10.01.2013 Views

Mercanada - Mustafa Nevzat İlaç Sanayi

Mercanada - Mustafa Nevzat İlaç Sanayi

Mercanada - Mustafa Nevzat İlaç Sanayi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

De¤erli Hekimlerimiz ve Eczac›lar›m›z<br />

<strong>Mercanada</strong> dergimizin yeni say›s›nda yine dopdolu bir içerikle karfl›n›zday›z.<br />

edito<br />

Yeni say›m›zda hekim röportaj›, sa¤l›k köflesi ve sualt› gezisinden sonra oyuncu Haluk Bilginer<br />

ile yazar Ece Temelkuran’›n sohbetlerine kulak verece¤iz. Ard›ndan Enis Batur’un<br />

kütüphanesine ve Huysuz Virjin ad›yla da tan›d›¤›m›z Seyfi Dursuno¤lu’nun mutfa¤›na konuk<br />

olaca¤›z. Biri yabanc›, biri Türk iki genç yazarla söyleflilere de yer verdi¤imiz fantastik edebiyat<br />

ve bilimkurgu konulu dosyam›z›n yan› s›ra, Türk sinemas›n›n son uzay filmi Gora’yla ilgili ilginç<br />

bir görüfle göz ataca¤›z.<br />

Kültür-sanat her zaman oldu¤u gibi bu say›da da <strong>Mercanada</strong> dergisinin merkezinde. Bulmaca<br />

ve satranç sayfalar› da küçük beyin egzersizlerinden hofllananlar için birebir.<br />

Önümüzdeki aylarda yepyeni <strong>Mercanada</strong>’larda buluflmak üzere...<br />

Sayg›lar›m›zla.<br />

Kültür Sanat ve Medikal Haber Dergisi Y›l:2 Say› 6<br />

Epsilon Yay›nc›l›k Hizmetleri<br />

Tic. ve San. Ltd. fiti. ad›na<br />

‹mtiyaz Sahibi<br />

Ömer Yenici<br />

Genel Yay›n Yönetmeni<br />

Gülenay Börekçi<br />

Yaz› ‹flleri Müdürü (sorumlu)<br />

Meltem Erkmen Kapucuo¤lu<br />

Editör<br />

Esen Tezel<br />

Grafik Tasar›m<br />

Sevil Ürel<br />

<strong>Mustafa</strong> <strong>Nevzat</strong> ‹laç <strong>Sanayi</strong> A.fi.’nin<br />

t›p camias›na sundu¤u bir kültür hizmetidir.<br />

Grafik Uygulama<br />

Hülya Bilgin Ç›¤<br />

‹dari Müdür<br />

Erol fiahnac›<br />

Sat›fl Koordinatörü<br />

Abdül Vardar<br />

Reklam<br />

Arzu Tuna 0 212 244 82 82 /125<br />

atuna@epsilonyayinevi.com<br />

Film - Grafik<br />

Ebru Grafik ve Matbaac›l›k A.fi.<br />

Türbedar Sk. No:8 Ca¤alo¤lu/‹stanbul<br />

Tel: 0212 520 85 21<br />

Bask›<br />

FSF Matbaac›l›k & Reklam Hizmetleri<br />

‹kitelli Organize San. Böl. Eskoop <strong>Sanayi</strong><br />

Sitesi Turgut Özal Cd. C-4 190-192-194<br />

‹kitelli/‹stanbul Tel: 549 52 52 pbx<br />

Adres<br />

Osmanl› Sk. Osmanl› ‹fl Merkezi<br />

No: 24/4-5 80090 Taksim/‹stanbul<br />

Tel: 0212 244 82 82 pbx Faks: 252 47 29<br />

Web: www.epsilonyayinevi.com<br />

e-mail: mercanada@epsilonyayinevi.com<br />

1


4<br />

içindekiler<br />

4 . . . . . . . Röportaj: Prof. Dr.Yaflar Karaaslan kortikosteroid tedavisini anlatt›<br />

6 . . . . . . . Sa¤l›k: Kortikosteroidler<br />

10 . . . . . . . Akvaryum: Ali Kabafl’tan sualt› foto¤rafç›l›¤›n›n püf noktalar›<br />

14 . . . . . . . Röportaj: Bir oyuncu ve bir yazar: Haluk Bilginer-Ece Temelkuran<br />

20 . . . . . . . Kütüphane: Enis Batur’un kitapl›¤›<br />

22 . . . . . . . Mutfakta: Huysuz Virjin’den kaygana<br />

25 . . . . . . . Sinema: Bulutlar› Beklerken<br />

26 . . . . . . . Sinema: Türkler bir kez daha uzayda<br />

28 . . . . . . . Söylefli: Dante Kulübü’ne hoflgeldiniz<br />

31 . . . . . . . Fantastik: Yeni ve cesur dünyalar<br />

32 . . . . . . . Bilimkurgu: Gelece¤in de¤iflen kurgusu<br />

34 . . . . . . . Söylefli: Ado’yla uygarl›k üzerine<br />

38 . . . . . . . ‹nternet: Sanal dünyada sanat turu<br />

42 . . . . . . . Çizgi roman: Baltal› ilah: Zagor<br />

44 . . . . . . . ‹catlar: ‹fl yaflam›n› kolaylaflt›ran cihazlar<br />

46 . . . . . . . Kitap<br />

52 . . . . . . . Ödüllü bulmaca<br />

54 . . . . . . . Satranç<br />

56 . . . . . . . Astroloji: 2005 y›l›nda burçlar<br />

2<br />

10<br />

14 42<br />

22<br />

26


Kortikosteroidler hemen hemen her<br />

branfltan tüm hekimlerin kulland›¤›<br />

vazgeçilmez ilaçlar. Bir romatolog<br />

olarak tedavi flemalar›n›zda hangi<br />

durumlarda kortikosteroid kullan›yorsunuz?<br />

Kortikosteroidler romatizmal hastal›klar›n<br />

tedavisinde en yayg›n kullan›lan<br />

ilaçlardand›r. Özellikle romatoid artrit,<br />

vaskülitler, kolajen doku hastal›klar› ve<br />

polimiyaljia romatika gibi iltihabi romatizmal<br />

hastal›klar›n tedavisinde çok<br />

önemli bir yere sahiptirler. ‹ltihabi romatizmal<br />

hastal›klar›, akci¤er, böbrek,<br />

beyin ve kalp gibi iç organ tutulumlar›nda<br />

kortikosteroidler hayat kurtar›c›<br />

etki gösterirler.<br />

Kortikosteroid kullan›m›nda hastan›n<br />

tedaviye uyumu ne kadar önemli?<br />

Bu alandaki gözlemlerinizden<br />

bahseder misiniz?<br />

Kortikosteroid kullan›m›nda hastan›n<br />

tedaviye uyumu son derece önemlidir.<br />

Kortikosteroidlerin hekimin önerdi¤i<br />

saatte ve dozda al›nmas› ve tedavinin<br />

aniden kesilmemesi gerekir. Klinik pratikte<br />

maalesef hastalar›n s›kl›kla etraftan<br />

duyduklar› yanl›fl bilgilerle tedaviyi<br />

aksatt›klar›n› veya kestiklerini gözlemliyoruz.<br />

Tedavinin bu flekilde kesilmesi<br />

hastal›¤›n alevlenmesine ve ilerlemesine<br />

yol açabilir. Hastalar›n tedaviye<br />

uyumlar›n› art›rmak için hastalara kortikosteroid<br />

tedavisi hakk›nda bilgi verilmesi<br />

gerekir. Ben kendi klinik uygulamamda<br />

tedavi plan›n›, ilac› hangi saatte<br />

ve hangi dozda alaca¤›n› ve nas›l<br />

azaltaca¤›n› ayr›nt›l› bir flekilde yazarak<br />

hastaya veriyorum.<br />

Ülkemizde özellikle büyük hastanelerin<br />

bulunmad›¤› periferdeki bölge-<br />

4<br />

röportaj<br />

Ak›lc› kortikosteroid kullan›m›<br />

Hemen her branfltan tüm hekimlerin kulland›¤› vazgeçilmez ilaçlardan<br />

olan kortikosteroidleri bir romatolog olan Prof. Dr. Yaflar Karaaslan anlatt›.<br />

Prof. Dr. Karaaslan’a göre bu ilaçlar iltihabi romatizmal hastal›klar›, akci¤er,<br />

böbrek, beyin ve kalp gibi iç organ tutulumlar›nda hayat kurtar›c› olabiliyorlar.<br />

lerde, kortikosteroid tedavisinin bilimsellikten<br />

çok uzak flekilde yap›ld›¤›na<br />

flahit oluyoruz. Sizin bu konuda<br />

gözlemleriniz nelerdir?<br />

Kortikosteroidler son derece etkili ilaçlar<br />

olmalar›na karfl›n iyi bilinen bir çok<br />

yan etkiye de sahiptirler. Bu nedenle<br />

ak›lc› bir flekilde kullan›lmalar› çok<br />

önemlidir. Ülkemizde bazen kortikosteroidlerin<br />

yanl›fl kullan›ld›¤›n› gözlüyoruz.<br />

Örne¤in osteoartritli hastalara depo<br />

steroid yap›lmas›, romatoid artritte<br />

DMARD dedi¤imiz hastal›¤› bask›lay›c›<br />

ilaçlar olmadan tek bafl›na yüksek dozda<br />

kortikosteroid kullan›lmas›, romatizmal<br />

a¤r›lar› olan hastalara do¤ru tan›<br />

konmadan özellikle depo steroid enjeksiyonu<br />

yap›lmas› veya hastal›k bask›land›ktan<br />

sonra kortikosteroid dozunun<br />

azalt›lmadan yüksek dozda devam<br />

edilmesi gibi yanl›fl kullan›mlarla<br />

karfl›lafl›yoruz.<br />

Günümüzde çok çabuk benimsenen<br />

yeni ilaçlar›n, ölümcül yan etkilerinden<br />

dolay› tüm dünyada yasakland›-<br />

¤›na tan›k oluyoruz. Kortikosteroidler<br />

oldukça eski ilaçlar, sürpriz bir<br />

yan etkileri olmamas›na ra¤men bilinçli<br />

kullan›lmad›klar›nda yan etkileri<br />

kaç›n›lmaz. Bilinçli kortikosteroid<br />

kullan›m› konusunda hekim ve hastaya<br />

düflen görevler neler olabilir?<br />

Kortikosteroidler 50 y›l› aflk›n bir süredir<br />

t›bb›n hemen her branfl›nda yayg›n<br />

olarak kullan›lmaktad›rlar ve yan etkileri<br />

çok iyi bilinmektedir. Kortikosteroidlere<br />

ba¤l› yan etkileri azaltmak için klinik<br />

kullan›mlar›nda baz› konulara dikkat<br />

edilmesi gerekir. Bunlardan bafll›calar›<br />

flunlard›r.<br />

1. Kortikosteroid tedavi endikasyonu<br />

olmayan durumlarda kullan›lmamalar›<br />

gerekir.<br />

2. Kortikosteroidlerin uygun endikas-


yonda etkili olan en düflük dozda ve<br />

sürede kullan›lmalar› gerekir. Bu ilaçlar›n<br />

gerekenden daha yüksek dozda ve<br />

sürede kullan›lmalar› yan etkileri art›r›r.<br />

3. Kortikosteroid tedavi bafllanacak<br />

hastalara hastal›¤›n do¤as›, kortikosteroid<br />

tedavinin gereklili¤i, olas› yan etkileri,<br />

yan etkileri azaltmak için al›nmas›<br />

gereken önlemler ve tedavinin düzenli<br />

kullan›lmas›n›n önemi gibi konularda<br />

yeterli bilgi verilmelidir. Hastalara yeterli<br />

bilgi verilmesi, hem hastan›n tedaviye<br />

uyumunu art›r›r, hem de yan etkileri<br />

azalt›r.<br />

4. Kortikosteroidlere klinik yan›t al›n›nca<br />

veya yüzde fliflme gibi yan etkiler<br />

ortaya ç›kmaya bafllan›nca doz yeniden<br />

gözden geçirilerek azalt›lmal›d›r.<br />

5. Düflük doz kortikosteroid tedavisinin<br />

yeterli olabilece¤i geç bafllang›çl› RA,<br />

polimiyaljiya romatika veya allerji gibi<br />

durumlarda da gereksiz yüksek doz<br />

tedaviden sak›n›lmal›d›r.<br />

6. Kortikosteroidler, adrenal yetmezlik<br />

için yerine koyma tedavisi ve akut durumlar<br />

d›fl›nda, sabahlar› erken saatte<br />

günde tek doz olarak verilmelidir.<br />

7. Kortikosteroidler, hasta a¤›zdan alabiliyorsa<br />

oral yoldan verilmelidir. A¤›zdan<br />

alabilen hastalarda parenteral tedavinin<br />

oral tedaviye hiç bir üstünlü¤ü<br />

yoktur.<br />

8. Kortikosteroid tedavi bafllanan hastalara,<br />

kilo al›m›n› önlemek ve metabolik<br />

yan etkileri azaltmak için baz› diyet<br />

önerilerinde bulunulmal›d›r. Bu diyet<br />

önerilerinin bafll›calar› flunlard›r:<br />

a. Bol s›v› al›nmas›<br />

b. Afl›r› kalori al›m›ndan sak›n›lmas›<br />

c. Rafine karbonhidrat al›m›n›n azalt›lmas›<br />

d. Afl›r› tuz al›m›ndan sak›n›lmas›<br />

e. Bol posal› g›dalar›n tercih edilmesi<br />

f. Kalsiyum takviyesi için, süt ve süt<br />

ürünleri al›m›n›n art›r›lmas›<br />

g. Kat› ya¤ ve kolesterol al›m›n›n azalt›lmas›<br />

h. Potasyumdan zengin g›dalar›n al›m›n›n<br />

art›r›lmas›<br />

9. Özellikle yüksek doz kortikosteroid<br />

verilen hastalarda metabolik yan etkiler<br />

aç›s›ndan vücut a¤›rl›¤›, kan bas›n-<br />

Prof. Dr. Yaflar Karaaslan<br />

1962 y›l›nda Ayd›n'da do¤du. 1979 y›l›nda Ayd›n Lisesi’nden mezun oldu. Ayn› y›l Hacettepe Üniversitesi<br />

T›p Fakültesi’ne bafllay›p 1985 y›l›nda mezun oldu. 1985-1986 y›llar›nda Bursa Büyükflehir<br />

Belediyesi'nde zorunlu hizmetini yapt›. 1987-1991 y›llar›nda Hacettepe Üniversitesi T›p Fakültesi ‹ç<br />

Hastal›klar› Anabilim Dal›'nda uzmanl›k e¤itimi ald›. 1991 y›l›nda iç hastal›klar› uzman› oldu. 1992 y›l›nda<br />

Genelkurmay Baflkanl›¤›'nda k›sa dönem askerlik yapt›. 1991-1994 y›llar›nda ayn› fakültede romatoloji<br />

yan dal uzmanl›k e¤itimi gördü ve 1994 y›l›nda romatoloji uzman› oldu. 1994-1996 y›llar›nda Gazi Üniversitesi<br />

T›p Fakültesi'nde Acil Servis flefi olarak çal›flt›. 1994 y›l›nda Doçent ünvan›n› ald›. 1996-2003<br />

y›llar› aras›nda Fatih Üniversitesi T›p Fakültesi ‹ç Hastal›klar› Anabilim Dal› ve Romatoloji Bilim Dal›<br />

baflkan› olarak çal›flt›. 2000 y›l›nda Profesör oldu. Temmuz 2003’ten bu yana Ankara Numune E¤itim ve<br />

Araflt›rma Hastanesi’nde Romatoloji Klini¤i fiefi olarak çal›flmaktad›r.<br />

Yurt içi veya yurt d›fl›nda yay›mlanm›fl 150’yi aflk›n bilimsel makalesi ve 160 civar›nda sitasyonu vard›r.<br />

‹laç ve Tedavi Dergisi, Romatoloji Bülteni, A¤r› Serisi, Olgu Serisi ve Romatoloji Gündemi dergilerinde<br />

yay›n kurulu üyesi veya editör olarak çal›flm›flt›r. On adet kitaba editörlük yapm›flt›r. Halen ‹ç<br />

Hastal›klar›-Progres ve Olgu Serisi isimli süreli yay›nlar›n editörlü¤ünü yürütmektedir. Evli ve 2 çocuk<br />

sahibidir.<br />

c›, kan flekeri ve lipid profili yak›ndan<br />

izlenmelidir. Bu parametrelerden herhangi<br />

birinde bir bozulma varsa kortikosteroid<br />

dozu yeniden gözden<br />

geçirilmeli ve diyet, oral antidiyabetik,<br />

statin veya antihipertansif tedavi bafllanmas›<br />

gibi uygun önlemler al›nmal›d›r.<br />

10. Kronik tedavide miyopati ve osteoporoz<br />

geliflimini önlemek için hastalara<br />

düzenli egzersiz yapmalar›<br />

önerilmelidir.<br />

Halk›m›zda kortizon kullan›m›n›n<br />

yan etkilerinden ve özellikle kilo ald›rmas›ndan<br />

kaynaklanan bir çekince<br />

mevcut. Böyle bir durumda hastalar›n›za<br />

nas›l yaklafl›yorsunuz?<br />

Bu yan etki baz› hastalarda gerçekten<br />

önemli bir problem oluflturabiliyor. Bu<br />

yan etkiyi en aza indirmek için hastalara<br />

bu ilaçlar› bafllarken baz›<br />

uyar›lar›n yap›lmas› yararl› olur. Hastalara<br />

kortizon kullan›rken özellikle tuzlu,<br />

unlu, flekerli yani kalorisi yüksek<br />

g›dalardan ve kat› ya¤lardan sak›nmalar›,<br />

bol s›v› almalar› ve yüksek<br />

kalorili rafine karbohidratlar yerine<br />

düflük kalorili sebze ve meyve ile süt<br />

ve süt ürünlerini tercih etmeleri önerilmelidir.<br />

Yo¤un çal›flma temponuzdan f›rsat<br />

buldu¤unuz zamanlarda neler yapmay›<br />

seviyorsunuz?<br />

Son y›llarda kendime ay›rabildi¤im<br />

zaman gerçekten çok azald›. F›rsat<br />

bulunca okumay›, sinema, tiyatro ve<br />

konserlere gitmeyi, gezmeyi, foto¤raf<br />

çekmeyi ve yazmay› seviyorum.<br />

5


‹lk olarak 1948 y›l›nda Mayo Clinic’de artrit hastalar›n›n tedavisi<br />

için kullan›lan kortikosteroidlerin etkileyici baflar›s› bu<br />

hastalar için bir tedavi bulundu¤unu düflündürmüfltür. Daha<br />

sonra uzun süreli kullan›mlar›nda istenmeyen etkilerinin gözlenmesi,<br />

steroidlerin, hem doktorlar hem de hastalar aras›nda<br />

korkutan ilaç (scare-oids) olarak an›lmas›na neden olmufltur.<br />

Bununla birlikte kortikosteroidler, uygun k›lavuzlar<br />

do¤rultusunda kullan›ld›klar›nda oldukça güçlü, etkili ve güvenli<br />

ilaçlard›r.<br />

Dermatoloji, romatoloji, immunoloji ve onkoloji gibi çok genifl<br />

organ sistemleri ve uzmanl›k alanlar›nda kullan›lan kortikosteroidler;<br />

eklem, kas ve damar içine enjekte edilebilmeleri,<br />

oral ve topikal uygulanabilmeleri ve pek çok ilaçla birlikte<br />

kullan›labilmeleri aç›s›ndan da oldukça kullan›fll›d›r (1,2).<br />

Yan etkilerin azalt›lmas›na ve daha uzun süreli tedavi sa¤lamaya<br />

yönelik olarak, 1964’den itibaren kullan›lan intramusküler<br />

pulse uygulamas› (3), 1971 y›l›nda renal transplantasyonda<br />

rejeksiyonun engellenmesi için intravenöz yolla da<br />

uygulamas› ile yeni bir kullan›m flekline de sahip olmufltur<br />

(4). Yüksek dozlarla ve uzun aral›klarla uygulanan intravenöz<br />

pulse tedavisi, k›sa sürede glomerülonefrit (5), sistemik<br />

lupus eritematozus (6) ve romatizmal artirit (7) hastalar›nda<br />

da kullan›lmaya bafllanm›flt›r.<br />

6<br />

sa¤l›k<br />

Kortikosteroidler<br />

Tablo.1. Glukokortikosteroidlerin etkinlikleri<br />

K›sa Etkili ( 8-12 saat)<br />

Etkili ve güçlü bir tedavi seçene¤i olmas› nedeniyle, kortikosteroidler<br />

için sürekli yeni kullan›m alanlar› do¤maya devam<br />

etmektedir. Graves hastal›¤›nda görülen oftalmopati,<br />

Pneumocystis carinii’ye ba¤l› solunum problemlerinde, ciddi<br />

alkolik hepatit, tekrarlayan ensefalopati, viral krup, Haemophillus<br />

influenza ve Mycobacterium tuberculosis’e ba¤l›<br />

ensefalopati ve subakut tiroidit durumlar›nda hastanede<br />

kal›fl süresini ve mortaliteyi azalmak için kullan›mlar› bunlardan<br />

baz›lar›d›r (2).<br />

Hekimler taraf›ndan yap›sal ve fizyolojik özellikleri anlafl›ld›-<br />

¤›nda ve uygun ilaç seçildi¤inde, uygunsuz ve problemli<br />

kullan›mlar rahatl›kla ortadan kald›r›labilmektedir.<br />

KORT‹KOSTERO‹DLER‹N ETK‹LER‹<br />

Kortikosteroidler, adrenal bezlerden do¤al olarak salg›lanan<br />

mineralokortikoidler (aldesteron) ve glukokortikoidlerin (kortizol)<br />

etkilerini taklit eden ilaçlard›r. Mineralokortikoidler renin<br />

anjiotensin sistemini etkileyerek, su ve s›v› dengesinin korunmas›<br />

sa¤larlar. Sal›n›m›, pituiter bezlerden salg›lanan<br />

ACTH (adenokortikotropik hormon) taraf›ndan regüle edilen<br />

glukokortikoidler ise antiinflamatuar etkilerinin yan›nda karbohidrat,<br />

ya¤ ve protein metabolizmas›n›n düzenlenmesi ve<br />

immunojenik etkilere neden olurlar (8).<br />

Antiinflammatuar Mineralokortikoid Ekivalan Doz<br />

Etki Aktivite (mg)<br />

Hidrokortison 1 2 20<br />

Kortison<br />

K›sa Etkili ( 8-12 saat)<br />

0.8 2 25<br />

Prednison 4 1 5<br />

Prednisolon 4 1 5<br />

Deflazakort ~ 4 0 6<br />

Fluokortolon 5 0 5<br />

Metilprednisolon 5 0 4<br />

Triamsinolon<br />

Uzun Etkili (36-72 saat)<br />

5 0 4<br />

Parametason 10 0 2<br />

Betametason 20-30 0 0.60- 0.75<br />

Deksametason 20-30 0 0.75<br />

Tabloda, çeflitli kortikosteroidlerin antiinflamatuar etki ve mineralokortikoid aktivitelerinin, hidrokortisonunkine oran› verilmifltir. Son sütünda ise ayn› etkiyi<br />

sa¤lamak için gerekli olan ekivalan eflde¤er dozlar verilmifltir.


Tablo 2. sistemlere göre olas› yan etkiler ve önlemleri<br />

Sistemler Yan etki Dikkat edilmesi gerekenler/önlemler<br />

Sodyum retansiyonu Konjestif kalp yetmezli¤i ve hipertansiyonda<br />

dikkatli kullan›lmal›d›r.<br />

Ödem Tuz al›m›n› azalt›n›z.<br />

S›v› elektrolit da¤›l›m› Artm›fl potasyum at›l›m› Potasyum deste¤i gerekebilir<br />

Osteoporoz riski olan hastalarda (özellikle post<br />

Artm›fl kalsiyum at›l›m› menopozal dönem) kalsiyum deste¤i gerekli<br />

olabilir.<br />

Gastrik iritasyon Yemeklerle beraber al›nmal›d›r<br />

Bulant›/kusma, kilo kayb›/al›m›, Bu riskler doz art›fl› ve tedavinin uzamas› ile artar.<br />

Gastrointestinal abdominal distansiyon, peptik Anti ülser tedavi sadece yüksek doz uzun dönem<br />

ülser, ülseratif özefajit, pankreatit<br />

Hiperkortizolizim (Cushingoid durum),<br />

sekonder adrenal yetmezlik<br />

tedavi alacak hastalara önerilmelidir. Hemoraji<br />

veya perforasyon riski olanlarda kullan›lmamal› ya<br />

da dikkatli olunmal›d›r.<br />

Endokrin Amenore ve postmenomozal kanama<br />

gibi menstrual problemler<br />

‹nsipit diabet geliflimi<br />

Glukoz intolerans›, hiperglisemi<br />

Düflük dozlarda uzun süreli kullan›ma ba¤l›<br />

Sol ventrikül duvar rüpütürü olas›l›g›ndan dolay›,<br />

Hipertansiyon miyokardial infarktüs öyküsü olanlarda dikkatli<br />

olunmal›d›r.<br />

Kardiovasküler Tromboembolism Nadiren kan koagülasyonunda artma<br />

Tromboflebit ve konjestif kalp bildirildi¤inden tromboembolik bozuklu¤u<br />

yetmezli¤inde artma olanlarda dikkatli olunmal›d›r.<br />

Posterior kapsüller katarakt Uzam›fl kullan›m intraoküler bas›nç art›fl›na ve ya<br />

Göz Glokom oküler sinir hasar›na neden olabilir<br />

Gözde sekonder viral ve fungal infeksiyonlar Oküler herpes simplex bulunan hastalarda kornea<br />

perforasyonu olabilir.<br />

Kas a¤r›s› veya güçsüzlük, kas kitle kayb›, Osteoporoz riski olan hastalarda dikkatli olunmal›,<br />

patolojik omurga ve uzun kemik kompresyon yarar-zarar oran› iyi de¤erlendirilmelidir. Yafll›k,<br />

Kas ‹skelet k›r›klar›, kemik protein matriksinde atrofi, femur zihinsel gerilik ve kötü beslenme koflullar›nda bu<br />

ve humerus bafllar›nda aseptik nekroz.<br />

risk artmaktad›r. kalsiyum deste¤i gerekli olabilir<br />

Bafla¤r›s›, vertigo, nöbet, artm›fl motor aktivite,<br />

Nöropsikiyatrik insomnia, ruh hali de¤ifliklikleri, psikoz.<br />

Di¤er ‹nfeksiyona yatk›nl›¤›n artmas›, infeksiyon<br />

semptomlar›n›n maskelenmesi.<br />

Konvülziyon veya psikiyatrik bozukluklar› olanlarda<br />

dikkatli olunmal›d›r. Altta yatan psikiyatrik<br />

bozuklukda artma gözlenebilir. Steroid iliflkili<br />

psikoz 15-30. günlerde ortaya ç›kar. Steroid<br />

kullan›m›na devam edilecekse tedavi edilebilir.<br />

Geri çekilmeye ba¤l› olarak pseudotumor cevab›<br />

bildirilmifltir.<br />

Sistemik fungal enfeksiyonu olan hastalarda kontredikedir<br />

(Amfoterisin B ye ba¤l› ilaç reaksiyonlar›n›n<br />

engellenmesi için kullan›m hariç). Tedavi<br />

s›ras›nda canl› afl› kullan›lmamal›d›r. Deri testlerinde<br />

yan›tlar bask›lanabilir.<br />

7


Fizyolojik olarak, sabahlar› yaklafl›k 20 mg/gün düzeyinde<br />

üretilen kortizol stresle befl kat›na kadar artabilir. Böylece<br />

artm›fl kortizol bireyin, infeksiyon, travma, cerrahi ve duygusal<br />

stresle bafla ç›kmas›n› sa¤lar. Stres ortadan kalkt›¤›nda<br />

ise normale döner.<br />

Hidrokortizon gibi k›sa etkili kortikosteroidler en az etkin<br />

olanlard›r. Hidrokortizona göre prednizon ve metil prednizolon<br />

gibi orta etkili olanlar 4 – 5 kat, deksametazon gibi uzun<br />

etkili olanlar ise 25 kat daha etkindirler. Kortikosteroidler<br />

hem mineralokortikoid hormonlar›n›n hem de glukokortikoid<br />

hormonlar›n özelliklerine sahiptirler. Yine de, fludrokortizon<br />

s›kl›kla mineralokortikoid aktivitesi, kortison, prednizon,<br />

prednizolon ve metil prednizolon ise glukokortikoid aktivitleri<br />

için tercih edilirler (8,9) (tablo.1.).<br />

YAN ETK‹LER VE ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER<br />

Özellikle yüksek dozda uzun dönem kullan›lan steroidlerin<br />

istenen etkileri ile istenmeyen etkileri ço¤u zaman paraleldir.<br />

Bu durum ço¤u zaman, hedeflenen etkinin ihtiyaçtan fazla<br />

oluflmaya bafllamas› sonucu meydana gelmektedir. Bir baflka<br />

neden ise hasta için uygun kortikosteroidin seçilmemifl<br />

olmas›d›r. ‹stenmeyen etkileri engellemek için baz› küçük<br />

önlemler al›narak, minimal yan etki ile maksimum yarar sa¤lamak<br />

mümkündür (8,10,11,12) (Tablo.2.).<br />

K›sa dönem ve düflük doz uygulamalar›nda yan etki nadiren<br />

gözlemlenir. Uzun dönem ve yüksek doz kullan›mlar›nda, dozun<br />

iki kat›na ç›kar›l›p birer gün arayla verildi¤i “gün afl›r› tedavi”<br />

uygulamas› düflülmelidir. Bu uygulama endojen kortikosteroidlerin<br />

sirkadiyen ritmiyle uyumlu olmas› nedeniyle istenen<br />

terapötik düzeyde etki olufltururken yan etkileri minimalize<br />

eder (11). Bu uygulama için sadece orta etkili kortikosteroidler<br />

uygundur ve doz, terapötik etki için yeterli olan en düflük<br />

düzeyde tutulmal›d›r. Hastan›n durumu düzeldi¤inde, adrenal<br />

fonksiyonlar›n normale dönmesine izin vermek için, ilaç,<br />

yavafl yavafl dozu azalt›larak kesilmelidir (13) (tablo.3).<br />

8<br />

sa¤l›k<br />

Tablo 3. Tedavinin sonland›r›lmas›<br />

Seviyeli doz azalman›n amac›<br />

Önerilen doz azaltma yöntemleri<br />

H›zl› ilaç kesmeye ba¤l› adrenal<br />

yetmezlik semptomlar›<br />

Kaynaklar<br />

1. MICROMEDEX(R) Healthcare Series Vol. 123 expires<br />

3/2005<br />

2. Zoorob R J, Cender D. A: Different Look At Corticosteroids,<br />

AAFP, August, 1998; Vol. 58 No. 2, 443-452<br />

3. Zuckner J, Uddin J, Ramsey RH: Intramuscular Adminstration Of<br />

Steroids In The Treatment Of Rheumotoid Arthritis. Ann Rheum Dis<br />

1964; 23: 456-462.<br />

4. Bell P, Calman K, Wood R et al: Reversal Of Acute Clinical And<br />

Experimental Organ Rejection Using Large Doses Of Intravenous<br />

Prednisolone. Lancet 1971; 1: 876-880<br />

5. Oredugba O et al: Pulse Methylprendisolone Therapy In Idiopathic<br />

Rapid Progressive Glomerulonephritis. Ann Int Med 19980; 92:<br />

504-506<br />

6. Cathcart ES et al: Beneficial Effects of Methylprednisolone “Pulse”<br />

Therapy In The Diffuse Proliferative Lupus Nephritis. Lancet<br />

1976; 1: 163-166<br />

7. Williams IA, Baylis EM, Shipley ME: A Double Blind Placebocontrolled<br />

Trial Of Methylprednisolone Pulse Therapy In Active<br />

Rheumotoid Diease. Lancet 1982; 2: 237-240<br />

8. Drug facts and comparisons. St. Louis: Facts and Comparisons,<br />

1997:122-123<br />

9. US.PDI’01/ G &G’s 1996<br />

10. McEvoy GK, Litvak K, Welsh OH, eds. AHFS Drug Information.<br />

Bethesda, Md.: American Society of Health-Systems Pharmacists,<br />

1996: 2216-2224.<br />

11. Gregerman RI. Metabolic and endocrine problems. In: Barker<br />

LR, ed. Principles of ambulatory medicine. Baltimore: Williams &<br />

Wilkins, 1991: 986-989.<br />

12. American College of Rheumatology. Task Force on Osteoporosis<br />

Guidelines. Recommendations for the prevention and<br />

treatment of glucocorticoid-induced osteoporosis. Arthritis Rheum<br />

1996; 39: 1791-1801.<br />

13. Kountz DS, Clark CL. Safely withdrawing patients from chronic<br />

glucocorticoid therapy. Am Fam Physician 1997; 55: 521-525.<br />

Kortikosteroidlerde seviyeli doz azaltma yöntemleri ve geri çekilme semptomlar›<br />

Alta yatan hastal›¤›n alevlenmesine izin vermeden, normal pituiter-adrenal yan›tl›l›¤› geri<br />

döndürerek, endojen kortikosteroid salg›lamas›n› sa¤lamak.<br />

Bir y›l ve üzerinde tedavi görmüfl hastalarda doz azaltma 2 ay veya daha uzun sürede<br />

gerçeklefltirilmelidir.<br />

Dozaj, kullan›m süresi ve sistemik hastal›k riski de göz önünde bulundurularak dozaj 5 mg<br />

prednison ekivalan eflde¤erine ulaflana kadar her 3-7 günde bir 2.5-5 mg azalt›l›r. Daha<br />

sonra HPA aks›n›n normale dönüp dönmedi¤ini anlamak için yükleme testi yap›l›r.<br />

Sonuçlara ve hastan›n durumuna göre, tedavi kesilir yada daha yavafl doz azaltma<br />

düflünülebilir.<br />

Bafla¤r›s›, sersemlik, bay›lma, güçsüzlük, letherji, miyalji, eklem a¤r›s›, dispne, ortostatik<br />

hipotansiyon, bulant›, kusma, anoreksi, kilo kayb›, atefl, hipoglisemi, deride deskuamasyon<br />

E¤er doz düzenlemesi yap›lmas›na karfl›n semptomlar devam ediyorsa baflka bir neden<br />

düflünülmelidir.


akvaryum Röportaj: A. Selcen Güçhan Özhan, Foto¤raflar: Ali Kabafl<br />

“Sualt›nda kendinizi<br />

hür hissedeceksiniz”<br />

Sualt›nda foto¤raf çekmek<br />

hiç de zor de¤il. Profesyonel<br />

olarak çal›flmayacaksan›z<br />

pahal› bir hobi de de¤il. ‹lk<br />

ihtiyac›n›z olan fleyler<br />

yar›-profesyonel bir<br />

kamera, sualt› koruma kab›,<br />

dal›fl brövesi ve size<br />

sualt›nda efllik edecek bir<br />

arkadafl. Ali Kabafl’la kendi<br />

sualt› maceras›n› ve sualt›<br />

foto¤rafç›l›¤›n›n püf<br />

noktalar›n› konufltuk.


