You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
<strong>10</strong>-<strong>11</strong><br />
Merhaba ......................................................1<br />
Kutup Yıldızı ................................................2-3<br />
İstiklal Marşımız ve Mehmet Akif Ersoy ..4-5<br />
Kur’an Hazinesini Keşfe Çıkıyoruz ........6-7<br />
Zehra ...........................................................8-9<br />
Peygamberler Yolu ....................................<strong>10</strong>-<strong>11</strong><br />
Nusret .........................................................12-13<br />
Çocukça Düşünüyorum ..............................<strong>14</strong>-<strong>15</strong><br />
Kalp Aynası .................................................16-17<br />
Renkli Dünyamın Sesi ...............................18-19<br />
Gülce ............................................................20-21<br />
Cesur Efe ....................................................22-23<br />
Burçin ile Burhan .......................................24-25<br />
Kale Mahallesi Afacanları .......................<strong>26</strong>-<strong>27</strong><br />
Evliya Çelebi ...............................................28<br />
Bulmacayı Çöz Sureyi Bul ........................29<br />
Yeşilcan’ın Maceraları ..............................30-31<br />
Gülümseyin Bilimli-Yorum ........................32-33<br />
Allame Nine ................................................34-35<br />
Raptiye.........................................................36-37<br />
Kelime Avı ...................................................38<br />
Atölye ..........................................................39<br />
Gönlümüze Taht Kuranlar ........................40-41<br />
Kelime Bulmaca ..........................................42<br />
Çözmece ......................................................43<br />
Çiziyorum ....................................................44<br />
Çengel Bulmaca ...........................................45<br />
Sizden Gelenler .........................................46-47<br />
Bulmaca Çözümleri ....................................48<br />
<strong>26</strong>-<strong>27</strong><br />
4-5<br />
<strong>14</strong>-<strong>15</strong>
Merhaba<br />
Yarıyıl tatili bitti dersler çoktan başladı bile değil mi? Kısa bir aradan<br />
sonra okulunuza öğretmenlerinize ve arkadaşlarınıza yeniden kavuştunuz.<br />
Umarım, her birinizin tatlı tatil anıları olmuştur.<br />
Bir yandan kışa elveda derken, bir yandan da baharı müjdeleyen kokular<br />
gelmeye başladı. Gönül coğrafyamızda çocuk kardeşlerimiz var. Her biri<br />
rengârenk bahar kokuları yayan çiçekler gibi. Her biri bir bahar umudunda.<br />
Geçen sayımızda onların sıkıntılarından bahsetmiştik. Hâlâ acıları sıkıntıları<br />
devam ediyor, biliyorsunuz. Üzülüyoruz. Ama yetmiyor. Bir an önce huzura<br />
kavuşmaları için yardım ve duaya ihtiyaçları var.<br />
Bu sayımızda Kurtuluş Savaşı yıllarında kalemi ve hitabetiyle destan<br />
yazan İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u tanıtıyoruz. İstiklal Marşımızın<br />
kabul edilişinin yıldönümünde şanlı tarihimizin altın sayfalarından olan<br />
Çanakkale Zaferi’ni hatırlıyoruz. Tarih boyunca vatanları için canlarını feda<br />
eden şehitlerimizi anıyor, dua ve minnetle yad ediyoruz.<br />
Dergimiz; kahramanlık hikayeleri, düşündüren yazılar, eğlendiren çizgiler<br />
ve bulmacalarla dolu. Her bir sayfa yine birbirinden güzel ve renkli.<br />
Yine bu sayıda ikincisini vereceğimiz “Sorulu Cevaplı Dini Bilgiler”<br />
hediye kartlarını alıp biriktirmeyi unutmayın.<br />
Sonraki sayımızda ve her sayımızda buluşmak dileğiyle<br />
hoşça kalın.<br />
Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni<br />
Dr. Yüksel Salman<br />
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />
Dr. Faruk Görgülü<br />
Mali İşler ve Dağıtım Sorumlusu<br />
Mustafa Bayraktar<br />
Yayın Koordinatörleri<br />
Esma Güner - Hasan Yıldırım<br />
Tashih<br />
Said Şan<br />
Kart Sorularını Hazırlayan:<br />
Zeynep Aknar<br />
İletişim<br />
Diyanet İşleri Başkanlığı<br />
Üniversiteler Mahallesi Dumlupınar<br />
Bulvarı No: <strong>14</strong>7/D 06800 Çankaya / Ankara<br />
Tel: (0312) 295 86 01/71 48<br />
Faks: (0312) 295 61 92<br />
e-posta:<br />
cocukdergisi@diyanet.gov.tr<br />
facebook.com/diyanetcocukdergisi<br />
twitter.com/DiyanetCocuk<br />
Metin ve çizgilerin sorumluluğu yazar ve çizerlerine aittir.<br />
Milli Eğitim Temel Kanunu (16.6.1983 gün ve 28442 sayılı<br />
Kanunu'nun <strong>15</strong>'inci Madde ile Değişik 55’inci maddesinin<br />
ikinci fıkrası gereğince) Başkanlığımız yayınlarının öğrencilere<br />
tavsiyesinde bir sakınca yoktur.<br />
Abone İşleri<br />
Tel: (0312) 295 71 96-97<br />
Faks: (0312) 285 18 54<br />
e-posta: dosim@diyanet.gov.tr<br />
Abone Şartları<br />
Yurt içi yıllık: 48 TL, Yurtdışı yıllık: ABD için 25 ABD Doları,<br />
Avrupa Birliği ülkeleri için 24 Euro, Avustralya için 40<br />
Avustralya Doları, İsveç ve Danimarka için 200 Kron,<br />
İsviçre için 40 İsviçre Frangı. Abone kaydı için ücretin<br />
Döner Sermaye İşletme Müdürlüğü’nün T.C. Ziraat Bankası<br />
Ankara Kamu Girişimci Şubesi IBAN: TR 08 000 1 00 25 330<br />
599 4308-5019 no'lu hesabına yatırılması ve makbuzun<br />
fotokopisi ile aboneliğin hangi sayıdan başlayacağını<br />
bildirir bir mektubun, "Diyanet İşleri Başkanlığı - Döner<br />
Sermaye İşletme Müdürlüğü, Üniversiteler Mahallesi<br />
Dumlupınar Bulvarı No:<strong>14</strong>7/A 06800 Çankaya/Ankara”<br />
adresine gönderilmesi gerekir.<br />
Yayın Türü:<br />
Aylık, Yerel, Süreli Yayın, Diyanet Çocuk Dergisi (Türkçe)<br />
Basım Tarihi: <strong>26</strong>.02.2016<br />
Basım Yeri: Ankara<br />
İllüstrasyon: Orhan Akcan<br />
Tasarım: Bedirhan Akcan<br />
Baskı<br />
Korza Yayıncılık Basım San. ve Tic. A.Ş.<br />
Tel: O 312 342 22 08<br />
Faks: 0 312 341 <strong>14</strong> <strong>27</strong><br />
www.korzabasim.com.tr
Hicretin dokuzuncu yılıydı. Yükselen İslam<br />
güneşi bütün Arabistan’ı aydınlatmaya başlamıştı.<br />
Arabistan’daki bütün kabileler, bağlılıklarını<br />
bildirmek için Peygamberimize akın akın<br />
elçiler gönderiyordu. Gelen elçiler, Medine’de<br />
bir süre kalıyor, İslam’ın sağladığı kardeşliğe ve<br />
mutluluğa şahit oluyordu. Aynı zamanda Kur’an’ı<br />
SEVGİ<br />
ENGEL<br />
TANIMAZ<br />
ve İslam’ın temel ilkelerini öğreniyorlar, sonra da<br />
kabilelerine öğretmek için dönüyorlardı.<br />
Taif’te yaşayan Sakif kabilesi de altı kişilik bir<br />
heyet göndermişti. Fakat görüşmeler, Peygambe-<br />
rimizle beş kişi arasında gerçekleşiyordu. Heyetin<br />
altıncısı, Osman bin Ebu’l-Âs adında oldukça genç<br />
biriydi. Heyetteki arkadaşları, yaşı daha küçük<br />
olduğu için onu sürekli eşyalarının başında bekçi<br />
olarak bırakıyor, Mescid’e Peygamberimizle görüşmeye<br />
getirmiyordu.<br />
Osman bin Ebu’l-Âs, oldukça zeki ve ilme düşkün<br />
bir delikanlıydı. “Ailemden ayrılıp yanına kadar<br />
gelmişken, Peygamberimizle görüşmeden dönmem<br />
asla mümkün değil!” diye düşündü. Mutlaka bir<br />
