22.03.2024 Views

AYYILDIZ 12

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

12. SAYI

TUNUS AYYILDIZ TOPLULUĞU TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR

Bize Bir “Duruş” Gerek

Türkçe’ye Türk’çe Bir Bakış

Afrika Ve Kuzey Afrika’da Gençlik Türkçe Ve Türkçe’nin Geleceğine Dair

CEZAYIR - Şehitler Anıtı


AYYILDIZ | 12. Sayı

BAYBURT ÜNİVERSİTESİ

Güvenli Şehrin

Huzurlu Üniversitesi

www.bayburt.edu.tr

Bayburt.edu.tr @Bayburtedu Bayburtedutr


AYYILDIZ | 12. Sayı

TUNUS-2024

OCAK SAYISI

Yüce hilal uğruna AYYILDIZ'ın aşkıyla …

Tunus Ayyıldız Topluluğu tarafından hazırlanan ve 2020 yılına kadar yalnızca Tunuslu öğrencilerin

yazılarına yer verdiğimiz Ayyıldız dergimizin 6. sayısı ve sonraki sayılarında Türkçe sevdalısı

Tunuslu, Cezayirli ve Faslı arkadaşların yazılarına yer verdik. 10. sayısından itibaren Afrika ve

Orta Doğu ülkelerinden büyük Türkçe ailesine katılanlar oldu. "Sınırları Türkçeyle Aşıyoruz"

sloganımızdan anlaşılacağı gibi dergimizde zaman ve mekan sınırı ortadan kalkmakta sesimiz

geniş coğrafyalara milyonlarca insana bugün ve yarınlara ulaşmaktadır.

2017 yılında başlayan bu yolculuk, birçok gönüllü ve gayretli genç kalemlere ev sahipliği

yapmış olup, onların duyguları ve düşüncelerini özgürce ifade etmelerini ve okuyucuya

aktarmalarını sağlamıştır. Burada amacımız, hem Türkçe öğrenen ve seslerini duyurmak isteyen

arkadaşlarımızın sesi olmak hem de arkadaşların Türkçe seviyelerini geliştirmektir. AYYILDIZ

dergisi, yeni bir yolculuk için senede iki defa okuyucusuyla buluşuyor, sizleri de bu yolda bizimle

yürümeye davet ediyoruz. Biz birlikte çok daha güçlüyüz...

Farklı yerlerden, farklı ülkelerden Türkçe sevdalılarını birleştiren AYYILDIZ dergisi, edebiyattan

sanata, felsefeden tarihe, bilimden günlük yaşama ve kişisel gelişime kadar birçok konuyu

ele almaktadır, bu alanlarda yazılan metinlerin özgün olmasını isteriz, ulaşan metinlerin biz

içeriğine dokunmadan yanlızca yanlış yazılan kelimelerin ve anlamsız cümlelerin düzeltilmesi

yapılmaktadir.

AYYILDIZ ailesi olarak sizi aramızda görmekten mutluluk duyuyoruz, şimdiden büyük Türkçe

ailesine hoş geldiniz... Şimdi, dopdolu içeriği ve özgün tasarımı ile keyifli okumalar diliyoruz…

#Tunus_Ayyıldız_Topluluğu

#AYYILDIZ_dergisi

#Sınırları_Türkceyle_Aşıyoruz

tunusayyildiz@gmail.com

tunusayyildiz

tunusayyildiz

TUNUS AYYILDIZ TOPLULUĞU

Tunus Ayyıldız Topluluğu


AYYILDIZ | 12. Sayı

Dr. Musa KAYA Sarra RHOUMA

Dergi Yönetmeni

Yazı sorumlusu / Tasarımcı

Dr. Wafa TRABELSİ

Kaynakça düzenlemesi

İslem NOUİ

Kapak Tasarımı

Abd Echakour SAİ

Kapak Fotoğrafı

Yayınlarımız


AYYILDIZ | 12. Sayı

Dr. Musa Kaya - Dergi Yönetmeni

Bize Bir “Duruş” Gerek

Sözlerime her zaman olduğu gibi Türkçe

öğrenenlerin dünyadaki avazı Ayyıldız

dergimizin 12. Sayısına ulaşmış olmasından

duyduğum mutluluğu ve emek veren herkese

teşekkürlerimi ifade ederek başlamak istiyorum.

Gündemin ağırlığı bu sayıda dil, edebiyat ve

kültüre dair yazmayı ötelemeyi gerektiriyor.

Takip edebildiğim ya da öğrenebildiğim

kadarıyla insanlık her yüzyıl büyük savaş

ve yıkımlara sebep olan bir veya birkaç olaya

tanıklık etmiştir. Binler, yüz binler ya da milyonlar

yaşamlarını yitirmiş, geriye derin acıların hatırası

kalmış. Tabi bugün hayatta olanlar tarafından

hiçbir şekilde anılmayan ve tamamen unutulmuş,

hatırası da izi de silinmiş felaketlerin sayısı az

değildir.

Sebebi insan olmayan acıların bir izahı hatta

teslimiyetle birlikte insanı teselli eden bir yanı

olabilirken insanoğlunun neden olduğu yıkım,

katliam veya acıların ne izahı ne de tesellisi o

kadar kolay oluyor. Zira bir insanın kendi türüne

veya çevresine zarar vermesinin çoğunlukla bir

açıklaması veya bahanesi olmuyor. İleri sürülen

sebep ya da gerekçeler ise yapılanı mazur

göstermiyor.

Son birkaç aydır Gazze’de yapılan katliam,

gelişen kitle iletişim araçları sayesinde en acı

kareleriyle bizlere ulaşıyor; soykırıma dönüşen

katliam karşısında bir şey yapamamanın, bu

zulmü durduracak herhangi bir yetki/etkiye

sahip olamamanın huzursuzluğunu derinden

hissediyoruz. Aslında bugün ne Gazze’de

yaşananlar ne de Filistin’de yıllardır süren zulüm

vahşetin tek örneğiydi. Doğu Türkistan’da,

Kırım’da, Kafkasya’da veya Hindistan’da

yaşanan zulümler bazen sessiz sedasız bazen

de dünyanın gözü önünde gerçekleşti. Bunlara

seyirci kalanlar olduğu gibi samimi bir şekilde

tepki gösterenler de oldu. Uluslararası örgütler

ise çoğu zaman haklı değil güçlü olanın yanında

yer alarak veya güçlüyü kızdıracak söz ve

eylemden uzak durarak bütün bu yaşananların

tekrarlanmasına yol açtı.

Selam, saygı ve muhabbetle...

Mesele taraf tutma ya da bir yerde görünme/

görünmeme kaygısı mı? İnsanın her

zaman her konuda görüş bildirmesinin, taraftar

olmasının anlamı yok. Derinliği veya gerçekliği

hakkında kesin ve yeterli bilgi sahibi olmadan

yapılan değerlendirmeler hiç kimseye yarar

sağlamayacaktır. Ne var ki böylesi zulümler

karşısında tepkisiz kalmanın da izahı yok.

Aslında ilk yanlışta ses yükseltilmeli, yanlış

veya hata yapıldığı en başta dile getirilmeliydi.

O zaman bugünkü manzara ile karşılaşır mıydık

bilemiyorum; ama en azından bu pervasızlıkla

yapılamazdı. Şunu da eklemek gerekiyor:

Unutmak gibi bir zaafı olan insanoğlu bunun

bedelini daha ağır zulümle ödüyor. Merhum bilge

insan Aliya İzzet Begoviç’in Bosna Hersek’te

yapılan soykırım için söylediği gibi “Unutulan

soykırım tekrarlanır.” Unutulan, görmezden

gelinen, alkışlanan, seyredilen her kötülük

tekrarlanır.

Bize bir duruş gerek! Hesapsız, samimi

ve hakkı gözeten… Mesela Hindistan’da

Müslümanlara saldırılıp asırlık camiler yıkılırken

Doğu Türkistan’da kamplarda yıllardır sistematik

bir asimilasyon yapılırken, şehirler açık

cezaevine döndürülmüşken sadece Türkler

ya da Müslümanlar değil bütün insanlık insan

olmanın gereğini yerine getirebilmeliydi. Ticari

kaygılar, kazançlar, beklentiler… Hepsi bir

kenara bırakılmalıydı. Tabi çok uzağındayız

bunun. Devletlerin tepkileri veya açıklamaları

daha soğukkanlı ve diplomatik olabilir ki bunu

da anlayışla karşılamak gerek. Ancak bireyin bir

duruşu olmalı ki dününü düşünürken pişmanlık

duymasın.

Yaşananlar karşısında Türkiye’mizin de

aralarında bulunduğu bazı ülkelerin en

tepeden yaptıkları açıklamalar ve sergiledikleri

duruş; dünyanın hemen hemen her yerinden

hesapsız, çıkarsız ve samimi insanların tepkisi

geleceğe biraz daha umutla bakmamıza katkı

sağlıyor. Her türlü katliam, zulüm ve haksızlık

karşısında durabilen bir nesil yetiştirmek

istiyorsak işe önce kendimizden başlamalıyız.


AYYILDIZ | 12. Sayı

içindekiler

AFRİKA VE KUZEY

TUNUS AYYILDIZ

07

TOPLULUĞU

08 10

AFRİKA’DA GENCLİK

TÜRKÇE VE TÜRKÇE’NİN

GELECEĞİNE DAİR

ÖMER FARUK DOĞAN

Büyükelçi

SARRA RHOUMA

DÜNDEN BUGÜNE

AZERBAYCAN

FİDAN MEMMEDOVA

12 13

DENİZLİ

ABDİKANİ İBRAHİM

MOHAMED (BASİM)

SAKARYA

GÜZELLİĞİ

ZUHAİR MENDELİ

KUZEY

KIBRIS

14

TÜRK

CUMHURİYETİNİ

NOUR MANSOUR

IDIR'IN

UNUTULMAZ ŞARKISI:

A VAVA INOUVA

16 17 18

LYNDA İNAS HADDAD

BÜYÜK MISIR

MÜZESİ

ÜLKEMİZDEKİ

DOĞAL, TARİHİ

TURİSTİK YERLER

ASMA TRABELSİ

GHADA ELSHABRAWY

19 20 21

SHA H D YOUSRY

KRALİYET

MUMYALARININ GEÇİT

TÖRENİ

TOKA MOHSEN ELSAYED

ELSAYED MOHAMED

MISIR’IN TURİSTİK

YERLERİ

MISIRLI KADINLAR

VE SORUNLARI

ESRA ABD EL RHEEM

EL_BEDEWY

22 24 25

FAS MİMARİSİ

İBTİSSAM ELKERYMY

SUDAN ZENGİNLİĞİ

MAHA ABDALLA

MOHAMED

TUNUS'TAKİ BAZI

FESTİVALLER

ZAİNEB WASTİ


AYYILDIZ | 12. Sayı

DEMOKRASİ VE

ÖZGÜRLÜKLER

ADASI

26 29 30

MARWA MANSOURİ

32 34 36

TÜRK MÜZİĞİ

AMİN BELTAİEF

TUNUS’TA EDİNDİĞİM

YOLCULUĞUM

GHADA CHNİTİ

TÜRKİYE'DE MÜZİKLİ

KUTLAMALAR

RİHAB DARRAGİ

“KENDİNİ

DAHA İYİ BULMAK

İÇİN AYRIL”

AMİRA SDİRİ

UNESCO

TUNUS VE TÜRKİYE

OUMAYMA ZOUAOUİ

38 39 40

TECRÜBELER VE

GÖZLEMLERİM

DR. HAKAN BOSTAN

EFSANEVİ KAHRAMAN:

TÜRKÇEYE TÜRK’ÇE

BİR BAKIŞ

DR. MEHMET GÜNEŞ

Konuk Yazar

42 43 44

KARA FATMA

AMİRA BOUGHANMİ

KAHVE İÇME

KÜLTÜRÜ

DONİA DOSS

SARRA RHOUMA

ETKİLİ

İNSANLARIN

7 ALIŞKANLIĞI

MARYAM BADRELDİN

45 46 48

YAŞLILIK

MOHAMED EL SAYED

ABDELKALEQ MOHAMED

YAPAY ZEKA

NEDİR ?

