You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
1 Nisan / Mayıs / Haziran 2024
UZAKTAN <strong>SAĞLIK</strong><br />
ONLINE<br />
MUAYENE<br />
mph.com.tr<br />
Online Reçete<br />
Uzaktan reçete ve<br />
reçete yenileme ile<br />
ilaçlarınıza hızla erişin.<br />
Hızlı Erişim<br />
Sınırları aşın, her yerden<br />
doktorlarımıza kolayca ulaşın.<br />
Zaman Tasarrufu<br />
Hastane yolculuğu ve bekleme<br />
süresini ortadan kaldırarak,<br />
zamanınızı koruyun.<br />
Esnek Saatler<br />
Esnek randevu saatleri ile<br />
sağlık hizmetlerine erişim.<br />
Güvenli ve Özel<br />
Sağlık bilgilerinizin gizliliği,<br />
güvenli dijital platformlar<br />
aracılığıyla korunur.<br />
<strong>SAĞLIK</strong>TA<br />
444 35 25<br />
2 3<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024<br />
5.0<br />
HASTANE
BİRİNCİ<br />
SAYFA<br />
4 5<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
İÇİNDEKİLER<br />
NİSAN/MAYIS/HAZİRAN<br />
2024<br />
18<br />
GAZİLER DİYARI<br />
GAZİANTEP’E 5<br />
YILDIZLI HİZMET<br />
VEREN GAZİANTEP<br />
ŞEHİR HASTANESİ<br />
Gaziantep Şehir Hastanesi son teknolojik<br />
cihazlarıyla, her türlü tetkik ve tedavinin<br />
yapıldığı, modern ve uzman kadrosuyla ,<br />
uluslararası hizmetleriyle her geçen gün<br />
kapasitesini artırarak şifa dağıtmaya<br />
devam ediyor.<br />
10<br />
İÇERİKLER<br />
14<br />
SANKO ÜNİVERSİTESİ<br />
ONKOLOJİ MERKEZİ<br />
SANKO ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ’NDE<br />
BİR SANİYEDE KALP ANJİYOSU<br />
SANKO Üniversitesi Hastanesi güçlü hekim kadrosu yanında çağdaş<br />
teknolojiyle donanımlı teknik altyapısını da geliştirmeye devam ediyor.<br />
ÇİKOLATA KİSTİ KISIRLIĞA NEDEN OLABİLİR<br />
SANKO Üniversitesi onkoloji bölümü kadro, donanım ve<br />
alan anlamında genişletilerek, bütüncül yeni bir yaklaşımla<br />
Onkoloji Merkezine dönüştürüldü.<br />
<strong>SAĞLIK</strong> İÇİN HAREKETE GEÇ<br />
10 Mayıs Sağlık İçin<br />
Hareket Et Günü<br />
kapsamında, İl Sağlık<br />
Müdürlüğümüz, İl Milli<br />
Eğitim Müdürlüğü,<br />
Gençlik ve Spor İl<br />
Müdürlüğü ve Şahinbey<br />
Belediyesi işbirliği ile<br />
Şahinbey Belediyesi<br />
Geleneksel Sporlar<br />
Merkezi’nde çeşitli<br />
etkinlikler gerçekleştirildi.<br />
44<br />
MONALISA TOUCH<br />
İLE MUTLULUĞA<br />
ADIM ATIN!<br />
KANSERDE ERKEN TEŞHİS<br />
VE EĞİTİM MERKEZİ<br />
(KETEM), HAYAT<br />
KURTARIYOR<br />
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ile<br />
Sağlık Bakanlığı iş birliğinde<br />
toplumun kansere karşı bilinçlenmesi<br />
ve tedavide kritik önemde<br />
bulunan erken teşhis için kurulan<br />
Kanserde Erken Teşhis ve Eğitim<br />
Merkezi (KETEM), deprem<br />
bölgesinde ve şehir genelinde on<br />
binlerce Gazi şehirlinin kanser<br />
taramasını gerçekleştirdi.<br />
GAÜN<br />
HASTANESİ’NDE<br />
KANSER<br />
FARKINDALIĞI<br />
ETKİNLİĞİ<br />
DÜZENLENDİ<br />
TÜRKİYE’NİN EN ÇOK BÖBREK NAKLİ YAPAN MERKEZİ<br />
Türkiye’nin ilk ve tek Böbrek Nakli Hastanesi olan Gaziantep Üniversitesi Kahraman<br />
Eruslu Böbrek Nakli Hastanesi, son aylarda nakil sayısındaki artış ile birlikte<br />
Türkiye’de en çok tercih edilen merkez oldu.<br />
BEDENİ VE RUHU<br />
CANLANDIRAN<br />
YOLCULUK:<br />
<strong>SAĞLIK</strong>LI YAŞAMIN<br />
ANAHTARI FİZİKSEL<br />
AKTİVİTE<br />
GAZİANTEP ŞEHİR<br />
HASTANESİNDE<br />
OBEZİTE MERKEZİ AÇILDI<br />
Gaziantep Şehir Hastanesinde<br />
açılan merkez ile Güneydoğu<br />
bölgesinin obezite hastalığıyla<br />
mücadelesi hedefleniyor<br />
MELTEM PERİ’DEN ÖNEMLİ ÇAĞRI!<br />
“SAHİPLEN ÇÖZÜM OL’’<br />
Medical Point Gaziantep<br />
ANKA Hastanesi Kadın Hastalıkları ve<br />
Hastanesi, Monalisa Touch<br />
Doğum Uzmanı Op. Dr. Hasan Barış<br />
Lazer cihazıyla gelişmeleri<br />
Hamidanoğlu, kadınlar arasında yaygın<br />
yakından takip eden<br />
Gaziantep Bölgesi Veteriner<br />
Sağlıklı bir yaşamın anahtarı sizin<br />
şekilde görülen, endometriozis, bilinen<br />
hastanemiz teknolojik bir<br />
elinizde! Harekete geçin,<br />
Hekimler Odası, ‘’Sahiplen Çözüm<br />
adıyla çikolata kistine dikkat çekti.<br />
yeniliğe daha imza attı.<br />
Gaziantep Üniversitesi(GAÜN)<br />
egzersizin mucizevi etkilerini Ol’’ sloganıyla sokakta ve barınakta<br />
Hamidanoğlu, çikolata kistinin, ağrılı<br />
Monalisa Touch Lazer,<br />
Hastanesi’nde “1-7 Nisan Ulusal deneyimleyin ve daha enerjik, yaşayan evcil hayvanların sahiplenilmesi<br />
için kampanya başlattı. Oda<br />
adet dönemleri, pelvik ağrı, ilişki<br />
Medical Point Gaziantep<br />
Kanser Haftası” dolayısıyla GAÜN daha mutlu bir yaşamın tadını<br />
sırasında ağrı ve fertilite(doğurganlık)<br />
Hastanesi’nde hastaların<br />
Tıbbı Onkoloji Anabilim Dalı ve<br />
çıkarın. Unutmayın, küçük Başkanı Meltem Peri, ‘’Hedefimiz<br />
sorunları gibi bir dizi semptomla neden<br />
hizmetine sunulmaya<br />
Halk Sağlığı Anabilim Dalı’nın adımlar büyük değişimlere yol en az bin evcil hayvanın sahiplendirmesidir.<br />
Gaziantep modeli ile bu<br />
olabileceği konusunda uyardı.<br />
başlanıldı.<br />
açar!<br />
16 20<br />
işbirliğiyle etkinlik düzenlendi.<br />
6 7 sorunu çözebiliriz’’ dedi.<br />
36<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024<br />
24<br />
22<br />
40<br />
30<br />
26
Sağlık Dergisi<br />
İMTİYAZ SAHİBİ<br />
Mezine SIRAKAYA<br />
Mezine Sırakaya - Gazeteci - Yazar<br />
SORUMLU YAZI İŞLERI MÜDÜRÜ<br />
Mezine SIRAKAYA<br />
HUKUK DANIŞMANI<br />
Av. Yaşar SAĞLAM<br />
Av. Zafer TEMUR<br />
YAYIN KURULU<br />
Dr. Cengiz BAYRAM<br />
Uzm. Dr. Ahmet Şükrü DENKER<br />
Mehmet Emin TATLI<br />
DİZGİ TASARIM<br />
Atakan CEHRİ<br />
YÖNETİM YERİ<br />
a j a n s<br />
İncilipınar Mah. 36016 Nolu Sk.<br />
Ali Api Apt. Sit. No: 2/C<br />
Şehitkamil/Gaziantep<br />
BASKI<br />
İHLAS GAZETECİLİK<br />
TEL: 0212 454 30 00<br />
Dergide yayınlanan tüm reklam tasarım ve<br />
haber metinleri Başak Ajans’a aittir.. İzinsiz<br />
alıntı yapılıp çoğaltılamaz.<br />
Dergide yer alan köşe<br />
yazılarından, köşe yazarları sorumludur.<br />
narkozhaber@hotmail.com<br />
narkozhaber@mynet.com<br />
www.narkozgazetesi.com<br />
Sayı: 32 Yıl: 8<br />
Yerel Süreli Yayın<br />
Narkoz Haber Gazetesi<br />
ücretsiz ekidir.<br />
0 535 511 01 95<br />
0 342 232 42 43<br />
Organ Bağışı ve Organ Nakli bekleyen hastalar<br />
Türkiye’de organ bağışı ve organ nakli sayılarında kaydedilen artışın,<br />
umut verici bir tablo çizdiğini söyleyebilirim.<br />
Ancak Organ bağışı konusunda toplumsal farkındalığın ve bilincin oluşturulması için hepimiz üzerimize<br />
düşeni yapmak zorundayız.<br />
Organ bağışı ne kadar çok artarsa o kadar çok hasta tedavi şansı bulur ve yeniden hayata tutunur.<br />
T.C. Sağlık Bakanlığı verilerine göre; 2002 yılından 2023 Kasım ayına kadar Türkiye’de gerçekleştirilen<br />
toplam organ nakli sayısı 74 bin 704. Bu nakillerin; 52 bin 258’ini böbrek, 20 bin 671’ini<br />
karaciğer, bin 210’unu kalp, 320’sini akciğer, 198’ini pankreas ve 47’sini ince bağırsak nakilleri oluşturmaktadır.<br />
2010 yılından 2023 Kasım’a kadar kornea nakilleri ise 37 bin 666 vakaya ulaşmıştır.<br />
Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre, 2023 Kasım ayı itibariyle, böbrek nakli bekleyen hasta<br />
sayısı 24 bin 449, karaciğer nakli bekleyen hasta sayısı 2 bin 600, kalp nakli bekleyen hasta sayısı<br />
bin 422, akciğer nakli bekleyen hasta sayısı 204, pankreas nakli bekleyen hasta sayısı 277 ve<br />
kornea nakli bekleyen hasta sayısı 4 bin 119’dur.<br />
Türkiye’de ilk böbrek nakli 1968’de, ilk kalp nakli 1969’da gerçekleştirilmiş ve ilk başarılı canlı<br />
vericili böbrek nakli 1975’te yapılmıştır. Organ Nakli Kanunu’nun 1979 yılında yürürlüğe girmesi ile<br />
bu alandaki çalışmalar daha da hız kazanmaya başlamıştır.<br />
GAZİANTEP KAHRAMAN ERUSLU BÖBREK NAKLİ HASTANESİ<br />
Bu hafta içerisinde Gaziantep Üniversitesi Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesi; Böbrek<br />
Nakli Hastanesi ve Böbrek Nakli Akademisini gezdim. Çok gurur duydum. Hastane gerçekten<br />
Gaziantep Sağlık Turizmine kazanımlarıyla birlikte, gerçekleştirilen operasyonların başarısı ile de<br />
takdire şayan.<br />
Gaziantep’in hayırsever iş adamı Kahraman Eruslu’nun katkılarıyla yapılan hastane gerçekten Gaziantep<br />
için çok büyük bir Sağlık Turizmi yatırımı olmuş. Hayrısever iş adamı Kahraman Eruslu’ya<br />
ve hastanenin projesinden itibaren büyük bir özveriyle çalışan başta Gaziantep Üniversite Organ<br />
Nakli Merkez Müdürü Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Sacid Çoban ve birbirinden kıymetli doktorlarımıza,<br />
sağlık çalışanlarımıza şükranlarımı sunuyorum.<br />
Hastanenin, gelen hastaların ve hasta yakınlarının Gaziantep Sağlık Turizmine büyük oranda katkı<br />
sağlayacağını düşünüyorum.<br />
Mart ayında nakilde elde ettikleri artış ile Türkiye’de en çok tercih edilen hastanenin fiziki koşulları<br />
ve otel konforunda hizmet anlayışının etkili olduğu kanaatindeyim.<br />
Türkiye’nin en çok böbrek nakli yapan merkezleri arasında yer alan Kahraman Eruslu Böbrek Nakli<br />
Hastanesi’nin önümüzdeki günlerde Türkiye’deki en çok böbrek nakli yapan hastane olacağının<br />
şimdiden müjdesini verebilirim.<br />
ORGAN BAĞIŞI HAYAT KURTARIR<br />
Organ bağışının önemini çok iyi kavramalıyız. Türkiye’nin sağlık alanındaki gelişimine katkı sunmak<br />
ve toplumsal bilincin yükselmesinde öncü olabilmek için bir tuğlada sen koy.<br />
Narkoz Sağlık Dergisi olarak organ bağışının hayat kurtardığını ve herkesin bu konuda duyarlı<br />
olmasını arzu ediyoruz.<br />
Sağlıcakla kalın!<br />
8 9<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
“Merkezde kanser tanı ve tedavisi için birçok branştan uzman<br />
hekim ve sağlık personeli bütüncül anlayışla çalışmaktadır”<br />
Prof. Dr. Güner Dağlı,<br />
“Tedavi sonrası takipler tıbbi<br />
onkoloji uzmanı, fizik tedavi,<br />
radyoloji, cerrahi branşlar,<br />
nükleer tıp, patoloji, tıbbi<br />
genetik, klinik psikoloji,<br />
rehabilitasyon, psikiyatri ve<br />
beslenme uzmanları ile iş<br />
birliği içinde yürütülmektedir.<br />
Ayrıca kanser alanında<br />
uzman hemşireler tarafından<br />
sunulan hemşirelik bakımı<br />
ve hizmeti, merkezi bir adım<br />
daha ileriye taşımaktadır.<br />
İlk randevudan itibaren<br />
Koordinatör Hemşire<br />
hastanedeki tüm süreçlerde<br />
hasta ve hasta yakınlarına<br />
tüm ihtiyaçlarında yardımcı<br />
olmaktadır.”<br />
SANKO ÜNİVERSİTESİ<br />
ONKOLOJİ MERKEZİ<br />
SANKO Üniversitesi Rektörü Prof.<br />
Dr. Güner Dağlı, kanser tanısı<br />
sonrası hasta ve hasta yakınlarının<br />
bu süreci en rahat ve etkin bakım<br />
altında geçirmeyi, en gelişmiş teşhis ve<br />
tedavi seçeneklerini istediklerinden hareketle,<br />
SANKO Üniversitesi Onkoloji Bölümünün<br />
büyütülerek, “Onkoloji Merkezi”<br />
kurulmasına karar verildiğini söyledi.<br />
SANKO Üniversitesi onkoloji bölümü kadro, donanım ve alan anlamında<br />
genişletilerek, bütüncül yeni bir yaklaşımla Onkoloji Merkezine dönüştürüldü.<br />
Prof. Dr. Güner Dağlı,<br />
“SANKO Üniversitesi<br />
Onkoloji Merkezi,<br />
kapsamlı kanser<br />
tedavisi hizmetlerinin<br />
sağlanmasında;<br />
Göğüs Cerrahisi, Genel<br />
Cerrahi, Radyoloji,<br />
Nükleer Tıp, Kulak<br />
Burun Boğaz, Pediatri,<br />
Ortopedi, Kadın<br />
Hastalıkları ve Doğum,<br />
Patoloji Bölümleri ve<br />
Merkez Laboratuvarı<br />
tıbbi personeli ile iş<br />
birliği içerisindedir.”<br />
Kanserin tüm ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de<br />
de en önemli sağlık sorunlarından<br />
biri olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Dağlı,<br />
“Meme, prostat, akciğer, kalın bağırsak ve<br />
rahim ağzı kanserleri, en sık görülen beş<br />
kanser türüdür. Yaşam kaybına neden<br />
olma açısından kanser tüm dünyada kalp<br />
ve damar hastalıklarından sonra ikinci<br />
sırada yer almakta ve yakın gelecekte bu<br />
hastalığın ilk sıraya yükselmesi beklenmektedir”<br />
dedi.<br />
Sıcak ve misafirperver ortamda şefkatli<br />
bakım arayışındaki hasta ve hasta yakınlarının<br />
her adımlarında yanında olmak için<br />
kurulan merkezde, kanser tanı ve tedavisi<br />
için birçok farklı branştan uzman hekimin<br />
bütüncül anlayışla çalıştığını belirten Prof.<br />
Dr. Dağlı, şunları kaydetti:<br />
“Teşhis amaçlı yapılan taramalardan<br />
iyileşmeye kadar, içinde bulunduğunuz<br />
durumda en yüksek kalitede hasta odaklı<br />
bakım sağlamak için yüksek vasıflı ve<br />
deneyimli onkologlar, patologlar, onkoloji<br />
cerrahları, onkoloji hemşireleri, fizyoterapist,<br />
psikolog, diyetisyen ve kanser<br />
destek personelinden oluşan ekip süreci<br />
yönetmektedir.<br />
Prof. Dr. Güner Dağlı<br />
SANKO Üniversitesi Rektörü<br />
SANKO Üniversitesi Onkoloji Merkezi,<br />
kapsamlı kanser tedavisi hizmetlerinin<br />
sağlanmasında; Göğüs Cerrahisi, Genel<br />
Cerrahi, Radyoloji, Nükleer Tıp, Kulak<br />
Burun Boğaz, Pediatri, Ortopedi, Kadın<br />
Hastalıkları ve Doğum, Patoloji Bölümleri<br />
ve Merkez Laboratuvarı tıbbi personeli ile<br />
iş birliği içerisindedir.<br />
SANKO Üniversitesi Onkoloji Merkezi,<br />
başta Güneydoğu Anadolu Bölgesi<br />
olmak üzere, Doğu Anadolu ve Akdeniz<br />
bölgeleri ve komşu ülkeler için ulaşımın<br />
kolay olduğu merkezi konumda hizmet<br />
sunmaktadır.”<br />
HEDEF BÜYÜK<br />
Merkezde her yıl çok sayıda yetişkin hastaya<br />
şefkatli, kapsamlı bakım sunulması<br />
ve birçok aktif klinik araştırmaya erişim<br />
sağlanması, klinik araştırmalarla başta<br />
kanser tedavisinde kullanılan ilaç seçeneklerinin<br />
artış ve gelişimini takip etmek ve<br />
güncel bilimsel verilerin takibinin sağlanmasının<br />
planlandığına işaret eden Prof. Dr.<br />
Dağlı, şu değerlendirmeyi yaptı:<br />
“Merkezimiz, onkoloji konusunda tam<br />
kapsamlı onkoloji ilaçları sunan uzmanlaşmış<br />
eczane ve modern ilaç hazırlama<br />
10 11<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
Prof. Dr. Güner Dağlı, “Merkezimiz, onkoloji<br />
konusunda tam kapsamlı onkoloji ilaçları<br />
sunan uzmanlaşmış eczane ve modern ilaç<br />
hazırlama birimi ile donatılmış, son onkoloji<br />
tedavisine erişim sağlayan ayaktan tedavi<br />
kemoterapi merkezine de sahiptir. Sunduğu<br />
diğer hizmetler arasında ağrı yönetimi, cerrahi<br />
onkoloji prosedürleri, palyatif bakım, psikososyal<br />
destek, fiziksel aktivite danışmanlığı ve beslenme<br />
desteği yer almaktadır. Çok yakında hizmete<br />
girecek olan son teknolojik cihazlarla donatılmış<br />
Radyasyon Onkolojisi Ünitesi ile radyoterapi<br />
hizmeti sunulması da planlanmaktadır.”<br />
birimi ile donatılmış, son onkoloji tedavisine<br />
erişim sağlayan ayaktan tedavi<br />
kemoterapi merkezine de sahiptir.<br />
Sunduğu diğer hizmetler arasında ağrı<br />
yönetimi, cerrahi onkoloji prosedürleri,<br />
palyatif bakım, psikososyal destek, fiziksel<br />
aktivite danışmanlığı ve beslenme desteği<br />
yer almaktadır. Çok yakında hizmete<br />
girecek olan son teknolojik cihazlarla<br />
donatılmış Radyasyon Onkolojisi Ünitesi<br />
ile radyoterapi hizmeti sunulması da<br />
planlanmaktadır.”<br />
AMAÇ<br />
Onkolojik bakım sağlamanın amacını<br />
“sadece fiziksel semptomları tedavi<br />
etmek değil, aynı zamanda hizmet alan<br />
hastalarımıza her aşamada destek vermek<br />
olduğuna inanılan merkezde hekimlerimizin<br />
öncelikli görevinin kanser tedavi<br />
ekibinin koordinasyonunda ve hastaya en<br />
uygun tedavi yönteminin belirlenmesinde<br />
öncülük yapmak” olarak özetleyen Prof.<br />
Dr. Dağlı, şöyle devam etti:<br />
“İkincil görevi ve ana çalışma alanı sistemik<br />
kanser tedavilerinin uygulanması<br />
(Kemoterapi, hormon tedavisi, hedefe<br />
yönelik tedavi, immünoterapi), tedavi yan<br />
etkilerinin ve hastalığın uzun süreli takibidir.<br />
Bu doğrultuda merkezde sunulan<br />
tedavi hizmetlerinin belirlenmesinde ‘Multidisipliner<br />
Onkoloji Konseyi’nin desteği<br />
alınmaktadır.<br />
Tedavi sonrası takipler tıbbi onkoloji<br />
uzmanı, fizik tedavi, radyoloji, cerrahi<br />
branşlar, nükleer tıp, patoloji, tıbbi genetik,<br />
Prof. Dr. Güner Dağlı,<br />
“Teşhis amaçlı yapılan<br />
taramalardan iyileşmeye<br />
kadar, içinde bulunduğunuz<br />
durumda en yüksek<br />
kalitede hasta odaklı bakım<br />
sağlamak için yüksek vasıflı<br />
ve deneyimli onkologlar,<br />
patologlar, onkoloji cerrahları,<br />
onkoloji hemşireleri,<br />
fizyoterapist, psikolog,<br />
diyetisyen ve kanser destek<br />
personelinden oluşan ekip<br />
süreci yönetmektedir.<br />
klinik psikoloji, rehabilitasyon, psikiyatri<br />
ve beslenme uzmanları ile iş birliği içinde<br />
yürütülmektedir. Ayrıca kanser alanında<br />
uzman hemşireler tarafından sunulan<br />
hemşirelik bakımı ve hizmeti, merkezi bir<br />
adım daha ileriye taşımaktadır. İlk randevudan<br />
itibaren Koordinatör Hemşire hastanedeki<br />
tüm süreçlerde hasta ve hasta<br />
SANKO ÜNİVERSİTESİ<br />
Gaziantep’te, modern hastane kurmak amacıyla merhum<br />
Sani Konukoğlu tarafından 1993 yılında temeli atılan SANKO<br />
Üniversitesi Hastanesi, 1996 yılında ülkemize kazandırılan en<br />
büyük sağlık kuruluşlarından biri olarak faaliyete geçti.<br />
Ulusal ve uluslararası standartlarda, çağdaş hastane yönetimi<br />
anlayışıyla yönetilen, sadece şehrimize değil ülkemize ve komşu<br />
ülkelere de kaliteli sağlık hizmeti veren hastane, 2013 yılında<br />
SANKO Üniversitesi’nin kurulmasıyla daha da güçlendi.<br />
SANKO Üniversitesi’nde Tıp Fakültesi ve Sağlık Bilimleri<br />
Fakültesi Hemşirelik, Beslenme ve Diyetetik ile Fizyoterapi ve<br />
Rehabilitasyon Bölümlerinde lisans düzeyinde, Lisansüstü Eğitim<br />
Enstitüsü’nde Biyoistatistik ve Anatomi alanında doktora,<br />
Moleküler Tıp, Hemşirelik, Biyolojik ve Biyomedikal Bilimler,<br />
Fizyoterapi ve Rehabilitasyon, Tıbbi Mikrobiyoloji, Tıbbi Biyokimya<br />
ile Beslenme ve Diyetetik alanlarında tezli yüksek lisans,<br />
Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulunda ise Ameliyathane<br />
yakınlarına tüm ihtiyaçlarında<br />
yardımcı olmaktadır.<br />
Tüm hastaların tıbbi hizmetlere<br />
en iyi tıbbi haklarla eşit şekilde<br />
erişebilmesi için kapsamlı tıbbi<br />
bakım sunan ve mükemmel<br />
onkolojik bakımı hedefleyen<br />
merkez; Deneyimli Sınıf<br />
Uzmanlara Erişim, Eksiksiz<br />
Hizmet Yelpazesi, Olağanüstü<br />
Bir Hasta Deneyimi, Kolaylık,<br />
Koordineli Bakım, Odaklanmış<br />
Uzmanlık, Ekip Yaklaşımı,<br />
Öncü Araştırma, Klinik<br />
Araştırmalar, Kişiselleştirilmiş<br />
Bakım, Bütüncül Tıp Hizmeti<br />
ve Kapsamlı Mükemmellik gibi<br />
nitelikleri barındırmaktadır.”<br />
Hasta ve hasta yakınlarının<br />
tüm ihtiyaçları göz önünde<br />
bulundurularak alt yapısı<br />
oluşturulan, ileri teknolojik<br />
cihazların yer aldığı Onkoloji<br />
Merkezinde uzman akademik<br />
kadro ve tecrübeli bir ekiple kaliteli<br />
ve bütüncül sağlık hizmeti<br />
sunmak yanında Radyasyon<br />
Onkolojisi Ünitesi ile de hastalara<br />
şifa verecek bir merkez<br />
olmanın gururunun yaşandığını<br />
vurgulayan Prof. Dr. Dağlı,<br />
sözlerini şöyle tamamladı:<br />
“SANKO Üniversitesi ve<br />
hastanenin kuruluşundan bu<br />
günlere gelmesinde en büyük<br />
pay sahibi olan ve her konuda<br />
destek veren Mütevelli Heyet<br />
Onursal Başkanımız Abdulkadir<br />
Konukoğlu, Mütevelli Heyet<br />
Başkanımız Zeki Konukoğlu<br />
ve SANKO Holding Yönetim<br />
Kurulu Başkanımız Adil Sani<br />
Konukoğlu başta olmak üzere<br />
Konukoğlu Ailesi üyelerine<br />
