Ulusarin Leviathani_
, , , , s, Lucifer, , , , , , s, Lucifer, ,
Fransa’nın din adamlarını, kralını, meclis üyelerini ve sonunda da tüm ulusu yıkıma uğratan sorunlara müjde çözüm getirecekti. Ne var ki insanlar, Roma’nın boyunduruğu altında Kurtarıcının özveriye dayanan ve bencil olmayan sevgisini yitirdiler. Yoksulları ezen zenginleri azarlayan, ya da onlara düşkünlüklerinde yardım eden pek kimse kalmadı. Zengin ve güçlü olanların bencilliği arttıkça arttı. Yüzlerce yıl boyunca zenginler yoksullara kötülük yaptı, yoksullar da zenginlerden nefret etti. Birçok bölgede çalışan sınıflar mal sahiplerinin eline bakıyor ve aşırı büyük yüklerin altında eziliyordu. Orta ve alt sınıflar, sivil yöneticiler ve din adamları tarafından ağır bir şekilde vergilendiriliyordu. Çiftçilerin ve köylülerin açlıktan ölmesine zalimler aldırış etmiyordu. Tarım işçilerinin yaşamları hiç durmadan çalışmakla ve düzelmeyen bir sefillikle geçiyordu. Şikayetleri kulak arkası ediliyor, yargıçlar rüşvetle çalışıyordu. Vergilerin ancak yarısı kraliyetin kraliyetin ya da kilisenin hazinesine giriyordu. Geri kalan kısmı müsriflikle tüketiliyordu. Astlarını böyle yoksullaştıran kişilerin kendileri vergi kapsamı dışındaydı 1ar. Onların zevk içinde yaşaması için milyonlarca kişi ümitsiz bir düşkünlükle mahvoluyordu (Ek’e bkz.). Fransız Devriminden 50 yıl kadar önce tahtı işgal eden XV. Louis, tembel, ciddiyetsiz ve erotik zevklere düşkün bir kral olarak dikkati çekmişti. Maddi yönü gerileyen devleti ve çileden çıkan insanları gören bir kişinin, korkunç sonu tahmin etmesi için peygamber olmasına gerek yoktu. Reformun gerekliliği boşuna vurgulandı. Fransa’yı bekleyen korkunç son, kralın bencil sözlerinde görülebiliyordu. “Benden sonra, ne olursa olsun!” Roma, kralları ve yönetici sınıfları, insanları tutsak almak ve ruhlarını zincirlemek için kullanmıştı. Maddi yıkımdan bin kat daha korkuncu ahlaksal çöküntüydü. Kutsal Kitap’tan yoksun olan insanlar bencilliğe terk edildiler, cahillik içinde kötülüğe gömüldüler. Kendi kendilerini yönetemeyecek bir duruma gelmişlerdi. Kanla biçilen sonuçlar Roma’nm çabaları kitleleri körü körüne kendi dogmalarına bağlayamadı; bunun yerine onları tanrıtanımaz devrimciler haline getirdi. İnsanlar Katolikliği ‘rahipçilik oyunu’ diyerek reddettiler. Çünkü tanıdıkları tek ilah Roma ilahı olmuştu. Roma’nm açgözlülüğünü ve zalimliğini Kutsal Kitap’ın meyvesi sandılar ve reddettiler. Roma Tanrı’nın karakterini yanlış temsil etmişti; insanlar bu yüzden hem Kutsal Kitap’ı hem de O’nun Yazarını reddettiler. Voltaire ve dostları tepki olarak Tanrı’nın Sözünü tümüyle bir kenara attılar, tanrıtanımazlığı yaydılar. Roma insanları demir pençesi altında bastırmıştı; artık kalabalıklar her türlü boyunduruğu kırıyorlardı. Öfkeli insanlar gerçeği de yalanlarla birlikte reddediyordu. Fransız Devriminin başlangıcında kralın kararıyla halka, soyluları ve din adamlarını bile aşan bir temsil izni verildi. Dolayısıyla güç dengesi onların lehineydi. Ancak halk bunu 107