SARRA FİGUİGUİ

TÜRKÇE ZENGİNLİĞİ

VE GELİŞİMİ: ÖNEMLİ

İSİMLERİN İZİNDE

HAREKETLİLİK

VE DEĞİŞİM

PROGRAMLARI

KARİMA SKOUNTİ


AYYILDIZ | 12. Sayı

MERHAMET

MELEKLERİ

50 52 53

GHOFRANE MOUELHİ

YOLDAŞIM

GHOFRANE BELJOUDİ

MAVİ EKONOMİ

WAFA TRABELSİ

KEŞKE HEP ÇOCUK

KALSAYDIM

54 56 57

EYA RAHMOUNİ

DÜNYADAKİ EN

SALMA ACHOUAL

YOSR SAFTA

58 58 59

GARİP EVLİLİK

GELENEĞİ

OMNİA BADR EL-DİN

TOPLULUK

AMENY HOUİMLİ

60 62 64

ÖNÜNDE KONUŞMA

YETENEĞİ

RİHEM CHAABANE

67 68 70

BENİM TECRÜBEM

JİHEN HAMMADİ

HAYATIMIZA ANLAM

KATAN BAĞLAR

İZCİLERİM

FATMA EZZAHRA

NAJAH

PAZARLAMA

SARAH DABOUZİ

YEŞİL UNSUR

AMNA GHAZOUANİ

NE OLMUŞ YANİ

TÜRK FİLM VE

DİZİLERİNİN İZLEYİCİ

ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

KALİGRAFİ

SARRA LAHMER

FAS TAKIMININ

2022 KATAR DÜNYA

KUPASI'NDAKİ BAŞARISI

SALMA HARHAR


AYYILDIZ | 12. Sayı

AFRİKA VE KUZEY AFRİKA’DA GENCLİK

TÜRKÇE VE TÜRKÇE’NİN GELECEĞİNE DAİR

Dünya, 2020’li yıllara çok farklı ve ilginç gelişmeler ile başladı. Önce

tüm dünyayı saran Corona 19 salgını, ardından, Avrupa’nın ortasında

yaşanan Rusya-Ukrayna savaşı ve son olarak İsrail’in Gazze işgali ve

acımasız katliamları bilinen tüm normalleri ve gündemi değiştirdi.

Yaşanan tüm bu olumsuzlukların global düzeyde etkisi olumsuz yönde

giderek artıyor. Çevre ve iklim sorunları paralelinde yaşanan sorunlar

ve özellikle iklim değişikliğinin önemli ölçüde tarımla geçinen Kuzey

Afrika ve kıta Afrika’sını oldukça sarsmış durumda. Yaşanan enerji

krizi, gıda kıtlığı gibi ekonomiyi önemli ölçüde etkileyen unsurlar

Kıta Afrika’sı ve Kuzey Afrika üzerinde daha belirgin etkilere yol

açtı. Ekonomi beklenen den daha fazla daralır iken, istikrarsızlığa

vurgu yapan konularda tüm gayretlere rağmen arzu edilen gelişme

gerçekleştirilemedi.

Afrika’da Toplumun tüm kesimleri bu gelişmelerden etkilenir iken

yaşanan olumsuzlukların en derin izlerini ve baskısını gençler hissetti.

Büyük bir azim ve gayretle eğitimlerini tamamlama ve meslek sahibi

olma arzusundaki gençler eğitimlerini takiben giderek daralan

ekonomi ve istihdam sorunu ile kendilerini karşı karşıya buldular.

Gelecek ve toplum içerisinde doğru olumlu bir yer edinme

çabası ile üniversite eğitimlerini büyük bir hevesle

tamamlayan gençler sanki ümit ışığı gibi görünen

Avrupa’yı alternatif bir çözümmüş gibi gördü iseler

de, Avrupa’nın özellikle üniversite mezunu gençlere

nerede ise tüm kapıları sıkı bir şekilde kapatması,

farklı gayrı meşru yöntemlerle Avrupa’ya ulaşmaya

gayret eden gençleri içerisinde yaşadıkları

ortamdan çok daha ağır ve çekilmesi mümkün

olmayan olumsuzluklar ile hatta bazen acı felaket

sonuçlar ile karşı karşıya bıraktı. Bu durum Afrikalı

gençlerin tüm ümitlerini kırmış gibi görünse de işin

aslı öyle değil.

54 Afrika ülkesinin her birisinde özellikle turizm ve tarımsal

anlamda çok büyük bir zenginlik arz eden Kuzey Afrika’da çok büyük

üretim ve istihdam alanları olduğunu hemen belirtmemiz gerekir.

Afrika’nın ve Kuzey Afrika’nın en büyük avantajı henüz üretim ve

verimlilikte mevcut imkanların çok azını kullanmış olmalarına rağmen,

Avrupa’nin tabi olduğu şartlar itibariyle verimliliği artırma maliyeti çok

açık bir gerçek olarak kendisini gösterdi. Halbuki Afrika’da cüzi ve düşük

maliyetli girişimlerle yeni ve büyük üretim kapasitesine sahip olma

imkanının var olduğunu unutmamak gerekiyor. Bu gün Avrupa’nın

en büyük korkularından birisi 2050 yılına yaklaşıldığında 400 Milyon

Afrika kökenli üniversite mezunu yetişmiş genç Üniversitelilerin

Avrupa kapılarını zorlama endişesidir. Büyük bir gayret ile şimdiden

genç, dinamik, üretken, üretme heveslisi ve zeki bu gençliği Avrupa’da

sanayi kesimi büyük bir hevesle beklemektedir ve ihtiyacı da oldukça

yüksek seviyede bulunmaktadır. Ancak Avrupalı yönetimler kendi

mevcut düzenlerini muhafaza arzusuyla, üreten kesimin kendilerini

büyük bir hevesle beklediği Afrikalı ucuz iş gücü ve beyin göçü konusu

bu gençliği, Avrupa’nın refah odaklı kendi gençliği ile rekabetten

nasıl korur, nasıl engelleriz diye büyük bir endişe ve tedbir arzusu

içerisindeler, bu günkü Avrupa’nın göçmen meselesi sorunu temelinde

bu durumun olduğunu mutlak akılda tutmamız gerekmektedir.

Aslında bazen, suyun akıntı karşıtı yokuşa akıtılması ve tabiatın

kendi dengeleri içerisinde gelişen doğal olaylara engel olmak bazen

beklenenden çok daha ağır, maliyetli ve tahmin edilmeyen sonuçlara da

sebebiyet verebilmektedir. Afrika’da dengelerin Avrupalılar tarafından

farklı yaklaşımlarla değişik şekilde kurgulanarak kendi arzuları

doğrultusunda dönüştürülmesi, Afrika’da gençlerin daha güçlü, iradeli,

kendi kimliklerine sahip, nitelikli yetişmelerine neden olmuştur. Bugün

Avrupa’yı ürküten sorunların en önemlilerinden birisi de budur.

Afrika’daki bu büyük iş gücü ve yetişmiş hazır beyine çok ihtiyaç var.

Avrupa’ lı gençler, Afrika’daki yaşıtlarına oranla çok daha farklı bir

anlayış ve yaşam tarzına sahipler. Hayatı çok daha kolay ve çalışmadan,

üretime arzu edilen ve beklenen katkıdan uzak bir şekilde tasarlamakta

ve az çalışarak çok kazanmak ve çok daha rahat yaşamak arzusundalar.

Halbuki Afrikalı yaşıtları ise yaşanan sıkıntıların ve yaşanılan ortamın

getirdiği sıkıntıların doğal bir sonucu olarak üretme, ihtiyaçları

karşılama, toplumsal refaha katkı sağlama arzusundalar. Bunun için de

çalışma şartları ve şeklin kendilerinin belirlemesi, iş seçme, iş beğenme

değil bulunan bir işi en iyi şekilde yapma motivasyon ve yaklaşımına

sahipler. Avrupa iki gençlik arasındaki bu farkı gördüğü ve bildiği için

kendi toplumsal seviyesini koruyabilme amaçlı olmak üzere, şiddetli

ihtiyacına rağmen her hal ve şartta göçü engelleyebilecek en olumsuz

tedbirlere başvurmaktan maalesef çekinmemektedir.

Tüm bu sıralanan hususlar Afrikalı genç için bir avantaj konumundadır.

Önce kendisini imkanlarını ve sahip olduğu ortamın kendisine

getirebileceği avantajları çok iyi değerlendirmesi

gerekmekte. Avrupa’da gelişmişliğin son aşamasına

gelinmiş olması birim alan verimliliğini artırma

da maliyet en üst seviyede ve tahammül edilebilir

düzeyi geçmiş olduğundan gelişmekte olan ülkeler

ilk defa gelişmemiş olmanın bugün itibariyle

getirebileceği bazı avantajları kullanabilecek

konuma ve bilinç seviyesine gelmiş bulunmaktadır.

Sadece doğru modellerin uygulanması gençlerin

doğru yönlendirilmesi yeterli olacaktır. Aslında

önemli bir diğer husus ise birçok medeniyetin ortaya

çıkıp geliştiği ve Batı’nın da bu günkü hale gelmesinde

en büyük katkıları sağlayan doğuya doğru yönelişler

çoktan başladı. Bir örnek vermek gerekir ise, Afrika’da

frankofon nüfus 380-400 milyon seviyesinde, halbuki doğuya doğru

yöneldiğimiz de bilinen Türkçe ve Türkçe kökenli dilleri konuşan

nüfus da 400 Milyona ulaşmış durumda. Bu durum Afrika açısından

yeni bir istikamet ve yeni bir yöne de işaret etmektedir. Karşılıklı ilişki

doğu ve ön Asya için büyük bir imkan olduğu gibi Afrika açısından

da değerlendirilebilmesi halinde çok büyük bir imkan ve önemli bir

potansiyele de işaret etmektedir.

Afrika’da bu anlamda gösterilen çaba ve gayretler meyvesini vermek

üzere, bir zamanlar Viyana’dan Pekin’e sadece Türkçe bilen kimseler

nasıl hiçbir sorunla karşılaşmadan seyahat edebiliyor idi iseler, şimdi

de Afrika gençliğinin öğrenilen Türkçe ile Ümit Burnu’ndan, Anadolu

üzerinden Pekin’e ulaşması ve hiçbir zorluk çekmeyeceği günler çok uzak

bir heves ürünü değil. Yakın geleceğin en büyük realitelerinden birisidir.

Bu nedenle Afrika ve Kuzey Afrika gençliğinin öğrendikleri Türkçe

ile büyük bir avantaja ve kendilerine açılabilecek çok farklı imkanlara

sahip olacakları müjdesini şimdiden paylaşmak ve kendilerini daha

olumlu bir geleceğe hazırlamak için güzel Türkçeyi kendi ana dillerinin

yanında, kendi öz kimlik ve ana dillerini unutmadan Türkçe öğrenmeye

davet ediyorum.

Hep birlikte daha nice güzel günlere beraber Türkçe ile.

Ömer Faruk DOĞAN

Büyükelçi

7


AYYILDIZ | 12. Sayı

Tunus Ayyıldız Topluluğu

AYYILDIZ dergisini okuyan yüreği güzel olanlara MERHABA diyorum…

Sizlerle paylaşacağımız bu güzel haberi

duyduğumuz heyecanı tarif etmek imkansız.

Farklı coğrafyalarda yaşayan, ancak aynı dilin

sevdalısı olan Türkçe tutkunlarını bir araya getiren

Tunus Ayyıldız Topluluğu tarafından hazırlanan

AYYILDIZ dergisinin 10. ve 11. sayılarının

okuyucu sayılarına ulaştığını duyurmaktan büyük

mutluluk duyuyoruz. Gururla belirtmek isteriz ki,

AYYILDIZ dergisinin 10. sayısını yaklaşık 63.000,

11. sayısını ise yaklaşık 39.000 kişi okudu. Bu,

Türkçe'nin sınırları aşarak dünya genelinde

ne kadar büyük bir ilgiyle karşılandığının bir

göstergesidir. Bu başarıya ulaşmamızda emeği

geçen herkese ve dergimize gönül veren tüm

okuyucularımıza içtenlikle teşekkür ederiz.

