08.06.2024 Views

NARKOZ SAĞLIK DERGİSİ 32.SAYI

NARKOZ SAĞLIK DERGİSİ 32.SAYI SİZLERLE...

NARKOZ SAĞLIK DERGİSİ 32.SAYI SİZLERLE...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

1 Nisan / Mayıs / Haziran 2024


UZAKTAN <strong>SAĞLIK</strong><br />

ONLINE<br />

MUAYENE<br />

mph.com.tr<br />

Online Reçete<br />

Uzaktan reçete ve<br />

reçete yenileme ile<br />

ilaçlarınıza hızla erişin.<br />

Hızlı Erişim<br />

Sınırları aşın, her yerden<br />

doktorlarımıza kolayca ulaşın.<br />

Zaman Tasarrufu<br />

Hastane yolculuğu ve bekleme<br />

süresini ortadan kaldırarak,<br />

zamanınızı koruyun.<br />

Esnek Saatler<br />

Esnek randevu saatleri ile<br />

sağlık hizmetlerine erişim.<br />

Güvenli ve Özel<br />

Sağlık bilgilerinizin gizliliği,<br />

güvenli dijital platformlar<br />

aracılığıyla korunur.<br />

<strong>SAĞLIK</strong>TA<br />

444 35 25<br />

2 3<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024<br />

5.0<br />

HASTANE


BİRİNCİ<br />

SAYFA<br />

4 5<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


İÇİNDEKİLER<br />

NİSAN/MAYIS/HAZİRAN<br />

2024<br />

18<br />

GAZİLER DİYARI<br />

GAZİANTEP’E 5<br />

YILDIZLI HİZMET<br />

VEREN GAZİANTEP<br />

ŞEHİR HASTANESİ<br />

Gaziantep Şehir Hastanesi son teknolojik<br />

cihazlarıyla, her türlü tetkik ve tedavinin<br />

yapıldığı, modern ve uzman kadrosuyla ,<br />

uluslararası hizmetleriyle her geçen gün<br />

kapasitesini artırarak şifa dağıtmaya<br />

devam ediyor.<br />

10<br />

İÇERİKLER<br />

14<br />

SANKO ÜNİVERSİTESİ<br />

ONKOLOJİ MERKEZİ<br />

SANKO ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ’NDE<br />

BİR SANİYEDE KALP ANJİYOSU<br />

SANKO Üniversitesi Hastanesi güçlü hekim kadrosu yanında çağdaş<br />

teknolojiyle donanımlı teknik altyapısını da geliştirmeye devam ediyor.<br />

ÇİKOLATA KİSTİ KISIRLIĞA NEDEN OLABİLİR<br />

SANKO Üniversitesi onkoloji bölümü kadro, donanım ve<br />

alan anlamında genişletilerek, bütüncül yeni bir yaklaşımla<br />

Onkoloji Merkezine dönüştürüldü.<br />

<strong>SAĞLIK</strong> İÇİN HAREKETE GEÇ<br />

10 Mayıs Sağlık İçin<br />

Hareket Et Günü<br />

kapsamında, İl Sağlık<br />

Müdürlüğümüz, İl Milli<br />

Eğitim Müdürlüğü,<br />

Gençlik ve Spor İl<br />

Müdürlüğü ve Şahinbey<br />

Belediyesi işbirliği ile<br />

Şahinbey Belediyesi<br />

Geleneksel Sporlar<br />

Merkezi’nde çeşitli<br />

etkinlikler gerçekleştirildi.<br />

44<br />

MONALISA TOUCH<br />

İLE MUTLULUĞA<br />

ADIM ATIN!<br />

KANSERDE ERKEN TEŞHİS<br />

VE EĞİTİM MERKEZİ<br />

(KETEM), HAYAT<br />

KURTARIYOR<br />

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ile<br />

Sağlık Bakanlığı iş birliğinde<br />

toplumun kansere karşı bilinçlenmesi<br />

ve tedavide kritik önemde<br />

bulunan erken teşhis için kurulan<br />

Kanserde Erken Teşhis ve Eğitim<br />

Merkezi (KETEM), deprem<br />

bölgesinde ve şehir genelinde on<br />

binlerce Gazi şehirlinin kanser<br />

taramasını gerçekleştirdi.<br />

GAÜN<br />

HASTANESİ’NDE<br />

KANSER<br />

FARKINDALIĞI<br />

ETKİNLİĞİ<br />

DÜZENLENDİ<br />

TÜRKİYE’NİN EN ÇOK BÖBREK NAKLİ YAPAN MERKEZİ<br />

Türkiye’nin ilk ve tek Böbrek Nakli Hastanesi olan Gaziantep Üniversitesi Kahraman<br />

Eruslu Böbrek Nakli Hastanesi, son aylarda nakil sayısındaki artış ile birlikte<br />

Türkiye’de en çok tercih edilen merkez oldu.<br />

BEDENİ VE RUHU<br />

CANLANDIRAN<br />

YOLCULUK:<br />

<strong>SAĞLIK</strong>LI YAŞAMIN<br />

ANAHTARI FİZİKSEL<br />

AKTİVİTE<br />

GAZİANTEP ŞEHİR<br />

HASTANESİNDE<br />

OBEZİTE MERKEZİ AÇILDI<br />

Gaziantep Şehir Hastanesinde<br />

açılan merkez ile Güneydoğu<br />

bölgesinin obezite hastalığıyla<br />

mücadelesi hedefleniyor<br />

MELTEM PERİ’DEN ÖNEMLİ ÇAĞRI!<br />

“SAHİPLEN ÇÖZÜM OL’’<br />

Medical Point Gaziantep<br />

ANKA Hastanesi Kadın Hastalıkları ve<br />

Hastanesi, Monalisa Touch<br />

Doğum Uzmanı Op. Dr. Hasan Barış<br />

Lazer cihazıyla gelişmeleri<br />

Hamidanoğlu, kadınlar arasında yaygın<br />

yakından takip eden<br />

Gaziantep Bölgesi Veteriner<br />

Sağlıklı bir yaşamın anahtarı sizin<br />

şekilde görülen, endometriozis, bilinen<br />

hastanemiz teknolojik bir<br />

elinizde! Harekete geçin,<br />

Hekimler Odası, ‘’Sahiplen Çözüm<br />

adıyla çikolata kistine dikkat çekti.<br />

yeniliğe daha imza attı.<br />

Gaziantep Üniversitesi(GAÜN)<br />

egzersizin mucizevi etkilerini Ol’’ sloganıyla sokakta ve barınakta<br />

Hamidanoğlu, çikolata kistinin, ağrılı<br />

Monalisa Touch Lazer,<br />

Hastanesi’nde “1-7 Nisan Ulusal deneyimleyin ve daha enerjik, yaşayan evcil hayvanların sahiplenilmesi<br />

için kampanya başlattı. Oda<br />

adet dönemleri, pelvik ağrı, ilişki<br />

Medical Point Gaziantep<br />

Kanser Haftası” dolayısıyla GAÜN daha mutlu bir yaşamın tadını<br />

sırasında ağrı ve fertilite(doğurganlık)<br />

Hastanesi’nde hastaların<br />

Tıbbı Onkoloji Anabilim Dalı ve<br />

çıkarın. Unutmayın, küçük Başkanı Meltem Peri, ‘’Hedefimiz<br />

sorunları gibi bir dizi semptomla neden<br />

hizmetine sunulmaya<br />

Halk Sağlığı Anabilim Dalı’nın adımlar büyük değişimlere yol en az bin evcil hayvanın sahiplendirmesidir.<br />

Gaziantep modeli ile bu<br />

olabileceği konusunda uyardı.<br />

başlanıldı.<br />

açar!<br />

16 20<br />

işbirliğiyle etkinlik düzenlendi.<br />

6 7 sorunu çözebiliriz’’ dedi.<br />

36<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024<br />

24<br />

22<br />

40<br />

30<br />

26


Sağlık Dergisi<br />

İMTİYAZ SAHİBİ<br />

Mezine SIRAKAYA<br />

Mezine Sırakaya - Gazeteci - Yazar<br />

SORUMLU YAZI İŞLERI MÜDÜRÜ<br />

Mezine SIRAKAYA<br />

HUKUK DANIŞMANI<br />

Av. Yaşar SAĞLAM<br />

Av. Zafer TEMUR<br />

YAYIN KURULU<br />

Dr. Cengiz BAYRAM<br />

Uzm. Dr. Ahmet Şükrü DENKER<br />

Mehmet Emin TATLI<br />

DİZGİ TASARIM<br />

Atakan CEHRİ<br />

YÖNETİM YERİ<br />

a j a n s<br />

İncilipınar Mah. 36016 Nolu Sk.<br />

Ali Api Apt. Sit. No: 2/C<br />

Şehitkamil/Gaziantep<br />

BASKI<br />

İHLAS GAZETECİLİK<br />

TEL: 0212 454 30 00<br />

Dergide yayınlanan tüm reklam tasarım ve<br />

haber metinleri Başak Ajans’a aittir.. İzinsiz<br />

alıntı yapılıp çoğaltılamaz.<br />

Dergide yer alan köşe<br />

yazılarından, köşe yazarları sorumludur.<br />

narkozhaber@hotmail.com<br />

narkozhaber@mynet.com<br />

www.narkozgazetesi.com<br />

Sayı: 32 Yıl: 8<br />

Yerel Süreli Yayın<br />

Narkoz Haber Gazetesi<br />

ücretsiz ekidir.<br />

0 535 511 01 95<br />

0 342 232 42 43<br />

Organ Bağışı ve Organ Nakli bekleyen hastalar<br />

Türkiye’de organ bağışı ve organ nakli sayılarında kaydedilen artışın,<br />

umut verici bir tablo çizdiğini söyleyebilirim.<br />

Ancak Organ bağışı konusunda toplumsal farkındalığın ve bilincin oluşturulması için hepimiz üzerimize<br />

düşeni yapmak zorundayız.<br />

Organ bağışı ne kadar çok artarsa o kadar çok hasta tedavi şansı bulur ve yeniden hayata tutunur.<br />

T.C. Sağlık Bakanlığı verilerine göre; 2002 yılından 2023 Kasım ayına kadar Türkiye’de gerçekleştirilen<br />

toplam organ nakli sayısı 74 bin 704. Bu nakillerin; 52 bin 258’ini böbrek, 20 bin 671’ini<br />

karaciğer, bin 210’unu kalp, 320’sini akciğer, 198’ini pankreas ve 47’sini ince bağırsak nakilleri oluşturmaktadır.<br />

2010 yılından 2023 Kasım’a kadar kornea nakilleri ise 37 bin 666 vakaya ulaşmıştır.<br />

Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre, 2023 Kasım ayı itibariyle, böbrek nakli bekleyen hasta<br />

sayısı 24 bin 449, karaciğer nakli bekleyen hasta sayısı 2 bin 600, kalp nakli bekleyen hasta sayısı<br />

bin 422, akciğer nakli bekleyen hasta sayısı 204, pankreas nakli bekleyen hasta sayısı 277 ve<br />

kornea nakli bekleyen hasta sayısı 4 bin 119’dur.<br />

Türkiye’de ilk böbrek nakli 1968’de, ilk kalp nakli 1969’da gerçekleştirilmiş ve ilk başarılı canlı<br />

vericili böbrek nakli 1975’te yapılmıştır. Organ Nakli Kanunu’nun 1979 yılında yürürlüğe girmesi ile<br />

bu alandaki çalışmalar daha da hız kazanmaya başlamıştır.<br />

GAZİANTEP KAHRAMAN ERUSLU BÖBREK NAKLİ HASTANESİ<br />

Bu hafta içerisinde Gaziantep Üniversitesi Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesi; Böbrek<br />

Nakli Hastanesi ve Böbrek Nakli Akademisini gezdim. Çok gurur duydum. Hastane gerçekten<br />

Gaziantep Sağlık Turizmine kazanımlarıyla birlikte, gerçekleştirilen operasyonların başarısı ile de<br />

takdire şayan.<br />

Gaziantep’in hayırsever iş adamı Kahraman Eruslu’nun katkılarıyla yapılan hastane gerçekten Gaziantep<br />

için çok büyük bir Sağlık Turizmi yatırımı olmuş. Hayrısever iş adamı Kahraman Eruslu’ya<br />

ve hastanenin projesinden itibaren büyük bir özveriyle çalışan başta Gaziantep Üniversite Organ<br />

Nakli Merkez Müdürü Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Sacid Çoban ve birbirinden kıymetli doktorlarımıza,<br />

sağlık çalışanlarımıza şükranlarımı sunuyorum.<br />

Hastanenin, gelen hastaların ve hasta yakınlarının Gaziantep Sağlık Turizmine büyük oranda katkı<br />

sağlayacağını düşünüyorum.<br />

Mart ayında nakilde elde ettikleri artış ile Türkiye’de en çok tercih edilen hastanenin fiziki koşulları<br />

ve otel konforunda hizmet anlayışının etkili olduğu kanaatindeyim.<br />

Türkiye’nin en çok böbrek nakli yapan merkezleri arasında yer alan Kahraman Eruslu Böbrek Nakli<br />

Hastanesi’nin önümüzdeki günlerde Türkiye’deki en çok böbrek nakli yapan hastane olacağının<br />

şimdiden müjdesini verebilirim.<br />

ORGAN BAĞIŞI HAYAT KURTARIR<br />

Organ bağışının önemini çok iyi kavramalıyız. Türkiye’nin sağlık alanındaki gelişimine katkı sunmak<br />

ve toplumsal bilincin yükselmesinde öncü olabilmek için bir tuğlada sen koy.<br />

Narkoz Sağlık Dergisi olarak organ bağışının hayat kurtardığını ve herkesin bu konuda duyarlı<br />

olmasını arzu ediyoruz.<br />

Sağlıcakla kalın!<br />

8 9<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


“Merkezde kanser tanı ve tedavisi için birçok branştan uzman<br />

hekim ve sağlık personeli bütüncül anlayışla çalışmaktadır”<br />

Prof. Dr. Güner Dağlı,<br />

“Tedavi sonrası takipler tıbbi<br />

onkoloji uzmanı, fizik tedavi,<br />

radyoloji, cerrahi branşlar,<br />

nükleer tıp, patoloji, tıbbi<br />

genetik, klinik psikoloji,<br />

rehabilitasyon, psikiyatri ve<br />

beslenme uzmanları ile iş<br />

birliği içinde yürütülmektedir.<br />

Ayrıca kanser alanında<br />

uzman hemşireler tarafından<br />

sunulan hemşirelik bakımı<br />

ve hizmeti, merkezi bir adım<br />

daha ileriye taşımaktadır.<br />

İlk randevudan itibaren<br />

Koordinatör Hemşire<br />

hastanedeki tüm süreçlerde<br />

hasta ve hasta yakınlarına<br />

tüm ihtiyaçlarında yardımcı<br />

olmaktadır.”<br />

SANKO ÜNİVERSİTESİ<br />

ONKOLOJİ MERKEZİ<br />

SANKO Üniversitesi Rektörü Prof.<br />

Dr. Güner Dağlı, kanser tanısı<br />

sonrası hasta ve hasta yakınlarının<br />

bu süreci en rahat ve etkin bakım<br />

altında geçirmeyi, en gelişmiş teşhis ve<br />

tedavi seçeneklerini istediklerinden hareketle,<br />

SANKO Üniversitesi Onkoloji Bölümünün<br />

büyütülerek, “Onkoloji Merkezi”<br />

kurulmasına karar verildiğini söyledi.<br />

SANKO Üniversitesi onkoloji bölümü kadro, donanım ve alan anlamında<br />

genişletilerek, bütüncül yeni bir yaklaşımla Onkoloji Merkezine dönüştürüldü.<br />

Prof. Dr. Güner Dağlı,<br />

“SANKO Üniversitesi<br />

Onkoloji Merkezi,<br />

kapsamlı kanser<br />

tedavisi hizmetlerinin<br />

sağlanmasında;<br />

Göğüs Cerrahisi, Genel<br />

Cerrahi, Radyoloji,<br />

Nükleer Tıp, Kulak<br />

Burun Boğaz, Pediatri,<br />

Ortopedi, Kadın<br />

Hastalıkları ve Doğum,<br />

Patoloji Bölümleri ve<br />

Merkez Laboratuvarı<br />

tıbbi personeli ile iş<br />

birliği içerisindedir.”<br />

Kanserin tüm ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de<br />

de en önemli sağlık sorunlarından<br />

biri olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Dağlı,<br />

“Meme, prostat, akciğer, kalın bağırsak ve<br />

rahim ağzı kanserleri, en sık görülen beş<br />

kanser türüdür. Yaşam kaybına neden<br />

olma açısından kanser tüm dünyada kalp<br />

ve damar hastalıklarından sonra ikinci<br />

sırada yer almakta ve yakın gelecekte bu<br />

hastalığın ilk sıraya yükselmesi beklenmektedir”<br />

dedi.<br />

Sıcak ve misafirperver ortamda şefkatli<br />

bakım arayışındaki hasta ve hasta yakınlarının<br />

her adımlarında yanında olmak için<br />

kurulan merkezde, kanser tanı ve tedavisi<br />

için birçok farklı branştan uzman hekimin<br />

bütüncül anlayışla çalıştığını belirten Prof.<br />

Dr. Dağlı, şunları kaydetti:<br />

“Teşhis amaçlı yapılan taramalardan<br />

iyileşmeye kadar, içinde bulunduğunuz<br />

durumda en yüksek kalitede hasta odaklı<br />

bakım sağlamak için yüksek vasıflı ve<br />

deneyimli onkologlar, patologlar, onkoloji<br />

cerrahları, onkoloji hemşireleri, fizyoterapist,<br />

psikolog, diyetisyen ve kanser<br />

destek personelinden oluşan ekip süreci<br />

yönetmektedir.<br />

Prof. Dr. Güner Dağlı<br />

SANKO Üniversitesi Rektörü<br />

SANKO Üniversitesi Onkoloji Merkezi,<br />

kapsamlı kanser tedavisi hizmetlerinin<br />

sağlanmasında; Göğüs Cerrahisi, Genel<br />

Cerrahi, Radyoloji, Nükleer Tıp, Kulak<br />

Burun Boğaz, Pediatri, Ortopedi, Kadın<br />

Hastalıkları ve Doğum, Patoloji Bölümleri<br />

ve Merkez Laboratuvarı tıbbi personeli ile<br />

iş birliği içerisindedir.<br />

SANKO Üniversitesi Onkoloji Merkezi,<br />

başta Güneydoğu Anadolu Bölgesi<br />

olmak üzere, Doğu Anadolu ve Akdeniz<br />

bölgeleri ve komşu ülkeler için ulaşımın<br />

kolay olduğu merkezi konumda hizmet<br />

sunmaktadır.”<br />

HEDEF BÜYÜK<br />

Merkezde her yıl çok sayıda yetişkin hastaya<br />

şefkatli, kapsamlı bakım sunulması<br />

ve birçok aktif klinik araştırmaya erişim<br />

sağlanması, klinik araştırmalarla başta<br />

kanser tedavisinde kullanılan ilaç seçeneklerinin<br />

artış ve gelişimini takip etmek ve<br />

güncel bilimsel verilerin takibinin sağlanmasının<br />

planlandığına işaret eden Prof. Dr.<br />

Dağlı, şu değerlendirmeyi yaptı:<br />

“Merkezimiz, onkoloji konusunda tam<br />

kapsamlı onkoloji ilaçları sunan uzmanlaşmış<br />

eczane ve modern ilaç hazırlama<br />

10 11<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


Prof. Dr. Güner Dağlı, “Merkezimiz, onkoloji<br />

konusunda tam kapsamlı onkoloji ilaçları<br />

sunan uzmanlaşmış eczane ve modern ilaç<br />

hazırlama birimi ile donatılmış, son onkoloji<br />

tedavisine erişim sağlayan ayaktan tedavi<br />

kemoterapi merkezine de sahiptir. Sunduğu<br />

diğer hizmetler arasında ağrı yönetimi, cerrahi<br />

onkoloji prosedürleri, palyatif bakım, psikososyal<br />

destek, fiziksel aktivite danışmanlığı ve beslenme<br />

desteği yer almaktadır. Çok yakında hizmete<br />

girecek olan son teknolojik cihazlarla donatılmış<br />

Radyasyon Onkolojisi Ünitesi ile radyoterapi<br />

hizmeti sunulması da planlanmaktadır.”<br />

birimi ile donatılmış, son onkoloji tedavisine<br />

erişim sağlayan ayaktan tedavi<br />

kemoterapi merkezine de sahiptir.<br />

Sunduğu diğer hizmetler arasında ağrı<br />

yönetimi, cerrahi onkoloji prosedürleri,<br />

palyatif bakım, psikososyal destek, fiziksel<br />

aktivite danışmanlığı ve beslenme desteği<br />

yer almaktadır. Çok yakında hizmete<br />

girecek olan son teknolojik cihazlarla<br />

donatılmış Radyasyon Onkolojisi Ünitesi<br />

ile radyoterapi hizmeti sunulması da<br />

planlanmaktadır.”<br />

AMAÇ<br />

Onkolojik bakım sağlamanın amacını<br />

“sadece fiziksel semptomları tedavi<br />

etmek değil, aynı zamanda hizmet alan<br />

hastalarımıza her aşamada destek vermek<br />

olduğuna inanılan merkezde hekimlerimizin<br />

öncelikli görevinin kanser tedavi<br />

ekibinin koordinasyonunda ve hastaya en<br />

uygun tedavi yönteminin belirlenmesinde<br />

öncülük yapmak” olarak özetleyen Prof.<br />

Dr. Dağlı, şöyle devam etti:<br />

“İkincil görevi ve ana çalışma alanı sistemik<br />

kanser tedavilerinin uygulanması<br />

(Kemoterapi, hormon tedavisi, hedefe<br />

yönelik tedavi, immünoterapi), tedavi yan<br />

etkilerinin ve hastalığın uzun süreli takibidir.<br />

Bu doğrultuda merkezde sunulan<br />

tedavi hizmetlerinin belirlenmesinde ‘Multidisipliner<br />

Onkoloji Konseyi’nin desteği<br />

alınmaktadır.<br />

Tedavi sonrası takipler tıbbi onkoloji<br />

uzmanı, fizik tedavi, radyoloji, cerrahi<br />

branşlar, nükleer tıp, patoloji, tıbbi genetik,<br />

Prof. Dr. Güner Dağlı,<br />

“Teşhis amaçlı yapılan<br />

taramalardan iyileşmeye<br />

kadar, içinde bulunduğunuz<br />

durumda en yüksek<br />

kalitede hasta odaklı bakım<br />

sağlamak için yüksek vasıflı<br />

ve deneyimli onkologlar,<br />

patologlar, onkoloji cerrahları,<br />

onkoloji hemşireleri,<br />

fizyoterapist, psikolog,<br />

diyetisyen ve kanser destek<br />

personelinden oluşan ekip<br />

süreci yönetmektedir.<br />

klinik psikoloji, rehabilitasyon, psikiyatri<br />

ve beslenme uzmanları ile iş birliği içinde<br />

yürütülmektedir. Ayrıca kanser alanında<br />

uzman hemşireler tarafından sunulan<br />

hemşirelik bakımı ve hizmeti, merkezi bir<br />

adım daha ileriye taşımaktadır. İlk randevudan<br />

itibaren Koordinatör Hemşire hastanedeki<br />

tüm süreçlerde hasta ve hasta<br />

SANKO ÜNİVERSİTESİ<br />

Gaziantep’te, modern hastane kurmak amacıyla merhum<br />

Sani Konukoğlu tarafından 1993 yılında temeli atılan SANKO<br />

Üniversitesi Hastanesi, 1996 yılında ülkemize kazandırılan en<br />

büyük sağlık kuruluşlarından biri olarak faaliyete geçti.<br />

Ulusal ve uluslararası standartlarda, çağdaş hastane yönetimi<br />

anlayışıyla yönetilen, sadece şehrimize değil ülkemize ve komşu<br />

ülkelere de kaliteli sağlık hizmeti veren hastane, 2013 yılında<br />

SANKO Üniversitesi’nin kurulmasıyla daha da güçlendi.<br />

SANKO Üniversitesi’nde Tıp Fakültesi ve Sağlık Bilimleri<br />

Fakültesi Hemşirelik, Beslenme ve Diyetetik ile Fizyoterapi ve<br />

Rehabilitasyon Bölümlerinde lisans düzeyinde, Lisansüstü Eğitim<br />

Enstitüsü’nde Biyoistatistik ve Anatomi alanında doktora,<br />

Moleküler Tıp, Hemşirelik, Biyolojik ve Biyomedikal Bilimler,<br />

Fizyoterapi ve Rehabilitasyon, Tıbbi Mikrobiyoloji, Tıbbi Biyokimya<br />

ile Beslenme ve Diyetetik alanlarında tezli yüksek lisans,<br />

Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulunda ise Ameliyathane<br />