ilge ve ılımlı bir yaklaşımla değerlendiremedi. Öfkeli kalabalık öç almaya kararlıydı. Ezilenler zalimlerin elinde aldıkları dersi unutarak bu kez kendileri ezmeye başladılar. Fransa, Roma’ya teslim olmanın bedelini kanla ödedi. Katolikliğin boyunduruğu altındaki Fransa’nın, Reformun başlangıcında ilk kazığı diktiği yere bu kez Devrim ilk giyotini dikiyordu. On altıncı yüzyılda Protestan inancının ilk şehitlerinin yakıldığı noktada on sekizinci yüzyılda giyotine ilk kurbanlar verildi. Tanrı yasasının kısıtlamaları bir kenara atıldığında, tüm ulus isyan ve anarşiyle patlayıverdi. Kutsal Kitap’a karşı verilen savaş dünya tarihinde Dehşet Dönemi olarak bilinir. Dün zafer kazanan bugün mahkum olmuştur. Kral, ruhban sınıfı ve soylular köpüren halkın taşkınlıklarına boyun eğmeye zorlandılar. Kralın ölüm fermanını verenler, onun ardından idama gittiler. Fransız Devriminin karşısında yer aldığından kuşkulanılanların katledilmesine karar verildi. Fransa, tutkuların azgınlığıyla sürüklenen kitlelerin ayakları altında çiğnendi. Paris’te kargaşa üstüne kargaşa çıkıyordu. Vatandaşlar sadece birbirlerini yok etmek isteyen çeşitli gruplara ayrılmıştı. Ülke neredeyse iflasın eşiğindeydi. Parisliler açlıktan ölmek üzereydi; diğer bölgeler de yağmacılar tarafından mahvediliyordu. Anarşi yüzünden tüm uygarlık çöküyordu. İnsanlar Roma’nın büyük bir titizlikle öğrettiği zalimlik ve işkence derslerini çok iyi öğrenmişlerdi. Bu kez kazığa götürülenler İsa’nın öğrencileri değildi. Çünkü onlar uzun bir süre önce zaten ya sürülmüş ya da katledilmişti. Bu kez idam sehpaları rahiplerin kanıyla kızıla boyandı. Daha önce Hügonotlarla dolan zindanlar ve mahzenler bu kez onları,ezenlerle doldu. Kürek mahkumu olan ya da zincirlenen Katolik din adamları bir zamanlar kiliselerinin uysal sapkınlara yaptığını şimdi kendileri çekiyordu (Ek’e bkz.). Daha sonra her köşede casusların beklediği, her sabah giyotinlerin çalıştığı, tutukevlerinin tıka basa dolduğu, Seine’e dökülen su yollarını kan bürüdüğü günler geldi. Uzun sıralar oluşturan tutsaklar misket ateşiyle düştüler. Dibi delinen kalabalık mavnalar battılar. İğrenç yönetim tarafından katledilen on yedi yaşındaki genç kızların ve erkeklerin sayısı yüzlere vardı. Rahimden sökülüp alınan bebekler oradan oraya atıldı. (Ek’e bkz.) Bütün bunlar tam Şeytan’ın istediği gibi gerçekleşiyordu. O’nun yolu aldanıştır. İnsanları her türlü sefalete sürüklemek, Tan- rı’nın işlerini bozmak, tanrısal sevgi amacını lekelemek ve böylece gökyüzünü kederlendirmek ister. Sonra da bütün aldatıcı sanatını kullanarak, sanki bütün bu sefalet Yaratıcının tasarısıymış gibi insanların Tanrı’yı suçlamasını sağlar. İnsanlar Katolikliğin bir aldanış olduğunu bulduklarında Şeytan onları her inancın bir aldatmaca ve Kutsal Kitap’ın bir düzmece olduğuna inandırdı. Ölümcül hata Fransa’nın başına bu sorunları çıkaran ölümcül hata şu büyük gerçeği göz ardı etmekti: Gerçek özgürlük Tanrı’nın yasasında yatar. “Keşke buyruklarımı iyi dinleseydin! O zaman esenliğin ırmak gibi, doğruluğun da deniz dalgaları gibi olurdu” (İşaya 48:18). Tanrı’nın Kitap’ından ders almayanlara tarih ders verir. 108
