You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
YIL 5 BAHAR 2024
İTÜ DENARK
Canopus
Denizcilik Araştırmaları Kulübü dergisidir
DENİZCİLER İÇİN
YIPRANMA PAYI
Uzak Yol Kaptanı
UĞUR KARABAY
DURMUŞ KARAYER:
“PLANLAR HER ZAMAN
PLANLANDIĞI GİBİ GİTMEZ ”
OLASI
İSTANBUL
DEPREMİ
Para ile satılmaz
WE KEEP YOUR EN
with every decis
pbm@pbm.hr
sales-turkey@pbm.hr
ht
GINES RUNNING!
ion we make
tps://turkey.pbm.hr/en/home/
+90 216 514 81 50
+90 541 583 22 28
İTÜ DENARK
CANOPUS
Deniz Araştırmaları Kulübü Dergisi
Sayı 6 Yıl 5 - BAHAR 2024
DERGİ YÖNETİMİ
Genel Yayın Yönetmeni
Teknik Koordinatör
İÇERİK EKİBİ
İçerik Düzenleme
Yayın Danışma Kurulu
REKLAM VE TANITIM
Sponsor
GÖRSEL TASARIM
Grafik Tasarım
Kapak Fotoğrafı
Yazarlar
İçerik Ekibi
Esra KARAMAN
Hüseyin İŞDAR
Esra KARAMAN
Hüseyin İŞDAR
Turgay CİNPİR
Bedir BIÇAKÇI
PBM
TÜRK P&I
Aysu BACAK
Kılavuz Kapt. Burak Reis YAVUZ
Kapt. Uğur KARABAY
Kapt. Zafer ÖZTÜRK
Durmuş KARAYER
Hayra MASALİ
Mervegül KAPLAN YILDIZ
Prof. Dr. Ersan BAŞAR
Erdal GEDİKOĞLU
Mert GÜVERCİNOĞLU
Yaren YILMAZOĞLU
Atilla YILDIZ
Melek GÜLBEYAZ
Esra KARAMAN
Fatih DOST
Beyza KOCATÜRK
Elif İrem ÖZKÖK
Umutcan GELER
Uğur İPEK
Zeynep Sude ÖZSICAK
Arda İLHAN
Eslem EKMEKÇİ
Mehmet DEMİR
Enes YILDIRIM
Umut Kağan KIROĞLU
Reklam ve İletişim
info@itudenark.com
İÇİNDEKİLER
8
Başkandan
9
Editörden
10
Faaliyet Raporu
14 Mezunlar Köşesi
18 Kaptan Uğur Karabay Röportajı
20
Denizciler için Yıpranma Payı
22 Mervegül Kaplan Yıldız Röportajı
26
Durmuş Karayer Röportajı
30 Hayra Masali ile Röportaj
34 Yaygınlaşan Gemi Kazaları
36 Ersan Başar
40 Olsaı İstanbul Depremi ...
42 Erdal Gedikoğlu Röportajı
44 Sektörden Haberler
46 Çeşme Baskını’ndan Mühendishane-i Bahri Hümayun’a
48 Bunları Biliyor muydunuz?
50 Edebiyat Köşesi
54 Sinema Ve Denizcilik
İTÜ DENARK YÖNETİM KURULU
YÖNETİM KURULU BAŞKANI
Turgay Cinpir
BAŞKAN YARDIMCISI
Samed Ataman
BAŞKAN YARDIMCISI
Bedir Bıçakçı
YÖNETİM KURULU ÜYESİ
Ümran Özden
YÖNETİM KURULU ÜYESİ
Umut Ünlü
GENEL SEKRETER
Almira Öztop
AR-GE DEPARTMANI
SORUMLUSU
Ahmet Furkan Çalışır
AR-GE DEPARTMANI
SORUMLUSU
Uğuralp Ergüven
DERGİ DEPARTMANI
SORUMLUSU
Esra Karaman
ETKİNLİK DEPARTMANI
SORUMLUSU
Gizem Eş
EĞİTİM DEPARTMANI
SORUMLUSU
Büşranur Kırıkoğlu
SOSYAL MEDYA DEPARTMANI
SORUMLUSU
Halil İbrahim Deveci
Denark Canopus / Bahar 2024
Başkandan
Turgay CİNPİR
Yönetim Kurulu Başkanı
Yönetim Kurulu Başkanı olarak seçilmem
büyük bir onur kaynağı oldu. Bu
görev boyunca omuzlarımda büyük
bir sorumluluk hissettim, ancak bu
zorluklar karşısında kulübümüzü
daha iyi bir yere taşıma fırsatını da
değerli buldum. Bu roller, liderlik
yeteneklerimi geliştirmeme ve takım
çalışmasının gücünü daha iyi anlamama
olanak tanıdı.
Saygıdeğer Okurlar,
Yazıma başlarken, öğrencilik hayatımın
son bulduğu ve yeni bir hayat
serüvenine adım attığım bu önemli
dönemde hepinizi en kalbi duygularımla
selamlıyorum. Üniversite
yıllarımın sona ermesiyle birlikte bir
yandan hüzünlenirken, diğer yandan
yeni başlangıçlar için duyduğum
heyecanı da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Üniversite süreci, bana değerli
dostluklar ve unutulmaz kardeşlikler
kazandırdı. Bu yazıda, sizlere üniversite
yıllarımda tanıştığım ve hayatımı
zenginleştiren DENARK kulübü ile
olan maceramı anlatacağım. Bu
kulüpte yaşadığım deneyimler, hem
kişisel hem de profesyonel gelişimim
üzerinde derin etkiler bıraktı.
Hazırlık sınıfındayken, Maçka’da
gerçekleştirilen ‘Hazırlık Buluşması’
etkinliğinde kulübümüzle ilk defa
tanıştım. Birinci sınıfa başladığımda
kulübümüz yeni bir web sitesi kurma
sürecindeydi. Web sitesi için içerik
yüklenmesi ve tasarımı konularında
yardım çağrısı yapıldığında, bu görevi
üstlenmek için adım attım. Tamamen
online bir etkileşimle sürdürülen bu
süreç, bana kulüpteki deneyimli üyelerin
ne kadar sıcakkanlı ve anlayışlı
olduğunu gösterdi. Aynı zamanda,
bu süreç boyunca dijital platformlar
üzerinden etkin iletişim kurma ve
çevrimiçi iş birliği yapma konusunda
önemli deneyimler kazandım.
Bu tecrübeler, pandemi gibi zorlu
zamanlarda bile bir topluluğun nasıl
bir arada durabileceğini ve üretken
kalmaya devam edebileceğini öğrenmemi
sağladı.
Üniversitenin ikinci sınıfına başladığımda
okul hakkında çok az bilgiye
sahiptim, ancak zamanla üniversitenin
tüm dinamiklerine hakim olmaya
başladım. Bu süreçte, Sosyal Medya
Departmanı Sorumlusu olarak ve
kulübün çeşitli diğer alanlarında
görevler üstlendim. En sonunda,
Zaman gözümüze uzun bir dönem
olarak görünse de aslında hızla akıp
geçiyor. Bu süreç bana oldukça kısa
gelmiş olsa da, geride bıraktığımız
dönemde birlikte harika işler başardığımıza
inanıyorum. Örneğin, geçmiş
dönemlerde hem zaman kısıtlamaları
hem de iletişim eksiklikleri nedeniyle
kulüp odamızda hissettiğimiz eksiklikleri
giderdik ve yeni bir koltuk takımı
ekledik. Sayısız etkinlikler düzenledik,
çalışmalar yürüttük ve ilk defa Açık
Hava Sineması Etkinliği’ni gerçekleştirdik.
Her yıl bir önceki yıldan daha
iyiye gitmeyi hedefleyen yapımızla,
gelecek yıllar için keyifli ve rahat bir
ortam hazırlamanın mutluluğunu yaşıyorum.
Bu değişimler, hem şimdiki
hem de gelecek üyelerimiz için kulübümüzü
daha davetkar ve işlevsel bir
hale getiriyor.
Son olarak, bize cesaret ve güç veren
başta ilk dönem Akademik Danışmanımız
Prof. Dr. Özcan ARSLAN ve ikinci
dönem Akademik Danışmanımız
Prof. Dr. Yasin ARSLANOĞLU olmak
üzere, desteklerini esirgemeyen
hocalarımıza, bizi hiçbir şekilde geri
çevirmeyen ve destek olmaya devam
eden şirketlere, kendi dönem arkadaşlarıma,
yönetim kurulu ekibime
ve bütün kulüp üyesi kardeşlerime
bu dönemi birlikte başarıyla tamamladığımız
için tebrik ederim. Dönem
boyunca başkanlık görevimde bana
olan destekleri için sonsuz teşekkür
ederim.
Selametle…
8
@itudenark
Editörden
Esra Karaman
Genel Yayın Yönetmeni
Kıymetli okurlarımız,
İTÜ DENARK ailesinin dergi ekibi olarak, bir dönem boyunca ekip
arkadaşlarımızın yoğun emek ve azminin nişanesi olarak her satırda
denize dair en derin ve anlamlı duyguları hissedeceğiniz yeni sayımızı
sizlerle buluşturmanın mutluluğu ve gururunu hissediyoruz.
Dergilerimiz isimlerini gökyüzünün en güzel yıldızlarından almakta ve
bu sayımıza ismini veren CANOPUS gökyüzünün en parlak ikinci ve
güney gökyüzünün ise en parlak yıldızdır. Güneşten bile daha parlak
olan bu yıldızının ve dergimizin denizcilerimizin ve okuyucularımızın
yoluna ışık tutması inancı ve umuduyla bu ismi seçtik.
Bu sayımızda birbirinden değerli ve alanında uzman isimlerin iz bırakan
deneyimlerini paylaştığı röportajlar, ilgi çekici ve gündeme dair
çarpıcı konularda araştırma-inceleme yazıları, düne saygı niteliğinde
tarih bölümümüz, anlam yüklü şiirlerle dolu edebiyat ve sinemaseverlerin
dikkatini çekecek bir kültür-sanat köşemiz sizleri beklemekte.
Genç denizci arkadaşlarımıza ve denize sevdalılarına ilham olması
dileğiyle…
Sevgilerle...
9
Denark Canopus / Bahar 2024
İTÜ DENARK FA
İstanbul Teknik Üniversitesi Denizcilik
Araştırmaları Kulübü olarak, her yıl artan
bir titizlikle hazırladığımız dergimizin
altıncı sayısıyla siz değerli okuyucularımızla
yeniden buluşmanın gururunu ve
heyecanını yaşıyoruz. Kulüp olarak yıllık
faaliyetlerimizle daha geniş kitlelere ulaşmayı,
ortak ilgi alanlarımız çerçevesinde
hem eğlenceli hem de faydalı etkinlikler
düzenlemeyi hedefliyoruz. Bu etkinliklerin
yanı sıra özenle hazırlanan dergimiz,
bu ilgi alanlarının birleştirici bir sonucu
olarak karşınızda. Her bir sayımızda sizlere
denizcilik alanında değerli bilgiler sunmayı
amaçlıyoruz.
VTS ZİYARETİ
İTÜ DENARK Yönetim Kurulu ekibimiz
Deniz Trafik Operatörleri
Derneği’ni ziyaret etti, ziyarette çıkarılacak
olan dergiler ve planlanan projeler
Hakkında bilgi alışverişi yapıldı kendilerine
misafirperverlikleri için teşekkür
ederiz.
BACK TO SCHOOL
‘Back to School’ etkinliği kapsamında
kulüp üyelerimiz Ayazağa yerleşkesindeki
standımızda kulüp tanıtımı gerçekleştirdi,
emeği gecen herkese teşekkür ederiz.
KULÜP DAVETLERIMIZ
Okulumuz 2004 mezunu, Kaptan Sadık
Nazım ER abimiz davetimizle odamıza
ziyarette bulundu kendisine davetimizi
kırmayıp geldiği için teşekkür ederiz.
Okulumuz 1997 mezunu DİTAŞ genel
müdür yardımcısı Numan Eşiyok ve 2008
mezunu DİTAŞ operasyon müdürü Fatih
ER abilerimiz bizleri ziyaret etti davetimizi
kırmadıkları için kendilerine teşekkür
ederiz.
TECRUBE KONUSUYOR
Öğrencilerle sektördeki abi/ablalarımızı
buluşturduğumuz etkinlikte; Okulumuz
1992 güverte YDO Mezunu, Türk kılavuz
kaptanlar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
Kaptan Muhammer ARSLANTÜRK VE
YDO 1979 güverte mezunu Türk kılavuz
kaptanlar derneği başkan vekili Kaptan
Sedat OĞUZ abilerimiz tecrübe ve sektöre
dair bilgilerini bizlerle paylaştı kendilerine
teşekkür ederiz.
TANIŞMA ÇAYI
Bu sene okulumuza yeni gelen kardeşlerimizle
tanışmak ve kaynaşmak amacıyla
fakülte kantininde tanışma çayı etkinliği
gerçekleştirdik.
10
TECRÜBE KONUŞUYOR
Düzenli olarak gerçekleştirmiş olduğumuz
tecrübe konuşuyor etkinliğimize
Galatasaray/piri reis üniversitesi öğretim
görevlisi ve gemi kiralama brokeri Sn.
Tülin ŞENDUR, Brokerlik ve gemi kiralama
ile ilgili tecrübelerini bizlerle paylaştı
kendisine teşekkür ederiz.
TECRUBE KONUSYOR
Düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz tecrübe
konuşuyor etkinliğimize; okulumuz
YDO mezunu, Türk uzak yol gemi kaptanları
derneği yönetim kurulu başkanı
ve safiport derince limanı baş kılavuz
kaptanı
Sn. Kaptan Zafer AKBULUT abimiz tecrübe
ve deneyimlerini bizlerle paylaştı kendisine
katılımından dolayı teşekkür ederiz.
@itudenark
ALİYET RAPORU
KARADENİZ POWERSHIP
İTÜ DENARK yönetim kurulu olarak
okulumuz 1989 mezunu ve KARADENIZ
POWERSHIP Marine direktörü Gökse
Ekrem ATAK abimizi ziyaret ettik abimize
ve Karadeniz Powership çalışanlarına
misafirperverlikleri için teşekkür ederiz.
MAÇKA TANIŞMA ÇAYI
Fakültemiz bölümlerinin hazırlık aşamasında
olan arkadaşlarımızla tanışmak
amacıyla kulüp olarak Maçka kampüsü
kantinindeydik katılım gösteren herkese
teşekkür ederiz.
TEKNIK GEZI
Düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz teknik
gezi etkinliklerimizin bu seferki durağı
Beşiktaş Tersanesi oldu. Kulüp üyelerimiz,
tersanenin çeşitli bölümlerini gezerek,
denizcilik sektöründe kullanılan modern
teknikler ve ekipmanlar hakkında bilgi
edinme fırsatı buldular. Beşiktaş Tersanesi’nin
yetkilileri, bizlere gösterdikleri
misafirperverlik ve paylaştıkları değerli
bilgilerle gezimizi daha da anlamlı kıldılar.
Kendilerine bu nazik karşılamaları ve paylaştıkları
bilgiler için gönülden teşekkür
ederiz.
BALIK GUNU
Okulumuzun kuruluşunun 139. Yılını simgeleyen
balık gününü coşkuyla kutladık
Mezun abi/ablalarımızla kaynaşmayı da
ihmal etmedik.
KAHVALTI
İTÜ DENARK olarak düzenlediğimiz kahvaltı
etkinliğinde kulüp olarak belmont
dünyasında toplandık katılan herkese
teşekkür ederiz.
BOWLING
Kulüp olarak gerçekleştirdiğimiz bowling
etkinliğimizde kulüp arası kaynaşmayı
sağladık ve keyifli vakit geçirdik katılan
herkese teşekkür ederiz.
11
Denark Canopus / Bahar 2024
İTÜ DENARK FA
TEKNİK GEZİ
Düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz teknik
gezi etkinliklerimizin bu seferki durağı
Cemre Tersanesi oldu. Kulüp üyelerimiz,
tersanenin çeşitli bölümlerini gezerek,
denizcilik sektöründe kullanılan modern
teknikler ve ekipmanlar hakkında bilgi
edinme fırsatı buldular. Cemre Tersanesi’nin
yetkilileri, bizlere gösterdikleri
misafirperverlik ve paylaştıkları değerli
bilgilerle gezimizi daha da anlamlı kıldılar.
Kendilerine bu nazik karşılamaları ve paylaştıkları
bilgiler için gönülden teşekkür
ederiz.
BİLGİ ROTASI
ITÜ DENARK VE ITÜ POLSTEAM olarak
düzenlemiş olduğumuz bilgi rotası etkinliğinde
kutup araştırmalarının ve deniz
bilimlerinin önde gelen isimlerinden,
dağcılık federasyonu başkanı ve geçtiğimiz
Antarktika seferi lideri Prof. Dr. Ersan
Baş’ı ağırladık söyleşimizde başta kaptan
gözünden kutuplar ve sn başarın tecrübelerine
kulak verdik katılımlarından dolayı
kendilerine teşekkür ederiz.
YAT PARTİSİ
Uzun dönem deniz stajına çıkacak 3.
sınıf arkadaşlarımızı uğurlamak ve onlara
moral vermek amacıyla düzenlediğimiz
yat partisi etkinliğimizde hep birlikte doyasıya
eğlendik. Staja çıkacak olan tüm 3.
sınıf arkadaşlarımıza Allah selamet versin
diyoruz. Yolunuz açık olsun, güvenli ve
başarılı bir staj dönemi geçirmenizi diliyoruz.Daha
güzel etkinliklerde görüşmek
üzere.
KULÜP DAVETLERİMİZ
Okulumuz 2013 mezunu DİTAŞ quality
and safety superintendent Baturalp ÖZ-
DEMİR abimiz bizleri ziyaret etti değerli
vaktini ayırdığı için kendisine teşekkür
ediyoruz.
TECRÜBE KONUŞUYOR
Düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz
tecrübe konuşuyor etkinliğimizin bu
durağında kıyı emniyeti genel müdürlüğü
ilk kadın römorkör kaptanı ve TÜRKKAP-
DER Yönetim Kurulu üyesi Sn. Gizem
TURAN konuğumuz oldu, tecrübelerini ve
bilgililerini bizlere aktardığı için kendisine
12
@itudenark
ALİYET RAPORU
OYUN GECESİ
Kulüp olarak düzenlediğimiz oyun gecesi
etkinliğimizde, kulüp içi ve kulüp dışından
dostlarımızla bir araya gelerek hem
doyasıya eğlendik hem de kaynaşma
fırsatı bulduk. Gecenin ilerleyen saatlerine
kadar süren bu etkinlikte, çeşitli oyunlar
oynayarak eğlenceli vakit geçirdik ve yeni
arkadaşlıklar kurduk.Katılım gösteren tüm
dostlarımıza ve oyun gecemizi bu kadar
özel kılan herkese teşekkür ederiz.
SİNEMA ETKİNLİĞİ
Bu sene ilk defa gerçekleştirdiğimiz
açık hava sineması etkinliğimizi, Tuzla
Belediyesi’nin değerli katkılarıyla başarıyla
tamamladık. Gecenin serinliğinde,
yıldızların altında film izlemenin keyfini
yaşadığımız bu özel etkinlik, kulübümüz
ve katılımcılar için unutulmaz bir deneyim
oldu.Tuzla Belediyesi’ne, etkinliğimize
sundukları destek ve katkılarından dolayı
gönülden teşekkür ediyoruz. Gelecek
etkinliklerde yeniden bir araya gelmeyi
sabırsızlıkla bekliyoruz.
TEBRİK
İstanbul gemi trafik hizmetleri merkezi
operasyon amiri kaptan Selahattin ALAN
abimizin yeni görevini tebrik etmek
amacıyla ziyarette bulunduk kendisine
yeni görevinde başarılar dileriz.teşekkür
ederiz.
TEBRİK
2019/2020 dönemi İTÜ DENARK başkanımız
Süleyman Doğan GENÇ abimizi
yeni şirketi olan Pascogas’daki pozisyonu
crew coordinator görevini tebrik etmek
amacıyla ziyarette bulunduk kendisine
başarılar dileriz.
13
MEZUNLAR KÖŞESİ
Denark Canopus / Bahar 2024
MEZUNLAR
14
Atilla Yıldız
1)”Denizcilik meslek değil bir
bir yaşam biçimidir.
yaşam biçimidir” derler sizde
böyle düşünüyor musunuz,
2)Meslek seçiminizin başladığı
zamana dönseydiniz yine
bu yorumu kendi düşünceleriniz
ile açıklar mısınız?
denizciliği seçer miydiniz?
Kesinlikle doğru. Denizde gemi Üniversite sınavlarına hazırlanırken
aklımda kesinlikle
ortamında çalışmak herkesin
kolaylıkla uyum sağlayabileceği
bir yaşam biçimi değil öyle
bölümün varlığından dahi ha-
denizcilik yoktu, böyle bir
olsaydı birçok meslektaşımız
berdar değildim. O dönemde
daha üniversite sıralarındayken
veya kısa dönem çalıştık-
yetmediği için bir arkadaşımın
istediğim bölüme sıralamam
tan sonra denizde çalışmayı
önerisiyle bölümü tanıma
bıraktığına şahit olmazdık.
ve araştırma fırsatı buldum.
Ailenizden ve sevdiğiniz kişilerden
aylarca uzak olmanın
ğu maddi imkanlar gerekse
Araştırdığımda gerek sundu-
getirdiği zorluğun yanında, çalışma
ortamınız aynı zamanda uygun olduğu kanısına vardım.
kafamdaki meslek profiline
sizin yaşam alanınız; denizde
Okul hayatımı ve denizdeki
geçirdiğiniz aylarda gerek deniz
ve hava koşulları gerekse
ları olsa da kesinlikle bugün
yaşamı düşündüğümde zorluk-
üstlendiğiniz sorumluluklar
olsa yine denizciliği seçerdim.
bakımından bir dayanıklılık ve Ama bu bölümü seçmeyi
tutku ister. Bunları ön plana
düşünen genç kardeşlerime
aldığınızda denizcilik kesinlikle de bu bölümü kesinlikle çok iyi
araştırarak mesleğin içinden
insanlarla konuşarak karar
vermesini tavsiye ederim.
3)Staj esnasında kendimizi
geliştirmek için sergilememiz
gereken tutum ve davranışlar
nelerdir?
Kesinlikle öncelikle soru sormaktan
sonrasında sorumluluk
almaktan korkmayın.
Gemiye çıktığınızda gemide
öğreneceklerinizin okulda
öğrendiklerinizin çok az bir
kısmını kapsadığını okulun
size sadece bir temel oluşturmuş
olduğunu göreceksiniz.
Öğrenmeye istekli olun, size
verilecek olan sorumlulukları
aksatmadan yerine getirin.
Zamanla gemide zabitlerinize
istekli olduğunuza dair kendinizi
kanıtlayabilirseniz size
olan güvenleri doğrultusunda
verdikleri sorumluluklarında
arttığını göreceksiniz.
4)Gemide psikolojik olarak
zorlandığınız zamanlar oldu
mu ,bu konuda kendinizi
nasıl motive ediyorsunuz ve
bu zor durumları atlatmak
için özellikle uyguladığınız bir
yönteminiz var mı?
Gemide çalışma ortamı iş yükünün
ağır olduğu dolayısıyla
iş stresinin fazla olduğu bir ortam.
Bazen çalışma ortamının
bazen de kara yaşantısından,
sevdiklerinden uzak olmanın
getirdiği zorlukları gemide
çalışan birçok kimse tecrübe
etmekte. Gemide bazı kimseler
bu durumu içine kapanarak
çözerken kimi çalışma arkadaşlarımız
da gemide bulunan
insanlara yüklenerek, bazen
mobbinge varan davranışlara
yönelerek stresini atar bunun
sonucunda bazı tartışmalar
yaşanabilir. Öncelikle önemli
olan gemide bu tür tatsız
anlar yaşandığında tartışma
ortamını tetikleyecek zincirin
halkası olmaktan çıkmak,
yapıcı tarafta yer almak. Daha
sonrasında zihin olarak biraz
ortamdan uzaklaşmak; karada
olan alışkanlıkları veya küçük
hobilerden uzaklaşmamak.
Beni en çok karayla bağlantıda
kalmak aile ve arkadaşlarımla
görüşmek, günlük ülkemde ve
dünyadaki gelişmeleri takip
etmek, kamarama geçtiğimde
sosyal medyada kafa dağıtmak
gemi ortamından uzaklaştıran
aktivitelerden.
5) Hangi tür gemi tiplerinde
çalıştınız , seçiminizde neler
etkili oldu? Bu gemilerin
pozitif ve negatif özellikleri
nelerdir?
Ağırlıklı olarak kimyasal tanker,
2 ay olmak üzere de ham
petrol gemilerinde çalışma
fırsatım oldu. Aslında ben
tankeri değil tanker gemileri
beni seçti diyebilirim. Malum
olduğu üzere okulda staj bulmak
özellikle kısa dönem staj
bulmak oldukça kısıtlı ve zorlu.
Kısa staj adına kabul aldığım
şirket tanker gemileri bulunan
bir şirketti. Gemi türü seçme
adına bir alternatifim olmadığı
için kısa stajımı tankerde
yaptım, uzun dönem stajımı da
tanker operasyonlarını daha
fazla tanımak adına tankerde
devam ettirdim. Bu gemilerde
oldukça fazla evrak yükü
olabilmekle beraber, operasyonlar
gemi normaline göre
daha sık ve yorucu olabilmekte
bu tempoya ayak uydurduğunuzda,
kendinizi gerçekten
işe verdiğinizde kontratlarınızı
daha kısa hissedebilirsiniz.
@itudenark
MEZUNLAR KÖŞESİ
KÖŞESİ
1)Sizce denizciliği diğer
mesleklerden ayıran en
önemli faktörler nelerdir?
Öncelikle denizcilik bence
birçok işle kıyaslanamayacak
kadar kendine has bir
iş alanı. Öncelikle işi yaptığımız
yerin deniz üzerinde
olmasının yanı sıra yaşam
alanımız da iş yerimizle
aynı yer. Bu nedenle aslında
bence birçok işten farklı
olarak 7/24 çalışıyor gibiyiz
denizde. Sürekli tetikte
bir hayat gibi hissettiriyor
bana, bu nedenle karada
kendimize yaratabildiğimiz
arınma zamanlarından
muaf bir yaşam sürüyoruz.
Bu nedenle de daha çok
yorgun hissediyoruz.