AYYILDIZ dergisi, Türk kültürünü ve dilini

dünyaya tanıtan bir köprü olma misyonunu

başarıyla sürdürmektedir. Her sayısında zengin

içeriği ve özgün perspektifiyle okuyucularına

değerli bir deneyim sunmaya devam ediyor.

Bu büyük aileye katılan her bir okur, dergimizin

daha da büyümesine ve güçlenmesine katkı

sağlamaktadır. Sizlerin desteği ve ilgisiyle,

AYYILDIZ dergisi daha nice başarılara imza

atacak ve Türkçe'nin ışığını dünyanın dört bir

yanına taşımaya devam edecektir. Yolumuza

devam ederken, siz değerli okuyucularımızın

8

varlığıyla daha da güçleniyor ve ilerliyoruz.

Bundan sonraki sayılarımızda da birlikte olmak

dileğiyle, tekrar teşekkür eder, güzel okuma

deneyimleri dileriz.

Ayrıca, dergimiz artık sadece Tunus ile sınırlı

kalmayıp Türkçe'nin gücünü ve zenginliğini

dünyanın farklı köşelerine taşıyor. 10. sayımızdan

itibaren Türkiye'nin yanı sıra Tunus, Fas, Cezayir,

Mısır, Yemen, Irak, Somali ve değerli misafirimiz

Özbekistan'dan katılımcılarımızı aramıza kattık.

Bu güzel yolculuğumuzda, 12. sayımızda Türkiye,

Tunus, Fas, Cezayir, Mısır, Irak, Somali, Sudan ve

misafirimiz Azerbaycan ülkelerinden yaklaşık 45

yazarın eserleriyle buluştuk. Her biri, Türkçe'nin

evrenselliğini ve zenginliğini temsil eden kıymetli

eserlerle dergimizi süsledi. Bu yolda yer alan tüm

katılımcılara, büyük Türkçe ailesine hoş geldiniz

demek istiyorum. Sizlerin katkılarıyla dergimiz

her geçen gün daha da büyüyor ve güçleniyor.

Türkçe'nin birleştirici gücünü hissetmek, farklı

coğrafyalardan gelen yazarların bir araya gelerek

Türkçe'nin zenginliğine katkıda bulunması, bizim

için büyük bir mutluluk ve gurur kaynağıdır.

A

yrıca, T.C. Büyükelçisi Sayın Ömer Faruk

Doğan ve T.C. Tunus Büyükelçiliği çalışanı

Hakan Bostan Bey'in bu sayıda bizimle birlikte

yer almalarından dolayı içtenlikle teşekkür

etmek istiyoruz. Onların katkıları ve desteği,

dergimize önemli bir zenginlik katmıştır. Bununla

birlikte, Türkiye'den değerli onur konuğumuz Dr.

Mehmet Güneş'in eseriyle bizimle birlikte olması

bizleri son derece mutlu etmiştir. Kendisine bu

anlamlı katkısı için en içten teşekkürlerimizi

iletiyoruz. Ayrıca, bu konuda iletişim sağlayan

ve yardımcı olan değerli hocamız Dr. Necdet

Koru'ya da minnettarız. Unutulmamalıdır ki,

işbirliği ve dayanışma ile yürütülen projelerde

her bir katkı, büyük bir değer taşır. Bu nedenle,

arkadaşımız Abd Echakour Sai'nin, Cezayir'den

çektiği fotoğrafın dergimizde kullanılmasına izin

vermesi, bizim için büyük bir anlam taşımaktadır.

Kendisine içtenlikle teşekkür ederiz.


AYYILDIZ | 12. Sayı

Her bir sayımızda olduğu gibi, AYYILDIZ

dergisinin 12. sayısının hazırlıkları kapsamında,

dergimize katkı sağlayan değerli arkadaşlarımızın

kendi yazılarını tanıtmak amacıyla kısa videolar

hazırladık. Bu videoları, Facebook, Telegram,

Instagram ve Tiktok hesaplarımız üzerinden

izleyebilirsiniz. Bu özel videoların hazırlanmasında

emeği geçen ekibimize özel bir teşekkür sunmak

isterim : «Eya RAHMOUNİ, Fatma Ezzahra NAJAH,

Marwa MANSOURI».

Sizleri sosyal medya hesaplarımızdan bizi takip

etmeye davet ediyoruz! Orada, dergimizin tüm

yeniliklerinden, faaliyetlerinden ve etkinliklerinden

haberdar olabilirsiniz. Ayrıca, AYYILDIZ dergisinin

13. sayısının bir parçası olmak isterseniz, bizimle

iletişime geçmekten çekinmeyin... Bizimle birlikte

Türkçe'nin zenginliğini ve çeşitliliğini keşfetmeye,

kültürümüzü paylaşmaya ve birlikte büyümeye

davetlisiniz. Sizlerle birlikte daha da güçleniyor,

daha da ileriye gidiyoruz. Takipte kalın ve bizimle

birlikte olun!

Sevgi ve saygılarımla,

SARRA RHOUMA - TUNUS

9


AYYILDIZ | 12. Sayı

Dünden bugüne

Azerbaycan

Azerbaycan'ın tarihi, coğrafyası, iklimi...

Azerbaycan, dünyanın en büyük gölü Hazar Denizi’nin batı kıyısında

bulunmaktadır. Azerbaycan’ın Türkmenistan, Kazakistan, İran ve

Rusya’yla su sınırı bulunurken Rusya, Gürcistan, Ermenistan, Türkiye, ve

İran ile kara sınırına sahip. 28 Mayıs 1918'de Doğu'nun ilk demokratik

cumhuriyeti Azerbaycan Halk Cumhuriyeti kuruldu. Azerbaycan

Demokratik Cumhuriyeti 7 Aralık 1918'den 27 Nisan 1920'ye kadar sadece

17 ay sürdü. 30 Aralık 1922'de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin

kurulmasıyla Kuzey Azerbaycan'ın bağımsızlığı sona erdi. 1991 yılında

Azerbaycan bağımsızlığına yeniden kavuştu. Böylece Azerbaycan'ın yeni,

parlak dönemi başladı...

Azerbaycan, coğrafi, stratejik ve ticari olarak önem taşıyan yolların

üzerinde bulunur. Sahip olduğu maden yatakları, doğal kaynakları

nedeniyle de birçok halk bu topraklar üzerinde hakim olmak istemiştir.

Azerbaycan toprakları üzerinde gerçekleşen bu mücadeleler hem bu

topraklar üzerinde yaşayan insanların başka milletlerin kültürleriyle

kaynaşmasını sağlamışdır. Dünya üzerinde bilinen 2.000'den fazla

çamur volkanından 344'ü Azerbaycan'ın doğusunda ve onu çevreleyen

Hazar havzasında bulunmaktadır. Yeryüzündeki 11 iklim türünden 8'i

Azerbaycan'da bulunmaktadır.

Azerbaycan'ın nüfusu, dini, dili...

Şu anda Azerbaycan'ın nüfusu 10.000.000'dan fazladır. Bunların yüzde

53'ü şehirlerde, yüzde 47'si köylerde yaşıyor. Nüfusun %49,9'u erkek,

%50,1'i kadındır. Azerbaycan nüfusunun %91,6'sı Azerbaycanlıdır. %8,4'ü

diğer küçük etnik gruplardır. Bunlar Ermeniler, Lezgiler, Ruslar, Talışlar ve

Avarlardır. Azerbaycan Anayasası'nın 48. maddesine göre Azerbaycan'da

herkes istediği dini ibadet etmekte özgürdür. 2015 yılı istatistik tahminlerine

göre Azerbaycan'da yaşayan nüfusun %93,4'ü Müslüman, %3,1'i Hıristiyan

ve %3'ü dinsiz, geriye kalan %0,5 diğer dinleri takip ediyor. Azerbaycan'ın

resmi dili Azerbaycan türkçesidir.

Azerbaycan kültürü, sanatı, müziği...

Tarihsel olarak bölgedeki siyasi ve askeri olaylar ve Azerbaycan'ın Doğu

ile Batı'yı birbirine bağlayan bölgedeki konumu, Azerbaycan'da kültürün

gelişimini etkilemiştir. Muğam, âşık sanatı, Novruz bayramı, geleneksel halı

dokuma sanatı, Karabağ atıyla oynanan çovgan oyunu, kalağayi, lavaş

pişirme geleneği UNESCO'nun Azerbaycan'ın somut olmayan kültürel

mirasları listesine alındı. 2010'da Azerbaycan halıları UNESCO'nun

"Somut Olmayan Kültürel Miras" listesine dahil edildi.

Azerbaycan, Batı klasik müziğiyle 20. yüzyılda tanışmış ve Azerbaycan

klasik müziğinin türünü oluşturmuştur. 1907 yılında "Leyla ve Mecnun"u

besteleyen Üzeyir Hacıbeyov, Azerbaycan opera sanatının temelini

attı. Bu opera sadece Azerbaycan'da değil, İslam dünyasında yazılan

ilk operadır. 2011 yılında Eldar Gasimov ve Nigar Jamal'ın düetinin

seslendirdiği "Running Scared" şarkısı Azerbaycan'ın Eurovision Şarkı

Yarışması tarihine Azerbaycan'ın ilk zaferi olarak girdi.

Azerbaycan gençlik politikası...

Milli lider Haydar Aliyev'in kurduğu devlet gençlik politikası, Azerbaycan

gençliğinin gelişiminde derin izler bıraktı. Ulu Önder'in 2 Şubat 1997'de

imzaladığı fermana göre 2 Şubat Azerbaycan Gençlik Günü ilan edildi.

O zamandan beri bu gün ilk kez Azerbaycan'da BDT ve Doğu Avrupa

ülkelerinde ciddiyetle kutlanıyor. Milli lider Haydar Aliyev gençlere her

zaman büyük ilgi ve alaka göstermiş, onların sorunlarının çözümü yönünde

uygulanan tedbirlere özel önem vermiş ve bu politikayı teşkilat faaliyetinin

10


AYYILDIZ | 12. Sayı

en önemli yönlerinden biri olarak değerlendirmiştir. Azerbaycan'ın modern bağımsız devleti, devletin gençlik politikası, büyük liderin

değerli bir takipçisi olan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından başarıyla uygulanmaktadır. Bugün ülkemizde gençlerin her alanda

aktif rol alması, gençlik politikasının başarıyla uygulandığının açık bir örneğidir. Bir ülkenin büyümesinin gençliğine bağlı olduğunu

düşünüyorum. Bugün Azerbaycan devleti gençlik alanına özel önem ve dikkat vermektedir, çünkü gençlerin eğitimli, dünyevi, ahlakı

yüksek, iyi eğitimli, vatansever olmaları her devlet için önemlidir. Devletin ve toplumun geleceği gençliktir ve geleceği düşünen devlet

gençliğin gelişmesiyle ilgilenir. Gençliğin gelişimine katkıda bulunan her ülke, kendi mutlu ve müreffeh geleceğini güvence altına alır.

Ben Memmedova Fidan Alovsat kızı 5 yılı aşkın süredir gönüllüler arasına katılarak ülkeme ve gençlik sektörüne katkı sağlamaya

devam ediyorum. Azerbaycan'da ve yurt dışında düzenlenen yerel ve uluslararası projelere katılarak hem kendi gelişimimi

gösteriyorum, hem de birçok gencin bu yola adım atmasına desteğimi gösteriyorum.