şükranlarımı sunuyor, emeği<br />
geçenleri gönülden tebrik<br />
ediyorum.”<br />
Hizmetleri, Anestezi, İlk ve Acil Yardım ile Tıbbi Görüntüleme<br />
Teknikleri Bölümlerinde eğitim veriliyor. Ayrıca Tıp Fakültesi,<br />
10 ana bilim dalında Tıpta Uzmanlık Eğitimi verme konusunda<br />
yetkilendirildi.<br />
Merhum Sani Konukoğlu’nun “Hastane Kapısında Beklemeyen<br />
Hastanenin Kıymetini Bilemez” sözünden hareketle etik<br />
ilkelerden ödün vermeden, çağdaş tıp biliminin ışığında, güncel<br />
teknolojiyi kullanarak, eğitim, öğretim ve bilimsel çalışmalara<br />
katkı sağlamak ayrıca güvenilir, güler yüzlü ve memnuniyet<br />
odaklı, kaliteli, sürdürülebilir sağlık hizmeti sunmak felsefesiyle<br />
yol haritası belirlendi.<br />
Hastane, tek çatı altında 600 yatak kapasitesi ile 28 yıldır her<br />
alanda sunduğu sağlık hizmetinin yanında organ nakil merkezi,<br />
obezite merkezi, tüp bebek merkezi gibi farklı alanlarda da<br />
hizmet vermektedir.<br />
Önemli halk sağlığı sorunlarından bir olan kanserin tanı ve<br />
tedavisine yönelik hizmet verilen Onkoloji Merkezi de bu<br />
alanlardan biridir.<br />
12 13<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
SANKO ÜNİVERSİTESİ<br />
HASTANESİ’NDE<br />
BİR SANİYEDE KALP ANJİYOSU<br />
SANKO Üniversitesi Hastanesi güçlü<br />
hekim kadrosu yanında çağdaş<br />
teknolojiyle donanımlı teknik altyapısını<br />
da geliştirmeye devam ediyor.<br />
R<br />
ADYOLOJIK E görüntüleme alanının dünyadaki<br />
son teknolojilerinden olan ve saniyede<br />
yaklaşık 4000 kesit alabilen, dört saniyede<br />
tüm vücut taraması ve bir saniyede kalp<br />
anjiyosu yapabilen GE Revolution Apex Elite Bilgisayarlı<br />
Tomografi (BT) cihazı SANKO Üniversitesi Hastanesi<br />
Radyoloji Bölümü’nde hizmete girdi.<br />
SANKO Üniversitesi Hastanesi Radyoloji<br />
Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Ali<br />
İkidağ, “Sağlıkta çağdaş teknoloji hayat<br />
kurtarıyor” dedi.<br />
Dr. Öğr. Üyesi İkidağ, GE Revolution Apex<br />
Elite Bilgisayarlı Tomografi (BT) ile ilgili şu<br />
bilgileri paylaştı:<br />
“Hastanemizde hizmete alınan BT cihazımız<br />
ile tek kalp atımında yani yaklaşık bir<br />
saniye kadar kısa bir sürede Koroner (Kalp)<br />
BT Anjiografi İşlemi gerçekleştirilmektedir.<br />
Çift enerjili BT adı verilen yöntemle kalp<br />
kaslarının kanlanma özellikleri belirlenebilmektedir.<br />
Ayrıca vücuttaki tüm damar<br />
yapılarının BT anjiografi işlemleri çok kısa<br />
zaman dilimlerinde ve düşük radyasyon<br />
dozları ile gerçekleştirilmektedir.”<br />
Cihazda bulunan düşük radyasyon dozu<br />
seçenekleri ile çok düşük radyasyon<br />
dozları kullanılarak akciğer kanseri gibi<br />
önemli hastalıkların da tanınabildiğine<br />
dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi İkidağ, şöyle<br />
devam etti:<br />
“Cihaz, uzun süreli sigara içenlerde akciğer<br />
kanseri taraması için güvenle kullanılmaktadır.<br />
Özellikle kanser veya sistemik<br />
hastalık gibi nedenlerle sık bilgisayarlı tomografi<br />
çektirmek zorunda olan olgularda,<br />
cihazımızda bulunan düşük doz özelliği<br />
nedeniyle hastalarımızın almış olduğu<br />
tanısal radyasyon dozları önemli ölçüde<br />
azaltılmaktadır. Dört saniyede tüm vücut<br />
taraması yapabilen cihazımız, özellikle<br />
nefesini tutmada zorlanan hastalarda büyük<br />
kolaylık sağlamaktadır. Trafik kazası,<br />
yüksekten düşme gibi çoklu organ yaralanmasından<br />
kuşkulanılan ve zamana karşı<br />
bir yarış içinde olduğumuz olgularda da<br />
hız konusundaki avantajı öne çıkmaktadır.”<br />
YAPAY ZEKA DESTEĞİ<br />
Cihazın sahip olduğu yapay zeka desteği<br />
sayesinde hem hasta çekimlerinde hataların<br />
önüne geçildiğini hem de filmlerin<br />
raporlanmasında hata payını en aza<br />
indirdiğini kaydeden Dr. Öğr. Üyesi İkidağ,<br />
“İnme olgularında erken dönemde müdahale<br />
ile beyin dokusu hasarı azaltılabilmektedir.<br />
Bu olgularda müdahale öncesinde<br />
kurtarılabilir beyin dokusunun tespit<br />
edilmesi için yapılan Perfüzyon (Dolaşım)<br />
BT incelemesi de bu cihaz ile kolaylıkla<br />
gerçekleştirilmektedir” diye konuştu.<br />
“İnme olgularında erken dönemde müdahale ile beyin<br />
dokusu hasarı azaltılabilmektedir. Bu olgularda müdahale<br />
öncesinde kurtarılabilir beyin dokusunun tespit edilmesi için<br />
yapılan Perfüzyon (Dolaşım) BT incelemesi de bu cihaz ile<br />
kolaylıkla gerçekleştirilmektedir”<br />
“Hastanemizde hizmete<br />
alınan BT cihazımız<br />
ile tek kalp atımında<br />
yani yaklaşık bir<br />
saniye kadar kısa bir<br />
sürede Koroner (Kalp)<br />
BT Anjiografi İşlemi<br />
gerçekleştirilmektedir.<br />
Çift enerjili BT adı verilen<br />
yöntemle kalp kaslarının<br />
kanlanma özellikleri<br />
belirlenebilmektedir.<br />
Ayrıca vücuttaki tüm<br />
damar yapılarının BT<br />
anjiografi işlemleri<br />
çok kısa zaman<br />
dilimlerinde ve düşük<br />
radyasyon dozları ile<br />
gerçekleştirilmektedir.”<br />
14 15<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
ÇIKOLATA KISTI<br />
KISIRLIĞA<br />
NEDEN OLABILIR<br />
ANKA Hastanesi Kadın Hastalıkları<br />
ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Hasan<br />
Barış Hamidanoğlu, kadınlar arasında<br />
yaygın şekilde görülen, endometriozis,<br />
bilinen adıyla çikolata kistine dikkat<br />
çekti. Hamidanoğlu, çikolata kistinin,<br />
ağrılı adet dönemleri, pelvik ağrı, ilişki<br />
sırasında ağrı ve fertilite(doğurganlık)<br />
sorunları gibi bir dizi semptomla neden<br />
olabileceği konusunda uyardı.<br />
Op. Dr. Hasan Barış Hamidanoğlu<br />
ANKA Hastanesi Kadın Hastalıkları ve<br />
Doğum Uzmanı<br />
A<br />
NKA Hastanesi Kadın<br />
Hastalıkları ve Doğum<br />
Uzmanı Op. Dr. Hasan<br />
Barış Hamidanoğlu,<br />
halk arasında çikolata kisti olarak<br />
bilinen endometriozisin kadınlarda<br />
görülen önemli bir sağlık sorunu<br />
olduğunu belirtti. Hamidanoğlu,<br />
“Çikolata kisti, kadınlarda oldukça<br />
sık karşılaşılan sağlık sorunları<br />
arasında yer alıyor. Endometriozis<br />
yani bilinen adıyla çikolata kisti,<br />
rahim astarını oluşturan dokuya<br />
benzer yapıdaki bir dokunun<br />
rahim boşluğunun dışında büyüme<br />
gösterdiği bir kadın hastalığı.<br />
Genetik yatkınlık, hormonal<br />
dengesizlikler, menstrüel akışın<br />
“Endometriozis genellikle nükslerle seyreden progresif lokal veya yaygın bir hastalıktır.<br />
Stabil kalabilir, ilerleyebilir ya da gerileyebilir. Hastalık tanısında genellikle geç kalınıyor,<br />
ancak son dönemde görülme oranı arttı. Çünkü laparoskopi gibi yöntemlerle farkındalık<br />
arttı. Bu hastalığın en yaygın belirtisi ağrı ve infertilitedir.”<br />
“Çikolata kisti, kadınlarda oldukça sık karşılaşılan sağlık sorunları arasında yer alıyor.<br />
Endometriozis yani bilinen adıyla çikolata kisti, rahim astarını oluşturan dokuya benzer<br />
yapıdaki bir dokunun rahim boşluğunun dışında büyüme gösterdiği bir kadın hastalığı.<br />
Genetik yatkınlık, hormonal dengesizlikler, menstrüel akışın rahim dışına doğru geriye<br />
kaçması ve bağışıklık sistemi sorunları çikolata kisti oluşumunda etkili olabilir. ”<br />
rahim dışına doğru geriye kaçması ve bağışıklık sistemi<br />
sorunları çikolata kisti oluşumunda etkili olabilir. Çikolata<br />
kisti, ağrılı adet dönemleri, pelvik ağrı, ilişki sırasında ağrı<br />
ve doğurganlık sorunları gibi bir dizi semptomla neden<br />
olur. Bu durum, kadınların yaşam kalitesini büyük oranda<br />
olumsuz etkiler. Endometriozis genellikle nükslerle<br />
seyreden progresif lokal veya yaygın bir hastalıktır. Stabil<br />
kalabilir, ilerleyebilir ya da gerileyebilir. Hastalık tanısında<br />
genellikle geç kalınıyor, ancak son dönemde görülme<br />
oranı arttı. Çünkü laparoskopi gibi yöntemlerle farkındalık<br />
arttı. Bu hastalığın en yaygın belirtisi ağrı ve infertilitedir.<br />
Adöloson dönemde en sık görülen semptom ise ağrıdır.<br />
Hatalığın tedavisinin kısa dönemde 2 amacı vardır bunlar<br />
ağrının giderilmesi ve fertilitenin sağlanmasıdır. Medikal<br />
tedavi sonrası rekurrens oranları ilk yıl yüzde 5-15 olup<br />
sonraki 5 yıl süresinde ise oran yüzde 40-50’dir, cerrahi<br />
sonrası yüzde 15-20 oranında yeniden cerrahi gerektirir<br />
endometriozis sıklığı yüzde 10-11’dir. Postmenapozal dönemde<br />
yüzde 5 civarında insidansa sahiptir ve genellikle<br />
postmenapozal östrojen kullanımı ile ilişkilidir. Primer<br />
tanı yöntemi histolojik tanı için yapılan biyopsili veya<br />
biyopsisiz laporoskopidir. Endometriozis iyimser bir hastalıktır<br />
ancak over kanseri ile yakın ilişkisi vardır” dedi.<br />
“KIZIL SAÇLI, ZAYIF VE UZUN BOYLU<br />
OLMAK ÇIKOLATA KISTI RISKINI<br />
ARTTIRIYOR”<br />
Kızıl saç, zayıf ve uzun boylu olmak gibi özelliklerin endometriozis<br />
ile ilişkili olduğunun düşünüldüğünü dile getiren<br />
Op. Dr. Hamidanoğlu, ”Ailede endometriozisi olan<br />
kadınlarda risk daha artmış olmakla beraber, çevresel<br />
faktörler, genetik faktörlerin etkisi araştırılmaktadır. Vücut<br />
kitle indeksi düşük olan aşırı zayıf kadınlarda, doğumda<br />
ikiz eşi olanlarda, infertilite öyküsü bulunan, erken adet<br />
“Endometriozise bağlı ağrının cerrahi<br />
tedavisinde operasyondan sonra 1 yılda<br />
yüzde 15, 5 yılda yüzde 35, 7 yılda yüzde<br />
50 rekurrens görülür Derin endometriozis<br />
genelde multifokaldir. Tekrarlayan<br />
cerrahilerden kaçınılarak tam bir cerrahi<br />
tek seferde yapılmalıdır. Fertilite açısından,<br />
medikal tedavilerin etkisi çok sınırlıdır.<br />
En başarılı yöntem ivf’dir. Cerrahi<br />
uygulandıktan sonra iki yıl içinde gebelik<br />
oluşmaz ise doğal yolla gebelik ihtimali<br />
yok denecek kadar azdır”<br />
gören, kısa adet döngüsü olan, birinci derece akrabalarda<br />
hastalık olan, düşük doğum ağırlığı ile doğuranlarda riskin<br />
daha yüksek olduğu düşünülmektedir. Artmış beden<br />
kitle indeksi, artmış bel-kalça oranı gibi etkenler ise riski<br />
azaltır” ifadelerini kullandı.<br />
Hastalığın tanısı için ilk olarak transvajinal ultrason<br />
yapıldığını, ancak bunun spesifik bir bulgu vermediğini<br />
söyleyen ANKA Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum<br />
Uzmanı Op. Dr. Hasan Barış Hamidanoğlu, “Bu hastalığın<br />
tanısında Mrı derin endometriozis ve endometrioma<br />
iyi bir yöntemdir. Ancak negatif bir mrı tanıyı dışlamaz.<br />
Tanıda altın standart laparaskopidir. Hastalığın tedavisinde<br />
ağrı ve infertilite için medikal ve cerrahi tedavi yapılır.<br />
Ağrı tedavisinde hedef östrojendir. Endometriozise bağlı<br />
ağrının cerrahi tedavisinde operasyondan sonra 1 yılda<br />
yüzde 15, 5 yılda yüzde 35, 7 yılda yüzde 50 rekurrens<br />
görülür Derin endometriozis genelde multifokaldir.<br />
Tekrarlayan cerrahilerden kaçınılarak tam bir cerrahi tek<br />
seferde yapılmalıdır. Fertilite açısından, medikal tedavilerin<br />
etkisi çok sınırlıdır. En başarılı yöntem ivf’dir. Cerrahi<br />
uygulandıktan sonra iki yıl içinde gebelik oluşmaz ise<br />
doğal yolla gebelik ihtimali yok denecek kadar azdır” diye<br />
konuştu.<br />
16 17<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
“Girişimsel Radyoloji alanında<br />
doçentlerimiz, uzman<br />
hekimlerimiz tarafından son<br />
teknolojik cihazlarla ekip ruhuyla<br />
yenilikçi ve başarılı tedavilerin<br />
uygulanması inme vakalarında<br />
bölgenin merkezi haline<br />
gelmemizi sağlıyor. ”<br />
Hastanesi Genel Cerrahi Kliniğinde Eğitim<br />
Görevlisi, Organ Nakli Biriminde Karaciğer<br />
Nakil Sorumlu Cerrahı olarak görev yaptım.<br />
17.11.2020 tarihinde SBÜ Adana Şehir<br />
Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi<br />
olarak görevlendirildim.<br />
GAZİANTEP ŞEHİR HASTANESİ BÖLGENİN <strong>SAĞLIK</strong> ÜSSÜ<br />
GAZİLER DİYARI GAZİANTEP’E 5 YILDIZLI HİZMET VEREN<br />
GAZİANTEP ŞEHİR HASTANESİ<br />
Gaziantep Şehir Hastanesi son<br />
teknolojik cihazlarıyla, her türlü tetkik<br />
ve tedavinin yapıldığı, modern ve uzman<br />
kadrosuyla , uluslararası hizmetleriyle<br />
her geçen gün kapasitesini artırarak<br />
şifa dağıtmaya devam ediyor.<br />
R<br />
EFERANS hastane<br />
politikası ile en yüksek<br />
standartlarda tanı ve<br />
tedavi hizmeti sunan<br />
Gaziantep Şehir Hastanesi’nin<br />
Başhekimi Prof. Dr. Süleyman<br />
ÇETİNKÜNAR, hastanenin<br />
hizmetleri, donanımı ve özellikli<br />
ameliyatları hakkında bilgiler<br />
verdi.<br />
Sn. Çetinkünar öncelikle sizi<br />
tanıyabilir miyiz ?<br />
2003 yılında Gazi Üniversitesi<br />
Tıp Fakültesinden mezun oldum.<br />
2003-2008 yılları arasında Ankara<br />
Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim<br />
ve Araştırma Hastanesinde 5 yıl<br />
süre ile Genel Cerrahi Uzmanlık<br />
eğitimimi tamamladım. 2010-<br />
2011 yılları arasında Mardin Devlet<br />
Hastanesinde Genel Cerrahi<br />
Uzmanı olarak mecburi hizmetimi<br />
tamamladıktan sonra Haziran<br />
2011 yılında Adana Numune<br />
Eğitim ve Araştırma Hastanesine<br />
Genel Cerrahi Uzmanı / Başasistan<br />
olarak atandım. 21 Ekim 2015<br />
tarihinde Genel Cerrahi Doçenti<br />
oldum. Mayıs 2014-Kasım 2014<br />
ve Eylül 2016-Mart 2017 tarihleri<br />
arasında bir yıl süre ile Malatya<br />
İnönü Üniversitesi Karaciğer Nakil<br />
Enstitüsünde Karaciğer nakli<br />
Fellowship programını bitirdim.<br />
Eylül 2016 itibari ile Karaciğer<br />
Nakil Enstitüsü, Karaciğer Nakli<br />
Doktora eğitimimi aldım. Eylül<br />
2017 tarihinden itibaren ise SBÜ<br />
Adana Şehir Eğitim ve Araştırma<br />
Prof. Dr. Süleyman ÇETİNKÜNAR,<br />
Gaziantep Şehir Hastanesi’nin<br />
Başhekimi<br />
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan<br />
tarafından açılışı yapılan Gaziantep<br />
Şehir Hastanesinde 24.08. 2023 tarihinde<br />
kurucu Başhekim olarak atandığım günden<br />
itibaren görevimi icra etmeye devam<br />
ediyorum.<br />
Gaziantep Şehir Hastanesini sizin<br />
demecinizle tanıyabilir miyiz ?<br />
10 Ekim 2023’te hasta kabulüne başlanan<br />
hastanemizde 1875 yatak kapasitesi ile<br />
şehrin yanı sıra tüm bölgeye hizmet<br />
veriliyor. Hastanemiz toplam 533.662<br />
m² kapalı alanı üzerine kurulmuş olup,<br />
115.183 m² oturum alanına sahiptir. Fizik<br />
Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi,<br />
Yüksek Güvenlikli Adli Psikiyatri Hastanesi<br />
ve Ana Hastane içerisinde bulunan KVC<br />
ve Onkoloji Hastanesi, Genel Hastane,<br />
Kadın ve Çocuk Hastanesi bölümlerinden<br />
oluşmaktadır. Ayrıca; İdari Bina, Konferans<br />
Merkezi, Otopark alanları ve 1 adette<br />
helikopter pistimiz mevcuttur.<br />
4 bin 160 çalışanı ile tam bir sağlık ordusu<br />
ile günde 12 bin hastaya hizmet verdiğimizi<br />
de eklemek isterim.<br />
Kardiyoloji ve KVC alanlarında popüler<br />
bir hastanesiniz, ayrıca Aritmi bölümü<br />
de açılmış. Bu konuda neler söylemek<br />
istersiniz ?<br />
Evet aritmi bölümümüzde hizmete başladı.<br />
3 boyutlu aritmi cihazları ile yüksek<br />
teknolojik yöntemler kullanılarak kalp<br />
çarpıntısı ve ritim bozukluğu başarılı bir<br />
şekilde tedavi ediliyor.<br />
Kardiyoloji ve kalp damar cerrahisi alanında<br />
bölgenin sağlık üssü olduğumuzu<br />
söyleyebiliriz. Kliniklerimizle profesörler,<br />
doçentler ve uzmanlar eşliğinde en<br />
özellikli işlemler profesyonel bir şekilde<br />
ücretsiz olarak uygulanmaktadır. Kalp pili<br />
uygulaması, TAVİ yani Transkateter Aort<br />
Kapak İmplantasyonu gibi uygulamalar<br />
Güneydoğuda en çok Gaziantep Şehir<br />
Hastanesi’nde uygulanıyor.<br />
Girişimsel radyoloji yani inme<br />
vakalarında bölgenin merkezi<br />
konumundasınız. Bu başarıyı neye<br />
bağlıyorsunuz ?<br />
Girişimsel Radyoloji alanında doçentlerimiz,<br />
uzman hekimlerimiz tarafından son<br />
teknolojik cihazlarla ekip ruhuyla yenilikçi<br />
ve başarılı tedavilerin uygulanması inme<br />
vakalarında bölgenin merkezi haline<br />
gelmemizi sağlıyor. Girişimsel Radyologlar<br />
tarafından (damar içi) özel cihazlar kullanılarak<br />
beyindeki pıhtıları çıkarılmasıyla<br />
ameliyata gerek kalmadan inme (felç)<br />
ve beyin kanaması yaşayan hastalarımız<br />
tedavi ediliyor.<br />
Gaziantep Şehir Hastanesi Başhekimi<br />
olarak hedefleriniz nelerdir?<br />
Sağlık, kişinin beden ve ruhen kendini tam<br />
bir iyilik halinde hissetmesidir. Başlangıç<br />
noktamız bu olunca insan sağlığı ve mutluluğu<br />
için gerekenin en iyisini yapmak<br />
öncelikli ve önemli hedefim. Bunların<br />
yanı sıra hasta memnuniyetini ön planda<br />
tutarak en üst düzeyde ekip ruhu ile Sağlık<br />
hizmetlerinin etkililiğini ve etkinliğini<br />
arttırarak uluslararası hizmet vermek. En<br />
yüksek kalitede ve konforlu sağlık hizmeti<br />
çerçevesinde eğitim faaliyetleri alanında<br />
da öncü ve örnek bir hastane olmak<br />
diyebilirim.<br />
18 19<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
MONALISA TOUCH<br />
İLE MUTLULUĞA<br />
ADIM ATIN!<br />
M<br />
ONALISA TOUCH<br />
NEDIR? NASIL<br />
ÇALIŞIR?<br />
Kozmetik jinekolojide yön belirleyen öncü<br />
bir lazer teknolojisidir. Vajinal mukoza için<br />
özel olarak oluşturulmuş, fraksiyonel CO2<br />
lazere dayalı bir vajinal tedavi yöntemidir.<br />
CO2 lazer özel bir tarayıcı aracılığıyla<br />
vajinal duvarlara nazikçe etki edip yeni<br />
kollajen üretimini aktive eder ve vajinal<br />
mukozanın bir zamanlar sahip olduğu<br />
koşulları yeniden oluşturarak vajinal<br />
dokudaki değişimleri düzeltmeye yardımcı<br />
olur. Böylece haftalarca sürecek bir doku<br />
yenilenme süreci tetiklenir, ancak dokudaki<br />
etki anında gerçekleşr ve ilk tedaviden<br />
sonra bile önemli iyileşmeler görülebilir.<br />
Lazer tedavisi sayesinde vajinal mukoza<br />
dokusu daha fazla beslenir ve bu sayede<br />
daha nemli hale gelir, ayrıca epitel daha<br />
kalın ve elastik hale gelerek vajinal tonusun<br />
arttığı daralma etkisi de ortaya çıkar.<br />
Doğal koruyucu bariyerinin korunmasına<br />
yardımcı olan ve enfeksiyon riskini azaltan<br />
ideal vajinal pH da yeniden oluşturulmuş<br />
olur. Lazer tedavisi ile genital yapıların<br />
gençleştirilmesi işlemlerinin yanı sıra hafif<br />
idrar kaçırma, tekrarlayan vajinal enfeksiyonların,<br />
genital siğilerin, doğum sonrası<br />
çatlaklarının tedavisi ve lazer ile lapioplasti<br />
işlemi yapılması da mümkündür.<br />
Ameliyat gerektirmeyen, iyileşme süresi<br />
olmadan yalnızca birkaç dakika süren ağrısız<br />
basit bir tedavi, dokuya bir zamanlar<br />
sahip olduğu tonusu ve esnekliği kazandırarak<br />
kişinin yaşam kalitesi ve ilişkileri<br />
üzerinde olumlu etkiler oluşturabilir.<br />
MONALISA TOUCH LAZER<br />
KIMLERE UYGULANIR?<br />
Menopoz, ilerleyen yaş, yaşanan gebelik<br />
ve doğumlar, sigara içimi, düzensiz<br />
beslenme gibi nedenlerle vajinal sıkılığın<br />
azalması, kolajen kaybı ve kan dolaşımının<br />
azalmasıyla kadınlarda vajinal genişleme<br />
ve hissizlik gibi şikayetleri olan kişilere uygulanmaktadır.<br />
Ayrıca; ileri yaş ve doğumlardan<br />
sonra ortaya çıkan idrar kaçırma<br />
sorunu yaşayan kişilere ve meme kanseri<br />
tedavisi görmüş ya da meme kanseri riski<br />
taşıyanlara uygulanmaktadır.<br />
• Vajina daraltma ve gençleştirme<br />
• Tekrarlayan dirençli vajinal enfeksiyonların<br />
tedavisi<br />
• Ağrılı ilişkiyi önleme<br />
• İdrar kaçırma<br />
• Menopozal kuruluk tedavisi<br />
• Genital ve kasık gibi bölgelerde meydana<br />
gelen kararmalarda renk açma<br />
• Genital kırışıklık ve sarkma tedavisi<br />
• Hamilelik çatlaklarını azaltma<br />