2)Gemide boş vakitlerinizi
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gemide boş vakit olur
mu diye soruna soruyla
karşılık vereyim öncelikle,
tabi benim zabitlik tecrübem
yok stajyerliğin de
nasıl olduğunu uzun uzun
anlatmama gerek yok. Ama
yine de kendimi deşarj
etmek için gemide rutinleri
bozacak şeyler yapmaya
çalışıyorum. Bazen İngilizcemi
geliştirmeye başlıyorum,
bir şeyle ilgilenme
sürem de karadakinden
daha kısa oluyor. O yüzden
mesela bir ay İngilizce için
bir şeyler yaptıktan sonra
kitap okumaya başlıyorum.
Çok da çeşitlendirecek
alanımız da olmadığından
kişisel olarak sevdiğim
şeyleri yapmaya çalışıyorum.
Yoga yapıyorum hem
fiziksel hem de psikolojik
olarak çok iyi geliyor. Aletli
spor yapmayı sevenler için
spor salonu var hemen
hemen her gemide. Bu tarz
zamanla değişen hobilerim
oluyor benim de.
3)Artan kadın personel
sayısı ile beraber deniz hayatına
kadının dokunuşunun
getirdiği kazanımları
bir kadın denizci gözüyle
nasıl yorumlarsınız?
2 farklı firmada uzun staj
yaptım ve ilki daha önce hiç
kadın personelle çalışmamış
bir firmayken diğeri de
uzun yıllardır bünyesinde
kadın personel bulunduran
bir firmaydı. Ve şunu açıkça
söyleyebilirim ki kadın eli
değen herhangi bir şeyin
güzelleşmeme ihtimali
yok. İlk çalıştığım firmada
herkesten duyduğum
şey şuydu; siz geldikten
sonra gemiye medeniyet
geldi. Tabi bu da abartı
bir söylem ama söylemek
istediklerini hepimiz anlayabiliyoruz.
Tabi bu güzellik
kavramı da göreceli, kimisi
kadın bulunan ortamda
rahat hareket edemeyeceğini
söyleyerek rahatsızlığını
da dile getirebiliyor.
Ama bence her toplumda
olması gereken dengeyi de
artık denizcilik hayatında
sağlamamız adına gemilerde
kadın çalışanlarımızın
sayısını artırmalıyız.
4)Eski bir batıl inanca göre
-gemilere dişilik atfedilmesinden
dolayı- kadın
denizcilerin gemilere
uğursuzluk getireceği
düşüncesiyle başlayan kadınların
denizde var olma
mücadelesinin tarihsel
gelişimini nasıl değerlendirirsiniz?
Siz kendinizi bu
mücadelede nasıl görüyorsunuz?
Evet bu düşünce yapısı ya
da bu sorulara her kadın
denizci gibi ben de çoğu
kez maruz kaldım. Ancak
artık bu sorunun sadece
şaka yollu soruluyor olduğunu
görüyorum. Çünkü
kadınların denizde çalışmasına
artık hepimiz alıştık
ve benimsedik. Bir önceki
soruda da belirttiğim gibi
denizde çalışan erkekler
uğursuzluk getirmesinden
ziyade oluşturdukları düzeni
bozacağımızdan endişeliler.
Bunu gerekçe göstererek
kadınların denizde
çalışmaması gerektiğini
düşünen çok insanla karşılaştım.
Ancak artık insanların,
kadınların uğursuzluk
getirdiği düşüncesine sahip
olduğunu düşünmüyorum.
5) Stajyerlik döneminizde
sizi en çok zorlayan şey
neydi? Bir güverte stajyerine
neler tavsiye edersiniz?
Melek Gülbeyaz
Güverte ve ya makine
stajyeri fark etmeksizin
beni en çok zorlayan şey
ortam farklılığı oldu. Karada
hiçbir şekilde deneyimleme
şansım olmayan
bir ortamın içine düşünce
biraz afalladım. Tabi her
şeye zamanla alışılıyor ve
buna da alıştıktan sonra
mesleğimle tanıştım ve çok
sevdim. Hiç staj yapmamış
ya da gemiyle tanışmamış
olanlara tavsiyem
kulaktan dolma bilgilerle
gemi hayatına kendilerini
hazırlamamaları olur. Evet,
bambaşka bir ortam fakat
bu demek değil ki biz o
ortamın bir parçası olurken
kendi kişiliğimizi bir
kenara bırakmıyoruz. Kendi
doğrularınızı yanlışlarınızın
arkasında durmaktan asla
vazgeçmeyin. Tabi her şey
günlük hayatımızda da olduğu
gibi saygı çerçevesinde
olmalı. Kısaca saygımızı
ve çizgimizi hiç bozmadan
işimizi en güzel şekilde
öğreneceğimiz yerde güzel
bir staj süreci geçirmemiz
en önemlisi.
15
MEZUNLAR KÖŞESİ
Denark Canopus / Bahar 2024
MEZUNLAR
16
1)Denizciliğin sizin için
anlamı nedir?
Denize uzaktan bakmak
ile içinde olmak o kadar
farklı şeyler ki, bunu
ancak denizde yaşayanlar
olarak bizler anlarız. Çünkü
günleri, ayları, hatta yılları
denizde geçirmek kısa
cümleler ile açıklanamaz.
Bence denizcilik bir meslek
değil yaşam biçimidir.
2)Bir makine zabiti olarak
gemide bir gününüz nasıl
geçiyor?
Yaren Yılmazoğlu
Baktığınız zaman makine
dairesi kapalı bir ortam ve
aşağıda neler olup bittiği,
dışarıdan bakan için ilk görüşte
anlaşılmıyor. Çalıştığınız
gemi tipine göre ana ve
yardımcı makinelerin günlük
bakım-tutumları var.
Ben 3. Mühendis olarak
sabah makine dairesine
indiğimde bu bakım-tutumları
yaptıktan sonra genel
anlamda çevreyi dolaşıyorum.
Herhangi bir sızıntı,
kaçak vs olup olmadığını
kontrol edip, yakıt transferlerimizi
yapıyorum. Makine
jurnalini yazdıktan sonra,
o gün için planladığımız
major bir bakım yok ise,
planlı bakım sisteminde o
güne veya o haftaya gelen
işleri kontrol edip o bakım-tutumları
yapıyorum.
Aynı şekilde günlük, haftalık,
aylık gibi devam eden
ISM evraklarından sorumlu
olduğum kısımları dolduruyorum.
Günlük olarak
yakıt tanklarından iskandil
alıp öğlen saatindeki yakıt
harcam değerlerini sisteme
giriyorum. Makine dairesindeki
tankların (yağ, sintine,
sludge vs.) kontrollerini ve
gerekli ise transferlerini
yapıyorum.
3)Artan kadın personel
sayısı ile beraber deniz hayatına
kadının dokunuşunun
getirdiği kazanımları
bir kadın denizci gözüyle
nasıl yorumlarsınız?
Bu süreci stajımdan
itibaren değerlendirecek
olursam, çalıştığım her
gemide genel olarak, “gemide
kadın olması ortama
düzen getiriyor” bakış açısı
ile karşılaştım. Ben de aynı
görüşte olduğumu söyleyebilirim.
25-30 tane erkeğin
içinde tek kadın olarak
çalışmanın bizler için
zorlukları olsa da, o ortama
çeki-düzen geldiğini, sohbet
konularının dahi değiştiğini
açıkça gözlemliyorum.
Kendi departmanım
açısından değerlendirecek
olursam, makine kontrol
odasından tutun da, yedek
parça deposu, atölye hatta
herbir ekipmanın üzerindeki
çalıştırma prosedürüne
kadar herkesin şaşıracağı
şekilde ekstra bir düzen
vardı. Bence bu durum
kadınlığın bir etkisi olarak
çalışma ortamına yansımadan
kaynaklanıyor.
4)Gelişen teknolojilerin
gemi makineleri üzerine
etkisini nasıl yorumlarsınız?
Yarının dünyasına
uyum sağlamak için neler
yapabiliriz?
Gelişen teknoloji ile
gemilerdeki otomasyon
inanılmaz şekilde artmış
durumda. Ekipmanların dokunmatik
panoları, uzaktan
start-stop sistemleri bambaşka
hal almış durumda.
Bir açıdan bu durum gemideki
hayatı kolaylaştırıyor.
Ancak yaşanan bir sorunda
ilk olarak mekanik arıza
tespiti yapmaya çalışıyoruz.
Fakat otomasyonun çok
yoğun kullanıldığı gemilerde
bazen sorunlar mekanik
değil tamamen elektronik
olabiliyor. Bu tarz durumlar
bize mekanik problem aratırken
hem zaman hem de
iş gücü kaybına uğratıyor.
Bu sebeplerle yazılım bilgisi
sizi yarının dünyasına daha
uyumlu bireyler haline
getirecektir.
5)İndiğiniz limanlarda yaşadığınız
ilginç bir anınız
oldu mu, varsa bizimle
paylaşabilir misiniz?
İndiğim limanlarda değil
ama gemide bulunduğum
süreçte yaşadığım bir
durumdan bahsetmek
isterim. Benim için en ilginç
anılar şubat-mart 2024’te
yaşandı. -25 derece olan
bir bölgeye seyir yaptık.
Denizdeki buz tabakası
yer yer 45-50cm idi ve
ana makinemizi aniden
stop ettiren buz kütleleri
arasına sıkıştık. Havanın
soğukluğundan kaynaklı
kırarak geldiğimiz buzlar
inanılmaz hızlı bir şekilde
tekrar birleşti ve asla hareket
edemedik. Sıkıştığımız
bu alandan kurtulmak için
yaklaşık 10 saat buzkıran
gelmesini bekledik.
@itudenark
MEZUNLAR KÖŞESİ
KÖŞESİ
1) Denizciliğin sizin için
anlamı nedir?
Bu sorunun cevabı her
denizci için ruh haline göre
dönem dönem değişiyor
bence. Ben daha önce sosyal
medyada da paylaştığım
bir yazıyla cevap vermek
istiyorum.
‘’Söz konusu kendinle baş
başa kalıp düşünmekse, keşişlerle
yarışıyordur denizciler
şüphesiz. Aşina olunmuş
rüzgâr ve dalga sesinin içinde
sonsuz bir sessizlik… Kim
bilir kaç gelecek planı yatıyordur
okyanus diplerinde,
kaç sevda, kaç hüzün. Yükün
adı değişse de kâğıt üstünde
her liman, özlemle dolu
demir yığınından başka bir
şey değil su üstünde yüzen.
Kime dokunsan başka bir içine
atmışlık dinleyeceğin yol
arkadaşlarınla, ne yaşarsan
yaşa kendi başına aşmayı
öğretiyor insana bu mavilik.
Günün sonunda kontrat
bitiyor diye seviniyoruz da
geçen günlere, ömürden
yiyoruz haberimiz yok.’’
2)Hangi tür gemi tiplerinde
çalıştınız, çalışmak istediğimiz
gemi tipini seçerken
nelere dikkat etmeliyiz?
Stajıma kimyasal tankerde
başladım ve iki stajımı ve
zabit olarak iki kontratımı
kimyasal tankerlerde
tamamladım. Sonrasında
LPG tankerinde çalışmaya
başladım. Şuanda da LPG tipi
gemilerde üçüncü kontratımdayım.
Sizlere tavsiyem her
ne kadar çok ikna edici ve
kafa karıştırıcı bir etmen olsa
da, kariyerinizi para odaklı
kurmamanız. Çünkü bir süre
sonra aradaki maaş farkının
mutluluğunuzdan daha
önemli olmadığı fark etmeye
başlayacaksınız. Denizcilik
hayatım boyunca gemi tipi
seçiminde büyüklerimden en
çok dinlediğim ve gördüğüm
tecrübe buydu.
3)Meslek seçiminde sizin
için hangi faktörler etkili
oldu?
Mesleğimi seçtiğimde ve
başladığımda değil ailede,
sülalede bir denizci yoktu.
Küçüklüğümden beri abimin
de etkisiyle maviye sevdalı
büyüdüm. Denizci olmasaydım
havacı olurdum muhtemelen.
Belki biraz spritüal
olacak ama her insan kendini
dört temel unsurdan biriyle
iç içeyken daha fazla mutlu
ve huzurlu hissediyor bence.
Kimisi toprakla iç içeyken
mutlu kimisi havada, ben
küçüklüğümden beri denizde
kendimi daha huzurlu hissediyorum.
Bunun etkisinin
de meslek seçicimde etkili
olduğunu düşünüyorum.
4)Staj döneminizde ve zabitliğe
başladığınız zamanlarda
sizi en çok zorlayan
durumlar nelerdi? Üstesinden
nasıl geldiniz?
Bu ilk röportajım değil ve ne
yazık ki bu soruyla ilk karşılaşmam
da değil. Öğrencilik
yıllarımda bizler de okula
gelen her mezun abi veya
ablamıza benzeri sorular
yöneltiyorduk. Bunun altında
yatan temel sebep ne yazık
ki geleceğe dair bizi rahatsız
eden duyumlar. Denizcilik
mesleği kendi başına zor bir
meslek iken bazen ne yazık
ki insan faktörü en zorlayıcı
faktör oluyor. Özellikle gemi
hiyerarşisinde amirlerinizden
birisi çalışma ortamını
zorlaştırıcı hale getiriyorsa,
meslek biraz çekilmez hale
geliyor. Bu konuda gün
geçtikçe meslek daha iyiye
gitse de hala mesleği zorlaştırmaktan
keyif alan insanlar
duymak üzücü oluyor. Konu
ile alakalı şahsi tavsiyem
bilgi birikiminizi arttırmanız.
Gemide ne kadar bilgiliyseniz
ve işinize hâkimseniz,
karşınızdaki insanın iletişimi
sorunlu olsa da muhatap
olma düzeyiniz azalıyor.
İşinizi iyi yaptığınız sürece
ikili iletişiminizi iş seviyesinde
tutarak sorunu bir nebze
de olsa çözebilirsiniz. Staj
süresinde de bunun geçici
bir süreç olduğunu bilerek
ilerlemek süreci daha kabul
edilebilir bir hale getiriyor.
Tabii ki kabul edilebilirliğin
de bir seviyesi olduğunu
unutmamak kaydıyla.
5) İndiğiniz limanlarda
yaşadığınız ya da gördüğünüz
bir olay oldu mu, varsa
bizimle paylaşabilir misiniz?
Kimyasal tanker sürecimde
çok sık liman yapmamıza
rağmen yoğun liman süreci
dolayısıyla çok fazla dışarda
kalamıyorduk. Ama mümkün
olan her limanda dışarı
çıkmaya çalıştım. Afrika, Avrupa,
Güney Amerika ve Orta
Amerika’ya sefer yapan gemilerde
çalıştım. Bunlardan
Mert Güvercinoğlu
en çok ilgimi çeken Güney
Amerika ve Jamaika olmuştu.
Avrupa limanlarından da
bir denizci olarak sadece
bize özel bir manzarası olan
Venedik limanı kesinlikle
denizden görülmeye değer.
Mimarisiyle sizi zamanda
yolculuğa çıkartıyor. Başıma
gelen özel bir durum olmasa
da Afrika seferimizde gördüğüm
yaşam kalitesi beni çok
düşündürtmüştü. İnsanlar
yokluk içinde yaşarken bizden
daha mutlu gözüküyorlardı.
Ya da en azından bizim
çok da mutlu olmayacağımız
ufak ayrıntılarla çok daha
fazla mutlu olabiliyorlardı.
Bu o dönem beni çok etkilemişti
ve kendi hayatımda birçok
şeyi sorgulamama sebep
olmuştu. O zamandan beri
çoğu konuya çok daha farklı
baktığımı söyleyebilirim.
17
RÖPORTAJ
Denark Canopus / Bahar 2024
UĞUR KARABAY İLE
RÖPORTAJ
18
1.Röportajımıza başlamadan
önce okuyucularımız için kendinizi
tanıtabilir misiniz?
Denizci bir ailenin, İstanbul Şehir
Hatları işletmesinde kaptan
görevinde olan bir babanın 3.
erkek çocuğu olarak İstanbul,
Üsküdar’da dünyaya geldim.
Ruhu ve şartları gereği bugünden
daha çok denizi seven
ve denizci bir milletin, ailenin
evladı olarak dünyaya geldim
ve çocukluk yıllarımı geçirdim.
1995 yılında İTÜ Denizcilik
M.Y.O okulu Güverte bölümüne
girdim ve bölümü birincilikle
bitirdim. İTÜ Denizcilik Fakültesine
ilk dikey geçiş yapan
ilk öğrenciler olarak yine üç
kafadar deniz sevdalısı arkadaş
fakültemize girdik. 2000 yılında
iyi bir akademik ortalama ve
başarı ile fakülteden mezun
oldum. Milli filomuzda tanker
taşımacılığı yapan filolarda
zabitlikler ve kaptanlık yaptım.
Öyle ya da böyle her denizcinin
bir karaya dönme hikayesi olur;
bu dönemim Kıyı Emniyetinde
VTS operatörü olarak İstanbul
Gemi Trafik Hizmetlerinde
çalışmaya başlama başlamama
denk düşer. Bu süre zarfında
bir yüksek lisans yaptım. Birçok
ulusal ve uluslararası toplantıda
ülkemiz adına temsil yetkisi
kullandım. Denizcilik eğitmeni
olarak pek çok derste akademik
yıl boyunca öğrencilere
mumum kadar ışık vermeye
çalıştım.
Gelelim bu günlere; son 4 yıldır
okyanuslara ve açık denizlere
döndüm yüzümü ve uzak yol
gemi kaptanlığı hizmetime
geri döndüm. Kim bilir belki
yolumuz seferimiz kesişir ve ılık
bir bahar melteminde ufukta
batan güneşe karşı demli bir
çay içeriz birlikte.
2.Denizcilik sektöründe aralarında
yabancı firmaların da
olduğu pek çok farklı firmada
çalıştınız. Bu firma ve çalışma
alanı değişikliklerinin sizin
meslek hayatınıza etkileri
nasıl değerlendirirsiniz?
Belki klişe bir başlangıç
olacak ama değişmeyen her
şey katılaşmış, donmuş ve
adeta kurumuş yani hiç hayat
belirtisi göstermiyor demektir.
Koşullar ne olursa olsun birkaç
gününüz var gemiye katıldıktan
sonra çünkü isler koştur koştur
devam ediyor, sefer akıyor,
geminin bir rutini var.
Çok uluslu bir denizcilik işletmesinde
çalışacaksınız iki tane
ana bariyeriniz var; ilki yabancı
dil bariyeri, ikincisi kültür bariyeri.
Yabancı dil bariyeri; elbette yabancı
dil ve/veya dillerin denizcilikte
olmazsa olmaz olduğunu
hatırlatacağım. Sizin gemide
görev ve yetki alanınıza giren
tüm konularda kaba tabirle
derdinizi anlatacak kadarın
üstünde hatta iyi derecede bir
yabancı diliniz kısaca İngilizceniz
olması gerekmektedir. Çare
sizsiniz, dil konusunda kendinize
uygun yönteminizi belirleyip
yabancı dilinizi geliştirmelisiniz.
Gelelim ikinci bariyeri, kültür
bariyerine, temel aks olarak
dünya milletlerini kıtasal olarak
ayırabileceğimiz gibi ülke ülke
çok farklı ve degişken anlayışlar
olduğundan bahsedebiliriz. Bu
konularda çok uluslu gemilere
katılmadan önce biraz on-okuma
yapmanız farklı kültürleri
tanımanız zamanla size hayatta
geniş bir görüş acısı ve ufuk
acıcı bir vizyon getirecektir.
3.Türk veya uluslararası
firmalarda çalışırken karşılaştığınız
kültürel farklılıkların ve
uluslararası ilişkilerin işiniz
üzerindeki etkileri hakkında
neler düşünüyorsunuz?
Aslında bu sorunun bir kısmına
bir önceki soruda farklı
kültürlerin farklı özelliklerini
anlatırken genel olarak değindim.
Dünyanın farklı bölgelerinden
hemen her kıtadan birçok
mesleki arkadaşım oldu. Pek
çoğu ile arkadaş oluruz, sosyal
medyada daha sonrasında
takipleşiriz.
Çok kültürlü çok uluslu ortamlarla
yasamak zorunda olmanız
en başta olaylara ve hayata
sizin gibi bakmayan insanlara
karsı hoşgörü ve tahammül
yeteneğinizi arttırıyor. Farklı
kültürler beraber çalışırken
düşünsel ve davranışsal
farklılıklardan dolayı çatışmaya
oldukça elverişlidirler.
4.Eğitim ve çalışma hayatınız
boyunca deniz kirliliği için çalışmalar
yaptığınızı biliyoruz,
denizlerimizin korunması sizin
için ne anlam ifade ediyor ve
bunun için biz genç denizciler
neler yapabiliriz?
Deniz malum bizim ekmek
teknemiz aslen ama sadece
bizim değil bakmayın aynı zamanda
bütün insanlığın da pek
çok şeyi. Sen gel de denizleri
önemseme, denizlerde sürdürülebilirlik
konusunu önemseme.
Denizlerin ve denizlerde
hayatın, caniliğin sürmesi tüm
eko sistem ve habitatlar için
önemlidir. Tüm küresel eko sistem
ise bir şekilde genel dünya
çevrimi içinde kendi düzenini
uzun dönemde korurdu. İnsan
etkisi doğaya en çok zarar veren
faktör olmuştur maalesef.
Siz gençlere düşen sorumluluk,
bizler yeterince beceremesek
de yasamın sürdürülebilmesi
adına, soluduğumuz havayı ve
içtiğimiz suyu kötü ve açgözlü
insanlardan korumaktır.
5.Denizcilik sektöründeki etik
sorunlar hakkında düşünceleriniz
nelerdir? Örneğin, gemi
atıkları, deniz kirliliği veya
gemi personelinin hakları gibi
konuları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Denizcilik Sektörü de içinde
bulunduğu zamanın ruhundan
bağımsız kalamaz elbette; etik
sorunların çiğ gibi büyüdüğü
milenyum cağında insanlık teknolojik
olarak ne kadar ilerlediyse
bireyler içsel dünyasında
felsefi, etik ve ahlak alanlarında
daha fazla geriye gitmiştir.
Zamanın ruhuna göre en büyük
kutsal; para ve materyaldir.
“Adalet mülkün temelidir.”
sözü boşuna söylenmemiştir.
Kural ihlalleri ve yasa dışılık
normalleşir. Dahası devlet otoritesinin
ve en önemli erginin
yani yargının sözde değil özde
adaletli olması, kimseyi ve
hiçbir çıkar grubunu kurallar ve
yasalar önünde kayırmaması
gerekir. Bu alanda başarı elde
edip hukuk ve yargıda dünya ve
demokratik ülkelerin standartlarına
ulaşırsak gemi atikleri
da deniz kirliliği sorunlarda,
deniz emekçisinin haklarını
ilksin sorunları da kısa surede
çözülecektir.
6. Denizcilik endüstrisinde
gözlemlediğiniz en büyük
değişiklik nedir ve gelecekte
sektörün nereye gideceğini
düşünüyorsunuz?
Türk denizcilik sektöründeki
tüm olumsuzluklara rağmen
denizcilik sektörümüzün son
yıllarda aldığı en büyük mesafe
deniz işgücü istihdam işletmelerinin
çoğalması ve yabancı
ülkelere ve işletmelere denizci/
deniz emekçisi ihracatına
başlamamız ve bu alandaki
pozitif ivmelenme olmuştur. Bu
güncel durum tahminim en az
2-3 yıllık bir fırsat ve bu koşulları
deniz isçilerimiz adına iyi
değerlendirebilirsek küreselde
en büyük başarımız bu olabilir.
Dijitalleşen dünya ve Teknoloji/Endüstri
4.0 devrimi, bizi
bekleyen yeni bir yasam modeli
ve dijitalleşen yeni dünya
düzenidir. Bu düzende insan
fizik varlık olarak etkinliğini
kaybetmekte, mesafe kavramı
ise önemini günden güne
azaltmaktadır.
Bu yeni dünya düzeni ve bu
makineleşen yeni yönetim
modelleri insanlığı gerçekten
mutlu eder mi ciddi şüphelerim
var. Elektronik olarak internet
veya uydu sinyalleri ile yürütülecek
bu trafiğin elektronik
harp unsurlarına, hackerlara
ve internet korsanlarına her
durumda açık olabileceğini
düşünüyorum.
@itudenark
RÖPORTAJ
7. Denizcilik endüstrisindeki
teknolojik ilerlemeleri nasıl
değerlendiriyorsunuz? Yeni
teknolojilerin gemi yönetimi
ve operasyonlarındaki rolü
hakkındaki düşünceleriniz
nelerdir?
Dünya konjonktüründe ana
gündem ve yönelinen yeni
konu ne ise denizcilik teknolojisinde
benzer bir yönelme
oluyor. Son yılların en güncel
konu başlıkları; deniz alanı emniyeti-güvenliği,
çevre koruma
ve enerji verimliliği yönetimidir.
Deniz alanlarında havanın ve
denizin gemiler tarafından
kirletilmesini azaltmaya yönelik
turlu teknolojiler de geliştiriliyor.
Genel olarak teknolojinin getirdiği
imkanlarla gemilerin ve
gemi ekipmanlarının uzaktan
izlenmesi günümüzde çok rutin
bir hal almaya başladı. Gemi
bölümlerinin ve hatta köprüüstü
ve makine dairelerinin
kameralarla donatılarak uzaktan
takip edildiği bir çağdayız.
Biri bizi gözetliyor zamanları
şimdilik, bir sonraki adim biri
bizim yerimize pli üniteleri ve
sensörleri tercih ediyor donemi
olabilir. Kısacası eski günlerde
olduğundan farklı olarak kaptan
ve başmühendisin gemi ve
ekipmanlar üzerindeki yönetim
yetkisi daralıyor. Bugün gemi
yönetimini destekleyici ve
kolaylaştırıcı neler neler yapılabilir,
pek çok şey geliştirilebilir
elbette. Ama insan-makina birleşimi
insan lehine kolaylaştırıcı
olarak geliştirilirken, son karar
her zaman insan yetkisinde
kalmalıdır.
8. Denizcilik hayatınızda en
büyük başarı ve en büyük
öğrenme deneyimleriniz
nelerdir?
Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’nde
hizmet verdiğim
yıllarda, birçok ulusal ve
uluslararası toplantıda ülkemiz
adına temsil yetkisi kullandım.
