23.05.2024 Views

Canopus

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

YIL 5 BAHAR 2024

İTÜ DENARK

Canopus

Denizcilik Araştırmaları Kulübü dergisidir

DENİZCİLER İÇİN

YIPRANMA PAYI

Uzak Yol Kaptanı

UĞUR KARABAY

DURMUŞ KARAYER:

“PLANLAR HER ZAMAN

PLANLANDIĞI GİBİ GİTMEZ ”

OLASI

İSTANBUL

DEPREMİ

Para ile satılmaz


WE KEEP YOUR EN

with every decis

pbm@pbm.hr

sales-turkey@pbm.hr

ht


GINES RUNNING!

ion we make

tps://turkey.pbm.hr/en/home/

+90 216 514 81 50

+90 541 583 22 28


İTÜ DENARK

CANOPUS

Deniz Araştırmaları Kulübü Dergisi

Sayı 6 Yıl 5 - BAHAR 2024

DERGİ YÖNETİMİ

Genel Yayın Yönetmeni

Teknik Koordinatör

İÇERİK EKİBİ

İçerik Düzenleme

Yayın Danışma Kurulu

REKLAM VE TANITIM

Sponsor

GÖRSEL TASARIM

Grafik Tasarım

Kapak Fotoğrafı

Yazarlar

İçerik Ekibi

Esra KARAMAN

Hüseyin İŞDAR

Esra KARAMAN

Hüseyin İŞDAR

Turgay CİNPİR

Bedir BIÇAKÇI

PBM

TÜRK P&I

Aysu BACAK

Kılavuz Kapt. Burak Reis YAVUZ

Kapt. Uğur KARABAY

Kapt. Zafer ÖZTÜRK

Durmuş KARAYER

Hayra MASALİ

Mervegül KAPLAN YILDIZ

Prof. Dr. Ersan BAŞAR

Erdal GEDİKOĞLU

Mert GÜVERCİNOĞLU

Yaren YILMAZOĞLU

Atilla YILDIZ

Melek GÜLBEYAZ

Esra KARAMAN

Fatih DOST

Beyza KOCATÜRK

Elif İrem ÖZKÖK

Umutcan GELER

Uğur İPEK

Zeynep Sude ÖZSICAK

Arda İLHAN

Eslem EKMEKÇİ

Mehmet DEMİR

Enes YILDIRIM

Umut Kağan KIROĞLU

Reklam ve İletişim

info@itudenark.com


İÇİNDEKİLER

8

Başkandan

9

Editörden

10

Faaliyet Raporu

14 Mezunlar Köşesi

18 Kaptan Uğur Karabay Röportajı

20

Denizciler için Yıpranma Payı

22 Mervegül Kaplan Yıldız Röportajı

26

Durmuş Karayer Röportajı

30 Hayra Masali ile Röportaj

34 Yaygınlaşan Gemi Kazaları

36 Ersan Başar

40 Olsaı İstanbul Depremi ...

42 Erdal Gedikoğlu Röportajı

44 Sektörden Haberler

46 Çeşme Baskını’ndan Mühendishane-i Bahri Hümayun’a

48 Bunları Biliyor muydunuz?

50 Edebiyat Köşesi

54 Sinema Ve Denizcilik



İTÜ DENARK YÖNETİM KURULU

YÖNETİM KURULU BAŞKANI

Turgay Cinpir

BAŞKAN YARDIMCISI

Samed Ataman

BAŞKAN YARDIMCISI

Bedir Bıçakçı

YÖNETİM KURULU ÜYESİ

Ümran Özden

YÖNETİM KURULU ÜYESİ

Umut Ünlü

GENEL SEKRETER

Almira Öztop

AR-GE DEPARTMANI

SORUMLUSU

Ahmet Furkan Çalışır

AR-GE DEPARTMANI

SORUMLUSU

Uğuralp Ergüven

DERGİ DEPARTMANI

SORUMLUSU

Esra Karaman

ETKİNLİK DEPARTMANI

SORUMLUSU

Gizem Eş

EĞİTİM DEPARTMANI

SORUMLUSU

Büşranur Kırıkoğlu

SOSYAL MEDYA DEPARTMANI

SORUMLUSU

Halil İbrahim Deveci


Denark Canopus / Bahar 2024

Başkandan

Turgay CİNPİR

Yönetim Kurulu Başkanı

Yönetim Kurulu Başkanı olarak seçilmem

büyük bir onur kaynağı oldu. Bu

görev boyunca omuzlarımda büyük

bir sorumluluk hissettim, ancak bu

zorluklar karşısında kulübümüzü

daha iyi bir yere taşıma fırsatını da

değerli buldum. Bu roller, liderlik

yeteneklerimi geliştirmeme ve takım

çalışmasının gücünü daha iyi anlamama

olanak tanıdı.

Saygıdeğer Okurlar,

Yazıma başlarken, öğrencilik hayatımın

son bulduğu ve yeni bir hayat

serüvenine adım attığım bu önemli

dönemde hepinizi en kalbi duygularımla

selamlıyorum. Üniversite

yıllarımın sona ermesiyle birlikte bir

yandan hüzünlenirken, diğer yandan

yeni başlangıçlar için duyduğum

heyecanı da sizlerle paylaşmak istiyorum.

Üniversite süreci, bana değerli

dostluklar ve unutulmaz kardeşlikler

kazandırdı. Bu yazıda, sizlere üniversite

yıllarımda tanıştığım ve hayatımı

zenginleştiren DENARK kulübü ile

olan maceramı anlatacağım. Bu

kulüpte yaşadığım deneyimler, hem

kişisel hem de profesyonel gelişimim

üzerinde derin etkiler bıraktı.

Hazırlık sınıfındayken, Maçka’da

gerçekleştirilen ‘Hazırlık Buluşması’

etkinliğinde kulübümüzle ilk defa

tanıştım. Birinci sınıfa başladığımda

kulübümüz yeni bir web sitesi kurma

sürecindeydi. Web sitesi için içerik

yüklenmesi ve tasarımı konularında

yardım çağrısı yapıldığında, bu görevi

üstlenmek için adım attım. Tamamen

online bir etkileşimle sürdürülen bu

süreç, bana kulüpteki deneyimli üyelerin

ne kadar sıcakkanlı ve anlayışlı

olduğunu gösterdi. Aynı zamanda,

bu süreç boyunca dijital platformlar

üzerinden etkin iletişim kurma ve

çevrimiçi iş birliği yapma konusunda

önemli deneyimler kazandım.

Bu tecrübeler, pandemi gibi zorlu

zamanlarda bile bir topluluğun nasıl

bir arada durabileceğini ve üretken

kalmaya devam edebileceğini öğrenmemi

sağladı.

Üniversitenin ikinci sınıfına başladığımda

okul hakkında çok az bilgiye

sahiptim, ancak zamanla üniversitenin

tüm dinamiklerine hakim olmaya

başladım. Bu süreçte, Sosyal Medya

Departmanı Sorumlusu olarak ve

kulübün çeşitli diğer alanlarında

görevler üstlendim. En sonunda,

Zaman gözümüze uzun bir dönem

olarak görünse de aslında hızla akıp

geçiyor. Bu süreç bana oldukça kısa

gelmiş olsa da, geride bıraktığımız

dönemde birlikte harika işler başardığımıza

inanıyorum. Örneğin, geçmiş

dönemlerde hem zaman kısıtlamaları

hem de iletişim eksiklikleri nedeniyle

kulüp odamızda hissettiğimiz eksiklikleri

giderdik ve yeni bir koltuk takımı

ekledik. Sayısız etkinlikler düzenledik,

çalışmalar yürüttük ve ilk defa Açık

Hava Sineması Etkinliği’ni gerçekleştirdik.

Her yıl bir önceki yıldan daha

iyiye gitmeyi hedefleyen yapımızla,

gelecek yıllar için keyifli ve rahat bir

ortam hazırlamanın mutluluğunu yaşıyorum.

Bu değişimler, hem şimdiki

hem de gelecek üyelerimiz için kulübümüzü

daha davetkar ve işlevsel bir

hale getiriyor.

Son olarak, bize cesaret ve güç veren

başta ilk dönem Akademik Danışmanımız

Prof. Dr. Özcan ARSLAN ve ikinci

dönem Akademik Danışmanımız

Prof. Dr. Yasin ARSLANOĞLU olmak

üzere, desteklerini esirgemeyen

hocalarımıza, bizi hiçbir şekilde geri

çevirmeyen ve destek olmaya devam

eden şirketlere, kendi dönem arkadaşlarıma,

yönetim kurulu ekibime

ve bütün kulüp üyesi kardeşlerime

bu dönemi birlikte başarıyla tamamladığımız

için tebrik ederim. Dönem

boyunca başkanlık görevimde bana

olan destekleri için sonsuz teşekkür

ederim.

Selametle…

8


@itudenark

Editörden

Esra Karaman

Genel Yayın Yönetmeni

Kıymetli okurlarımız,

İTÜ DENARK ailesinin dergi ekibi olarak, bir dönem boyunca ekip

arkadaşlarımızın yoğun emek ve azminin nişanesi olarak her satırda

denize dair en derin ve anlamlı duyguları hissedeceğiniz yeni sayımızı

sizlerle buluşturmanın mutluluğu ve gururunu hissediyoruz.

Dergilerimiz isimlerini gökyüzünün en güzel yıldızlarından almakta ve

bu sayımıza ismini veren CANOPUS gökyüzünün en parlak ikinci ve

güney gökyüzünün ise en parlak yıldızdır. Güneşten bile daha parlak

olan bu yıldızının ve dergimizin denizcilerimizin ve okuyucularımızın

yoluna ışık tutması inancı ve umuduyla bu ismi seçtik.

Bu sayımızda birbirinden değerli ve alanında uzman isimlerin iz bırakan

deneyimlerini paylaştığı röportajlar, ilgi çekici ve gündeme dair

çarpıcı konularda araştırma-inceleme yazıları, düne saygı niteliğinde

tarih bölümümüz, anlam yüklü şiirlerle dolu edebiyat ve sinemaseverlerin

dikkatini çekecek bir kültür-sanat köşemiz sizleri beklemekte.

Genç denizci arkadaşlarımıza ve denize sevdalılarına ilham olması

dileğiyle…

Sevgilerle...

9


Denark Canopus / Bahar 2024

İTÜ DENARK FA

İstanbul Teknik Üniversitesi Denizcilik

Araştırmaları Kulübü olarak, her yıl artan

bir titizlikle hazırladığımız dergimizin

altıncı sayısıyla siz değerli okuyucularımızla

yeniden buluşmanın gururunu ve

heyecanını yaşıyoruz. Kulüp olarak yıllık

faaliyetlerimizle daha geniş kitlelere ulaşmayı,

ortak ilgi alanlarımız çerçevesinde

hem eğlenceli hem de faydalı etkinlikler

düzenlemeyi hedefliyoruz. Bu etkinliklerin

yanı sıra özenle hazırlanan dergimiz,

bu ilgi alanlarının birleştirici bir sonucu

olarak karşınızda. Her bir sayımızda sizlere

denizcilik alanında değerli bilgiler sunmayı

amaçlıyoruz.

VTS ZİYARETİ

İTÜ DENARK Yönetim Kurulu ekibimiz

Deniz Trafik Operatörleri

Derneği’ni ziyaret etti, ziyarette çıkarılacak

olan dergiler ve planlanan projeler

Hakkında bilgi alışverişi yapıldı kendilerine

misafirperverlikleri için teşekkür

ederiz.

BACK TO SCHOOL

‘Back to School’ etkinliği kapsamında

kulüp üyelerimiz Ayazağa yerleşkesindeki

standımızda kulüp tanıtımı gerçekleştirdi,

emeği gecen herkese teşekkür ederiz.

KULÜP DAVETLERIMIZ

Okulumuz 2004 mezunu, Kaptan Sadık

Nazım ER abimiz davetimizle odamıza

ziyarette bulundu kendisine davetimizi

kırmayıp geldiği için teşekkür ederiz.

Okulumuz 1997 mezunu DİTAŞ genel

müdür yardımcısı Numan Eşiyok ve 2008

mezunu DİTAŞ operasyon müdürü Fatih

ER abilerimiz bizleri ziyaret etti davetimizi

kırmadıkları için kendilerine teşekkür

ederiz.

TECRUBE KONUSUYOR

Öğrencilerle sektördeki abi/ablalarımızı

buluşturduğumuz etkinlikte; Okulumuz

1992 güverte YDO Mezunu, Türk kılavuz

kaptanlar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

Kaptan Muhammer ARSLANTÜRK VE

YDO 1979 güverte mezunu Türk kılavuz

kaptanlar derneği başkan vekili Kaptan

Sedat OĞUZ abilerimiz tecrübe ve sektöre

dair bilgilerini bizlerle paylaştı kendilerine

teşekkür ederiz.

TANIŞMA ÇAYI

Bu sene okulumuza yeni gelen kardeşlerimizle

tanışmak ve kaynaşmak amacıyla

fakülte kantininde tanışma çayı etkinliği

gerçekleştirdik.

10

TECRÜBE KONUŞUYOR

Düzenli olarak gerçekleştirmiş olduğumuz

tecrübe konuşuyor etkinliğimize

Galatasaray/piri reis üniversitesi öğretim

görevlisi ve gemi kiralama brokeri Sn.

Tülin ŞENDUR, Brokerlik ve gemi kiralama

ile ilgili tecrübelerini bizlerle paylaştı

kendisine teşekkür ederiz.

TECRUBE KONUSYOR

Düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz tecrübe

konuşuyor etkinliğimize; okulumuz

YDO mezunu, Türk uzak yol gemi kaptanları

derneği yönetim kurulu başkanı

ve safiport derince limanı baş kılavuz

kaptanı

Sn. Kaptan Zafer AKBULUT abimiz tecrübe

ve deneyimlerini bizlerle paylaştı kendisine

katılımından dolayı teşekkür ederiz.


@itudenark

ALİYET RAPORU

KARADENİZ POWERSHIP

İTÜ DENARK yönetim kurulu olarak

okulumuz 1989 mezunu ve KARADENIZ

POWERSHIP Marine direktörü Gökse

Ekrem ATAK abimizi ziyaret ettik abimize

ve Karadeniz Powership çalışanlarına

misafirperverlikleri için teşekkür ederiz.

MAÇKA TANIŞMA ÇAYI

Fakültemiz bölümlerinin hazırlık aşamasında

olan arkadaşlarımızla tanışmak

amacıyla kulüp olarak Maçka kampüsü

kantinindeydik katılım gösteren herkese

teşekkür ederiz.

TEKNIK GEZI

Düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz teknik

gezi etkinliklerimizin bu seferki durağı

Beşiktaş Tersanesi oldu. Kulüp üyelerimiz,

tersanenin çeşitli bölümlerini gezerek,

denizcilik sektöründe kullanılan modern

teknikler ve ekipmanlar hakkında bilgi

edinme fırsatı buldular. Beşiktaş Tersanesi’nin

yetkilileri, bizlere gösterdikleri

misafirperverlik ve paylaştıkları değerli

bilgilerle gezimizi daha da anlamlı kıldılar.

Kendilerine bu nazik karşılamaları ve paylaştıkları

bilgiler için gönülden teşekkür

ederiz.

BALIK GUNU

Okulumuzun kuruluşunun 139. Yılını simgeleyen

balık gününü coşkuyla kutladık

Mezun abi/ablalarımızla kaynaşmayı da

ihmal etmedik.

KAHVALTI

İTÜ DENARK olarak düzenlediğimiz kahvaltı

etkinliğinde kulüp olarak belmont

dünyasında toplandık katılan herkese

teşekkür ederiz.

BOWLING

Kulüp olarak gerçekleştirdiğimiz bowling

etkinliğimizde kulüp arası kaynaşmayı

sağladık ve keyifli vakit geçirdik katılan

herkese teşekkür ederiz.

11


Denark Canopus / Bahar 2024

İTÜ DENARK FA

TEKNİK GEZİ

Düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz teknik

gezi etkinliklerimizin bu seferki durağı

Cemre Tersanesi oldu. Kulüp üyelerimiz,

tersanenin çeşitli bölümlerini gezerek,

denizcilik sektöründe kullanılan modern

teknikler ve ekipmanlar hakkında bilgi

edinme fırsatı buldular. Cemre Tersanesi’nin

yetkilileri, bizlere gösterdikleri

misafirperverlik ve paylaştıkları değerli

bilgilerle gezimizi daha da anlamlı kıldılar.

Kendilerine bu nazik karşılamaları ve paylaştıkları

bilgiler için gönülden teşekkür

ederiz.

BİLGİ ROTASI

ITÜ DENARK VE ITÜ POLSTEAM olarak

düzenlemiş olduğumuz bilgi rotası etkinliğinde

kutup araştırmalarının ve deniz

bilimlerinin önde gelen isimlerinden,

dağcılık federasyonu başkanı ve geçtiğimiz

Antarktika seferi lideri Prof. Dr. Ersan

Baş’ı ağırladık söyleşimizde başta kaptan

gözünden kutuplar ve sn başarın tecrübelerine

kulak verdik katılımlarından dolayı

kendilerine teşekkür ederiz.

YAT PARTİSİ

Uzun dönem deniz stajına çıkacak 3.

sınıf arkadaşlarımızı uğurlamak ve onlara

moral vermek amacıyla düzenlediğimiz

yat partisi etkinliğimizde hep birlikte doyasıya

eğlendik. Staja çıkacak olan tüm 3.

sınıf arkadaşlarımıza Allah selamet versin

diyoruz. Yolunuz açık olsun, güvenli ve

başarılı bir staj dönemi geçirmenizi diliyoruz.Daha

güzel etkinliklerde görüşmek

üzere.

KULÜP DAVETLERİMİZ

Okulumuz 2013 mezunu DİTAŞ quality

and safety superintendent Baturalp ÖZ-

DEMİR abimiz bizleri ziyaret etti değerli

vaktini ayırdığı için kendisine teşekkür

ediyoruz.

TECRÜBE KONUŞUYOR

Düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz

tecrübe konuşuyor etkinliğimizin bu

durağında kıyı emniyeti genel müdürlüğü

ilk kadın römorkör kaptanı ve TÜRKKAP-

DER Yönetim Kurulu üyesi Sn. Gizem

TURAN konuğumuz oldu, tecrübelerini ve

bilgililerini bizlere aktardığı için kendisine

12


@itudenark

ALİYET RAPORU

OYUN GECESİ

Kulüp olarak düzenlediğimiz oyun gecesi

etkinliğimizde, kulüp içi ve kulüp dışından

dostlarımızla bir araya gelerek hem

doyasıya eğlendik hem de kaynaşma

fırsatı bulduk. Gecenin ilerleyen saatlerine

kadar süren bu etkinlikte, çeşitli oyunlar

oynayarak eğlenceli vakit geçirdik ve yeni

arkadaşlıklar kurduk.Katılım gösteren tüm

dostlarımıza ve oyun gecemizi bu kadar

özel kılan herkese teşekkür ederiz.

SİNEMA ETKİNLİĞİ

Bu sene ilk defa gerçekleştirdiğimiz

açık hava sineması etkinliğimizi, Tuzla

Belediyesi’nin değerli katkılarıyla başarıyla

tamamladık. Gecenin serinliğinde,

yıldızların altında film izlemenin keyfini

yaşadığımız bu özel etkinlik, kulübümüz

ve katılımcılar için unutulmaz bir deneyim

oldu.Tuzla Belediyesi’ne, etkinliğimize

sundukları destek ve katkılarından dolayı

gönülden teşekkür ediyoruz. Gelecek

etkinliklerde yeniden bir araya gelmeyi

sabırsızlıkla bekliyoruz.

TEBRİK

İstanbul gemi trafik hizmetleri merkezi

operasyon amiri kaptan Selahattin ALAN

abimizin yeni görevini tebrik etmek

amacıyla ziyarette bulunduk kendisine

yeni görevinde başarılar dileriz.teşekkür

ederiz.

TEBRİK

2019/2020 dönemi İTÜ DENARK başkanımız

Süleyman Doğan GENÇ abimizi

yeni şirketi olan Pascogas’daki pozisyonu

crew coordinator görevini tebrik etmek

amacıyla ziyarette bulunduk kendisine

başarılar dileriz.

13


MEZUNLAR KÖŞESİ

Denark Canopus / Bahar 2024

MEZUNLAR

14

Atilla Yıldız

1)”Denizcilik meslek değil bir

bir yaşam biçimidir.

yaşam biçimidir” derler sizde

böyle düşünüyor musunuz,

2)Meslek seçiminizin başladığı

zamana dönseydiniz yine

bu yorumu kendi düşünceleriniz

ile açıklar mısınız?

denizciliği seçer miydiniz?

Kesinlikle doğru. Denizde gemi Üniversite sınavlarına hazırlanırken

aklımda kesinlikle

ortamında çalışmak herkesin

kolaylıkla uyum sağlayabileceği

bir yaşam biçimi değil öyle

bölümün varlığından dahi ha-

denizcilik yoktu, böyle bir

olsaydı birçok meslektaşımız

berdar değildim. O dönemde

daha üniversite sıralarındayken

veya kısa dönem çalıştık-

yetmediği için bir arkadaşımın

istediğim bölüme sıralamam

tan sonra denizde çalışmayı

önerisiyle bölümü tanıma

bıraktığına şahit olmazdık.

ve araştırma fırsatı buldum.

Ailenizden ve sevdiğiniz kişilerden

aylarca uzak olmanın

ğu maddi imkanlar gerekse

Araştırdığımda gerek sundu-

getirdiği zorluğun yanında, çalışma

ortamınız aynı zamanda uygun olduğu kanısına vardım.

kafamdaki meslek profiline

sizin yaşam alanınız; denizde

Okul hayatımı ve denizdeki

geçirdiğiniz aylarda gerek deniz

ve hava koşulları gerekse

ları olsa da kesinlikle bugün

yaşamı düşündüğümde zorluk-

üstlendiğiniz sorumluluklar

olsa yine denizciliği seçerdim.

bakımından bir dayanıklılık ve Ama bu bölümü seçmeyi

tutku ister. Bunları ön plana

düşünen genç kardeşlerime

aldığınızda denizcilik kesinlikle de bu bölümü kesinlikle çok iyi

araştırarak mesleğin içinden

insanlarla konuşarak karar

vermesini tavsiye ederim.

3)Staj esnasında kendimizi

geliştirmek için sergilememiz

gereken tutum ve davranışlar

nelerdir?

Kesinlikle öncelikle soru sormaktan

sonrasında sorumluluk

almaktan korkmayın.

Gemiye çıktığınızda gemide

öğreneceklerinizin okulda

öğrendiklerinizin çok az bir

kısmını kapsadığını okulun

size sadece bir temel oluşturmuş

olduğunu göreceksiniz.

Öğrenmeye istekli olun, size

verilecek olan sorumlulukları

aksatmadan yerine getirin.

Zamanla gemide zabitlerinize

istekli olduğunuza dair kendinizi

kanıtlayabilirseniz size

olan güvenleri doğrultusunda

verdikleri sorumluluklarında

arttığını göreceksiniz.

4)Gemide psikolojik olarak

zorlandığınız zamanlar oldu

mu ,bu konuda kendinizi

nasıl motive ediyorsunuz ve

bu zor durumları atlatmak

için özellikle uyguladığınız bir

yönteminiz var mı?

Gemide çalışma ortamı iş yükünün

ağır olduğu dolayısıyla

iş stresinin fazla olduğu bir ortam.

Bazen çalışma ortamının

bazen de kara yaşantısından,

sevdiklerinden uzak olmanın

getirdiği zorlukları gemide

çalışan birçok kimse tecrübe

etmekte. Gemide bazı kimseler

bu durumu içine kapanarak

çözerken kimi çalışma arkadaşlarımız

da gemide bulunan

insanlara yüklenerek, bazen

mobbinge varan davranışlara

yönelerek stresini atar bunun

sonucunda bazı tartışmalar

yaşanabilir. Öncelikle önemli

olan gemide bu tür tatsız

anlar yaşandığında tartışma

ortamını tetikleyecek zincirin

halkası olmaktan çıkmak,

yapıcı tarafta yer almak. Daha

sonrasında zihin olarak biraz

ortamdan uzaklaşmak; karada

olan alışkanlıkları veya küçük

hobilerden uzaklaşmamak.

Beni en çok karayla bağlantıda

kalmak aile ve arkadaşlarımla

görüşmek, günlük ülkemde ve

dünyadaki gelişmeleri takip

etmek, kamarama geçtiğimde

sosyal medyada kafa dağıtmak

gemi ortamından uzaklaştıran

aktivitelerden.

5) Hangi tür gemi tiplerinde

çalıştınız , seçiminizde neler

etkili oldu? Bu gemilerin

pozitif ve negatif özellikleri

nelerdir?

Ağırlıklı olarak kimyasal tanker,

2 ay olmak üzere de ham

petrol gemilerinde çalışma

fırsatım oldu. Aslında ben

tankeri değil tanker gemileri

beni seçti diyebilirim. Malum

olduğu üzere okulda staj bulmak

özellikle kısa dönem staj

bulmak oldukça kısıtlı ve zorlu.

Kısa staj adına kabul aldığım

şirket tanker gemileri bulunan

bir şirketti. Gemi türü seçme

adına bir alternatifim olmadığı

için kısa stajımı tankerde

yaptım, uzun dönem stajımı da

tanker operasyonlarını daha

fazla tanımak adına tankerde

devam ettirdim. Bu gemilerde

oldukça fazla evrak yükü

olabilmekle beraber, operasyonlar

gemi normaline göre

daha sık ve yorucu olabilmekte

bu tempoya ayak uydurduğunuzda,

kendinizi gerçekten

işe verdiğinizde kontratlarınızı

daha kısa hissedebilirsiniz.


@itudenark

MEZUNLAR KÖŞESİ

KÖŞESİ

1)Sizce denizciliği diğer

mesleklerden ayıran en

önemli faktörler nelerdir?

Öncelikle denizcilik bence

birçok işle kıyaslanamayacak

kadar kendine has bir

iş alanı. Öncelikle işi yaptığımız

yerin deniz üzerinde

olmasının yanı sıra yaşam

alanımız da iş yerimizle

aynı yer. Bu nedenle aslında

bence birçok işten farklı

olarak 7/24 çalışıyor gibiyiz

denizde. Sürekli tetikte

bir hayat gibi hissettiriyor

bana, bu nedenle karada

kendimize yaratabildiğimiz

arınma zamanlarından

muaf bir yaşam sürüyoruz.

Bu nedenle de daha çok

yorgun hissediyoruz.

