Ulusarin Leviathani_
, , , , s, Lucifer, , , , , , s, Lucifer, ,
Bildiriyi alanlar Rab’le buluşmayı ümit ettikleri zamanı beklemeye başladılar. Birlikte bol bol dua ediyorlardı. Tanrı’yla beraber olmak için sık sık ıssız yerlere çekiliyorlardı. Tarlalardan ve yaylalardan gökyüzüne yalvarış sesleri yükseliyordu. Kurtarıcının onayı, onları için günlük yiyecekten daha gerekliydi. Zihinlerini karartan bir bulut olursa, bağışlayan lütfa kavuşana dek dur durak nedir bilmiyorlardı. Yeniden hayal kırıklığına uğradılar Ne var ki bu kez de bekledikleri zaman geçti ve Kurtarıcıları ortaya çıkmadı. Kurtarıcı’nın mezarına gelip de onu boş bulduğu için ağlayan Meryem gibi hissediyorlardı; “Rabbimi almışlar. O’nu nereye koyduklarını bilmiyorum” (Yu20:13). Bildirinin doğru olabileceği korkusu imansız dünyayı dizgin-lemeye yaramıştı. Ancak Tanrı öfkesinin işaretlerini görmeyince korkularından sıyrılıp yeniden alay etmeye koyuldular. İman et-tiğini belirtmiş olan geniş bir kitle imanı reddettiler. Alaycılar zayıf ve ürkek olanları kendi saflarına aldılar. Hepsi birleşerek dünyanın binlerce yıl daha böyle kalacağını duyurmaya başladılar. Ciddi, içten imanlılar Mesih uğruna her şeyden vazgeçmişler ve inandıkları uyarıyı dünyaya duyurmuşlardı. Yoğun bir arzuyla, “Gel, Rab İsa” diye dua etmişlerdi. Ama şimdi yeniden yaşamın karmaşık yüklerini üstlenmek ve alay eden dünyanın çıkışlarına katlanmak korkunç bir sınavdı. İsa Kudüs’e zaferle girmişti. İsa’yı izleyenler O’nun Davut’un tahtına oturacağını ve İsrail’i zulmedenlerden kurtaracağına inanıyorlardı. İnsanlar büyük ümitler beslemişler, giysilerini ve ağaç dallarını O’nun yoluna sermişlerdi. Öğrenciler Tanrı’nın tasarısını yerine getiriyorlardı, ama acı bir hayal kırıklığına uğradılar. Kısa bir süre sonra Kurtarıcı’nın acı dolu ölümüne tanık oldular ve O’nu mezara koydular. Rab mezardan kalkana dek bu olayların peygamberlik yoluyla önceden bildirildiğini kavrayamadılar. Doğru zamanda verilen bildiriler Aynı şekilde Miller ve dostları peygamberliği yerine getir-diler; ve dünyaya ulaştırılması gereken esini ulaştırdılar. Hayal kırıklığına işaret eden peygamberlikleri tümüyle anlasaydılar, Rabbin gelişine ilişkin bildiriyi vermeyecekler ve farklı bir bildiri duyuracaklardı. Birinci ve ikinci meleklerin bildirileri doğru zamanda verildi ve Tanrı’nın tasarladığı şekilde başarıya ulaştı. Dünya Mesih’in ortaya çıkmaması durumunda Adventist inancının ortadan kalkacağına inanıyordu. Ama imanlarına sırt dönenler olsa bile bazıları sımsıkı durdular. Advent akımının meyveleri, insanların yüreklerini araştırmaları, dünyayı inkar etmeleri ve yaşam biçimlerinde reform yapmaları bunun Tanrı’dan geldiğine tanıklık ediyordu. Alaycılar, ikinci gelişe Kutsal Ruh’un tanıklık ettiğini inkara cesaret edemediler. Peygamberlik dönemlerinde herhangi bir hata bulamadılar; peygamberlik yorumunu yanlış çıkarmayı 157
eceremediler. Kutsal Yazıların ciddi ve bol dualı incelenmesiyle varılan sonuçlara karşı duramadılar. Tanrı Ruhunun zihinlerin aydınlatmasına ve yürekleri diri güçle doldurmasına ses çıka-ramadılar. Adventistler, Tanrı’nın kendilerini yargı uyarısını duyurmaya yönlendirdiğine inanıyorlardı. Şöyle diyorlardı: “Bu uyarı, işitenlerin yüreklerini sınadı... böylece yüreklerini inceleyenler kimin saflarında olduklarını gördüler. Rab gelmiş olmasaydı, onları nasıl bir durumda bulacaktı; bunu gördüler. O zaman acaba “İşte bu bizim Tanrımız! Biz O’nu