• Doğum sonrası deformitelerin giderilmesi<br />
• Menopoz döneminde kullanılması<br />
• Genital Siğil tedavisi<br />
• Cinsel his kaybı, orgazm bozukluğu gibi<br />
bir çok sağlık sorununa çözüm üreten<br />
Medical Point Gaziantep hastanemiz<br />
yeniliğiyle sağlıkta ön planda.<br />
GAZİANTEP’E <strong>SAĞLIK</strong><br />
SEKTÖRÜNDE<br />
FARK YARATMAYA<br />
DEVAM EDİYORUZ!<br />
Medical Point Gaziantep<br />
Hastanesi, Monalisa Touch<br />
Lazer cihazıyla gelişmeleri<br />
yakından takip eden hastanemiz<br />
teknolojik bir yeniliğe daha<br />
imza attı. Monalisa Touch<br />
Lazer, Medical Point Gaziantep<br />
Hastanesi’nde hastaların<br />
hizmetine sunulmaya başlanıldı.<br />
20 21<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
GAÜN HASTANESI’NDE<br />
KANSER FARKINDALIĞI<br />
ETKINLIĞI DÜZENLENDI<br />
Gaziantep Üniversitesi(GAÜN) Hastanesi’nde “1-7 Nisan<br />
Ulusal Kanser Haftası” dolayısıyla GAÜN Tıbbı Onkoloji<br />
Anabilim Dalı ve Halk Sağlığı Anabilim Dalı’nın işbirliğiyle<br />
etkinlik düzenlendi.<br />
Haktarıldı.<br />
ASTANE poliklinik girişinde düzenlenen<br />
etkinlikte stant açılarak<br />
standa başvuran vatandaşlara<br />
kanser ile ilgili önemli bilgiler<br />
GAÜN Tıbbı Onkoloji Anabilim Dalı Başkanı<br />
Doç. Dr. Havva Yeşil Çınkır ve GAÜN<br />
Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi<br />
Doç. Dr. Elif Okşan Çalıkoğlu’nun ortak<br />
yaptığı açıklamada, “Kanser, ülkemizde ve<br />
dünya genelinde kalp ve damar hastalıklarından<br />
sonra ikinci en sık ölüm nedenidir.<br />
Kansere karşı farkındalık oluşturmak, kanser<br />
tarama programlarına katılımı teşvik<br />
etmek amacı ile her yıl 1-7 Nisan tarihleri<br />
‘Ulusal Kanser Haftası’ olarak belirlenmiştir.<br />
Bizde, Tıbbi Onkoloji ve Halk Sağlığı<br />
bölümleri olarak, halkımızda kansere karşı<br />
farkındalığı artırmak amacı ile bu etkinliği<br />
düzenledik” ifadelerine yer verdi.<br />
Doç. Dr. Havva Yeşil Çınkır ve Doç. Dr. Elif<br />
Okşan Çalıkoğlu sözlerine, “Ülkemizde,<br />
kadınlarda meme kanseri, tiroid kanseri,<br />
kolorektal kanser, akciğer kanseri ve endometrium<br />
kanseri, erkeklerde ise akciğer<br />
kanseri, prostat kanseri, kolorektal kanser,<br />
mesane kanseri ve mide kanseri sık görülmektedir.<br />
Günümüzde kanserin %30-50’si<br />
önlenebilir. Kanserin oluşumunda %90-95<br />
oranında çevresel faktörler ve yaşam şekli,<br />
%5-10 oranında genlerin etkisi mevcuttur.<br />
Sigara ve alkol kullanımı, sağlıksız beslenme,<br />
fazla kilolu olma, yetersiz fiziksel<br />
aktivite, hava kirliliği, çevresel faktörler,<br />
karsinojenik enfeksiyonlar, radyasyona<br />
maruz kalma, güneş ışığı bilinen risk faktörleridir.<br />
Kansere karşı mücadelede risk<br />
faktörlerini azaltma ve kanser taramaları<br />
önemlidir” şeklinde devam etti.<br />
Kanser tarama programları ile sağlıklı<br />
bireylerde belirtiler görülmeden teşhis konulabildiğine<br />
dikkat çeken Yeşil Çınkır ve<br />
Çalıkoğlu sözlerine ek olarak, “Ülkemizde<br />
KETEM olarak bilinen Kanser Erken Teşhis<br />
Tarama ve Eğitim Merkezlerinde bu<br />
hizmetlere ulaşmak mümkündür. Meme<br />
kanseri taraması için 25 yaş ve sonrası her<br />
kadına ayda bir kendi kendine meme muayenesi<br />
yapması, 40-69 yaş arası 2 yılda<br />
bir mamografi çekilmesi önerilmektedir.<br />
Kolon kanseri için; 50-70 yaş aralığındaki<br />
erkek ve kadınlarda 2 yılda bir gaitada gizli<br />
kan testi ve 10 yılda bir kolonoskopi yapılmalıdır.<br />
Serviks (Rahim ağzı) kanseri için;<br />
30-65 yaş aralığındaki kadınlara 5 yılda bir<br />
smear ve HPV-DNA testi yapılmalıdır. Ek<br />
olarak prostat kanseri için 50 yaşından,<br />
ailesinde prostat kanseri öyküsü var ise<br />
45 yaşından itibaren yılda bir kez prostat<br />
muayenesi ve serum PSA bakılmalıdır.<br />
Akciğer kanseri için sigara içme süresi<br />
20 paket/yıl üzerinde ise yıllık düşük doz<br />
Toraks bilgisayarlı tomografi çekilmesi ve<br />
kulak-burun-boğaz bölümünce muayene<br />
yapılması önerilmektedir” ifadelerine yer<br />
verdi.<br />
22 23<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
Kanserde Erken Teşhis ve Eğitim<br />
Merkezi (KETEM), hayat kurtarıyor<br />
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ile Sağlık Bakanlığı<br />
iş birliğinde toplumun kansere karşı bilinçlenmesi ve<br />
tedavide kritik önemde bulunan erken teşhis için kurulan<br />
Kanserde Erken Teşhis ve Eğitim Merkezi (KETEM),<br />
deprem bölgesinde ve şehir genelinde on binlerce Gazi<br />
şehirlinin kanser taramasını gerçekleştirdi.<br />
T<br />
OPLUM sağlığı alanında bölge ve<br />
Türkiye’ye örnek olmak amacıyla<br />
yenilikçi teknolojik uygulamalardan<br />
faydalanılmasını hedefleyen Gaziantep<br />
Büyükşehir Belediyesi, özellikle kadın sağlığına<br />
yönelik yapılan çalışma ile 113 bin 352 tarama yaptı.<br />
KETEM ayrıca uzman ekipleriyle şehrin dört bir<br />
yanında yaptığı bilinçlendirme eğitimleriyle 76 bin<br />
219 kişiye eğitim verdi. İl merkezinde ise toplam<br />
196 mahalleden 24’ünde saha çalışması yapıldı.<br />
DEPREM BÖLGESİNDE KURULAN ARAÇLA<br />
TARAMALAR SÜRÜYOR<br />
Kahramanmaraş merkezli şiddetli depremlerden<br />
etkilenen Nurdağı ve İslahiye’de vatandaşların her<br />
alanda ihtiyacına koşan Büyükşehir Belediyesi,<br />
sağlık alanında da hizmet vermeyi sürdürüyor.<br />
Depremzedeler için oluşturulan konteynır kentlerde<br />
ve kırsal mahallelerde çalışmalarını sürdüren<br />
Büyükşehir Belediyesi, kanser tarama aracında kadınlarda<br />
meme ve rahim ağzı kanseriyle erkeklerde<br />
kolon kanseri taraması yapıyor.<br />
DEPREMZEDELER IÇIN OLUŞTURULAN KONTEYNIR KENTLERDE<br />
VE KIRSAL MAHALLELERDE ÇALIŞMALARINI SÜRDÜREN<br />
BÜYÜKŞEHIR BELEDIYESI, KANSER TARAMA ARACINDA<br />
KADINLARDA MEME VE RAHIM AĞZI KANSERIYLE ERKEKLERDE<br />
KOLON KANSERI TARAMASI YAPIYOR.<br />
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Daire<br />
Başkanı Dr. Serdar Tolay, yaptığı açıklamada<br />
kanser çalışmaları anlatarak, “Kanser<br />
çok önemli bir hastalık. Erken teşhisi<br />
çok önemli. Meme kanseri, rahim ağızı<br />
kanserini kadınlarda, erkeklerde de kolon<br />
kanserini tarıyoruz biz burada” ifadelerini<br />
kullandı.<br />
YILDIRIM: OLUMSUZ BİR SONUÇ<br />
ÇIKTIĞINDA İLGİLİ UZMAN HEKİME<br />
YÖNLENDİRİYORUZ<br />
Binevler KETEM Sorumlusu, Dr. Gülbin<br />
Yıldırım yürütülen çalışmayla taramaların<br />
sürdüğünü aktararak, “Meme kanseri<br />
açısından bir sorun çıktığı zaman biz onu<br />
hastanedeki uzman hekimin ismi, dahili<br />
numarası yazılı bir kağıtla nokta atışı<br />
bir şekilde hastaneye yönlendiriyoruz.<br />
Hastanedeki bu hekimlerimizde bizim<br />
KETEM’den gelen hastaları bekletmiyorlar<br />
en önemlisi de bu” diye konuştu.<br />
“ERKEN TEŞHİS HAYAT KURTARIR”<br />
Nurdağı’nda yaşan depremzede Fatma<br />
Akar, konteynır kent önünde kurulan<br />
araçla taramalarını yaptırdığını aktararak,<br />
“Komşum meme kanserinden dolayı<br />
memelerini aldırdı şu anda evde yatıyor.<br />
Ondan bilinçlendirmek önemli bir şey. Bizim<br />
durumumuz yok merkeze gidemeyiz.<br />
Buralara gelmeleri daha güzel” dedi.<br />
Depremzede Havva Ateş ise hizmetten<br />
dolayı mutluluğunu ifade ederek, “Çok<br />
güzel memnun oldum. Bütün kadınlara<br />
da sağlıkları için tavsiye ederim. Erken teşhis<br />
hayat kurtarır demektir” diye aktardı.<br />
Fatma Şahin<br />
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı<br />
GAZİANTEP KANSER TARAMA<br />
SIRALAMASINDA ÜLKE GENELİNDE<br />
4’ÜNCÜ SIRAYA YÜKSELDİ<br />
Gaziantep’te 8 yılda KETEM tarafından yürütülen bilinçlendirme<br />
çalışmaları ve taramalarla Türkiye’de kanser tarama<br />
sıralamasında 50’nci sıradan 4’üncü sıraya yükseldi. KETEM<br />
tarafından başlatılan mobil mamografi aracı uygulamasıyla<br />
kırsal mahallelere hizmet veriyor.<br />
24 25<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
GAZIANTEP<br />
ŞEHIR HASTANESINDE OBEZITE<br />
MERKEZI AÇILDI<br />
GAZIANTEP ŞEHIR HASTANESINDE AÇILAN MERKEZ ILE GÜNEYDOĞU<br />
BÖLGESININ OBEZITE HASTALIĞIYLA MÜCADELESI HEDEFLENIYOR<br />
Gaziantep Şehir<br />
Hastanesi Başhekimi<br />
Prof. Dr. Süleyman<br />
Çetinkünar:<br />
“Obezite hastalığı<br />
yandaş hastalıkları<br />
beraberinde getirmekle<br />
birlikte hem ülkemizde<br />
hem dünyada çok<br />
ciddi bir sağlık sorunu.<br />
Hastalarımızı korumak<br />
ve bu dertlerinden<br />
arındırarak, sağlık<br />
harcamalarının<br />
minimuma<br />
indirilmesini<br />
sağlamak istiyoruz.<br />
Koruyucu hekimliğin<br />
bir ayağını burada<br />
faaliyete geçirmeyi<br />
amaçlıyoruz.”<br />
GASTRONOMI alanında<br />
UNESCO’nun “Yaratıcı Şehirler<br />
Ağı”nda yer alan ilk Türk kenti<br />
Gaziantep’te ki Şehir Hastanesinde<br />
açılan “Obezite merkezi” Güneydoğu<br />
bölgesindeki obeziteyi azaltmayı hedefliyor.<br />
Gaziantep Şehir Hastanesi Başhekimi<br />
Prof. Dr. Süleyman Çetinkünar, Sağlık<br />
Bakanlığı tarafından Mayıs 2023’te çıkarılan<br />
yönetmenliklere uygun olarak bu merkezin<br />
kurulduğunu ve hastaların multidisipliner<br />
burada tedavi altına alındığını söyledi.<br />
“OBEZITE MERKEZI<br />
GÜNEYDOĞU BÖLGESINE<br />
BÜYÜK BIR HIZMET VERECEK”<br />
Obezite’nin ciddi bir hastalık olduğuna<br />
değinen Prof. Dr. Çetinkünar, hastaların<br />
burada bilinçli bir merkez tarafından<br />
takip edildiğini, tedavi ve planlamaların<br />
tıp literatüründeki yeni düzenlemelere<br />
göre yapıldığını, cerrahi dışı yöntemler ile<br />
tedavisi mümkün olmayan hastaların da<br />
cerrahi merkeze yönlendirilerek, konsey<br />
kararı ile ücretsiz olarak obezite cerrahisi<br />
uygulanacağını anlattı.<br />
- “ÖMÜR BOYU ÜCRETSIZ<br />
HIZMET ALABILECEKLER”<br />
Hastaların takibinin burada ömür boyu<br />
yapıldığının altını çizen Prof. Dr. Çetinkünar,<br />
“Tedavisi tamamlananları verdiği kiloyu<br />
korumak için programa alıyoruz. Bu kilo<br />
veriminin korunmasının sağlanması da<br />
yine obezite merkezinde gerçekleştirilecek.<br />
Hastaları bir iki ay takip edip kendi yaşamlarına<br />
bırakma gibi bir durumumuz yok, ömür boyu<br />
ücretsiz olarak takiplerini yapacağız.”<br />
Obezite merkezinde hizmet veren<br />
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları<br />
Uzmanı Doktor Tahsin Özenmiş de hastaların<br />
tetkiklerine bakarak obez olmasına neden olan<br />
durumları değerlendirdiklerini ifade ederek, bu<br />
merkezin Güneydoğu bölgesi için büyük bir<br />
kazanım olduğunu vurguladı.<br />
- “NORMAL YAŞAMLARINA<br />
DÖNMELERINI PLANLIYORUZ”<br />
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları<br />
Uzmanı Dr. Sadettin Öztürk ise obezitenin<br />
kendi hiçbir hastalık yapmasa bile çeşitli riskleri<br />
beraberinde getirdiğini anlatarak, “Diyabet,<br />
Hipertansiyon, Kolestrol, Uyku Apnesi, Kanser<br />
gibi hastalıkların tetikleyicisi ve en büyük<br />
risk faktörlerinden birisidir. İkincil olarak bu<br />
hastalıklara sebep olabileceği için bütün<br />
hastaların normal yaşamlarına dönmelerini<br />
planlamaktayız. “ ifadelerini kullandı.<br />
Gaziantep Şehir Hastanesi Obezite<br />
merkezinde hizmet alan Ebru Özlem Şenel’<br />
Ben arkadaşlarımın tavsiyesi üzerine bu<br />
merkeze gelmiştim. 2 aydan beri Obezite<br />
kliniğine geliyorum. Güzel ve güler yüzlü bir<br />
ekip bizi karşıladı. 2 aydır güzel bir yol kat ettik<br />
hep birlikte çalışıyoruz. Diyetisyen fizyoterapi<br />
ve psikologlar ile görüştüm her şey takip<br />
ediliyor’ dedi.<br />
26 27<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
WINGS FOR LIFE<br />
WORLD RUN’A<br />
KATILIM REKORU<br />
OMURILIK FELCININ TEDAVISI IÇIN 8.1 MILYON AVRO BAĞIŞ TOPLANDI<br />
Omurilik felcinin<br />
tedavisine yönelik<br />
araştırmalara fon<br />
sağlayan dünyanın en<br />
büyük koşu etkinliği<br />
‘Wings for Life World<br />
Run’ tamamlandı.<br />
DÜNYA çapında 265.818 kişinin kayıt<br />
olmasıyla bugüne kadarki tüm Wings<br />
for Life World Run koşularının katılım<br />
rekoru kırıldı. Etkinlik kapsamında 8.1<br />
Milyon Avro bağış toplandı.<br />
Omurilik felcinin tedavisine yönelik<br />
araştırmalara fon sağlamak amacıyla, Türkiye<br />
de dahil olmak üzere 169 ülkede gerçekleşen<br />
Wings for Life World Run’a bu yıl katılım<br />
rekoru kırıldı. Toplamda 265.818 kişi omurilik<br />
felcinin tedavisine yönelik araştırmalara<br />
katkıda bulunmak için etkinliğe katılım sağladı.<br />
Dünya çapında toplam 8.1 Milyon Avro bağış<br />
toplandı. Wings for Life World Run’a fiziksel<br />
koşuların yanı sıra AppRun uygulaması<br />
üzerinden de katılım sağlandı. AppRun’da<br />
katılımcılar hedeflerini, kendilerini ve sanal<br />
yakalama aracının uzaklığını uygulama<br />
üzerinden belirterek koşu mesafeleri ve<br />
sürelerini kendileri yönetebildi.<br />
Bu yıl Beşiktaş Belediyesi’nin katkılarıyla ve<br />
adidas, Renault, Migros, Castrol, Xiaomi,<br />
Aquasera partnerliğinde düzenlenen Wings<br />
for Life World Run, binlerce kişinin katılımıyla<br />
tamamlandı. İstanbul Kuruçeşme’de, Ankara,<br />
Isparta, Bursa, İzmir ve Mersin’de düzenlenen<br />
fiziksel koşularda toplamda 2.007 kişi<br />
koşarken Türkiye genelinde toplam 6.033 kişi<br />
Wings for Life World Run’a katılım gösterdi.<br />
Kadınlar kategorisinde Kumsal Pınargözü,<br />
32.91 km. koşarak en iyi dereceyi elde etti.<br />
Erkekler kategorisinde ise Yılmaz Tongül, 52.51<br />
km.’lik derecesiyle Türkiye genelinde en uzun<br />
mesafeyi kat eden isim oldu.<br />
TÜRKIYE DE DAHIL OLMAK ÜZERE<br />
169 ÜLKEDE GERÇEKLEŞEN WINGS<br />
FOR LIFE WORLD RUN’A BU YIL<br />
KATILIM REKORU KIRILDI.<br />
28 29<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
Türkiye’nin en çok böbrek<br />
nakli yapan merkezi<br />
Türkiye’nin ilk ve tek Böbrek Nakli<br />
Hastanesi olan Gaziantep Üniversitesi<br />
Kahraman Eruslu Böbrek Nakli<br />
Hastanesi, son aylarda nakil sayısındaki<br />
artış ile birlikte Türkiye’de en çok tercih<br />
edilen merkez oldu.<br />
ORGAN naklinde 10 yılı aşkın tecrübesi ve<br />
hastanenin modern olanakları sayesinde aylık 15-20<br />
böbrek nakli gerçekleştirerek Türkiye’nin en çok<br />
böbrek nakli yapan merkezi oldu.<br />
Kahraman Eruslu Böbrek Nakli Hastanesi’nin tam olarak<br />
faaliyete geçtiği Ekim 2023 tarihinden itibaren toplamda 101<br />
böbrek nakli yapıldı. Hastane, modern cerrahi ekipmanları ve son<br />
teknolojiye sahip ameliyathaneleri ile donatılmış olup, toplamda<br />
56 yatak kapasitesi, 7 yoğun bakım ünitesi ve 3 ameliyathanesi<br />
ile hizmet veriyor. Hastalara en üst düzeyde sağlık hizmeti<br />
sunabilmek için ekip olarak güvenli etkili ve hasta odaklı bir<br />
yaklaşımı benimseyen modern tasarımı ve güçlü teknolojisi ile<br />
göz dolduran hastane Türkiye’de ilk olma özelliği taşıyor.<br />
Gaziantep Üniversitesi Kahraman<br />
Eruslu Böbrek Nakli Hastanesi,<br />
yalnızca Türkiye’nin dört bir yanından<br />
gelen hastalara değil, aynı zamanda<br />
yurtdışından gelen hastalara da hizmet<br />
vermekle sağlık turizmine de önemli<br />
katkılar sağlıyor.<br />
Özellikle Ortadoğu ülkelerinden yoğun<br />
talep olan hastanede İngilizce ve Arapça<br />
bilen rehberler sayesinde hastalara en iyi<br />
şekilde hizmet veriyor, hastalar kendisini<br />
yalnız hissetmiyor.<br />
Türkiye’de böbrek nakli konusunda<br />
odak nokta olmayı sürdüren merkez,<br />
uluslararası alanda da tercih edilen bir<br />
hastane olmayı başardı. 2023 yılında 23<br />
sağlık turizmi operasyonu gerçekleştirilen<br />
hastane gün geçtikçe büyümeye devam<br />
ediyor.<br />
Organ nakli ihtisasını ABD New York<br />
Üniversitesi’nde tamamlamasının<br />
ardından Gaziantep Üniversitesi’ne gelen<br />
ve 10 yıldır burada görev yapan tecrübeli<br />
isim, Organ Nakli Merkezi Müdürü, Genel<br />
Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Sacid Çoban:<br />
“Türkiye’de böbrek naklinde odak noktası<br />
olmayı sürdüreceğiz. Ayrıca, böbrek nakli<br />
akademisi kurarak bu alanda mental<br />
ve psikolojik farkındalık oluşturmayı<br />
hedefliyoruz. Türkiye’nin ilk ve tek böbrek<br />
nakli hastanesi olarak, hastalarımızın<br />
sağlığını önemsiyor ve onlara en iyi<br />
hizmeti sunmak için çalışıyoruz. Gelecekte<br />
daha fazla hasta kabul edebilmek ve<br />
organ nakli alanında daha fazla inovasyon<br />
geliştirebilmek için çalışmalarımıza hız<br />
kesmeden devam edeceğiz. Eğitim ve<br />
araştırma alanında da önemli adımlar<br />
atarak, böbrek nakli konusunda uzman<br />
sağlık profesyonelleri yetiştirmeyi<br />
amaçlıyoruz” dedi.<br />
Kahraman Eruslu Böbrek Nakli<br />
Hastanesi, tarih ve bilimin<br />
buluştuğu Gaziantep’te açılmış<br />
olup, modern tasarımı, güçlü<br />
teknolojisi ve uzman kadrosu ile<br />
böbrek nakli alanında öncü bir<br />
merkez konumundadır. Modern<br />
cerrahi ekipmanları ve son<br />
teknolojiye sahip ameliyathane<br />
odaları ile tüm dünyaya onlinecanlı<br />
olarak eğitim verebilecek<br />
şekilde tasarlanmıştır. Güvenli,<br />
etkili ve hasta odaklı bir<br />
yaklaşımla her şeyi hastalarının<br />
sağlığı ve konforu için<br />
planlamıştır.<br />
30 31<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
BAŞKAN YILMAZ,<br />
<strong>SAĞLIK</strong>LI YAŞAMI TEŞVİK ETMEK İÇİN YÜRÜDÜ<br />
Şehitkamil Belediye Başkanı Avukat Umut Yılmaz, 10<br />
Mayıs’ta gerçekleştirilen Dünya Sağlık İçin Hareket<br />
Et Günü kapsamında organize edilen doğa yürüyüşü<br />
etkinliğine katılarak sağlıklı yaşamı teşvik etti.<br />
DÜLÜK Tabiat Parkı’nda düzenlenen etkinliğe; Şehitkamil<br />
Kaymakamı Ömer Hilmi Yamlı, Şehitkamil Belediye Başkanı<br />
Avukat Umut Yılmaz, Şehitkamil İlçe Sağlık Müdürü Erol<br />
Karataş, Seyrantepe Spor Merkezi kursiyerleri ve Şehitkamil<br />
İlçe Sağlık Müdürlüğü personeli katıldı.<br />
Doğa yürüyüşü etkinliği, sağlıklı yaşam bilincini artırmak ve halkı düzenli<br />
egzersiz yapmaya teşvik etmek amacıyla düzenlendi. Doğanın huzur<br />
veren atmosferinde yürüyen katılımcılar, doğanın güzelliklerini keşfederken<br />
hem bedensel aktivitelerini artırdılar hem de doğayla iç içe olmanın<br />
huzurunu yaşadılar. Katılımcılar, keyifli bir gün geçirerek sağlıklı yaşamın<br />
önemine dikkat çektiler.<br />
32 33<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
Meme Kanseri İçin Mucizevi Önlem:<br />
MAMOGRAFI<br />
Meme Kanseri ciddi bir sağlık sorunudur<br />
ve önemi oldukça büyüktür. Erken teşhis<br />
edildiğinde tedavi başarısı artar, bu nedenle<br />
düzenli meme muayeneleri ve mamografi<br />
taramaları önemlidir. İstanbul Okan Üniversitesi<br />
Hastanesi Genel Cerrahi bölümünden Prof. Dr.<br />
Abut Kebudi meme kanserini ve mamografinin<br />
önemini detaylandırdı.<br />
Prof. Dr. Abut Kebudi<br />
İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi<br />
Genel Cerrahi Bölümü<br />
Y<br />
EŞILAY SMeme kanseri kadınlarda en sık<br />
görülen kanserdir, batı ülkelerinde her 8 kadından<br />
1’inde gelişebilmektedir.<br />
Erken tanı hayat kurtarıcı olmakta ve en az tedavi ile en<br />
iyi sonuçlar alınabilmektedir. Erken tanı için, kadınların 20<br />
yaşından itibaren risk durumuna uygun sıklıkta doktora<br />
başvurmaları çok önemlidir.<br />
Tanıda önemli olan konular öncelikle;<br />
• Hastanın ayda bir kendi kendini muayenesi,<br />
• Doktor muayenesi,<br />
• Görüntüleme yöntemlerine başvurulması ve<br />
• Nihayetinde biyopsi yapılması şeklinde ifade edilebilir.<br />
Meme Kanseri Bulguları: Memede sertlik, ciltte kızarıklık,<br />
ciltte ödem, ciltte çekinti, meme başında iyileşmeyen yara,<br />
koltukaltında sertlik.<br />