2)Gemide boş vakitlerinizi

nasıl değerlendiriyorsunuz?

Gemide boş vakit olur

mu diye soruna soruyla

karşılık vereyim öncelikle,

tabi benim zabitlik tecrübem

yok stajyerliğin de

nasıl olduğunu uzun uzun

anlatmama gerek yok. Ama

yine de kendimi deşarj

etmek için gemide rutinleri

bozacak şeyler yapmaya

çalışıyorum. Bazen İngilizcemi

geliştirmeye başlıyorum,

bir şeyle ilgilenme

sürem de karadakinden

daha kısa oluyor. O yüzden

mesela bir ay İngilizce için

bir şeyler yaptıktan sonra

kitap okumaya başlıyorum.

Çok da çeşitlendirecek

alanımız da olmadığından

kişisel olarak sevdiğim

şeyleri yapmaya çalışıyorum.

Yoga yapıyorum hem

fiziksel hem de psikolojik

olarak çok iyi geliyor. Aletli

spor yapmayı sevenler için

spor salonu var hemen

hemen her gemide. Bu tarz

zamanla değişen hobilerim

oluyor benim de.

3)Artan kadın personel

sayısı ile beraber deniz hayatına

kadının dokunuşunun

getirdiği kazanımları

bir kadın denizci gözüyle

nasıl yorumlarsınız?

2 farklı firmada uzun staj

yaptım ve ilki daha önce hiç

kadın personelle çalışmamış

bir firmayken diğeri de

uzun yıllardır bünyesinde

kadın personel bulunduran

bir firmaydı. Ve şunu açıkça

söyleyebilirim ki kadın eli

değen herhangi bir şeyin

güzelleşmeme ihtimali

yok. İlk çalıştığım firmada

herkesten duyduğum

şey şuydu; siz geldikten

sonra gemiye medeniyet

geldi. Tabi bu da abartı

bir söylem ama söylemek

istediklerini hepimiz anlayabiliyoruz.

Tabi bu güzellik

kavramı da göreceli, kimisi

kadın bulunan ortamda

rahat hareket edemeyeceğini

söyleyerek rahatsızlığını

da dile getirebiliyor.

Ama bence her toplumda

olması gereken dengeyi de

artık denizcilik hayatında

sağlamamız adına gemilerde

kadın çalışanlarımızın

sayısını artırmalıyız.

4)Eski bir batıl inanca göre

-gemilere dişilik atfedilmesinden

dolayı- kadın

denizcilerin gemilere

uğursuzluk getireceği

düşüncesiyle başlayan kadınların

denizde var olma

mücadelesinin tarihsel

gelişimini nasıl değerlendirirsiniz?

Siz kendinizi bu

mücadelede nasıl görüyorsunuz?

Evet bu düşünce yapısı ya

da bu sorulara her kadın

denizci gibi ben de çoğu

kez maruz kaldım. Ancak

artık bu sorunun sadece

şaka yollu soruluyor olduğunu

görüyorum. Çünkü

kadınların denizde çalışmasına

artık hepimiz alıştık

ve benimsedik. Bir önceki

soruda da belirttiğim gibi

denizde çalışan erkekler

uğursuzluk getirmesinden

ziyade oluşturdukları düzeni

bozacağımızdan endişeliler.

Bunu gerekçe göstererek

kadınların denizde

çalışmaması gerektiğini

düşünen çok insanla karşılaştım.

Ancak artık insanların,

kadınların uğursuzluk

getirdiği düşüncesine sahip

olduğunu düşünmüyorum.

5) Stajyerlik döneminizde

sizi en çok zorlayan şey

neydi? Bir güverte stajyerine

neler tavsiye edersiniz?

Melek Gülbeyaz

Güverte ve ya makine

stajyeri fark etmeksizin

beni en çok zorlayan şey

ortam farklılığı oldu. Karada

hiçbir şekilde deneyimleme

şansım olmayan

bir ortamın içine düşünce

biraz afalladım. Tabi her

şeye zamanla alışılıyor ve

buna da alıştıktan sonra

mesleğimle tanıştım ve çok

sevdim. Hiç staj yapmamış

ya da gemiyle tanışmamış

olanlara tavsiyem

kulaktan dolma bilgilerle

gemi hayatına kendilerini

hazırlamamaları olur. Evet,

bambaşka bir ortam fakat

bu demek değil ki biz o

ortamın bir parçası olurken

kendi kişiliğimizi bir

kenara bırakmıyoruz. Kendi

doğrularınızı yanlışlarınızın

arkasında durmaktan asla

vazgeçmeyin. Tabi her şey

günlük hayatımızda da olduğu

gibi saygı çerçevesinde

olmalı. Kısaca saygımızı

ve çizgimizi hiç bozmadan

işimizi en güzel şekilde

öğreneceğimiz yerde güzel

bir staj süreci geçirmemiz

en önemlisi.

15


MEZUNLAR KÖŞESİ

Denark Canopus / Bahar 2024

MEZUNLAR

16

1)Denizciliğin sizin için

anlamı nedir?

Denize uzaktan bakmak

ile içinde olmak o kadar

farklı şeyler ki, bunu

ancak denizde yaşayanlar

olarak bizler anlarız. Çünkü

günleri, ayları, hatta yılları

denizde geçirmek kısa

cümleler ile açıklanamaz.

Bence denizcilik bir meslek

değil yaşam biçimidir.

2)Bir makine zabiti olarak

gemide bir gününüz nasıl

geçiyor?

Yaren Yılmazoğlu

Baktığınız zaman makine

dairesi kapalı bir ortam ve

aşağıda neler olup bittiği,

dışarıdan bakan için ilk görüşte

anlaşılmıyor. Çalıştığınız

gemi tipine göre ana ve

yardımcı makinelerin günlük

bakım-tutumları var.

Ben 3. Mühendis olarak

sabah makine dairesine

indiğimde bu bakım-tutumları

yaptıktan sonra genel

anlamda çevreyi dolaşıyorum.

Herhangi bir sızıntı,

kaçak vs olup olmadığını

kontrol edip, yakıt transferlerimizi

yapıyorum. Makine

jurnalini yazdıktan sonra,

o gün için planladığımız

major bir bakım yok ise,

planlı bakım sisteminde o

güne veya o haftaya gelen

işleri kontrol edip o bakım-tutumları

yapıyorum.

Aynı şekilde günlük, haftalık,

aylık gibi devam eden

ISM evraklarından sorumlu

olduğum kısımları dolduruyorum.

Günlük olarak

yakıt tanklarından iskandil

alıp öğlen saatindeki yakıt

harcam değerlerini sisteme

giriyorum. Makine dairesindeki

tankların (yağ, sintine,

sludge vs.) kontrollerini ve

gerekli ise transferlerini

yapıyorum.

3)Artan kadın personel

sayısı ile beraber deniz hayatına

kadının dokunuşunun

getirdiği kazanımları

bir kadın denizci gözüyle

nasıl yorumlarsınız?

Bu süreci stajımdan

itibaren değerlendirecek

olursam, çalıştığım her

gemide genel olarak, “gemide

kadın olması ortama

düzen getiriyor” bakış açısı

ile karşılaştım. Ben de aynı

görüşte olduğumu söyleyebilirim.

25-30 tane erkeğin

içinde tek kadın olarak

çalışmanın bizler için

zorlukları olsa da, o ortama

çeki-düzen geldiğini, sohbet

konularının dahi değiştiğini

açıkça gözlemliyorum.

Kendi departmanım

açısından değerlendirecek

olursam, makine kontrol

odasından tutun da, yedek

parça deposu, atölye hatta

herbir ekipmanın üzerindeki

çalıştırma prosedürüne

kadar herkesin şaşıracağı

şekilde ekstra bir düzen

vardı. Bence bu durum

kadınlığın bir etkisi olarak

çalışma ortamına yansımadan

kaynaklanıyor.

4)Gelişen teknolojilerin

gemi makineleri üzerine

etkisini nasıl yorumlarsınız?

Yarının dünyasına

uyum sağlamak için neler

yapabiliriz?

Gelişen teknoloji ile

gemilerdeki otomasyon

inanılmaz şekilde artmış

durumda. Ekipmanların dokunmatik

panoları, uzaktan

start-stop sistemleri bambaşka

hal almış durumda.

Bir açıdan bu durum gemideki

hayatı kolaylaştırıyor.

Ancak yaşanan bir sorunda

ilk olarak mekanik arıza

tespiti yapmaya çalışıyoruz.

Fakat otomasyonun çok

yoğun kullanıldığı gemilerde

bazen sorunlar mekanik

değil tamamen elektronik

olabiliyor. Bu tarz durumlar

bize mekanik problem aratırken

hem zaman hem de

iş gücü kaybına uğratıyor.

Bu sebeplerle yazılım bilgisi

sizi yarının dünyasına daha

uyumlu bireyler haline

getirecektir.

5)İndiğiniz limanlarda yaşadığınız

ilginç bir anınız

oldu mu, varsa bizimle

paylaşabilir misiniz?

İndiğim limanlarda değil

ama gemide bulunduğum

süreçte yaşadığım bir

durumdan bahsetmek

isterim. Benim için en ilginç

anılar şubat-mart 2024’te

yaşandı. -25 derece olan

bir bölgeye seyir yaptık.

Denizdeki buz tabakası

yer yer 45-50cm idi ve

ana makinemizi aniden

stop ettiren buz kütleleri

arasına sıkıştık. Havanın

soğukluğundan kaynaklı

kırarak geldiğimiz buzlar

inanılmaz hızlı bir şekilde

tekrar birleşti ve asla hareket

edemedik. Sıkıştığımız

bu alandan kurtulmak için

yaklaşık 10 saat buzkıran

gelmesini bekledik.


@itudenark

MEZUNLAR KÖŞESİ

KÖŞESİ

1) Denizciliğin sizin için

anlamı nedir?

Bu sorunun cevabı her

denizci için ruh haline göre

dönem dönem değişiyor

bence. Ben daha önce sosyal

medyada da paylaştığım

bir yazıyla cevap vermek

istiyorum.

‘’Söz konusu kendinle baş

başa kalıp düşünmekse, keşişlerle

yarışıyordur denizciler

şüphesiz. Aşina olunmuş

rüzgâr ve dalga sesinin içinde

sonsuz bir sessizlik… Kim

bilir kaç gelecek planı yatıyordur

okyanus diplerinde,

kaç sevda, kaç hüzün. Yükün

adı değişse de kâğıt üstünde

her liman, özlemle dolu

demir yığınından başka bir

şey değil su üstünde yüzen.

Kime dokunsan başka bir içine

atmışlık dinleyeceğin yol

arkadaşlarınla, ne yaşarsan

yaşa kendi başına aşmayı

öğretiyor insana bu mavilik.

Günün sonunda kontrat

bitiyor diye seviniyoruz da

geçen günlere, ömürden

yiyoruz haberimiz yok.’’

2)Hangi tür gemi tiplerinde

çalıştınız, çalışmak istediğimiz

gemi tipini seçerken

nelere dikkat etmeliyiz?

Stajıma kimyasal tankerde

başladım ve iki stajımı ve

zabit olarak iki kontratımı

kimyasal tankerlerde

tamamladım. Sonrasında

LPG tankerinde çalışmaya

başladım. Şuanda da LPG tipi

gemilerde üçüncü kontratımdayım.

Sizlere tavsiyem her

ne kadar çok ikna edici ve

kafa karıştırıcı bir etmen olsa

da, kariyerinizi para odaklı

kurmamanız. Çünkü bir süre

sonra aradaki maaş farkının

mutluluğunuzdan daha

önemli olmadığı fark etmeye

başlayacaksınız. Denizcilik

hayatım boyunca gemi tipi

seçiminde büyüklerimden en

çok dinlediğim ve gördüğüm

tecrübe buydu.

3)Meslek seçiminde sizin

için hangi faktörler etkili

oldu?

Mesleğimi seçtiğimde ve

başladığımda değil ailede,

sülalede bir denizci yoktu.

Küçüklüğümden beri abimin

de etkisiyle maviye sevdalı

büyüdüm. Denizci olmasaydım

havacı olurdum muhtemelen.

Belki biraz spritüal

olacak ama her insan kendini

dört temel unsurdan biriyle

iç içeyken daha fazla mutlu

ve huzurlu hissediyor bence.

Kimisi toprakla iç içeyken

mutlu kimisi havada, ben

küçüklüğümden beri denizde

kendimi daha huzurlu hissediyorum.

Bunun etkisinin

de meslek seçicimde etkili

olduğunu düşünüyorum.

4)Staj döneminizde ve zabitliğe

başladığınız zamanlarda

sizi en çok zorlayan

durumlar nelerdi? Üstesinden

nasıl geldiniz?

Bu ilk röportajım değil ve ne

yazık ki bu soruyla ilk karşılaşmam

da değil. Öğrencilik

yıllarımda bizler de okula

gelen her mezun abi veya

ablamıza benzeri sorular

yöneltiyorduk. Bunun altında

yatan temel sebep ne yazık

ki geleceğe dair bizi rahatsız

eden duyumlar. Denizcilik

mesleği kendi başına zor bir

meslek iken bazen ne yazık

ki insan faktörü en zorlayıcı

faktör oluyor. Özellikle gemi

hiyerarşisinde amirlerinizden

birisi çalışma ortamını

zorlaştırıcı hale getiriyorsa,

meslek biraz çekilmez hale

geliyor. Bu konuda gün

geçtikçe meslek daha iyiye

gitse de hala mesleği zorlaştırmaktan

keyif alan insanlar

duymak üzücü oluyor. Konu

ile alakalı şahsi tavsiyem

bilgi birikiminizi arttırmanız.

Gemide ne kadar bilgiliyseniz

ve işinize hâkimseniz,

karşınızdaki insanın iletişimi

sorunlu olsa da muhatap

olma düzeyiniz azalıyor.

İşinizi iyi yaptığınız sürece

ikili iletişiminizi iş seviyesinde

tutarak sorunu bir nebze

de olsa çözebilirsiniz. Staj

süresinde de bunun geçici

bir süreç olduğunu bilerek

ilerlemek süreci daha kabul

edilebilir bir hale getiriyor.

Tabii ki kabul edilebilirliğin

de bir seviyesi olduğunu

unutmamak kaydıyla.

5) İndiğiniz limanlarda

yaşadığınız ya da gördüğünüz

bir olay oldu mu, varsa

bizimle paylaşabilir misiniz?

Kimyasal tanker sürecimde

çok sık liman yapmamıza

rağmen yoğun liman süreci

dolayısıyla çok fazla dışarda

kalamıyorduk. Ama mümkün

olan her limanda dışarı

çıkmaya çalıştım. Afrika, Avrupa,

Güney Amerika ve Orta

Amerika’ya sefer yapan gemilerde

çalıştım. Bunlardan

Mert Güvercinoğlu

en çok ilgimi çeken Güney

Amerika ve Jamaika olmuştu.

Avrupa limanlarından da

bir denizci olarak sadece

bize özel bir manzarası olan

Venedik limanı kesinlikle

denizden görülmeye değer.

Mimarisiyle sizi zamanda

yolculuğa çıkartıyor. Başıma

gelen özel bir durum olmasa

da Afrika seferimizde gördüğüm

yaşam kalitesi beni çok

düşündürtmüştü. İnsanlar

yokluk içinde yaşarken bizden

daha mutlu gözüküyorlardı.

Ya da en azından bizim

çok da mutlu olmayacağımız

ufak ayrıntılarla çok daha

fazla mutlu olabiliyorlardı.

Bu o dönem beni çok etkilemişti

ve kendi hayatımda birçok

şeyi sorgulamama sebep

olmuştu. O zamandan beri

çoğu konuya çok daha farklı

baktığımı söyleyebilirim.

17


RÖPORTAJ

Denark Canopus / Bahar 2024

UĞUR KARABAY İLE

RÖPORTAJ

18

1.Röportajımıza başlamadan

önce okuyucularımız için kendinizi

tanıtabilir misiniz?

Denizci bir ailenin, İstanbul Şehir

Hatları işletmesinde kaptan

görevinde olan bir babanın 3.

erkek çocuğu olarak İstanbul,

Üsküdar’da dünyaya geldim.

Ruhu ve şartları gereği bugünden

daha çok denizi seven

ve denizci bir milletin, ailenin

evladı olarak dünyaya geldim

ve çocukluk yıllarımı geçirdim.

1995 yılında İTÜ Denizcilik

M.Y.O okulu Güverte bölümüne

girdim ve bölümü birincilikle

bitirdim. İTÜ Denizcilik Fakültesine

ilk dikey geçiş yapan

ilk öğrenciler olarak yine üç

kafadar deniz sevdalısı arkadaş

fakültemize girdik. 2000 yılında

iyi bir akademik ortalama ve

başarı ile fakülteden mezun

oldum. Milli filomuzda tanker

taşımacılığı yapan filolarda

zabitlikler ve kaptanlık yaptım.

Öyle ya da böyle her denizcinin

bir karaya dönme hikayesi olur;

bu dönemim Kıyı Emniyetinde

VTS operatörü olarak İstanbul

Gemi Trafik Hizmetlerinde

çalışmaya başlama başlamama

denk düşer. Bu süre zarfında

bir yüksek lisans yaptım. Birçok

ulusal ve uluslararası toplantıda

ülkemiz adına temsil yetkisi

kullandım. Denizcilik eğitmeni

olarak pek çok derste akademik

yıl boyunca öğrencilere

mumum kadar ışık vermeye

çalıştım.

Gelelim bu günlere; son 4 yıldır

okyanuslara ve açık denizlere

döndüm yüzümü ve uzak yol

gemi kaptanlığı hizmetime

geri döndüm. Kim bilir belki

yolumuz seferimiz kesişir ve ılık

bir bahar melteminde ufukta

batan güneşe karşı demli bir

çay içeriz birlikte.

2.Denizcilik sektöründe aralarında

yabancı firmaların da

olduğu pek çok farklı firmada

çalıştınız. Bu firma ve çalışma

alanı değişikliklerinin sizin

meslek hayatınıza etkileri

nasıl değerlendirirsiniz?

Belki klişe bir başlangıç

olacak ama değişmeyen her

şey katılaşmış, donmuş ve

adeta kurumuş yani hiç hayat

belirtisi göstermiyor demektir.

Koşullar ne olursa olsun birkaç

gününüz var gemiye katıldıktan

sonra çünkü isler koştur koştur

devam ediyor, sefer akıyor,

geminin bir rutini var.

Çok uluslu bir denizcilik işletmesinde

çalışacaksınız iki tane

ana bariyeriniz var; ilki yabancı

dil bariyeri, ikincisi kültür bariyeri.

Yabancı dil bariyeri; elbette yabancı

dil ve/veya dillerin denizcilikte

olmazsa olmaz olduğunu

hatırlatacağım. Sizin gemide

görev ve yetki alanınıza giren

tüm konularda kaba tabirle

derdinizi anlatacak kadarın

üstünde hatta iyi derecede bir

yabancı diliniz kısaca İngilizceniz

olması gerekmektedir. Çare

sizsiniz, dil konusunda kendinize

uygun yönteminizi belirleyip

yabancı dilinizi geliştirmelisiniz.

Gelelim ikinci bariyeri, kültür

bariyerine, temel aks olarak

dünya milletlerini kıtasal olarak

ayırabileceğimiz gibi ülke ülke

çok farklı ve degişken anlayışlar

olduğundan bahsedebiliriz. Bu

konularda çok uluslu gemilere

katılmadan önce biraz on-okuma

yapmanız farklı kültürleri

tanımanız zamanla size hayatta

geniş bir görüş acısı ve ufuk

acıcı bir vizyon getirecektir.

3.Türk veya uluslararası

firmalarda çalışırken karşılaştığınız

kültürel farklılıkların ve

uluslararası ilişkilerin işiniz

üzerindeki etkileri hakkında

neler düşünüyorsunuz?

Aslında bu sorunun bir kısmına

bir önceki soruda farklı

kültürlerin farklı özelliklerini

anlatırken genel olarak değindim.

Dünyanın farklı bölgelerinden

hemen her kıtadan birçok

mesleki arkadaşım oldu. Pek

çoğu ile arkadaş oluruz, sosyal

medyada daha sonrasında

takipleşiriz.

Çok kültürlü çok uluslu ortamlarla

yasamak zorunda olmanız

en başta olaylara ve hayata

sizin gibi bakmayan insanlara

karsı hoşgörü ve tahammül

yeteneğinizi arttırıyor. Farklı

kültürler beraber çalışırken

düşünsel ve davranışsal

farklılıklardan dolayı çatışmaya

oldukça elverişlidirler.

4.Eğitim ve çalışma hayatınız

boyunca deniz kirliliği için çalışmalar

yaptığınızı biliyoruz,

denizlerimizin korunması sizin

için ne anlam ifade ediyor ve

bunun için biz genç denizciler

neler yapabiliriz?

Deniz malum bizim ekmek

teknemiz aslen ama sadece

bizim değil bakmayın aynı zamanda

bütün insanlığın da pek

çok şeyi. Sen gel de denizleri

önemseme, denizlerde sürdürülebilirlik

konusunu önemseme.

Denizlerin ve denizlerde

hayatın, caniliğin sürmesi tüm

eko sistem ve habitatlar için

önemlidir. Tüm küresel eko sistem

ise bir şekilde genel dünya

çevrimi içinde kendi düzenini

uzun dönemde korurdu. İnsan

etkisi doğaya en çok zarar veren

faktör olmuştur maalesef.

Siz gençlere düşen sorumluluk,

bizler yeterince beceremesek

de yasamın sürdürülebilmesi

adına, soluduğumuz havayı ve

içtiğimiz suyu kötü ve açgözlü

insanlardan korumaktır.

5.Denizcilik sektöründeki etik

sorunlar hakkında düşünceleriniz

nelerdir? Örneğin, gemi

atıkları, deniz kirliliği veya

gemi personelinin hakları gibi

konuları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Denizcilik Sektörü de içinde

bulunduğu zamanın ruhundan

bağımsız kalamaz elbette; etik

sorunların çiğ gibi büyüdüğü

milenyum cağında insanlık teknolojik

olarak ne kadar ilerlediyse

bireyler içsel dünyasında

felsefi, etik ve ahlak alanlarında

daha fazla geriye gitmiştir.

Zamanın ruhuna göre en büyük

kutsal; para ve materyaldir.

“Adalet mülkün temelidir.”

sözü boşuna söylenmemiştir.

Kural ihlalleri ve yasa dışılık

normalleşir. Dahası devlet otoritesinin

ve en önemli erginin

yani yargının sözde değil özde

adaletli olması, kimseyi ve

hiçbir çıkar grubunu kurallar ve

yasalar önünde kayırmaması

gerekir. Bu alanda başarı elde

edip hukuk ve yargıda dünya ve

demokratik ülkelerin standartlarına

ulaşırsak gemi atikleri

da deniz kirliliği sorunlarda,

deniz emekçisinin haklarını

ilksin sorunları da kısa surede

çözülecektir.

6. Denizcilik endüstrisinde

gözlemlediğiniz en büyük

değişiklik nedir ve gelecekte

sektörün nereye gideceğini

düşünüyorsunuz?

Türk denizcilik sektöründeki

tüm olumsuzluklara rağmen

denizcilik sektörümüzün son

yıllarda aldığı en büyük mesafe

deniz işgücü istihdam işletmelerinin

çoğalması ve yabancı

ülkelere ve işletmelere denizci/

deniz emekçisi ihracatına

başlamamız ve bu alandaki

pozitif ivmelenme olmuştur. Bu

güncel durum tahminim en az

2-3 yıllık bir fırsat ve bu koşulları

deniz isçilerimiz adına iyi

değerlendirebilirsek küreselde

en büyük başarımız bu olabilir.

Dijitalleşen dünya ve Teknoloji/Endüstri

4.0 devrimi, bizi

bekleyen yeni bir yasam modeli

ve dijitalleşen yeni dünya

düzenidir. Bu düzende insan

fizik varlık olarak etkinliğini

kaybetmekte, mesafe kavramı

ise önemini günden güne

azaltmaktadır.

Bu yeni dünya düzeni ve bu

makineleşen yeni yönetim

modelleri insanlığı gerçekten

mutlu eder mi ciddi şüphelerim

var. Elektronik olarak internet

veya uydu sinyalleri ile yürütülecek

bu trafiğin elektronik

harp unsurlarına, hackerlara

ve internet korsanlarına her

durumda açık olabileceğini

düşünüyorum.


@itudenark

RÖPORTAJ

7. Denizcilik endüstrisindeki

teknolojik ilerlemeleri nasıl

değerlendiriyorsunuz? Yeni

teknolojilerin gemi yönetimi

ve operasyonlarındaki rolü

hakkındaki düşünceleriniz

nelerdir?

Dünya konjonktüründe ana

gündem ve yönelinen yeni

konu ne ise denizcilik teknolojisinde

benzer bir yönelme

oluyor. Son yılların en güncel

konu başlıkları; deniz alanı emniyeti-güvenliği,

çevre koruma

ve enerji verimliliği yönetimidir.

Deniz alanlarında havanın ve

denizin gemiler tarafından

kirletilmesini azaltmaya yönelik

turlu teknolojiler de geliştiriliyor.

Genel olarak teknolojinin getirdiği

imkanlarla gemilerin ve

gemi ekipmanlarının uzaktan

izlenmesi günümüzde çok rutin

bir hal almaya başladı. Gemi

bölümlerinin ve hatta köprüüstü

ve makine dairelerinin

kameralarla donatılarak uzaktan

takip edildiği bir çağdayız.

Biri bizi gözetliyor zamanları

şimdilik, bir sonraki adim biri

bizim yerimize pli üniteleri ve

sensörleri tercih ediyor donemi

olabilir. Kısacası eski günlerde

olduğundan farklı olarak kaptan

ve başmühendisin gemi ve

ekipmanlar üzerindeki yönetim

yetkisi daralıyor. Bugün gemi

yönetimini destekleyici ve

kolaylaştırıcı neler neler yapılabilir,

pek çok şey geliştirilebilir

elbette. Ama insan-makina birleşimi

insan lehine kolaylaştırıcı

olarak geliştirilirken, son karar

her zaman insan yetkisinde

kalmalıdır.

8. Denizcilik hayatınızda en

büyük başarı ve en büyük

öğrenme deneyimleriniz

nelerdir?

Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’nde

hizmet verdiğim

yıllarda, birçok ulusal ve

uluslararası toplantıda ülkemiz

adına temsil yetkisi kullandım.