5 yıl önceki Fidan'ı bugünkü Fidan'la karşılaştırırsak çok büyük bir fark görürüz. Gelişimim için seçtiğim alanlarda kendimi geliştirmek

adına çeşitli gönüllü kuruluşlara üye olarak faaliyetlerimi her geçen gün artırmaya devam ettim. Katıldığım bu organizasyonlarda

öncelikle kişisel becerilerim, arzularım ve istediğim kimlik için mücadele verdim. Bu yolda pek çok başarıya imza attım, hatta pek

çok kişiyi bu yola ittim ve onların gelişimi için elimden geleni yapmaya çalıştım, bu yolda yürümeye devam ediyorum. Gelişmeyle

birlikte zengin, entelektüel, dünyevi ve eğitimli arkadaşlar edindim. Genç bir adamı etrafındaki insanlara göre yargılayabileceğimizi

düşünüyorum. Bir gencin çevresinde işe yaramaz, eğitimsiz, dünyevisiz arkadaşlar varsa o genç orada gelişemez. Ancak kendini

savunabilen, kendi ayakları üzerinde durabilen, kendini geliştirmeye yatkın gençler varsa o genç, entelektüel arkadaşları sayesinde

kendisini büyütücektir. Bu nedenle gelişimimin yanı sıra arkadaş seçimimde de gönüllü kuruluşların bana büyük desteği oldu.

Son olarak Azerbaycan ile ilgili önemli anları sizlerle paylaşacağım.

- Azerbaycan, dünyanın en eski petrol ihracatçısıdır. Dünyadaki ilk petrol sondajı, 1847 yılında Abşeron’da yapılmıştır. Hazar

petrollerini Batı’ya açan ilk ülke olan Azerbaycan’da dünyanın en kaliteli petrolleri çıkarılmaktadır.

- 1918 yılında bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan Halk Cumhuriyeti, Doğu’da ilk demokratik cumhuriyet oldu. 1991’de Sovyet

Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılması ile yeniden bağımsızlığını kazandı.

- ABD ve İsviçre’den önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı veren dünyadaki ilk Müslüman ülke Azerbaycan’dı. 1918 yılında

kadınlara oy hakkı tanındı.

- Azerbaycan’ın para birimi olan Manat, dünyanın 5. değerli para birimidir.

- 1885’te doğan ve 1948 yılında hayatını kaybeden ünlü besteci Üzeyir Hacıbeyov’un sahnelediği “Leyla ile Mecnun” doğu ülkelerinde

bestelenen ilk opera olarak tarihe geçti.

- Azerbaycan, 2006’da yüzde 35’lik büyüme hızıyla dünyada en hızlı büyüyen ülke, Dünya Bankası istatistiğine göre de 2009’da en

reformcu ülke oldu.

- Dünyada bulunan 11 iklimin 8’i Azerbaycan’da vardır.

- Azerbaycan dünyada “Ateşler Ülkesi”, Bakü ise “Rüzgarlar Şehri” olarak anılır.

- Sovyet Sonrası Cumhuriyetler arasında, Eurovizyon’u kazanan ilk ülke Azerbaycan’dır.

- Azerbaycan bitkilerinin yaklaşık 240 türü dünyanın başka hiçbir yerinde bulunmuyor.

- 1967’de dünyanın ilk halı müzesi burada açıldı.

- 1926’da Sovyet’teki ilk elektrikli tren Azerbaycan’da birlik kuruldu.

- Dünya havyar üretiminin %80’i Hazar Denizi’nin Azerbaycan kıyılarından sağlanır.

- Dünyanın ilk ve tek minyatür kitap müzesi Bakü’de bulunmaktadır. Guinness Rekorlar Kitabı’na da girmiş müzede 66 ülkeden

kitaplar sergileniyor.

- Azerbaycan, her yıl 60 üye ülke arasında düzenlenen küresel bir bilek güreşi yarışmasına ev sahipliği yapıyor ve Dünya Bilek Güreşi

Federasyonu’nun merkezi de Bakü’de bulunuyor.

Azerbaycan hakkında pek çok söz söylenebilir. Bin kere konuşmaktansa bir kere gelip görmek daha iyidir. Okuyan herkesi Azerbaycan’ı

daha yakından görmeye davet ediyorum. Herkese iyi şanslar!

11

FIDAN MEMMEDOVA - AZERBAYCAN


AYYILDIZ | 12. Sayı

Denizli

Denizli, Türkiye'nin güneybatısında, Ege Bölgesi'nde, Büyük Menderes nehrinin oluşturduğu

alüvyon vadisinin doğu ucunda, ovanın yaklaşık yüz metre yüksekliğe ulaştığı yerde büyüyen

bir sanayi kentidir. Kentin Denizli ilinin başkentidir. Denizli, son yıllarda özellikle tekstil

üretimi ve ihracatına dayalı olarak kayda değer bir ekonomik gelişme kaydetti. Denizli ilk defa

bugünkü şehrin 6 km, kuzeyinde, Eskihisar Köyü civarında kurulmuştur.Türkler Denizli’nin

suyu boldur. Yer yer pekçok güzel gölcükler görülür. Suları deniz suyuna benzediği için bu

ile Denizli denmiştir. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde “Kesir-i tülenha olmağula Denizli,

denmiştir.” diyor. Yani çok sulak olduğu için Denizli denmiştir. Selçuklu kayıtları ve Denizli

mahkemesi şer’iye sicilleri “Ladik” ismini vermektedir. Ibni Batuta’nın seyahatnamesinde

“Tonguzlu” denilmektedir. Mesaliküllebsar’da da “Tonguzlu” olarak kaydedilmiştir.

Timurlenk’in zafernamesini yazan, şerafettin Zeydi “Tenguzluğ” ve “Tonguzluğ” gibi iki

isimden bahsetmektedir. “Tengiz” kelimesi eski Türkçe’de “deniz” demektir. “Tengüzlü” ise

bugünkü imlâsıyla “Denizli” demektir.

Denizli ili, horozu, ünlü tekstil ürünleri, eşsiz Pamukkale'si, beyaz ve kırmızı travertenleri,

ormanları, botanik ve ornitolojik turizmi, 17 çeşitli termal kaplıcaları, yamaç paraşütü ile

yıl boyu turist çeken turizm merkezlerinden biridir. Pamukkale, mağaralar, 30'a yakın antik

kalıntı ve tümülüsler bunların yanı sıra; dağcılık, trekking, yayla turizmi, bisiklet turları,

rafting, inanç turizmi, kongre turizmi ve diğer alternatif turizm olanakları bulunmaktadır.

Ben 2018 yılının Temmuz ayında Yunus Emre Enstitüsü tarafından düzenlenen ve bir ay süren

Türkçe Yaz Okulu programı katılmak için oraya gittiğimde, bu turizm olanaklarının çoğunu

gittim. Diğer bazı yerler de gelecekte gitmeyi düşünüyorum yamaç paraşütü ile Denizli

havaları gezmeği umuyorum. Denizli en çok Denizli horozuyla ünlüdür. Antik çağlardan

bu yana sadece Denizli'de yetiştirilmektedir. Horoz, başlangıcından günümüze kadar zorlu

çevre koşullarına uyum sağlamış ve bulaşıcı hastalıklara karşı dirençli olmuştur. Denizli İl

Tarım Müdürlüğü, Denizli horozunun gen havuzunu korumaya çalıştı. Yaşamının ilk yılında

ötme süresi yaklaşık 20 saniye sürer. Horoz olgunlaştıkça bu süre uzar. Ancak iyi bir Denizli

horozunda ötme süresinden ziyade ötme kalitesi önemlidir. Denizli’nin Türkiye ve dünya

çapında adından söz ettiren yönleri tarihi ve doğal güzellikleridir. Beyaz cenneti andıran

Pamukkale Travertenleri ve Ege’nin en güzel Antik kentlerinden biri olan Hierapolis Antik

Kenti UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer almaktadırlar. Dünyanın 7 Harikası listesinde de

adını almış Pamukkale Travertenleri Denizli’nin ve Türkiye’nin reklam yüzü olmuştur. Yılda

iki milyon yerli ve yabancı turist Pamukkale'yi ziyaret etmektedir.

Pamukkale 2700 metre uzunluğunda ve yüksekliği 160 metredir. Parlak beyaz rengiyle

Pamukkale'yi 50 km uzaklıktan görmek mümkündür. Ayrıca Pamukkale'de Hierapolis antik

kenti, antik havuz, antik tiyatro, arkeoloji müzesi gezilmesi gereken yerlerdendir. Tepesinde

antik Roma'dan kalma Hierapolis adlı kutsal antik şehir bulunur. 5–10 km yakınında

Laodikeia (Laodikya) antik kenti bulunur. 5 km ilerisinde ise uluslararası bir termal merkez

olan Karahayıt vardır. Yılın her mevsiminde ana kaynağından "58" santigrat çıkan Karahayıt'ın

kendine kırmızı renkli şifalı termal suyu ve termal çamuru, Ege Üniversitesi Hidroklimatoloji

Enstitüsünün vermiş olduğu rapora göre içerdiği zengin mineralleri ile eşsiz bir sağlık

kaynağıdır. Denizli'de bunların dışında çok sayıda antik kent bulunmaktadır. Keloğlan Mağarası

ve Kaklık Mağarası ise diğer turistik yerlerdendir. Pamukkale ve Karahayıt bölgesinde beş ve

dört yıldızlı oteller, pansiyonlar termal turizm ve kaplıca hizmeti vermektedir. Bunların yanı

sıra Denizli'nin Buldan ilçesi ürettiği birbirinden güzel el dokumaları ile dünyaca ünlüdür.

Her yıl binlerce yerli ve yabancı turist ilçeyi ziyaret etmektedir. Denizli’de şehri gezmeye

gelenlerin ilgisini çekebilecek nitelikte olan çok fazla sayıda dükkân ve hediyelik eşya mağazası

bulunmaktadır. Ayrıca el sanatlarının gelişmiş olmasından ötürü köy pazarlarında da yöresel

ürünler kolaylıkla temin edilebilmektedir. Bu noktada Denizli şehrinin simgesi olan horoz

temalı süs eşyaları, tekstilinde öne çıkan havlu ve peştamallar, Denizli tütünü, Çivril’in elması,

Honaz’ın kirazı ve yanık yoğurdu hediyelik olarak götürülebilecek ürünler arasındadır. Hem

hediyelik yöresel ürün alma ve hem turistik gezi yapmak için Denizli güzel bir yerdir.

Denizli ilinin ekonomisi sanayi ve ticarete dayalıdır. Denizli, bir ihracat ve sanayi kentidir.

Hizmet sektörü de oldukça gelişmiştir. Son 15 yılda sanayisi müthiş bir gelişme göstermiştir.

ABD'ye bakır tel ihraç etmiştir. Faal nüfusun %45'i tarım, balıkçılık, arıcılık, ormancılık ve

hayvancılık ile uğraşır. Bütün gelirin %30'u sanayiden sağlanır. Türkiye'de Anadolu Kaplanları

olarak bilinen ihracatçı şehirlerin başında gelir. Her yıl milyarlarca dolarlık ihracatıyla

Türkiye'nin lokomotif sanayi şehirlerinden biridir. Denizli Türkiye'de ve dünyada tekstilin

başkenti olarak anılıyor olsa da son yıllarda tekstilde yaşanan ekonomik kayıplar nedeniyle

ekonomik dengeler mermer ve doğal taş sektörü üzerine kaymıştır. Denizli'den tüm dünya

ülkelerine traverten ve türevi olan mermer ve doğal taş ihracatı gerçekleştirilmektedir.

Serinhisar ilçesi de Türkiye'nin leblebi ve leblebi ürünleri ihtiyacının %85 civarını

karşılamaktadır ve ihraç etmektedir. Denizli Çardak Havaalanı şehre arabayla yaklaşık 45

dakika uzaklıktadır. İstanbul'dan her gün yaklaşık 1 saat süren direkt uçuşlar bulunmaktadır.

Ayrıca Ankara'ya 45 dakika süren uçuşlar da bulunmaktadır. Başkent Ankara'ya sürüş süresi

(480 km/300 mil) yaklaşık 7 saattir. İzmir'e yolculuk süresi (240 km/150 mil) yaklaşık 3 saattir.

