Ulusarin Leviathani_

, , , , s, Lucifer, , , , , , s, Lucifer, ,

bibliomaniapublications
from bibliomaniapublications More from this publisher
12.07.2024 Views

Bölüm 29 — Kötülüğün Kökeni Birçoklan kötülüklere ve kötülüklerin neden olduğu acılarla yıkımlara bakıyor, sonra da bilgelikte, güçte ve sevgide sınırsız olan Egemen Tanrı’nın bunlara nasıl izin verdiğini sorguluyor. Kuşkucu yaklaşımı temel alan kişiler, bu gerçeği mazeret olarak görüp Kutsal Yazının sözlerini reddediyor. Gelenekler ve yanlış yorumlar, Tanrı’nın karakterine, O’nun yönetiminin doğasına ve günahla savaşma ilkelerine ilişkin Kutsal Kitap öğretişini bulandırıyor. Günahın kökenini açıklamak, tıpkı onun varoluşu için bir neden belirtmek gibi olanaksızdır. Ancak Tanrı’nın adaletini ve iyiliğini tümüyle sergileyecek kadar bilgi edinmemiz için, günahın kökenine ve sonuna ilişkin yeterli bilgimiz vardır. Tanrı hiçbir şekilde günahın sorumlusu değildir; tanrısal lütfunu keyfi bir şekilde geri çekmemiştir; Tanrısal yönetimde isyana neden olacak herhangi bir kusur yoktur. Günah, varlığı için hiçbir neden verilemeyen davetsiz bir konuktur. Günah için mazeret bulmak, onu savunmak demektir. Eğer mazeret bulunabilseydi, zaten günah olmazdı. Günah, tanrısal yönetimin temelini oluşturan’ sevgi yasa-sıyla savaşmaktır. Kötülük evrene girmeden önce her yerde esenlik ve sevinç vardı. Tanrı’nın sevgisi kusursuz, O’na karşılık veren sevgi de koşulsuzdu. Tanrı’nın biricik Oğlu Mesih, sınırsız Baba’yla doğada, karakterde ve amaçta birdi. Tanrı’nın tüm amaçlarına ve tasarılarına ortak olan tek kişi O’ydu. “Nitekim, gökte ve yeryüzünde, görünen ve görünmeyen şeyler, tahtlar, egemenlikler, yönetimler ve hükümranlıklar, her şey O’nda yaratıldı” (Koloseliler 1:16). Tanrı yönetiminin temelinde sevgi yasası vardı. Yaratılmış olan tüm varlıklar sevgi yasasının doğruluk ilkelerine bağlıydı. Tanrı zor kullanarak boyun eğdirmekten hoşlanmadığı için kendisine gönüllü hizmet etmeleri için varlıklara özgür irade vermişti. Ancak bu özgürlüğü bozan bir kişi çıktı. Tanrı tarafından en çok onurlandırılan varlıklardan biri günahı başlattı. Lusifer, günaha düşmeden önce keruvların ilkiydi; kutsal ve lekesizdi. Tanrı, O’ndan şöyle söz ediyor: “Olgunluğun mührü, bilgelikle dolu, güzellikte tam olan sendin. Sen Aden’de, Tanrı’nın bahçesinde idin; sarı yakut, kırmızı akik, gök zümrüt, akik, yeşim, safir, kızıl yakut, zümrüt taşları ile kaplanmıştın. Sen meshedilmiş, gölge salan keruv idin. Seni ben diktim. Tanrı’nın kutsal dağı üzerinde idin; ateşten taşlar arasında geziyordun. Sende kötülük olduğu bulununcaya kadar yaratıldığın günden beri yollarında yetkindin... Senin yüreğin güzelliğinden ötürü yükseldi, parlaklığından ötürü bilgeliğini bozdun. Yüreğini Tanrı yüreği gibi yaptın.” “Kendi yüreğinde dedin: ‘Göklere çıkacağım, tahtımı Tanrı’nın yıldızları üzerine yükselteceğim. Bulutların yüksek yerleri üzerine çıkacağım, kendimi yüce Tanrı gibi yapacağım” (Hezekiel 28:12-17; 28:6; İşaya 14:13,14). 193