IMO, IHO, IALA gibi denizcilikte
ana aktör karar alıcı uluslararası
IGO ve NGO’larda toplantı,
sempozyum ve konseylere
ülkemizi temsilen konsey üyesi,
konuşmacı ve temsilci olarak
katıldım. İki yıl süreyle ülkemiz
ve kurumumuz adına IALA
konsey temsilciliği görevinde
bulunduğum süre benim için
büyük bir tecrübe ve başarı
olarak değerlendirdiğim deneyimimdir.
Kendimi sağlıklı ve mutlu bir
yönetici denizci birey olarak
görmek istiyorum önümüzdeki
yıllarda. Sadece kendine faydalı
değil topluma, gençlere, genç
denizcilere faydalı olabilmek
istiyorum. Bu anlamda makam,
mevki, görev tanımı ne olursa
olsun denizciliğimizin gelişmesine
katkı sunmak istiyorum.
9. Denizcilikte liderlik kavramı
sizin için ne ifade ediyor?
Ekip yönetimi ve motivasyon
konusunda hangi yaklaşımları
tercih ediyorsunuz?
Denizcilikte liderlik elbette
en önemli kavram; sözü çok
uzatmadan yönetimde sert güç
mü, yoksa yumuşak güç mu?
sorusuna cevabım yumuşak
güç ile yönetmek olur. Diğer
yönetimsel ana soru “Tek adam
şovu mu, takım oyunu mu?”
sorusunun cevabı elbette takım
oyunudur. Yumuşak güçten
kastım; salt aspiri disipline
dayalı, esnek olmayan yönetimlerin
sürdürülebilir olmadığına
inanmamdır. Özellikle denizde
koşullar o kadar degişkendir ki
sizin tüm yeni oluşan koşullara
karsı cevap verebilecek esnek
bir yönetim modeliniz olmalıdır.
Personelinizi, ekibinizi iyi
tanımanız gerekir, özelliklerini,
yeteneklerini ve psikolojik
ve fiziki alt-üst sinirlerini iyi
bilmeniz gerekir. Diğer taraftan
insanlar arası güven ilişkisi çok
önemlidir, gemi kaptanı olarak
7/24 her zaman sürekli çalışamaz
ve aynı anda her yerde
olamazsınız. Bu nedenle yetki
ve sorumluluklarınızı delege
etmelisiniz.
10. Denizci olmanın size sosyal
yaşamda ve çevreniz için
katkıları nelerdir?
Denizcilik camiasında pek çok
önemli uzman paydaş ile bir
araya gelmek, gündemdeki
olayları birlikte değerlendirmek
ve çözümler üzerinde tartışmak
insanın genel denizcilik ufkunu
genişletiyor. Bu paylaşımlar
mesleğin sosyal hayatıma en
net katkısı olmuştur. Denizcilik
okullarını tek tek ziyaret etmek,
kariyer günlerinde tanıtım
konferansları vermek ve genç
denizcilerin vizyonuna dokunabilmek,
onlarla sosyalleşerek
sohbetler etmek isimin en
değerli diğer katkıları olmuştur
benim için.
11. Denizciler için aile ne
demektir? Bir denizci için
aile ilişkilerini yürütmedeki
problemlerle nasıl mücadele
edilebilir?
Denizciler için aile sığınılacak
tek güvenli limandır diyebiliriz.
Uzun sureli kontratlar boyunca
çekilen ağır hava ve deniz
şartları, yoğun liman programlarında
uykusuz gecen geceler,
yorgun düşen bedenler hep
aileye kavuşma ümidiyle teselli
bulur. Bu eve dönüş anının hayalidir
denizciyi her gün yataktan
kaldıran. Kısacası denizciyi
gemiye, gemi hayatına adapte
olmaya zorlar ve mecbur tutar.
Bir anlamda bu gemi ve personel
artık onun yeni geçici ailesi
olmuştur bir süreliğine. Koca
okyanusun ortasında başına
bir hal gelse yanında başka kim
vardır ki? Bu anlatım metaforlar
kullanılarak yapılmıştır
elbette ama burada değinmek
istediğim şey denizcinin kara
ile denizdeki sosyal hayati arasında
sıkışıp kalması ve kendini
tam olarak her iki tarafa da tam
ait hissedememesidir.
12. Genç denizciler veya yeni
başlayanlar için vereceğiniz en
önemli tavsiye nedir? Gelecek
planlaması yaparken nelere
dikkat etmeliler?
Gözlemleyin, sorumluluk alin,
cesaretli olarak ve emniyetinizi
de gözeterek gemide size
verilen iş ve işlemleri uygulamaktan
çekinmeyiniz. Diğer taraftan
denizciliğin psikolojik ve
sosyolojik boyutu ve denizcinin
gemiye, denize ve tekrar karaya
adaptasyon sorunlarıdır. Bu
noktada denizcinin duygusal
dirençliliği ön plana çıkıyor.
Bana sorarsanız denizciliğin en
zor kısmı burasıdır; 11 millet,
7 din bir arada profesyonelce
ve barış içinde stres altında
çalışabilecek bir psikolojiye
sahip olabilmelisiniz. Gemilerde
birlikte çalışırken güçlükler
yaşayacağınız zor insanları
da içlerinde barındırdılar. Bu
zor insanlarla birlikte yaşayıp
birlikte çalışacak bir ruhsal
olgunluk kazanmanız önemlidir.
Ruhsal olgunluk ve gelişim
elbette zaman alır ve kesin bir
yol ve yöntemi yoktur. Herkes
kendi yoluyla yöntemiyle olgunlaşır
ve olur. Kendinize zaman
tanıyın ama kendinize karşı bir
o kadar gerçekçi olun. Kim bilir
belki sizin kumaşınız başka bir
elbiseye uygundur.
Röportajın devamına ulaşmak için
QR kodu taratın
19
MAKALE
Denark Canopus / Bahar 2024
DENİZCİLER İÇİN YEŞİL PASAPORT
VE GERİ ALINAN YIPRANMA PAYI
20
Denizcilik, dünya ticaretinin yaklaşık %80’inin
gerçekleştiği büyük bir sektör. Üç tarafı denizlerle
çevrili ülkemiz Türkiye için de önemli bir gelir
ve prestij kaynağı. Bu sektörün işlemesinde en
büyük pay ‘gemi adamı’ olarak isimlendirdiğimiz
denizcilerimize ait. Dolayısıyla kaliteli gemi adamı
yetiştirmek ve uluslararası piyasaya iyi yetişmiş
gemi adamı ihraç etmek de ülkemizin sektördeki
prestijini besleyen önemli etkenler. Eğitim
kurumlarının da artışıyla birlikte hemen hemen
her şirkette Türk bir denizciye rastlamak mümkün.
Dünyaca tanınan büyük cruise gemilerinde
dahi ülkemizin yetiştirdiği değerli zabitlerimiz
bizi temsil etmekte. Gelgelelim ki hızla dünyaya
yayılan Türk gemi adamlarının son yıllarda karşılaştığı
güncel iki sorun var: Vize başvurularına
gelen ret cevapları ve elinden alınan yıpranma
payı.
Vize almakta sorun yaşayan denizcilerimiz,
sadece limanına varıp gemiye bineceği ülkelerle
bürokratik problemlerini çözmeye çalışırken ciddi
bir zaman kaybı yaşıyor. Öğrenci kardeşlerimizden
staj bulup her işlemini tamamlamasına rağmen
son dakika aldığı vize reddiyle geç çıkmak
zorunda kalan, staj süresini tamamlayamayanların
sayısı da artıyor. Geminin değişken programı ve
beklemeye zamanı bulunmaması gibi sebeplerle
iş ve staj bulmakta zorlanan bir kalifiye gemi adamı
profiliyle karşı karşıya kalıyoruz. Bu sorunu
yüksek mercilere iletmekte kararlı olan dernekler,
‘Denizciler için Yeşil Pasaport’ gibi kampanyalara
imza atmakta. Zirveler ve çalıştaylarda dile
getirilen, üzerine TÜRKKAPDER ve TÜRDEF
tarafından 20 sayfaya yakın bir dosya hazırlanan
bu konuda farklı fikirler de mevcut.
Konu özelinde konuşulurken yeşil pasaport, resmi
adıyla hususi pasaport, isteği öne çıkmakta ancak
görevdeki zabitlere gri pasaport yani hizmet
pasaportu çıkartılması talebiyle de karşılaşıyoruz.
Geminin kaptanının ve zabitinin, geminin bayrak
devletinin açık sularda temsilcisi olduğu aşikâr.
“Hiç şüphe götürmez ki Türk gemi kaptanlarının
TTK ilgili maddelerinde belirtilen görev ve
sorumlulukları yerine getiren, yeri geldikçe Türk
bayrağını dünya denizlerinde dalgalandıran, gemi
sahibi adına hareket eden, ihracat ve ithalata
katkıları nedeniyle ülke ve dünya ekonomisine
katkı sağlayan bir mesleğin mensupları olan gemi
kaptanlarının Hususi Damgalı Pasaport verilen
diğer meslek gruplarından daha az kamusal görev
@itudenark
MAKALE
yaptığı söylenemez.” sözleriyle değerli Kıyı
Emniyeti emekli kaptanı Ömer Asmalı da net bir
şekilde toparlamış ve ifade etmiş bu düşünceleri.
TÜRDEF tarafından bu konuda Ulaştırma ve
Altyapı bakanına da 27.11.2023 tarihinde imzalı
bir mektup gönderilmiş. Mektubun içeriği özetle
şöyle; “5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sigortalar Kanunu’nun aşağıda anlatılan gelişmelerden
sonra yıpranma hakkını düzenleyen 40.
maddesindeki gemi adamlarına ilişkin yıpranma
hakkı kaldırılmıştır. 16.06.2006 tarihli 26200 sayılı
Resmî Gazetede yayımlanan 5510 Kanun’da
gemi adamları için 90 günlük eklenecek süre belirlenmişken
15.12.2006 tarihli Anayasa Mahkemesi
kararında Gemi adamları ile ilgili olmayan
şekilde kamu çalışanları ve özel sektör arasında
eşitliğe aykırılık gerekçesi ile kanunun 40.
Maddesi tamamen iptal edilmiştir. İptal sonrası
08.05.2008 tarihli 26879 Sayılı Resmî Gazete’de
iptal edilen 40. Madde yerine yeni bir düzenleme
getirilmiştir. Ancak kanunun ilk halinde gemi
adamları yıpranma payı hakkına sahip iken ve
Anayasa iptal kararında Gemi adamları bahse
konu edilmemişken gemi adamlarının yıpranma
haklarını işbu düzenleme ile yitirmişlerdir. Son
günlerde yaşanan gemi kazaları da göstermektedir
ki gemiler oldukça tehlikeli bir çalışma ortamı
olup yıpranmak dışında ölüm tehlikesi ile karşı
karşıya kalabilmektedir. Bu nedenlerle yıpranma
hakkının gemi adamlarına iade edilmesi hususunda
tensiplerinizi arz/beyan ederiz.” Tam olarak taleplerimize
karşılık verilmese de rütbe ve denizde
geçirilen süreye bağlı olarak pilot bir uygulama
düşünülüyormuş.
Hak ettiğimiz haklarımızı geri almak adına takip
edilmesi ve desteklenmesi gerektiğini düşündüğümüz
çalışmalar ve gelişmeler bu şekilde. Kutsal
mesleğimizin her üyesi tarafından kucaklanması
ve sahip çıkılması gerektiği kanaatindeyiz. Bu
amaç doğrultusunda çalışmalarda bulunan topluluklarımızın
oluşu da bizi ziyadesiyle gelecek
adına umutlandıran bir durum. Pruvanız neta
olsun.
21
RÖPORTAJ
Denark Canopus / Bahar 2024
MERVEGÜL
KAPLAN YILDIZ
PBM ÜLKE GENEL MÜDÜRÜ
3)Denizden karaya uzanan bir kariyer maceranız var. Sizde bu iş
modeli fikrini uyandıran ilham kaynağınız neydi?
1)Sorularımıza başlamadan önce bizim için kendinizi tanıtabilir
misiniz?
Mervegül Kaplan Yıldız, İstanbul Teknik Üniversitesi Denizcilik
Fakültesi’nden Gemi Makineleri ve İşletme Mühendisi olarak mezun
oldum ve şu anda PBM Türkiye’de Ülke Müdürü olarak görev yapıyorum.
Kariyerine gemi makineleri alanında başlayarak bu alanda
geniş deneyim kazandım.
PBM Türkiye ile tanışmam, gemimizin bakım sürecinde tersanede
aldığı hizmet sırasında oldu ve 2020’de şirketin servis mühendisliği
teklifini kabul ederek karadaki kariyer serüvenime adım attım. Yurt
dışında eğitim aldıktan sonra 2021’de Türkiye’de göreve başladım ve
üç yıl servis mühendisi olarak çalıştıktan sonra ülke genel müdürü
olarak atanma şansını elde ettim.
Eğitim ve deneyimlerinden büyük memnuniyet duyuyorum, ülkeme
ve sektöre katkıda bulunma misyonumu sürdürüyor. Bu fırsatları
değerlendirme şansı bulduğum için kendimi şanslı hissederken,
gelecek nesillere ve sektöre katkı sağlamak, öncelikli hedefim ve bu
hedefe ulaşmak gurur verici bir deneyim.
2)Meslek seçimizde neler etkili oldu, bazı insanların sizi vazgeçirme
çabalarına maruz kaldınız mı hiç? Eğer kaldıysanız başarılarınız aslında
onlara verdiğiniz en büyük cevap. Ancak öğrencilik yıllarınızda
böyle insanlarla nasıl mücadele ettiniz?
Denizcilik sektöründe kariyer yapma fikri, denizcilikle ilgili aile geçmişimden
kaynaklandı. Her zaman farklı ve ilgi çekici gelmiştir. Bu
beni mesleğime bağlayan en büyük etmendi. Ancak seçtiğim meslek
farklı doğası gereği, birçok kişi tarafından eleştirildi. Bu durumla
birçok meslektaşım karşılaşmıştır bundan eminim.
Zorluklarla karşılaştığımızda veya önyargılı insanlarla karşılaştığımızda,
kendimize hatırlatmamız gereken şey, ne istediğimizi bilmenin
ve bu hedefe ulaşmak için çaba göstermenin önemidir. Her birimizin
güçlü ve zayıf yönleri farklıdır, ancak en önemlisi, sürekli öğrenme ve
kişisel gelişim yolculuğunda kararlı olmaktır. Bu süreçte, tutkularımızı
takip etmekten ve hedeflerimize doğru ilerlemekten asla vazgeçmemek
önemlidir.
22
Kariyerimin denizden karaya uzanan yolculuğunda beni en çok
etkileyen şey, denizcilik sektöründeki geniş iş alanlarının çeşitliliği ve
farklı bilgi ve deneyimlere sahip insanlarla çalışma fırsatına erişmiş
olmaktır.
Görevlerimiz arasında arıza tespit/çözüm, bakım/onarım gibi teknik
işlerin yanı sıra, gemilerin güvenli seyir yapmasını sağlamak da
bulunmaktadır. Bu, sadece teknik bilgi ve becerilerle değil, aynı
zamanda ekip çalışmasıyla da mümkün oluyor. Farklı alanlardaki
deneyimlere sahip insanlarla birlikte çalışmak, benim için en büyük
ilham kaynaklarından biridir. Bu iş birliği sayesinde, farklı perspektiflerden
bakma şansı elde ederken aynı zamanda yeni beceriler ve
bilgi alanlarını keşfediyorum.
4) Kendi işinizi kurarken ne gibi zorluklarla karşılaştınız? Bu zorlukları
nasıl aştınız?
Servis mühendisi olarak görev yaptığım şirketimizin kuruluş aşamasında,
Türkiye’deki rekabet yoğun denizcilik sektöründe çeşitli
katkılar sağladım. Pazar dinamiklerini anlamak ve işletmenin stratejisini
buna göre ayarlamak büyük önem taşıyor. Uzun vadeli varlık ve
müşteri güveni kazanmak zaman alıyor.
Bilgimiz kritik bir varlık. Gemiler için zaman önemli; makine arızalarına
rağmen gemilerin seyirlerine devam etmeleri gerekiyor. Müşterilerimizin
zorluklarla karşılaştıklarında düşündükleri şey olan şeffaf
iletişim ve güvenilirliği sağlıyoruz. Sorun çözen bir iş ortağı olarak
dünya çapında servis veriyoruz. Bu etmenler, şirketimizin uluslararası
pazarda güvenilir bir konum elde etmesine ve müşterilerimizin
gözünde değerli bir ortak olarak görülmesine yardımcı oldu.
5)Denize kıyasla karada çalışmayı nasıl değerlendirirsiniz? Gelecek
planlaması yaparken deniz ve kara arasındaki ayrım ve denge nasıl
sağlanmalı?
Denizde ve karada çalışmanın hem avantajları hem de zorlukları
vardır. Denizde çalışmak, meslektaşlarım için bir tutku ve yaşam
tarzı sunarken, karada çalışma daha stabil bir konum sağlar. Denizde
sürekli değişen konumlar, farklı limanlar ve tersanelere erişim gerektirir;
bu da çalışma ortamını sürekli değiştirir ve stresli durumlarla
başa çıkmayı zorunlu kılar. Gemilerdeki çeşitli problemleri çözmek,
kişisel ve profesyonel gelişimi tetikler ve her gün yeni bilgiler edinme
fırsatı sunar. Farklı gemi sistemlerinde çalışmak, problem çözme
becerilerini artırır ve denizcilik sektöründe başarılı bir kariyer için
önemli bir avantaj sağlar.
Gelecek planlamasında, deniz ve kara arasında denge önemlidir. Her
tecrübe kıymetli olup, deniz tecrübesi sistemi derinlemesine anlamada
büyük katkı sağlar; fakat karada kariyer yapmak için zorunlu
değildir. Uzun vadeli stratejik vizyon belirlemek ve her iki alanda da
hedeflere uygun seçimler yapmak gereklidir. Bu, bireylerin kendilerini
daha verimli, üretken ve mutlu hissetmelerine olanak tanır.
Sektördeki güzellik, ihtiyacın sürekli var olmasıdır.
6)Denizcilik çok stresli ve yorucu bir iş alanı. Siz iş hayatınızda stresi
nasıl kontrol ediyorsunuz?
Gemilerde prensibimiz sorunu anlamak, hissetmek ve doğru
müdahalede bulunmaktır. Bu sayede gemiler güvenli seyirlerine
devam edebilirler. Öncelikle stresin işimizin engeli değil bir parçası
olduğunu kabul etmek gerekir. Önemli olan strese karşı verdiğimiz
tepkiler ve çözüm yollarıdır. Stresli olduğumuz zamanlarda bizi buna
sürükleyen kökenlere odaklanıp bunları çözmek gerekir. Çalıştığımız
ortam, çalışma arkadaşları, işin değişken ve zorlu olması günlük
çalışma hayatlarımızda karşımıza çıkan ve stresi tetikleyen temel
örneklerdir. Ben her zaman verimliliğimi ve çalışma ortamımdaki
mutluluğumu arttıracak çözüm yolları düşünerek bunları stresle
başa çıkmakta kullanırım.
7) İşinizi uluslararası boyuta taşırken en çok hangi konuda zorluk yaşadınız?
Farklı dili konuşan, farklı kültürlere sahip insanlarla çalışmak
beraberinde ne gibi sorunlar getiriyor ve bu sorunları aşmak için
gerekli kazanımlar nedir?
PBM uluslararası hizmet veren bir grup firmadır. Bu sebeple mesleğime
başladığım ilk andan itibaren farklı dilde doğru ve etkili anlaşabilmenin
ve sorunları doğru anlayarak müdahale etmenin önemimi
aklımda tuttum. Ancak farklı kültürlerde insanlarla iletişim kurmak
ve iş yapma şekillerinin farklılıkları nedeniyle bazen zorlayıcı olabiliyor.
Bu tür durumlarda empati kurmayı ve farklı bakış açılarıyla olayları
değerlendirmeye çalışırım. Farklı kültürlerin iş yapma tarzlarına,
değerlerine ve iletişim stillerine dair derin bir anlayış geliştirmek çok
önemlidir. Değişen çalışma tarzlarına ve kültürel farklılıklara uyum
sağlama yeteneği, uluslararası bir işletme için önemlidir. Esneklik,
farklı durumlara ve değişen koşullara hızlı bir şekilde uyum sağlamayı
gerektirir.
8) Bir insan için denizcilik sektöründe çalışmak gerçekten zor. Ancak
kadınlar için bir mücadele var. Şöyle ki yüzyıllar boyu süregelmiş
bazı alışkanlıklar, hurafeler ve geleneklerin toplumlara ve sektöre
olan etkisinden dolayı kadınlar, sektör içinde pek çok zorluğa göğüs
germek zorunda kalıyor. Siz bir kadın mühendis olarak ne gibi zorluklarla
karşılaştınız ve genç kadınlara bu konuda söyleyeceğiniz ilk
şey ne olurdu?
Bugün maalesef hala bu tür olaylarla ben ve birçok kadın karşılaşıyor.
İşe alım sürecinde, terfi ederken veya günlük işlerde eşit
muamele görmeme gibi durumlara maruz kalıyoruz. Gemilerde
insanların teknik konulardaki yeterliliğime ya da bir işi yapış şeklimle
alakalı şüpheyle yaklaşması en sık karşılaştığım zorluklardan birisi.
Bu zorluklarla başa çıkmanın anahtarı, kendine güvenmekten ve
bilgiyi kendine ışık edinmekten geçiyor.
Genç kadınlara söyleyeceğim ilk şey, hedeflerine odaklanmaları ve
tutkularını takip etmeleridir. Ayrıca, kendi haklarını savunmaktan ve
eşit muamele görmeyi talep etmekten çekinmemelerini ve kendilerine
inanmalarını öneririm.
9)Denizde çalışma koşulları ve negatif ayrımcılık düşünüldüğünde
kadınları az çok neyi beklediğini tahmin edilebiliyor. Ancak sektörün
kara boyutu ne gibi zorluklar barındırıyor? Karada da var olan ama
pek dile getirilmeyen hangi problemler kadınları bekliyor?
Karada mühendis olarak çalışan kadınların sayısı, denizdekilere göre
çok daha azdır. Karadaki çalışma ortamlarının ve insanların sürekli
değişmesi, önyargı ve cinsiyetçilikle daha sık karşılaşma riskini artırabilir.
İş görüşmelerinde ve sahada çalışırken, ağır yük ve stres altında,
zorlu hava koşullarında veya değişken saatlerde kadınların yetenekleri
daha fazla sorgulanır, iş süreçleri uzar ve kadınlar kendilerini
daha fazla ispatlamak zorunda kalır. Erkeklerin aksine, kadınların
gemide bulunma sebepleri hakkında önyargılı yorumlar yapılır.
Kadınlar olarak mesleğimizin şartlarının farkındayız ve sorumluluklarımızın
bilincindeyiz. Ancak cinsiyet eşitliği, toplumsal bir olgu
olduğu için tek başına kadınlar tarafından çözülemez. İş yerlerinde
(gemiler, limanlar, tersaneler ve diğer kara sahaları vb.) cinsiyet
eşitliği politikaları hakkında düzenli eğitimler verilmeli, kurumsal politikalar
gözden geçirilmeli ve cinsiyet eşitliği prensipleri her alanda
yansıtılmalıdır.
10) Denizde çalışmaktan çok karada kendi işini kurarak çalışmayı
düşünen ama sektörden de kopmak istemeyen genç denizciler için
ne tavsiye edersiniz?
Karada kendi işinizi kurarken sektörle bağınızı koruyabilirsiniz. İlk
olarak sağlam bir iş planı hazırlamalısınız. Hangi işi yapacağınızı
ve kimlere hizmet edeceğinizi belirlemek size kalmış. Denizcilikte
edindiğiniz bilgi ve tecrübeyi kullanacağınız bir iş alanı seçin. İşinizi
kurarken, alanınızdaki gelişmelere uyum sağlamak için eğitim ve
gelişim sürecinizi sürdürmelisiniz. Teknik bilginizi güncel tutmak ve
gereken diğer becerileri geliştirmek önemli, çünkü işiniz bu bilgilere
dayanacak. Finansal planlama, bütçe yönetimi ve risk analizi gibi unsurlar
da dikkat edilmesi gereken noktalardır. Kendi işinizi kurmak,
sektörden edindiğiniz bilgi ve deneyimlerle doğrudan bağlantılıdır
ve sektörle olan bağınızı koparmadan heyecan verici bir kariyer
yolunu temsil eder. Başarılı olmak için dikkatli planlama ve sürekli
gelişim şarttır.
VALUE
PROPOSITION
We keep your engines running
COMPANIES TURKEY CROATIA* ROMANIA* BULGARIA* SLOVAKIA BALTICS CHINA
Klaipėda
PBM GROUP
PBM TURKEY GEMİ MAKİNELERİ SERVİS VE TİCARET A.Ş.
CONTACT
E
24/7
—
—
MARINE GOVERNORS
SERVICES
—
—
—
—
—
—
MANU FAC TUR ER S
—
—
—
—
—
— ČKD
MAIN ENGINE REMOTE-CONTROL SYSTEMS
SERVICES
—
—
—
—
—
—
MANU FAC TUR ER S
—
—
—
—
—
MARINE MAIN ENGINES
GENER AL SERVICES
— nnensectnanerau
ceann nsectn an erau f cner
an cner ea stns an stn rns man
earns r en earns trust earns
cransaft eaust aes startn aes
startnarstrutrstuffncrssea
— uenectnsstem
tmn austments fr stre uer
anstremanennes
— uesusstemerau
MANU FAC TUR ER S
—
— rtsuer
— tert
manufacturer’s surt
SERVICES F OR MAN B&W ME-B/ME- C ENGINES
— uestereraun
— ner urcatn ums eraun
— ccumuatrseraun
— neumatcsstemeraun
— anansturnnactuatreraun
— arersaesecaneanaustment
— rrtnaaeecaneanaustment
— nsectntestnaneraun
— rstrutreraun
— acnsectnanaustment
ELECTRICAL AND PM SYSTEM TROUBLESHOOTING
TR OUBLESHOO TING SERVICES
— aarms
— utmatncarsaarms
— taeanfreuencreuatnssues
— eneratreectrcartectnssues
— antcaranrutarterane
staneumentssues
— cntranmntrn
MANU FAC TUR ER S
arusmanufacturersfr
anrtsuer
enne
sales-turkey@pbm.hr
CONTACT
E
PBM TURKEY GEMİ MAKİNELERİ SERVİS VE TİCARET A.Ş.