yakınlarına tüm ihtiyaçlarında<br />

yardımcı olmaktadır.<br />

Tüm hastaların tıbbi hizmetlere<br />

en iyi tıbbi haklarla eşit şekilde<br />

erişebilmesi için kapsamlı tıbbi<br />

bakım sunan ve mükemmel<br />

onkolojik bakımı hedefleyen<br />

merkez; Deneyimli Sınıf<br />

Uzmanlara Erişim, Eksiksiz<br />

Hizmet Yelpazesi, Olağanüstü<br />

Bir Hasta Deneyimi, Kolaylık,<br />

Koordineli Bakım, Odaklanmış<br />

Uzmanlık, Ekip Yaklaşımı,<br />

Öncü Araştırma, Klinik<br />

Araştırmalar, Kişiselleştirilmiş<br />

Bakım, Bütüncül Tıp Hizmeti<br />

ve Kapsamlı Mükemmellik gibi<br />

nitelikleri barındırmaktadır.”<br />

Hasta ve hasta yakınlarının<br />

tüm ihtiyaçları göz önünde<br />

bulundurularak alt yapısı<br />

oluşturulan, ileri teknolojik<br />

cihazların yer aldığı Onkoloji<br />

Merkezinde uzman akademik<br />

kadro ve tecrübeli bir ekiple kaliteli<br />

ve bütüncül sağlık hizmeti<br />

sunmak yanında Radyasyon<br />

Onkolojisi Ünitesi ile de hastalara<br />

şifa verecek bir merkez<br />

olmanın gururunun yaşandığını<br />

vurgulayan Prof. Dr. Dağlı,<br />

sözlerini şöyle tamamladı:<br />

“SANKO Üniversitesi ve<br />

hastanenin kuruluşundan bu<br />

günlere gelmesinde en büyük<br />

pay sahibi olan ve her konuda<br />

destek veren Mütevelli Heyet<br />

Onursal Başkanımız Abdulkadir<br />

Konukoğlu, Mütevelli Heyet<br />

Başkanımız Zeki Konukoğlu<br />

ve SANKO Holding Yönetim<br />

Kurulu Başkanımız Adil Sani<br />

Konukoğlu başta olmak üzere<br />

Konukoğlu Ailesi üyelerine<br />

şükranlarımı sunuyor, emeği<br />

geçenleri gönülden tebrik<br />

ediyorum.”<br />

Hizmetleri, Anestezi, İlk ve Acil Yardım ile Tıbbi Görüntüleme<br />

Teknikleri Bölümlerinde eğitim veriliyor. Ayrıca Tıp Fakültesi,<br />

10 ana bilim dalında Tıpta Uzmanlık Eğitimi verme konusunda<br />

yetkilendirildi.<br />

Merhum Sani Konukoğlu’nun “Hastane Kapısında Beklemeyen<br />

Hastanenin Kıymetini Bilemez” sözünden hareketle etik<br />

ilkelerden ödün vermeden, çağdaş tıp biliminin ışığında, güncel<br />

teknolojiyi kullanarak, eğitim, öğretim ve bilimsel çalışmalara<br />

katkı sağlamak ayrıca güvenilir, güler yüzlü ve memnuniyet<br />

odaklı, kaliteli, sürdürülebilir sağlık hizmeti sunmak felsefesiyle<br />

yol haritası belirlendi.<br />

Hastane, tek çatı altında 600 yatak kapasitesi ile 28 yıldır her<br />

alanda sunduğu sağlık hizmetinin yanında organ nakil merkezi,<br />

obezite merkezi, tüp bebek merkezi gibi farklı alanlarda da<br />

hizmet vermektedir.<br />

Önemli halk sağlığı sorunlarından bir olan kanserin tanı ve<br />

tedavisine yönelik hizmet verilen Onkoloji Merkezi de bu<br />

alanlardan biridir.<br />

12 13<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


SANKO ÜNİVERSİTESİ<br />

HASTANESİ’NDE<br />

BİR SANİYEDE KALP ANJİYOSU<br />

SANKO Üniversitesi Hastanesi güçlü<br />

hekim kadrosu yanında çağdaş<br />

teknolojiyle donanımlı teknik altyapısını<br />

da geliştirmeye devam ediyor.<br />

R<br />

ADYOLOJIK E görüntüleme alanının dünyadaki<br />

son teknolojilerinden olan ve saniyede<br />

yaklaşık 4000 kesit alabilen, dört saniyede<br />

tüm vücut taraması ve bir saniyede kalp<br />

anjiyosu yapabilen GE Revolution Apex Elite Bilgisayarlı<br />

Tomografi (BT) cihazı SANKO Üniversitesi Hastanesi<br />

Radyoloji Bölümü’nde hizmete girdi.<br />

SANKO Üniversitesi Hastanesi Radyoloji<br />

Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Ali<br />

İkidağ, “Sağlıkta çağdaş teknoloji hayat<br />

kurtarıyor” dedi.<br />

Dr. Öğr. Üyesi İkidağ, GE Revolution Apex<br />

Elite Bilgisayarlı Tomografi (BT) ile ilgili şu<br />

bilgileri paylaştı:<br />

“Hastanemizde hizmete alınan BT cihazımız<br />

ile tek kalp atımında yani yaklaşık bir<br />

saniye kadar kısa bir sürede Koroner (Kalp)<br />

BT Anjiografi İşlemi gerçekleştirilmektedir.<br />

Çift enerjili BT adı verilen yöntemle kalp<br />

kaslarının kanlanma özellikleri belirlenebilmektedir.<br />

Ayrıca vücuttaki tüm damar<br />

yapılarının BT anjiografi işlemleri çok kısa<br />

zaman dilimlerinde ve düşük radyasyon<br />

dozları ile gerçekleştirilmektedir.”<br />

Cihazda bulunan düşük radyasyon dozu<br />

seçenekleri ile çok düşük radyasyon<br />

dozları kullanılarak akciğer kanseri gibi<br />

önemli hastalıkların da tanınabildiğine<br />

dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi İkidağ, şöyle<br />

devam etti:<br />

“Cihaz, uzun süreli sigara içenlerde akciğer<br />

kanseri taraması için güvenle kullanılmaktadır.<br />

Özellikle kanser veya sistemik<br />

hastalık gibi nedenlerle sık bilgisayarlı tomografi<br />

çektirmek zorunda olan olgularda,<br />

cihazımızda bulunan düşük doz özelliği<br />

nedeniyle hastalarımızın almış olduğu<br />

tanısal radyasyon dozları önemli ölçüde<br />

azaltılmaktadır. Dört saniyede tüm vücut<br />

taraması yapabilen cihazımız, özellikle<br />

nefesini tutmada zorlanan hastalarda büyük<br />

kolaylık sağlamaktadır. Trafik kazası,<br />

yüksekten düşme gibi çoklu organ yaralanmasından<br />

kuşkulanılan ve zamana karşı<br />

bir yarış içinde olduğumuz olgularda da<br />

hız konusundaki avantajı öne çıkmaktadır.”<br />

YAPAY ZEKA DESTEĞİ<br />

Cihazın sahip olduğu yapay zeka desteği<br />

sayesinde hem hasta çekimlerinde hataların<br />

önüne geçildiğini hem de filmlerin<br />

raporlanmasında hata payını en aza<br />

indirdiğini kaydeden Dr. Öğr. Üyesi İkidağ,<br />

“İnme olgularında erken dönemde müdahale<br />

ile beyin dokusu hasarı azaltılabilmektedir.<br />

Bu olgularda müdahale öncesinde<br />

kurtarılabilir beyin dokusunun tespit<br />

edilmesi için yapılan Perfüzyon (Dolaşım)<br />

BT incelemesi de bu cihaz ile kolaylıkla<br />

gerçekleştirilmektedir” diye konuştu.<br />

“İnme olgularında erken dönemde müdahale ile beyin<br />

dokusu hasarı azaltılabilmektedir. Bu olgularda müdahale<br />

öncesinde kurtarılabilir beyin dokusunun tespit edilmesi için<br />

yapılan Perfüzyon (Dolaşım) BT incelemesi de bu cihaz ile<br />

kolaylıkla gerçekleştirilmektedir”<br />

“Hastanemizde hizmete<br />

alınan BT cihazımız<br />

ile tek kalp atımında<br />

yani yaklaşık bir<br />

saniye kadar kısa bir<br />

sürede Koroner (Kalp)<br />

BT Anjiografi İşlemi<br />

gerçekleştirilmektedir.<br />

Çift enerjili BT adı verilen<br />

yöntemle kalp kaslarının<br />

kanlanma özellikleri<br />

belirlenebilmektedir.<br />

Ayrıca vücuttaki tüm<br />

damar yapılarının BT<br />

anjiografi işlemleri<br />

çok kısa zaman<br />

dilimlerinde ve düşük<br />

radyasyon dozları ile<br />

gerçekleştirilmektedir.”<br />

14 15<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


ÇIKOLATA KISTI<br />

KISIRLIĞA<br />

NEDEN OLABILIR<br />

ANKA Hastanesi Kadın Hastalıkları<br />

ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Hasan<br />

Barış Hamidanoğlu, kadınlar arasında<br />

yaygın şekilde görülen, endometriozis,<br />

bilinen adıyla çikolata kistine dikkat<br />

çekti. Hamidanoğlu, çikolata kistinin,<br />

ağrılı adet dönemleri, pelvik ağrı, ilişki<br />

sırasında ağrı ve fertilite(doğurganlık)<br />

sorunları gibi bir dizi semptomla neden<br />

olabileceği konusunda uyardı.<br />

Op. Dr. Hasan Barış Hamidanoğlu<br />

ANKA Hastanesi Kadın Hastalıkları ve<br />

Doğum Uzmanı<br />

A<br />

NKA Hastanesi Kadın<br />

Hastalıkları ve Doğum<br />

Uzmanı Op. Dr. Hasan<br />

Barış Hamidanoğlu,<br />

halk arasında çikolata kisti olarak<br />

bilinen endometriozisin kadınlarda<br />

görülen önemli bir sağlık sorunu<br />

olduğunu belirtti. Hamidanoğlu,<br />

“Çikolata kisti, kadınlarda oldukça<br />

sık karşılaşılan sağlık sorunları<br />

arasında yer alıyor. Endometriozis<br />

yani bilinen adıyla çikolata kisti,<br />

rahim astarını oluşturan dokuya<br />

benzer yapıdaki bir dokunun<br />

rahim boşluğunun dışında büyüme<br />

gösterdiği bir kadın hastalığı.<br />

Genetik yatkınlık, hormonal<br />

dengesizlikler, menstrüel akışın<br />

“Endometriozis genellikle nükslerle seyreden progresif lokal veya yaygın bir hastalıktır.<br />

Stabil kalabilir, ilerleyebilir ya da gerileyebilir. Hastalık tanısında genellikle geç kalınıyor,<br />

ancak son dönemde görülme oranı arttı. Çünkü laparoskopi gibi yöntemlerle farkındalık<br />

arttı. Bu hastalığın en yaygın belirtisi ağrı ve infertilitedir.”<br />

“Çikolata kisti, kadınlarda oldukça sık karşılaşılan sağlık sorunları arasında yer alıyor.<br />

Endometriozis yani bilinen adıyla çikolata kisti, rahim astarını oluşturan dokuya benzer<br />

yapıdaki bir dokunun rahim boşluğunun dışında büyüme gösterdiği bir kadın hastalığı.<br />

Genetik yatkınlık, hormonal dengesizlikler, menstrüel akışın rahim dışına doğru geriye<br />

kaçması ve bağışıklık sistemi sorunları çikolata kisti oluşumunda etkili olabilir. ”<br />

