Ulusarin Leviathani_

, , , , s, Lucifer, , , , , , s, Lucifer, ,

bibliomaniapublications
from bibliomaniapublications More from this publisher
12.07.2024 Views

yalancı tanıklığı kabul etmişlerdi. Yalancı suçlamalar şimdi de onların hayatını belirsiz kılıyordu. Tanrı korkusu onları artık rahatsız etmiyordu. Ulusun başı Şeytan’dı. Karşıt grupların önderleri birbirlerine düştüler ve acımasızca öldürüldüler. Tapınağın kutsallığı bile onların korkunç vahşetini engelleyemedi. Tapmak öldürülenlerin bedenleriyle kirlendi. Bu işi başlatanların Kudüs yıkılacak gibi bir korkuları yoktu. Ne de olsa Kudüs, Tanrı’nın kendi kentiydi. Romalı lejyonlar tapmağı kuşatırken bile kalabalıklar, En Yüce Olan’ın düşmanlarını yenmek için araya gireceğine inanıyordu. Ne var ki İsrail, Tanrı’nın sunduğu korumayı reddetmişti ve artık korunmasızdı. Yıkımın belirtileri Kudüs’ün yıkımına ilişkin Mesih’in söylediği tüm önbildiriler harfi harfine gerçekleşti. Mucizeler ve belirtiler oluştu. Bir adam Kudüs sokaklarında belirerek yedi yıl boyunca yaklaşan felaketi ilan etti. Bu tuhaf kişi tutuklandı ve kırbaçlandı. Hakaret görmesine ve acı çekmesine rağmen yalnızca, “Vay sana ey Kudüs!” diye karşılık veriyordu. Önceden bildirdiği kuşatma sırasında öldürüldü1. Kudüs’ün yok edilmesi sırasında tek bir imanlı bile mahvolmadı. Romalılar, Cestius’un yönetimi altında kenti kuşattıkları zaman, uygun bir saldırı anını yakalamalarına rağmen beklenmedik bir şekilde geri çekildiler. Romalı general, ortada hiçbir neden yokken kuvvetlerini geri çekti. Bekleyen imanlılara vaat edilen işaret verilmişti (Luka 21:20, 21). Ortalık o denli karışmıştı ki, ne Yahudiler ne de Romalılar imanlıların kaçışına engel olamadılar. Cestius geri çekildiğinde Yahudiler onu takip ettiler; iki ordu birbirine girdiğinde, ülkedeki bütün imanlılar güvenli bir yere, Pella kentine sığınmayı başarmışlardı. Cestius’un ve O’nun ordusunun peşinden koşan Yahudi kuvvetleri, onların arkasına düştü. Romalılar kendilerini büyük güçlükle kurtardılar. Yahudiler ellerindeki ganimetlerle Kudüs’e zaferle döndüler. Ama bu açık başarı, onlara sadece kötülük getirdi. Romalılara karşı inatçı bir direnişe yol açarak, kentin üzerine gelecek olan korkunç yıkımı hazırladılar. Titus kuşatmayı devraldığında, Kudüs kentinin üzerine gelen felaketler korkunç oldu. Kent, Fısıh zamanında kuşatıldı; duvarları arasında milyonlarca Yahudi vardı. Daha önceki karşıt grup çatışmalarında eldeki yiyecek stokları tüketilmişti. Bu yüzden insanlar açlıktan ölmeye başladılar. Erkekler kemerlerindeki, sandaletle-rindeki ve kalkanlarındaki deri parçalarını kemiriyordu. Kent duvarlarının dışında yetişen yabani otları toplamak için büyük gruplar geceleri dışarı sızıyordu. Bunların büyük bir çoğunluğu zalimce işkencelerle öldürülüyor, sağlam dönenlerin elindekilerse içerde çalınıyordu. Kocalar karılarını, karılar kocalarını soymaya başlamıştı. Çocuklar ana babalarının ağzındaki lokmayı kapmaya çalışıyordu. 9