IMO, IHO, IALA gibi denizcilikte

ana aktör karar alıcı uluslararası

IGO ve NGO’larda toplantı,

sempozyum ve konseylere

ülkemizi temsilen konsey üyesi,

konuşmacı ve temsilci olarak

katıldım. İki yıl süreyle ülkemiz

ve kurumumuz adına IALA

konsey temsilciliği görevinde

bulunduğum süre benim için

büyük bir tecrübe ve başarı

olarak değerlendirdiğim deneyimimdir.

Kendimi sağlıklı ve mutlu bir

yönetici denizci birey olarak

görmek istiyorum önümüzdeki

yıllarda. Sadece kendine faydalı

değil topluma, gençlere, genç

denizcilere faydalı olabilmek

istiyorum. Bu anlamda makam,

mevki, görev tanımı ne olursa

olsun denizciliğimizin gelişmesine

katkı sunmak istiyorum.

9. Denizcilikte liderlik kavramı

sizin için ne ifade ediyor?

Ekip yönetimi ve motivasyon

konusunda hangi yaklaşımları

tercih ediyorsunuz?

Denizcilikte liderlik elbette

en önemli kavram; sözü çok

uzatmadan yönetimde sert güç

mü, yoksa yumuşak güç mu?

sorusuna cevabım yumuşak

güç ile yönetmek olur. Diğer

yönetimsel ana soru “Tek adam

şovu mu, takım oyunu mu?”

sorusunun cevabı elbette takım

oyunudur. Yumuşak güçten

kastım; salt aspiri disipline

dayalı, esnek olmayan yönetimlerin

sürdürülebilir olmadığına

inanmamdır. Özellikle denizde

koşullar o kadar degişkendir ki

sizin tüm yeni oluşan koşullara

karsı cevap verebilecek esnek

bir yönetim modeliniz olmalıdır.

Personelinizi, ekibinizi iyi

tanımanız gerekir, özelliklerini,

yeteneklerini ve psikolojik

ve fiziki alt-üst sinirlerini iyi

bilmeniz gerekir. Diğer taraftan

insanlar arası güven ilişkisi çok

önemlidir, gemi kaptanı olarak

7/24 her zaman sürekli çalışamaz

ve aynı anda her yerde

olamazsınız. Bu nedenle yetki

ve sorumluluklarınızı delege

etmelisiniz.

10. Denizci olmanın size sosyal

yaşamda ve çevreniz için

katkıları nelerdir?

Denizcilik camiasında pek çok

önemli uzman paydaş ile bir

araya gelmek, gündemdeki

olayları birlikte değerlendirmek

ve çözümler üzerinde tartışmak

insanın genel denizcilik ufkunu

genişletiyor. Bu paylaşımlar

mesleğin sosyal hayatıma en

net katkısı olmuştur. Denizcilik

okullarını tek tek ziyaret etmek,

kariyer günlerinde tanıtım

konferansları vermek ve genç

denizcilerin vizyonuna dokunabilmek,

onlarla sosyalleşerek

sohbetler etmek isimin en

değerli diğer katkıları olmuştur

benim için.

11. Denizciler için aile ne

demektir? Bir denizci için

aile ilişkilerini yürütmedeki

problemlerle nasıl mücadele

edilebilir?

Denizciler için aile sığınılacak

tek güvenli limandır diyebiliriz.

Uzun sureli kontratlar boyunca

çekilen ağır hava ve deniz

şartları, yoğun liman programlarında

uykusuz gecen geceler,

yorgun düşen bedenler hep

aileye kavuşma ümidiyle teselli

bulur. Bu eve dönüş anının hayalidir

denizciyi her gün yataktan

kaldıran. Kısacası denizciyi

gemiye, gemi hayatına adapte

olmaya zorlar ve mecbur tutar.

Bir anlamda bu gemi ve personel

artık onun yeni geçici ailesi

olmuştur bir süreliğine. Koca

okyanusun ortasında başına

bir hal gelse yanında başka kim

vardır ki? Bu anlatım metaforlar

kullanılarak yapılmıştır

elbette ama burada değinmek

istediğim şey denizcinin kara

ile denizdeki sosyal hayati arasında

sıkışıp kalması ve kendini

tam olarak her iki tarafa da tam

ait hissedememesidir.

12. Genç denizciler veya yeni

başlayanlar için vereceğiniz en

önemli tavsiye nedir? Gelecek

planlaması yaparken nelere

dikkat etmeliler?

Gözlemleyin, sorumluluk alin,

cesaretli olarak ve emniyetinizi

de gözeterek gemide size

verilen iş ve işlemleri uygulamaktan

çekinmeyiniz. Diğer taraftan

denizciliğin psikolojik ve

sosyolojik boyutu ve denizcinin

gemiye, denize ve tekrar karaya

adaptasyon sorunlarıdır. Bu

noktada denizcinin duygusal

dirençliliği ön plana çıkıyor.

Bana sorarsanız denizciliğin en

zor kısmı burasıdır; 11 millet,

7 din bir arada profesyonelce

ve barış içinde stres altında

çalışabilecek bir psikolojiye

sahip olabilmelisiniz. Gemilerde

birlikte çalışırken güçlükler

yaşayacağınız zor insanları

da içlerinde barındırdılar. Bu

zor insanlarla birlikte yaşayıp

birlikte çalışacak bir ruhsal

olgunluk kazanmanız önemlidir.

Ruhsal olgunluk ve gelişim

elbette zaman alır ve kesin bir

yol ve yöntemi yoktur. Herkes

kendi yoluyla yöntemiyle olgunlaşır

ve olur. Kendinize zaman

tanıyın ama kendinize karşı bir

o kadar gerçekçi olun. Kim bilir

belki sizin kumaşınız başka bir

elbiseye uygundur.

Röportajın devamına ulaşmak için

QR kodu taratın

19


MAKALE

Denark Canopus / Bahar 2024

DENİZCİLER İÇİN YEŞİL PASAPORT

VE GERİ ALINAN YIPRANMA PAYI

20

Denizcilik, dünya ticaretinin yaklaşık %80’inin

gerçekleştiği büyük bir sektör. Üç tarafı denizlerle

çevrili ülkemiz Türkiye için de önemli bir gelir

ve prestij kaynağı. Bu sektörün işlemesinde en

büyük pay ‘gemi adamı’ olarak isimlendirdiğimiz

denizcilerimize ait. Dolayısıyla kaliteli gemi adamı

yetiştirmek ve uluslararası piyasaya iyi yetişmiş

gemi adamı ihraç etmek de ülkemizin sektördeki

prestijini besleyen önemli etkenler. Eğitim

kurumlarının da artışıyla birlikte hemen hemen

her şirkette Türk bir denizciye rastlamak mümkün.

Dünyaca tanınan büyük cruise gemilerinde

dahi ülkemizin yetiştirdiği değerli zabitlerimiz

bizi temsil etmekte. Gelgelelim ki hızla dünyaya

yayılan Türk gemi adamlarının son yıllarda karşılaştığı

güncel iki sorun var: Vize başvurularına

gelen ret cevapları ve elinden alınan yıpranma

payı.

Vize almakta sorun yaşayan denizcilerimiz,

sadece limanına varıp gemiye bineceği ülkelerle

bürokratik problemlerini çözmeye çalışırken ciddi

bir zaman kaybı yaşıyor. Öğrenci kardeşlerimizden

staj bulup her işlemini tamamlamasına rağmen

son dakika aldığı vize reddiyle geç çıkmak

zorunda kalan, staj süresini tamamlayamayanların

sayısı da artıyor. Geminin değişken programı ve

beklemeye zamanı bulunmaması gibi sebeplerle

iş ve staj bulmakta zorlanan bir kalifiye gemi adamı

profiliyle karşı karşıya kalıyoruz. Bu sorunu

yüksek mercilere iletmekte kararlı olan dernekler,

‘Denizciler için Yeşil Pasaport’ gibi kampanyalara

imza atmakta. Zirveler ve çalıştaylarda dile

getirilen, üzerine TÜRKKAPDER ve TÜRDEF

tarafından 20 sayfaya yakın bir dosya hazırlanan

bu konuda farklı fikirler de mevcut.

Konu özelinde konuşulurken yeşil pasaport, resmi

adıyla hususi pasaport, isteği öne çıkmakta ancak

görevdeki zabitlere gri pasaport yani hizmet

pasaportu çıkartılması talebiyle de karşılaşıyoruz.

Geminin kaptanının ve zabitinin, geminin bayrak

devletinin açık sularda temsilcisi olduğu aşikâr.

“Hiç şüphe götürmez ki Türk gemi kaptanlarının

TTK ilgili maddelerinde belirtilen görev ve

sorumlulukları yerine getiren, yeri geldikçe Türk

bayrağını dünya denizlerinde dalgalandıran, gemi

sahibi adına hareket eden, ihracat ve ithalata

katkıları nedeniyle ülke ve dünya ekonomisine

katkı sağlayan bir mesleğin mensupları olan gemi

kaptanlarının Hususi Damgalı Pasaport verilen

diğer meslek gruplarından daha az kamusal görev


@itudenark

MAKALE

yaptığı söylenemez.” sözleriyle değerli Kıyı

Emniyeti emekli kaptanı Ömer Asmalı da net bir

şekilde toparlamış ve ifade etmiş bu düşünceleri.

TÜRDEF tarafından bu konuda Ulaştırma ve

Altyapı bakanına da 27.11.2023 tarihinde imzalı

bir mektup gönderilmiş. Mektubun içeriği özetle

şöyle; “5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel

Sigortalar Kanunu’nun aşağıda anlatılan gelişmelerden

sonra yıpranma hakkını düzenleyen 40.

maddesindeki gemi adamlarına ilişkin yıpranma

hakkı kaldırılmıştır. 16.06.2006 tarihli 26200 sayılı

Resmî Gazetede yayımlanan 5510 Kanun’da

gemi adamları için 90 günlük eklenecek süre belirlenmişken

15.12.2006 tarihli Anayasa Mahkemesi

kararında Gemi adamları ile ilgili olmayan

şekilde kamu çalışanları ve özel sektör arasında

eşitliğe aykırılık gerekçesi ile kanunun 40.

Maddesi tamamen iptal edilmiştir. İptal sonrası

08.05.2008 tarihli 26879 Sayılı Resmî Gazete’de

iptal edilen 40. Madde yerine yeni bir düzenleme

getirilmiştir. Ancak kanunun ilk halinde gemi

adamları yıpranma payı hakkına sahip iken ve

Anayasa iptal kararında Gemi adamları bahse

konu edilmemişken gemi adamlarının yıpranma

haklarını işbu düzenleme ile yitirmişlerdir. Son

günlerde yaşanan gemi kazaları da göstermektedir

ki gemiler oldukça tehlikeli bir çalışma ortamı

olup yıpranmak dışında ölüm tehlikesi ile karşı

karşıya kalabilmektedir. Bu nedenlerle yıpranma

hakkının gemi adamlarına iade edilmesi hususunda

tensiplerinizi arz/beyan ederiz.” Tam olarak taleplerimize

karşılık verilmese de rütbe ve denizde

geçirilen süreye bağlı olarak pilot bir uygulama

düşünülüyormuş.

Hak ettiğimiz haklarımızı geri almak adına takip

edilmesi ve desteklenmesi gerektiğini düşündüğümüz

çalışmalar ve gelişmeler bu şekilde. Kutsal

mesleğimizin her üyesi tarafından kucaklanması

ve sahip çıkılması gerektiği kanaatindeyiz. Bu

amaç doğrultusunda çalışmalarda bulunan topluluklarımızın

oluşu da bizi ziyadesiyle gelecek

adına umutlandıran bir durum. Pruvanız neta

olsun.

21


RÖPORTAJ

Denark Canopus / Bahar 2024

MERVEGÜL

KAPLAN YILDIZ

PBM ÜLKE GENEL MÜDÜRÜ

3)Denizden karaya uzanan bir kariyer maceranız var. Sizde bu iş

modeli fikrini uyandıran ilham kaynağınız neydi?

1)Sorularımıza başlamadan önce bizim için kendinizi tanıtabilir

misiniz?

Mervegül Kaplan Yıldız, İstanbul Teknik Üniversitesi Denizcilik

Fakültesi’nden Gemi Makineleri ve İşletme Mühendisi olarak mezun

oldum ve şu anda PBM Türkiye’de Ülke Müdürü olarak görev yapıyorum.

Kariyerine gemi makineleri alanında başlayarak bu alanda

geniş deneyim kazandım.

PBM Türkiye ile tanışmam, gemimizin bakım sürecinde tersanede

aldığı hizmet sırasında oldu ve 2020’de şirketin servis mühendisliği

teklifini kabul ederek karadaki kariyer serüvenime adım attım. Yurt

dışında eğitim aldıktan sonra 2021’de Türkiye’de göreve başladım ve

üç yıl servis mühendisi olarak çalıştıktan sonra ülke genel müdürü

olarak atanma şansını elde ettim.

Eğitim ve deneyimlerinden büyük memnuniyet duyuyorum, ülkeme

ve sektöre katkıda bulunma misyonumu sürdürüyor. Bu fırsatları

değerlendirme şansı bulduğum için kendimi şanslı hissederken,

gelecek nesillere ve sektöre katkı sağlamak, öncelikli hedefim ve bu

hedefe ulaşmak gurur verici bir deneyim.

2)Meslek seçimizde neler etkili oldu, bazı insanların sizi vazgeçirme

çabalarına maruz kaldınız mı hiç? Eğer kaldıysanız başarılarınız aslında

onlara verdiğiniz en büyük cevap. Ancak öğrencilik yıllarınızda

böyle insanlarla nasıl mücadele ettiniz?

Denizcilik sektöründe kariyer yapma fikri, denizcilikle ilgili aile geçmişimden

kaynaklandı. Her zaman farklı ve ilgi çekici gelmiştir. Bu

beni mesleğime bağlayan en büyük etmendi. Ancak seçtiğim meslek

farklı doğası gereği, birçok kişi tarafından eleştirildi. Bu durumla

birçok meslektaşım karşılaşmıştır bundan eminim.

Zorluklarla karşılaştığımızda veya önyargılı insanlarla karşılaştığımızda,

kendimize hatırlatmamız gereken şey, ne istediğimizi bilmenin

ve bu hedefe ulaşmak için çaba göstermenin önemidir. Her birimizin

güçlü ve zayıf yönleri farklıdır, ancak en önemlisi, sürekli öğrenme ve

kişisel gelişim yolculuğunda kararlı olmaktır. Bu süreçte, tutkularımızı

takip etmekten ve hedeflerimize doğru ilerlemekten asla vazgeçmemek

önemlidir.

22

Kariyerimin denizden karaya uzanan yolculuğunda beni en çok

etkileyen şey, denizcilik sektöründeki geniş iş alanlarının çeşitliliği ve

farklı bilgi ve deneyimlere sahip insanlarla çalışma fırsatına erişmiş

olmaktır.

Görevlerimiz arasında arıza tespit/çözüm, bakım/onarım gibi teknik

işlerin yanı sıra, gemilerin güvenli seyir yapmasını sağlamak da

bulunmaktadır. Bu, sadece teknik bilgi ve becerilerle değil, aynı

zamanda ekip çalışmasıyla da mümkün oluyor. Farklı alanlardaki

deneyimlere sahip insanlarla birlikte çalışmak, benim için en büyük

ilham kaynaklarından biridir. Bu iş birliği sayesinde, farklı perspektiflerden

bakma şansı elde ederken aynı zamanda yeni beceriler ve

bilgi alanlarını keşfediyorum.

4) Kendi işinizi kurarken ne gibi zorluklarla karşılaştınız? Bu zorlukları

nasıl aştınız?

Servis mühendisi olarak görev yaptığım şirketimizin kuruluş aşamasında,

Türkiye’deki rekabet yoğun denizcilik sektöründe çeşitli

katkılar sağladım. Pazar dinamiklerini anlamak ve işletmenin stratejisini

buna göre ayarlamak büyük önem taşıyor. Uzun vadeli varlık ve

müşteri güveni kazanmak zaman alıyor.

Bilgimiz kritik bir varlık. Gemiler için zaman önemli; makine arızalarına

rağmen gemilerin seyirlerine devam etmeleri gerekiyor. Müşterilerimizin

zorluklarla karşılaştıklarında düşündükleri şey olan şeffaf

iletişim ve güvenilirliği sağlıyoruz. Sorun çözen bir iş ortağı olarak

dünya çapında servis veriyoruz. Bu etmenler, şirketimizin uluslararası

pazarda güvenilir bir konum elde etmesine ve müşterilerimizin

gözünde değerli bir ortak olarak görülmesine yardımcı oldu.

5)Denize kıyasla karada çalışmayı nasıl değerlendirirsiniz? Gelecek

planlaması yaparken deniz ve kara arasındaki ayrım ve denge nasıl

sağlanmalı?

Denizde ve karada çalışmanın hem avantajları hem de zorlukları

vardır. Denizde çalışmak, meslektaşlarım için bir tutku ve yaşam

tarzı sunarken, karada çalışma daha stabil bir konum sağlar. Denizde

sürekli değişen konumlar, farklı limanlar ve tersanelere erişim gerektirir;

bu da çalışma ortamını sürekli değiştirir ve stresli durumlarla

başa çıkmayı zorunlu kılar. Gemilerdeki çeşitli problemleri çözmek,

kişisel ve profesyonel gelişimi tetikler ve her gün yeni bilgiler edinme

fırsatı sunar. Farklı gemi sistemlerinde çalışmak, problem çözme

becerilerini artırır ve denizcilik sektöründe başarılı bir kariyer için

önemli bir avantaj sağlar.


Gelecek planlamasında, deniz ve kara arasında denge önemlidir. Her

tecrübe kıymetli olup, deniz tecrübesi sistemi derinlemesine anlamada

büyük katkı sağlar; fakat karada kariyer yapmak için zorunlu

değildir. Uzun vadeli stratejik vizyon belirlemek ve her iki alanda da

hedeflere uygun seçimler yapmak gereklidir. Bu, bireylerin kendilerini

daha verimli, üretken ve mutlu hissetmelerine olanak tanır.

Sektördeki güzellik, ihtiyacın sürekli var olmasıdır.

6)Denizcilik çok stresli ve yorucu bir iş alanı. Siz iş hayatınızda stresi

nasıl kontrol ediyorsunuz?

Gemilerde prensibimiz sorunu anlamak, hissetmek ve doğru

müdahalede bulunmaktır. Bu sayede gemiler güvenli seyirlerine

devam edebilirler. Öncelikle stresin işimizin engeli değil bir parçası

olduğunu kabul etmek gerekir. Önemli olan strese karşı verdiğimiz

tepkiler ve çözüm yollarıdır. Stresli olduğumuz zamanlarda bizi buna

sürükleyen kökenlere odaklanıp bunları çözmek gerekir. Çalıştığımız

ortam, çalışma arkadaşları, işin değişken ve zorlu olması günlük

çalışma hayatlarımızda karşımıza çıkan ve stresi tetikleyen temel

örneklerdir. Ben her zaman verimliliğimi ve çalışma ortamımdaki

mutluluğumu arttıracak çözüm yolları düşünerek bunları stresle

başa çıkmakta kullanırım.

7) İşinizi uluslararası boyuta taşırken en çok hangi konuda zorluk yaşadınız?

Farklı dili konuşan, farklı kültürlere sahip insanlarla çalışmak

beraberinde ne gibi sorunlar getiriyor ve bu sorunları aşmak için

gerekli kazanımlar nedir?

PBM uluslararası hizmet veren bir grup firmadır. Bu sebeple mesleğime

başladığım ilk andan itibaren farklı dilde doğru ve etkili anlaşabilmenin

ve sorunları doğru anlayarak müdahale etmenin önemimi

aklımda tuttum. Ancak farklı kültürlerde insanlarla iletişim kurmak

ve iş yapma şekillerinin farklılıkları nedeniyle bazen zorlayıcı olabiliyor.

Bu tür durumlarda empati kurmayı ve farklı bakış açılarıyla olayları

değerlendirmeye çalışırım. Farklı kültürlerin iş yapma tarzlarına,

değerlerine ve iletişim stillerine dair derin bir anlayış geliştirmek çok

önemlidir. Değişen çalışma tarzlarına ve kültürel farklılıklara uyum

sağlama yeteneği, uluslararası bir işletme için önemlidir. Esneklik,

farklı durumlara ve değişen koşullara hızlı bir şekilde uyum sağlamayı

gerektirir.

8) Bir insan için denizcilik sektöründe çalışmak gerçekten zor. Ancak

kadınlar için bir mücadele var. Şöyle ki yüzyıllar boyu süregelmiş

bazı alışkanlıklar, hurafeler ve geleneklerin toplumlara ve sektöre

olan etkisinden dolayı kadınlar, sektör içinde pek çok zorluğa göğüs

germek zorunda kalıyor. Siz bir kadın mühendis olarak ne gibi zorluklarla

karşılaştınız ve genç kadınlara bu konuda söyleyeceğiniz ilk

şey ne olurdu?

Bugün maalesef hala bu tür olaylarla ben ve birçok kadın karşılaşıyor.

İşe alım sürecinde, terfi ederken veya günlük işlerde eşit

muamele görmeme gibi durumlara maruz kalıyoruz. Gemilerde

insanların teknik konulardaki yeterliliğime ya da bir işi yapış şeklimle

alakalı şüpheyle yaklaşması en sık karşılaştığım zorluklardan birisi.

Bu zorluklarla başa çıkmanın anahtarı, kendine güvenmekten ve

bilgiyi kendine ışık edinmekten geçiyor.

Genç kadınlara söyleyeceğim ilk şey, hedeflerine odaklanmaları ve

tutkularını takip etmeleridir. Ayrıca, kendi haklarını savunmaktan ve

eşit muamele görmeyi talep etmekten çekinmemelerini ve kendilerine

inanmalarını öneririm.

9)Denizde çalışma koşulları ve negatif ayrımcılık düşünüldüğünde

kadınları az çok neyi beklediğini tahmin edilebiliyor. Ancak sektörün

kara boyutu ne gibi zorluklar barındırıyor? Karada da var olan ama

pek dile getirilmeyen hangi problemler kadınları bekliyor?

Karada mühendis olarak çalışan kadınların sayısı, denizdekilere göre

çok daha azdır. Karadaki çalışma ortamlarının ve insanların sürekli

değişmesi, önyargı ve cinsiyetçilikle daha sık karşılaşma riskini artırabilir.

İş görüşmelerinde ve sahada çalışırken, ağır yük ve stres altında,

zorlu hava koşullarında veya değişken saatlerde kadınların yetenekleri

daha fazla sorgulanır, iş süreçleri uzar ve kadınlar kendilerini

daha fazla ispatlamak zorunda kalır. Erkeklerin aksine, kadınların

gemide bulunma sebepleri hakkında önyargılı yorumlar yapılır.

Kadınlar olarak mesleğimizin şartlarının farkındayız ve sorumluluklarımızın

bilincindeyiz. Ancak cinsiyet eşitliği, toplumsal bir olgu

olduğu için tek başına kadınlar tarafından çözülemez. İş yerlerinde

(gemiler, limanlar, tersaneler ve diğer kara sahaları vb.) cinsiyet

eşitliği politikaları hakkında düzenli eğitimler verilmeli, kurumsal politikalar

gözden geçirilmeli ve cinsiyet eşitliği prensipleri her alanda

yansıtılmalıdır.

10) Denizde çalışmaktan çok karada kendi işini kurarak çalışmayı

düşünen ama sektörden de kopmak istemeyen genç denizciler için

ne tavsiye edersiniz?

Karada kendi işinizi kurarken sektörle bağınızı koruyabilirsiniz. İlk

olarak sağlam bir iş planı hazırlamalısınız. Hangi işi yapacağınızı

ve kimlere hizmet edeceğinizi belirlemek size kalmış. Denizcilikte

edindiğiniz bilgi ve tecrübeyi kullanacağınız bir iş alanı seçin. İşinizi

kurarken, alanınızdaki gelişmelere uyum sağlamak için eğitim ve

gelişim sürecinizi sürdürmelisiniz. Teknik bilginizi güncel tutmak ve

gereken diğer becerileri geliştirmek önemli, çünkü işiniz bu bilgilere

dayanacak. Finansal planlama, bütçe yönetimi ve risk analizi gibi unsurlar

da dikkat edilmesi gereken noktalardır. Kendi işinizi kurmak,

sektörden edindiğiniz bilgi ve deneyimlerle doğrudan bağlantılıdır

ve sektörle olan bağınızı koparmadan heyecan verici bir kariyer

yolunu temsil eder. Başarılı olmak için dikkatli planlama ve sürekli

gelişim şarttır.


VALUE

PROPOSITION

We keep your engines running

COMPANIES TURKEY CROATIA* ROMANIA* BULGARIA* SLOVAKIA BALTICS CHINA

Klaipėda

PBM GROUP

PBM TURKEY GEMİ MAKİNELERİ SERVİS VE TİCARET A.Ş.

CONTACT

E

24/7

MARINE GOVERNORS

SERVICES

MANU FAC TUR ER S

— ČKD

MAIN ENGINE REMOTE-CONTROL SYSTEMS

SERVICES

MANU FAC TUR ER S


MARINE MAIN ENGINES

GENER AL SERVICES

— nnensectnanerau

ceann nsectn an erau f cner

an cner ea stns an stn rns man

earns r en earns trust earns

cransaft eaust aes startn aes

startnarstrutrstuffncrssea

— uenectnsstem

tmn austments fr stre uer

anstremanennes

— uesusstemerau

MANU FAC TUR ER S

— rtsuer

— tert

manufacturer’s surt

SERVICES F OR MAN B&W ME-B/ME- C ENGINES

— uestereraun

— ner urcatn ums eraun

— ccumuatrseraun

— neumatcsstemeraun

— anansturnnactuatreraun

— arersaesecaneanaustment

— rrtnaaeecaneanaustment

— nsectntestnaneraun

— rstrutreraun

— acnsectnanaustment

ELECTRICAL AND PM SYSTEM TROUBLESHOOTING

TR OUBLESHOO TING SERVICES

— aarms

— utmatncarsaarms

— taeanfreuencreuatnssues

— eneratreectrcartectnssues

— antcaranrutarterane

staneumentssues

— cntranmntrn

MANU FAC TUR ER S

arusmanufacturersfr

anrtsuer

enne

sales-turkey@pbm.hr

CONTACT

E

PBM TURKEY GEMİ MAKİNELERİ SERVİS VE TİCARET A.Ş.