rahim dışına doğru geriye kaçması ve bağışıklık sistemi<br />

sorunları çikolata kisti oluşumunda etkili olabilir. Çikolata<br />

kisti, ağrılı adet dönemleri, pelvik ağrı, ilişki sırasında ağrı<br />

ve doğurganlık sorunları gibi bir dizi semptomla neden<br />

olur. Bu durum, kadınların yaşam kalitesini büyük oranda<br />

olumsuz etkiler. Endometriozis genellikle nükslerle<br />

seyreden progresif lokal veya yaygın bir hastalıktır. Stabil<br />

kalabilir, ilerleyebilir ya da gerileyebilir. Hastalık tanısında<br />

genellikle geç kalınıyor, ancak son dönemde görülme<br />

oranı arttı. Çünkü laparoskopi gibi yöntemlerle farkındalık<br />

arttı. Bu hastalığın en yaygın belirtisi ağrı ve infertilitedir.<br />

Adöloson dönemde en sık görülen semptom ise ağrıdır.<br />

Hatalığın tedavisinin kısa dönemde 2 amacı vardır bunlar<br />

ağrının giderilmesi ve fertilitenin sağlanmasıdır. Medikal<br />

tedavi sonrası rekurrens oranları ilk yıl yüzde 5-15 olup<br />

sonraki 5 yıl süresinde ise oran yüzde 40-50’dir, cerrahi<br />

sonrası yüzde 15-20 oranında yeniden cerrahi gerektirir<br />

endometriozis sıklığı yüzde 10-11’dir. Postmenapozal dönemde<br />

yüzde 5 civarında insidansa sahiptir ve genellikle<br />

postmenapozal östrojen kullanımı ile ilişkilidir. Primer<br />

tanı yöntemi histolojik tanı için yapılan biyopsili veya<br />

biyopsisiz laporoskopidir. Endometriozis iyimser bir hastalıktır<br />

ancak over kanseri ile yakın ilişkisi vardır” dedi.<br />

“KIZIL SAÇLI, ZAYIF VE UZUN BOYLU<br />

OLMAK ÇIKOLATA KISTI RISKINI<br />

ARTTIRIYOR”<br />

Kızıl saç, zayıf ve uzun boylu olmak gibi özelliklerin endometriozis<br />

ile ilişkili olduğunun düşünüldüğünü dile getiren<br />

Op. Dr. Hamidanoğlu, ”Ailede endometriozisi olan<br />

kadınlarda risk daha artmış olmakla beraber, çevresel<br />

faktörler, genetik faktörlerin etkisi araştırılmaktadır. Vücut<br />

kitle indeksi düşük olan aşırı zayıf kadınlarda, doğumda<br />

ikiz eşi olanlarda, infertilite öyküsü bulunan, erken adet<br />

“Endometriozise bağlı ağrının cerrahi<br />

tedavisinde operasyondan sonra 1 yılda<br />

yüzde 15, 5 yılda yüzde 35, 7 yılda yüzde<br />

50 rekurrens görülür Derin endometriozis<br />

genelde multifokaldir. Tekrarlayan<br />

cerrahilerden kaçınılarak tam bir cerrahi<br />

tek seferde yapılmalıdır. Fertilite açısından,<br />

medikal tedavilerin etkisi çok sınırlıdır.<br />

En başarılı yöntem ivf’dir. Cerrahi<br />

uygulandıktan sonra iki yıl içinde gebelik<br />

oluşmaz ise doğal yolla gebelik ihtimali<br />

yok denecek kadar azdır”<br />

gören, kısa adet döngüsü olan, birinci derece akrabalarda<br />

hastalık olan, düşük doğum ağırlığı ile doğuranlarda riskin<br />

daha yüksek olduğu düşünülmektedir. Artmış beden<br />

kitle indeksi, artmış bel-kalça oranı gibi etkenler ise riski<br />

azaltır” ifadelerini kullandı.<br />

Hastalığın tanısı için ilk olarak transvajinal ultrason<br />

yapıldığını, ancak bunun spesifik bir bulgu vermediğini<br />

söyleyen ANKA Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum<br />

Uzmanı Op. Dr. Hasan Barış Hamidanoğlu, “Bu hastalığın<br />

tanısında Mrı derin endometriozis ve endometrioma<br />

iyi bir yöntemdir. Ancak negatif bir mrı tanıyı dışlamaz.<br />

Tanıda altın standart laparaskopidir. Hastalığın tedavisinde<br />

ağrı ve infertilite için medikal ve cerrahi tedavi yapılır.<br />

Ağrı tedavisinde hedef östrojendir. Endometriozise bağlı<br />

ağrının cerrahi tedavisinde operasyondan sonra 1 yılda<br />

yüzde 15, 5 yılda yüzde 35, 7 yılda yüzde 50 rekurrens<br />

görülür Derin endometriozis genelde multifokaldir.<br />

Tekrarlayan cerrahilerden kaçınılarak tam bir cerrahi tek<br />

seferde yapılmalıdır. Fertilite açısından, medikal tedavilerin<br />

etkisi çok sınırlıdır. En başarılı yöntem ivf’dir. Cerrahi<br />

uygulandıktan sonra iki yıl içinde gebelik oluşmaz ise<br />

doğal yolla gebelik ihtimali yok denecek kadar azdır” diye<br />

konuştu.<br />

16 17<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


“Girişimsel Radyoloji alanında<br />

doçentlerimiz, uzman<br />

hekimlerimiz tarafından son<br />

teknolojik cihazlarla ekip ruhuyla<br />

yenilikçi ve başarılı tedavilerin<br />

uygulanması inme vakalarında<br />

bölgenin merkezi haline<br />

gelmemizi sağlıyor. ”<br />

Hastanesi Genel Cerrahi Kliniğinde Eğitim<br />

Görevlisi, Organ Nakli Biriminde Karaciğer<br />

Nakil Sorumlu Cerrahı olarak görev yaptım.<br />

17.11.2020 tarihinde SBÜ Adana Şehir<br />

Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi<br />

olarak görevlendirildim.<br />

GAZİANTEP ŞEHİR HASTANESİ BÖLGENİN <strong>SAĞLIK</strong> ÜSSÜ<br />

GAZİLER DİYARI GAZİANTEP’E 5 YILDIZLI HİZMET VEREN<br />

GAZİANTEP ŞEHİR HASTANESİ<br />

Gaziantep Şehir Hastanesi son<br />

teknolojik cihazlarıyla, her türlü tetkik<br />

ve tedavinin yapıldığı, modern ve uzman<br />

kadrosuyla , uluslararası hizmetleriyle<br />

her geçen gün kapasitesini artırarak<br />

şifa dağıtmaya devam ediyor.<br />

R<br />

EFERANS hastane<br />

politikası ile en yüksek<br />

standartlarda tanı ve<br />

tedavi hizmeti sunan<br />

Gaziantep Şehir Hastanesi’nin<br />

Başhekimi Prof. Dr. Süleyman<br />

ÇETİNKÜNAR, hastanenin<br />

hizmetleri, donanımı ve özellikli<br />

ameliyatları hakkında bilgiler<br />

verdi.<br />

Sn. Çetinkünar öncelikle sizi<br />

tanıyabilir miyiz ?<br />

2003 yılında Gazi Üniversitesi<br />

Tıp Fakültesinden mezun oldum.<br />

2003-2008 yılları arasında Ankara<br />

Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim<br />

ve Araştırma Hastanesinde 5 yıl<br />

süre ile Genel Cerrahi Uzmanlık<br />

eğitimimi tamamladım. 2010-<br />

2011 yılları arasında Mardin Devlet<br />

Hastanesinde Genel Cerrahi<br />

Uzmanı olarak mecburi hizmetimi<br />

tamamladıktan sonra Haziran<br />

2011 yılında Adana Numune<br />

Eğitim ve Araştırma Hastanesine<br />

Genel Cerrahi Uzmanı / Başasistan<br />

olarak atandım. 21 Ekim 2015<br />

tarihinde Genel Cerrahi Doçenti<br />

oldum. Mayıs 2014-Kasım 2014<br />

ve Eylül 2016-Mart 2017 tarihleri<br />

arasında bir yıl süre ile Malatya<br />

İnönü Üniversitesi Karaciğer Nakil<br />

Enstitüsünde Karaciğer nakli<br />

Fellowship programını bitirdim.<br />

Eylül 2016 itibari ile Karaciğer<br />

Nakil Enstitüsü, Karaciğer Nakli<br />

Doktora eğitimimi aldım. Eylül<br />

2017 tarihinden itibaren ise SBÜ<br />

Adana Şehir Eğitim ve Araştırma<br />

Prof. Dr. Süleyman ÇETİNKÜNAR,<br />

Gaziantep Şehir Hastanesi’nin<br />

Başhekimi<br />

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan<br />

tarafından açılışı yapılan Gaziantep<br />

Şehir Hastanesinde 24.08. 2023 tarihinde<br />

kurucu Başhekim olarak atandığım günden<br />

itibaren görevimi icra etmeye devam<br />

ediyorum.<br />

Gaziantep Şehir Hastanesini sizin<br />

demecinizle tanıyabilir miyiz ?<br />

10 Ekim 2023’te hasta kabulüne başlanan<br />

hastanemizde 1875 yatak kapasitesi ile<br />

şehrin yanı sıra tüm bölgeye hizmet<br />

veriliyor. Hastanemiz toplam 533.662<br />

m² kapalı alanı üzerine kurulmuş olup,<br />

115.183 m² oturum alanına sahiptir. Fizik<br />

Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi,<br />

Yüksek Güvenlikli Adli Psikiyatri Hastanesi<br />

ve Ana Hastane içerisinde bulunan KVC<br />

ve Onkoloji Hastanesi, Genel Hastane,<br />

Kadın ve Çocuk Hastanesi bölümlerinden<br />

oluşmaktadır. Ayrıca; İdari Bina, Konferans<br />

Merkezi, Otopark alanları ve 1 adette<br />

helikopter pistimiz mevcuttur.<br />

4 bin 160 çalışanı ile tam bir sağlık ordusu<br />

ile günde 12 bin hastaya hizmet verdiğimizi<br />

de eklemek isterim.<br />

Kardiyoloji ve KVC alanlarında popüler<br />

bir hastanesiniz, ayrıca Aritmi bölümü<br />

de açılmış. Bu konuda neler söylemek<br />

istersiniz ?<br />

Evet aritmi bölümümüzde hizmete başladı.<br />

3 boyutlu aritmi cihazları ile yüksek<br />

teknolojik yöntemler kullanılarak kalp<br />

çarpıntısı ve ritim bozukluğu başarılı bir<br />

şekilde tedavi ediliyor.<br />

Kardiyoloji ve kalp damar cerrahisi alanında<br />

bölgenin sağlık üssü olduğumuzu<br />

söyleyebiliriz. Kliniklerimizle profesörler,<br />

doçentler ve uzmanlar eşliğinde en<br />

özellikli işlemler profesyonel bir şekilde<br />

ücretsiz olarak uygulanmaktadır. Kalp pili<br />

uygulaması, TAVİ yani Transkateter Aort<br />

Kapak İmplantasyonu gibi uygulamalar<br />

Güneydoğuda en çok Gaziantep Şehir<br />

Hastanesi’nde uygulanıyor.<br />

Girişimsel radyoloji yani inme<br />

vakalarında bölgenin merkezi<br />

konumundasınız. Bu başarıyı neye<br />

bağlıyorsunuz ?<br />

Girişimsel Radyoloji alanında doçentlerimiz,<br />

uzman hekimlerimiz tarafından son<br />

teknolojik cihazlarla ekip ruhuyla yenilikçi<br />

ve başarılı tedavilerin uygulanması inme<br />

vakalarında bölgenin merkezi haline<br />

gelmemizi sağlıyor. Girişimsel Radyologlar<br />

tarafından (damar içi) özel cihazlar kullanılarak<br />

beyindeki pıhtıları çıkarılmasıyla<br />

ameliyata gerek kalmadan inme (felç)<br />

ve beyin kanaması yaşayan hastalarımız<br />

tedavi ediliyor.<br />

Gaziantep Şehir Hastanesi Başhekimi<br />

olarak hedefleriniz nelerdir?<br />

Sağlık, kişinin beden ve ruhen kendini tam<br />

bir iyilik halinde hissetmesidir. Başlangıç<br />

noktamız bu olunca insan sağlığı ve mutluluğu<br />

için gerekenin en iyisini yapmak<br />

öncelikli ve önemli hedefim. Bunların<br />

yanı sıra hasta memnuniyetini ön planda<br />

tutarak en üst düzeyde ekip ruhu ile Sağlık<br />

hizmetlerinin etkililiğini ve etkinliğini<br />

arttırarak uluslararası hizmet vermek. En<br />

yüksek kalitede ve konforlu sağlık hizmeti<br />

çerçevesinde eğitim faaliyetleri alanında<br />

da öncü ve örnek bir hastane olmak<br />

diyebilirim.<br />

18 19<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


MONALISA TOUCH<br />

İLE MUTLULUĞA<br />

ADIM ATIN!<br />

M<br />

ONALISA TOUCH<br />

NEDIR? NASIL<br />

ÇALIŞIR?<br />

Kozmetik jinekolojide yön belirleyen öncü<br />

bir lazer teknolojisidir. Vajinal mukoza için<br />

özel olarak oluşturulmuş, fraksiyonel CO2<br />

lazere dayalı bir vajinal tedavi yöntemidir.<br />

CO2 lazer özel bir tarayıcı aracılığıyla<br />

vajinal duvarlara nazikçe etki edip yeni<br />

kollajen üretimini aktive eder ve vajinal<br />

mukozanın bir zamanlar sahip olduğu<br />

koşulları yeniden oluşturarak vajinal<br />

dokudaki değişimleri düzeltmeye yardımcı<br />

olur. Böylece haftalarca sürecek bir doku<br />

yenilenme süreci tetiklenir, ancak dokudaki<br />

etki anında gerçekleşr ve ilk tedaviden<br />

sonra bile önemli iyileşmeler görülebilir.<br />

Lazer tedavisi sayesinde vajinal mukoza<br />

dokusu daha fazla beslenir ve bu sayede<br />

daha nemli hale gelir, ayrıca epitel daha<br />

kalın ve elastik hale gelerek vajinal tonusun<br />

arttığı daralma etkisi de ortaya çıkar.<br />

Doğal koruyucu bariyerinin korunmasına<br />

yardımcı olan ve enfeksiyon riskini azaltan<br />

ideal vajinal pH da yeniden oluşturulmuş<br />

olur. Lazer tedavisi ile genital yapıların<br />

gençleştirilmesi işlemlerinin yanı sıra hafif<br />

idrar kaçırma, tekrarlayan vajinal enfeksiyonların,<br />

genital siğilerin, doğum sonrası<br />

çatlaklarının tedavisi ve lazer ile lapioplasti<br />

işlemi yapılması da mümkündür.<br />

Ameliyat gerektirmeyen, iyileşme süresi<br />

olmadan yalnızca birkaç dakika süren ağrısız<br />

basit bir tedavi, dokuya bir zamanlar<br />

sahip olduğu tonusu ve esnekliği kazandırarak<br />

kişinin yaşam kalitesi ve ilişkileri<br />

üzerinde olumlu etkiler oluşturabilir.<br />

MONALISA TOUCH LAZER<br />

KIMLERE UYGULANIR?<br />

Menopoz, ilerleyen yaş, yaşanan gebelik<br />

ve doğumlar, sigara içimi, düzensiz<br />

beslenme gibi nedenlerle vajinal sıkılığın<br />

azalması, kolajen kaybı ve kan dolaşımının<br />

azalmasıyla kadınlarda vajinal genişleme<br />

ve hissizlik gibi şikayetleri olan kişilere uygulanmaktadır.<br />

Ayrıca; ileri yaş ve doğumlardan<br />

sonra ortaya çıkan idrar kaçırma<br />

sorunu yaşayan kişilere ve meme kanseri<br />

tedavisi görmüş ya da meme kanseri riski<br />

taşıyanlara uygulanmaktadır.<br />

• Vajina daraltma ve gençleştirme<br />

• Tekrarlayan dirençli vajinal enfeksiyonların<br />

tedavisi<br />

• Ağrılı ilişkiyi önleme<br />

• İdrar kaçırma<br />

• Menopozal kuruluk tedavisi<br />

• Genital ve kasık gibi bölgelerde meydana<br />

gelen kararmalarda renk açma<br />

• Genital kırışıklık ve sarkma tedavisi<br />

• Hamilelik çatlaklarını azaltma<br />

• Doğum sonrası deformitelerin giderilmesi<br />

• Menopoz döneminde kullanılması<br />

• Genital Siğil tedavisi<br />

• Cinsel his kaybı, orgazm bozukluğu gibi<br />

bir çok sağlık sorununa çözüm üreten<br />

Medical Point Gaziantep hastanemiz<br />

yeniliğiyle sağlıkta ön planda.<br />

GAZİANTEP’E <strong>SAĞLIK</strong><br />

SEKTÖRÜNDE<br />

FARK YARATMAYA<br />

DEVAM EDİYORUZ!<br />

Medical Point Gaziantep<br />

Hastanesi, Monalisa Touch<br />

Lazer cihazıyla gelişmeleri<br />

yakından takip eden hastanemiz<br />

teknolojik bir yeniliğe daha<br />

imza attı. Monalisa Touch<br />

Lazer, Medical Point Gaziantep<br />

Hastanesi’nde hastaların<br />

hizmetine sunulmaya başlanıldı.<br />

20 21<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


GAÜN HASTANESI’NDE<br />

KANSER FARKINDALIĞI<br />

ETKINLIĞI DÜZENLENDI<br />

Gaziantep Üniversitesi(GAÜN) Hastanesi’nde “1-7 Nisan<br />

Ulusal Kanser Haftası” dolayısıyla GAÜN Tıbbı Onkoloji<br />

Anabilim Dalı ve Halk Sağlığı Anabilim Dalı’nın işbirliğiyle<br />

etkinlik düzenlendi.<br />

Haktarıldı.<br />

ASTANE poliklinik girişinde düzenlenen<br />

etkinlikte stant açılarak<br />

standa başvuran vatandaşlara<br />

kanser ile ilgili önemli bilgiler<br />

GAÜN Tıbbı Onkoloji Anabilim Dalı Başkanı<br />

Doç. Dr. Havva Yeşil Çınkır ve GAÜN<br />

Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi<br />

Doç. Dr. Elif Okşan Çalıkoğlu’nun ortak<br />

yaptığı açıklamada, “Kanser, ülkemizde ve<br />

dünya genelinde kalp ve damar hastalıklarından<br />

sonra ikinci en sık ölüm nedenidir.<br />

Kansere karşı farkındalık oluşturmak, kanser<br />

tarama programlarına katılımı teşvik<br />

etmek amacı ile her yıl 1-7 Nisan tarihleri<br />

‘Ulusal Kanser Haftası’ olarak belirlenmiştir.<br />

Bizde, Tıbbi Onkoloji ve Halk Sağlığı<br />

bölümleri olarak, halkımızda kansere karşı<br />

farkındalığı artırmak amacı ile bu etkinliği<br />

düzenledik” ifadelerine yer verdi.<br />

Doç. Dr. Havva Yeşil Çınkır ve Doç. Dr. Elif<br />

Okşan Çalıkoğlu sözlerine, “Ülkemizde,<br />

kadınlarda meme kanseri, tiroid kanseri,<br />

kolorektal kanser, akciğer kanseri ve endometrium<br />

kanseri, erkeklerde ise akciğer<br />

kanseri, prostat kanseri, kolorektal kanser,<br />

mesane kanseri ve mide kanseri sık görülmektedir.<br />

Günümüzde kanserin %30-50’si<br />

önlenebilir. Kanserin oluşumunda %90-95<br />

oranında çevresel faktörler ve yaşam şekli,<br />

%5-10 oranında genlerin etkisi mevcuttur.<br />

Sigara ve alkol kullanımı, sağlıksız beslenme,<br />

fazla kilolu olma, yetersiz fiziksel<br />

aktivite, hava kirliliği, çevresel faktörler,<br />

karsinojenik enfeksiyonlar, radyasyona<br />

maruz kalma, güneş ışığı bilinen risk faktörleridir.<br />

Kansere karşı mücadelede risk<br />

faktörlerini azaltma ve kanser taramaları<br />

önemlidir” şeklinde devam etti.<br />

Kanser tarama programları ile sağlıklı<br />

bireylerde belirtiler görülmeden teşhis konulabildiğine<br />

dikkat çeken Yeşil Çınkır ve<br />

Çalıkoğlu sözlerine ek olarak, “Ülkemizde<br />

KETEM olarak bilinen Kanser Erken Teşhis<br />

Tarama ve Eğitim Merkezlerinde bu<br />

hizmetlere ulaşmak mümkündür. Meme<br />

kanseri taraması için 25 yaş ve sonrası her<br />

kadına ayda bir kendi kendine meme muayenesi<br />

yapması, 40-69 yaş arası 2 yılda<br />

bir mamografi çekilmesi önerilmektedir.<br />

Kolon kanseri için; 50-70 yaş aralığındaki<br />

erkek ve kadınlarda 2 yılda bir gaitada gizli<br />

kan testi ve 10 yılda bir kolonoskopi yapılmalıdır.<br />

Serviks (Rahim ağzı) kanseri için;<br />

30-65 yaş aralığındaki kadınlara 5 yılda bir<br />

smear ve HPV-DNA testi yapılmalıdır. Ek<br />

olarak prostat kanseri için 50 yaşından,<br />

ailesinde prostat kanseri öyküsü var ise<br />

45 yaşından itibaren yılda bir kez prostat<br />

muayenesi ve serum PSA bakılmalıdır.<br />

Akciğer kanseri için sigara içme süresi<br />

20 paket/yıl üzerinde ise yıllık düşük doz<br />

Toraks bilgisayarlı tomografi çekilmesi ve<br />

kulak-burun-boğaz bölümünce muayene<br />

yapılması önerilmektedir” ifadelerine yer<br />

verdi.<br />

22 23<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


Kanserde Erken Teşhis ve Eğitim<br />

Merkezi (KETEM), hayat kurtarıyor<br />

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ile Sağlık Bakanlığı<br />

iş birliğinde toplumun kansere karşı bilinçlenmesi ve<br />

tedavide kritik önemde bulunan erken teşhis için kurulan<br />

Kanserde Erken Teşhis ve Eğitim Merkezi (KETEM),<br />

deprem bölgesinde ve şehir genelinde on binlerce Gazi<br />

şehirlinin kanser taramasını gerçekleştirdi.<br />

T<br />

OPLUM sağlığı alanında bölge ve<br />

Türkiye’ye örnek olmak amacıyla<br />

yenilikçi teknolojik uygulamalardan<br />

faydalanılmasını hedefleyen Gaziantep<br />

Büyükşehir Belediyesi, özellikle kadın sağlığına<br />

yönelik yapılan çalışma ile 113 bin 352 tarama yaptı.<br />

KETEM ayrıca uzman ekipleriyle şehrin dört bir<br />

yanında yaptığı bilinçlendirme eğitimleriyle 76 bin<br />

219 kişiye eğitim verdi. İl merkezinde ise toplam<br />

196 mahalleden 24’ünde saha çalışması yapıldı.<br />

DEPREM BÖLGESİNDE KURULAN ARAÇLA<br />

TARAMALAR SÜRÜYOR<br />

Kahramanmaraş merkezli şiddetli depremlerden<br />

etkilenen Nurdağı ve İslahiye’de vatandaşların her<br />

alanda ihtiyacına koşan Büyükşehir Belediyesi,<br />

sağlık alanında da hizmet vermeyi sürdürüyor.<br />

Depremzedeler için oluşturulan konteynır kentlerde<br />

ve kırsal mahallelerde çalışmalarını sürdüren<br />

Büyükşehir Belediyesi, kanser tarama aracında kadınlarda<br />

meme ve rahim ağzı kanseriyle erkeklerde<br />

kolon kanseri taraması yapıyor.<br />

DEPREMZEDELER IÇIN OLUŞTURULAN KONTEYNIR KENTLERDE<br />

VE KIRSAL MAHALLELERDE ÇALIŞMALARINI SÜRDÜREN<br />

BÜYÜKŞEHIR BELEDIYESI, KANSER TARAMA ARACINDA<br />

KADINLARDA MEME VE RAHIM AĞZI KANSERIYLE ERKEKLERDE<br />

KOLON KANSERI TARAMASI YAPIYOR.<br />

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Daire<br />

Başkanı Dr. Serdar Tolay, yaptığı açıklamada<br />

kanser çalışmaları anlatarak, “Kanser<br />

çok önemli bir hastalık. Erken teşhisi<br />

çok önemli. Meme kanseri, rahim ağızı<br />

kanserini kadınlarda, erkeklerde de kolon<br />

kanserini tarıyoruz biz burada” ifadelerini<br />

kullandı.<br />

YILDIRIM: OLUMSUZ BİR SONUÇ<br />

ÇIKTIĞINDA İLGİLİ UZMAN HEKİME<br />

YÖNLENDİRİYORUZ<br />

Binevler KETEM Sorumlusu, Dr. Gülbin<br />

Yıldırım yürütülen çalışmayla taramaların<br />

sürdüğünü aktararak, “Meme kanseri<br />

açısından bir sorun çıktığı zaman biz onu<br />

hastanedeki uzman hekimin ismi, dahili<br />

numarası yazılı bir kağıtla nokta atışı<br />

bir şekilde hastaneye yönlendiriyoruz.<br />

Hastanedeki bu hekimlerimizde bizim<br />

KETEM’den gelen hastaları bekletmiyorlar<br />

en önemlisi de bu” diye konuştu.<br />

“ERKEN TEŞHİS HAYAT KURTARIR”<br />

Nurdağı’nda yaşan depremzede Fatma<br />

Akar, konteynır kent önünde kurulan<br />

araçla taramalarını yaptırdığını aktararak,<br />

“Komşum meme kanserinden dolayı<br />

memelerini aldırdı şu anda evde yatıyor.<br />

Ondan bilinçlendirmek önemli bir şey. Bizim<br />

durumumuz yok merkeze gidemeyiz.<br />

Buralara gelmeleri daha güzel” dedi.<br />

Depremzede Havva Ateş ise hizmetten<br />

dolayı mutluluğunu ifade ederek, “Çok<br />

güzel memnun oldum. Bütün kadınlara<br />

da sağlıkları için tavsiye ederim. Erken teşhis<br />

hayat kurtarır demektir” diye aktardı.<br />

Fatma Şahin<br />

Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı<br />

GAZİANTEP KANSER TARAMA<br />

SIRALAMASINDA ÜLKE GENELİNDE<br />

4’ÜNCÜ SIRAYA YÜKSELDİ<br />

Gaziantep’te 8 yılda KETEM tarafından yürütülen bilinçlendirme<br />

çalışmaları ve taramalarla Türkiye’de kanser tarama<br />

sıralamasında 50’nci sıradan 4’üncü sıraya yükseldi. KETEM<br />

tarafından başlatılan mobil mamografi aracı uygulamasıyla<br />

kırsal mahallelere hizmet veriyor.<br />

24 25<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


GAZIANTEP<br />

ŞEHIR HASTANESINDE OBEZITE<br />

MERKEZI AÇILDI<br />

GAZIANTEP ŞEHIR HASTANESINDE AÇILAN MERKEZ ILE GÜNEYDOĞU<br />

BÖLGESININ OBEZITE HASTALIĞIYLA MÜCADELESI HEDEFLENIYOR<br />

Gaziantep Şehir<br />

Hastanesi Başhekimi<br />

Prof. Dr. Süleyman<br />

Çetinkünar:<br />

“Obezite hastalığı<br />

yandaş hastalıkları<br />

beraberinde getirmekle<br />

birlikte hem ülkemizde<br />

hem dünyada çok<br />

ciddi bir sağlık sorunu.<br />

Hastalarımızı korumak<br />

ve bu dertlerinden<br />

arındırarak, sağlık<br />

harcamalarının<br />

minimuma<br />

indirilmesini<br />

sağlamak istiyoruz.<br />

Koruyucu hekimliğin<br />

bir ayağını burada<br />

faaliyete geçirmeyi<br />

amaçlıyoruz.”<br />

GASTRONOMI alanında<br />

UNESCO’nun “Yaratıcı Şehirler<br />

Ağı”nda yer alan ilk Türk kenti<br />

Gaziantep’te ki Şehir Hastanesinde<br />

açılan “Obezite merkezi” Güneydoğu<br />

bölgesindeki obeziteyi azaltmayı hedefliyor.<br />

Gaziantep Şehir Hastanesi Başhekimi<br />

Prof. Dr. Süleyman Çetinkünar, Sağlık<br />

Bakanlığı tarafından Mayıs 2023’te çıkarılan<br />

yönetmenliklere uygun olarak bu merkezin<br />

kurulduğunu ve hastaların multidisipliner<br />

burada tedavi altına alındığını söyledi.<br />

“OBEZITE MERKEZI<br />

GÜNEYDOĞU BÖLGESINE<br />

BÜYÜK BIR HIZMET VERECEK”<br />

Obezite’nin ciddi bir hastalık olduğuna<br />

değinen Prof. Dr. Çetinkünar, hastaların<br />

burada bilinçli bir merkez tarafından<br />

takip edildiğini, tedavi ve planlamaların<br />

tıp literatüründeki yeni düzenlemelere<br />

göre yapıldığını, cerrahi dışı yöntemler ile<br />

tedavisi mümkün olmayan hastaların da<br />

cerrahi merkeze yönlendirilerek, konsey<br />

kararı ile ücretsiz olarak obezite cerrahisi<br />

uygulanacağını anlattı.<br />

- “ÖMÜR BOYU ÜCRETSIZ<br />

HIZMET ALABILECEKLER”<br />

Hastaların takibinin burada ömür boyu<br />

yapıldığının altını çizen Prof. Dr. Çetinkünar,<br />

“Tedavisi tamamlananları verdiği kiloyu<br />

korumak için programa alıyoruz. Bu kilo<br />

veriminin korunmasının sağlanması da<br />

yine obezite merkezinde gerçekleştirilecek.<br />

Hastaları bir iki ay takip edip kendi yaşamlarına<br />

bırakma gibi bir durumumuz yok, ömür boyu<br />

ücretsiz olarak takiplerini yapacağız.”<br />

Obezite merkezinde hizmet veren<br />

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları<br />

Uzmanı Doktor Tahsin Özenmiş de hastaların<br />

tetkiklerine bakarak obez olmasına neden olan<br />

durumları değerlendirdiklerini ifade ederek, bu<br />

merkezin Güneydoğu bölgesi için büyük bir<br />

kazanım olduğunu vurguladı.<br />

- “NORMAL YAŞAMLARINA<br />

DÖNMELERINI PLANLIYORUZ”<br />

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları<br />

Uzmanı Dr. Sadettin Öztürk ise obezitenin<br />

kendi hiçbir hastalık yapmasa bile çeşitli riskleri<br />

beraberinde getirdiğini anlatarak, “Diyabet,<br />

Hipertansiyon, Kolestrol, Uyku Apnesi, Kanser<br />

gibi hastalıkların tetikleyicisi ve en büyük<br />

risk faktörlerinden birisidir. İkincil olarak bu<br />

hastalıklara sebep olabileceği için bütün<br />

hastaların normal yaşamlarına dönmelerini<br />

planlamaktayız. “ ifadelerini kullandı.<br />

Gaziantep Şehir Hastanesi Obezite<br />

merkezinde hizmet alan Ebru Özlem Şenel’<br />

Ben arkadaşlarımın tavsiyesi üzerine bu<br />

merkeze gelmiştim. 2 aydan beri Obezite<br />

kliniğine geliyorum. Güzel ve güler yüzlü bir<br />

ekip bizi karşıladı. 2 aydır güzel bir yol kat ettik<br />

hep birlikte çalışıyoruz. Diyetisyen fizyoterapi<br />

ve psikologlar ile görüştüm her şey takip<br />

ediliyor’ dedi.<br />

26 27<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


WINGS FOR LIFE<br />

WORLD RUN’A<br />

KATILIM REKORU<br />

OMURILIK FELCININ TEDAVISI IÇIN 8.1 MILYON AVRO BAĞIŞ TOPLANDI<br />

Omurilik felcinin<br />

tedavisine yönelik<br />

araştırmalara fon<br />

sağlayan dünyanın en<br />

büyük koşu etkinliği<br />

‘Wings for Life World<br />

Run’ tamamlandı.<br />

DÜNYA çapında 265.818 kişinin kayıt<br />

olmasıyla bugüne kadarki tüm Wings<br />

for Life World Run koşularının katılım<br />

rekoru kırıldı. Etkinlik kapsamında 8.1<br />

Milyon Avro bağış toplandı.<br />

Omurilik felcinin tedavisine yönelik<br />

araştırmalara fon sağlamak amacıyla, Türkiye<br />

de dahil olmak üzere 169 ülkede gerçekleşen<br />

Wings for Life World Run’a bu yıl katılım<br />

rekoru kırıldı. Toplamda 265.818 kişi omurilik<br />

felcinin tedavisine yönelik araştırmalara<br />

katkıda bulunmak için etkinliğe katılım sağladı.<br />

Dünya çapında toplam 8.1 Milyon Avro bağış<br />

toplandı. Wings for Life World Run’a fiziksel<br />

koşuların yanı sıra AppRun uygulaması<br />

üzerinden de katılım sağlandı. AppRun’da<br />

katılımcılar hedeflerini, kendilerini ve sanal<br />

yakalama aracının uzaklığını uygulama<br />

üzerinden belirterek koşu mesafeleri ve<br />

sürelerini kendileri yönetebildi.<br />

Bu yıl Beşiktaş Belediyesi’nin katkılarıyla ve<br />

adidas, Renault, Migros, Castrol, Xiaomi,<br />

Aquasera partnerliğinde düzenlenen Wings<br />

for Life World Run, binlerce kişinin katılımıyla<br />

tamamlandı. İstanbul Kuruçeşme’de, Ankara,<br />

Isparta, Bursa, İzmir ve Mersin’de düzenlenen<br />

fiziksel koşularda toplamda 2.007 kişi<br />

koşarken Türkiye genelinde toplam 6.033 kişi<br />

Wings for Life World Run’a katılım gösterdi.<br />

Kadınlar kategorisinde Kumsal Pınargözü,<br />

32.91 km. koşarak en iyi dereceyi elde etti.<br />

Erkekler kategorisinde ise Yılmaz Tongül, 52.51<br />

km.’lik derecesiyle Türkiye genelinde en uzun<br />

mesafeyi kat eden isim oldu.<br />

TÜRKIYE DE DAHIL OLMAK ÜZERE<br />

169 ÜLKEDE GERÇEKLEŞEN WINGS<br />

FOR LIFE WORLD RUN’A BU YIL<br />

KATILIM REKORU KIRILDI.<br />

28 29<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


Türkiye’nin en çok böbrek<br />

nakli yapan merkezi<br />

Türkiye’nin ilk ve tek Böbrek Nakli<br />

Hastanesi olan Gaziantep Üniversitesi<br />

Kahraman Eruslu Böbrek Nakli<br />

Hastanesi, son aylarda nakil sayısındaki<br />

artış ile birlikte Türkiye’de en çok tercih<br />

edilen merkez oldu.<br />

ORGAN naklinde 10 yılı aşkın tecrübesi ve<br />

hastanenin modern olanakları sayesinde aylık 15-20<br />

böbrek nakli gerçekleştirerek Türkiye’nin en çok<br />

böbrek nakli yapan merkezi oldu.<br />

Kahraman Eruslu Böbrek Nakli Hastanesi’nin tam olarak<br />

faaliyete geçtiği Ekim 2023 tarihinden itibaren toplamda 101<br />

böbrek nakli yapıldı. Hastane, modern cerrahi ekipmanları ve son<br />

teknolojiye sahip ameliyathaneleri ile donatılmış olup, toplamda<br />

56 yatak kapasitesi, 7 yoğun bakım ünitesi ve 3 ameliyathanesi<br />

ile hizmet veriyor. Hastalara en üst düzeyde sağlık hizmeti<br />

sunabilmek için ekip olarak güvenli etkili ve hasta odaklı bir<br />

yaklaşımı benimseyen modern tasarımı ve güçlü teknolojisi ile<br />

göz dolduran hastane Türkiye’de ilk olma özelliği taşıyor.<br />

Gaziantep Üniversitesi Kahraman<br />

Eruslu Böbrek Nakli Hastanesi,<br />

yalnızca Türkiye’nin dört bir yanından<br />

gelen hastalara değil, aynı zamanda<br />

yurtdışından gelen hastalara da hizmet<br />

vermekle sağlık turizmine de önemli<br />

katkılar sağlıyor.<br />

Özellikle Ortadoğu ülkelerinden yoğun<br />

talep olan hastanede İngilizce ve Arapça<br />

bilen rehberler sayesinde hastalara en iyi<br />

şekilde hizmet veriyor, hastalar kendisini<br />

yalnız hissetmiyor.<br />

Türkiye’de böbrek nakli konusunda<br />

odak nokta olmayı sürdüren merkez,<br />

uluslararası alanda da tercih edilen bir<br />

hastane olmayı başardı. 2023 yılında 23<br />

sağlık turizmi operasyonu gerçekleştirilen<br />

hastane gün geçtikçe büyümeye devam<br />

ediyor.<br />

Organ nakli ihtisasını ABD New York<br />

Üniversitesi’nde tamamlamasının<br />

ardından Gaziantep Üniversitesi’ne gelen<br />

ve 10 yıldır burada görev yapan tecrübeli<br />

isim, Organ Nakli Merkezi Müdürü, Genel<br />

Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Sacid Çoban:<br />

“Türkiye’de böbrek naklinde odak noktası<br />

olmayı sürdüreceğiz. Ayrıca, böbrek nakli<br />

akademisi kurarak bu alanda mental<br />

ve psikolojik farkındalık oluşturmayı<br />

hedefliyoruz. Türkiye’nin ilk ve tek böbrek<br />

nakli hastanesi olarak, hastalarımızın<br />

sağlığını önemsiyor ve onlara en iyi<br />

hizmeti sunmak için çalışıyoruz. Gelecekte<br />

daha fazla hasta kabul edebilmek ve<br />

organ nakli alanında daha fazla inovasyon<br />

geliştirebilmek için çalışmalarımıza hız<br />

kesmeden devam edeceğiz. Eğitim ve<br />

araştırma alanında da önemli adımlar<br />

atarak, böbrek nakli konusunda uzman<br />

sağlık profesyonelleri yetiştirmeyi<br />

amaçlıyoruz” dedi.<br />

Kahraman Eruslu Böbrek Nakli<br />

Hastanesi, tarih ve bilimin<br />

buluştuğu Gaziantep’te açılmış<br />

olup, modern tasarımı, güçlü<br />

teknolojisi ve uzman kadrosu ile<br />

böbrek nakli alanında öncü bir<br />

merkez konumundadır. Modern<br />

cerrahi ekipmanları ve son<br />

teknolojiye sahip ameliyathane<br />

odaları ile tüm dünyaya onlinecanlı<br />

olarak eğitim verebilecek<br />

şekilde tasarlanmıştır. Güvenli,<br />

etkili ve hasta odaklı bir<br />

yaklaşımla her şeyi hastalarının<br />

sağlığı ve konforu için<br />

planlamıştır.<br />

30 31<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


BAŞKAN YILMAZ,<br />

<strong>SAĞLIK</strong>LI YAŞAMI TEŞVİK ETMEK İÇİN YÜRÜDÜ<br />

Şehitkamil Belediye Başkanı Avukat Umut Yılmaz, 10<br />

Mayıs’ta gerçekleştirilen Dünya Sağlık İçin Hareket<br />

Et Günü kapsamında organize edilen doğa yürüyüşü<br />

etkinliğine katılarak sağlıklı yaşamı teşvik etti.<br />

DÜLÜK Tabiat Parkı’nda düzenlenen etkinliğe; Şehitkamil<br />

Kaymakamı Ömer Hilmi Yamlı, Şehitkamil Belediye Başkanı<br />

Avukat Umut Yılmaz, Şehitkamil İlçe Sağlık Müdürü Erol<br />

Karataş, Seyrantepe Spor Merkezi kursiyerleri ve Şehitkamil<br />

İlçe Sağlık Müdürlüğü personeli katıldı.<br />

Doğa yürüyüşü etkinliği, sağlıklı yaşam bilincini artırmak ve halkı düzenli<br />

egzersiz yapmaya teşvik etmek amacıyla düzenlendi. Doğanın huzur<br />

veren atmosferinde yürüyen katılımcılar, doğanın güzelliklerini keşfederken<br />

hem bedensel aktivitelerini artırdılar hem de doğayla iç içe olmanın<br />

huzurunu yaşadılar. Katılımcılar, keyifli bir gün geçirerek sağlıklı yaşamın<br />