Tanrı’nın, Oğlunu nasıl onurlandırdığını gören baş melek, yalnızca Mesih’in sahip olabileceği güce özendi. Böylece gökyüzündeki uyum bozulmaya yüz tuttu. Benliğin yüceltilmesi, Tanrı’nın görkeminin en ayrıcalıklı yere sahip olması gereken zihinlerde kötülük kıvılcımları yaktı. Bunun üzerine göksel öğütler Lusifer’e akıl verdiler. Tanrı’nın Oğlu O’na, Yaratıcı’nın iyiliğini, adaletini ve yasasının kutsallığını gösterdi. Lusifer bunlardan ayrılarak Yaratıcısına saygısızlık ediyor ve kendi yıkımını hazırlıyordu. Ne var ki bu uyarılar yalnızca direnişle karşılaştı. Lusifer, Mesih’e duyduğu kıskançlığın galip gelmesine izin verdi. Üstünlük arzusu gururla beslenerek büyüdü. O’na verilen öğütler ne yazık ki istenen sonucu sağlamadı. Lusifer Tanrı’yla eşit olmak istedi. Tanrı’nın Oğlu, gökyüzünün Egemeni olarak tanınıyordu; Baba’yla güçte ve yetkide birdi. Mesih, Tanrı’nın tüm tasarılarına ortaktı; ama Lusifer bu tanrısal hedeflere katılamıyordu. Baş melek, “Neden Mesih üstünlüğe sahip olsun ki?” diye soruyordu. Neden Lusifer’den daha büyük bir saygınlık görsün? Melekler arasında hoşnutsuzluk Tanrı’nın önündeki yerinden ayrılan Lusifer, meleklerin arasında hoşnutsuzluk yaymaya gitti. Tanrı’ya saygı kisvesinin altında asıl amaçlarını gizleyerek göksel varlıklara hükmeden unsurların gereksiz yasaklar olduğunu öne sürdü; böylece doyumsuzluk duygusunu kışkırttı. Meleklerin doğaları kutsaldı; ama onları, kendi istediklerini yapmaları için teşvik etti. Tanrı Mesih’i bu denli çok onurlandırarak Lusifer’e adaletsizlik ediyordu. Aslında kendisini yüceltme peşinde değildi; sadece gökyüzünün sakinlerinin özgürlüğünü sağlamaya çalışıyordu. Tanrı Lusifer’e sabırla katlandı. Lusifer, diğer meleklere bu yanlış iddiaları yayarken bile O’nu yüce konumundan almadı. Tövbe ve boyun eğme karşılığında O’na tekrar ve tekrar bağışlanma sunuldu. Yalnızca sınırsız sevginin sunabileceği bu gayretler O’na yanılgısını göstermeliydi. Daha önceden gökyüzünde hiç hoşnutsuzluk görülmemişti. Lusifer, başlangıçta kendi duygularının asıl doğasını anlayamadı. Tanrı’nın buyruklarının adil olduğunu ve bunları tüm gökyüzünün huzurunda kabul etmesi gerektiğini dü-şünmedi. Eğer böyle yapsaydı; kendisini ve birçok meleği kurtarabilirdi. Eğer Tanrı’ya dönmeye istekli olsaydı, kendi görevine iade edilecekti. Ama gururu boyun eğmesini engelledi. Tövbesizlikte ısrarlıydı ve Yaratıcı’yla büyük bir çelişki içine düştü. Lusifer’in bütün zihinsel güçleri artık aldanışa eğilmişti. Yanlış bir şekilde yargılandığını ve özgürlüğünün kısıtlandığını öne sürdü. Mesih’in sözlerini yanlış yorumlamayla başlamış, sonunda düpedüz yanılgıya düşmüştü. Tanrı’nın Oğlunu, kendisini gökyüzünün sakinleri önünde küçük düşürmekle suçladı. Kendi yanına çekemediği her varlığı, diğer göksel varlıkların çıkarlarına karşı kayıtsız kalmakla suçluyordu. Yaratıcı’yı yanlış tanıtmaya devam etti. Lusifer’in izlediği yol, 194

