22.01.2013 Views

50. Yıl - Türk Standardları Enstitüsü

50. Yıl - Türk Standardları Enstitüsü

50. Yıl - Türk Standardları Enstitüsü

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

nadım, ama bu tiyatrolar maaş alarak gittiğim tiyatrolar<br />

değildi. Metin ile ikimizin yaptığı kendi tiyatrolarımızdı.<br />

1967’de Haldun Taner, Ahmet Gülhan, ben, Metin<br />

ve teknik arkadaşımız Hüseyin Şentürk ile Devekuşu<br />

Tiyatrosu’nu kurduk. Haldun Taner bizi çağırdı. Kabere<br />

tiyatrosu yapmak istediğini ve bir oyunu olduğunu belirtip<br />

“var mısınız?” diye sordu bizlere. Biz de “varız” dedik.<br />

Ve Devekuşu Tiyatrosu’nun 20 sene duraksız süren<br />

ve büyük başarılara imza atan serüveni başlamış oldu.<br />

<strong>Türk</strong>iye’de kurulan ilk kabare tiyatrosu olması ve seyirci<br />

ile olan üst düzey iletişimin sonucunda o dönemin bütün<br />

rekorları bizdeydi. Her oyun yüzlerce defa oynandı ve bu<br />

maraton 1987’ye kadar aralıksız devam etti. Sonraki yıllarda<br />

ise zaman zaman aralıklara devam etti. Dünyanın<br />

her yerinde küçük kabareler küçük tiyatrolarda yapılıyor.<br />

Biz küçük tiyatrolardan alıp büyük tiyatrolara, bin-bin<br />

beş yüz kişilik salonlara taşıdık. Bu alışılmış kabarenin<br />

dışında, müzikal kabare gibi tanımlanabilen adeta bizim<br />

icat ettiğimiz yeni bir tür oldu. Belli bir yere kadar<br />

getirdik. Bir süre sonra da yorulduk. Tiyatro ile ülkenin<br />

her yerine gidemiyorsunuz. Ancak belli kriterlere sahip<br />

yerlere gidebilirsiniz. Sahne ve teknik koşulların uygun<br />

olması lazım. Ankara’da bir tiyatro salonuna gidemedik<br />

örneğin.. Ankara’da oynayabilmek için Ankara Atatürk<br />

Spor Salonu gibi tiyatro yapılamaz bir yerde oynamaya<br />

çalıştık. Ondan sonra 25 yılın yorgunluğu da oldu. Tiyatroyu<br />

noktaladık. TV’de dizilerle devam ettik. Bence çok<br />

da önemli bir fark yok aslında. Bir şeyler anlatıyorsunuz,<br />

anlatacağınız varsa birileri dinliyor dinleyen varsa. Hep<br />

de dinleyen olacaktır...<br />

STANDARD- <strong>Türk</strong> sinemasında Zeki-Metin ikilisi<br />

iz bırakan önemli karakterler oldular. Başka bir<br />

örneğiniz var mı? Bu ikiliyi devam ettirmek, sonrasında<br />

da bireysel sağlam adımlar atarak kendi<br />

yolunuzda ilerlemek zor bir süreç oldu mu?<br />

Z. ALASYA- İkili olarak bir örneği olduğunu sanmıyorum.<br />

Tabi ki kendinizden fedakârlık yapmak zorundasınız.<br />

Bu iş o kadar kolay değil. Bu iş; düşüncelerinizin<br />

faklılaşması, duygularınızın yoğunluğu ve dış etkenlerden<br />

bile sürekli etkilenmekte. 37 sene bir insanla…Evlilik<br />

gibi, eşinizle kimi zaman o kadar uzun sene aynı yatağı<br />

paylaşmak bile çok zorken… Biz 37 sene Metin Akpınar<br />

ile bir ‘iş’ yürüttük. Sonra baktık olamıyor. Çünkü<br />

başka şeyler düşünmeye, başka düşünceler taşımaya<br />

başlamışız. Ara verdik. Bu durumdan yola çıkarak bizi<br />