Deri OSB Mah. Cihan Sk, No:2/3, 34956 Tuzla/İstanbul

Telefon: +(0216) 514 81 50 • E-mail: sales-turkey@pbm.hr

24/7


RÖPORTAJ

Denark Canopus / Bahar 2024

DURMUŞ KARAYER İLE

RÖPORTAJ

1) Röportajımıza başlarken ilk olarak sizden kendinizi tanıtmanızı

istersek Durmuş Karayer

kimdir, kendinizi nasıl tanıtırsınız?

Ben sizin yakın geleceğinizim. Bu yüzden, özenle seçmiş olduğunuz

bu sorulara vereceğim tüm yanıtlar aslında ‘Gelecekte sizleri neler

bekliyor?’ konusunun kısa bir özeti niteliğinde olacaktır. Evet biraz iddialı

oldu farkındayım ama şunu biliyorum ki biz denizciler, yaşadığımız

hayat ve o hayatın bizlere verdikleriyle birlikte bulunduğumuz her

yerde, her zaman iddialıyızdır. Bu iddiaya ufak bir gönderme yaparak

dikkatinizi çekmek istedim.

2023 Senesinde 2. Mühendisliğini almış taze bir ikinci mühendisim.

2018 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi, Gemi

Makineleri İşletme Mühendisliğinden dönem ikincisi olarak mezun

oldum. O zamandan beri de bu mesleğin içindeyim. Stajımdan beri

Kimyasal/Product tipi tanker gemilerinde çalıştım. Sadece tek bir

firmada çalıştım ve hala da o firmada çalışmaya devam ediyorum.

Evli ve iki çocuk babasıyım. Hatta bir de evcil bir köpeğimiz olduğundan,

çocuğa 3 de diyebiliriz. Mersin’de yaşıyoruz. Genel hatlarıyla

hakkımda bunları söyleyebilirim. Kendimi çok fazla tanıtmama gerek

yok sanırsam. Sosyal medyadan bir çoğunuz beni yakından tanıyor

olmalısınız. Bu yüzden enerjimizi diğer sorulara verelim.

2)Denizcilik sektörü bildiğimiz pek çok sektörden pek çok farklı

kendine has özelliklere sahip,

siz bu sektöre ilk girdiğiniz zaman sektörle ilgili sizi en çok şaşırtan

durum neydi?

Ülkemizde eğitim sistemimizin başarısızlığından ötürü neredeyse

hiçbirimiz, hiçbir mesleği bile isteye seçemiyoruz maalesef. Genellikle

üniversite sınav sonuçlarına göre gelebilecek en iyi bölümlere

veya en iyi üniversitelere göre tercihler yapıyoruz. Bu durum benim

zamanımda da çoğunlukla böyleydi ve bakıyorum şimdiki zamana

hala böyle. Bu yüzden bir sektörle tanışmamız ve bilgi sahibi olmamız

genellikle üniversite yıllarında oluyor.

Üniversite yıllarımda sektörle ilk tanıştığımda beni en çok şaşırtan

şey, hiyerarşik düzen olmuştu. Biliyorsunuz ki ülkemizde birçok

üniversitede Denizcilik Fakültelerinde üniformalı eğitim var ve Dokuz

Eylül Üniversitesi gibi sizlerin yani İstanbul Teknik Üniversitesi gibi

okullarda ise aynı zamanda uygulanan bir hiyerarşik bir sistem var.

Sektörün bu yanı beni cidden şaşırtmıştı. Fakat ben düzen ve disiplin

insanı olduğum için memnun bile olmuştum diyebilirim.

3)Bir baba olduğunuz için gemide sizi en çok aile hasreti yıpratıyor

olmalı. Peki gemide sizi en çok zorlayan yaşadığınız diğer psikolojik

zorluklar nelerdir? Bu problemlerin üstesinden nasıl geliyorsunuz,

genç denizciler için önerebileceğiniz yöntemler var mı?

Eğer ailesine çok sıkı bağlı bir insansanız, evet gemide sizi en çok

yıpratan şey aile hasreti oluyor. Ama bunun dışında gemide beni en

çok zorlayan şey yüksek egolu insanlar. Bunu üzülerek söylüyorum

ama bizim mesleğimiz ego tatmin etmeye çok müsait bir alan sunuyor.

Bunun baş faktörlerinden birisi ise kesinlikle alt üst ilişkisinin bu

kadar keskin olması. Bu yüzden kendini hiç geliştirmemiş ama sırf

bir üst rütbesi var diye altında çalışan insanların üzerinde ego tatmini

yapmaya çalışan kişiler türüyor. Çünkü bir üst rütbeye geçmek için

şart sadece hizmet süreni doldurmak. Sonrasında verdiğin sınavları,

bir şekilde herkes veriyor zaten.

Bu ve bunun gibi problemlerin üstesinden gelmek gemide çok kolay

değil aslında. Çünkü gidecek yerlerin sınırlı. Kafa dağıtacak alanların

sınırlı. Ben okuldayken üst dönemlerimiz şöyle bir şey söylerlerdi;

‘’ Sabah okula geldiğinizde, duygularınızı soyunma odasında bırakıp

çıkın. ’’ Yani aslında benim yaptığım şey üstesinden gelmek değil de,

öncesinde önlemimi almak. Duymamazlıktan gelmek. Tabi bunun da

bir sınırı var. Öyle kimsenin boynuna vur ekmeğini al bir dünya yok.

Bir de şunu söyleyebilirim ek olarak; kendini gemide insan ilişkilerine

değil de, işine veya işin dışında kendi başına yapabileceğin

hobilerine vermelisiniz. İnsan ilişkilerini de işle sınırlandırmalısınız.

Böylelikle hem kendinizi işinizde geliştirirsiniz hem de ekstra bir hobi

üzerine geliştirirsiniz. Bu sayede de gemide yukarıda bahsettiğim gibi

problemlerin hangisi gelirse gelsin baş etmeniz daha kolay olacaktır.

26


@itudenark

RÖPORTAJ

4) Meslek seçiminizden hiç pişmanlık duyduğunuz bir an oldu mu?

Pişmanlık demeyelim de buna üzüldüğüm oldu diyelim. Yeni

evlendiğim zamanlarda eşim gidişlerimden çok fazla etkileniyordu.

Gerçi hala öyle ama artık biraz daha farkında şu anda. Bu yüzden

yeni evlendiğim zamanlarda bu üzüntüyü çok yaşadım. Her gidiş her

zaman zor ama o ilk zamanlar gerçekten çok zordu. Ama pişmanlık

duymadım. Hiç duymadım hem de.

Aslında ben yaşadığım hiçbir şeyden genel olarak pişmanlık duymam.

Yaşadığın kötü veya talihsiz bir olaya pişmanlık duyar insanlar.

Ben bu durumlarda pişmanlık duymak yerine ders çıkarmayı ilke

edinmeye çalışan birisiyim. Yani Mesleğimde de yaşadığım kötü ve

talihsiz şeyler elbette var. Çok zor geldiği zamanlar elbette var. Ama

bu zamanlarda da düşündüğüm şey; ‘’ Bu durum bana ne öğretecek,

beni nasıl güçlendirecek ?‘’

5. Bu mesleğin ve beraberinde getirdiği yaşam tarzının size öğrettiği

en büyük hayat dersi

nedir?

Bizim meslekte hep bir belirsizlik vardır. Gemiye katılış tarihin

belirsizdir, ayrılış tarihin belirsizdir. Tam ayrılıyorum dersin, bir şey

çıkar ayrılamazsın. Tam yarın gemiye katılıyorum dersin bir şey olur

gemi limana yanaşamaz. Gemide son dakika işleri çıkar. Bir yük

bağlanacak mesela, bu yükü nereden bağlayacaklar, nereye tahliyesini

yapacaksınız vs. Bir sürü belirsizlik olur.

Bu da bana şunu öğretti; ‘’Planlar her zaman planlandığı gibi gitmez.

Bu yüzden plan yaparken, o planın planlandığı gibi gitmeyeceğini

de planlamalısın.’’ Örnek vermem gerekirse, karadayken hiç gemiye

çıkmayacakmış gibi, gemideyken de hiç karaya inmeyecekmiş gibi

yaşamalısınız. Yoksa hem hayatı, hem de geleceğinizi kaçırırsınız.

6) Bir denizci olarak pek çok ülkeyi gezmiş, kültürlerini gözlemlemiş

olmalısınız, sizi en çok etkileyen coğrafya neresiydi, biraz anlatabilir

misiniz?

Bizler bu mesleğin bu özelliğini düşündüğümüzde şanssız bir dönemiz

aslında. Ülkeleri gezme görme şansı şu zamanlarda neredeyse

yok denecek kadar az. Gemilerin limanda kalma süreleri giderek daha

da azalıyor. Eski denizciler yaşamış bu güzel gezme dönemlerini ama

elbette bizim de fırsatımız oluyor. Asya’dan Amerika’ya, Avrupa’dan

Afrika’ya birçok ülkenin birçok liman şehrini kısa kısa da olsa gödüm.

Benim için paha biçilemez bir olay bu.

Benim çocukluğumda böyle hayaller çoktu, dünya turu yapmak.

Bilmiyorum şu anda da aynı mı ama ben böyle hayallerle büyüdüğüm

için gerçekten değer biçemem bu duruma. Hiçbir yeri diğerinden

ayıramam aslında beni etkilemesi konusunda ama bir yer söylemem

gerekirse; Rusya’nın en kuzeyinde Murmansk diye bir şehre gitmiştik.

Dışarı çıkma fırsatı buldum ve beni çok şaşırtmıştı o bölge.

Hava sıcaklığı gece gündüz fark etmeden hep eksi derecelerdi. Akşam

saatlerinde -20 derecelerin altına bile indiğini hatırlıyorum. Her

yer kar ve buz. Biz o soğukta dışarı çıktık ama sokaklar bomboş zaten.

İnsanlar hiç gülmüyor, iklimin soğukluğunu yansıtıyorlar resmen. Birde

yaşları kaç olursa olsun, kimsenin yüzünde tek bir kırışıklık yok.

Yine soğuk havanın verdiği bir şey olmalı bu da.

7) Denizcilik sektöründeki ekip çalışmasında, farklı kültürlerden

gelen mühendislerle çalışmanın zorluklarını nasıl aştınız?

Aslında tam olarak hiçbir zaman aşılacak bir şey olduğunu düşünmüyorum

bunun. Çünkü bir gemide aynı insanla çalışma olasılığınız

çok az. Ya ufak bir firmada çalışıyor olacaksınız ya da bir şekilde

hep aynı ekiple aynı gemiye katılıyor olacaksınız. Bu yüzden de her

gemide farklı kültürden insanlarla çalışıyoruz.

Gemide farklı kültürlerden olmak çok da önemli değil aslında. İş

ahlakı ve etiği olduktan sonra insanların kültür farklılıkları zorlamıyor

beni. Farklı insanların, farklı çalışma yöntemleri biraz zorluyor. Onu

aşmanın tek yolu da biraz zaman ve rütbe almak.

Rütbe almak ne alaka diye düşünebilirsiniz. Kısaca değineyim;

Gemide çalışma tarzını ve zorluluklarını belirleyen kişiler genellikle

senyör diye tabir edilen, yönetici kadrodur. Bu yüzden zabitler, onların

çalışma tarzlarına adapte olmaları gerekir.

8) Gemi makineleri üzerindeki çalışmalarınızda karşılaştığınız en

büyük teknik zorluğu ve çözüm sürecinizi anlatabilir misiniz?

Gemilerde yüzlerce farklı ekipman vardır. Bir mühendis olarak, bu

ekipmanların hepsinin çalışma prensiplerinden tutun da troubleshootinglerine

hâkim olmanız gerekir. Robot olmadığımız için, bunların

hepsini ezbere bilmek akıl dışı bir şey olur elbette. İyi bir mühendis

her şeyi bilen mühendis değil, neyi nerde bulacağını iyi bilindir. Bu

yüzden arızasız veya sorunsuz gemi hayaldir diyebilirim.

Gemiler ticaretin bir parçasıdır. Eğer pervane dönmezse ciddi mali

kayıplar yaşayabilir. Çünkü ticarette her bir saniyenin maddi bir karşılığı

vardır. Gemi üzerinde pervanenin dönmesini engellemeyecek hiçbir

sorun, arıza aslında büyük zorluk olmaz. Çünkü bizler, sıfırdan bir

şeyler üretmiyoruz. Ne arızası vereceği bile öngörülen bir makinenin

verdiği arızayı tespit edip, o arıza karşısında neler yapılması gerektiğini

kitabına göre uyguluyoruz. Yani hiç bir teknik arıza konusunda

üzerimde bir baskı hissetmedim. O sorunu çözmek için yeterli zaman

olmaması konusunda baskı hissettim daha çok. Genellikle de, gemilerde

yaşanılan en büyük zorluk zamandır aslında. Bu bakış açısıyla, beni

en çok zorlayan teknik sıkıntı ise seperatör kaynaklıydı.

27


Biliyorsunuz ki; separatörlere yakıttaki suyu ve partikülleri yakıttan

ayrıştıran ekipmanlardır. Eğer yakıtınız yeterince temiz değilse,

gemide o yakıtı kullanan tüm ekipmanlar, ki bunlar ana ekipmanlardır,

zarar görür. Biz arızayı ilk başta Ana Makine üzerinden yaşadık. Ana

Makine sıcaklık değerleri normallerin üstüne çıkmaya başladı. Gemiyi

durdurup, tespit için kontrol yapmamız gerekti. Üstelik birden çok

kere. Bu süreçte, geminin varacağı yere zamanında gitmesi için hemen

arıza gören tüm ekipmanları yenileyip yola devam etmemiz gerekiyordu.

Bu da şu demek; sorunun neyden kaynaklandığını bulamadığımız

için, yenileyip kullandığımız her şey de eskisi gibi olacak. Buna rağmen

yeniledik elbette. Sorunun yakıttan kaynaklandığını anlamamız

çok uzun sürmedi neyse ki.

Yakıttan olduğu için hemen separatörlere yöneldik. Seperasyonun iyi

olmadığını anladık. Daha sonrasında da hemen aksiyon alıp, sorunu

hallettik. Tabi birkaç cümleyle anlattığım bu olay yaklaşık 3 haftalık,

yoğun bir tempo içerisinde geçiyor.

Normal şartlarda karşılaşılan teknik bir arızanın timeline inmek

için en basitten en zora doğru gidersiniz. Tespit ettiğinizde ise, hemen

aksiyon alır, sorunu halledersiniz. Ama gemilerde ticaretin durmaması

için, ne yaparsan yap önce pervane dönsün, durumu geçerli. Sonrasında

sorunu basitten, zora giderek çözersin.

9) Ülkemizde son yıllarda gençler yoğun olarak gelecek kaygısı

yaşıyor. Bunun neticesinde de “garanti” diyebileceğimiz mesleklere

yönelimler hızla artıyor, denizcilik sektöründe de yaygın bir şehir

efsanesi olarak bu sektöre adım atmış kimsenin işsiz kalmayacağı

yönünde bir inanç

var, bu anlatı ne kadar doğru, siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu doğru değilse siz hiç işsiz kalma korkusu yaşadınız mı?

Dünya ticaretini domine eden başka bir sektör çıkmadığı sürece bu

inancın çok uzun yıllar devam edeceğini düşünüyorum. Fakat evrilerek

devam edecek tabi ki. Dünyaya ayak uydurarak.

Denark Canopus / Bahar 2024

Herkes karada kendine göre, yapabileceği bir iş bulabilir. Ama

herkes denizci olamaz. Abartmıyorum bunu veya bu işi yapmayanları,

yapmak istemeyenleri aşağılamıyorum. Denizcilik her babayiğidin

harcı değil. İş zorluğu yanında psikolojinizi de zorlayan buna benzer

bir meslek neredeyse yok. Bu sebeple okullardan mezun olup da bu

mesleği 5 yıl yapmış olan kişi oranı %50’yi geçmez.

Bu sebeple, şehir efsanesi dediğiniz şey aslında bir efsane değil.

Gerçeğin ta kendisi. İyi firmalarda çalışamazsın belki ama denizde

çalışmak istiyorsan mutlaka kendine bir yer bulursun. İşsiz kalma

oranı en az olan mesleklerden birisi denizcilik. Tabi ki bu demek değil

ki; bu durum hep böyle olacak.

Başta da söylediğim gibi, evrilerek devam edecek. Bu evrime ayak

uyduramayanlar, evet ne yazık ki işsiz kalacaklar. Denizcilik, yeni

regülasyonlara en çabuk adapte olan sektörlerden birisi. Yeni teknolojilere

aynı zamanda. Eski denizciler daha çok mekanik bilgiye ihtiyaç

duyarken, şimdiki zamanlarda elektronik bilgiye ihtiyaç duyuyor.

Açıkçası ben hiç işsiz kalma gibi bir endişe etmedim. Şu zamanlarda

mezun olacakların da endişe etmemeleri gerektiğini düşünüyorum.

10) Yapay zekanın gelişmesiyle birlikte denizcilik sektöründe gelecekteki

iş fırsatlarını nasıl değerlendiriyorsunuz ve genç mühendisler

bu değişime nasıl adapte olabilirler?

Yapay zekâ oldukça yakından takip ettiğim bir konu. Bizim sektörümüze

de etki etmeye çoktan başladı bile. Henüz etkisini çok fazla hissedemesek

de kullanıldığı yerler oldukça fazla. Bu değişimden sadece

Denizcilik sektörü değil, tüm sektörler etkilenecek. Tüm sektörlerdeki,

tüm çalışanlar etkilenecek. Bence sorun adaptasyon değil, her teknoloji

devrimine bir şekilde tüm dünyaca, adapte oluyoruz. Oldukça kısa

sürede adapte oluyoruz. Buna da adapte olmamız asıl mesele değil

bence. Bir şekilde adapte olunacaktır.

28


@itudenark

Asıl mesele şu; Bu yapay zeka gelişmesi çok hızlı. Şöyle söyleyeyim,

geçen sene bu zamanlarda sadece sorulan soruya mekanik cevaplar

veren, 2021’e kadar olan verileri çekebilen bir haldeyken bu gün

gerçeğinden ayırt edilemeyecek videolar yapmaya başladı. Bu yüzden

bu konuyu tüm genç mühendislerin yakından takip etmesi çok önemli.

11.Sektörde çalışan meslektaş larımızın büyük bir bölümünün belli

bir süre denizde çalıştıktan sonra karaya geçtiğini görüyoruz, sizce bu

durumun genel hatlarıyla nedenleri nelerdir? Siz hiç karaya geçmeyi

düşündünüz mü?

Evet böyle bir furya var. Bunu ben çok doğal karşılıyorum. İş bulamama

kaygısı yaşayıp yaşamadığımı sormuştunuz. O soruya verdiğim

cevapla bağlantılı olarak, mesleğin içerisindeki zorluklar ve özellikle

karadan uzak olma durumu sebebiyle birçok insan karada yaşamına

devam etmek istiyor. Bunu istememiz de doğamız gereği çok olası.

Çünkü gemilerde doğup büyümüyoruz. 20’li yaşlarımıza kadar kara

yaşamına adapte oluyoruz ve bu değişikliği kaldırabilmek oldukça

güç.

Bana gelecek olursak; ben biraz idealist bir insanım. Hedefler koyarım

kendime ve o hedefler doğrultusunda hareket ederim. Mesleki

hedefim ise şu: Bu mesleğin en tepe noktasına ulaşmak. Yani baş

mühendisliğimi alana kadar bırakmayı düşünmem. Tabi olağan dışı bir

şeyler gelişmezse hayatımda. Ama kendimi tanıyorum, baş mühendisliğimi

alıp bir süre çalıştıktan sonra kariyerimde değişiklik peşinde koşacağımdır.

Daha ilerisi olan bir alanda. Henüz o kısmı planlamadım.

O zaman yaklaştığında sağlıklı bir kariyer değişikliği planı yaparım.

12.Bildiğiniz gibi Türkler olarak kadim bir geçmişi olan bir milletiz,

bunun sonucunda da pek çok örf ve adetimiz var, bundan Türk denizciliği

de tabii ki nasibini almış gibi gözüküyor, peki sizce teknolojinin

bu denli hızla gelişmesi sonucu mevcut Türk denizcilik örf ve adetleri

miadını doldurdu mu yoksa hala geçerliliğini koruyor mu?

a- Kesinlikle artık uygulanmamalı dediğiniz bir adetimiz var mı?

b- Kesinlikle uygulanmasına devam edilmeli dediğiniz bir adetimiz

var mı?

Kesinlikle doğru buluyorum bu söylediğinizi. Türk denizciliğinde

benimsediğimiz oldukça çok ve bir o kadar ilginç örf ve adetlerimiz

var. Sadece örf ve adetlerimizde değil, teknolojinin etkisini her şeyde

hissediyoruz. Çalışma etiği, iş etiği, ahlaki konular, bakış açılarımız

vs. Her konuda değişime sebep oluyor ve bu çok hızlı bir şekilde

oluyor. Benim mesleğe başladığım yıllardan bugüne kadarki sürelerde

bile o kadar çok değişiklikler oldu ki inanamazsınız. En basitinden

örnek vereyim; ben stajımdayken internet erişimi oldukça kötüydü ve

bu sebepten insanlar deşarj olmak için sürekli beraber bir şeyler yapardı.

Akşamları herkes salonlarda oturur, filmler diziler izleniri oyunlar

oynanırdı. Artık erişim daha kolay olduğu için bu durum giderek

ortadan kalktı. Şimdilerde insanlar neredeyse tüm. Boş zamanlarını

kamaralarında geçiriyorlar.

Ben bayramlarda, seyranlarda yapılan aktiviteleri çok seviyorum.

Aşçı o güne özel yemekler hazırlar. Geminin sefer durumu müsaitse

tatil verilir ve herkes belli bir saatte bayramlaşmaya gelir. Sıcak ve güzel

bir ortam oluşur. Bu gibi insanları bir arada tutan adetler ne olursa

olsun uygulanmalı. Bunları yaşatmamız gerektiğini düşünüyorum.

Uygulanmasın dediğim bir adet içinse bir şey diyemeyeceğim açıkçası.

Şöyle beynimin derinliklerini yokladım ama bir şey bulamadım.

Deniz örf ve adetleri genel olarak ilgi çekici ve güzel şeyler diyebilirim.

13.Buradan sektörle ilgili bir sitemde veya bir özeleştiride bulunacak

olsanız bu ne olurdu?

Direk sektör değil de beni en çok rahatsız eden konulardan bir

tanesi; Sektörde çalışan Türk denizcilerle alakalı bir özeleştiri yapmak

isterim.

Bunu özellikle Türk denizcilerde çok fazla görüyor ve hissediyorum.

Genel olarak memnuniyetsizlik. Zorla çalıştırılıyormuş gibi davranma

hali. Kimse kimseyi denizde zorla çalıştıramaz. Herkes iyi veya kötü

kendi rızasıyla gemilerde çalışır. Genel olarak ülkemizde sevdiği işi

yapan insan sayısı azdır ama özellikle gemilerde bu gibi insanlara çok

daha fazla rastlarsınız. Yıllardır denizlerde olanlardan tutunda, yeni

başlayanlara kadar kişilerin neredeyse yüzde doksan beşi yaptığı işi

ve gemide bulunmayı sevmiyor. Bu durum da gemide çalışan diğer

insanlara çok büyük sıkıntılar çıkarıyor.

Dediğim gibi, bu durumu karadaki mesleklerde de sıklıkla görürsünüz

ama karadaki insanın deşarj olup ertesi sabah yeniden işine dönebilme

ihtimali var. Gemide bu imkân çok kısıtlı. Gemide yaşanılan bir

psikolojik problemi atlatmak kat be kat daha zor oluyor.

Bu bahsettiğim sitemden ötürü de giderek profesyonellikten daha

da uzaklaşıyoruz ve Türk denizcilerinin geleceğini kötü etkiliyoruz.

Yapacağınız işi sevin. Sevin ki ne kendinizin ne de birlikte çalıştığınız

bir avuç insanın birkaç aylık kontrat sürelerini, yıllardır gemiden hiç

inememiş gibi hissetmesine neden olmayın.

Röportajın başında da söylediğim gibi; fikirlerimi ve düşüncelerimi

önemseyip bu röportajı hazırladığınız için çok teşekkür ederim. Kendinize

iyi bakın, Selametler.

29


RÖPORTAJ

Denark Canopus / Bahar 2024

HAYRA

MASALİ

Hayra Masali ile Röportaj

27 yaşındayım, henüz birkaç haftadır İsveç’te bir Broker House’ta

tanker operatörü olarak çalışıyorum. 2019 senesinde İTU Gemi

Makinaları İşletme Mühendisliğinden mezun olduğumdan bugüne

tanker ve kruvaziyer gemilerinde vardiya mühendisi olarak çalıştım.

Denizcilik ve gemi ile ilgili her şey tutkum diyebilirim. Öğrenciyken

de, zabitken de, bugün operatörken de, hatta sosyal hayatımda da

gemiler, yeni teknolojiler, armatör firmalar, tersaneler, gündemin

denizciliği nasıl etkilediği birinci ilgi alanım olmuştur.

1) Yanılmıyorsam babanız bir yat kaptanıydı. Yani bu sektörün içinde

doğmuşsunuz ama kişisel olarak sizi denizciliğe çeken ilk şey ne

oldu?

Deniz, tekne, makina hayatımızın bir parçasıydı. Rizeli oluşumdan

gelen bir bağımız da var, büyük dedemin eliyle kayıklar, tekneler

inşa etmesi, bunlarla balıkçılık yapıp geçinen akrabalarimiz, denizci

askerler, gemi inşaa mühendisleri, kaptanlar, gemiciler... Yük gemilerinde

uzakyol çalışan kaptan mühendislerin yaşam tarzı, dünyanın

dort yanindan hikayeleri ve haftalarca süren tatilleri beni hep cezbederdi..

Hele Marmaris’te yaşadığımız dönemde oraya gelen AIDA

kruvaziyer gemilerini hatırlıyorum, görünce kıpır kıpır oldurdum.

Kendimi o gemiye yakıştırır, orada kaptan veya mühendis olarak

hayal ederdim. Esas karar verdiğim gün ise, lisemize İTÜ’nün tanıtıma

geldiği gün diyebilirim. Lise birinci sınıf öğrencisiyken tanıtılan

farklı fakülteler arasından, Denizcilik Fakültesi için dört sene sonra

buradayım dediğimi ve arkadaşlarım tarafından abes bulunduğunu

hatırlıyorum. O gün için enteresan bir hayaldi, fen lisesindeki herkesin

gözü elektronik, bilgisayar, mimarlıktayken denizcilik de neyin

nesiydi. Onlarla şakalaşıp sonra ilerde beni kıskanmak yok ama diyordum,

tek bir arkadaşım bile denizcilik fakültesini hedeflemiyordu.