12

ABDİKANİ İBRAHİM MOHAMED (BASİM) - SOMALİ


AYYILDIZ | 12. Sayı

Sakarya güzelliği

Günümüzde halklar orta doğunda seyahat etmek için ilk ülke Türkiye aklına gelmektedir.

Türkiye’de muhteşem bir doğal, kültür, geleneksel vardır. İnsanlar Türkiye’ye geldiği zaman

ilk şehir istanbul akla gelmektedir, ama Türkiye’de başka güzel şehirler vardır bunlardan biri

Sakarya. Sakarya çok muhteşem bir şehir çünkü tarihi, coğrafyası, doğalı vardır. Size sakarya

tanıştırmak için tarih, coğrafya ve doğal hakkında bilgi aktaracağım.

1-Sakarya Tarihi : Sakarya çok zengin bir tarih taşmaktadır, ilk baktığım vakit yüzlerce yıl

arasında oluşmaktadır. Bu bölgede çok halk yaşardı bunlardan hititleler, Frıgler, Liydyalıların,

Pers imparatorluğu ve MÖ 1, Roma imparatorluğu hakim olmuştur. Eskiden insanlar savaş

nedeniyle Sakarya’ya göç etmeye başlamıştır bu yüzden Sakarya’da çeşit ırklar vardır hatta

Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya kökenli bulunmaktadır. Sonuç olarak bu şehirde çeşitli

kültür bulunmaktadır, insanlar Sakarya’da barış bir şekilde yaşamaktadır.

2-Tarihi yerler : Sakarya eski bir şehir olduğu için onlarca tarihi yer bulabilmektir ve

bunlardan bazı yerler bahsetmekteyiz. Sakarya deyince ilk yer akla gelir Orhan camii, bu

cami Osmanlı tarafından yapılmış, Orhan camii adapazarı’nda bulmaktadır. Sakarya tarihine

baktıkça justinyanus köprüsü hatırlayacaktır, bu köprü jüstinyanus döneminde M.S.558-560

yılları arasında yapılmıştır. Sakarya’da en meşhur bir yer uzun çarşı, adapazarı’nda bulunuyor,

yaklaşık 250 yılık tarihiyle olmuştur. Sakarya gelince mutlaka Uzun çarşıya gitmelisiniz.

3-Sakarya doğalı : Türkiye şehirlerinde muhteşem bir doğal vardır ve bunlardan Sakarya, ilk

gördüğünüzde güzel dağlar, ağaçlar ve hava karışlaşacaksınız. Turistler farklı noktalardan

özellikle yaz mevsiminde Sakarya’ya gelmektedir. Sakarya’nın en önemli doğal yerlerinden

bahsetmektedir.

- Acarlar longozo : Acarlar longozu Türkiye’de genelikle ve özelikle Sakarya’da çok önemli

bir yerdir. Longoz ormanı Sakarya’nın karasu ve kaynarca arasında bulmaktadır. Acarlar

longozo’nda çeşit kuş türüne ev sahipliği yapmasıyla Avrupa’nın en zengin kuş cennetleri

arasında olmak özelliğini taşımaktadır. Acarlar longozuda flora yapısı ve endemik birki örtüsü

bulmaktadır.

- Soğucak yaylası : Sakarya’da 20 yayla vardır bunlardan Soğucak yaylası. Sakarya yaylalarına

çok insan gelir özelikle Temmuz mevsiminde, Soğucak yaylası çeşit faaliyet bulmaktadır.

Soğucak yaylasında bisiklet, at ve karakuşak yarışları düzenlemektedir.

- Sakarya denizi : Türkiye’de karadeniz bazı şehirlerden geçiyor bunlardan Sakarya. Güzel

günler geçmek için mutlaka karadeniz kıyısına gitmelisiniz. Sakarya sahilide kum zambakları,

ince taneli kumu ve pırlı pırlı deniz suyu ile ün yapar.

-Taraklı : Sakarya’da çok eski ilçe vardır bunlardan Taraklı, insanlar Taraklı’da çok misafirperver

ve güleryüzlü, Taraklı’da bazı eserler bulmaktadır, bunlardan:

A-Tarihi han: İpek yolu Taraklı’dan geçtiği için karvanlar bu hande kalmıştır. Taraklı hanı

yıllarca misafirler ağırlamaktadır.

B-Yunus Paşa camii: Azamı Yunus Paşa tarafından yapılmıştır, bu camii klasik üslupta bina

edilmiştir, kubbesi kuruştan yapılmıştır ve ince yontu küfeki taşından inşa edilmiş. Yunus Paşa

camii Taraklı merkezinde bulmaktadır.

C-Taraklı evleri: Taraklı’ya gittiğinizde taraklı evlerine ziyaret etmelisiniz. Bu evler eski ve

muhteşem bir şekilde yapılmıştır, evler etrafında yemyeşil bir doğal ve sakın sokaklar vardır.

4-Sakarya kültürü : Sakarya’da çeşit insanlar yaşadığı için farklı kültür bulunmaktadır.

Sakarya’da her ay etkinlik düzenlenmektedir. Etkinlik yapmak için çok yer vardır bunlardan :

Sakarya sanat galerisi, Ziya taşkent konser salonu, Orhangazi kültür merkezi, Adapazarı kültür

merkezi, Sakarya üniversitesi kültür ve kongre merkezi. Yılda onlarca etkinlik oluşmaktadır,

müzik etkinliği, geleneksel dans, tiyatro, resim gibi etkilikler var. Okumak ve kaynak almak

için Sakarya üniversitesinin kütüphanesine ve Faik baysal kütüphanesine gidilebilmektedir.

Eski eserler görmek için Sakarya’da mükemmel bir müze vardır, bu müzede farklı eserler var.

Abbasi, Osmanlı ve başka döneminin eserleri bulunuyor.

5-Sakarya yemeği : Sakarya’da farklı lezzetli yemek vardır, bu yemek fraklı kökenden

gelmektedir balkanlar’dan ve Anadolu’dan gibi. Sakarya mutfağında köfte, kebab çorbası,

kabak tarlası, yoğurtlu döner, Çerkez tavuğu ve çeşit Türkiye yemeği bulunmaktadır. Sakarya

yemeği birkaç lokantada deneyebilirsiniz.

ZUHAİR MENDELİ - IRAK

13


AYYILDIZ | 12. Sayı

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini

Değerli okuyucular,

AYYILDIZ dergisinin 12. Sayısındaki bu makaleyi sizlerle

paylaşmanın sevincini yaşıyorum. İyi okumalar dilerim…

Tarihi, kültürü ve mutfağı gibi kendisine has güzellikleriyle

birçok millete izler bırakmış olan Türk toplumunu

kendi kalemimden sizlerle paylaşacağım. Bugün Türk

denilince akla gelen ülkeler başta Türkiye olmak üzere

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Azerbaycan, Kazakistan,

Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistandır. Kendine has

güzellikleriyle dolu olan bu milletler ayrı ayrı tarihe ve

kültürlere sahiplerdir. Temelde her ne kadar aynı kökten

geliyor olsalar da zamanla farklı toplumlardan etkilenmiş

ve gelişmişlerdir. Bu yazımızda benim için ayrı bir yeri olan

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini sizlerle paylaşacağım.

Umarım sizlerde bu makalem ile Kuzey Kıbrıs Türk

Cumhuriyetini daha yakından tanımış olursunuz ve gidip

görme şansını kendinize tanırsınız.

1974’te Türkiye’nin gerçekleştirdiği Kıbrıs Harekatından

beri bağımsız bir Türk devletidir Akdeniz de yer alan Kuzey

Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, başkenti Kuzey Lefkoşa’dır ve

resmi dili Türkçedir. Kaldığım süre boyunca sadece Lefkoşa

da bulunabildim. Diğer bölgeleri gezme fırsatım olmadı.

Kıbrıs başta Venedik olmak üzere Osmanlı ve Birleşik

Krallık dönemlerine şahit olmuştur. Kuzey Kıbrıs'ın tarihi,

esas olarak antik çağlara dayanmaktadır. Ada, tarihsel

olarak Kıbrıs Krallığı, Mısır, Roma, Bizans, Selçuklu

ve Osmanlı İmparatorluğu gibi farklı medeniyetlerin

hâkimiyeti altına girmiştir. Özellikle Osmanlı döneminde,

ada önemli bir ticaret merkezi haline gelmiş ve çeşitli

kültürlerin etkileşimine tanık olmuştur. Son olarak da

Bülent Ecevit’in emri ile 20 Temmuz 1974 ve 18 Ağustos

1974 tarihleri arasında yapılan Kıbrıs Harekatı ile adanın

yüzde 37’si Türk kontrolüne geçmiştir.

Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti, çeşitli kültürlerin etkilerini

taşıyan zengin kültürel bir mirasa sahiptir. Bu kültürel

çeşitlilik, Kıbrıs'ın tarih boyunca farklı medeniyetlerin

hâkimiyeti altında olmasından kaynaklanmaktadır. Ada,

Türk, Rum, Arap ve diğer etnik gruplar arasında yoğun

bir etkileşime sahip olmuştur. Kuzey Kıbrıs'ın kültüründe

geleneksel el sanatları, müzik, dans ve yemekler önemli bir

yer tutmaktadır. Özellikle düğünler ve özel etkinliklerde

geleneksel Kıbrıs müziği ve dansları sergilenir. Ayrıca,

geleneksel el işçiliği ürünleri, seramikler ve halılar gibi

el sanatları da popülerdir. Benim Kıbrıs gezim boyunca

en çok dikkatimi çeken ve hoşuma giden kültürlerinden

biri Lefkara dantelleridir. Emek ve sabrı bir arada

gösteren bu danteller gözünüze hoş gelecektir ve size

daima azmi ve başarıyı hatırlatacaktır diye umuyorum.

Benim ve siz okuyucumuzun dikkatini çekecek olan o

bölüme gelmiş bulunuyorum. Yemek. Mutfak kültürleri

ile damağınıza şölen yaratacak o lezzetleri keşfetmek

için sabırsızlanmalısınız. Bir yemeğin tadına alabilmek

için kendi yöresinde yemek en önemlisidir. Kıbrıs’a ait

olan bir lezzeti farklı bir yerde de yiyebilirsiniz ama aynı

lezzeti alamazsınız. Her zaman gittiğim ülkelerde buna

dikkat etmeyi tercih edenlerdenim. Kendi ağız tadımı

aramak yerine oranın tadına bakmak benim için daha

heyecanlı ve etkileyicidir. Sizlere KKTC’nde yediğim bir

mantı çeşidini tavsiye ederim. Adı Piruhi. İçinde peynir

ve patatesi de içeren bu mantı benim için mükemmeldi.

Tatlı olarak da Limonlu Paluzeyi tavsiye ederim. Bunların

yanı sıra Kleftiko, Kabak Çiçeği Dolması, Grit usulü

Çullama gibi birçok tercihlerinizde Kıbrıs da sizleri

beklemekte. Karnımızı doyurduğumuza göre sıra göz

zevkimizde. Mutfağı ve insanlarıyla beni etkileyen Kıbrıs,

daha sonrasında tarihi eserleri ve eserlerin mimari yapısı

ile kendine hayran bırakmaya devam ediyor. Maalesef

ki sınırlı bir süre için orada bulunduğumdan dolayı

her yeri gezme fırsatım olmadı. O yüzden sizlere sadece

gezdiklerimi anlatabileceğim.

Öncelikle ilk durağımız içinde şuan elişi satılan dükkanlar

ve kafelerle faaliyet göstermekte olan Büyük Handır.

14


AYYILDIZ | 12. Sayı

Osmanlı imparatorluğunun Kıbrısı ele geçirmesinden

sonra inşaa edilen bu han iki katlıdır ve ortasında köşk

mescit mevcuttur. Dünkkanların birçoğunun satıcısı

kadınlardır. Bu durum benim en çok sevindiğim ve

hoşuma giden ayrıntılardan biridir. Kendinizi yabancı

hissetmeyeceğiniz bu sıcak mekan da dinlendikten sonra

gezimize devam edebiliriz.

