Ulusarin Leviathani_

, , , , s, Lucifer, , , , , , s, Lucifer, ,

bibliomaniapublications
from bibliomaniapublications More from this publisher
12.07.2024 Views

Tanrı’nın Sözü Londra’ya gizlice ulaştırılıyor ve oradan da tüm ülkeye dağıtılıyordu. Papa yanlıları gerçeği bastırma girişiminde bulundular, ama sonuç alamadılar. Durham piskoposu, bir kitapçıdan oldukça çok sayıda Kutsal Kitap alıyordu. Onları yakıyor ve dağıtımlarına engel olduğunu sanıyordu. Ne var ki böylece kazanılan para, daha yeni ve iyi bir baskının çıkmasına neden oldu. Tyndale daha sonra tutukevine konduğunda ona, Kutsal Kitap basımı için kendisine maddi yardımda bulunanların adını açıklarsa serbest kalacağını söylediler. Tyndale, piskopos Durham’ın elde kalan kitaplara yüksek ücretler ödeyerek herkesten çok yardımcı olduğunu söyledi. Tyndale sonunda şehit düşerek imanına tanıklık etti. Onun hazırladığı diğer askerler yüzyıllar boyunca, hatta çağımıza kadar savaşmaya devam ettiler. Öte yandan Latimer, kürsüden Kutsal Kitap’ın halkın dilinde okunması gerektiğini duyurmaya devam ediyordu; “Araya kimseyi koymayın; bizi yönlendiren Tanrı’nın sözü olsun. Atalarımızın izinden yürümeyelim. Onların yaptıklarını değil, yapmaları gerekeni yapalım.” Barnes ve Frith, Ridley ve Cranmer, Reformun İngiltere’deki önderleriydi. Bu kişiler Roma’ya yakın çevrelerde de yüksek eğitimleri ve olgunluklarıyla tanınıyordu. Papalığa karşı dirençleri o sistemin yanılgılarını görmekten kaynaklanıyordu. Kutsal yazının kusursuz yetkisi Reformcuların - Valdensler, Wycliffe, Huss, Luther, Zwingli gibi - sahip olduğu üstün ilke Kutsal Yazının kusursuz yetkisiydi. Tüm öğretileri ve iddiaları Kutsal Yazılarla sınayarak değerlendiriyorlardı. Bu kişileri kazıkta yanarken destekleyen Tanrı’nın Sözüne imandı. Latimer arkadaşlarıyla birlikte kazığa bağlanarak yakılırken onlara şöyle bağırdı: “Korkmayın. Bugün İngiltere’de Tanrı’nın lütfuyla öyle bir kandil yakıyoruz ki, asla söndürülemeyecek.” İngiliz kiliseleri Roma’ya teslim olduktan yüzlerce yıl sonra İskoç kiliseleri hala özgürlüklerini koruyorlardı. Ne var ki on ikinci yüzyılda papalık yerleşmeye başladı ve oradaki karanlık tüm diğer ülkelerden daha derin oldu. Işık artık İskoçya’daki karanlığa da işlemeye başlamıştı. İngiltere’den Kutsal Kitap’la ve Wycliffe’in öğretişleriyle gelen Lollard’lar, müjde bilgisinin sağlanması için çok emek verdiler. Reformun başlamasıyla birlikte Luther’in yazıları ve Tyndale’in İngilizce Incil’i oraya da ulaştı. Bu haberciler sessizce dağları ve vadileri aştılar; gerçeğin meşalesinin dört yüz yıllık zulüm nedeniyle sönmeye yüz tuttuğu yerlere yeni yaşam getirdiler. Daha sonra birdenbire tehlikeye uyanan papalık önderleri İs- koçyanın en soylu oğullarını kazıklarda yaktılar. Can veren bu tanıklar halkın yüreğini Roma’nm zincirlerini kırıp atmak için ölümsüz bir arzuyla doldurdu. John Knox 95

Hamilton ve Wishart, Rab’bin alçakgönüllü öğrencileri olarak kazıkta can verdiler. Ama Wishart’ın küllerinden, alevlerin susturmayacağı bir kişi çıktı. Bu kişi Tanrı’nın yardımıyla İskoçya’daki papalığın son bulmasını sağladı. John Knox Tanrı Sözünün gerçekleriyle beslenmek için kilisenin geleneklerine sırtını çevirdi. Wishart’ın öğretişi, onun Roma’yı terk etmesine ve zulüm gören reformculara katılmasına neden oldu. Dostları vaaz vermesi için Knox’a üsteliyor, ama o bu sorumluluktan çekiniyordu. Günler boyunca kendisiyle savaştıktan sonra karar verdi. Yılmak bilmeyen bir cesaretle hizmet etmeye başladı. Bu içten reformcu, insandan korkmuyordu. İskoçya kraliçesiyle yüz yüze geldiğinde, onu ne tehditler ne de vaatler yıldırabildi. Kraliçe ona devletin yasakladığı bir inancı halka öğrettiğini ve böylece yöneticilere boyun eğmekle ilgili Tanrı yasasını çiğnediğini söyledi. Knox şöyle karşılık verdi: Eğer İbrahim’in soyu, Firavun’un inancını benimsemiş olsaydı, bugün inancımız ne olacaktı? Ya da elçilerin dönemindeki herkes Roma imparatorlarının inancını benimsemiş olsaydı, yeryüzünde şimdi hangi inanca yer olacaktı?” Mary şöyle dedi: “Sen Kutsal Yazıları farklı bir şekilde yo- rumluyorsun, onlar (Roma katolikleri) farklı şekilde yorumluyor. Kime inanayım, kim yargıç olacak?” Knox, “Sözünü açıkça söylemiş Tanrı’ya inanacaksınız” diye karşılık verdi, “Tanrı’nın sözü gayet açıktır. Kendisiyle asla çelişkiye düşmeyen Kutsal Ruh, zor anlaşılan bazı metinleri, başka metinlerde daha açık bir şekilde ortaya koyacaktır.” Korkusuz Knox, İskoçya papalıktan özgür olana dek hayatını tehlikeye atarak hedefine koşmaya devam etti. İngiltere’de Protestanlığın ulusal inanç olarak yerleşmesi, zulmü durdurmamış, ama azaltmıştı. Roma’nın birçok unsuruna hala yer veriliyordu. Papanın üstünlüğü reddedilmiş, ama onun yerine kilisenin başı olarak kral geçmişti. Müjdenin paklığından hala büyük bir kopuş vardı. Dinsel özgürlük henüz anlaşılmamıştı. Protestan yöneticiler Roma’nın zalim yöntemlerine çok nadir olarak başvursalar da her insanın kendi vicdanına göre Tanrı’ya tapınma hakkı tam anlamıyla benimsenmemişti. Birçok kişi yüzlerce yıl boyunca bölücülükle suçlanarak baskı gördü. Binlerce kilise önderi sürülüyor On yedinci yüzyılda binlerce kilise önderi sürüldü ve insanların kilise tarafından onaylanan toplantılar dışında herhangi bir dinsel toplantıya katılması yasaklandı. Rab’bin zulüm gören çocukları, ormanın derinliklerinde toplanarak dualarına ve övgülerine devam ettiler. Birçokları imanlarından ötürü acı çekti. Tutukevleri doldu, aileler parçalandı. Her şeye rağmen onların tanıklığı susturulamadı. Birçoklan Amerika’ya sürüldü; orada sivil ve dinsel özgürlüğün temellerini attılar. 96