Meme kanseri tanısında “Mamografi” en değerli<br />
görüntüleme yöntemidir. Özellikle 40 yaşından sonra<br />
taramada çok yararlıdır. Öncesinde genellikle ultrasonu<br />
ve risk yüksek ise MR’ı tercih etmekteyiz. Ayrıca, bazen<br />
hastada hiçbir şikayet yoktur, muayenede de bir özellik<br />
yoktur, ama görüntüleme yapıldığında görülen bazı yapısal<br />
bozukluklar ile kanserden şüphelenilebilir.(Muayenede belirti<br />
vermeyen kanserler)<br />
Aile hikayesi çok önemlidir, ailede birden fazla kişide meme<br />
kanseri olması, iki taraflı meme kanseri olması, erkek<br />
meme kanseri olması, erken yaşta meme kanseri olması<br />
durumunda “Genetik Araştırma” yapılmalıdır.<br />
34 35<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
Meltem Peri’den önemli çağrı!<br />
‘’SAHİPLEN ÇÖZÜM OL’’<br />
Gaziantep Bölgesi Veteriner<br />
Hekimler Odası, ‘’Sahiplen<br />
Çözüm Ol’’ sloganıyla sokakta<br />
ve barınakta yaşayan evcil<br />
hayvanların sahiplenilmesi<br />
için kampanya başlattı.<br />
Oda Başkanı Meltem Peri,<br />
‘’Hedefimiz en az bin evcil<br />
hayvanın sahiplendirmesidir.<br />
Gaziantep modeli ile bu<br />
sorunu çözebiliriz’’ dedi.<br />
SORUN GİDEREK BÜYÜYOR’’<br />
Gaziantep Bölgesi Veteriner Hekimler Odası Başkanı Meltem<br />
Peri, Türkiye’de sokakta yaşayan çok sayıda sahipsiz kedi ve<br />
köpek varlığının tahmin edildiğine dikkat çekerek, ‘’Gaziantep’te<br />
de bu sayı oldukça yüksek. Mevcut barınaklarda bu canlılar rehabilite<br />
edilerek sahiplendiriliyor. Bu konuda özellikle Gaziantep<br />
Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür ediyorum. Ancak yerel yönetimlerin<br />
çabalarına ve yeni yasal düzenlemelere rağmen sokak<br />
hayvanları gündemimizden düşmüyor. Bu nedenle bireysel olarak<br />
barınaklardan hayvan sahiplenerek bu sorunu çözmek adına<br />
tüm duyarlı insanlarımızın elini taşın altına koyması gerekiyor,’’<br />
dedi.<br />
‘’SAHİPLEN ÖRNEK OL,<br />
ÇÖZÜME BİR HALKA<br />
EKLENSİN ’’<br />
Türkiye’de bir ilki yaparak Gaziantep<br />
genelinde ‘’SAHİPLEN ÇÖ-<br />
ZÜM OL’’ sloganıyla bir kampanya<br />
başlattıklarını dile getiren Başkan<br />
Peri, ‘’Bugüne kadar, caydırıcı sert<br />
cezalar, barınak kapasitelerinin<br />
artırılması, kısırlaştırma, çip takma<br />
ve hayvan sahiplerinin eğitimi<br />
gibi farklı yöntemler uygulandı<br />
ancak bu tedbirlerin kalıcı çözüm<br />
olmadı. Tek çözüm Avrupa’daki<br />
birçok ülkedeki gibi sokaktaki evcil<br />
hayvan sayısının düşürülmesidir.<br />
Bu da bireysel sahiplenme ile olur.<br />
Gaziantep Milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız, oda ve<br />
dernek başkanlarımız, sanayici ve iş adamlarımızın bu kampanyaya<br />
destek olmasını umut ediyoruz. Gaziantep’te her fabrika<br />
barınaktan bir evcil hayvan sahiplense ciddi bir yol kat edilebilir’’<br />
diye konuştu.<br />
‘’EVCİL HAYVAN SAHİPLENMEK,<br />
ZARAR DEĞİL FAYDA GETİRİR’’<br />
Evcil hayvanların çoğu kez şiddet olaylarıyla gündeme gelmesinden<br />
büyük üzüntü duyduklarına da değinen Başkan Peri,<br />
‘’Elbette münferit olarak yaşanan ve insanların yaralanmasıyla<br />
sonuçlanan vakalar bizleri de üzüyor. Bu olayların azaltılması<br />
içinde sokaktaki hayvan sayısını düşürmemiz<br />
gerekiyor. Evcil hayvan<br />
beslemenin birçok olumlu faydası<br />
var. Olaya birazda bu yönde bakmamız<br />
gerekiyor. Modern hayatın<br />
karmaşık ve yoğun temposu,<br />
birçok kişinin daha asosyal ve<br />
stresli bir yaşam sürmesine yol<br />
açabilir. Daha mutlu ve keyifli bir<br />
yaşam. Ruh sağlığının iyileştirilmesi.<br />
Çocuklara sorumluluk duygusunun<br />
aşılanması gibi yaşamımıza olumlu<br />
katkıları olabiliyor. Bu nedenle tüm<br />
kesimlere çağrıda bulunuyoruz,<br />
Sahiplenelim çözüm olalım:’’<br />
Başkan Peri, bu konuda çeşitli<br />
kurum ve kuruluşları ziyaret ederek,<br />
kampanyaya destek isteyeceklerini<br />
de sözlerine ekledi.<br />
36 37<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
Uzmanlar uyarıyor!<br />
TOKSIK BIR ILIŞKI YAŞAM<br />
ENERJISI AZALTIYOR!<br />
Başlangıçta zararsız gibi görünen ilişkilerin<br />
zamanla insanın ruhunu ve bedenini zehirlemeye<br />
başlayabileceğini dile getiren uzmanlar, sağlıklı bir<br />
ilişkiye kıyasla, toksik bir ilişkide yaşam enerjisinin<br />
azaldığını vurguluyor.<br />
TOKSIK ilişkilerde, yalnızlık ve terk<br />
edilme korkusu yaygındır.” diyen<br />
Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın,<br />
kişinin, zaman zaman sevildiğini hissetse<br />
de bazen sevilmediğini düşünebildiğini<br />
ifade ederek, “Bu duygusal dalgalanmalar,<br />
kişinin genel olarak duygusal çöküş<br />
yaşamasına neden olabilir. Sonunda, kişi<br />
kendini başkalarına karşı kapatabilir ve ait<br />
olmadığı bir yerde hissedebilir.” dedi.<br />
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL<br />
Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Cumali<br />
Aydın, son dönemde sık sık gündeme<br />
gelen toksik ilişki konusunu değerlendirdi.<br />
İLIŞKILER HAYATIN ÖNEMLI<br />
BIR PARÇASI<br />
Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın,<br />
ilişkilerin, hayatımızın önemli bir parçası<br />
olduğunu; ancak bazen, başlangıçta<br />
zararsız gibi görünen ilişkilerin zamanla<br />
ruhumuzu ve bedenimizi zehirlemeye<br />
başlayabileceğini dile getirerek, “Sağlıklı<br />
bir ilişkiye kıyasla, toksik bir ilişkide yaşam<br />
enerjimiz azalır, tepkilerimiz değişir ve<br />
ruhsal olarak huzursuzluk hissederiz.<br />
Zamanla, bu zehirleme süreci fiziksel<br />
sağlığımızı da etkileyebilir. Adım adım<br />
zehirlenmeye başlar. Zehir var kör eder,<br />
zehir var felç eder, zehir var düşündürür ve<br />
öldürür.” dedi.<br />
İLIŞKININ DÜZELEBILECEĞI<br />
DÜŞÜNÜLÜYOR AMA…<br />
“Toksik ilişkiler genellikle tekrar eden<br />
döngülere girme eğilimindedir.” diyen Uzman<br />
Klinik Psikolog Cumali Aydın, şöyle<br />
devam etti:<br />
“İnsanlar, ilişkinin düzelebileceğini ya<br />
da sorunun kendi hatalarında olduğunu<br />
düşünmeye başlarlar. Bu düşünce tarzı,<br />
manipülasyonun bir parçası olabilir. Manipülatif<br />
davranışlar, kişinin karar mekanizmasını<br />
ele geçirir ve bu da diğer tarafı manipülasyona<br />
açık hale getirir. Ayrıca, kişinin<br />
kendi yetmezlik duyguları varsa, ilişkide<br />
Cumali Aydın<br />
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL<br />
Hastanesi Uzman Klinik Psikolog<br />
bu duygulardan daha fazla etkilenebilirler.<br />
Aile de bu duruma katkıda bulunabilir;<br />
örneğin, bir baba kendi yetmezlik hissini<br />
çocuğuna yansıtabilir.<br />
KIŞININ KENDI SINIRLARINI<br />
BELIRLEMESI ÖNEMLI<br />
Toksik insanlara sınırlar koymadan önce,<br />
kişinin kendi sınırlarını belirlemesinin<br />
önemli olduğunu da söyleyen Uzman<br />
Klinik Psikolog Cumali Aydın, “Sınırlar<br />
koymak, dışarıdan gelebilecek problemlere<br />
karşı kendimizi korumanın bir yolu olarak<br />
hizmet eder. Eğer bir durum rahatsızlık veriyorsa,<br />
kişinin duygularını ve düşüncelerini<br />
ifade etmesi önemlidir. Ancak, her zaman<br />
doğrunun söylenmesi uygun olmayabilir;<br />
bu nedenle, iletişimde dengeyi bulmak<br />
önemlidir.” dedi.<br />
SINIRLAR KOYMAK, DIŞARIDAN<br />
GELEBILECEK PROBLEMLERE KARŞI<br />
KENDIMIZI KORUMANIN BIR YOLU<br />
OLARAK HIZMET EDER. EĞER BIR DURUM<br />
RAHATSIZLIK VERIYORSA, KIŞININ<br />
DUYGULARINI VE DÜŞÜNCELERINI IFADE<br />
ETMESI ÖNEMLIDIR.<br />
KIŞI KENDINI<br />
BAŞKALARINA KARŞI<br />
KAPATABILIYOR<br />
Toksik ilişkilerde, yalnızlık ve terk<br />
edilme korkusu yaygındır. Kişi,<br />
zaman zaman sevildiğini hissetse<br />
de bazen sevilmediğini düşünebilir.<br />
Bu duygusal dalgalanmalar,<br />
kişinin genel olarak duygusal<br />
çöküş yaşamasına neden olabilir.<br />
Sonunda, kişi kendini başkalarına<br />
karşı kapatabilir ve ait olmadığı bir<br />
yerde hissedebilir.”<br />
38 39<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
Doç. Dr. Zarife Pancar<br />
Gaziantep Üniversitesi, Spor Bilimleri Fakültesi,<br />
Beden Eğitimi ve spor Anabilim Dalı Öğretim Üyesi<br />
Gaziantep Üniversitesi, Spor Bilimleri<br />
Fakültesi, Beden Eğitimi ve spor Anabilim<br />
Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zarife Pancar<br />
“depresyon, anksiyete ve stresin kapımızı<br />
çaldığı, enerjimizin dibe vurduğu bir dünyada<br />
yaşıyoruz. Ama işte bu sadece başlangıç.<br />
Kalp hastalıkları, diyabet, obezite ve<br />
hatta kanser gibi ciddi sağlık sorunları,<br />
hareketsiz bir yaşamın gölgesinde dolaşıyor.<br />
Ve bu sadece bizim bedenlerimize değil,<br />
toplumumuzun geleceğine de zarar veriyor.<br />
Eğer bu kısır döngüyü kırmazsak, ileride<br />
daha fazla sorunla karşılaşacağımızın açık<br />
delilidir. Ancak, işte şimdi harekete geçme<br />
vakti! Çünkü bir adım atmak, sağlıklı ve<br />
mutlu bir yaşamın anahtarı olabilir” dedi.<br />
Bedeni ve Ruhu Canlandıran Yolculuk:<br />
<strong>SAĞLIK</strong>LI YAŞAMIN ANAHTARI<br />
FIZIKSEL AKTIVITE<br />
<strong>SAĞLIK</strong>LI bir yaşamın anahtarı<br />
sizin elinizde! Harekete geçin,<br />
egzersizin mucizevi etkilerini<br />
deneyimleyin ve daha enerjik,<br />
daha mutlu bir yaşamın tadını çıkarın.<br />
Unutmayın, küçük adımlar büyük değişimlere<br />
yol açar!<br />
Gelin bir an için hayal edin: Gün boyu<br />
bir sandalyede veya masa başında,<br />
bilgisayar ekranının karşısında geçirilen<br />
saatler... Birçoğumuz için bu artık norm<br />
haline geldi. Ancak, bu görünüşte masum<br />
yaşam tarzı, vücudumuzun altını<br />
gizliden oyuyor. Hareketsizlik, kaslarımızın<br />
güçsüzleşmesine, kemiklerimizin<br />
zayıflamasına ve metabolizmamızın<br />
yavaşlamasına neden olurken, ruh<br />
sağlığımızı da tehdit ediyor. Depresyon,<br />
anksiyete ve stresin kapımızı çaldığı,<br />
enerjimizin dibe vurduğu bir dünyada<br />
yaşıyoruz. Ama işte bu sadece başlangıç.<br />
Kalp hastalıkları, diyabet, obezite ve<br />
hatta kanser gibi ciddi sağlık sorunları,<br />
hareketsiz bir yaşamın gölgesinde dolaşıyor.<br />
Ve bu sadece bizim bedenlerimize<br />
değil, toplumumuzun geleceğine de<br />
zarar veriyor. Eğer bu kısır döngüyü<br />
kırmazsak, ileride daha fazla sorunla<br />
karşılaşacağımızın garantisi var. Ancak,<br />
işte şimdi harekete geçme vakti! Çünkü<br />
bir adım atmak, sağlıklı ve mutlu bir<br />
yaşamın anahtarı olabilir.<br />
Günümüzün yoğun temposunda, fiziksel<br />
aktiviteyi hayatımıza dahil etmek zor<br />
olabilir. Ancak, sağlığımızı korumanın<br />
ve yaşam kalitemizi artırmanın en<br />
etkili yollarından biri düzenli egzersiz<br />
yapmaktır. Öncelikle fiziksel aktivitenin<br />
mucizevi faydalarına bakmadan<br />
önce “fiziksel aktivite,” “egzersiz,” ve<br />
“antrenman” terimleri sıkça karşımıza<br />
çıkar ve bazen kafa karıştırıcı olabilir.<br />
Bu terimlerin ne anlama geldiğini ve<br />
birbirlerinden nasıl ayrıldığını basit bir<br />
şekilde açıklayalım.<br />
Fiziksel Aktivite, Egzersiz ve<br />
Antrenman: Aralarındaki<br />
Farklar Nedir?<br />
Fiziksel Aktivite Nedir?<br />
Fiziksel aktivite, kaslarımızı kullanarak<br />
yaptığımız her türlü harekettir. Merdiven çıkmak, bahçe<br />
işleri yapmak, yürüyüş yapmak, ev temizliği gibi örnekleri<br />
verebiliriz. Fiziksel aktivitenin özelliklerine baktığımızda<br />
günlük hayatımızın bir parçasıdır, planlı veya plansız<br />
olabilir. Hafif, orta veya yoğun şiddette olabilir. Fiziksel<br />
aktivite, sağlıklı bir yaşam için gereklidir. Günlük işlerimizi<br />
yaparken bile hareket etmek bizi daha enerjik ve zinde<br />
hissettirir.<br />
Egzersiz Nedir?<br />
Egzersiz, belirli bir sağlık veya fitness hedefiyle yapılan<br />
planlı ve düzenli hareketlerdir. 30 dakikalık yürüyüş,<br />
haftalık koşu programı, yoga seansı, ağırlık kaldırma gibi<br />
örnekleri verebiliriz. Özelliklerine baktığımızda belirli bir<br />
amacı vardır (kilo vermek, kas yapmak, kalp sağlığını<br />
iyileştirmek). Planlı ve tekrarlı içeriğe sahiptir. Egzersiz<br />
yapmak, hedeflediğiniz sağlık ve fitness seviyesine<br />
ulaşmanızı sağlar. Planlı ve düzenli olduğu için daha<br />
yapılandırılmış bir formda gerçekleştirilir.<br />
Antrenman Nedir?<br />
Antrenman, bir spor veya performans hedefini başarmak<br />
için yapılan uzun vadeli ve sistemli egzersizlerdir.<br />
Maraton koşusuna hazırlık, vücut geliştirme programı,<br />
futbol antrenmanları, yüzme tekniklerini geliştirme gibi<br />
örnekleri verebiliriz. Özelliklerine baktığımızda uzun süreli<br />
bir hedefe yöneliktir. Sistematik ve düzenlidir. Performans<br />
artırmayı hedefler ve genellikle bir antrenörle yapılır.<br />
Antrenman, belirli bir spor dalında en iyi performansı göstermek<br />
isteyenler için uygundur. Uzun vadeli planlama ve<br />
disiplin gerektirir.<br />
Gelin, egzersizin mucizevi faydalarını birlikte keşfedelim<br />
ve harekete geçmenin tam zamanı olduğunu görelim!<br />
Fiziksel aktivite, kalp sağlığı ve<br />
dolaşım sistemi üzerinde önemli ve<br />
olumlu etkiler sağlar. Düzenli hareket<br />
etmek, kalp kasını güçlendirir, bu<br />
sayede kalp daha verimli çalışarak<br />
vücuda daha fazla oksijen ve besin<br />
taşır. Ayrıca, fiziksel aktivite kan<br />
basıncını düzenleyerek hipertansiyonu<br />
kontrol altına alır ve “iyi” HDL<br />
kolesterol seviyelerini artırırken “kötü”<br />
LDL kolesterol seviyelerini düşürür,<br />
böylece damar tıkanıklıklarını önler.<br />
Kan dolaşımını iyileştirir, damarların<br />
elastikiyetini artırır ve kan şekeri seviyelerini<br />
dengeler. Tüm bu etkiler, kalp<br />
krizi ve diğer kalp-damar hastalıkları<br />
riskini azaltır, genel sağlık ve yaşam<br />
kalitesini artırır.<br />
Fiziksel aktivite, ruh sağlığı ve zihinsel<br />
durum üzerinde son derece olumlu<br />
etkiler sağlar. Düzenli egzersiz yapmak,<br />
endorfin adı verilen mutluluk<br />
hormonlarının salınımını artırarak<br />
stres, anksiyete ve depresyon belirtilerini<br />
hafifletir. Aynı zamanda, fiziksel<br />
aktivite zihinsel berraklığı ve odaklanmayı<br />
geliştirir, hafızayı güçlendirir ve<br />
uyku kalitesini artırır. Sosyal etkileşim<br />
fırsatları sunarak yalnızlık duygusunu<br />
azaltır ve özsaygıyı artırır. Tüm bu<br />
etkiler, genel ruh sağlığını iyileştirir<br />
ve daha pozitif bir zihinsel duruma<br />
katkıda bulunur.<br />
Fiziksel aktivite, zihinsel sağlığımızı<br />
olumlu yönde etkileyen önemli bir<br />
faktördür. Düzenli olarak egzersiz<br />
yapmak, stresi azaltır ve ruh halimizi<br />
iyileştirir. Egzersiz sırasında salgılanan<br />
endorfin hormonları mutluluk ve<br />
rahatlama hissi verirken, serotonin<br />
ve dopamin gibi diğer kimyasallar da<br />
zihinsel iyilik halini destekler. Ayrıca,<br />
fiziksel aktivite zihinsel berraklığı<br />
artırır, odaklanmayı geliştirir ve beyin<br />
fonksiyonlarını destekler. Düzenli egzersiz<br />
aynı zamanda uyku kalitesini<br />
artırır, enerji seviyelerini dengeleyerek<br />
depresyon ve anksiyete belirtilerini<br />
azaltır. Topluluk sporları veya grup<br />
egzersizleri gibi aktiviteler sosyal<br />
bağlantıları güçlendirir ve duygusal<br />
destek sağlar, bu da zihinsel sağlığı<br />
iyileştirir.<br />
Düzenli egzersiz yapmak, beyin sağlığını<br />
destekleyen bir dizi olumlu etkiye<br />
sahiptir. Egzersiz sırasında artan<br />
kan akışı, beyne daha fazla oksijen ve<br />
besin maddesi taşıyarak beyin hücrelerinin<br />
daha iyi çalışmasını sağlar.<br />
Ayrıca, egzersiz, sinir hücrelerinin yenilenmesini<br />
ve bağlantılarının güçlenmesini<br />
teşvik eder, bu da öğrenme,<br />
hafıza ve problem çözme becerilerini<br />
artırır. Fiziksel aktivite aynı zamanda<br />
stresi azaltır ve zihinsel olarak daha<br />
sakin ve odaklanmış olmamızı sağlar.<br />
Düzenli egzersiz yapan bireyler genellikle<br />
bilişsel işlevlerini korumakta<br />
daha başarılıdır ve yaşlılık döneminde<br />
bilişsel gerileme riski daha düşüktür.<br />
Fiziksel aktivitenin kas ve kemik<br />
sağlığı ile bağışıklık sistemi ve genel<br />
sağlık üzerindeki etkileri oldukça<br />
önemlidir. Düzenli egzersiz yapmak,<br />
kasların güçlenmesine ve kemiklerin<br />
yoğunlaşmasına katkıda bulunur.<br />
Kaslar, egzersiz sırasında uyarılır ve<br />
güçlenirken, kemikler üzerinde uygulanan<br />
stres, kemik yoğunluğunun<br />
artmasını sağlar, bu da osteoporoz<br />
riskini azaltır. Ayrıca, fiziksel aktivite<br />
bağışıklık sistemi üzerinde olumlu<br />
bir etkiye sahiptir. Egzersiz, vücuttaki<br />
enfeksiyonlarla savaşan beyaz kan<br />
hücrelerinin dolaşımını artırır, bu<br />
da bağışıklık sisteminin daha etkili<br />
çalışmasını sağlar.<br />
Hayat, macera dolu yolculuktur ve bu<br />
yolculukta en iyi rehber sağlıklı bir vücuttur!<br />
Fiziksel aktivite, bu muhteşem<br />
yolculukta en iyi arkadaşınız olabilir.<br />
Düzenli egzersiz yapmak, sadece<br />
kaslarınızı ve kemiklerinizi güçlendirmekle<br />
kalmaz, aynı zamanda ruhunuzu<br />
da canlandırır! Enerjinizi artırır,<br />
stresi azaltır, mutluluğu ve özgüveni<br />
tavan yapar. Daha da önemlisi,<br />
hayatınızın her anını dolu dolu yaşamanızı<br />
sağlar! Unutmayın, sağlıklı bir<br />
beden, sizi daha uzun ve daha mutlu<br />
bir yaşama taşıyacak anahtardır.<br />
Yani, haydi kalkın, harekete geçin ve<br />
hayatınızı hareketli tutun. Sadece bir<br />
adım atmakla, yaşamınızın en büyük<br />
macerasına başlamış olacaksınız!<br />
O halde diyoruz ki; fiziksel aktivite<br />
sağlıklı yaşamın temel taşlarından<br />
biridir. Dengeli beslenme alışkanlıkları<br />
edinmek, düzenli fiziksel aktivite yapmak,<br />
yeterli uyku almak ve stresten<br />
uzak durmak sağlıklı bir yaşam için<br />
önemli adımlardır. Fiziksel aktivite,<br />
kalp sağlığınızı destekler, kas ve<br />
kemiklerinizi güçlendirir, bağışıklık<br />
sisteminizi güçlendirir ve genel<br />
sağlığınızı iyileştirir. Bu nedenle,<br />
sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek<br />
ve fiziksel aktiviteyi yaşamınızın bir<br />
parçası haline getirmek, daha sağlıklı<br />
ve mutlu bir yaşamın anahtarıdır.<br />
Küçük değişiklikler bile büyük farklar<br />
yaratabilir, bu yüzden sağlıklı yaşam<br />
tarzını benimsemek için cesur<br />
adımlar atın ve en iyi versiyonunuz<br />
olmaya doğru ilerleyin. Unutmayın,<br />
sağlık sizin en büyük servetinizdir<br />
ve ona yatırım yapmak her zaman<br />
karşılığını verecektir. Hayatınızı daha<br />
sağlıklı ve mutlu bir hale getirmek<br />
için bugünden başlayın!<br />
40 41<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
GAÜN HASTANESİ’NDE HEMŞİRELİK<br />
HAFTASI ETKİNLİĞİ DÜZENLENDİ<br />
GAÜN Rektörü<br />
Prof. Dr. Arif Özaydın<br />
GAÜN Rektörü Prof. Dr. Arif<br />
Özaydın, “Tüm Hemşirelerimizin<br />
hemşireler gününü yürekten<br />
kutluyorum. Sağlık sistemi büyük<br />
bir zincirdir. Bu zinciri oluşturan<br />
en büyük halkalardan biri de siz<br />
değerli hemşirelerimizdir.”<br />
HASTANE oditoryumunda<br />
düzenlenen etkinliğin açılışında<br />
konuşan, GAÜN Rektörü Prof.<br />
Dr. Arif Özaydın, “Tüm Hemşirelerimizin<br />
hemşireler gününü yürekten kutluyorum.<br />
Sağlık sistemi büyük bir zincirdir.<br />
Bu zinciri oluşturan en büyük halkalardan<br />
biri de siz değerli hemşirelerimizdir. Hekimlerimiz,<br />
hemşirelerimiz bu zincirin çok<br />
Gaziantep Üniversitesi(GAÜN) Hastanesi’nde “12-18 Mayıs Hemşirelik<br />
Haftası nedeniyle etkinlik düzenlendi.<br />
GAÜN Rektör Yardımcısı<br />
Prof. Dr. Ayşe Balat<br />
GAÜN Rektör Yardımcısı Prof. Dr.<br />
Ayşe Balat, “Tüm hemşirelerimizin<br />
hemşirelik haftasını kutluyorum.<br />
Bu güzel güne şahitlik etmekten<br />