Foto¤raf çekmeye nas›l bafllad›n›z?<br />

Yedi yafl›mdayken, bir aile dostumuz bana Lubitel marka bir<br />

foto¤raf makinesi hediye etti. Foto¤raf ilgimin yan› s›ra, süper<br />

8 mm filmle de ilgilendim. Üniversite y›llar›mda renkli<br />

banyo ve bask› için karanl›k odam vard›. 1997 y›l›nda, üniversitedeyken<br />

dal›fl brövemi ald›ktan hemen sonra sualt› foto¤rafç›l›¤›na<br />

bafllad›m.<br />

Sualt› foto¤rafç›l›¤›n›n zor taraflar› var m›?<br />

Sualt› foto¤rafç›l›¤›n›n bana en zor gelen yan›, ekipman›n<br />

çok titiz bir flekilde bak›m›n›n yap›lmas›. Her birkaç dal›fltan<br />

sonra bütün contalar›n tek tek temizlenip silikonlanmas›, pillerin<br />

tam flarjl› olmas›n›n sa¤lanmas›, su geçirmezli¤in test<br />

edilmesi gibi... Ekipman›n zarar görmemesi ve gezinin ziyan<br />

olmamas› için çok disiplinli olmak gerek. Çekimde ise zor<br />

olan, canl›lar› bir avc› sabr›yla ve ustal›¤›yla kamerayla yakalamak...<br />

Neden contalar› silikonlamak gerekiyor?<br />

Asl›nda kullan›lan, silikon ya¤›d›r. Do¤ru silikonlama çok<br />

önemli, çünkü contalar kolay kayar. Ya¤, suyu önlemez ama<br />

suyun bas›nc›yla contan›n hareketini sa¤lar.<br />

Sualt› dünyas›n›n sessizli¤i çal›flmay› kolaylaflt›r›yor mu?<br />

Sualt›nda, ayak bast›¤›m›z dünyadan çok farkl› ve de¤iflik etkenler<br />

var. Ak›nt›, so¤uk, a¤›rl›ks›zl›k, yükselme, alçalma, ›fl›k<br />

ve renk fark›, bas›nç, vücuttaki de¤ifliklikler ve bunlarla gelen<br />

tehlikeler gibi... Sessizlik ise görüfl konsantrasyonunu<br />

artt›r›yor ama dalma arkadafl›yla veya asistanla iletiflimi zorlaflt›r›yor.<br />

Emniyet aç›s›ndan en az iki kifli dalmak gerekiyor.<br />

Bazen grup halinde dal›yoruz ama herkes ikiflerli gruplar halinde<br />

kendi yoluna gidiyor.<br />

Derinlikte nas›l hissediyorsunuz?<br />

A¤›rl›ks›z bir flekilde uzayda yüzer gibi. Biraz da uçar gibi…<br />

Yani oldukça hür hissediyorum. Baflka bir dünyada oldu¤umu<br />

anl›yorum.<br />

Sualt› foto¤rafç›l›¤› için nerelere gittiniz, neleri foto¤raflad›n›z?<br />

Marmara’dan Güneybat› sahillerine kadar canl› ve tarihi eser<br />

foto¤raflad›m. Pasifik'te, Mikronezya'da bulunan Palau Adalar›<br />

ve K›z›ldeniz'de bat›k ve canl› çekimleri yapt›m. Tarihi<br />

eserlerde genellikle bat›klardan kalma, tarih öncesi çanak<br />

çömlek foto¤raflar› çekebiliyorduk. Eskiden daha serbest<br />

dal›n›yordu ama art›k çok bat›k olan yerlere yan›n›zda Bakanl›k’tan<br />

birisi olmadan dalmak yasak. Ben de art›k sadece<br />

sportif amaçl› dal›fl yap›yorum veya özel projeler çekiyorum.<br />

Çekim yapt›¤›n›z bölgelerdeki canl› floras› ne durumdayd›?<br />

Yurdumuzda da 1970'lerin sonundan beri gözle görülür bir<br />

canl› azalmas› yaflan›yor. Mesela Palau Adalar› bol köpekbal›¤›<br />

ve en fazla canl› çeflidi bulunduran yerlerden biri olmas›<br />

dolay›s›yla çok verimliydi. K›z›ldeniz ise hem canl›, hem<br />

de bat›klar›yla çok doyurucu. Örne¤in heykelt›rafl Kemal Tufan'›<br />

Kafl'ta sualt›nda mermer köpekbal›¤› heykelini yaparken<br />

çektim. Sanatsal bir faaliyete gece sulat› çekimini kat›n-<br />

11


ca, ortaya ilginç sonuçlar ç›kt›.<br />

“EL‹ KAMERA TUTAN HERKES YAPAB‹L‹R”<br />

Sualt›nda tehlikeli olaylar atlatt›¤›n›z olmuyor mu?<br />

Sualt›, sükunet, keyif ve disiplin gerektirdi¤i için "olay" olarak<br />

nitelendirece¤im tecrübelerin olmamas›n› tercih ederim. Birden<br />

karfl›n›za ç›kan bir köpekbal›¤› veya manta, beklenen<br />

keyifli durumlar oldu¤u için olaydan saym›yorum. Mesela<br />

Palau'da bir Trigger bal›¤›n›n sald›r›s›na u¤rad›m. 40-50 cm<br />

boyundaki bu bal›k, yumurtalar›n› korumak için, yaklaflan her<br />

fleye son sürat bir torpil gibi çarp›yor. Sonradan söylediklerine<br />

göre baz› dalg›çlar›n kulaklar›n› ›s›r›p kopartt›¤› da olurmufl.<br />

Yine Palau’da baflka bir olay daha yaflad›m; Peleliu<br />

Express adl› yerde ak›nt› o kadar kuvvetliydi ki, dal›fl botundan<br />

atlad›ktan sonra adan›n etraf›ndaki platoyu bafltan sona<br />

son sürat katettikten sonra mecburi tafl›d›¤›m kancam› taka-<br />

12<br />

akvaryum<br />

madan kendimi aç›k okyanusta dibe giden ak›nt›n›n içinde<br />

buldum. Tecrübeyle yukar› palet ç›kt›m. Daha az tecrübeli iki<br />

dalg›ç kendilerini k›rk metreye sürüklenirken bulmufllard›.<br />

Nitrox'la dald›klar› için de ölümcül olabilirdi.<br />

Nitrox nedir?<br />

Suyun alt›nda belli bir seviyede, belli sürelerde kal›nca kandaki<br />

azot artar, vurgunun sebebi budur. Nitrox tüpe fazla oksijen<br />

konuluyor. Böylece kandaki nitrojen seviyesinin artmas›n›<br />

engelleyerek vurgun riskini önlüyor. Tabii nitrox tüple<br />

dald›¤›n›zda belli bir derinli¤e inmemeniz gerekiyor, çünkü o<br />

zaman da oksijen zehirlenmesi olabiliyor.<br />

Hangi ifl gruplar› sualt› foto¤raf›na ihtiyaç duyuyor? Yoksa<br />

sualt› foto¤rafç›l›¤› sadece bir hobi mi?<br />

Sualt› foto¤raf›na ihtiyaç duyan ana ifl gruplar›, sualt›yla ilgili<br />

yay›n yapan kurulufllar, seyahat flirketleri ve bilim kurumlar›.<br />

Dünyada sadece sualt› foto¤rafç›l›¤›yla geçinen insan sa-


y›s› parmakla gösterilebilir. Sualt› foto¤raf› için kullan›m›n s›n›rl›<br />

olmas›ndan ve pazarda büyük rekabet bulunmas›ndan<br />

dolay› sualt› foto¤rafç›l›¤›n›n pahal› bir hobi oldu¤unu söyleyebilirim.<br />

Öncelikle seyahat para gerektiriyor, foto¤raf ekipman›<br />

da pahal›. Tabii sadece hobi amaçl› yap›lacaksa, yar›<br />

profesyonel makineler de, onlara uygun sualt› kaplar› da daha<br />

ucuz. Hobi olarak yapars›n›z, keyif al›rs›n›z ama foto¤raf<br />

kalitesi profesyonel olmaz.<br />

Sualt› foto¤rafç›l›¤› manzara, seyahat, do¤a foto¤rafç›l›-<br />

¤›na göre daha m› zor?<br />

Her alan›n kendine göre kolayl›¤› ve zorlu¤u var ama sualt›<br />

foto¤rafç›l›¤› manzara, seyahat ve do¤a foto¤rafç›l›¤›na k›yasla<br />

çok farkl›d›r. Öncelikle bulunulan ortam çok farkl›. Çok<br />

yo¤un mavi ve tuzlu bir s›v› içinde kuvvetli ak›nt›ya karfl›, bir<br />

bal›¤›n avantajlar›na sahip olmadan ve mercanlara zarar<br />

vermeden durmaya çal›fl›rken flafl, netlik, enstantane, diyafram<br />

ve kompozisyon ayarlar›n›z› mümkün oldu¤u kadar çabuk<br />

yapt›ktan sonra bal›k hala kaçmam›flsa foto¤raf›n›z› çekiyorsunuz.<br />

Tabii çekimlerde baflar› yüzdesi tecrübeyle art›yor.<br />

Eli foto¤raf makinesi tutan herkes sualt›nda da foto¤raf<br />

çekebilir mi?<br />

Dal›yorsa, çekebilir. Sualt› kab› olan basit bir dijital foto¤raf<br />

makinesiyle art›k çok fazla e¤itim gerekmeden foto¤raf çekilebiliyor.<br />

Sonuçlar profesyonel bir sistemle elde edilenler kadar<br />

iyi olmaz ama bir bafllang›çt›r.<br />

Sualt› foto¤raf› çekmek için neler gerekir? Her makine<br />

sualt› kameras›na çevrilebilir mi?<br />

Minimum gereksinim, basit bir kamera ve sualt› kab›. Sualt›<br />

için su s›zd›rmaz makineler de var. Her alanda oldu¤u gibi<br />

burada da dijital makinelerin avantaj› var; 36 pozdan sonra<br />

filmin bitmemesi, çekimi an›nda kontrol etmek gibi... Dezavantaj›<br />

ise dijital teknolojinin h›zl› geliflmesi. Dijital bir makine,<br />

bir-iki y›l içinde demode olabiliyor. Özel sualt› kab›n›n<br />

kameradan daha pahal› oldu¤unu da hesaba katarsak, dijital<br />

makineyle sualt› foto¤rafç›l›¤›n›n pahal› bir yat›r›m oldu-<br />

¤unu görürüz. Tabii yine de, yapaca¤›m ve profesyonel olarak<br />

yat›r›m yapaca¤›m diyorsan›z, ihtiyac›n›z filmli veya dijital<br />

bir SLR kamera, sualt› k›l›f› ve bir veya iki adet harici sualt›<br />

flafl›d›r.<br />

Bir makinenin sualt› kameras›na çevrilmesi için, o model<br />

için yap›lm›fl sualt› kab›n›n olmas› gerekir. Birçok firma popüler<br />

kameralar için sualt› kab› (housing) yapm›flt›r. Kaplar<br />

makinelerden daha pahal› oldu¤u için kaba göre kamera almak<br />

bazen daha kolay olur. Türkiye'de dal›fl malzemesi satan<br />

ma¤azalar arac›l›¤›yla malzeme temin edilebilir. Size<br />

uygun ekipman için en kapsaml› araflt›rma arac› ise internettir.<br />

Sualt›nda foto¤raf çekmenin püf noktalar› nelerdir?<br />

Kara foto¤rafç›l›¤› bilgilerinin d›fl›nda mavi suyun ›fl›¤a, renge<br />

etkisini ve tabii ›fl›kta flaflla pozlamay› iyi bilmek gerekir.<br />

Bunlar›n d›fl›nda h›zl› davranmak ve hatalar› azaltmak için<br />

ekipmana hakim olmak flart.<br />

Sualt›nda korunman›z gereken ise zehirli ve dikenli olan deniz<br />

hayvanlar›. Tropik bölgelerde cildin tam kapal› olmas›na<br />

dikkat etmeli. Çünkü atefl mercan› gibi zarars›z görünen<br />

canl›lar ufak bir sürtünmeyle çok ac› verir. Ayr›ca kamera ve<br />

aksesuvarlar›n ba¤l› olmas› gerekir, yoksa elden kay›nca derinlerde<br />

kayboluverir. Kameray› tafl›rken enerji ve hava harcamas›n›<br />

azaltmak için vücuda yak›n tutup suya sürtünmeyi<br />

azaltmakta fayda var. Bota girip ç›karken ekipmana özellikle<br />

dikkat etmek laz›m. Vücut dengesini ve yüzerli¤i iyi ayarlamay›<br />

ve dal›fl arkadafl›n›z› da gözden kaybetmemeyi söylememe<br />

gerek yok.<br />

Ali Kabafl kimdir?<br />

“Foto¤raf çekmeye genellikle yaln›z giderim. Çekimlerimde konsantrasyonumun<br />

bozulmamas› ve konuyla bütünlü¤ümün da¤›lmamas› çok önemli,” diyen<br />

Ali Kabafl’›n foto¤raf serüveni çok erken yafllarda bafllay›p Amerika’daki<br />

e¤itimi süresince de devam etti. Worcester Polytechnic Institute’da iflletme<br />

mühendisli¤i e¤itimi alan Kabafl, iflletme master’›n› da Columbia Üniversitesi’nde<br />

tamamlad›. Princeton’da, Johnson Atelier’de bronz döküm e¤itimi<br />

ald›, Urart’ta yöneticilik yapt›. Sualt› foto¤raflar› onun ilgi ve uzmanl›k alanlar›ndan<br />

sadece bir tanesi. Dijital teknolojilerde uzman olan Kabafl, Michael<br />

Grecco, Seth Resnick ve Linde Waidhofer gibi foto¤rafç›lardan ders ald›. British<br />

Airways, Lufthansa Havayollar›, The Guardian, Le Monde Diplomatique,<br />

Maison Française, MSNBC, National Geographic Adventure, The Sunday Telegraph,<br />

DDF, TC. Kültür ve Turizm Bakanl›¤›, müflterileri aras›nda. Rodale’s<br />

Scuba Diving ve Sport Diver dergileri ise sualt› foto¤raflar›n› kullanan önemli<br />

kurulufllar.<br />

13


Ece Temelkuran: ‹nsan oyuncu olmaya nas›l karar verir?<br />

Nas›l bir duygu, nas›l bir temel motivasyon vard› sizin seçiminizde?<br />

Ama do¤rusunu isterseniz böyle ifllerde seçmeye<br />

inanm›yorum. Yazar olunur mu? Oyuncu olmaya<br />

da karar verilmez herhalde. Herhalde insan bir gün bilir.<br />

Haluk Bilginer: Ben bilinçli olarak on alt› yafl›mdan beri biliyordum<br />

oyuncu olaca¤›m›. Küçükken de gayet nefleli, mukallit<br />

bir çocuktum. Ama on alt› yafl›mda oyunculuk mesle¤ini<br />

seçmeye karar verdim. Sahnede olmay› çok sevdim, orada<br />

mutlu oldum.<br />

E.T.: Görünmek, kendinizi baflkalar›na göstermek miydi<br />

sizi mutlu eden? Oyuncu olmak böyle bir fley çünkü. ‹zleyiciye<br />

muhtaç bir meslek sizinki. Görünmeye sevdal›<br />

m›s›n›z mesela?<br />

H.B.: Hay›r. ‹zleyiciyle kurdu¤um etkilenme ve etkileme iliflkisini<br />

çok sevdim. Benim için her ikisi de çok önemli galiba.<br />

Tiyatroda izleyici beni etkiliyor. Tiyatroda ald›¤›m hazz› kamera<br />

karfl›s›nda alm›yorum, tiyatrodaki gibi olam›yor asla.<br />

Dizginler sizin elinizde de¤il. ‹zleyiciyle iliflkiniz do¤rudan<br />

14<br />

röportaj Foto¤raflar: Eren Aytu¤<br />

Bir oyuncu<br />

Yeni dizisiyle ekranlara ve filmleriyle sinema salonlar›na konuk olan oyuncu<br />

Haluk Bilginer ve bir süre önce ç›kan iki kitab›yla ad›ndan söz ettiren yazar<br />

Ece Temelkuran bir araya gelince kelimenin mecaz ve düz anlamlar›yla<br />

gerçekten de “içeriden” ve “d›flar›dan” konufltular.<br />

de¤il, dolayl›, çünkü arada rejisör var. Onun anlatmak istedi-<br />

¤i fleyin bir arac›s›n›z. Üstelik bir sinema filminde oynamak<br />

için ille oyuncu olmak da gerekmiyor. Ay›larla bile film çektiler,<br />

çok da güzel oldu. Oyuncu olmayan insanlar›n sinema<br />

filmlerinde baflar›l› oldu¤u çok görülmüfltür. Ama oyuncu olmayan<br />

insan›n sahnede baflar›l› oldu¤u tarihte hiç görülmemifltir.<br />

Benim hep söyledi¤im bir sözdür, art›k anonim oldu:<br />

Oyunculu¤un er meydan› tiyatro sahnesidir.<br />

E.T.: Bu er meydanlar›nda afl›n›yor insan asl›nda. Hangi<br />

“sahnede” olursan›z olun, heyecan› korumak zorlafl›yor<br />

zaman geçtikçe. ‹nsan›n etkilendi¤i fleylerin say›s› azal›yor.<br />

Gençken sertleflmek zannetti¤i bir so¤ukkanl›l›¤a<br />

sahip oluyor insan. Peki siz, bu kadar deneyimden sonra<br />

en son ne zaman gerçekten etkilendiniz?<br />

H.B.: Ben sahneye ç›kt›¤›m her gece etkiliyor ve etkileniyorum<br />

zaten. Çok da hofluma gidiyor, çünkü insan› insana insanla<br />

anlatan tek sanat dal› tiyatro. Bazen öyle anlar oluyor<br />

ki oyunlarda, izleyiciyle aran›zdaki iliflki neredeyse elle tutulur<br />

bir hal al›yor. Ufac›k bir fley yapsan›z izleyicinin ne tepki


ve bir yazar<br />

verece¤ini sanki biliyorsunuz. Büyü gibi bir fley. ‹zleyiciyle<br />

oyuncu aras›ndaki iliflki çok mahrem bir iliflki. ‹flinizi iyi yap›yorsan›z,<br />

