin daha dengeli bir düzeyde olmasını sağlamaya<br />
çalıştı. Bu doğal olarak politikacıların çok hoşuna<br />
gitmeyecek bir tercih olacaktı.<br />
Başçı ve ekibinin bir şanssızlığı da Amerikan merkez<br />
bankası Fed’in para politikasında normalleşmeye<br />
geçileceğine ilişkin verdiği sinyalin kendi dönemlerine<br />
44 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>