Deri OSB Mah. Cihan Sk, No:2/3, 34956 Tuzla/İstanbul
Telefon: +(0216) 514 81 50 • E-mail: sales-turkey@pbm.hr
24/7
RÖPORTAJ
Denark Canopus / Bahar 2024
DURMUŞ KARAYER İLE
RÖPORTAJ
1) Röportajımıza başlarken ilk olarak sizden kendinizi tanıtmanızı
istersek Durmuş Karayer
kimdir, kendinizi nasıl tanıtırsınız?
Ben sizin yakın geleceğinizim. Bu yüzden, özenle seçmiş olduğunuz
bu sorulara vereceğim tüm yanıtlar aslında ‘Gelecekte sizleri neler
bekliyor?’ konusunun kısa bir özeti niteliğinde olacaktır. Evet biraz iddialı
oldu farkındayım ama şunu biliyorum ki biz denizciler, yaşadığımız
hayat ve o hayatın bizlere verdikleriyle birlikte bulunduğumuz her
yerde, her zaman iddialıyızdır. Bu iddiaya ufak bir gönderme yaparak
dikkatinizi çekmek istedim.
2023 Senesinde 2. Mühendisliğini almış taze bir ikinci mühendisim.
2018 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi, Gemi
Makineleri İşletme Mühendisliğinden dönem ikincisi olarak mezun
oldum. O zamandan beri de bu mesleğin içindeyim. Stajımdan beri
Kimyasal/Product tipi tanker gemilerinde çalıştım. Sadece tek bir
firmada çalıştım ve hala da o firmada çalışmaya devam ediyorum.
Evli ve iki çocuk babasıyım. Hatta bir de evcil bir köpeğimiz olduğundan,
çocuğa 3 de diyebiliriz. Mersin’de yaşıyoruz. Genel hatlarıyla
hakkımda bunları söyleyebilirim. Kendimi çok fazla tanıtmama gerek
yok sanırsam. Sosyal medyadan bir çoğunuz beni yakından tanıyor
olmalısınız. Bu yüzden enerjimizi diğer sorulara verelim.
2)Denizcilik sektörü bildiğimiz pek çok sektörden pek çok farklı
kendine has özelliklere sahip,
siz bu sektöre ilk girdiğiniz zaman sektörle ilgili sizi en çok şaşırtan
durum neydi?
Ülkemizde eğitim sistemimizin başarısızlığından ötürü neredeyse
hiçbirimiz, hiçbir mesleği bile isteye seçemiyoruz maalesef. Genellikle
üniversite sınav sonuçlarına göre gelebilecek en iyi bölümlere
veya en iyi üniversitelere göre tercihler yapıyoruz. Bu durum benim
zamanımda da çoğunlukla böyleydi ve bakıyorum şimdiki zamana
hala böyle. Bu yüzden bir sektörle tanışmamız ve bilgi sahibi olmamız
genellikle üniversite yıllarında oluyor.
Üniversite yıllarımda sektörle ilk tanıştığımda beni en çok şaşırtan
şey, hiyerarşik düzen olmuştu. Biliyorsunuz ki ülkemizde birçok
üniversitede Denizcilik Fakültelerinde üniformalı eğitim var ve Dokuz
Eylül Üniversitesi gibi sizlerin yani İstanbul Teknik Üniversitesi gibi
okullarda ise aynı zamanda uygulanan bir hiyerarşik bir sistem var.
Sektörün bu yanı beni cidden şaşırtmıştı. Fakat ben düzen ve disiplin
insanı olduğum için memnun bile olmuştum diyebilirim.
3)Bir baba olduğunuz için gemide sizi en çok aile hasreti yıpratıyor
olmalı. Peki gemide sizi en çok zorlayan yaşadığınız diğer psikolojik
zorluklar nelerdir? Bu problemlerin üstesinden nasıl geliyorsunuz,
genç denizciler için önerebileceğiniz yöntemler var mı?
Eğer ailesine çok sıkı bağlı bir insansanız, evet gemide sizi en çok
yıpratan şey aile hasreti oluyor. Ama bunun dışında gemide beni en
çok zorlayan şey yüksek egolu insanlar. Bunu üzülerek söylüyorum
ama bizim mesleğimiz ego tatmin etmeye çok müsait bir alan sunuyor.
Bunun baş faktörlerinden birisi ise kesinlikle alt üst ilişkisinin bu
kadar keskin olması. Bu yüzden kendini hiç geliştirmemiş ama sırf
bir üst rütbesi var diye altında çalışan insanların üzerinde ego tatmini
yapmaya çalışan kişiler türüyor. Çünkü bir üst rütbeye geçmek için
şart sadece hizmet süreni doldurmak. Sonrasında verdiğin sınavları,
bir şekilde herkes veriyor zaten.
Bu ve bunun gibi problemlerin üstesinden gelmek gemide çok kolay
değil aslında. Çünkü gidecek yerlerin sınırlı. Kafa dağıtacak alanların
sınırlı. Ben okuldayken üst dönemlerimiz şöyle bir şey söylerlerdi;
‘’ Sabah okula geldiğinizde, duygularınızı soyunma odasında bırakıp
çıkın. ’’ Yani aslında benim yaptığım şey üstesinden gelmek değil de,
öncesinde önlemimi almak. Duymamazlıktan gelmek. Tabi bunun da
bir sınırı var. Öyle kimsenin boynuna vur ekmeğini al bir dünya yok.
Bir de şunu söyleyebilirim ek olarak; kendini gemide insan ilişkilerine
değil de, işine veya işin dışında kendi başına yapabileceğin
hobilerine vermelisiniz. İnsan ilişkilerini de işle sınırlandırmalısınız.
Böylelikle hem kendinizi işinizde geliştirirsiniz hem de ekstra bir hobi
üzerine geliştirirsiniz. Bu sayede de gemide yukarıda bahsettiğim gibi
problemlerin hangisi gelirse gelsin baş etmeniz daha kolay olacaktır.
26
@itudenark
RÖPORTAJ
4) Meslek seçiminizden hiç pişmanlık duyduğunuz bir an oldu mu?
Pişmanlık demeyelim de buna üzüldüğüm oldu diyelim. Yeni
evlendiğim zamanlarda eşim gidişlerimden çok fazla etkileniyordu.
Gerçi hala öyle ama artık biraz daha farkında şu anda. Bu yüzden
yeni evlendiğim zamanlarda bu üzüntüyü çok yaşadım. Her gidiş her
zaman zor ama o ilk zamanlar gerçekten çok zordu. Ama pişmanlık
duymadım. Hiç duymadım hem de.
Aslında ben yaşadığım hiçbir şeyden genel olarak pişmanlık duymam.
Yaşadığın kötü veya talihsiz bir olaya pişmanlık duyar insanlar.
Ben bu durumlarda pişmanlık duymak yerine ders çıkarmayı ilke
edinmeye çalışan birisiyim. Yani Mesleğimde de yaşadığım kötü ve
talihsiz şeyler elbette var. Çok zor geldiği zamanlar elbette var. Ama
bu zamanlarda da düşündüğüm şey; ‘’ Bu durum bana ne öğretecek,
beni nasıl güçlendirecek ?‘’
5. Bu mesleğin ve beraberinde getirdiği yaşam tarzının size öğrettiği
en büyük hayat dersi
nedir?
Bizim meslekte hep bir belirsizlik vardır. Gemiye katılış tarihin
belirsizdir, ayrılış tarihin belirsizdir. Tam ayrılıyorum dersin, bir şey
çıkar ayrılamazsın. Tam yarın gemiye katılıyorum dersin bir şey olur
gemi limana yanaşamaz. Gemide son dakika işleri çıkar. Bir yük
bağlanacak mesela, bu yükü nereden bağlayacaklar, nereye tahliyesini
yapacaksınız vs. Bir sürü belirsizlik olur.
Bu da bana şunu öğretti; ‘’Planlar her zaman planlandığı gibi gitmez.
Bu yüzden plan yaparken, o planın planlandığı gibi gitmeyeceğini
de planlamalısın.’’ Örnek vermem gerekirse, karadayken hiç gemiye
çıkmayacakmış gibi, gemideyken de hiç karaya inmeyecekmiş gibi
yaşamalısınız. Yoksa hem hayatı, hem de geleceğinizi kaçırırsınız.
6) Bir denizci olarak pek çok ülkeyi gezmiş, kültürlerini gözlemlemiş
olmalısınız, sizi en çok etkileyen coğrafya neresiydi, biraz anlatabilir
misiniz?
Bizler bu mesleğin bu özelliğini düşündüğümüzde şanssız bir dönemiz
aslında. Ülkeleri gezme görme şansı şu zamanlarda neredeyse
yok denecek kadar az. Gemilerin limanda kalma süreleri giderek daha
da azalıyor. Eski denizciler yaşamış bu güzel gezme dönemlerini ama
elbette bizim de fırsatımız oluyor. Asya’dan Amerika’ya, Avrupa’dan
Afrika’ya birçok ülkenin birçok liman şehrini kısa kısa da olsa gödüm.
Benim için paha biçilemez bir olay bu.
Benim çocukluğumda böyle hayaller çoktu, dünya turu yapmak.
Bilmiyorum şu anda da aynı mı ama ben böyle hayallerle büyüdüğüm
için gerçekten değer biçemem bu duruma. Hiçbir yeri diğerinden
ayıramam aslında beni etkilemesi konusunda ama bir yer söylemem
gerekirse; Rusya’nın en kuzeyinde Murmansk diye bir şehre gitmiştik.
Dışarı çıkma fırsatı buldum ve beni çok şaşırtmıştı o bölge.
Hava sıcaklığı gece gündüz fark etmeden hep eksi derecelerdi. Akşam
saatlerinde -20 derecelerin altına bile indiğini hatırlıyorum. Her
yer kar ve buz. Biz o soğukta dışarı çıktık ama sokaklar bomboş zaten.
İnsanlar hiç gülmüyor, iklimin soğukluğunu yansıtıyorlar resmen. Birde
yaşları kaç olursa olsun, kimsenin yüzünde tek bir kırışıklık yok.
Yine soğuk havanın verdiği bir şey olmalı bu da.
7) Denizcilik sektöründeki ekip çalışmasında, farklı kültürlerden
gelen mühendislerle çalışmanın zorluklarını nasıl aştınız?
Aslında tam olarak hiçbir zaman aşılacak bir şey olduğunu düşünmüyorum
bunun. Çünkü bir gemide aynı insanla çalışma olasılığınız
çok az. Ya ufak bir firmada çalışıyor olacaksınız ya da bir şekilde
hep aynı ekiple aynı gemiye katılıyor olacaksınız. Bu yüzden de her
gemide farklı kültürden insanlarla çalışıyoruz.
Gemide farklı kültürlerden olmak çok da önemli değil aslında. İş
ahlakı ve etiği olduktan sonra insanların kültür farklılıkları zorlamıyor
beni. Farklı insanların, farklı çalışma yöntemleri biraz zorluyor. Onu
aşmanın tek yolu da biraz zaman ve rütbe almak.
Rütbe almak ne alaka diye düşünebilirsiniz. Kısaca değineyim;
Gemide çalışma tarzını ve zorluluklarını belirleyen kişiler genellikle
senyör diye tabir edilen, yönetici kadrodur. Bu yüzden zabitler, onların
çalışma tarzlarına adapte olmaları gerekir.
8) Gemi makineleri üzerindeki çalışmalarınızda karşılaştığınız en
büyük teknik zorluğu ve çözüm sürecinizi anlatabilir misiniz?
Gemilerde yüzlerce farklı ekipman vardır. Bir mühendis olarak, bu
ekipmanların hepsinin çalışma prensiplerinden tutun da troubleshootinglerine
hâkim olmanız gerekir. Robot olmadığımız için, bunların
hepsini ezbere bilmek akıl dışı bir şey olur elbette. İyi bir mühendis
her şeyi bilen mühendis değil, neyi nerde bulacağını iyi bilindir. Bu
yüzden arızasız veya sorunsuz gemi hayaldir diyebilirim.
Gemiler ticaretin bir parçasıdır. Eğer pervane dönmezse ciddi mali
kayıplar yaşayabilir. Çünkü ticarette her bir saniyenin maddi bir karşılığı
vardır. Gemi üzerinde pervanenin dönmesini engellemeyecek hiçbir
sorun, arıza aslında büyük zorluk olmaz. Çünkü bizler, sıfırdan bir
şeyler üretmiyoruz. Ne arızası vereceği bile öngörülen bir makinenin
verdiği arızayı tespit edip, o arıza karşısında neler yapılması gerektiğini
kitabına göre uyguluyoruz. Yani hiç bir teknik arıza konusunda
üzerimde bir baskı hissetmedim. O sorunu çözmek için yeterli zaman
olmaması konusunda baskı hissettim daha çok. Genellikle de, gemilerde
yaşanılan en büyük zorluk zamandır aslında. Bu bakış açısıyla, beni
en çok zorlayan teknik sıkıntı ise seperatör kaynaklıydı.
27
Biliyorsunuz ki; separatörlere yakıttaki suyu ve partikülleri yakıttan
ayrıştıran ekipmanlardır. Eğer yakıtınız yeterince temiz değilse,
gemide o yakıtı kullanan tüm ekipmanlar, ki bunlar ana ekipmanlardır,
zarar görür. Biz arızayı ilk başta Ana Makine üzerinden yaşadık. Ana
Makine sıcaklık değerleri normallerin üstüne çıkmaya başladı. Gemiyi
durdurup, tespit için kontrol yapmamız gerekti. Üstelik birden çok
kere. Bu süreçte, geminin varacağı yere zamanında gitmesi için hemen
arıza gören tüm ekipmanları yenileyip yola devam etmemiz gerekiyordu.
Bu da şu demek; sorunun neyden kaynaklandığını bulamadığımız
için, yenileyip kullandığımız her şey de eskisi gibi olacak. Buna rağmen
yeniledik elbette. Sorunun yakıttan kaynaklandığını anlamamız
çok uzun sürmedi neyse ki.
Yakıttan olduğu için hemen separatörlere yöneldik. Seperasyonun iyi
olmadığını anladık. Daha sonrasında da hemen aksiyon alıp, sorunu
hallettik. Tabi birkaç cümleyle anlattığım bu olay yaklaşık 3 haftalık,
yoğun bir tempo içerisinde geçiyor.
Normal şartlarda karşılaşılan teknik bir arızanın timeline inmek
için en basitten en zora doğru gidersiniz. Tespit ettiğinizde ise, hemen
aksiyon alır, sorunu halledersiniz. Ama gemilerde ticaretin durmaması
için, ne yaparsan yap önce pervane dönsün, durumu geçerli. Sonrasında
sorunu basitten, zora giderek çözersin.
9) Ülkemizde son yıllarda gençler yoğun olarak gelecek kaygısı
yaşıyor. Bunun neticesinde de “garanti” diyebileceğimiz mesleklere
yönelimler hızla artıyor, denizcilik sektöründe de yaygın bir şehir
efsanesi olarak bu sektöre adım atmış kimsenin işsiz kalmayacağı
yönünde bir inanç
var, bu anlatı ne kadar doğru, siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu doğru değilse siz hiç işsiz kalma korkusu yaşadınız mı?
Dünya ticaretini domine eden başka bir sektör çıkmadığı sürece bu
inancın çok uzun yıllar devam edeceğini düşünüyorum. Fakat evrilerek
devam edecek tabi ki. Dünyaya ayak uydurarak.
Denark Canopus / Bahar 2024
Herkes karada kendine göre, yapabileceği bir iş bulabilir. Ama
herkes denizci olamaz. Abartmıyorum bunu veya bu işi yapmayanları,
yapmak istemeyenleri aşağılamıyorum. Denizcilik her babayiğidin
harcı değil. İş zorluğu yanında psikolojinizi de zorlayan buna benzer
bir meslek neredeyse yok. Bu sebeple okullardan mezun olup da bu
mesleği 5 yıl yapmış olan kişi oranı %50’yi geçmez.
Bu sebeple, şehir efsanesi dediğiniz şey aslında bir efsane değil.
Gerçeğin ta kendisi. İyi firmalarda çalışamazsın belki ama denizde
çalışmak istiyorsan mutlaka kendine bir yer bulursun. İşsiz kalma
oranı en az olan mesleklerden birisi denizcilik. Tabi ki bu demek değil
ki; bu durum hep böyle olacak.
Başta da söylediğim gibi, evrilerek devam edecek. Bu evrime ayak
uyduramayanlar, evet ne yazık ki işsiz kalacaklar. Denizcilik, yeni
regülasyonlara en çabuk adapte olan sektörlerden birisi. Yeni teknolojilere
aynı zamanda. Eski denizciler daha çok mekanik bilgiye ihtiyaç
duyarken, şimdiki zamanlarda elektronik bilgiye ihtiyaç duyuyor.
Açıkçası ben hiç işsiz kalma gibi bir endişe etmedim. Şu zamanlarda
mezun olacakların da endişe etmemeleri gerektiğini düşünüyorum.
10) Yapay zekanın gelişmesiyle birlikte denizcilik sektöründe gelecekteki
iş fırsatlarını nasıl değerlendiriyorsunuz ve genç mühendisler
bu değişime nasıl adapte olabilirler?
Yapay zekâ oldukça yakından takip ettiğim bir konu. Bizim sektörümüze
de etki etmeye çoktan başladı bile. Henüz etkisini çok fazla hissedemesek
de kullanıldığı yerler oldukça fazla. Bu değişimden sadece
Denizcilik sektörü değil, tüm sektörler etkilenecek. Tüm sektörlerdeki,
tüm çalışanlar etkilenecek. Bence sorun adaptasyon değil, her teknoloji
devrimine bir şekilde tüm dünyaca, adapte oluyoruz. Oldukça kısa
sürede adapte oluyoruz. Buna da adapte olmamız asıl mesele değil
bence. Bir şekilde adapte olunacaktır.
28
@itudenark
Asıl mesele şu; Bu yapay zeka gelişmesi çok hızlı. Şöyle söyleyeyim,
geçen sene bu zamanlarda sadece sorulan soruya mekanik cevaplar
veren, 2021’e kadar olan verileri çekebilen bir haldeyken bu gün
gerçeğinden ayırt edilemeyecek videolar yapmaya başladı. Bu yüzden
bu konuyu tüm genç mühendislerin yakından takip etmesi çok önemli.
11.Sektörde çalışan meslektaş larımızın büyük bir bölümünün belli
bir süre denizde çalıştıktan sonra karaya geçtiğini görüyoruz, sizce bu
durumun genel hatlarıyla nedenleri nelerdir? Siz hiç karaya geçmeyi
düşündünüz mü?
Evet böyle bir furya var. Bunu ben çok doğal karşılıyorum. İş bulamama
kaygısı yaşayıp yaşamadığımı sormuştunuz. O soruya verdiğim
cevapla bağlantılı olarak, mesleğin içerisindeki zorluklar ve özellikle
karadan uzak olma durumu sebebiyle birçok insan karada yaşamına
devam etmek istiyor. Bunu istememiz de doğamız gereği çok olası.
Çünkü gemilerde doğup büyümüyoruz. 20’li yaşlarımıza kadar kara
yaşamına adapte oluyoruz ve bu değişikliği kaldırabilmek oldukça
güç.
Bana gelecek olursak; ben biraz idealist bir insanım. Hedefler koyarım
kendime ve o hedefler doğrultusunda hareket ederim. Mesleki
hedefim ise şu: Bu mesleğin en tepe noktasına ulaşmak. Yani baş
mühendisliğimi alana kadar bırakmayı düşünmem. Tabi olağan dışı bir
şeyler gelişmezse hayatımda. Ama kendimi tanıyorum, baş mühendisliğimi
alıp bir süre çalıştıktan sonra kariyerimde değişiklik peşinde koşacağımdır.
Daha ilerisi olan bir alanda. Henüz o kısmı planlamadım.
O zaman yaklaştığında sağlıklı bir kariyer değişikliği planı yaparım.
12.Bildiğiniz gibi Türkler olarak kadim bir geçmişi olan bir milletiz,
bunun sonucunda da pek çok örf ve adetimiz var, bundan Türk denizciliği
de tabii ki nasibini almış gibi gözüküyor, peki sizce teknolojinin
bu denli hızla gelişmesi sonucu mevcut Türk denizcilik örf ve adetleri
miadını doldurdu mu yoksa hala geçerliliğini koruyor mu?
a- Kesinlikle artık uygulanmamalı dediğiniz bir adetimiz var mı?
b- Kesinlikle uygulanmasına devam edilmeli dediğiniz bir adetimiz
var mı?
Kesinlikle doğru buluyorum bu söylediğinizi. Türk denizciliğinde
benimsediğimiz oldukça çok ve bir o kadar ilginç örf ve adetlerimiz
var. Sadece örf ve adetlerimizde değil, teknolojinin etkisini her şeyde
hissediyoruz. Çalışma etiği, iş etiği, ahlaki konular, bakış açılarımız
vs. Her konuda değişime sebep oluyor ve bu çok hızlı bir şekilde
oluyor. Benim mesleğe başladığım yıllardan bugüne kadarki sürelerde
bile o kadar çok değişiklikler oldu ki inanamazsınız. En basitinden
örnek vereyim; ben stajımdayken internet erişimi oldukça kötüydü ve
bu sebepten insanlar deşarj olmak için sürekli beraber bir şeyler yapardı.
Akşamları herkes salonlarda oturur, filmler diziler izleniri oyunlar
oynanırdı. Artık erişim daha kolay olduğu için bu durum giderek
ortadan kalktı. Şimdilerde insanlar neredeyse tüm. Boş zamanlarını
kamaralarında geçiriyorlar.
Ben bayramlarda, seyranlarda yapılan aktiviteleri çok seviyorum.
Aşçı o güne özel yemekler hazırlar. Geminin sefer durumu müsaitse
tatil verilir ve herkes belli bir saatte bayramlaşmaya gelir. Sıcak ve güzel
bir ortam oluşur. Bu gibi insanları bir arada tutan adetler ne olursa
olsun uygulanmalı. Bunları yaşatmamız gerektiğini düşünüyorum.
Uygulanmasın dediğim bir adet içinse bir şey diyemeyeceğim açıkçası.
Şöyle beynimin derinliklerini yokladım ama bir şey bulamadım.
Deniz örf ve adetleri genel olarak ilgi çekici ve güzel şeyler diyebilirim.
13.Buradan sektörle ilgili bir sitemde veya bir özeleştiride bulunacak
olsanız bu ne olurdu?
Direk sektör değil de beni en çok rahatsız eden konulardan bir
tanesi; Sektörde çalışan Türk denizcilerle alakalı bir özeleştiri yapmak
isterim.
Bunu özellikle Türk denizcilerde çok fazla görüyor ve hissediyorum.
Genel olarak memnuniyetsizlik. Zorla çalıştırılıyormuş gibi davranma
hali. Kimse kimseyi denizde zorla çalıştıramaz. Herkes iyi veya kötü
kendi rızasıyla gemilerde çalışır. Genel olarak ülkemizde sevdiği işi
yapan insan sayısı azdır ama özellikle gemilerde bu gibi insanlara çok
daha fazla rastlarsınız. Yıllardır denizlerde olanlardan tutunda, yeni
başlayanlara kadar kişilerin neredeyse yüzde doksan beşi yaptığı işi
ve gemide bulunmayı sevmiyor. Bu durum da gemide çalışan diğer
insanlara çok büyük sıkıntılar çıkarıyor.
Dediğim gibi, bu durumu karadaki mesleklerde de sıklıkla görürsünüz
ama karadaki insanın deşarj olup ertesi sabah yeniden işine dönebilme
ihtimali var. Gemide bu imkân çok kısıtlı. Gemide yaşanılan bir
psikolojik problemi atlatmak kat be kat daha zor oluyor.
Bu bahsettiğim sitemden ötürü de giderek profesyonellikten daha
da uzaklaşıyoruz ve Türk denizcilerinin geleceğini kötü etkiliyoruz.
Yapacağınız işi sevin. Sevin ki ne kendinizin ne de birlikte çalıştığınız
bir avuç insanın birkaç aylık kontrat sürelerini, yıllardır gemiden hiç
inememiş gibi hissetmesine neden olmayın.
Röportajın başında da söylediğim gibi; fikirlerimi ve düşüncelerimi
önemseyip bu röportajı hazırladığınız için çok teşekkür ederim. Kendinize
iyi bakın, Selametler.
29
RÖPORTAJ
Denark Canopus / Bahar 2024
HAYRA
MASALİ
Hayra Masali ile Röportaj
27 yaşındayım, henüz birkaç haftadır İsveç’te bir Broker House’ta
tanker operatörü olarak çalışıyorum. 2019 senesinde İTU Gemi
Makinaları İşletme Mühendisliğinden mezun olduğumdan bugüne
tanker ve kruvaziyer gemilerinde vardiya mühendisi olarak çalıştım.
Denizcilik ve gemi ile ilgili her şey tutkum diyebilirim. Öğrenciyken
de, zabitken de, bugün operatörken de, hatta sosyal hayatımda da
gemiler, yeni teknolojiler, armatör firmalar, tersaneler, gündemin
denizciliği nasıl etkilediği birinci ilgi alanım olmuştur.
1) Yanılmıyorsam babanız bir yat kaptanıydı. Yani bu sektörün içinde
doğmuşsunuz ama kişisel olarak sizi denizciliğe çeken ilk şey ne
oldu?
Deniz, tekne, makina hayatımızın bir parçasıydı. Rizeli oluşumdan
gelen bir bağımız da var, büyük dedemin eliyle kayıklar, tekneler
inşa etmesi, bunlarla balıkçılık yapıp geçinen akrabalarimiz, denizci
askerler, gemi inşaa mühendisleri, kaptanlar, gemiciler... Yük gemilerinde
uzakyol çalışan kaptan mühendislerin yaşam tarzı, dünyanın
dort yanindan hikayeleri ve haftalarca süren tatilleri beni hep cezbederdi..
Hele Marmaris’te yaşadığımız dönemde oraya gelen AIDA
kruvaziyer gemilerini hatırlıyorum, görünce kıpır kıpır oldurdum.
Kendimi o gemiye yakıştırır, orada kaptan veya mühendis olarak
hayal ederdim. Esas karar verdiğim gün ise, lisemize İTÜ’nün tanıtıma
geldiği gün diyebilirim. Lise birinci sınıf öğrencisiyken tanıtılan
farklı fakülteler arasından, Denizcilik Fakültesi için dört sene sonra
buradayım dediğimi ve arkadaşlarım tarafından abes bulunduğunu
hatırlıyorum. O gün için enteresan bir hayaldi, fen lisesindeki herkesin
gözü elektronik, bilgisayar, mimarlıktayken denizcilik de neyin
nesiydi. Onlarla şakalaşıp sonra ilerde beni kıskanmak yok ama diyordum,
tek bir arkadaşım bile denizcilik fakültesini hedeflemiyordu.