çaresini bulmalıydı.<br />
2 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart
Öğle sıcağında gölgeye çekilip bir<br />
süre uyuyup istirahat etmek âdettendi.<br />
Peygamberimizin de sünnetiydi.<br />
Bu vakitte hem arkadaşları dönmüş<br />
oluyor, hem de Peygamberimizin<br />
başındaki kalabalık dağılmış oluyor-<br />
du. O vakti ganimet bilen Osman<br />
bin Ebu’l-Âs, ilk fırsatta Peygamber<br />
Efendimize gitti. Onunla tanıştı ve<br />
arkadaşlarından önce Müslüman oldu.<br />
Aylardan Ramazandı. Osman her<br />
gün, herkesin kavurucu sıcaktan<br />
gölgelerin tatlı serinliğine kaçtığı<br />
öğle vaktinde Peygamberimizin yanına<br />
gitmeye, ondan Kur’an’ı ve İslam’ı<br />
öğrenmeye başladı. Güneşin tenini<br />
yakmasına aldırmadan günlerce<br />
Peygamberimizin yanına gitti geldi.<br />
Merak ettiklerini çekinmeden soruyor,<br />
Peygamberimizin anlattıklarını<br />
can kulağıyla dinliyordu. Bu şekilde,<br />
Peygamberimizden pek çok ayeti ve<br />
sureyi öğrendi. Osman’ın ilme düşkünlüğü,<br />
parlak zekâsı ve terbiyesi<br />
Peygamber Efendimizin çok hoşuna<br />
gidiyordu.<br />
Ne var ki Peygamberimizin de<br />
yorulup istirahata çekildiği zamanlar<br />
oluyordu. Ancak Osman’ın ilme ve<br />
öğrenmeye olan sevdası dinmiyordu.<br />
Bu sefer, Peygamberimizin sahabileri<br />
Hz. Ebu Bekir’in ya da Übey bin<br />
Ka’b’ın yanına koşuyor, merak ettiklerini<br />
onlara sorup öğreniyordu.<br />
Sayılı günler tez geçer derler ya,<br />
işte öyle oldu. Ayrılık vakti gelip<br />
çattı. Şimdi veda zamanıydı. Peygam-<br />
berimiz onları yolcu ederken, Osman<br />
bin Ebu’l-Âs Peygamberimize,<br />
— Ey Allah’ın Resulü, beni dinde<br />
ince anlayış sahibi kılması ve ilim<br />
sahibi yapması için Allah’a dua eder<br />
misiniz, dedi. Peygamberimiz, yaşına<br />
rağmen onun böylesine güzel bir<br />
duayı istemesinden çok hoşlandı.<br />
Sevgiyle ona,<br />
— Ne dedin bakayım sen, diye seslendi.<br />
Osman da sözünü tekrarladı.<br />
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz,<br />
— Şüphesiz sen benden, arkadaşlarının<br />
hiçbirisinin istemediği bir şeyi istedin,<br />
buyurdu. Ona dua etti. Sonra da,<br />
— Haydi git. Artık<br />
sen bunların ve<br />
kavminin imamısın ve<br />
emirisin, buyurarak,<br />
heyetin en genç üyesi<br />
olmasına rağmen, ilme<br />
düşkünlüğü ve parlak<br />
zekâsı sebebiyle onu,<br />
Taif’e imam ve vali olarak<br />
görevlendirdi.<br />
Osman bin Ebu’l-Âs, beklenmedik<br />
bu görev karşısında çok mutlu oldu.<br />
Aslında onun niyeti sadece dinini güzelce<br />
öğrenmek ve iyi bir Müslüman<br />
olmaktı. Allah da onu, hiç beklemediği<br />
nimetlerle ödüllendirdi.<br />
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart<br />
3
Yazan: Esma Güner<br />
İstiklal Marşımız ve<br />
Mehmet Akif Ersoy<br />
İstiklal Marşımızın<br />
Meclis’te kabul<br />
edilmesinin 95.<br />
yıldönümünde, şairini<br />
ve eserlerini daha<br />
yakından tanıyalım mı?<br />
Doğum Tarihi<br />
ve yeri: 1873.<br />
İstanbul, Fatih.<br />
Mezun olduğu<br />
fakültenin ismini çok<br />
duymuşsunuzdur, bir<br />
de ben tekrar edeyim:<br />
Baytarlık Mektebi. Yani<br />
Veterinerlik. Birincilikle<br />
bitirmiş.<br />
Safahat<br />
4 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart<br />
Şiirlerinin bir arada olduğu eserinin<br />
ismi. Şairler genellikle oturup da baştan<br />
sona bir şiir kitabı yazmazlar. Farklı<br />
zamanlarda yazdıkları şiirleri ya kendileri<br />
ya da başkaları tarafından bir kitap<br />
içinde bir araya getirilir. Safahat’ı,<br />
Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı<br />
başta olmak üzere milletimizin zorlu<br />
günlerden geçtiği zamanları güzel bir<br />
Türkçe, heyecanlı bir anlatımla veren<br />
şiirlerle doludur. Safahat’ta yer alan<br />
Çanakkale Şehitleri şiirinin yazılış hikâyesi<br />
için dergimizin 16 ve 17. sayfalarına<br />
bakabilirsiniz.
Burdur Milletvekili<br />
aynı zamanda.<br />
Ayrıntılı bilgiyi<br />
dergimizin 34 ve<br />
35. sayfalarındaki<br />
Allame Nine’den<br />
edinebilirsiniz.<br />
Sağlam kafa<br />
sağlam vücutta<br />
bulunur.<br />
Sporculuğu da var millî şairimizin.<br />
İyi bir güreşçi. Malum, güreş,<br />
ata sporumuz. İstanbul Boğazı’nı<br />
geçecek kadar iyi bir yüzücü.<br />
Yürümeyi çok seviyor. Yürüme<br />
dediysek öyle beş altı km.<br />
değil. Bunun on katını bile<br />
düşünebilirsiniz. Gülle atıyor. O<br />
dönemde birçok kimsenin yaptığı<br />
gibi ata da biniyor.<br />
İstiklal Marşı<br />
12 Mart 1921’de Büyük Millet<br />
Meclisi’nde, Millî Marş olarak kabul<br />
edilir. Marşımızın yazılış hikâyesini<br />
biliyorsunuz ama bir kez de ben<br />
tekrar edeyim: Millî Marş için bir<br />
yarışma açılmıştır. Kazanana ödül de<br />
verilecektir. Akif önceleri bir ödül<br />
karşılığında olduğu için şiiri yazmaya<br />
yanaşmaz. Ona göre milletin ve<br />
kahraman ordumuzun içinden geçtiği<br />
zorlu süreci anlatan, millete adanacak<br />
bir şiiri para karşılığında yazmak<br />
uygun değildir. Ne var ki Akif’in<br />
kaleminin gücünü bilen dostları, onu<br />
şiiri yazmaya ikna ederler, ‘kazanırsa<br />
ona ödülü vermeyeceklerini’ söylerler.<br />
Ve zorlu şartlarda, soğukta Ankara<br />
Taceddin Dergâhı’nda yazdığı şiir,<br />
Meclis’te ayakta dinlenerek ve her<br />
kıtası ayrı ayrı alkışlanarak Millî<br />
Marşımız olarak kabul edilir. Akif<br />
ihtiyacı olduğu halde verilen ödülü<br />
kendisi için almaz, Kızılay’a bağlı bir<br />
derneğe bağışlar.<br />
<strong>27</strong> Aralık 1936’da<br />
İstanbul’da vefat etmiştir.<br />
İstanbul’a yolu düşenler<br />
Edirnekapı Şehitliği’nde<br />
ziyaret edebilirler.<br />
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart<br />
5
Kur ’ an Hazinesini<br />
Keşfe Çıkıyoruz<br />
Fatma Bayraktar Karahan<br />
6 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart
“…Ölüler dini değil, sen de bilirsin ki bu din<br />
Diri doğmuş, duracak, dipdiri durdukça zemin<br />
………….<br />
İnmemiştir hele Kur’an, bunu hakkıyla bilin<br />
Ne mezarlıkta okumak, ne de fal bakmak için…”<br />
Şiir bittiğinde “Dedemin ne gür sesi var” diye düşünüyordu Mehmet. Bazı<br />
akşamlar bütün aile toplanır sohbet eder en çok da dedesinin anlattıklarını ilgi<br />
ile dinlerlerdi. Dedesi yaşadıklarından, öğrendiklerinden bahseder, konuşmasını<br />
Kur’an ve dua ile bitirirdi. Bazen Kur’an okuma görevini Mehmet üstlenirdi, dedesi:<br />
“Hafızımın sesini duyalım” deyince Mehmet okurdu ayetleri. Mehmet’in dedesi<br />
de hafızdı. O “demir hafız”dı. Kur’an ezberi çok güçlü, hafızlığını tamamladıktan<br />
sonra ezberini hiç kaybetmemiş olanlara böyle denildiğini öğrenmişti dedesinden<br />
Mehmet. Bu akşam da bir demir hafızı anlatmıştı dedesi. Ve onun şiiri ile bitirmişti<br />
sözlerini. Adaşı İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif’in de hafız olduğunu yeni<br />
öğrenmişti Mehmet. Çocukken başlayıp tamamlayamadığı hafızlığını yirmili yaşlarında<br />
bitirdiğini ve “demir hafız” olarak anılacak kadar güçlü bir hafız olduğunu<br />
da yeni duymuştu.<br />
Mehmet’in dedesi hafız olmanın sadece Kur’an’ı ezberlemek olmadığını söylerdi<br />