sahnede çekinmeden utanmadan ruhunuzu soyuyorsunuz.<br />

Ruhunuzu soymak çok kolay ifl de¤ildir. Bir striptizci<br />

yaln›zca vücudunu soyar. Ancak ruhunuzu soydu¤unuzda<br />

bafll›yor o çok mahrem iliflki. Onun için tiyatro çok<br />

özel, onun için kimilerinin dedi¤i gibi suya yaz› yazmak de-<br />

¤il, tersine an› yaratan bir sanat dal›. Sahnede iyi bir fley yap›yorsam<br />

ben, öyle bir soru iflareti tak›yorum ki sizin beyin<br />

k›vr›mlar›n›za, y›llarca ç›km›yor. Evet, sinema kal›c›, yüz y›l<br />

sonra bile izlenebiliyor. Tiyatro bir gece iki saatte yaflan›yor,<br />

bitiyor. Tiyatro arkaiktir diyenlere hep flu örne¤i veriyorum:<br />

Seviflmek de arkaik. ‹yi ki de arkaik. Seviflmenin modas›<br />

geçti mi ki, tiyatronunki geçsin.<br />

E.T.: Geçti asl›nda!<br />

H.B.: Sahi mi? Ben fark›na de¤ilim. Demode bir adam›m. Peki,<br />

siz yazarken yazd›¤›n›z fleyle aran›zda mahrem bir iliflki<br />

oluflmuyor mu? Sonra siz onu çekinmeden, al oku, diye baflkalar›na<br />

veriyorsunuz.<br />

E.T.: ‹flin bu k›sm› beni rahats›z ediyor biraz. Rahats›zl›k<br />

de¤il de tedirginlik duyuyorum asl›nda. Yüzümüz biraz<br />

da kader gibi, onu tafl›mak zorunday›z. Sanat yapmad›-<br />

¤›n›z, sahneye ç›kmad›¤›n›z zaman da o yüzü göstermek<br />

istemedi¤iniz zaman da sokakta insanlar o yüzü görüyor.<br />

Yüzünüzün tan›n›yor olmas›ndan tedirginlik duymuyor<br />

musunuz?<br />

H.B.: Maalesef bu bir mesleki yan etki. Bu öyle bir ifl ki, insanlar<br />

sizi seyrediyor ve -bu her ne demekse- “meflhur” oluyorsunuz.<br />

Meflhur olur olmaz da “anonim” olmak istiyorsunuz.<br />

Herkes meflhur olabilir, ben anonim olmay› özlüyorum.<br />

Geçenlerde film çekerken, yard›mc› oyunculardan biri gelip<br />

“Haluk Abi, bu köprüden geçen herkes seni tan›yor, ne güzel<br />

bir duygu!” dedi. “Bu önemli bir fley de¤il,” dedim, “seri<br />

katilleri de tan›yorlar.” Ben sadece herkes taraf›ndan sevilmemi<br />

sa¤layan bir ifl yapt›¤›m için meflhurum. Televizyonda<br />

ifl yap›yorsan›z tan›n›rs›n›z. Herkesin oturma odas›nda var<br />

olan bir fley çünkü. Orada meflhur olmak çok kolay.<br />

E.T.: Özellikle Türkiye’de, sokaklarda bofl bofl dolaflma<br />

hakk›n›z› da elinizden al›yorlar ünlü olunca. Bofl bofl dolaflma,<br />

bofl bofl bakma, giderek de bofl kalma hakk› gasp<br />

ediliyor. Ki yaz›p çizen, insanlara bakan kiflinin en fazla<br />

beslendi¤i yerdir o boflluk. Siz insanlara bakacakken, insanlar<br />

size bak›yor. Görünme iflin esas› haline gelince de<br />

yazacaklar› tükeniyor insan›n.<br />

H.B.: Ünlüyseniz, dünyan›n her yerinde böyle. Sokaklarda<br />

yürürken ünlü olmadan önce davrand›¤›n›z gibi davranam›yorsunuz.<br />

Marketlerde rahat rahat al›flverifl yapam›yorsunuz.<br />

Diyelim ki peynir stand›n›n önünde yar›m saat geçirmek istiyorum,<br />

mümkün de¤il. “Allah allah, bu adam ne yap›yor” bak›fllar›yla<br />

karfl›lafl›yorsunuz ister istemez. Ünlü olmak çok<br />

önemli de¤il. Bu mesle¤i yapmak çok güzel bir fley de, meflhur<br />

olmak o kadar güzel de¤il. Hay›r, biri gelip “Tebrik ederim<br />

çok iyi bir ifl ç›karm›fls›n›z,” dedi¤inde elbette güzel; ama<br />

meflhur olan bir insan›n hayat›ndaki her fleyi bilme hakk› olmamal›<br />

kimsenin. Orada röntgencilik bafll›yor.<br />

E.T: Bilinen yüze kendini feda edifl hali sanki. Hayranl›k<br />

iliflkisi Türkiye’deki haliyle, bir kurtar›c›yla buluflma gibi<br />

yaflan›yor. Tap›nma hareketleri bunlar; göründü¤ü için<br />

kutsal olandan bir parça koparma giriflimi sanki. Kâbe’ler<br />

ilan ediyorlar insanlar kendilerine, Kudüs’ler...<br />

Oralardaki kutsal tafllara yüz sürer gibi bir iliflki kuruyorlar<br />

televizyonda görünenle. Görünen “var” çünkü. Kendisi<br />

de var olmak için görünenle bir iliflkiye girmesi gerekiyor.<br />

Belki de içgüdüsel bir var olma eylemi “hayranlar›n”<br />

yapt›¤›.<br />

H.B.: Sirkteki, hayvanat bahçesindeki maymunlar› gösterir<br />

gibi bir fley. Ben rastl›yorum; “Bak amcaya, bak!” diyor<br />

adam. Sen orada yokmuflsun gibi, önce bir merhaba de, nas›ls›n›z<br />

de. Ama hay›r, do¤rudan çocu¤uyla iliflki kurup sana<br />

bir nesne muamelesi yap›yor. Eskiden yazarl›k daha anonim<br />

bir fleydi ama art›k siz de tan›n›yorsunuz, yüzünüz görünüyor.<br />

Siz yazarken herkes sizi tan›s›n diye yazm›yorsunuz ki,<br />

mesle¤inize de ters düflen bir fley asl›nda. Benimki bunun<br />

tam tersi. Ben, “Beni izleyin” diyorum.<br />

E.T.: Herhalde sizin için olmas› gereken bu. ‹flin tabiat›<br />

yani. Ama yaz› yazan insanlar da bu “sahneye” dahil edildi<br />

epeydir. San›r›m bu, bir endüstrinin oluflum aflamas›ndaki<br />

sanc›lar›. Henüz popüler olanla hakiki edebiyat (ya<br />

15


da yaz›) ayr›lmad›. Bir kere, bunlar›n tüketicileri henüz<br />

ayr›flmad›¤› için sunufl biçimleri henüz birbirinden farkl›<br />

hale gelemedi. Bu yüzden yaz›yorsan›z, popüler olmak<br />

zorundas›n›z. Görünmek zorundas›n›z. Yok say›lmamak<br />

için daha fazla görünmek! Kalabal›klar mahrem sevmiyor<br />

çünkü. Genç bir kad›n olunca daha da tuhaf. “A¤›r<br />

yazar” olacaksan gülmeyeceksin mesela; çok satacaksan<br />

da kesintisiz güleceksin! Bizim tezgah›n numaralar›<br />

da bunlar iflte.<br />

H.B: Asl›nda yazar›n yüz olarak ünlü olmas› mesle¤ine de<br />

ters bir durum. Bu ancak magazinleflmifl bir dünyada mümkündür.<br />

Magazin dünyan›n her yerinde var, ama magazin<br />

her fley de¤il. Sadece Türkiye’de her fleyi kapsayan bir fleye<br />

dönüflüyor. Bu sizi nas›l etkiliyor, devreye otosansür giriyor<br />

mu?<br />

E.T.: Yazd›klar›ma de¤il de, hayat›ma otosansür uyguluyorum.<br />

‹nsanlar›n kafas›nda “yazar gibi durmak” diye<br />

abuk subuk bir fley var.<br />

H.B.: Sanatç› duruflu gibi bir fley. “Sanatç› bize örnek olsun,”<br />

diyorlar, yahu sanatç› sana neden örnek olsun? Sanatç› bir<br />

fley üretiyor, sen git kendine baflka bir örnek bul. Sen git oy<br />

verdi¤in adamlar›, kad›nlar› örnek al. Ben sanat üretiyorum.<br />

Ne yapaca¤›z, Jean Genet’ye sanatç› demeyecek miyiz yani?<br />

Bukowski’yi ne yapaca¤›z; Picasso’yu, Dali’yi ne yapaca-<br />

¤›z? “Sanatç› duruflu”nun anlam›n› bile bilmiyorum ben, ne<br />

demek oldu¤unu anlam›yorum.<br />

E.T.: Bugünlerde flu demek: Genet yaflasayd›, vazelin<br />

16<br />

röportaj<br />

reklam›na ç›kmak zorunda kal›rd› mesela! Neyse... Neden<br />

Türkiye’de yafl›yorsunuz? Burada yaflanmamas› gerekti¤ini<br />

savunur gibi oldum, öyle anlafl›lmas›n. Yurtd›fl›nda<br />

da bir kariyeriniz var, neden Türkiye’de yaflamay›<br />

seçtiniz?<br />

H.B.: Eskiden ‹ngiltere’de yafl›yordum. 1987’deki ilk iflim,<br />

TRT’ye çekilen Gecenin Öteki Yüzü’ydü. O dizinin çekimleri<br />

s›ras›nda Zuhal’e âfl›k oldum. O ‹ngiltere’ye gelemeyece¤i<br />

için benim Türkiye’ye gelmem flartt›. Ben de seve seve geldim,<br />

iyi ki gelmiflim. Buraya geldikten sonra yapt›¤›m ifller<br />

beni çok mutlu etti. Hâlâ ‹ngiltere’de yafl›yor olsayd›m, Oyun<br />

Atölyesi’ni infla etmek gibi ö¤retici bir tecrübeye asla sahip<br />

olamayacakt›m. Çünkü oradaki oyuncular›n salon derdi yok.<br />

Ama bu dert benim için zorunlu bir keyif oldu. Buray› biz öfkeyle<br />

infla ettik, öfke de bir enerjidir. Ama ayn› fleyi ‹ngiltere’de<br />

yaflayamazd›m. ‹yi ki Türkiye’de tiyatro yapm›fl›m.<br />

Amerika ve ‹ngiltere’yle, dolay›s›yla Hollywood’la ba¤lant›m<br />

sürüyor. Arada bir gidiyorum, televizyon ve sinemaya ifller<br />

yap›yorum. Orada yapamayaca¤›m tek fley tiyatro, çünkü tiyatro<br />

yapabilmek için buradan en az alt› sekiz ay uzak kalmak<br />

gerekiyor. Bu süre içerisinde, ben orada tiyatro yapmaya<br />

gidiyorum, demek de tuhaf. Orada tiyatro yapmamak çok<br />

da büyük bir kay›p de¤il çünkü biz Türkiye’de, ‹ngiltere’deki<br />

ço¤u tiyatrodan çok daha iyi ifller yap›yoruz.<br />

E.T.: Geçen y›ld› galiba, anafikri “tiyatro izlenmeye de¤mez”<br />

olan bir yaz› yüzünden tiyatrocular epey isyan ettiler.<br />

Siz de isyan ettiniz mi?<br />

H.B.: Evet, hat›rl›yorum, Perihan Ma¤den yazm›flt› o yaz›y›.<br />

Yirmi üç y›l önceki bir oyundan dem vurarak tiyatroyu sevmedi¤ini,<br />

yapay ve arkaik buldu¤unu söylemiflti. Kast etti¤i<br />

kötü tiyatroysa, “kötü tiyatro” hakk›nda sabaha kadar konufluruz<br />

Perihan Han›m’la, ona benim de tahammülüm yok.<br />

Onun için s›ra bafl›nda oturuyorum ki gerekti¤inde bir an önce<br />

kaçabileyim. Tiyatro konusunda dünyada beflinci ülke<br />

say›lan ‹ngiltere’de bile oyunlardan küfrederek ç›k›yorum. Bu<br />

ne biçim ifl, burada sahneye ç›kmak için sa¤ kolunu verecek<br />

aktörler garsonluk yaparken sizin böyle oynamaya ne hakk›n›z<br />

var, herkes replik söylüyor, kimse birbiriyle konuflmuyor,<br />

bu ne biçim tiyatrodur diye. Onlar›n yapt›klar› ay›p, benimki<br />

de¤il. Hangi cüretle National Theatre’da ç›k›p güzelim oyunu<br />

berbat edebiliyorsun? Christopher Hampton’un The Cure<br />

isimli çok be¤endi¤im bir oyununa, “iyi bir oyun seyredece-<br />

¤im” diye sevinerek gitmiflim, baflrol oyuncular›ndan birisi,<br />

sinemada çok iyi aktördür, replik söylüyor sadece. Kimse<br />

birbiriyle iliflkiye girmemifl, bu ne kepazelik! Benim burada<br />

k›zma hakk›m var. Sahneye ç›kmak çok büyük bir iddiad›r, o<br />

iddiay› tafl›yam›yorsan ç›kmayacaks›n sahneye. Beni etkileyemeyecekseniz,<br />

bana gerçek insan ruhunu, çeliflkilerini<br />

hissettiremeyecekseniz sahnede ne ifliniz var? Bu bana da<br />

hakaret. Ben saatlerce bekleyip bilet alm›fl›m, evimden kalk›p<br />

buraya gelmiflim; sen bana kötü oyun oynayamazs›n.<br />

Böyle bir hakk›n yok. Konuya dönersek, kötü tiyatro konu-


sunda da ayn› fikirdeyim ama tiyatro diye genellersek çok<br />

büyük bir hataya düfleriz. Tiyatrodan do¤an hiçbir sanat<br />

onun yerini alamad›. Arkaik bir sanat hakikaten. ‹nsan› insana<br />

anlatan bir fley, di¤eri kamerayla anlat›yor. Orada insan<br />

ç›r›lç›plak ç›k›p “Seni etkileyece¤im,” diyor, etkileyemezse<br />

suç onun. Bu onun sorunu.<br />

E.T.: Böyle bir iddiayla yaflamak gerginlik yaratan bir fley<br />

de¤il mi? Hayat›n› böyle bir iddia üzerine kurmak yani...<br />

‹nsanlar›n hastal›k say›p tedavi ettirdikleri “performans<br />

anksiyetesi” sizin mesle¤iniz oluyor. Hastal›kla yaflamak<br />

dedikleri fley bu herhalde.<br />

H.B.: Her gün aslan›n a¤z›na at›yorsunuz kendinizi. Sahne<br />

çok tehlikeli bir fley. Bütün seyirciler aslan, seyirci olmak için<br />

profesyonel olmak gerekmiyor. Seyirciyi s›navla kap›dan alamazs›n›z.<br />

Hem iddias›z ifl olur mu? Sizin “dünyaya kay›t düflmeniz”<br />

de ayn› ölçüde iddial› de¤il mi?<br />

E.T.: Hem nas›l bir iddia! Belki sizinkinden de beter. Yazmaktan<br />

daha büyük bir iddia olamaz gibi geliyor bana.<br />

“Dünya, dön! ‹nsanl›k, sen devam et! Ben buradan sizin<br />

davran›fllar›n›za bak›yorum! Bak yaz›yorum her fleyi buraya,<br />

ona göre!” demek gibi bir fley. Daha büyük bir ego<br />

fliflkinli¤i olamaz bence. Di¤er yandan, bu ego obezli¤inin<br />

de bir bedeli var. Mesela seyircilerin size aslan gibi<br />

gelmesinin nedeni herhalde sahneye ç›karken tafl›d›¤›n›z<br />

iddia.<br />

H.B.: Olabilir ama bence herkes aslan olmal›. Hep söylerim;<br />

keflke eski Yunan seyircisi kadar bilinçli olabilsek. Keflke baz›<br />

oyunlar yuhalansa. O zaman alk›fl›n de¤eri ortaya ç›kard›;<br />

çünkü biz her fleyi alk›fll›yoruz.<br />

E.T.: “Etkileyece¤im, nefessiz kalacaks›n›z” diye bafll›yorsunuz<br />

siz ama bizim iflimizde böyle bir fley söz konusu<br />

de¤il. “Ben kendimce bir fley yazd›m, dünya tarihindeki<br />

yaz›l› gelene¤i bir yerinden etkileyebilir miyim acaba”<br />

sorusunu soruyor yazar kendine. Belki bunu görmeye<br />

ömrünüz yetmeyebilir; sizin o gece takdir edilmeye ihtiyac›n›z<br />

vard›r, seneler sonra anlafl›l›r de¤eri. Biraz daha<br />

sab›rl› olmak gerekiyor burada. Gerçi edebiyatç›lar da<br />

art›k gala gecesi düzenlemeye bafllad› kitaplar› ç›kt›¤›nda.<br />

Sizin edebiyatla iliflkiniz nas›l?<br />

H.B.: Özellikle mesle¤im oldu¤u için bol bol oyun okuyorum.<br />

Cevheri olan bin oyun bulabilmek için bir sürü çak›l tafl› ay›klamak<br />

zorundas›n›z. Gene de yeterince okudu¤um söylenemez.<br />

‹ngilizce ve Türkçe oyunlar› izleyebiliyorum sadece.<br />

E.T.: Oyun d›fl›nda ne okuyorsunuz?<br />

H.B.: Felsefe okumaya çal›fl›yorum. Son zamanlarda Oruç<br />

Aruoba’y› okumaya bafllad›m. Onu Bahçeflehir Üniversitesi’nde<br />

yapaca¤›m›z yüksek lisans program›na hoca olarak<br />

davet etmeyi düflünüyorum. Bir oyuncuya “neden” sorusunu<br />

sordurtmak için çok iyi bir araç felsefe. Oyuncunun da bu<br />

soruyu sormas›, insan› ilgilendiren her fleyle ilgilenmesi gerekiyor.<br />

Felsefe, yan›t› olmayan sorulara yan›t bulma çabas›<br />

ve o sorular›n yan›t›n› hiçbir zaman bulamayaca¤›n› da bil-<br />

mektir. Benim hiçbir zaman en iyi oyunumu oynamadan ölece¤imi<br />

bilmem gibi. Felsefe, sonu olmayan yolculu¤a ç›kmay›<br />

göze alm›fl cesur bir yürektir. Sorar, sadece sorar, bir önce<br />

sordu¤unu unutur, bir daha sorar. ‹nsan›n ve oyuncunun,<br />

sanatla u¤raflan herkesin yapmas› gereken fley budur. Sizin<br />

de kitaplar›n›z› ald›m, duruyor. Felsefecilerin de aç›klayamad›¤›<br />

bir bela var bafl›m›zda: zaman.<br />

E.T.: Do¤rudur; zamans›zl›¤›n icad›ndan bu yana... Zaman<br />

yeniden bulunamad›. Di¤er yandan, burada insan›n<br />

bo¤az›n› s›kan telafl›n göçebe kültüründen de kaynakland›¤›n›<br />

düflünüyorum ben. Yerleflik zamandaki yar›n<br />

duygusu yok bu ülkede. Hep göçece¤iz, hep gidece¤iz,<br />

nas›lsa kurduklar›m›z› b›rakaca¤›z ya, o yüzden zaman<br />

bulam›yoruz bir fley kurmaya. Yerleflik kültürlerde baflka<br />

türlü bir zaman duygusu var bence. Misal, ‹ngiltere’de...<br />

Bir gün gidecek misiniz ‹ngiltere’ye temelli?<br />

H.B.: Hay›r, düflünmüyorum. Siz hiç gittiniz mi Londra’ya?<br />

E.T.: Hindistan’a bile gittim ama nedense ‹ngiltere’ye gitmedim.<br />

Fakat gelecekte Londra’da yaflayaca¤›ma dair<br />

tuhaf bir his var içimde. Bence kad›nlar rüyalar›nda konuflurlar<br />

kendileriyle. Ben de Londra üzerine bir rüya<br />

gördüm y›llar önce. Eski bir evin arka bahçesinde, yan›mda<br />

küçük bir limon a¤ac› fidesi, ç›plak ayakla çimlerin<br />

üzerindeyim. Minnac›k bir masa var. Masada yaz› yaz›yorum.<br />

O rüyadan beri gidece¤imi düflünüyorum. Uzun<br />

y›llar ‹ngiltere’de yaflad›¤›n›za göre ‘80 darbesi s›ras›nda<br />

Türkiye’de de¤ildiniz yani? Nas›l yaflad›n›z darbeyi?<br />

17


H.B.: 1980’de ‹ngiliz bir arkadafl›mdan telefonda, sabah›n<br />

alt›s›nda “Paflalar geldi” diye bir fley duydu¤umu hat›rl›yorum.<br />

Ne oldu¤unun tam olarak ay›rd›na varamad›m do¤al<br />

olarak.<br />

E.T.: Bizde de küçücük bir radyo vard›, annemle babam<br />

onun bafl›nda sigara içiyorlard›. “Sabaha karfl›” denilen<br />

fleyin ne oldu¤unu o gün anlad›m. Peki sizin Türkiye’deki<br />

siyasi hikâyelerle iliflkiniz nas›ld› o dönemlerde, yoksa<br />

tiyatro ve ‹ngiltere meselesiyle mi bo¤uflmaktayd›n›z?<br />

H.B.: O siyasi çalkanma s›ras›nda üniversite ö¤rencisiydim<br />

ben. 1977’nin Haziran’›nda mezun oldum, A¤ustos’ta ‹ngiltere’ye<br />

gittim. Sonraki üç y›l› uzaktan takip etmek durumunda<br />

kald›m. Darbeden sonra “Eyvah flimdi ne olacak?!” diye düflündü¤ümü<br />

hat›rl›yorum, nitekim çok kötü fleyler oldu. Y›llar<br />

sonra flimdi bile cefas›n› çekiyoruz.<br />

E.T.: Bu durumda, dönemin ajit-prop tiyatrosundan<br />

uzakt›n›z. Ne düflünürsünüz siyasi olarak angaje olmufl<br />

tiyatroya iliflkin?<br />

H.B.: Çok do¤ru bulmuyorum; o tiyatro de¤il zaten, mastürbasyon.<br />

Duymak istenilen sözleri hayk›r›r, sol yumruklar› havaya<br />

kald›r›r, sonra da alk›fllard›k birbirimizi. Bir an› olarak<br />

kald› akl›m›zda.<br />

E.T.: Sizin için an› olabilir ama kimi insanlar için hâlâ en<br />

gerçek tiyatro o. En “do¤ru” tiyatro... Yaflayan bir biçim<br />

yani.<br />

H.B.: Öyledir mutlaka. Ama bu tarz tiyatrodan, tiyatro tarihine<br />

kalm›fl oyun yoktur. “Hakl›s›n›z, yan›n›zday›z arkadafllar,”<br />

demek için bir araçt›r o, tiyatro de¤il.<br />

E.T.: Peki tamam, ajit-prop sevmiyoruz. Ama sizin için bu<br />

kadar m› uzak politikaya tiyatro? Ya da politika tiyatronun<br />

neresinde?<br />

H.B.: Hep içinde. Othello oynarken bile politika yap›yorsunuz.<br />

Othello’ya bak›fl aç›n›z bile nas›l biri oldu¤unuzu belirler.<br />

Sanat mesaj vermez, mesaj verince sanat olmaktan ç›kar.<br />

Sanat soru sordurur. Kim bana “Othello iyi ve kötünün<br />

çarp›flmas›d›r, Othello iyidir, Iago kötüdür” dedirtebilir ki? Bu<br />

ne kadar s›¤ bir bak›fl! Sevdi¤i kad›n› bo¤arak öldüren bir<br />

adam›n nesi iyi? Erdem, fazilet nerede? Hatta biz, afifllerde<br />

kullan›lmasa da, Othello’nun alt›na bir parantez açt›k; “Othello<br />

ya da bir erdemin anatomisi” diye. Neyin erdemi bu? Nesi<br />

itibar, kar›n› bo¤dun yahu!<br />

E.T.: Bugünlerde eskisine oranla daha popüler bir biçimde<br />

‘80 Darbesi’nin, o dönemde Türkiye’de yaflananlar›n<br />

sorgulamas› yap›l›yor. Televizyon dizileri, sinema, genç<br />

köfle yazarlar›... Bir tür gecikmifl anma töreni gibi... Siz<br />

böyle bir projede yer alsayd›n›z, kimi oynamak isterdiniz?<br />

H.B.: Kenan Evren’i. Kahraman oynamaktan çok daha ilginçtir<br />

onu oynamak. Oyunun içinde “Asmayal›m da besleyelim<br />

mi,” diyeceksin, düflünsene!<br />

E.T.: Kötü, tiyatro için daha iyidir diyorsunuz yani!<br />

H.B.: Bir yazar, “Yafll› diktatörlerle asla tan›flmay›n, onlar› se-<br />

18<br />

röportaj<br />

vebilirsiniz,” demifl, kim oldu¤unu hat›rlayam›yorum flu an.<br />

Hitler’i de oynamak isterdim. Kötüyü oynamak daha ilginçtir.<br />

Grafi¤i iniflli ç›k›fll›d›r. Othello’nun nesi iyidir yani; niye hep iyi<br />

olarak gösterilir, anlam›yorum. Iago yüzde yüz hakl› asl›nda,<br />

haks›zl›¤a u¤ram›fl bir adam sadece. fiimdi de ben size bir<br />

fley soray›m. Ünlü olman›z, yazd›klar›n›z› etkiliyor mu?<br />

E.T.: Can›m çok s›k›l›yor ve kendimi e¤lendirmek için bu<br />

ifli yap›yorum. Üzerine para verdiklerinde flafl›r›yorum<br />

bazen. Bu piyasa sizce de çok burjuva de¤il mi?<br />

H.B.: Burjuvazi çok önemli bir kültür, sanat yapmak için burjuva<br />

olmak gerekiyor. Ben sabah beflte kalk›p tuvalet de temizledim,<br />

iflportac›l›ktan hamall›¤a kadar her fleyi yapt›m.<br />

Art›k çal›flmak zorunda de¤ilim ama. Yapmak istedi¤im fleyi<br />

yap›yorum ve bana para veriliyor. Bundan büyük lüks olamaz.<br />

E.T.: “Yapmadan ölmesem” dedi¤iniz bir fley var m›?<br />

H.B.: Bana y›llar önce, bir milyon dolar›n›z olsa ne yapard›n›z<br />

diye bir soru sorulmufltu. Bir tiyatro salonu kurar›m demifltim.<br />

San›r›m hayal gücümün k›s›tl›l›¤›ndan kaynaklanan<br />

bir sorun var; paray› baflka nereye harcayaca¤›m› bilemiyorum<br />

ben. Bir tiyatro binas› kurarak hayalimi gerçeklefltirdim,<br />

flimdi daha büyü¤ünü kurmak istiyorum.<br />

E.T.: Büyük bir gösteri planl›yor musunuz? Bütün flehre<br />

yay›lm›fl, opera gibi...<br />

H.B.: Hay›r. Evita’lar, büyük müzikaller, Broadway tipi gösteriler<br />

beni ilgilendirmiyor. Zaten tiyatroda önceden söylemek<br />

u¤ursuzluktur, ‹ngilizler “break a leg” derler ama bir tasar›m<br />

var.<br />

E.T.: Tiyatronun böyle bat›l inanca dayal›, ilginç ritüelleri<br />

ve kurallar› var san›r›m. Örne¤in demin sözünü etti¤iniz<br />

“break a leg” nereden geliyor?<br />

H. B.: fieytan›n baca¤›n› k›rmaktan: “Break the devil’s leg.”<br />

Türkçede de var ayn› deyim, fleytan›n baca¤›n› k›r da, kazas›z<br />

belas›z atlat flu ifli anlam›nda. Tiyatroda asla ›sl›k çal›nmaz,<br />

asla “iyi flanslar” denmez, asla Macbeth laf› edilmez.<br />

Bunlar›n hepsinin sebebi var. On yedinci, on sekizinci yüzy›l<br />

tiyatrosunda örne¤in, elektrik olmad›¤› için, sahne teknisyenleri<br />

aralar›nda ›sl›kla iletiflim kuruyorlard›. Tiyatroda ›sl›k çald›¤›n<br />

zaman kafana pano düflebilir de ondan ›sl›k çalmamak<br />

gerekiyor. Macbeth’de de çok büyü vard›r. Ben de tan›k oldum.<br />

New Castle Play House’da biz Macbeth oynad›k. Felaket<br />

yaflanmayan bir Macbeth prodüksiyonu hat›rlam›yorum.<br />

Benim oynad›¤›m Macbeth’de baflrolü oynayan çocu¤un<br />

burnu k›r›lm›flt› kavga sahnesinde, bir hafta hastanede yatt›.<br />

Londra’dan baflka bir çocuk ça¤r›ld› ve elinde kitapla oynad›<br />

Macbeth’i bir hafta boyunca. Seyircilerden özür dilendi,<br />

isterseniz paran›z› geri verelim dendi, ama yapacak baflka<br />

bir fley yoktu. Her prodüksiyonda bir felaket vard›r, niye bilmiyoruz,<br />

ama bunu fark ettikleri için oyunun ad› telaffuz edilmez<br />

de “let’s play a scottish play” denir.<br />

E.T.: Eh, biz de bas›na kitaplar›m›z›n ilk bask›da kaç tane<br />

satt›¤›n› söylemeyiz.


Kütüphanenizi ne zaman oluflturmaya bafllad›n›z?<br />

Kütüphane say›labilir mi emin de¤ilim, ilk mikroskopik kitapl›¤›m›<br />

1968’de, ortaokul s›ras›nda oluflturmaya bafllad›m. As›l<br />

bir y›l sonra, raflar›m oldu. 1986’da ilk kütüphanem ‘kayboldu’,<br />

bugünkü kütüphanemi 1987’de kurmaya koyuldum.<br />

Kendi paran›zla ald›¤›n›z ilk kitap hangisiydi ve çocukken<br />

neler okurdunuz?<br />

Saint-Exupéry’nin Vol de Nuit’sini (Gece Uçuflu), Kad›köy’deki<br />

Frenç-Amerikan kitabevinden sat›n alm›flt›m. Okumaya resimli<br />

kitaplarla bafllad›m: Pekos Bill ve benzerleri. Ard›ndan<br />

Do¤an Kardefl’in kitaplar›na geçtim. En büyük tutkum ise ansiklopedi<br />

okumakt›.<br />

Hiç kitap çald›n›z m›?<br />

Yurtd›fl›nda yaflad›¤›m dönemde. Gelgelelim, daha çok ya-<br />

20<br />

kütüphane Foto¤raflar: Nazif Topçuo¤lu<br />

Enis Batur’un kitapl›¤›<br />

Kütüphanesi üzerine bir söylefli gerçeklefltirmek istedi¤imiz Enis Batur,<br />

h›nz›rca bir fley yaparak, kitapl›¤›n›n yaln›zca kapaklar›n› gösterdi bize.<br />

Neyse ki, foto¤raflarda içindeki kitaplar› göremesek de, kitapl›¤› hakk›nda<br />

sordu¤umuz her sorunun yan›t›n› alabildik.<br />

k›n çevremdekilerden yard›m ald›¤›m› (!) söylemeliyim.<br />

fiu anda kütüphanenizde tahminen kaç kitap var?<br />

Bir say›m yapm›fl de¤ilim, ama y›llar›n bana sa¤lad›¤› bir tür<br />

göz ayar›na güven duyacak olursam, yaklafl›k 15 bin kitap olmal›<br />

kütüphanemde. Kütüphanemin bir parças› sayd›¤›m<br />

diskotekimde ise, 1200 dolaylar›nda CD var.<br />

Kütüphanenizde a¤›rl›kl› olarak hangi tür kitap var?<br />

En a¤›rl›kl› bölüm fliir kitaplar›, Türk ve dünya fliirinin genifl bir<br />

temsil oran› var raflar›mda. Antik Ça¤, Ortaça¤, Rönesans<br />

dönemi üçlüsüyle oluflmufl ba¤›ms›z, zengince bir bölüm gelir<br />

arkadan. Üçüncü bölüm sözlüklerden oluflur. Sonra, s›ras›yla,<br />

otobiyografi-günlük-mektup üçlüsü; anlat› kitaplar›; denemeler<br />

ve düflünce kitaplar› gelir. Sanat kitaplar› bölümü oldukça<br />

genifltir, ama bir k›sm› Fatma Tülin’in atölyesindedir,


uras› bir bak›ma iki kiflinin kütüphane birikimini yans›t›r. Bir<br />

a¤›rl›k noktas› da kent ve yolculuk kitaplar›yla oluflmufltur;<br />

özellikle de ‹stanbul konulu yay›nlarla.<br />

Kütüphanenizde a¤›rl›kl› olarak hangi yazarlar var?<br />

Çok say›da yazar›n bütün yap›tlar› var kitapl›¤›mda, saymakla<br />

bitmez. Raflarda en genifl yeri Mallarmé, Dante, Petrarca,<br />

Nietzsche, Da¤larca, Aragon, Massignon tutuyor san›yorum.<br />

Kendi yap›tlar›n›n yan›s›ra, üzerilerine yap›lm›fl çal›flmalar› da<br />

birarada bulundurdu¤um için.<br />

‘Kütüphanemde hiç bulunmaz’ dedi¤iniz bir tür var m›?<br />

Hangi kitaplar› asla okumazs›n›z?<br />

‘Asla’ kategorim yok. Bilimkurgu gibi, yak›nl›k duymad›¤›m<br />

türler var. Güncel kitaplar›n ço¤unu almam, ald›klar›m› da<br />

çarçabuk kütüphanemden uzaklaflt›r›r›m. ‘Kaybolan’ kütüphanenin<br />

zengin bir kolunu dergiler olufltururdu, flimdi, birkaç›n›<br />

saymazsak, dergileri hemen tasfiye ediyorum.<br />

Kütüphanemde asla bulunmaz, dedi¤iniz yazarlar kimler?<br />

‘Asla’, k›sacas›, burada da geçersiz. Ama, ‘popüler’ kitaplar›n<br />

raflar›ma girme oran› düflük, diyebilirim.<br />

Kütüphanenizin en de¤erli kitab› ya da kitaplar›?<br />

Maddi de¤eri kastediyorsan›z, birkaç ‘özel bask›’ kitap var<br />

kütüphanemde. Manevî de¤ere gelince, ayr›m yapmam çok<br />

güç, olsa olsa flunu söyleyebilirim: Yerli ve yabanc›, ‘kiflisel<br />

muamele görmüfl’ kitaplar az de¤il bende - yazar›n ya da sanatç›n›n<br />

özgün müdahaleleri olan nüshalar her iki anlamda<br />

da bir servet benim için.<br />

Birine verip de geri alamad›¤›n›z için düflündükçe sinirlendi¤iniz<br />

bir kitap var m›?<br />

‹sim ve adres verece¤im: Selim ‹leri bana imzal› bir He (Asaf<br />

Hâlet Çelebi) arma¤an etmiflti; Remzi ‹nanç “Bir bakabilir miyim?”<br />

diye sordu, benim kitapl›¤›m herkese aç›kt›r, bir daha<br />

geri gelmedi o kitap, hâlâ can›m› yakan bir örnektir.<br />

Y›llard›r arad›¤›n›z ve bulamad›¤›n›z bir kitap oldu mu?<br />

Çok inatç› bir takipçiyimdir. Ne yap›p edip arad›¤›ma ulafl›r›m.<br />

Akl›ma gelen birkaç örne¤i vereyim hemen. John Livingston<br />

Lowe’un The Road to Xanadu’sunu iki y›l boyunca<br />

her yerde arad›m ve aratt›m, sonunda fotokopisiyle yetindim.<br />

Bonnefoy’n›n ilk kitab› olan Traité du Pianiste’i, yeniden yay›mlatmad›¤›<br />

için bulam›yordum, flairin kendisinden edindim.<br />

Yourcenar’›n yay›n izni vermedi¤i La Mort Conduit L’Attelage’›<br />

ise Bibliothèque Nationale’dan elde ettim, fotokopi olarak.<br />

Metinler ilgilendirir beni, kitap fetiflizmim yok, ama bir<br />

nüsha bulursam elbette kaç›rmam!<br />

Kitap okumak için tercih etti¤iniz özel saat ve yer var m›?<br />

Çal›flma odamda, çal›flma masamda okurum hep.<br />

Kütüphanenizi en son ne zaman elden geçirdiniz? ‘Art›k<br />

olmasa da olur,’ dedi¤iniz kitaplar hangileriydi?<br />

Geçen ay ‘biraz’ elden geçirdim. Bir kere, flunu belirtmeliyim:<br />

Benim üç ayr› kütüphanem var. Deminden beri ‘as›l kütüphane’mden<br />

söz ediyordum, evdeki kitapl›¤›mdan. ‹kinci ve<br />

üçüncü kütüphanem iflyerinde. ‹kinci kütüphanemde yaklafl›k<br />

3 bin kitap var. Bir bölümü, geçici olarak evden büroya<br />

tafl›nanlar. Onlar gider gelirler hep! Bir gereksinmeyi karfl›lamak<br />

için hareket ederler. Bir bölümü ise ‘as›l kütüphane’ye<br />

gelmeyecek olanlard›r. Pek çok yay›nevinin protokol listesindeyim,<br />

yurtd›fl›ndan ifl gere¤i çok say›da kitap gelir, onlar›n<br />

baz›lar›n› arkadafllar›ma arma¤an ederim, baz›lar›n› Sermet<br />

Çifter Kütüphanesi’ne devrederim, baz›lar›n› da bekletirim.<br />

Üçüncü kütüphanede ise, yay›nc›s› oldu¤um yaklafl›k 2 bin<br />

nüsha duruyor, bir tür arfliv kitapl›¤›. ‹flyerimden ayr›laca¤›m<br />

gün, bu toplam 5 bin kitab›n beflte birini eve tafl›mak durumunda<br />

olaca¤›m ya, iflte bu, bir kâbus!<br />

Kitaplar›n›z› hangi kriterlere göre düzenliyorsunuz? (Alfabetik<br />

s›ralama, türlere göre, vs.)<br />

En zor soru en sona b›rak›lm›fl. Perec’vâri bir deneme yazmay›<br />

gerektirir eksiksiz bir yan›t, bunun yeri buras› de¤il oysa.<br />

Y›llar önce, Aby Warburg’un ad›n› olsun duymad›¤›m bir<br />

dönemde, Warburg Kütüphanesi’nin temel felsefesini benimsedim:<br />

Kütüphanemde kitaplar, ço¤unlukla, benim onlara atfetti¤im‚<br />

‘h›s›ml›k derecelerine’ göre yanyana gelmifllerdir.<br />

Ba¤lant›y› ben bilirim, bu yeter. Arad›¤›n›z kitab› sorun, bende<br />

varsa hemen yerinden ç›karay›m. Onu siz ararsan›z bulamazs›n›z<br />

kolay kolay. H›s›ml›k derecelerini nas›l sapt›yorum?<br />

Yapt›¤›m çal›flmalarla ilgili ba¤lant› denklemlerinden hareket<br />

ederek. Onun için de‚ uçma teknikleriyle ilgili kitaplar, Endülüs’le<br />

ilgili olanlar ve Giordano Bruno’nun yap›tlar› yanyana<br />

duruyor, buyurun ç›k›n iflin içinden!<br />

21


mutfakta Röportaj: P›nar Cartier / Foto¤raflar: Uluç Özcü<br />

Huysuz’un<br />

mutfa¤›<br />

22<br />

Deneyimli gazeteci<br />

büyüklerimin anlatt›klar›<br />

anekdotlardan dolay›<br />

epeyce ürkerek<br />

gitmifltim o gün<br />

Çengelköy’e. Bir<br />

yandan, beni tersler mi<br />

acaba, endiflesi, bir<br />

yandan, aman, sak›n<br />

geç kalmayay›m,<br />

gerginli¤i, bir de,<br />

benimle de alay<br />

eder mi, korkusu...<br />

Söylefli bitip de Seyfi<br />

Dursuno¤lu’na bunlar›<br />

itiraf etti¤imde “Ben de<br />

Rita Hayworth’la<br />

röportaja gitseydim,<br />

sizin kadar<br />

heyecanlan›rd›m,”<br />

dedi.<br />

Katina’n›n Elinde Makas› adl›, Huysuz<br />

Virjin ile Seyfi Dursuno¤lu’nun<br />

otuz befl y›ll›k aflk›n› anlatan bir söylefli<br />

kitab› yay›mland›. Bu kitab›n gelirini<br />

E¤itim Gönüllüleri Vakf›’na ba-<br />

¤›fllad›n›z...<br />

Evet, kendime düflen pay› bu derne¤e<br />

ba¤›fllad›m ben, umar›m uygun yerlere<br />

harcan›r. Hâlâ e¤itim a盤›m›z var, hâlâ<br />

elektriksiz, susuz, yolsuz, köprüsüz,<br />

okulsuz köylerimiz var. Bir yandan da<br />

saray gibi, gösteriflli kamu binalar›, camiler<br />

var. Cami ibadet yeridir, elbette<br />

olmal›d›r ama o kadar çok say›da birbirinin<br />

kopyas› camiler yapana kadar bir<br />

tane güzel, de¤iflik bir fley yapmak daha<br />

iyi olur. fiurada bir cami var örne-<br />

¤in, duvar›n›n dibinden evler bafll›yor,<br />

araya s›k›flm›fl. Oysa ki cami dedi¤in<br />

görkemli bir yere yap›l›r, Mimar Sinan’›n<br />

yapt›¤› camiler gibi her taraftan


görülebilir ve etrafa hakim olmal›d›r.<br />

Kitapta “Keflke tiyatroya intisab etseydim”<br />

diyorsunuz. Büyük bir tutku<br />

oldu¤u anlafl›l›yor sizin için. Tiyatrocu<br />

olsayd›n›z, hangi rolü oynamak<br />

isterdiniz?<br />

Önce bir tiyatrocu olay›m, sonra rol seçerim;<br />

ama hangi rol verilirse verilsin,<br />

alt›ndan kalkabilece¤im bir rol seçerdim.<br />

Baz› rollerde zorlan›rd›m gibi geliyor<br />

bana, örne¤in bir mafya babas› rolü<br />

verilse komik olur. Biraz da tabii ki tiyatrocunun<br />

görünümüne göre rol seçilir,<br />

nas›l ki filmlerde flu, bu role uygun,<br />

bu, bu role uygun de¤il diye ayr›m yap›l›yorsa<br />

tiyatro da böyledir. Bütün rolleri<br />

becerebilece¤imi zannetmiyorum,<br />

zaten öyle bir deneyimim olmad›, isterdim.<br />

fiimdi flimdi hevesleniyorum, Y›lmaz<br />

Erdo¤an’›n oyununa gittim, orada<br />

kulise girdim, onlar›n o s›cakl›¤›... Benim<br />

çal›flma hayat›mda bu sadece müzikallerde<br />

vard›r, müzikallerde odalar›m›z<br />

vard›r, rolümüz yoksa oturur konufluruz,<br />

o s›cakl›k benim çok hofluma gidiyor.<br />

Gazinoda bu yok, herkesin ayr›<br />

odas› vard›r, herkesin burnu befl kar›fl<br />

havadad›r, makyaj›n› yapar, sahneye<br />

ç›kar, k›sacas› o s›cakl›¤› bulamazs›n›z.<br />

Ben de bu s›cakl›¤› özledim. Y›lmaz<br />

Erdo¤an’a da teklifte bulundum:<br />

“Bana rol verin, ben oynamak istiyorum,”<br />

diye. Turnelere filan gideyim istiyorum,<br />

genç yafl›mda gideyim ki yaflland›¤›mda<br />

içimde ukde kalmas›n.<br />

Belki de bireysellikten, tek bafl›na<br />

bir fleyler yapmaktan biraz s›k›lm›fls›n›zd›r...<br />

Evet, özledi¤im belki de dayan›flmad›r.<br />

Ancak bir yandan da kalabal›¤› fazla<br />

kaygana<br />

sevmeyen bir insans›n›z san›r›m...<br />

Eviniz s›¤›na¤›n›z gibi biraz, sakin bir<br />

semtte...<br />

Sükûneti ve huzuru seven bir insan›m,<br />

çok kalabal›k bir aileden geliyorum.<br />

Çocuklu¤umda bile, üst katta kendi<br />

odam vard›, hayat›m orada geçerdi.<br />

Kalabal›¤› sevmiyorum. Evimi çok seviyorum.<br />

Manzaras›n›n güzelli¤i de bir<br />

taraf›n›n yeflil, di¤er taraf›n›n mavi olmas›ndan<br />

kaynaklan›yor benim için;<br />

kimi evler sadece yeflillik görür, kimi<br />

ev yaln›zca denize bakar. Burada ikisi<br />

birden var; orman› da tad›yorum, denizi<br />

de...<br />

Evinizi bulmak pek zor olmad›, kime<br />

sorsak biliyordu. Çevre sakinleriyle<br />

aran›z nas›l?<br />

Çevredeki insanlarla aram iyidir, iliflkilerimi<br />

terbiye çerçevesinde yürütürüm.<br />

Evimi bilmeleri ahbapl›k etti¤imden de-<br />

¤il, sadece meraktan, burada, bu evde<br />

bir sanatç› oturdu¤u için.<br />

Hem Huysuz Virjin hem de Seyfi<br />

Dursuno¤lu olmak birçok insana ikili<br />

bir yaflamm›fl gibi geliyor...<br />

Evet, öyle geliyor insanlara ama asl›nda<br />

hiç ilgisi yok. Bu sadece bir flovdur,<br />

Huysuz Virjin sadece sahnede varolan<br />

bir karakterdir. Örne¤in sahnede Mo-<br />

¤ol ‹mparatoru’nu oynayacak olsam<br />

evime geldi¤imde de onun gibi yaflamayaca¤›m<br />

tabii ki. Bu bir ifl, bir görev,<br />

neticede bir flov; sahnede bafll›yor ve<br />

orada bitiyor. Hatta normal yaflam›mda<br />

çok fazla esprili ve nefleli olmayan, çok<br />

fazla konuflmayan bir insan›md›r. Ama<br />

sahnede bunun tam aksini yapmam<br />

gerekiyor, bu bir mecburiyet. Gri olan<br />

bir taraf› yok, o yaflam bitiyor, bu ya-<br />

Seyfi Bey’in bize elleriyle haz›rlad›¤› Kaygana Karadeniz rüzgarlar›yla sofram›za kondu. Rüzgar derken<br />

elbette so¤uklu¤u kast etmiyorum, zira s›cak bir yemek ama on befl dakika gibi k›sa bir sürede haz›r<br />

olunca, hem yeme¤in pratikli¤ini hem de Seyfi Bey’in beceriklili¤ini en iyi betimleyen san›r›m “rüzgar”<br />

oluyor. Marul ve taze so¤an›n yeflil k›s›mlar›yla yapt›¤› bu yemek asl›nda ›spanak veya kara lahanayla<br />

yap›l›yormufl. Ancak ekonomik yemekler haz›rlamay› amaçlayan bir mutfak program›nda Seyfi Bey’in<br />

akl›na malzemeleri de¤ifltirmek gelmifl. Marul ve taze so¤an› do¤ray›p yumurtayla yo¤uruyorsunuz. Seyfi<br />

Bey buna bir de bahçeden toplad›¤› taze naneleri ekledi. Daha sonra tavada k›zd›rd›¤›n›z az miktarda s›v›<br />

ya¤›n üstüne döküp piflince di¤er taraf›n› çeviriyorsunuz. Sonuçta gayet sa¤l›kl›, hafif ve lezzetli bir<br />

sebze yeme¤i ç›k›yor ortaya.<br />

flam bafll›yor.<br />

Bazen birilerine çok sinirlendi¤inizde<br />

“Keflke flimdi Virjin olsayd›m da,<br />

haddini bildirseydim,” dedi¤iniz olmuyor<br />

mu?<br />

Normal yaflam›mda sinirlendi¤im bir<br />

fley olursa gereken cevab› veriyorum<br />

zaten, Huysuz Virjin olmama gerek<br />

yok. Ancak mümkün oldu¤u kadar<br />

böyle olaylara meydan vermeyecek<br />

flekilde yaflamay› tercih ederim. Sinirlenmeden,<br />

daha sakin bir flekilde kendi<br />

isteklerimin yap›lmas›n› sa¤lar›m. Bu<br />

da yafl›m›n vermifl oldu¤u bir fley.<br />

Huysuz Virjin olmak güzel mi?<br />

A¤z› çok laf yapan, kibirli, namus düflkünü<br />

bir kad›n ama herkes onu bir parça<br />

bir yerden hat›rl›yor. Huysuz Virjin<br />

bütün olarak belki yok ama karakterini<br />

parça parça al›rsan›z normal yaflamda<br />

böyle insanlar var, onlara bazen rastl›yorum.<br />

Hiç yafl›na uymayacak flekilde<br />

makyaj yapan veya giyinen yafll› kad›nlar<br />

var. Ben bu komik yönleri al›p insanlara<br />

yans›tmaya çal›fl›yorum.<br />

Huysuz Virjin’e sorsak herkes ona<br />

âfl›k ama gerçekten âfl›k olan oldu<br />

mu?<br />

Çirkin bir kad›n de¤il Huysuz Virjin, bilemiyorum,<br />

bana kadar iletilen bir olay<br />

olmad›.<br />

fiov yaparken, seyirciler taraf›ndan<br />

rahats›z edildi¤iniz oldu mu?<br />

Hay›r olmad›; ben hep çok kaliteli yerlerde<br />

çal›fl›r›m, öyle fleylerle muhatap<br />

olmamak için. ‹nsan taflk›nl›k yapmak<br />

istese bile, çok lüks bir yerdeyse bu<br />

taflk›nl›¤› yapamaz, kal›b› içinde küçüldü¤ünü<br />

hisseder ve kal›r, rahats›z<br />

etmez.<br />

Huysuz Virjin hem halk›n sevdi¤i bir<br />

karakter, hem de ayn› zamanda çok<br />

elit yerlerde sahne al›yor, onu canl›<br />

olarak herkes seyredemiyor... Bunun<br />

nedeni ilkeleriniz mi?<br />

Evet, hiç taviz vermem. Çok büyük paralar›<br />

bile elimin tersiyle itebilirim çünkü<br />

benim gururum ve kendime olan<br />

sayg›m o miktarlardan çok daha fazla.<br />

Bir pazarl›k söz konusu oldu¤unda,<br />

Huysuz Virjin imaj›n›n zedelenmesi<br />

mi sizi endiflelendiriyor?<br />

23


Hay›r, ben makul olan bir fleyi teklif<br />

ederim. “Biz onu vermeyelim de, biraz<br />

indirelim,” gibi bir pazarl›¤a girildi¤inde<br />

rahats›z oluyorum: Önce pazarl›k<br />

etmeye kalk›yorlar, olmaz deyince düflünelim<br />

diyorlar, sonra aray›p kabul ettiklerini<br />

söylediklerinde de ben kabul<br />

etmiyorum. Örne¤in az evvelki telefonda<br />

reddettim: Genel kurul toplant›s›nda<br />

“Huysuz olsun” karar› al›nm›fl, beni<br />

epeyce bekletip sonunda “tamam” dediler.<br />

Ama flimdi organizasyon için biri-<br />

24<br />

mutfakta<br />

Huysuz’un uyumu<br />

ni bulmalar› gerekecek, onlar için biraz<br />

zor olacak tabii ki... Herhalde Mehmet<br />

Ali’yi (Erbil) ararlar, benim yede¤imi;<br />

ama ona sorsan›z ben onun yede¤iyim.<br />

Ona ne ö¤rettiniz?<br />

Ben bir fley ö¤retmedim. Söylemek gerek,<br />

kendisi geldi, bakt›, izledi, ö¤rendi,<br />

gitti. Bu ifli yapmak istiyormufl.<br />

Edebiyatla aran›z nas›l?<br />

Bir fliir yazd›m, okumadan önce sak›n<br />

gülmeyin diye ikaz ediyorum ama yine<br />

Bu kadar titiz bir insan›n evinde, çok pasakl› birinin bile cesaret edip evine alamayaca¤›, alsa da kafesinden<br />

ç›karamayaca¤› bir muhabbet kuflu serbestçe dolafl›yor! Huysuz! Seyfi Bey bize uzun uzun hayvan<br />

sevgisini anlatt›, hayvanlar›n birbirleriyle olan iliflkileri de anlafl›lan hayli ilgisini çekiyor; kediyle<br />

kufllar›n, köpekle kedinin dost olmalar› ona çok hofl geliyormufl. Bazen böyle görüntülere reklam filmlerinde<br />

rastl›yormufl ama çok k›sa olduklar› için doya doya bakam›yormufl. Ancak Seyfi Bey’e söylemem<br />

gereken bir fley var: Seyfi Bey, yerlere külleri ben dökmedim! Huysuz kül tablas›n›n üzerinde biraz uçufl<br />

al›flt›rmas› yapt› da...<br />

de gülüyorlar. Edebiyatla aram çok iyi<br />

de¤il ama muntazam konuflmay› severim,<br />

tabii bu da edebiyatla ilgili bir fley<br />

de¤il. Özellikle edebî olan bir eser okumak<br />

için çok çaba sarf etmiyorum, elime<br />

geçeni okuyorum.<br />

Neler okuyorsunuz? En çok kimleri seviyorsunuz?<br />

En çok Katina’n›n Elinde Makas› m›yd›<br />

neydi, onu seviyorum. Son zamanlarda<br />

bir fleyler okuyorum dersem yalan olur.<br />

Al›p bafllay›p b›rak›yorum kitaplar›, biraz<br />

da gözlerimden kaynaklan›yor bu,<br />

çok çabuk yoruluyorlar. Gözlüklerimi<br />

de¤ifltirmem gerek. Bir de art›k o kadar<br />

çok dizi ve televizyon program› var ki...<br />

Bunlar gazino dünyas›na etki etti¤i gibi,<br />

okumay› da engelliyor. Zaten çok<br />

okuyan bir toplum de¤ildik.<br />

Peki o zaman, hangi dizileri izliyorsunuz?<br />

Hiçbir diziyi izlemiyorum. Dizileri<br />

hiç be¤enmiyorum, sevmiyorum.