Makinayı güverteye tercihim ise, babamın yönlendirmesiyle oldu.
Hem akademik hem de ilgi alanı olarak mühendislik ve mekanik
uğraşlar gerçekten de bana daha uygundu. Bu mesleği seçerken ve
üniversiteye ilk başladığım yıl ilgim katlanarak arttı ve o günkü görüşüm
kariyer hayatım boyunca hep muhendislik yapacagim idi.
2) Yatçı bir aileden sonra, okulumuzda sizi şaşırtan pratiklerle karşılaştınız
mı? Okul hayatınızdan bir anınızı dinleyebilir miyiz?
Okuldaki hiyerarşi, benim için sürpriz olmadı. Bile isteye okulumuzu
tercih ettim, ki ben de disiplinli biriyimdir. Üniversite yıllarım da
disiplinli ve bilinçli geçti diyebilirim. Okulun bize verdiği ve sağladığı
her şeyi aldığımı düşünüyorum ve bu konuda çok tatmin hissediyorum.
Ancak bugün hala okulun ruhuna dair bazı şeyleri anlamam, en
olgunu 23 yaşlarında olan bir grup genç nasıl olur da bu seviyede bir
disiplini sürdürebilir? Okuldaki pratiklerin bize artısı da eksisi de çok
şiddetli oldu diyebilirim. Birçok gün gerçekten hiçbir şey yapmadan
saatlerce lokalde oturmak zorunda olmak, hem zihnimize hem
bedenimize hem de kendi öz saygımıza zarardı. Ancak bu seviyedeki
disiplin aynı zamanda, Türk mürettebatla çalışacak olan bir genç
denizciyi gemiye ancak hazırlayacak seviyedeydi.
Şöyle komik bir anım var, İTÜ’de başka bölümlerde okuyan liseden
yurt arkadaşlarım vardı. Her toplu buluşmamızda bana sorular sorar;
bizim fakültedeki akıllara hayret düşüren kuralları, olayları anlattırırlardı.
Bir akşam Kadıköy buluşmamızdan sonra vedalaştık ve beni
meşhur 130A’ya bindirdiler. Otobüs tam kalkarken aralarından iki
zıpır hop içeri atladılar. O sıra birinci sınıf olan ben bu ikisine yol
boyu “Gelmeyin ben sizi kampüse nasıl sokarım, benim kampüste
gezmem bile yasak, ya beni görürlerse ben sizi ne yapacağım?” diye
dil döktüm ama bunlar aldırış etmediler ve gece vakti bana zorla
kampüsü gezdirttiler. Biz seyir kulesinden amfiye yürürken dehşet
halinde “Eyvah yakalandık!” deyip bunları kapıp bir kenara saklandım,
neye uğradıklarını şaşırdılar. Komik olan benim amfinin cam
kapısındaki yansımamızı “gece kampüste dolaşan abiler” sanmam,
ama trajikomik olan ise lisedeki cesur Hayra’nın üniversitede bir
korkağa dönüşmesinin bir ay bile sürmemiş olmasıydı. Arkadaşla-
30
@itudenark
RÖPORTAJ
rım hakikaten şok olmuş, gülseler mi ağlasalar mı bilememişlerdi.
Halime gece güldüler, sabah da ağladılar doğrusu!
3) Kariyerinize neden tankerde başladınız? Öğrenciyken kararınızı
etkileyen ne oldu?
Lise dönemi kendimi kruvaziyer gemilerinde hayal ettiğimi, kendime
onu yakıştırdığımı söylemiştim. Üniversite birinci sınıftayken fakülte
dışındaki arkadaşlarıma kruvaziyer gemilerinden imkansız bir aşk
gibi bahsettiğim için benimle alay ederlerdi. Fakültede bundan
bahsetmek zaten delilikti, o hatayı ilk hafta yapmıştim, bunun hayali
bile gizlenecek türdendi. Maalesef bu sorgulanamaz bir algıydı.
Kruvaziyer gemileri bizim harcımız değildi. O günün koşullarında
da bireysel uzaktan başvurular, şirketlerin internet sitelerinden veya
LinkdIn’den başvurmak imkanı yoktu. Böyle olunca kendi gerçeklerimize
dönmek gerekti. Ve o noktada, tankerler şampiyonlar ligiydi!
Dünyanın en önemli emtiası tankerlerle taşınırdı, haliyle tankerlerde
en nitelikli kaptan mühendisler çalışır, en ciddi operasyon tankerlerde
yürütülürdü. Tankerde başarabilen zabit, zaten her yerde
başarırdı! Abilerimiz aklımıza böyle işlemişti, içine girip araştırınca
biz de hak vermiştik doğrusu. Haliyle hırslı disiplinli bir tip olarak ben
de tankerci olmayı hedefleyenlerdendim.
4) Sizi 2022 yılındaki Ulusal Denizci Öğrenciler Zirvesi’nde dinlemiştim.
Cruise sektörüne girmek hakkında ülkemiz öğrencilerinin önyargılarından
bahsetmiştiniz. Bu önyargının sebebinin ne olduğunu
düşünüyorsunuz?
Bu önyargının sebebi maalesef bariz olarak bu heves kıran birtakım
abilerimiz ve büyük abilerimiz yani hocalarımızdı. Ne tip gemide
çalışmak istiyorsun sorusuna insan içinde verilecek cevap tanker,
konteyner veya dökme (kuru yük demezdik de dökme derdik) idi.
Ve müfredatımız da buna uygundu doğrusu. Ne mutlu ki bu önyargı
kırıldı, bugün kruvaziyer söylemekten çekinilen bir hedef değil. Ve
sektöre girişimiz de pek güçlü oldu diyebilirim. Bazı gemiler var ki
zabitan sınıfında 5-6 türk birlikte çalışıyor. Gururlanıyoruz çünkü
sayımız her geçen gün artıyor, demek ki mesleğimizi layıkıyla yerine
getiriyoruz ve aldığımız eğitim, disiplin beğeniliyor ve tercih sebebi
olarak yükseliyoruz. 7 Ekim 2021’de ufak bir grup olabilecek sayıya
ulaşınca kurduğumuz Türk Kruvaziyer Zabitleri grubumuzun bugün
2 Mayıs 2024 gününde 99 kişiye ulaştığını görüyorum! Aslında
gemi görevimden istifa ettiğim için bu gruptan çıkmam gerekiyor
ama elim gitmiyor! Bu sayıya gelmemizde çok emek, çok değerli bir
dayanışma var!
5) Denizcinin en iyisinin tankerde çalıştığı düşüncesi yaygın. Bununla
beraber “Cruise gemisinde staj yapılmamalı, hiçbir şey öğrenilmez
“diye bir düşünce de var öğrencilerin kafasında. Bu konuda siz ne
düşünüyorsunuz?
Gemiyi ve makine dairesini devasa bir laboratuvar ve kütüphane
olarak düşünüyorum. Benim görüşüm öğrenmek isteyenin her türlü
gemide birçok şey öğrenecegidir. Bütün gemilerde tabiatıyla 24
saat durmaksızın bir operasyon söz konusudur ve gemide bir şey
öğrenememek bence öğrenmekten daha büyük bir beceridir! Her
gemiden öğrenilecek şey farklıdır ve kimi yelpazeyi geniş tutup kimi
de tek gemi, makina, ekipman tipinde uzmanlaşmak ister. Bence bu
seçim insanın karakterine bağlıdır. Avantajlar ve dezavantajlar gemi
tipi, şirket politikası özelinde değişebilir ancak bir genelleme bence
çok yanlıştır. Örneğin bir tanker gemisinde devasa reverse ozmosis
sistemleriyle ile saatte 100 ton içme suyu üretmeyi öğrenemeyeceğimiz
gibi, bir kruvaziyer gemisinde de inert gaz sistemini ve onun
güvenli operasyon için hayati önemini öğrenemeyiz. Aynı şekilde
“yeni gemide staj yapılmamalı, hiçbir şey öğrenilemez” düşüncesi
de var ve bence o da çok eskimiş bir düşüncedir. Yeni gemilerde
eskilerde olmayan onlarca yeni sistem, makina, otomasyonu öğrenmek
mümkündür; yeni gemiler daha katı çevre kurallarına tabidir ve
haliyle sistemler daha fazla sayıda, daha detaylı ve daha karmaşıktır.
Yeni gemiye bebek gibi bakıp planlı bakımları aksatmadan her ekipmanı
sakin stressiz söküp takmak da mümkündür. Aynı şekilde eski
gemide kondisyonu azalan ekipmanların daha yeni onarım görmüş
olmayı dinlemeksizin tekrar tekrar sık sık arızalanması da seri pratik
yapmak için bir fırsattır. Tersaneden teslim aldığınız yeni inşa bir
geminin her türlü ekipmanından civatalar somunlar toplamak, bu
pompaları her hafta açıp kapatmak zorunda kalmak da aynı şekilde
seri pratik yapmak isteyen biri için fırsattır. Gemide olmak bence
bir makina mühendisi için dev bir fırsat, mühendisliğin mutfağında
olmaktır.
31
RÖPORTAJ
Denark Canopus / Bahar 2024
6) Bir stajyerin ve bir zabitin gözünden tanker deneyiminizi karşılaştırır
mısınız?
Stajyerken saat olarak en çok ayakta olan kişi olduğunuz için en
çok kendinizin çalıştığını düşünüyorsunuz ama iş yapanın yanında
durmak ve ucundan kıyısından ona yardım etmek tabii ki çalışmakla
bir değil. Bir türlü “aşırı meşgul olma hali” diyebiliriz. İlk zabitlik
beraberinde bir şokla geliyor, evraklara imzayı atmak, birtakım
operasyonlardan tek sorumlu kişi olmak, tek başına bir iş yapıp onu
kapatmak çok daha stresli ve dolayısıyla yorucu. Stajyerlik de bir defaya
mahsus ve her şeyin başı da sonu da değil diye düşünüyorum.
Şanssız olduğunu düşünen bir stajyer verimsiz bir staj geçirmekle
karalar bağlamamalıdır, öğrenmek ve deneyimlemek bitmeyen bir
süreçtir ve o da zabit olup sorumluluğu ele aldığında kisa surede her
şeyi yakalayacaktır.
7) Tanker ve cruise gemilerinde zabit olarak çalışmanın farklarından
bahsedebilir misiniz?
Tabii ki farklar saymakla bitmez. Bir kruvaziyer gemisinin önümüzdeki
sene 5 nisan’da nerede olacağı belliyken, bir tanker bir gün
içinde üç farklı destinasyon olasılığı için hesap kitap yapıyor olabilir.
Bir makina zabitinin penceresinden en dikkate değer farkların
birkaçından bahsetmeye çalışayım. Tanker gemilerinde 4-10 kişilik
bir makina ekibi vardır ve bir kruvaziyer gemisinde bu sayı 100’e
varabilir. Kalabalık mürettebat tabii ki esneklik sağlaması açısından
avantajdır, mutlaka sizi kollayan, gerekirse yardımınıza koşacak
iş arkadaşlarınız olacaktır, ayrıca aylarca gemide yaşadığınız için
arkadaşlık edebileceğiniz size uyumlu kişileri bulmanız daha olasıdır.
Ama küçük bir ekipte şans faktörü çok önemlidir. Tanker gemisinde
her şeyin yolunda gittiği bir gün üçüncü mühendis ve ikinci mühendis
makina dairesinde veya atölyede çalışırlar, kaçaklar, problemler
makina dairesi küçük olduğundan ve ekipman sayısı az olduğundan
doğal olarak daha kolayca fark edilir ve hemen müdahale edilir.
Yoğun olmayan bir gün kontrol odasında evraklarla uğraşılır ve
bedenen fazla yorulunmaz. Kruvaziyer gemisinde ise ikinci mühendis
ve üçüncü mühendisin görev tanımı net olarak ayrıdır. İkinci
mühendis makina kontrol odasında kendi vardiya saatinde tüm
operasyonlardan sorumluyken, kendi ekibindeki üçüncü mühendis
vardiya boyunca makina dairesindedir ve ikinci mühendisten aldığı
talimatlar doğrultusunda operasyonu gerçekleştirir. İkisi telsiz ile
sürekli iletişim halindedir ve ne makina dairesi ne de kontrol odası
günün hiçbir dakikası insansız olamaz. Bir üçüncü mühendis kontrol
odasına gerekmedikçe uğramaz, onun yeri makina dairesidir ve hep
hareket halindedir. İkinci mühendis ise 6-8 saatlik vardiyası boyunca
kontrol odasında oturup alarmları, operasyonu yönetmek zorundadır.
Üçüncü mühendis için devamlı en ücra köşelere kadar turlamak
çok önemlidir aksi takdirde geminin en baş tarafındaki hiç yolun
düşmeyeceği yerde bir ekipmandan ufacık bir kaçak tatlı su tankını
olmadık zamanda yarılayabilir, ve devasa bir sintine kuyusunu alarm
çalana kadar doldurabilir. Ve o alarm geldiğinde, haliyle vardiyasını
özenli tutmama sebebiyle uyarısını alacaktır. Haliyle her gün binlerce
adım kadar yürüyen onlarca kat merdiven çıkan üçüncü mühendis,
ikinciliğini alıp kontrol odasına terfi edince ve günde en az 6-8 saat
oturmaya başlayınca “Ah ah üçüncüyken istediğimi yer içer yine fit
kalırdım” diye söylenir! Bir başka önemli fark, pazar istirahati ve “dün
iki günlük çalıştık bugün çalışmak yok istirahati”nin kruvaziyer gemisinde
hiçbir şekilde olmayışıdır. Bahsettiğim gibi makina dairesi ve
kontrol odası hiçbir zaman insansız kalmaz ve vardiyacı mühendisler
ve mürettebat her gün vardiyasını tutmak ve rutin görevlerini yapmak
zorundadır. Bundan firarın tek yolu pozitif PCR testidir! Ayrıca
tankerlerdeki hayatta turist olarak bütçe ve zaman ayırıp gitmeyeceğiniz
yerler dahil onlarca yeri görebilme ve deneyimleme avantajı,
kruvaziyerdeki zabit olarak boş zamanlarında yolcu gibi yaşayabilme
avantajı kıran kırana rekabet eder diyebilirim!
32
@itudenark
8) Makine zabitlerinin karşılaşabileceği farklılıklar nelerdir? Bu
duruma uyum sağlamakta hiç zorluk yaşadınız mı? Eğer yaşadıysanız
nasıl aştınız bu zorlukları?
Öncelikle hicbir farklilik kolayca ogrenilip ustesinden gelinemeyecek
düzeyde değil. Gozde buyutulecek hicbir sey yok! Ben ilk kruvaziyer
kontratımı Valiant Lady’de 6 ay yapmıştım. Ve bunun ilk 2 ayı ciddi
bir eksigim olduğunun farkında bile değildim diyebilirim. Makina
dairesi ve kontrol odası arasındaki iletişimin telsizle olduğu kruvaziyer
gemilerinde çok önemli bir husus “close loop communication”dır.
Ben bu hayati derecede önemli kavramın adını ilk kez ikinci mühendisimden,
başmühendisin manevra sırasında dalga geçerek beni
taklit ettiğini söylediğinde öğrendim. Bu kavram, telsizde duyduğun
talimatı tamam, evet, hayır gibi kısa cevaplarla değil aldığın mesajı
karşı tarafa aynen tekrar ederek onaylamak anlamına geliyor. Bariz
güvenlik sebebinden dolayı bu çok önemli temel bu pratiği uygulamayarak,
“ben çok rahatım hiç de takmıyorum” imajı çiziyormuşum
meğer! Valiant Lady’e gelip günde 8 saat telsizle konuşana kadar
tankerde telsizi haftada bir eline alan ben, telsiz nedir nasıl kullanılır
bilmiyordum maalesef!
Esasinda alışmakta çok zorlandığım şey İTÜ Denizcilik Fakültesi ve
Türk mürettebatlı gemi hiyerarşisini geride bırakmak oldu. Tankerde
ikinci mühendisle aynı masada yemek yemek mümkün değilken,
kruvaziyerde kaptan ve başmühendis harici herkese ismiyle hitap
edip şakalaşabilmek, kimsenin karşısında hazır ola geçmeye gerek
olmayışı benim için alışması süper zor hatta birkaç kontratı bulan bir
farklılık. Ayrıca tanker gemilerindeki, gezme eğlenme fırsatlarının
kıdemliler tarafından hep stajyere, mürettebata, yeni zabitlere verilmesi
geleneğinin kruvaziyer gemilerinde tam tersi oluşu da ikinci
bir şoktu. Kaptan, başmühendis babacanlığını görememek bir hayli
hayal kirikligiydi!
9) 8 Mart’ın da üstünden geçmişken sormak isteriz, bir kadın olarak
sektörde yaşadığınız olumlu ve olumsuz deneyimler nelerdi? Aklınızda
varsa, bir anınızı dinleyebilir miyiz?
10) 2020 yılında ısı ve akışkanlar üzerine bir yüksek lisans yapmışsınız.
İlerisi için akademide bir planınız var mı?
Hem gemide çalışıp de hem İTÜ Makina Fakültesinde yüksek lisans
yapma fırsatı pandemi ile gelince, değerlendirmemek elimde değildi.
Akademi planlarımda yok, hiç de olmadı. Bana birçok şey katan,
zorlu bir deneyimdi.
11) Öğrencilik yıllarında yapması gerekenler hakkında tavsiyeleriniz
var mıdır?
Öncelikle benim yapmadığım ve öneminin farkına sonradan vardığım
şey, bir hatta birkaç mentor edinmek. İlgimiz ne kadar yüksek
de olsa, günümüzde kaynaklar, bilgiler, haberler, videolar üstümüze
yağar da yağar. Hele öğrenciyken doğru kaynaklari secebilmek daha
da zordur. Ayrica denizcilikle ilgili her türlü işi henuz okurken az da
olsa deneyimleyebilmek buyuk avantaj olacaktir. Atölyeler, limanlar,
acentalar, armator sirketler, teknik ve ticari operasyon sirketleri,
tersaneler… her birinden gelecek en ufak fikir ve edinilecek beceri
gemi deneyiminin hem öncesi hem de sonrasi icin super faydali
olacaktir. Spor alışkanlığıni universitede oturtmak, gemideki zihinsel
ve bedensel dayanıklılık seviyemizi artıracaktır. Sofistike bazi hobiler
is dunyasinda sosyal ilişkiler kurmamızı kolaylaştırabilir. Türk denizcisinin
belki de en zorlandığı şey olan dil öğrenmenin kacinilmaz
oldugunu kabullenmek ve eksik olunduğu kadar ustune daha cok
dusmek kendimize yapabileceğimiz en iyi yatirim olabilir. Uc sene
boyunca birçok milletten zabitle çalışmamın sonucunda, gordugumuz
egitimin ve yetiştirildiğimiz disiplinin acik ara farkla onde
oldugunu ısrarla her fırsatta paylasiyorum. Bunun hakkini vermeli,
bilgi ve imkanlarımızı birbirimizle paylasmali, Turk Denizcisi olarak
denizciliğin her alaninda, dünyaca bilinen ve sayilan isleri en iyi
sekilde basarmali. İşbirliğimizi, kendi aramızdaki rekabetin hep bir
tik ustunde tutabilmeyi basarmali ve gucun birlikten geldiğinin hep
farkinda olmaliyiz!
Benim görüşüm, kendi tecrübemle, geminin özellikle de makina dairesinin
bir kadın için çok çok zor bir çalışma ortamı olduğu. Ve bence
bunun sebebi fiziksel dezavatajımız değil! Bu meslek bir dizi yetenek
gerektiriyor ve mesleği kendi seçen bir kadının bunları çok yüksek
oranda karşılayabiliyor seviyede olması gayet mümkün. Zorluk,
psikolojik olarak bastırıyor. Birey olarak hepimizin belli bir kapasitesi
var ve biz kadın denizciler kapasitemizin büyük bir kısmını kendimizi
erkek iş arkadaşlarımıza kabul ettirmeye harcıyoruz. Bu da öğrenme
ve başarmaya harcayacağımız kapasitemizden çalıyor! Kendimizi
psikolojik olarak kabul ettirmeye harcadığımız efor asla azımsanamaz!
Negatif algı yıldan yıla azalsa da asla göz ardı edilebilecek
bir seviyede değil ve benim görüşüm, bir kadının bir kariyer boyu
gemide mühendis olarak çalışması için görevine inanılmaz büyük bir
tutkuyla bağlı olmasının şart oluşu.
33
MAKALE
Denark Canopus / Bahar 2024
YAYGINLAŞAN GEMİ
KAZALARI
İnsanoğlu denizlerle tanıştıktan sonra geliştirdiği çeşitli yapılarla
denizde var olma savaşını başlatmış oldu. O belirsiz
tarih sayfalarından bugüne, denizler büyük gemi kazaları
ve felaketlere tanıklık etti ve bugün bağrında sayısız batık
barındırmaktadır. Bugünlerdeyse gerek ülkemizde gerekse
de dünya üzerinde gemi kazaları ile ilgili haberler gözle
görülür bir artışla sayfalara ve ekranlara yansıyor. Yakın tarihlerde
bir felaket yaşamış olan Kafkametler ve Batuhan A
bu talihsiz gemilerden yalnızca ikisi. Bu yazıda Kafkametler
ve Batuhan A kısa bir inceleme ve derleme ile okurların
bilgisine sunulacaktır.
Gemilerdeki hasarlar onarılabilecek olsa da insan hayatları
geri getirilemez. Bu nedenle, kaptanların çıkacakları seferlerde
güvenlik konusunu ön planda tutmaları büyük önem
taşır. Gemi hasar görebilir, ancak can kaybı yaşanmaması
için gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Limanda batan gemiden mürettebat kurtarılabilir miydi?
Geminin liman içinde ve hatta mendireğe yaslanmış bir
şekilde batması, kurtarma operasyonlarının başarısızlığı
ve sonuç olarak 12 kişinin hayatını kaybetmesi gerçeği
oldukça üzücü.
Ereğli Limanı’nın mendireğine yaslanmış haldeki bir geminin
batması, kurtarma operasyonlarının planlanması ve uygulanması
için daha kontrollü bir ortam sunmalıydı. Böyle
durumlarda limanda hazır durumda olan botlar beklemelidir.
Bu şekilde gemi mendireğe yaslanmış haldeyken batma
riskiyle karşı karşıyaysa çekici botlar kullanılarak geminin
liman içine çekilmesi mümkün olabilirdi.
34
KAFKAMETLER
Rusya Temryuk’tan İzmir Aliağa Limanına giden ferrosilikon
taşıyan Türk bayraklı Kafkametler gemisi 19 Kasım’da
fırtına nedeniyle Karadeniz Ereğli Limanına demirledikten
bir süre sonra limandan ayrıldı. Ayrılış sırasında yola
çıkmaya uygun ve hazır olduğunu gösteren yola elverişlilik
belgesi verilmiş miydi? Geminin irtibatının kısa süre sonra
kesilmesi ve ardından Karadeniz Ereğli askeri mendireğine
sürüklenerek çarpması, geminin ani bir şekilde kontrolünü
kaybettiğini ve dolayısıyla kötü hava koşullarının etkilerini
başarısız bir şekilde yönettiğini ortaya koydu.
Bu trajik olayın önlenebilir bir kaza olduğu deniz camiasının
ortak görüşü. Karadeniz’de o sırada bulunan tek
eski gemi Kafkametler değildi. Bu tür gemilerin şiddetli
fırtınalarda ve dalga tepelerinde kolayca zarar görebileceği
ve batma riskinin yüksek olduğu bariz bir gerçek.
Neden Sinop limanı yerine Karasu’ya yanaşıldı?
Kafkametler gemisinin seyrinde en dikkat çekici yan,
güvenlik uyarılarına rağmen Sinop’a değil Karasu’ya doğru
ilerlemesi gerçeği. Diğer gemilerin güvenlik amacıyla Sinop’a
yanaşırken, Kafkametler’in fırtına uyarılarına rağmen
bu limana değil de daha uzak bir limana yönelmesi, riskli
bir karar olarak görülebilir. Bu karar, geminin ve mürettebatın
güvenliği açısından ciddi bir risk oluşturmuş olabilir.
BATUHAN A
Batuhan-A gemisi, 15 Şubat 2024 tarihinde Marmara
Denizi’nde kötü hava ve deniz şartları nedeniyle su almaya
başladıktan sonra Karacabey ilçesi açıklarında battı. Geminin
mürettebatında beş kişi bulunuyordu ve gemide 1250
ton mermer tozu yükü taşınıyordu. Ancak, yardım çağrısından
kısa bir süre sonra gemi battı ve mürettebattan sadece
aşçı Zeynep Kılınç’ın cesedine ulaşıldı, diğer dört kişi hâlâ
kayıp durumda.
Gemi batmadan iki gün önceden gemiden ayrılan Doğuşçan
Yaylak, “Gemiden ısrar etmelerine rağmen tehlikenin farkına
varıp 2 gün önce ayrıldım. İşten ayrılmasaydım ben de
hayatta olmayabilirdim. Geminin her yeri patlıyordu. Her
hafta kaynak yapıyorduk. Gemi kaptanı bile ‘bu gemi batar’
diyordu.” dedi.
Bu trajik olay, sadece kötü hava ve deniz şartları gibi doğal
etkenlerin sonucunda meydana gelmedi. Geminin batış
@itudenark
MAKALE
şekli ve içinde bulunduğu durum bundan fazlası olduğunu
gösteriyor. Geminin batış sebepleri konusunda birçok farklı
görüşler ve iddialar bulunmakta. Bunların en başında aşırı
Yüklenme ve Ambar Kapakları geliyor.
Neden can salı boştu?
Gemideki güvenlik ekipmanlarının, özellikle de can salının
boş olması, gemi sahibi veya işletmecisinin güvenlik standartlarına
uyulması gerektiği konusunda ihmalkâr davrandığını
gösterebilir. Bu, denizcilik sektöründe ciddi bir sorun
ve güvenlik ihlali olarak kabul edilebilir.
Gemideki mürettebatın, acil durumlarla başa çıkmak için
gerekli eğitimi almadığı veya yeterli hazırlığa sahip olmadığı
varsayılabilir. Bu durumda, geminin can salının boş
olması, mürettebatın acil durumda etkili bir şekilde hareket
etme yeteneğini sınırlayabilir.