hep. Bu akşam da Kur’an ayetlerini anlamak ve yaşamak üzerine konuşmuştu. O<br />
konuşurken, Mehmet Kur’an’dan öğrendiklerini düşünüyordu. Öğrendiği her ayetle<br />
büyüdüğünü, anlayışının ilerlediğini hissediyordu. Okulda notları bile yükselmişti.<br />
Dedesinin dediği gibi aklının, zihninin Kur’an’la daha da güçlendiğini fark ediyordu.<br />
Ama anlamaya çalışırsan demişti dedesi. Anlamak için de düşünmelisin, üzerine<br />
kafa yormalısın, bu ayet bana ne anlatıyor, diye…<br />
Herkes yatsı namazını kılıp uyumak için yataklarına çekildiğinde Mehmet yarınki<br />
Kur’an ezberini tekrar etmek için bahçeye çıktı. Kamer Suresi de tekrar<br />
edeceği sayfaları arasındaydı. Surenin adını kendisinden aldığı ay ışığı ile geceyi<br />
aydınlatırken 32. ayet durdurdu Mehmet’i. Tam da bugün dedesinin anlattığı konuydu<br />
ayette bahsedilen. “Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık.<br />
Var mı düşünüp öğüt alan?”<br />
Soruyu sormuştu Yüce Allah: “Var mı düşünüp öğüt alan?” Belli ki cevabı insanlar<br />
verecekti. Ben evet, diyorum diye düşündü Mehmet, kafasını gökyüzüne kaldırıp<br />
aya bakarken. Mehmet Akif de evet diyenlerdendi besbelli. İçi mutlulukla<br />
doldu, bir ayeti daha anlamaya başlamıştı.<br />
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart<br />
7
8 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart<br />
9
Derya Yöney<br />
HZ. SALİH (A.S.)<br />
Okulun düzenlediği yaz kampının ilk günüydü ve çok heyecanlıydı<br />
üç arkadaş. Kamp çadırlarını kurduktan sonra, çevrede biraz<br />
dolaşmak istediler ve ileride görünen kayalıklara doğru yürüdüler.<br />
Yaklaştıkça daha da büyük göründü kayalıklar ve kayalıkların her birine<br />
hissettirdiği duygular farklıydı... Ahmet, ne kadar gizemli olduklarını,<br />
Serdar ise ürkütücü olduklarını düşündü. Ömer'e ise bir peygamber<br />
kıssasını hatırlattı, o kocaman kayalıklar... Yüzünde anlamlı bir tebessümle<br />
anlatmaya başladı arkadaşlarına:<br />
“Medine’yle Şam arasında yaşayan Semûd kavmi, taşlara, kayalara şekiller<br />
vererek, âdeta dağları delip görkemli evler yapıyorlardı. Sahip oldukları<br />
maddiyat, imandan uzaklaştırmıştı onları... Allah’tan başka varlıklara<br />
ibadet ediyorlardı o muhteşem evlerinde!.. Onlara doğruları anlatsın diye,<br />
Hz. Salih’i görevlendirdi Allah! Ancak, peygamberi yalanladılar ve Allah’ı<br />
inkâr ettiler! Engellere rağmen tebliğine devam ederek, onları Allah’a imana<br />
çağırıyordu Peygamber.<br />
<strong>10</strong> Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart
Aradan günler geçti ve kavminden bir<br />
grup, Hz. Salih'in karşısına çıkarak:<br />
"Sana nasıl inanalım ey Salih, hadi bize<br />
bir mucize göster bakalım!" dediklerinde,<br />
ne görmek istediklerini sordu onlara<br />
Salih Peygamber. İçlerinden biri karşıdaki<br />
kayalıkları göstererek: "İşte şu karşıdaki<br />
kayadan dişi bir devenin çıkıp gelmesini istiyoruz."<br />
dedi ve onu destekledi diğerleri.<br />
"Rabbim, beni kavmim karşısında mahcup<br />
etme!" diye Allah'a dua ediyordu Hz. Salih.<br />
Beklenen gün geldiğinde, gösterdikleri<br />
kayanın yarılmaya başlamasıyla tarif ettikleri<br />
gibi bir deve çıkıverdi karşılarına!<br />
Bu devenin bir mucize olduğunu, eğer bu<br />
emanete zarar verirlerse, Allah'ın kendilerini<br />
cezalandıracağını söyledi Hz. Salih,<br />
şaşkınlıkla deveye bakan kavmine. Deve<br />
öyle çok süt veriyordu ki, herkese yetiyor,<br />
yine de artıyordu. İnananlar, devenin<br />
kendilerine Allah'ın bir hediyesi olduğunu<br />
düşünüyordu. Diğerleri ise, deve mucizesini<br />
kendileri istemelerine rağmen, onu öldürme<br />
planları yapmaya başlamışlardı bile!<br />
Bir gün, kavimlerinden dokuz kişilik bir<br />
grup, kendi hâlinde otlayan, suyunu içen<br />
ve kimseye zararı dokunmayan devenin<br />
yanına sessizce yaklaştı ve onu yere yıkarak<br />
öldürdü. Böylece, kendilerine yazık<br />
edenlerden oldular! Salih Peygamber’in<br />
haber verdiği ilahi azap artık çok yakındı!<br />
Üç günlük bekleyişin sonunda vakit geldiğinde,<br />
müthiş güçlü ve dehşetli bir ses<br />
duyuldu. Bu sesin güçlü basıncıyla birlikte<br />
birer birer yere yığılıyor ve kalkamıyordu<br />
Semûdlular; koca şehir yerle bir olmuştu!<br />
Hz. Salih, inananlarla birlikte ibretle<br />
seyretti bu manzarayı!<br />
Onlar, inanmışlardı ve inananlar her<br />
zaman üstündü! Şimdi, imanın verdiği<br />
huzurla yaşamaya devam ederek Allah’a<br />
giden yolda yeniden çalışma vaktiydi."<br />
Ömer, Ahmet ve Serdar, çadırlarına<br />
doğru yürümeye devam ederken, yeryüzünde<br />
düşünmemiz ve iman etmemiz için<br />
ne kadar çok işaret olduğunu bir kere<br />
daha anladılar. Kayalıklar bile sadece taş<br />
yığınından ibaret değildi düşünen insanlar<br />
için!<br />
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart<br />
<strong>11</strong>
Gökkuşağı<br />
Hasan YILDIRIM<br />
NUSRET<br />
Benim adım Nusret. Önceleri Nusrat diyorlardı bana. Benim bir hikâyem var<br />
sizlerle paylaşmak istediğim.<br />
19<strong>11</strong> yılında Almanya’da doğdum. Küçükken Türklerin kahramanlık hikayelerini<br />
duyuyordum. Keşke diyordum ben de o kahramanların yanında yer alsam.<br />
Bir gün Osmanlı komutanı Arapgirli Cevat Paşa, beni<br />
İstanbul’a çağırmıştı. Hayalim gerçek olmuştu. Yola çıktık.<br />
İstanbul Boğazı uzaktan öyle güzel görünüyordu ki anlatamam.<br />
Ama buralar, bu günlerde çok zor günler geçiriyor<br />
diyorlardı. Son zamanlarda buralara korsan gemiler<br />
gelmiş, havalı havalı geziniyorlarmış. Gerçekten etraftan<br />
kötü bir savaş kokusu geliyordu. Üzüldüm.<br />
Artık ben gözde bir Osmanlı gemisiydim. Osmanlı Donanması’nda<br />
olmanın onurunu taşıyordum. Donanma içinde<br />
önemim giderek artmıştı. Bundan çok mutluydum. Çünkü<br />
taşıdığım mürettebat yani insanlar birbirinden değerli,<br />
yüküm de bir o kadar önemliydi.<br />
Savaş kötü bir şeydi gerçekten. Benim yüzümden kimse<br />
ölmesin isterdim. Ama korsan gemileri durmadan saldırıp<br />
duruyorlardı. Bunlara karşı vatanımı savunmam, kahramanlarımı<br />
korumam lazımdı.<br />
12 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart
Ne yazık ki Boğaz Harbi acımasızca<br />
başlamıştı. Keşif uçakları üstümüzde<br />
akbaba gibi dolanıyordu. Boğaz’ın<br />
içinde kim oldukları belirsiz sürüyle<br />
gemi dolaşıyordu. Vatanımızı elimizden<br />
almak için çok çirkin planlar<br />
yapılıyordu.<br />
19<strong>15</strong> Mart’ında bana Çanakkale<br />
Boğazı’na mayın dökme görevi verildi.<br />
İşimiz çok zor ve tehlikeliydi. Ama<br />
mürettebatıma o kadar güveniyordum<br />
ki hiç korkmuyordum. Gecenin geç<br />
vakti karanlıkta sessizce Boğaz’da<br />
ilerliyorduk. Projektörlere yakalanmamız<br />
an meselesiydi. Korkak korsan<br />
gemileri uyuyordu. Boğaz’da Karanlık<br />
Liman denilen yere vardık. Oraya<br />
<strong>26</strong> mayın döküldü. Mayın Komutanı<br />
Tophaneli Hakkı öyle cesur bir vatanseverdi<br />
ki, iki gün önce kalp krizi<br />
geçirmesine ve doktorların ikazlarına<br />
rağmen göreve katılmak istemişti.<br />