bekliyorduk. O bizi kurtaracak” mı diyeceklerdi, yoksa tahtta oturanın gazabından kurtulmak için dağların ve taşların üzerlerine yıkılmasını mı isteyeceklerdi?2 Tanrı’nın kendilerini yönlendirdiğine inananların duyguları William Mi11er’ ın sözlerinde açıklanmaktadır: “Mesih’in gelişine ilişkin ümidim her zamankinden daha da güçlüdür. Yıllarca ciddi ciddi düşündükten sonra görevim olduğuna inandığım şeyi yaptım.” “Binlerce kişi, o zamanın vaazlarıyla Kutsal Yazıları incelemeye başladı; iman yoluyla ve Mesih’in kanının serpilmesiyle Tanrı’yla barıştılar.” İnanç devam ediyor Tanrı’nın Ruhu, aldıkları ışığı alelacele reddetmeyen ve ad-vent akımını inkar etmeyen kişilerde kaldı. “Onun için cesaretinizi yitirmeyin; bu cesaretin ödülü büyüktür. Çünkü Tanrı’nın isteğini yerine getirmek ve vaat edilene kavuşmak için dayanma gücüne ihtiyacınız vardır. Artık, ‘Gelen pek yakında gelecek, ve gecikmeyecek. Benim doğru adamım, imanla yaşayacaktır. Eğer geri çekilirse, ondan hoşnut olmayacağım’” (İbraniler 10:35-39). Bu öğüt son günlerdeki kiliseye seslenmektedir. Rab’bin ge-lişinin gecikir gibi görüneceği açıktır. Buradaki insanlar Ruh’un ve Söz’ün kılavuzluğunu izleyerek Tanrı’nın isteğini yerine getirmişlerdir. Ama Tanrı’nın tasarısını anlayamamışlardır. Tanrı’nın gerçekten de kendilerini yönlendirip yönlendirmediğinden kuşku duymuşlardır. Böyle bir durumda, “Doğru adam imanıyla yaşayacaktır” sözleri geçerlidir. Hayal kırıklığına uğramış ümitler karşısında Tanrı’ya ve O’nun Sözüne imanla ayakta durabilirler. İmanlarını reddetmek ve bildirilerine eşlik eden Kutsal Ruh’un gücünü inkar etmek geri çekilmek olacaktır. Onların izleyebileceği tek güvenli yol Tanrı’dan aldıkları ışığa bakmak, Kutsal Yazıları incelemeye devam etmek, sabırla beklemek ve daha belirgin bir ışığı araştırmaktır. 158
- Page 116 and 117: Fransa’nın din adamlarını, kra
- Page 118 and 119: Şeytan Katolik Kilisesi aracılı
- Page 120 and 121: Bölüm 16 — Yeni bir Dünyada Ö
- Page 122 and 123: Roger Williams saygın bir kişiydi
- Page 124 and 125: Bölüm 17 — Mesih’in Dönüş
- Page 126 and 127: Deprem tatil gününde oldu; kilise
- Page 128 and 129: özel bir toplantı yapın. Rahiple
- Page 130 and 131: Sion surlarının nöbetçileri, Ku
- Page 132 and 133: ilemiyordum. Öte yandan, Kutsal Ya
- Page 134 and 135: ederek kendi eliyle açıkladıklar
- Page 136 and 137: Bir Peygamber Günü = Bir Yazım Y
- Page 138 and 139: “Yeryüzüne karşı görevimi d
- Page 140 and 141: Ne var ki, önceki reformcular gibi
- Page 142 and 143: O halde Kutsal Yazının bu önemli
- Page 144 and 145: zamanı görmeyi umarlarken, O’nu
- Page 146 and 147: Ne var ki Tanrı, yargı uyarısın
- Page 148 and 149: abadan dünyaya gelmiş olan Wolff,
- Page 150 and 151: Rab’bin geliş tarihi olarak 1844
- Page 152 and 153: doğru olduğuna inanıyordu. Gurur
- Page 154 and 155: Tanrı halkını sınamayı tasarla
- Page 156 and 157: ereketlerinden kesip atan Tanrı de
- Page 158 and 159: etmektedir. Roma’dan başka hiçb
- Page 160 and 161: Dünya Babil’in şarabıyla sarho
- Page 162 and 163: alacakları düşüncesiyle Rab’b
- Page 164 and 165: 34 Ülkeyi araştırdığınız gü
- Page 168 and 169: Bölüm 23 — Tapinağin Açik Giz
- Page 170 and 171: “Sonra Tanrı’nın gökteki tap
- Page 172 and 173: Harun, “İki elini erkecin başı
- Page 174 and 175: Bölüm 24 — Göksel Yüksek Rahi
- Page 176 and 177: Kuzu’nun kanıyla yıkanmış lek
- Page 178 and 179: Bölüm 25 — Tanri’nin Değişm
- Page 180 and 181: Ejderhanın kimliği Bu simgelerin