Hamilton ve Wishart, Rab’bin alçakgönüllü öğrencileri olarak kazıkta can verdiler. Ama<br />

Wishart’ın küllerinden, alevlerin susturmayacağı bir kişi çıktı. Bu kişi Tanrı’nın yardımıyla<br />

İskoçya’daki papalığın son bulmasını sağladı.<br />

John Knox Tanrı Sözünün gerçekleriyle beslenmek için kilisenin geleneklerine sırtını<br />

çevirdi. Wishart’ın öğretişi, onun Roma’yı terk etmesine ve zulüm gören reformculara<br />

katılmasına neden oldu.<br />

Dostları vaaz vermesi için Knox’a üsteliyor, ama o bu sorumluluktan çekiniyordu.<br />

Günler boyunca kendisiyle savaştıktan sonra karar verdi. Yılmak bilmeyen bir cesaretle<br />

hizmet etmeye başladı.<br />

Bu içten reformcu, insandan korkmuyordu. İskoçya kraliçesiyle yüz yüze geldiğinde, onu<br />

ne tehditler ne de vaatler yıldırabildi. Kraliçe ona devletin yasakladığı bir inancı halka<br />

öğrettiğini ve böylece yöneticilere boyun eğmekle ilgili Tanrı yasasını çiğnediğini söyledi.<br />

Knox şöyle karşılık verdi: Eğer İbrahim’in soyu, Firavun’un inancını benimsemiş olsaydı,<br />

bugün inancımız ne olacaktı? Ya da elçilerin dönemindeki herkes Roma imparatorlarının<br />

inancını benimsemiş olsaydı, yeryüzünde şimdi hangi inanca yer olacaktı?”<br />

Mary şöyle dedi: “Sen Kutsal Yazıları farklı bir şekilde yo- rumluyorsun, onlar (Roma<br />

katolikleri) farklı şekilde yorumluyor. Kime inanayım, kim yargıç olacak?”<br />

Knox, “Sözünü açıkça söylemiş Tanrı’ya inanacaksınız” diye karşılık verdi, “Tanrı’nın<br />

sözü gayet açıktır. Kendisiyle asla çelişkiye düşmeyen Kutsal Ruh, zor anlaşılan bazı<br />

metinleri, başka metinlerde daha açık bir şekilde ortaya koyacaktır.”<br />

Korkusuz Knox, İskoçya papalıktan özgür olana dek hayatını tehlikeye atarak hedefine<br />

koşmaya devam etti.<br />

İngiltere’de Protestanlığın ulusal inanç olarak yerleşmesi, zulmü durdurmamış, ama<br />

azaltmıştı. Roma’nın birçok unsuruna hala yer veriliyordu. Papanın üstünlüğü reddedilmiş,<br />

ama onun yerine kilisenin başı olarak kral geçmişti. Müjdenin paklığından hala büyük bir<br />

kopuş vardı. Dinsel özgürlük henüz anlaşılmamıştı. Protestan yöneticiler Roma’nın zalim<br />

yöntemlerine çok nadir olarak başvursalar da her insanın kendi vicdanına göre Tanrı’ya<br />

tapınma hakkı tam anlamıyla benimsenmemişti. Birçok kişi yüzlerce yıl boyunca<br />

bölücülükle suçlanarak baskı gördü.<br />

Binlerce kilise önderi sürülüyor<br />

On yedinci yüzyılda binlerce kilise önderi sürüldü ve insanların kilise tarafından<br />

onaylanan toplantılar dışında herhangi bir dinsel toplantıya katılması yasaklandı. Rab’bin<br />

zulüm gören çocukları, ormanın derinliklerinde toplanarak dualarına ve övgülerine devam<br />

ettiler. Birçokları imanlarından ötürü acı çekti. Tutukevleri doldu, aileler parçalandı. Her<br />

şeye rağmen onların tanıklığı susturulamadı. Birçoklan Amerika’ya sürüldü; orada sivil ve<br />

dinsel özgürlüğün temellerini attılar.<br />

96

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!