G.O.R.A., herkesin bildi¤i gibi, uzayl›lar taraf›ndan kaç›r›lan<br />

bir Türkün öyküsünü anlat›yor. Cem Y›lmaz, bu bir “Türkler<br />

Uzayda” filmi de¤il diye ›srarla belirtse de, filmin temel ald›-<br />

¤› motif, Türkler ile Uzay aras›ndaki o büyülü ba¤lant›. “Türkler<br />

ve Uzay” temas›na, Türk mizah› hep ilgi duydu. Mesela,<br />

Sadri Al›fl›k’›n “Turist Ömer Uzay Yolu’nda” filmi, “Türkler ve<br />

Uzay” temas› üzerine kurulu ilk mizah yap›tlar›ndan biriydi.<br />

Sadri Al›fl›k, Cem Y›lmaz’›n espri tarz›n› de¤il ama serserilikle<br />

efendili¤in bir bileflimini içeren oyunculuk tarz›n› kendine<br />

örnek ald›¤› bir isim. Cem Y›lmaz, “mahalle kahvesindeki<br />

esprili abi” imaj› ile seçkin, incelikli, hatta bir anlamda elit mizah›<br />

birlefltiren bir kiflilik. Birçok insan onu bir mizah devrimcisi<br />

olarak görüyor. Cem Y›lmaz, hem komiklik, hem seviye,<br />

hem de sosyolojik gözlemler aç›s›ndan belki de flimdiye kadar<br />

Türkiye’de yap›lm›fl en iyi mizah› yarat›yor. Cem Y›lmaz<br />

26<br />

sinema Reflat Çal›fllar<br />

Turist Ömer’den G.O.R.A.’ya<br />

Türkler ve uzay<br />

Cem Y›lmaz’›n G.O.R.A. filminin vizyona girmesinin ard›ndan Türk sinemas›nda<br />

bilimkurgu, uzay ve uzayl›lar konusu da gündeme geldi. Türkler uzaydan ne<br />

anlar? Türklerin uzaydaki yeri ne? “Türkler” ve “Uzay”, yan yana gelmesi<br />

mümkün olmayan iki kategori mi?.. Reflat Çal›fllar, bu sorular› da kapsayan<br />

çerçevede Türkler’in uzay sevdas›n› toplumsal, kültürel ve politik temellere<br />

dayal› olarak irdeliyor.<br />

mizah›n›n Türkiye standartlar› aç›s›ndan çok kaliteli olsa da<br />

dünya standartlar›nda de¤erlendirildi¤inde basit bir “durum<br />

komi¤i”nden ibaret oldu¤unu savunan uyan›k entellere de<br />

ald›rmayal›m. Dünyan›n hiçbir yerinde kimse kimseyi Cem<br />

Y›lmaz’›n bizi güldürdü¤ü kadar güldürmüyor, ayr›ca Cem<br />

Y›lmaz’›n güldürmesi rafine bir güldürme.<br />

B‹R UZAY KOMEDYEN‹ M‹?<br />

Cem Y›lmaz gibi entelektüel birikim ve e¤itim düzeyi konusunda<br />

iddial› olmayan, ayr›ca toplumsal kayg›lardan tamamen<br />

uzak oldu¤unu söyleyen bir komedyenin bu kadar rafine<br />

ve “içerikli” bir mizah üretmesi çok gizemli bir durum.<br />

Cem Y›lmaz’›n mizah›, ondan daha fazla toplumsal kayg›ya<br />

sahip olan Y›lmaz Erdo¤an’dan da, ondan daha kaliteli diplomalara<br />

sahip olan Ferhan fiensoy’dan da daha ileri bir


noktada. Acaba Cem Y›lmaz’›n beynine uzaydan espri sinyalleri<br />

gönderiliyor olabilir mi? Cem Y›lmaz’›n stand-uplar›n›n<br />

kalitesinin düfltü¤ünden ve neredeyse sadece bir star olarak<br />

konumunu konu alan espriler yapmaya bafllad›¤›ndan yak›nanlar›n<br />

say›s› h›zla art›yor. G.O.R.A. filmi, Cem Y›lmaz’›n<br />

bundan sonraki yönünün yukar› m› afla¤› m› oldu¤unu gösterecek.<br />

G.O.R.A., herkes taraf›ndan heyecanla beklenen<br />

fleylerin bir balon gibi sönmesinden sadist ve narsist bir<br />

zevk alanlar›n umud ettikleri gibi kötü ç›ksa bile, bunun Cem<br />

Y›lmaz’›n önemini azaltaca¤›n› sanm›yorum.<br />

TÜRK M‹ZAHI GÖ⁄E YÜKSEL‹YOR<br />

“Türkler ve Uzay” temas›, Cem Y›lmaz’›n stand-uplar›n›n da<br />

en baflar›l› bölümlerindendir. Hatta Cem Y›lmaz’›n ilk olarak<br />

bu temayla birlikte stand-upç›l›¤a geçti¤i bile söylenir. Türkler<br />

ve Uzay temas› ile ilgili flimdiye kadar çevrilmifl en kaliteli<br />

geyiklerden biri de “Ekfli Sözlük”teki “Jedi Council ve Erman<br />

Toro¤lu” geyi¤idir. Bu geyik, Star Trek adl› uzaydaki uygarl›klar›<br />

konu alan dizinin klifleleri ile Erman Toro¤lu - fiansal Büyüka<br />

ikilisinin yorumlar›n›n içerdi¤i klifleleri sentezler. Türkler<br />

sözcü¤ü ile uzay sözcü¤ünü yanyana getirmek, komik bir etki<br />

yaratmak, hatta mizah›n derinlerine dalmak için yeterli oluyor.<br />

Espri, tekrarland›¤› zaman tad› en h›zl› kaçan fleydir,<br />

ama “Türkler ve Uzay” konusu bir istisna teflkil ediyor. Bu konu,<br />

Türk mizah›n› daha çok uzun süre meflgul edecek gibi<br />

görünüyor. Yani Türk mizah›n›n istikbalinin göklerde oldu¤unu<br />

söyleyebiliriz. Cem Y›lmaz, Nokta dergisine verdi¤i röportajda,<br />

“Türkler ve Uzay” temas›ndaki komikli¤in Türkler ve<br />

uzay aras›ndaki uyumsuzlukta yatt›¤›n› belirtiyor. Saptama<br />

do¤ru olmakla birlikte yüzeysel. Türkler sözcü¤ü ile uzay sözcü¤ünden<br />

daha büyük uyumsuzluk gösteren sözcükler bulu-<br />

nabilir herhalde. Ama Türkler sözcü¤ünün yan›nda uzay daha<br />

komik duran bir sözcük olabilece¤ini sanm›yorum.<br />

TÜRK‹YE BAfiLIBAfiINA B‹R UZAY<br />

Uzay ile Türkler aras›ndaki çeliflkinin tam olarak hangi noktada<br />

yatt›¤› üzerine birçok tahmin üretilebilir. Uzay da Türkiye<br />

de asl›nda son derece komplike birer sistem. Bu iki sözcü¤ü<br />

biraraya getirdi¤imizde birbirinden çok farkl› iki sistemi de içiçe<br />

geçirmifl oluyoruz. ‹ki kavram aras›ndaki çeliflki belki uzay›n<br />

geniflli¤i ve büyüklü¤ü ile Türkiye’de insanlar›n içine s›k›flt›¤›<br />

yaflamsal darl›k aras›ndad›r. Ya da, uzay›n karanl›¤›, ciddiyeti<br />

ve so¤uklu¤u ile insan›m›z›n laubalili¤i ve v›c›k v›c›kl›¤›<br />

aras›ndad›r belki. Ya da, uzay›n hiçbir ç›kar gütmeden ve ondan<br />

bir ç›kar beklenmeden sakin bir flekilde yerinde duruflu<br />

ile insanlar›m›z›n bir ç›kar peflinde k›vr›m k›vr›m, k›p›r k›p›r hareket<br />

ediflleri aras›ndad›r. “Türkler ve Uzay” temas› üzerinden<br />

mizah yapmak, Türkleri afla¤›layan bir yaklafl›m olarak da alg›lanmamal›.<br />

Türk insan›yla dalga geçmek, onu küçümseyen<br />

bir tavr›n de¤il ona duyulan tuhaf bir sempatinin belirtisi de<br />

olabilir. Peki Türkiye ile uzay aras›nda hiçbir paralellik yok<br />

mudur? Türkiye’de de uzaydaki gibi bir gizem, karanl›k,<br />

derinlik (en az›ndan derin devlet ba¤lam›nda), büyülü bir atmosfer<br />

yok mu mesela? Günümüz Türkiye’sinde her fleyin bu<br />

kadar kötü, bu kadar depresif, bu kadar kaotik, bu kadar simgesel,<br />

bu kadar sürprizli ve flafl›rt›c› olmas›nda uzay› and›ran<br />

bir mistisizm, bir kozmik boyut yok mu? Ben bir uzayl› olsayd›m<br />

ve dünyan›n bir ülkesini gözlemlemek isteseydim, dünyan›n<br />

genelindeki birçok kaotik ve flafl›rt›c› fleyin belki de en<br />

abart›l› biçimde gözlemlenebildi¤i yer olan Türkiye’yi seçerdim.<br />

Türkiye’yi bana anlatacak rehber olarak da Cem Y›lmaz’›<br />

tercih ederdim..<br />

27


Dante’nin “Cehennem”ini çok satan<br />

bir kitap haline getirdiniz ve hedefi<br />

tam on ikiden vurdunuz. Dikkat çekici<br />

pek çok özelli¤iniz var ama herkes<br />

çok genç olman›za tak›lm›fl durumda.<br />

‹lk roman›n›z›n yay›mlanmas›<br />

ve tam on befl dile çevrilip en çok<br />

satan kitaplar listesinin bafl›na oturmas›<br />

sizin için nas›l bir duygu?<br />

Son bir güncelleme yapay›m; kitab›m<br />

art›k otuz ülkede yay›mlanacak ve yirmi<br />

befl dile çevrilecek. Dante Kulübü’nü<br />

yazmaya bafllad›¤›mda yirmi üç<br />

yafl›ndayd›m, roman yay›mland›¤›ndaysa<br />

yirmi yedi. Yay›nc›l›k sektörü<br />

28<br />

söylefli<br />

Dante Kulübü’ne hoflgeldiniz!<br />

Henüz yirmi yedi yafl›nda olmas›na karfl›n dünyan›n en tan›nm›fl yazarlar›ndan<br />

biri. Ticari aç›dan 2004’e damgas›n› vuran, raflarda yerini ald›¤›ndan bu yana<br />

en çok satanlar listesinden hiç inmeyen bir “ilk” roman›n, Dante Kulübü’nün<br />

yazar›. Edebiyat›n yeni y›ld›z› Matthew Pearl’ü daha yak›ndan tan›man›z için,<br />