Makinayı güverteye tercihim ise, babamın yönlendirmesiyle oldu.

Hem akademik hem de ilgi alanı olarak mühendislik ve mekanik

uğraşlar gerçekten de bana daha uygundu. Bu mesleği seçerken ve

üniversiteye ilk başladığım yıl ilgim katlanarak arttı ve o günkü görüşüm

kariyer hayatım boyunca hep muhendislik yapacagim idi.

2) Yatçı bir aileden sonra, okulumuzda sizi şaşırtan pratiklerle karşılaştınız

mı? Okul hayatınızdan bir anınızı dinleyebilir miyiz?

Okuldaki hiyerarşi, benim için sürpriz olmadı. Bile isteye okulumuzu

tercih ettim, ki ben de disiplinli biriyimdir. Üniversite yıllarım da

disiplinli ve bilinçli geçti diyebilirim. Okulun bize verdiği ve sağladığı

her şeyi aldığımı düşünüyorum ve bu konuda çok tatmin hissediyorum.

Ancak bugün hala okulun ruhuna dair bazı şeyleri anlamam, en

olgunu 23 yaşlarında olan bir grup genç nasıl olur da bu seviyede bir

disiplini sürdürebilir? Okuldaki pratiklerin bize artısı da eksisi de çok

şiddetli oldu diyebilirim. Birçok gün gerçekten hiçbir şey yapmadan

saatlerce lokalde oturmak zorunda olmak, hem zihnimize hem

bedenimize hem de kendi öz saygımıza zarardı. Ancak bu seviyedeki

disiplin aynı zamanda, Türk mürettebatla çalışacak olan bir genç

denizciyi gemiye ancak hazırlayacak seviyedeydi.

Şöyle komik bir anım var, İTÜ’de başka bölümlerde okuyan liseden

yurt arkadaşlarım vardı. Her toplu buluşmamızda bana sorular sorar;

bizim fakültedeki akıllara hayret düşüren kuralları, olayları anlattırırlardı.

Bir akşam Kadıköy buluşmamızdan sonra vedalaştık ve beni

meşhur 130A’ya bindirdiler. Otobüs tam kalkarken aralarından iki

zıpır hop içeri atladılar. O sıra birinci sınıf olan ben bu ikisine yol

boyu “Gelmeyin ben sizi kampüse nasıl sokarım, benim kampüste

gezmem bile yasak, ya beni görürlerse ben sizi ne yapacağım?” diye

dil döktüm ama bunlar aldırış etmediler ve gece vakti bana zorla

kampüsü gezdirttiler. Biz seyir kulesinden amfiye yürürken dehşet

halinde “Eyvah yakalandık!” deyip bunları kapıp bir kenara saklandım,

neye uğradıklarını şaşırdılar. Komik olan benim amfinin cam

kapısındaki yansımamızı “gece kampüste dolaşan abiler” sanmam,

ama trajikomik olan ise lisedeki cesur Hayra’nın üniversitede bir

korkağa dönüşmesinin bir ay bile sürmemiş olmasıydı. Arkadaşla-

30


@itudenark

RÖPORTAJ

rım hakikaten şok olmuş, gülseler mi ağlasalar mı bilememişlerdi.

Halime gece güldüler, sabah da ağladılar doğrusu!

3) Kariyerinize neden tankerde başladınız? Öğrenciyken kararınızı

etkileyen ne oldu?

Lise dönemi kendimi kruvaziyer gemilerinde hayal ettiğimi, kendime

onu yakıştırdığımı söylemiştim. Üniversite birinci sınıftayken fakülte

dışındaki arkadaşlarıma kruvaziyer gemilerinden imkansız bir aşk

gibi bahsettiğim için benimle alay ederlerdi. Fakültede bundan

bahsetmek zaten delilikti, o hatayı ilk hafta yapmıştim, bunun hayali

bile gizlenecek türdendi. Maalesef bu sorgulanamaz bir algıydı.

Kruvaziyer gemileri bizim harcımız değildi. O günün koşullarında

da bireysel uzaktan başvurular, şirketlerin internet sitelerinden veya

LinkdIn’den başvurmak imkanı yoktu. Böyle olunca kendi gerçeklerimize

dönmek gerekti. Ve o noktada, tankerler şampiyonlar ligiydi!

Dünyanın en önemli emtiası tankerlerle taşınırdı, haliyle tankerlerde

en nitelikli kaptan mühendisler çalışır, en ciddi operasyon tankerlerde

yürütülürdü. Tankerde başarabilen zabit, zaten her yerde

başarırdı! Abilerimiz aklımıza böyle işlemişti, içine girip araştırınca

biz de hak vermiştik doğrusu. Haliyle hırslı disiplinli bir tip olarak ben

de tankerci olmayı hedefleyenlerdendim.

4) Sizi 2022 yılındaki Ulusal Denizci Öğrenciler Zirvesi’nde dinlemiştim.

Cruise sektörüne girmek hakkında ülkemiz öğrencilerinin önyargılarından

bahsetmiştiniz. Bu önyargının sebebinin ne olduğunu

düşünüyorsunuz?

Bu önyargının sebebi maalesef bariz olarak bu heves kıran birtakım

abilerimiz ve büyük abilerimiz yani hocalarımızdı. Ne tip gemide

çalışmak istiyorsun sorusuna insan içinde verilecek cevap tanker,

konteyner veya dökme (kuru yük demezdik de dökme derdik) idi.

Ve müfredatımız da buna uygundu doğrusu. Ne mutlu ki bu önyargı

kırıldı, bugün kruvaziyer söylemekten çekinilen bir hedef değil. Ve

sektöre girişimiz de pek güçlü oldu diyebilirim. Bazı gemiler var ki

zabitan sınıfında 5-6 türk birlikte çalışıyor. Gururlanıyoruz çünkü

sayımız her geçen gün artıyor, demek ki mesleğimizi layıkıyla yerine

getiriyoruz ve aldığımız eğitim, disiplin beğeniliyor ve tercih sebebi

olarak yükseliyoruz. 7 Ekim 2021’de ufak bir grup olabilecek sayıya

ulaşınca kurduğumuz Türk Kruvaziyer Zabitleri grubumuzun bugün

2 Mayıs 2024 gününde 99 kişiye ulaştığını görüyorum! Aslında

gemi görevimden istifa ettiğim için bu gruptan çıkmam gerekiyor

ama elim gitmiyor! Bu sayıya gelmemizde çok emek, çok değerli bir

dayanışma var!

5) Denizcinin en iyisinin tankerde çalıştığı düşüncesi yaygın. Bununla

beraber “Cruise gemisinde staj yapılmamalı, hiçbir şey öğrenilmez

“diye bir düşünce de var öğrencilerin kafasında. Bu konuda siz ne

düşünüyorsunuz?

Gemiyi ve makine dairesini devasa bir laboratuvar ve kütüphane

olarak düşünüyorum. Benim görüşüm öğrenmek isteyenin her türlü

gemide birçok şey öğrenecegidir. Bütün gemilerde tabiatıyla 24

saat durmaksızın bir operasyon söz konusudur ve gemide bir şey

öğrenememek bence öğrenmekten daha büyük bir beceridir! Her

gemiden öğrenilecek şey farklıdır ve kimi yelpazeyi geniş tutup kimi

de tek gemi, makina, ekipman tipinde uzmanlaşmak ister. Bence bu

seçim insanın karakterine bağlıdır. Avantajlar ve dezavantajlar gemi

tipi, şirket politikası özelinde değişebilir ancak bir genelleme bence

çok yanlıştır. Örneğin bir tanker gemisinde devasa reverse ozmosis

sistemleriyle ile saatte 100 ton içme suyu üretmeyi öğrenemeyeceğimiz

gibi, bir kruvaziyer gemisinde de inert gaz sistemini ve onun

güvenli operasyon için hayati önemini öğrenemeyiz. Aynı şekilde

“yeni gemide staj yapılmamalı, hiçbir şey öğrenilemez” düşüncesi

de var ve bence o da çok eskimiş bir düşüncedir. Yeni gemilerde

eskilerde olmayan onlarca yeni sistem, makina, otomasyonu öğrenmek

mümkündür; yeni gemiler daha katı çevre kurallarına tabidir ve

haliyle sistemler daha fazla sayıda, daha detaylı ve daha karmaşıktır.

Yeni gemiye bebek gibi bakıp planlı bakımları aksatmadan her ekipmanı

sakin stressiz söküp takmak da mümkündür. Aynı şekilde eski

gemide kondisyonu azalan ekipmanların daha yeni onarım görmüş

olmayı dinlemeksizin tekrar tekrar sık sık arızalanması da seri pratik

yapmak için bir fırsattır. Tersaneden teslim aldığınız yeni inşa bir

geminin her türlü ekipmanından civatalar somunlar toplamak, bu

pompaları her hafta açıp kapatmak zorunda kalmak da aynı şekilde

seri pratik yapmak isteyen biri için fırsattır. Gemide olmak bence

bir makina mühendisi için dev bir fırsat, mühendisliğin mutfağında

olmaktır.

31


RÖPORTAJ

Denark Canopus / Bahar 2024

6) Bir stajyerin ve bir zabitin gözünden tanker deneyiminizi karşılaştırır

mısınız?

Stajyerken saat olarak en çok ayakta olan kişi olduğunuz için en

çok kendinizin çalıştığını düşünüyorsunuz ama iş yapanın yanında

durmak ve ucundan kıyısından ona yardım etmek tabii ki çalışmakla

bir değil. Bir türlü “aşırı meşgul olma hali” diyebiliriz. İlk zabitlik

beraberinde bir şokla geliyor, evraklara imzayı atmak, birtakım

operasyonlardan tek sorumlu kişi olmak, tek başına bir iş yapıp onu

kapatmak çok daha stresli ve dolayısıyla yorucu. Stajyerlik de bir defaya

mahsus ve her şeyin başı da sonu da değil diye düşünüyorum.

Şanssız olduğunu düşünen bir stajyer verimsiz bir staj geçirmekle

karalar bağlamamalıdır, öğrenmek ve deneyimlemek bitmeyen bir

süreçtir ve o da zabit olup sorumluluğu ele aldığında kisa surede her

şeyi yakalayacaktır.

7) Tanker ve cruise gemilerinde zabit olarak çalışmanın farklarından

bahsedebilir misiniz?

Tabii ki farklar saymakla bitmez. Bir kruvaziyer gemisinin önümüzdeki

sene 5 nisan’da nerede olacağı belliyken, bir tanker bir gün

içinde üç farklı destinasyon olasılığı için hesap kitap yapıyor olabilir.

Bir makina zabitinin penceresinden en dikkate değer farkların

birkaçından bahsetmeye çalışayım. Tanker gemilerinde 4-10 kişilik

bir makina ekibi vardır ve bir kruvaziyer gemisinde bu sayı 100’e

varabilir. Kalabalık mürettebat tabii ki esneklik sağlaması açısından

avantajdır, mutlaka sizi kollayan, gerekirse yardımınıza koşacak

iş arkadaşlarınız olacaktır, ayrıca aylarca gemide yaşadığınız için

arkadaşlık edebileceğiniz size uyumlu kişileri bulmanız daha olasıdır.

Ama küçük bir ekipte şans faktörü çok önemlidir. Tanker gemisinde

her şeyin yolunda gittiği bir gün üçüncü mühendis ve ikinci mühendis

makina dairesinde veya atölyede çalışırlar, kaçaklar, problemler

makina dairesi küçük olduğundan ve ekipman sayısı az olduğundan

doğal olarak daha kolayca fark edilir ve hemen müdahale edilir.

Yoğun olmayan bir gün kontrol odasında evraklarla uğraşılır ve

bedenen fazla yorulunmaz. Kruvaziyer gemisinde ise ikinci mühendis

ve üçüncü mühendisin görev tanımı net olarak ayrıdır. İkinci

mühendis makina kontrol odasında kendi vardiya saatinde tüm

operasyonlardan sorumluyken, kendi ekibindeki üçüncü mühendis

vardiya boyunca makina dairesindedir ve ikinci mühendisten aldığı

talimatlar doğrultusunda operasyonu gerçekleştirir. İkisi telsiz ile

sürekli iletişim halindedir ve ne makina dairesi ne de kontrol odası

günün hiçbir dakikası insansız olamaz. Bir üçüncü mühendis kontrol

odasına gerekmedikçe uğramaz, onun yeri makina dairesidir ve hep

hareket halindedir. İkinci mühendis ise 6-8 saatlik vardiyası boyunca

kontrol odasında oturup alarmları, operasyonu yönetmek zorundadır.

Üçüncü mühendis için devamlı en ücra köşelere kadar turlamak

çok önemlidir aksi takdirde geminin en baş tarafındaki hiç yolun

düşmeyeceği yerde bir ekipmandan ufacık bir kaçak tatlı su tankını

olmadık zamanda yarılayabilir, ve devasa bir sintine kuyusunu alarm

çalana kadar doldurabilir. Ve o alarm geldiğinde, haliyle vardiyasını

özenli tutmama sebebiyle uyarısını alacaktır. Haliyle her gün binlerce

adım kadar yürüyen onlarca kat merdiven çıkan üçüncü mühendis,

ikinciliğini alıp kontrol odasına terfi edince ve günde en az 6-8 saat

oturmaya başlayınca “Ah ah üçüncüyken istediğimi yer içer yine fit

kalırdım” diye söylenir! Bir başka önemli fark, pazar istirahati ve “dün

iki günlük çalıştık bugün çalışmak yok istirahati”nin kruvaziyer gemisinde

hiçbir şekilde olmayışıdır. Bahsettiğim gibi makina dairesi ve

kontrol odası hiçbir zaman insansız kalmaz ve vardiyacı mühendisler

ve mürettebat her gün vardiyasını tutmak ve rutin görevlerini yapmak

zorundadır. Bundan firarın tek yolu pozitif PCR testidir! Ayrıca

tankerlerdeki hayatta turist olarak bütçe ve zaman ayırıp gitmeyeceğiniz

yerler dahil onlarca yeri görebilme ve deneyimleme avantajı,

kruvaziyerdeki zabit olarak boş zamanlarında yolcu gibi yaşayabilme

avantajı kıran kırana rekabet eder diyebilirim!

32


@itudenark

8) Makine zabitlerinin karşılaşabileceği farklılıklar nelerdir? Bu

duruma uyum sağlamakta hiç zorluk yaşadınız mı? Eğer yaşadıysanız

nasıl aştınız bu zorlukları?

Öncelikle hicbir farklilik kolayca ogrenilip ustesinden gelinemeyecek

düzeyde değil. Gozde buyutulecek hicbir sey yok! Ben ilk kruvaziyer

kontratımı Valiant Lady’de 6 ay yapmıştım. Ve bunun ilk 2 ayı ciddi

bir eksigim olduğunun farkında bile değildim diyebilirim. Makina

dairesi ve kontrol odası arasındaki iletişimin telsizle olduğu kruvaziyer

gemilerinde çok önemli bir husus “close loop communication”dır.

Ben bu hayati derecede önemli kavramın adını ilk kez ikinci mühendisimden,

başmühendisin manevra sırasında dalga geçerek beni

taklit ettiğini söylediğinde öğrendim. Bu kavram, telsizde duyduğun

talimatı tamam, evet, hayır gibi kısa cevaplarla değil aldığın mesajı

karşı tarafa aynen tekrar ederek onaylamak anlamına geliyor. Bariz

güvenlik sebebinden dolayı bu çok önemli temel bu pratiği uygulamayarak,

“ben çok rahatım hiç de takmıyorum” imajı çiziyormuşum

meğer! Valiant Lady’e gelip günde 8 saat telsizle konuşana kadar

tankerde telsizi haftada bir eline alan ben, telsiz nedir nasıl kullanılır

bilmiyordum maalesef!

Esasinda alışmakta çok zorlandığım şey İTÜ Denizcilik Fakültesi ve

Türk mürettebatlı gemi hiyerarşisini geride bırakmak oldu. Tankerde

ikinci mühendisle aynı masada yemek yemek mümkün değilken,

kruvaziyerde kaptan ve başmühendis harici herkese ismiyle hitap

edip şakalaşabilmek, kimsenin karşısında hazır ola geçmeye gerek

olmayışı benim için alışması süper zor hatta birkaç kontratı bulan bir

farklılık. Ayrıca tanker gemilerindeki, gezme eğlenme fırsatlarının

kıdemliler tarafından hep stajyere, mürettebata, yeni zabitlere verilmesi

geleneğinin kruvaziyer gemilerinde tam tersi oluşu da ikinci

bir şoktu. Kaptan, başmühendis babacanlığını görememek bir hayli

hayal kirikligiydi!

9) 8 Mart’ın da üstünden geçmişken sormak isteriz, bir kadın olarak

sektörde yaşadığınız olumlu ve olumsuz deneyimler nelerdi? Aklınızda

varsa, bir anınızı dinleyebilir miyiz?

10) 2020 yılında ısı ve akışkanlar üzerine bir yüksek lisans yapmışsınız.

İlerisi için akademide bir planınız var mı?

Hem gemide çalışıp de hem İTÜ Makina Fakültesinde yüksek lisans

yapma fırsatı pandemi ile gelince, değerlendirmemek elimde değildi.

Akademi planlarımda yok, hiç de olmadı. Bana birçok şey katan,

zorlu bir deneyimdi.

11) Öğrencilik yıllarında yapması gerekenler hakkında tavsiyeleriniz

var mıdır?

Öncelikle benim yapmadığım ve öneminin farkına sonradan vardığım

şey, bir hatta birkaç mentor edinmek. İlgimiz ne kadar yüksek

de olsa, günümüzde kaynaklar, bilgiler, haberler, videolar üstümüze

yağar da yağar. Hele öğrenciyken doğru kaynaklari secebilmek daha

da zordur. Ayrica denizcilikle ilgili her türlü işi henuz okurken az da

olsa deneyimleyebilmek buyuk avantaj olacaktir. Atölyeler, limanlar,

acentalar, armator sirketler, teknik ve ticari operasyon sirketleri,

tersaneler… her birinden gelecek en ufak fikir ve edinilecek beceri

gemi deneyiminin hem öncesi hem de sonrasi icin super faydali

olacaktir. Spor alışkanlığıni universitede oturtmak, gemideki zihinsel

ve bedensel dayanıklılık seviyemizi artıracaktır. Sofistike bazi hobiler

is dunyasinda sosyal ilişkiler kurmamızı kolaylaştırabilir. Türk denizcisinin

belki de en zorlandığı şey olan dil öğrenmenin kacinilmaz

oldugunu kabullenmek ve eksik olunduğu kadar ustune daha cok

dusmek kendimize yapabileceğimiz en iyi yatirim olabilir. Uc sene

boyunca birçok milletten zabitle çalışmamın sonucunda, gordugumuz

egitimin ve yetiştirildiğimiz disiplinin acik ara farkla onde

oldugunu ısrarla her fırsatta paylasiyorum. Bunun hakkini vermeli,

bilgi ve imkanlarımızı birbirimizle paylasmali, Turk Denizcisi olarak

denizciliğin her alaninda, dünyaca bilinen ve sayilan isleri en iyi

sekilde basarmali. İşbirliğimizi, kendi aramızdaki rekabetin hep bir

tik ustunde tutabilmeyi basarmali ve gucun birlikten geldiğinin hep

farkinda olmaliyiz!

Benim görüşüm, kendi tecrübemle, geminin özellikle de makina dairesinin

bir kadın için çok çok zor bir çalışma ortamı olduğu. Ve bence

bunun sebebi fiziksel dezavatajımız değil! Bu meslek bir dizi yetenek

gerektiriyor ve mesleği kendi seçen bir kadının bunları çok yüksek

oranda karşılayabiliyor seviyede olması gayet mümkün. Zorluk,

psikolojik olarak bastırıyor. Birey olarak hepimizin belli bir kapasitesi

var ve biz kadın denizciler kapasitemizin büyük bir kısmını kendimizi

erkek iş arkadaşlarımıza kabul ettirmeye harcıyoruz. Bu da öğrenme

ve başarmaya harcayacağımız kapasitemizden çalıyor! Kendimizi

psikolojik olarak kabul ettirmeye harcadığımız efor asla azımsanamaz!

Negatif algı yıldan yıla azalsa da asla göz ardı edilebilecek

bir seviyede değil ve benim görüşüm, bir kadının bir kariyer boyu

gemide mühendis olarak çalışması için görevine inanılmaz büyük bir

tutkuyla bağlı olmasının şart oluşu.

33


MAKALE

Denark Canopus / Bahar 2024

YAYGINLAŞAN GEMİ

KAZALARI

İnsanoğlu denizlerle tanıştıktan sonra geliştirdiği çeşitli yapılarla

denizde var olma savaşını başlatmış oldu. O belirsiz

tarih sayfalarından bugüne, denizler büyük gemi kazaları

ve felaketlere tanıklık etti ve bugün bağrında sayısız batık

barındırmaktadır. Bugünlerdeyse gerek ülkemizde gerekse

de dünya üzerinde gemi kazaları ile ilgili haberler gözle

görülür bir artışla sayfalara ve ekranlara yansıyor. Yakın tarihlerde

bir felaket yaşamış olan Kafkametler ve Batuhan A

bu talihsiz gemilerden yalnızca ikisi. Bu yazıda Kafkametler

ve Batuhan A kısa bir inceleme ve derleme ile okurların

bilgisine sunulacaktır.

Gemilerdeki hasarlar onarılabilecek olsa da insan hayatları

geri getirilemez. Bu nedenle, kaptanların çıkacakları seferlerde

güvenlik konusunu ön planda tutmaları büyük önem

taşır. Gemi hasar görebilir, ancak can kaybı yaşanmaması

için gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.

Limanda batan gemiden mürettebat kurtarılabilir miydi?

Geminin liman içinde ve hatta mendireğe yaslanmış bir

şekilde batması, kurtarma operasyonlarının başarısızlığı

ve sonuç olarak 12 kişinin hayatını kaybetmesi gerçeği

oldukça üzücü.

Ereğli Limanı’nın mendireğine yaslanmış haldeki bir geminin

batması, kurtarma operasyonlarının planlanması ve uygulanması

için daha kontrollü bir ortam sunmalıydı. Böyle

durumlarda limanda hazır durumda olan botlar beklemelidir.

Bu şekilde gemi mendireğe yaslanmış haldeyken batma

riskiyle karşı karşıyaysa çekici botlar kullanılarak geminin

liman içine çekilmesi mümkün olabilirdi.

34

KAFKAMETLER

Rusya Temryuk’tan İzmir Aliağa Limanına giden ferrosilikon

taşıyan Türk bayraklı Kafkametler gemisi 19 Kasım’da

fırtına nedeniyle Karadeniz Ereğli Limanına demirledikten

bir süre sonra limandan ayrıldı. Ayrılış sırasında yola

çıkmaya uygun ve hazır olduğunu gösteren yola elverişlilik

belgesi verilmiş miydi? Geminin irtibatının kısa süre sonra

kesilmesi ve ardından Karadeniz Ereğli askeri mendireğine

sürüklenerek çarpması, geminin ani bir şekilde kontrolünü

kaybettiğini ve dolayısıyla kötü hava koşullarının etkilerini

başarısız bir şekilde yönettiğini ortaya koydu.

Bu trajik olayın önlenebilir bir kaza olduğu deniz camiasının

ortak görüşü. Karadeniz’de o sırada bulunan tek

eski gemi Kafkametler değildi. Bu tür gemilerin şiddetli

fırtınalarda ve dalga tepelerinde kolayca zarar görebileceği

ve batma riskinin yüksek olduğu bariz bir gerçek.

Neden Sinop limanı yerine Karasu’ya yanaşıldı?

Kafkametler gemisinin seyrinde en dikkat çekici yan,

güvenlik uyarılarına rağmen Sinop’a değil Karasu’ya doğru

ilerlemesi gerçeği. Diğer gemilerin güvenlik amacıyla Sinop’a

yanaşırken, Kafkametler’in fırtına uyarılarına rağmen

bu limana değil de daha uzak bir limana yönelmesi, riskli

bir karar olarak görülebilir. Bu karar, geminin ve mürettebatın

güvenliği açısından ciddi bir risk oluşturmuş olabilir.

BATUHAN A

Batuhan-A gemisi, 15 Şubat 2024 tarihinde Marmara

Denizi’nde kötü hava ve deniz şartları nedeniyle su almaya

başladıktan sonra Karacabey ilçesi açıklarında battı. Geminin

mürettebatında beş kişi bulunuyordu ve gemide 1250

ton mermer tozu yükü taşınıyordu. Ancak, yardım çağrısından

kısa bir süre sonra gemi battı ve mürettebattan sadece

aşçı Zeynep Kılınç’ın cesedine ulaşıldı, diğer dört kişi hâlâ

kayıp durumda.

Gemi batmadan iki gün önceden gemiden ayrılan Doğuşçan

Yaylak, “Gemiden ısrar etmelerine rağmen tehlikenin farkına

varıp 2 gün önce ayrıldım. İşten ayrılmasaydım ben de

hayatta olmayabilirdim. Geminin her yeri patlıyordu. Her

hafta kaynak yapıyorduk. Gemi kaptanı bile ‘bu gemi batar’

diyordu.” dedi.

Bu trajik olay, sadece kötü hava ve deniz şartları gibi doğal

etkenlerin sonucunda meydana gelmedi. Geminin batış


@itudenark

MAKALE

şekli ve içinde bulunduğu durum bundan fazlası olduğunu

gösteriyor. Geminin batış sebepleri konusunda birçok farklı

görüşler ve iddialar bulunmakta. Bunların en başında aşırı

Yüklenme ve Ambar Kapakları geliyor.

Neden can salı boştu?

Gemideki güvenlik ekipmanlarının, özellikle de can salının

boş olması, gemi sahibi veya işletmecisinin güvenlik standartlarına

uyulması gerektiği konusunda ihmalkâr davrandığını

gösterebilir. Bu, denizcilik sektöründe ciddi bir sorun

ve güvenlik ihlali olarak kabul edilebilir.

Gemideki mürettebatın, acil durumlarla başa çıkmak için

gerekli eğitimi almadığı veya yeterli hazırlığa sahip olmadığı

varsayılabilir. Bu durumda, geminin can salının boş

olması, mürettebatın acil durumda etkili bir şekilde hareket

etme yeteneğini sınırlayabilir.