Bedesten mimarisine gidiyoruz. Günümüzde kültür

merkezi olarak kullanılan ve aslında kilise amacıyla

yapılan bu mimari yapı Osmanlı döneminde de Pazar

yeri olarak kullanılmıştır. Her hafta semazen gösterileri

yapılıyormuş. Maalesef bu gösterilerin olduğu güne denk

gelemediğim için göremedim. Umarım siz o şansa sahip

olursunuz. Bedesten’in hemen yanında olsan Selimiye

camiyi görmeden asla Kıbrıstan ayrılmayın. Şehrin

hemen hemen her yerinden görülen bu yapı sizi büyüsü

altına alacaktır. Kuzey kesimin ana camisidir. 1208 yılında

yapımına başlanan ve 1326 yılında yapımı biten bu yapı

kilise olarak ibadete açılmıştır. Zamanla yağmalanan ve

zarar gören bu yapı deprem ile daha fazla zarar görmüş,

doğu kısmı yıkılmıştır. Bunun üzerine Venedikliler

tarafından onarılmış, daha sonrasında Osmanlılar

tarafından iki minare eklenmiştir. Aklımda kalan ve

herkesin överek bitiremediği Kleftiko yemeğini tatmak

istedim. Et sever biri olarak söylemeliyim ki mükemmel

ve doyurucu bir öğün. İçerisinde soğan, sarımsak, patates

ve defneyaprağı var. Denemenizi tavsiye ederim.

Sırada ayrılmadan önce uğrayacağım ve son durağım olan

Mevlevi Tekke Müzesi var. Daha fazla kalabilseydim tüm

Kıbrısı anlatırdım fakat bu şansım olmadığı için dikkatinizi

çekebileceğini düşündüğüm eserleri tercih ettim. 1596

yılında İnşa edilmiş olan Mevlevi Tekke, 17. Yüzyılın

başlarında Emine Sultan Hatun’un bağışladığı arazi

üzerine inşa edilmiştir. Zamanında hacca giden insanların

uğrak yeriydi ve yetiştirdiği insanlar, verdiği hizmetlerle

önemli bir kurum haline gelmişti. Girne kapısına yakın

olan Mevlevi Tekke Müzesine ücret ödeyerek giriş

yapabilirsiniz. Ana giriş kapısı basık kemerlidir ve

üstünde ‘’Ya Hazreti Mevlana. Ketebe Ahmet Burhanettin’’

yazmaktadır. Önümüze L şeklinde bir avlu çıkmaktadır ve

içinde günümüze kadar gelmeyi başarmış mezar taşları

ile kitabeler gösterilmektedir. İçeriyi büyüsü bozulmasın

diye daha fazla anlatmayacağım ama görmenizi istediğim

için bunu yapıyorum. Sadece Osmanlı değil dünya tarihi

açısından önemli olan ve birçok medeniyeti gören Kıbrıs,

sanatı ve eserleriyle dikkatlerinizi çekecektir.

Tanıtamadığım nice eser ve güzellikleriyle Kıbrıs

yazıma burada son veriyorum. Anlatmakla bitmeyecek,

kelimelerle güzelliği ifade edilemeyecek bu cennet

memleket, doyamayacağınız, havası ve birbirinden güzel

insanları ile sizleri bekliyor olacak. Gidip görme ve gezme

şansını kendinize tanıyın.

NOUR MANSOUR - TUNUS

15


AYYILDIZ | 12. Sayı

Idir'in Unutulmaz Şarkısı:

A vava Inouva

Idir, asıl adıyla Hamid Cheriet, Cezayirli bir

şarkıcı ve müzik sanatçısıdır. 5 Ekim 1949 tarihinde

Cezayir'in Kabylie bölgesinde doğmuştur. Berberi asıllıdır

ve müziğiyle Berberi kültürünü dünyaya tanıtmış önemli

bir figürdür. Idir'in müziği, geleneksel Berberi melodilerini

modern tarzda harmanlayarak dikkat çekmiştir. Özellikle

"A vava Inouva" adlı şarkısı, onun en tanınan eserlerinden

biridir. Bu şarkı, Berberice dilinde yazılmıştır ve bir baba ile

kızı arasındaki geçen bir diyalog hikayesi anlatır.

Sanatçı, müzik kariyeri boyunca Berberi kültürünün

yanı sıra sosyal ve politik konulara da değinmiştir. Idir,

müziğiyle sadece Cezayir'de değil, uluslararası alanda

da tanınmış ve sevilmiştir. Ne yazık ki, Idir 2 Mayıs 2020

tarihinde hayatını kaybetmiştir. Ancak, müziği ve kültürel

katkıları, onun anısını ve etkisini hala yaşatmaktadır.

Idir, A vava Inouva şarkısıyla tüm dünyada tanındı.

A vava Inouva, 1976 yılında çıkan aynı isimli albümde yer

alan bir şarkıdır. Berberice dilinde yazılan ve bestelenen

şarkı, dinleyicilere derin duygusal bir deneyim sunar.

Şarkının kendine özgü bir hikayesi vardır, bir baba ile kızı

arasında geçen dokunaklı bir diyalogdur. Hikayesi de bu

şekildedir:

Cezayir Berberileri’nin külkedisi “Griba” adlı olan

bu genç kız, gün boyunca zeytinlikte çalışarak ailesine

yardım edermiş. Yaşlı bir babaya ve kardeşlere sahip olan

bu kız, günün yorgunluğunu hissettiğinde, güneş battıktan

sonra evine dönermiş. Her akşam, kapıyı çalarken "İnouva

baba, aç kapıyı, ben geldim" dermiş. Ancak babası, içsel

bir tedirginlikle karşılanırmış. Zira yakınlarda bir orman

canavarı dolaştığına dair söylentiler varmış ve babası,

kapıyı çalanın belki de bu canavar olduğunu düşünür, bu

nedenle çocuklarını koruma arzusuyla kapıyı açıp onları

tehlikeye atmak istemezmiş. Bir gün, bu akıllı baba, kızıyla

bir anlaşma yapmış. Kızının eve döndüğünü doğrulamak

için, kızının giydiği halhalın sesini dinleyecekmiş. Bu

sayede, kapıyı açarken sevdiği çocuklarını canavar

tehlikesinden koruyabilecekmiş.

Şarkının Berberice sözleri ve Türkçe anlamı şu şekilde:

Txilek elli yi n taburt a Vava Inouva

İnouva baba kapıyı açar mısın lütfen

Čenčen tizebgatin-im a yelli ɣriba ah

ah griba kızım, bileziklerini şıngırdat

Ugadeɣ lwaḥc elɣaba a Vava inouva

ben orman canavarlarından korkarım Inouva baba

Ugadeɣ ula d nekkini a yelli ɣriba ah

ah griba kızım, ben de korkarım

Amɣar yedel deg bernus di tesga la yezzizin

yaşlı adam pardesüsünü giyindi kendini ısıtmak için

Mmis yettḥebbir i lqut ussan deg wqarru-s tezzin

oğlu ekmek kazanma telaşında geçen günleri düşündü

Tislit deffir uzetta tessallay tijebbadin

dokuma tezgahındaki gelin durmadan iplikleri örüyordu

Arrac zzin-d i temɣart asen tesɣar tiqdimin

yaşlı kadın etrafındaki çocuklara eski günleri anlatıyordu

Txilek elli yi n taburt a Vava Inouva

Inouva baba kapıyı açar mısın lütfen

Čenčen tizebgatin-im a yelli ɣriba ah

ah griba kızım, bileziklerini şıngırdat

Ugadeɣ lwaḥc elɣaba a Vava Inouva

ben orman canavarlarından korkarım Inouva baba

Ugadeɣ ula d nekkini a yelli ɣriba ah

ah griba kızım, ben de korkarım

Adfel yessed tibbura, tuggi kecment yeḥlulen

kapıda yine kar yığını, güveç büyük fırında

TajmaƐt tettsargu tafsut, aggur d itran ḥejben

büyükler ilkbaharı düşlemeye başladı, ay ve yıldızlar

ışımaya başladı

Ma d aqejmur n tassaft idegger akken idenyen

meşe ağaçları manzaraya eşlik etti

Mlalen d akk at waxxam, i tmacahut ad slen

ailenin fertleri toplandı, hazırlandılar hikayeyi dinlemeye

Txilek elli yi n taburt a Vava Inouva

Inouva baba kapıyı açar mısın lütfen

Čenčen tizebgatin-im a yelli ɣriba ah

ah griba kızım, bileziklerini şıngırdat

Ugadeɣ lwaḥc elɣaba a Vava Inouva

ben orman canavarlarından korkarım Inouva baba

Ugadeɣ ula d nekkini a yelli ɣriba ah

ah griba kızım, ben de korkarım

Şarkının sözleri, Berberi kültürünün günlük

yaşamını yansıtırken, aynı zamanda baba ve kız

arasındaki özel bağı anlatır. Idir, bu eserinde sadece

müzikal yeteneklerini değil, aynı zamanda kültürel mirası

ve aile değerlerini de ön plana çıkarmıştır.

A vava Inouva, sadece müziğiyle değil, aynı

zamanda içerdiği derin anlamla da dinleyicilerin kalbinde

özel bir yer edinmiştir. Idir'in bu şarkısı, Berberi dilinin

yaşatılmasına ve kültürünün dünya genelinde daha iyi

anlaşılmasına katkıda bulunmuştur. Idir'in 2020 yılında

aramızdan ayrılması, onun müziğinin ve mirasının önemini

daha da vurgulamıştır. A vava Inouva, dinleyicilere Berberi

kültürünü keşfetme ve bu kültüre saygı gösterme fırsatı

sunan etkileyici bir şarkı olarak hafızalarda yaşamaya

devam edecektir.

Şarkıyı dinlemek için ve Idir’in 1992 yılında bu

şarkıya çektiği video klibi de izlemek için QR kodunu

okutarak ulaşabilirsiniz. İyi dinlemeler.

LYNDA INAS HADDAD - CEZAYIR

16


AYYILDIZ | 12. Sayı

Ülkemizdeki doğal,

tarihi turistik yerler

Ah yeşil Tunus, aşkla geldim sana... Nizar Kabbani, Tunus'un

güzelliğini böyle söylüyor, Tunus'un yüzölçümü ve nüfus

açısından küçük bir ülke olduğu doğrudur ancak güzelliği

kelimelerle anlatılamayacak kadar güzel yerler açısından zengin

bir ülkedir. Bir gün Tunus'un güzelliğine ve bu küçük ülkenin

yüzölçümü açısından zengin olduğu yerlerin güzelliğine hayran

kalacağımı hiç beklemiyordum. Her zaman Tunus dışında bir

turist turuna çıkmayı hayal etmiştim. Tunus'a gelince, aslında

hayal etmemiştim. Korona salgını sonrasında Avrupa ülkelerine

özel vize almanın zorlaşması ve birçok ülkenin kapanması

nedeniyle Tunus dışında turizm yapmak zorlaştı. Deneyimim,

Tunus'u ilk kez yakından keşfettiğim 2022 yılındaydı ve

yerlerinin güzelliğine hayran kalmıştım. Ziyaret ettiğim ilk

turistik yer Tunus'un güneyi, özellikle de Tozeur ve ondan önce

Gabes eyaleti. Güney Tunus ile aynı adı paylaşsalar da her yerin

özel bir çekiciliği var. Gabes eyaletinden başlayarak, özellikle

Berberi yapılarıyla bilibir, bizi karşılayan ilk yer olan Matmata

şehrinden başlayarak, ilk dikkatimi çeken yer altında ev inşa

etme yöntemiydi. Yer altında ne olduğuna dikkat edin ama güzel

tabloya odaklanıp dikkatlice baktığınızda, yüzyıllar önce Tunus

Berberileri tarafından kazılan yer altı evlerinin varlığını fark

ediyorsunuz.