Taşıdığım 54 nefer içinde Güverte<br />
Yüzbaşısı Hüseyin, Önyüzbaşı Çarkçı<br />
Ali, Elektrik Zabiti Mülazım Hasan,<br />
Top Zabiti Mülazım Kadri Bey efsane<br />
kahramanlardı. Onları rahmetle<br />
anmalıyız.<br />
18 Mart<br />
günü çok<br />
büyük bir<br />
çarpışma<br />
oldu.<br />
Kıyamet<br />
kopuyordu<br />
sanki.<br />
Ne var ki<br />
Nusret’in<br />
döşediği<br />
mayınlara<br />
çarpan<br />
birkaç gemi<br />
battı. Vatanımıza<br />
büyük zarar verecek<br />
olan bu burnu büyük gemilerin batırılması<br />
zaferimizin başlangıcı oldu.<br />
Ben artık gazi olmuştum. Onurluydum.<br />
Vatanıma hizmet etmekten<br />
gururluydum.<br />
Paşalarım adımı niye Nusret koymuşlar<br />
biliyor musunuz? Nusret,<br />
Allah’ın yardımı demekmiş. Allah’ın<br />
yardımı olmasaydı, Çanakkale Zaferi<br />
nasıl kazanılırdı?<br />
Neyse ki o kötü günler geride kaldı.<br />
Allah’ım bu güzel ülkeye bir daha<br />
böyle kötü günler yaşatmasın. Bundan<br />
sonra yurduma uzun yıllar daha<br />
severek hizmet ettim. Sonra<br />
huzur içinde emekli oldum. Şimdi<br />
neredeyim, biliyor musunuz?<br />
Mersin’in Tarsus ilçesi Çanakkale<br />
Parkı’ndayım. Ziyaretime beklerim.<br />
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart<br />
13
Çocukça<br />
Düşünüyorum<br />
Yazan: Mutlu Doğan<br />
Çizen: Özlem Yüce<br />
Cimcime’nin<br />
Kelime Hazinesi<br />
Cimcime’nin çölün kızgın kumlarına<br />
bıraktığı ayak izleri kum fırtınalarıyla<br />
kaybolup gidiyordu. Cimcime ile devesi<br />
Sultan, Tebriz yolculuğuna çıkmışlardı.<br />
Sultan, diyar diyar dolaşarak dünya dillerini<br />
inceliyor, uçsuz bucaksız çöllerde kaybolan<br />
kelimelerin izini sürüyordu.<br />
Sultan, Cimcime’ye “Dünyanın en zengin<br />
ülkeleri hangisidir hiç düşündün mü?”<br />
diye sordu. Cimcime yolculuk boyunca<br />
farklı farklı ülkeler görmüştü. Bu soruya<br />
o ülkelerde edindiği izlenimlerinden yola<br />
çıkarak “Hazineleri kapılarına kadar tıka<br />
basa altınla, akçeyle dolu olan ülkeler<br />
zengindir.” diye cevap verdi. Sultan ise:<br />
“Hayır, dil hazineleri kapılarına kadar<br />
kelimelerle dolu olan ülkeler zengindir.<br />
Harfler el ele vererek kelimeleri, kelimeler<br />
de omuz omuza vererek cümleleri<br />
oluşturur. Ama cümleleri renklendiren o<br />
kelimelerin manalarıdır.” dedi.<br />
Cimcime, Sultan’ın sözlerini işitene kadar<br />
kelimelerin sadece bir tanecik manasının<br />
olduğunu zannediyordu. Sultan, Cimcime’nin<br />
yaşadığı şaşkınlığı görünce yol arkadaşının<br />
ilgisini biraz daha çekmek istedi: “Bir<br />
dilden başka dile göç ederken anlam<br />
değişikliğine uğrayan kelimeler vardır. O<br />
nedenle konuşurken kelimelerimizi özenle<br />
seçmeli, kitap okurken kelimelerin farklı<br />
manalarına dikkat etmeliyiz.”<br />
Cimcime ve Sultan kelimeler üzerine<br />
konuşmaya dalmışken Tebriz’e ulaşmışlardı<br />
bile. Cimcime, devesi Sultan’ın yularını<br />
tutmuş şehri hayranlıkla izliyordu. Tebrizli<br />
<strong>14</strong> Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart<br />
Geçen ay bu sayfada çizen ismi sehven Yahya Alakay olarak yazılmıştır. Çizeri Özlem Yüce’dir.
çocuklar için Anadolu’dan gelen Cimcime’nin<br />
kıyafetleri oldukça ilgi çekiciydi.<br />
Cimcime’yi görür görmez etrafını sardılar<br />
ve onu soru yağmuruna tuttular:<br />
- Senin adın nedir?<br />
- Buraya nereden geldin?<br />
Cimcime Farsça bilmediği için kendisiyle<br />
konuşan çocukları anlayamamıştı. Sultan,<br />
çocukların sorularını birer birer tercüme<br />
etti ona. Cimcime “Merhaba benim adım<br />
Cimcime” diyerek onlarla tanışmak istedi.<br />
Ne var ki çocuklar cimcime kelimesini<br />
duyar duymaz kaçışmaya başladılar.<br />
- Kaçııın, kaçııın comcome gelmiş<br />
comcomeee!<br />
Cimcime çocukların ismini duyar duymaz<br />
kaçışmalarına bir anlam verememişti.<br />
Ama kelime hazinesinde milyonlarca<br />
kelime biriktiren Sultan, çocukların niçin<br />
korktuğunu biliyordu. Tespih taneleri gibi<br />
dağılan çocukları yanına çağırdı. Onlara<br />
Arapçadan göç eden cumcume kelimesinin<br />
hikâyesini anlattı:<br />
“Cimcime’den sakın korkmayın çocuklar.<br />
Comcome Farsçada kafatası manasına<br />
gelse de Türkçede küçük ve sevimli<br />
çocuklara cimcime deniliyor. Anadolu’da<br />
cimcime, Tebriz’de comcome ve Taif’te<br />
cumcume. Ne kadar ilginç değil mi?<br />
Kelimeler bir ülkeden başka bir ülkeye<br />
göç ederken işte böyle ses ve anlam<br />
değişikliğine uğrayabiliyor.”<br />
Tebrizli çocuklar rahat bir nefes almıştı.<br />
Cimcime’nin yanına gelerek hoş geldin<br />
dediler ve hep birlikte Hz. Mevlana’dan<br />
şiirler okudular. Kelimelerin büyülü<br />
dünyasında unutamayacağı bir gezintiye<br />
çıkmıştı Cimcime. Kıpır kıpırdı kelimeler.<br />
Cimcime o gün kelimelerin de insanlar gibi<br />
duyguları olduğunu anladı. Onların mana<br />
yüklü duygularını anlayabilmek için kelime<br />
hazinesini zenginleştirmeye karar verdi.<br />
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart<br />
<strong>15</strong>
Kalp Aynası<br />
F. Feyza Güner<br />
Aklında Çanakkale...<br />
Raylarda hızla koşturan bir<br />
tren… Öyle ki vagonları bir<br />
sağa bir sola savruluyor. Sanki<br />
içerisinde büyük bir şairi, düşünürü<br />
taşıdığını biliyor gibi. Bir an önce<br />
varacağı yere götürmenin tasası ile<br />
olabildiğince hızlandı.<br />
Aklında Çanakkale, vagonun penceresinden<br />
dışarı bakıyordu. Bir büyük<br />
şair: Mehmet Akif Ersoy… Payitaht<br />
tarafından görevlendirilen bir heyetle<br />
Medine’ye gidiyordu. Derin düşünceleri<br />
yüz çizgilerine yansımıştı. O<br />
büyük imparatorluğun<br />
çoğu vilayeti<br />
işgal<br />
edilmişti.<br />
Anadolu’nun yokluk içerisindeki<br />
halkı yaralı, endişeli ama bir o kadar<br />
da dirençli… Şehit olmak için can<br />
atan erkeği, kadınıyla mücadele veriyordu.<br />
Çanakkale’ye dayanmıştı yedi<br />
düvelin ordusu. Tüm donanmaları ve<br />
modern silahları ile topraklarımıza<br />
ateş ediyordu. Cepheye koşmuştu,<br />
genci, yaşlısı… Bir iki yıl öncesine kadar<br />
mahallede çelik çomak oynayan,<br />
yaptıkları tahta silahlarla savaşçılık<br />
oynayan çocuklar birden büyümüşlerdi.<br />
Vatan kurtarılmayı bekliyordu.<br />
Daha onbeşindeki çelimsiz, zayıf bedenleri<br />
ile özendikleri asker elbiselerini<br />
giymişler, Allah için, vatan için<br />
şehit olmaya siperlere koşmuşlardı.<br />
Bunları düşünen Mehmet Akif nasıl<br />
endişelenmesin ki? Aklında Çanakkale,<br />
dünyada bir eşi daha olmayan<br />
Boğaz Harbi… Ya kaybedilirse? Ya<br />
Çanakkale geçilirse? İşte o zaman<br />
Anadolu’nun düşman eline geçmesi<br />
an meselesiydi. Anadolu’dan Türk’ü,<br />
Çerkez’i, Laz’ı, Kürt’ü, öğrencisi,<br />
öğretmeni, terzisi, çiftçisi, marangozuyla<br />
cepheye koşmuştu halk.<br />
Gözleri buğulandı Akif’in. Medine’ye<br />
gidiyorlardı. Ancak akılları<br />
hep Çanakkale’de kalmıştı. Trenin<br />
istasyona varış düdüğüyle derin<br />
düşüncelerinden çıktı. İstanbul’dan<br />
haber gelmişti. Müjdeler<br />
vardı o haberde. Meh-<br />
16 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart
metçikler düşmana geçit vermemiş, Çanakkale geçilmemişti. Akif ve arkadaşları<br />
sevinç gözyaşları döktüler. Nicedir bekledikleri zafer gelmişti. Allah’a çokça<br />
şükrettiler.<br />
Mehmetçiğin bu zaferi Akif’in kutsal topraklardaki duyguları ile birleşmiş ve<br />
ona, Çanakkale destanını anlatan en güzel şiiri yazdırmıştı.<br />
İşte Çanakkale Şehitleri adlı şiirin yazılış hikâyesi böyledir.<br />
Yine bağımsızlığımızı simgeleyen İstiklal Marşımızı da bu büyük şairimiz Mehmet<br />
Akif Ersoy yazmıştır.<br />
Akif’in Çanakkale’yi anlatan aşağıdaki mısralarını okurken şehitlerimizin bizlere<br />
bıraktıkları emanetlere sahip çıkmak, sözümüz olsun.<br />
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…<br />
O rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,<br />
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,<br />
Bir Hilâl uğruna, yâ Rab, Ne güneşler batıyor!<br />
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!<br />
Gökden ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.<br />
Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,<br />
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber…<br />
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart<br />
17
Yazan: Derya Yöney<br />
Çizen: İlknur Salman<br />
ÇINAR AĞACINDAKİ KUŞ<br />
18 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart
Anadolu topraklarında, bir köyde kök<br />
salmıştı çınar ağacı. Ve ağacın tepelere<br />
yakın bir yerlerinde yuva yapmıştı<br />
küçük kuş. İyi bir ev sahibiydi ağaç<br />
ve vefalı bir arkadaştı kuş. Birbirlerine<br />
can yoldaşıydılar. Kendini bildi bileli kuş,<br />
memleketin dört bir yanında uçar, dolaşır<br />
ve nihayetinde güzel haberlerle dönerdi,<br />
yuvası bildiği çınar ağacına. Ancak son<br />
gidişinden sonra, gelmez olmuştu bir<br />
daha... Meraktaydı çınar ağacı ve neler<br />
olduğunu öğrenmek için kulak verdi köy<br />
halkına: “Anadolumuz işgal edilmiş,<br />
ordularımız dağıtılmış, bir avuç<br />
toprak kalmış elimizde âdeta!<br />
Düşman dört bir yandan gelmiş<br />
ve gözyaşı dökmekte halkımız,<br />
keder ve hüzün dolu vatan topraklarımız.”<br />
diyordu köy halkı.<br />
Yıllar yılları kovalamış ve bu<br />
mücadele dolu yıllarda, umudunu hep<br />
korumuştu çınar ağacı. Gözleri ise, can<br />
dostunu aramaktaydı daima. Ve bir gün<br />
küçük kuşun<br />
uzaktan kanat<br />
çırpışlarını<br />
gördü! Her<br />
zamankinden<br />
daha coşkuluydu<br />
sanki,<br />
belli ki iyi haberler<br />
vardı!<br />
Gelip yuvasına<br />
konduğunda, bir<br />
süre hasret giderdi iki dost ve sonra<br />
sordu çınar ağacı:<br />
“Nerelerdesin sen arkadaşım? Aklım<br />
sende, gözlerim yollarda kaldı yıllardır...”<br />
“Ah can dostum ah! Sorma neler oldu<br />
neler, biz bu cennet vatanda ne kahraman<br />
insanlarla yaşamaktaymışız meğer... Ben<br />
buralardan ayrıldığımda, işgal altındaydı<br />
vatan toprakları... Ancak, bu vatanın ne<br />
tutsak olmaya, ne de bir karış toprağını<br />
vermeye niyeti vardı. Seferber oldu<br />
Anadolu halkı, siper etti kendini, gözünü<br />
bile kırpmadan şehadete yürüdü yüzlerce,<br />
binlerce genç... Elinde avucunda ne varsa,<br />
orduya emanet etti Anadolu insanı ve en<br />
çok da iman gücüyle kazandı bu mücadeleyi...<br />
“<br />
Gözleri dolmuştu küçük kuşun: “Ben<br />
de vatanımız için elimden geleni yapmaya<br />
çalıştım tabii. Askerlerimizin yanından<br />
bir an bile ayrılmadım, onların kulaklarına<br />
dualar fısıldadım. Bazen bulduğum bir ekmek<br />
parçasını getirip acıkmış bir askerin<br />
avcunun içine bıraktım.” Duydukları karşısında<br />
duygulandı çınar ağacı. “Ben ise,<br />
beklemekten başka hiçbir şey yapamadım.<br />
Sadece, nazlı nazlı salınabilmek için âdeta<br />
bir rüzgâr bekleyen bayrağımıza, esintiler<br />
gönderebildim bulunduğum yerden.”<br />
“Sen bu topraklarda kök salarak çok şey<br />
yaptın zaten.” diyerek köy meydanındaki<br />
bayrak direğine doğru uçtu kuş, direğe<br />
konduğunda vatan topraklarını seyrederken,<br />
millî şairimizin şu dizeleri döküldü<br />
dilinden:<br />
“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?<br />
Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda.<br />
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda,<br />
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.”<br />
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart<br />
19
20 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart<br />
21
Yazan-Çizen:<br />
Hafsa Boynukalın<br />
Yazan-Çizen: Hafsa Boynukalın<br />
Karlı bir Mart akşamında ailecek, babamın<br />
hatıralarını dinliyorduk. Babam ağır ağır anlatıyordu:<br />
-Hiç unutamam, lise yıllarındaydım. Sınıfça<br />
öğretmenimizle birlikte, Ege’de bir köye geziye<br />
gitmiştik. Tepeler hep ardıçlarla kaplıydı...<br />
Birden beklenmedik bir şekilde kar ve tipi<br />
bastırdı. Yol kapanmıştı. Bacası tüten, buğulu<br />
camlarından hafif bir ışık sızan güzel bir Ege<br />
evine yaklaştık. Ev sahibi güleryüzlü bir amcaydı.<br />
Ev sanki bir müze gibiydi. Arkadaşlarla bize<br />
gösterilen yere oturmuştuk. Meğer buraların<br />
müzeci amcasının evine konuk olmuşuz. Dili<br />
baldan tatlı olan ev sahibi Millî Mücadele<br />
yıllarının izlerini taşıyan eşyaları bize<br />
gösterirken, söz bu şanlı diyarın efesine;<br />
“Cesur Efe”ye gelmişti.<br />
-Cesur Efe bu köyde şehit<br />
düşmüştür. Şu yamaçlar hep Efe ve<br />
arkadaşlarının kahramanlıklarının<br />
izlerini taşır.<br />
22 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart
Hepimizin merakı artmıştı:<br />
-Cesur Efe’yi bize anlatır mısınız?<br />
demiştik.<br />
-Çocuklar, Cesur Efe yani Gördesli<br />
Makbule Efe, buraların saygın<br />
ailelerindenmiş… İstiklal Harbi’nin çileli<br />
günlerinde ahaliye zulmeden düşman<br />
karşısında, yiğitler kahramanca çarpışmak<br />
için yola koyulmuşlar. Gözü pek Halil<br />
Efe’nin hanımı olan Makbule Efe, babasını,<br />
ağabeyini şehit vermişti. Millî Mücadele’ye<br />
muhakkak katılmak istiyordu. Gizlice<br />
yiğitlerin peşlerine düştü. “Herkes düşmanla<br />
savaşırken evde oturmak bana yaraşmaz”<br />
diyordu.<br />
Efeleri takip eden Makbule Hanım,<br />
çalıların ardına gizlenmişti. Bir çıtırtı duyan<br />
efeler:<br />
“Her kimsen ortaya çık, yoksa ateş ederiz”<br />
dediler. Makbule Efe karanlıkların içinden<br />
ortaya çıkarak:<br />
-Ateş etmeyin, ben Makbule’yim, dedi.<br />
“Seni hemen eve götürelim” dedilerse<br />
de dinlemedi. Düşmanın yerini önceden<br />
öğrenen Makbule Efe bir gece kimselere<br />
sezdirmeden düşman karargâhına baskın<br />
yaparak mühimmatı yükleyip birliğine döndü.<br />
Onun bu yürekliliği karşısında kimseler<br />
diyecek bir söz bulamıyordu. Bir gün bir<br />
çatışma esnasında, ileride cesurca çarpışan<br />
Makbule Efe şehit düşmüş… Bu diyarlar<br />
daha nice böyle kahraman Türk kadınlarını,<br />
Efelerini bağrında saklar. Memleketimizin<br />
her köşesinde nice hazineler mevcuttur…<br />
Sabah hava açmıştı. Karlar içinde Ege’nin<br />
mor yıldız çiçekleri parlıyordu. Yol kenarında<br />
hazırlanmış olan fidanlar, dikkatimizi<br />
