08.02.2013 Views

Basyazı, - TSE

Basyazı, - TSE

Basyazı, - TSE

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Bant yayında belli bir formatın içine sıkışıp kalıyorsunuz.<br />

Belli süre içinde, belli bir bilgiyi veriyorsunuz. Canlı<br />

yayın daha sürprizlerle dolu olabiliyor.<br />

STANDARD- Müzik kariyerinizden vazgeçip, meteoroloji<br />

konusuna yönelseniz de müzik peşinizi<br />

bıkamamış. İlk başa dönersek müziğe yönelmenizde<br />

ne etkili oldu?<br />

G. ABUR- Hayatımda, meteoroloji mühendisliğinden<br />

önce müzik vardı; 1960’lı yıllarda, müzik yapıyordum.<br />

Karabük’te arkadaşlarla kurduğum orkestra ile müziğe<br />

başladım. Arkadaşlarımla birlikte üniversite okumak<br />

için İstanbul’a gelince, orkestrayı genişleterek gece<br />

kulüplerinde sahne almaya devam ettik. Ailede müzikle<br />

birebir uğraşan birileri yoktu ancak sanatla iç içe olan<br />

bir aileydik. Kardeşim şehir tiyatrolarında sanatçı, babamın<br />

kuzeni tiyatro sanatçısı Nedret Güvenç’tir. Sanatçısı<br />

bol bir aileyiz. O dönemde ben de konservatuvara<br />

gitmek istedim ama sadece Ankara’da Devlet<br />

Konservatuvarı ve İstanbul’da da Belediye Konservatuvarı<br />

vardı. Benim ikisine de gitme olanağım olmadı.<br />

Orkestramızla olan çalışmaları değerlendirenler senin<br />

kulağın iyi duyuyor, sesin de iyi dediler. Müzikle buluşma<br />

böyle başlayıp, devam etti.<br />

STANDARD- Müzik dünyasının önemli isimleriyle<br />

başarılı işlere de imza atmışsınız. O isimlerle<br />

bir araya gelmeniz nasıl oldu? O dönemin müzik<br />

dünyasından söz eder misiniz?<br />

G. ABUR- Karabük’teki müzik başlangıcımız<br />

İstanbul’da da devam ediyordu. Bir gün tesadüf sonucu<br />

bir derginin düzenlediği Altın Ses Yarışması’nın<br />

ilanlarını gördüm. Bu yarışmada derece aldım. Şarkı<br />

sözü yazarı Fikret Şeneş’in büyük desteğini gördüm.<br />

Bu başarı bana plak çalışmalarına başlamama vesile<br />

oldu. Fikret Hanım’ın da desteğiyle arka arkaya plaklar<br />

yaptım. Daha sonra kendisi Ajda Pekkan ile çalışmaya<br />

başladı. Ben o arada bir-iki plakta Fecri Ebcioğlu<br />

ile çalıştım. O dönemin en iyi söz yazarları, bestecileri<br />

ile çalışma imkânı buldum. 1975 yıllında Eurovision yarışmasının<br />

Türkiye’de yapılan ilk elemelerine katıldım.<br />

Semiha Yankı’nın birinci olduğu yarışmada ilk elemeleri<br />

kazandım. Çiğdem Talu’nun sözlerini yazdığı, Selmi<br />

Andak bestesi olan “Bir Gün Karşılaşırsak” isimli şarkı<br />

ile yarışmanın finalisti oldum. Daha sonra da Andak ile<br />

çalıştık. Onun birçok bestesini seslendirdim. Onunla<br />

bazı yarışmalara girdik. Hala etkileri süren o dönemin<br />

değerli isimleri ile çalıştım. Çok şanslı olduğumu<br />

düşünüyorum. Kısa süre profesyonel olarak çalıştım,<br />

askere gittim geldim. 80 yılların başlarına kadar plak<br />

çalışmalarım devam etti. 14 tane 45’lik ile bir uzun-<br />