- Page 182 and 183: putunu’ yapması için, dinsel g
- Page 184 and 185: İsa Mesih’in buyruğu ve Tanrı
- Page 186 and 187: Bölüm 26 — Gerçeğin Savunucul
- Page 188 and 189: Eski İsrail’in tarihi Adventist
- Page 190 and 191: İmanın yaygın bir şekilde geril
- Page 192 and 193: Yasa olmadan insanlar, günahın bi
- Page 194 and 195: Tanrı’nın isteğini yerine geti
- Page 196 and 197: Bölüm 28 — Yaşam Kayitlarimizl
- Page 198 and 199: Gerçekten tövbe edenler ve Mesih
- Page 200 and 201: görevi herkesçe bilmelidir. Yoksa
- Page 202 and 203: Bölüm 29 — Kötülüğün Köke
- Page 204 and 205: melekleri Tanrı’nın tasarılar
- Page 206 and 207: İnsanın adına bir iddia Tüm gö
- Page 208 and 209: Uyanık bir düşman Bu uyanık dü
- Page 210 and 211: Başlangıçta günahsız olan köt
- Page 212 and 213: Bölüm 32 — Şeytan Nasil alt Ed
- Page 214 and 215: Şeytan’ın baş hilelerinden bir
eceremediler. Kutsal Yazıların ciddi ve bol dualı incelenmesiyle varılan sonuçlara karşı<br />
duramadılar. Tanrı Ruhunun zihinlerin aydınlatmasına ve yürekleri diri güçle doldurmasına<br />
ses çıka-ramadılar.<br />
Adventistler, Tanrı’nın kendilerini yargı uyarısını duyurmaya yönlendirdiğine<br />
inanıyorlardı. Şöyle diyorlardı: “Bu uyarı, işitenlerin yüreklerini sınadı... böylece yüreklerini<br />
inceleyenler kimin saflarında olduklarını gördüler. Rab gelmiş olmasaydı, onları nasıl bir<br />
durumda bulacaktı; bunu gördüler. O zaman acaba “İşte bu bizim Tanrımız! Biz O’nu<br />
bekliyorduk. O bizi kurtaracak” mı diyeceklerdi, yoksa tahtta oturanın gazabından<br />
kurtulmak için dağların ve taşların üzerlerine yıkılmasını mı isteyeceklerdi?2<br />
Tanrı’nın kendilerini yönlendirdiğine inananların duyguları William Mi11er’ ın<br />
sözlerinde açıklanmaktadır: “Mesih’in gelişine ilişkin ümidim her zamankinden daha da<br />
güçlüdür. Yıllarca ciddi ciddi düşündükten sonra görevim olduğuna inandığım şeyi yaptım.”<br />
“Binlerce kişi, o zamanın vaazlarıyla Kutsal Yazıları incelemeye başladı; iman yoluyla ve<br />
Mesih’in kanının serpilmesiyle Tanrı’yla barıştılar.”<br />
İnanç devam ediyor<br />
Tanrı’nın Ruhu, aldıkları ışığı alelacele reddetmeyen ve ad-vent akımını inkar etmeyen<br />
kişilerde kaldı. “Onun için cesaretinizi yitirmeyin; bu cesaretin ödülü büyüktür. Çünkü<br />
Tanrı’nın isteğini yerine getirmek ve vaat edilene kavuşmak için dayanma gücüne<br />
ihtiyacınız vardır. Artık, ‘Gelen pek yakında gelecek, ve gecikmeyecek. Benim doğru<br />
adamım, imanla yaşayacaktır. Eğer geri çekilirse, ondan hoşnut olmayacağım’” (İbraniler<br />
10:35-39).<br />
Bu öğüt son günlerdeki kiliseye seslenmektedir. Rab’bin ge-lişinin gecikir gibi<br />
görüneceği açıktır. Buradaki insanlar Ruh’un ve Söz’ün kılavuzluğunu izleyerek Tanrı’nın<br />
isteğini yerine getirmişlerdir. Ama Tanrı’nın tasarısını anlayamamışlardır. Tanrı’nın<br />
gerçekten de kendilerini yönlendirip yönlendirmediğinden kuşku duymuşlardır. Böyle bir<br />
durumda, “Doğru adam imanıyla yaşayacaktır” sözleri geçerlidir. Hayal kırıklığına uğramış<br />
ümitler karşısında Tanrı’ya ve O’nun Sözüne imanla ayakta durabilirler. İmanlarını<br />
reddetmek ve bildirilerine eşlik eden Kutsal Ruh’un gücünü inkar etmek geri çekilmek<br />
olacaktır. Onların izleyebileceği tek güvenli yol Tanrı’dan aldıkları ışığa bakmak, Kutsal<br />
Yazıları incelemeye devam etmek, sabırla beklemek ve daha belirgin bir ışığı araştırmaktır.<br />
158