çekti. Meğer Makbule Efe’yi anmak için<br />
hazırlık yapılmış, kar bastırınca da fidanları<br />
dikememişler… O gün arkadaşlarla fidan<br />
dikimine yardım ettik.<br />
Yamaçlardaki karlı fidanlar vatanperver<br />
Makbule Efe’yi hepimizin zihnine<br />
nakşediyordu…<br />
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart<br />
23
24 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart<br />
25
Kale Mahallesi<br />
Afacanları<br />
Fatma Balcı Yürür<br />
Hasan ile Hüseyin, Yunus<br />
Emre’nin Nasihatler Kitabı’nı<br />
heyecanla karıştırıyorlardı.<br />
Kiremitlerden sızan ışıkla<br />
görebildikleri yazıları okuyorlardı.<br />
Öyle dalmışlardı ki sandığın üzerine<br />
düşen gölgeyi yeni fark etmişlerdi.<br />
Gölge, ayak sesleriyle daha<br />
da büyüyordu. Gıcırdayan kapının<br />
kapanmasıyla iki kardeş korkuyla<br />
birbirlerine sarıldılar.<br />
-Korkmayın çocuklar, ben Mehmet<br />
amcanız, diye bir ses duyuldu.<br />
Tavan arasının isli lambaları ışıkla<br />
doldu.<br />
İki kardeş, Mehmet amcanın yanındaki<br />
adama dikkatle bakıyorlardı.<br />
Adam da tavandaki eşyaları alıcı<br />
gözle süzüyordu.<br />
-Eşyaları niye inceliyor böyle, diye<br />
Hüseyin, ağabeyine fısıldadı.<br />
Hüseyin sessiz konuşmaya çalışsa<br />
da bu sessizlikte her şey duyuluyordu.<br />
Mehmet amca gülerek<br />
cevapladı:<br />
-Apartman toplantısında konuşulmuştu.<br />
“Tavan arasındaki eskileri<br />
elden çıkaralım.” denilmişti. Ben<br />
de Veli Bey’i çağırdım; bir baksın<br />
istedim.<br />
Çocuklar şimdi rahatlamıştı. Korkulacak<br />
biri değilmiş demek ki. Veli<br />
Bey de gözüne kestirdiği eşyaları<br />
ortaya yığmıştı. Eskilerin sağına<br />
soluna iyice bakıyordu.<br />
-Hepsini 200 liraya alırım, dedi<br />
Veli Bey, kendinden emin bir tavırla.<br />
-Sen de ne cimri çıktın, diye şakayla<br />
takıldı Mehmet amca.<br />
-Elle tutulur bir şey yok ki. Şu<br />
sandığı da alırsam 220 olur.<br />
Hüseyin sandığa sarıldı. Ağlamaklı<br />
bir sesle:<br />
-Bu sandığı vermem. Hem üzerinde<br />
babamın adı yazıyor. İzinsiz<br />
alamazsınız, diyordu.<br />
-Tamam oğlum. Sen istemezsen<br />
vermeyiz. Biz de pazarlık yapalım,<br />
sünnettir!<br />
-Kurtarsa size ikram ederdim,<br />
diye mahcup bir ifadeyle Veli Bey<br />
konuştu.<br />
-Karun gibi cimri çıktın sen de,<br />
diyerek Veli Bey’in verdiği parayı<br />
aldı Mehmet amca.<br />
Veli Bey eşyaları topladı, merdivenlerden<br />
indi.<br />
-Karun kim Mehmet amca, diye<br />
sordu Hasan.<br />
-Eski zamanlarda hazineleriyle,<br />
cimriliğiyle ün salmış biri. O kadar<br />
zengin o kadar zenginmiş ki hazinelerinin<br />
anahtarlarını kuvvetli<br />
insanlar zor taşırmış. Ama zenginliğini<br />
hep kendinden bilirmiş. Allah’a<br />
şükretmez, fakiri gözetmezmiş.<br />
-Yunus Emre de Karun’dan bahsetmiş,<br />
diye okumaya başladı Hüseyin.<br />
Karun’un malı için buyruk indi,<br />
Zekâtı vermeyince dini döndü.<br />
“Veremem!” deyince yer yuttu onu,<br />
Topuğundan dizine geldi canı.<br />
Yer bıraktı, zekâtı hazır etti,<br />
“Kalmaz yeryüzünde yürüyecek hâl.<br />
Bu mallar eksilince ölürüm ben,<br />
Nasıl dayanayım gözüm görürken!”<br />
Zekâtı vermeyince döndü bahtı,<br />
Bu söz üzerine yer, tekrar yuttu.<br />
<strong>26</strong> Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart
-Yer, Karun’u beline kadar<br />
yutar. Karun malından<br />
vereceğini söyler. Yer,<br />
onu bırakır. Ama cimrilik<br />
öyle kötü bir huydur ki<br />
sözünden döndürür. Yer<br />
bu sefer boğazına kadar<br />
yutar Karun’u. Yine pişman<br />
olur. Zekâtı vereceğini<br />
söyler. Lakin yine veremez;<br />
canından olur, dedi<br />
Mehmet amca.<br />
KARUN’UN<br />
HAZİNELERİ<br />
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart<br />
<strong>27</strong>
Selman Tuna<br />
Bu Ay Ne Olmuş<br />
Evliya Çelebi<br />
Arkadaşlar merhaba,<br />
Hepiniz birbirinden farklı şehirlerde<br />
oturuyorsunuz. Peki, başka yerleri görmek<br />
istediğiniz oluyor mu? İnternetle merak<br />
ettiğiniz bütün dünya ülkelerini görmeniz ve<br />
hakkında bilgi edinmeniz mümkün. Peki, 400<br />
yıl önce internet yokken, başka ülkeleri tanımak<br />
nasıl mümkün olacaktı? Elbette gidip<br />
görmekle. Diyar diyar gezen, gördüklerini<br />
yazan Evliya Çelebi adını hiç duydunuz mu?<br />
Önce mahalle mektebine giden Evliya<br />
Çelebi, sonra Kur’an kursunda hafız oldu ve<br />
güzel sanatlardan hat, nakış, tezhibi öğrendi.<br />
Ve en önemlisi yüksek seviyede devlet<br />
ve bilim adamları ile üst rütbeli askerlerin<br />
yetiştiği Enderûn Mektebi’ne kabul edilerek;<br />
Kur'an-ı Kerim, tefsir, hadis, kelâm<br />
gibi dinî dersler, edebiyat, şiir, dil bilgisi ile<br />
matematik, coğrafya, mantık gibi bilimlerde<br />
eğitim aldı. Uzun bir hayat yaşamış ve bu<br />
ömrünün 50 yılını seyahatlerde geçirmiş olan<br />
Çelebi, o dönemde <strong>26</strong> milyon km 2 yüzölçümüne<br />
sahip Osmanlı topraklarının hemen her<br />
tarafını gezdi. Dünyaca tanınan bir gezgin<br />
oldu. O, son seyahatini bu dünyadan öbür<br />
dünyaya yaparken arkasında <strong>10</strong> ciltlik eser<br />
bıraktı. Çok gezen bilir demeyin, Çelebi nasılsa<br />
gezerek öğrenirim demedi, önce yüksek<br />
tahsil yaptı, sonra yollara düştü. Onun<br />
hangi ülkelere gittiğini öğrenmek size kalsın.<br />
Haydi hoşça kalın…<br />
28 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart
Şerife Nihal<br />
Zeybek<br />
BULMACAYI ÇÖZ, SUREYİ BUL<br />
Arkadaşlar,<br />
resimde gördüğünüz<br />
nesnelerin ismini,<br />
yukarıdan aşağı<br />
doğru kutulara yazarak,<br />
surenin adını<br />
bulalım!<br />
Arkadaşlar şimdi sizinle Kur’an-ı<br />
Kerim’deki 21. sure olan - - - - - -<br />
Suresi’ni tanıyacağız.<br />
- - - - - - ‘peygamberler’ anlamına<br />
gelir. Peygamberler, insanlara<br />
Allah’ı anlatmak ve onları<br />
doğru yola davet etmek için<br />
görevlendirilmiş özel insanlardır.<br />
Farklı farklı zamanlarda,<br />
farklı farklı yerlerde yaşayan<br />
toplumlar için Yüce Allah, pek<br />
çok peygamber göndermiştir. İlk<br />
Peygamber Hz. Âdem’dir. Son<br />
peygamberin adını ise hepimiz<br />
biliyoruz değil mi? Evet, doğru<br />
cevap; son peygamber Hz.<br />
Muhammed (s.a.s.)’dir.<br />
- - - - - Suresi’ne neden mi bu isim verilmiş? Çünkü - - - - - - Suresi’nde çok sayıda<br />
peygamberden bahsediliyor. Hangi Peygamberlerden bahsedildiğini merak ettiniz değil<br />
mi? İşte o peygamberler: Hz.Muhammed, Hz.Musa, Hz.Harun, Hz.İbrahim, Hz.Lût,<br />
Hz.Nûh, Hz.Süleyman, Hz.Davud, Hz.Eyyüp, Hz.İsmail, Hz.İdris, Hz.Zülkifl, Hz.Yunus,<br />
Hz.Zekeriya ve Hz.İsa.<br />
Hz. İbrahim’in putları kırdığı, Hz. Nuh’un ve ona inananların tufandan kurtulduğu,<br />
Hz. Eyyüp’ün dertleri karşısında dua ettiği ve Allah’ın onun sıkıntılarını giderdiği<br />
- - - - - - Suresi’nde anlatılıyor. Arkadaşlar biliyor musunuz, Peygamberlerin hepsi<br />
pek çok zorluklarla karşılaşmış, ama çalışıp çabalamaktan, Allah’ın emirlerini yerine<br />
getirmekten asla vazgeçmemişler. Biz de onların neler yaşadığını öğrenip, kendi<br />
hayatımız için dersler çıkarsak ne güzel olur değil mi?<br />