kendisiyle yapt›¤›m›z “s›cak” söylefliye davet ediyoruz sizi.<br />

Dante Kulübü<br />

Matthew Pearl, çeviren: Dost Körpe<br />

‹thaki Yay›nlar›, 478 s.<br />

hakk›nda çok az fley biliyorum aç›kças›.<br />

Roman›m›n bu kadar be¤enilmesinden<br />

dolay› gerçekten minnettar›m ve<br />

itiraf etmem gerekirse bu takdir beni<br />

flafl›rtt›. Kitab› bas›lm›fl bir yazar olmay›<br />

hayal etmek, kendi yap›t›n›z üzerindeki<br />

yetkenizin en üst noktaya ç›kmas›d›r.<br />

Asl›nda insanlar böyle düflünmezler,<br />

tam tersine inan›rlar. Yap›t›n›z halka<br />

aç›ld›¤›nda, art›k kitab›n›z üzerinde<br />

hiçbir kontrolünüz kalmaz, kitab›n›z› kimin<br />

okuyaca¤›na karar veremezsiniz.<br />

Dahas›, kitab›n›z›n yabanc› dillere çevrilmesi<br />

de de¤iflik bir deneyimdir, hiç<br />

anlamad›¤›n›z ve okuyamad›¤›n›z bir


dilde bas›lmas› tuhaft›r.<br />

Dante’ye olan hayranl›¤›n›z nereden<br />

geliyor? Harvard Üniversitesi ‹ngiliz<br />

ve Amerikan edebiyat› bölümlerinden<br />

mezunsunuz, Yale Üniversitesi’nde<br />

de hukuk e¤itimi gördünüz.<br />

1998’de Amerikan Dante Derne¤i,<br />

Dante Ödülü’nü size verdi. Dante’ye<br />

olan ilginizin ve roman›n›z›n ç›k›fl<br />

noktas›n›n, edebiyatç› ve hukukçu<br />

kimliklerinizin kesiflmesinden do¤du¤unu<br />

söyleyebilir miyiz?<br />

Dante’yi ilk kez Harvard Üniversitesi’ndeyken<br />

okumufltum. Daha sonra<br />

ona ve fliirine karfl› büyük bir tutku beslemeye<br />

bafllad›m. Hukuk okulundaysa<br />

Dante’yi daha çok düflünmeye, daha<br />

çok merak etmeye bafllad›m; Dante’yle<br />

günümüzdeki suç, fliddet ve cezan›n<br />

iliflkisini düflündüm. San›r›m bu da bana,<br />

Dante ve kontrol edilemez fliddet<br />

hakk›nda bir hikâye yazmak için büyük<br />

ilham verdi.<br />

Kitab›n›zda, Dante Kulübü’nün edebiyat<br />

dahileri -Henry Wadsworth<br />

Longfellow, Dr. Oliver Wendell Holmes,<br />

J. T. Fields, James Russel Lowell-<br />

Dante’nin Amerika’da yay›mlanacak<br />

‹lahi Komedya’s›n›n çevirisini<br />

bitirmek ve Dante’nin Amerika’da da<br />

tan›nmas›n› sa¤lamak için bir araya<br />

geliyorlar. Dante Kulübü diye bir<br />

topluluk gerçekten var m›yd›?<br />

Evet, Dante Kulübü’nde arka plan›n tümü<br />

gerçektir. Derne¤in üyeleri aras›nda<br />

Longfellow, Holmes, Lowell, Fields,<br />

Green ve birkaç kifli daha bulunuyordu.<br />

Onlar kendilerini, Dante’yi Amerikal›lar’a<br />

tan›tmaya adam›fllard›. Hepsi<br />

birer edebiyat kahraman›yd›, çünkü<br />

yabanc› bir dile ve yaz›na karfl› toplumda<br />

yer etmifl önyarg›larla sonuna kadar<br />

savaflm›fllard›. Bu durumdan dolay›<br />

onlara kitab›mda bir yer vermek ve<br />

böylece gerçekten kahraman olduklar›n›<br />

göstermek istedim.<br />

Dante Kulübü baz› aç›lardan bir tarihi<br />

roman olarak düflünülebilir. Olaylar›n<br />

tümü 1865’de, iç savafltan hemen<br />

sonra Boston’da geçiyor. Arka<br />

plan› oluflturmak için neden özellikle<br />

bu tarihi ve 19. yüzy›l Boston’unu<br />

Dante Kulübü binas› ve dört üyesi:<br />

Henry Wadsworth Longfellow,<br />

J. T. Fields, Dr. Oliver Wendell Holmes<br />

James Russel Lowell<br />

kullanmay› seçtiniz?<br />

Asl›nda romandaki yer, zaman ve kiflileri<br />

gerçek tarihe, gerçek Dante Kulübü’ne<br />

dayanarak seçtim. Bununla beraber,<br />

romanda iç savafl sonras›n›<br />

özellikle vurgulamak, insanlar›n dikkatini<br />

kültüre, edebiyata çekmek istedim.<br />

Böylece halk, savafl›n bu de¤erleri nas›l<br />

derinden etkiledi¤i konusunda düflünecek<br />

ve bir de¤erlendirme yapacakt›r.<br />

1865’in Boston’unda yaflananlar›<br />

okurlara an›msatmak ve tüm gerçekli¤iyle<br />

vermek için ne tür araflt›rmalar<br />

yapt›n›z?<br />

Her bir karakter üzerinde gerçekten<br />

çok çal›flt›m, uzun zaman alan bir sürü<br />

araflt›rma yapt›m. O y›llarda yaz›lm›fl<br />

mektuplar›, o y›l›n gazetelerini, dergilerini<br />

ve yaflam öykülerini didik didik tarad›m.<br />

Tarihi haritalar ve günlükler arac›l›¤›yla<br />

de¤iflik yerlerin co¤rafyas›n›<br />

ve tarihini inceledim.<br />

Dante Kulübü’ndeki cinayetler kurmaca<br />

ama bir bak›ma da gerçek bir<br />

fliddet hissi veriyor okuyucuya. Dahas›,<br />

Nicholas Ray karakteri, Boston’daki<br />

Afrika as›ll› ilk Amerikan<br />

polisi olmas› sebebiyle hem kurmaca,<br />

hem de gerçekçi bir portre çiziyor.<br />

Kurmacan›n ve gerçe¤in dünyas›n›<br />

nas›l bu kadar baflar›l› bir flekilde<br />

birlefltiriyorsunuz?<br />

Kendime göre flöyle bir kural›m var: Bir<br />

roman ya da hikâyedeki kurmaca karakterlerin<br />

tümü gerçek dünyay›, tarihi<br />

mutlaka yans›tmal›d›r; ya da tarihi, yeni<br />

vizyonlar, görüfller için k›flk›rtmal›d›r.<br />

Dante Kulübü’nün yay›mlanmas›yla,<br />

Longfellow’un “Dante’nin Cehennemi”<br />

çevirisi konusunu da tekrar gündeme<br />

getirdiniz. Bu çeviri ve onun<br />

Amerika için önemi hakk›nda ne düflünüyorsunuz?<br />

Longfellow’un Dante çevirisi, ‹ngiliz dilinde<br />

bugün de geçerlili¤ini koruyan en<br />

güvenilir yaz›n çevirisidir. Bu nedenle,<br />

kitab›m bas›ld›¤› ve Longfellow’un çevirisi<br />

belirsizlikten kurtar›ld›¤› için çok<br />

heyecanl›yd›m. Amerikan halk›n›n<br />

Dante’yi tan›mas› ve onu okuyup anlayabilmesi<br />

aç›s›ndan bu çevirinin ger-<br />

29


çekten tarihi bir önemi vard›r. Dante<br />

hakk›ndaki en muhteflem fley ise, onun<br />

sanat›n›n her ülkede de¤iflik bir tarihi<br />

olmas›.<br />

Dante Kulübü genel olarak Amerika’y›,<br />

Boston’daki cinayetleri ele al›yor<br />

ama roman›n tam kalbinde ortaça¤<br />

‹talyan görüflü yat›yor. Bu durumun<br />

roman›n›zda bir ironi yaratma<br />

ihtimalini hiç düflündünüz mü?<br />

Asl›nda kendi yaz›m› çözümlemeyi<br />

sevmiyorum. Bununla birlikte, yaz›nda<br />

de¤iflik tatlar› birlefltirmeyi, kültürleraras›<br />

kesiflmeler, gerilimler yaratmay›<br />

seviyorum.<br />

Romandaki Dan Teal karakteri, ad›<br />

nedeniyle Dante’nin imgesi olarak<br />

adland›r›labilir, ayn› flekilde baz›<br />

okurlar onu Lucifer olarak da yorumlayabilirler...<br />

Kesinlikle evet! Dante’nin bize, cehennemin<br />

Lucifer etraf›nda odakland›¤›n›<br />

gösterdi¤ini hat›rlamal›y›z. Bu düflünce<br />

roman›n kurgusunda yer al›yor. fiiddetten<br />

kimi sorumlu tutmal›y›z; flairi mi,<br />

yoksa canavar› m›?<br />

Dante Kulübü’nü nas›l adland›rmak<br />

daha yerinde olur sizce; korku roman›<br />

m›, yoksa polisiye mi?<br />

Aç›kças› kitaplara böyle bir k›s›tlama<br />

getirilmesini pek sevmiyorum, bence<br />

bu bizim hayal gücümüzü s›n›rland›r›yor.<br />

Okur, her kitab› bireysel olarak<br />

keflfetmeyi seçmeli bence. Bununla<br />

birlikte, kitaplar›n s›n›fland›r›lmas›n›n<br />

yay›nc›lar ve kitap sat›c›lar› için önemli<br />

oldu¤unun da bilincindeyim.<br />

Dante hakk›nda hiçbir fley bilmeyen<br />

biri roman›n›z› okudu¤unda gene<br />

ayn› tad› alabilir mi, yoksa okurun<br />

romandan tat almas› ve onu anlamas›<br />

için gerçekten Dante’yle ilgilenmesi<br />

mi gerekir?<br />

Roman› okuyan herkesin ayn› zevki<br />

alabilece¤ini rahatl›kla söyleyebilirim.<br />

Yazarken, okurun Dante hakk›nda bir<br />

ön bilgi edinme gereksinimi duymamas›na<br />

çok dikkat ettim. Yay›nc›lar, okur<br />

kitlesinin yaln›zca Dante hayranlar›yla<br />

s›n›rl› kalmamas›n› istediler. Buna karfl›l›k,<br />

kitab›m›n baz› okurlar› harekete<br />

geçirerek onlar›n Dante’yle ilgilenme-<br />

30<br />

söylefli<br />

‹lahi Komedya,<br />

Alighieri Dante<br />

Çeviren: Rekin Teksoy<br />

O¤lak Yay›nlar›<br />

975 sayfa<br />

lerini sa¤lad›¤›n› duydu¤umda gerçekten<br />

çok heyecanlan›yorum.<br />

Dante ve idam cezas› hakk›nda pek<br />

çok fley yazd›n›z. Hukuk mezunu bir<br />

kifli olarak Dante’nin ceza görüflü ile<br />

bugünün -temelde Amerika’n›n- ceza<br />

görüflü aras›nda benzerlikler var<br />

m› sizce?<br />

Suçlular›n cezaland›r›lmas› konusunda,<br />

topluluk için simgeselli¤in peflinden<br />

gitti¤imizi söyleyebilirim ço¤u zaman.<br />

Bu da, Dante’nin Cehennemi’nin<br />

en önemli yönüdür. Benim hislerime<br />

göre idam, tafl›d›¤› simgeselli¤in tümünü<br />

kaybetmifl ve suçlular›n cezas›n›<br />

onda arayanlar için daha az tatmin edici<br />

hale gelmifltir. Bunun, Dante’nin çizdi¤i<br />

flemaya uydu¤una inan›yorum: kusursuz,<br />

tatmin edici bir cezaland›rma<br />

fleklinin olmay›fl›.<br />

Kitab›n›zda olaylar 1865’de geçiyor<br />

ama konular son derece güncel ve<br />

günümüzde ço¤u zaman tan›k oldu-<br />

¤umuz türden. Dante Kulübü ile<br />

dünyan›n flu anki durumu aras›nda<br />

herhangi bir iliflki görüyor musunuz?<br />

Suç konular›, savafl ve kültür, Dante’nin<br />

zaman› 19. yüzy›l da dahil olmak<br />

üzere her zaman kendini tekrar etmifltir.<br />

Dünyada süregelen olaylarla Dante<br />

Kulübü’ndeki olaylar aras›nda bir ba¤<br />

kurmak istemiyorum ama okuyucular›n<br />

birkaç ba¤ bulaca¤›n› da düflünüyorum.<br />

Hem yazar olarak, hem de kiflisel<br />

gözle bakt›¤›n›zda dünyan›n flu anki<br />

durumu ve gelece¤i hakk›nda ne<br />

düflünüyorsunuz? Bu konuda endifleleriniz<br />

var m›?<br />

Benim en büyük kayg›m, gerçeklerle<br />

hiç ilgisi olmayan, genel olarak duygulara<br />

ve kötü iletiflime dayanan halk<br />

konuflmalar›na gere¤inden çok izin<br />

vermemizdir. Bu noktada, medya iflini<br />

daha iyi yapmal› ve çeflitli görüfl<br />

aç›lar›n› iletmeye, özellikle gerçekleri<br />

vermeye daha fazla özen göstermelidir.<br />

Yeni projeleriniz ya da üzerinde<br />

çal›flt›¤›n›z bir roman›n›z var m›?<br />

fiimdilerde ikinci roman›m› bitirmeye<br />

çal›fl›yorum. S›r olarak kalmas›n› istiyorum,<br />

konusunu anlatmaya pek niyetim<br />

yok aç›kças› ama bu kitap için de<br />

edebi tarih ile polisiyenin buluflmas›<br />

diyebiliriz san›r›m. Fakat bu sefer konunun<br />

Dante’yle uzaktan yak›ndan ilgisi<br />

yok.<br />

Ya bir sonraki roman›n›z Dante<br />

Kulübü’nün yakalad›¤› baflar›ya<br />

ulaflamazsa? Bunu zaman zaman<br />

düflünerek genç bir yazar olarak<br />

korkuya kap›l›yor musunuz?<br />

Roman yazmak için düzinelerce fikir<br />

var kafamda, bu yüzden herhangi bir<br />

kitaba yo¤unlaflmaktansa uzun bir<br />

kariyer istiyorum. Dante Kulübü’nün<br />

baflar›s› benim için güzel bir sürpriz oldu<br />

ama zamanlama, flanss›zl›k gibi birtak›m<br />

etkenler de var ki, bunlar yazar›n<br />

kontrolünün d›fl›nda gelifliyor. Gerek<br />

yazarken, gerekse kitab› bitirdikten<br />

sonra bu etkenleri ak›ldan ç›karmamak<br />

gerek.<br />

Deniz Gündo¤an


Yeni ve cesur dünyalar<br />

‹ster fantastik edebiyat olsun, ister<br />

çizgi roman, korku ya da tarihi roman,<br />

bakt›¤›m›z zaman bu eserlerin ve kahramanlar›n›n,<br />

bir tepki ve özlem sonucu<br />

ortaya ç›kt›klar›n› görüyoruz. ‹yiyle<br />

kötünün, do¤ruyla yanl›fl›n (asla olmayacak<br />

kadar) net bir flekilde birbirinden<br />

ayr›ld›¤›, güçlü karakterlerin yaflad›¤›,<br />

yeni oldu¤u kadar eskiyi and›ran,<br />

ilginç ama yine de her zamanki<br />

umutlar›m›z› bar›nd›ran dünyalar var<br />

bu kitaplarda. Sosyal yaflamda e¤ilip<br />

bükülmekten b›kt›¤›m›z, hayat›n h›z›yla<br />

nedenleri ve amaçlar› unuttu¤umuz<br />

günümüzde, var olmas›n› istedi¤imiz<br />

ilke ve davran›fllar› gösterdikleri için ilgi<br />

görüyorlar.<br />

Bunlar›n içinde, ne olursa olsun, her zaman<br />

iyinin kazanaca¤›n› bize anlatanlardan biri de<br />

çizgi roman. ‹lk ç›kan kahramanlar›ndan birini,<br />

o güçlü adam› hat›rlayal›m. Ad›yla neler yapabilece¤i<br />

zaten o kadar aç›k ki... Superman<br />

okuyucular›n gözünde daima üstün insan› ve<br />

arzu edilen, bar›fl dolu bir dünyay› simgelemifltir.<br />

Ortak yay›mlanan bir maceralar›nda<br />

Batman’in dedi¤i gibi, Superman asl›nda bir<br />

“izci çocuk”tur. Bazen insan› sinirlendirecek<br />

biçimde, sadece iyilik yapmak, yard›m etmek<br />

için çal›fl›r. Fakat gerçek yaflamdaki böyle<br />

olan tiplerin aksine, Superman’in, kurflunlar›n<br />

sekti¤i çelik gibi bir vücudu, gezegenleri yerinden<br />

oynatabilecek gücü ve a¤açta kalan<br />

kedisi için a¤layan k›z çocu¤u karfl›s›nda bile<br />

s›zlayan bir kalbi vard›r. Superman’in yere çöp<br />

atmas› bile düflünülemez. O hep en zor anlarda,<br />

uçarak gelir ve kötüleri yakalar. Ne kadar<br />

basit ve s›k›c› ama ne kadar özlenen bir durum...<br />

Zaten o, bu yüzden Superman. Yetmifl<br />

y›ld›r okunuyor ve hayallerimizi yaflat›yor.<br />

Yazar Micheal Moorcock, fantastik serisi Elric<br />

Destan›’nda, Superman’in aksine günümüz<br />

dünyas›nda insanlar›n umutsuzlu¤unu anlat›r.<br />

Yüzy›llard›r yaflad›klar› dünyan›n hakimi olan<br />

kadim, büyücü halk›n son kral› Elric, kendi<br />

krall›¤›ndan sürülür. ‹ntikam için, güçlü ama<br />

asla güvenilmez kaos tanr›lar›n› yan›na alan<br />

Elric, kendi krall›¤›n› kuflat›r ve yok eder. Kendisine<br />

verilen kötü-güçlü k›l›c› F›rt›nayaratan’a<br />

ba¤›ml› bir yaflama mahkum olur. Çünkü k›l›ç<br />

Elric’e güç verir. Onsuz yaflam›na devam edemez.<br />

Güç ve iktidar için her fleyi geride b›rak›r<br />

büyücü kral. Kendinden ödün vererek en büyük<br />

fedakârl›¤› yapar. Asl›nda her fleye sevdi-<br />

¤i kad›n› kurtarmak için giriflmifltir ama zamanla,<br />

nedenleri unutur. Kaybolur. Elric Destan›,<br />

güçlü, bafl›ndan geçen onca olaydan<br />

sonra, hayatta kalmay› baflaran, korkulan ama<br />

amac›n› kaybetmifl, baflar› u¤runa erdemlerinden<br />

ödün veren ve her fleyin fark›nda olan<br />

umutsuz bir adam›n melankolik öyküsüdür.<br />

Ejderha M›zra¤›’ndaki Sturm Brightblade ise<br />

Superman’in vaat etti¤i bar›fl ve huzur için savaflan,<br />

farkl› birisidir. Sturm’un tüm atalar›,<br />

yüzy›llar önce kurulan Solamnia fiövalyeleri’dir.<br />

Kendilerini düzene ve do¤rulu¤a adam›fl<br />

tarikat, son yüzy›lda da¤›lm›fl, eski günlerindeki<br />

ihtiflam›n› kaybetmifltir.<br />

fiövalyelik feshedilmifl, ço¤u verdikleri sözleri<br />

unutup Krynn’a da¤›lm›flt›r. Baz›lar› paral› as-<br />

fantastik kahramanlar<br />

Kendi içlerinde bir dünya yarat›p yaflad›¤›m›z zamana alternatifler sunan<br />

yap›tlar›n sat›fl› her geçen gün art›yor. Bu ilginin nedeni, dünyadan,<br />

düzeninden ve toplumdan bir tür kaç›fl hissi yaratmalar› olabilir mi?<br />

kerdir, baz›lar›ysa hayat›n› haraç toplayarak<br />

ve soygunlarla geçirmektedir.<br />

Bir flövalye olmayan Sturm Brightblade,<br />

tüm Krynn kuflatma alt›ndayken,<br />

kutsal flövalyeli¤i ve unutulan yemini<br />

herkese tekrar hat›rlat›r: “Est Solarus<br />

Oth Mithas”, yani “Onurum hayat›md›r.”<br />

Strum, yok olmufl, unutulmufl ve daha<br />

kötüsü kendisinden umut kesilmifl<br />

inançlar› ve flövalyeli¤i tekrar dirilten kifli<br />

olur. Hayalleri için, Superman kadar<br />

güçlü olmasa da, kalbiyle savafl›r.<br />

Kral Elric gibi hayatta kalmak ve intikam<br />

için de¤il, günümüzde de gerçeklefltirilmesi<br />

imkans›z görünen idealler<br />

için savafl›r ve yaflam›n› yitirir. Ama daha<br />

ilk kitapta ölmesine karfl›n, serinin<br />

fanatikleri taraf›ndan asla unutulmaz.<br />

Fantastik korku serisi Ravenloft’daki, Lord<br />

Soth ise Sturm Brightblade’in karanl›k bir aynadaki<br />

aksi gibidir. Gül fiövalyesi’nin lanetlenifl<br />

hikâyesinde, çok eski zamanlarda tutku ve<br />

zaaflar›na yenik düflen genç ve güçlü savaflç›,<br />

kar›s› olan elf prensesini, ihanet flüphesiyle<br />

haks›z yere suçlar ve ölümüne sebep olur. Bunun<br />

için de tanr›lar›n gazab›na u¤rar. Korkunç<br />

görünüfllü, yar› hayalet bir iblise dönüflür. Art›k<br />

sonsuz yaflam›nda sadece ac› çekecektir.<br />

Geçti¤i her yerden, dokundu¤u her fleyden<br />

hayat çekilir. Karanl›k flatosunda, zaman›n<br />

içine hapsedilir ve etraf›nda dönen banfliler*<br />

ona iflledi¤i korkunç suçu sonsuza kadar<br />

hat›rlat›rlar: “Katil” diye ba¤›r›rlar durmadan,<br />

“sen do¤adaki en saf güzelli¤i, iyilik ve do¤rulu¤u<br />

yok ettin!” Vicdan azab› sonsuzlu¤un<br />

içinden yank›lan›r lanetli Soth’un kulaklar›nda.<br />

Bütün bu karakterler bizi, toplumumuzu, umutlar›m›z›<br />

ve suçlar›m›z› anlat›rlar asl›nda. Kaçmak<br />

istedi¤imiz dünyalar, kendi hapishanemizden<br />

baflka bir yer de¤ildir. Orta Dünya,<br />

Yerdeniz ya da Krynn’nin flimdiden ve<br />

buradan bir farklar› yoktur.<br />

Emre Kuzuo¤lu<br />

31


‹sminden de anlafl›labilece¤i gibi, bilimkurgu<br />

(science-fiction), hayal gücü<br />

ile yarat›lan bilim ve yüksek teknolojinin,<br />

hikâyenin merkezinde bulundu¤u<br />

edebiyat türüdür. Bu aç›dan bak›ld›-<br />

¤›nda, ilk bilimkurgu kitaplar› olarak<br />

Aya Yolculuk veya Denizler Alt›nda Yirmibin<br />

Fersah gibi çocuk kitaplar›n›<br />

gösterebiliriz. Yay›mland›klar›nda oldukça<br />

ses getiren bu eserlerde hikâyeler<br />

yine o dönemde geçerken, insanlar›n<br />

ancak hayal edebilecekleri<br />

makineler, araçlar anlat›l›yordu. Her ne<br />

kadar çocuklar için yaz›ld›klar› varsay›lsa<br />

da, hiç flüphe yok ki teknoloji harikas›<br />

Natilus ve aya seyahat edilebilecek<br />

bir arac›n var olabilece¤i düflüncesi,<br />

yetiflkinleri de büyülemiflti. Zaten<br />

ilerleyen y›llarda bu tarz hikâyelere bilim<br />

ve teknolojinin d›fl›nda, yetiflkinlerin<br />

ilgisini daha çok çekecek bir kavram<br />

a¤›rl›¤›n› koymaya bafllad›: gelecek.<br />

Çocukluk dönemi, insan ölece¤ini anlad›¤›<br />

gün sona erer, denir. Yaflam ve<br />

gelecek kayg›s› duyulmaya baflland›¤›<br />

zaman, hayatta yeni bir dönem, alg›da<br />

yeni bir boyut aç›l›r. Kifli, akl› ve hareketleriyle<br />

art›k kendi duruflunu belirlemeye<br />

bafllar. Bunu yaparken de, asla<br />

tatmin edemeyece¤i bir açl›kla her geçen<br />

gün hayata daha çok ba¤lan›r.<br />

Severek, nefret ederek, ö¤renerek,<br />

yaratarak ve yok ederek yaflama tutunur.<br />

Bir gün yok olup gidece¤i, topra-<br />

¤a kar›flaca¤› gerçe¤ini düflünmez.<br />

Kendisini nas›l bir gelece¤in bekledi-<br />

¤ini merak ederek, hatta bu gelece¤i<br />

flekillendirmeye çal›flarak yar›n›n, bir<br />

anlamda ölümsüzlü¤ün peflinde koflar.<br />

Fakat zaman içinde hissedilmeyecek<br />

kadar k›sa hayat› ile karfl›laflt›r›ld›-<br />

¤›nda, gelecekle ilgili sorular› elbette<br />

32<br />

bilimkurgu Emre Kuzuluo¤lu<br />

Gelece¤in de¤iflen kurgusu<br />

Çocukluk dönemi, insan ölece¤ini anlad›¤› gün sona erer, denir.<br />

Yaflam ve gelecek kayg›s› duyulmaya baflland›¤› zaman, hayatta yeni bir<br />

dönem, alg›da yeni bir boyut aç›l›r.<br />

Akrebin Evi, Nancy Farmer<br />

Çeviren: Bar›fl fiannan<br />

Epsilon Yay›nlar›, 368 s.<br />

cevaps›z kalacakt›r.<br />

Yine de merak› ve ölümsüzlü¤e olan<br />

tutkusu, gelece¤i düfllerken “ben orada<br />

olaca¤›m” diyemese de “ben orada<br />

olsayd›m...” diyen insano¤luna yeni bir<br />

hayal dünyas›n›n kap›s›n› açm›fl, bu<br />

kap›dan içeriye girenlerin yazd›klar› ise<br />

bilimkurgu edebiyat›na yeni bir yön<br />

vermifltir.<br />

Özellikle 50’li y›llardan sonra hikâyeler<br />

daha çok, hayal edilen ileri teknolojilerin<br />

ait olduklar› zamanda, yani “gelecek”te<br />

geçmeye bafllad›. Yaz›lan ço¤u<br />

eserde bilim ve teknoloji gelifltikçe ayr›nt›lar›yla<br />

anlat›lan yeni dünyalar flekillendi.<br />

Frank Herbert, Isaac Asimov gibi<br />

isimler yüzy›llar sonra yaflanacak<br />

yeni dünyalar düflledi.<br />

Bu hikâyeler genellikle robotlar, uzay<br />

gemileri, “çok uzak bir galaksinin” bilmedi¤imiz<br />

yarat›klar›, karmafl›k teknolojiler<br />

ve hayatlar üzerine kuruldu. Birbirinden<br />

farkl› eserlerde kullan›lan baz›<br />

ortak kavram, araç ve teknolojilerle bi-<br />

limkurgu, y›llar içinde insanlar›n ortak<br />

bilinciyle flekillenen, inand›klar› bir gelece¤in<br />

kitaplara yans›yan görüntüsü<br />

oldu. 90’lardan sonra ise, o güne kadar<br />

bilimkurgu edebiyat›nda söz konusu<br />

olan gelece¤e bak›flta baz› temel<br />

de¤ifliklikler görülmeye bafllad›. 50’lerde<br />

temelleri at›lan “gelece¤in resmi”nin<br />

yerini, önceki eserlerle karfl›laflt›r›ld›¤›nda<br />

farkl› bak›fl aç›lar›na sahip<br />

yeni kitaplar ald›.<br />

Bu farkl›laflmay› biraz daha detayland›rabilmek<br />

için, klasik bilimkurgu romanlar›na<br />

verilecek en iyi örneklerden biri<br />

olan Frank Herbert’ in 1965 tarihli (Nebula<br />

ve Hugo ödüllerini kazanan) Dune’u<br />

ile 2002 y›l›nda yay›mlanan ve birçok<br />

ödül alan yeni nesil romanlardan<br />

Akrebin Evi’ni (Nancy Farmer) karfl›laflt›rabiliriz.<br />

Öncelikle belirtmek gerekir ki, iki kitap<br />

da genel olarak bak›ld›¤›nda dönemlerinin<br />

“gelecek” anlay›fl›n› kendilerine<br />

özgü tarzlar›yla gelifltirdiler. Art›k bir efsane<br />

haline gelen Dune serisi yetiflkin<br />

ve gençlere hitap ederken, Akrebin Evi<br />

konusuyla ilginç mesajlar vererek, t›pk›<br />

türün ilk örneklerinde oldu¤u gibi çocuklar›n<br />

da s›k›lmadan takip edebilecekleri<br />

bir hikâye anlat›yor.<br />

Bu kitaplar›n konular›na ve anlat›m biçimlerine<br />

bakacak olursak: ‹nsan›n<br />

uzay› keflfe ç›kt›¤›, aya ilk ayak bast›¤›<br />

bir dönemde Frank Herbert, gelece¤i<br />

“uzak galaksilerde” anlatt›. Umudu,<br />

kendisiyle ayn› dönemlerde yazm›fl ço-<br />

¤u yazar gibi baflka gezegenlere tafl›d›.<br />

Gelece¤in Arrakis gezegenini detayl›<br />

bir anlat›mla tasvir ederken, bir<br />

baharat çeflidi olan Melanj’a dayal›<br />

farkl› bir ekonomik sistem, uzay gemileri,<br />

robotlar, yeni bir düzen ve yeni bir


din kurgulad›.<br />

Akrebin Evi ise yeni dönem bilimkurgularda<br />

s›kça rastland›¤› gibi, sanki<br />

art›k evrende yaln›z kald›¤›n› kabullenen<br />

insano¤lunun gezegenine hapsoldu¤unu<br />

kan›tlamak istercesine<br />

Dünya’da geçiyor. Gelecekte de¤iflen<br />

bir fleyin olmad›¤›n› ve umudun giderek<br />

yok oldu¤unu sat›r aralar›ndan f›s›ldayan<br />

Farmer, kutuplara ayr›lm›fl<br />

dünyada, o güne kadarki düzenin<br />

(din, devlet politikalar›, uyuflturucu tacirli¤i)<br />

devam etti¤i ve art›k ço¤u insan›n<br />

buna ald›r›fl etmedi¤i bir yar›n› anlat›yor.<br />

Bir zamanlar gezegenler aras›ndaki<br />

mesafeyle anlat›lmak istenen<br />

“uzak gelecek”, Akrebin Evi’nde, hiç<br />

eriflilemeyecek o uygarl›k düzeyi ile<br />

betimleniyor. Dune’un kahramanlar›,<br />

baflta Paul Attriedes ve o¤lu Leto olmak<br />

üzere üstün insanlar ve ilginç<br />

topluluklard›. Çöl gezegeninde bedevileri<br />

and›ran savaflç› Fremenlerin efsanelerinde<br />

geçen kurtar›c› ve mesih<br />

olarak karfl›m›za ç›kan baba ve o¤ul,<br />

hikâyenin bafl›ndan itibaren “seçilmifl”<br />

olarak gösteriliyorlard›.<br />

Buna karfl›l›k, gelecekte var olacak üstün<br />

insan, kurtar›c› gibi kavramlar (veya<br />

beklentiler) yeni yap›tlarda yok olmaya<br />

bafllad›. Mesela Akrebin Evi’nin<br />

kahraman›, küçük bir klon-çocuk olan<br />

Matt Alacran. Bu karakter, bir suç imparatorlu¤u<br />

olan Opium’da, dünyan›n<br />

en tehlikeli adam› olan uyuflturucu tüccar›<br />

El Patron’un klan›nda yaflamaktad›r.<br />

Fakat bu, Matt’i di¤erlerinden üstün<br />

veya farkl› k›lmaz; aksine kitapta<br />

anlat›lan gelecekte klonlar zavall› yarat›klard›r.<br />

Matt’in hikâyesinde, eski-yeni bilimkurgu<br />

hikâyeleri aras›ndaki önemli bir ayr›l›k<br />

daha vurgulan›yor asl›nda. Herkes<br />

taraf›ndan afla¤›lanan klonlar, insandan<br />

çok, hayvan yerine konulup hor<br />

görülüyorlar. Böylece klasik bilimkurgu<br />

romanlar›n›n temel tafllar› olan teknoloji<br />

ve bilim, art›k neredeyse s›radanlafl›yor,<br />

hatta afla¤›lan›yor. Bir insan yaratman›n<br />

mucizesi, heyecan›n› kaybederek<br />

yerini s›radan bir kopya yaratman›n<br />

nedensizli¤ine b›rak›yor.<br />

Jules Verne, H.G. Wells ve Edgar Allan Poe<br />

gibi yazarlar›n hikâyelerine yer veren 1920’lerin efsanevi dergisi Amazing Stories<br />

Son dönemde görülen di¤er bir de¤ifliklik<br />

ise, büyük güçlerin, üstün varl›klar›n,<br />

büyük savafllar›n sürükledi¤i<br />

olaylar›n yerini giderek, insanlar›n çok<br />

da “abart›l› olmayan” olaylar karfl›s›nda<br />

kahramanlaflt›klar› basit ama samimi<br />

hikâyelere b›rakmas›. Dune’da geçen<br />

Bene Geseritt kehanetlerinin ve bilimsel<br />

DNA hesaplar›n›n aksine,<br />

Matt’in hikâyesine k›skançl›k, politika<br />

gibi s›radan olaylar yön veriyor. Nas›l<br />

‹mparator Leto kehanette söylendi¤i<br />

gibi tanr›lafl›p dev bir kum solucan›na<br />

dönüfltüyse, Matt de kendi hikâyesinde<br />

toplumun gözünde s›radan bir klon<br />

iken bir insan olarak kendini kan›tl›yor<br />

ve sayg› görmeye bafll›yor. Sonuçta<br />

her iki karakterin ulaflt›¤› nokta farkl› da<br />

olsa, ikisi de ayn› hazz› tafl›yor.<br />

Gelece¤in anlat›m tarz› da zaman<br />

içinde de¤iflti. Önceleri “uzak” görülen<br />

gelece¤in tasvirlere dayal›, karakterlerle<br />

mesafeli, so¤uk bir anlat›m›<br />

vard›. Leto gibi ço¤u bilimkurgu kahraman›,<br />

okurla aras›na kendi karizmas›n›n<br />

mesafesini koydu. Böylece, do¤ruyu<br />

bilen ve yapan, süregeleni de¤ifltiren<br />

ama gizemli kalmay› da baflaran<br />

kahramanlar yarat›ld›. Son zamanlarda<br />

ise hikâye kahramanlar› daha az<br />

mükemmel, yanl›fllar yapan, bazen<br />

kay›p, bu yüzden de okura daha yak›n<br />

tipler olarak kurgulan›yor. Mesela Akrebin<br />

Evi’nde, Matt gerçe¤i ö¤renmeden<br />

önce, dünyada kendisini seven<br />

tek kifli olan El Patron’a karfl› büyük<br />

minnet duyar. Adam›n, kendisini sadece<br />

daha uzun yaflamak, organlar›ndan<br />

yararlanmak için yaratt›¤›ndan<br />

habersizdir. Onun güç ve iktidar üzerine<br />

söyledi¤i fleyleri do¤ru kabul<br />

eder, hatta uygular. Yan›l›r ve ac› çeker.<br />

Kendisine hayat veren adam›n<br />

gerçek kimli¤ini ö¤rendi¤inde ise akl›<br />

kar›fl›r; do¤ru ile yanl›fl› ay›rt edemez<br />

hale gelir. Nancy Farmer bize uzaktan<br />

imrenerek bakaca¤›m›z bir hikâye ve<br />

buna uygun karakterler de¤il, iyi bildi-<br />

¤imiz ac›lar› tadan insanlar›n yaflad›¤›<br />

bir gelecek sunuyor. Dune’un ve ayn›<br />

dönem yap›tlar›n temsil etti¤i “görkemli<br />

gelecek”, Akrebin Evi’nde yerini<br />

küçük baflar›lar›n kazan›ld›¤› s›k›nt›l›<br />

bir gelece¤e b›rak›yor.<br />

Belki de Dune serisi, Y›ld›z Savafllar›<br />

ve Uzay Yolu gibi klasiklerle oluflan 20.<br />

yüzy›l tasar›m› gelecek, art›k geride<br />

kal›yor. Belki de art›k gelecek, ihtiflam›n›<br />

kaybediyor; flimdi için yaflama<br />

savafl› veren insanlara umut vermiyor.<br />

Üstelik galiba bilimkurgu edebiyat› da<br />

giderek ondan umudu kesiyor.<br />

33


Hikâyelerinizin ço¤unu y›llar önce<br />

fiizofrengi'de okumufltum. S›rf o hikâyeleri<br />

okumak için fiizofrengi'yi<br />

alanlar vard›. Bunca y›l sonra, üstelik<br />

tam da art›k siz Türkiye'de yaflam›yorken,<br />

yay›mlanmalar› nas›l oldu?<br />

Çünkü genel olarak bizim ülkemizde<br />

ömrünü dergilerde tüketmeye<br />

mahkum yaz›lar, fliirler ve hikâyeler<br />

vard›r; hiç yay›mlanmayabilirler de...<br />

‹smini yanl›fl hat›rl›yorsam Tanr› affetsin,<br />

eski Yunanda Artemis tap›na¤›n›<br />

yakan ve niye yapt›¤› soruldu¤unda,<br />

“Ünlü olmak için yapt›m,” diyen, terörizmin<br />

isim babas› Herostratos da büyük<br />

ihtimalle kitab› yay›mlanmad›¤› için<br />

böyle bir ifle kalk›flm›fl bir yazard›...<br />

Ben hayat›mda ne çok flansl› oldum,<br />

ne de çok flanss›z; bafl›ma iyi bir fleyler<br />

geldi¤inde bedelini her zaman ödedim.<br />

Hayat benimle, belki de hiç güven<br />

vermedi¤imden, hep nakit çal›flt›. As-<br />

34<br />

söylefli<br />

Uygarl›k iyi bir fleydir<br />

Ado, dünyan›n öteki ucunda yaflayan genç bir Türk yazar›. Timsah›n ‹çinde<br />

adl› öykü kitab› yeni ç›kt›. “Uygarl›¤›n günahlar› vard›r ama bunun alternatifi<br />

onu y›kmak ya da tafl devrine dönmek de¤il, ona günah ç›kartt›rmak, belki<br />

daha düzgün k›yafetler, k›rm›z› pabuçlar almak ya da iyi bir saç t›rafl›<br />

yapmakt›r,” diyor.<br />

l›nda y›llard›r yazmamama ra¤men<br />

bundan kesin olarak vazgeçmifl de¤ildim.<br />

Ama benim için aslolan, hayal<br />

kurmakt›. Kuflkusuz yazmad›¤›m y›llarda<br />

da hayal kurmaya hiç ara vermedim.<br />

Özünde çok tembel bir insan oldu¤umdan<br />

ortada ciddi bir neden yoksa,<br />

oturup hayallerimi ka¤›da dökmek,<br />

hikâyeye falan dönüfltürmek için bir<br />

gayretim olmad›. Ayr›ca “yazar olma”<br />

ve bunu bir kimlik gibi tafl›ma hevesim<br />

de yoktu. Biraz zorlama ve aptalca durabilir<br />

ama hayal kurma ve yazma benim<br />

için hakikat ve güzelli¤i araflt›rma<br />

çabas›yd›. Bu dolu ya da bofl iddian›n<br />

verdi¤i güvenle, “hâlihaz›rda yazd›klar›m<br />

ve hayalini kurduklar›m yitip gidemez”<br />

gibi tuhaf bir güvenle her fleyi<br />

kendi haline b›rakm›flt›m. Kader, diyordum,<br />

benimle flakalafl›yor. Ama tabii<br />

günler, aylar geçiyor ve birden çevrenizdeki<br />

insanlar› üzerinize kürekle ya-<br />

vafl yavafl toprak atarken buluyorsunuz.<br />

Bunu yapmalar›n›n sebebini de<br />

ölünce sizi daha h›zl› gömmek olarak<br />

aç›kl›yorlar. Tembelli¤in verdi¤i keyifle<br />

kitab›n yay›mlanmas›n›n en son ertelenebilece¤i<br />

nokta bu noktayd›, o tuhaf<br />

fliirdeki gibi otuz befl yafl›ndayd›m. Yani,<br />

büyük ihtimalle sizin de art›k “fiuras›<br />

çukur kalm›fl, mezar›n biraz da o taraf›na<br />

toprak at›n,” diyerek kendi defninizin<br />

yönetmenli¤ini üstlenece¤iniz zamanlar<br />

çok uzakta de¤ildi. Dostum Fatih<br />

Alt›nöz arac› oldu, hikâyelerimin evrenle<br />

ilgili sorular› çözmese de, evrendeki<br />

karmaflay› da artt›rmayaca¤›na<br />

inanan biri sorumlulu¤u üstlendi ve kitap<br />

yay›mland›.<br />

Sizi tan›d›¤›m ve fiizofrengi dergisiyle<br />

ba¤›n›z› bildi¤im için soruyorum, o<br />

derginin önemi neydi?<br />

fiizofrengi’nin psikiyatriye, anti-psikiyatriye<br />

ya da “Türkiye’de delili¤in tari-


hinin” not edilmesine olan katk›lar›n› bilemem.<br />

O derginin benim için önemi,<br />

ç›karan insanlar›n hepsinin ak›ll› insanlar<br />

ve arkadafllar›m olmas›ndan kaynaklan›yor.<br />

Hayat›m boyunca hep ak›ll›<br />

insanlar›n çevresinde olmaya çal›flt›m.<br />

Ak›ll› ve merakl›. Ben zeki yaflam<br />

biçimlerinin beyinlerindeki akl› çalmay›<br />

çok severim, bunu bazen sahiplerinden<br />

daha iyi kullanaca¤›ma inan›r›m.<br />

Hikâyeleri yeniden okudu¤umda bir<br />

tür belirlemekte zorland›m. Üstelik<br />

her fleye isim bulma merakl›s› oldu-<br />

¤um da söylenemez. Siz nas›l adland›r›yorsunuz,<br />

okuyucu olarak bu kitapla<br />

karfl›laflsayd›n›z ne derdiniz?<br />

Türünü bilmiyorum. Ben birbirinden<br />

çok farkl› görünen fleyler aras›ndaki<br />

ba¤lar› ve benzerlikleri bulmaya çal›fl›r›m.<br />

Hayatla ilgili kendimce üç gram<br />

seziye ulaflm›flsam, bunu yazarken incelemeye<br />

ve gelifltirmeye çal›fl›r›m. Yazarken<br />

bu sezginin, beni yazmaya iten<br />

sezginin çevresinde dönüp dururum<br />

ve bazen içimdeki baflka fleyler kontrolü<br />

ele geçirip beni pefllerinden sürükler.<br />

Hayat ve evren girifttir, çokkatmanl›d›r.<br />

Gerçekli¤in de¤iflik yüzleri,<br />

boyutlar›, ölçekleri, referans noktalar›<br />

var. Ben yazarken bir yandan beni bu<br />

ifle iten ilk sezginin etraf›nda kalmaya<br />

çal›fl›yor, bir yandan da mümkün oldu-<br />

¤unca çok say›da paralel gerçekli¤i<br />

aktarmay› hedefliyorum.<br />

Kitab›n kapa¤›n›n son derece aç›klay›c›<br />

oldu¤unu düflünüyorum ben.<br />

Ön tarafta bir timsah›n sivri diflli a¤z›ndan<br />

bafl›n› d›flar› uzatm›fl bir<br />

adam var, puro içiyor ve kafas› epey<br />

kar›fl›k görünüyor. Arkadaysa ön taraftaki<br />

flakan›n kimlere yap›ld›¤›n›<br />

görüyoruz; kal›n ve parlak derili,<br />

gövdeleri birbirine dolanm›fl devasa<br />

timsahlar... Biraz öyle bir kitap zaten,<br />

birinci tekil flah›s anlat›m›, her<br />

konuda bir fleyler bilen, fizikten de,<br />

psikiyatriden de, baflka fleylerden de<br />

anlayan ve hepsi de ayn› kifliymifl<br />

hissi yaratan kahramanlar, kimi zaman<br />

Borgesvari durumlar, “bi’ dakka<br />

ya, n’oluyo” dedirten mant›k yürütmeler,<br />

Mike Hammer tarz› espriler,<br />

biraz pulp, biraz fliir...<br />

Kapak hikâyesi “Timsah›n ‹çinde”,<br />

2003’te bafllay›p bu sene içinde bitirdi-<br />

¤im ve daha önce yay›mlanmam›fl tek<br />

hikâye. ‹lham›n› ise, uzun y›llar önce;<br />

belgeselde su içmeye gelen zebralar›n<br />

de¤il de onlar› yiyen timsahlar›n taraf›n›<br />

tutan bir k›z arkadafl›m vermiflti. Tim-<br />

sahlar›n saçma fiziklerinde muhteflem<br />

bir güzellik ve büyü oldu¤unu ilk o zaman<br />

fark ettim... E¤er dünyaya dördüncü<br />

kez gelme flans›m olsayd› bir<br />

bilim adam›, teorik fizikçi olmak isterdim.<br />

Beni yazmaya iten temel etken<br />

merak. Makro mikro evrenler, insan<br />

beyni, bilinç; bu tür konular beni her<br />

zaman ilgilendirdi. Yazmak bir laboratuvarda<br />

yap›lan bir deney gibi ve benim<br />

yazma sebebim yazarl›¤› bir meslek,<br />

bir kimlik olarak görmekten ziyade,<br />

tamamen insan, toplum ve fiziksel evrene<br />

merak›m. Belki hayatta yazarlardan<br />

çok bilim adamlar› etkilemifltir beni.<br />

Deney için gerekli malzemelerle laboratuvara<br />

kapan›p de¤iflik kar›fl›mlar,<br />

kimyasal tepkimeler ve gerekirse tehlikeli<br />

patlamalardan sonra yeni bir “fley”<br />

ile ç›kmak istedim d›flar›, daha önce<br />

fark edilmemifl bir “fley” ile. Borges<br />

çok sevdi¤imiz bir insand›r ama ben<br />

yaz›ya bir oyunmufl gibi bakm›yorum.<br />

Hayat›n sadece geçmiflte yaz›lanlar›<br />

okuyarak kavranabilece¤ini, her fleyin<br />

tekrar etti¤ini savunmak evren ve hayatla<br />

ilgili büyük keflfin tamamland›¤›na<br />

inanmakt›r. Ben buna inanm›yorum.<br />

Evet, belki “güneflin alt›nda yeni bir<br />

fley yok”, ama insanl›k henüz güneflin<br />

alt›ndakilerin hepsini adland›rmad› ve<br />

henüz her fley kitaplarda yerini almad›.<br />

E¤er o gün gelirse ve insanl›k bütün<br />

evrenin kopyas›n› yaz› olarak ç›karabilirse,<br />

hepimiz Borges gibi oyunlara giriflebiliriz.<br />

(Borges de inanmaz buna<br />

asl›nda.) Mike Hammer fikri flirin duruyor,<br />

çünkü mizah kendi varl›¤›n› küçümseyerek<br />

afl›p daha “grand” bir varl›kla<br />

bütünleflmenin, ona dönüflmenin<br />

bir yoludur benim için. Dahas›, hazc›<br />

bir insan›m ben. Tembel ve hazc›. Merak<br />

muhteflem bir itki, ama insan ara<br />

s›ra soluklan›p “merak etmemeyi” de<br />

baflarabilmeli. Çünkü bazen bu merak<br />

etmeme duygusu bizi hedefe daha kolay<br />

götürebilir.<br />

‹lk hikâyede, “Biz dört adam ve bir<br />

uçakt›k, hayat ya da yeryüzü diyebiliriz,<br />

bizim bu beflli bütünlü¤ümüzden,<br />

toplam›m›zdan üç adam ve bir<br />

uçak ç›kard›, geriye ben kald›m. (...)<br />

35


fiöyle de diyebilirim, onlar<br />

ölümü araç olarak kullanarak<br />

beni d›flar›da b›rakt›klar›<br />

yeni bir birlik oluflturdular,”<br />

diyor kahraman›n›z.<br />

Daha sonra çölde bir<br />

telefon buluyor ama bunun<br />

on bin telefon projesinin<br />

bir parças› olabilece¤ini<br />

keflfedince epey can› s›k›l›yor:<br />

“Bu düflünce beni rahats›z<br />

etti, bu motifsiz hal›n›n<br />

üzerinde nemli yerlere<br />

özlem duyan baflkalar›n›n<br />

olmas›n›n bana bir faydas›<br />

yoktu, bundan öte benim<br />

tekli¤imi zedeleyerek olas›<br />

ölümümde bulabilece¤im<br />

yürek ürpertici duygular›<br />

zedeliyordu.” Bu “ben ve<br />

ötekiler” durumu hikâyelerin<br />

ço¤unda var, de¤il mi?<br />

Öteden beri hep benli¤in ne<br />

oldu¤u, fiziksel olarak baflka<br />

bir bedene aktar›labilirli¤i gibi<br />

konular› merak etmiflimdir.<br />

Ben olmak ya da bir bütünün<br />

parças› olmak, baflka<br />

“fleylerle” bütünleflmek ve<br />

sonra kopmak ola¤anüstü<br />

olanaklar ve zevkler tafl›yan<br />

olgular. Bir zamanlar, patentine bile<br />

baflvurmay› düflündü¤üm bir makine<br />

hayal etmifltim: “empati makinesi”. Bu<br />

makine fiziksel olarak gerçeklefltirilebilir<br />

iki farkl› benli¤i ortak fayda ve ç›karlar<br />

etraf›nda birlefltirecek, birbirlerinin<br />

bedenlerini hissetmelerini sa¤layacak<br />

bir düzenek ve düflünce deneyinden<br />

olufluyordu. Kimbilir, belki bir gün bir<br />

hikâyede daha ayr›nt›l› ve örneklerle<br />

aç›klama flans›m olur. Benlik bizimle<br />

d›fl dünya aras›ndaki s›n›rlar demektir<br />

ve büyük ihtimalle, biny›llar önce hayat›n<br />

olufltu¤u o ilk çamur birikintisinde,<br />

bir DNA zincirinin ilk hücre duvar›n› infla<br />

etmesiyle bafllam›flt›r. Sonra ona art›k<br />

ilk kez hücre diyebiliriz; çünkü hücre,<br />

hücre duvar› olan bir fleydir, duvard›r<br />

onu hücre yapan. Büyük ihtimalle<br />

di¤er DNA zincirleri ona bakm›fl ve niye<br />

böyle bir fleye ihtiyaç duydu¤unu<br />

36<br />

söylefli<br />

merak etmifllerdir.<br />

‹lk hikâye benim okurken zorland›klar›mdan<br />

biri. Neredeyse fiziksel bir<br />

ac› hissetti¤imi bile söyleyebilirim.<br />

Sonunda Hannibal'›n Mason Verger'inden<br />

bile beter bir halde kumlar›n<br />

dibine inen kahraman›n hayatta<br />

kalma kararl›l›¤› o kadar güçlü ki, insan<br />

onun bir süre sonra gerçekten<br />

de yeryüzünün kral› olabilece¤ini<br />

hissediyor. Neyin hikâyesi bu?<br />

Bu hikâye, uçaklar›n›n bak›m›n› düzgün<br />

yapmayan ve vücutlar›n›n üçte ikisi<br />

su oldu¤u halde yanl›fl seçimler yaparak<br />

çöl üzerinde uçmak gibi tehlikeli<br />

bir arzuya karfl› koyamayan bir canl›<br />

türünün -insanlar›n- hikâyesidir.<br />

“Venüs'ün Yumuflak Yerleri” ise en<br />

sevdiklerimden biri. Orada da var bu<br />

afl›r› ifltah durumu. Venüs'ün yumuflak<br />

zemininde bir insan ancak on bir<br />

saniye yüzeyde kal›r, diyor<br />

ve o on bir saniyede yap›labilecek<br />

fleyleri listeliyorsunuz.<br />

Sizin hesaplar›n›za<br />

göre flört edilebilir, karfl›l›kl›<br />

aflk yaflanabilir, uygun<br />

pozisyonlar aranabilir, intihar<br />

edilebilir, k›sa film<br />

çekilebilir, fliir yaz›labilir,<br />

istenirse ve çevrede yeterli<br />

say›da “baflkalar›” varsa<br />

k›sa ömürlü bir uygarl›k bile<br />

kurulabilir. On bir saniyede<br />

ne yap›lamaz?<br />

Muhteflem bir cevab› olsun<br />

isterdim bu sorunun; ne yaz›k<br />

ki yok. Ama kesin bir fley<br />

var: On bir saniyede namuslu<br />

bir “Long Island ice tea”<br />

ya da “Çetin Altan usulü limonata”<br />

haz›rlanamazd›.<br />

Ben asla h›zl› tepkiler veren<br />

biri olmad›m. Süre on bir<br />

gün, ay, y›l, on bir ne olursa<br />

olsun, herhalde onu da on<br />

bir saniye gibi harcar ve yaflard›m.<br />

Bir eylemi yapmadan<br />

önce eylemden çok, niye<br />

o eylemi seçti¤im konusunda<br />

düflünürüm ben.<br />

Sizin hikâyelerinizde uygarl›ktan<br />

kaçmak isteyenler de, onu<br />

yok etmeyi deneyenler de sonunda<br />

her durumda kendi uygarl›klar›n› kuruyorlar.<br />

Uygarl›k koruyucu bir fley<br />

mi, yoksa s›k›c› bir fley mi sizce?<br />

Hayatla ilgili asla anarflist olmad›m ve<br />

buna sempati duymad›m. Kafamdaki<br />

fantezilerde y›k›mla ilgili her tür durumu<br />

test etmeme ra¤men gerçek hayat<br />

söz konusu oldu¤unda düzen fikrini<br />

kaosa her zaman ye¤ledim. Uygarl›k<br />

her zaman için iyi bir fleydir. Uygarl›¤›n<br />

günahlar› vard›r ama bunun alternatifi<br />

onu y›kmak ya da tafl devrine dönmek<br />

de¤il, ona günah ç›kartt›rmak, belki<br />

daha düzgün k›yafetler, k›rm›z› pabuçlar<br />

almak ya da iyi bir saç t›rafl› yapmakt›r.<br />

Uygarl›klar›n en has›, ana rahminde<br />

yaflad›¤›m›z uygarl›k ama ne<br />

yaz›k ki oraya geri dönme flans›m›z olsayd›<br />

dahi çevre kirlili¤i, gürültü, rahim


tabakas›n›n delinmesi gibi sonuçlar<br />

yaratarak onu da flu içinde yaflad›¤›m›za<br />

benzetme ihtimalimiz yüksek olurdu.<br />

Ben pozitivist ve modernistim ama<br />

yan›ma böyle birileri gelse, sanki öyle<br />

de¤ilmiflim gibi davran›r›m. Çünkü ayn›<br />

fikri tafl›yan iki insan›n yan yana gelmesi<br />

baflkalar›n›n rahat›n› kaç›racak<br />

çok tehlikeli sonuçlar do¤urabilir. Tarih<br />

bunun örnekleriyle dolu.<br />

“Hayalet Sinemalar”da çekilmifl ve<br />

çekilecek tüm filmlerin izlenebildi¤i<br />

bir sinema salonu var. Oraya girebilen<br />

kimse ç›kam›yor d›flar›, kurtulabilenler<br />

de seyrettikleri filmleri ak›llar›nda<br />

kald›¤› ölçüde çekmeyi deniyorlar.<br />

Yurttafl Kane filan böyle ortaya<br />

ç›km›fl mesela. Sizin sinemayla<br />

yak›n iliflkinizi de bildi¤im için sormak<br />

isterim, aflk sürüyor mu, sinema<br />

hâlâ önemli bir fley mi?<br />

fiu an bir k›sa filmin haz›rl›klar›n› yap›yorum.<br />

Bir senaryom var ve hikâyelerdeki<br />

gerçeküstü havan›n bir benzerini<br />

görsel olarak da yaratmay› deneyece-<br />

¤im. Bu da hiç özel efekt kullanmadan<br />

olacak. “Yaz›dan görsel düflünmeye<br />

geçebilir miyim”i test etmek için kamerayla<br />

denemeler yapt›m ve sonuçlardan<br />

memnun kald›m. Bir iki sahnenin<br />

mekanik zorluklar›n› çözmeye u¤rafl›yorum,<br />

onlar› tamamlad›¤›mda profesyonel<br />

bir ekiple ve ‹ngilizce olarak bu<br />

filmi çekece¤im. Bu da birkaç ayl›k bir<br />

süre demek, tembelli¤im yüzünden bu<br />

süre uzayabilir de. E¤er bu k›sa film<br />

baflar›l› bulunursa, kafamda uzun metraja<br />

uygun, fazla bir yat›r›m gerektirmeyen,<br />

tabii ki yine gerçeküstü iflleyece¤im<br />

bir konu var. Tabii bunlar› “kader”<br />

ile görüflmeden konufluyorum,<br />

ona sayg›m sonsuz ve son karar› o verecektir.<br />

Çin'de yaflamak nas›l bir fley? Oras›<br />

nas›l bir ülke ve oradan buras› nas›l<br />

görünüyor?<br />

Çin deyince akla gelen bisikletler, harap<br />

evler, fakirlik gibi görüntülerden<br />

kurtulmak laz›m. Bir keresinde Moda’da<br />

bir lokantada biri bana bunu<br />

alayc› bir biçimde sormufltu. Ben de<br />

ona yaflad›¤›m flehrin kenar mahallele-<br />

rinin Moda’ya benzedi¤ini söyledim.<br />

Çin h›zla modernlefliyor ve yaflad›¤›m<br />

flehir Hong Kong, New York gibi bir<br />

gökdelenler flehri. Henüz çok taze bir<br />

flehir oldu¤undan kültürel olarak bu<br />

flehirleri ya da ‹stanbul’u yakalayamasa<br />

da, bölgede sermaye birikimi çok<br />

h›zl› ve her anlamda keskin dönüflümler<br />

yaflan›yor. Çin’de yaflamak, dolar›n,<br />

Ortado¤u’nun, enflasyonun, seçimlerin<br />

ne oldu¤unu düflünmemek ve çok iyi<br />

yönetilen bir ülkede sadece iflinize yo-<br />

¤unlaflmak demek. Ülke düzenli büyüdü¤ü<br />

için herkesin yar›na korkusuz<br />

bakmas› ve dilencinin bile -herkes yar›n<br />

daha çok kazanaca¤›ndan- daha iyi<br />

dilenebilece¤ini bilmesi demek. Gelecekle<br />

ilgili en iyi tasar›m› Avrupa Birli¤i<br />

bizi evlatl›k al›p bize para verecek ya<br />

da uzayl›lar kafam›za her gün bir milyar<br />

dolar atacak gibi fikirler olan bir ülke<br />

buradan çok iyi gözükmüyor. Konufltu¤um<br />

her Türk Avrupa’n›n genç<br />

nüfusumuza mutlak ihtiyac› oldu¤u fikrine<br />

bas›n taraf›ndan o kadar inand›r›lm›fl<br />

ki, Avrupal›lar›n testislerimizin gücüne<br />

olan hayranl›¤› ayr› bir fantastik<br />

hikâyenin konusu olabilir.<br />

‹stanbul'un “dünyay› dolaflma aflk›”<br />

ve “h›z tutkusu” da var kitapta. fiehrin<br />

bu ifli nas›l baflard›¤›n› isteyen kitaptan<br />

ö¤rensin. Ama flunu sormak<br />

istiyorum: Ara s›ra ‹stanbul’a geldi-<br />

¤inizde, o hikâyenin hiç de o kadar<br />

da fantastik say›lmayabilece¤ini hissediyor<br />

musunuz?<br />

O hikâye fantastik de¤il; ‹stanbul’un<br />

kayarak seyahat etmesi fikri. Baflka bir<br />

hikâyede de deprem var. Bunlar büyük<br />

depremden çok önce yaz›lm›fl hikâyelerdir.<br />

1453 “‹stanbul’un Türkleri fethidir”;<br />

tersi de¤il. Yak›nlarda Sodom ve<br />

Gomorra’yla ilgili bir BBC belgeseli izledim.<br />

Hakikaten kutsal kitaplarda oldu¤u<br />

gibi yerden alevler f›flk›rm›fl, seller<br />

her taraf› alm›fl, flehirler kilometrelerce<br />

kayarak on befl dakika içinde<br />

Ölüdeniz’in dibini boylam›fl. Tabii ki<br />

belgesel bütün bunlar›n bilimsel olarak<br />

nas›l gerçekleflti¤ini aç›kl›yor. Ne yaz›k<br />

ki hikâye yaz›ld›ktan çok sonra deprem<br />

oldu ve ‹stanbul’un bir fay hatt› üzerin-<br />

de oldu¤u keflfedildi. fiimdi bu flehrin<br />

bir s›rr› var ve içimizden hiç kimse bu<br />

s›rr›, flehrin bizden neyi gizledi¤ini tam<br />

olarak bilmiyor. Biz her gece ‹stanbul’la<br />

yata¤a giriyoruz ve flehrin yata-<br />

¤›n alt›nda bir buz k›raca¤› m›, yoksa<br />

bir b›çak m› saklad›¤›n› ve elimizi kolumuzu<br />

yata¤a ba¤lad›ktan sonra bize<br />

ne yapmak istedi¤ini bilmiyoruz. Bunu<br />

bir tek kifli biliyor: topra¤› fays›z ve nurlu<br />

olsun, rahmetli jeofizikçi Barka. O da<br />

flimdi ö¤rendi ama art›k bize bunu f›s›ldayamayaca¤›<br />

bir yerde.<br />

“Eski Anahtarlar›n Sadakati” var bir<br />

de. Bizim bir ruh ça¤›rma partimiz<br />

vard› y›llar önce mesela. Tamamen<br />

unuttu¤um bir fley. fiimdi o günlerde<br />

baflka biriymiflim gibi geliyor bana.<br />

Yani insan sürekli kendini gömüyor,<br />

böyle antikça¤ mezarl›klar› gibiyiz.<br />

Siz hikâyeleri yazd›¤›n›zdan beri de-<br />

¤ifltiniz mi?<br />

Art›k otuz befl oldum. O meflhur fliiri<br />

hiç sevmedi¤imden bir y›l kaybetmek<br />

pahas›na otuz dört yafltan do¤rudan<br />

otuz alt›ya geçmek isterdim. Çocukluktan<br />

beri getirdi¤iniz hayalleri yirmi<br />

beflinizden sonra yavafl yavafl safra<br />

gibi atmaya bafll›yorsunuz. Balonunuz<br />

afla¤› çak›lmas›n diye. Çocukken, büyüyünce<br />

her fley olmak istiyorsunuz.<br />

Zaman geçtikçe, “isteme” eyleminin<br />

ötesinde, genetik ve sosyal kaderle ilgili<br />

önceden çizilmifl yollar› fark ediyorsunuz.<br />

Bu biraz da flunun gibi:<br />

“Asl›nda ormanda yol ikiye ayr›lm›yor.”<br />

Otuzunuzdan sonra zihinsel k›vrakl›¤›n›z<br />

azal›yor. Ben de bilimle ilgili<br />

düfllerime üzülerek son verdim. Bundan<br />

sonra sadece hayal kurmaya yarar›m.<br />

O hayaller de eskisi kadar k›ymetli<br />

olur mu bilmiyorum. Otuz yafl,<br />

bedenle ilgili ciddi hormonal dönüflümlerin<br />

meydana geldi¤i bir yafl olmal›.<br />

Ben de bu dönüflümleri daha<br />

çok dinlemeye bafllad›m ve arabesk<br />

bir flark› temas› olarak de¤il de, yine<br />

bilimsel bir merakla “ölüm” ile ilgili<br />

daha fazla düflünmeye bafllad›m.<br />

Çözebilirsem, sonuçlar› herkesle paylaflaca¤›ma<br />

söz veriyorum.<br />

Gülenay Börekçi<br />

37


HAYAL‹ B‹R MÜZE<br />

Sanat› desteklemek amac›yla Eczac›bafl›<br />

Holding taraf›ndan kurulan Sanal<br />

Müze, Haflim Nur Gürel yönetiminde<br />

internet ortam›nda yay›nda... “Hayali<br />

Müze, yeri ve sürekli bir personeli olmasa<br />

da, en az›ndan bir sanal müze<br />

olarak aç›labilir.” Eczac›bafl› Sanal Müzesi'nin<br />

hikâyesi, bu sat›rlar yay›mlan›p<br />

Eczac›bafl› Holding'in üst yönetiminin<br />

dikkatini çekince bafllam›fl. Web sitesi<br />

çal›flmalar›ysa 1998 y›l›n›n Temmuz<br />

ay›nda bafllam›fl ve Ekim 1999’da Eczac›bafl›<br />

Sanal Müzesi, "Türkiye'nin ilk<br />

sanal müzesi" olarak hizmete aç›lm›fl. O<br />

zamandan beri her gün güncelleniyor<br />

ve her ay en az iki yeni sergiye yer veriliyor.<br />

2001 y›l›n›n Ekim ay›ndan beri Eczac›bafl›<br />

Sanal Müzesi’nde, sanat ö¤rencileri,<br />

sanatç›lar, sanat tarihçileri,<br />

sanat e¤itimcileri ve küratörler aras›ndaki<br />

iletiflimi gerçeklefltirmek için “Sanal<br />

Müze Ofisi” de daha etkili bir biçimde<br />

kullan›l›yor. Eczac›bafl› Sanal Müzesi'nin<br />

varolufl nedeninin, bu tür bir bilgiyi<br />

ve böyle deneyimli bireyleri gün ›fl›-<br />

¤›na ç›karmak ve onlar› bir araya getirmek<br />

oldu¤unu söyleyen müze yöneticileri,<br />

“yüzy›l›m›z›n sanat izleyicisinin verdi¤i<br />

deste¤i art›raca¤›na; bu deste¤in,<br />

her tür müzenin yaflamas› için temel bir<br />

ihtiyaç oldu¤una ve 21. yüzy›la daha<br />

umutlu bakmam›z› sa¤layaca¤›na” inan›yorlar.<br />

Eczac›bafl› Sanal Müzesi'nin<br />

baflar›s›n›n bir göstergesi de, Halkla<br />

‹liflkiler Derne¤i'nin bu müzeye Mart<br />

2004'te verdi¤i "Alt›n Pusula - ‹letiflim<br />

Dal›nda Birincilik" ödülü.<br />

Bu koleksiyonlar› nas›l oluflturuyorsunuz?<br />

38<br />

internet P›nar Cartier<br />

‹nternette sanat turu<br />

‹stanbul Modern Sanat Müzesi’nin kurucular›ndan Haflim Nur Gürel, hayali bir<br />

sanat platformu fikrinden yola ç›k›larak oluflturulan sanalmuze.org’u, Nilgün<br />