80<br />

çalar albümüm var. Ancak 80’li yıllardan sonra karar<br />

vermem gerekiyordu. Ülkenin o dönemindeki pozisyonunu<br />

da göz önüne alınca ben tercihimi mesleğimden<br />

yana kullandım. Kandilli’de devam ettim. Müziğe, daha<br />

uzun yıllar devam edebilirdim; ancak, müzik piyasasındaki<br />

yozlaşma, dağılma ve ekonomik sıkıntılar, müzikten<br />

biraz uzaklaşmama neden oldu. Müzik değişti,<br />

müziğin şekli değişmeye başladı. Bizim dönemimizde<br />

çok şık gece kulüpleri vardı, onlar kapandı, farklı yapılara<br />

dönüştü. Gece hayatının şekli değişti. Birçok şey<br />

değişti aslında. Yine de seçtiğim yolda mutlu oldum.<br />

Kandilli’de mühendis olarak göreve başladım. Merkez<br />

Başkan Yardımcılığı’na kadar yükseldim. Beş sene<br />

teknik üniversitede Araştırma Görevlisi olarak çalıştım.<br />

Halen de Haliç Üniversitesi, Piri Reis Üniversitesi, denizcilik<br />

ile ilgili bilimsel eğitim ve öğretim kuruluşlarında<br />

eğitimler vermeye devam ediyorum. Yıllardır binlerce<br />

öğrenci yetiştirdim.<br />

STANDARD- TV ekranlarına uyum sürecinizde<br />

zorlandınız mı? Bizde eleştiri kavramı zaman<br />

zaman çok acımasızca kullanılabiliyor. Siz nasıl<br />

eleştirilerle karşılaştınız. Beğeni ve eleştirilere<br />

karşı nasıl bir tavır geliştirdiniz?<br />

G. ABUR- TV ekranlarına uyum sağlamada zorluk<br />

çekmedim. Sahneden de yatkınlığım vardı. Eleştiri benim<br />

çok hoşuma gidiyor. Gerçekten önemsediğim bir<br />

konu. Bizim gözümüzden kaçanlar olabiliyor. Hayatta<br />

en kötü şey rutine girmek. Yaptığınız işte kendinizi rutine<br />

sokarsanız, başarı grafiğiniz düşer. Zaman zaman<br />

tokat gibi gelen eleştiriler, sizi olumlu yönde yönlendirir.<br />

Eleştirileri beklerim. Benim konuşma şeklimle ilgili<br />

ilk başlarda eleştiriler geliyordu. S/Ş karışıklığı yaşıyordum.<br />

Sıcaklıklardaki s harfi ş gibi çıkabiliyordu. Eleştiri<br />

sizi sürekli gelişime yönlendirir.<br />

STANDARD- Son zamanlarda yeniden müzik<br />

sahnelerine döndünüz. Bu dönüşün hikâyesini ve<br />

showunuzun içeriğini sizden dinleyelim…<br />

G. ABUR- Çok sevdiğim İzmir kökenli Yapımcı Suat<br />

Kamçılı geçen sene geldi ve beni sahnelere dönmem<br />

için oldukça zorlayarak ikna etti. 1960’larda efsane<br />

şarkıcılar Frank Sinatra ve Dean Martin’i aynı sahnede<br />

buluşturan, onların ölümünden sonra da dünyanın dört<br />

bir yanında çeşitli sanatçılar tarafından sahnelenen ‘The<br />

Rat Pack Show’u Türkiye’de gerçekleştirmek istiyordu<br />

Suat Kamçılı. Ben uzun yıllardır sahnelerden uzak olduğum<br />

için ilk başta çok sıcak bakmadım projeye. Ancak<br />

sevgili Suat çok ısrar etti. Beni sesim ve tipim ile Frank<br />

Sinatra’ya çok benzetmiş. İstanbul’da farklı bir ekip ile<br />

başladık. Haldun Dormen’nin de katkılarıyla hazırlanan

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!