Romalılar Yahudileri korkutmaya ve teslim olmaları için onları zorlamaya başladılar. Tutsak almanlar kırbaçlandı, işkence gördü ve kentin duvarları önünde çarmıha gerildi. Yehoşafat vadisinde ve Mesih’in çarmıha gerildiği yerde çok sayıda çarmıh dikildi. Bunların arasından geçmek için zor yer bulunuyordu. Böylece, Pilatus’un yargı kürsüsü önünde söylenen korkunç sözler karşılığını buldu: “O’nun kanının sorumluluğu bizim ve çocuklarımızın üzerine olsun” (Matta 27:25). Titus, vadilerde yığınlar halinde yatan cesetleri gördüğünde dehşete kapılmıştı. Muhteşem tapınağa büyülenmiş gibi bakarak, onun hiçbir taşına dokunulmaması için buyruk verdi. Yahudi önderlere içtenlikle çağrı yaparak, kendisini kutsal yeri kanla kirletmek zorunda bırakmamalarını rica etti. Başka yerde savaşsalardı, hiçbir Romalı tapınağın kutsallığını bozmayacaktı. Yo- sefin (Yahudi tarihçi) kendisi araya girerek Yahudilere teslim olmalarını, kendilerini, kentlerini ve tapınaklarını kurtarmalarını istedi. Ne yazık ki acılık dolu küfürlerle ve üzerine atılan mızraklarla karşılandı. Titus’un tapınağı kurtarma çabaları boşa gidiyordu. Çünkü ondan daha büyük olan biri, taş taş üstünde kalmayacağını söylemişti. Titus sonunda öfkelenerek tapmağı almaya karar verdi, ancak mümkünse bunun yıkım olmadan gerçekleşmesini istiyordu. Ne var ki Titus’un buyrukları göz ardı edildi. Bir asker verandadaki bir aralıktan ateş topu fırlattı, kutsal evin çevresindeki sedirden bölmeler hemen alev aldı. Titus oraya giderek askerlere ateşi söndürmelerini buyurdu. Ama sözlerine kimse kulak asmadı. Öfkeden kudurmuş olan askerler ateş yağdırmaya devam ettiler; tapınağın bitişiğindeki bölmeleri yakarak orada gizlenenleri öldürdüler. Tapınaktan su gibi kan akıyordu. Tapınağın yıkılmasından sonra, tüm kent Romalıların eline düştü. Yahudi önderler, ulaşılamayan kulelerini terk etmek zorunda kaldılar. Titus, Tanrı’nın onları kendi eline verdiğini ilan etti; aksi takdirde böyle büyük bir mücadeleyi kazanmaları mümkün değildi. Hem kent hem de tapınak temeline kadar yerle bir edildi; kutsal evin altında duran toprak bir ‘tarla gibi sürüldü’ (Bkz. 26:18). Bir milyondan fazla insan mahvoldu; hayatta kalanlar esir alınarak sürüldü, köle olarak satıldı, Roma’ya götürülerek arenalarda vahşi hayvanlara atıldı ya da evsiz gezginler olarak tüm yeryüzüne dağıldı. Yahudiler kendileri için intikam kasesi doldurmuşlardı. Kendi ellerinin ektiği ekini biçiyorlardı; “Ey İsrail, bana, yardımcına karşı çıkman yıkıma uğratıyor seni. Tanrın Rab’be dön, ey İsrail, çünkü suçlarından ötürü tökezledin” (Hoşea 13:9; 14:1). İsrail’in acıları doğrudan doğruya Tanrı’dan gelen bir ceza olarak temsil edilmektedir. Böylece büyük aldatıcı, kendi işini gizleme peşindedir. Tanrı’nın sevgisini ve merhametini inatla reddeden Yahudiler, Tanrı’nın korumasının da kendilerinden çekilmesine neden oldular. Sahip olduğumuz esenlik ve koruma için Mesih’e ne denli borçlu olduğumuzu bilemeyiz. Tanrı’nın kısıtlayıcı gücü, insanlığın tümüyle Şeytan’ın denetimi altına girmesine engel olmaktadır. İtaatsiz ve nankör insanların Tanrı’nın merhametine teşekkür etmek için büyük 10

yalancı tanıklığı kabul etmişlerdi. Yalancı suçlamalar şimdi de onların hayatını belirsiz<br />

kılıyordu. Tanrı korkusu onları artık rahatsız etmiyordu. Ulusun başı Şeytan’dı.<br />