Beller ise lebriz.com adl› siteyi anlat›yor.<br />

Yirmi y›l› aflk›n bir süredir oluflturdu-<br />

¤um özel arflivimden ve befl y›ld›r da<br />

Eczac›bafl› Sanal Müzesi Ofisi’nde<br />

oluflturmaya çal›flt›¤›m›z arflivden yararlan›yoruz.<br />

Ayr›ca dan›flma kurulu<br />

üyelerimiz ve di¤er sergi haz›rlayan<br />

küratörlerin de hem imge, hem doküman<br />

anlam›nda önemli katk›lar› oluyor.<br />

Materyalleri nas›l sa¤l›yorsunuz?<br />

Belirledi¤imiz kavrama göre, plastik<br />

sanatlarla ilgili dergileri, kitaplar›, koleksiyon<br />

ve müzayede kataloglar›n› ve<br />

interneti tarayarak görsel malzemeyi<br />

topluyoruz. Sonra küratör bir yorum<br />

metni ve gerek görürse imgelere iliflkin<br />

aç›klamalar›n metinlerini haz›rl›yor, ayr›<br />

bir bölüme de sanatç› biyografileri konuluyor.<br />

Uluslararas› bir iflbirli¤i de söz konusu<br />

mu?<br />

‹letiflim listemizde yurtd›fl›ndan izleyicilerimiz<br />

de var. Sitenin d›flar›dan izlen-<br />

di¤inin bir kan›t› olarak, TÜS‹AD’›n Almanya’n›n<br />

ça¤dafl Türk sanat› alan›ndaki<br />

bir araflt›rmas›n› bizim sitemizden<br />

yararlanarak yapmas› gösterilebilir.<br />

Birlikte çal›flt›¤›n›z isimler?<br />

Dan›flma kurulumuzun üyeleri Levent<br />

Çal›ko¤lu ve Ali Akay. Ayr›ca sanat tarihçisi<br />

Burcu Pelvano¤lu’nun da özellikle<br />

retrospektif sergiler konusunda<br />

önemli katk›lar› oluyor. Hale Asaf, Mihri<br />

Müflfik ve Tematik Heykel Sanat› sergilerinde<br />

oldu¤u gibi…<br />

Sitenin yap›m›nda (teknik ekip d›fl›nda)<br />

editörler de çal›fl›yor mu? Ekran›n<br />

arkas›nda kimler ve nas›l bir organizasyon<br />

var?<br />

Ben ve di¤er küratörler sergi fikirlerini<br />

oluflturup görsel malzemeye karar veriyor,<br />

metinleri yaz›yoruz. Site iki dilli oldu¤u<br />

için metinler, sanatç› biyografileri<br />

ve yap›t aç›klamalar› ‹ngilizceye çevriliyor.<br />

Hepsi ‹nternet Uygulama Ope-


atörü Burçin Çakar’a iletiliyor; o da<br />

sergiyi, etkinli¤i, anketi, paneli veya di-<br />

¤er yenili¤i siteye girerek ileti ile Eczac›bafl›<br />

Sanal Müzesi izleyicilerine haber<br />

veriyor.<br />

Peki siteye destek veren baflka kurulufllar<br />

da var m›?<br />

Dr. Nejat Ferit Eczac›bafl› Vakf› ve Vitra.<br />

Gelecek projeler, sergiler?<br />

S›rada Dr. Nejat Ferit Eczac›bafl› Vakf›<br />

Koleksiyon Sorumlusu Behiye Bobaro¤lu<br />

ile birlikte haz›rlad›¤›m›z Toulouse-Lautrec<br />

sergisi var; sonra da Burcu<br />

Pelvano¤lu’nun haz›rlad›¤› Hüseyin<br />

Zekai Pafla retrospektif sergisi…<br />

TÜYAP Sanat Fuar›’nda yer ald›n›z.<br />

Çocuklarla çeflitli etkinlikler yap›ld›.<br />

Fuar izlenimlerinizi alabilir miyiz?<br />

TÜYAP-Beylikdüzü’nde üçüncüsü<br />

gerçeklefltirilen “6-14 Yafl Görsel Sanatlar<br />

E¤itim Projesi”nin bu y›lki uygulamas›na<br />

iliflkin izlenimleri, etkinli¤e<br />

kat›lan Y.T.Ü. Sanat ve Tasar›m Fakültesi<br />

Sanat Yönetimi Program› ö¤rencilerinden<br />

Neslihan Varol anlatt›. 14. ‹stanbul<br />

Sanat Fuar›’nda, Eczac›bafl›<br />

Sanal Müzesi, bu y›l “Burhan Do¤ançay<br />

-Gözlem / Yorum / Teknik”, Nuri<br />

‹yem’in “Köylü Kad›nlar”› ve “6-14 Yafl<br />

Görsel Sanat E¤itimi” projesi ile kat›l›mc›<br />

olarak yer ald›. 23-31 Ekim 2004<br />

tarihleri aras›ndaki sergi ve e¤itim projesi<br />

kan›mca Eczac›bafl› Sanal<br />

Müzesi’nin k›sa vadeli hedeflerine<br />

ulaflmas›n› sa¤lad›. Gündelik<br />

yaflama iliflkin imgelerden beslenen,<br />

onlar› birer metafora dönüfltüren<br />

Burhan Do¤ançay’›n<br />

resimlerinin yer ald›¤› sergi, sanatç›n›n<br />

üretim serüveninin bir<br />

özeti olmas›n›n yan› s›ra, sanat<br />

fuar›nda bu yap›tlarla buluflan<br />

ziyaretçilerin kendi yaflamlar›ndan<br />

yola ç›karak özdefllik iliflkisi<br />

kurabilecekleri bir buluflma alan›<br />

oluflturdu. Müzemiz anlat›n›n,<br />

resimsel dil ile bütünleflti¤i Nuri<br />

‹yem’in “Köylü Kad›nlar”› ile, ziyaretçilerin<br />

bir sanat yap›t›n›n<br />

biçim ve içerik aras›ndaki iliflkisel<br />

düzleminin flafl›rt›c› unsurlar›yla<br />

karfl›laflmalar›na arac› ol-<br />

du. “Kad›n ‹mgeleri” sergisi yedi sanatç›n›n<br />

dokuz ça¤dafl yap›t›n› içeriyordu.<br />

Sergi, Türk resim sanat›n›n Bat›<br />

etkisiyle bafllayan kad›n konulu serüvenine<br />

bugünden bakarak bir ara kesit<br />

sunuyor, “kad›n” kavram›n› resim<br />

dilinde kuramsal bir boyutta ele al›yordu.<br />

Çocuklar›n, sanat yap›tlar›n› görme<br />

ve yorumlama kabiliyetlerini güçlendirmek,<br />

hayal güçlerini çal›flt›rmak<br />

ve bu yolla kendilerine bir okuma biçimi<br />

gelifltirmelerine katk›da bulunmak<br />

amac›yla haz›rlanan “6-14 Yafl Görsel<br />

Sanat E¤itimi” projesi bu y›l üçüncü<br />

kez gerçeklefltirildi. ‹stanbul’daki çeflitli<br />

okullardan önemli ölçüde kat›l›m<br />

sa¤land›. Y›ld›z Teknik Üniversitesi’yle<br />

ortaklafla haz›rlanan projede görev<br />

alan e¤itmenler, çocuklarla sergi alan›n›<br />

gezerek yap›tlar üzerine konufltular.<br />

Çocuklar, tüm fuara hakim olan bir<br />

görüntünün tersine, Eczac›bafl› Sanal<br />

Müzesi’nin sergi alan›nda yap›tlar karfl›s›nda<br />

duraksayarak yap›t› anlamaya,<br />

kavramaya çal›flt›lar. Kimi zaman tümevar›m,<br />

kimi zaman da tümdengelim<br />

yöntemlerini kulland›lar. Çal›flman›n<br />

ikinci evresinde sergi alan›na yay›larak<br />

resim yapt›lar ve çal›flmalar›n› Eczac›bafl›<br />

Sanal Müzesi’nin stand›nda<br />

sergilediler. Çocuklar›n yap›tlar hakk›ndaki<br />

tespitleri son derece ilginçti.<br />

Burhan Do¤ançay’›n resimleri genel<br />

olarak tüm çocuklarda flafl›rt›c› bir etki<br />

uyand›rd›. Nesne ve gerçekli¤i aras›ndaki<br />

iliflkiyi sorgulay›p, nesnenin kendisi<br />

ve görüntüsü aras›ndaki iliflkiyi<br />

kavrad›lar. Kendi hayatlar›ndan yola<br />

ç›karak, hayal güçlerini harekete geçirerek<br />

resimleri çözümlemeye çal›flt›lar.<br />

Nuri ‹yem’in “Köylü Kad›nlar”›nda, resmin<br />

tarif etti¤i kad›nlar›n benzerlik ve<br />

farkl›l›klar› üzerinde ›srarla durdular.<br />

“Kad›n ‹mgeleri” sergisinde, yap›tlar<br />

aras›ndaki iliflkiden hareket ederek<br />

yapt›klar› yorumlar, sanatç›lar›n anlat›m<br />

biçimlerinden kifliliklerine kadar<br />

uzan›yordu.<br />

Çal›flman›n ikinci evresinde yapt›klar›<br />

resimlerde kimisi Burhan Do¤ançay’dan<br />

etkilenerek kolaj tekni¤ini kulland›,<br />

kimisi kopya çal›flt›, kimisi de<br />

ba¤›ms›z... Kimisi resmine bir isim verdi,<br />

kimisi “isimsiz” ismini verdi,<br />

kimisi de isim vermedi. Üretimlerin<br />

genelinden anlafl›l›yordu<br />

ki, çocuklar sergiden etkilenmifllerdi.<br />

Bu y›l kat›l›mc› olan<br />

sanat kurumlar›n›n art›fl göstererek<br />

say›lar›n›n 118’e ulaflt›¤›,<br />

kültür ve sanat alan›nda bir<br />

gündem oluflturan ‹stanbul<br />

Sanat Fuar›’nda Eczac›bafl›<br />

Sanal Müzesi, fuar ziyaretçileri<br />

ve çocuklar için baflar›l› bir çal›flma<br />

yürüttü. Kültür ve sanat<br />

ortam›nda bugünün ve gelece¤in<br />

sanat takipçilerini, sanatseverlerini<br />

etkinlefltiren, kat›l›mlar›n›<br />

art›ran unsurlar› yaratmak<br />

ve bir araya getirmek,<br />

bu ortam›n temel olarak ihtiyaç<br />

duydu¤u önemli geliflmelerdir.<br />

39


SINIRSIZ SANAT<br />

Birkaç saat içinde, ülkedeki tüm sergileri<br />

gezip on befl y›ll›k bir birikime ulaflabilir<br />

ve istedi¤iniz tabloyu sat›n alabilir<br />

misiniz? Lebriz.com sitesinin kurucular›ndan<br />

Nilgün Beller anlat›yor.<br />

Lebriz.com’u kurufl amac›n›zdan bafllayal›m<br />

isterseniz...<br />

Sanat› s›n›rs›zlaflt›rmak düflüncesiyle<br />

bafllad›k; çünkü bugüne kadar al›fl›lm›fl<br />

olan, müzayedelerin salonlarda<br />

yap›lmas›, resimlerin galerilerde sergilenmesiydi.<br />

Biz bu al›fl›lm›fl olan› teknolojiyi<br />

kullanarak s›n›rs›z bir ortama tafl›may›<br />

düflündük ve Lebriz.com’u kurduk.<br />

Dördüncü senemize girerken ilk<br />

ve tek oluflumuzdan kaynaklanan bütün<br />

anlafl›lma zorluklar›n› arkam›zda b›rakt›k.<br />

Anlafl›lmakta karfl›laflt›¤›n›z zorluklar<br />

nelerdi, bunlar› nas›l aflt›n›z?<br />

Lebriz.com internet ortam›nda Türkiye’de<br />

örne¤i olmayan bir kurulufl; dünyada<br />

baflka emsalleri var tabii. Bunlardan<br />

biri de zaten bizim içerik orta¤› oldu¤umuz,<br />

dünyan›n bir numaral› sanat<br />

portal› Artnet.com. Tabii ki Artnet.com’un<br />

menflei Amerika oldu¤u<br />

için bizim onu aynen kopya etmemiz<br />

söz konusu olamazd›, Türkiye’ye uygun<br />

olarak haz›rlad›k. Bu anlamda efli<br />

de¤il, benzeriyiz. Lebriz.com, Artnet.com<br />

taraf›ndan çok be¤enildi¤i<br />

için böyle bir içerik ortakl›¤›na gidildi.<br />

Artnet.com’la ortakl›¤›n›z sonucunda<br />

neler oldu?<br />

Bir kere, Artnet.com’la ortakl›¤›m›z yabanc›,<br />

özellikle Amerikal› sanatseverlerin<br />

sitemize giriflini art›rd›. Örne¤in, bireysel<br />

site sahipleri hiç ziyaretçi alam›yor,<br />

sanki arka odalar›nda sergi açm›fl<br />

gibi oluyor; çünkü bu bireysel giriflimler<br />

internet gibi engin bir alanda samanl›kta<br />

i¤ne aramaya benziyor. Sanatç›lar<br />

da portallarda yer almak zorunda<br />

kal›yorlar. Dolay›s›yla, böyle ortakl›klarla,<br />

portal portalla birleflerek ziyaretçi<br />

say›s›n› art›r›yor. ‹nsanlar bir indeks<br />

fleklinde her fleyi görmek istiyor<br />

ve portallar› tercih ediyorlar. Lebriz.com<br />

da yoluna bir portal olarak de-<br />

40<br />

internet<br />

vam ediyor. Burada sanatç›lar çok<br />

önemli; Türkiye’deki bütün sanatç›lar›<br />

yavafl yavafl bünyemizde toplamaya<br />

bafllad›k. Bunun da sanatç›lara çok<br />

büyük bir faydas› var: En yo¤un, en<br />

genifl kitleye tan›t›mlar›n› yapm›fl oluyorlar.<br />

Siteye girifllerinde kendilerine<br />

bir sanal katalog yap›l›yor ve bu katalog,<br />

yüzbinlerce kifliye ulafl›yor. Ayr›ca<br />

her an güncelleme olana¤› var. Henüz<br />

boyas› kurumam›fl bir tabloyu bile bu<br />

sanal katalo¤a koyabiliyoruz. Benim<br />

bundan önce de yirmi y›ll›k bir galericilik<br />

deneyimim var. Eskiden, bast›r›lan<br />

kataloglar ancak bin kifliye ulaflabiliyordu.<br />

Tan›t›m için çok önemli bir nokta<br />

bu. Biz de sanatç›lara “Siz rahat rahat<br />

sanat›n›zla u¤rafl›n, Lebriz.com tan›t›m›n›zla<br />

u¤rafl›r,” diyoruz.<br />

Ayr›ca sat›fl da yap›labiliyor...<br />

Evet, sat›fl da yap›labiliyor. Tan›t›m büyük<br />

önem kazanm›fl oluyor. Bu, sanatç›lar<br />

için çok ekonomik bir çözüm. Bir<br />

de, galeri ortam›nda sergi açarken galerinin<br />

hangi sanatç›larla çal›flt›¤› çok<br />

önemli. Her galeri ancak befl ya da on<br />

sanatç›yla çal›flabilir, özellikle karma<br />

sergilerde kiminle birlikte sergilendi¤iniz<br />

önem kazan›r. Ancak buras› bir indeks<br />

oldu¤u için bütün sanatç›lar birlikte<br />

yer al›yor. ‹flte bu noktada eski fikirleri<br />

silmeye bafll›yoruz. Burada her<br />

fley ve her kesimden sanatç› var. Dünyan›n<br />

ve Türkiye’nin en uç köflelerinden<br />

bile insanlar bu sanatç›lar› bir indeks<br />

içinde görüp seçebiliyorlar. Burada<br />

iyi sanatç›, yeni sanatç› gibi bir ayr›m<br />

yok. Ancak aramay› kolaylaflt›rmak<br />

için dokuz ayr› kategoriye ay›rd›k: Sergi<br />

adedine göre, sanatç›n›n yafl›na göre,<br />

ansiklopedilerde ald›¤› yere, ald›¤›<br />

ödüllere göre seçim yap›labiliyor. Ayr›ca<br />

bir de dosyalar k›sm›n› açt›k bu sene.<br />

Burada kriterimiz, sanatç›n›n e¤itimi<br />

ve açt›¤› sergiler. Tabii ki indeksimiz<br />

de gitgide büyüyor; bugün Türkiye’nin<br />

sanatç›lar›, yar›n bütün dünya sanatç›lar›...<br />

Dünyan›n önemli fuarlar›nda da


art›k yer almaya bafllayaca¤›z, çünkü<br />

teknolojik altyap›m›z çok kuvvetli: Sanat<br />

kurullar›yla, hukuk servisleriyle,<br />

mali müflavirlikleriyle, her fleyi dünyaya<br />

aç›lmak üzere kurduk. Galerilere de<br />

ayn› flekilde birçok olanak sa¤l›yoruz.<br />

Türkiye’nin koflullar›nda, hatta ‹stanbul’un<br />

koflullar›nda galeriler çok çeflitli<br />

semtlerde; her birine gidip sergileri izlemenin<br />

zorlu¤unu da biliyoruz ve bütün<br />

bu sergileri insanlar›n masalar›na<br />

getiriyoruz. Bize üye olan bütün galeriler<br />

sergilerini, oldu¤u gibi Lebriz.com’da<br />

gösterebiliyorlar. Diyelim ki,<br />

oturdu¤unuz masadan günün herhangi<br />

bir saatinde yirmi-otuz sergiyi ayn›<br />

anda izleyebiliyorsunuz; seçti¤iniz sergiye<br />

gidebiliyor veya o galeriyle temas<br />

kurabiliyorsunuz. Bununla da kalm›yor;<br />

bu sergiler, geçmifl sergiler bölümünde<br />

arflivleniyor. Sanatç›yla temas kuruluyor<br />

ve ressam iki sene önce bitmifl<br />

olan sergisinden de sat›fl yapabiliyor.<br />

‹nternetle en uzak co¤rafi köflelere<br />

eriflebiliyorsunuz...<br />

Daha önce, Güneydo¤u’da sanat çok<br />

eksik diye düflünürdük. Oysa geçen y›l<br />

boyunca yirmi tane eseri Siirt, Bitlis ve<br />

Diyarbak›r’a satt›k. Bu bize çok büyük<br />

bir mutluluk verdi. Bilgisayar›, internet<br />

ba¤lant›s› olmayan insanlar bile internet<br />

café’lerden al›flverifl yap›yorlar. Biz<br />

bu hoflluklar› yaflarken, kataloglar›m›zdaki<br />

sanatç›lar›m›zla da temasa bafllam›fllar.<br />

Bunu b›rak›n, ayn› sanatç› bir<br />

gün içinde hem Güneydo¤u’ya resim<br />

sat›yor, hem de Paris’e...<br />

‹nsan iliflkileri aç›s›ndan teknolojinin<br />

belki de rahats›z edici bir yan› var;<br />

insanla de¤il de, ekran›yla karfl› karfl›ya...<br />

Hem de söz konusu sanat olunca, dokunmak,<br />

resmi bire bir yaflamak çok<br />

önemli; fakat bu kadar çok fleyi bir arada<br />

görüp takip etmenize olanak yok.<br />

‹stedi¤inizi seçin, gidin veya sat›n al›n.<br />

Be¤enmediniz, iki gün içinde iade<br />

edebilirsiniz. Hissetmek tabii çok ayr›<br />

bir olay ama o kadar büyük kolayl›klar<br />

yaflat›yoruz ki, bu kolayl›klarla biz yine<br />

dokundurmaya ve hissettirmeye çal›fl›yoruz.<br />

Sonuçta az da olsa, iletiflim de<br />

Sitede eserleri bulunan<br />

sanatç›lardan örnekler<br />

Avni Arbafl<br />

Turhan Selçuk<br />

Neflet Günal<br />

var. Sizinle ayn› frekansta olan insanlarla<br />

bulufltu¤unuz bir ortam var: Lebriz.com.<br />

Belki dokunam›yorsunuz ama<br />

orada yer alan hem sanatç›, hem eser,<br />

hem de kifliler hakk›nda bilgi alabiliyorsunuz.<br />

Sizinle ayn› frekansta olan insanlara<br />

yine ayn› internet sitesi arac›l›-<br />

¤›yla ulaflabiliyorsunuz. Sanat eserlerinin<br />

sunumu ve sat›n al›nmas›, beraberinde<br />

daha farkl› bir kültür seviyesini<br />

getiriyor. Bugün sanatç›lar›n ‹stanbul,<br />

Ankara ve ‹zmir’den sonra Türkiye’nin<br />

di¤er yerlerine, Avrupa ve Amerika’ya<br />

ulaflmas›, eserlerinin sanatseverlerle<br />

buluflmas› teknolojiyle sa¤lan›yor. Ama<br />

hepsinin ayn› platformda buluflmas›,<br />

çok ayr› bir fley. Hem bire bir iliflki de<br />

çok fazla kaybolmuyor, telefon da kullan›l›yor.<br />

Bu flah›slar› yapt›¤›m›z uzun<br />

telefon konuflmalar›yla da tan›m›fl oluyoruz.<br />

‹stanbul’a yollar› düfltü¤ünde de<br />

tan›fl›yoruz. “Ben ‹stanbul’a geldim ve<br />

sizinle tan›flmak istiyorum,” diyen birçok<br />

kifli oluyor. Örne¤in, bizi Amerika’dan<br />

takip eden biri ‹stanbul’a geldi<br />

ve ilk dura¤› Lebriz.com oldu.<br />

Fransa’ya da sat›l›yor dediniz, ya da<br />

di¤er d›fl ülkelere... Tablolar› d›flar›<br />

ç›kart›rken zorluk yafl›yor musunuz?<br />

Bu konuda bize sa¤lanan kolayl›klar<br />

var. Birincisi, çok iyi kargo servisleri<br />

var. ‹kincisi, müzeden bir belge al›yoruz.<br />

Çünkü bizim sanatç›lar›m›z güncel<br />

sanatç›lar. Yurtd›fl›na ç›kmalar› konusunda<br />

bir engel yok. Müzeye götürüyoruz,<br />

müze bize bir belge veriyor. Birlikte<br />

çal›flt›¤›m›z kargo servisleri var.<br />

Al›c›n›n evine kadar teslim ediyoruz.<br />

Sorun yok. Çünkü internette bu sorunlar›n<br />

yaflanmamas› gerek, dünyayla<br />

birleflmek söz konusu.<br />

Bilgi bankas› bölümünüz nas›l iflliyor?<br />

Biz on befl y›l geriye giderek sat›fl müzayedelerindeki<br />

tüm sat›fl sonuçlar›n›<br />

bilgi bankam›zda bulunduruyoruz. Bu<br />

süre zarf›nda düzenlenen bütün müzayedelerdeki<br />

bütün eserler hakk›nda<br />

bilgi edinmek mümkün. Bu da insanlar›n<br />

evlerinde bulundurduklar› eserler<br />

hakk›nda kolayca fikir edinmelerini<br />

sa¤l›yor.<br />

41


Avrupa’da çizgi roman›n güçlü ekollerinden biri de ‹talya<br />

ekolüdür. Karakterleri, öyküleri ve yazar-çizerleri ile y›llard›r<br />

yeni dünyalar yaratan ‹talyan çizgi roman›, özellikle bir<br />

dönem üretti¤i Amerikal› kahramanlar ile büyük ilgi<br />

görmüfltür.<br />

70’lerde nas›l ‹talyan sinemas›nda popüler olan Spaghetti<br />

Western’ler (düflük bütçeli kovboy filmleri) Amerikan yap›m›<br />

ayn› tür filmlere efl örnekler ç›kartm›fl ise (‹yi, kötü, çirkin, Bir<br />

Avuç dolar için vs.) ‹talyan çizgi romanc›lar da, yaratt›klar›<br />

karakterler ile en az Amerikal› meslektafllar› kadar baflar›l›<br />

bir flekilde, okyanus ötesindeki vahfli bat›y› konu alan hikâyeler<br />

kurgulam›fllard›r. Bunlar›n aras›ndan Judas, Teks ve<br />

Tom Braks gibi kahramanlar›n maceralar›n› okurlar y›llar<br />

boyunca takip etmifltir.<br />

Klasik western diyebilece¤imiz bu tarz çizgi romanlardan<br />

bir tanesi vard›r ki, kahraman› ve anlatt›¤› hikâyelerle öteki-<br />

42<br />

çizgi roman Emre Kuzuo¤lu<br />

Zagor<br />

Baltal› ilah<br />

Karanl›k Darkwood orman›nda yaklafl›k k›rk y›ld›r, tüm kötüler sadece tek bir<br />

fleyden korkuyorlar; elinde baltas›yla üzerlerine “Ahyaaaak!” diye ba¤›rarak<br />

koflan bir ilahtan…<br />

lerden ayr›l›r.<br />

Zagor, vahfli bat›n›n ac›mas›zl›¤›n›, Avrupa’n›n zengin kültürü<br />

ile bir araya getirip y›llar boyunca okurlara korku, gerilim,<br />

komedi, polisiye hatta bazen aflk temal› say›s›z, heyecan<br />

dolu macera yaflatm›flt›r.<br />

Karanl›k, her türlü tehlikenin kol gezdi¤i Darkwood<br />

orman›nda yerli halk›n Zagor Ten-ay diye ça¤›rd›klar› bu<br />

adam, 70’lerde ‹talyan sinemas›n›n jönlerini and›ran kabar›k<br />

saçlar›, uzun favorileri, bir k›z›lderilinin üzerinde görebilece¤iniz,<br />

y›rt›c› kufl desenli k›rm›z› gömle¤i, dar pantolonu,<br />

kemerine ters takt›¤› tabancas› ve tabii savafl baltas›yla,<br />

kovboy ile k›z›lderili aras›nda kalm›fl, beyaz bir yerlidir. Tüm<br />

yöre halk›n›n hem korktu¤u hem de sayg› duydu¤u bir<br />

“Baltal› ‹lah”t›r.<br />

Zagor’un d›fl görünüflündeki bu zenginlik maceralar›na da<br />

yans›r. Di¤er klasik tarz western çizgi romanlar›n aksine


Zagor’da Avrupa kültürünün etkisi oldukça a¤›rd›r.<br />

Darkwood orman› ve çevresinde vahfli bat›dan çok daha<br />

fazlas› vard›r asl›nda. Hikâyelerde vampir, kurtadam gibi<br />

orta Avrupa efsanelerine s›kça rastlan›r. Macar, Alman,<br />

Çekoslovak hatta Türk birçok yan karakter güçlü kiflilikleri ile<br />

hikayelere girip, ç›karlar. Katil bitkiler, dev kurba¤alar, zombiler,<br />

satanistler hatta uzayl›lar Baltal› ‹lah’›n savaflt›¤› kötüler<br />

aras›ndad›rlar.<br />

Hikâyeler aksiyon üzerine kuruludur. Bununla beraber,<br />

çözülmesi gereken ipuçlar›, takip edilmesi gereken izler de<br />

Zagor’a polisiye bir hava katar.<br />

Batakl›klar›, akarsular› ve uzun, amazon orman›n› an›msatan<br />

a¤açlar› ile Darkwood orman› Zagor ve arkadafllar›n›n,<br />

mahallenin delikanl›lar› rolünü üstlendikleri bir yer gibidir.<br />

Zagor ve cesur birkaç, kifli her hangi bir otoriteden yetki<br />

almaks›z›n, Darkwood’un koruyuculu¤unu üstlenirler.<br />

Üçka¤›tç› beyazlar›n ve kötü k›z›lderililerin peflinde koflarlar.<br />

Zagor’un Darkwood’un d›fl›na ç›k›p uzak diyarlarda<br />

maceraya at›ld›¤› da olur. Al›flt›¤›m›z, “Süper kahraman<br />

flehrini korur” düflüncesinden farkl› olarak hareket eder.<br />

Bazen okyanuslarda dev ahtapotlarla savafl›r, bazen<br />

Yugoslavya’da bir vampiri avlar.<br />

Genifl çevresine ra¤men Zagor’a herkesten yak›n olan,<br />

onunla her maceraya at›lan ve her yönüyle Zagor’un tam<br />

tersi olan bir karakter vard›r: Çiko Felipe Lopez Martinez<br />

Gonzales… K›sa boylu, fliflman, komik, biraz saf ve korkak<br />

olan bu obur Meksikal›, Zagor’un en yak›n dostudur. Onun<br />

yan›ndan hiç ayr›lmaz. Çiko asl›nda gizem çözerken veya<br />

kavga ederken Zagor’a yard›m etmez ama hep oradad›r.<br />

Ço¤u zaman bafllar›na bela açarak, kendisini küçük düflürecek<br />

hareketler yaparak ve “Karamba karambita!” diye<br />

ba¤›rarak hikâyedeki gülünç varl›¤›n› sürdürür. Bazen de<br />

olaylara tan›kl›k edip bir haberci gibi olan biteni anlat›r, ya da<br />

istemeden de olsa Baltal› ‹lah’a yard›m eder.<br />

Birlikte hiç kimseden, hiçbir fleyden sak›nmadan maceradan<br />

maceraya koflarlar. Bu s›rada Çiko’nun tek düflündü¤ü<br />

yemek iken, Zagor, do¤ruluk ve adaletin peflindedir. Di¤er<br />

tüm kahramanlarda oldu¤u gibi adalet duygusu son derece<br />

geliflmifltir. Her maceran›n motivasyonu, ya intikama dayal›<br />

bir adalet, ya da daha önceden karfl›lafl›lm›fl eski bir<br />

düflman›n geri dönüflüdür.<br />

Sergio Bonelli ve Gallieno Feri taraf›ndan yarat›lan Zagor,<br />

1961 y›l›ndan beri Bonelli Yay›nc›l›k taraf›ndan okurlara<br />

sunuluyor. Zagor’un maceralar›n› Türk okurlar› da, 1962’den<br />

beri, yaklafl›k 40 y›ld›r takip ediyor. Arada s›rada kesintiler<br />

olsa da bir yay›n evinin b›rakt›¤› yerden bayra¤› bir di¤eri<br />

al›p, Baltal› ‹lah’›n serüvenlerini bize ulaflt›r›yorlar. Birkaç<br />

kufla¤›n ortak kahraman› olan Zagor’u flimdilerde<br />

Maceraperest Çizgiler ve Lal Kitap yay›nlamaya devam<br />

ediyor. Üstelik ‹talya’daki ç›kan orijinal say›lar› da hemen<br />

hemen ayn› zamanda Türkiye’de de bas›l›yor…<br />

43


DAKT‹LO<br />

Daktilonun icad›na kadar bütün sözleflmeler ve metinler elle yaz›l›yordu. 1873’te<br />

Christopher Scholes’in icat etti¤i ilk ifllemeli daktilonun klavyesinde tufllar Q harfiyle<br />

bafll›yordu. Daha sonra A harfiyle ve F harfiyle bafllayan klavyeler de yap›ld›. Bugün<br />

dünyada en çok Q ve F klavyeler kullan›l›yor.<br />

SES KAYIT C‹HAZI<br />

1898’de Valdemar Poulsen ilk manyetik ses kay›t cihaz›n› icat etmifl. Bunu yapmaktaki amac›,<br />

sözlü gerçeklefltirilen anlaflmalar› kaydetmek ve böylelikle ileride söz konusu anlaflmayla ilgili<br />

yasal sorunlar ç›kmas›n› önlemekmifl ve tahmin edilece¤i gibi cihaz, tüccarlar›n büyük<br />

ilgisiyle karfl›laflm›fl.<br />

FOTOKOP‹ MAK‹NES‹<br />

Fotokopi makineleri ilk kez 1938 y›l›nda, yani büyük savafl›n hemen öncesinde, siyah mürekkep<br />

içeren bir toz arac›l›¤›yla herhangi bir metnin kopyas›n› ç›karabilen makineler olarak sunuldu.<br />

Yarat›c›s› Amerikal› bir avukat olan Chester Carlson’du. Carlson’un amac›, kendi ifliyle ilgili<br />

belgeleri h›zl› bir flekilde ço¤alt›p ilgili kiflilere gönderebilmekti.<br />

FAKS MAK‹NES‹<br />

Bir metni görüntüleyip telefon hatlar› arac›¤›yla baflka bir yere gönderme fikri ilk kez<br />

1843’te ‹skoçyal› Alexander Bain’in akl›na geldi. Daha sonra faks makinesi, özellikle<br />

gazetelerin fazlas›yla s›k kulland›¤› bir cihaz oldu. Bu sayede, dünyan›n herhangi bir<br />

yerinden h›zla haber ve yaz› al›nabiliyordu ve faks makinesi do¤al olarak en vazgeçilmez<br />

ofis unsurlar›ndan biri oldu.<br />

KEL‹ME ‹fiLEMC‹<br />

Günümüzde ofislerin hemen hepsinde art›k daktilolar›n yerini kelime ifllemciler ald›. Onlar<br />

sayesinde herhangi bir metni kaydetmek, saklamak, üzerinde düzeltme yapmak, de¤ifltirmek<br />

kolayl›kla mümkün olabiliyor. ‹lk kelime ifllemci 1964 tarihinde IBM firmas› taraf›ndan<br />

yap›l›p sunuldu. Büyükçe bir masa kadard› ve ekran› yoktu. Günümüzde kullan›lan kelime<br />

ifllemcilerse bildi¤iniz gibi printer’la da desteklenen ve boyutlar› oldukça küçülen kiflisel bilgisayarlar.<br />

44<br />

icatlar<br />

‹fl yaflam›n› kolaylaflt›ran cihazlar<br />

Günümüz ifl hayat›nda iletiflim her fley anlam›na geliyor. Bu yüzden de<br />

iflyerlerinin, ofislerin en vazgeçilmez araç gereçleri iletiflimle ilgili olanlar. Bu<br />

araç gereçlerin ilk ortaya ç›k›fl› 1874’te Remington marka daktilonun<br />

lansman›yla gerçekleflmifl. O tarihten bu yana da, daktilolar, faks makineleri,<br />

fotokopi makineleri ço¤ald›kça ço¤alm›fl, yenilendikçe yenilenmifl. Ama en<br />

eski, yani ilk olanlar hâlâ de¤erli...