son derece mutluluk duyuyorum.<br />
Siz değerli hemşirelerimiz sağlık<br />
sisteminin vazgeçilmezisiniz.”<br />
kıymetli birer parçası. Sağlık ekibinin vazgeçilmez<br />
üyesi olan tüm hemşirelerimizin<br />
12-18 Mayıs Hemşirelik Haftası’nı kutluyor,<br />
çalışmalarında başarılar diliyorum” dedi.<br />
GAÜN Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ayşe<br />
Balat ise, “Tüm hemşirelerimizin hemşirelik<br />
haftasını kutluyorum. Bu güzel güne<br />
şahitlik etmekten son derece mutluluk duyuyorum.<br />
Siz değerli hemşirelerimiz sağlık<br />
sisteminin vazgeçilmezisiniz. Hamuru<br />
özveriyle yoğrulmuş özel insanlarsınız,<br />
kimsesi olmayan hastaların kimsesisiniz.<br />
Yoğun bakımda sessiz, nefessiz yatan<br />
hastaların sesi ve nefesisiniz. Sizler biz<br />
hekimlerin en güçlü takım arkadaşlarısınız,<br />
vazgeçilmezimizsiniz. İyi ki varsınız. Hemşireliğin<br />
kurucusu Florance Nightingale<br />
“Eğer gözlem yapamıyorsanız hemşire olmaktan<br />
vazgeçin” der. Ben sizlerin çok iyi<br />
gözlemciler olduğunu biliyorum. Çalışma<br />
hayatında birçok zorlukla karşılaştığınızı<br />
da biliyorum. Sorunun değil çözümün<br />
parçası olarak hayatınıza yön vermenizi<br />
ve gülümsemeyi ihmal etmeyin. Herkese<br />
çok teşekkür ediyor, her gününüzün böyle<br />
coşkuyla geçmesini diliyorum” ifadelerine<br />
yer verdi.<br />
GAÜN Hastanesi Başhekimi Prof. Dr.<br />
Şevki Hakan Eren ise, “Bazı meslekler<br />
bulunduğu ortamda tam bir rahatlık<br />
içerisinde olamaz. Hep tetikte bekler. Bu<br />
meslek grupları arasında biz hekimler ve<br />
siz hemşireler yer alıyor. Bizlerin önüne<br />
hep problem gelir ve problemlerin çözülmesi<br />
istenir. Bizim mesleğimizin gecesi,<br />
gündüzü yok. Özveri, gayret ve sevgi<br />
ile mesleğimizi icra etmeye çalışıyoruz.<br />
Çalışma hayatımızda çeşitli sorunlarla kar-<br />
GAÜN Hastanesi Başhekimi<br />
Prof. Dr. Şevki Hakan Eren<br />
GAÜN Hastanesi Başhekimi Prof.<br />
Dr. Şevki Hakan Eren, “Biz büyük<br />
bir aileyiz. Bu ailenin bireyi olan siz<br />
değerli hemşirelerimizin hemşirelik<br />
haftasını en kalbi duygularımla<br />
kutluyorum. Her şeyin gönlünüzce<br />
olmasını diliyorum.”<br />
şılaşabiliriz. Ancak bu sorunları hep birlikte<br />
aşmalıyız. Biz büyük bir aileyiz. Bu ailenin<br />
bireyi olan siz değerli hemşirelerimizin<br />
hemşirelik haftasını en kalbi duygularımla<br />
kutluyorum. Her şeyin gönlünüzce olmasını<br />
diliyorum” şeklinde konuştu.<br />
GAÜN Hastanesi Başhemşiresi Çağlar<br />
Şahin ise, “Hemşirelik mesleği toplumsal<br />
ihtiyaçlardan doğan; insan sevgisi,<br />
özveri, sabır, hoşgörü kavramlarını içinde<br />
barındıran çok yönlü bir meslektir. Ülkemizde<br />
1964 yılından bu yana Florance<br />
Nightingale’in doğum günü olarak kabul<br />
edilen 12 Mayıs, Hemşireler Günü olarak<br />
kutlanmakta ve her yıl farklı bir tema ile<br />
etkinlikler düzenlenmektedir. Uluslararası<br />
Hemşireler Birliği’nin 2024 yılı teması<br />
’Hemşirelerimiz Geleceğimiz; Bakımın<br />
Ekonomik Gücü’olarak belirlenmiştir. Bu<br />
tema çerçevesinde hem hemşirelik eğitiminin<br />
hem de hemşirelik bakımının sağlık<br />
ekonomisine olan katkısı vurgulanmak<br />
istenmiştir. Hemşirelerimiz Geleceğimiz<br />
teması doğrultusunda mesleğimizi yüceltmek,<br />
saygınlığını korumak ve daha ileriye<br />
taşımak biz meslek üyelerine düşmektedir.<br />
Bizler bu sorumluluk bilinciyle meslek<br />
etiğine uygun bir şekilde özveriyle çalışmalarımıza<br />
devam ediyoruz. Yaşadığımız<br />
Covid-19 süreci ve 6 Şubat depreminde<br />
canla başla çalışan meslektaşlarım bu<br />
sorumluluk ve özverinin gereğini yapmıştır.<br />
Bu vesileyle Covid-19 sürecinde ve 6<br />
Şubat depreminde hayatını kaybeden tüm<br />
sağlık çalışanlarımıza Allah’tan rahmet<br />
diliyorum. Sözlerimi Ulu Önderimiz Gazi<br />
Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleriyle<br />
bitirmek istiyorum. ‘Hayatta tam mutluluk<br />
ve esenlik ancak gelecek kuşakların şerefi,<br />
varlığı, esenliği için çalışmakta bulunabilir.’Millete<br />
efendilik yoktur; hizmet etme<br />
vardır’ diye konuştu.<br />
GAÜN Hastanesi Başhemşiresi<br />
Çağlar Şahin<br />
GAÜN Hastanesi Başhemşiresi<br />
Çağlar Şahin, “Hemşirelik mesleği<br />
toplumsal ihtiyaçlardan doğan;<br />
insan sevgisi, özveri, sabır, hoşgörü<br />
kavramlarını içinde barındıran çok<br />
yönlü bir meslektir.”<br />
Etkinlikte konuşan Başhemşire<br />
Çağlar Şahin, Hastanede<br />
çalışan tüm hemşireler adına<br />
TEMA Vakfına fidan bağışı<br />
gerçekleştirdiklerini de vurguladı.<br />
TEMA Vakfına gerçekleştirilen<br />
bağışın sertifikası tüm hemşireler<br />
adına, hastaneye uzun yıllar<br />
emek vererek meslekte 45<br />
yılını dolduran Doğum Salonu<br />
Sorumlu Hemşiresi Birsen<br />
Bozdoğan’a takdim edildi.<br />
Hastane görev yapan<br />
hemşirelerin katılımıyla<br />
gerçekleşen etkinlik pasta kesimi<br />
ve müzik dinletisiyle son buldu.<br />
42 43<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
<strong>SAĞLIK</strong> İÇIN HAREKETE GEÇ<br />
10 Mayıs Sağlık İçin Hareket Et Günü kapsamında, İl Sağlık Müdürlüğümüz, İl Milli Eğitim Müdürlüğü,<br />
Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü ve Şahinbey Belediyesi işbirliği ile Şahinbey Belediyesi Geleneksel Sporlar<br />
Merkezi’nde çeşitli etkinlikler gerçekleştirildi.<br />
Yüksel, Halk Sağlığı Hizmetleri Başkan<br />
Yardımcısı Doç.Dr.Mikail Özdemir, Kamu<br />
Hastaneleri Başkan Yardımcısı Dr.Cihat<br />
Rifat Yılmazer, Oğuzeli İlçe Sağlık Müdürü<br />
Uzm.Dr.Orhan Cellat, İl Milli Eğitim Müdürlüğü<br />
Spor Koordinatörü İdris Turan,<br />
Tarım ve Orman İl Müdürlüğü Gıda ve<br />
Yem Şube Müdürü Ramazan Güngör,<br />
kamu kurum ve kuruluşlarının personeli,<br />
spor eğitmenleri, sağlık çalışanları, öğrenciler,<br />
öğretmenler ve veliler katıldı.<br />
Etkinlik alanında İl Sağlık Müdürlüğü Halk<br />
Sağlığı Hizmetleri Başkanlığı, Acil Sağlık<br />
Hizmetleri Başkanlığı, İl Milli Eğitim Müdürlüğü,<br />
İl Emniyet Müdürlüğü Toplum<br />
Destekli Polis, Büyükşehir Belediyesi<br />
Sağlık, Yaşlı ve Engelli Daire Başkanlığı ile<br />
Yeşilay Gaziantep Şubesi tarafından stant<br />
açıldı. İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı<br />
Hizmetleri Başkanlığı Bulaşıcı Olmayan<br />
Hastalıklar Birimi tarafından açılan stantta<br />
vücut analizi, beden kütle indeksi hesaplaması<br />
yapıldı ayrıca, yeterli ve dengeli<br />
beslenme, kahvaltının önemi, fiziksel aktivitenin<br />
yararları, çölyak hastalığı ve el hijyeni<br />
konularıyla ilgili bilgilendirici broşürler,<br />
şapka, bez çanta, sağlıklı beslenme temalı<br />
ders programı ve kitap ayracı dağıtıldı.<br />
Etkinlikte sağlık tedbirleri için ambulans<br />
aracı hazır bulunurken, Ulusal Medikal<br />
Kurtarma Ekibi (UMKE) aracı ve personeli<br />
de tanıtım amaçlı yer alarak yaptıkları faaliyetlere<br />
ilişkin bilgilendirme yaptılar. İl Milli<br />
Eğitim Müdürlüğü standında geleneksel<br />
okul sporları ve “Obeziteye İnat Bir Adım<br />
Da Sen At!” projeleri tanıtılırken, Büyükşehir<br />
Belediyesi tarafından obezite ve<br />
dengeli beslenmeye yönelik materyaller ve<br />
çocuklar için süt dağıtıldı. Toplum Destekli<br />
Polis ve Yeşilay tarafından da bilgilendirici<br />
broşürler verildi.<br />
Etkinlik süresince çocuklar müzik<br />
eşliğinde gönüllerince dans etti, mas<br />
güreşi sporu, halat çekme oyunu,<br />
ata binme ve ok atma etkinliklerini<br />
gerçekleştirdiler. Etkinliğe katılan<br />
kurum personeli de ata binme, ok<br />
atma, dart, bisiklete binme gibi<br />
etkinlikleri deneyimledirler.<br />
Etkinlik süresince çocuklar müzik eşliğinde<br />
gönüllerince dans etti, mas güreşi sporu,<br />
halat çekme oyunu, ata binme ve ok atma<br />
etkinliklerini gerçekleştirdiler. Etkinliğe<br />
katılan kurum personeli de ata binme, ok<br />
atma, dart, bisiklete binme gibi etkinlikleri<br />
deneyimledirler. Etkinliklerde küçükten<br />
büyüğe herkesin desteği ve katılımı ile hareketli<br />
yaşam ve sağlık üzerine etkilerinin<br />
önemi vurgulandı.<br />
Günlük yaşamı mümkün olduğunca aktif<br />
geçirmek sağlıklı bir yaşamın ilk adımıdır.<br />
Daha fazla yarar elde edebilmek ve<br />
sağlığı koruyup geliştirebilmek için fiziksel<br />
aktiviteler düzenli olarak yapılmalı ve<br />
yaşamın bir parçası hâline getirilmelidir.<br />
E<br />
TKINLIĞE Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdür Yardımcısı<br />
Dr.Köksal Hamzaoğlu, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Göç Dairesi<br />
Başkanı Zehra UzunDurukan, Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet<br />
Tahmazoğlu, İl Sağlık Müdürü Dr.Beytullah Şahin, İl Emniyet<br />
Müdür Yardımcısı Eyyup Mehmet Budak, Şahinbey Belediyesi Gençlik ve<br />
Spor Hizmetleri Müdürü Burak Çilesiz, Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanı<br />
Uzm.Dr.Ferit Yetkinşekerci, Kamu Hastaneleri Hizmetleri Başkanı Uzm.<br />
Dr.Emine Korkmaz, Acil Sağlık Hizmetleri Başkanı Uzm.Dr. Gizem Coşkun<br />
Fiziksel aktivite bireylerin fiziksel ve ruhsal<br />
sağlığının geliştirilmesinde temel araçlardan<br />
birisidir. Bir halk sağlığı sorununu gidermenin<br />
yanında, aynı zamanda toplum<br />
refahını, çevrenin korunmasını teşvik eder<br />
ve gelecek nesillere yönelik bir yatırım<br />
oluşturur.<br />
Günlük yaşamı mümkün olduğunca aktif<br />
geçirmek sağlıklı bir yaşamın ilk adımıdır.<br />
Daha fazla yarar elde edebilmek ve sağlığı<br />
koruyup geliştirebilmek için fiziksel aktiviteler<br />
düzenli olarak yapılmalı ve yaşamın<br />
bir parçası hâline getirilmelidir.<br />
44 45<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
Günümüzün en yaygın sindirim sorunlarından<br />
“İRRITABL BAĞIRSAK<br />
SENDROMU”<br />
yardımcı olabiliyor. Ancak, bu takviyeleri<br />
kullanmadan önce bir doktora danışmak<br />
oldukça önemli.<br />
NASIL BIR BESLENME DÜZENI<br />
GEREKLI?<br />
IBS semptomlarını yönetmek için kişisel<br />
olarak uyarlanmış bir beslenme planı<br />
gerekli. Genellikle, lifli gıdaları artırmak,<br />
potansiyel tetikleyicileri tanımlamak ve<br />
yemek yeme alışkanlıklarını düzenlemek<br />
faydalı olabilir. Önerilen bazı beslenme<br />
stratejileri ise şunlardır:<br />
Lifli gıdalar: Yeterli miktarda lif tüketmek<br />
kabızlığı hafifletebilir. Meyve, sebze,<br />
kepekli tahıllar gibi lifli gıdalar tercih<br />
edilmelidir.<br />
FODMAP azaltımı: FODMAP’lar, bazı<br />
kişilerde IBS semptomlarını kötüleştirebilen<br />
karbonhidratlardır. Bu yüzden, yüksek<br />
FODMAP içeren gıdaların tüketimi azaltılmalıdır.<br />
Ancak düşük FODMAP diyeti,<br />
tetikleyicileri belirlemek için uygulanan bir<br />
tedavi yaklaşımıdır ve hayat<br />
boyu uygulanmamalıdır.<br />
Su tüketimi: Yeterli miktarda su içmek,<br />
sindirim sisteminin düzgün çalışmasına<br />
yardımcı olabilir ve kabızlığı önleyebilir.<br />
Küçük ve sık öğünler: Büyük öğünler<br />
yerine daha küçük ve sık öğünler tüketmek<br />
sindirim sistemi üzerindeki stresi<br />
azaltabilir.<br />
Potansiyel tetikleyicileri tanımlama:<br />
Bazı yiyecekler, IBS semptomlarını tetikleyebilir.<br />
Kişisel olarak tetikleyicileri tanımlamak<br />
ve bunlardan kaçınmak önemlidir.<br />
Bağırsakların normal<br />
işlevlerindeki bozukluklarla<br />
karakterize edilen İrritabl<br />
Bağırsak Sendromu (IBS),<br />
organik bir nedeni olmasa<br />
da en sık teşhis edilen<br />
sindirim sistemi hastalıkları<br />
arasında yer alıyor. Sofra/<br />
Compass Group Türkiye Ülke<br />
Diyetisyeni Emel Terzioğlu<br />
Arslan da bu rahatsızlığın<br />
nasıl teşhis edildiğinden<br />
nasıl takviyeler alınması<br />
gerektiğine kadar IBS’ye dair<br />
bilgilerini paylaşıyor.<br />
GÜNÜMÜZÜN en<br />
yaygın sindirim sistemi<br />
rahatsızlıklarından IBS,<br />
bağırsak beyin ekseninin<br />
bozukluğu olarak tanımlanıyor.<br />
Hayati tehlikesi olmasa da yaşam<br />
kalitesini oldukça etkileyen IBS’nin<br />
tipik semptomları arasında karın<br />
ağrısı, şişkinlik, gaz, ishal ve kabızlık<br />
bulunuyor.<br />
İnflamatuar Bağırsak Hastalığı<br />
(İBH) veya Crohn hastalığı gibi ciddi<br />
bağırsak bozukluklarından farklı<br />
olan IBS’nin teşhisi doktor değerlendirmesi<br />
ve gaita testiyle yapılıyor.<br />
Genellikle, doktor semptomları<br />
değerlendirdikten sonra tanıyı<br />
koymak için başka potansiyel sağlık<br />
sorunlarını elemine ediyor. Bu, kapsamlı<br />
bir tıbbi geçmiş almayı, fizik<br />
muayeneyi ve bazen laboratuvar<br />
testlerini içeriyor. Fakat, IBS tanısını<br />
yapmak sadece besin intolerans<br />
testleri ile mümkün değil.<br />
IBS NASIL YÖNETILMELI?<br />
Tedavi yaklaşımı, semptomların şiddeti<br />
ve kişinin genel sağlık durumu<br />
göz önüne alınarak belirlenen IBS’yi<br />
yönetmek için birçok tedavi seçeneği<br />
bulunuyor. Bunlar arasında diyet<br />
değişiklikleri (düşük FODMAP diyeti),<br />
stres yönetimi teknikleri (nefes<br />
çalışmaları ve meditasyonlar), ilaçlar<br />
(antidepresanlar ve antispazmoidler)<br />
ve alternatif tedaviler yer alıyor.<br />
Ayrıca, yeterli ve kaliteli uyku da<br />
IBS semptomlarının azaltılmasında<br />
önemli bir yere sahip.<br />
IBS IÇIN NE GIBI<br />
TAKVIYELER ALINMALI?<br />
Probiyotikler, prebiyotikler, magnezyum<br />
sitrat, lif takviyeleri ve<br />
sindirim enzimleri (laktoz intoleransı<br />
için laktaz) gibi bir dizi takviye IBS<br />
semptomlarını hafifletmeye<br />
“İnflamatuar Bağırsak Hastalığı (İBH) veya Crohn<br />
hastalığı gibi ciddi bağırsak bozukluklarından farklı<br />
olan IBS’nin teşhisi doktor değerlendirmesi ve gaita<br />
testiyle yapılıyor. Genellikle, doktor semptomları<br />
değerlendirdikten sonra tanıyı koymak için başka<br />
potansiyel sağlık sorunlarını elemine ediyor.”<br />
46 47<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
STANBUL Atlas Üniversitesi İnsan<br />
ve Toplum Bilimleri Fakültesi<br />
İ<br />
Psikoloji Bölümü’nden Dr. Öğretim<br />
Üyesi Suna Ömerbaşoğlu, 10<br />
Mayıs Psikologlar Günü dolayısıyla<br />
yaptığı açıklamada ruh sağlığının korunmasında<br />
psikologların rolüne ilişkin<br />
değerlendirmede bulundu.<br />
PSIKOLOGLAR, BAŞ ETME<br />
BECERILERINI GELIŞTIRMEYE<br />
YARDIMCI OLURLAR<br />
Psikologların ruh sağlığı hizmeti sunan<br />
en önemli meslek gruplarından biri olduğunu<br />
belirten Dr. Öğretim Üyesi Suna<br />
Ömerbaşoğlu, “Psikologlar, bireylerin baş<br />
etmekte zorlandığı yaşam olaylarında<br />
ya da anlam arayışlarında süreçlerine<br />
eşlik eden profesyonellerdir. Bireylerin<br />
baş etme becerilerini geliştirmeleri ve<br />
RUHSAL <strong>SAĞLIK</strong> OKUR<br />
YAZARLIĞININ ARTMASI,<br />
ÖNYARGILARI AZALTIYOR<br />
kendi anlam dünyalarını inşa<br />
etmelerini kolaylaştırmak için<br />
yargısız ve destekleyici bir<br />
tutumla psikoterapi süreçlerini<br />
yürütürler. Bu süreçte birey adına<br />
karar vermeyen ya da bireyin<br />
kararlarına müdahale etmeyen<br />
psikologların temel amacı bireyin,<br />
terapiye veya terapiste bağımlı<br />
olmadan, karşılaştığı sorunların<br />
türünden bağımsız olarak olay ya<br />
da durumlar karşısında daha güçlü<br />
ve bağımsız hissedebilmesi ve<br />
daha çözüm odaklı olabilmesidir”<br />
diye konuştu.<br />
PSIKOTERAPI SÜRECI<br />
HERKES IÇIN FARKLILIK<br />
GÖSTERIR<br />
Psikoterapi sürecinin herkes için farklı<br />
Ruh sağlığı hizmeti sunan en önemli<br />
meslek gruplarından biri olan<br />
psikologlar, bireylerin baş etmekte<br />
zorlandığı yaşam olaylarında ya<br />
da anlam arayışlarında süreçlerine<br />
eşlik eden profesyoneller olarak<br />
önemli görevler üstleniyor.<br />
İstanbul Atlas Üniversitesi İnsan ve<br />
Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji<br />
Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi<br />
Suna Ömerbaşoğlu, psikolojik<br />
destek almanın kimi zaman zayıflık,<br />
yetersizlik ya da başarısızlık olarak<br />
değerlendirilebildiğini, ruhsal sağlık<br />
okur yazarlığının artmasıyla beraber<br />
bu önyargıların azaldığını söyledi.<br />
Dr. Öğretim Üyesi Suna Ömerbaşoğlu<br />
İstanbul Atlas Üniversitesi İnsan ve<br />
Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü<br />
ve kendine özgü olduğunu kaydeden<br />
Dr. Öğretim Üyesi Suna Ömerbaşoğlu,<br />
bu sürecin bir yolculuğa benzediğini<br />
belirterek şunları söyledi: “Bu süreci şu<br />
metaforla açıklamak daha da somutlaşmasına<br />
yardımcı olacaktır. Psikoterapi<br />
sürecini iki şehir arasında yapılacak bir<br />
yolculuk olarak ele aldığımızda, yolculuk<br />
yapılan aracın şoför koltuğunda danışan<br />
(psikoterapiye başvuru yapan birey),<br />
kopilot koltuğunda ise psikolog (terapist)<br />
oturmaktadır. Her ne kadar iki şehir<br />
arasındaki mesafe kilometre olarak bilinse<br />
de her yolculukta varılmak istenen şehre<br />
ulaşma süresi birçok faktöre bağlı olarak<br />
nasıl değişiyorsa her bir danışanın terapi<br />
süresi de kendine özgüdür.<br />
TERAPIST DANIŞAN YERINE<br />
KARARLAR ALMAZ<br />
Terapist yol boyunca var olan dinlenme<br />
tesislerine, akaryakıt istasyonlarına, yolların<br />
özelliklerine ya da alternatif yollara hâkim<br />
olmakla birlikte danışanın bu konularla<br />
ilgili seçimlerine müdahale etmez, onun<br />
yerine kararlar almaz. Danışanın bu<br />
konularla ilgili yaptığı seçimler ve karar<br />
alma süreçlerini gözlemler. Bu süreçler<br />
birlikte sorgulanarak kişinin kendi zihinsel<br />
süreçlerine dair farkındalığının artırılması<br />
ve işlevsel şekilde yeniden yapılandırılması<br />
hedeflenir. Bu sayede kişinin karar alma ve<br />
sorun çözme kapasitesi süreç içinde artar.”<br />
ETIKETLENME KAYGISI<br />
OLUŞABILIYOR<br />
Psikolojik destek almanın kimi zaman<br />
bazıları tarafından zayıflık, yetersizlik ya da<br />
başarısızlık olarak değerlendirilebildiğini<br />
kaydeden Dr. Öğretim Üyesi Suna Ömerbaşoğlu,<br />
“Günümüzde giderek değişmekle<br />
birlikte çoğu kişi için psikolojik destek aldığını<br />
söylemek utanç kaynağı olabilmektedir.<br />
Bireyler, ‘deli’ damgası yemekten eskisi<br />
kadar kaygılanmasa da psikolojik destek<br />
almayı zayıflık, yetersizlik ya da başarısızlık<br />
olarak nitelendirebilmektedir” dedi.<br />
RUHSAL <strong>SAĞLIK</strong> OKUR<br />
YAZARLIĞI ARTTIKÇA BAKIŞ<br />
AÇISI DEĞIŞIYOR<br />
Ruhsal sağlık okur yazarlığının artmasıyla<br />
beraber kişilerin sadece doktor yönlendirmesi<br />
olmadan da psikoloğa başvurabildiğini<br />
ifade eden Dr. Öğretim Üyesi Suna<br />
Ömerbaşoğlu, “Psikolojik destek alma söz<br />
konusu olduğunda toplumumuzda doğru<br />
bilinen yanlışlardan bir tanesi de sadece<br />
depresyon, kaygı bozukluğu gibi klinik bir<br />
durum söz konusu olduğunda ve doktor<br />
yönlendirirse psikoloğa gidilmesi gerektiği<br />
yönündeki inanıştır. Bir hekim tarafından<br />
gerekli görülmesi, kişilerin başvuru yapmalarını<br />
genellikle hızlandırmakla birlikte<br />
ruhsal sağlık okur yazarlığının yavaş yavaş<br />
da olsa giderek yükselmesiyle kişiler artık<br />
hekim yönlendirmesi olmadan da bu tür<br />
başvurular için uzman arayışına girebilmektedir”<br />
diye konuştu.<br />
İKI HAFTADAN UZUN SÜREN<br />
ŞIKAYETLERDE PSIKOLOĞA<br />
BAŞVURULMALI<br />
Ruh sağlığı ile ilgili şikayetlerin iki haftadan<br />
uzun sürmesi halinde uzman bir psikoloğa<br />
başvurulması gerektiğini söyleyen Dr.<br />
Öğretim Üyesi Suna Ömerbaşoğlu, “Depresyon,<br />
travma sonrası stres bozukluğu,<br />
kaygı bozuklukları gibi klinik tabloların<br />
yanı sıra bu tabloları düşündürecek uyku<br />
