Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
S a y f a | 193<br />
ŞULBUS: Cadı.<br />
Eşdeğer: ŞULBIS, ÇULMUS, ÇULBUS, ÇULBIS<br />
Moğolca: ŞULMUS, ŞULMAS, ŞULMA, ŞULMO, SOLMOS, SILMUS, SULMI<br />
Ne yaşlanan, ne çoğalan, ne ölen yaşlı bir kadındır. Tüm gücü kızıl saçlarındadır. Adları bazen Mangus<br />
ile birlikte anılır. Bazen de Mangus’un annesi olarak gösterilir. Derin mağaralarda yaşarlar. Kılıktan<br />
kılığa bürünürler. Erkek olanlarına da rastlanabilir. Erkek ve kadın şulbuslar birbirlerini öldürürler. Şul,<br />
Çul kökü Türkçedeki Çol kökü ile bağlantılıdır. Çolak kelimesi eksiklik ifade eder. (Kaynak: Türk<br />
Söylence Sözlüğü, <strong>Deniz</strong> <strong>Karakurt</strong>)<br />
� Şulmus: (Çol/Çul/Şul). Yarımlık, eksiklik ve hastalık bildirir. Eski Moğolca Şeytan anlamına<br />
gelen Şımnus/Şımnu/Şumnu sözcükleriyle de alakalı görünmektedir.<br />
(Bakınız: MONGUS)<br />
ŞÜLGEN HAN: Söylencesel Hakan.<br />
Sular Diyarının hakanıdır. Bazen Ural Han’ın kardeşi olarak gösterilir. Açgözlü ve hırslıdır. Kardeşi ise<br />
tokgözlü ve yardımseverdir. Kızının adı ise Nerkez’dir. (Kaynak: Türk Söylence Sözlüğü, <strong>Deniz</strong><br />
<strong>Karakurt</strong>)<br />
� Şülgen: (Şül/Çül). Moğolca Şült ve Sülükey sözcükleri, sıvı ve akışkanlık ifade eder.<br />
Kalmukçada Şülke ve Kıgızca Şilekey de benzer anlamlara sahiptir.<br />
ŞÜRELE: Yarım Cin.<br />
Eşdeğer: ŞÜRELİ, ŞURALA, ÇURALA, ÇÜRELE<br />
Tek gözlü, tek kollu, tek bacaklıdır. Ormanlarda dolanır. Vücudu kıllı ve her yanı tırnaklarla kaplıdır.<br />
Eski Bulgarlarda Şüreli Han adıyla Ölüm Tanrısı konumundadır. Alnının ortasında tek boynuzu olduğu<br />
söylenir. Oğuz Kağan destanında gergedan (Kıyat, Kanda) olarak geçen canlı daha ilkel dönemlerde<br />
olasılıkla bu varlıktır. Kadın veya erkek olabilir, ormanlarda sürü sürü ve ailecek otururlar. İnsan gibi<br />
konuşurlar, biraz eğilerek yürürler. Ormanda yolunu kaybedenleri iyice şaşırtıp en kuytu köşelere<br />
götürürler. Güneş doğarken veya batarken görünebilir. O, orman yolunda insanın karşısına çıkar ve<br />
yolu şaşırdığını söyleyip ağlar, yardım ister. Yardım etmeye çalışan insanoğlunu da ormanın hiç<br />
bilinmeyen köşesine götürür, fakat ormana yalnız gelmeyen veya yanında köpek olan birinin yolunu<br />
asla kesmez. Bu yaratığın ilginç bir alışkanlığı vardır: Kendisi soru sormayı sevse de hiçbir zaman ona<br />
sorulan soruları yanıtlamaz. Parmakları, ağaç budakları gibi eğri büğrü ve tüysüzdür ve yaşadığı sürece<br />
parmaklarını birkaç kere değiştirir. Çok hızlı koşar ve gövdesi de ağaca benzediği için ağaçlar<br />
arasından fark edilmez. Giysileri ve ayakkabıları ters giymek ya da gidilen yolu gizlemek için geriye<br />
yürümek gerekir, çünkü öyle yapınca Şürele ters tarafa koşar. Sudan çok korktuğu için ondan<br />
kurtulmak isteyen bir insanın akarsuya doğru koşması gerekir. Şürele “Suyun başı ne tarafta?” diye<br />
sorarsa, ona suyun aktığı taraf gösterilmelidir. Tatar Türklerince kullanılan “Şürele’ye suyun başını<br />
göstermek” deyimi, en kurnaz insanları bile aldatmayı anlatır. Anadoludaki Şeytana papucunu ters<br />
giydirmek sözü ile de bağlantılı ve benzerdir. Bu cinin bir özelliği de ata binmeyi çok sevmesidir. At<br />
sürüsünün içinden en iyi atı seçer ve onun üzerine binip gün boyu koşturup oynar. Ormanda yalnız<br />
gezmenin sakıncalarını içeren bir varlıktır. (Kaynak: Türk Söylence Sözlüğü, <strong>Deniz</strong> <strong>Karakurt</strong>)<br />
� Şürele: (Çor/Şor/Şür). Eksik yarım demektir. Korkmak anlamı içerir. Çuvaşçada beyazlık ve<br />
yarımlık anlamları olan Çüre/Şüre sözcüğü vardır. Bazı lehçelerde Sura/Şura sözcüğü beyaz<br />
veya sarı renk belirtir ki bu varlığın bu renklerde olduğunun düşünülmesiyle de ilgilidir.<br />
D e n i z K A R A K U R T <strong>TÜRK</strong> <strong>SÖYLENCE</strong> <strong>SÖZLÜĞÜ</strong>