Sedat ‹mza<br />

Bulutlar› Beklerken...<br />

Göçme ve göç ettirilme, Anadolu’nun eski bir a¤r›s›... Türkiye<br />

tarihinin en son göçe zorlanma örne¤i, Güneydo¤u’da<br />

yafland›. ‹ri puntolarla “terörle savafl”, bölge insan›n› metropollere<br />

savurdu. Düfltükleri yerlerde bir kesimce önce k›ro,<br />

maganda oldular; sonra baflka bir kesimce, “öteki” olarak<br />

adland›r›ld›lar. Öteki beriki derken kim olduklar›n› flafl›rd›k.<br />

Daha eski tarihlerdeyse yo¤un olarak Rum ve Ermeni halk›n<br />

yer de¤ifltirmeye zorland›¤›n› görüyoruz. Do¤u’dan ve Güneydo¤u’dan<br />

Ermeniler, üç denizin k›y›lar›ndansa Rumlar ya<br />

yer de¤ifltirmeye zorlanm›fl, ya da Yunanistan ve adalar›nda<br />

yaflayan “Türk”lerle mübadele buyrulmufl, de¤ifl tokufl edilmifl.<br />

‹nsan yaflad›¤› yere, o yerin topra¤›na, denizinde yüzen<br />

bal›¤›na benzedi¤i için de ne gidenler dikifl tutturabilmifl<br />

uzun süre, ne de gelenler... Zaten bu nedenle göçün üzerinden<br />

bir kuflak geçince bile ilk f›rsatta atayurtlar›na dönmüfl<br />

dönebilen göçzedeler.<br />

Bir önceki filmi Günefle Yolculuk’ta Bat›’ya göç ettirilmifl Do-<br />

¤ulu bir gençle, saçlar›n› sar›ya boyayarak Do¤u’ya gitmek<br />

zorunda kalan esmer bir Bat›l› gencin (böyle yaz›nca bir iktidar<br />

eylemi olarak göç, biraz absürdlefliyor gibi) hikâyesini<br />

anlatm›flt› Yeflim Ustao¤lu. Tireli Mehmet’le Kürt Berzan’›n<br />

yüzü birbirine dönüflüyordu iktidar›n hav› dökülmüfl aynas›nda.<br />

Finalde, “Ola¤an-Ötesi Hal” bölgesine Berzan bir tabut<br />

içinde ölü, Mehmet’se sar›fl›n olarak girebiliyordu ancak.<br />

Ustao¤lu, yeni filmi Bulutlar› Beklerken’de göç sonras› insanl›k<br />

hallerini anlatmay› sürdürüyor; yaz›s›z tarihe görsel bellek<br />

olmak istercesine. 1916 y›l›n› göçe zorlanma ile ilgili bir eflik<br />

olarak görüyoruz bu filmde. Karadeniz’deki Pontus-Rum kökenli<br />

halk›n tarihinin son ve belki de en büyük k›r›lmas›n›n milad›<br />

ayn› zamanda bu tarih.<br />

Yaz›l› tarihlerden sa¤l›kl› bilgi edinmek güç. Dönem zorlu,<br />

bombalar patl›yor. Birinci savafl, Tirebolu ve halk› için büyük<br />

y›k›mlar getirmifl. Denize dönük yüzünü Canik da¤s›ralar›n›n<br />

korudu¤u kent, yüzy›llar boyunca suya ve içe-dönük yaflam›fl.<br />

Ama savafl s›ras›nda korumas›z taraf›ndan gelmifl y›k›m.<br />

Rus, ard›ndan Yunan savafl gemilerinin sald›r›s›... Ve<br />

son olarak, savafl y›llar›n›n hoyratl›¤› içinde göçürülmüfl yöre<br />

halk›. Bön iktidar, baflat tercihini kullanm›fl yine: ekonomi.<br />

Filmde de Ayfle (Eleni) ve kardefli Niko’nun Tirebolu’dan<br />

Mersin’e zorunlu göçleri s›ras›nda ana-babalar›n› karlara göme<br />

göme var›fllar› hikâye ediliyordu bir yerde. Sosyal<br />

“göç”ük, birey olarak Ayfle’nin de kiflisel tarihi asl›nda.<br />

Mersin’de bir ailece evlat edinilmifl. Kardefli Niko di¤er yetimlerle<br />

birlikte toplanm›fl. Al›nm›fl Ayfle-Eleni’den. Kendini<br />

sinema<br />

Dikkati, anlatandan çok anlat›lana çekecek tevazuyu gösteriyor Yeflim<br />

Ustao¤lu söyleflilerinde. Usta ve naif oyunculuklarla sa¤lam bir öykü yans›yor<br />

beyazperdeden.<br />

yeni ailesinin k›z› Selma’ya vakfetmifl. Selma da vefal› ama.<br />

Ana-baba ölünce üvey kardefli Ayfle-Eleni’nin Tirebolu’da<br />

do¤du¤u evi sat›n al›yor; ve orada ölüyor zaten. Ayfle’nin hayata<br />

att›¤› tek çengel Selma da gidince, gerisi boflluk. Ayfle<br />

için zaten paçada sürünen gerçeklik darmada¤›n oluyor birden.<br />

Sosyalli¤inden soyunuyor. Küçük adam Mehmet, Ayfle’nin<br />

hikâyesinin uç verdi¤i yerde duruyor. Bir Mehmet olmasa<br />

Ayfle kime, niye anlats›n hikâyesini...<br />

Ayfle-Eleni’nin, kardefli Niko’nun götürülmesi olay›nda gösterdi¤ini<br />

düflündü¤ü kay›ts›zl›k, elli y›ll›k bir vicdan muhasebesine<br />

dönüflüyor zamanla. Ayfle’nin yar›m as›rl›k cehenneminde<br />

vicdan kavram›n› sorguluyoruz. Sahi, neydi vicdan?<br />

Kiflisel vicdan, asl›nda iktidar›n istemedi¤i çocu¤u de¤il mi?<br />

Baflka bir günah›n meyvesi de¤il mi asl›nda bizim evlat edindi¤imiz?<br />

Domino etkisiyle y›k›l›yoruz s›ratafllar aras›nda s›ram›z<br />

gelince; ama biz bafllatm›yoruz onu. Ayfle de kardeflinin<br />

al›nmas› karfl›s›nda, alanlara duyulacak d›fladönük öfke yerine<br />

kendine ac›yarak içedönük vicdan›na gömülüyor.<br />

Üniversite öncesi ö¤renimini Trabzon okullar›nda yapan Ustao¤lu’nun<br />

kiflisel deneyimlerinin anekdotlar›yla daha bir<br />

zenginleflmifl film. Duvarlara aceleyle, acemice, yasad›fl›<br />

afifl yap›flt›ran gençler ve akabinde Türkiye klasi¤i Renault<br />

12’li ekip otosunun bant karikatür k›vam›ndaki resmi geçitleri,<br />

çocuk gözü naifli¤iyle veriliyor. Ve o naifli¤e dek sinmifl<br />

politik bir figür olarak komünist, Mehmet’in bal›kç› arkadafl›n›n<br />

babas› etraf›nda oluflturdu¤u mitik bir siluet olarak ç›k›yor<br />

karfl›m›za. Sanki soludu¤umuz hava gibi bilinçli ya da bilinçsiz,<br />

bir flekilde bize nüfuz eden bir fley de¤ilmifl gibi bu<br />

aralar meslek erbab› politikac›lar›n meflgalesi say›lan politika<br />

konusunda yönetmen pek de utangaç davranm›yor. Ustao¤lu,<br />

TV8’e verdi¤i bir röportajda çoktand›r özledi¤im bir<br />

tavr› gösterdi. Spiker, Günefle Yolculuk filminin çok konufluldu¤unu<br />

söyledi ve yeni filmi için de benzer ilgiyi bekleyip<br />

beklemedi¤ini sordu. Ustao¤lu itiraz etti buna. Filmin üzerine<br />

çarp› koydu¤u sorunun konuflulmas›n›n filmin konuflulmas›ndan<br />

daha önemli oldu¤unu söyledi. Öyleyse denebilir ki,<br />

yeni filmle ilgili beklentileri de bu minval üzredir.<br />

Öyle, sonu söylenmeyecek filmlerden de¤il Bulutlar› Beklerken;<br />

ama yine de finale yak›n bir anekdot var ki anlatmayay›m,<br />

filmi görmeyenler için sürpriz olarak kals›n. Belgesel havas›ndaki<br />

ilk sekansta gördü¤ümüz küçük kardefliyle k›z›n<br />

bulutsuz gökyüzünden ya¤an güneflin ayd›nl›¤›ndaki gülüflü<br />

jenerikten önce tekrar as›l› kald› beyazperdede. Bir fley<br />

dü¤ümlendi... G›rtlak k›rk bo¤umdu, k›rk bir oldu.<br />

45


1. Tafl ve Ten<br />

‹nci Aral<br />

Epsilon Yay›nevi<br />

2. Aflk Köpekliktir<br />

Ahmet Ümit<br />

Do¤an Kitapç›l›k<br />

3.. ‹zmir Büyücüleri<br />

Mara Meimaridi<br />

Literatür Yay›nc›l›k<br />

4. Cemile<br />

Orhan Kemal<br />

Epsilon Yay›nevi<br />

5. Sen Git Aflk Bana Kals›n<br />

Mehmet Coflkundeniz<br />

Neden Kitap<br />

6. Eskici Dükkan›<br />

Orhan Kemal<br />

Epsilon Yay›nevi<br />

7. Ölürsem Beni Seninle Ararlar fiimdi<br />

Cezmi Ersöz<br />

Gendafl Kültür<br />

8. Ete¤imdeki Tafllar<br />

Murathan Mungan<br />

Metis Yay›nlar›<br />

9. Anneannem<br />

Fethiye Çetin<br />

Metis Yay›nlar›<br />

10. Ateflböceklerinin Mevsimi<br />

Maeve Binchy<br />

Do¤an Kitap<br />

11. Gece Sesleri<br />

Ayfle Kulin<br />

Remzi Kitabevi<br />

12. Yank›lar<br />

Danielle Steel<br />

Remzi Kitabevi<br />

13. S›cak Buz<br />

Nora Roberts<br />

Epsilon Yay›nevi<br />

14. ‹yi Dilekler Ülkesi<br />

Hamdi Koç<br />

‹fl Kültür Yay›nlar›<br />

15. Korkma Bu Akflam Gelip Çalmam<br />

Kap›n›<br />

Perihan Ma¤den<br />

Everest Yay›nlar›<br />

46<br />

Türkiye /<br />

Edebiyat<br />

çok satan kitaplar<br />

Kaynak: Yeni Çizgi Yay›n Da¤›t›m Ltd (11 fiubat 2005 itibariyle)<br />

Türkiye /<br />

Edebiyat d›fl›<br />

1. Her Tuzlu¤um Var Diyene H›yarla<br />

Yetiflemedim<br />

Metin Uca<br />

Epsilon Yay›nevi<br />

2. Hayata Merhaba<br />

Filiz Ak›n<br />

Epsilon Yay›nevi<br />

3. Seni Seviyorum Çünkü ...<br />

Mehmet Coflkundeniz<br />

Neden Kitap<br />

4. Mevlana'dan Alt›n Ö¤ütler<br />

Derleyen: Ziya Elitez<br />

Kozmik Kitaplar<br />

5. Metal F›rt›na<br />

Orkun Uçar/Burak Turna<br />

Timafl Yay›nevi<br />

6. ‹flas Etmenin Yollar›<br />

Erdal Demirk›ran<br />

Kashna Yay›nevi<br />

7. Hâlâ Ciddiyim<br />

Gülse Birsel<br />

Epsilon Yay›nevi<br />

8. Hayata Yön Veren Sözler<br />

Ak›n Al›c›<br />

Epsilon Yay›nevi<br />

9. Mutlulu¤un Anahtar› Küçük fieyler 1<br />

Üstün Dökmen<br />

Sistem Yay›nc›l›k<br />

10. Kendine Yeni Bir Hayat Ismarla<br />

Murat Toktam›flo¤lu<br />

Kapital Yay›nlar›<br />

11. Makyajda Sihirbazl›k Numaralar›<br />

Ayflenur Yaz›c›<br />

Epsilon Yay›nevi<br />

12. Tap›nak fiövalyeleri-Mesih'in Miras›<br />

M.Baigent/R.Leigh/H.Lincoln<br />

Nokta Yay›nlar›<br />

13. Bilinmeyen Atatürk<br />

‹smet Bozda¤<br />

Truva Yay›nlar›<br />

14. Ey Vatan<br />

Osman Pamuko¤lu<br />

‹nk›lâp Yay›nevi<br />

15. Türkleri Anlama K›lavuzu<br />

Zeki Kayhan Coflkun<br />

Birharf Yay›nlar›<br />

Türkiye /<br />

Çocuk ve ilk<br />

gençlik<br />

1. Bu Hayat Sizin<br />

‹pek Ongun<br />

Epsilon Yay›nevi<br />

2. Hayvanat Bahçem Dizisi<br />

Pelufllu Kitaplar<br />

A&C Kitabevi<br />

3. Sarman Kedi-Dünya Masallar›<br />

Derleyen: Aziz Sivasl›o¤lu<br />

Hobi Yay›nc›l›k<br />

4. Witch-K›r›k Küre-Baykuflun Gölgesi<br />

Lene Kaaberbol<br />

Do¤an Egmont Yay›nc›l›k<br />

5. Ifl›k Difllerini F›rçal›yor 2-Sesli Kitaplar<br />

Pandora E¤itim Gereçleri<br />

6. Peynirimi Kim Kapt›<br />

Spencer Johnson<br />

Epsilon Yay›nevi<br />

7. Sizinkiler-Sihirli De¤nek<br />

Salih Memecan<br />

Mart Ajans<br />

8. Barbie-Muhteflem Karfl›laflma<br />

Do¤an Egmont Yay›nc›l›k<br />

9. Merhaba Dünya<br />

Ayfle Kilimci<br />

Epsilon Yay›nevi<br />

10. Okul Gezisi Ve K›sa Mesaj<br />

Joachim Friedrich<br />

Epsilon Yay›nevi<br />

11. Hayalet X<br />

Kjarttan Poskitt<br />

Timafl Yay›nevi<br />

12. Uzayl›lar, Dünyal›lar, Ufolar<br />

Nick Arnold<br />

Timafl Yay›nevi<br />

13. ‹nan›lmaz Aile-Süper Kahramanlar›n<br />

Dönüflü<br />

Do¤an Kitap<br />

14. ‹ki Çocu¤un Devrialemi<br />

Jean De La Hire<br />

Can Yay›nlar›<br />

15. Winx: E¤len–Süsle<br />

Epsilon Yay›nevi


ABD /<br />

Edebiyat<br />

1. The Da Vinci Code<br />

Dan Brown, Doubleday<br />

2. The Five People You Meet In Heaven<br />

Mitch Albom, Hyperion<br />

3. Chainfire,<br />

Terry Goodkind Tor/Tom Doherty<br />

4. State Of Fear<br />

Michael Crichton, Harpercollins<br />

5. By Order Of The President<br />

W. E. B. Griffin, Putnam<br />

6. Unexpected Blessings<br />

Barbara Taylor Bradford, St. Martin's<br />

7. Night Fall<br />

Nelson Demille, Warner<br />

8. Black Wind<br />

C. Cussler/D. Cussler, Putnam<br />

9. Entombed<br />

Linda Fairstein, Scribner<br />

10. A Salty Piece Of Land<br />

Jimmy Buffett, Little Brown<br />

ABD /<br />

Edebiyat d›fl›<br />

1. Witness, Amber Frey<br />

Reganbooks/Harpercollins<br />

2. America (The Book)<br />

J. Stewart/ B. Karlin/ D.Javerbaum,<br />

Warner<br />

3. Collapse<br />

Jared Diamond, Viking<br />

4. His Excellency<br />

Joseph J. Ellis, Knopf<br />

5. Eats, Shoots & Leaves<br />

Lynne Truss, Gotham<br />

6. Chronicles: Volume One<br />

Bob Dylan, Simon & Schuster<br />

7. When Will Jesus Bring The Pork Chops?<br />

George Carlin, Hyperion<br />

8. Faithful<br />

Stewart O'nan/Stephen King Scribner<br />

9. Confessions Of An Economic Hit Man<br />

John Perkins, Berrett-Koehler<br />

10. How To Talk To A Liberal (If You Must)<br />

Ann Coulter, Crown Forum<br />

Almanya /<br />

Edebiyat ‹ngiltere<br />

1. Der Schwarm<br />

Frank Schätzing, Kiepenheuer&Witsch<br />

2. Sakrileg<br />

Dan Brown, Lübbe<br />

3. Totenmontag<br />

Kathy Reichs, S. Fischer<br />

4. Blaue Wunder<br />

Ildiko von Kürthy, Wunderlich<br />

5. Hectors Reise<br />

François Lelord, Piper<br />

6. Neue Vahr Süd<br />

Sven Regener, Eichborn<br />

7. Das Kind von Noah<br />

Eric-Emmanuel Schmitt Ammann<br />

8. Erinnerung an meine traurigen<br />

Huren Gabriel García Márquez<br />

Kiepenheuer&Witsch<br />

9. Der Turm<br />

Stephen King, Heyne<br />

10. Die Stadt der träumenden<br />

Bücher Walter Moers, Piper<br />

Almanya /<br />

Edebiyat d›fl› Fransa<br />

1. Schotts Sammelsurium<br />

Ben Schott, Berlin<br />

2. Mein Rückenbuch<br />

Dietrich Grönemeyer, Zabert Sandmann<br />

3. Die Mächte der Zukunft<br />

Helmut Schmidt, Siedler<br />

4. Schluss mit lustig<br />

Peter Hahne, Johannis<br />

5. Das Methusalem-Komplott<br />

Frank Schirrmacher, Blessing<br />

6. Moppel-Ich<br />

Susanne Fröhlich, W. Krüger<br />

7. Feuerherz<br />

Senait Mehari, Droemer<br />

8. Am Ende der Welt<br />

Klaus Bednarz, Rowohlt Berlin<br />

9. Meines Vaters Land<br />

Wibke Bruhns, Econ<br />

10. Die kalte Schulter und der warme<br />

Händedruck Alan/Barbara Pease,<br />

Ullstein<br />

Kaynak: ABD (The New York Times), Almanya (Der Spiegel), ‹ngiltere (The Guardian), Fransa (Fnac) (11 fiubat 2005 itibariyle)<br />

1. The Da Vinci Code<br />

Dan Brown, Corgi Adult<br />

2. Shopaholic and Sister<br />

Sophie Kinsella, Black Swan<br />

3. The Last Juror<br />

John Grisham, Arrow<br />

4. The Time Traveler's Wife<br />

Audrey Niffenegger, Vintage<br />

5. Angels and Demons<br />

Dan Brown, Atria<br />

6. Deception Point<br />

Dan Brown, Corgi Adult<br />

7. The Narrows<br />

Michael Connelly, Orion<br />

8. Digital Fortress<br />

Dan Brown, Corgi Adult<br />

9. Jamie's Dinners<br />

Jamie Oliver, Michael Joseph<br />

10. Sickened<br />

Julie Gregory, Arrow<br />

1. Da Vinci Code Dan Brown, Lattès<br />

2. Histoires Inédites du Petit Nicolas<br />

René Goscinny, IMAV Editions<br />

3. Un pedigree<br />

Patrick Modiano, Gallimard<br />

4. Harry Potter and the Half-Blood Prince<br />

J. K. Rowling, Bloomsbury Eds<br />

5. Code Da Vinci : l'enquête<br />

M. Etchegoin/F. Lenoir<br />

Robert Laffont<br />

6. Les Tuniques<br />

Bleues Lambil/Cauvin, Dupuis<br />

7. Le management pour les nuls, Bob<br />

Nelson/Peter Economy, First<br />

8. Le fabuleux héritage de l'Egypte,<br />

Christiane Desroches-Noblecourt,<br />

Telemaque<br />

9. Ushuaïa, le grand album<br />

Nicolas Hulot, Michel Lafon<br />

10. L'auteur! L'auteur!<br />

D. Lodge/S. V. Mayoux Rivages<br />

47


48<br />

kitap<br />

Unomastica alla Turca<br />

Unomastica alla Turca ne kadar e¤lenceli bir kurmaca olursa olsun, günümüze yap›lan göndermeleri<br />

okuyunca insan “Olabilirdi de tabii...” deyip sonra da kendine gülüyor.<br />

Konuflma dilimizi gelifltirmek ve Türkçenin<br />

kökenini bizlere anlatmak için<br />

üretilen, Uno-mastik sak›z›n› hiç denediniz<br />

mi? Her Uno-mastik sak›z ambalaj›n›n<br />

üzerinde farkl› bir sözcük bulunuyor.<br />

Merak etti¤iniz sözcü¤ü seçip<br />

al›yorsunuz. Aç›yorsunuz paketi; içinden<br />

sak›zla birlikte kelimenin etimolojisini<br />

de anlatan “pek bir Türkçe” bir<br />

manzume ç›k›yor. Mesela üzerinde<br />

“tavflan” yaz›l› bir Uno-mastik sak›z ald›¤›n›zda,<br />

flöyle bir dörtlükle karfl›lafl›yorsunuz:<br />

“Burungu ötken zamandaki<br />

asl› tavflangad›r/ Bay›ra sard›r›nca yorulmaz<br />

tepiflkendir/ Keflür (bkz. keflür)<br />

gördü mü pek savaflkand›r/ Pefline<br />

(bkz. taz›) taz› düflünce kat› s›v›flkand›r.”<br />

Sak›z›n›z› çi¤nerken kelimenin<br />

geçmiflini de ö¤renmifl oluyorsunuz.<br />

Böylece hem beyniniz, hem çeneniz<br />

çal›fl›yor; ki dilin geliflmesi için ikisi de<br />

çok yararl›d›r.<br />

Sak›zlar›n üretici firmas›n›n kurucusu<br />

ve yöneticisi, Argun Afaki. Argun Bey<br />

ilginç kiflili¤i ve engin tarih bilgisiyle,<br />

günümüze dek karanl›kta kalm›fl pek<br />

çok gerçe¤in ortaya ç›kmas›n› sa¤layan<br />

biri. Kendisi hayal tafl›n› bulup efsanevi<br />

alb›z› tekrar bizim evrenimize<br />

getiriyor ve bozk›r›n, Kazan’›n unutulan<br />

hikâyesi gün ›fl›¤›na ç›k›yor. Ayr›ca,<br />

Uno-mastik sak›zlar›n› haz›rlarken<br />

araflt›rd›¤› tüm kaynaklar› ve sonsuz<br />

paranoyas›n›, Sabetay Zevi’nin takipçilerini<br />

ortaya ç›kartmak için kullan›yor<br />

ve yüzy›llard›r Türklere karfl› kurulan<br />

bir komployu da ortaya ç›kart›yor (en<br />

az›ndan öyle san›yor).<br />

Peki bütün bu gizem, korku ve komplo<br />

neden? Çünkü, hepimiz gibi say›n Afaki<br />

de biliyor ki, Türk’ün Türk’ten baflka<br />

dostu yoktur! Öyleyse kimdir Türkler?<br />

‹flte Y. Hakan Erdem’in, ismini Unomastik<br />

sak›zlardan alan kitab› Uno-<br />

Unomastica<br />

alla Turca<br />

Y. Hakan Erdem<br />

Kanat Kitap, 344 s<br />

mastica alla Turca bu sorunun cevab›n›<br />

veriyor. Bize Türklerin farkl› bir tarihini,<br />

"etimolojisini" anlat›yor. Hem de sürükleyici<br />

bir hikâye biçiminde...<br />

Kitab›n bafl›nda Argun Bey, y›llar önce<br />

yafll› bir sat›c›dan, de¤erinin fark›nda<br />

olmadan ald›¤› hayal tafl›n›n esrar›n›,<br />

yard›mc›s› Tankut Ergun ile çözmeye<br />

çal›fl›rken, birden alevler içinde bir alb›z<br />

do¤ar. ‹letiflimde yaflad›klar› baz›<br />

küçük aksakl›klar›n ard›ndan alb›z, Argun<br />

Bey ve Tankut’a, Türk tarihinin<br />

bafllad›¤› yer olan Asya'dan ve Tengere<br />

Tardu Tigin’den bahseder. Köktürklerin<br />

sonuncusu olan bu gözüpek<br />

Türk'ün, nas›l bozk›r›n ba¤r›ndan Kazan’a<br />

geldi¤ini, esaretini, nas›l han oldu¤unu,<br />

Selcük Hatun ile evlili¤ini ve<br />

“(U)rum'a gidiyoruz” diye koca Hazar'›<br />

nas›l Orta Asya'ya yürüttü¤ünü anlat›r.<br />

Bu asl›nda umudun, sevginin, flans›n,<br />

ihanetin ve dirayetin öyküsüdür. Alb›z›n<br />

anlatt›klar› ile biz de yavafl yavafl<br />

yeni bir Asya ve Türk tarihi ile karfl›lafl›r›z.<br />

Hiçbir fleyin, hiç kimsenin göründü¤ü<br />

gibi olmad›¤›; halklar›n, dinlerin,<br />

insanlar›n birer matruflka bebe¤i gibi<br />

birbirinin içinden ç›kt›¤› bir zamand›r<br />

bu. Her fleyin, herkesin gizledi¤i ikinci<br />

bir kimli¤i vard›r. Herkes birbirinden<br />

korkup rol yapmaktad›r. Hatta o kadar<br />

büyük roller kesilmektedir ki, koskoca<br />

bir millet dahi dininin ne oldu¤unu,<br />

hangi ›rktan geldi¤ini (Hazarlar, Aktürkler,<br />

Köktürkler vs.) ya unutmufltur,<br />

ya da unutmufl rolü yapar. Bu ilginç<br />

senaryo içinde Tengere Tardu’ya da,<br />

y›llard›r beklenilen, Kazan'›n kurtar›c›s›<br />

olaca¤›na inan›lan "Mafliah" rolü düfler.<br />

Hikâyenin bafl›ndan beri sadece okurun<br />

de¤il, romandaki di¤er pek çok karakterin<br />

de "Acaba bu adam deli mi?"<br />

diye düflündü¤ü Tengere Tardu, aflina<br />

oldu¤umuz kahramanlara pek benzemez.<br />

Bazen dayak yiyip afla¤›lan›r<br />

(ama ses ç›karmaz), bazen keskin bir<br />

niflanc›, gözüpek bir savaflç› kesilir,<br />

bazen de mucizeler yaratan bir ermifl<br />

olur. Sonunda, insanlar›n delirdi¤ini<br />

düflündükleri bir Han’a dönüflür.<br />

Kitaptaki di¤er bir önemli flah›s ise Dede<br />

Korkut’tur. Bu yüce Türk ozan› Unomastica<br />

alla Turca'da, Asya’da yaflayan<br />

Türk kavimleri aras›nda "bozk›r<br />

dengesi" diye adland›rd›¤›, hassas bir<br />

politika yürütür. Birbirleriyle iyi geçinmeleri<br />

için boy boylay›p soy soylar.<br />

Tüm politikac›lar gibi güvenilmez gibi<br />

gözükse de, Tengere Tardu'ya önemli<br />

noktalarda büyük yard›mlar› dokunur.<br />

El alt›ndan Tengere'yi desteklemekten<br />

de vazgeçmez. Ona inan›r.<br />

Asl›nda Tengere Tardu'nun davran›fllar›n›<br />

ve kiflili¤ini flekillendiren, bir anlamda<br />

çevresinin ondan beklentileridir.<br />

Önceleri bir kurtar›c› oldu¤una<br />

inanmaz ama geliflen olaylarla beraber<br />

"öyle imifl" gibi davranmaya bafllar.<br />

Sonunda bir kurtar›c›ya da dönüflür.<br />

Ama bu, istenilen kurtar›c› m›d›r?<br />

Unomastica alla Turca ne kadar e¤lenceli<br />

bir kurmaca olursa olsun, günümüze<br />

yap›lan göndermeleri okuyunca<br />

insan "Olabilirdi de tabii..." deyip sonra<br />

da kendine gülüyor. Kaseli, kodlu, “tarihi”<br />

gizemi ortaya ç›kartan kitaplar›n<br />

popüler oldu¤u bir dönemde bu eser,<br />

Türklerin Asya bozk›rlar›ndaki gizli tarihini<br />

sunuyor bize.<br />

Emre Kuzuo¤lu


Bellekten kaç›fl<br />

Latife Tekin’in son roman› Unutma Bahçesi, okura bir son ya da bir çözülüfl sunmaks›z›n, farkl› farkl›<br />