önemine dikkat çektiler.<br />

32 33<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


Meme Kanseri İçin Mucizevi Önlem:<br />

MAMOGRAFI<br />

Meme Kanseri ciddi bir sağlık sorunudur<br />

ve önemi oldukça büyüktür. Erken teşhis<br />

edildiğinde tedavi başarısı artar, bu nedenle<br />

düzenli meme muayeneleri ve mamografi<br />

taramaları önemlidir. İstanbul Okan Üniversitesi<br />

Hastanesi Genel Cerrahi bölümünden Prof. Dr.<br />

Abut Kebudi meme kanserini ve mamografinin<br />

önemini detaylandırdı.<br />

Prof. Dr. Abut Kebudi<br />

İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi<br />

Genel Cerrahi Bölümü<br />

Y<br />

EŞILAY SMeme kanseri kadınlarda en sık<br />

görülen kanserdir, batı ülkelerinde her 8 kadından<br />

1’inde gelişebilmektedir.<br />

Erken tanı hayat kurtarıcı olmakta ve en az tedavi ile en<br />

iyi sonuçlar alınabilmektedir. Erken tanı için, kadınların 20<br />

yaşından itibaren risk durumuna uygun sıklıkta doktora<br />

başvurmaları çok önemlidir.<br />

Tanıda önemli olan konular öncelikle;<br />

• Hastanın ayda bir kendi kendini muayenesi,<br />

• Doktor muayenesi,<br />

• Görüntüleme yöntemlerine başvurulması ve<br />

• Nihayetinde biyopsi yapılması şeklinde ifade edilebilir.<br />

Meme Kanseri Bulguları: Memede sertlik, ciltte kızarıklık,<br />

ciltte ödem, ciltte çekinti, meme başında iyileşmeyen yara,<br />

koltukaltında sertlik.<br />

Meme kanseri tanısında “Mamografi” en değerli<br />

görüntüleme yöntemidir. Özellikle 40 yaşından sonra<br />

taramada çok yararlıdır. Öncesinde genellikle ultrasonu<br />

ve risk yüksek ise MR’ı tercih etmekteyiz. Ayrıca, bazen<br />

hastada hiçbir şikayet yoktur, muayenede de bir özellik<br />

yoktur, ama görüntüleme yapıldığında görülen bazı yapısal<br />

bozukluklar ile kanserden şüphelenilebilir.(Muayenede belirti<br />

vermeyen kanserler)<br />

Aile hikayesi çok önemlidir, ailede birden fazla kişide meme<br />

kanseri olması, iki taraflı meme kanseri olması, erkek<br />

meme kanseri olması, erken yaşta meme kanseri olması<br />

durumunda “Genetik Araştırma” yapılmalıdır.<br />

34 35<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


Meltem Peri’den önemli çağrı!<br />

‘’SAHİPLEN ÇÖZÜM OL’’<br />

Gaziantep Bölgesi Veteriner<br />

Hekimler Odası, ‘’Sahiplen<br />

Çözüm Ol’’ sloganıyla sokakta<br />

ve barınakta yaşayan evcil<br />

hayvanların sahiplenilmesi<br />

için kampanya başlattı.<br />

Oda Başkanı Meltem Peri,<br />

‘’Hedefimiz en az bin evcil<br />

hayvanın sahiplendirmesidir.<br />

Gaziantep modeli ile bu<br />

sorunu çözebiliriz’’ dedi.<br />

SORUN GİDEREK BÜYÜYOR’’<br />

Gaziantep Bölgesi Veteriner Hekimler Odası Başkanı Meltem<br />

Peri, Türkiye’de sokakta yaşayan çok sayıda sahipsiz kedi ve<br />

köpek varlığının tahmin edildiğine dikkat çekerek, ‘’Gaziantep’te<br />

de bu sayı oldukça yüksek. Mevcut barınaklarda bu canlılar rehabilite<br />

edilerek sahiplendiriliyor. Bu konuda özellikle Gaziantep<br />

Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür ediyorum. Ancak yerel yönetimlerin<br />

çabalarına ve yeni yasal düzenlemelere rağmen sokak<br />

hayvanları gündemimizden düşmüyor. Bu nedenle bireysel olarak<br />

barınaklardan hayvan sahiplenerek bu sorunu çözmek adına<br />

tüm duyarlı insanlarımızın elini taşın altına koyması gerekiyor,’’<br />

dedi.<br />

‘’SAHİPLEN ÖRNEK OL,<br />

ÇÖZÜME BİR HALKA<br />

EKLENSİN ’’<br />

Türkiye’de bir ilki yaparak Gaziantep<br />

genelinde ‘’SAHİPLEN ÇÖ-<br />

ZÜM OL’’ sloganıyla bir kampanya<br />

başlattıklarını dile getiren Başkan<br />

Peri, ‘’Bugüne kadar, caydırıcı sert<br />

cezalar, barınak kapasitelerinin<br />

artırılması, kısırlaştırma, çip takma<br />

ve hayvan sahiplerinin eğitimi<br />

gibi farklı yöntemler uygulandı<br />

ancak bu tedbirlerin kalıcı çözüm<br />

olmadı. Tek çözüm Avrupa’daki<br />

birçok ülkedeki gibi sokaktaki evcil<br />

hayvan sayısının düşürülmesidir.<br />

Bu da bireysel sahiplenme ile olur.<br />

Gaziantep Milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız, oda ve<br />