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart<br />
29
30 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart<br />
Hazırlayan:<br />
Yeşilay
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart<br />
31
MARLİN BALIĞINDAN<br />
kurye olsaydı<br />
kurye olsaydı<br />
Vural Kaya<br />
Marlin balığı,<br />
denizde en hızlı yüzen<br />
balık imiş.<br />
Marlin balığının diğer adı ise Yelken<br />
balığı imiş.<br />
Hızı kaç peki?<br />
Saatte 130 kilometreye varan bir hızla<br />
yüzebiliyormuş bu balık türü.<br />
Deniz altında yaşayan en hızlı balık<br />
unvanı onda.<br />
Genellikle Atlas Okyanusu'nun<br />
sıcak kesimlerinde yaşadığı<br />
söyleniyor.<br />
Demek ki<br />
kutuplara doğru bir<br />
bölgede yaşasa daha<br />
farklı bir hıza sahip olabilir.<br />
Olabilir mi?<br />
Belki de hızı düşer soğuk<br />
bölgelerde yaşarsa;<br />
yaşayabilirse tabii.<br />
Belki de hızı<br />
artar; ne dersiniz?<br />
Yok yok, o bölgede<br />
yaşaması programlanmış<br />
ve o bölgede ve kendi<br />
özellikleriyle mutlu mesut<br />
yaşayıp gidiyor işte, Marlin<br />
balığı.<br />
Niye zorluyoruz<br />
ki!<br />
Peki denizaltılar kaç kilometre hızla yol alabiliyorlar denizin içinde?<br />
Denizaltılar mı hızlı, Marlin balığı mı sizce?<br />
Çok tuhaf ama bizim Marlin balığı, denizaltılardan daha hızlıymış. Hem de<br />
iki katı kadar...<br />
Şaşırdım kaldım doğrusu bunu duyunca.<br />
32 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart
Bakınız, 20<strong>14</strong><br />
itibariyle dünyanın<br />
en hızlı denizaltısı<br />
saatte 76 kilometre hıza<br />
ulaşabilen alfa sınıfı<br />
denizaltılardan daha<br />
hızlıymış.<br />
Denizaltı saatte 76 kilometre hızla<br />
suyun altında ilerleyebiliyor; Marlin<br />
balığı ise 130 kilometre...<br />
Neredeyse iki katı kadar;<br />
şaşmamak ne mümkün...<br />
Ancak şunu da söyleyelim hemen.<br />
Gerçekte su altında hızın ölçülmesi<br />
oldukça zor bir iş imiş.<br />
Bu nedenle birçok farklı kaynakta<br />
birçok canlının hızı var olandan<br />
daha çok gösterilmiş veya<br />
abartılmış ya da yeterli kaynak ve<br />
veri olmadığı için hakkında pek bir<br />
şey söylenememiş olabilirmiş...<br />
Marlin balığı şu durumda en hızlı<br />
gidebilen balıktır diyebilirmişiz.<br />
Bilim insanları böyle demişler.<br />
Bir de düşünsenize, denizaltında<br />
kargo şirketleri olsaymış, bizim<br />
Marlin balığımız en hızlı kurye olur<br />
imiş.<br />
Şaka bir yana önüne kimse<br />
geçemez, jet gidi gider gelir imiş.<br />
Haydi bakalım, iyi okumalar.<br />
Marlin balığına selam göndermeyi<br />
unutmayın...<br />
Gerçek<br />
anlamda tam<br />
bir radar gibi hisleri<br />
olan yarasalardan<br />
hiçbir şey kaçmıyor<br />
sizin anlayacağınız…<br />
Radara takılmayın<br />
sakın.<br />
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart<br />
33
34 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart<br />
35
36 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart<br />
37
Hazırlayan: Rabia Yörük<br />
Yukarıdaki kelime avında saklı olan ‘İstiklal Marşı’ kelime grubunu bulalım.<br />
Kelime grupları sağdan sola (5 adet), soldan sağa (6 adet), yukarıdan aşağı<br />
(6 adet), aşağıdan yukarı (6 adet) ve çapraz (4 adet) şeklindedir. Tüm kelime<br />
gruplarını bulduktan sonra artan kelimeler sırasıyla bize marşımızla ilgili<br />
bazı bilgiler çıkacaktır. Haydi bu bilgileri bulalım.<br />
YAZARI:..........................................................................................................................<br />
BESTECİSİ:...................................................................................................................<br />
KAÇ KITA OLDUĞU:....................................................................................................<br />
EN SON MISRASI:.....................................................................................................<br />
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE KAÇ YILINDA KABUL EDİLDİĞİ: ..............<br />
İLK OKUYAN KİŞİ:.....................................................................................................<br />
NEREDE YAZILDIĞI:.................................................................................................<br />
38 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart
Malzemeler<br />
En Uzağa<br />
Fırlatıyoruz<br />
Pınar Melike Demiralay<br />
Kolayca bulacağınız malzemeleri kullanarak<br />
arkadaşlarınızla birlikte oynayabileceğiniz<br />
bir oyuncak yapıyoruz.<br />
1<br />
n Mukavva karton<br />
n 1 tane ahşap<br />
mandal<br />
n 1 tane düz ve<br />
uzun tahta parçası<br />
2<br />
n Beyaz tutkal<br />
n 1 tane pet şişe<br />
kapağı<br />
n 1 tane peçete<br />
n Makas<br />
3<br />
4<br />
Oyuncağın ana<br />
parçasını da zeminin<br />
üzerine yapıştırıyoruz.<br />
Ahşap mandalı<br />
tahta parçasına<br />
yapıştırıyoruz.<br />
5<br />
Oyuncağın zemini için<br />
mukavva kartondan 4 adet<br />
dikdörtgen parça kesip üst<br />
üste yapıştırıyoruz.<br />
6<br />
Oyuncağın meyilli<br />
durabilmesi için küçük<br />
mukavva parçaları üst<br />
üste yapıştırıyoruz<br />
ve büyük mukavva<br />
kartonun üzerinde<br />
uygun bir yere<br />
yapıştırıyoruz.<br />
7<br />
Pet şişe kapağını tahta<br />
parçasının uç kısmına<br />
yapıştırıyoruz.<br />
Peçeteyi buruşturarak<br />
bir top elde ediyoruz ve<br />
kapağa yerleştiriyoruz.<br />
Yapıştırılan kısımlarının tamamen kuruduğundan emin<br />
olduğunuzda kendinize bir hedef belirleyip mancınık ile<br />
peçete topunuzu fırlatmaya başlayabilirsiniz. Dilerseniz<br />
birkaç arkadaşınız ile birlikte oynayarak bu fırlatma<br />
oyununu daha zevkli hale getirebilirsiniz.<br />
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart<br />
39
Suzan Çataloluk<br />
Büyük İslam âlimi idi Ebu Hanife,<br />
Sadece yönelmişti Yüce Rabbe<br />
Sarılmıştı sımsıkı bir altın ip gibi edebe.<br />
Bulunmaz bir inci tanesiydi alçak gönüllülükte,<br />
İmam-ı Azam’dı dillerde adı…<br />
Giyinirdi, bembeyaz, tertemiz<br />
Lekeden, kirden bulunmazdı en ufak bir iz.<br />
Doğruluktan şaşmazdı, verirdi adil fetvalar,<br />
Derdi, hüküm için gerekli önce Kur’an-ı Kerim, sünnetler,<br />
Sonra öteki kaynaklar gelir.<br />
Halis olmalı bütün niyet<br />
Ve… Kararlarda olmalı saf adalet.<br />
Hakkı bulmak için de şart, bilgi ve kıyas,<br />
Bu ilkeden faydalanmalı her nas<br />
Sebepleri bulmak şarttı, ne olmuş, neden, niye<br />
Cesurdu çok, adalet için karşı gelirdi güçlüye.<br />
Hem de zengin bir tüccardı açık mı açık eli,<br />
Girmemeli idi kazancına küçücük de olsa haram yeli.<br />
Karıştırmazdı kazancına, şüpheli hiçbir şeyi.<br />
Ama, bir gün ortağı Hafs b. Abdurrahman sattı hatalı bir kumaşı<br />
Sağlam ile aynı fiyata.<br />
Duyunca bu hali, çok üzüldü büyük âlim Ebu Hanife,<br />
O mallardan gelen bütün parayı dağıtıverdi halka.<br />
Yapardı hesabını yıldan yıla,<br />
Sonra verirdi öğrencilerine, ilim adamlarına.<br />
Büyük âlim derdi ki onlara:<br />
“Bunu ihtiyacınız olan yere sarf edin ve sadece Allah’a hamd<br />
edin.<br />
Çünkü bu verdiğim mal gerçekte benim değildir;<br />