okumalar›n kap›s›n› aral›yor.<br />

Unutal›m, hafifleriz. Hat›rlaman›n ac›s›na,<br />

boflunal›¤›na bir cevap... Tafl›maya<br />

de¤meyecek anlar› boflaltma zaman›...<br />

Günlük dilimize öylesine s›zan “unut<br />

gitsin”ler, “unut beni”ler bir yana, zaten<br />

kendili¤inden unutmaya yazg›l› haf›za;<br />

ancak bu flekilde yeni an›lara yer aç›yor.<br />

Hiçbir zaman çözemeyece¤imiz<br />

s›rlar›yla yaz›ya ilham kayna¤› olmas›ysa<br />

hiç flafl›rt›c› de¤il.<br />

Latife Tekin, Unutma Bahçesi’yle haf›zan›n<br />

bu yaz›las› s›rlar›n›n üzerine gidiyor<br />

ve sadece unutmak isteyenlerin girebildi¤i<br />

bir bahçeye ça¤›r›yor bizi. Bu<br />

bahçe, da¤›n ve denizin bulufltu¤u, s›-<br />

¤›n›lacak ütopik bir cennet gibi görünse<br />

de, bir s›¤›nak de¤il, bir bafllang›ç<br />

noktas› daha çok. Eski yaflamlar›n›n<br />

düzeninden, iliflkilerinden, statülerinden<br />

kopma cesaretini gösterebilenlerin<br />

yeri. Hayallerindeki kaç›fl ülkesinin<br />

e¤lenceli maceralar›n› bulamayan ço-<br />

¤unluksa, Tebessüm’ün deyifliyle, “dayanamay›p<br />

gidiyor” zaten. Bahçede<br />

kalanlarsa, unutmak kadar unutulmay›<br />

da göze alanlar...<br />

Bahçenin sahibi fieref’i, bir zamanlar<br />

yazar oldu¤unu ö¤rendi¤imiz Ferah’›,<br />

bahç›van Cömert’i, Olgun’u, Giray’› ve<br />

di¤erlerini bahçenin en k›demlilerinden<br />

Tebessüm arac›l›¤›yla tan›yoruz. Unutmaya<br />

çal›flt›klar› geçmifllerinin ayr›nt›lar›n›<br />

ö¤renemesek de, bu durum onlarla<br />

yak›nlaflmam›za engel de¤il. Çünkü<br />

Latife Tekin her zamanki gibi, uzun<br />

uzun bilgi vermeden ya da kahramanlar›n<br />

s›rlar›n› ulu orta döküp saçmadan,<br />

yal›n ve düflündürücü diyaloglarla anlamam›z›<br />

sa¤l›yor onlar›. Günlük rutin<br />

ifller, küçük kiflisel uzlaflmazl›klar ve<br />

unutma üzerine sohbetlerle ilerleyen<br />

zaman›n içindeki yegane gerilim ö¤esi<br />

de yine Tebessüm’ün düflüncelerinde<br />

öne ç›k›yor. Cömert’in bahçeye bahç›van<br />

olarak gelifliyle birlikte Tebes-<br />

Unutma Bahçesi<br />

Latife Tekin<br />

Everest Yay›nlar›, 294s.<br />

süm’ün bahçede yaflanaca¤›n› sezdi¤i<br />

karmafla, bazen art›p bazen azalan bir<br />

tempoyla roman boyunca akl›m›zda<br />

beliren, neler olacak, sorusunu canl›<br />

tutuyor. Fakat beklenen gerilimi bir<br />

gerçekli¤e ba¤lamaks›z›n okuru her<br />

seferinde bahçenin dinginli¤ine geri<br />

ça¤›r›yor yazar.<br />

Romanda, haf›zan›n kendili¤inden<br />

devreye soktu¤u do¤al bir unutman›n<br />

aksine, bilinçli ve kararl› olarak gerçekleflen<br />

bir unutma süreci dikkat çekiyor.<br />

Bilinçli ya da sadece geçmifle de¤il,<br />

gelece¤e de yönelik bir unutman›n<br />

olup olamayaca¤› da bu ilginç hikayenin<br />

sorular›ndan biri. Tebessüm, gelecekte<br />

yaflamak istemedi¤i anlar›n düflünü<br />

kurup onlar› unutmaya çal›fl›yor ki<br />

ona de¤meden geçip gitsinler; ya da<br />

fieref unutamayaca¤› bir fley yaflama<br />

korkusuyla haf›zas›n› yormayacak bir<br />

basitlik ve uzakl›kla yaklafl›yor hayata.<br />

Ve asl›nda romanda hep, cesur olmakla<br />

bir tutulan unutufl süreci, cesaret kadar<br />

korkular›n›n fark›ndal›¤›n› da istiyor<br />

bahçe sakinlerinden: bir daha geri dö-<br />

nülemeyecek anlar›n ac›s›na ve kay›plar›n<br />

bofllu¤una unutarak karfl› koymak...<br />

Bu karfl› koyuflsa en basitinden,<br />

savunma sistemimizin bir arac› asl›nda.<br />

Unutma bahçesindekilerin düflü de<br />

kolayca unutarak yaflanan ve yeni an›lara<br />

s›f›rdan aç›lan bir hayat. “U¤uldas›n<br />

unutma rüzgar›... Yoksa yaflad›¤›m<br />

her fleyle nas›l varolabilirim ki, kald›ramam<br />

a¤›rl›¤›n› sessizli¤in. Anlayabilsem<br />

gelece¤e do¤ru mu esiyor...”<br />

Bahçedekilerin unutma deneyimleri,<br />

en do¤rudan karfl›l›¤›n› do¤ada buluyor.<br />

Bu nedenle insanlar› de¤il de, do-<br />

¤ay› dert orta¤› edinenler baflar›yor<br />

unutmay›. Do¤ayla bar›flamayanlar<br />

unutmaya da direniyor. Gümüfllük’te<br />

yaflamaya bafllayan Latife Tekin, belki<br />

kendi deneyimleriyle de ba¤lant›l› olarak,<br />

do¤ayla kurulan mesafeli bir birlikteli¤i<br />

anlat›yor yeni roman›nda. Do¤a<br />

karfl›s›nda e¤ilen, onun yabanili¤iyle<br />

bar›flan insanlar bahçedekiler. “Burada<br />

yaflamaya karar vermemde, sulad›-<br />

¤›m a¤açlara ba¤lanmam›n bir etkisi<br />

oldu kuflkusuz. O bölgede yuvalanan<br />

kufllar var sonra. Uçufllar›n› izlerken<br />

vadinin derinli¤ine ve geniflli¤ine, da¤lar›n<br />

yüksekli¤ine ürpermeden gözüm<br />

al›flt›. Dünyada kufllar olmasayd› gö¤e<br />

nas›l bakard›k, bunu hiç bilmiyoruz.”<br />

Bahçeye gelenler ve ayr›lanlar, unutmay›<br />

baflaranlar ve baflaramayanlarla<br />

usul usul ilerleyen Unutma Bahçesi,<br />

okura bir son ya da bir çözülüfl sunmaks›z›n,<br />

farkl› farkl› okumalar›n<br />

kap›s›n› aral›yor. “Her fleyi unutmasak,<br />

hiçbir fley hat›rlam›yor olacakt›k,” diyen<br />

fieref’in sözleriyle, unutma ve hat›rlaman›n<br />

kaç›n›lmaz birlikteli¤ini farkediyoruz.<br />

Sonras›ysa, Latife Tekin’in<br />

incelikli bir kurgu ve dille akl›m›za getirdi¤i<br />

sorulara kal›yor: Yeni bafllang›çlar<br />

için, neleri, nereye kadar unutmal›?<br />

Ceren Ünlü<br />

49


Türküz biz. Çeviri bir türe gönül verdik, bizim de roman›m›z<br />

olsun istedik. “Roman”tik bafllad›k biraz; sonra realist, modern,<br />

postmodern olmay› denedik. Kendi öykümüzü anlatt›<br />

Türk roman› y›llarca. “Türk Roman› var m›, yok mu?” tart›flmalar›na<br />

inat, bas›lan kitaplar›n kapa¤›na, kitap ad›n›n alt›na “roman”<br />

diye yazd›k. Kör Ayna, Kay›p fiark özellikle Türk roman›yla<br />

yak›ndan ilgilenenlerin bir solukta okuyaca¤› bir kitap.<br />

Kör Ayna, Kay›p fiark’ta Nurdan Gürbilek pek çok soruya yan›t<br />

ar›yor. Okur olarak daha girifl yaz›s›nda, yazar›n kendi<br />

kendine sordu¤u sorular› benimsiyor, kitapta yan›tlar›n› aramak<br />

üzere zihnimize yerlefltiriyoruz: Roman okuyan, okuduklar›ndan<br />

fazlas›yla etkilenen, yabanc› telkine fazlas›yla aç›k,<br />

kap›lmaya yatk›n, hassas ve hercai “kad›n okur” neden temel<br />

bir figüre dönüflmüfltü ilk romanlarda?... Züppe neden hep<br />

kad›ns› bir figür, bir kad›n-adam olarak anlat›lm›flt›? Ayn› anda<br />

hem modernlik iflareti hem de tehlikeli bir k›lavuz olarak<br />

görülen roman›n kad›ns›laflmayla iliflkilendirilmesi neden?...<br />

Daha önemlisi, bütün bunlar yazar›n etkilenme endiflesi hakk›nda<br />

ne söylüyor bize?... Kendisi de roman yazan, o halde<br />

yabanc› etkilere aç›k olan yazar›n iç dünyas›nda nas›l bir çat›flmaya<br />

yol açm›fl olmal›d›r bu?<br />

Zihnimize yerleflen bu sorularla okumaya bafll›yoruz, Gürbilek’in<br />

kitaptaki sekiz yaz›s›ndan ilki “Erkek Yazar, Kad›n<br />

Okur”u.. Gürbilek, Tanzimat roman›nda kad›n okura ›srarla;<br />

okuduklar›ndan afl›r› etkilenen, okuduklar›n› yaflamaya kalkan<br />

bir kimlik verildi¤ini vurguluyor. Bu, yabanc›dan etkilenme<br />

probleminin daha çok okuyan kad›n üzerinden konuflulmufl<br />

olmas›n›n alt›n› çiziyor. Pek çok örnekle bu fikri destekleyen<br />

Gürbilek, Ahmet Mithat, Nabizade Naz›m, Hüseyin Rahmi,<br />

Samipaflazade Sezai’nin eserlerindeki kad›nlardan örneklerle<br />

Emma Bovary aras›nda ba¤lant›lar kuruyor. Tanzimat romanlar›ndaki<br />

kad›n okurlar›n Monte Kristo’ya, Paul ve Virginie’ye<br />

gerçekmifl gibi kap›lmalar›n›n yazarlar taraf›ndan elefltirildi¤ine<br />

dikkat çekiyor Gürbilek ve bu noktada akl›m›za bir<br />

soru daha tak›l›yor: Ahmet Mithat de¤il miydi Dürdane Han›m<br />

adl› eserinde, hayat hakk›nda tecrübe sahibi olabilmek için<br />

roman okumak gerekti¤ini vurgulayan? Yani yazar de¤il mi<br />

gerçekle kurmacay› efl göstermeye çal›flan, kendisi de efl<br />

gören? ‹flte Gürbilek’in vurgulad›¤› tam olarak bu. Diyor ki:<br />

Nas›l rüyan›n içeri¤i, rüyada görülenden çok, rüyay› gören<br />

hakk›nda bilgi verirse, romanlarda yutarcas›na roman okuyan,<br />

okudu¤u romanlardaki kahramanlara özenen, bu kap›lma<br />

yüzünden gerçekle ba¤›n› yitirmifl kad›n›n bu kadar çok<br />

karfl›m›za ç›k›yor olmas› da gerçek kad›nlardan çok, yazar›n<br />

50<br />

kitap<br />

Romansa maceram›z, hüzünlüdür “flark”›m›z<br />

Do¤u ile Bat› aras›nda bir köprüydük co¤rafya derslerinde. Çeviri bir türe gönül verince;<br />

Bat› kad›n, Do¤u erkekse elefltirmenlerin gözünde, romanda da m› arada kald›k? Aynam›z kör, hatta<br />

k›r›k, fiark’›m›z kay›p...<br />

Kör Ayna, Kay›p fiark<br />

Nurdan Gürbilek<br />

Metis Yay›nlar›, 242 s.<br />

kendisi hakk›nda, bazen örtük bazen de apaç›k bir biçimde<br />

kad›n okur etraf›nda kümeledi¤i bir dizi endifle hakk›nda fikir<br />

verir. Yani, yazarlar Bat› modeline duyduklar› hayranl›kla kendi<br />

kültürlerini kaybetme endiflesini ayn› anda yaflarken bu<br />

travmatik endifle, Gürbilek’in ifadesiyle cinsiyet ayr›m› sayesinde<br />

yazar›n uza¤›na, etkilenmeye fazlas›yla aç›k, kudretsiz<br />

bir cinsin alan›na tafl›n›yor.<br />

“Erkek Yazar, Kad›n Okur” alt› bölümden oluflan bir fikir yaz›s›.<br />

‹lk befl bölümü okurken paragraflar›n yan›na kocaman<br />

harflerle “PEK‹ YA B‹HRUZ?” yazan, benim gibi sab›rs›z okurlara<br />

yan›t alt›nc› bölümde geliyor. Çünkü alt›nc› bölümde Türk<br />

roman›nda okuduklar›ndan etkilenen erkekler inceleniyor.<br />

Araba Sevdas›’n›n Bihruz’u, Mai ve Siyah’›n Ahmet Cemil’i,<br />

Kiral›k Konak’›n Hakk› Celis’i, Huzur’un Mümtaz’›, Tutunamayanlar’›n<br />

Selim’i... Ahmet Mithat’›n, Recaizade Ekrem’in, Hüseyin<br />

Rahmi’nin züppelerinin “efemine” züppe olduklar›n›<br />

söyleyen Gürbilek; Ahmet Cemil, Mümtaz ve Selim’in yarat›c›lar›n›n;<br />

endiflelerine ra¤men de¤il, endifleleri sayesinde<br />

yazd›klar› için baflar›l› olduklar›n› düflünüyor.<br />

Yazarlar›n kad›na yükledikleri etkilenme probleminin asl›nda<br />

kendi endifleleri oldu¤u sonucuna ulafl›l›nca buradan bir kad›ns›laflma<br />

endiflesinin do¤du¤unu görüyoruz. Bir sonraki<br />

yaz› da bu ad› tafl›yor. “Kad›ns›laflma Endiflesi” adl› yaz›s›nda<br />

Gürbilek, Tanzimat roman›n›n as›l endiflesi olan “etkilenen<br />

erkek”ten söz ediyor ve yazar›n “Züppe olan ben de¤ilim,<br />

öteki” endiflesiyle sorunu kendinden uza¤a itifline de¤iniyor.<br />

“Do¤u’nun Cinsiyeti” adl› yaz›s›nda ise Gürbilek’in cevap arad›¤›<br />

soru flu: “Do¤u nas›l oldu da bir ruh diyar›na, mistik bir<br />

anayurda, ‘imkanlar›n imkan›n› saklayan’ do¤urgan anaya<br />

dönüfltü? Erilli¤in simgesi olarak kabul edilmifl Do¤u’nun diflilik<br />

kazanmaya bafllamas›n›n, o geçiflin konu edildi¤i bu yaz›da<br />

Jale Parla’ya, Cemil Meriç’e, Peyami Safa’ya, Tanp›nar’a<br />

göndermeler var. “Kurumufl P›nar”, “Kör Ayna, Kay›p fiark”ta<br />

ise Tanp›nar üzerinde yo¤unlaflan Gürbilek, burada ve “Müebbet<br />

Çocukluk” adl› yaz›lar›nda bir türlü çocukluktan kurtu


lamam›fl, yetiflkin olamam›fl “kad›n-adam”lar›n ayna ba-<br />

¤›ml›l›¤›na de¤iniyor, Halit Ziya ve Tanp›nar’daki ayna ba-<br />

¤›ml›l›¤› üzerinde duruyor. Zihnimizdeki sorulara bir di¤erini<br />

ekliyoruz: “Tanp›nar’›n kahramanlar› neden aynan›n karfl›s›nda,<br />

suyun bafl›nda beklemeye mecbur?” Okuyoruz,<br />

düflünüyoruz ve yorum yap›yoruz.<br />

“Anlatabilmeliydim”de Vüsat O. Bener ve O¤uz Atay’›;<br />

“Çiftkalpli Yap›t”ta ise Leyla Erbil’i buluyoruz. Türk roman›n›n<br />

hangi dönemiyle ilgileniyorsak onunla ilgili yorumlar<br />

bulabiliyoruz bu kitapta. Berna Moran’dan Jale Parla’ya,<br />

Cemil Meriç’ten Peyami Safa’ya, Tanp›nar’a, Roland Barthes’tan<br />

Freud’a kadar pek çok kifliye gönderme yapan Kör<br />

Ayna, Kay›p fiark yer yer yar›m sayfay› bulan aç›klay›c›<br />

dipnotlarla zenginlefltirilmifl.<br />

Gürbilek, modern edebiyat›n aynas›n›n neden “kör”,<br />

fiark’›n›n neden “kay›p” oldu¤unu keflfetmeye ça¤›r›yor<br />

bizleri. Düflünürsek... Evet, endifle ettik; ne Do¤ulu kalabildik,<br />

ne Bat›l› olabildik. Çeviri bir türe gönül verince; Bat› kad›n,<br />

Do¤u erkekse elefltirmenlerin gözünde; romanda da<br />

m› arada kald›k? Aynam›z kör, hatta k›r›k, fiark’›m›z kay›p...<br />

Bir “çocuk ülke” safl›¤›nda yafl›yoruz belki de.<br />

Zeynep Böncüo¤lu Cand›r<br />

S›n›rlar› aflan bir kad›n<br />

Yirminci Efl<br />

Indu Sunderasan<br />

Çev: Nuran Birand Gözayd›n<br />

Literatür Yay›nc›l›k, 457 s.<br />

Indu Sunderasan, Afgan da¤lar›nda k›l bir çad›rda do¤an<br />

güzeller güzeli Mihrünisa ile Hint-Mo¤ol ‹mparatorlu¤u’nun<br />

güçlü ve yak›fl›kl› hükümdar› Selim’in (Cihangir) büyük aflk›n›<br />

kaleme al›yor. Sunderasan, Yirminci Efl roman›nda tan›d›k<br />

ve bildik bir konudan yola ç›k›yor ama kulland›¤› dil,<br />

yaratt›¤› üslup ve farkl› dokunufllar›n yan› s›ra, son derece<br />

detayl› araflt›rmalar›yla salt tarihi bir aflk› anlatmakla kalm›yor;<br />

tüm zamanlar›n tarihini, kad›nlar›n›, krallar›n›, kraliçelerini,<br />

saraylarda dönen entrikalar› da renkli bir biçimde sunuyor.<br />

Hindistan tarihinin en efsanevi ve en tart›flmal› kraliçelerinden,<br />

Mo¤ol Hükümdarl›¤›’na yön veren en güçlü<br />

kad›nlardan biri olan Mihrünisa, Sunderasan’›n t›ls›ml› parmaklar›nda<br />

yüzy›llar sonra tekrar hayat buluyor. Mihrünisa’n›n<br />

yaflam›n›n geri kalan›n›n, fiah Cihan’la Mümtaz<br />

Mahal’in aflklar›n›n da anlat›ld›¤› devam niteli¤indeki bir<br />

sonraki kitab›n› yine Literatür Yay›nc›l›k edebiyatseverlerle<br />

buluflturacak.


Ali Özgentürk�<br />

’ün son filmi<br />

Tafll›k<br />

yokufl<br />

�<br />

Sözlük ‘<br />

bilimi<br />

Kal›n ve kaba<br />

kumafl<br />

�<br />

Asya’da bir ‘<br />

ülke<br />

“Memduh ..”<br />

(yönetmen)<br />

�<br />

G. Afkika’n›n ‘<br />

plaka imi<br />

Galyumun<br />

simgesi<br />

�<br />

J. London’›n<br />

bir roman›<br />

Popüler bir<br />

mankenimiz<br />

�<br />

‘<br />

Eski dilde ‘<br />

“susam›fl”<br />

Külhanbeyi,<br />

kabaday›<br />

�<br />

Anahtar sözcük:<br />

5<br />

‘<br />

Shakespeare Yabanc› bir �<br />

’in bir kral a¤›rl›k ölçüsü<br />

karakteri birimi<br />

Namuslu<br />

Oyuk ya da<br />

çukur bir<br />

fleyin en alt<br />

bölümü<br />

Yank›,<br />

akis<br />

Dahi<br />

�<br />

Okulda renkli Trabzon’un �<br />

ka¤›tlarla bir ilçesi<br />

yapt›r›lan<br />

Müzik yaz›s›<br />

çal›flmalar<br />

Süreyya<br />

Duru filmi<br />

Bir kumafl<br />

türü<br />

‘<br />

Eden,yapan, �<br />

iflleyen<br />

De¤eri, önemi<br />

olmayan, bofl<br />

7<br />

6<br />

‘<br />

Osmanl›larda<br />

t›mar sahibi<br />

bir s›n›f atl›<br />

asker<br />

‹rlanda’n›n<br />

Galce ad›<br />

Yaflken<br />

e¤ilirmifl‘<br />

‘<br />

‹skambilde<br />

“birli”<br />

9<br />

11<br />

Peru’nun<br />

plaka imi<br />

Elton John’›n<br />

bir flark›s›<br />

Gelecek<br />

4<br />

Ac›nacak<br />

durumda<br />

olan, zavall›<br />

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11<br />

‘<br />

Kullanma<br />

süresi<br />

‘<br />

‘<br />

2<br />

Lütesyumun<br />

simgesi<br />

‘<br />

‘<br />

‘<br />

10<br />

Müzikte bir<br />

çalg›<br />

Aktiyumun<br />

simgesi<br />

3<br />

‘<br />

‘<br />

Ferit<br />

Edgü’nün bir<br />

öykü kitab›<br />

Bulmacam›zdaki anahtar sözcü¤ü bulup, yan›t›n› mercanada@mn.com.tr adresine gönderen ilk 7 hekimimize, Epsilon<br />

Yay›nevi’nin alt› kitab› <strong>Mustafa</strong> <strong>Nevzat</strong> ‹laç San. A.fi. taraf›ndan arma¤an edilecektir.<br />

Geçen ay›n kazananlar›:<br />

Dr. Gökhan Cingöz - Dikili Merkez Sa¤l›k Oca¤›, ‹zmir<br />

Dr. Radife Ünal - Mersin Devlet Hast., Mersin<br />

Dr. Sinan Sar› - Gazi Üniv. T›p Fak., Ankara<br />

Dr. Leyla Gümüfllü - Baykent T›p Merkezi, Levent/‹stanbul<br />

Dr. Fikret Bildik - Gazi Üniv. T›p Fak. Ankara<br />

Dr. Aykut Özaydemir - Verem Savafl Disp. F›nd›kl›, Rize<br />

Dr. Mehmet ‹nan - fiark›flla Devlet Hast. fiark›flla/Sivas<br />

52<br />

ödüllü bulmaca<br />

‘<br />

‘<br />

‘<br />

‘<br />

‘<br />

‘<br />

‘<br />

‘<br />

Ondal›k<br />

Lenf dü¤ümleri<br />

iltihab›<br />

Avrupa’da bir‘<br />

ülke<br />

Ahilik oca¤›ndan<br />

olan kimse<br />

‘<br />

Bir gün ad› ‘<br />

Amerikal› bir<br />

manken<br />

Bir soru sözü ‘<br />

Fikir,<br />

düflünce<br />

1<br />

8<br />

Jüpiter’in bir ‘<br />

uydusu<br />

Maksim<br />

Gorki’nin<br />

‘<br />

Bir ay ad›<br />

roman›<br />

‘<br />

‘<br />

‘<br />

‘<br />

Geçen say›n›n çözümü<br />

Bir U¤ur �<br />

Yücel filmi<br />

Dan Brown<br />

roman›<br />

�<br />

D<br />

Y<br />

A<br />

Z<br />

‘<br />

‘<br />

Haz›rlayan: Ersin Tezcan<br />

Sancak<br />

Bisiklet<br />

�<br />

“...Ayd›n” �<br />

(yazar)<br />

Bir olumsuzluk<br />

öneki<br />

Sevi<br />

� Trabzon’un �<br />

bir ilçesi<br />

Savurganl›k<br />

“.. Celal” �<br />

(yazar)<br />

‹talya’da bir<br />

kent<br />

Ayn› biçim- �<br />

de, sürekli<br />

olarak<br />

Çalg›<br />

14 18 9<br />

Anahtar sözcük:<br />

‘<br />

‘<br />

‘<br />

‘<br />

Suç, kabahat, ‘<br />

sorumluluk<br />

Gurbetteki<br />

10<br />

Kilosikl ‘<br />

(k›saltma)<br />

“... Cooper”<br />

8<br />

Gelir<br />

‘<br />

6<br />

özler<br />

�<br />

S<br />

‘<br />

Bir cetvel<br />

I<br />

T E<br />

19 Gümüflün ‘<br />

simgesi<br />

A Süngü A<br />

b›ça¤›<br />

Yakan›n ‘<br />

gö¤se inen<br />

devrik bölümü K L<br />

De¤ifliklik 12<br />

(aktör)<br />

“...Erer”(kad›n‘<br />

karikatürist) G “..Mc Cartney” R<br />

(flark›c›)<br />

A P A<br />

11<br />

A M<br />

‹lkel benlik ‘<br />

Övünme, ‹<br />

övünç<br />

‹<br />

D<br />

Z<br />

Akci¤eri<br />

dinlerken<br />

hekimin<br />

duydu¤u ses<br />

Mahir ‘<br />

Biraya verilen U<br />

bir ad<br />

�<br />

A R<br />

20<br />

S T<br />

1<br />

P A<br />

A<br />

S<br />

Ar›t›mevi ‘ 2<br />

Japon halk R türküsü<br />

U Y<br />

A F<br />

17 Eski ve bilin- ‘<br />

meyen bir<br />

tarihi anlat›r<br />

Kas<br />

‹ N E R<br />

‘<br />

Bertolucci’nin<br />

bir filmi<br />

Ödenti<br />

‘<br />

Bir nota A ‹ D<br />

�<br />

“Ti” simgeli ‘<br />

16<br />

element D Gizli yer, T<br />

köfle bucak<br />

Lütesyumun ‘<br />

simgesi O T Bir nota<br />

⁄<br />

Argoda esrar<br />

Özsu ‘<br />

Yabanc› bir<br />

aktris<br />

�<br />

A<br />

T<br />

U<br />

‹slam öncesi‘<br />

kabe putu T Nikelin L A<br />

simgesi<br />

13<br />

‘ 5<br />

E¤ik olmayan<br />

A N Dudak D<br />

Tanr›sal<br />

‘<br />

“..<br />

Cummings” ‹ L A<br />

(flair)<br />

‘<br />

fiimdi, flu<br />

anda, henüz<br />

7<br />

‹spanyol ‘<br />

sevinç nidas›<br />

T Bir ka¤›t O L<br />

oyunu<br />

‹ K<br />

H<br />

?<br />

A<br />

15<br />

A<br />

U<br />

N<br />

‘<br />

V<br />

E<br />

L<br />

S<br />

‹<br />

L<br />

‹<br />

V<br />

‹<br />

L<br />

A<br />

T<br />

‘<br />

N<br />

A<br />

R<br />

A<br />

‘<br />

‘<br />

‹<br />

C<br />

L<br />

E<br />

E<br />

‘<br />

‘<br />

‹<br />

K<br />

‘<br />

‘<br />

‘<br />

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20<br />

‘<br />

‘<br />

‘<br />

‘<br />

‘<br />

K›t›r<br />

‘<br />

A O P B<br />

fi ‹ F R E S ‹<br />

K S ‹ R A T<br />

E<br />

V<br />

‹<br />

U F ‹ A Y<br />

E<br />

E<br />

B<br />

P R O F D R E K R E M K A D R ‹ U N A T<br />

L<br />

E<br />

R<br />

‹<br />

N<br />

G<br />

‘<br />

‘<br />


54<br />

satranç<br />

� DÜNYADAN HABERLER � SATRANÇ ÖZDEY‹fiLER‹<br />

Corus - Wijk aan Zee 2005<br />

Corus Satranç Turnuvas› 14-30 tarihleri aras›nda A,B,C<br />

ve Amatörler olmak üzere 4 ayr› turnuva olarak düzenleniyor.<br />

19 ncu Kategori A turnuvas›nda satranç<br />

dünyas›n›n kremas› oynuyor. GM Viswanathan Anand<br />

IND 2786, GM Veselin Topalov BUL 2757, GM Vladimir<br />

Kramnik RUS 2754, GM Peter Leko HUN 2749, GM<br />

Alexander Morozevich RUS 2741, GM Michael Adams<br />

ENG 2741, GM Peter Svidler RUS 2735, GM Judit Polgar<br />

HUN 2728, GM Alexander Grischuk RUS 2710, GM<br />

Ruslan Ponomariov UKR 2700, GM Ivan Sokolov NED<br />

2685, GM Loek van Wely NED 2679, GM Nigel Short<br />

ENG 2674, GM Lazaro Bruzon CUB 2652.<br />

Satranç tarihinin tart›flmas›z en güçlü kad›n oyuncusu<br />

Macar Judit Polgar 2004 y›l›nda hiç oynamad›, çünkü<br />

yeni anne olman›n tad›n› ç›kar›yordu. Polgar hayranlar›<br />

onun çocuk bak›m› yan› s›ra satranç database’ini açarak<br />

güncel satranç olaylar›n› takip etmesini umuyor. Hintli<br />

Büyükusta Anand bu Süper Büyükusta Turnuvas›n›n<br />

favorisi. Bahisçiler Anand’›n fiampiyon olmas›na bire 2,5<br />

veriyor. ELO derecesi muntazam flekilde yükselen ve<br />

Kasparov ile aras›ndaki fark azalan Anand her zamankinden<br />

daha çok motive görünüyor.<br />

Judit Polgar Chorus 2005 Turnuvas›nda<br />

1 SATRANÇ H‹KAYELER‹<br />

Güçlü oyuncularla oynamaya çal›fl›n. Onlar hatalar›n›z›<br />

cezaland›racakt›r, böylece hatalar›n›z› tan›maya ve<br />

onlar› daha az yapmay› ö¤renirsiniz.<br />

DAN HEISMAN<br />

Satrançta oyun kaybedince, benim adetim geçmifl hamleleri<br />

incelemek ve kayb›ma sebep olan yanl›fl› bulmakt›r.<br />

HINDU RAJAH<br />

Oyunlar›n›z› detayl› flekilde analiz etti¤iniz zaman, gördüklerinizden<br />

hofllanmayabilirsiniz.<br />

ALEX YERMOLINSKY<br />

En mükemmel gerçek için savafl asla kazan›lamaz.<br />

Satranç onun için bu kadar büyüleyicidir.<br />

HANS KMOCH<br />

Satranç özünde bir oyun, form olarak bir sanat ve uygulamas›nda<br />

bir bilimdir.<br />

BARON TASSIO VON HEYDERBRAND UND DER LASA<br />

Mesele flu ki, satrançta kesin bir do¤ruluk kriteri yoktur.<br />

Satranç çok yönlü bir oyundur!<br />

BENT LARSEN<br />

� AYIN ‹LG‹NÇ OYUNU<br />

Haz›rlayan: Cem Pekün<br />

4 Morozevich,A (2741) - Anand,V (2786) [A46]<br />

Corus A Wijk aan Zee NED (5), 20.01.2005<br />

1.d4 Af6 2.Af3 e6 3.Fg5 c5 4.e3 h6 5.Fh4 cxd4 6.exd4 b6<br />

7.Fxf6 Vxf6 8.g3 Ac6 9.c3 g5 10.Abd2 Fb7 11.Fg2 0-0-0<br />

12.a4 h5 13.a5 Axa5 14.b4 Ac6 15.Ac4 b5 16.0-0 bxc4<br />

17.b5 Ab8 18.Kxa7 d5 19.Ae5 Kd7 20.Va4 Vd8 21.Axc4<br />

dxc4 22.Vxc4+ Vc7 23.Fxb7+ fid8 24.Ve2 Fd6 25.Kfa1<br />

Vxc3 26.d5 Kxb7 27.dxe6 Kxa7 28.Kxa7 fxe6 29.Vxe6<br />

Ve5 30.Ke7 Va1+ 31.Ve1 Vxe1+ 32.Kxe1 Ad7 33.fig2<br />

Ac5 34.Kd1 fid7 35.Kd5 Ae6 36.fif3 Kf8+ 37.fie2 fie7<br />

38.h4 g4 39.Kxh5 Fc5 40.Ke5 Kxf2+ 41.fid3 fif6 0-1<br />

4 Morphy satranc›n s›radan bir e¤lenceden fazla bir fley olarak düflünülmemesi gerekti¤ini savunuyordu. Oynad›¤› satranç<br />

için ödül paras› almay› red ederdi, hatta ço¤u kez ödül paras›n› yendi¤i rakiplerine pahal› arma¤anlar almak için<br />

kullan›rd›. Belki de bu davran›fl›n› randevulaflt›¤› New Orleans’l› bir yüksek sosyete han›mefendisinin kendisine “sadece<br />

bir satranç oyuncusu” ile evlenmeyece¤ini söylemesine borçluydu. Morphy 1869’dan sonra bir daha hiç satranç<br />

oynamad›, 1884 y›l›nda yaln›z bafl›na öldü.<br />

4 Isaac Rice (1850-1915) satranç oyununda sa¤lam olmayan Rice Gambiti’ni bulan adamd›. Rice bir milyonerdi, ilk kauçuk<br />

lastik firmas›n›n sahibi, New York’da ilk taksi firmas›n› organize eden kifli, denizalt›n› ilk gelifltiren kimselerden<br />

biriydi. General Dynamics firmas›n› kurdu. Rice Gambit satranç turnuvalar›na $50,000 harcad›.


56<br />

astroloji<br />

Bu ay gökyüzünde çokça hareket ve zenginlik göze çarp›yor.<br />

Y›ld›zlararas› kesiflmelerin ve buluflmalar›n etkileri son derece belirgin.<br />

Kimi burçlar, bu etkilerden olumlu sonuçlarla ayr›lacak, kimilerininse<br />

birazc›k daha dikkatli olmalar› gerekecek.<br />

�<br />

KOÇ (21 Mart-20 May›s)<br />

Bugünlerde karfl›laflaca¤›n›z<br />

ola¤an sorunlar›n üstünde<br />

durmamal› ve arkadafllar›n›za karfl›<br />

agresif tav›rlar sergilememeye dikkat<br />

etmelisiniz. Duygular›n›z› denetim alt›na<br />

alman›z gerekiyor. Biraz kat› bir tav›r<br />

içinde bulunabilir baz› bask›larla<br />

karfl›laflabilirsiniz.<br />

�<br />

BO⁄A (21 Nisan-21 May›s)<br />

Bofl hayallerle oyalanarak<br />

zaman kaybetmemelisiniz.<br />

Di¤er yandan her zamanki uyumunuzu<br />

yakalamakta zorlanmayabilir ve iliflkilerinizi<br />

sa¤l›kl› bir biçimde sürdürmeyi<br />

baflarabilirsiniz. Biraz daha sakin ve<br />

tedbirli davranman›z gerekiyor. Hemen<br />

karar vermeyin. Söylenenleri do¤ru<br />

anlay›n.<br />

�<br />

‹K‹ZLER (22 May›s-21 Haziran)<br />

Uzaklarda bulunan dostlar›n›zla<br />

haberleflebilir, uzun zamand›r<br />

görmedi¤iniz eski arkadafllar›n›zla<br />

karfl›laflabilirsiniz. Alaca¤›n›z bir<br />

haber yüzünden huzursuzluk duyman›z<br />

mümkün. Olabileceklerin üzerinde<br />

beklentiler içine girebilirsiniz. Gerçekçi<br />

olman›z gerekiyor.<br />

�<br />

YENGEÇ (22 Haziran-23 Temmuz)<br />

Biraz daha sakin ve tedbirli<br />

davranman›z gerekiyor. Hemen<br />

karar vermeyin. Söylenenleri do¤ru<br />

anlay›n. Dostlar›n›z hassasiyetinizi<br />

dengelemenize yard›mc› olabilir ve<br />

motivasyonunuzu yükseltebilirler. Çal›flmalar›n›z›<br />

serinkanl›l›kla sürdürebilirseniz,<br />

bir süre sonra iflinizden keyif ald›¤›n›z›<br />

görebilirsiniz.<br />

�<br />

ASLAN (24 Temmuz-23 A¤ustos)<br />

Bugünlerde kendinizi disiplin<br />

alt›na almaya afl›r› gayret<br />

gösteriyorsunuz, ancak bu çaban›z s›ras›nda<br />

karfl›n›za baz› zorlay›c› engeller<br />

de ç›kabilir. Bu ay dikkatli olman›z<br />

gereken bir konu da iletiflim. Yaz›flma<br />

ve anlaflmalara yönelik farkl› çal›flmalar<br />

içine girebilirsiniz<br />

�<br />

BAfiAK (24 A¤ustos-23 Eylül)<br />

Son günlerde ifl yaflam›n›zda<br />

meydana gelen terslikler sizi<br />

endiflelendirmesin, çünkü bu ay sizin<br />

için f›rsatlarla dolu. Birlikte oldu¤unuz<br />

insanla sorunlar›n›z› paylaflmay› ve ona<br />

karfl› daha aç›k olmay› deneyin. Bunun<br />

öteki sorunlar›n›za da iyi gelece¤ini<br />

göreceksiniz.<br />

�<br />

TERAZ‹ (24 Eylül-23 Ekim)<br />

Bugünlerde birden fazla konuyla<br />

ilgilenmeniz gerekebilir.<br />

‹çinizden yükselen istekler giderek<br />

art›yor. Sab›rs›z ve telafll› davranabilir,<br />

büyük istekler içine girebilirsiniz. Erkek<br />

arkadafl ve akrabalar›n›zla aran›zda<br />

sorunlar ç›kabilir, büyütmeyin.<br />

�<br />

AKREP (24 Ekim-22 Kas›m)<br />

‹steklerinizin artmas› sonucunda<br />

gereksiz harcamalarda<br />

bulunabilirsiniz. Evinizle ilgilenebilir,<br />

yararl› çal›flmalarda bulunabilirsiniz.<br />

Yaflaman›z muhtemel duygusal patlamalar›<br />

iflinize yans›tmamaya dikkat etmelisiniz.<br />

�<br />

YAY (23 Kas›m-21 Aral›k)<br />

Gelece¤e yönelik olarak fazlas›yla<br />

umutlusunuz ve bu konuda<br />

hiç de bofl oturuyor say›lmazs›n›z.<br />

‹steklerinizin artmas› sonucunda<br />

gereksiz harcamalarda bulunabilirsiniz.<br />

Evinizle ilgilenebilir, yararl› çal›flmalarda<br />

bulunabilirsiniz. Yaflaman›z<br />

muhtemel duygusal patlamalar› iflinize<br />

yans›tmamaya dikkat etmelisiniz.<br />

�<br />

O⁄LAK (22 Aral›k-20 Ocak)<br />

Aceleyle ald›¤›n›z kararlar›<br />

de¤ifltirmeniz gerekebilir. S›rad›fl›<br />

kiflilerle görüflmekten zevk alacaks›n›z.<br />

Parasal konulara yönelik çal›flmalar›n›zda<br />

ufak tefek terslikler olabilir.<br />

Çok ilginç tekliflerle karfl›laflabilirsiniz.<br />

Ancak karars›zl›k ve gerginlik<br />

yüzünden s›k›nt› duyabilirsiniz.<br />

�<br />

KOVA (21 Ocak-19 fiubat)<br />

Hayat›n›zda her fleyi istiyorsunuz,<br />

bu da sinirli olman›za<br />

yol açabilir. Sizden yaflça büyük<br />

birisiyle tart›flabilirsiniz. Sinirlerinize<br />

hakim olun. Bugünlerde duygusal davran›fllarda<br />

bulunman›z mümkün. Bu<br />

nedenle dikkat gerektiren ifller yaparken<br />

tedbirli davran›n.<br />

�<br />

Gizem Ersöz<br />

BALIK (20 fiubat-20 Mart)<br />

Gereksiz tart›flmalara girmeyin.<br />

Çal›flmalar›n›z› giderek<br />

h›zland›rabilirsiniz. Duygular›n›z› denetim<br />

alt›na alman›z gerekiyor. Biraz kat›<br />

bir tav›r içinde bulunabilir, baz› bask›larla<br />

karfl›laflabilirsiniz.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!