Karşıt grupların önderleri birbirlerine düştüler ve acımasızca öldürüldüler. Tapınağın<br />

kutsallığı bile onların korkunç vahşetini engelleyemedi. Tapmak öldürülenlerin bedenleriyle<br />

kirlendi. Bu işi başlatanların Kudüs yıkılacak gibi bir korkuları yoktu. Ne de olsa Kudüs,<br />

Tanrı’nın kendi kentiydi. Romalı lejyonlar tapmağı kuşatırken bile kalabalıklar, En Yüce<br />

Olan’ın düşmanlarını yenmek için araya gireceğine inanıyordu. Ne var ki İsrail, Tanrı’nın<br />

sunduğu korumayı reddetmişti ve artık korunmasızdı.<br />

Yıkımın belirtileri<br />

Kudüs’ün yıkımına ilişkin Mesih’in söylediği tüm önbildiriler harfi harfine gerçekleşti.<br />

Mucizeler ve belirtiler oluştu. Bir adam Kudüs sokaklarında belirerek yedi yıl boyunca<br />

yaklaşan felaketi ilan etti. Bu tuhaf kişi tutuklandı ve kırbaçlandı. Hakaret görmesine ve acı<br />

çekmesine rağmen yalnızca, “Vay sana ey Kudüs!” diye karşılık veriyordu. Önceden<br />

bildirdiği kuşatma sırasında öldürüldü1.<br />

Kudüs’ün yok edilmesi sırasında tek bir imanlı bile mahvolmadı. Romalılar, Cestius’un<br />

yönetimi altında kenti kuşattıkları zaman, uygun bir saldırı anını yakalamalarına rağmen<br />

beklenmedik bir şekilde geri çekildiler. Romalı general, ortada hiçbir neden yokken<br />

kuvvetlerini geri çekti. Bekleyen imanlılara vaat edilen işaret verilmişti (Luka 21:20, 21).<br />

Ortalık o denli karışmıştı ki, ne Yahudiler ne de Romalılar imanlıların kaçışına engel<br />

olamadılar. Cestius geri çekildiğinde Yahudiler onu takip ettiler; iki ordu birbirine<br />

girdiğinde, ülkedeki bütün imanlılar güvenli bir yere, Pella kentine sığınmayı başarmışlardı.<br />

Cestius’un ve O’nun ordusunun peşinden koşan Yahudi kuvvetleri, onların arkasına<br />

düştü. Romalılar kendilerini büyük güçlükle kurtardılar. Yahudiler ellerindeki ganimetlerle<br />

Kudüs’e zaferle döndüler. Ama bu açık başarı, onlara sadece kötülük getirdi. Romalılara<br />

karşı inatçı bir direnişe yol açarak, kentin üzerine gelecek olan korkunç yıkımı hazırladılar.<br />

Titus kuşatmayı devraldığında, Kudüs kentinin üzerine gelen felaketler korkunç oldu.<br />

Kent, Fısıh zamanında kuşatıldı; duvarları arasında milyonlarca Yahudi vardı. Daha önceki<br />

karşıt grup çatışmalarında eldeki yiyecek stokları tüketilmişti. Bu yüzden insanlar açlıktan<br />

ölmeye başladılar. Erkekler kemerlerindeki, sandaletle-rindeki ve kalkanlarındaki deri<br />

parçalarını kemiriyordu. Kent duvarlarının dışında yetişen yabani otları toplamak için büyük<br />

gruplar geceleri dışarı sızıyordu. Bunların büyük bir çoğunluğu zalimce işkencelerle<br />

öldürülüyor, sağlam dönenlerin elindekilerse içerde çalınıyordu. Kocalar karılarını, karılar<br />

kocalarını soymaya başlamıştı. Çocuklar ana babalarının ağzındaki lokmayı kapmaya çalışıyordu.<br />

9

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!