dernek başkanlarımız, sanayici ve iş adamlarımızın bu kampanyaya<br />

destek olmasını umut ediyoruz. Gaziantep’te her fabrika<br />

barınaktan bir evcil hayvan sahiplense ciddi bir yol kat edilebilir’’<br />

diye konuştu.<br />

‘’EVCİL HAYVAN SAHİPLENMEK,<br />

ZARAR DEĞİL FAYDA GETİRİR’’<br />

Evcil hayvanların çoğu kez şiddet olaylarıyla gündeme gelmesinden<br />

büyük üzüntü duyduklarına da değinen Başkan Peri,<br />

‘’Elbette münferit olarak yaşanan ve insanların yaralanmasıyla<br />

sonuçlanan vakalar bizleri de üzüyor. Bu olayların azaltılması<br />

içinde sokaktaki hayvan sayısını düşürmemiz<br />

gerekiyor. Evcil hayvan<br />

beslemenin birçok olumlu faydası<br />

var. Olaya birazda bu yönde bakmamız<br />

gerekiyor. Modern hayatın<br />

karmaşık ve yoğun temposu,<br />

birçok kişinin daha asosyal ve<br />

stresli bir yaşam sürmesine yol<br />

açabilir. Daha mutlu ve keyifli bir<br />

yaşam. Ruh sağlığının iyileştirilmesi.<br />

Çocuklara sorumluluk duygusunun<br />

aşılanması gibi yaşamımıza olumlu<br />

katkıları olabiliyor. Bu nedenle tüm<br />

kesimlere çağrıda bulunuyoruz,<br />

Sahiplenelim çözüm olalım:’’<br />

Başkan Peri, bu konuda çeşitli<br />

kurum ve kuruluşları ziyaret ederek,<br />

kampanyaya destek isteyeceklerini<br />

de sözlerine ekledi.<br />

36 37<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


Uzmanlar uyarıyor!<br />

TOKSIK BIR ILIŞKI YAŞAM<br />

ENERJISI AZALTIYOR!<br />

Başlangıçta zararsız gibi görünen ilişkilerin<br />

zamanla insanın ruhunu ve bedenini zehirlemeye<br />

başlayabileceğini dile getiren uzmanlar, sağlıklı bir<br />

ilişkiye kıyasla, toksik bir ilişkide yaşam enerjisinin<br />

azaldığını vurguluyor.<br />

TOKSIK ilişkilerde, yalnızlık ve terk<br />

edilme korkusu yaygındır.” diyen<br />

Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın,<br />

kişinin, zaman zaman sevildiğini hissetse<br />

de bazen sevilmediğini düşünebildiğini<br />

ifade ederek, “Bu duygusal dalgalanmalar,<br />

kişinin genel olarak duygusal çöküş<br />

yaşamasına neden olabilir. Sonunda, kişi<br />

kendini başkalarına karşı kapatabilir ve ait<br />

olmadığı bir yerde hissedebilir.” dedi.<br />

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL<br />

Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Cumali<br />

Aydın, son dönemde sık sık gündeme<br />

gelen toksik ilişki konusunu değerlendirdi.<br />

İLIŞKILER HAYATIN ÖNEMLI<br />

BIR PARÇASI<br />

Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın,<br />

ilişkilerin, hayatımızın önemli bir parçası<br />

olduğunu; ancak bazen, başlangıçta<br />

zararsız gibi görünen ilişkilerin zamanla<br />

ruhumuzu ve bedenimizi zehirlemeye<br />

başlayabileceğini dile getirerek, “Sağlıklı<br />

bir ilişkiye kıyasla, toksik bir ilişkide yaşam<br />

enerjimiz azalır, tepkilerimiz değişir ve<br />

ruhsal olarak huzursuzluk hissederiz.<br />

Zamanla, bu zehirleme süreci fiziksel<br />

sağlığımızı da etkileyebilir. Adım adım<br />

zehirlenmeye başlar. Zehir var kör eder,<br />

zehir var felç eder, zehir var düşündürür ve<br />

öldürür.” dedi.<br />

İLIŞKININ DÜZELEBILECEĞI<br />

DÜŞÜNÜLÜYOR AMA…<br />

“Toksik ilişkiler genellikle tekrar eden<br />

döngülere girme eğilimindedir.” diyen Uzman<br />

Klinik Psikolog Cumali Aydın, şöyle<br />

devam etti:<br />

“İnsanlar, ilişkinin düzelebileceğini ya<br />

da sorunun kendi hatalarında olduğunu<br />

düşünmeye başlarlar. Bu düşünce tarzı,<br />

manipülasyonun bir parçası olabilir. Manipülatif<br />

davranışlar, kişinin karar mekanizmasını<br />

ele geçirir ve bu da diğer tarafı manipülasyona<br />

açık hale getirir. Ayrıca, kişinin<br />

kendi yetmezlik duyguları varsa, ilişkide<br />

Cumali Aydın<br />

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL<br />

Hastanesi Uzman Klinik Psikolog<br />

bu duygulardan daha fazla etkilenebilirler.<br />

Aile de bu duruma katkıda bulunabilir;<br />

örneğin, bir baba kendi yetmezlik hissini<br />

çocuğuna yansıtabilir.<br />

KIŞININ KENDI SINIRLARINI<br />

BELIRLEMESI ÖNEMLI<br />

Toksik insanlara sınırlar koymadan önce,<br />

kişinin kendi sınırlarını belirlemesinin<br />

önemli olduğunu da söyleyen Uzman<br />

Klinik Psikolog Cumali Aydın, “Sınırlar<br />

koymak, dışarıdan gelebilecek problemlere<br />

karşı kendimizi korumanın bir yolu olarak<br />

hizmet eder. Eğer bir durum rahatsızlık veriyorsa,<br />

kişinin duygularını ve düşüncelerini<br />

ifade etmesi önemlidir. Ancak, her zaman<br />

doğrunun söylenmesi uygun olmayabilir;<br />

bu nedenle, iletişimde dengeyi bulmak<br />

önemlidir.” dedi.<br />

SINIRLAR KOYMAK, DIŞARIDAN<br />

GELEBILECEK PROBLEMLERE KARŞI<br />

KENDIMIZI KORUMANIN BIR YOLU<br />

OLARAK HIZMET EDER. EĞER BIR DURUM<br />

RAHATSIZLIK VERIYORSA, KIŞININ<br />

DUYGULARINI VE DÜŞÜNCELERINI IFADE<br />

ETMESI ÖNEMLIDIR.<br />

KIŞI KENDINI<br />

BAŞKALARINA KARŞI<br />

KAPATABILIYOR<br />

Toksik ilişkilerde, yalnızlık ve terk<br />

edilme korkusu yaygındır. Kişi,<br />

zaman zaman sevildiğini hissetse<br />

de bazen sevilmediğini düşünebilir.<br />

Bu duygusal dalgalanmalar,<br />

kişinin genel olarak duygusal<br />

çöküş yaşamasına neden olabilir.<br />

Sonunda, kişi kendini başkalarına<br />

karşı kapatabilir ve ait olmadığı bir<br />

yerde hissedebilir.”<br />

38 39<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


Doç. Dr. Zarife Pancar<br />

Gaziantep Üniversitesi, Spor Bilimleri Fakültesi,<br />

Beden Eğitimi ve spor Anabilim Dalı Öğretim Üyesi<br />

Gaziantep Üniversitesi, Spor Bilimleri<br />

Fakültesi, Beden Eğitimi ve spor Anabilim<br />

Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zarife Pancar<br />

“depresyon, anksiyete ve stresin kapımızı<br />

çaldığı, enerjimizin dibe vurduğu bir dünyada<br />

yaşıyoruz. Ama işte bu sadece başlangıç.<br />

Kalp hastalıkları, diyabet, obezite ve<br />

hatta kanser gibi ciddi sağlık sorunları,<br />

hareketsiz bir yaşamın gölgesinde dolaşıyor.<br />

Ve bu sadece bizim bedenlerimize değil,<br />

toplumumuzun geleceğine de zarar veriyor.<br />

Eğer bu kısır döngüyü kırmazsak, ileride<br />

daha fazla sorunla karşılaşacağımızın açık<br />

delilidir. Ancak, işte şimdi harekete geçme<br />

vakti! Çünkü bir adım atmak, sağlıklı ve<br />

mutlu bir yaşamın anahtarı olabilir” dedi.<br />

Bedeni ve Ruhu Canlandıran Yolculuk:<br />

<strong>SAĞLIK</strong>LI YAŞAMIN ANAHTARI<br />

FIZIKSEL AKTIVITE<br />

<strong>SAĞLIK</strong>LI bir yaşamın anahtarı<br />

sizin elinizde! Harekete geçin,<br />

egzersizin mucizevi etkilerini<br />

deneyimleyin ve daha enerjik,<br />

daha mutlu bir yaşamın tadını çıkarın.<br />

Unutmayın, küçük adımlar büyük değişimlere<br />

yol açar!<br />

Gelin bir an için hayal edin: Gün boyu<br />

bir sandalyede veya masa başında,<br />

bilgisayar ekranının karşısında geçirilen<br />

saatler... Birçoğumuz için bu artık norm<br />

haline geldi. Ancak, bu görünüşte masum<br />

yaşam tarzı, vücudumuzun altını<br />

gizliden oyuyor. Hareketsizlik, kaslarımızın<br />

güçsüzleşmesine, kemiklerimizin<br />

zayıflamasına ve metabolizmamızın<br />

yavaşlamasına neden olurken, ruh<br />

sağlığımızı da tehdit ediyor. Depresyon,<br />

anksiyete ve stresin kapımızı çaldığı,<br />

enerjimizin dibe vurduğu bir dünyada<br />

yaşıyoruz. Ama işte bu sadece başlangıç.<br />

Kalp hastalıkları, diyabet, obezite ve<br />

hatta kanser gibi ciddi sağlık sorunları,<br />

hareketsiz bir yaşamın gölgesinde dolaşıyor.<br />

Ve bu sadece bizim bedenlerimize<br />

değil, toplumumuzun geleceğine de<br />

zarar veriyor. Eğer bu kısır döngüyü<br />

kırmazsak, ileride daha fazla sorunla<br />

karşılaşacağımızın garantisi var. Ancak,<br />

işte şimdi harekete geçme vakti! Çünkü<br />

bir adım atmak, sağlıklı ve mutlu bir<br />

yaşamın anahtarı olabilir.<br />

Günümüzün yoğun temposunda, fiziksel<br />

aktiviteyi hayatımıza dahil etmek zor<br />

olabilir. Ancak, sağlığımızı korumanın<br />

ve yaşam kalitemizi artırmanın en<br />

etkili yollarından biri düzenli egzersiz<br />

yapmaktır. Öncelikle fiziksel aktivitenin<br />

mucizevi faydalarına bakmadan<br />

önce “fiziksel aktivite,” “egzersiz,” ve<br />

“antrenman” terimleri sıkça karşımıza<br />

çıkar ve bazen kafa karıştırıcı olabilir.<br />

Bu terimlerin ne anlama geldiğini ve<br />

birbirlerinden nasıl ayrıldığını basit bir<br />

şekilde açıklayalım.<br />

Fiziksel Aktivite, Egzersiz ve<br />

Antrenman: Aralarındaki<br />

Farklar Nedir?<br />

Fiziksel Aktivite Nedir?<br />

Fiziksel aktivite, kaslarımızı kullanarak<br />

yaptığımız her türlü harekettir. Merdiven çıkmak, bahçe<br />

işleri yapmak, yürüyüş yapmak, ev temizliği gibi örnekleri<br />

verebiliriz. Fiziksel aktivitenin özelliklerine baktığımızda<br />

günlük hayatımızın bir parçasıdır, planlı veya plansız<br />

olabilir. Hafif, orta veya yoğun şiddette olabilir. Fiziksel<br />

aktivite, sağlıklı bir yaşam için gereklidir. Günlük işlerimizi<br />

yaparken bile hareket etmek bizi daha enerjik ve zinde<br />

hissettirir.<br />

Egzersiz Nedir?<br />

Egzersiz, belirli bir sağlık veya fitness hedefiyle yapılan<br />

planlı ve düzenli hareketlerdir. 30 dakikalık yürüyüş,<br />

haftalık koşu programı, yoga seansı, ağırlık kaldırma gibi<br />

örnekleri verebiliriz. Özelliklerine baktığımızda belirli bir<br />

amacı vardır (kilo vermek, kas yapmak, kalp sağlığını<br />

iyileştirmek). Planlı ve tekrarlı içeriğe sahiptir. Egzersiz<br />

yapmak, hedeflediğiniz sağlık ve fitness seviyesine<br />

ulaşmanızı sağlar. Planlı ve düzenli olduğu için daha<br />

yapılandırılmış bir formda gerçekleştirilir.<br />

Antrenman Nedir?<br />

Antrenman, bir spor veya performans hedefini başarmak<br />

için yapılan uzun vadeli ve sistemli egzersizlerdir.<br />

Maraton koşusuna hazırlık, vücut geliştirme programı,<br />

futbol antrenmanları, yüzme tekniklerini geliştirme gibi<br />

örnekleri verebiliriz. Özelliklerine baktığımızda uzun süreli<br />

bir hedefe yöneliktir. Sistematik ve düzenlidir. Performans<br />

artırmayı hedefler ve genellikle bir antrenörle yapılır.<br />

Antrenman, belirli bir spor dalında en iyi performansı göstermek<br />

isteyenler için uygundur. Uzun vadeli planlama ve<br />

disiplin gerektirir.<br />

Gelin, egzersizin mucizevi faydalarını birlikte keşfedelim<br />

ve harekete geçmenin tam zamanı olduğunu görelim!<br />

Fiziksel aktivite, kalp sağlığı ve<br />

dolaşım sistemi üzerinde önemli ve<br />

olumlu etkiler sağlar. Düzenli hareket<br />

etmek, kalp kasını güçlendirir, bu<br />

sayede kalp daha verimli çalışarak<br />

vücuda daha fazla oksijen ve besin<br />

taşır. Ayrıca, fiziksel aktivite kan<br />

basıncını düzenleyerek hipertansiyonu<br />

kontrol altına alır ve “iyi” HDL<br />

kolesterol seviyelerini artırırken “kötü”<br />

LDL kolesterol seviyelerini düşürür,<br />

böylece damar tıkanıklıklarını önler.<br />

Kan dolaşımını iyileştirir, damarların<br />

elastikiyetini artırır ve kan şekeri seviyelerini<br />

dengeler. Tüm bu etkiler, kalp<br />

krizi ve diğer kalp-damar hastalıkları<br />

riskini azaltır, genel sağlık ve yaşam<br />

kalitesini artırır.<br />

Fiziksel aktivite, ruh sağlığı ve zihinsel<br />

durum üzerinde son derece olumlu<br />

etkiler sağlar. Düzenli egzersiz yapmak,<br />

endorfin adı verilen mutluluk<br />

hormonlarının salınımını artırarak<br />

stres, anksiyete ve depresyon belirtilerini<br />

hafifletir. Aynı zamanda, fiziksel<br />

aktivite zihinsel berraklığı ve odaklanmayı<br />

geliştirir, hafızayı güçlendirir ve<br />

uyku kalitesini artırır. Sosyal etkileşim<br />

fırsatları sunarak yalnızlık duygusunu<br />

azaltır ve özsaygıyı artırır. Tüm bu<br />

etkiler, genel ruh sağlığını iyileştirir<br />

ve daha pozitif bir zihinsel duruma<br />

katkıda bulunur.<br />

Fiziksel aktivite, zihinsel sağlığımızı<br />

olumlu yönde etkileyen önemli bir<br />

faktördür. Düzenli olarak egzersiz<br />

yapmak, stresi azaltır ve ruh halimizi<br />

iyileştirir. Egzersiz sırasında salgılanan<br />

endorfin hormonları mutluluk ve<br />

rahatlama hissi verirken, serotonin<br />

ve dopamin gibi diğer kimyasallar da<br />

zihinsel iyilik halini destekler. Ayrıca,<br />

fiziksel aktivite zihinsel berraklığı<br />

artırır, odaklanmayı geliştirir ve beyin<br />

fonksiyonlarını destekler. Düzenli egzersiz<br />

aynı zamanda uyku kalitesini<br />

artırır, enerji seviyelerini dengeleyerek<br />

depresyon ve anksiyete belirtilerini<br />

azaltır. Topluluk sporları veya grup<br />

egzersizleri gibi aktiviteler sosyal<br />

bağlantıları güçlendirir ve duygusal<br />

destek sağlar, bu da zihinsel sağlığı<br />

iyileştirir.<br />

Düzenli egzersiz yapmak, beyin sağlığını<br />

destekleyen bir dizi olumlu etkiye<br />

sahiptir. Egzersiz sırasında artan<br />

kan akışı, beyne daha fazla oksijen ve<br />

besin maddesi taşıyarak beyin hücrelerinin<br />

daha iyi çalışmasını sağlar.<br />

Ayrıca, egzersiz, sinir hücrelerinin yenilenmesini<br />

ve bağlantılarının güçlenmesini<br />

teşvik eder, bu da öğrenme,<br />

hafıza ve problem çözme becerilerini<br />

artırır. Fiziksel aktivite aynı zamanda<br />

stresi azaltır ve zihinsel olarak daha<br />

sakin ve odaklanmış olmamızı sağlar.<br />

Düzenli egzersiz yapan bireyler genellikle<br />

bilişsel işlevlerini korumakta<br />

daha başarılıdır ve yaşlılık döneminde<br />

bilişsel gerileme riski daha düşüktür.<br />

Fiziksel aktivitenin kas ve kemik<br />

sağlığı ile bağışıklık sistemi ve genel<br />

sağlık üzerindeki etkileri oldukça<br />

önemlidir. Düzenli egzersiz yapmak,<br />

kasların güçlenmesine ve kemiklerin<br />

yoğunlaşmasına katkıda bulunur.<br />

Kaslar, egzersiz sırasında uyarılır ve<br />

güçlenirken, kemikler üzerinde uygulanan<br />

stres, kemik yoğunluğunun<br />

artmasını sağlar, bu da osteoporoz<br />

riskini azaltır. Ayrıca, fiziksel aktivite<br />

bağışıklık sistemi üzerinde olumlu<br />

bir etkiye sahiptir. Egzersiz, vücuttaki<br />

enfeksiyonlarla savaşan beyaz kan<br />

hücrelerinin dolaşımını artırır, bu<br />

da bağışıklık sisteminin daha etkili<br />

çalışmasını sağlar.<br />

Hayat, macera dolu yolculuktur ve bu<br />

yolculukta en iyi rehber sağlıklı bir vücuttur!<br />

Fiziksel aktivite, bu muhteşem<br />

yolculukta en iyi arkadaşınız olabilir.<br />

Düzenli egzersiz yapmak, sadece<br />

kaslarınızı ve kemiklerinizi güçlendirmekle<br />

kalmaz, aynı zamanda ruhunuzu<br />

da canlandırır! Enerjinizi artırır,<br />

stresi azaltır, mutluluğu ve özgüveni<br />

tavan yapar. Daha da önemlisi,<br />

hayatınızın her anını dolu dolu yaşamanızı<br />

sağlar! Unutmayın, sağlıklı bir<br />

beden, sizi daha uzun ve daha mutlu<br />

bir yaşama taşıyacak anahtardır.<br />

Yani, haydi kalkın, harekete geçin ve<br />

hayatınızı hareketli tutun. Sadece bir<br />

adım atmakla, yaşamınızın en büyük<br />

macerasına başlamış olacaksınız!<br />

O halde diyoruz ki; fiziksel aktivite<br />

sağlıklı yaşamın temel taşlarından<br />

biridir. Dengeli beslenme alışkanlıkları<br />

edinmek, düzenli fiziksel aktivite yapmak,<br />

yeterli uyku almak ve stresten<br />

uzak durmak sağlıklı bir yaşam için<br />

önemli adımlardır. Fiziksel aktivite,<br />

kalp sağlığınızı destekler, kas ve<br />

kemiklerinizi güçlendirir, bağışıklık<br />

sisteminizi güçlendirir ve genel<br />

sağlığınızı iyileştirir. Bu nedenle,<br />

sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek<br />

ve fiziksel aktiviteyi yaşamınızın bir<br />

parçası haline getirmek, daha sağlıklı<br />

ve mutlu bir yaşamın anahtarıdır.<br />

Küçük değişiklikler bile büyük farklar<br />

yaratabilir, bu yüzden sağlıklı yaşam<br />

tarzını benimsemek için cesur<br />

adımlar atın ve en iyi versiyonunuz<br />

olmaya doğru ilerleyin. Unutmayın,<br />

sağlık sizin en büyük servetinizdir<br />

ve ona yatırım yapmak her zaman<br />

karşılığını verecektir. Hayatınızı daha<br />

sağlıklı ve mutlu bir hale getirmek<br />

için bugünden başlayın!<br />

40 41<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


GAÜN HASTANESİ’NDE HEMŞİRELİK<br />

HAFTASI ETKİNLİĞİ DÜZENLENDİ<br />

GAÜN Rektörü<br />

Prof. Dr. Arif Özaydın<br />

GAÜN Rektörü Prof. Dr. Arif<br />

Özaydın, “Tüm Hemşirelerimizin<br />

hemşireler gününü yürekten<br />

kutluyorum. Sağlık sistemi büyük<br />

bir zincirdir. Bu zinciri oluşturan<br />

en büyük halkalardan biri de siz<br />

değerli hemşirelerimizdir.”<br />

HASTANE oditoryumunda<br />

düzenlenen etkinliğin açılışında<br />

konuşan, GAÜN Rektörü Prof.<br />

Dr. Arif Özaydın, “Tüm Hemşirelerimizin<br />

hemşireler gününü yürekten kutluyorum.<br />

Sağlık sistemi büyük bir zincirdir.<br />

Bu zinciri oluşturan en büyük halkalardan<br />

biri de siz değerli hemşirelerimizdir. Hekimlerimiz,<br />

hemşirelerimiz bu zincirin çok<br />

Gaziantep Üniversitesi(GAÜN) Hastanesi’nde “12-18 Mayıs Hemşirelik<br />

Haftası nedeniyle etkinlik düzenlendi.<br />

GAÜN Rektör Yardımcısı<br />

Prof. Dr. Ayşe Balat<br />

GAÜN Rektör Yardımcısı Prof. Dr.<br />

Ayşe Balat, “Tüm hemşirelerimizin<br />

hemşirelik haftasını kutluyorum.<br />

Bu güzel güne şahitlik etmekten<br />

son derece mutluluk duyuyorum.<br />

Siz değerli hemşirelerimiz sağlık<br />

sisteminin vazgeçilmezisiniz.”<br />

kıymetli birer parçası. Sağlık ekibinin vazgeçilmez<br />

üyesi olan tüm hemşirelerimizin<br />

12-18 Mayıs Hemşirelik Haftası’nı kutluyor,<br />

çalışmalarında başarılar diliyorum” dedi.<br />

GAÜN Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ayşe<br />

Balat ise, “Tüm hemşirelerimizin hemşirelik<br />

haftasını kutluyorum. Bu güzel güne<br />

şahitlik etmekten son derece mutluluk duyuyorum.<br />

Siz değerli hemşirelerimiz sağlık<br />

sisteminin vazgeçilmezisiniz. Hamuru<br />

özveriyle yoğrulmuş özel insanlarsınız,<br />

kimsesi olmayan hastaların kimsesisiniz.<br />

Yoğun bakımda sessiz, nefessiz yatan<br />

hastaların sesi ve nefesisiniz. Sizler biz<br />

hekimlerin en güçlü takım arkadaşlarısınız,<br />

vazgeçilmezimizsiniz. İyi ki varsınız. Hemşireliğin<br />

kurucusu Florance Nightingale<br />

“Eğer gözlem yapamıyorsanız hemşire olmaktan<br />

vazgeçin” der. Ben sizlerin çok iyi<br />

gözlemciler olduğunu biliyorum. Çalışma<br />

hayatında birçok zorlukla karşılaştığınızı<br />

da biliyorum. Sorunun değil çözümün<br />

parçası olarak hayatınıza yön vermenizi<br />

ve gülümsemeyi ihmal etmeyin. Herkese<br />

çok teşekkür ediyor, her gününüzün böyle<br />

coşkuyla geçmesini diliyorum” ifadelerine<br />

yer verdi.<br />

GAÜN Hastanesi Başhekimi Prof. Dr.<br />

Şevki Hakan Eren ise, “Bazı meslekler<br />

bulunduğu ortamda tam bir rahatlık<br />

içerisinde olamaz. Hep tetikte bekler. Bu<br />

meslek grupları arasında biz hekimler ve<br />

siz hemşireler yer alıyor. Bizlerin önüne<br />

hep problem gelir ve problemlerin çözülmesi<br />

istenir. Bizim mesleğimizin gecesi,<br />

gündüzü yok. Özveri, gayret ve sevgi<br />

ile mesleğimizi icra etmeye çalışıyoruz.<br />

Çalışma hayatımızda çeşitli sorunlarla kar-<br />

GAÜN Hastanesi Başhekimi<br />

Prof. Dr. Şevki Hakan Eren<br />

GAÜN Hastanesi Başhekimi Prof.<br />

Dr. Şevki Hakan Eren, “Biz büyük<br />

bir aileyiz. Bu ailenin bireyi olan siz<br />

değerli hemşirelerimizin hemşirelik<br />

haftasını en kalbi duygularımla<br />

kutluyorum. Her şeyin gönlünüzce<br />

olmasını diliyorum.”<br />

şılaşabiliriz. Ancak bu sorunları hep birlikte<br />

aşmalıyız. Biz büyük bir aileyiz. Bu ailenin<br />

bireyi olan siz değerli hemşirelerimizin<br />

hemşirelik haftasını en kalbi duygularımla<br />

kutluyorum. Her şeyin gönlünüzce olmasını<br />

diliyorum” şeklinde konuştu.<br />

GAÜN Hastanesi Başhemşiresi Çağlar<br />

Şahin ise, “Hemşirelik mesleği toplumsal<br />

ihtiyaçlardan doğan; insan sevgisi,<br />

özveri, sabır, hoşgörü kavramlarını içinde<br />

barındıran çok yönlü bir meslektir. Ülkemizde<br />

1964 yılından bu yana Florance<br />

Nightingale’in doğum günü olarak kabul<br />

edilen 12 Mayıs, Hemşireler Günü olarak<br />

kutlanmakta ve her yıl farklı bir tema ile<br />

etkinlikler düzenlenmektedir. Uluslararası<br />

Hemşireler Birliği’nin 2024 yılı teması<br />

’Hemşirelerimiz Geleceğimiz; Bakımın<br />

Ekonomik Gücü’olarak belirlenmiştir. Bu<br />

tema çerçevesinde hem hemşirelik eğitiminin<br />

hem de hemşirelik bakımının sağlık<br />

ekonomisine olan katkısı vurgulanmak<br />

istenmiştir. Hemşirelerimiz Geleceğimiz<br />

teması doğrultusunda mesleğimizi yüceltmek,<br />

saygınlığını korumak ve daha ileriye<br />

taşımak biz meslek üyelerine düşmektedir.<br />

Bizler bu sorumluluk bilinciyle meslek<br />

etiğine uygun bir şekilde özveriyle çalışmalarımıza<br />

devam ediyoruz. Yaşadığımız<br />

Covid-19 süreci ve 6 Şubat depreminde<br />

canla başla çalışan meslektaşlarım bu<br />

sorumluluk ve özverinin gereğini yapmıştır.<br />

Bu vesileyle Covid-19 sürecinde ve 6<br />

Şubat depreminde hayatını kaybeden tüm<br />

sağlık çalışanlarımıza Allah’tan rahmet<br />

diliyorum. Sözlerimi Ulu Önderimiz Gazi<br />

Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleriyle<br />

bitirmek istiyorum. ‘Hayatta tam mutluluk<br />

ve esenlik ancak gelecek kuşakların şerefi,<br />

varlığı, esenliği için çalışmakta bulunabilir.’Millete<br />

efendilik yoktur; hizmet etme<br />

vardır’ diye konuştu.<br />

GAÜN Hastanesi Başhemşiresi<br />

Çağlar Şahin<br />

GAÜN Hastanesi Başhemşiresi<br />

Çağlar Şahin, “Hemşirelik mesleği<br />

toplumsal ihtiyaçlardan doğan;<br />

insan sevgisi, özveri, sabır, hoşgörü<br />

kavramlarını içinde barındıran çok<br />

yönlü bir meslektir.”<br />

Etkinlikte konuşan Başhemşire<br />

Çağlar Şahin, Hastanede<br />

çalışan tüm hemşireler adına<br />

TEMA Vakfına fidan bağışı<br />

gerçekleştirdiklerini de vurguladı.<br />

TEMA Vakfına gerçekleştirilen<br />

bağışın sertifikası tüm hemşireler<br />

adına, hastaneye uzun yıllar<br />

emek vererek meslekte 45<br />

yılını dolduran Doğum Salonu<br />

Sorumlu Hemşiresi Birsen<br />

Bozdoğan’a takdim edildi.<br />

Hastane görev yapan<br />

hemşirelerin katılımıyla<br />

gerçekleşen etkinlik pasta kesimi<br />

ve müzik dinletisiyle son buldu.<br />

42 43<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


<strong>SAĞLIK</strong> İÇIN HAREKETE GEÇ<br />

10 Mayıs Sağlık İçin Hareket Et Günü kapsamında, İl Sağlık Müdürlüğümüz, İl Milli Eğitim Müdürlüğü,<br />

Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü ve Şahinbey Belediyesi işbirliği ile Şahinbey Belediyesi Geleneksel Sporlar<br />

Merkezi’nde çeşitli etkinlikler gerçekleştirildi.<br />

Yüksel, Halk Sağlığı Hizmetleri Başkan<br />

Yardımcısı Doç.Dr.Mikail Özdemir, Kamu<br />

Hastaneleri Başkan Yardımcısı Dr.Cihat<br />

Rifat Yılmazer, Oğuzeli İlçe Sağlık Müdürü<br />

Uzm.Dr.Orhan Cellat, İl Milli Eğitim Müdürlüğü<br />

Spor Koordinatörü İdris Turan,<br />

Tarım ve Orman İl Müdürlüğü Gıda ve<br />

Yem Şube Müdürü Ramazan Güngör,<br />

kamu kurum ve kuruluşlarının personeli,<br />

spor eğitmenleri, sağlık çalışanları, öğrenciler,<br />

öğretmenler ve veliler katıldı.<br />

Etkinlik alanında İl Sağlık Müdürlüğü Halk<br />

Sağlığı Hizmetleri Başkanlığı, Acil Sağlık<br />

Hizmetleri Başkanlığı, İl Milli Eğitim Müdürlüğü,<br />

İl Emniyet Müdürlüğü Toplum<br />

Destekli Polis, Büyükşehir Belediyesi<br />

Sağlık, Yaşlı ve Engelli Daire Başkanlığı ile<br />

Yeşilay Gaziantep Şubesi tarafından stant<br />

açıldı. İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı<br />

Hizmetleri Başkanlığı Bulaşıcı Olmayan<br />

Hastalıklar Birimi tarafından açılan stantta<br />

vücut analizi, beden kütle indeksi hesaplaması<br />

yapıldı ayrıca, yeterli ve dengeli<br />

beslenme, kahvaltının önemi, fiziksel aktivitenin<br />

yararları, çölyak hastalığı ve el hijyeni<br />

konularıyla ilgili bilgilendirici broşürler,<br />

şapka, bez çanta, sağlıklı beslenme temalı<br />

ders programı ve kitap ayracı dağıtıldı.<br />

Etkinlikte sağlık tedbirleri için ambulans<br />

aracı hazır bulunurken, Ulusal Medikal<br />

Kurtarma Ekibi (UMKE) aracı ve personeli<br />

de tanıtım amaçlı yer alarak yaptıkları faaliyetlere<br />

ilişkin bilgilendirme yaptılar. İl Milli<br />

Eğitim Müdürlüğü standında geleneksel<br />

okul sporları ve “Obeziteye İnat Bir Adım<br />

Da Sen At!” projeleri tanıtılırken, Büyükşehir<br />

Belediyesi tarafından obezite ve<br />

dengeli beslenmeye yönelik materyaller ve<br />

çocuklar için süt dağıtıldı. Toplum Destekli<br />

Polis ve Yeşilay tarafından da bilgilendirici<br />

broşürler verildi.<br />

Etkinlik süresince çocuklar müzik<br />

eşliğinde gönüllerince dans etti, mas<br />

güreşi sporu, halat çekme oyunu,<br />

ata binme ve ok atma etkinliklerini<br />

gerçekleştirdiler. Etkinliğe katılan<br />

kurum personeli de ata binme, ok<br />

atma, dart, bisiklete binme gibi<br />

etkinlikleri deneyimledirler.<br />

Etkinlik süresince çocuklar müzik eşliğinde<br />

gönüllerince dans etti, mas güreşi sporu,<br />

halat çekme oyunu, ata binme ve ok atma<br />

etkinliklerini gerçekleştirdiler. Etkinliğe<br />

katılan kurum personeli de ata binme, ok<br />

atma, dart, bisiklete binme gibi etkinlikleri<br />

deneyimledirler. Etkinliklerde küçükten<br />

büyüğe herkesin desteği ve katılımı ile hareketli<br />

yaşam ve sağlık üzerine etkilerinin<br />

önemi vurgulandı.<br />

Günlük yaşamı mümkün olduğunca aktif<br />

geçirmek sağlıklı bir yaşamın ilk adımıdır.<br />

Daha fazla yarar elde edebilmek ve<br />

sağlığı koruyup geliştirebilmek için fiziksel<br />

aktiviteler düzenli olarak yapılmalı ve<br />

yaşamın bir parçası hâline getirilmelidir.<br />

E<br />

TKINLIĞE Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdür Yardımcısı<br />

Dr.Köksal Hamzaoğlu, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Göç Dairesi<br />

Başkanı Zehra UzunDurukan, Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet<br />

Tahmazoğlu, İl Sağlık Müdürü Dr.Beytullah Şahin, İl Emniyet<br />

Müdür Yardımcısı Eyyup Mehmet Budak, Şahinbey Belediyesi Gençlik ve<br />

Spor Hizmetleri Müdürü Burak Çilesiz, Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanı<br />