- Page 66 and 67: Luther çağrılıyor Kurul bu kez
- Page 68 and 69: aşkası şöyle dedi: “Benden ö
- Page 70 and 71: tanıklığıdır... Dönmüyorum v
- Page 72 and 73: karşı işlenecek herhangi bir ada
- Page 74 and 75: Tanrı kulunu toplum yaşamının s
- Page 76 and 77: Zwingli batıl inançların tutsağ
- Page 78 and 79: Zwingli’yi toplum huzurunu ve dü
- Page 80 and 81: Bölüm 10 — Almanya’da ilerlem
- Page 82 and 83: çıktım, ama şiddete ya da karga
- Page 84 and 85: ilgilerle donanmıştı. Uzun zaman
- Page 86 and 87: Kutsal Kitap’a bağlı imanlılar
- Page 88 and 89: hazırlanması görevi Luther’e v
- Page 90 and 91: Bölüm 12 — Fransa’da Gün iş
- Page 92 and 93: Cesur berquin Ancak Berquin daha da
- Page 94 and 95: aşladı. Bildiriyi işitenler müj
- Page 96 and 97: Paris piskoposu oraya görkemli bir
- Page 98 and 99: kalmasını ve emek vermesini öğ
- Page 100 and 101: Bölüm 13 — Hollanda ve Iskandin
- Page 102 and 103: O sıralarda yeni öğretinin öğr
- Page 104 and 105: Tanrı’nın Sözü Londra’ya gi
- Page 106 and 107: John Bunyan adında bir kişi, suç
- Page 108 and 109: Wesley ölümden kaçıyor Etkili k
- Page 110 and 111: Keşke Mesih’in bu kulunun imanı
- Page 112 and 113: “Biri onlara zarar vermeye kalkı
- Page 114 and 115: Gerçeği, paklığı ve bencil olm
- Page 118 and 119: Şeytan Katolik Kilisesi aracılı
- Page 120 and 121: Bölüm 16 — Yeni bir Dünyada Ö
- Page 122 and 123: Roger Williams saygın bir kişiydi
- Page 124 and 125: Bölüm 17 — Mesih’in Dönüş
- Page 126 and 127: Deprem tatil gününde oldu; kilise
- Page 128 and 129: özel bir toplantı yapın. Rahiple
- Page 130 and 131: Sion surlarının nöbetçileri, Ku
- Page 132 and 133: ilemiyordum. Öte yandan, Kutsal Ya
- Page 134 and 135: ederek kendi eliyle açıkladıklar
- Page 136 and 137: Bir Peygamber Günü = Bir Yazım Y
- Page 138 and 139: “Yeryüzüne karşı görevimi d
- Page 140 and 141: Ne var ki, önceki reformcular gibi
- Page 142 and 143: O halde Kutsal Yazının bu önemli
- Page 144 and 145: zamanı görmeyi umarlarken, O’nu
- Page 146 and 147: Ne var ki Tanrı, yargı uyarısın
- Page 148 and 149: abadan dünyaya gelmiş olan Wolff,
- Page 150 and 151: Rab’bin geliş tarihi olarak 1844
- Page 152 and 153: doğru olduğuna inanıyordu. Gurur
- Page 154 and 155: Tanrı halkını sınamayı tasarla
- Page 156 and 157: ereketlerinden kesip atan Tanrı de
- Page 158 and 159: etmektedir. Roma’dan başka hiçb
- Page 160 and 161: Dünya Babil’in şarabıyla sarho
- Page 162 and 163: alacakları düşüncesiyle Rab’b
- Page 164 and 165: 34 Ülkeyi araştırdığınız gü
ilge ve ılımlı bir yaklaşımla değerlendiremedi. Öfkeli kalabalık öç almaya kararlıydı.<br />
Ezilenler zalimlerin elinde aldıkları dersi unutarak bu kez kendileri ezmeye başladılar.<br />
Fransa, Roma’ya teslim olmanın bedelini kanla ödedi. Katolikliğin boyunduruğu<br />
altındaki Fransa’nın, Reformun başlangıcında ilk kazığı diktiği yere bu kez Devrim ilk<br />