sorunları, iştahta dikkat çeken bir artış ya<br />
da azalma ve buna bağlı olarak kiloda<br />
artış ya da azalma, bunalmışlık hali, her<br />
şeyin yük gelmesi, kişinin hiçbir şey yapmak<br />
istememesi, keyif alamama, sık sık<br />
ağlamaklı hissetme, huzursuzluk ve her an<br />
kötü bir şey oluverecekmiş gibi hissetme<br />
gibi durumlar psikolojik destek için en sık<br />
başvuru sebepleri arasında yer almaktadır.<br />
Zaman zaman kişilerin böyle hissetmesi<br />
normal olmakla birlikte bu durumların iki<br />
haftadan uzun sürmesi ve kişinin günlük<br />
yaşam kalitesini düşürmesi söz konusu<br />
olduğunda alanında uzman bir psikoloğa<br />
başvurulmalıdır” tavsiyesinde bulundu.<br />
KRONIK HASTALIKLARIN<br />
TEDAVI SÜREÇLERINDE<br />
DESTEK ÖNEMLI<br />
Psikolojik desteğin kronik ağrılar, kanser<br />
ve ömür boyu devam eden kronik hastalıkların<br />
yönetilmesi sürecinde önemli bir<br />
yeri olduğunu belirten Dr. Öğretim Üyesi<br />
Suna Ömerbaşoğlu, “Daha az bilinen bir<br />
durum olmakla birlikte migren, fibromiyalji<br />
ve miyofasial ağrı sendromları gibi kronik<br />
ağrı problemleri, kanser, kronik böbrek<br />
yetmezliği, yüksek tansiyon gibi kronik<br />
hastalık yaşayan bireylerin hastalığa uyum<br />
süreçlerinin sağlıklı yönetiminde psikolojik<br />
destek önemli bir yer tutmaktadır. Çünkü<br />
bu hastalıkların nedenleri arasında psikolojik<br />
zorlanmalar olabildiği gibi tedavi<br />
sürecine uyum sağlanmasında ve kişinin<br />
işlevselliğinin yükseltilmesinde de psikolojik<br />
destek önemli rol oynar” dedi.<br />
GÜNLÜK YAŞAMDA<br />
KARŞILAŞILAN<br />
SORUNLARLA BAŞA<br />
ÇIKMAK IÇIN DESTEK<br />
ALINABILIR<br />
İletişim sorunları ve cinsel<br />
sorunlar başta olmak üzere<br />
ilişkisel sorunlar yaşayanların da<br />
psikolojik destek alabileceğini<br />
belirten Dr. Öğretim Üyesi<br />
Suna Ömerbaşoğlu, “İş stresini<br />
yönetememe gibi durumların<br />
yanı sıra günlük hayatın akışı<br />
içinde herhangi bir konuda<br />
belirsizlik yaşayan, karar almakta<br />
zorlanan, stresini işlevsel şekilde<br />
yönetemeyen herkes psikolojik<br />
destek almak için başvurabilir.<br />
Tüm bunların yanı sıra aktif<br />
herhangi bir sorun tanımlamasa<br />
da yaşam kalitesini yükseltmek,<br />
kendi iç dünyasını daha yakından<br />
tanıyarak kendi anlamlarını inşa<br />
etmek isteyen herkes psikoloğa<br />
başvurabilir” diye konuştu.<br />
48 49<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
İlaç konusunda yaşanan<br />
gelişmeler sağlık alanındaki<br />
yerini korumaya devam ediyor.<br />
İLACA ERİŞİM EN TEMEL YURTTAŞLIK HAKKIDIR,<br />
İLACA ULAŞIM ENGELLENEMEZ!<br />
İlaca ulaşmanın giderek zorlaştığı bir ortamda ilaçlar<br />
üzerinden alınan yüzde 10’luk vergiler de vatandaşın sağlık<br />
alanında verimli hizmet almasını zorlaştırıyor. SAHİM-SEN<br />
Başkanı Özlem Akarken, “İlaçta alınan vergilerin gelişmiş<br />
ülkelerde olduğu gibi ya hiç alınmaması ya da yüzde 1’lere<br />
düşürülmesi gerekiyor. İlaca ulaşmak en temel yurttaşlık<br />
hakkıdır. İlaca erişim engellenemez!” dedi.<br />
LACA ulaşım, her geçen gün daha da büyüyor.<br />
İlaca ulaşım kadar ilaçlardan alınan KDV<br />
İ<br />
(Katma Değer Vergisi) de sorunun bir başka<br />
bacağını oluşturuyor. Hayati olan bu ürünlerden<br />
alınan KDV’nin yüzde 10’a çıkarılması var<br />
olan sorunun daha da derinleşmesine neden oldu.<br />
İlaca ulaşımın sağlanması gerektiğini ve ilaçtan<br />
alınan KDV yükünün hafifletilmesi gerektiğini ifade<br />
eden Sağlık Hizmetleri Sendikası (SAHİM-SEN) Başkanı<br />
Özlem Akarken, “İlaca ulaşım en temel yurttaşlık<br />
hakkıdır. İlaçtan KDV alınmaması gerekiyor. İlaca<br />
ulaşım her geçen gün zorlaşmaktadır” yorumunda<br />
bulundu.<br />
İLAÇ BULUNAMIYOR,<br />
HASTALAR VE HASTA<br />
YAKINLARI NE YAPACAĞINI<br />
ŞAŞIRDI!<br />
İlaca ulaşımın daha da zorlaştığını ve<br />
ilacın artık lüks hale geldiğini ifade eden<br />
Akarken, son zamanlarda Türkiye’de ağrı<br />
kesici ve ateş düşürücüler başta olmak<br />
üzere kanser, epilepsi, astım, migren, tüp<br />
bebek gibi hayati önem taşıyan hastalıkların<br />
ilaçlarının piyasada bulunamadığına<br />
dikkati çekti. İlaca erişim noktasında<br />
SAHİM-SEN’e yoğun şikayetlerin geldiğini<br />
ifade den Akarken, enflasyonist ortamdan<br />
kaynaklı yabancı ilaç firmalarının da<br />
piyasadan çekilmeye başlamasının sorunu<br />
daha da derinleştirdiğinin özenle altını<br />
çizdi. İlaçtan alınan KDV<br />
oranının geçen yıl itibarıyla<br />
yüzde 8’den yüzde 10’a<br />
çıkarıldığı bilgisini veren<br />
SAHİM-SEN Başkanı Akarken,<br />
bu durumun çok sayıda ilacın<br />
fiyatının artmasını beraberinde<br />
getirdiğini sözlerine ekledi.<br />
<strong>SAĞLIK</strong>LI BİREYLER İÇİN<br />
<strong>SAĞLIK</strong>LI İLAÇLAR ŞART!<br />
Sağlık alanının giderek ticarileştiğine<br />
vurgu yapan Akarken son olarak şöyle<br />
konuştu: “Toplum sağlığı açısından ilaç<br />
çok önemlidir. Eğer siz, vatandaşınıza ilacı<br />
temin edemiyorsanız, vatandaşınız ilaca<br />
erişemiyorsa burada çok ciddi bir sorun<br />
Özlem Akarken<br />
Sağlık Hizmetleri Sendikası<br />
(SAHİM-SEN) Başkanı<br />
vardır. Sağlıklı bireyler için ilaca ulaşımda<br />
ve ilaç bulunmasında herhangi bir problem<br />
olmamalıdır. İlaçlardan alınan yüzde<br />
10’luk KDV hem vatandaşın hem de eczacının<br />
mağduriyetine sebep olmaktadır.<br />
Gelişmiş ülkelerde ilaçtaki KDV ya yüzde<br />
1 ya da yüzde sıfır (0) olarak belirlenmiştir.<br />
Bizim de sosyal devlet olarak gelişmiş ülkelerdeki<br />
uygulama benzeri uygulamaları<br />
vatandaşımıza sunmamız gerekmektedir.”<br />
İLAÇTAKİ KDV ORANI<br />
YÜZDE 1 OLMALIDIR<br />
İlaca erişim ve ilaçtaki KDV konusunda SA-<br />
HİM-SEN’in başkanı Akarken, “Eczacıların da<br />
belirttiği gibi vatandaşların ilaca ulaşımının önündeki<br />
engeller kaldırılmalıdır. Anayasamızda belirtildiği gibi<br />
Türkiye Cumhuriyeti, sosyal bir hukuk devletidir.<br />
Sosyal devletlerde vatandaşın ilaca ulaşımı engellenemez.<br />
Oysa günümüzde hem ilaç bulunamıyor<br />
hem de ilaçlarda yüzde 10’lara varan KDV uygulaması<br />
hastaların ve hasta yakınlarının iyice belini büküyor.<br />
İlaçta KDV yüzde 1 oranında olmalıdır” dedi.<br />
“Toplum sağlığı açısından<br />
ilaç çok önemlidir. Eğer siz,<br />
vatandaşınıza ilacı temin<br />
edemiyorsanız, vatandaşınız<br />
ilaca erişemiyorsa burada<br />
çok ciddi bir sorun vardır.<br />
Sağlıklı bireyler için<br />
ilaca ulaşımda ve ilaç<br />
bulunmasında herhangi bir<br />
problem olmamalıdır.”<br />
50 51<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
Kalp Damar Hastalıkları, Hipertansiyon,<br />
Tiroid Hastalıkları Ve Obezite<br />
KALP<br />
YETERSİZLİĞİNE<br />
DAVETİYE<br />
ÇIKARIYOR<br />
Prof. Dr. Özlem Yıldırımtürk<br />
TKD Kalp Yetersizliği Çalışma Grubu Başkanı<br />
Türk Kardiyoloji Derneği (TKD),<br />
Kalp Yetersizliği Farkındalık<br />
Haftası kapsamında bu önemli<br />
kronik sağlık sorununa dikkat<br />
çekti. Türkiye’de yaklaşık 2 milyon<br />
700 bin hasta kalp yetersizliği ile<br />
mücadele ederken, hastaların yaş<br />
ortalamasının 68 olduğu görülüyor.<br />
Erkekler ise kadınlara göre daha<br />
erken yaşlarda kalp yetersizliğiyle<br />
karşı karşıya kalıyor. Erkeklerde<br />
sıklıkla kalp damar hastalıkları<br />
kalp yetersizliğine sebep olurken;<br />
kadınlarda hipertansiyon, tiroid<br />
hastalıkları ve obezite önemli bir<br />
faktör olarak öne çıkıyor.<br />
KALP sağlığı alanında gerçekleştirdiği etkili farkındalık<br />
çalışmalarıyla öne çıkan ve 60. yılını geride bırakan Türk<br />
Kardiyoloji Derneği (TKD), her yıl Mayıs ayının ikinci<br />
haftası düzenlenen Kalp Yetersizliği Farkındalık Haftası<br />
nedeniyle bu önemli kronik sağlık sorununa bir kez daha dikkati<br />
çekti.<br />
Kalbin yeterince kan pompalayamaması durumunu ifade eden<br />
kalp yetersizliği, kalp kaslarının zayıflaması veya sertleşmesi sonucunda<br />
ortaya çıkabiliyor. Yetersiz kan pompalanması, vücudun<br />
diğer organlarının yeterince oksijen ve besin maddesi alamamasına<br />
neden oluyor. Bu da ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Kalp<br />
yetersizliği, yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürebiliyor ve hatta<br />
ölümcül olabiliyor.<br />
Dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen kalp yetersizliği,<br />
ülkemizde de önemli sağlık sorunlarından biri olarak öne çıkıyor.<br />
Kalp yetersizliği, Türkiye’de ölüm nedenleri arasında üst sıralarda<br />
yer alıyor.<br />
ERKEKLER KADINLARA GÖRE<br />
DAHA FAZLA RİSK ALTINDA<br />
Birçok kalp yetersizliği vakasının erken teşhis edilebildiğine ve önleyici<br />
tedbirler alınabilineceğine dikkat çeken TKD Kalp Yetersizliği<br />
Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Özlem Yıldırımtürk, “Türkiye,<br />
kalp yetersizliği gibi kardiyovasküler<br />
hastalıkların yüksek bir yükü altında.<br />
Gelişen teknoloji ve tıbbi ilerlemelere<br />
rağmen, kalp yetersizliği hala önemli bir<br />
sağlık sorunu. Özellikle yaşlı nüfusta ve<br />
kronik hastalıklara sahip bireylerde kalp<br />
yetersizliğinin görülme riski artıyor. Yakın<br />
dönemde Sağlık Bakanlığı verilerinin<br />
değerlendirildiği 2016-2022 yılları arasını<br />
kapsayan çalışmada, kalp yetersizliğinin<br />
erişkin nüfusta görülme sıklığı %2.9 olarak<br />
belirtildi. Bu da yaklaşık 2 milyon 700<br />
bin hastayı ifade ediyor. Türkiye’deki kalp<br />
yetersizliği hastalarının yaş ortalaması<br />
68 olurken, erkekler kadınlara göre daha<br />
erken yaşlarda kalp yetersizliğiyle karşı<br />
karşıya kalıyorlar. Erkeklerde sıklıkla kalp<br />
damar hastalıkları kalp yetersizliğine sebep<br />
olurken, kadınlarda hipertansiyon, tiroid<br />
hastalıkları ve obezite kalp yetersizliğine<br />
adeta davetiye çıkarıyor” diye konuştu.<br />
Prof. Dr. Özlem Yıldırımtürk, kalp yetersizliğiyle<br />
mücadelede en önemli adımlardan<br />
birinin toplumda farkındalık oluşturmak<br />
olduğunu vurgulayarak ekledi: “Toplumu<br />
kalp sağlığı konusunda bilinçlendirmek,<br />
risk faktörlerini tanıtmak ve en önemlisi<br />
sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıklarını teşvik<br />
etmek, kalp yetersizliği vakalarını azaltmada<br />
kilit rol oynuyor. Sağlık kuruluşları,<br />
sivil toplum kuruluşları ve medyanın kalp<br />
yetersizliği farkındalığını artırmak için<br />
hayata geçirecekleri iş birlikleri bu noktada<br />
oldukça önem taşıyor. Toplumda kalp<br />
sağlığıyla ilgili eğitimlerin ve bilgilendirme<br />
programlarının da daha yaygın hale<br />
getirilmesi atılacak kritik adımlar arasında<br />
yer alıyor. Okullarda ve işyerlerinde düzenlenen<br />
eğitimler, bireylerin kalp sağlığına<br />
yönelik bilinçlenmesine yardımcı olabilir ve<br />
sağlıklı yaşam alışkanlıklarının yaygınlaşmasına<br />
katkıda bulunabilir”<br />
Türkiye’de sağlık sisteminin kalp yetersizliği<br />
ve diğer kardiyovasküler hastalıklarla<br />
mücadelede güçlendirilmesinin önemini<br />
de vurgulayan Yıldırımtürk, “Sağlık hizmetlerinin<br />
yaygınlaştırılması ve kalp sağlığıyla<br />
ilgili hizmetlerin geliştirilmesi, kalp<br />
yetersizliği vakalarının yönetiminde ve<br />
tedavisinde oldukça önemli. Ayrıca, sağlık<br />
personelinin bu konuda düzenli olarak eğitilmesinin<br />
ve kalp yetersizliği konusunda<br />
uzmanlaşmış merkezlerin çoğalmasının<br />
da ülkemizde vakaların azalmasında etkili<br />
olacağına inanıyorum. Türk Kardiyoloji<br />
Derneği olarak düzenlediğimiz eğitim<br />
programlarıyla ülkemizde kalp yetersizliği<br />
konusunda uzman kardiyologların sayısını<br />
artırmayı amaçlıyoruz” dedi.<br />
TÜRKİYE’DE 1.445 HASTA<br />
KALP NAKLİ BEKLİYOR<br />
Kalp yetersizliği, kadınlarda meme, erkeklerde<br />
prostat kanserinden daha ölümcül<br />
olarak biliniyor. Bununla birlikte, bu hastalıkla<br />
ilgili tedavi seçenekleri her geçen yıl<br />
artmaya devam ediyor.<br />
Bu tedaviler ile ilgili konuşan Yıldırımtürk<br />
“Hastalarımızın tedavi süreçlerini ömrü<br />
uzattığını bildiğimiz ilaçların yanı sıra, pil<br />
ve cihaz uygulamaları ile destekliyoruz.<br />
İlaç ve pil tedavileriyle yeterli fayda sağlayamadığımız<br />
hastalarımızda ise, yapay<br />
kalp cihazlarını veya kalp nakli seçeneklerini<br />
de mutlaka değerlendiriyoruz. Şu<br />
anda tüm Türkiye’de kalp nakli bekleyen<br />
1.445 hastamız mevcut. Ancak maalesef<br />
bilindiği üzere verici sayısı bu rakamın çok<br />
altında. Hâlbuki yeni bir kalp bu hastaların<br />
hayatlarını tamamen normal şekilde<br />
devam etmesini sağlayabilir” dedi.<br />
YÜRÜYÜŞ KALP<br />
SAĞLIĞINI<br />
KORUMAK İÇİN<br />
BASİT AMA ETKİLİ<br />
BİR ADIM<br />
Her bireyin kalp sağlığına<br />
dikkat ederek sağlıklı yaşam<br />
alışkanlıklarını benimsemesinin,<br />
kalp yetersizliği vakalarının<br />
azaltılmasında veya hastalığın<br />
etkilerinin azaltılmasında kilit bir<br />
rol oynayacağına dikkat çeken<br />
Prof. Dr. Özlem Yıldırımtürk,<br />
hastalara şu önerilerde bulundu:<br />
- Sağlıklı bir yaşam tarzını<br />
benimseyin,<br />
- Yürüyüş gibi basit egzersizler<br />
yapın. Hastalar kendilerini sürekli<br />
halsiz ve yorgun hisseder ancak<br />
hareketsiz kalınca kas kaybı<br />
gelişir. Yürüyüş ve egzersiz<br />
yorgunluk şikayetlerini azaltır,<br />
egzersiz kapasiteleri artırır,<br />
- Dengeli beslenin,<br />
- Sigara içmeyin ve alkol<br />
tüketimini sınırlayın,<br />
- Düzenli sağlık kontrolleri ve<br />
kalp sağlığıyla ilgili testler, kalp<br />
yetersizliğinde erken teşhisi<br />
sağlar. Düzenli olarak doktor<br />
kontrolünden geçin ve sağlık<br />
durumunuzu izleyin.<br />
52 53<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
Çocuğunuzun indirmek istediği uygulamayı mutlaka inceleyin<br />
ÇOCUĞUNUZU ZARARLI<br />
UYGULAMALARLA<br />
Çocuklar telefonlarında çok fazla zaman geçiriyorlar.<br />
Verilere göre 9-16 yaş arası Avrupalı çocukların yüzde<br />
80’i her gün telefonlarından internete giriyor. Birleşik<br />
Krallık’ta çocukların yüzde 91’i 11 yaşına geldiklerinde<br />
bir cep telefonuna sahip oluyor. Bu cihazlar ve onlara<br />
yüklenen uygulamalar eğlence, sosyalleşme ve<br />
öğrenme için harika bir araç olabilirken aynı zamanda<br />
riskleri de beraberinde getiriyor.<br />
Dijital güvenlik şirketi ESET, uygulamalardan<br />
kaynaklanan risklere dikkat çekerek çocukların<br />
korunmasına yönelik önerilerini paylaştı.<br />
Akıllı telefon uygulamaları çocuklar için dijital dünyaya açılan<br />
bir kapı. Ancak aynı zamanda onları istismar edici reklamlara,<br />
uygunsuz içeriğe, güvenlik ve gizlilik risklerine de maruz<br />
bırakabilirler. Karmaşık gizlilik ayarları, şeffaf olmayan gizlilik<br />
politikaları, yasal boşluklar, zayıf yaptırımlar ve kendi farkındalık<br />
eksikliğimiz ebeveynlerin karşılaştığı zorlukları daha da artırıyor.<br />
Sorunun büyük bir kısmı, veri kullanımı konusunda şeffaflığın<br />
olmamasından ve ebeveynlerin aksine çocukların çıkarlarını her<br />
zaman göz önünde bulundurmayan uygulama geliştiricilerinden<br />
kaynaklanıyor.<br />
DIKKAT EDILMESI GEREKEN BAŞLICA UYGULAMA RISKLERI<br />
• Aşırı veri toplama: Yaş, e-posta adresi, konum ve uygulama etkinliği<br />
gibi kişisel bilgiler reklamcılar için altın madeni olabilir. Geliştiriciler<br />
tarafından üçüncü taraf izleyiciler aracılığıyla paylaşılırsa, istismar edici<br />
reklamcılıkla ilgili endişeleri artırır ve bir veri güvenliği riskini temsil<br />
eder; yani, üçüncü bir tarafın ihlal edilme olasılığı oluşabilir.<br />
• Uygunsuz reklamlar: Özellikle küçük çocukları hedef alan reklamlar,<br />
onların kendilerine pazarlama yapıldığını fark edememelerini istismar<br />
edebilir. Reklamlar uygunsuz içerik de içerebilir.<br />
• Uygulama içi satın alımlar: Bazı uygulamalar, özellikle oyun<br />
dünyasında kullanıcıların bir oturum sırasında alışveriş yapmalarına<br />
olanak tanır. Çocuklar, geliştiricilerin onları para harcamaya<br />
yönlendirmesine karşı daha duyarlı olabilirler. Bu da sonuçta bir<br />
ebeveyn olarak size pahalıya mal olabilir.<br />
• Sınırlı ebeveyn denetimi: Bazı çocuk uygulamaları, yeterli ebeveyn<br />
denetiminden yoksundur, bu da uygulamayı kullanırken çocuklarınızın<br />
maruz kaldığı riskleri en aza indirmenizi zorlaştırır.<br />
• Sınırlı gizlilik bilgisi: Birçok yargı alanındaki düzenleyici gerekliliklere<br />
rağmen çocuk uygulamaları, çocuğunuzun verilerinin nasıl<br />
kullanılacağını ve korunacağını belirsiz hale getiren opak gizlilik veya<br />
güvenlik politikalarına sahip olabilir.<br />
• Aşırı paylaşım: Bazı uygulamalar, çocukların diğer kullanıcılarla<br />
paylaştıkları bilgi miktarını kısıtlamaları için sınırlı ve belirgin araçlar<br />
sunarak onları siber zorbalar, veri hırsızları ve dolandırıcılar açısından<br />
risk altına sokabilir.<br />
• Uygunsuz içerik: Uygulamalar, çocuklarınızın diğer kullanıcılar<br />
tarafından paylaşılanlar da dahil olmak üzere yaş aralığına uygun<br />
olmayan içeriklere erişmesini sağlayabilir. Sosyal medya siteleri,<br />
resim ve video paylaşan potansiyel olarak büyük kullanıcı havuzu göz<br />
önüne alındığında özellikle risklidir. Moderatörlerin uygunsuz bulunan<br />
içerikleri yakalaması ve kaldırması zaman alabilir.<br />
• Güvenlik riskleri: Mobil uygulamalar da önemli güvenlik riskleri<br />
oluşturmaktadır. Güvenlik düşünülerek tasarlanmamış olanlar güvenlik<br />
açıkları, yanlış yapılandırmalar ve veri şifreleme eksikliği gibi diğer<br />
riskleri içerebilir. Bu açıklar, tehdit aktörleri tarafından çocuğunuzun<br />
uygulama girişleri de dahil olmak üzere verilerini çalmak, onları<br />
premium ücretli hizmetlere kaydetmek veya sosyal medya ve oyun<br />
hesaplarını ele geçirmek için kullanılabilir. Alternatif olarak, siber şantaj<br />
yapmak için çocuğunuzun cihazına erişimi kullanabilirler.<br />
UYGULAMALARDAN<br />
KAYNAKLANAN GÜVENLIK<br />
RISKLERI NASIL AZALTILIR?<br />
1. Çocuklarınızla konuşun: Çocuklarınızı kişisel<br />
bilgilerini korumanın önemi ve güvenlik ve gizlilik<br />
risklerinin olası sonuçları hakkında eğitin. Açıklık politikası,<br />
çevrimiçi bilgi paylaşımı konusunda herhangi<br />
bir karar almadan önce ilk başvuracakları kişinin siz<br />
olmanız gerektiği konusunda onlara güven verin.<br />
2. Araştırmanızı yapın: Çocuğunuzun indirmek istediği<br />
herhangi bir uygulamayı izin vermeden önce<br />
mutlaka inceleyin. Gizlilik politikalarını ve gizlilik ve<br />
güvenlik konusundaki itibarlarını kontrol edin.<br />
3. Kontrolü elden bırakmayın: Çocuğunuzun<br />
mahremiyetine saygılı olun ancak uygulama kullanımlarını<br />
ve izinlerini izlemek için zaman zaman<br />
kontrol edeceğinizi bilmelerini sağlayın. Neleri indirebileceklerini<br />
ve hangi özelliklere erişebileceklerini<br />
sınırlamak için ebeveyn kontrol yazılımı kullanmayı<br />
düşünün (örneğin, mesajlaşma veya sosyal özellikleri<br />
devre dışı bırakmak). Bu tür yazılımlar ayrıca<br />
güvenli gezinmeyi sağlayacak ve internet kullanım<br />
raporları sunacaktır.<br />
4. Güvenliğe odaklanın: Çocuğunuzun cihazına<br />
saygın bir satıcıdan güvenlik yazılımı indirin. Her<br />
zaman en son yazılım sürümüyle güncel olduğundan<br />
ve parola korumalı olduğundan emin olun.<br />
Destekleyen tüm uygulamalar için iki faktörlü kimlik<br />
doğrulamayı (2FA) açın. Ve çocuğunuzun yalnızca<br />
resmi uygulama mağazalarından uygulama indirdiğinden<br />
emin olun.<br />
5. Reklamları engelleyin: Android veya iOS’ta ilgili<br />
ayarlara girerek çocuğunuzun akıllı telefonunda<br />