Uzm.Dr.Ferit Yetkinşekerci, Kamu Hastaneleri Hizmetleri Başkanı Uzm.<br />

Dr.Emine Korkmaz, Acil Sağlık Hizmetleri Başkanı Uzm.Dr. Gizem Coşkun<br />

Fiziksel aktivite bireylerin fiziksel ve ruhsal<br />

sağlığının geliştirilmesinde temel araçlardan<br />

birisidir. Bir halk sağlığı sorununu gidermenin<br />

yanında, aynı zamanda toplum<br />

refahını, çevrenin korunmasını teşvik eder<br />

ve gelecek nesillere yönelik bir yatırım<br />

oluşturur.<br />

Günlük yaşamı mümkün olduğunca aktif<br />

geçirmek sağlıklı bir yaşamın ilk adımıdır.<br />

Daha fazla yarar elde edebilmek ve sağlığı<br />

koruyup geliştirebilmek için fiziksel aktiviteler<br />

düzenli olarak yapılmalı ve yaşamın<br />

bir parçası hâline getirilmelidir.<br />

44 45<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


Günümüzün en yaygın sindirim sorunlarından<br />

“İRRITABL BAĞIRSAK<br />

SENDROMU”<br />

yardımcı olabiliyor. Ancak, bu takviyeleri<br />

kullanmadan önce bir doktora danışmak<br />

oldukça önemli.<br />

NASIL BIR BESLENME DÜZENI<br />

GEREKLI?<br />

IBS semptomlarını yönetmek için kişisel<br />

olarak uyarlanmış bir beslenme planı<br />

gerekli. Genellikle, lifli gıdaları artırmak,<br />

potansiyel tetikleyicileri tanımlamak ve<br />

yemek yeme alışkanlıklarını düzenlemek<br />

faydalı olabilir. Önerilen bazı beslenme<br />

stratejileri ise şunlardır:<br />

Lifli gıdalar: Yeterli miktarda lif tüketmek<br />

kabızlığı hafifletebilir. Meyve, sebze,<br />

kepekli tahıllar gibi lifli gıdalar tercih<br />

edilmelidir.<br />

FODMAP azaltımı: FODMAP’lar, bazı<br />

kişilerde IBS semptomlarını kötüleştirebilen<br />

karbonhidratlardır. Bu yüzden, yüksek<br />

FODMAP içeren gıdaların tüketimi azaltılmalıdır.<br />

Ancak düşük FODMAP diyeti,<br />

tetikleyicileri belirlemek için uygulanan bir<br />

tedavi yaklaşımıdır ve hayat<br />

boyu uygulanmamalıdır.<br />

Su tüketimi: Yeterli miktarda su içmek,<br />

sindirim sisteminin düzgün çalışmasına<br />

yardımcı olabilir ve kabızlığı önleyebilir.<br />

Küçük ve sık öğünler: Büyük öğünler<br />

yerine daha küçük ve sık öğünler tüketmek<br />

sindirim sistemi üzerindeki stresi<br />

azaltabilir.<br />

Potansiyel tetikleyicileri tanımlama:<br />

Bazı yiyecekler, IBS semptomlarını tetikleyebilir.<br />

Kişisel olarak tetikleyicileri tanımlamak<br />

ve bunlardan kaçınmak önemlidir.<br />

Bağırsakların normal<br />

işlevlerindeki bozukluklarla<br />

karakterize edilen İrritabl<br />

Bağırsak Sendromu (IBS),<br />

organik bir nedeni olmasa<br />

da en sık teşhis edilen<br />

sindirim sistemi hastalıkları<br />

arasında yer alıyor. Sofra/<br />

Compass Group Türkiye Ülke<br />

Diyetisyeni Emel Terzioğlu<br />

Arslan da bu rahatsızlığın<br />

nasıl teşhis edildiğinden<br />

nasıl takviyeler alınması<br />

gerektiğine kadar IBS’ye dair<br />

bilgilerini paylaşıyor.<br />

GÜNÜMÜZÜN en<br />

yaygın sindirim sistemi<br />

rahatsızlıklarından IBS,<br />

bağırsak beyin ekseninin<br />

bozukluğu olarak tanımlanıyor.<br />

Hayati tehlikesi olmasa da yaşam<br />

kalitesini oldukça etkileyen IBS’nin<br />

tipik semptomları arasında karın<br />

ağrısı, şişkinlik, gaz, ishal ve kabızlık<br />

bulunuyor.<br />

İnflamatuar Bağırsak Hastalığı<br />

(İBH) veya Crohn hastalığı gibi ciddi<br />

bağırsak bozukluklarından farklı<br />

olan IBS’nin teşhisi doktor değerlendirmesi<br />

ve gaita testiyle yapılıyor.<br />

Genellikle, doktor semptomları<br />

değerlendirdikten sonra tanıyı<br />

koymak için başka potansiyel sağlık<br />

sorunlarını elemine ediyor. Bu, kapsamlı<br />

bir tıbbi geçmiş almayı, fizik<br />

muayeneyi ve bazen laboratuvar<br />

testlerini içeriyor. Fakat, IBS tanısını<br />

yapmak sadece besin intolerans<br />

testleri ile mümkün değil.<br />

IBS NASIL YÖNETILMELI?<br />

Tedavi yaklaşımı, semptomların şiddeti<br />

ve kişinin genel sağlık durumu<br />

göz önüne alınarak belirlenen IBS’yi<br />

yönetmek için birçok tedavi seçeneği<br />

bulunuyor. Bunlar arasında diyet<br />

değişiklikleri (düşük FODMAP diyeti),<br />

stres yönetimi teknikleri (nefes<br />

çalışmaları ve meditasyonlar), ilaçlar<br />

(antidepresanlar ve antispazmoidler)<br />

ve alternatif tedaviler yer alıyor.<br />

Ayrıca, yeterli ve kaliteli uyku da<br />

IBS semptomlarının azaltılmasında<br />

önemli bir yere sahip.<br />

IBS IÇIN NE GIBI<br />

TAKVIYELER ALINMALI?<br />

Probiyotikler, prebiyotikler, magnezyum<br />

sitrat, lif takviyeleri ve<br />

sindirim enzimleri (laktoz intoleransı<br />

için laktaz) gibi bir dizi takviye IBS<br />

semptomlarını hafifletmeye<br />

“İnflamatuar Bağırsak Hastalığı (İBH) veya Crohn<br />

hastalığı gibi ciddi bağırsak bozukluklarından farklı<br />

olan IBS’nin teşhisi doktor değerlendirmesi ve gaita<br />

testiyle yapılıyor. Genellikle, doktor semptomları<br />

değerlendirdikten sonra tanıyı koymak için başka<br />

potansiyel sağlık sorunlarını elemine ediyor.”<br />

46 47<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


STANBUL Atlas Üniversitesi İnsan<br />

ve Toplum Bilimleri Fakültesi<br />

İ<br />

Psikoloji Bölümü’nden Dr. Öğretim<br />

Üyesi Suna Ömerbaşoğlu, 10<br />

Mayıs Psikologlar Günü dolayısıyla<br />

yaptığı açıklamada ruh sağlığının korunmasında<br />

psikologların rolüne ilişkin<br />

değerlendirmede bulundu.<br />

PSIKOLOGLAR, BAŞ ETME<br />

BECERILERINI GELIŞTIRMEYE<br />

YARDIMCI OLURLAR<br />

Psikologların ruh sağlığı hizmeti sunan<br />

en önemli meslek gruplarından biri olduğunu<br />

belirten Dr. Öğretim Üyesi Suna<br />

Ömerbaşoğlu, “Psikologlar, bireylerin baş<br />

etmekte zorlandığı yaşam olaylarında<br />

ya da anlam arayışlarında süreçlerine<br />

eşlik eden profesyonellerdir. Bireylerin<br />

baş etme becerilerini geliştirmeleri ve<br />

RUHSAL <strong>SAĞLIK</strong> OKUR<br />

YAZARLIĞININ ARTMASI,<br />

ÖNYARGILARI AZALTIYOR<br />

kendi anlam dünyalarını inşa<br />

etmelerini kolaylaştırmak için<br />

yargısız ve destekleyici bir<br />

tutumla psikoterapi süreçlerini<br />

yürütürler. Bu süreçte birey adına<br />

karar vermeyen ya da bireyin<br />

kararlarına müdahale etmeyen<br />

psikologların temel amacı bireyin,<br />

terapiye veya terapiste bağımlı<br />

olmadan, karşılaştığı sorunların<br />

türünden bağımsız olarak olay ya<br />

da durumlar karşısında daha güçlü<br />

ve bağımsız hissedebilmesi ve<br />

daha çözüm odaklı olabilmesidir”<br />

diye konuştu.<br />

PSIKOTERAPI SÜRECI<br />

HERKES IÇIN FARKLILIK<br />

GÖSTERIR<br />

Psikoterapi sürecinin herkes için farklı<br />

Ruh sağlığı hizmeti sunan en önemli<br />

meslek gruplarından biri olan<br />

psikologlar, bireylerin baş etmekte<br />

zorlandığı yaşam olaylarında ya<br />

da anlam arayışlarında süreçlerine<br />

eşlik eden profesyoneller olarak<br />

önemli görevler üstleniyor.<br />

İstanbul Atlas Üniversitesi İnsan ve<br />

Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji<br />

Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi<br />

Suna Ömerbaşoğlu, psikolojik<br />

destek almanın kimi zaman zayıflık,<br />

yetersizlik ya da başarısızlık olarak<br />

değerlendirilebildiğini, ruhsal sağlık<br />

okur yazarlığının artmasıyla beraber<br />

bu önyargıların azaldığını söyledi.<br />

Dr. Öğretim Üyesi Suna Ömerbaşoğlu<br />

İstanbul Atlas Üniversitesi İnsan ve<br />

Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü<br />

ve kendine özgü olduğunu kaydeden<br />

Dr. Öğretim Üyesi Suna Ömerbaşoğlu,<br />

bu sürecin bir yolculuğa benzediğini<br />

belirterek şunları söyledi: “Bu süreci şu<br />

metaforla açıklamak daha da somutlaşmasına<br />

yardımcı olacaktır. Psikoterapi<br />

sürecini iki şehir arasında yapılacak bir<br />

yolculuk olarak ele aldığımızda, yolculuk<br />

yapılan aracın şoför koltuğunda danışan<br />

(psikoterapiye başvuru yapan birey),<br />

kopilot koltuğunda ise psikolog (terapist)<br />

oturmaktadır. Her ne kadar iki şehir<br />

arasındaki mesafe kilometre olarak bilinse<br />

de her yolculukta varılmak istenen şehre<br />

ulaşma süresi birçok faktöre bağlı olarak<br />

nasıl değişiyorsa her bir danışanın terapi<br />

süresi de kendine özgüdür.<br />

TERAPIST DANIŞAN YERINE<br />

KARARLAR ALMAZ<br />

Terapist yol boyunca var olan dinlenme<br />

tesislerine, akaryakıt istasyonlarına, yolların<br />

özelliklerine ya da alternatif yollara hâkim<br />

olmakla birlikte danışanın bu konularla<br />

ilgili seçimlerine müdahale etmez, onun<br />

yerine kararlar almaz. Danışanın bu<br />

konularla ilgili yaptığı seçimler ve karar<br />

alma süreçlerini gözlemler. Bu süreçler<br />

birlikte sorgulanarak kişinin kendi zihinsel<br />

süreçlerine dair farkındalığının artırılması<br />

ve işlevsel şekilde yeniden yapılandırılması<br />

hedeflenir. Bu sayede kişinin karar alma ve<br />

sorun çözme kapasitesi süreç içinde artar.”<br />

ETIKETLENME KAYGISI<br />

OLUŞABILIYOR<br />

Psikolojik destek almanın kimi zaman<br />

bazıları tarafından zayıflık, yetersizlik ya da<br />

başarısızlık olarak değerlendirilebildiğini<br />

kaydeden Dr. Öğretim Üyesi Suna Ömerbaşoğlu,<br />

“Günümüzde giderek değişmekle<br />

birlikte çoğu kişi için psikolojik destek aldığını<br />

söylemek utanç kaynağı olabilmektedir.<br />

Bireyler, ‘deli’ damgası yemekten eskisi<br />

kadar kaygılanmasa da psikolojik destek<br />

almayı zayıflık, yetersizlik ya da başarısızlık<br />

olarak nitelendirebilmektedir” dedi.<br />

RUHSAL <strong>SAĞLIK</strong> OKUR<br />

YAZARLIĞI ARTTIKÇA BAKIŞ<br />

AÇISI DEĞIŞIYOR<br />

Ruhsal sağlık okur yazarlığının artmasıyla<br />

beraber kişilerin sadece doktor yönlendirmesi<br />

olmadan da psikoloğa başvurabildiğini<br />

ifade eden Dr. Öğretim Üyesi Suna<br />

Ömerbaşoğlu, “Psikolojik destek alma söz<br />

konusu olduğunda toplumumuzda doğru<br />

bilinen yanlışlardan bir tanesi de sadece<br />

depresyon, kaygı bozukluğu gibi klinik bir<br />

durum söz konusu olduğunda ve doktor<br />

yönlendirirse psikoloğa gidilmesi gerektiği<br />

yönündeki inanıştır. Bir hekim tarafından<br />

gerekli görülmesi, kişilerin başvuru yapmalarını<br />

genellikle hızlandırmakla birlikte<br />

ruhsal sağlık okur yazarlığının yavaş yavaş<br />

da olsa giderek yükselmesiyle kişiler artık<br />

hekim yönlendirmesi olmadan da bu tür<br />

başvurular için uzman arayışına girebilmektedir”<br />

diye konuştu.<br />

İKI HAFTADAN UZUN SÜREN<br />

ŞIKAYETLERDE PSIKOLOĞA<br />

BAŞVURULMALI<br />

Ruh sağlığı ile ilgili şikayetlerin iki haftadan<br />

uzun sürmesi halinde uzman bir psikoloğa<br />

başvurulması gerektiğini söyleyen Dr.<br />

Öğretim Üyesi Suna Ömerbaşoğlu, “Depresyon,<br />

travma sonrası stres bozukluğu,<br />

kaygı bozuklukları gibi klinik tabloların<br />

yanı sıra bu tabloları düşündürecek uyku<br />

sorunları, iştahta dikkat çeken bir artış ya<br />

da azalma ve buna bağlı olarak kiloda<br />

artış ya da azalma, bunalmışlık hali, her<br />

şeyin yük gelmesi, kişinin hiçbir şey yapmak<br />

istememesi, keyif alamama, sık sık<br />

ağlamaklı hissetme, huzursuzluk ve her an<br />

kötü bir şey oluverecekmiş gibi hissetme<br />

gibi durumlar psikolojik destek için en sık<br />

başvuru sebepleri arasında yer almaktadır.<br />

Zaman zaman kişilerin böyle hissetmesi<br />

normal olmakla birlikte bu durumların iki<br />

haftadan uzun sürmesi ve kişinin günlük<br />

yaşam kalitesini düşürmesi söz konusu<br />

olduğunda alanında uzman bir psikoloğa<br />

başvurulmalıdır” tavsiyesinde bulundu.<br />

KRONIK HASTALIKLARIN<br />

TEDAVI SÜREÇLERINDE<br />

DESTEK ÖNEMLI<br />

Psikolojik desteğin kronik ağrılar, kanser<br />

ve ömür boyu devam eden kronik hastalıkların<br />

yönetilmesi sürecinde önemli bir<br />

yeri olduğunu belirten Dr. Öğretim Üyesi<br />

Suna Ömerbaşoğlu, “Daha az bilinen bir<br />

durum olmakla birlikte migren, fibromiyalji<br />

ve miyofasial ağrı sendromları gibi kronik<br />

ağrı problemleri, kanser, kronik böbrek<br />

yetmezliği, yüksek tansiyon gibi kronik<br />

hastalık yaşayan bireylerin hastalığa uyum<br />

süreçlerinin sağlıklı yönetiminde psikolojik<br />

destek önemli bir yer tutmaktadır. Çünkü<br />

bu hastalıkların nedenleri arasında psikolojik<br />

zorlanmalar olabildiği gibi tedavi<br />

sürecine uyum sağlanmasında ve kişinin<br />

işlevselliğinin yükseltilmesinde de psikolojik<br />

destek önemli rol oynar” dedi.<br />

GÜNLÜK YAŞAMDA<br />

KARŞILAŞILAN<br />

SORUNLARLA BAŞA<br />

ÇIKMAK IÇIN DESTEK<br />

ALINABILIR<br />

İletişim sorunları ve cinsel<br />

sorunlar başta olmak üzere<br />

ilişkisel sorunlar yaşayanların da<br />

psikolojik destek alabileceğini<br />

belirten Dr. Öğretim Üyesi<br />

Suna Ömerbaşoğlu, “İş stresini<br />

yönetememe gibi durumların<br />

yanı sıra günlük hayatın akışı<br />

içinde herhangi bir konuda<br />

belirsizlik yaşayan, karar almakta<br />

zorlanan, stresini işlevsel şekilde<br />

yönetemeyen herkes psikolojik<br />

destek almak için başvurabilir.<br />

Tüm bunların yanı sıra aktif<br />

herhangi bir sorun tanımlamasa<br />

da yaşam kalitesini yükseltmek,<br />

kendi iç dünyasını daha yakından<br />

tanıyarak kendi anlamlarını inşa<br />

etmek isteyen herkes psikoloğa<br />

başvurabilir” diye konuştu.<br />

48 49<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


İlaç konusunda yaşanan<br />

gelişmeler sağlık alanındaki<br />

yerini korumaya devam ediyor.<br />

İLACA ERİŞİM EN TEMEL YURTTAŞLIK HAKKIDIR,<br />

İLACA ULAŞIM ENGELLENEMEZ!<br />

İlaca ulaşmanın giderek zorlaştığı bir ortamda ilaçlar<br />

üzerinden alınan yüzde 10’luk vergiler de vatandaşın sağlık<br />

alanında verimli hizmet almasını zorlaştırıyor. SAHİM-SEN<br />

Başkanı Özlem Akarken, “İlaçta alınan vergilerin gelişmiş<br />

ülkelerde olduğu gibi ya hiç alınmaması ya da yüzde 1’lere<br />

düşürülmesi gerekiyor. İlaca ulaşmak en temel yurttaşlık<br />

hakkıdır. İlaca erişim engellenemez!” dedi.<br />

LACA ulaşım, her geçen gün daha da büyüyor.<br />

İlaca ulaşım kadar ilaçlardan alınan KDV<br />

İ<br />

(Katma Değer Vergisi) de sorunun bir başka<br />

bacağını oluşturuyor. Hayati olan bu ürünlerden<br />

alınan KDV’nin yüzde 10’a çıkarılması var<br />

olan sorunun daha da derinleşmesine neden oldu.<br />

İlaca ulaşımın sağlanması gerektiğini ve ilaçtan<br />

alınan KDV yükünün hafifletilmesi gerektiğini ifade<br />

eden Sağlık Hizmetleri Sendikası (SAHİM-SEN) Başkanı<br />

Özlem Akarken, “İlaca ulaşım en temel yurttaşlık<br />

hakkıdır. İlaçtan KDV alınmaması gerekiyor. İlaca<br />

ulaşım her geçen gün zorlaşmaktadır” yorumunda<br />

bulundu.<br />

İLAÇ BULUNAMIYOR,<br />

HASTALAR VE HASTA<br />

YAKINLARI NE YAPACAĞINI<br />

ŞAŞIRDI!<br />

İlaca ulaşımın daha da zorlaştığını ve<br />

ilacın artık lüks hale geldiğini ifade eden<br />

Akarken, son zamanlarda Türkiye’de ağrı<br />

kesici ve ateş düşürücüler başta olmak<br />

üzere kanser, epilepsi, astım, migren, tüp<br />

bebek gibi hayati önem taşıyan hastalıkların<br />

ilaçlarının piyasada bulunamadığına<br />

dikkati çekti. İlaca erişim noktasında<br />

SAHİM-SEN’e yoğun şikayetlerin geldiğini<br />

ifade den Akarken, enflasyonist ortamdan<br />

kaynaklı yabancı ilaç firmalarının da<br />

piyasadan çekilmeye başlamasının sorunu<br />

daha da derinleştirdiğinin özenle altını<br />

çizdi. İlaçtan alınan KDV<br />

oranının geçen yıl itibarıyla<br />

yüzde 8’den yüzde 10’a<br />

çıkarıldığı bilgisini veren<br />

SAHİM-SEN Başkanı Akarken,<br />

bu durumun çok sayıda ilacın<br />

fiyatının artmasını beraberinde<br />

getirdiğini sözlerine ekledi.<br />

<strong>SAĞLIK</strong>LI BİREYLER İÇİN<br />

<strong>SAĞLIK</strong>LI İLAÇLAR ŞART!<br />

Sağlık alanının giderek ticarileştiğine<br />

vurgu yapan Akarken son olarak şöyle<br />

konuştu: “Toplum sağlığı açısından ilaç<br />

çok önemlidir. Eğer siz, vatandaşınıza ilacı<br />

temin edemiyorsanız, vatandaşınız ilaca<br />

erişemiyorsa burada çok ciddi bir sorun<br />

Özlem Akarken<br />

Sağlık Hizmetleri Sendikası<br />

(SAHİM-SEN) Başkanı<br />

vardır. Sağlıklı bireyler için ilaca ulaşımda<br />

ve ilaç bulunmasında herhangi bir problem<br />

olmamalıdır. İlaçlardan alınan yüzde<br />

10’luk KDV hem vatandaşın hem de eczacının<br />

mağduriyetine sebep olmaktadır.<br />

Gelişmiş ülkelerde ilaçtaki KDV ya yüzde<br />

1 ya da yüzde sıfır (0) olarak belirlenmiştir.<br />

Bizim de sosyal devlet olarak gelişmiş ülkelerdeki<br />

uygulama benzeri uygulamaları<br />

vatandaşımıza sunmamız gerekmektedir.”<br />

İLAÇTAKİ KDV ORANI<br />

YÜZDE 1 OLMALIDIR<br />

İlaca erişim ve ilaçtaki KDV konusunda SA-<br />

HİM-SEN’in başkanı Akarken, “Eczacıların da<br />

belirttiği gibi vatandaşların ilaca ulaşımının önündeki<br />

engeller kaldırılmalıdır. Anayasamızda belirtildiği gibi<br />

Türkiye Cumhuriyeti, sosyal bir hukuk devletidir.<br />

Sosyal devletlerde vatandaşın ilaca ulaşımı engellenemez.<br />

Oysa günümüzde hem ilaç bulunamıyor<br />

hem de ilaçlarda yüzde 10’lara varan KDV uygulaması<br />

hastaların ve hasta yakınlarının iyice belini büküyor.<br />

İlaçta KDV yüzde 1 oranında olmalıdır” dedi.<br />

“Toplum sağlığı açısından<br />

ilaç çok önemlidir. Eğer siz,<br />

vatandaşınıza ilacı temin<br />

edemiyorsanız, vatandaşınız<br />

ilaca erişemiyorsa burada<br />

çok ciddi bir sorun vardır.<br />

Sağlıklı bireyler için<br />

ilaca ulaşımda ve ilaç<br />

bulunmasında herhangi bir<br />

problem olmamalıdır.”<br />

50 51<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


Kalp Damar Hastalıkları, Hipertansiyon,<br />

Tiroid Hastalıkları Ve Obezite<br />

KALP<br />

YETERSİZLİĞİNE<br />

DAVETİYE<br />

ÇIKARIYOR<br />

Prof. Dr. Özlem Yıldırımtürk<br />

TKD Kalp Yetersizliği Çalışma Grubu Başkanı<br />

Türk Kardiyoloji Derneği (TKD),<br />

Kalp Yetersizliği Farkındalık<br />

Haftası kapsamında bu önemli<br />

kronik sağlık sorununa dikkat<br />

çekti. Türkiye’de yaklaşık 2 milyon<br />

700 bin hasta kalp yetersizliği ile<br />

mücadele ederken, hastaların yaş<br />

ortalamasının 68 olduğu görülüyor.<br />

Erkekler ise kadınlara göre daha<br />

erken yaşlarda kalp yetersizliğiyle<br />

karşı karşıya kalıyor. Erkeklerde<br />

sıklıkla kalp damar hastalıkları<br />

kalp yetersizliğine sebep olurken;<br />

kadınlarda hipertansiyon, tiroid<br />

hastalıkları ve obezite önemli bir<br />

faktör olarak öne çıkıyor.<br />

KALP sağlığı alanında gerçekleştirdiği etkili farkındalık<br />

çalışmalarıyla öne çıkan ve 60. yılını geride bırakan Türk<br />

Kardiyoloji Derneği (TKD), her yıl Mayıs ayının ikinci<br />

haftası düzenlenen Kalp Yetersizliği Farkındalık Haftası<br />

nedeniyle bu önemli kronik sağlık sorununa bir kez daha dikkati<br />

çekti.<br />

Kalbin yeterince kan pompalayamaması durumunu ifade eden<br />

kalp yetersizliği, kalp kaslarının zayıflaması veya sertleşmesi sonucunda<br />

ortaya çıkabiliyor. Yetersiz kan pompalanması, vücudun<br />

diğer organlarının yeterince oksijen ve besin maddesi alamamasına<br />

neden oluyor. Bu da ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Kalp<br />

yetersizliği, yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürebiliyor ve hatta<br />

ölümcül olabiliyor.<br />

Dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen kalp yetersizliği,<br />

ülkemizde de önemli sağlık sorunlarından biri olarak öne çıkıyor.<br />

Kalp yetersizliği, Türkiye’de ölüm nedenleri arasında üst sıralarda<br />

yer alıyor.<br />

ERKEKLER KADINLARA GÖRE<br />

DAHA FAZLA RİSK ALTINDA<br />

Birçok kalp yetersizliği vakasının erken teşhis edilebildiğine ve önleyici<br />

tedbirler alınabilineceğine dikkat çeken TKD Kalp Yetersizliği<br />

Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Özlem Yıldırımtürk, “Türkiye,<br />

kalp yetersizliği gibi kardiyovasküler<br />

hastalıkların yüksek bir yükü altında.<br />

Gelişen teknoloji ve tıbbi ilerlemelere<br />

rağmen, kalp yetersizliği hala önemli bir<br />

sağlık sorunu. Özellikle yaşlı nüfusta ve<br />

kronik hastalıklara sahip bireylerde kalp<br />

yetersizliğinin görülme riski artıyor. Yakın<br />

dönemde Sağlık Bakanlığı verilerinin<br />

değerlendirildiği 2016-2022 yılları arasını<br />

kapsayan çalışmada, kalp yetersizliğinin<br />

erişkin nüfusta görülme sıklığı %2.9 olarak<br />

belirtildi. Bu da yaklaşık 2 milyon 700<br />

bin hastayı ifade ediyor. Türkiye’deki kalp<br />

yetersizliği hastalarının yaş ortalaması<br />

68 olurken, erkekler kadınlara göre daha<br />

erken yaşlarda kalp yetersizliğiyle karşı<br />

karşıya kalıyorlar. Erkeklerde sıklıkla kalp<br />

damar hastalıkları kalp yetersizliğine sebep<br />

olurken, kadınlarda hipertansiyon, tiroid<br />

hastalıkları ve obezite kalp yetersizliğine<br />

adeta davetiye çıkarıyor” diye konuştu.<br />

Prof. Dr. Özlem Yıldırımtürk, kalp yetersizliğiyle<br />

mücadelede en önemli adımlardan<br />

birinin toplumda farkındalık oluşturmak<br />

olduğunu vurgulayarak ekledi: “Toplumu<br />

kalp sağlığı konusunda bilinçlendirmek,<br />

risk faktörlerini tanıtmak ve en önemlisi<br />

sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıklarını teşvik<br />

etmek, kalp yetersizliği vakalarını azaltmada<br />

kilit rol oynuyor. Sağlık kuruluşları,<br />

sivil toplum kuruluşları ve medyanın kalp<br />

yetersizliği farkındalığını artırmak için<br />

hayata geçirecekleri iş birlikleri bu noktada<br />

oldukça önem taşıyor. Toplumda kalp<br />

sağlığıyla ilgili eğitimlerin ve bilgilendirme<br />

programlarının da daha yaygın hale<br />

getirilmesi atılacak kritik adımlar arasında<br />

yer alıyor. Okullarda ve işyerlerinde düzenlenen<br />

eğitimler, bireylerin kalp sağlığına<br />

yönelik bilinçlenmesine yardımcı olabilir ve<br />

sağlıklı yaşam alışkanlıklarının yaygınlaşmasına<br />

katkıda bulunabilir”<br />

Türkiye’de sağlık sisteminin kalp yetersizliği<br />

ve diğer kardiyovasküler hastalıklarla<br />

mücadelede güçlendirilmesinin önemini<br />

de vurgulayan Yıldırımtürk, “Sağlık hizmetlerinin<br />

yaygınlaştırılması ve kalp sağlığıyla<br />

ilgili hizmetlerin geliştirilmesi, kalp<br />

yetersizliği vakalarının yönetiminde ve<br />

tedavisinde oldukça önemli. Ayrıca, sağlık<br />

personelinin bu konuda düzenli olarak eğitilmesinin<br />

ve kalp yetersizliği konusunda<br />

uzmanlaşmış merkezlerin çoğalmasının<br />

da ülkemizde vakaların azalmasında etkili<br />

olacağına inanıyorum. Türk Kardiyoloji<br />

Derneği olarak düzenlediğimiz eğitim<br />

programlarıyla ülkemizde kalp yetersizliği<br />

konusunda uzman kardiyologların sayısını<br />

artırmayı amaçlıyoruz” dedi.<br />

TÜRKİYE’DE 1.445 HASTA<br />

KALP NAKLİ BEKLİYOR<br />

Kalp yetersizliği, kadınlarda meme, erkeklerde<br />

prostat kanserinden daha ölümcül<br />

olarak biliniyor. Bununla birlikte, bu hastalıkla<br />

ilgili tedavi seçenekleri her geçen yıl<br />

artmaya devam ediyor.<br />

Bu tedaviler ile ilgili konuşan Yıldırımtürk<br />

“Hastalarımızın tedavi süreçlerini ömrü<br />

uzattığını bildiğimiz ilaçların yanı sıra, pil<br />

ve cihaz uygulamaları ile destekliyoruz.<br />

İlaç ve pil tedavileriyle yeterli fayda sağlayamadığımız<br />

hastalarımızda ise, yapay<br />

kalp cihazlarını veya kalp nakli seçeneklerini<br />

de mutlaka değerlendiriyoruz. Şu<br />

anda tüm Türkiye’de kalp nakli bekleyen<br />

1.445 hastamız mevcut. Ancak maalesef<br />

bilindiği üzere verici sayısı bu rakamın çok<br />

altında. Hâlbuki yeni bir kalp bu hastaların<br />

hayatlarını tamamen normal şekilde<br />

devam etmesini sağlayabilir” dedi.<br />

YÜRÜYÜŞ KALP<br />

SAĞLIĞINI<br />

KORUMAK İÇİN<br />

BASİT AMA ETKİLİ<br />

BİR ADIM<br />

Her bireyin kalp sağlığına<br />

dikkat ederek sağlıklı yaşam<br />

alışkanlıklarını benimsemesinin,<br />

kalp yetersizliği vakalarının<br />

azaltılmasında veya hastalığın<br />

etkilerinin azaltılmasında kilit bir<br />

rol oynayacağına dikkat çeken<br />

Prof. Dr. Özlem Yıldırımtürk,<br />

hastalara şu önerilerde bulundu:<br />

- Sağlıklı bir yaşam tarzını<br />

benimseyin,<br />

- Yürüyüş gibi basit egzersizler<br />

yapın. Hastalar kendilerini sürekli<br />

halsiz ve yorgun hisseder ancak<br />

hareketsiz kalınca kas kaybı<br />

gelişir. Yürüyüş ve egzersiz<br />

yorgunluk şikayetlerini azaltır,<br />

egzersiz kapasiteleri artırır,<br />

- Dengeli beslenin,<br />

- Sigara içmeyin ve alkol<br />

tüketimini sınırlayın,<br />

- Düzenli sağlık kontrolleri ve<br />

kalp sağlığıyla ilgili testler, kalp<br />

yetersizliğinde erken teşhisi<br />

sağlar. Düzenli olarak doktor<br />

kontrolünden geçin ve sağlık<br />

durumunuzu izleyin.<br />

52 53<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


Çocuğunuzun indirmek istediği uygulamayı mutlaka inceleyin<br />

ÇOCUĞUNUZU ZARARLI<br />

UYGULAMALARLA<br />

Çocuklar telefonlarında çok fazla zaman geçiriyorlar.<br />

Verilere göre 9-16 yaş arası Avrupalı çocukların yüzde<br />

80’i her gün telefonlarından internete giriyor. Birleşik<br />

Krallık’ta çocukların yüzde 91’i 11 yaşına geldiklerinde<br />

bir cep telefonuna sahip oluyor. Bu cihazlar ve onlara<br />

yüklenen uygulamalar eğlence, sosyalleşme ve<br />

öğrenme için harika bir araç olabilirken aynı zamanda<br />

riskleri de beraberinde getiriyor.<br />

Dijital güvenlik şirketi ESET, uygulamalardan<br />

kaynaklanan risklere dikkat çekerek çocukların<br />

korunmasına yönelik önerilerini paylaştı.<br />

Akıllı telefon uygulamaları çocuklar için dijital dünyaya açılan<br />

bir kapı. Ancak aynı zamanda onları istismar edici reklamlara,<br />

uygunsuz içeriğe, güvenlik ve gizlilik risklerine de maruz<br />

bırakabilirler. Karmaşık gizlilik ayarları, şeffaf olmayan gizlilik<br />

politikaları, yasal boşluklar, zayıf yaptırımlar ve kendi farkındalık<br />

eksikliğimiz ebeveynlerin karşılaştığı zorlukları daha da artırıyor.<br />

Sorunun büyük bir kısmı, veri kullanımı konusunda şeffaflığın<br />

olmamasından ve ebeveynlerin aksine çocukların çıkarlarını her<br />

zaman göz önünde bulundurmayan uygulama geliştiricilerinden<br />

kaynaklanıyor.<br />

DIKKAT EDILMESI GEREKEN BAŞLICA UYGULAMA RISKLERI<br />

• Aşırı veri toplama: Yaş, e-posta adresi, konum ve uygulama etkinliği<br />

gibi kişisel bilgiler reklamcılar için altın madeni olabilir. Geliştiriciler<br />

tarafından üçüncü taraf izleyiciler aracılığıyla paylaşılırsa, istismar edici<br />

reklamcılıkla ilgili endişeleri artırır ve bir veri güvenliği riskini temsil<br />

eder; yani, üçüncü bir tarafın ihlal edilme olasılığı oluşabilir.<br />

• Uygunsuz reklamlar: Özellikle küçük çocukları hedef alan reklamlar,<br />

onların kendilerine pazarlama yapıldığını fark edememelerini istismar<br />

edebilir. Reklamlar uygunsuz içerik de içerebilir.<br />

• Uygulama içi satın alımlar: Bazı uygulamalar, özellikle oyun<br />

dünyasında kullanıcıların bir oturum sırasında alışveriş yapmalarına<br />

olanak tanır. Çocuklar, geliştiricilerin onları para harcamaya<br />

yönlendirmesine karşı daha duyarlı olabilirler. Bu da sonuçta bir<br />

ebeveyn olarak size pahalıya mal olabilir.<br />

• Sınırlı ebeveyn denetimi: Bazı çocuk uygulamaları, yeterli ebeveyn<br />

denetiminden yoksundur, bu da uygulamayı kullanırken çocuklarınızın<br />

maruz kaldığı riskleri en aza indirmenizi zorlaştırır.<br />

• Sınırlı gizlilik bilgisi: Birçok yargı alanındaki düzenleyici gerekliliklere<br />

rağmen çocuk uygulamaları, çocuğunuzun verilerinin nasıl<br />

kullanılacağını ve korunacağını belirsiz hale getiren opak gizlilik veya<br />

güvenlik politikalarına sahip olabilir.<br />

• Aşırı paylaşım: Bazı uygulamalar, çocukların diğer kullanıcılarla<br />

paylaştıkları bilgi miktarını kısıtlamaları için sınırlı ve belirgin araçlar<br />

sunarak onları siber zorbalar, veri hırsızları ve dolandırıcılar açısından<br />

risk altına sokabilir.<br />

• Uygunsuz içerik: Uygulamalar, çocuklarınızın diğer kullanıcılar<br />

tarafından paylaşılanlar da dahil olmak üzere yaş aralığına uygun<br />

olmayan içeriklere erişmesini sağlayabilir. Sosyal medya siteleri,<br />

resim ve video paylaşan potansiyel olarak büyük kullanıcı havuzu göz<br />

önüne alındığında özellikle risklidir. Moderatörlerin uygunsuz bulunan<br />

içerikleri yakalaması ve kaldırması zaman alabilir.<br />

• Güvenlik riskleri: Mobil uygulamalar da önemli güvenlik riskleri<br />

oluşturmaktadır. Güvenlik düşünülerek tasarlanmamış olanlar güvenlik<br />

açıkları, yanlış yapılandırmalar ve veri şifreleme eksikliği gibi diğer<br />

riskleri içerebilir. Bu açıklar, tehdit aktörleri tarafından çocuğunuzun<br />

uygulama girişleri de dahil olmak üzere verilerini çalmak, onları<br />

premium ücretli hizmetlere kaydetmek veya sosyal medya ve oyun<br />

hesaplarını ele geçirmek için kullanılabilir. Alternatif olarak, siber şantaj<br />

yapmak için çocuğunuzun cihazına erişimi kullanabilirler.<br />

UYGULAMALARDAN<br />

KAYNAKLANAN GÜVENLIK<br />

RISKLERI NASIL AZALTILIR?<br />

1. Çocuklarınızla konuşun: Çocuklarınızı kişisel<br />

bilgilerini korumanın önemi ve güvenlik ve gizlilik<br />

risklerinin olası sonuçları hakkında eğitin. Açıklık politikası,<br />

çevrimiçi bilgi paylaşımı konusunda herhangi<br />

bir karar almadan önce ilk başvuracakları kişinin siz<br />

olmanız gerektiği konusunda onlara güven verin.<br />

2. Araştırmanızı yapın: Çocuğunuzun indirmek istediği<br />

herhangi bir uygulamayı izin vermeden önce<br />

mutlaka inceleyin. Gizlilik politikalarını ve gizlilik ve<br />

güvenlik konusundaki itibarlarını kontrol edin.<br />

3. Kontrolü elden bırakmayın: Çocuğunuzun<br />

mahremiyetine saygılı olun ancak uygulama kullanımlarını<br />

ve izinlerini izlemek için zaman zaman<br />

kontrol edeceğinizi bilmelerini sağlayın. Neleri indirebileceklerini<br />

ve hangi özelliklere erişebileceklerini<br />

sınırlamak için ebeveyn kontrol yazılımı kullanmayı<br />

düşünün (örneğin, mesajlaşma veya sosyal özellikleri<br />

devre dışı bırakmak). Bu tür yazılımlar ayrıca<br />

güvenli gezinmeyi sağlayacak ve internet kullanım<br />

raporları sunacaktır.<br />

4. Güvenliğe odaklanın: Çocuğunuzun cihazına<br />

saygın bir satıcıdan güvenlik yazılımı indirin. Her<br />

zaman en son yazılım sürümüyle güncel olduğundan<br />

ve parola korumalı olduğundan emin olun.<br />

Destekleyen tüm uygulamalar için iki faktörlü kimlik<br />

doğrulamayı (2FA) açın. Ve çocuğunuzun yalnızca<br />

resmi uygulama mağazalarından uygulama indirdiğinden<br />

emin olun.<br />

5. Reklamları engelleyin: Android veya iOS’ta ilgili<br />

ayarlara girerek çocuğunuzun akıllı telefonunda<br />

reklam izlemeyi kapatın.<br />

6. Çocuk dostu uygulamalar seçin: Android cihazlar<br />

için Google Play’de Çocuklar sekmesi altında<br />

“Öğretmen onaylı” uygulamaları arayın. Uygulamalar<br />

“yaşa uygunluk, deneyim kalitesi, zenginleştirme<br />

ve keyif” kriterlerine göre derecelendirilir.<br />

54 55<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


Glütensiz yaşamın zorluklarına dikkat çekme zamanı!<br />

TEK TEDAVI GLÜTENSIZ BESLENME<br />

OLAN ÇÖLYAK HASTALIĞINDA<br />

“GLÜTEN BULAŞIMI UYARISI”<br />

9 Mayıs Dünya Çölyak Günü dolayısıyla açıklamalarda bulunan<br />

Prof. Dr. Orhan Kocaman, hastalığın tek tedavisinin glütensiz<br />

beslenme olduğunu vurgulayarak hastaların “çölyak bulaşımı”<br />

noktasında dikkatli olmaları gerektiğini söyledi.<br />

BUĞDAY, arpa ve çavdar gibi tahıllarda bulunan glütenden kaçınmak<br />

zorunda kalan milyonlarca insanı anmak için her yıl 9 Mayıs “Dünya<br />

Çölyak Günü” olarak kutlanır. Çölyak hastalığının farkındalığını<br />

artırmak, hastaların yaşadığı zorluklara dikkat çekmek ve glütensiz<br />

bir yaşam tarzının öneminin vurgulandığı bugüne Altınbaş Üniversitesi Tıp<br />

Fakültesi Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Orhan Kocaman detaylı bilgilendirmelerde<br />