Bugün, evleriyle ünlü, ya da Tunusluların hayalinde "fosil avlusu"

olarak adlandırılan Matmata şehri, dünyanın her yerinden gelen

turistlerin güzelliğine hayran kalarak akın ettiği en turistik

yerlerden biri olarak kabul ediliyor: mimarisi, antik duvarları

ve kapıları çok özel. Matmata şehrinin adı Amazigh dilinde

“mutluluk ve memnuniyet ülkesi” anlamına geliyor. Soru şu: İlk

kez gelen bir ziyaretçi, “tepeler, zorlu araziler ve kum kayalarının

sizi dört bir yanından sardığı, mağara gibi bir yer altı çukuruna,

kumların içinde yaşayan koca bir köyün olduğu” yer altına

kazılmış bir şehri nasıl keşfedebilir?” Mutluluk diyarındaki evler,

geçmişte herhangi bir acil durum ihtimaline karşı tahıl, buğday

ve arpa harcının depolandığı odalar olarak kullanılan birkaç

evin bulunduğu büyük bir çukurla temsil ediliyor. Yer altına

kazılan evlerin en büyük avantajı yazın serin, kışın sıcak bir

iklime uygun olmasıdır. Matamata şehrinin adının kökeni şöyle

diyor: " Hikayeler, bu yeraltı şehrine, Banu Hilal'in ordularına

karşı koyamayan eski bir Berberi kabilesinden dolayı Matamata

şehrinin adını verdiğini söylüyor. H. 5. yüzyılda/11. yüzyılda

Kuzey Afrika'ya yapılan meşhur Arap göçü, “Hilal Göçü” olarak

da bilinir. Göç eden kabilelerin çoğunun Adnani Arapların Kaysi

koluna girmesine atıfla “Kaysi göçü” ve Beni Hilal'in meşhur

Batılılaşmasında Ceziyye el-Hilali'nin baş aktörler arasında yer

alıyor.”

İkincisi, Tunus Sahra'sına açılan kapı olarak adlandırılan Kebili

Eyaletindeki Douz şehri. Vahalar ve palmiye ağaçları şehri olarak

da bilinen Douz şehri, aynı zamanda altın sarısı çöl kumunun

güzelliğiyle de öne çıkıyor. Ayrıca Douz şehri, her yıl düzenlenen

ve okul tatiline denk gelen Uluslararası Douz Çöl Festivali olmak

üzere çöl festivalleriyle de öne çıkıyor ve Tunus'tan binlerce

ziyaretçinin yanı sıra dört bir yanından da turist çekiyor. Kentte

büyük bir ekonomik hareketlilik yaratılıyor, kentte yaşayanlar

arasında bir neşe ortamı hakim oluyor. Beni Dozermal şehrine

çeken şey yumuşak çöldü. Ilıman hava ve en önemlisi popüler

yemekler. Tunus'ta Dur Çölü'nün güzelliğini "Ah, çölün güzelliği

ve neşesi" diye söyleyenler var. Douz şehrinin en güzel anlarından

biri deveye binmek, dört tekerlekten çekişli araçlara binmek,

kum tepelerine dalmak ve çöl kumlarının tadını yakından

çıkarmaktır. Her ziyaretçiye veya turiste tatması tavsiye edilen en

ünlü yiyeceklerden biri, çok iyi bilinen, sıcak kumda kül ve köz

altında hazırlanan Darı ekmeğidir. En güzeli de Douz şehrinin,

bol miktarda doğal kaynak içermesi nedeniyle kar benzeri bir örtü

ile bilinir, bu örtünün doğal tuzun bir uzantısı olması ve birçok

hastalığın tedavisi olarak kabul edilmesidir. Güneye yapılan son

gezi Tozeur şehrindeydi. Güzelliği ve zarafeti nedeniyle Tunus

çölünün simgesi olarak anılan Şatt el-Jerid ile başlıyoruz. Şatt

el-Jerid'in avantajı, kışın içine su fışkırması, yazın ise onu bir

tuz tabakasıyla kaplı bulmanızdır. Her ziyaretçinin ve turistin

keşfetmesi gereken alanlardan biri de Tamerza şehridir. Tamerza

şehri, suyun berrak olduğu vadilerin yanı sıra güzel vahalarla da

bilinir.

Tozeur eyaleti, Tozeur bölgesindeki hayat şairi Al-Kasim Şebbi

Aseel'in heykeli ile tanındığı bazı şiirsel dizelerin heykeline

işlendiği heykeliyle de öne çıkıyor. Güneyin yanı sıra dikkatimi

çeken ikinci destinasyon ise kuzeybatı oldu. Kuzeybatıdaki Ain

Draham şehri olan gelinden başlayarak, kışın ve kar yağdığında

kar beyazı bir elbise giydiği için ona gelin deniyordu. Ain

Draham şehri, sınır konumu ve Cezayir'e yakınlığının yanı sıra

kuzeybatıdaki stratejik konumuyla da öne çıkıyor. Ziyaretçilerin

veya turistlerin ziyaret etmeyi tercih ettiği yerlerden biri de,

dağları kaplayan muhteşem yeşil renkli manzarası ve çam

ağaçları, meşe ağaçları gibi büyük ağaçların yanı sıra farklı adlara

sahip birçok ağaç nedeniyle Ain Draham şehridir: Kavak, kayın

ve mantar ağaçları gibi. Ain Draham şehri, ünlü şiiri Yaşama

İsteği'ni yazdığı hayat şairi Abu al-Kasim al-Şabi için bir ilham

perisiydi."Ain Draham şehrinin bir diğer ilgi çekici özelliği ise

kırsal karakter olarak bilinen, ahşap ve kırmızı tuğladan yapılmış

üçgen şeklinde evlerin yer aldığı mimari yapıdır. Bugün Ain

Draham şehri, sunulan turistik hizmetlerin çeşitliliği nedeniyle

ulusal düzeyde değil, küresel olarak ilk destinasyonlardan biri

haline geldi. Muhteşem manzaraları nedeniyle dağ turizmini ilk

sırada görüyoruz. Destinasyon açısından konukevleri ve kamp

için en önemlisi sayılır. Ayrıca maden suyuyla bilen Hammam

Burgiba köyünde de tıp turizmi buluyoruz. Hammam Burgiba

Hastane Köyü, maden ve kükürtlü sularla hastaneye yatışta

Fransa'dan sonra dünyada ikinci sırada yer alıyor. Tüm bu doğal

zenginlikler Ain Draham şehrini Avrupa İsviçre'sine benzetmiş

ve Kuzey Afrika'nın İsviçre'si unvanını almıştır. İster güney ister

kuzey olsun, Tunus güzel ve zengin bir çöl, dağ ve plaj ülkesidir.

ASMA TRABELSI - TUNUS

17


AYYILDIZ | 12. Sayı

Mısır’ın

Turistik

yerleri

Dünyanın en eski yerleşim yerlerinden olan Mısır’ın tarihi MÖ 5000 yılına dayanır.

Stratejik konumuyla tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Mısır,

birçok eşsiz tarihi ve turistik yerleri, ayrıca arkeolojik tuhaf ve hazineler içermektedir.

Mısır’daki he şehrin tarihi, kültürü ve çişitli etkinlikleriyle keşfedebileceğiniz kendine

özel bir çekiciliği vardır. Bu turistik yerlerin en önemlileri şunlardır:

Gize Piramitleri: Mısır’daki Gize tepesinde arkeolojik bir yerdir. Keops, Kefren,

Mikrenos, Sfenks ve birçok mezarlığı içerir. “Büyük Piramit” olarak adlandırılan Keops,

Dünyanın 7 Harikası Listesi’nde yer alan ve antik dönemden günümüze kalmış tek

eser. Taşların çok büyük ve taşları kaldıracak araçları bulunmadığı için şu ana kadar

şaşırtıcı bir gizem sayılmaktadır.

Kahire kulesi: Bazen “Ada Kulesi” adlandırır. Mısır’ın başkenti Kahirede bulunan bir

kuledir. 1956-1961 yılları arasında Mısır lotus çiçeği tasarımına göre inşa edilmiştir.

Onun yükseliği 187 metreye ulaşır, büyük piramit’ten yaklaşık 43km daha yüksektir,

16 kattan oluşur. Zervesine çıktığında Piramitleri, televizyon binası, Nil nehri ve

Salahuddin kalesini görürsünüz.

Al Baron sarayı: Mimari bir şaheser, odalarında güneş batmayan efsanevi bir

saraydır. Hindistan’dan Mısır’a gelen bir mimar tarafından yaptırılmıştır. Alanı 12,5 bin

metrekaredir. Sarayın içi iki kata yayılmış yedi odadan oluşmaktadır. Dış balkonları

Hint fillerinin heykellerine dayanmaktadır. Çatısı ise partilerin yapıldığı bir parka

benziyor ve güllerden yapılmış ahşap bir merdivenle çıkılıyor.

Luxar şehri: Yüz kapılı şehir veya Güneş şehri olarak bilinir. Eskiden TİBA olarak

bilinen şehir, Firavunlar döneminde Mısır’ın başkentiydi. Luxar’da Mısır’ın en önemli

tapınaklarından bazıları olan yaklaşık 14 tapınak bulunmaktadır.

18

GHADA ELSHABRAWY - MISIR


AYYILDIZ | 12. Sayı

BÜYÜK MISIR MÜZESİ

"Mısır’ın dünyaya bir hediyesi gibidir"

Mısır müzesini geliştirme projesidir, 2002 yılında başlayan tarihi bir

hikâye'dir ki. O yıllardan beri emeklerin sonucunu artık alabilelim.

Dünyanın en büyük müzesi olan Louvre müzesi ile büyük Mısır müzesi

arasında büyük bir fark vardır. Louvre müzesi tüm medeniyetlerin

antikalarını içeren büyük bir müzesidir ancak büyük Mısır müzesi tek bir

medeniyetin antikalarını içeren dünyanın en büyük müzedir (Konum: Gize

piramitlerinin yakındadır).

Yeni Mısır müzesine ile Gize piramitlerini bağlamak için bir tünel inşa

edildi. Yeni Mısır Müzesine üstten bakacak olursanız, onun neden

dördüncü piramit olarak adlandırıldığını anlayacaksınız çünkü bir piramit

şeklinde yapılmıştır. Bu projenin asıl hedefi; kültürel ve tarihi mirasın

restore edildikten sonra korunması ve gelecek nesillere bırakılmasıdır.

Müze içerisinde ki bilgilendirme talimatları 3 farklı dilde hazırlanmıştır ve

bunlar; Arapça, Hiyerogrifler ve İngilizce’dir.

Büyük Mısır Müzesi ne kadar büyüktür?

Toplam alanı 500.000 m² ve binanın kendisi ise 45.000 m² dir.

Geriye kalan alan ise ana binaya eşlik eden, servis merkezlerine aittir.

Örneğin; Park yerleri, Açık alan ve Mağazalar gibi. Müze içeriği: giriş

hiyeroglif kartuşlarle dekore edilmiştir. Müzeye girdiğinizde müze binası

ve konferans binası olmak üzere iki bölüm göreceksiniz. Tarihte ilk kez

tutankhamun tüm eşyalarını içerir. İkinci Ramesses dikilitaşını içerir.

Dikilitaşın 4 tarafı da hiyerogliflerle oyulmuştur. 4 sütuna asıl olup dünyanın

ilk asılı dikilitaşıdır, böylece dikilitaşın altında hiyerogliflerini görebilirsiniz.

Büyük Mısır müzesi içerinde çocuklara özel ayrıca bir müze daha var.

Çeşitli eğitim tekniklerini içerir ve Mısır sanatlarının eğitimi için bir sanat

merkezi. Özel ihtiyaçları olan için salonlar göster. İki kütüphane vardır.

Bunlardan biri, ana kütüphane diğeri ise, nadir kitap kütüphanesidir. Son

olarak, bu müze en yakın zamanda açılacak.