Gemi sahibi veya işletmecisi, ekonomik kısıtlamalar nedeniyle

gerekli bakımı veya ekipmanı sağlamakta zorlanmış

olabilir. Bu durumda, can salının boş olması, maliyet

tasarrufu amacıyla güvenlik önlemlerinin göz ardı edildiğini

düşündürebilir.

Denizcilik otoritelerinin, gemi güvenliği ve güvenlik

ekipmanlarının denetlenmesi ve uygunluğunun sağlanması

konusunda yetersiz olması veya denetimlerin düzenli olarak

gerçekleştirilmemesi durumunda, güvenlik eksiklikleri göz

ardı edilebilir veya göz ardı edilebilir.

Neden 6 saat geç haber verildi?

Mürettebatın veya gemi personelinin, acil durumun ciddiyetini

veya geminin batma riskini belirleme konusunda yeterli

eğitime veya deneyime sahip olmaması sonucu, geminin

batma tehlikesini fark etmemiş olabilirler. Bu durum, mürettebatın

veya gemi personelinin acil durumlara nasıl tepki

vereceği konusunda eksiklikler olduğunu gösterebilir.

Geminin iletişim ekipmanlarında arıza veya başka bir sorun

yaşanmış olabilir, bu da yardım çağrısının yapılmasını

geciktirmiş olabilir. Özellikle, geminin uzak bir konumda

olması veya kötü hava koşullarının iletişimi etkilemesi

durumunda bu sorunlar daha belirgin olabilir.

Mürettebatın veya gemi yöneticilerinin, geminin batma

tehlikesini belirledikten sonra alınması gereken kararları

almakta gecikmiş olabilirler. Bu durum, gemi personelinin

kriz yönetimi ve acil durumlara nasıl tepki vereceği konusunda

eksiklikler olduğunu gösterebilir.

Batuhan-A gemisinin batışı hem insan hem de çevre açısından

büyük bir felakettir. Geminin taşıdığı mermer tozu

yükü, deniz ekosistemine zarar vermiş ve deniz canlılarını

tehdit etmiştir. Geminin batığı, deniz trafiğini aksatmış ve

başka kazalara sebep olabilecek bir engel oluşturmuştur.

Denizcilik sektörünün, geminin batışıyla birlikte güvenilirliğini

ve itibarı zedelenmiştir. En önemlisi, gemide çalışan

beş denizci hayatını kaybetmiş veya kaybolmuş, aileleri büyük

bir acı ve mağduriyet yaşamıştır. Bu sonuçların giderilmesi

için, geminin batığı kaldırılmalı, deniz temizlenmeli,

kurtarma çalışmaları hızlandırılmalı, denizcilerin ailelerine

tazminat ve destek verilmeli, denizcilik sektöründe kalite

ve güvenlik standartları yükseltilmeli ve deniz kazalarının

önlenmesi için etkin bir politika izlenmelidir.

35


RÖPORTAJ

Denark Canopus / Bahar 2024

ERSAN BAŞAR

1.Geçtiğimiz günlerde Antarktika’dan döndünüz. Öncelikle bir kez

daha hoş geldiniz. Ülkemize büyük bir gurur yaşattınız. Bizlere

röportajımızın giriş bölümünde kendinizi tanıtabilir misiniz? Ersan

Başar kimdir?

Şöyle söyleyeyim ben bir akademisiydim. Karadeniz Teknik Üniversitesi

Deniz Bilimleri Fakültesi Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği

bölümünde öğretim üyesi olarak çalışmaktayım. Üniversiteyi bitirdikten

sonra master yaptım sonrasında biraz denizde çalıştım. Daha

sonra üniversiteye tekrar dönüp akademi kariyerime devam ettim.

Esas uzmanlık alanım gemi kazaları ve sonrasında petrol dağılımı,

tanker manevraları. Deniz kirliliği ve petrol dökülmesi ile ilgili simülasyon

ve modelleme konularında çalışıyorum. Antarktika projeleriyse

2017 yılından itibaren ülkemizde başlamış bulunmakta. İTÜ ile

başlayan bu süreç günümüzde TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları

Enstitüsü kapsamında devam etmektedir. Ben de yoğun bir şekilde

projeler ve ekspedisyonları yürütülmesi ve oradaki faaliyetleri gerçekleştirmesi

konusunda çalışmalar yapıyorum. Ayrıca 2016 yılından

bu yana da Türkiye Dağcılık Federasyonu başkanlığı görevini yürütüyorum.

Tabii dağcılık benim hobim, sportif yanım. O da aynı şekilde

devam ediyor ama hayatımın önemli bir bölümünde alıyor.

2.Türkiye’de kutuplar üzerine çalışan ilk bilim insanlarından birisiniz.

Ülkemizde üzerine daha önce pek fazla araştırma yapılmamış bu

alanda çalışmaya nasıl başladınız, sizi bu alana yönlendiren bir şey

oldu mu? Denizcilikten kutuplara nasıl bir rota çizdiniz? Denizcilik ve

kutupların yakın ilişkisini nasıl açıklarsınız?

Şunu söylemek gerekir ki denizcilik çok özel bir meslektir. Denizciliği

sadece bir meslek olarak görmemek lazım; bir yaşam biçimidir,

dünyaya bakış açısıdır. Birçok özellikleri bünyesinde barındıran

bir yapıdadır. Denizci olmak, meraklı olmayı gerektiri. Bizim için

birçok bilinmeze cevap veren bir meslektir. Görmediğimiz yerlere,

zorlu denizlere, farklı bölgelere seferler yaparız. Aslında kutuplarda

böyle kutuplar da bizim bilmediğimiz bölgeler.Hep bir merak fark

vardı ve ilgimiz neticesi ile ilk sefere 2017’de katıldım. Gittiğimiz

bölge hakkında çok fazla bilgi yoktu Özellikle bizim o zamanlar bir

kampımız ve belli bir noktamız yoktu üstümüz yoktu ve bunların

bulunması, bunların nerede olabileceğinin belirlenmesi açısından

gerçekten önemli bir heyecan verici bir süreçti. O günden bugüne

geldiğimizde ise en son 8. seferin lideri olarak görev yaptım. İspanyol

biri Bulgar ve biri Amerikan vatandaşı onlarla birlikte toplam 24

kişi Türk Antarktika bilimsel seferini tamamlamış bulunduk. Tabii bu

süre içerisinde 2017’de yapılan bir seferle son sefer arasında büyük

bir gelişme kaydedildi. Türkiye çok hızlı yıllardır gerisinde kaldığı bir

bölgede çok ciddi hızla adımlar atarak belli noktalara geldi. Burada

birçok etmen var. Bu bir takım çalışması burada birçok kişinin emeği

var Ve artık TÜBİTAK üzerinden bilimsel projeler yürütülüyor. Bu

bizim için gurur verici bir durum.

3. İlkleri başarmak da bilimsel projelerin ilk adımlarını tamamlamak

da çoğu zaman zordur. Siz gerek denizcilik akademisinde gerek

kutup araştırmalarında çalışmaya başladığınızda ne gibi zorluklarla

karşılaştınız ve bu zorlukların üstesinden nasıl geldiniz, bir motivasyon

kaynağınız var mıydı?

Çalışmaya başladığımızda çok fazla bilgimiz yoktu Bilgimiz denizcilik

kapsamında belli bir bölgeye kadar olan alanlarla kısıtlıydı. Ancak

kutup bölgesi hem denizcilik anlamında çok farklı ve zorlu su yolları

hem aslında de ekosistemi, ekolojik yapısı, buzullar, buzul hareketleri

o kadar ilginç ki bunların çoğunu aslında biz de bilmiyorduk. Daha

fazlasını sonrasında görmeye başladık biz de. Çünkü gitmediğiniz,

orada olmadığınız, orada çalışmadığınız sürece teorik şeyler yeterli

kalmıyor. Mutlaka uygulamasında görmeniz gerekiyor. Bunların hepsi

bu süreç içinde gerçekleşti. Tabii bu süreçte yaşayarak bazı şeyleri

görüyorsunuz.

Ayrıca çok zorlu yaşam şartlarıyla mücadele etmeniz gerekiyor. 80-90

knot rüzgarla karşılaştığımız oldu. Denizin kötü olduğu şartlar gemideki

yaşamın zorluğuyla birleştiğinde gerçekten zorlu bir süreç haline

geliyor. Tabii burada denizci olmanın avantajları var yani sadece

bilim insanı olmak bazen yetmiyor. Kısacası bazı şeyler yaşanarak

öğreniliyor. Tecrübe ederken aslında nasıl çözeceğinizi de öğreniyorsunuz.

4. Beyaz kıtaya ilk defa ayak bastığınızda ne hissetiniz? Katıldığınız

ilk seferde neler tecrübe ettiniz? Bugüne kadar katıldığınız seferlerde

kutuplarda yaşadığınız en unutulmaz anınız nedir

Çok heyecan vericiydi benim için. Çok hassas duygular içerisine

giriyorsunuz. Çünkü öyle bir şey ki bastığınız yere sizden önce hiçbir

canlı dokunmamış. Bu çok özel bir şey. Yani ayağınızı bastığınız bir

buzun üzerine, milyonlarca yıl önce oluşmuş bir buz tabakasına daha

oraya hiçbir canlı, hiçbir şey dokunmamış ve ilk defa siz basıyorsunuz.

O yüzden çok özel. Ve doğal olarak duygusal anlamda önem

veriyorsunuz. Çevre anlamında da çok önem veriyorsunuz zarar görmemesi

için. Bu durum sizi çok farklı yerlere sevk ediyor çok anlamlı

düşüncelere sevk ediyor. O buzulun milyonlarca yıl önce oluşmuş

olduğunu biliyorsunuz ve bu gerçekten sizin için çok önemli ve özel

bir an oluyor beni çok heyecanlandırmıştı.

5. Daha önce buzda demirleme üzerine konuştuğunuzu hatırlıyorum.

Bizzat deneyimlemiş biri olarak buzda yürütülen bu tarz operasyonlar

için ne söylersiniz? Bir denizci gözüyle kutuplarda sefer esnasında

36


@itudenark

RÖPORTAJ

neler gözlemlediniz? Buz seyrinin zorlukları nelerdir? Buzda seyir

yaparken deneyimlediğiniz, şahit olup unutamadığınız bir şey var mı?

Gerçekten çok farklı. Seyrin tüm zorluklarını yaşıyorsunuz. Özellikle

Antartika’da iyice buzun içerisine giriyorsunuz. Normaldeki seyir

sistemlerimizin haricinde en başta iki tane normal bir arabanın lambası

gibi ‘searchlight’larımız yanıyor yukarıda ve direkt ön tarafı aydınlatarak

buzları tarıyor. Karanlık olduğunda searchlightlar çalışıyor.

Radarlardaki yansımalar alınmaya çalışılıyor. Bildiğiniz gibi farklı buz

tipleri var. Bazıları beyaz renk cam şeklinde, bazıları da -var ki bunlar

en tehlikelisi- göremiyorsunuz ancak searchlightlar ile yerini bulabilirsiniz.

Eğer bunlara çarparsanız gemiye çok büyük zarar verebiliyor.

Çünkü çok sert yapıda. Ayrıca yine elektronik sistemler var şimdi

termal görüşlü dürbünler şeklinde kameralar var şu anda gemilerde

de yaygınlaşmaya başladı ve burada çok etkili olarak kullanılıyor.

Çünkü bu soğuk olan buz yapısını daha rahat tespit edebiliyorlar gece

seyrinde.

Demirleme büyük bir problem. Çünkü Antarktika’da buz dağları zemini

tarayarak hareket ediyor. Buzlar suyun içerisine giriyor, çıkıyor,

yapıyı değiştiriyorlar. Aniden bin metre derinlikle giderken iskandilin

1.550 metre hızla değiştiğini görebilirsiniz O yüzden çok tehlikeli

Geminin tipine göre demirleme yapmanız gerekebiliyor. Biz ilk seferde

oldukça küçük bir tekne ile gitmişti yelkenli bir tekneydi,12 kişi

kapasitesi vardı. Tehlikeli bir operasyon. Orta büyüklükteki bir küçük

buz parçası bile tekneyi sıkıştırarak bir konserve gibi ezebilir o yüzden

buzlarla birlikte hareket etmeniz gerekiyor. Buza yaklaşıyor, dibine

giriyorsunuz. Demiri buzun üzerine direkt atıyorsunuz ve buz üzerine

zinciri bırakıyorsunuz. Böylelikle buzla birlikte siz de hareket ediyorsunuz

ve güvenli bir şekilde demirlemiş oluyorsunuz bunu da ben

ilk defa orada gördüm. Ayrıca gemiler mutlaka aynı rotalar üzerinde

gidiyorlar. Çünkü gerçekten batimetre çok tehlikeli kızlar çok tehlikeli

olabildiğince gündüz Tabii seyir yapılması daha avantajlı oluyor. Gece

seyri çok daha riskli ve sürekli bir alarm pozisyonunda oluyorsunuz.

Bununla birlikte Antarktika’ya giden büyük gemileri görüyoruz. Biraz

daha rahatlar. Çünkü kütleleri büyük olması daha güçlü olmalarını

sağlıyor.

6. Günümüzde kutuplar üzerine yapılan bilimsel araştırmalar ve

projeler dünya çapında hız kazanırken öte yandan kutup turizmi gibi

kulağa oldukça ilginç gelen gelişmeler de dünya çapında büyümeye

devam ediyor. Siz kutup turizmini nasıl değerlendiriyorsunuz? Kutupların

geleceği ve denizcilik için olumlu/olumsuz ne gibi gelişmelere

yol açabilir?

Şöyle Antarktika’da birçok antlaşma var bu anlaşmalar kapsamında

Antarktika Antlaşmalar Sistemi bütün ülkelerin uyması gerekenler için

belirleyici. Kutup turizmi de son dönemlerde dediğiniz gibi çok gelişti

ve çok ciddi oranda talep görmeye başladı. Tabi bunun talep görmesinin

sebeplerinden bir tanesi de bu çalışmaların basında yer kalması.

İnsanların farklı yer görmeyi istemelerinden de kaynaklanıyor. IAATO

isimli kuruluş ise Antarktika’daki tüm turizm aktiviteleri kontrol eden

bir mekanizma. Tüm operasyonda çalışacak rehberleri kuralları belirliyor.

Özellikle son dönemlerde çok fazla kotaları arttırmaya başladı.

Çünkü çok büyük bir talep var Her an gidemiyorsun ve fiyatlarda

oldukça yüksek olmasına rağmen İnsanlar 1 yıl 2 yıl sıra bekliyorlar

Antarktika’ya gitmek için her zaman yer bulamıyorlar. Ne kadar kıtanın

kendi kuralları olsa da turizm amaçlı gelen insanlar doğal olarak

bölgedeki türler için bir tehdit oluşturuyorlar. Hem yeni türlerin bölgeye

gelmesi hem de Antarktika türlerinin bölgeden çıkması anlamında.

Çünkü bir kontaminasyon söz konusu. Bu kontaminasyonu engelleyebilmek

de bizim elimizde yine. Bu yüzden turizm aktiviteleri kontrol

altında olması gerekir.

7. Buzulların erimesi pek çok olumsuz habercisi durumunda. Öte

yandan eriyen buzullar ile gemilerin rotalarında değişikler de meydana

gelmeye başladı. Genç denizciler olarak bu konuyla yakından ilgilenmekteyiz.

Dergimizin geçtiğimiz sayısında AR-GE departmanımız bu

konu üzerine bir araştırma yazmıştı. Peki sizce bu yeni rotalar, deniz

ticareti ve uluslararası ilişkiler bazında nasıl incelenip yorumlanmalı?

Bu yorumlama yapılırken nelere dikkat edilmeli? Bu konuda sektörün

Türkiye boyutunda yapılması gereken hamleler neler olmalıdır?

Antarktika’da baktığımız zaman ticaret gemilerin rotaları üzerinde

değil. Burada çok büyük bir fark yok. Ancak Arktik’te yani kuzeyde

çok ciddi bir durum söz konusu.Denizi’nin buzul örtüsü kış aylarında

genişlerken yaz aylarında küçülür. Bu, Kuzey Rotası olarak bilinen

yeni bir deniz yolu oluşmasına sebep olmuştur. Çok önemli bir hareket

bu bu zaten okyanuslardaki akıntının ve temel hareketin esas pompası

diyebiliriz.

Arktik’te yeni iki hat açılmaya başladı aslında: kuzey ve güney.buna

bizim Kuzey Rotası özellikle şu anda birçok geminin geçtiği yer ancak

Rusya’nın kontrolü altında Çünkü Rus kara sularından geçiyor. Güney

Rotası ise Kanada Alaka civarında. Ancak çok kullanılamıyor. Çünkü

bu rota biraz daha zor. Adalar bölgesinden geçiyor. Kuzey Rotası Süveyş’ten

geçen veya Afrika’nın altından dolanan gemiler çin maliyet

açısından daha uygun.

Antarktika, barış ve bilimsel araştırmaların yapıldığı bir kıtadır. Ancak,

Arktik bölgesi Amerika ve Rusya arasındaki gerginlik nedeniyle

riskli bir hal almıştır. Bu bölgelerin önemi, gelecekteki deniz yollarının

belirlenmesinde etkili olacaktır. Ancak, Rusya’nın kontrolü altında

olduğu için bu rotaların yoğun kullanımına izin verilmemektedir. Ancak

türkiye gelişmeleri yakından takip etmeli ve iyi analiz etmelidir.

9. Denizcilik Fakültesinden mezun olduktan sonra akademik kariyerinize

atılmadan önce bir süre denizde çalışarak tecrübe kazandınız. Bu

durumun sizin akademik kariyerinize nasıl bir katkısı oldu? Akademide

devam etmeyi planlayan genç denizciler için bu konuya yönelik bir

tavsiyeniz olur mu?

Denizcilik, sürekli heyecan ve keşiflerle dolu güzel bir meslektir. Akademisyenlik

de aynı şekilde, sürekli kendini yenileyen ve keşiflerle

dolu bir alandır. Ben de akademisyen olduğum için çok mutluyum.

Denizcilik deneyimim olmasaydı büyük bir eksiklik hissederdim. Bu

yüzden akademik hayata geçmeden önce bir süre gemide zabit olarak

çalışmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Bu deneyim, akademik

kariyerlerine sağlam bir temel oluşturur. Araştırma görevlisi olmak

isteyen veya akademik dünyada yer almayı hedefleyen herkese, en

azından birkaç yıl denizde görev yapmalarını öneririm. Bu, akademik

çalışmalarına büyük bir katkı sağlar ve farklı bir bakış açısı kazandırır.

Akademik dünyada genç ve araştırmacı insanları görmek istiyoruz ve

denizde geçirilen bir süre, akademik hayatlarını hızlandıracaktır.

10. Doğa yürüyüşleriyle başlayan, hava ve deniz sporlarıyla devam

edip dağcılığa ve sonrasında TDF başkanlığına kadar uzanan bir spor

serüveniniz var. Siz bu serüvene nasıl başladınız? Bu uzun serüvende

yolunuz dağcılıkla nasıl kesişti? Dayanıklılık, kondisyon, teknik bilgi

gibi yeterlilikler gerektiren bu spora nasıl başladınız? Kendinizi nasıl

geliştirdiniz?

37


RÖPORTAJ

Denark Canopus / Bahar 2024

Aslında denizcilikle doğa sporları çok iç içe. Yani hobim ve mesleğimin

birçok açıdan birbiriyle örtüştüğü düşünüyorum. Doğada olmak,

doğayı hissetmek, doğada hayatınızı idame etmesi… Aynı gemide de

böyle uzun süre zorlu denizlerde sefer yapıyorsunuz ve doğa şartlarını

yakından hissediyorsunuz. Doğada yaşam içinde bunun mental ve

fiziksel olarak bir şekilde üstünden geliyorsunuz mesleğinizin size

vermiş olduğu bir takım bilgilerle, bir takım öğretilerle. İlk olarak

doğa sporlarına olan ilgim lise yıllarında başlamıştır. Havacılıkla başlamıştık.

O zamanlar Türk Hava Kurumu gençler için eğitim veriyordu.

Paraşütçülük, planör gibi tüm havacılık branşlarıyla ilgilendim.

Daha sonrasında yine Karadeniz’de gelince de dağlarla tanıştım ve

dağcılık faaliyetlerim başladı. Daha sonrasında Orta Asya’da 7.000’lik

dağlardan 4 tanesine tırmandım Özetlersem keşfetme ruhu ve bir zirveye

çıktığınızda orada ne olduğunu görmek ve yüksekten farklı yerlere

bakmak derim dağcılık için. Denizcilik de böyle. Deniz sporlarına

olan ilgim de buradan çıkıyor. Yelken yapmayı çok severim. Yelkenin

o sesi ve suya temas etmeniz, rüzgarı hissetmeniz çok keyifli bir şey.

11. Bir sporcunun sahip olması gereken en önemli özellik nedir? Dağcılık

sporu popüler doğa sporlarından biri olsa da modern dünyanın

kent yaşamı ve yoğun temposu bu sporu bizden uzaklaştırıp tehlikeli

uç sporlardan birisi haline dönüştürmeye başladığını gözlemliyoruz.

Bu konuyla alakalı Federasyon’un önümüzdeki süreçte planları

nelerdir?

Dağcılık, Alp Dağlarında doğmuş, alpinizimden geliyor ve insanları

bütün hayatında yer almış bir branş. Birçok branş da dağcılıktan ayrılmıştır,

gelişmiştir. Doğa sporlarına olan ilgi dünyada ve ülkemizde

de çok arttı. İnsanlar Doğa yürüyüşüyle tekrar tanıştı: doğada olmak,

kamp kurmak, tırmanışlar yapmak… Bunun gibi şeyler artık iyi insanların

ihtiyaç haline gelmeye başladı ve ülkemizde olduğu gibi dünyada

da büyük bir talep var. Türkiye’de daha çok federasyon olarak biz

de doğa sporlarına olan ilgiyi desteklemek için sürekli eğitimler

düzenliyoruz. Doğa sporlarıyla ilgilenen herkesin iyi bir eğitim alması

ve tecrübeli bir rehber eşliğinde aktiviteler yapması önemli. Sporda

hızlı ilerleme yerine, olgunlaşma sürecinin önemli olduğunu vurguluyoruz.

Riskler her zaman vardır, ancak önemli olan bu riskleri doğru

bir şekilde yönetmektir. Doğada veya gemide risk alabiliriz, ancak

bunların kabul edilebilir düzeyde olması gerekir. Eğitim ve deneyimle,

doğadaki riskleri etkili bir şekilde yönetebiliriz.

Spor yapmayanlar ise daha dengesizdir ve kazalara daha açıktır. Gemi

personeline spor yapma imkanı sağlanmalı ve ekipmanların bakımı

düzenli olarak yapılmalıdır. Bu, şirket politikasıyla desteklenmelidir.

Akademisyenler olarak, şirketlere bu konuda bilimsel çalışmalarla

farkındalık arttırmaları için önerilerde bulunabiliriz. Gençler ve yeni

mezunlar da spor yapma imkanı için şirketlerden talepte bulunabilir,

çünkü bu maliyetli bir şey değildir.

13. Ülkemizde bazı yanılgılara göre denizcilik sınırlı ve oldukça

spesifik bir alan olduğu için pek çok şeyden uzak. Ancak deniz ve

denizcilik birçok açıdan bakıldığında hayatımızın bir parçası aslında.

Bilimin, sanatın, sporun kısacası hayatımızın içinde. Siz de bir

akademisyen, araştırmacı, sporcu ve bir aile babası olarak bu gerçeği

gözler önüne sermiş öncülerimizden birisiniz. Kariyerine farklı bir yön

vermek isteyen, sıradan denizci algılarını yıkmak ve fark yaratmak

isteyen genç denizcilere neler tavsiye edersiniz?

Denizcilik gerçekten çok özel bir meslek. Denizde olmak, bir gemide

olmak bizim için çok önemli bir şey. Çünkü bunu yapabilmek için

güçlü bir psikolojiye sahip olmanız gerekir. Bu kolay bir şey değil,

mental ve fiziksel olarak hazırlıklı olmanız gerekir. Belli bir süre

denizde kalıyorsunuz ve zorlukları yaşıyorsunuz . Herhangi bir limana

gittiğinizde farklı kültürlerle birlikte oluyorsunuz geldiği zaman

onunla konuşurken nasıl davranacağınızı biliyorsunuz ve mevzuatlara

hakim olmaya çalışıyorsunuz. Diğer tarafta başka bir yere gittiğinizde

oradaki siyasi ve politik yapılara dikkat etmeniz gerekiyor. Çünkü yapabileceğiniz

bir şey gittiğiniz ülkede size karşı bir tepki alabilir, tam

tersi çok farklı bir durum söz konusu da olabilir. Bölgeye ait davranış

tarzını, onların yaşamını, hayatta neye önem verdiklerini bilirseniz ve

saygı duyarsanız, ona göre davranırsanız sadece işiniz kolaylaşmakla

kalmayacak aynı zamanda size artı bir değer olarak dönecektir.

Kısacası denizde çalışacak birisi kendisini her konuda yetiştirmesi

gerekiyor. Bir gemi kaptanı, bir güverte/makine zabiti olan bir kişi

bunların hepsini bildiği zaman çok ciddi bir entelektüel kültürle yoğruluyor

ve kendisini her türlü zorlu şartlara hazırlıyor ve bundan dolayı

da işte denizciliğin ve denizcilerin farkı ortaya çıkıyor. Bizi ayıran

en önemli noktalardan bir tanesi bu. Ayrıca ben özellikle bu mesleği

seçmiş olan şu arkadaşlarımızın hepsi tebrik ediyorum. İnşallah güzel

bir denizcilik hayatları olur.

12. Denizcilerin yaşamında sporun yeri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu konuya dair daha önce çalışmalarınız olduğunu ve panellere

katıldığınızı biliyoruz. Gemi gibi kısıtlı bir alanda, zor şartlar altında

yoğun çalışma saatlerine sahip denizcilerin kısıtlı imkanlar içinde

daha sağlıklı ve yeterli şartlarda yalnız vücut geliştirme değil farklı

spor dallarında da faaliyet gösterebilmesi için neler yapılabilir? Bu

iyileştirme için gemi adamlarından çeşitli pozisyonlardaki yöneticilere

kadar sektöre ne gibi görevler düşmektedir?

Yaklaşık 7-8 yıl önce bir araştırma yapmıştık. Gemi, hareketli bir zeminde

olduğu için dengenizi korumanız önemli. Bu, kırıklar ve ciddi

yaralanmaları önler. Spor yapmak vücut dengesini artırır ve gemideki

kazaları azaltır. Sporu hayat tarzı olarak benimsemek önemlidir.