reklam izlemeyi kapatın.<br />
6. Çocuk dostu uygulamalar seçin: Android cihazlar<br />
için Google Play’de Çocuklar sekmesi altında<br />
“Öğretmen onaylı” uygulamaları arayın. Uygulamalar<br />
“yaşa uygunluk, deneyim kalitesi, zenginleştirme<br />
ve keyif” kriterlerine göre derecelendirilir.<br />
54 55<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
Glütensiz yaşamın zorluklarına dikkat çekme zamanı!<br />
TEK TEDAVI GLÜTENSIZ BESLENME<br />
OLAN ÇÖLYAK HASTALIĞINDA<br />
“GLÜTEN BULAŞIMI UYARISI”<br />
9 Mayıs Dünya Çölyak Günü dolayısıyla açıklamalarda bulunan<br />
Prof. Dr. Orhan Kocaman, hastalığın tek tedavisinin glütensiz<br />
beslenme olduğunu vurgulayarak hastaların “çölyak bulaşımı”<br />
noktasında dikkatli olmaları gerektiğini söyledi.<br />
BUĞDAY, arpa ve çavdar gibi tahıllarda bulunan glütenden kaçınmak<br />
zorunda kalan milyonlarca insanı anmak için her yıl 9 Mayıs “Dünya<br />
Çölyak Günü” olarak kutlanır. Çölyak hastalığının farkındalığını<br />
artırmak, hastaların yaşadığı zorluklara dikkat çekmek ve glütensiz<br />
bir yaşam tarzının öneminin vurgulandığı bugüne Altınbaş Üniversitesi Tıp<br />
Fakültesi Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Orhan Kocaman detaylı bilgilendirmelerde<br />
ve uyarılarda bulundu. Çölyak hastalığının özel bir belirtisi olmamasının teşhiste<br />
gecikmeye neden olabileceğini söyleyen kocaman ayrıca “glüten bulaşımı”<br />
konusuna da dikkat çekti.<br />
“ÖZEL BIR BULGU OLMAMASI TEŞHISTE GECIKMEYE<br />
SEBEP OLABILIYOR”<br />
Prof. Dr. Orhan Kocaman<br />
Altınbaş Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi<br />
Öncelikli olarak çölyak hastalığının belirtilerinden ve<br />
bulgularından bahseden Prof. Dr. Orhan Kocaman, hastalığın<br />
tipik bir belirti ve bulgu göstermediğinden bahsetti.<br />
Kocaman, “Hastalığa ilişkin özellikli bulgu olmayışı,<br />
teşhiste gecikmeye neden olur. Hastalarda karın ağrısı,<br />
demir eksikliği anemisi, şişkinlik ve gaz, dışkılama<br />
düzensizlikleri, karaciğer enzim yüksekliği, kemik<br />
zayıflığı, eklem ağrıları, deride döküntüler ve psikiyatrik<br />
şikayetler görülebilir. Çocuklarda gelişme geriliği ve<br />
ergenlikte gecikme görülebilir” dedi.<br />
“KESIN NEDENI BILINMEMEKTEDIR,<br />
GENETIK YAPIYA SAHIPTIR”<br />
“Çölyak hastalığı, buğday, yulaf, arpa ve çavdarda<br />
bulunan ‘glüten’ proteinine karşı bağışıklık<br />
sistemimizin bağırsak duvarında oluşturmuş<br />
olduğu alerjik bir cevapla kendini gösteren ve<br />
ömür boyu devam eden bir hastalıktır” diyerek<br />
tanımlamada bulunan Prof. Dr. Kocaman, bu<br />
durumun, ince bağırsağın iç yüzeyindeki villus<br />
adı verilen küçük parmak benzeri yapıların<br />
hasar görmesine ve emilimin bozulmasına<br />
neden olduğunu söyledi. Hastalığın kesin nedeni<br />
olmamakla birlikte genetik yapıya sahip olduğunun<br />
da altını çizen Kocaman, “Çölyak hastalığının<br />
kesin nedeni bilinmemektedir. Bazı hastalar, çölyak<br />
hastalığı geliştirme riski taşıyan genetik yapıya sahiptirler.<br />
Glutenle temas etmeleri durumunda bağışıklık<br />
sistemi, ince bağırsakta hasara neden<br />
olabilecek bir tepki verir” dedi.<br />
KLASIK, SIRADIŞI, GIZLI<br />
VE TEDAVIYE DIRENÇLI<br />
ÇEŞITLERI VAR<br />
Hastalığın birden fazla çeşidi olduğunu<br />
da aktaran Altınbaş Üniversitesinden<br />
Kocaman, “Çölyak hastalığının farklı<br />
klinik tipleri mevcuttur: ‘Klasik’ olan tipte,<br />
ishal, karın ağrısı, şişkinlik, kilo kaybı ve<br />
demir eksikliği gibi şikâyet ve bulgular<br />
mevcuttur. Bazı hastalarda bu klasik<br />
bulgular yoktur. ‘Sıradışı’ olan tipte, tipik<br />
olan bulgular bulunmaz. Bu grupta, dermatitis<br />
herpetiformis gibi cilt problemleri,<br />
baş ağrısı, denge bozukluğu, uyuşma gibi<br />
sinir sistemi ile ilgili şikayetler ve kemik<br />
zayıflığı görülebilir. ‘Gizli’ olan tipte ise,<br />
hastanın endoskopisi ve ince bağırsak<br />
biyopsisi normal, kan testleri ise pozitiftir.<br />
Hastada şikâyet bulunmaz. ‘Tedaviye<br />
dirençli’ olan tipte ise, glutensiz beslenmeye<br />
rağmen hastalıkta iyileşme olmaz.<br />
Bu hasta grubunda lenf sistemine ait bir<br />
kanser olan lenfoma gelişebilir” şeklinde<br />
konuşarak çeşitleri ile ilgili bilgilendirmelerde<br />
bulundu.<br />
Çölyak şüphesi olan hastalarda tanıya<br />
ulaşmak için bir takım testlerden<br />
faydalandıklarını ifade eden Kocaman<br />
sözlerine şöyle devam etti:<br />
“Kan testleri ilk basamağı oluşturur.<br />
Anti-transglutaminaz antikoru ve anti-endomysium<br />
antikoru gibi antikorlar,<br />
çölyak hastalığının varlığını gösterebilir.<br />
Kan testleri pozitif çıkarsa veya belirtiler<br />
tipikse, endoskopi eşliğinde ince bağırsak<br />
biyopsisi yapılır. Biyopsi bulguları hastalıkla<br />
uyumlu ise çölyak hastalığı tanısı<br />
konabilir. Bazı durumlarda, kan testleri<br />
ve ince bağırsak biyopsisi net sonuçlar<br />
vermezse, glutensiz beslenme denemesi<br />
yapılabilir. Hasta gluten içeren yiyecekleri<br />
diyetinden çıkarır ve şikayetlerin geçip<br />
geçmediği kontrol edilebilir. Bu süreç çölyak<br />
hastalığının teşhisinde kullanılabilir.”<br />
“BESLENME TAMAMEN<br />
GLÜTENSIZ OLMALI,<br />
GLÜTENSIZ ÜRÜNLERIN<br />
BULAŞINDAN KAÇINILMALI”<br />
Hastalığın tek ve etkili tedavisinin glütensiz<br />
beslenme olduğunun altını çizen<br />
Kocaman, “Çölyak hastalarının günlük<br />
diyetleri tamamen glutensiz olmalıdır.<br />
Meyve, sebze, kırmızı/beyaz et, süt ve<br />
süt ürünleri gibi gluten içermeyen gıdalar<br />
ile mısır ve pirinç gibi gluten içermeyen<br />
alternatif tahıl içeren besinler tüketilmelidir.<br />
Ayrıca, çölyak hastalarının dikkatli olmaları<br />
gereken bir diğer husus, glutensiz<br />
ürünlerin bulaşından kaçınmaktır. Özellikle<br />
hazır gıdalarda ve restoranlarda, gluten<br />
içeren ürünlerle temas riski vardır” dedi.<br />
HAZIR GIDALARA<br />
ÖZELLIKLE DIKKAT<br />
EDILMELI<br />
Beslenmeye ek olarak nelere dikkat edilmesi<br />
gerektiği konusunda da uyarılarda<br />
bulunan Kocaman, “Çölyak hastalarının<br />
glütensiz beslenmenin yanı sıra dikkat<br />
etmeleri gereken birkaç önemli husus<br />
vardır: Günlük hayatta, glüten bulaşının<br />
engellenmesi için glütensiz ürünleri satın<br />
alınırken yiyecek etiketleri dikkatlice<br />
okunmalıdır. Glüten içeren malzemelerin<br />
farklı isimler altında listelenebileceği unutulmamalıdır.<br />
Dışarda yemek yendiğinde,<br />
glütensiz seçeneklerin sunulduğu yerler<br />
tercih edilmelidir. Çölyak hastalarının<br />
glütensiz beslenme planları dengeli bir<br />
şekilde oluşturulmalı ve gerekli olan tüm<br />
besinlerin alınması sağlanmalıdır. Bu, çeşitli<br />
meyve, sebze, protein kaynakları ve<br />
sağlıklı yağları içeren bir diyeti içerebilir.<br />
Çölyak hastalarının düzenli takipleri bir<br />
gastroenterolog ve beslenme uzmanı tarafından<br />
yapılmalıdır. Bu şekilde yapılan<br />
bir takip programı, beslenme planlarının<br />
uygunluğunun değerlendirilmesini ve<br />
olası beslenme eksikliklerinin erken tespit<br />
edilmesini sağlar” şeklinde konuştu.<br />
“ÇÖLYAK HASTALARINDA<br />
LENFOMA GIBI BELIRLI<br />
KANSER TÜRLERININ<br />
GELIŞME RISKI ARTABILIR”<br />
Çölyak hastalığına sahip olan bireylerde<br />
gelişebilecek hastalıklar hakkında da<br />
bilgilendirmelerde bulunan Kocaman,<br />
“Çölyak hastalığına bazı hastalıklar eşlik<br />
edebilir veya hastalık sürecinde ek bazı<br />
hastalıklar ortaya çıkabilir. Tip 1 diyabet,<br />
otoimmün tiroid hastalıkları (Hashimoto<br />
tiroiditi veya Graves hastalığı),<br />
romatoid artrit ve lupus gibi hastalıklar<br />
çölyak hastalarında daha sık görülebilir.<br />
Çölyak hastalarındaki kalsiyum emilim<br />
bozukluğu kemik yoğunluğu kaybına ve<br />
osteoporoz riskinin artmasına yol açabilir.<br />
Demir, folik asit ve B12 gibi önemli besin<br />
maddelerinin emilim bozukluğuna bağlı<br />
anemi ortaya çıkabilir. Ciltte kaşıntılı kırmızı<br />
kabarcıklar ve döküntüler görülebilir.<br />
Çölyak hastalarında lenfoma gibi belirli<br />
kanser türlerinin gelişme riski artabilir.<br />
Bununla birlikte, düzenli tıbbi takip ve<br />
uygun beslenme ile bu risk azaltılabilir.<br />
Kadınlarda kısırlık veya düşük doğum<br />
ağırlığı gibi problemler görülebilir. Migren,<br />
uyuşma ve nöbet gibi nörolojik problemler<br />
tabloya eşlik edebilir” dedi.<br />
CILTTE KAŞINTI<br />
VE YANMA, CILT<br />
KURULUĞU VEYA<br />
PULLANMA…<br />
Son olarak hastalığın cilt yapısını<br />
da etkilediğinden dolayı belirtilerini<br />
aktaran Prof. Dr. Orhan Kocaman,<br />
“Çölyak hastalığının cilt belirtileri,<br />
özellikle dermatitis herpetiformis<br />
olarak adlandırılan belirli bir cilt<br />
bozukluğu ile ilişkilidir. Dermatit<br />
herpetiformis, çölyak hastalarının<br />
yüzde 10 ila yüzde 20’sinde<br />
görülen kronik ve kaşıntılı bir cilt<br />
döküntüsüdür. Bununla birlikte,<br />
çölyak hastalığında diğer cilt belirtileri<br />
de bulunabilir: Ciltte kaşıntı ve<br />
yanma, cilt kuruluğu veya pullanma,<br />
egzama, sedef veya ürtiker<br />
gibi cilt rahatsızlıkları çölyak hastalarında<br />
daha sık görülebilir” diyerek<br />
sözlerini sonlandırdı.<br />
56 57<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
BEBEK IÇIN<br />
ANNENIN SEVGISI,<br />
ŞEFKATI VE SICAKLIĞI TEMEL BIR IHTIYAÇ…<br />
Anne ile bebek arasındaki iletişim ve ilişkinin önemine<br />
dikkat çeken İstanbul Atlas Üniversitesi İnsan ve Toplum<br />
Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi<br />
Rahşan Ezgi Dönmezer, bebeğin beslenme ve bakım gibi<br />
temel gereksinimlerinin yanı sıra duygusal ihtiyaçlarının<br />
da karşılanması gerektiğini vurguladı. Bebek için anne<br />
sevgisi, şefkati ve sıcaklığının en önemli ihtiyaçlar arasında<br />
olduğunu söyleyen Dönmezer, “Sabit, istikrarlı, güvenli,<br />
kapsayıcı, koşulsuz sevgi ve ilgi veren ebeveynler olabilirsek,<br />
en temel başa çıkma/savunma mekanizmaları ve ruhsal<br />
dayanıklılıklarını olabildiğince sağlam inşa etmeye başlamış<br />
oluruz” tavsiyesinde bulundu.<br />
İ<br />
STANBUL Atlas Üniversitesi İnsan ve Toplum<br />
Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü’nden Dr. Öğretim<br />
Üyesi Rahşan Ezgi Dönmezer, Anneler Günü<br />
dolayısıyla anne ve bebek ilişkisinin önemine ilişkin<br />
değerlendirmede bulundu.<br />
BEBEĞE VE ÇOCUĞA<br />
DOĞRU YAKLAŞIM BIR SANAT…<br />
Dr. Öğretim Üyesi Rahşan Ezgi Dönmezer,<br />
psikoloji biliminin, bebeklere, çocuklara<br />
ve ergenlere, kendi anlam dünyaları ve<br />
kuralları çerçeveleri ile yaklaşabilmenin, bu<br />
boyutlarda iletişim kurabilmenin adeta bir<br />
sanat olduğunu var saydığını söyledi. Dönmezer,<br />
“Öte yandan onlar kendilerini ifade<br />
ederlerken çok nadir bir şekilde doğrudan<br />
dışa vurabilirler, zira bunu yapmayı henüz<br />
öğrenmektedirler. Küçük bir çocuğun ruhsal<br />
dünyasını anlamak için deneysel birtakım<br />
tekniklerde çareyi aramak maalesef pek<br />
mümkün değildir” dedi.<br />
BEBEKLERIN DUYGUSAL<br />
IHTIYAÇLARI DA<br />
KARŞILANMALI<br />
Bebeklerin sadece fiziksel ihtiyaçlarının karşılanmasının<br />
yeterli olmadığını belirten Dr.<br />
Öğretim Üyesi Rahşan Ezgi Dönmezer, bebeğin<br />
duygusal ihtiyaçlarının da karşılanması<br />
gerektiğini belirterek şunları söyledi:<br />
“Her bebeğin türlü çeşit feryadı vardır. Her<br />
Dr. Öğretim Üyesi Rahşan Ezgi Dönmezer<br />
İstanbul Atlas Üniversitesi İnsan ve Toplum<br />
Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü<br />
BEBEKLERIN<br />
ANNE<br />
SEVGISINE<br />
IHTIYACI<br />
VAR<br />
Annenin temel bakımına ihtiyacı<br />
olan bir bebeğin, aynı zamanda<br />
onun şefkati, sıcaklığı ve sevgisine<br />
de ihtiyacı olduğunu kaydeden<br />
Dr. Öğretim Üyesi Rahşan Ezgi<br />
Dönmezer, “Peki bebeklerimizi,<br />
çocuklarımızı, ne denli tanıyoruz?<br />
Onları ne denli duyuyor, dinliyor<br />
ya da gerçekten seziyoruz? Yoksa<br />
sadece ebeveyn olmadan evvel<br />
okunulan metinlerden, konu<br />
komşu, kendi gelenek görenek<br />
kültürel birikimimizden mi yola<br />
çıkarak davranıyoruz? Peki ya<br />
yavrularımızın otantik var oluşsal<br />
ihtiyaçları? Her bebek, çocuk ve<br />
ergen; aslını isterseniz insan, nev-i<br />
şahsına münhasır olup basmakalıp<br />
yöntemler, yaklaşımlar veya<br />
adetlerle yetiştirilememektedir.<br />
Genel geçer bazı kaideler bazı<br />
acil durumları yatıştırır gibi<br />
görünse de çocukların temel<br />
kapsanma, korunma, temel<br />
güven duygusu geliştirebilme gibi<br />
hayati ihtiyaçlarını karşılamaya<br />
yetmemektedir” diye konuştu.<br />
zaman bir ihtiyaç gidermeye yönelik<br />
değildir. Acı, keder, hırs, öfke, hatta bazen<br />
sevinç çığlıkları atabilirler. Bebekler bazen<br />
ciğerlerini çalıştırmak amaçlı refleksif olarak<br />
garip sesler çıkartabilirler. Süt çocukları<br />
bazen de mutluluk ağlaması adını verdiğimiz<br />
bir cıvıldama sekansı yaşayabiliyor. Bu<br />
noktada bebekler kendi kaygılarıyla başa<br />
çıkmayı öğreniyorlar. Bazıları parmaklarını<br />
yumruklarını emiyor, kahkahalar gözyaşlarını<br />
kovalıyor.<br />
BEBEKLE TEMAS ÖNEMLI…<br />
Böyle durumlarda çeşitli uzmanlardan<br />
ebeveynlerin müdahale etmemeleri gerektiğini,<br />
kucağa almamaları gibi uyarılarda<br />
bulunduklarını duyabiliriz. Bebeğimizle<br />
elbette temas edebiliriz çünkü her canlı<br />
için görülmemek var olmamakla eş<br />
değerdir fakat bu teması gerçekleştirirken,<br />
bebeğin kendi başa çıkma mekanizmasını<br />
geliştirmesini engellememeye dikkat<br />
edilmelidir” dedi.<br />
ÇOCUĞA YAŞADIĞI<br />
SORUNUN NE OLDUĞUNU<br />
ANLATMAK GEREKIYOR<br />
Çocuğun yaşadığı sorunun ne olduğunu<br />
ona anlatmaya çalışmak gerektiğini<br />
belirten Dr. Öğretim Üyesi Rahşan Ezgi<br />
Dönmezer, “Bebeklerin ve çocukların başa<br />
çıkma/savunma mekanizmalarını geliştirebilmek,<br />
yaşadıkları duygu karmaşası içinde<br />
onlara öncelikle alan ve zaman tanımakla<br />
yani saygı duymakla başlar. Ağlamalarını<br />
yok sayan, ağlamalarını derhal bitirmelerini<br />
isteyen ebeveynler görebiliyoruz. Halbuki<br />
bir problem var ve insan yavrusu bunu<br />
tanımlayamıyor. Evet ağlayacak, acı çekecek,<br />
huysuzluk yapacak, huzursuzlanacak<br />
ve tüm bu duygu yelpazelerini yaşayarak<br />
başa çıkmayı öğrenirken yavrumuza<br />
kendisini ifade etmeyi öğreteceğiz. Nasıl<br />
mı? Ona onu anlatmaya çalışarak. O anda<br />
nasıl görünüyorsa, nasıl hissediyormuş gibi<br />
algılanıyorsa bunu ifade ederek. Çocuğun<br />
anladığı düzeyde bir dil kullanarak ifade<br />
ettiğimiz takdirde çocuk da kendisini<br />
anlaşılmış, görülmüş hissedebilecek ya da<br />
gerçek duygularını da ifade etme cesareti<br />
bulabilecek çünkü yargılanmadığını, ağladığı<br />
için azarlanmadığını, hala sevildiğini<br />
ilgilenildiğini görecek” diye konuştu.<br />
BEBEĞI NINNI ILE<br />
SAKINLEŞTIREBILIRSINIZ<br />
Kontrolün her zaman annede olmasının<br />
çocuğa zarar verebilecek noktalara gelebileceği<br />
uyarısında bulunan Dr. Öğretim<br />
Üyesi Rahşan Ezgi Dönmezer, “Onlara kulak<br />
verip güvendiğimizi ve her türlü duygu<br />
hallerini doğal karşılayıp onaylayabildiğimizi<br />
hissettirmemiz gerekir. Bebeklerimizle<br />
ise yine aynalamak faydalı bir tavır<br />
olacaktır. Bebeğimizin huzursuzluğunun<br />
giderilmesi için türlü çeşit yol deneyebiliriz<br />
fakat bazen tek ihtiyacı olan sessizlik ve<br />
sıcak bir kucaktır. Bazen de sadece sakin<br />
bir ses tonu ile kendisi ile konuşmanıza<br />
yeterli olacaktır, belki de kısa bir ninni.<br />
Anne-bakım veren kişiler-dış dünyaya dair<br />
herhangi bir etkileşim olmadan bebekler<br />
için varoluş ve yok oluş arasında bir sarkaç<br />
gibidir. Dolayısıyla bir varmış bir yokmuş<br />
ebeveynler değil sabit, istikrarlı, güvenli,<br />
kapsayıcı, koşulsuz sevgi ve ilgi veren<br />
ebeveynler olabilirsek, en temel başa<br />
çıkma/savunma mekanizmaları ve ruhsal<br />
dayanıklılıklarını olabildiğince sağlam inşa<br />
etmeye başlamış oluruz” tavsiyesinde<br />
bulundu.<br />
“Her bebek, çocuk ve ergen; aslını<br />
isterseniz insan, nev-i şahsına<br />
münhasır olup basmakalıp<br />
yöntemler, yaklaşımlar veya<br />
adetlerle yetiştirilememektedir.<br />
Genel geçer bazı kaideler bazı<br />
acil durumları yatıştırır gibi<br />
görünse de çocukların temel<br />
kapsanma, korunma, temel<br />
güven duygusu geliştirebilme gibi<br />
hayati ihtiyaçlarını karşılamaya<br />
yetmemektedir.”<br />
58 59<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
“Bunun için 500 ml suyun içine<br />
50 damla karanfil ve 50 damla<br />
palmarosa uçucu yağlarını damlatın<br />
ve yıkanmayan ev tekstiline,<br />
çalışma ortamında bulunan mobilyalara<br />
ya da araba koltuklarına<br />
bu karşımı çalkalayarak sıkın.<br />
Alerjik semptomları rahatlatmak<br />
için ilk adım böyle olmalı” dedi.<br />
Alerji semptomlarını hafifletmek<br />
ve kontrol altına almak için bitkisel<br />
tedavilerden de yararlanabiliriz.<br />
Eczacı ve Homeopat Ezgi<br />
Nevçehan, “Fitoterapi (bitkisel tedavi)<br />
alanında, papatya, biberiye,<br />
ısırgan otu, yeşil çay ve zencefil<br />
gibi bitkilerin anti-enflamatuar<br />
ve antihistaminik özellikleri sayesinde<br />
semptomlarınızı azaltabilirsiniz.<br />
Ancak, bitkisel tedavileri<br />
kullanmadan önce bir uzmana<br />
danışmak önemlidir, çünkü bazı<br />
bitkiler ilaçlarla etkileşime girebilir<br />
veya yan etkilere neden olabilir”<br />
dedi.<br />
Ezgi Nevçehan, Aromaterapi’nin,<br />
alerji semptomlarını hafifletmek<br />
için başka bir etkili doğal<br />
yaklaşım olduğunu vurguladı.<br />
Nevçehan, “Lavanta yağı, nane<br />
yağı, çay ağacı yağı, nioli, selvi<br />
ve limon yağı gibi esansiyel<br />
yağlar, anti-enflamatuar ve<br />
rahatlatıcı özelliklere sahiptir ve<br />
burun tıkanıklığı, gözlerde kaşıntı<br />
ve hapşırma gibi semptomları<br />
hafifletebilir. Ancak, esansiyel<br />
yağların cilt üzerinde doğru<br />
şekilde kullanılması ve seyreltilmesi<br />
önemlidir, aksi takdirde cilt<br />
tahrişine neden olabilir” şeklinde<br />
konuştu.<br />
Ezgi Nevçehan<br />
Eczacı ve Homeopat<br />
ALERJİ SEMPTOMLARINIZI<br />
DOĞAL ÇÖZÜMLERLE<br />
HAFİFLETİN<br />
İlkbahar mevsimde, doğanın uyanışıyla birlikte pek<br />
çoğumuzun karşılaştığı mevsimsel alerjiler, yaşam kalitesini<br />
önemli ölçüde etkileyebiliyor. Ancak alerji semptomlarını<br />
hafifletmek ve günlük aktivitelerimizi sürdürmek için bir<br />
dizi doğal yöntem ve stratejiler bulunmaktadır. Eczacı ve<br />
Homeopat Ezgi Nevçehan, alerjik semptomları hafifletmek<br />
için önerilerde bulunarak, bu süreci doğal formüllerle<br />
hafifletmenin etkili yollarını anlattı.<br />
A<br />
LERJILER, bağışıklık sistemimizin vücudu yabancı maddelere<br />
karşı koruma mekanizmasının aşırı tepkisi olarak<br />
ortaya çıkar. Polen, küf sporları, ev tozu akarları ve hayvan<br />
tüyleri gibi çevresel alerjenler, semptomlara neden olabilir.<br />
Eczacı ve Homeopat Ezgi Nevçehan, “Bu semptomlar arasında<br />
burun tıkanıklığı, kaşıntı, hapşırma, gözlerde sulanma ve kızarıklık<br />
gibi rahatsız edici durumlar bulunduğunu belirtti. süreci rahat geçirebilmek<br />
için öncelikle bu alerjenlerle baş etmeliyiz. Ezgi Nevçehan,<br />
ALERJIK SEMPTOMLARI<br />
HAFIFLETMEK İÇIN<br />
DOĞAL ÇÖZÜMLER<br />
Eczacı ve Homeopat Ezgi Nevçehan, bu aşamada alerjik reaksiyonların<br />
sebep olduğu burun tıkanıklığı, hapşırma gibi belirtileri ortadan kaldıracak<br />
bir tarif verdi.<br />
40 damla selvi<br />
20 damla nioli<br />