ve uyarılarda bulundu. Çölyak hastalığının özel bir belirtisi olmamasının teşhiste<br />

gecikmeye neden olabileceğini söyleyen kocaman ayrıca “glüten bulaşımı”<br />

konusuna da dikkat çekti.<br />

“ÖZEL BIR BULGU OLMAMASI TEŞHISTE GECIKMEYE<br />

SEBEP OLABILIYOR”<br />

Prof. Dr. Orhan Kocaman<br />

Altınbaş Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi<br />

Öncelikli olarak çölyak hastalığının belirtilerinden ve<br />

bulgularından bahseden Prof. Dr. Orhan Kocaman, hastalığın<br />

tipik bir belirti ve bulgu göstermediğinden bahsetti.<br />

Kocaman, “Hastalığa ilişkin özellikli bulgu olmayışı,<br />

teşhiste gecikmeye neden olur. Hastalarda karın ağrısı,<br />

demir eksikliği anemisi, şişkinlik ve gaz, dışkılama<br />

düzensizlikleri, karaciğer enzim yüksekliği, kemik<br />

zayıflığı, eklem ağrıları, deride döküntüler ve psikiyatrik<br />

şikayetler görülebilir. Çocuklarda gelişme geriliği ve<br />

ergenlikte gecikme görülebilir” dedi.<br />

“KESIN NEDENI BILINMEMEKTEDIR,<br />

GENETIK YAPIYA SAHIPTIR”<br />

“Çölyak hastalığı, buğday, yulaf, arpa ve çavdarda<br />

bulunan ‘glüten’ proteinine karşı bağışıklık<br />

sistemimizin bağırsak duvarında oluşturmuş<br />

olduğu alerjik bir cevapla kendini gösteren ve<br />

ömür boyu devam eden bir hastalıktır” diyerek<br />

tanımlamada bulunan Prof. Dr. Kocaman, bu<br />

durumun, ince bağırsağın iç yüzeyindeki villus<br />

adı verilen küçük parmak benzeri yapıların<br />

hasar görmesine ve emilimin bozulmasına<br />

neden olduğunu söyledi. Hastalığın kesin nedeni<br />

olmamakla birlikte genetik yapıya sahip olduğunun<br />

da altını çizen Kocaman, “Çölyak hastalığının<br />

kesin nedeni bilinmemektedir. Bazı hastalar, çölyak<br />

hastalığı geliştirme riski taşıyan genetik yapıya sahiptirler.<br />

Glutenle temas etmeleri durumunda bağışıklık<br />

sistemi, ince bağırsakta hasara neden<br />

olabilecek bir tepki verir” dedi.<br />

KLASIK, SIRADIŞI, GIZLI<br />

VE TEDAVIYE DIRENÇLI<br />

ÇEŞITLERI VAR<br />

Hastalığın birden fazla çeşidi olduğunu<br />

da aktaran Altınbaş Üniversitesinden<br />

Kocaman, “Çölyak hastalığının farklı<br />

klinik tipleri mevcuttur: ‘Klasik’ olan tipte,<br />

ishal, karın ağrısı, şişkinlik, kilo kaybı ve<br />

demir eksikliği gibi şikâyet ve bulgular<br />

mevcuttur. Bazı hastalarda bu klasik<br />

bulgular yoktur. ‘Sıradışı’ olan tipte, tipik<br />

olan bulgular bulunmaz. Bu grupta, dermatitis<br />

herpetiformis gibi cilt problemleri,<br />

baş ağrısı, denge bozukluğu, uyuşma gibi<br />

sinir sistemi ile ilgili şikayetler ve kemik<br />

zayıflığı görülebilir. ‘Gizli’ olan tipte ise,<br />

hastanın endoskopisi ve ince bağırsak<br />

biyopsisi normal, kan testleri ise pozitiftir.<br />

Hastada şikâyet bulunmaz. ‘Tedaviye<br />

dirençli’ olan tipte ise, glutensiz beslenmeye<br />

rağmen hastalıkta iyileşme olmaz.<br />

Bu hasta grubunda lenf sistemine ait bir<br />

kanser olan lenfoma gelişebilir” şeklinde<br />

konuşarak çeşitleri ile ilgili bilgilendirmelerde<br />

bulundu.<br />

Çölyak şüphesi olan hastalarda tanıya<br />

ulaşmak için bir takım testlerden<br />

faydalandıklarını ifade eden Kocaman<br />

sözlerine şöyle devam etti:<br />

“Kan testleri ilk basamağı oluşturur.<br />

Anti-transglutaminaz antikoru ve anti-endomysium<br />

antikoru gibi antikorlar,<br />

çölyak hastalığının varlığını gösterebilir.<br />

Kan testleri pozitif çıkarsa veya belirtiler<br />

tipikse, endoskopi eşliğinde ince bağırsak<br />

biyopsisi yapılır. Biyopsi bulguları hastalıkla<br />

uyumlu ise çölyak hastalığı tanısı<br />

konabilir. Bazı durumlarda, kan testleri<br />

ve ince bağırsak biyopsisi net sonuçlar<br />

vermezse, glutensiz beslenme denemesi<br />

yapılabilir. Hasta gluten içeren yiyecekleri<br />

diyetinden çıkarır ve şikayetlerin geçip<br />

geçmediği kontrol edilebilir. Bu süreç çölyak<br />

hastalığının teşhisinde kullanılabilir.”<br />

“BESLENME TAMAMEN<br />

GLÜTENSIZ OLMALI,<br />

GLÜTENSIZ ÜRÜNLERIN<br />

BULAŞINDAN KAÇINILMALI”<br />

Hastalığın tek ve etkili tedavisinin glütensiz<br />

beslenme olduğunun altını çizen<br />

Kocaman, “Çölyak hastalarının günlük<br />

diyetleri tamamen glutensiz olmalıdır.<br />

Meyve, sebze, kırmızı/beyaz et, süt ve<br />

süt ürünleri gibi gluten içermeyen gıdalar<br />

ile mısır ve pirinç gibi gluten içermeyen<br />

alternatif tahıl içeren besinler tüketilmelidir.<br />

Ayrıca, çölyak hastalarının dikkatli olmaları<br />

gereken bir diğer husus, glutensiz<br />

ürünlerin bulaşından kaçınmaktır. Özellikle<br />

hazır gıdalarda ve restoranlarda, gluten<br />

içeren ürünlerle temas riski vardır” dedi.<br />

HAZIR GIDALARA<br />

ÖZELLIKLE DIKKAT<br />

EDILMELI<br />

Beslenmeye ek olarak nelere dikkat edilmesi<br />

gerektiği konusunda da uyarılarda<br />

bulunan Kocaman, “Çölyak hastalarının<br />

glütensiz beslenmenin yanı sıra dikkat<br />

etmeleri gereken birkaç önemli husus<br />

vardır: Günlük hayatta, glüten bulaşının<br />

engellenmesi için glütensiz ürünleri satın<br />

alınırken yiyecek etiketleri dikkatlice<br />

okunmalıdır. Glüten içeren malzemelerin<br />

farklı isimler altında listelenebileceği unutulmamalıdır.<br />

Dışarda yemek yendiğinde,<br />

glütensiz seçeneklerin sunulduğu yerler<br />

tercih edilmelidir. Çölyak hastalarının<br />

glütensiz beslenme planları dengeli bir<br />

şekilde oluşturulmalı ve gerekli olan tüm<br />

besinlerin alınması sağlanmalıdır. Bu, çeşitli<br />

meyve, sebze, protein kaynakları ve<br />

sağlıklı yağları içeren bir diyeti içerebilir.<br />

Çölyak hastalarının düzenli takipleri bir<br />

gastroenterolog ve beslenme uzmanı tarafından<br />

yapılmalıdır. Bu şekilde yapılan<br />

bir takip programı, beslenme planlarının<br />

uygunluğunun değerlendirilmesini ve<br />

olası beslenme eksikliklerinin erken tespit<br />

edilmesini sağlar” şeklinde konuştu.<br />

“ÇÖLYAK HASTALARINDA<br />

LENFOMA GIBI BELIRLI<br />

KANSER TÜRLERININ<br />

GELIŞME RISKI ARTABILIR”<br />

Çölyak hastalığına sahip olan bireylerde<br />

gelişebilecek hastalıklar hakkında da<br />

bilgilendirmelerde bulunan Kocaman,<br />

“Çölyak hastalığına bazı hastalıklar eşlik<br />

edebilir veya hastalık sürecinde ek bazı<br />

hastalıklar ortaya çıkabilir. Tip 1 diyabet,<br />

otoimmün tiroid hastalıkları (Hashimoto<br />

tiroiditi veya Graves hastalığı),<br />

romatoid artrit ve lupus gibi hastalıklar<br />

çölyak hastalarında daha sık görülebilir.<br />

Çölyak hastalarındaki kalsiyum emilim<br />

bozukluğu kemik yoğunluğu kaybına ve<br />

osteoporoz riskinin artmasına yol açabilir.<br />

Demir, folik asit ve B12 gibi önemli besin<br />

maddelerinin emilim bozukluğuna bağlı<br />

anemi ortaya çıkabilir. Ciltte kaşıntılı kırmızı<br />

kabarcıklar ve döküntüler görülebilir.<br />

Çölyak hastalarında lenfoma gibi belirli<br />

kanser türlerinin gelişme riski artabilir.<br />

Bununla birlikte, düzenli tıbbi takip ve<br />

uygun beslenme ile bu risk azaltılabilir.<br />

Kadınlarda kısırlık veya düşük doğum<br />

ağırlığı gibi problemler görülebilir. Migren,<br />

uyuşma ve nöbet gibi nörolojik problemler<br />

tabloya eşlik edebilir” dedi.<br />

CILTTE KAŞINTI<br />

VE YANMA, CILT<br />

KURULUĞU VEYA<br />

PULLANMA…<br />

Son olarak hastalığın cilt yapısını<br />

da etkilediğinden dolayı belirtilerini<br />

aktaran Prof. Dr. Orhan Kocaman,<br />

“Çölyak hastalığının cilt belirtileri,<br />

özellikle dermatitis herpetiformis<br />

olarak adlandırılan belirli bir cilt<br />

bozukluğu ile ilişkilidir. Dermatit<br />

herpetiformis, çölyak hastalarının<br />

yüzde 10 ila yüzde 20’sinde<br />

görülen kronik ve kaşıntılı bir cilt<br />

döküntüsüdür. Bununla birlikte,<br />

çölyak hastalığında diğer cilt belirtileri<br />

de bulunabilir: Ciltte kaşıntı ve<br />

yanma, cilt kuruluğu veya pullanma,<br />

egzama, sedef veya ürtiker<br />

gibi cilt rahatsızlıkları çölyak hastalarında<br />

daha sık görülebilir” diyerek<br />

sözlerini sonlandırdı.<br />

56 57<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


BEBEK IÇIN<br />

ANNENIN SEVGISI,<br />

ŞEFKATI VE SICAKLIĞI TEMEL BIR IHTIYAÇ…<br />

Anne ile bebek arasındaki iletişim ve ilişkinin önemine<br />

dikkat çeken İstanbul Atlas Üniversitesi İnsan ve Toplum<br />

Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi<br />

Rahşan Ezgi Dönmezer, bebeğin beslenme ve bakım gibi<br />

temel gereksinimlerinin yanı sıra duygusal ihtiyaçlarının<br />

da karşılanması gerektiğini vurguladı. Bebek için anne<br />

sevgisi, şefkati ve sıcaklığının en önemli ihtiyaçlar arasında<br />

olduğunu söyleyen Dönmezer, “Sabit, istikrarlı, güvenli,<br />

kapsayıcı, koşulsuz sevgi ve ilgi veren ebeveynler olabilirsek,<br />

en temel başa çıkma/savunma mekanizmaları ve ruhsal<br />

dayanıklılıklarını olabildiğince sağlam inşa etmeye başlamış<br />

oluruz” tavsiyesinde bulundu.<br />

İ<br />

STANBUL Atlas Üniversitesi İnsan ve Toplum<br />

Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü’nden Dr. Öğretim<br />

Üyesi Rahşan Ezgi Dönmezer, Anneler Günü<br />

dolayısıyla anne ve bebek ilişkisinin önemine ilişkin<br />

değerlendirmede bulundu.<br />

BEBEĞE VE ÇOCUĞA<br />

DOĞRU YAKLAŞIM BIR SANAT…<br />

Dr. Öğretim Üyesi Rahşan Ezgi Dönmezer,<br />

psikoloji biliminin, bebeklere, çocuklara<br />

ve ergenlere, kendi anlam dünyaları ve<br />

kuralları çerçeveleri ile yaklaşabilmenin, bu<br />

boyutlarda iletişim kurabilmenin adeta bir<br />

sanat olduğunu var saydığını söyledi. Dönmezer,<br />

“Öte yandan onlar kendilerini ifade<br />

ederlerken çok nadir bir şekilde doğrudan<br />

dışa vurabilirler, zira bunu yapmayı henüz<br />

öğrenmektedirler. Küçük bir çocuğun ruhsal<br />

dünyasını anlamak için deneysel birtakım<br />

tekniklerde çareyi aramak maalesef pek<br />

mümkün değildir” dedi.<br />

BEBEKLERIN DUYGUSAL<br />

IHTIYAÇLARI DA<br />

KARŞILANMALI<br />

Bebeklerin sadece fiziksel ihtiyaçlarının karşılanmasının<br />

yeterli olmadığını belirten Dr.<br />

Öğretim Üyesi Rahşan Ezgi Dönmezer, bebeğin<br />

duygusal ihtiyaçlarının da karşılanması<br />

gerektiğini belirterek şunları söyledi:<br />

“Her bebeğin türlü çeşit feryadı vardır. Her<br />

Dr. Öğretim Üyesi Rahşan Ezgi Dönmezer<br />

İstanbul Atlas Üniversitesi İnsan ve Toplum<br />

Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü<br />

BEBEKLERIN<br />

ANNE<br />

SEVGISINE<br />

IHTIYACI<br />

VAR<br />

Annenin temel bakımına ihtiyacı<br />

olan bir bebeğin, aynı zamanda<br />

onun şefkati, sıcaklığı ve sevgisine<br />

de ihtiyacı olduğunu kaydeden<br />

Dr. Öğretim Üyesi Rahşan Ezgi<br />

Dönmezer, “Peki bebeklerimizi,<br />

çocuklarımızı, ne denli tanıyoruz?<br />

Onları ne denli duyuyor, dinliyor<br />

ya da gerçekten seziyoruz? Yoksa<br />

sadece ebeveyn olmadan evvel<br />

okunulan metinlerden, konu<br />

komşu, kendi gelenek görenek<br />

kültürel birikimimizden mi yola<br />

çıkarak davranıyoruz? Peki ya<br />

yavrularımızın otantik var oluşsal<br />

ihtiyaçları? Her bebek, çocuk ve<br />

ergen; aslını isterseniz insan, nev-i<br />

şahsına münhasır olup basmakalıp<br />

yöntemler, yaklaşımlar veya<br />

adetlerle yetiştirilememektedir.<br />

Genel geçer bazı kaideler bazı<br />

acil durumları yatıştırır gibi<br />

görünse de çocukların temel<br />

kapsanma, korunma, temel<br />

güven duygusu geliştirebilme gibi<br />

hayati ihtiyaçlarını karşılamaya<br />

yetmemektedir” diye konuştu.<br />

zaman bir ihtiyaç gidermeye yönelik<br />

değildir. Acı, keder, hırs, öfke, hatta bazen<br />

sevinç çığlıkları atabilirler. Bebekler bazen<br />

ciğerlerini çalıştırmak amaçlı refleksif olarak<br />

garip sesler çıkartabilirler. Süt çocukları<br />

bazen de mutluluk ağlaması adını verdiğimiz<br />

bir cıvıldama sekansı yaşayabiliyor. Bu<br />

noktada bebekler kendi kaygılarıyla başa<br />

çıkmayı öğreniyorlar. Bazıları parmaklarını<br />

yumruklarını emiyor, kahkahalar gözyaşlarını<br />

kovalıyor.<br />

BEBEKLE TEMAS ÖNEMLI…<br />

Böyle durumlarda çeşitli uzmanlardan<br />

ebeveynlerin müdahale etmemeleri gerektiğini,<br />

kucağa almamaları gibi uyarılarda<br />

bulunduklarını duyabiliriz. Bebeğimizle<br />

elbette temas edebiliriz çünkü her canlı<br />

için görülmemek var olmamakla eş<br />

değerdir fakat bu teması gerçekleştirirken,<br />

bebeğin kendi başa çıkma mekanizmasını<br />

geliştirmesini engellememeye dikkat<br />

edilmelidir” dedi.<br />

ÇOCUĞA YAŞADIĞI<br />

SORUNUN NE OLDUĞUNU<br />

ANLATMAK GEREKIYOR<br />

Çocuğun yaşadığı sorunun ne olduğunu<br />

ona anlatmaya çalışmak gerektiğini<br />

belirten Dr. Öğretim Üyesi Rahşan Ezgi<br />

Dönmezer, “Bebeklerin ve çocukların başa<br />

çıkma/savunma mekanizmalarını geliştirebilmek,<br />

yaşadıkları duygu karmaşası içinde<br />

onlara öncelikle alan ve zaman tanımakla<br />

yani saygı duymakla başlar. Ağlamalarını<br />

yok sayan, ağlamalarını derhal bitirmelerini<br />

isteyen ebeveynler görebiliyoruz. Halbuki<br />

bir problem var ve insan yavrusu bunu<br />

tanımlayamıyor. Evet ağlayacak, acı çekecek,<br />

huysuzluk yapacak, huzursuzlanacak<br />

ve tüm bu duygu yelpazelerini yaşayarak<br />

başa çıkmayı öğrenirken yavrumuza<br />

kendisini ifade etmeyi öğreteceğiz. Nasıl<br />

mı? Ona onu anlatmaya çalışarak. O anda<br />

nasıl görünüyorsa, nasıl hissediyormuş gibi<br />

algılanıyorsa bunu ifade ederek. Çocuğun<br />

anladığı düzeyde bir dil kullanarak ifade<br />

ettiğimiz takdirde çocuk da kendisini<br />

anlaşılmış, görülmüş hissedebilecek ya da<br />

gerçek duygularını da ifade etme cesareti<br />

bulabilecek çünkü yargılanmadığını, ağladığı<br />

için azarlanmadığını, hala sevildiğini<br />

ilgilenildiğini görecek” diye konuştu.<br />

BEBEĞI NINNI ILE<br />

SAKINLEŞTIREBILIRSINIZ<br />

Kontrolün her zaman annede olmasının<br />

çocuğa zarar verebilecek noktalara gelebileceği<br />

uyarısında bulunan Dr. Öğretim<br />

Üyesi Rahşan Ezgi Dönmezer, “Onlara kulak<br />

verip güvendiğimizi ve her türlü duygu<br />

hallerini doğal karşılayıp onaylayabildiğimizi<br />

hissettirmemiz gerekir. Bebeklerimizle<br />

ise yine aynalamak faydalı bir tavır<br />

olacaktır. Bebeğimizin huzursuzluğunun<br />

giderilmesi için türlü çeşit yol deneyebiliriz<br />

fakat bazen tek ihtiyacı olan sessizlik ve<br />

sıcak bir kucaktır. Bazen de sadece sakin<br />

bir ses tonu ile kendisi ile konuşmanıza<br />

yeterli olacaktır, belki de kısa bir ninni.<br />

Anne-bakım veren kişiler-dış dünyaya dair<br />

herhangi bir etkileşim olmadan bebekler<br />

için varoluş ve yok oluş arasında bir sarkaç<br />

gibidir. Dolayısıyla bir varmış bir yokmuş<br />

ebeveynler değil sabit, istikrarlı, güvenli,<br />

kapsayıcı, koşulsuz sevgi ve ilgi veren<br />

ebeveynler olabilirsek, en temel başa<br />

çıkma/savunma mekanizmaları ve ruhsal<br />

dayanıklılıklarını olabildiğince sağlam inşa<br />

etmeye başlamış oluruz” tavsiyesinde<br />

bulundu.<br />

“Her bebek, çocuk ve ergen; aslını<br />

isterseniz insan, nev-i şahsına<br />

münhasır olup basmakalıp<br />

yöntemler, yaklaşımlar veya<br />

adetlerle yetiştirilememektedir.<br />

Genel geçer bazı kaideler bazı<br />

acil durumları yatıştırır gibi<br />

görünse de çocukların temel<br />

kapsanma, korunma, temel<br />

güven duygusu geliştirebilme gibi<br />

hayati ihtiyaçlarını karşılamaya<br />

yetmemektedir.”<br />

58 59<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


“Bunun için 500 ml suyun içine<br />

50 damla karanfil ve 50 damla<br />

palmarosa uçucu yağlarını damlatın<br />

ve yıkanmayan ev tekstiline,<br />

çalışma ortamında bulunan mobilyalara<br />

ya da araba koltuklarına<br />

bu karşımı çalkalayarak sıkın.<br />

Alerjik semptomları rahatlatmak<br />

için ilk adım böyle olmalı” dedi.<br />

Alerji semptomlarını hafifletmek<br />

ve kontrol altına almak için bitkisel<br />

tedavilerden de yararlanabiliriz.<br />

Eczacı ve Homeopat Ezgi<br />

Nevçehan, “Fitoterapi (bitkisel tedavi)<br />

alanında, papatya, biberiye,<br />

ısırgan otu, yeşil çay ve zencefil<br />

gibi bitkilerin anti-enflamatuar<br />

ve antihistaminik özellikleri sayesinde<br />

semptomlarınızı azaltabilirsiniz.<br />

Ancak, bitkisel tedavileri<br />

kullanmadan önce bir uzmana<br />

danışmak önemlidir, çünkü bazı<br />

bitkiler ilaçlarla etkileşime girebilir<br />

veya yan etkilere neden olabilir”<br />

dedi.<br />

Ezgi Nevçehan, Aromaterapi’nin,<br />

alerji semptomlarını hafifletmek<br />

için başka bir etkili doğal<br />

yaklaşım olduğunu vurguladı.<br />

Nevçehan, “Lavanta yağı, nane<br />

yağı, çay ağacı yağı, nioli, selvi<br />

ve limon yağı gibi esansiyel<br />

yağlar, anti-enflamatuar ve<br />

rahatlatıcı özelliklere sahiptir ve<br />

burun tıkanıklığı, gözlerde kaşıntı<br />

ve hapşırma gibi semptomları<br />

hafifletebilir. Ancak, esansiyel<br />

yağların cilt üzerinde doğru<br />

şekilde kullanılması ve seyreltilmesi<br />

önemlidir, aksi takdirde cilt<br />

tahrişine neden olabilir” şeklinde<br />

konuştu.<br />

Ezgi Nevçehan<br />

Eczacı ve Homeopat<br />

ALERJİ SEMPTOMLARINIZI<br />

DOĞAL ÇÖZÜMLERLE<br />

HAFİFLETİN<br />

İlkbahar mevsimde, doğanın uyanışıyla birlikte pek<br />

çoğumuzun karşılaştığı mevsimsel alerjiler, yaşam kalitesini<br />

önemli ölçüde etkileyebiliyor. Ancak alerji semptomlarını<br />

hafifletmek ve günlük aktivitelerimizi sürdürmek için bir<br />

dizi doğal yöntem ve stratejiler bulunmaktadır. Eczacı ve<br />

Homeopat Ezgi Nevçehan, alerjik semptomları hafifletmek<br />

için önerilerde bulunarak, bu süreci doğal formüllerle<br />

hafifletmenin etkili yollarını anlattı.<br />

A<br />

LERJILER, bağışıklık sistemimizin vücudu yabancı maddelere<br />

karşı koruma mekanizmasının aşırı tepkisi olarak<br />

ortaya çıkar. Polen, küf sporları, ev tozu akarları ve hayvan<br />

tüyleri gibi çevresel alerjenler, semptomlara neden olabilir.<br />

Eczacı ve Homeopat Ezgi Nevçehan, “Bu semptomlar arasında<br />

burun tıkanıklığı, kaşıntı, hapşırma, gözlerde sulanma ve kızarıklık<br />

gibi rahatsız edici durumlar bulunduğunu belirtti. süreci rahat geçirebilmek<br />

için öncelikle bu alerjenlerle baş etmeliyiz. Ezgi Nevçehan,<br />

ALERJIK SEMPTOMLARI<br />

HAFIFLETMEK İÇIN<br />

DOĞAL ÇÖZÜMLER<br />

Eczacı ve Homeopat Ezgi Nevçehan, bu aşamada alerjik reaksiyonların<br />

sebep olduğu burun tıkanıklığı, hapşırma gibi belirtileri ortadan kaldıracak<br />

bir tarif verdi.<br />

40 damla selvi<br />

20 damla nioli<br />

20 damla günlük<br />

10 damla nane<br />

10 damla lavanta<br />

Nevçehan, “Hazırladığınız bu karışımı gün içinde dışarı çıkarken,<br />

şikayetleriniz çok arttığında ve gece uyumadan önce burun kenarınıza,<br />

hafif iç çeperlere gelecek şekilde sürülmesi gerektiğini ve uyumadan önce<br />

yastığınızın kenarına damlatarak keyifli bir nefes alabileceğinizi söyledi.<br />