Bölüm 29 — Kötülüğün Kökeni<br />

Birçoklan kötülüklere ve kötülüklerin neden olduğu acılarla yıkımlara bakıyor, sonra da<br />

bilgelikte, güçte ve sevgide sınırsız olan Egemen Tanrı’nın bunlara nasıl izin verdiğini<br />

sorguluyor. Kuşkucu yaklaşımı temel alan kişiler, bu gerçeği mazeret olarak görüp Kutsal<br />

Yazının sözlerini reddediyor. Gelenekler ve yanlış yorumlar, Tanrı’nın karakterine, O’nun<br />

yönetiminin doğasına ve günahla savaşma ilkelerine ilişkin Kutsal Kitap öğretişini<br />

bulandırıyor.<br />

Günahın kökenini açıklamak, tıpkı onun varoluşu için bir neden belirtmek gibi<br />

olanaksızdır. Ancak Tanrı’nın adaletini ve iyiliğini tümüyle sergileyecek kadar bilgi<br />

edinmemiz için, günahın kökenine ve sonuna ilişkin yeterli bilgimiz vardır. Tanrı hiçbir<br />

şekilde günahın sorumlusu değildir; tanrısal lütfunu keyfi bir şekilde geri çekmemiştir;<br />

Tanrısal yönetimde isyana neden olacak herhangi bir kusur yoktur. Günah, varlığı için hiçbir<br />

neden verilemeyen davetsiz bir konuktur. Günah için mazeret bulmak, onu savunmak<br />

demektir. Eğer mazeret bulunabilseydi, zaten günah olmazdı. Günah, tanrısal yönetimin<br />

temelini oluşturan’ sevgi yasa-sıyla savaşmaktır.<br />

Kötülük evrene girmeden önce her yerde esenlik ve sevinç vardı. Tanrı’nın sevgisi<br />

kusursuz, O’na karşılık veren sevgi de koşulsuzdu. Tanrı’nın biricik Oğlu Mesih, sınırsız<br />

Baba’yla doğada, karakterde ve amaçta birdi. Tanrı’nın tüm amaçlarına ve tasarılarına ortak<br />

olan tek kişi O’ydu. “Nitekim, gökte ve yeryüzünde, görünen ve görünmeyen şeyler, tahtlar,<br />

egemenlikler, yönetimler ve hükümranlıklar, her şey O’nda yaratıldı” (Koloseliler 1:16).<br />

Tanrı yönetiminin temelinde sevgi yasası vardı. Yaratılmış olan tüm varlıklar sevgi<br />

yasasının doğruluk ilkelerine bağlıydı. Tanrı zor kullanarak boyun eğdirmekten<br />

hoşlanmadığı için kendisine gönüllü hizmet etmeleri için varlıklara özgür irade vermişti.<br />

Ancak bu özgürlüğü bozan bir kişi çıktı. Tanrı tarafından en çok onurlandırılan<br />

varlıklardan biri günahı başlattı. Lusifer, günaha düşmeden önce keruvların ilkiydi; kutsal<br />

ve lekesizdi. Tanrı, O’ndan şöyle söz ediyor: “Olgunluğun mührü, bilgelikle dolu, güzellikte<br />

tam olan sendin. Sen Aden’de, Tanrı’nın bahçesinde idin; sarı yakut, kırmızı akik, gök<br />

zümrüt, akik, yeşim, safir, kızıl yakut, zümrüt taşları ile kaplanmıştın. Sen meshedilmiş,<br />

gölge salan keruv idin. Seni ben diktim. Tanrı’nın kutsal dağı üzerinde idin; ateşten taşlar<br />

arasında geziyordun. Sende kötülük olduğu bulununcaya kadar yaratıldığın günden beri<br />

yollarında yetkindin... Senin yüreğin güzelliğinden ötürü yükseldi, parlaklığından ötürü<br />

bilgeliğini bozdun. Yüreğini Tanrı yüreği gibi yaptın.” “Kendi yüreğinde dedin: ‘Göklere<br />

çıkacağım, tahtımı Tanrı’nın yıldızları üzerine yükselteceğim. Bulutların yüksek yerleri<br />

üzerine çıkacağım, kendimi yüce Tanrı gibi yapacağım” (Hezekiel 28:12-17; 28:6; İşaya<br />

14:13,14).<br />

193

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!