Gemi sahibi veya işletmecisi, ekonomik kısıtlamalar nedeniyle
gerekli bakımı veya ekipmanı sağlamakta zorlanmış
olabilir. Bu durumda, can salının boş olması, maliyet
tasarrufu amacıyla güvenlik önlemlerinin göz ardı edildiğini
düşündürebilir.
Denizcilik otoritelerinin, gemi güvenliği ve güvenlik
ekipmanlarının denetlenmesi ve uygunluğunun sağlanması
konusunda yetersiz olması veya denetimlerin düzenli olarak
gerçekleştirilmemesi durumunda, güvenlik eksiklikleri göz
ardı edilebilir veya göz ardı edilebilir.
Neden 6 saat geç haber verildi?
Mürettebatın veya gemi personelinin, acil durumun ciddiyetini
veya geminin batma riskini belirleme konusunda yeterli
eğitime veya deneyime sahip olmaması sonucu, geminin
batma tehlikesini fark etmemiş olabilirler. Bu durum, mürettebatın
veya gemi personelinin acil durumlara nasıl tepki
vereceği konusunda eksiklikler olduğunu gösterebilir.
Geminin iletişim ekipmanlarında arıza veya başka bir sorun
yaşanmış olabilir, bu da yardım çağrısının yapılmasını
geciktirmiş olabilir. Özellikle, geminin uzak bir konumda
olması veya kötü hava koşullarının iletişimi etkilemesi
durumunda bu sorunlar daha belirgin olabilir.
Mürettebatın veya gemi yöneticilerinin, geminin batma
tehlikesini belirledikten sonra alınması gereken kararları
almakta gecikmiş olabilirler. Bu durum, gemi personelinin
kriz yönetimi ve acil durumlara nasıl tepki vereceği konusunda
eksiklikler olduğunu gösterebilir.
Batuhan-A gemisinin batışı hem insan hem de çevre açısından
büyük bir felakettir. Geminin taşıdığı mermer tozu
yükü, deniz ekosistemine zarar vermiş ve deniz canlılarını
tehdit etmiştir. Geminin batığı, deniz trafiğini aksatmış ve
başka kazalara sebep olabilecek bir engel oluşturmuştur.
Denizcilik sektörünün, geminin batışıyla birlikte güvenilirliğini
ve itibarı zedelenmiştir. En önemlisi, gemide çalışan
beş denizci hayatını kaybetmiş veya kaybolmuş, aileleri büyük
bir acı ve mağduriyet yaşamıştır. Bu sonuçların giderilmesi
için, geminin batığı kaldırılmalı, deniz temizlenmeli,
kurtarma çalışmaları hızlandırılmalı, denizcilerin ailelerine
tazminat ve destek verilmeli, denizcilik sektöründe kalite
ve güvenlik standartları yükseltilmeli ve deniz kazalarının
önlenmesi için etkin bir politika izlenmelidir.
35
RÖPORTAJ
Denark Canopus / Bahar 2024
ERSAN BAŞAR
1.Geçtiğimiz günlerde Antarktika’dan döndünüz. Öncelikle bir kez
daha hoş geldiniz. Ülkemize büyük bir gurur yaşattınız. Bizlere
röportajımızın giriş bölümünde kendinizi tanıtabilir misiniz? Ersan
Başar kimdir?
Şöyle söyleyeyim ben bir akademisiydim. Karadeniz Teknik Üniversitesi
Deniz Bilimleri Fakültesi Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği
bölümünde öğretim üyesi olarak çalışmaktayım. Üniversiteyi bitirdikten
sonra master yaptım sonrasında biraz denizde çalıştım. Daha
sonra üniversiteye tekrar dönüp akademi kariyerime devam ettim.
Esas uzmanlık alanım gemi kazaları ve sonrasında petrol dağılımı,
tanker manevraları. Deniz kirliliği ve petrol dökülmesi ile ilgili simülasyon
ve modelleme konularında çalışıyorum. Antarktika projeleriyse
2017 yılından itibaren ülkemizde başlamış bulunmakta. İTÜ ile
başlayan bu süreç günümüzde TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları
Enstitüsü kapsamında devam etmektedir. Ben de yoğun bir şekilde
projeler ve ekspedisyonları yürütülmesi ve oradaki faaliyetleri gerçekleştirmesi
konusunda çalışmalar yapıyorum. Ayrıca 2016 yılından
bu yana da Türkiye Dağcılık Federasyonu başkanlığı görevini yürütüyorum.
Tabii dağcılık benim hobim, sportif yanım. O da aynı şekilde
devam ediyor ama hayatımın önemli bir bölümünde alıyor.
2.Türkiye’de kutuplar üzerine çalışan ilk bilim insanlarından birisiniz.
Ülkemizde üzerine daha önce pek fazla araştırma yapılmamış bu
alanda çalışmaya nasıl başladınız, sizi bu alana yönlendiren bir şey
oldu mu? Denizcilikten kutuplara nasıl bir rota çizdiniz? Denizcilik ve
kutupların yakın ilişkisini nasıl açıklarsınız?
Şunu söylemek gerekir ki denizcilik çok özel bir meslektir. Denizciliği
sadece bir meslek olarak görmemek lazım; bir yaşam biçimidir,
dünyaya bakış açısıdır. Birçok özellikleri bünyesinde barındıran
bir yapıdadır. Denizci olmak, meraklı olmayı gerektiri. Bizim için
birçok bilinmeze cevap veren bir meslektir. Görmediğimiz yerlere,
zorlu denizlere, farklı bölgelere seferler yaparız. Aslında kutuplarda
böyle kutuplar da bizim bilmediğimiz bölgeler.Hep bir merak fark
vardı ve ilgimiz neticesi ile ilk sefere 2017’de katıldım. Gittiğimiz
bölge hakkında çok fazla bilgi yoktu Özellikle bizim o zamanlar bir
kampımız ve belli bir noktamız yoktu üstümüz yoktu ve bunların
bulunması, bunların nerede olabileceğinin belirlenmesi açısından
gerçekten önemli bir heyecan verici bir süreçti. O günden bugüne
geldiğimizde ise en son 8. seferin lideri olarak görev yaptım. İspanyol
biri Bulgar ve biri Amerikan vatandaşı onlarla birlikte toplam 24
kişi Türk Antarktika bilimsel seferini tamamlamış bulunduk. Tabii bu
süre içerisinde 2017’de yapılan bir seferle son sefer arasında büyük
bir gelişme kaydedildi. Türkiye çok hızlı yıllardır gerisinde kaldığı bir
bölgede çok ciddi hızla adımlar atarak belli noktalara geldi. Burada
birçok etmen var. Bu bir takım çalışması burada birçok kişinin emeği
var Ve artık TÜBİTAK üzerinden bilimsel projeler yürütülüyor. Bu
bizim için gurur verici bir durum.
3. İlkleri başarmak da bilimsel projelerin ilk adımlarını tamamlamak
da çoğu zaman zordur. Siz gerek denizcilik akademisinde gerek
kutup araştırmalarında çalışmaya başladığınızda ne gibi zorluklarla
karşılaştınız ve bu zorlukların üstesinden nasıl geldiniz, bir motivasyon
kaynağınız var mıydı?
Çalışmaya başladığımızda çok fazla bilgimiz yoktu Bilgimiz denizcilik
kapsamında belli bir bölgeye kadar olan alanlarla kısıtlıydı. Ancak
kutup bölgesi hem denizcilik anlamında çok farklı ve zorlu su yolları
hem aslında de ekosistemi, ekolojik yapısı, buzullar, buzul hareketleri
o kadar ilginç ki bunların çoğunu aslında biz de bilmiyorduk. Daha
fazlasını sonrasında görmeye başladık biz de. Çünkü gitmediğiniz,
orada olmadığınız, orada çalışmadığınız sürece teorik şeyler yeterli
kalmıyor. Mutlaka uygulamasında görmeniz gerekiyor. Bunların hepsi
bu süreç içinde gerçekleşti. Tabii bu süreçte yaşayarak bazı şeyleri
görüyorsunuz.
Ayrıca çok zorlu yaşam şartlarıyla mücadele etmeniz gerekiyor. 80-90
knot rüzgarla karşılaştığımız oldu. Denizin kötü olduğu şartlar gemideki
yaşamın zorluğuyla birleştiğinde gerçekten zorlu bir süreç haline
geliyor. Tabii burada denizci olmanın avantajları var yani sadece
bilim insanı olmak bazen yetmiyor. Kısacası bazı şeyler yaşanarak
öğreniliyor. Tecrübe ederken aslında nasıl çözeceğinizi de öğreniyorsunuz.
4. Beyaz kıtaya ilk defa ayak bastığınızda ne hissetiniz? Katıldığınız
ilk seferde neler tecrübe ettiniz? Bugüne kadar katıldığınız seferlerde
kutuplarda yaşadığınız en unutulmaz anınız nedir
Çok heyecan vericiydi benim için. Çok hassas duygular içerisine
giriyorsunuz. Çünkü öyle bir şey ki bastığınız yere sizden önce hiçbir
canlı dokunmamış. Bu çok özel bir şey. Yani ayağınızı bastığınız bir
buzun üzerine, milyonlarca yıl önce oluşmuş bir buz tabakasına daha
oraya hiçbir canlı, hiçbir şey dokunmamış ve ilk defa siz basıyorsunuz.
O yüzden çok özel. Ve doğal olarak duygusal anlamda önem
veriyorsunuz. Çevre anlamında da çok önem veriyorsunuz zarar görmemesi
için. Bu durum sizi çok farklı yerlere sevk ediyor çok anlamlı
düşüncelere sevk ediyor. O buzulun milyonlarca yıl önce oluşmuş
olduğunu biliyorsunuz ve bu gerçekten sizin için çok önemli ve özel
bir an oluyor beni çok heyecanlandırmıştı.
5. Daha önce buzda demirleme üzerine konuştuğunuzu hatırlıyorum.
Bizzat deneyimlemiş biri olarak buzda yürütülen bu tarz operasyonlar
için ne söylersiniz? Bir denizci gözüyle kutuplarda sefer esnasında
36
@itudenark
RÖPORTAJ
neler gözlemlediniz? Buz seyrinin zorlukları nelerdir? Buzda seyir
yaparken deneyimlediğiniz, şahit olup unutamadığınız bir şey var mı?
Gerçekten çok farklı. Seyrin tüm zorluklarını yaşıyorsunuz. Özellikle
Antartika’da iyice buzun içerisine giriyorsunuz. Normaldeki seyir
sistemlerimizin haricinde en başta iki tane normal bir arabanın lambası
gibi ‘searchlight’larımız yanıyor yukarıda ve direkt ön tarafı aydınlatarak
buzları tarıyor. Karanlık olduğunda searchlightlar çalışıyor.
Radarlardaki yansımalar alınmaya çalışılıyor. Bildiğiniz gibi farklı buz
tipleri var. Bazıları beyaz renk cam şeklinde, bazıları da -var ki bunlar
en tehlikelisi- göremiyorsunuz ancak searchlightlar ile yerini bulabilirsiniz.
Eğer bunlara çarparsanız gemiye çok büyük zarar verebiliyor.
Çünkü çok sert yapıda. Ayrıca yine elektronik sistemler var şimdi
termal görüşlü dürbünler şeklinde kameralar var şu anda gemilerde
de yaygınlaşmaya başladı ve burada çok etkili olarak kullanılıyor.
Çünkü bu soğuk olan buz yapısını daha rahat tespit edebiliyorlar gece
seyrinde.
Demirleme büyük bir problem. Çünkü Antarktika’da buz dağları zemini
tarayarak hareket ediyor. Buzlar suyun içerisine giriyor, çıkıyor,
yapıyı değiştiriyorlar. Aniden bin metre derinlikle giderken iskandilin
1.550 metre hızla değiştiğini görebilirsiniz O yüzden çok tehlikeli
Geminin tipine göre demirleme yapmanız gerekebiliyor. Biz ilk seferde
oldukça küçük bir tekne ile gitmişti yelkenli bir tekneydi,12 kişi
kapasitesi vardı. Tehlikeli bir operasyon. Orta büyüklükteki bir küçük
buz parçası bile tekneyi sıkıştırarak bir konserve gibi ezebilir o yüzden
buzlarla birlikte hareket etmeniz gerekiyor. Buza yaklaşıyor, dibine
giriyorsunuz. Demiri buzun üzerine direkt atıyorsunuz ve buz üzerine
zinciri bırakıyorsunuz. Böylelikle buzla birlikte siz de hareket ediyorsunuz
ve güvenli bir şekilde demirlemiş oluyorsunuz bunu da ben
ilk defa orada gördüm. Ayrıca gemiler mutlaka aynı rotalar üzerinde
gidiyorlar. Çünkü gerçekten batimetre çok tehlikeli kızlar çok tehlikeli
olabildiğince gündüz Tabii seyir yapılması daha avantajlı oluyor. Gece
seyri çok daha riskli ve sürekli bir alarm pozisyonunda oluyorsunuz.
Bununla birlikte Antarktika’ya giden büyük gemileri görüyoruz. Biraz
daha rahatlar. Çünkü kütleleri büyük olması daha güçlü olmalarını
sağlıyor.
6. Günümüzde kutuplar üzerine yapılan bilimsel araştırmalar ve
projeler dünya çapında hız kazanırken öte yandan kutup turizmi gibi
kulağa oldukça ilginç gelen gelişmeler de dünya çapında büyümeye
devam ediyor. Siz kutup turizmini nasıl değerlendiriyorsunuz? Kutupların
geleceği ve denizcilik için olumlu/olumsuz ne gibi gelişmelere
yol açabilir?
Şöyle Antarktika’da birçok antlaşma var bu anlaşmalar kapsamında
Antarktika Antlaşmalar Sistemi bütün ülkelerin uyması gerekenler için
belirleyici. Kutup turizmi de son dönemlerde dediğiniz gibi çok gelişti
ve çok ciddi oranda talep görmeye başladı. Tabi bunun talep görmesinin
sebeplerinden bir tanesi de bu çalışmaların basında yer kalması.
İnsanların farklı yer görmeyi istemelerinden de kaynaklanıyor. IAATO
isimli kuruluş ise Antarktika’daki tüm turizm aktiviteleri kontrol eden
bir mekanizma. Tüm operasyonda çalışacak rehberleri kuralları belirliyor.
Özellikle son dönemlerde çok fazla kotaları arttırmaya başladı.
Çünkü çok büyük bir talep var Her an gidemiyorsun ve fiyatlarda
oldukça yüksek olmasına rağmen İnsanlar 1 yıl 2 yıl sıra bekliyorlar
Antarktika’ya gitmek için her zaman yer bulamıyorlar. Ne kadar kıtanın
kendi kuralları olsa da turizm amaçlı gelen insanlar doğal olarak
bölgedeki türler için bir tehdit oluşturuyorlar. Hem yeni türlerin bölgeye
gelmesi hem de Antarktika türlerinin bölgeden çıkması anlamında.
Çünkü bir kontaminasyon söz konusu. Bu kontaminasyonu engelleyebilmek
de bizim elimizde yine. Bu yüzden turizm aktiviteleri kontrol
altında olması gerekir.
7. Buzulların erimesi pek çok olumsuz habercisi durumunda. Öte
yandan eriyen buzullar ile gemilerin rotalarında değişikler de meydana
gelmeye başladı. Genç denizciler olarak bu konuyla yakından ilgilenmekteyiz.
Dergimizin geçtiğimiz sayısında AR-GE departmanımız bu
konu üzerine bir araştırma yazmıştı. Peki sizce bu yeni rotalar, deniz
ticareti ve uluslararası ilişkiler bazında nasıl incelenip yorumlanmalı?
Bu yorumlama yapılırken nelere dikkat edilmeli? Bu konuda sektörün
Türkiye boyutunda yapılması gereken hamleler neler olmalıdır?
Antarktika’da baktığımız zaman ticaret gemilerin rotaları üzerinde
değil. Burada çok büyük bir fark yok. Ancak Arktik’te yani kuzeyde
çok ciddi bir durum söz konusu.Denizi’nin buzul örtüsü kış aylarında
genişlerken yaz aylarında küçülür. Bu, Kuzey Rotası olarak bilinen
yeni bir deniz yolu oluşmasına sebep olmuştur. Çok önemli bir hareket
bu bu zaten okyanuslardaki akıntının ve temel hareketin esas pompası
diyebiliriz.
Arktik’te yeni iki hat açılmaya başladı aslında: kuzey ve güney.buna
bizim Kuzey Rotası özellikle şu anda birçok geminin geçtiği yer ancak
Rusya’nın kontrolü altında Çünkü Rus kara sularından geçiyor. Güney
Rotası ise Kanada Alaka civarında. Ancak çok kullanılamıyor. Çünkü
bu rota biraz daha zor. Adalar bölgesinden geçiyor. Kuzey Rotası Süveyş’ten
geçen veya Afrika’nın altından dolanan gemiler çin maliyet
açısından daha uygun.
Antarktika, barış ve bilimsel araştırmaların yapıldığı bir kıtadır. Ancak,
Arktik bölgesi Amerika ve Rusya arasındaki gerginlik nedeniyle
riskli bir hal almıştır. Bu bölgelerin önemi, gelecekteki deniz yollarının
belirlenmesinde etkili olacaktır. Ancak, Rusya’nın kontrolü altında
olduğu için bu rotaların yoğun kullanımına izin verilmemektedir. Ancak
türkiye gelişmeleri yakından takip etmeli ve iyi analiz etmelidir.
9. Denizcilik Fakültesinden mezun olduktan sonra akademik kariyerinize
atılmadan önce bir süre denizde çalışarak tecrübe kazandınız. Bu
durumun sizin akademik kariyerinize nasıl bir katkısı oldu? Akademide
devam etmeyi planlayan genç denizciler için bu konuya yönelik bir
tavsiyeniz olur mu?
Denizcilik, sürekli heyecan ve keşiflerle dolu güzel bir meslektir. Akademisyenlik
de aynı şekilde, sürekli kendini yenileyen ve keşiflerle
dolu bir alandır. Ben de akademisyen olduğum için çok mutluyum.
Denizcilik deneyimim olmasaydı büyük bir eksiklik hissederdim. Bu
yüzden akademik hayata geçmeden önce bir süre gemide zabit olarak
çalışmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Bu deneyim, akademik
kariyerlerine sağlam bir temel oluşturur. Araştırma görevlisi olmak
isteyen veya akademik dünyada yer almayı hedefleyen herkese, en
azından birkaç yıl denizde görev yapmalarını öneririm. Bu, akademik
çalışmalarına büyük bir katkı sağlar ve farklı bir bakış açısı kazandırır.
Akademik dünyada genç ve araştırmacı insanları görmek istiyoruz ve
denizde geçirilen bir süre, akademik hayatlarını hızlandıracaktır.
10. Doğa yürüyüşleriyle başlayan, hava ve deniz sporlarıyla devam
edip dağcılığa ve sonrasında TDF başkanlığına kadar uzanan bir spor
serüveniniz var. Siz bu serüvene nasıl başladınız? Bu uzun serüvende
yolunuz dağcılıkla nasıl kesişti? Dayanıklılık, kondisyon, teknik bilgi
gibi yeterlilikler gerektiren bu spora nasıl başladınız? Kendinizi nasıl
geliştirdiniz?
37
RÖPORTAJ
Denark Canopus / Bahar 2024
Aslında denizcilikle doğa sporları çok iç içe. Yani hobim ve mesleğimin
birçok açıdan birbiriyle örtüştüğü düşünüyorum. Doğada olmak,
doğayı hissetmek, doğada hayatınızı idame etmesi… Aynı gemide de
böyle uzun süre zorlu denizlerde sefer yapıyorsunuz ve doğa şartlarını
yakından hissediyorsunuz. Doğada yaşam içinde bunun mental ve
fiziksel olarak bir şekilde üstünden geliyorsunuz mesleğinizin size
vermiş olduğu bir takım bilgilerle, bir takım öğretilerle. İlk olarak
doğa sporlarına olan ilgim lise yıllarında başlamıştır. Havacılıkla başlamıştık.
O zamanlar Türk Hava Kurumu gençler için eğitim veriyordu.
Paraşütçülük, planör gibi tüm havacılık branşlarıyla ilgilendim.
Daha sonrasında yine Karadeniz’de gelince de dağlarla tanıştım ve
dağcılık faaliyetlerim başladı. Daha sonrasında Orta Asya’da 7.000’lik
dağlardan 4 tanesine tırmandım Özetlersem keşfetme ruhu ve bir zirveye
çıktığınızda orada ne olduğunu görmek ve yüksekten farklı yerlere
bakmak derim dağcılık için. Denizcilik de böyle. Deniz sporlarına
olan ilgim de buradan çıkıyor. Yelken yapmayı çok severim. Yelkenin
o sesi ve suya temas etmeniz, rüzgarı hissetmeniz çok keyifli bir şey.
11. Bir sporcunun sahip olması gereken en önemli özellik nedir? Dağcılık
sporu popüler doğa sporlarından biri olsa da modern dünyanın
kent yaşamı ve yoğun temposu bu sporu bizden uzaklaştırıp tehlikeli
uç sporlardan birisi haline dönüştürmeye başladığını gözlemliyoruz.
Bu konuyla alakalı Federasyon’un önümüzdeki süreçte planları
nelerdir?
Dağcılık, Alp Dağlarında doğmuş, alpinizimden geliyor ve insanları
bütün hayatında yer almış bir branş. Birçok branş da dağcılıktan ayrılmıştır,
gelişmiştir. Doğa sporlarına olan ilgi dünyada ve ülkemizde
de çok arttı. İnsanlar Doğa yürüyüşüyle tekrar tanıştı: doğada olmak,
kamp kurmak, tırmanışlar yapmak… Bunun gibi şeyler artık iyi insanların
ihtiyaç haline gelmeye başladı ve ülkemizde olduğu gibi dünyada
da büyük bir talep var. Türkiye’de daha çok federasyon olarak biz
de doğa sporlarına olan ilgiyi desteklemek için sürekli eğitimler
düzenliyoruz. Doğa sporlarıyla ilgilenen herkesin iyi bir eğitim alması
ve tecrübeli bir rehber eşliğinde aktiviteler yapması önemli. Sporda
hızlı ilerleme yerine, olgunlaşma sürecinin önemli olduğunu vurguluyoruz.
Riskler her zaman vardır, ancak önemli olan bu riskleri doğru
bir şekilde yönetmektir. Doğada veya gemide risk alabiliriz, ancak
bunların kabul edilebilir düzeyde olması gerekir. Eğitim ve deneyimle,
doğadaki riskleri etkili bir şekilde yönetebiliriz.
Spor yapmayanlar ise daha dengesizdir ve kazalara daha açıktır. Gemi
personeline spor yapma imkanı sağlanmalı ve ekipmanların bakımı
düzenli olarak yapılmalıdır. Bu, şirket politikasıyla desteklenmelidir.
Akademisyenler olarak, şirketlere bu konuda bilimsel çalışmalarla
farkındalık arttırmaları için önerilerde bulunabiliriz. Gençler ve yeni
mezunlar da spor yapma imkanı için şirketlerden talepte bulunabilir,
çünkü bu maliyetli bir şey değildir.
13. Ülkemizde bazı yanılgılara göre denizcilik sınırlı ve oldukça
spesifik bir alan olduğu için pek çok şeyden uzak. Ancak deniz ve
denizcilik birçok açıdan bakıldığında hayatımızın bir parçası aslında.
Bilimin, sanatın, sporun kısacası hayatımızın içinde. Siz de bir
akademisyen, araştırmacı, sporcu ve bir aile babası olarak bu gerçeği
gözler önüne sermiş öncülerimizden birisiniz. Kariyerine farklı bir yön
vermek isteyen, sıradan denizci algılarını yıkmak ve fark yaratmak
isteyen genç denizcilere neler tavsiye edersiniz?
Denizcilik gerçekten çok özel bir meslek. Denizde olmak, bir gemide
olmak bizim için çok önemli bir şey. Çünkü bunu yapabilmek için
güçlü bir psikolojiye sahip olmanız gerekir. Bu kolay bir şey değil,
mental ve fiziksel olarak hazırlıklı olmanız gerekir. Belli bir süre
denizde kalıyorsunuz ve zorlukları yaşıyorsunuz . Herhangi bir limana
gittiğinizde farklı kültürlerle birlikte oluyorsunuz geldiği zaman
onunla konuşurken nasıl davranacağınızı biliyorsunuz ve mevzuatlara
hakim olmaya çalışıyorsunuz. Diğer tarafta başka bir yere gittiğinizde
oradaki siyasi ve politik yapılara dikkat etmeniz gerekiyor. Çünkü yapabileceğiniz
bir şey gittiğiniz ülkede size karşı bir tepki alabilir, tam
tersi çok farklı bir durum söz konusu da olabilir. Bölgeye ait davranış
tarzını, onların yaşamını, hayatta neye önem verdiklerini bilirseniz ve
saygı duyarsanız, ona göre davranırsanız sadece işiniz kolaylaşmakla
kalmayacak aynı zamanda size artı bir değer olarak dönecektir.
Kısacası denizde çalışacak birisi kendisini her konuda yetiştirmesi
gerekiyor. Bir gemi kaptanı, bir güverte/makine zabiti olan bir kişi
bunların hepsini bildiği zaman çok ciddi bir entelektüel kültürle yoğruluyor
ve kendisini her türlü zorlu şartlara hazırlıyor ve bundan dolayı
da işte denizciliğin ve denizcilerin farkı ortaya çıkıyor. Bizi ayıran
en önemli noktalardan bir tanesi bu. Ayrıca ben özellikle bu mesleği
seçmiş olan şu arkadaşlarımızın hepsi tebrik ediyorum. İnşallah güzel
bir denizcilik hayatları olur.
12. Denizcilerin yaşamında sporun yeri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu konuya dair daha önce çalışmalarınız olduğunu ve panellere
katıldığınızı biliyoruz. Gemi gibi kısıtlı bir alanda, zor şartlar altında
yoğun çalışma saatlerine sahip denizcilerin kısıtlı imkanlar içinde
daha sağlıklı ve yeterli şartlarda yalnız vücut geliştirme değil farklı
spor dallarında da faaliyet gösterebilmesi için neler yapılabilir? Bu
iyileştirme için gemi adamlarından çeşitli pozisyonlardaki yöneticilere
kadar sektöre ne gibi görevler düşmektedir?
Yaklaşık 7-8 yıl önce bir araştırma yapmıştık. Gemi, hareketli bir zeminde
olduğu için dengenizi korumanız önemli. Bu, kırıklar ve ciddi
yaralanmaları önler. Spor yapmak vücut dengesini artırır ve gemideki
kazaları azaltır. Sporu hayat tarzı olarak benimsemek önemlidir.