Ezgi Nevçehan, “Bu süreçte besin takviyelerinin de önemi çok büyük.<br />

Doğru zamanda, doğru etken madde ile kullanımı sağlanan besin<br />

takviyelerinin semptomları rahatlattığı ve tedavi ettiği artık kanıtlanmış<br />

durumda. C vitamini, probiyotikler, omega-3 yağ asitleri ve quercetin,<br />

çörek otu yağı, üzüm çekirdeği ekstreleri gibi takviyeler bağışıklık<br />

sistemini güçlendirerek alerjiye bağlı iltihaplanmayı azaltabilir. Ayrıca,<br />

alerjenlere maruziyeti azaltmak da semptomları kontrol altına almak<br />

için önemlidir. Polen mevsiminde dışarıda zaman geçirmeyi sınırlamak,<br />

evde toz alerjenlerini azaltmak için düzenli temizlik yapmak ve alerjen<br />

filtrelerini kullanmak gibi önlemler alınabilir. Ayrıca, alerji semptomlarını<br />

tetikleyebilecek yiyeceklerden kaçınmak da önemlidir” dedi.<br />

Eczacı ve Homeopat Ezgi Nevçehan son olarak herkesin vücudunun<br />

farklı tepkiler verebileceğine dikkat çekerek, bu nedenle alerji tedavisi<br />

veya semptomları hafifletici yöntemler konusunda bir sağlık uzmanına<br />

danışmanın önemli olduğunu söyledi. Nevçehan ayrıca, acil durumlar<br />

için bir alerji planına sahip olmak ve gerekli tedavileri yanınızda<br />

bulundurmanın önemini vurguladı.<br />

60 61<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


Kadınlarda<br />

sayı arttı,<br />

erkeklerde<br />

azaldı…<br />

Akciğer kanseri ile ilgili çarpıcı araştırma sonucu!<br />

UZMANI UYARDI! ÖLÜMCÜL<br />

AKCIĞER KANSERI SON YILLARDA<br />

KADINLARDA ARTIŞ GÖSTERDI<br />

Yaygın tütün ve tütün ürünleri kullanımı ve çevresel etkenlere bağlı olarak artış<br />

gösteren kanser vakalarında, ikinci sıraya yerleşen akciğer kanseri kansere bağlı<br />

ölümlerin başında geliyor. Prof. Dr. Özkan Demirhan son araştırmaları paylaşarak, son<br />

yıllarda akciğer kanseri görülme oranlarının kadınlarda artış gösterdiğini ifade etti.<br />

G<br />

ÖĞÜS Cerrahisi Uzmanı Prof.<br />

Dr. Özkan Demirhan, akciğer<br />

kanserinde son gelişmelere dair<br />

bilgi verdi.<br />

Prof. Dr. Özkan Demirhan, “Akciğer kanserli<br />

kadın hastalar erkek akciğer kanserli<br />

hastalara göre farklı özelliklere sahiptir.<br />

Yaşam tarzı seçimleri, çevre ve/veya<br />

biyolojik nedenlerden dolayı kadınların<br />

sigarayla ilişkili olmayan akciğer kanserine<br />

yakalanma olasılığı daha yüksektir. Ayrıca<br />

kadın akciğer kanserli hastalar tedaviye<br />

daha iyi yanıt vermektedir.” dedi.<br />

KADINLARDA SAYI<br />

ARTARKEN ERKEKLERDE<br />

DÜŞÜŞ GÖRÜLDÜ<br />

Son yıllarda yapılan çalışmalardaki ilginç<br />

sonuçları paylaşan Dr. Özkan Demirhan,<br />

“Son yıllarda yapılan araştırmalarda<br />

kadınlarda akciğer kanseri oranının arttığı,<br />

erkeklerde ise az da olsa düşüş olduğunu<br />

gösterdi. Ancak genel akciğer kanseri<br />

vakalarında aksine artış görülmektedir.<br />

Üstelik aynı araştırmalar, kadınların bazılarının<br />

hiç sigara içmediğini ortaya çıkardı.<br />

Aslında, hiç sigara içmemiş kadınların<br />

akciğer kanserine yakalanma olasılığı, hiç<br />

sigara içmeyen erkeklere göre iki kat daha<br />

fazladır. Ancak genel vaka sayılarında bir<br />

değişiklik olmadığı görülmüştür. ABD’ de<br />

yeni teşhislerin yaklaşık yüzde 50’sinin<br />

kadın olduğu görülmüş. Kadınlarda en sık<br />

görülen kanser meme kanseri olmasına<br />

rağmen en sık ölüme neden olan kanser<br />

türü akciğer kanseri olduğu görülmüştür.”<br />

şeklinde konuştu.<br />

SIGARA IÇMEYEN KADINLAR<br />

DA RISK ALTINDA<br />

Akciğer kanserinin en önemli nedeninin<br />

tütün ve tütün ürünleri olduğunu ifade<br />

eden Demirhan, son araştırmalarda tütün<br />

ürünü kullanmayan kadınların da risk<br />

altında olduğunu gördüklerini ifade etti.<br />

Özkan Demirhan, “Sigara içmek akciğer<br />

Prof. Dr. Özkan Demirhan<br />

Göğüs Cerrahisi Uzmanı<br />

kanserinin bir numaralı nedeni olmakla<br />

birlikte, en sık görülen akciğer kanseri türlerine<br />

yakalanan kadınların yaklaşık yüzde<br />

16’sının hiç sigara içmediği görülmüştür.<br />

Ayrıca, daha önce sigara içen kadınlarda<br />

akciğer kanserinin ortaya çıkma olasılığı<br />

daha yüksektir.” ifadelerini kullandı.<br />

Prof. Dr. Özkan Demirhan sözlerine şöyle<br />

devam etti.<br />

KADINLARDA DAHA GENÇ<br />

YAŞTA GÖRÜLÜYOR!<br />

“Akciğer kanseri kadınlarda erkeklere<br />

göre daha genç yaşta ortaya çıkar ve<br />

genç erişkinlerdeki akciğer kanserlerinin<br />

neredeyse yarısı kadınlarda görülür.<br />

Araştırmalar 30 ila 54 yaş arası yetişkinler<br />

arasında kadınların akciğer kanserine<br />

yakalanma olasılığının erkeklerden<br />

daha yüksek olduğunu ve insidans<br />

KÜÇÜK oranındaki HÜCRELI bu AKCIĞER değişikliğin sigara<br />

içme davranışlarındaki farklılıklarla<br />

açıklanamamaktadır denildi.<br />

“Akciğer kanseri kadınlarda erkeklere göre daha genç yaşta ortaya çıkar ve genç<br />

erişkinlerdeki akciğer kanserlerinin neredeyse yarısı kadınlarda görülür. Araştırmalar 30<br />

ila 54 yaş arası yetişkinler arasında kadınların akciğer kanserine yakalanma olasılığının<br />

erkeklerden daha yüksek olduğunu ve insidans oranındaki bu değişikliğin sigara içme<br />

davranışlarındaki farklılıklarla açıklanamamaktadır”<br />

KANSERI ERKEKLERDE<br />

DAHA SIK GÖRÜLÜYOR<br />

Akciğer kanseri hücre tipi olarak iki<br />

gruba ayrılır, küçük hücreli dışı akciğer<br />

kanseri yüzde 85 ve küçük hücreli<br />

akciğer kanseri yüzde 15 şeklinde.<br />

Küçük hücreli akciğer kanseri çoğunlukla<br />

erkeklerde görülür. Kadınlarda<br />

daha az görülür. KHDAK alt hücre<br />

tiplerinde de kadın erkek arasında<br />

hücre tipi farklılığı vardır. Adenokarsinom<br />

kadınlarda en sık görülen hücre<br />

tipidir ve genellikle akciğerlerin perifer<br />

dediğimiz dış kısımlarındaki dokuda<br />

görülür. Diğer hücre tipleri daha nadir<br />

görülmekte.<br />

BELIRTILER KADINLARDA<br />

VE ERKEKLERDE<br />

FARKLILIK GÖSTEREBILIR!<br />

Akciğer kanseri belirtileri genelde her<br />

iki cinsiyette ortak belirtiler olsa da iki<br />

cinsiyet arasında farklılık gösterebilir.<br />

Bunun nedeni, erkeklerin ve kadınların,<br />

her biri kendi semptomlarına neden<br />

olan farklı KHDAK türlerine karşı duyarlı<br />

olmalarıdır. Ayrıca vücudun farklı<br />

tepki vermesine neden olan biyolojik<br />

farklılıklarla da ilişkili görünüyor. Erkeklere<br />

skuamöz hücreli karsinom tanısı<br />

konma olasılığı daha yüksek olduğundan,<br />

kanserin en erken belirtileri genellikle<br />

kronik öksürük, balgam çıkarma<br />

ve kanlı balgam çıkarma gibi ana hava<br />

yollarındaki problemlerle ilişkilidir.<br />

Kadınlarda akciğer kanserinin ilk<br />

belirtileri sıklıkla akciğer adenokarsinomunun<br />

belirtileridir. Bu tümörler<br />

genellikle akciğerlerin çevresinde, ana<br />

hava yollarından uzakta oluştuğu için<br />

öksürük daha geç olur. Diğer belirtiler<br />

standart akciğer kanseri belirtileridir.<br />

Eforla gelen nefes darlığı, halsizlik,<br />

sırt veya omuz ağrısı, hastalık ilerledikçe<br />

kadınlarda ilave semptomlar<br />

gelişebilmektedir. Balgam çıkarma,<br />

kanlı balgam çıkarma veya kronik<br />

öksürük, hırıltılı solunum, yutma güçlüğü,<br />

göğüs ağrısı, ateş, ses kısıklığı,<br />

açıklanamayan kilo kaybı, iştahsızlık ve<br />

metastatik şikayetler görülmektedir.<br />

KADINLARDA KANSERE<br />

BAĞLI ÖLÜMLERIN YÜZDE<br />

80 - 90’INDAN TÜTÜN<br />

VE TÜRÜN ÜRÜNLERI<br />

SORUMLUDUR<br />

Akciğer kanseri nedenlerinde cinsiyet<br />

ayırımı pek yapılmasa da tütün ve tütün<br />

ürünleri, kadınlarda akciğer kanseri<br />

için en büyük risk faktörü olmaya devam<br />

etmektedir ve kadınlarda kansere<br />

bağlı ölümlerin yüzde 80 - 90’ınını<br />

oluşturmaktadır.<br />

Araştırmalar kadınların sigaradaki<br />

kanserojen maddelere karşı daha duyarlı<br />

olduğunu ve dolayısıyla erkeklere<br />

kıyasla daha az yıl sigara içmelerine<br />

rağmen akciğer kanserine yakalanma<br />

olasılıklarının daha yüksek olduğunu<br />

göstermiştir. Akciğer kanserine bağlı<br />

ölüm oranı en yüksek grup ise 60 yaş<br />

üstü kadınlardır. Bunun nedeni sigara<br />

içme oranının yüksek olması veya<br />

pasif içici olarak tütüne erken ve sık<br />

maruz kalmaları olabilir.<br />

Kadın sigara içenlerin sigaranın neden<br />

olduğu hasarlı DNA’yı erkek sigara<br />

içenlerle karşılaştırıldığında daha az<br />

onarabildiğine dair kanıtlar vardır;<br />

bu da sigara içmenin kadınları belirli<br />

akciğer kanseri türleri için daha büyük<br />

risk altına soktuğu gerçeğine katkıda<br />

bulunabilir.<br />

MENOPOZLA BIRLIKTE<br />

RISK DÜŞÜYOR<br />

Kadınlar ve akciğer kanserine yönelik<br />

en önemli araştırma alanlarından biri<br />

östrojenin tümör üzerindeki etkisidir.<br />

Östrojenin kanser hücrelerini büyüttüğüne<br />

ya da kadınları kanserojenlere<br />

karşı daha duyarlı hale getirdiğine dair<br />

kanıtlar var. Bunu da erken menopoz<br />

(östrojen düzeyleri düştüğünde) ile<br />

akciğer kanseri riskinin azalma olması<br />

ile gözlemlenmiştir.<br />

Akciğer kanserine yakalanma olasılığını<br />

artırabilecek tütün ve tütün ürünleri<br />

haricinde diğer faktörler arasında ailesel<br />

yatkınlık, evde radon gazına maruz<br />

kalma, pasif içicilik ve çevresel ve<br />

mesleki maruziyet yer alır.<br />

KADINLAR<br />

TEDAVILERE DAHA<br />

IYI YANIT VERIYOR<br />

Tedavi planları genellikle hastalığın<br />

evresine göre belirlenir ve kişinin<br />

cinsiyetine bakılmaksızın aynıdır.<br />

Ancak araştırmalar, kadınların bu<br />

tedavilere daha iyi yanıt verdiği ortaya<br />

çıkarmıştır. Nedeni belli değil ama<br />

hormonal farklılıklardan kaynaklanıyor<br />

olabilir. Cerrahi veya onkolojik tedavi<br />

edilen kadınlarda tedavi yanıtı erkeklere<br />

göre daha başarılı olmaktadır. Gen<br />

mutasyonları hedefe yönelik ilaçlarda<br />

kadınlar erkeklere göre daha avantajlı<br />

olmakta. Kadınlarda akciğer kanserinde<br />

hayatta kalma oranı, hastalığın tüm<br />

aşamalarında erkeklere göre daha<br />

yüksek olmasına rağmen, genel beş yıllık<br />

hayatta kalma oranı kadınlar için hâlâ<br />

çok düşüktür.”<br />

62 63<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


KAS KAYBINA UĞRAMADAN<br />

INCELMENIN IPUÇLARI!<br />

YAĞDAN KİLO VERMENİN<br />

6 PÜF NOKTASI!<br />

Fatma Turanlı<br />

Acıbadem Maslak Hastanesi<br />

Beslenme ve Diyet Uzmanı<br />

Fazla kilolarından kurtulmaya<br />

çalışanların çok sık başına gelir; yağdan<br />

değil kaslardan vermek! Zira kilo<br />

vermek için yapılan kalori kısıtlı diyetler<br />

yeterli protein içermiyorsa azaltılan<br />

enerji kaslardan karşılanıyor ki bu<br />

da kas kaybına yol açıyor. Acıbadem<br />

Maslak Hastanesi Beslenme ve Diyet<br />

Uzmanı Fatma Turanlı “Sağlıklı kilo<br />

verme hızı ayda 3-6 kg. arasında değişir.<br />

Kilo verme hedefini çok yüksek tutarak<br />

dengesiz ve çok kısıtlı beslenmek kas<br />

kaybına neden olur; bu da metabolizma<br />

hızının yavaşlamasına, vücut direncinin<br />

ve performansının azalmasına,<br />

yorgunluk ve halsizlik gibi şikayetlere,<br />

yaşam kalitesinin düşmesine yol<br />

açar. Üstelik ‘yo-yo sendromu’ da<br />

kaçınılmazdır yani hızlı verilen kilolar<br />

hızla geri alınır. Bu nedenle doğru ve<br />

kalıcı kilo kaybı için mutlaka egzersizle<br />

desteklenen, kişiye özgü planlanmış<br />

beslenme programı uygulanması<br />

gerekir” diyor. Beslenme ve Diyet<br />

Uzmanı Fatma Turanlı yağdan kilo<br />

vermenin 6 püf noktasını anlattı, önemli<br />

uyarılar ve önerilerde bulundu.<br />

DOĞRU BESLENIN<br />

Her bireyin farklı metabolik yapıları ve<br />

yaşam şekli olduğundan öncelikle kişiye<br />

uygun ve sürdürülebilir beslenme şeklinin bulunması<br />

sağlıklı kilo kaybında kritik önem taşıyor. Beslenme<br />

ve Diyet Uzmanı Fatma Turanlı “Sağlıklı kilo kaybının<br />

hedefi yeterli protein tüketerek kas kütlesini<br />

koruyup yağdan vermektir. Yağ kaybı alınan kalorinin<br />

harcanan kaloriden daha olduğu dengeli diyetlerle<br />

mümkündür. Günlük alınan gıdaların porsiyon<br />

kontrolünü yapmak, açlık tokluk sinyallerine dikkat<br />

etmek, yemek seçimlerini daha sağlıklı gıdalardan<br />

yapmak önemlidir” diyor.<br />

İYI KARBONHIDRAT TÜKETIN<br />

Vücut yağ oranı yanlış karbonhidrat<br />

tüketimiyle artıyor. Fazla<br />

tüketilen şeker, şekerli<br />

içecekler, pasta,<br />

kek, bisküvi<br />

gibi hızlı kana<br />

geçip insülin<br />

salgısını hızlı artıran<br />

gıdalar, harcanandan<br />

fazla kalori<br />

alımı ve hareketsiz (sedanter) yaşam<br />

vücutta yağ oranını artırıyor. Yağ kaybının<br />

sağlanması için beslenmeden tamamen<br />

karbonhidratları çıkarmanın doğru olmadığını<br />

belirten Dyt. Fatma Turanlı şöyle konuşuyor:<br />

“İyi karbonhidratlar olarak sayılabilecek yulaf,<br />

bulgur, kinoa, karabuğday, çavdar ekmeği gibi<br />

gıdalar hem içerdikleri lif, vitamin ve mineraller<br />

“Sağlıklı kilo kaybının hedefi yeterli protein tüketerek kas kütlesini koruyup yağdan vermektir.<br />

Yağ kaybı alınan kalorinin harcanan kaloriden daha olduğu dengeli diyetlerle mümkündür.<br />

Günlük alınan gıdaların porsiyon kontrolünü yapmak, açlık tokluk sinyallerine dikkat etmek,<br />

yemek seçimlerini daha sağlıklı gıdalardan yapmak önemlidir””<br />

“Kardiyo<br />

egzersizler yağ<br />

yakımı açısından<br />

önerilir, uygun<br />

ağırlık veya direnç<br />

egzersizleri de kas<br />

kütlesini artırmak<br />

için önemlidir.<br />

Günlük adım<br />

sayısının 5000<br />

adım altında<br />

olmamasına,<br />

haftada 3 gün 45-<br />

50 dak. yürüyüş<br />

yapılmasına<br />

dikkat<br />

edilmelidir.”<br />

açısından hem de tokluk hissini artırdıkları için<br />

diyet programlarında düşük porsiyonlarda yer<br />

almalıdır. Şeker ve şekerli içecek ve yiyeceklerden<br />

uzak durulmalıdır.”<br />

DÜZENLI EGZERSIZ YAPIN<br />

Zayıflama sürecinde uygulanan diyetin mutlaka<br />

egzersizle desteklenmesi gerekiyor. Düzenli<br />

egzersiz kaybedilen kilonun daha çok yağdan<br />

verilmesine yardımcı olurken, insülin duyarlılığı<br />

ve metabolizma üzerinde olumlu etkiler sağlıyor.<br />

Beslenme ve Diyet Uzmanı Fatma Turanlı “Kardiyo<br />

egzersizler yağ yakımı açısından önerilir, uygun<br />

ağırlık veya direnç egzersizleri de kas kütlesini<br />

artırmak için önemlidir. Günlük adım sayısının<br />

5000 adım altında olmamasına, haftada 3 gün<br />

45-50 dak. yürüyüş yapılmasına dikkat edilmelidir.<br />

Yapılacak egzersiz programları kişiye uygun<br />

olacak şekilde uzmanı tarafından planlanmalıdır.<br />

Yanlış yapılan egzersizler sorunlara, sakatlanmalara<br />

yol açabilir” diyor.<br />

BU BESINLERE SOFRANIZDA<br />

YER VERIN<br />

Beslenme ve Diyet Uzmanı Fatma Turanlı, kilo<br />

vermek için mucize yaratan gıda veya içecek<br />

olmadığını, bazı besinlerin ise kilo vermeye<br />

yardımcı olabileceğini belirterek bu besinleri şöyle<br />

açıklıyor: “Yeşil çayda kateşinler, kafein, acı biberde<br />

kapsaisin, ananasta bromelin gibi bileşikler<br />

metabolizma hızını artırır. Tarçın krom içeriği ile<br />

insülin etkinliğini artırmaya yardımcı olur, tatlı<br />

yeme isteğini azaltır. Brokoli, kereviz, lahana gibi<br />

posa ve mineral vitamin içeriği yüksek sebzeler<br />

tokluk hissini artırmaları ve bağırsak çalışmasına<br />

yardımcı olmaları dolayısıyla günlük beslenme<br />

programına ilave edilmelidir.”<br />

YETERLI VE DÜZENLI UYUYUN<br />

Yetersiz uyku büyüme hormonu salınımını<br />

olumsuz etkilerken bu da protein sentezini ve dolayısıyla<br />

kas yapısını bozabiliyor. Vücudun günde<br />

7-8 saat uykuya ihtiyacı olduğunu belirten Turanlı<br />

şöyle konuşuyor: “Yetersiz düzeyde uyku kortizol<br />

seviyesinde artışa neden olabilir. Yapılan bilimsel<br />

çalışmalarda; kortizol düzeyi yüksekliği obezite,<br />

insülin direnci ve vücut yağ oranı artışıyla ilişkilendirilmiştir.<br />

Kaliteli uyku mutluluk ve dinlenmiş bir<br />

vücutla güne daha enerjik başlanmasını sağladığından<br />

bu da egzersiz yapma performansını artırır,<br />

iştahın kontrol altına alınmasını kolaylaştırır.”<br />

MUTLAKA GÜNDE<br />

10 BARDAK SU IÇIN<br />

Vücudumuzun en temel ihtiyacı<br />

olan suyun özellikle kış aylarında<br />

yeterince tüketilmediğini, kahve<br />

ve çay gibi içeceklerin ise kesinlikle<br />

suyun yerine geçmediğini vurgulayan<br />

Beslenme ve Diyet Uzmanı Fatma<br />

Turanlı “Metabolizmanın düzenli<br />

çalışması, elektrolit dengesi, vücuttan<br />

toksin atılması ve kana geçen<br />

besin ögelerinin vücutta taşınması<br />

gibi önemli işlevleri olan su yeterli<br />

alınmadığında dehidratasyon<br />

denilen susuzluk meydana gelir.<br />

Dehidratasyon kişinin yorgun,<br />

performansı düşük ve stresli<br />

hissetmesine yol açar, hormonal<br />

işleyisi etkiler, dolaylı olarak da enerji<br />

harcanmasını yavaşlatır. Bu nedenle<br />

kilo vermek için 10 bardak su içilmesi<br />

temel koşuldur” diyor.<br />

64 65<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


Beyin-Damar Hastalıkları<br />

EPILEPSIYE<br />

Neden Olabilir<br />

Beyin-Damar hastalıkları beyindeki kan damarlarını etkileyen çeşitli<br />

durumları ifade eder. Bu hastalıklar beyin dokusuna yeterli kan<br />

akışı sağlanmadığında epileptik nöbet riski artar. İstanbul Okan<br />

Üniversitesi Hastanesi Nöroloji bölümünden Uzman. Dr. Özlem<br />

Çakır Epilepsi belirtilerine dikkat çekti.<br />

EPILEPSI NEDIR, NASIL ORTAYA ÇIKAR?<br />

Her insanın beyninde elektrik aktivitesi vardır. Bu elektriksel aktivite arttığında<br />

epilepsi ya da sara hastalığı dediğimiz tablo ortaya çıkmaktadır.<br />

Beyinde bulunan nöronlarda ani ve kontrolsüz deşarjlar olur. Bunun sonucunda<br />

da istemsiz kasılmalar bilinç değişiklikleri ve duygusal değişiklikler oluşur.<br />

Epilepsi nöbetler halinde olan bir hastalıktır ve nöbet aralarında hasta sağlıklıdır.<br />

Nöbet tipleri basitçe parsiyel ve jeneralize olarak iki ayrılır. Bunların yanı sıra başkalarının<br />

dışarıdan fark edemeyeceği hafif nöbet tipleri de mevcuttur. Nöbetler<br />

30 saniye ile 2 dakika arasında sürer. Bazı epilepsi nöbetleri 5 dakikadan uzun<br />

sürebilir ve o zaman status epileptikus tablosundan söz edilir.<br />

Uzman. Dr. Özlem ÇAKIR<br />

İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Nöroloji Bölümü<br />

EPILEPSI BELIRTILERI NELERDIR VE<br />

TANISI NASIL KONUR?<br />

Epilepsi nedenleri arasında doğumsal anomaliler, doğum travması, beyin-damar<br />

hastalıkları, beyin iltihaplanması, beyin tümörleri yer almaktadır.<br />

Epilepsi tanısı fizik muayenesinin ardından Kranial BT, MR görüntüleme ve<br />

EEG tetkikleriyle konur. Epilepsi tanısı almış hastalara epilepsi nöbetlerini<br />

durdurmak için anti-epileptikler başlanır. İlaçlarla kontrol altına alınamayan<br />

nöbetlerde cerrahi yöntemlere de başvurulabilir.<br />

“Epilepsi nöbetler halinde olan bir hastalıktır ve nöbet<br />

aralarında hasta sağlıklıdır. Nöbet tipleri basitçe<br />

parsiyel ve jeneralize olarak iki ayrılır. Bunların yanı sıra<br />

başkalarının dışarıdan fark edemeyeceği hafif nöbet tipleri<br />

de mevcuttur. Nöbetler 30 saniye ile 2 dakika arasında<br />

sürer. Bazı epilepsi nöbetleri 5 dakikadan uzun sürebilir<br />

ve o zaman status epileptikus tablosundan söz edilir.”<br />

66 67<br />

Nisan / Mayıs / Haziran 2024


68

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!