düşman, birbirleriyle kavga eden insanlar sandılar. Öyle<br />

de değil. Dostluğumuz hep sürdü. Şimdi yine bir şeyler<br />

yapmaya başlayacağız. Bakalım eski başarıyı yakalayabilecek<br />

miyiz? Çok emin değilim. Metin’nin dizisi, benim<br />

de dizim iyi gidiyor. Ama dizilerin sonunda bir araya ge-<br />

<strong>50.</strong><strong>Yıl</strong><br />

Ekonomik ve Teknik Dergi<br />

62<br />

lip, beraber bir sit-com yapmayı düşünüyoruz. Belki de<br />

o zaman şöyle bir noktaya geleceğiz. Seyirci diyecek ki;<br />

“‘eskisi daha iyiymiş, keşke zorlamasaydınız.” Bakalım<br />

sonuç ne olacak?<br />

STANDARD- Komik olmak, sürekli güldürmenizi<br />

bekleyen çevrenizdeki insanlara karşı sorumluluk<br />

nasıl bir duygu?<br />

Z. ALASYA- İyi olduğunuz, kötü olduğunuz günler var.<br />

Sahnede kötü olduğunuz günlerde bile görev gereği<br />

mesleğinizi yaptığınız zamanlar oluyor tabi. Ama sahnenin<br />

dışında da komik olmak zorunda değiliz kardeşim!<br />

Ama öyle olmuyor işte. İzmir’de oyun oynadığımız<br />

günlerin birinde annemin vefat ettiğini öğrenip cenazesi<br />

için İstanbul’a geldim. Annemin vefatını söylememiştim,<br />

dramı bilmedikleri için, bütün yol boyunca benle gırgır<br />

geçtiler. Utanmasalar, “bir fıkra anlat da gülelim abi” diyecek<br />

kadar üstünüze gelindiği dönemler oluyor. O zaman<br />

mutsuz oluyorum tabi ki.<br />

STANDARD- Kamera arkasına da merakınız var.<br />

Bu konudaki çalışmalarınız nasıl gelişti? Günümüzde<br />

yeni projeleriniz var mı?<br />

Z. ALASYA- Ben sinema ve TV’ye başladıktan sonra<br />

anladım ki oyunculukta çok fazla gözüm yok. İşin mutfağında<br />

daha çok becerikli olduğumu düşünüyorum ve<br />

orada mutlu oluyorum. O yüzden tiyatro ve sinemada<br />

oynadığımız birçok oyunun ya da filmin yönetmenliğini<br />

de yaptım. Senaryolarını, oyun metinlerini ben yazdım.<br />

En az oyun oynamayı istedim. Başlangıcımız oyuncu<br />

olarak çıkınca, herkes oyuncu olarak görmeye devam<br />

etti. ‘Akasya Durağı’ dizisi devam ediyor. O devam ettikçe<br />

yeni projeler söz konusu olamıyor. Yoğun bir şekilde<br />

çalışmalar sürüyor.<br />

STANDARD- Beyazperdede olmakla ekranda olmanın<br />

farkları neler? Dizi oyunculuğu yapmanın<br />

zorlukları ya da popülerliğini tartışırsak neler söylersiniz?<br />

Z. ALASYA- Dizi oyunculuğu çabuk tüketilen bir şey.<br />

Ama dizi oyunculuğunun ciddiyeti sinema oyunculuğu<br />

gibi değil. Sinema çok farklı bir şey. Sinema bence bu<br />

işin lordu, efendisi. Dizi oyunculuğu haftada bir tükettiğiniz<br />

bir olay. Sinemada aylarca çalışabilirsiniz. Metnin<br />

üzerinde, çekimlerde.. eğer paranız da varsa uğraşabilirsiniz.<br />

Dizilerde böyle bir şansınız yok. Onun için de<br />

aynı kalitede olması beklenemez. Bir-iki film senaryosu<br />

var üzerinde çalışmak istediğim. Ama vakit yok. Dizi sınırlandırıyor<br />

ve iyi de para getiriyor.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!