Düzenli spor yapmak, mutluluk hormonlarını salgılar ve stresi azaltır.

Ayrıca statik elektriği boşaltır ve teması artırır. Gemiye spor kültürünü

taşımak önemlidir çünkü spor yapanlar daha az kazaya maruz kalır.

38


@itudenark

39


MAKALE

Denark Canopus / Bahar 2024

OLASI İSTANBUL DEPREMİ

VE DENİZCİLİĞİN ÖNEMİ

40

Deprem, ülkemizin jeolojik

yapısı nedeniyle pek uzak

kalabildiği bir olay değil maalesef.

Ülkemiz Kuzey Anadolu

Fay Hattı, Doğu Anadolu Fay

Hattı ve Batı Anadolu Fay

Hattı olmak üzere üç aktif fay

hattının üzerinde konumlu.

Her gün ufak çaplı depremlerle

karşılaşıyoruz. 1939 Erzincan

Depremi, 1999 Gölcük Depremi,

2011 Van Depremi, 2020

İzmir Depremi gibi ülkemizi

derinden sarsan, can kaybı

yaşadığımız ve büyük çaplı

depremlerle mücadele etmekte

Türk halkı. Dolayısıyla sıkça

gündeme gelip üzerine çalışmalar

yapılıyor.

Ne yazık ki 6 Şubat depremi

Türkiye’nin hala büyük depremlere

hazır olmadığı gerçeğini

de gözümüzün önüne serdi.

Depreme dayanıklı olmayan

binalar, sağlam temellerin inşaa

edilemediği yüzeylere kurulan

yerleşimler, kara yollarının

ve havalimanlarının kırılması

üzerine ulaşımın kesilmesi gibi

problemler üzerine yoğun tartışmalar

gerçekleşti. Ayrıca üç

tarafı denizlerle çevrili olan bir

ülke olarak, afet planlamasında

denizciliğin yer almasının önemine

parmak basıldı. Sektörümüzünse

odağına limanların da

depreme hazırlıklı olmadığı ve

ülkemizdeki depremlerde deniz

taşımacılığının ne kadar önemli

bir rol kazandığı girdi.

Depremin yarattığı şiddetli

sallantı nedeniyle devrilen

konteynerlar ve depremin

tetiklemesi sonucu ortaya çıkan

yangınla İskenderun limanı da

kamuoyunun dikkatini çeken

unsurlardan biriydi. Yangının

söndürülmesi yaklaşık

sekiz günü buldu ve bu süreç

içerisinde konteynerların üçte

biri yandı. Ortadoğu ülkelerine

aktarma yolunda önemli

bir role sahip olan limanın bir

süreliğine işlevini yitirmesi,

yük elleçlemesi yapamaması

da bölge ekonomisine büyük

oranda zarar vereceği korkusunu

uyandırdı. Fakat 6 Kasım

2023’te Ulaştırma ve Altyapı

Bakanı Abdulkadir Uraloğlu

“6 Şubat- 31 Ekim 2023

tarihleri arasında İskenderun

Bölge Liman Başkanlığı idari

liman tesislerinde toplam 45.8

milyon ton yük, 444 bin 199

TEU konteyner elleçlendi.

Bu değerler geçen yılın aynı

dönemi ile karşılaştırıldığında

depreme rağmen yalnızca

yüzde 7 azalma göstermekte

olup, yıl sonuna kadar geçen

yılın değerlerine yaklaşılması

öngörülmektedir.” şeklinde bir

demeç verdi.

Olumsuzluklara rağmen,

Karadeniz Holding İskenderun

Limanı’nda olabildiğince hızlı

hazırlanan bir projeye imza attı.

“Yüzer Mahalle” olarak medyaya

yansıyan ve geçtiğimiz

sayımızda mercek altına aldığımız

yaşam gemilerini limana

yanaştırdılar. Hürriyet Gazetesi’ne

anlattıkları hikâyeye göre,

26 Eylül 2019 tarihli İstanbul

depreminden sonra yönetim

bir karar almış. Petrol platformlarında

ya da mühendislik

projelerinde çalışırken barınma

amaçlı kullandıkları gemilerden

birini olası bir İstanbul depremi

için hazırlamışlar. 12 Mart’tan

bu yana da 11601 kişiye ev sahipliği

yapmış gemilerden biri

de Osman Ökten Anadolu Lisesi’ne

ev sahipliği yapmakta.

Yacht Türkiye tarafından 6

Mart 2023 tarihinde yayınlanan

“Büyük Anadolu Depremi”

adlı yazıda detaylıca belirtilmiş

yardımların birkaçını bu yazıda

da paylaşmak istiyorum. Deniz

Kuvvetleri’ne ait TCG İskenderun,

TCG Sancaktar, TCG

Bayraktar gemileri yaralı nakliyesi,

iş makinaları ve erzak

ulaştırılması ve hastane işlevi

görmeleriyle bölgeye destek

sağladı. Ulusoy, 5 Ro-Ro

gemisi; DFDS, Bergama; MSC,

Aurelia gibi özel sektörden

şirketlerin yardıma yolladığı

gemiler de hem depremzedelere

barınma sağlamada hem de

erzak ve malzeme taşınmasında

yardımcı oldu. Denizcilik

Genel Müdürlüğü tarafından

da filodaki gemiler yardım

amaçlı harekete geçirildi.

Amerika, İtalya, İspanya gibi

ülkeler de donanmalarından

uçak gemileriyle ve uçaklarıyla

destek sağladılar. İhtiyaç

duyulan malzemelerin bölgeye

ulaştırılması amacıyla İstanbul’da

Denizcilik Sektörü Afet

Lojistik Üssü de oluşturuldu.

Limanlar, bu yardımları karşılamakta

ve insanlara kış günü

bir çatı sağlamakta önemli bir

rol edindi.

Fakültemiz öğrencilerinden

Göktuğ Yıldız’ın TÜBİTAK

tarafından kabul alan “Olası

Marmara Depremi Deniz Yollu

Afet Yönetimi” projesi Transbosphor

Denizcilik’in desteğiyle

Nobel yayınları tarafından

basıldı. Dekanımız Özcan

Arslan’ın danışmanlığını yaptığı

projede öğrencimiz, yaptığı

çalışmada deniz yollarının ve

deniz araçlarının etkin kullanımını

araştırdığını belirten

Yıldız, “Bu çalışmayı askeri ve

sivil denizcilikle beraber limanlar

da dahil olmak üzere sosyal

politika üretecek kişilere bir

rehber olması için hazırladık.

Örneğin her gemi insanını aynı

zamanda kayıtlı birer AFAD

gönüllüsü olarak sisteme

kayıt edilmesini önerdik. Kıyı


@itudenark

MAKALE

Emniyeti Genel Müdürlüğü ile

yaptığımız hesaplamalarda üç

saatte yüzer iskele kurabildik.

Depremde limanların devre

dışı kalma olasılığını düşünürsek

yüzer iskelelerin ne kadar

önemli olduğu ortaya çıkıyor”

dedi.

İstanbul’da 50 adet Şehir

Hatları iskelesi, 21 bölgede

İDO iskeleleri ve 9 adet de

marina bulunuyor. Bunlara

ek olarak 10 liman ve Tuzla

tersaneler bölgesi de büyük

kapasiteleriyle önemli kıyı yapıları.

İki yarımadadan oluşan

güzel şehrimizde deniz yolunu

karşılayacak bolca liman var

aslında. Üzerine düşen molozlarla

kapanma ihtimaline sahip

kara yolları ve demir yollarının

yarattığı ulaşım problemine

güvenli bir çözüm sağlayabilirler.

Olası deprem senaryosunda

deniz yolunu efektif kullanabilmek

adına öğrencimizin hazırladığı

çalışmada dikkat çektiği

temelde iki önemli konu var.

Biri, deniz envanter listesiyle

beraber araçları kullanacak olan

gemi adamları envanterinin

oluşturulması ve personele

deprem anı ve sonrası için röle

cetveli oluşturulmasının gerekliliği.

Diğeri ise afet koordinasyon

merkezlerinin afet sonrası

planlamaları kadar afet öncesi

planlamalarının da üstüne

eğilmeleri gerekliliğidir. Zira

ikisinden biri eksik kaldığında,

birbirleriyle koordine halinde

çalışamadıklarında 6 Şubat

depreminde yaşadığımız gibi

sevkiyatta önemli ölçüde gecikmeler

yaşanmaktadır. Çalışmada

bahsedilen bir başka önemli

husus da VTS personellerinin

İstanbul’da ikamet edenler ve

İstanbul dışında ikamet edenler

olarak yedeklenmesidir.

Deprem öncesi planlamalar ve

çalışmalarda göz önüne alınması

gereken ilk eylem tabii

olarak can kaybını önlemek

amacıyla yapılması gerekenlerdir.

Zemini sağlam yerleşkelerde

sağlam inşaa edilmiş

binaların sayısının artırılması,

hızla bir kentsel dönüşüm

hareketi içerisine girilmelidir.

Kara yolunun tıkanmaması

adına ülkemizde tek bir

arabanın zar zor geçebildiği

yollar genişletilmeli, D100 gibi

önemli kara yolları çevresinde

normal zamanda bile binalar

arasına ekleyip durdukları

demir desteklerle zar zor ayakta

duran gökdelenlerin varlığına

son verilmelidir. Deniz yolunun

tam kapasitesiyle kullanılabilmesi

adına her şeyden önce

tahliye-sevkiyat bölgesi olarak

belirlenen noktaların deprem

tehlike analizleri gerçekleştirilebilmelidir.

İskenderun

limanında yaşanan yangının

sebebi her neyse tespit edilmeli,

diğer limanlarda yaşanmaması

için sıkı tedbirler alınmalı ve

bütün bunlara rağmen olası

liman yangınlarının hızla

söndürülebilmesi adına yapılan

planlamalar da afet koordinasyon

planına dahil edilmelidir.

Yüzer iskele platformları afet

öncesinde hazırlanmalı, temel

yaşam malzemeleri depolarıyla

neta halde beklemelidir.

Deprem ülkemizin yakasını

bırakmayacak bir gerçek,

bunca yaşanan felaketin üstüne

vatandaş olarak görevimiz

bu gerçeği hatrımızdan bir an

olsun çıkarmamak. 2023 Mart

ayında yoğunluk gösteren bu

tartışmaların günümüzde ve

geleceğimizde de devam etmesi

gerekmektedir. Zira önümüzde

yaşanacağına emin olduğumuz

Büyük İstanbul Depremi var.

Yazımızda da değindiğimiz gibi

denizcilik sektörü deprem öncesi

ve sonrası afet yönetiminde

büyük bir kurtarıcı rol üstlenecek

bir potansiyele sahiptir.

Dolayısıyla denizcilik sektörü

olarak afet durumundaki gücümüzü

ve limanlarımızdaki eksikliklerimizi

görmüşken, ipin

ucunu bırakmamalıyız. Deprem

koordinasyon planı çalışmalarımıza

ağırlık vermeliyiz. Allah

selamet versin.

41


RÖPORTAJ

Denark Canopus / Bahar 2024

Erdal Gedikoğlu ile Röportaj

3.Türk Loydu’nda görev yapmanın size kazandırdığı deneyimler

nelerdir sizi nasıl etkiledi, kariyerinize nasıl bir yön verdi?

Doğrusu, Türk Loydu’nda görev yapmak, bana çok fazla bir şey kazandırdı

diyemem. Zira, toplam deneyim anlamında, Türk Loydu’nda

yaptığım iş, geçmişte edindiğim deneyimleri aktardığım bir iş olarak

tanımlayabileceğim bir iş.

Ancak, sonunda IACS üyeliğini gerçekleştirdiğimiz uzun ve zorlu

yolculukta etkin bir unsur olmak, çok büyük gurur kaynağı oldu, bunu

belirtmeliyim.

Bundan sonraki süreçte de, Türk Loydu’muzu uluslararası arenada

daha büyük ve etkin bir kuruluş haline getirme hedeflerinin bileşeni

olacak olmanın heyecanını taşıyorum.

4. Daha önce yönetici pozisyonlarında bulunmuş biri olarak yöneticilik

yapmanın en önemli zorlukları nelerdir? Sizin kriz yönetimi ve

risklerle başa çıkma stratejileriniz nelerdir?

1. Sorularımıza geçmeden önce okurlarımız için kendinizi tanıtır

mısınız?

1992 İTÜ Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi, Gemi İnşaatı Bölümü’nden

mezun oldum. 1990 yılında mesleğe başladım. Yaklaşık 8

yıl, Tuzla’da bulunan muhtelif tersanelerde, yeni gemi inşası ve gemi

tamir bakım işlerinde üretim mühendisliği yaptım.

Akabinde, uluslararası hizmet ağını genişletme sürecinde olan

RINA’nın Türkiye ofisi kurması sürecinde, sörveyör olarak RINA’ya

katıldım ve 8 yıl kadar RINA’da sörveyör, oditör ve yönetici olarak

çalıştım.

RINA’dan ayrıldıktan sonra, gemi işletmeciliği alanında çalışmaya

başladım ve yaklaşık 10 yıl, Türkiye ve yurtdışında, çeşitli gemi sahibi

ve/veya gemi işletmecisi şirketlerde yöneticilik yaptım.

Bir dönem, Türk Loydu Vakfı Yönetim Kurulu’nda, yönetim kurulu

üyesi olarak görev yaptım. Bunun ardından, Türk Loydu’nun

IACS üyeliği hedefi kapsamında operasyonel destek vermek üzere,

Türk Loydu’nda, eğitim ve yetkinlik yönetimi prosesinden sorumlu

Bölümün yöneticisi olarak çalışmaya başladım. Halen de bu görevi

sürdürmekteyim.

2. İstanbul Teknik Üniversitesi Gemi İnşaatı bölümünden mezun

olduktan sonra nasıl bir kariyer yolunu tercih ettiniz? Seçimlerinizde

neler etkili oldu?

Doğrusu, bilinçli bir kariyer planlaması yaptığımı söylemek çok doğru

olmaz. Zira, mesleğe başladığım yıllardaki sektörel şartlar, öyle çok

fazla seçim şansı sunan şartlar değildi. Mevcut istihdam olanakları

içerisinde, mesleki gelişimimi destekleyecek bir yol izlemeye çalışmıştım

diyebilirim.

Özellikle altı çizilecek bir olgu olarak, mümkün mertebe, kültürel,

dilsel, teknik, sektörel vb. anlamlarda uluslararası nitelikte bir mesleki

deneyim toplamı edinmeyi önemsemeye çalıştım diyebilirim.

Ülkemiz, “yönetme” kavramının doğru anlamında hayata geçirildiği

bir yer değil maalesef. Yönetme kavramının en önemli niteliği kolektif

bir karakterde, koordine olunmasını sağlamaktır. Ancak, bir işin

gerçekleştirilmesinde fonksiyon sahibi olarak tekil bireyler bazında

“kültürel nedenler”, denizcilik sektörümüzün gerek kurum ve kuruluşları,

gerekse de işletmelerinin yapısal nitelikleri bazında ise halen

etkin olan çeşitli ilkel olgular, bu ülkede yöneticilik yapmayı çok zor

hale getiriyor.

Sorunun ikinci kısmına dair özetle şunları belirtebilirim. Olağan

şartlar altında, olası riskleri önceden tanımlayıp, risklerin gerçekleşmesini

önleyecek önlemleri almaya çalışmak en temel yaklaşımımdır

diyebilirim. Ancak, her türlü önlemi olası en ileri düzeyde de alsanız,

gene de riskler gerçekleşebilir.

Herhangi bir kriz oluştuğuna ise, temel stratejim, sakin kalıp, krize,

nedenselliklerine ve etkilerine dair kendimin ve ilgili diğer unsurların

bilişsel farkındalığını olabildiğince arttırarak, kolektif bir eksende

süreç yönetimi gerçekleştirmeye çalışmak olarak özetlenebilir.

5. Denizciliğin birçok alanı yoğun çalışma saatleri ve büyük emek

gerektiren bir sektör. Siz iş ve sosyal hayatınızın dengesini nasıl

kurdunuz, neler yaptınız?

Özellikle mesleki deneyimlerini daha henüz oluşturmakta olanlar

için, çalışma saatleri, gerçekten de çok fazla zaman almakta ve bireye

kendine ait kullanabileceği zaman çok az kalmakta.

Ben, doğrusu, çok uzun yıllar, bu etkiyi çok önemsemedim ve iş hayatına

ve kariyer gelişimine verilmesi gereken önemden çok daha fazla

bir önem atfettim. Bunu 34. çalışma yılımı sürdürdüğüm şu süreçte,

net olarak ifade edebilirim.

İş yaşamı, aslında, gerçek yaşamın finansmanı olmanın ötesinde bir

şey olmamalıdır. Birey, gerçek yaşamı diyebileceğim, arkadaşlıkları,

dostlukları, ailesi, bireysel ilgileri alanını öne almalıdır. Bu anlamda

da, bu unsurlara zaman ayıracak bir döngüyü var etmelidir.

Kişisel olarak, bu olguyu şöyle bir on yıldır önemseme durumunda

olduğumu belirtmeliyim. Bu noktada gerçekleştirebildiğim pratik,

eşimle beraber amatör TSM koro çalışmalarına katılmak.

42


@itudenark

RÖPORTAJ

Özetle, iş ve özel yaşam dengesini sağlamayı çok iyi beceremedim

aslında.

6. Sürdürülebilir olmak, birçok sektörün güncel araştırmalarının merkezinde

olmasının yanı sıra yarının planlamasında önemli anahtarlardan

biri. Denizcilikte ve gemi inşaatında sürdürülebilirlik ve çevre

dostu uygulamalar konusundaki görüşleriniz nelerdir? Sürdürülebilir

denizcilik uygulamalarının benimsenmesi için sektördeki ana zorluklar

nelerdir?

Bizim ülkemiz, belirleyici aktör olabilme noktası değil, ve böyle bir

noktaya gelebilmesi de, çok olası gözükmüyor. Sürdürülebilirlik gibi,

makro düzeydeki olgular, belirleyicilik niteliği olan ülkelerce tanımlanabilen,

sistematize edilebilen olgular. Bu bağlamda biz, bu türdeki

üst olgularda, en fazla, pasif izleyici, uygulayıcı, tabi olan konumlarında

bulunabiliriz.

Bir ayağı devlet, bir ayağı üniversiteler, bir ayağı sanayi/sermaye

gurupları ve bir ayağı da meslek kuruluşları olan bir ortak sinerji yaratılmalı

ve somut bir planlama dahilinde, projeler geliştirilmelidir.

7. Denizcilik sektöründe teknolojiye yatırımın önemi nedir? Günümüzde

ağırlıklı olarak yatırımlar ne üzerine yönelmektedir?

Çağımız, bilişim ve ileri teknoloji çağı. Denizciliğin, üretim, ticaret,

iletişim, eğitim/öğretim gibi tüm ana alanları, sürekli bir gelişim

halinde ve bu gelişim, sürekli olarak daha da ileri teknolojiler üzerinde

kurgulanan formlara evriliyor.

Bu anlamda, zorlu küresel rekabet şartları içerisinde varlığı sürdürmenin

şartı, teknoloji geliştirebilmek.

Ülkemizde, denizciliğin tüm alanlarında faaliyette bulunan kuruluşlar,

bu olgu doğrultusunda, küresel ölçekte gerçekleştirilmekte olan teknolojik

ilerlemeler ile yarışacak sistematikler kurgulamak zorunda.

Küresel ölçekte bakıldığında, iletişim, enerji, veri yönetimi, verimlilik

ve insansız operasyonlar, üzerine ağırlıklı teknolojik yatırımların

yapıldığı alanlar olarak dikkati çekmekte.

8. Gelişen teknoloji her sektörü farklı bir açıdan etkilemektedir. Siz

teknolojik gelişmelerin denizcilik üzerine etkisini nasıl değerlendirirsiniz?

Bu etkiler sonucunda denizcilik sektörünün nasıl bir dönüşüm

geçireceğini öngörüyorsunuz?

Küresel ölçekte, sadece denizcilik alanında değil, tüm sektörlerde,

tüm uygulanabilir alanlarda bir “insansız operasyonlar” olgusunun

gündemde olduğunu görüyorum. Otonom gemiler konsepti buna bir

örnek.

Genel anlamda teknolojik gelişmeler, her şeyi, daha hızlı, daha fazla

miktarda, daha az hatalı yapabilmeyi sağlıyor. Bu da örneğin ekonomik

emisyonu ve çoğunca da karlılığı arttırıyor. Bu niteliğiyle,

genel anlamda olumlu diye değerlendirmemiz gereken bir şey gibi

görünüyor. Ancak, teknolojik gelişmelerin, prosesleri gerçekleştirme

noktasında bir “insansız operasyonlar” hedefi olduğu da dikkati çekmekte.

Kişisel olarak olgunun bu yanını ciddi bir sorunsal, sosyolojik

ve politik anlamda büyük bir risk olarak görüyorum.

9. Bir gemi inşaa mühendisi olarak gemilerin tasarımında ve yapımında

gelecek trendler neler olabilir? Dijitalleşme ve otomasyonun

etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Genel olarak teknoloji gelişimi, gemi inşa alanında, gemi boyutlarının

büyümesi ile beraber ticari hacim kapasitesinin artması ve gemilerin

hız gibi operasyonel performanslarının yükselmesi şeklinde bir etki

göstermiştir.

Mevcut durumda, “sevk teknolojileri”, “yakıt” ve “otonom gemiler”

en baştaki teknolojik gündemler olarak dikkati çekmekte.

10. Dünüyle bugünüyle Türkiye’deki gemi inşaa sektörünün gelişimini

nasıl değerlendirirsiniz? Türkiye’nin sektöründeki rekabet gücünü

artırmak için neler yapılmalıdır?

12 Eylül 1980 darbesi sonrası Türkiye, devletçi ve planlama odaklı

ekonomi-politik modelden, küresel piyasaların belirleyici olduğu

tüketim tabanlı bir modele geçti. Bu dönüşümle birlikte, denizcilik

alanında devlet destekli büyük bir armatör şirketi (Deniz Nakliyat) ve

kamu tersane işletmeleri ortadan kaldırıldı. Özel sektör tersaneleri ise

geliştirilmeye çalışıldı.

Günümüzde, küresel denizcilik ihtiyaçlarına cevap verebilecek kapasitede

olmayan, teknoloji geliştirme sinerjisi düşük, sermaye yapıları

zayıf bir gemi inşa sektörü bulunuyor. Ülkenin ihracat yapısı ithalata

bağlı ve ihracat/ithalat dengesi sürekli ekside. Üretilen gemilerin

bileşenleri çoğunlukla iç ekonomiden temin edilemediği için karlılık

düşük.

Devlet, denizcilik ve tersane işletmeleri, finans kuruluşları, üniversiteler

ve meslek örgütlerinin katılımıyla detaylı bir çalışma yapılmalı ve

bu çalışma sonucunda bir makro stratejik plan oluşturulup yürütülmelidir.

11. Denizcilik sektöründe çalışan gençler için kariyer gelişimi hakkında

ne düşünüyorsunuz? Yalnız gemide değil; akademide, tersanelerde,

sigorta ve klass kuruluşlarında kariyer planı yapan gençlere ne

tavsiye edersiniz? Başarılı olmanın anahtarı nedir?

Meslekleri ne olursa olsun, mezun olduktan sonra en az beş yıl pratik

deneyim kazanmaları büyük önem taşıyor. Okullarda geniş bir yelpazede

yoğun teorik öğrenimden sonra, mesleklerinin her alanında deneyim

kazanacak şekilde pratik çalışma hayatı sürdürmeleri gerekiyor.

Bu süreçte, en uygun mesleki alanları belirleyecek ve gerçek çalışma

yaşamını tanıma fırsatı bulacaklar. İlk beş yılını bu şekilde değerlendirmelerini,

geleceklerini şekillendirecek alan ve çalışma biçimini

belirlemeleri için önemli buluyorum. Ayrıca, iyi bir yabancı dil bilgisi

edinmelerinin de çok önemli olduğunu düşünüyorum.

43


SEKTÖRDEN HABERLER

Denark Canopus / Bahar 2024

SEKTÖRDEN

ROBOTİK MÜRETTEBAT

Alicia Bots, ABD merkezli

bir robotik şirketi olarak,

gemi temizliği ve bakımı

için geliştirdiği çok amaçlı

bir robot olan Roverclean

1.0’i piyasaya sürdü. Bu

robot, gemi endüstrisinde

bir dönüm noktası olabilecek

çok yönlü bir çözüm

sunuyor.

Roverclean 1.0, gemi

tanklarında birikmiş çamuru

temizlemek, korozyonu

tespit etmek, pervaneleri

ve gövdeleri temizlemek

gibi bir dizi görevi yerine

getirebiliyor. Hem uzaktan

kumandalı hem de otonom

modlarda çalışabilen bu

robot, gemi ekibinin ve

bakım ekiplerinin iş yükünü

azaltmakta ve operasyonel

verimliliği artırıyor.

Ayrıca, Roverclean 1.0,

onarımların yapılması,

incelemelerin gerçekleştirilmesi

ve veri toplanması gibi

işlemlerde de yardımcı oluyor.

Bu da gemi sahiplerinin

ve işletmecilerinin geminin

gövde direncini artırmasına,

biyolojik kirliliği azaltmasına

olanak sağlıyor.

Alicia Bots’un Roverclean

1.0’ı, gemi endüstrisinde

hem operasyonel mükemmeliyeti

artırmak hem de

çevresel sürdürülebilirliği

desteklemek için önemli

bir araç olarak öne çıkıyor.

Bu tür teknolojik yenilikler,

denizcilik endüstrisinde

verimliliği artırmak ve çevresel

etkileri azaltmak için

kritik bir rol oynuyor.

YAPAY ZEKA DESTEKLİ SEYİR

İsrail merkezli ORCA AI,

sektör için halihazırda yapay

zekâ destekli çarpışma

önleyici sistemler geliştirirken

ürünlerine bir yenisini

daha ekledi.

SEAPOD bilgisayar ve yapay

zekâ destekli, kameralarla

donatılmış, zorlu trafik

senaryolarında bile kullanılmak

için tasarlanmış, 7/24

kullanım imkânı sunarak bir

seyir asistanından fazlasını

sunuyor.

Örneğin Zor görüş koşullarında

düşük görüş açısında,

yorgun ekipli bir gemide,

olaya görünmeyen gemileri

görerek çatışmaları öngörerek

ve çevredeki gemilerin

durumlarını değerlendirerek

müdahale ediyor.