Allah fazl ve kereminden onu,<br />
Nasibiniz olarak göndermiştir benim elimle size.”<br />
40 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart
Ebu<br />
Hanife’nin<br />
GÖNÜL GÜZELLİĞİ<br />
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart<br />
41
Hazırlayan:<br />
Muhammed<br />
Kâmil Yaykan<br />
KELİME BULMACA<br />
Merhaba Arkadaşlar;<br />
Çanakkale Zaferi’nin <strong>10</strong>1. yılında sizler için Çanakkale temalı bir kelime bulmaca<br />
hazırladık. Bulmacamızda 29 kelime gizli. Ayrıca bulmacamıza bir de şifre sakladık.<br />
Bakalım kelimeleri bulup şifreyi çözebilecek misiniz?<br />
Önce gizli kelimeleri bulacaksınız, ardından kalan harfleri sırasıyla yan yana yazacaksınız<br />
ve şifremizi bulacaksınız… İşte bu kadar basit…<br />
O zaman ne duruyorsunuz… Haydi çözmeye…<br />
Son olarak… Bizim için canlarını feda eden atalarımıza bir Fatiha okumayı unutmayın.<br />
• ANAFARTA<br />
• ANIT<br />
• ANZAK<br />
• BOĞAZ<br />
• CEPHE<br />
• CESARET<br />
• DONANMA<br />
• ECDAT<br />
KELİMELER<br />
• GAZİ<br />
• GELİBOLU<br />
• HAREKAT<br />
• HİLAL<br />
• İMAN<br />
• KAHRAMANLIK<br />
• KOMUTAN<br />
• MEHMET AKİF ERSOY<br />
ŞİFRE<br />
• MİDİLLİ<br />
• MUHAREBE<br />
• MUSTAFA KEMAL<br />
• ON SEKİZ MART<br />
• ÖZGÜRLÜK<br />
• RUH<br />
• ŞAİR<br />
• SEDDÜLBAHİR<br />
• ŞEHADET<br />
• ŞEHİTLİK<br />
• TAARRUZ<br />
• TOP<br />
• YAVUZ<br />
42 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart
Çözmece<br />
Burhan Çimen<br />
Puzzle’ın eksik<br />
parçalarını bulalım.<br />
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart<br />
43
44 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart
Nisanur YILDIRIM<br />
Soldan Sağa<br />
Yukarıdan Aşağı<br />
1. Bir yazarın gezip gördüğü yerlerden edindiği bilgileri<br />
1. Peygamberimizin doğumunu, hayatını<br />
anlatan manzum eser.<br />
2. Yurt.<br />
3. Daha çok hayvan sağlığı ile ilgili hekim.<br />
4. Allah’ın isimlerinden biri.<br />
5. Yürekli, korkusuz, yiğit.<br />
6. Marmara Bölgesinde bir ilimiz.<br />
7. Asıl adı Numan olan mezhep imamı.<br />
8. Ced, ecdat.<br />
9. Anne; temel, asıl, esas.<br />
<strong>10</strong>. Bağımsızlık, hürriyet.<br />
anlattığı eser.<br />
2. Güneydoğu Anadolu bölgemizde bir ilimiz.<br />
3. İstiklal Marşımızın yazarının, evreler, safhalar anlamına<br />
gelen ünlü eserinin ismi.<br />
4. İstiklal Marşımızın şairi.<br />
5. 17. yüzyılın önde gelen Osmanlı gezgini.<br />
6. Şiir yazan, ozan.<br />
7. Bir konuyu konuşmak veya görüşmek<br />
için yapılan toplantı ve yeri.<br />
8. Pehlivan, yiğit, cesur anlamında bir kız ismi.<br />
9. Dinin tacı anlamında bir erkek adı.<br />
<strong>10</strong>. Asillik, soyluluk, soy temizliği.<br />
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart<br />
45
SİZDEN<br />
GELENLER<br />
Abdurrahman Duran<br />
Berra Ünal<br />
Büşra Seymen<br />
Edanur Tulumcu<br />
Esmanur<br />
Hanife Nisa Öztürk<br />
Hatice Keskingımıllıoğlu<br />
Elif-<br />
Ahmet<br />
Erciyas<br />
Humeyra Nur<br />
Özdemir<br />
Hatice Şevval Okudu<br />
Hatice Yaman<br />
Hayrunnisa İzci<br />
İbrahim Ethem Uslu<br />
46 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart<br />
İlayda Bozyakız<br />
İlayda Yiğit
Kerem Ali Akın<br />
Kevser Kılınç<br />
Melih Abbas<br />
Nefise Yüsra Göktaş<br />
Meltem<br />
Merve-<br />
Recep Cirit<br />
Nisanur Tufan<br />
Meryem Cebe<br />
Seher Aslan<br />
Muhammed Yusuf Özcan<br />
Rukiye Özdikici<br />
Şevval Canseven<br />
Tuğba Bıçak<br />
Tuğba Akbudak<br />
Ümmügülsüm Kılınç<br />
Mektubu Gelenler<br />
Berat Yıldırım<br />
Ruveyda Özdemir<br />
Melek Avcı<br />
Kahramanmaraş Merkez Köylere<br />
Hizmet Götürme Birliği Ortaokulu<br />
Öğrencilerinden<br />
Ayşenur Avşar 4/A<br />
Ayşegül Bayır<br />
Medine Deligönül<br />
Duygu Tuğba Demir 3/A<br />
Orhan Veli Gök<br />
Şule Senem Küçük<br />
Battalgazi Bilibil<br />
Zekiyenur Gök<br />
Azra Gök<br />
Elif Gök<br />
Tuğbanur Söğüt<br />
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart<br />
47
Okuyucu<br />
Mektubu<br />
Bulmaca<br />
Çözümleri<br />
Yazarı Mehmet Akif Ersoy,<br />
Bestecisi Osman Zeki Üngör.<br />
On kıtadır.<br />
Marşımızın en son mısrası ise Hakkıdır<br />
Hakk’a Tapan Milletimin İstiklal.<br />
1921 Tarihinde Meclis’te kabul edilmiştir.<br />
İlk okuyan dönemin Milli Eğitim Bakanı<br />
Hamdullah Suphi Tanrıöver’dir.<br />
Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşı’nı<br />
Ankara’da Taceddin Dergahı’nda yazmıştır.<br />
Sayfa: 38<br />
Şifre: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ<br />
Sayfa: 42<br />
Sayfa: 43<br />
ENBİYA<br />
Sayfa: 29<br />
Sayfa: 43<br />
Sayfa: 45<br />
48 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 428 Mart
Şehitler Abidesi İçin<br />
Gök kubbenin altında yatar, al kan içinde,<br />
Ey yolcu, şu topraklar için can veren erler.<br />
Hakk’ın bu veli kulları taş türbeye girmez;<br />
Gufrana bürünmüş, yalınız Fatiha bekler.<br />
Mehmet Akif Ersoy<br />
Fiyatı: 4 TL.
Kelime-i tevhid ve<br />
anlamı nedir?<br />
Kur’an-ı Kerim’de<br />
bulunan müstakil<br />
bölümlerin adı<br />
nedir?<br />
Peygamber<br />
Efendimiz ne<br />
zaman vefat<br />
etmiştir ve kabri<br />
nerededir?<br />
<strong>10</strong> <strong>11</strong> 12<br />
Peygamberlerin<br />
adı anıldığında<br />
söylediğimiz<br />
‘aleyhisselâm’<br />
ifadesinin anlamı<br />
nedir?<br />
Dünyayı etkileyen<br />
büyük tufandan,<br />
iman edenlerle<br />
birlikte gemiye<br />
binerek kurtulan<br />
peygamber kimdir?<br />
Müminlere farz<br />
olup günde beş<br />
kere yapılan<br />
ibadetin adı<br />
nedir?<br />
13 <strong>14</strong> <strong>15</strong><br />
Camilerde<br />
imamların<br />
hutbe okumak<br />
için çıktıkları<br />
basamaklı yerin<br />
adı nedir?<br />
Yeryüzündeki<br />
ilk mabedin adı<br />
nedir ve hangi<br />
şehirdedir?<br />
İlk dört halife<br />
arasında olup<br />
aynı zamanda<br />
Peygamber<br />
Efendimizin<br />
damatları<br />
olan sahabiler<br />
kimlerdir?<br />
16 17 18
8 Haziran 632<br />
yılında vefat<br />
etmiştir. Kabri<br />
Medine’de,<br />
Mescid-i Nebî’nin<br />
içindedir.<br />
Sure. <strong>11</strong>4 sure<br />
vardır. En uzun<br />
sure Bakara, en<br />
kısa sure Kevser<br />
Suresi’dir.<br />
Lâ ilâhe illâllâh<br />
Muhammedün<br />
resûlullah.<br />
Allah’tan başka<br />
ilah yoktur, Hz.<br />
Muhammed,<br />
Allah’ın elçisidir.<br />
12<br />
<strong>11</strong><br />
<strong>10</strong><br />
Namaz. İslam’ın<br />
beş şartından<br />
biridir.<br />
Hz. Nuh (a.s.).<br />
İnsanlığın ikinci<br />
atası ve gemicilerin<br />
piri olarak bilinir.<br />
Allah’ın selamı<br />
üzerine olsun.<br />
Kısaltması (a.s.)<br />
şeklinde gösterilir.<br />
<strong>15</strong><br />
<strong>14</strong><br />
13<br />
Cömertliği ve edebi<br />
ile tanınan Hz.<br />
Osman, ilmi ve<br />
cesareti ile tanınan<br />
Hz. Ali.<br />
Kâbe. Mekke’dedir.<br />
Kâbe’yi tavaf<br />
etmek haccın<br />
farzlarından<br />
biridir.<br />
Minber. Cuma<br />
ve bayram<br />
namazlarında<br />
hutbe, minbere<br />
çıkılarak okunur.<br />
18<br />
17<br />
16