giyotini dikiyordu. On altıncı yüzyılda Protestan inancının ilk şehitlerinin yakıldığı noktada<br />
on sekizinci yüzyılda giyotine ilk kurbanlar verildi. Tanrı yasasının kısıtlamaları bir kenara<br />
atıldığında, tüm ulus isyan ve anarşiyle patlayıverdi. Kutsal Kitap’a karşı verilen savaş<br />
dünya tarihinde Dehşet Dönemi olarak bilinir. Dün zafer kazanan bugün mahkum olmuştur.<br />
Kral, ruhban sınıfı ve soylular köpüren halkın taşkınlıklarına boyun eğmeye zorlandılar.<br />
Kralın ölüm fermanını verenler, onun ardından idama gittiler. Fransız Devriminin karşısında<br />
yer aldığından kuşkulanılanların katledilmesine karar verildi. Fransa, tutkuların azgınlığıyla<br />
sürüklenen kitlelerin ayakları altında çiğnendi. Paris’te kargaşa üstüne kargaşa çıkıyordu.<br />
Vatandaşlar sadece birbirlerini yok etmek isteyen çeşitli gruplara ayrılmıştı. Ülke neredeyse<br />
iflasın eşiğindeydi. Parisliler açlıktan ölmek üzereydi; diğer bölgeler de yağmacılar<br />
tarafından mahvediliyordu. Anarşi yüzünden tüm uygarlık çöküyordu.<br />
İnsanlar Roma’nın büyük bir titizlikle öğrettiği zalimlik ve işkence derslerini çok iyi<br />
öğrenmişlerdi. Bu kez kazığa götürülenler İsa’nın öğrencileri değildi. Çünkü onlar uzun bir<br />
süre önce zaten ya sürülmüş ya da katledilmişti. Bu kez idam sehpaları rahiplerin kanıyla<br />
kızıla boyandı. Daha önce Hügonotlarla dolan zindanlar ve mahzenler bu kez<br />
onları,ezenlerle doldu. Kürek mahkumu olan ya da zincirlenen Katolik din adamları bir<br />
zamanlar kiliselerinin uysal sapkınlara yaptığını şimdi kendileri çekiyordu (Ek’e bkz.).<br />
Daha sonra her köşede casusların beklediği, her sabah giyotinlerin çalıştığı,<br />
tutukevlerinin tıka basa dolduğu, Seine’e dökülen su yollarını kan bürüdüğü günler geldi.<br />
Uzun sıralar oluşturan tutsaklar misket ateşiyle düştüler. Dibi delinen kalabalık mavnalar<br />
battılar. İğrenç yönetim tarafından katledilen on yedi yaşındaki genç kızların ve erkeklerin<br />
sayısı yüzlere vardı. Rahimden sökülüp alınan bebekler oradan oraya atıldı. (Ek’e bkz.)<br />
Bütün bunlar tam Şeytan’ın istediği gibi gerçekleşiyordu. O’nun yolu aldanıştır. İnsanları<br />
her türlü sefalete sürüklemek, Tan- rı’nın işlerini bozmak, tanrısal sevgi amacını lekelemek<br />
ve böylece gökyüzünü kederlendirmek ister. Sonra da bütün aldatıcı sanatını kullanarak,<br />
sanki bütün bu sefalet Yaratıcının tasarısıymış gibi insanların Tanrı’yı suçlamasını sağlar.<br />
İnsanlar Katolikliğin bir aldanış olduğunu bulduklarında Şeytan onları her inancın bir<br />
aldatmaca ve Kutsal Kitap’ın bir düzmece olduğuna inandırdı.<br />
Ölümcül hata<br />
Fransa’nın başına bu sorunları çıkaran ölümcül hata şu büyük gerçeği göz ardı etmekti:<br />
Gerçek özgürlük Tanrı’nın yasasında yatar. “Keşke buyruklarımı iyi dinleseydin! O zaman<br />
esenliğin ırmak gibi, doğruluğun da deniz dalgaları gibi olurdu” (İşaya 48:18). Tanrı’nın<br />
Kitap’ından ders almayanlara tarih ders verir.<br />
108