SEAPOD Aynı zamanda

sadece bir koddan ibaret

olmayarak yaşadığı olaylardan

öğrenme kabiliyeti ile

sürekli olarak kendini geliştiriyor

ve gelecekte daha

güvenilir bir asistan olmayı

hedefliyor.

Çeşitli kamera sistemleri

ile donatılan asistan ARPA

ve AIS ile veri transferleri

yaparak 4 mil uzaklıktaki

gemileri ve hava koşulu

bilgilerini öğreniyor.

Çeşitli hava koşullarında

kolaylıkla çalışabilen SEA-

POD (-20°C / +40°C) hafif

olması, Girdiği tüm zorlu

testleri başarı ile geçmiş

olup IMO, SOLAS, STCW

gibi düzenleyici standartlar

ve kurumların gerektirdiği

standartları karşılayarak

kolay entegrasyonu beraberinde

getiriyor.

GEMİ SAĞLIĞI ANALİZLERİ ARTIK CEBİNİZDE

Alman şirket KAİKO

SYSTEMS Ticari gemiler

için gemi sağlığı bilgilerini

şirketler ulaştırıyor. Verileri

mürettebat tarafından mobil

uygulama üzerinden sağlanan

yazılım, verileri internet

aracılığı ile şirketlerin kara

ayaklarına ulaştırıyor.

Yazılım ayrıca verileri

kullanarak gemi operasyon

performanslarını oluşturmak

ve olası bir ihtiyaç anına

karşı hazırlıklı olmak için

geçmiş olaylardan faydalanarak

gelecek için operasyon

planlamaları yapıyor

KAIKO SYSTEMS olası

ekipman hasarlarını öngörerek

olası hasarı ve maliyetleri

azaltmayı amaçlarken

şirketler arası haberleşmeyi

de sağlıyor.

Ayrıca bazı sigorta şirketleri,

riskleri optimize edip

öngörmek, gemi sağlığı hakkında

bilgi sahibi olmak için

bu yazılımı tercih ediyor.

KAİKO SYSTEMS, denizcilik

endüstrisinde bilgi

ile donatılmış ve geleceğe

hazırlıklı bir yaklaşım sunarak

sektördeki önemli bir

oyuncu haline geliyor.

44


@itudenark

SEKTÖRDEN HABERLER

HABERLER

MAVİ VATAN ARTIK DAHA GÜVENLİ

Yerli Üretim TCG A-575

Lojistik Destek Gemisi,

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın

güçlü filosuna eşsiz

bir katkı sağlamak üzere

donanmaya 19 Ocak 2024

tarihinde teslim edildi. Bu

teslimat törenine, sektörün

önde gelen isimleri ve

Milli Savunma Bakanı da

katılarak geminin önemini

vurguladılar.

Geminin ismi, bir kahramanın

anısına verilmiş. 1993

Deniz Kurdu Tatbikatı sırasında

kaybolan ve cenazesi

15 yıl sonra bulunan şehit

TECO 2030 Firması ve

Umoe Mandal tersanesi

yüksek hızlı mürettebat

taşıma gemisi için Norveç

SAT Komandosu Deniz

Kıdemli Üsteğmen Arif

Ekmekçi’den esinlenerek

adlandırıldı. Bu isimle özdeşleşen

gemi, 106,51 metre

boy, 16,80 metre genişlik ve

6 bin 150 ton yakıt taşıma

kapasitesiyle dikkat çekiyor.

Ayrıca, helikopter platformuyla

donatılan gemi,

hareket kabiliyetiyle de öne

çıkıyor. Saatte 12 deniz mili

sürat yapabilen ve 9 bin 500

deniz mili seyir menziline

sahip olan gemi, denizlerde

güvenle ve hızla seyahat

edebilecek.

hükümetinden ilk

proje onayını aldı.

Hidrojen yakıt

hücreleri ve katamaran

yapısı ile dizel

makinalı rakiplerine

göre yüzde 55 daha

az yakıt tüketimine sahip

olan gemi denizaşırı inşaat,

tamir ve rüzgâr çiftliklerinde

kullanılmayı amaçlıyor.

YENİ SOSYAL BİNA TÖRENLE AÇILDI

DENSAY DENİZCİLİK

kurucusu ve Yüksek Denizcilik

Okulu 1985 güverte

mezunu KAPTAN TAYFUN

GÜNERHAN katkılarıyla

yapılan ve adının verildiği

bina törenle açıldı.

Geleneksel Balık Gününde

gerçekleştirilen açılışa; Binali

Yıldırım, İsmet Yılmaz,

Ahmet Arslan gibi isimler

katıldı.

Tamamlanan sosyal bina

fakültede derslik, ders

çalışma alanları, sosyalleşme

alanlarıyla öğrencilerin

daha kaliteli vakit geçirmesine

ortam hazırlayacak.

Günerhan, “Artık bir

sosyal merkez ve kütüphane

olarak hizmet verecek

olan binamız fikirlerin

Yaklaşık 1,5 sene süren titiz

seyir testlerinin ardından

başarıyla tamamlanan gemi,

şimdi donanmanın hizmetine

sunuldu. Bu heyecan verici

teslimat, Türk savunma

sanayisinin gücünü ve yerli

YEŞİL GELECEK İÇİN HIZLI ÇÖZÜMLER

DAHA SOĞUK VE YEŞİL MOTORLAR

İngiltere merkezli ısı verimliliği

yüksek motor üreticisi

CARNOT ENGINES gemiler

için tedarik sağlayacak.

Geleneksel motorlardaki

bazı parçaları seramikleriyle

değiştirerek dağa serin

çalışan ve verimliği artıran

motorlar ortaya çıkıyor.

Yakıt olarak hidrojen ve

Saatte 35 mil yapma yetisini

sahip gemi 275 kişiyi

ağırlayabilirken 160 mil de

menzile sahip.

Norveç’in çeşitli şehir

belediyelerinden de maddi

destek alan şirket en kısa

sürede projeyi tamamlamayı

hedefliyor.

Proje, sektörde zaman

kayıplarını azaltmak ve

paylaşıldığı,

arkadaşlıkların

zenginleştirildiği

bir sosyal

buluşma alanı

olacaktır. Burada

yapılacak

olan her yeni yapı okulumuz

ile olan kalıcı bağımızın

ve her mezunumuzun

okulumuza ve camiamıza

biyoyakıt kullanacak olan

makine verimliliği ile

birlikte yakıt tüketimini ve

maliyetleri yüksek oranda

düşürmeyi hedefliyor.

üretimin önemini bir kez

daha ortaya koyuyor. Yerli

üretim TCG A-575 Lojistik

Destek Gemisi, Türk Deniz

Kuvvetleri’nin ileriye dönük

stratejik hedeflerine önemli

bir adımı temsil ediyor.

emisyon değerlerini düşürmek

amacıyla geliştiriliyor.

TECO 2030 ve Umoe

Mandal, Norveç’in çeşitli

şehirlerinden maddi destek

alarak projeyi en kısa sürede

tamamlamayı hedefliyor. Bu

yenilikçi proje, denizcilik

endüstrisinde sürdürülebilir

ve çevreci bir geleceğe doğru

atılan önemli bir adımı

temsil ediyor.

olan adanmışlığının bir

sembolü olarak kalacaktır”

dedi.

AAAAAAAA

45


TARİH KÖŞESİ

Denark Canopus / Bahar 2024

ÇEŞME BASKINI’NDAN MÜHENDİSHANE-İ

BAHRİ HÜMAYUN’A:

“250. YILINDA İTÜ”

46

Çeşme Baskını, 1770 yılında Osmanlı İmparatorluğu ile

Rus Çarlığı arasında yaşanan bir deniz savaşı olarak tarihe

kaydedilse de doğurduğu sonuçlar bakımından Osmanlı Donanması’nın

Rus Donanması tarafından ağır bir yenilgiye

uğratıldığı önemli bir dönüm noktasıdır.

Baskın, Osmanlı İmparatorluğu ve Rus Çarlığı arasındaki

1768’de başlayan uzun süreli harp zincirinin bir parçasıydı

aslında. Osmanlı İmparatorluğu, 18. yüzyıl boyunca

Rusya’nın güçlenmesi ve Karadeniz’e yönelik etkilerini

artırmasından endişe duyuyordu. Bu nedenle, Osmanlı İmparatorluğu,

Rusya’nın Karadeniz’deki etkisini sınırlamak

için çeşitli askeri hamlelerde bulunmuştu.

Osmanlı’nın girişimlerinin öncesine bakıldığında Rusya’nın

Lehistan’da yarattığı sorunların Osmanlı’yı harekete

geçiren sebep olduğu görülmektedir. Leh kralının ölümü

üzerine Rusya kendisinin desteklediği bir soylunun kral

olmasını sağlamak amacıyla bir takım iç anlaşmazlıklar ve

soylular arasında sorunlar çıkararak Lehistan’ın iç işlerine

müdahale etmiş olduğunda Osmanlı kendisi için önemli

bir konuma sahip olan Lehistan’ın Rusya eline geçmesini

engelleme ihtiyacı duymuştu. Rusya bu süreçte Osmanlı’nın

sınır şehirlerine de Kazak güçleriyle baskınlar yapmış

yalnız Lehistan’da değil Osmanlı topraklarında da sorunlara

sebep olmuştu. Bu durumda Osmanlı, kendini korumak ve

Lehistan üzerindeki hak ve hakimiyetini yeniden sağlamak

için 25 Eylül 1768’ de Rus Çarlığı’na savaş ilan etti.

O yıllarda Rus donanmasının büyük bir bölümü Baltık

Denizi’ndeydi. İngiltere’nin desteği ile donanmasını bir

kısmını Akdeniz’e ulaştırmayı başaran Çarlık Rusyası’nın

amacı Akdeniz’de Osmanlı kıyılarındaki Yunanlıları kışkırtıp

isyan çıkararak Osmanlı’yı zayıflatmaktı ve kendilerinin

kontrol edeceği bir Yunan devleti kurmaktı.

Plan işlediği takdirde isyanlarla uğraşan Osmanlılar tüm

dikkat ve imkanlarını Rusların üzerine yönlendiremeyecekti.

Bu doğrultuda Kont Aleksey Grigoryeviç Orlov komutasındaki

Rus donanması Akdeniz’de Mora’da isyan çıkarmıştı.

Kaptanıderya Mandalzade Hüsameddin Paşa komutasındaki

Osmanlı donanması ilk önce Yunan isyanını bastırmak için

Mora Yarımadasında Mora Yenişehri önünde bulunuyordu.

Daha sonrasında buradan Rusların ikmal yapamayacağı

ve bu sayede fiili bir savaş olmadan kazanacağına inanan

Kaptan Paşa Ege Denizi’ne yöneldi ve Çeşme açıklarına

demirledi.

Osmanlı Devleti’nin sahip olduğu kuvvetler tüm detayıyla

bilinmese de Çeşme Baskını’na katılacak olan iki Rus

filosunun sahip olduklarından daha fazla olduğu tahmin

edilmektedir. Ancak buna karşın Osmanlıları Karaburun

yakınlarında sıkışık bir şekilde demirlemiş halde bulan Rus

donanması ani bir baskınla zafer elde etmiştir.

Rus kuvvetlerinin şaşırtıcı bir hız ve koordinasyonla

Osmanlı liman savunmalarını aşmasıyla başlayan savaşta

Osmanlı İmparatorluğu’nun donanması, Rus donanmasının

beklenmedik saldırısına hazırlıksız yakalandı. 5 Temmuz’dan

7 Temmuz’a kadar süren savaşta Rus gemileri, Osmanlı

gemilerini imha etti ve Çeşme Limanı’nı ele geçirdi.

Bu saldırı sonucunda, Osmanlı İmparatorluğu’nun Akdeniz’deki

deniz gücü büyük ölçüde zayıfladı. Osmanlı-Rus

Harbi 1774’te bitene kadar Ruslar Çeşme Limanı’na ara

ara baskınlar yapmaya ve top ateşiyle taciz etmeye devam

etti. Bu süreçte Osmanlı donanmasının büyük bir kısmını

kaybettiği için efektif bir savunma yapamadı.


@itudenark

TARİH KÖŞESİ

1768-1774 Savaşı’nın ardındansa Küçük Kaynarca Antlaşması

imzalandı.

Çeşme Baskını, Osmanlı İmparatorluğu için büyük bir

yenilgi ve prestij kaybıydı. Bu olay, Osmanlı İmparatorluğu’nun

deniz gücünün çöküşünü hızlandırdı ve Rusya’nın

bölgedeki etkisini daha da artırdı. Aynı zamanda, bu olay

Osmanlı-Rus ilişkilerini daha da gerdi ve Osmanlı İmparatorluğu’nun

dış politikasını da etkiledi.

Savaşın sonuçları tarihin genel akışında birçok gelişmeyi

de beraberinde getirdiği gibi Osmanlı İmparatorluğu’nun da

bazı gerçekleri fark etmesiyle yeni değişimlere kapılarını

açmasını sağladı. Deniz gücünün önemini ve kendi yetersizliğini

geç de olsa gören Osmanlı bu alanda iyileştirmeler

yapmak için bazı atılımlar yapma kararı aldı. Bunlardan tabii

olarak en önemlisi Mühendishane-i Bahr-i Hümayun’du.

Mühendishane-i Bahr-i Hümayun, Osmanlı İmparatorluğu’nun

deniz gücünü güçlendirmek ve modernize etmek

amacıyla 1773 yılında İstanbul’da kurulmuştur. Bu okul,

denizcilik ve tersane mühendisliği alanında eğitim vermek

üzere açılmıştır. Amacı, Osmanlı Donanması’nın teknik kapasitesini

artırmak ve modern denizcilik bilgisini Osmanlı

denizcilerine aktarmaktı.

İlerleyen dönemlerde Mühendishane-i Berri Hümayun

olarak devam eden okul modern mühendislik eğitimini

sürdürdü. Yalnız denizciliğe özel eğitimin yanında kara

yaşamına uygun bir mühendislik eğitimi de programa dahil

edildi. 1883’te Hendese-i Mülkiye ismini alırken askeri mühendisliğin

aynında sivil mühendislik eğitiminin başlamasına

önayak oldu. Ayrıca buradan mezun olan mühendisler

Hicaz Demiryolu gibi önemli projelerde görev aldılar.

Cumhuriyet dönemindeyse 1928’de Mühendis Mekteb-i Alisi

(Yüksek Mühendis Okulu) ismiyle yalnızca sivil öğrencilere

eğitim vermeye devam etti. Logosu bu yıllarda arı olarak seçilen

okul bu süreçte eğitim programlarını genişletti, yerleşkelerini

sayısını arttırdı ve yurtdışından gelen akademisyenlerle

de çalıştı. Mezunları Anıtkabir inşasında görev aldı.

Okulun İstanbul Teknik Üniversitesi adını alışı 1944 yılında

oldu. Zaman içerisinde kendini geliştiren üniversite, üniversite

içinde ilk bilgisayar kullanımı, ilk üniversite radyosu gibi

pek çok ilke de imza attı.

Günümüzde İstanbul Teknik Üniversitesi; 5 ayrı yerleşkesinde

13 fakülte ve 1 konservatuvar ve 13 UOLP programı

olmak üzere toplam 99 lisans programında Türkiye’nin dört

yanından en seçkin öğrencilere eğitim vermektedir.

* İTÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi

Bölümü.

47


İLGİNÇ BİLGİLER

Denark Canopus / Bahar 2024

BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?

1.RÜZGAR ÇAĞIRMA RİTÜELLERİ

Rüzgar denizciler için her zaman önemli bir yere sahip olmuştur.

Bazen ihtiyaç duydukları bir yoldaş bazen de korkulu bir düşman olmuştur.

Rüzgara ihtiyaç duyduklarındaysa onu çeşitli ritüellerle davet

etmişlerdir. Bazen direğe bıçak saplanarak rüzgar çağırılır, bazen de

Poseidon’dan rüzgar satın almak için kaptan denize para atar. Bir geleneğe

göre de rüzgarsız kalınırsa direk dibi kaşınarak, Haydar Haydar

diye seslenilir.

2. DÜNDEN BUGÜNE BİR DEYİM: LAFLA PEYNİR GEMİSİ YÜRÜMEZ

Eski bir söylentide Edirneli Aksi Yusuf’un hikayesi anlatılagelmiş ve bu deyim bizim kulaklarımıza kadar varmış.

İstanbul’ da yaşayan peynir tüccarı Aksi Yusuf, Trakya’dan satın aldığı peynirleri kar durumuna göre İstanbul’a ya

da İzmir’ e satıyormuş. Ancak tüccar, hinlik edip navlun parasını peşin ödememek üzere kaptanları oyalamak için

“Hele peynirler sağ salim varsın, istediğin kadar parayı fazla fazla veririm’’ diyerek vaatlerde bulunuyormuş. Günün

birinde uyanık bir kaptan peynirleri yükleyip İzmir’e yola çıkmak üzereyken cimri ve sözünde durmayan bu tüccara

diklenmiş:

-Tüccar, mürettebatıma para ödeyeceğim. Geminin

ilerlemesi için gerekli masraflarım var.

Eğer navlunu peşin ödemezsen ben bu gemiyi

Sarayburnu’ndan bile döndürmem, diyerek

diretmiş.

Aksi Yusuf her zaman yaptığı gibi bahanesini

söylemeye kalkıştığı sırada kaptan araya

girmiş:

-Efendi, lafla peynir gemisi yürümez, bu gemiye

kömür lazım, yağ lazım demiş.

Sonrasında ise bizim tüccar Aksi Yusuf parayı

ödemiş ve gün boyu bu sözü sayıklayıp durmuş

-Lafla peynir gemisi yürümez ha!..

48


@itudenark

İLGİNÇ BİLGİLER

BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?

3. YENİ BİR TEKNENİZ VARSA EĞER…

Teknenizin ismini değiştirmek istediğinizde- tabii ‘iyi

denizcilik kuralı’ gereği eski sahibinin izni alınarak

yapılmalı- bir geleneğe göre belirli bir ritüel silsilesiyle

gerçekleştirilmeli. Geleneğin dayandığı inanca göre de

teknenin ismi Poseidon tarafından “Derinlikler Defteri”

adlı bir yere kayıt edilir. Siz bu defterdeki ismi değiştirmek

için sırasıyla;

1-Öncelikle eski ismin her türlü yazı ve işaretini silip bu

şekilde bir kaç hafta beklemeniz gerekiyor.

2-Eski ismi bir plaket üzerine kalıcı olmayan bir mürekkeple

yazmalısınız.

3-Bu arada kaliteli bir şampanya veya şarap almalısınız ve düzenleyeceğiniz tören için yakınlarınızı davet etmelisiniz.

4-Derinlik Krallığı’na iyi dileklerde ve isteklerde bulunup hoşgörü ve saygı içinde iyi seyirler dilenir bu törende.

5-İsim yazılı plaket baş taraftan denize doğru fırlatılır.

7-Aldığınız şarabı veya şampanyayı doğudan batıya doğru yarısı boşaltmalı ve geriye kalan yarısını şahitlikleri adına

davetlilere ikram etmelisiniz.

Yeni isim koyarken de

1- Bu sefer şarabınızı veya şampanyanızı batıdan doğuya doğru dökmelisiniz. Ancak şişeden sadece tekne sahibi olarak

siz ve eşiniz birer kadeh içebilirsiniz.

2-Sonrasında Tanrı’nın kanatlarına uygun şekilde rüzgar ve sakin deniz istemelisiniz.

4. BİR BATIL İNANÇ

Batıl inançlar hayatın her yerinde olduğu gibi denizciler arasında

da bir zamanlar oldukça yaygındı. Ölüm, gemiden uzak tutulmak

istenen bir olguydu bu yüzden de ölümü hatırlatan her şey

uğursuzluk sayılırdı. Örneğin güverteye çiçek konulması cenaze

ortamını hatırlattığından dolayı kesinlikle yapılmazdı. Öte yandan

boğularak ölüm de oldukça korkulan bir sondu ve gemi insanları

asla boğulma kelimesini kullanmazdı. Çünkü bu kelimenin bir

felakete yol açacağı inanılırdı.

BONUS: DENİZDEN KELİMELER

Ayak Palası: Denizdeki hava durumu ve koşullarıyla alakalı bilgi almak için kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntem denizcilerin

ayaklarını suya sokarak denizin sıcaklığı ve hareketlerinden hava durumu tahmini yapmasıyla uygulanır.

Tıkırtı: Geminin hızının ani bir şekilde düşmesiyle çıkan ses veya gürültüdür. Bu ses geminin hareketinde azalma olduğu

zaman veya geminin dalgalara karşı direnci azaldığı zaman ortaya çıkar

Acı Su Hattı: Geminin deniz seviyesinden yukarıda kalan kısmıdır.

49


EDEBİYAT KÖŞESİ

Denark Canopus / Bahar 2024

DENİZ

Mahkûmdur denizci ayrılmaya

Ayrılır, ayrılır da ayrılamaz

Her şeye alışır da ayrılığa alışamaz

Tam alışır, yeni arkadaşlar bulur

Düşünmez bile ayrılığı

Halatlar mola, vira bismillah

Kopar bütün bağlar

Ve sarılır gecelere

Geldiğinde sanır ki bulacaktır dostlarını

Bilmez ki, karada zamanın daha hızlı aktığını

Tüm duygular korur diriliğini denizde

Ve bir çığ gibi büyür özlemle

Baş kaldırır bulamayınca karşılığını

Özler denizi ve yalnızlığını

Ve tekrar sarılır gecelere

En son ayrılık gününü bekler

1992 Pasifik, Zafer Öztürk

50


@itudenark

EDEBİYAT KÖŞESİ

ÖZGÜRLÜK

Hapislik nedir, bilir misin, ey

insan!

Uçmak ne demek!

Uçamamak,

Al kanatlarımı vereyim,

Dene…

Belki anlarsın ne çektiğimi,

Ne çektirdiğini...

Zafer Öztürk

10.04 2019 /Mannhiem

51


EDEBİYAT KÖŞESİ

Denark Canopus / Bahar 2024

ZAMAN

Akıp dururken umarsızca

Dur durak bilmiyor arsızca

Belki bir, on, belki de elli

Ne kadar olduğu nereden belli

Ayırdındasın ya da değil

Kimi bir saat denktir on yıla

Kimi yıllarsa bir göz kırpma

Öyle an var ki bir ömre bedel

Neyine gerek, kuruntu tasa

O an, ne değerlidir bilene

Çal birkaç ömrü sevdiklerinle

Belli mi sonun kaç nefes ötede?

Zafer Öztürk

11 Ocak 1996, İstanbul

52


@itudenark

EDEBİYAT KÖŞESİ

YALNIZLIK

Başlangıcı silindi, bilmiyorum,

Engin bir denizde buldum kendimi,

Hiç kimse yoktu yanımda,

Anımı paylaşan yalnızca; bir pupa feneri ve

yıldızlardı,

Bir de bizi ayıran bulutlar olmasa,

Bilemezsiniz o küçük ışığın değerini,

Nerelere götürür sizi,

Bazen bir sevgiliye,

Bazen de bir dosta,

Ve anılara,

Dalgalarla rüzgârın sesi,

Verir en güzel armoniyi,

Birazdan doğar güneş,

Olanca kızıllığıyla ufuktan,

Bir martı sesiyle uyanır gün

Dünün yorgunluğunu atmış olarak.

10 Nisan 1991, Atlantik, Zafer Öztürk

53


KÜLTÜR SANAT

Denark Canopus / Bahar 2024

Sinema ve Denizcilik

Deniz her zaman gizemlidir ve gizem de en çok sinemaya yakışır.

Denizcilik teması sinema için geçmişten beri önemli bir yere sahip olmuştur. Titanik gibi hasılat rekorları kıran

filmlerden Sarmaşık gibi ülkemizden çıkmış olup büyük ses getiren yerli filmlerimize kadar. Her ne kadar Deniz

temalı filmlerin çoğu askeri Hollywood filmleri veyahut mutlaka en az birisiyle karşılaştığımız katil köpekbalıkları

ve balinalarla alakalı da olsa biz denizcilere hitap eden filmlerin sayısı yıllar içinde artmakta. Şimdi bu

filmlerden ikisine daha yakından bakacağız.

Kendisini “The Bourne” serisiyle tanıdığımız ünlü yönetmen Paul Greengrass’ın

2013’te çekmiş olduğu “Captain Phillips” filmi yılının en iyi filmlerinden

biri olmaya adaydı. Filmde başrol görevini üstlenen Tom Hanks kariyerinin

en iyi performanslarından birini sergilerken Barkhad Abdi “Muse” rolüyle

Bafta en iyi yardımcı oyuncu ödülünü kazandı. Film 2009 senesinde Somali

açıklarında gerçekleşen korsanlık olaylarından etkilenen MV Maersk Alabama

gemisinin kaptanı Richard Phillips’in kaleme aldığı “A Captain’s Duty” (Bir

Kaptanın Görevi) adlı kitaptan uyarlama. Günümüzde de hala meydana gelen

bu korsanlık olaylarının gemi mürettebatına etkisine ve özellikle bir kaptanın

bu durumlarda üstlendiği sorumluluğun önemine sinema yoluyla tanık oluyoruz.

Mutlaka izlenmesi gereken filmlerden.

“Bütün olmalıyız, birlik olmalıyız. Eğer birlik olursak, bütün olursak, gemide

sorun çıkmaz.”

Tolga Karaçelik’in henüz ikinci uzun metrajı iken başyapıtlarından olacak

“Sarmaşık” filmi 104 dakikayı tek nefeste bitirebileceğiniz bir otorite savaşı.

Uluslararası birçok dalda ödül kazanmasıyla ününü artırsa da en çok başrol

olarak “Cenk” rolüyle Nadir Sarıbacak’ın olağanüstü oyunculuğuyla hatırlandı.

Film, armatörün iflasıyla uluslararası sularda demirlemesi gereken Sarmaşık

adlı geminin, alıcısı çıkana kadar içinde kalan mürettebatın rutinleşen

günler ve azalan erzak ile zaman içerisindeki psikolojik savaşlarını konu alır.

“Bir Ülkedir Gemi” diyerek yola çıkan Karaçelik, tepede pek göremediğimiz

bir iktidar ve bu iktidarın orada ne yaptığından habersiz olan işçi sınıfının

arasındaki güç kavgasını, demirde geçen 4 ayına tanık olduğumuz bir geminin

gerilim dolu atmosferine işleyerek filmi bizlere sunuyor.

54



PBM Turkey Gemi Makineleri Servis ve Ticaret A.Ş.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!