Düzenli spor yapmak, mutluluk hormonlarını salgılar ve stresi azaltır.
Ayrıca statik elektriği boşaltır ve teması artırır. Gemiye spor kültürünü
taşımak önemlidir çünkü spor yapanlar daha az kazaya maruz kalır.
38
@itudenark
39
MAKALE
Denark Canopus / Bahar 2024
OLASI İSTANBUL DEPREMİ
VE DENİZCİLİĞİN ÖNEMİ
40
Deprem, ülkemizin jeolojik
yapısı nedeniyle pek uzak
kalabildiği bir olay değil maalesef.
Ülkemiz Kuzey Anadolu
Fay Hattı, Doğu Anadolu Fay
Hattı ve Batı Anadolu Fay
Hattı olmak üzere üç aktif fay
hattının üzerinde konumlu.
Her gün ufak çaplı depremlerle
karşılaşıyoruz. 1939 Erzincan
Depremi, 1999 Gölcük Depremi,
2011 Van Depremi, 2020
İzmir Depremi gibi ülkemizi
derinden sarsan, can kaybı
yaşadığımız ve büyük çaplı
depremlerle mücadele etmekte
Türk halkı. Dolayısıyla sıkça
gündeme gelip üzerine çalışmalar
yapılıyor.
Ne yazık ki 6 Şubat depremi
Türkiye’nin hala büyük depremlere
hazır olmadığı gerçeğini
de gözümüzün önüne serdi.
Depreme dayanıklı olmayan
binalar, sağlam temellerin inşaa
edilemediği yüzeylere kurulan
yerleşimler, kara yollarının
ve havalimanlarının kırılması
üzerine ulaşımın kesilmesi gibi
problemler üzerine yoğun tartışmalar
gerçekleşti. Ayrıca üç
tarafı denizlerle çevrili olan bir
ülke olarak, afet planlamasında
denizciliğin yer almasının önemine
parmak basıldı. Sektörümüzünse
odağına limanların da
depreme hazırlıklı olmadığı ve
ülkemizdeki depremlerde deniz
taşımacılığının ne kadar önemli
bir rol kazandığı girdi.
Depremin yarattığı şiddetli
sallantı nedeniyle devrilen
konteynerlar ve depremin
tetiklemesi sonucu ortaya çıkan
yangınla İskenderun limanı da
kamuoyunun dikkatini çeken
unsurlardan biriydi. Yangının
söndürülmesi yaklaşık
sekiz günü buldu ve bu süreç
içerisinde konteynerların üçte
biri yandı. Ortadoğu ülkelerine
aktarma yolunda önemli
bir role sahip olan limanın bir
süreliğine işlevini yitirmesi,
yük elleçlemesi yapamaması
da bölge ekonomisine büyük
oranda zarar vereceği korkusunu
uyandırdı. Fakat 6 Kasım
2023’te Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Abdulkadir Uraloğlu
“6 Şubat- 31 Ekim 2023
tarihleri arasında İskenderun
Bölge Liman Başkanlığı idari
liman tesislerinde toplam 45.8
milyon ton yük, 444 bin 199
TEU konteyner elleçlendi.
Bu değerler geçen yılın aynı
dönemi ile karşılaştırıldığında
depreme rağmen yalnızca
yüzde 7 azalma göstermekte
olup, yıl sonuna kadar geçen
yılın değerlerine yaklaşılması
öngörülmektedir.” şeklinde bir
demeç verdi.
Olumsuzluklara rağmen,
Karadeniz Holding İskenderun
Limanı’nda olabildiğince hızlı
hazırlanan bir projeye imza attı.
“Yüzer Mahalle” olarak medyaya
yansıyan ve geçtiğimiz
sayımızda mercek altına aldığımız
yaşam gemilerini limana
yanaştırdılar. Hürriyet Gazetesi’ne
anlattıkları hikâyeye göre,
26 Eylül 2019 tarihli İstanbul
depreminden sonra yönetim
bir karar almış. Petrol platformlarında
ya da mühendislik
projelerinde çalışırken barınma
amaçlı kullandıkları gemilerden
birini olası bir İstanbul depremi
için hazırlamışlar. 12 Mart’tan
bu yana da 11601 kişiye ev sahipliği
yapmış gemilerden biri
de Osman Ökten Anadolu Lisesi’ne
ev sahipliği yapmakta.
Yacht Türkiye tarafından 6
Mart 2023 tarihinde yayınlanan
“Büyük Anadolu Depremi”
adlı yazıda detaylıca belirtilmiş
yardımların birkaçını bu yazıda
da paylaşmak istiyorum. Deniz
Kuvvetleri’ne ait TCG İskenderun,
TCG Sancaktar, TCG
Bayraktar gemileri yaralı nakliyesi,
iş makinaları ve erzak
ulaştırılması ve hastane işlevi
görmeleriyle bölgeye destek
sağladı. Ulusoy, 5 Ro-Ro
gemisi; DFDS, Bergama; MSC,
Aurelia gibi özel sektörden
şirketlerin yardıma yolladığı
gemiler de hem depremzedelere
barınma sağlamada hem de
erzak ve malzeme taşınmasında
yardımcı oldu. Denizcilik
Genel Müdürlüğü tarafından
da filodaki gemiler yardım
amaçlı harekete geçirildi.
Amerika, İtalya, İspanya gibi
ülkeler de donanmalarından
uçak gemileriyle ve uçaklarıyla
destek sağladılar. İhtiyaç
duyulan malzemelerin bölgeye
ulaştırılması amacıyla İstanbul’da
Denizcilik Sektörü Afet
Lojistik Üssü de oluşturuldu.
Limanlar, bu yardımları karşılamakta
ve insanlara kış günü
bir çatı sağlamakta önemli bir
rol edindi.
Fakültemiz öğrencilerinden
Göktuğ Yıldız’ın TÜBİTAK
tarafından kabul alan “Olası
Marmara Depremi Deniz Yollu
Afet Yönetimi” projesi Transbosphor
Denizcilik’in desteğiyle
Nobel yayınları tarafından
basıldı. Dekanımız Özcan
Arslan’ın danışmanlığını yaptığı
projede öğrencimiz, yaptığı
çalışmada deniz yollarının ve
deniz araçlarının etkin kullanımını
araştırdığını belirten
Yıldız, “Bu çalışmayı askeri ve
sivil denizcilikle beraber limanlar
da dahil olmak üzere sosyal
politika üretecek kişilere bir
rehber olması için hazırladık.
Örneğin her gemi insanını aynı
zamanda kayıtlı birer AFAD
gönüllüsü olarak sisteme
kayıt edilmesini önerdik. Kıyı
@itudenark
MAKALE
Emniyeti Genel Müdürlüğü ile
yaptığımız hesaplamalarda üç
saatte yüzer iskele kurabildik.
Depremde limanların devre
dışı kalma olasılığını düşünürsek
yüzer iskelelerin ne kadar
önemli olduğu ortaya çıkıyor”
dedi.
İstanbul’da 50 adet Şehir
Hatları iskelesi, 21 bölgede
İDO iskeleleri ve 9 adet de
marina bulunuyor. Bunlara
ek olarak 10 liman ve Tuzla
tersaneler bölgesi de büyük
kapasiteleriyle önemli kıyı yapıları.
İki yarımadadan oluşan
güzel şehrimizde deniz yolunu
karşılayacak bolca liman var
aslında. Üzerine düşen molozlarla
kapanma ihtimaline sahip
kara yolları ve demir yollarının
yarattığı ulaşım problemine
güvenli bir çözüm sağlayabilirler.
Olası deprem senaryosunda
deniz yolunu efektif kullanabilmek
adına öğrencimizin hazırladığı
çalışmada dikkat çektiği
temelde iki önemli konu var.
Biri, deniz envanter listesiyle
beraber araçları kullanacak olan
gemi adamları envanterinin
oluşturulması ve personele
deprem anı ve sonrası için röle
cetveli oluşturulmasının gerekliliği.
Diğeri ise afet koordinasyon
merkezlerinin afet sonrası
planlamaları kadar afet öncesi
planlamalarının da üstüne
eğilmeleri gerekliliğidir. Zira
ikisinden biri eksik kaldığında,
birbirleriyle koordine halinde
çalışamadıklarında 6 Şubat
depreminde yaşadığımız gibi
sevkiyatta önemli ölçüde gecikmeler
yaşanmaktadır. Çalışmada
bahsedilen bir başka önemli
husus da VTS personellerinin
İstanbul’da ikamet edenler ve
İstanbul dışında ikamet edenler
olarak yedeklenmesidir.
Deprem öncesi planlamalar ve
çalışmalarda göz önüne alınması
gereken ilk eylem tabii
olarak can kaybını önlemek
amacıyla yapılması gerekenlerdir.
Zemini sağlam yerleşkelerde
sağlam inşaa edilmiş
binaların sayısının artırılması,
hızla bir kentsel dönüşüm
hareketi içerisine girilmelidir.
Kara yolunun tıkanmaması
adına ülkemizde tek bir
arabanın zar zor geçebildiği
yollar genişletilmeli, D100 gibi
önemli kara yolları çevresinde
normal zamanda bile binalar
arasına ekleyip durdukları
demir desteklerle zar zor ayakta
duran gökdelenlerin varlığına
son verilmelidir. Deniz yolunun
tam kapasitesiyle kullanılabilmesi
adına her şeyden önce
tahliye-sevkiyat bölgesi olarak
belirlenen noktaların deprem
tehlike analizleri gerçekleştirilebilmelidir.
İskenderun
limanında yaşanan yangının
sebebi her neyse tespit edilmeli,
diğer limanlarda yaşanmaması
için sıkı tedbirler alınmalı ve
bütün bunlara rağmen olası
liman yangınlarının hızla
söndürülebilmesi adına yapılan
planlamalar da afet koordinasyon
planına dahil edilmelidir.
Yüzer iskele platformları afet
öncesinde hazırlanmalı, temel
yaşam malzemeleri depolarıyla
neta halde beklemelidir.
Deprem ülkemizin yakasını
bırakmayacak bir gerçek,
bunca yaşanan felaketin üstüne
vatandaş olarak görevimiz
bu gerçeği hatrımızdan bir an
olsun çıkarmamak. 2023 Mart
ayında yoğunluk gösteren bu
tartışmaların günümüzde ve
geleceğimizde de devam etmesi
gerekmektedir. Zira önümüzde
yaşanacağına emin olduğumuz
Büyük İstanbul Depremi var.
Yazımızda da değindiğimiz gibi
denizcilik sektörü deprem öncesi
ve sonrası afet yönetiminde
büyük bir kurtarıcı rol üstlenecek
bir potansiyele sahiptir.
Dolayısıyla denizcilik sektörü
olarak afet durumundaki gücümüzü
ve limanlarımızdaki eksikliklerimizi
görmüşken, ipin
ucunu bırakmamalıyız. Deprem
koordinasyon planı çalışmalarımıza
ağırlık vermeliyiz. Allah
selamet versin.
41
RÖPORTAJ
Denark Canopus / Bahar 2024
Erdal Gedikoğlu ile Röportaj
3.Türk Loydu’nda görev yapmanın size kazandırdığı deneyimler
nelerdir sizi nasıl etkiledi, kariyerinize nasıl bir yön verdi?
Doğrusu, Türk Loydu’nda görev yapmak, bana çok fazla bir şey kazandırdı
diyemem. Zira, toplam deneyim anlamında, Türk Loydu’nda
yaptığım iş, geçmişte edindiğim deneyimleri aktardığım bir iş olarak
tanımlayabileceğim bir iş.
Ancak, sonunda IACS üyeliğini gerçekleştirdiğimiz uzun ve zorlu
yolculukta etkin bir unsur olmak, çok büyük gurur kaynağı oldu, bunu
belirtmeliyim.
Bundan sonraki süreçte de, Türk Loydu’muzu uluslararası arenada
daha büyük ve etkin bir kuruluş haline getirme hedeflerinin bileşeni
olacak olmanın heyecanını taşıyorum.
4. Daha önce yönetici pozisyonlarında bulunmuş biri olarak yöneticilik
yapmanın en önemli zorlukları nelerdir? Sizin kriz yönetimi ve
risklerle başa çıkma stratejileriniz nelerdir?
1. Sorularımıza geçmeden önce okurlarımız için kendinizi tanıtır
mısınız?
1992 İTÜ Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi, Gemi İnşaatı Bölümü’nden
mezun oldum. 1990 yılında mesleğe başladım. Yaklaşık 8
yıl, Tuzla’da bulunan muhtelif tersanelerde, yeni gemi inşası ve gemi
tamir bakım işlerinde üretim mühendisliği yaptım.
Akabinde, uluslararası hizmet ağını genişletme sürecinde olan
RINA’nın Türkiye ofisi kurması sürecinde, sörveyör olarak RINA’ya
katıldım ve 8 yıl kadar RINA’da sörveyör, oditör ve yönetici olarak
çalıştım.
RINA’dan ayrıldıktan sonra, gemi işletmeciliği alanında çalışmaya
başladım ve yaklaşık 10 yıl, Türkiye ve yurtdışında, çeşitli gemi sahibi
ve/veya gemi işletmecisi şirketlerde yöneticilik yaptım.
Bir dönem, Türk Loydu Vakfı Yönetim Kurulu’nda, yönetim kurulu
üyesi olarak görev yaptım. Bunun ardından, Türk Loydu’nun
IACS üyeliği hedefi kapsamında operasyonel destek vermek üzere,
Türk Loydu’nda, eğitim ve yetkinlik yönetimi prosesinden sorumlu
Bölümün yöneticisi olarak çalışmaya başladım. Halen de bu görevi
sürdürmekteyim.
2. İstanbul Teknik Üniversitesi Gemi İnşaatı bölümünden mezun
olduktan sonra nasıl bir kariyer yolunu tercih ettiniz? Seçimlerinizde
neler etkili oldu?
Doğrusu, bilinçli bir kariyer planlaması yaptığımı söylemek çok doğru
olmaz. Zira, mesleğe başladığım yıllardaki sektörel şartlar, öyle çok
fazla seçim şansı sunan şartlar değildi. Mevcut istihdam olanakları
içerisinde, mesleki gelişimimi destekleyecek bir yol izlemeye çalışmıştım
diyebilirim.
Özellikle altı çizilecek bir olgu olarak, mümkün mertebe, kültürel,
dilsel, teknik, sektörel vb. anlamlarda uluslararası nitelikte bir mesleki
deneyim toplamı edinmeyi önemsemeye çalıştım diyebilirim.
Ülkemiz, “yönetme” kavramının doğru anlamında hayata geçirildiği
bir yer değil maalesef. Yönetme kavramının en önemli niteliği kolektif
bir karakterde, koordine olunmasını sağlamaktır. Ancak, bir işin
gerçekleştirilmesinde fonksiyon sahibi olarak tekil bireyler bazında
“kültürel nedenler”, denizcilik sektörümüzün gerek kurum ve kuruluşları,
gerekse de işletmelerinin yapısal nitelikleri bazında ise halen
etkin olan çeşitli ilkel olgular, bu ülkede yöneticilik yapmayı çok zor
hale getiriyor.
Sorunun ikinci kısmına dair özetle şunları belirtebilirim. Olağan
şartlar altında, olası riskleri önceden tanımlayıp, risklerin gerçekleşmesini
önleyecek önlemleri almaya çalışmak en temel yaklaşımımdır
diyebilirim. Ancak, her türlü önlemi olası en ileri düzeyde de alsanız,
gene de riskler gerçekleşebilir.
Herhangi bir kriz oluştuğuna ise, temel stratejim, sakin kalıp, krize,
nedenselliklerine ve etkilerine dair kendimin ve ilgili diğer unsurların
bilişsel farkındalığını olabildiğince arttırarak, kolektif bir eksende
süreç yönetimi gerçekleştirmeye çalışmak olarak özetlenebilir.
5. Denizciliğin birçok alanı yoğun çalışma saatleri ve büyük emek
gerektiren bir sektör. Siz iş ve sosyal hayatınızın dengesini nasıl
kurdunuz, neler yaptınız?
Özellikle mesleki deneyimlerini daha henüz oluşturmakta olanlar
için, çalışma saatleri, gerçekten de çok fazla zaman almakta ve bireye
kendine ait kullanabileceği zaman çok az kalmakta.
Ben, doğrusu, çok uzun yıllar, bu etkiyi çok önemsemedim ve iş hayatına
ve kariyer gelişimine verilmesi gereken önemden çok daha fazla
bir önem atfettim. Bunu 34. çalışma yılımı sürdürdüğüm şu süreçte,
net olarak ifade edebilirim.
İş yaşamı, aslında, gerçek yaşamın finansmanı olmanın ötesinde bir
şey olmamalıdır. Birey, gerçek yaşamı diyebileceğim, arkadaşlıkları,
dostlukları, ailesi, bireysel ilgileri alanını öne almalıdır. Bu anlamda
da, bu unsurlara zaman ayıracak bir döngüyü var etmelidir.
Kişisel olarak, bu olguyu şöyle bir on yıldır önemseme durumunda
olduğumu belirtmeliyim. Bu noktada gerçekleştirebildiğim pratik,
eşimle beraber amatör TSM koro çalışmalarına katılmak.
42
@itudenark
RÖPORTAJ
Özetle, iş ve özel yaşam dengesini sağlamayı çok iyi beceremedim
aslında.
6. Sürdürülebilir olmak, birçok sektörün güncel araştırmalarının merkezinde
olmasının yanı sıra yarının planlamasında önemli anahtarlardan
biri. Denizcilikte ve gemi inşaatında sürdürülebilirlik ve çevre
dostu uygulamalar konusundaki görüşleriniz nelerdir? Sürdürülebilir
denizcilik uygulamalarının benimsenmesi için sektördeki ana zorluklar
nelerdir?
Bizim ülkemiz, belirleyici aktör olabilme noktası değil, ve böyle bir
noktaya gelebilmesi de, çok olası gözükmüyor. Sürdürülebilirlik gibi,
makro düzeydeki olgular, belirleyicilik niteliği olan ülkelerce tanımlanabilen,
sistematize edilebilen olgular. Bu bağlamda biz, bu türdeki
üst olgularda, en fazla, pasif izleyici, uygulayıcı, tabi olan konumlarında
bulunabiliriz.
Bir ayağı devlet, bir ayağı üniversiteler, bir ayağı sanayi/sermaye
gurupları ve bir ayağı da meslek kuruluşları olan bir ortak sinerji yaratılmalı
ve somut bir planlama dahilinde, projeler geliştirilmelidir.
7. Denizcilik sektöründe teknolojiye yatırımın önemi nedir? Günümüzde
ağırlıklı olarak yatırımlar ne üzerine yönelmektedir?
Çağımız, bilişim ve ileri teknoloji çağı. Denizciliğin, üretim, ticaret,
iletişim, eğitim/öğretim gibi tüm ana alanları, sürekli bir gelişim
halinde ve bu gelişim, sürekli olarak daha da ileri teknolojiler üzerinde
kurgulanan formlara evriliyor.
Bu anlamda, zorlu küresel rekabet şartları içerisinde varlığı sürdürmenin
şartı, teknoloji geliştirebilmek.
Ülkemizde, denizciliğin tüm alanlarında faaliyette bulunan kuruluşlar,
bu olgu doğrultusunda, küresel ölçekte gerçekleştirilmekte olan teknolojik
ilerlemeler ile yarışacak sistematikler kurgulamak zorunda.
Küresel ölçekte bakıldığında, iletişim, enerji, veri yönetimi, verimlilik
ve insansız operasyonlar, üzerine ağırlıklı teknolojik yatırımların
yapıldığı alanlar olarak dikkati çekmekte.
8. Gelişen teknoloji her sektörü farklı bir açıdan etkilemektedir. Siz
teknolojik gelişmelerin denizcilik üzerine etkisini nasıl değerlendirirsiniz?
Bu etkiler sonucunda denizcilik sektörünün nasıl bir dönüşüm
geçireceğini öngörüyorsunuz?
Küresel ölçekte, sadece denizcilik alanında değil, tüm sektörlerde,
tüm uygulanabilir alanlarda bir “insansız operasyonlar” olgusunun
gündemde olduğunu görüyorum. Otonom gemiler konsepti buna bir
örnek.
Genel anlamda teknolojik gelişmeler, her şeyi, daha hızlı, daha fazla
miktarda, daha az hatalı yapabilmeyi sağlıyor. Bu da örneğin ekonomik
emisyonu ve çoğunca da karlılığı arttırıyor. Bu niteliğiyle,
genel anlamda olumlu diye değerlendirmemiz gereken bir şey gibi
görünüyor. Ancak, teknolojik gelişmelerin, prosesleri gerçekleştirme
noktasında bir “insansız operasyonlar” hedefi olduğu da dikkati çekmekte.
Kişisel olarak olgunun bu yanını ciddi bir sorunsal, sosyolojik
ve politik anlamda büyük bir risk olarak görüyorum.
9. Bir gemi inşaa mühendisi olarak gemilerin tasarımında ve yapımında
gelecek trendler neler olabilir? Dijitalleşme ve otomasyonun
etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Genel olarak teknoloji gelişimi, gemi inşa alanında, gemi boyutlarının
büyümesi ile beraber ticari hacim kapasitesinin artması ve gemilerin
hız gibi operasyonel performanslarının yükselmesi şeklinde bir etki
göstermiştir.
Mevcut durumda, “sevk teknolojileri”, “yakıt” ve “otonom gemiler”
en baştaki teknolojik gündemler olarak dikkati çekmekte.
10. Dünüyle bugünüyle Türkiye’deki gemi inşaa sektörünün gelişimini
nasıl değerlendirirsiniz? Türkiye’nin sektöründeki rekabet gücünü
artırmak için neler yapılmalıdır?
12 Eylül 1980 darbesi sonrası Türkiye, devletçi ve planlama odaklı
ekonomi-politik modelden, küresel piyasaların belirleyici olduğu
tüketim tabanlı bir modele geçti. Bu dönüşümle birlikte, denizcilik
alanında devlet destekli büyük bir armatör şirketi (Deniz Nakliyat) ve
kamu tersane işletmeleri ortadan kaldırıldı. Özel sektör tersaneleri ise
geliştirilmeye çalışıldı.
Günümüzde, küresel denizcilik ihtiyaçlarına cevap verebilecek kapasitede
olmayan, teknoloji geliştirme sinerjisi düşük, sermaye yapıları
zayıf bir gemi inşa sektörü bulunuyor. Ülkenin ihracat yapısı ithalata
bağlı ve ihracat/ithalat dengesi sürekli ekside. Üretilen gemilerin
bileşenleri çoğunlukla iç ekonomiden temin edilemediği için karlılık
düşük.
Devlet, denizcilik ve tersane işletmeleri, finans kuruluşları, üniversiteler
ve meslek örgütlerinin katılımıyla detaylı bir çalışma yapılmalı ve
bu çalışma sonucunda bir makro stratejik plan oluşturulup yürütülmelidir.
11. Denizcilik sektöründe çalışan gençler için kariyer gelişimi hakkında
ne düşünüyorsunuz? Yalnız gemide değil; akademide, tersanelerde,
sigorta ve klass kuruluşlarında kariyer planı yapan gençlere ne
tavsiye edersiniz? Başarılı olmanın anahtarı nedir?
Meslekleri ne olursa olsun, mezun olduktan sonra en az beş yıl pratik
deneyim kazanmaları büyük önem taşıyor. Okullarda geniş bir yelpazede
yoğun teorik öğrenimden sonra, mesleklerinin her alanında deneyim
kazanacak şekilde pratik çalışma hayatı sürdürmeleri gerekiyor.
Bu süreçte, en uygun mesleki alanları belirleyecek ve gerçek çalışma
yaşamını tanıma fırsatı bulacaklar. İlk beş yılını bu şekilde değerlendirmelerini,
geleceklerini şekillendirecek alan ve çalışma biçimini
belirlemeleri için önemli buluyorum. Ayrıca, iyi bir yabancı dil bilgisi
edinmelerinin de çok önemli olduğunu düşünüyorum.
43
SEKTÖRDEN HABERLER
Denark Canopus / Bahar 2024
SEKTÖRDEN
ROBOTİK MÜRETTEBAT
Alicia Bots, ABD merkezli
bir robotik şirketi olarak,
gemi temizliği ve bakımı
için geliştirdiği çok amaçlı
bir robot olan Roverclean
1.0’i piyasaya sürdü. Bu
robot, gemi endüstrisinde
bir dönüm noktası olabilecek
çok yönlü bir çözüm
sunuyor.
Roverclean 1.0, gemi
tanklarında birikmiş çamuru
temizlemek, korozyonu
tespit etmek, pervaneleri
ve gövdeleri temizlemek
gibi bir dizi görevi yerine
getirebiliyor. Hem uzaktan
kumandalı hem de otonom
modlarda çalışabilen bu
robot, gemi ekibinin ve
bakım ekiplerinin iş yükünü
azaltmakta ve operasyonel
verimliliği artırıyor.
Ayrıca, Roverclean 1.0,
onarımların yapılması,
incelemelerin gerçekleştirilmesi
ve veri toplanması gibi
işlemlerde de yardımcı oluyor.
Bu da gemi sahiplerinin
ve işletmecilerinin geminin
gövde direncini artırmasına,
biyolojik kirliliği azaltmasına
olanak sağlıyor.
Alicia Bots’un Roverclean
1.0’ı, gemi endüstrisinde
hem operasyonel mükemmeliyeti
artırmak hem de
çevresel sürdürülebilirliği
desteklemek için önemli
bir araç olarak öne çıkıyor.
Bu tür teknolojik yenilikler,
denizcilik endüstrisinde
verimliliği artırmak ve çevresel
etkileri azaltmak için
kritik bir rol oynuyor.
YAPAY ZEKA DESTEKLİ SEYİR
İsrail merkezli ORCA AI,
sektör için halihazırda yapay
zekâ destekli çarpışma
önleyici sistemler geliştirirken
ürünlerine bir yenisini
daha ekledi.
SEAPOD bilgisayar ve yapay
zekâ destekli, kameralarla
donatılmış, zorlu trafik
senaryolarında bile kullanılmak
için tasarlanmış, 7/24
kullanım imkânı sunarak bir
seyir asistanından fazlasını
sunuyor.
Örneğin Zor görüş koşullarında
düşük görüş açısında,
yorgun ekipli bir gemide,
olaya görünmeyen gemileri
görerek çatışmaları öngörerek
ve çevredeki gemilerin
durumlarını değerlendirerek
müdahale ediyor.