20 damla günlük<br />
10 damla nane<br />
10 damla lavanta<br />
Nevçehan, “Hazırladığınız bu karışımı gün içinde dışarı çıkarken,<br />
şikayetleriniz çok arttığında ve gece uyumadan önce burun kenarınıza,<br />
hafif iç çeperlere gelecek şekilde sürülmesi gerektiğini ve uyumadan önce<br />
yastığınızın kenarına damlatarak keyifli bir nefes alabileceğinizi söyledi.<br />
Ezgi Nevçehan, “Bu süreçte besin takviyelerinin de önemi çok büyük.<br />
Doğru zamanda, doğru etken madde ile kullanımı sağlanan besin<br />
takviyelerinin semptomları rahatlattığı ve tedavi ettiği artık kanıtlanmış<br />
durumda. C vitamini, probiyotikler, omega-3 yağ asitleri ve quercetin,<br />
çörek otu yağı, üzüm çekirdeği ekstreleri gibi takviyeler bağışıklık<br />
sistemini güçlendirerek alerjiye bağlı iltihaplanmayı azaltabilir. Ayrıca,<br />
alerjenlere maruziyeti azaltmak da semptomları kontrol altına almak<br />
için önemlidir. Polen mevsiminde dışarıda zaman geçirmeyi sınırlamak,<br />
evde toz alerjenlerini azaltmak için düzenli temizlik yapmak ve alerjen<br />
filtrelerini kullanmak gibi önlemler alınabilir. Ayrıca, alerji semptomlarını<br />
tetikleyebilecek yiyeceklerden kaçınmak da önemlidir” dedi.<br />
Eczacı ve Homeopat Ezgi Nevçehan son olarak herkesin vücudunun<br />
farklı tepkiler verebileceğine dikkat çekerek, bu nedenle alerji tedavisi<br />
veya semptomları hafifletici yöntemler konusunda bir sağlık uzmanına<br />
danışmanın önemli olduğunu söyledi. Nevçehan ayrıca, acil durumlar<br />
için bir alerji planına sahip olmak ve gerekli tedavileri yanınızda<br />
bulundurmanın önemini vurguladı.<br />
60 61<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
Kadınlarda<br />
sayı arttı,<br />
erkeklerde<br />
azaldı…<br />
Akciğer kanseri ile ilgili çarpıcı araştırma sonucu!<br />
UZMANI UYARDI! ÖLÜMCÜL<br />
AKCIĞER KANSERI SON YILLARDA<br />
KADINLARDA ARTIŞ GÖSTERDI<br />
Yaygın tütün ve tütün ürünleri kullanımı ve çevresel etkenlere bağlı olarak artış<br />
gösteren kanser vakalarında, ikinci sıraya yerleşen akciğer kanseri kansere bağlı<br />
ölümlerin başında geliyor. Prof. Dr. Özkan Demirhan son araştırmaları paylaşarak, son<br />
yıllarda akciğer kanseri görülme oranlarının kadınlarda artış gösterdiğini ifade etti.<br />
G<br />
ÖĞÜS Cerrahisi Uzmanı Prof.<br />
Dr. Özkan Demirhan, akciğer<br />
kanserinde son gelişmelere dair<br />
bilgi verdi.<br />
Prof. Dr. Özkan Demirhan, “Akciğer kanserli<br />
kadın hastalar erkek akciğer kanserli<br />
hastalara göre farklı özelliklere sahiptir.<br />
Yaşam tarzı seçimleri, çevre ve/veya<br />
biyolojik nedenlerden dolayı kadınların<br />
sigarayla ilişkili olmayan akciğer kanserine<br />
yakalanma olasılığı daha yüksektir. Ayrıca<br />
kadın akciğer kanserli hastalar tedaviye<br />
daha iyi yanıt vermektedir.” dedi.<br />
KADINLARDA SAYI<br />
ARTARKEN ERKEKLERDE<br />
DÜŞÜŞ GÖRÜLDÜ<br />
Son yıllarda yapılan çalışmalardaki ilginç<br />
sonuçları paylaşan Dr. Özkan Demirhan,<br />
“Son yıllarda yapılan araştırmalarda<br />
kadınlarda akciğer kanseri oranının arttığı,<br />
erkeklerde ise az da olsa düşüş olduğunu<br />
gösterdi. Ancak genel akciğer kanseri<br />
vakalarında aksine artış görülmektedir.<br />
Üstelik aynı araştırmalar, kadınların bazılarının<br />
hiç sigara içmediğini ortaya çıkardı.<br />
Aslında, hiç sigara içmemiş kadınların<br />
akciğer kanserine yakalanma olasılığı, hiç<br />
sigara içmeyen erkeklere göre iki kat daha<br />
fazladır. Ancak genel vaka sayılarında bir<br />
değişiklik olmadığı görülmüştür. ABD’ de<br />
yeni teşhislerin yaklaşık yüzde 50’sinin<br />
kadın olduğu görülmüş. Kadınlarda en sık<br />
görülen kanser meme kanseri olmasına<br />
rağmen en sık ölüme neden olan kanser<br />
türü akciğer kanseri olduğu görülmüştür.”<br />
şeklinde konuştu.<br />
SIGARA IÇMEYEN KADINLAR<br />
DA RISK ALTINDA<br />
Akciğer kanserinin en önemli nedeninin<br />
tütün ve tütün ürünleri olduğunu ifade<br />
eden Demirhan, son araştırmalarda tütün<br />
ürünü kullanmayan kadınların da risk<br />
altında olduğunu gördüklerini ifade etti.<br />
Özkan Demirhan, “Sigara içmek akciğer<br />
Prof. Dr. Özkan Demirhan<br />
Göğüs Cerrahisi Uzmanı<br />
kanserinin bir numaralı nedeni olmakla<br />
birlikte, en sık görülen akciğer kanseri türlerine<br />
yakalanan kadınların yaklaşık yüzde<br />
16’sının hiç sigara içmediği görülmüştür.<br />
Ayrıca, daha önce sigara içen kadınlarda<br />
akciğer kanserinin ortaya çıkma olasılığı<br />
daha yüksektir.” ifadelerini kullandı.<br />
Prof. Dr. Özkan Demirhan sözlerine şöyle<br />
devam etti.<br />
KADINLARDA DAHA GENÇ<br />
YAŞTA GÖRÜLÜYOR!<br />
“Akciğer kanseri kadınlarda erkeklere<br />
göre daha genç yaşta ortaya çıkar ve<br />
genç erişkinlerdeki akciğer kanserlerinin<br />
neredeyse yarısı kadınlarda görülür.<br />
Araştırmalar 30 ila 54 yaş arası yetişkinler<br />
arasında kadınların akciğer kanserine<br />
yakalanma olasılığının erkeklerden<br />
daha yüksek olduğunu ve insidans<br />
KÜÇÜK oranındaki HÜCRELI bu AKCIĞER değişikliğin sigara<br />
içme davranışlarındaki farklılıklarla<br />
açıklanamamaktadır denildi.<br />
“Akciğer kanseri kadınlarda erkeklere göre daha genç yaşta ortaya çıkar ve genç<br />
erişkinlerdeki akciğer kanserlerinin neredeyse yarısı kadınlarda görülür. Araştırmalar 30<br />
ila 54 yaş arası yetişkinler arasında kadınların akciğer kanserine yakalanma olasılığının<br />
erkeklerden daha yüksek olduğunu ve insidans oranındaki bu değişikliğin sigara içme<br />
davranışlarındaki farklılıklarla açıklanamamaktadır”<br />
KANSERI ERKEKLERDE<br />
DAHA SIK GÖRÜLÜYOR<br />
Akciğer kanseri hücre tipi olarak iki<br />
gruba ayrılır, küçük hücreli dışı akciğer<br />
kanseri yüzde 85 ve küçük hücreli<br />
akciğer kanseri yüzde 15 şeklinde.<br />
Küçük hücreli akciğer kanseri çoğunlukla<br />
erkeklerde görülür. Kadınlarda<br />
daha az görülür. KHDAK alt hücre<br />
tiplerinde de kadın erkek arasında<br />
hücre tipi farklılığı vardır. Adenokarsinom<br />
kadınlarda en sık görülen hücre<br />
tipidir ve genellikle akciğerlerin perifer<br />
dediğimiz dış kısımlarındaki dokuda<br />
görülür. Diğer hücre tipleri daha nadir<br />
görülmekte.<br />
BELIRTILER KADINLARDA<br />
VE ERKEKLERDE<br />
FARKLILIK GÖSTEREBILIR!<br />
Akciğer kanseri belirtileri genelde her<br />
iki cinsiyette ortak belirtiler olsa da iki<br />
cinsiyet arasında farklılık gösterebilir.<br />
Bunun nedeni, erkeklerin ve kadınların,<br />
her biri kendi semptomlarına neden<br />
olan farklı KHDAK türlerine karşı duyarlı<br />
olmalarıdır. Ayrıca vücudun farklı<br />
tepki vermesine neden olan biyolojik<br />
farklılıklarla da ilişkili görünüyor. Erkeklere<br />
skuamöz hücreli karsinom tanısı<br />
konma olasılığı daha yüksek olduğundan,<br />
kanserin en erken belirtileri genellikle<br />
kronik öksürük, balgam çıkarma<br />
ve kanlı balgam çıkarma gibi ana hava<br />
yollarındaki problemlerle ilişkilidir.<br />
Kadınlarda akciğer kanserinin ilk<br />
belirtileri sıklıkla akciğer adenokarsinomunun<br />
belirtileridir. Bu tümörler<br />
genellikle akciğerlerin çevresinde, ana<br />
hava yollarından uzakta oluştuğu için<br />
öksürük daha geç olur. Diğer belirtiler<br />
standart akciğer kanseri belirtileridir.<br />
Eforla gelen nefes darlığı, halsizlik,<br />
sırt veya omuz ağrısı, hastalık ilerledikçe<br />
kadınlarda ilave semptomlar<br />
gelişebilmektedir. Balgam çıkarma,<br />
kanlı balgam çıkarma veya kronik<br />
öksürük, hırıltılı solunum, yutma güçlüğü,<br />
göğüs ağrısı, ateş, ses kısıklığı,<br />
açıklanamayan kilo kaybı, iştahsızlık ve<br />
metastatik şikayetler görülmektedir.<br />
KADINLARDA KANSERE<br />
BAĞLI ÖLÜMLERIN YÜZDE<br />
80 - 90’INDAN TÜTÜN<br />
VE TÜRÜN ÜRÜNLERI<br />
SORUMLUDUR<br />
Akciğer kanseri nedenlerinde cinsiyet<br />
ayırımı pek yapılmasa da tütün ve tütün<br />
ürünleri, kadınlarda akciğer kanseri<br />
için en büyük risk faktörü olmaya devam<br />
etmektedir ve kadınlarda kansere<br />
bağlı ölümlerin yüzde 80 - 90’ınını<br />
oluşturmaktadır.<br />
Araştırmalar kadınların sigaradaki<br />
kanserojen maddelere karşı daha duyarlı<br />
olduğunu ve dolayısıyla erkeklere<br />
kıyasla daha az yıl sigara içmelerine<br />
rağmen akciğer kanserine yakalanma<br />
olasılıklarının daha yüksek olduğunu<br />
göstermiştir. Akciğer kanserine bağlı<br />
ölüm oranı en yüksek grup ise 60 yaş<br />
üstü kadınlardır. Bunun nedeni sigara<br />
içme oranının yüksek olması veya<br />
pasif içici olarak tütüne erken ve sık<br />
maruz kalmaları olabilir.<br />
Kadın sigara içenlerin sigaranın neden<br />
olduğu hasarlı DNA’yı erkek sigara<br />
içenlerle karşılaştırıldığında daha az<br />
onarabildiğine dair kanıtlar vardır;<br />
bu da sigara içmenin kadınları belirli<br />
akciğer kanseri türleri için daha büyük<br />
risk altına soktuğu gerçeğine katkıda<br />
bulunabilir.<br />
MENOPOZLA BIRLIKTE<br />
RISK DÜŞÜYOR<br />
Kadınlar ve akciğer kanserine yönelik<br />
en önemli araştırma alanlarından biri<br />
östrojenin tümör üzerindeki etkisidir.<br />
Östrojenin kanser hücrelerini büyüttüğüne<br />
ya da kadınları kanserojenlere<br />
karşı daha duyarlı hale getirdiğine dair<br />
kanıtlar var. Bunu da erken menopoz<br />
(östrojen düzeyleri düştüğünde) ile<br />
akciğer kanseri riskinin azalma olması<br />
ile gözlemlenmiştir.<br />
Akciğer kanserine yakalanma olasılığını<br />
artırabilecek tütün ve tütün ürünleri<br />
haricinde diğer faktörler arasında ailesel<br />
yatkınlık, evde radon gazına maruz<br />
kalma, pasif içicilik ve çevresel ve<br />
mesleki maruziyet yer alır.<br />
KADINLAR<br />
TEDAVILERE DAHA<br />
IYI YANIT VERIYOR<br />
Tedavi planları genellikle hastalığın<br />
evresine göre belirlenir ve kişinin<br />
cinsiyetine bakılmaksızın aynıdır.<br />
Ancak araştırmalar, kadınların bu<br />
tedavilere daha iyi yanıt verdiği ortaya<br />
çıkarmıştır. Nedeni belli değil ama<br />
hormonal farklılıklardan kaynaklanıyor<br />
olabilir. Cerrahi veya onkolojik tedavi<br />
edilen kadınlarda tedavi yanıtı erkeklere<br />
göre daha başarılı olmaktadır. Gen<br />
mutasyonları hedefe yönelik ilaçlarda<br />
kadınlar erkeklere göre daha avantajlı<br />
olmakta. Kadınlarda akciğer kanserinde<br />
hayatta kalma oranı, hastalığın tüm<br />
aşamalarında erkeklere göre daha<br />
yüksek olmasına rağmen, genel beş yıllık<br />
hayatta kalma oranı kadınlar için hâlâ<br />
çok düşüktür.”<br />
62 63<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
KAS KAYBINA UĞRAMADAN<br />
INCELMENIN IPUÇLARI!<br />
YAĞDAN KİLO VERMENİN<br />
6 PÜF NOKTASI!<br />
Fatma Turanlı<br />
Acıbadem Maslak Hastanesi<br />
Beslenme ve Diyet Uzmanı<br />
Fazla kilolarından kurtulmaya<br />
çalışanların çok sık başına gelir; yağdan<br />
değil kaslardan vermek! Zira kilo<br />
vermek için yapılan kalori kısıtlı diyetler<br />
yeterli protein içermiyorsa azaltılan<br />
enerji kaslardan karşılanıyor ki bu<br />
da kas kaybına yol açıyor. Acıbadem<br />
Maslak Hastanesi Beslenme ve Diyet<br />
Uzmanı Fatma Turanlı “Sağlıklı kilo<br />
verme hızı ayda 3-6 kg. arasında değişir.<br />
Kilo verme hedefini çok yüksek tutarak<br />
dengesiz ve çok kısıtlı beslenmek kas<br />
kaybına neden olur; bu da metabolizma<br />
hızının yavaşlamasına, vücut direncinin<br />
ve performansının azalmasına,<br />
yorgunluk ve halsizlik gibi şikayetlere,<br />
yaşam kalitesinin düşmesine yol<br />
açar. Üstelik ‘yo-yo sendromu’ da<br />
kaçınılmazdır yani hızlı verilen kilolar<br />
hızla geri alınır. Bu nedenle doğru ve<br />
kalıcı kilo kaybı için mutlaka egzersizle<br />
desteklenen, kişiye özgü planlanmış<br />
beslenme programı uygulanması<br />
gerekir” diyor. Beslenme ve Diyet<br />
Uzmanı Fatma Turanlı yağdan kilo<br />
vermenin 6 püf noktasını anlattı, önemli<br />
uyarılar ve önerilerde bulundu.<br />
DOĞRU BESLENIN<br />
Her bireyin farklı metabolik yapıları ve<br />
yaşam şekli olduğundan öncelikle kişiye<br />
uygun ve sürdürülebilir beslenme şeklinin bulunması<br />
sağlıklı kilo kaybında kritik önem taşıyor. Beslenme<br />
ve Diyet Uzmanı Fatma Turanlı “Sağlıklı kilo kaybının<br />
hedefi yeterli protein tüketerek kas kütlesini<br />
koruyup yağdan vermektir. Yağ kaybı alınan kalorinin<br />
harcanan kaloriden daha olduğu dengeli diyetlerle<br />
mümkündür. Günlük alınan gıdaların porsiyon<br />
kontrolünü yapmak, açlık tokluk sinyallerine dikkat<br />
etmek, yemek seçimlerini daha sağlıklı gıdalardan<br />
yapmak önemlidir” diyor.<br />
İYI KARBONHIDRAT TÜKETIN<br />
Vücut yağ oranı yanlış karbonhidrat<br />
tüketimiyle artıyor. Fazla<br />
tüketilen şeker, şekerli<br />
içecekler, pasta,<br />
kek, bisküvi<br />
gibi hızlı kana<br />
geçip insülin<br />
salgısını hızlı artıran<br />
gıdalar, harcanandan<br />
fazla kalori<br />
alımı ve hareketsiz (sedanter) yaşam<br />
vücutta yağ oranını artırıyor. Yağ kaybının<br />
sağlanması için beslenmeden tamamen<br />
karbonhidratları çıkarmanın doğru olmadığını<br />
belirten Dyt. Fatma Turanlı şöyle konuşuyor:<br />
“İyi karbonhidratlar olarak sayılabilecek yulaf,<br />
bulgur, kinoa, karabuğday, çavdar ekmeği gibi<br />
gıdalar hem içerdikleri lif, vitamin ve mineraller<br />
“Sağlıklı kilo kaybının hedefi yeterli protein tüketerek kas kütlesini koruyup yağdan vermektir.<br />
Yağ kaybı alınan kalorinin harcanan kaloriden daha olduğu dengeli diyetlerle mümkündür.<br />
Günlük alınan gıdaların porsiyon kontrolünü yapmak, açlık tokluk sinyallerine dikkat etmek,<br />
yemek seçimlerini daha sağlıklı gıdalardan yapmak önemlidir””<br />
“Kardiyo<br />
egzersizler yağ<br />
yakımı açısından<br />
önerilir, uygun<br />
ağırlık veya direnç<br />
egzersizleri de kas<br />
kütlesini artırmak<br />
için önemlidir.<br />
Günlük adım<br />
sayısının 5000<br />
adım altında<br />
olmamasına,<br />
haftada 3 gün 45-<br />
50 dak. yürüyüş<br />
yapılmasına<br />
dikkat<br />
edilmelidir.”<br />
açısından hem de tokluk hissini artırdıkları için<br />
diyet programlarında düşük porsiyonlarda yer<br />
almalıdır. Şeker ve şekerli içecek ve yiyeceklerden<br />
uzak durulmalıdır.”<br />
DÜZENLI EGZERSIZ YAPIN<br />
Zayıflama sürecinde uygulanan diyetin mutlaka<br />
egzersizle desteklenmesi gerekiyor. Düzenli<br />
egzersiz kaybedilen kilonun daha çok yağdan<br />
verilmesine yardımcı olurken, insülin duyarlılığı<br />
ve metabolizma üzerinde olumlu etkiler sağlıyor.<br />
Beslenme ve Diyet Uzmanı Fatma Turanlı “Kardiyo<br />
egzersizler yağ yakımı açısından önerilir, uygun<br />
ağırlık veya direnç egzersizleri de kas kütlesini<br />
artırmak için önemlidir. Günlük adım sayısının<br />
5000 adım altında olmamasına, haftada 3 gün<br />
45-50 dak. yürüyüş yapılmasına dikkat edilmelidir.<br />
Yapılacak egzersiz programları kişiye uygun<br />
olacak şekilde uzmanı tarafından planlanmalıdır.<br />
Yanlış yapılan egzersizler sorunlara, sakatlanmalara<br />
yol açabilir” diyor.<br />
BU BESINLERE SOFRANIZDA<br />
YER VERIN<br />
Beslenme ve Diyet Uzmanı Fatma Turanlı, kilo<br />
vermek için mucize yaratan gıda veya içecek<br />
olmadığını, bazı besinlerin ise kilo vermeye<br />
yardımcı olabileceğini belirterek bu besinleri şöyle<br />
açıklıyor: “Yeşil çayda kateşinler, kafein, acı biberde<br />
kapsaisin, ananasta bromelin gibi bileşikler<br />
metabolizma hızını artırır. Tarçın krom içeriği ile<br />
insülin etkinliğini artırmaya yardımcı olur, tatlı<br />
yeme isteğini azaltır. Brokoli, kereviz, lahana gibi<br />
posa ve mineral vitamin içeriği yüksek sebzeler<br />
tokluk hissini artırmaları ve bağırsak çalışmasına<br />
yardımcı olmaları dolayısıyla günlük beslenme<br />
programına ilave edilmelidir.”<br />
YETERLI VE DÜZENLI UYUYUN<br />
Yetersiz uyku büyüme hormonu salınımını<br />
olumsuz etkilerken bu da protein sentezini ve dolayısıyla<br />
kas yapısını bozabiliyor. Vücudun günde<br />
7-8 saat uykuya ihtiyacı olduğunu belirten Turanlı<br />
şöyle konuşuyor: “Yetersiz düzeyde uyku kortizol<br />
seviyesinde artışa neden olabilir. Yapılan bilimsel<br />
çalışmalarda; kortizol düzeyi yüksekliği obezite,<br />
insülin direnci ve vücut yağ oranı artışıyla ilişkilendirilmiştir.<br />
Kaliteli uyku mutluluk ve dinlenmiş bir<br />
vücutla güne daha enerjik başlanmasını sağladığından<br />
bu da egzersiz yapma performansını artırır,<br />
iştahın kontrol altına alınmasını kolaylaştırır.”<br />
MUTLAKA GÜNDE<br />
10 BARDAK SU IÇIN<br />
Vücudumuzun en temel ihtiyacı<br />
olan suyun özellikle kış aylarında<br />
yeterince tüketilmediğini, kahve<br />
ve çay gibi içeceklerin ise kesinlikle<br />
suyun yerine geçmediğini vurgulayan<br />
Beslenme ve Diyet Uzmanı Fatma<br />
Turanlı “Metabolizmanın düzenli<br />
çalışması, elektrolit dengesi, vücuttan<br />
toksin atılması ve kana geçen<br />
besin ögelerinin vücutta taşınması<br />
gibi önemli işlevleri olan su yeterli<br />
alınmadığında dehidratasyon<br />
denilen susuzluk meydana gelir.<br />
Dehidratasyon kişinin yorgun,<br />
performansı düşük ve stresli<br />
hissetmesine yol açar, hormonal<br />
işleyisi etkiler, dolaylı olarak da enerji<br />
harcanmasını yavaşlatır. Bu nedenle<br />
kilo vermek için 10 bardak su içilmesi<br />
temel koşuldur” diyor.<br />
64 65<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
Beyin-Damar Hastalıkları<br />
EPILEPSIYE<br />
Neden Olabilir<br />
Beyin-Damar hastalıkları beyindeki kan damarlarını etkileyen çeşitli<br />
durumları ifade eder. Bu hastalıklar beyin dokusuna yeterli kan<br />
akışı sağlanmadığında epileptik nöbet riski artar. İstanbul Okan<br />
Üniversitesi Hastanesi Nöroloji bölümünden Uzman. Dr. Özlem<br />
Çakır Epilepsi belirtilerine dikkat çekti.<br />
EPILEPSI NEDIR, NASIL ORTAYA ÇIKAR?<br />
Her insanın beyninde elektrik aktivitesi vardır. Bu elektriksel aktivite arttığında<br />
epilepsi ya da sara hastalığı dediğimiz tablo ortaya çıkmaktadır.<br />
Beyinde bulunan nöronlarda ani ve kontrolsüz deşarjlar olur. Bunun sonucunda<br />
da istemsiz kasılmalar bilinç değişiklikleri ve duygusal değişiklikler oluşur.<br />
Epilepsi nöbetler halinde olan bir hastalıktır ve nöbet aralarında hasta sağlıklıdır.<br />
Nöbet tipleri basitçe parsiyel ve jeneralize olarak iki ayrılır. Bunların yanı sıra başkalarının<br />
dışarıdan fark edemeyeceği hafif nöbet tipleri de mevcuttur. Nöbetler<br />
30 saniye ile 2 dakika arasında sürer. Bazı epilepsi nöbetleri 5 dakikadan uzun<br />
sürebilir ve o zaman status epileptikus tablosundan söz edilir.<br />
Uzman. Dr. Özlem ÇAKIR<br />
İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Nöroloji Bölümü<br />
EPILEPSI BELIRTILERI NELERDIR VE<br />
TANISI NASIL KONUR?<br />
Epilepsi nedenleri arasında doğumsal anomaliler, doğum travması, beyin-damar<br />
hastalıkları, beyin iltihaplanması, beyin tümörleri yer almaktadır.<br />
Epilepsi tanısı fizik muayenesinin ardından Kranial BT, MR görüntüleme ve<br />
EEG tetkikleriyle konur. Epilepsi tanısı almış hastalara epilepsi nöbetlerini<br />
durdurmak için anti-epileptikler başlanır. İlaçlarla kontrol altına alınamayan<br />
nöbetlerde cerrahi yöntemlere de başvurulabilir.<br />
“Epilepsi nöbetler halinde olan bir hastalıktır ve nöbet<br />
aralarında hasta sağlıklıdır. Nöbet tipleri basitçe<br />
parsiyel ve jeneralize olarak iki ayrılır. Bunların yanı sıra<br />
başkalarının dışarıdan fark edemeyeceği hafif nöbet tipleri<br />
de mevcuttur. Nöbetler 30 saniye ile 2 dakika arasında<br />
sürer. Bazı epilepsi nöbetleri 5 dakikadan uzun sürebilir<br />
ve o zaman status epileptikus tablosundan söz edilir.”<br />
66 67<br />
Nisan / Mayıs / Haziran 2024
68