SEAPOD Aynı zamanda
sadece bir koddan ibaret
olmayarak yaşadığı olaylardan
öğrenme kabiliyeti ile
sürekli olarak kendini geliştiriyor
ve gelecekte daha
güvenilir bir asistan olmayı
hedefliyor.
Çeşitli kamera sistemleri
ile donatılan asistan ARPA
ve AIS ile veri transferleri
yaparak 4 mil uzaklıktaki
gemileri ve hava koşulu
bilgilerini öğreniyor.
Çeşitli hava koşullarında
kolaylıkla çalışabilen SEA-
POD (-20°C / +40°C) hafif
olması, Girdiği tüm zorlu
testleri başarı ile geçmiş
olup IMO, SOLAS, STCW
gibi düzenleyici standartlar
ve kurumların gerektirdiği
standartları karşılayarak
kolay entegrasyonu beraberinde
getiriyor.
GEMİ SAĞLIĞI ANALİZLERİ ARTIK CEBİNİZDE
Alman şirket KAİKO
SYSTEMS Ticari gemiler
için gemi sağlığı bilgilerini
şirketler ulaştırıyor. Verileri
mürettebat tarafından mobil
uygulama üzerinden sağlanan
yazılım, verileri internet
aracılığı ile şirketlerin kara
ayaklarına ulaştırıyor.
Yazılım ayrıca verileri
kullanarak gemi operasyon
performanslarını oluşturmak
ve olası bir ihtiyaç anına
karşı hazırlıklı olmak için
geçmiş olaylardan faydalanarak
gelecek için operasyon
planlamaları yapıyor
KAIKO SYSTEMS olası
ekipman hasarlarını öngörerek
olası hasarı ve maliyetleri
azaltmayı amaçlarken
şirketler arası haberleşmeyi
de sağlıyor.
Ayrıca bazı sigorta şirketleri,
riskleri optimize edip
öngörmek, gemi sağlığı hakkında
bilgi sahibi olmak için
bu yazılımı tercih ediyor.
KAİKO SYSTEMS, denizcilik
endüstrisinde bilgi
ile donatılmış ve geleceğe
hazırlıklı bir yaklaşım sunarak
sektördeki önemli bir
oyuncu haline geliyor.
44
@itudenark
SEKTÖRDEN HABERLER
HABERLER
MAVİ VATAN ARTIK DAHA GÜVENLİ
Yerli Üretim TCG A-575
Lojistik Destek Gemisi,
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın
güçlü filosuna eşsiz
bir katkı sağlamak üzere
donanmaya 19 Ocak 2024
tarihinde teslim edildi. Bu
teslimat törenine, sektörün
önde gelen isimleri ve
Milli Savunma Bakanı da
katılarak geminin önemini
vurguladılar.
Geminin ismi, bir kahramanın
anısına verilmiş. 1993
Deniz Kurdu Tatbikatı sırasında
kaybolan ve cenazesi
15 yıl sonra bulunan şehit
TECO 2030 Firması ve
Umoe Mandal tersanesi
yüksek hızlı mürettebat
taşıma gemisi için Norveç
SAT Komandosu Deniz
Kıdemli Üsteğmen Arif
Ekmekçi’den esinlenerek
adlandırıldı. Bu isimle özdeşleşen
gemi, 106,51 metre
boy, 16,80 metre genişlik ve
6 bin 150 ton yakıt taşıma
kapasitesiyle dikkat çekiyor.
Ayrıca, helikopter platformuyla
donatılan gemi,
hareket kabiliyetiyle de öne
çıkıyor. Saatte 12 deniz mili
sürat yapabilen ve 9 bin 500
deniz mili seyir menziline
sahip olan gemi, denizlerde
güvenle ve hızla seyahat
edebilecek.
hükümetinden ilk
proje onayını aldı.
Hidrojen yakıt
hücreleri ve katamaran
yapısı ile dizel
makinalı rakiplerine
göre yüzde 55 daha
az yakıt tüketimine sahip
olan gemi denizaşırı inşaat,
tamir ve rüzgâr çiftliklerinde
kullanılmayı amaçlıyor.
YENİ SOSYAL BİNA TÖRENLE AÇILDI
DENSAY DENİZCİLİK
kurucusu ve Yüksek Denizcilik
Okulu 1985 güverte
mezunu KAPTAN TAYFUN
GÜNERHAN katkılarıyla
yapılan ve adının verildiği
bina törenle açıldı.
Geleneksel Balık Gününde
gerçekleştirilen açılışa; Binali
Yıldırım, İsmet Yılmaz,
Ahmet Arslan gibi isimler
katıldı.
Tamamlanan sosyal bina
fakültede derslik, ders
çalışma alanları, sosyalleşme
alanlarıyla öğrencilerin
daha kaliteli vakit geçirmesine
ortam hazırlayacak.
Günerhan, “Artık bir
sosyal merkez ve kütüphane
olarak hizmet verecek
olan binamız fikirlerin
Yaklaşık 1,5 sene süren titiz
seyir testlerinin ardından
başarıyla tamamlanan gemi,
şimdi donanmanın hizmetine
sunuldu. Bu heyecan verici
teslimat, Türk savunma
sanayisinin gücünü ve yerli
YEŞİL GELECEK İÇİN HIZLI ÇÖZÜMLER
DAHA SOĞUK VE YEŞİL MOTORLAR
İngiltere merkezli ısı verimliliği
yüksek motor üreticisi
CARNOT ENGINES gemiler
için tedarik sağlayacak.
Geleneksel motorlardaki
bazı parçaları seramikleriyle
değiştirerek dağa serin
çalışan ve verimliği artıran
motorlar ortaya çıkıyor.
Yakıt olarak hidrojen ve
Saatte 35 mil yapma yetisini
sahip gemi 275 kişiyi
ağırlayabilirken 160 mil de
menzile sahip.
Norveç’in çeşitli şehir
belediyelerinden de maddi
destek alan şirket en kısa
sürede projeyi tamamlamayı
hedefliyor.
Proje, sektörde zaman
kayıplarını azaltmak ve
paylaşıldığı,
arkadaşlıkların
zenginleştirildiği
bir sosyal
buluşma alanı
olacaktır. Burada
yapılacak
olan her yeni yapı okulumuz
ile olan kalıcı bağımızın
ve her mezunumuzun
okulumuza ve camiamıza
biyoyakıt kullanacak olan
makine verimliliği ile
birlikte yakıt tüketimini ve
maliyetleri yüksek oranda
düşürmeyi hedefliyor.
üretimin önemini bir kez
daha ortaya koyuyor. Yerli
üretim TCG A-575 Lojistik
Destek Gemisi, Türk Deniz
Kuvvetleri’nin ileriye dönük
stratejik hedeflerine önemli
bir adımı temsil ediyor.
emisyon değerlerini düşürmek
amacıyla geliştiriliyor.
TECO 2030 ve Umoe
Mandal, Norveç’in çeşitli
şehirlerinden maddi destek
alarak projeyi en kısa sürede
tamamlamayı hedefliyor. Bu
yenilikçi proje, denizcilik
endüstrisinde sürdürülebilir
ve çevreci bir geleceğe doğru
atılan önemli bir adımı
temsil ediyor.
olan adanmışlığının bir
sembolü olarak kalacaktır”
dedi.
AAAAAAAA
45
TARİH KÖŞESİ
Denark Canopus / Bahar 2024
ÇEŞME BASKINI’NDAN MÜHENDİSHANE-İ
BAHRİ HÜMAYUN’A:
“250. YILINDA İTÜ”
46
Çeşme Baskını, 1770 yılında Osmanlı İmparatorluğu ile
Rus Çarlığı arasında yaşanan bir deniz savaşı olarak tarihe
kaydedilse de doğurduğu sonuçlar bakımından Osmanlı Donanması’nın
Rus Donanması tarafından ağır bir yenilgiye
uğratıldığı önemli bir dönüm noktasıdır.
Baskın, Osmanlı İmparatorluğu ve Rus Çarlığı arasındaki
1768’de başlayan uzun süreli harp zincirinin bir parçasıydı
aslında. Osmanlı İmparatorluğu, 18. yüzyıl boyunca
Rusya’nın güçlenmesi ve Karadeniz’e yönelik etkilerini
artırmasından endişe duyuyordu. Bu nedenle, Osmanlı İmparatorluğu,
Rusya’nın Karadeniz’deki etkisini sınırlamak
için çeşitli askeri hamlelerde bulunmuştu.
Osmanlı’nın girişimlerinin öncesine bakıldığında Rusya’nın
Lehistan’da yarattığı sorunların Osmanlı’yı harekete
geçiren sebep olduğu görülmektedir. Leh kralının ölümü
üzerine Rusya kendisinin desteklediği bir soylunun kral
olmasını sağlamak amacıyla bir takım iç anlaşmazlıklar ve
soylular arasında sorunlar çıkararak Lehistan’ın iç işlerine
müdahale etmiş olduğunda Osmanlı kendisi için önemli
bir konuma sahip olan Lehistan’ın Rusya eline geçmesini
engelleme ihtiyacı duymuştu. Rusya bu süreçte Osmanlı’nın
sınır şehirlerine de Kazak güçleriyle baskınlar yapmış
yalnız Lehistan’da değil Osmanlı topraklarında da sorunlara
sebep olmuştu. Bu durumda Osmanlı, kendini korumak ve
Lehistan üzerindeki hak ve hakimiyetini yeniden sağlamak
için 25 Eylül 1768’ de Rus Çarlığı’na savaş ilan etti.
O yıllarda Rus donanmasının büyük bir bölümü Baltık
Denizi’ndeydi. İngiltere’nin desteği ile donanmasını bir
kısmını Akdeniz’e ulaştırmayı başaran Çarlık Rusyası’nın
amacı Akdeniz’de Osmanlı kıyılarındaki Yunanlıları kışkırtıp
isyan çıkararak Osmanlı’yı zayıflatmaktı ve kendilerinin
kontrol edeceği bir Yunan devleti kurmaktı.
Plan işlediği takdirde isyanlarla uğraşan Osmanlılar tüm
dikkat ve imkanlarını Rusların üzerine yönlendiremeyecekti.
Bu doğrultuda Kont Aleksey Grigoryeviç Orlov komutasındaki
Rus donanması Akdeniz’de Mora’da isyan çıkarmıştı.
Kaptanıderya Mandalzade Hüsameddin Paşa komutasındaki
Osmanlı donanması ilk önce Yunan isyanını bastırmak için
Mora Yarımadasında Mora Yenişehri önünde bulunuyordu.
Daha sonrasında buradan Rusların ikmal yapamayacağı
ve bu sayede fiili bir savaş olmadan kazanacağına inanan
Kaptan Paşa Ege Denizi’ne yöneldi ve Çeşme açıklarına
demirledi.
Osmanlı Devleti’nin sahip olduğu kuvvetler tüm detayıyla
bilinmese de Çeşme Baskını’na katılacak olan iki Rus
filosunun sahip olduklarından daha fazla olduğu tahmin
edilmektedir. Ancak buna karşın Osmanlıları Karaburun
yakınlarında sıkışık bir şekilde demirlemiş halde bulan Rus
donanması ani bir baskınla zafer elde etmiştir.
Rus kuvvetlerinin şaşırtıcı bir hız ve koordinasyonla
Osmanlı liman savunmalarını aşmasıyla başlayan savaşta
Osmanlı İmparatorluğu’nun donanması, Rus donanmasının
beklenmedik saldırısına hazırlıksız yakalandı. 5 Temmuz’dan
7 Temmuz’a kadar süren savaşta Rus gemileri, Osmanlı
gemilerini imha etti ve Çeşme Limanı’nı ele geçirdi.
Bu saldırı sonucunda, Osmanlı İmparatorluğu’nun Akdeniz’deki
deniz gücü büyük ölçüde zayıfladı. Osmanlı-Rus
Harbi 1774’te bitene kadar Ruslar Çeşme Limanı’na ara
ara baskınlar yapmaya ve top ateşiyle taciz etmeye devam
etti. Bu süreçte Osmanlı donanmasının büyük bir kısmını
kaybettiği için efektif bir savunma yapamadı.
@itudenark
TARİH KÖŞESİ
1768-1774 Savaşı’nın ardındansa Küçük Kaynarca Antlaşması
imzalandı.
Çeşme Baskını, Osmanlı İmparatorluğu için büyük bir
yenilgi ve prestij kaybıydı. Bu olay, Osmanlı İmparatorluğu’nun
deniz gücünün çöküşünü hızlandırdı ve Rusya’nın
bölgedeki etkisini daha da artırdı. Aynı zamanda, bu olay
Osmanlı-Rus ilişkilerini daha da gerdi ve Osmanlı İmparatorluğu’nun
dış politikasını da etkiledi.
Savaşın sonuçları tarihin genel akışında birçok gelişmeyi
de beraberinde getirdiği gibi Osmanlı İmparatorluğu’nun da
bazı gerçekleri fark etmesiyle yeni değişimlere kapılarını
açmasını sağladı. Deniz gücünün önemini ve kendi yetersizliğini
geç de olsa gören Osmanlı bu alanda iyileştirmeler
yapmak için bazı atılımlar yapma kararı aldı. Bunlardan tabii
olarak en önemlisi Mühendishane-i Bahr-i Hümayun’du.
Mühendishane-i Bahr-i Hümayun, Osmanlı İmparatorluğu’nun
deniz gücünü güçlendirmek ve modernize etmek
amacıyla 1773 yılında İstanbul’da kurulmuştur. Bu okul,
denizcilik ve tersane mühendisliği alanında eğitim vermek
üzere açılmıştır. Amacı, Osmanlı Donanması’nın teknik kapasitesini
artırmak ve modern denizcilik bilgisini Osmanlı
denizcilerine aktarmaktı.
İlerleyen dönemlerde Mühendishane-i Berri Hümayun
olarak devam eden okul modern mühendislik eğitimini
sürdürdü. Yalnız denizciliğe özel eğitimin yanında kara
yaşamına uygun bir mühendislik eğitimi de programa dahil
edildi. 1883’te Hendese-i Mülkiye ismini alırken askeri mühendisliğin
aynında sivil mühendislik eğitiminin başlamasına
önayak oldu. Ayrıca buradan mezun olan mühendisler
Hicaz Demiryolu gibi önemli projelerde görev aldılar.
Cumhuriyet dönemindeyse 1928’de Mühendis Mekteb-i Alisi
(Yüksek Mühendis Okulu) ismiyle yalnızca sivil öğrencilere
eğitim vermeye devam etti. Logosu bu yıllarda arı olarak seçilen
okul bu süreçte eğitim programlarını genişletti, yerleşkelerini
sayısını arttırdı ve yurtdışından gelen akademisyenlerle
de çalıştı. Mezunları Anıtkabir inşasında görev aldı.
Okulun İstanbul Teknik Üniversitesi adını alışı 1944 yılında
oldu. Zaman içerisinde kendini geliştiren üniversite, üniversite
içinde ilk bilgisayar kullanımı, ilk üniversite radyosu gibi
pek çok ilke de imza attı.
Günümüzde İstanbul Teknik Üniversitesi; 5 ayrı yerleşkesinde
13 fakülte ve 1 konservatuvar ve 13 UOLP programı
olmak üzere toplam 99 lisans programında Türkiye’nin dört
yanından en seçkin öğrencilere eğitim vermektedir.
* İTÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi
Bölümü.
47
İLGİNÇ BİLGİLER
Denark Canopus / Bahar 2024
BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?
1.RÜZGAR ÇAĞIRMA RİTÜELLERİ
Rüzgar denizciler için her zaman önemli bir yere sahip olmuştur.
Bazen ihtiyaç duydukları bir yoldaş bazen de korkulu bir düşman olmuştur.
Rüzgara ihtiyaç duyduklarındaysa onu çeşitli ritüellerle davet
etmişlerdir. Bazen direğe bıçak saplanarak rüzgar çağırılır, bazen de
Poseidon’dan rüzgar satın almak için kaptan denize para atar. Bir geleneğe
göre de rüzgarsız kalınırsa direk dibi kaşınarak, Haydar Haydar
diye seslenilir.
2. DÜNDEN BUGÜNE BİR DEYİM: LAFLA PEYNİR GEMİSİ YÜRÜMEZ
Eski bir söylentide Edirneli Aksi Yusuf’un hikayesi anlatılagelmiş ve bu deyim bizim kulaklarımıza kadar varmış.
İstanbul’ da yaşayan peynir tüccarı Aksi Yusuf, Trakya’dan satın aldığı peynirleri kar durumuna göre İstanbul’a ya
da İzmir’ e satıyormuş. Ancak tüccar, hinlik edip navlun parasını peşin ödememek üzere kaptanları oyalamak için
“Hele peynirler sağ salim varsın, istediğin kadar parayı fazla fazla veririm’’ diyerek vaatlerde bulunuyormuş. Günün
birinde uyanık bir kaptan peynirleri yükleyip İzmir’e yola çıkmak üzereyken cimri ve sözünde durmayan bu tüccara
diklenmiş:
-Tüccar, mürettebatıma para ödeyeceğim. Geminin
ilerlemesi için gerekli masraflarım var.
Eğer navlunu peşin ödemezsen ben bu gemiyi
Sarayburnu’ndan bile döndürmem, diyerek
diretmiş.
Aksi Yusuf her zaman yaptığı gibi bahanesini
söylemeye kalkıştığı sırada kaptan araya
girmiş:
-Efendi, lafla peynir gemisi yürümez, bu gemiye
kömür lazım, yağ lazım demiş.
Sonrasında ise bizim tüccar Aksi Yusuf parayı
ödemiş ve gün boyu bu sözü sayıklayıp durmuş
-Lafla peynir gemisi yürümez ha!..
48
@itudenark
İLGİNÇ BİLGİLER
BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?
3. YENİ BİR TEKNENİZ VARSA EĞER…
Teknenizin ismini değiştirmek istediğinizde- tabii ‘iyi
denizcilik kuralı’ gereği eski sahibinin izni alınarak
yapılmalı- bir geleneğe göre belirli bir ritüel silsilesiyle
gerçekleştirilmeli. Geleneğin dayandığı inanca göre de
teknenin ismi Poseidon tarafından “Derinlikler Defteri”
adlı bir yere kayıt edilir. Siz bu defterdeki ismi değiştirmek
için sırasıyla;
1-Öncelikle eski ismin her türlü yazı ve işaretini silip bu
şekilde bir kaç hafta beklemeniz gerekiyor.
2-Eski ismi bir plaket üzerine kalıcı olmayan bir mürekkeple
yazmalısınız.
3-Bu arada kaliteli bir şampanya veya şarap almalısınız ve düzenleyeceğiniz tören için yakınlarınızı davet etmelisiniz.
4-Derinlik Krallığı’na iyi dileklerde ve isteklerde bulunup hoşgörü ve saygı içinde iyi seyirler dilenir bu törende.
5-İsim yazılı plaket baş taraftan denize doğru fırlatılır.
7-Aldığınız şarabı veya şampanyayı doğudan batıya doğru yarısı boşaltmalı ve geriye kalan yarısını şahitlikleri adına
davetlilere ikram etmelisiniz.
Yeni isim koyarken de
1- Bu sefer şarabınızı veya şampanyanızı batıdan doğuya doğru dökmelisiniz. Ancak şişeden sadece tekne sahibi olarak
siz ve eşiniz birer kadeh içebilirsiniz.
2-Sonrasında Tanrı’nın kanatlarına uygun şekilde rüzgar ve sakin deniz istemelisiniz.
4. BİR BATIL İNANÇ
Batıl inançlar hayatın her yerinde olduğu gibi denizciler arasında
da bir zamanlar oldukça yaygındı. Ölüm, gemiden uzak tutulmak
istenen bir olguydu bu yüzden de ölümü hatırlatan her şey
uğursuzluk sayılırdı. Örneğin güverteye çiçek konulması cenaze
ortamını hatırlattığından dolayı kesinlikle yapılmazdı. Öte yandan
boğularak ölüm de oldukça korkulan bir sondu ve gemi insanları
asla boğulma kelimesini kullanmazdı. Çünkü bu kelimenin bir
felakete yol açacağı inanılırdı.
BONUS: DENİZDEN KELİMELER
Ayak Palası: Denizdeki hava durumu ve koşullarıyla alakalı bilgi almak için kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntem denizcilerin
ayaklarını suya sokarak denizin sıcaklığı ve hareketlerinden hava durumu tahmini yapmasıyla uygulanır.
Tıkırtı: Geminin hızının ani bir şekilde düşmesiyle çıkan ses veya gürültüdür. Bu ses geminin hareketinde azalma olduğu
zaman veya geminin dalgalara karşı direnci azaldığı zaman ortaya çıkar
Acı Su Hattı: Geminin deniz seviyesinden yukarıda kalan kısmıdır.
49
EDEBİYAT KÖŞESİ
Denark Canopus / Bahar 2024
DENİZ
Mahkûmdur denizci ayrılmaya
Ayrılır, ayrılır da ayrılamaz
Her şeye alışır da ayrılığa alışamaz
Tam alışır, yeni arkadaşlar bulur
Düşünmez bile ayrılığı
Halatlar mola, vira bismillah
Kopar bütün bağlar
Ve sarılır gecelere
Geldiğinde sanır ki bulacaktır dostlarını
Bilmez ki, karada zamanın daha hızlı aktığını
Tüm duygular korur diriliğini denizde
Ve bir çığ gibi büyür özlemle
Baş kaldırır bulamayınca karşılığını
Özler denizi ve yalnızlığını
Ve tekrar sarılır gecelere
En son ayrılık gününü bekler
1992 Pasifik, Zafer Öztürk
50
@itudenark
EDEBİYAT KÖŞESİ
ÖZGÜRLÜK
Hapislik nedir, bilir misin, ey
insan!
Uçmak ne demek!
Uçamamak,
Al kanatlarımı vereyim,
Dene…
Belki anlarsın ne çektiğimi,
Ne çektirdiğini...
Zafer Öztürk
10.04 2019 /Mannhiem
51
EDEBİYAT KÖŞESİ
Denark Canopus / Bahar 2024
ZAMAN
Akıp dururken umarsızca
Dur durak bilmiyor arsızca
Belki bir, on, belki de elli
Ne kadar olduğu nereden belli
Ayırdındasın ya da değil
Kimi bir saat denktir on yıla
Kimi yıllarsa bir göz kırpma
Öyle an var ki bir ömre bedel
Neyine gerek, kuruntu tasa
O an, ne değerlidir bilene
Çal birkaç ömrü sevdiklerinle
Belli mi sonun kaç nefes ötede?
Zafer Öztürk
11 Ocak 1996, İstanbul
52
@itudenark
EDEBİYAT KÖŞESİ
YALNIZLIK
Başlangıcı silindi, bilmiyorum,
Engin bir denizde buldum kendimi,
Hiç kimse yoktu yanımda,
Anımı paylaşan yalnızca; bir pupa feneri ve
yıldızlardı,
Bir de bizi ayıran bulutlar olmasa,
Bilemezsiniz o küçük ışığın değerini,
Nerelere götürür sizi,
Bazen bir sevgiliye,
Bazen de bir dosta,
Ve anılara,
Dalgalarla rüzgârın sesi,
Verir en güzel armoniyi,
Birazdan doğar güneş,
Olanca kızıllığıyla ufuktan,
Bir martı sesiyle uyanır gün
Dünün yorgunluğunu atmış olarak.
10 Nisan 1991, Atlantik, Zafer Öztürk
53
KÜLTÜR SANAT
Denark Canopus / Bahar 2024
Sinema ve Denizcilik
Deniz her zaman gizemlidir ve gizem de en çok sinemaya yakışır.
Denizcilik teması sinema için geçmişten beri önemli bir yere sahip olmuştur. Titanik gibi hasılat rekorları kıran
filmlerden Sarmaşık gibi ülkemizden çıkmış olup büyük ses getiren yerli filmlerimize kadar. Her ne kadar Deniz
temalı filmlerin çoğu askeri Hollywood filmleri veyahut mutlaka en az birisiyle karşılaştığımız katil köpekbalıkları
ve balinalarla alakalı da olsa biz denizcilere hitap eden filmlerin sayısı yıllar içinde artmakta. Şimdi bu
filmlerden ikisine daha yakından bakacağız.
Kendisini “The Bourne” serisiyle tanıdığımız ünlü yönetmen Paul Greengrass’ın
2013’te çekmiş olduğu “Captain Phillips” filmi yılının en iyi filmlerinden
biri olmaya adaydı. Filmde başrol görevini üstlenen Tom Hanks kariyerinin
en iyi performanslarından birini sergilerken Barkhad Abdi “Muse” rolüyle
Bafta en iyi yardımcı oyuncu ödülünü kazandı. Film 2009 senesinde Somali
açıklarında gerçekleşen korsanlık olaylarından etkilenen MV Maersk Alabama
gemisinin kaptanı Richard Phillips’in kaleme aldığı “A Captain’s Duty” (Bir
Kaptanın Görevi) adlı kitaptan uyarlama. Günümüzde de hala meydana gelen
bu korsanlık olaylarının gemi mürettebatına etkisine ve özellikle bir kaptanın
bu durumlarda üstlendiği sorumluluğun önemine sinema yoluyla tanık oluyoruz.
Mutlaka izlenmesi gereken filmlerden.
“Bütün olmalıyız, birlik olmalıyız. Eğer birlik olursak, bütün olursak, gemide
sorun çıkmaz.”
Tolga Karaçelik’in henüz ikinci uzun metrajı iken başyapıtlarından olacak
“Sarmaşık” filmi 104 dakikayı tek nefeste bitirebileceğiniz bir otorite savaşı.
Uluslararası birçok dalda ödül kazanmasıyla ününü artırsa da en çok başrol
olarak “Cenk” rolüyle Nadir Sarıbacak’ın olağanüstü oyunculuğuyla hatırlandı.
Film, armatörün iflasıyla uluslararası sularda demirlemesi gereken Sarmaşık
adlı geminin, alıcısı çıkana kadar içinde kalan mürettebatın rutinleşen
günler ve azalan erzak ile zaman içerisindeki psikolojik savaşlarını konu alır.
“Bir Ülkedir Gemi” diyerek yola çıkan Karaçelik, tepede pek göremediğimiz
bir iktidar ve bu iktidarın orada ne yaptığından habersiz olan işçi sınıfının
arasındaki güç kavgasını, demirde geçen 4 ayına tanık olduğumuz bir geminin
gerilim dolu atmosferine işleyerek filmi bizlere sunuyor.
54
PBM Turkey Gemi Makineleri Servis ve Ticaret A.Ş.