SHAHD YOUSRY - MISIR

19


AYYILDIZ | 12. Sayı

Kraliyet mumyalarının geçit töreni

Görkemli bir tarihi sahnede, kraliyet

mumyalarının geçit töreni 3 Nisan 2021 Cumartesi

günü Tahrir Meydanı'ndaki Mısır Müzesi'nden

Fustat'taki Ulusal Mısır Medeniyeti Müzesi'ndeki yeni

konumuna doğru yola çıkarken başladı. Bu tarihi geçit

töreni,18 kral mumyası ve 4 kraliçe mumyası dahil

olmak üzere on yedinci, on sekizinci, on dokuzuncu

ve yirminci hanedanlara ait 22 kraliyet mumyasını

taşıyor. Alay tarafından taşınan krallar ve kraliçeler

Kral II. Ramses, III. Ramses, IV. Ramses, V. Ramses,

VI. Ramses, IX. Ramses, II. Thutmose, I. Thutmose,

III. Thutmose, IV. Thutmose, Seqenen-Ra, Hatşepsut,

I. Amenhotep, II. Amenhotep, III. Amenhotep,

Ahmose Nefertari, Merit Amun, Septah, Merneptah,

Kraliçe T, I. Seti ve II. Seti'dir.

Mısır Eski Eserler Bakanı Khaled Anan, Kral

Seqenen-Ra'nın Tahrir'deki Mısır Müzesi'nde 100 yıl

geçirdikten sonra Medeniyet Müzesi'ne yapacakları

son yolculukta kralların alayına liderlik edeceğini

söyledi. Kraliyet ve ulusal statüleriyle orantılı sıkı

güvenlik önlemleri ile mumyalar, firavun çizimleri

ve yazıtlarla süslenmiş arabalarla bir alay halinde

taşınır ve her arabanın içinde kralın adı bulunur.

Mısır Askeri Üretim Bakanlığı, kraliyet mumyalarının

Turizm ve Eski Eserler Bakanlığı'nın zırhlı üretim ve

onarım fabrikasında donatılan 22 Firavun tarzı savaş

arabasıyla taşınmasına katıldığını duyurdu. Eski

mumyalama teknikleri başlangıçta firavunları korudu,

ancak bu transferler için firavunlar hava koşullarından

ve dış unsurlarından korunmalarına yardımcı

olmak için nitrojen dolu özel kutulara yerleştirildi,

yolculuğun sorunsuz bir şekilde sürdürülmesi için yol

boyunca yollar da yeniden asfaltlandı. Yoğun güvenlik

görevlilerinin arasında ilerleyen alayda, önünde

Cumhuriyet Muhafızları motosikletleri vardı, Tahrir

Meydanı da Luksor'dan getirilen Firavun dikilitaşı ile

süslendi, çevredeki binalar da ışıklarla süslendi.

Alay yaklaşık 40 dakika sürdü ve alay On

Yedinci Firavun Hanedanı'nın Kralı Seqenenre

tarafından yönetiliyordu ve bu alayın arkasında

Yirminci Hanedan'ın Kralı VII. Ramesses vardı.

Cumartesi akşamı Ulusal Mısır Medeniyeti Müzesi’nin

merkez salonunu da açıldı ve bu salon, tarih öncesi

çağlardan bu yana farklı dönemlerinden ve Firavun,

Yunan, Roma, Kıpti ve İslam dönemlerinden modern

ve çağdaş dönemlere kadar Mısır medeniyeti

hakkında yaklaşık 1600 eser içeriyor. Dünya Miras

Günü'ne denk gelen 18 Nisan'dan itibaren ziyaretçi

kabul etmeye başlayan salonda, mumyalar sıcaklık ve

nem ayarını yapmak için modern aletlerle donatılmış

özel kutularda sergilendi ve her mumyanın yanında

kendi tabutu sergilendi. Kahire'deki Amerikan

Üniversitesi'nde Mısır bilim profesörü olan Salima

Ikram, "Turizm ve Eski Eserler Bakanlığı, mumyaların

iklim kontrollü bir ortamda kurulmasını, korunmasını

ve paketlenmesini sağlamak için elinden gelenin en

iyisini yaptı" dedi.

Binlerce Mısırlı bu tarihi olayı televizyon

kanallarında izlemek için toplandı ve ayrıca kraliyet

mumyalarını taşıma alayı o dönemde uluslararası

televizyon kanallarının raporlarına hakim oldu ve bu

olayı bu yılın (2023) efsanevi olayı olarak nitelendirdi

ve Mısır'da turizm için bir pazarlama ve propaganda

kampanyası olarak kabul edildi, ki bu daha önce

gerçekleşmedi, ayrıca bu alay tüm ayrıntılarıyla Oscar

ödülünü hak ediyor, çünkü atalarımızın büyüklüğüne

ve Mısır Medeniyetinin asilliğine yakışan en güzel

ve göz kamaştırıcı gösterileri, dansları, elbiseleri,

ve firavun müziğini sundu. Aynı şekilde bu büyük

etkinliğe birçok Mısırlı aktör katıldı ve eski Mısır

mirası firavun uygarlığı ve Mısır’daki kilise ve cami

gibi arkeolojik alanlar hakkında konuştu. Ayrıca,

gazeteler, televizyon kanalları ve haber ajansları

da dahil olmak üzere çeşitli medya kuruluşları,

Mısır'ın tarihi sunumunun dünyanın gözlerini

kamaştırdığını ve Mısır'ın uluslararası turizm

haritasındaki yerini vurgulamada önemli bir adım

olarak nitelendirdiklerini belirtti. Facebook, Twitter

ve Instagram gibi çeşitli sosyal paylaşım siteleri

tarafından da ilgi gören etkinlik,Türkiye, Amerika ve

dünya ülkelerinde olduğu gibi 400'den fazla televizyon

kanalı ve büyük gazete ve medya kuruluşu tarafından

da ilgiyle takip edildi. Bu etkinlik, Mısır'ın son yıllarda

ulaştığı ilerleme ve gelişme düzeyini tüm dünya

ülkelerine kanıtladı ve Mısır'ın bu tür uluslararası

kutlamaları etkileyici bir şekilde düzenleyebildiğini

vurguladı.

TOKA MOHSEN ELSAYED ELSAYED MOHAMED - MISIR

20


AYYILDIZ | 12. Sayı

Mısırlı kadınlar ve sorunları

Kadınlar antik ve modern çağlar boyunca çeşitli alanlarda yer almıştır. Şair, kraliçe, öğretmen olarak

birçok rolü vardır. Ayrıca bir aile kurma ve ailenin bakımındaki rolü da var. Kadın nesiller yetiştirmenin tüm

sorumluluğunu taşır. O, evin ve ev ekonomisinin idaresinden de sorumludur. Son zamanlarda kadınların

güçlendirilmesi ve onlara erkekler gibi rolleri yerine getirme fırsat verilmesi konusunda ilgi arttı. Kültürel,

sosyal ve ekonomik yaşamın çeşitli alanlarında katkıda bulunuyor. Kadınların Arap işgücü piyasasına katılımı

büyük önem taşıyor. Onlar, yoksullukla mücadele etmek ve kadın emeğinin sağladığı gelirle aile bütçesini

destekleyerek nüfusun yaşam standardını yükseltmek amacıyla işgücü piyasasına katkıda bulunmaları teşvik

ediliyor.

Özellikle Mısırlı kadınlardan bahsedecek olursak, onların sabırlı olmaları, kocalarına maddi ve manevi

destek olma özellikleriyle biliniyor. Çiftçiyi karısı ile birlikte mahsulü biçerken buluyoruz. Devlet memurunun

eşi sefalet ve yorgunluğa dayanabilmesi için ona psikolojik olarak destek oluyor. Öte yandan, eğer evleneyi

kabul ederse müstakbel kocasına yardım edecek ve ona maddi katkıda bulunacak, onu terk etmeyecektir.

Bazı ülkelerde damat herşeyi satın almak zorundadır. Mısırlı kadınlar mizah duygusu ve eğlenme eğilimi

ile bilinir. Mısır tarihinde HATSHEPSUT, NEFERTITI tarihte adı geçen diğerleri gibi tarihe etki bırakan

kadınlara rastlıyoruz. Mısırlılar İSİS ve gökyüzü tanrısı HATHOR gibi birçok kadın tanrıya tapıyorladı. Ayrıca

bir kadının yaptıkları yine de yeterli değildir. Tüm bu avantajlara rağmen UNICEF, 15-45 yaş arası mısırlı

kadınların %92’sinin kadın sünnetine maruz kaldığını taciz, tecavüz, zorla evlendirme ve aile içi şiddete maruz

kaldıklarını ayrıca artan kadın cinayetleri ve kadın ticareti oranlarının da olduğunu açıkladı.

Şiddet nedir?! Şiddet, bir başkasına zarar vermek amacıyla fiziskel ve maddi gücün hukuka aykırı olarak

kullanmaktadır. İster maddi, ister fiziksel, ister psikolojik olsun, babasından, kocasından, yetkili herhangi

birinden şiddete maruz kalan pek çok kadın var ama kadının bunu bildirme imkânı yok ve dolayısıyla mağdur

oluyor. Erkeklerin bir kısmı, kadının yemek hazırlaması, çamaşır yıkaması, diğer ihtiyaçlarının karşılaması gibi

evde kendisine hizmet edebilmesi için evlenir. Kadın sözü duyulmayan, fikri dikkate alınmayan bir hizmetçi

haline gelir. Sadece dinlemesi ve itaat etmesi gerekir. Bu arada şu atasözünü de daha önce duymuştum:“ Elinin

hamuruyla erkek işine karışmak”. Ama sonunda her kuralın istisnaları vardır. Arap toplumlarımızda kadın,

evin ve toplumun üzerinde durduğu bir sütun olduğundan, altından nesiller çıktığı için kadına olan ilgiyi

gerekir, sütun yıkılırsa ev yıkılır, toplum kaybulur.

21

ESRA ABD EL RHEEM EL_BEDEWY - MISIR


AYYILDIZ | 12. Sayı

FAS MİMARİSİ

Fas mimarisi, Fas Krallığı’nın tarihini ve antik kültürünü

yansıtan önemli bir kültürel mirastır. Fas’taki binalar,

pazarlar, camiler, okullar ve saraylar, kusursuz Fas

tarzında antik ve modern becerilerin bir karışımını taşıyan

muhteşem ve karmaşık tasarımlarıyla ünlüdür.Fas mimarisi,

kerpiç, taş ve ahşap kullanılarak inşa edilmiş birçok ev

ve kamu tesisi ile yüzyıllar öncesine dayanmaktadır. Bu

Fas mimarisinin, mühendisliğinin ve motiflerinin örnekleri

çoktur ve bazıları UNESCO tarafından Dünya Mirası

statüsü verilen dünyaca ünlüdür.

Murabıt döneminde Fas mimarisi:

Murabıtlar, Fas Sahrası'nın Guelmim bölgesinden

Sanhaji'nin Amazigh kabileleridir. Merkezi bir devlet ve

Endülüs'ten Senegal'e kadar hüküm süren güçlü bir

Fas imparatorluğu kurdular. Murabıt dönemi, eşi Kraliçe

Zainab Tanfzaout'un önerisi üzerine Amazigh Almoravid

kralı Yusuf bin Tashfin tarafından inşa edilen Marakeş

şehri gibi hafızalarını taşımaya devam eden şehirlerin

tesislerine ve inşasına büyük ilgi gösterdi. Bu nedenle,

Marakeş şehri mimari güzelliğini ve başyapıtlarını bugüne

kadar göstermekten vazgeçmedi. Murabıtlar, güzellikleri

ve yüksek sanatsal ifadeleri ile ayırt edilen çok sayıda

anıtta görünen Fas mimarisi üzerinde dikkate değer bir etki

bırakmıştır. Bu dönemde Fas mimarisi, tasarımda denge

ve tutarlılık ve anıtlara eşsiz bir güzellik ve tarihi özgünlük

kazandıran güzel dekoratif detaylar ile bilinir. Anıtlar

oluşturmak ve onları zengin ve otantik Fas medeniyetini

ifade eden güzel süslemelerle süslemek için kubbe, eğri

ve köşe gibi çeşitli geometrik şekiller kullanıldı. Aşağıdaki

satırlar, bu Murabıt mimarisinin ve Fas geometrik ve

dekoratif sanatını desteklemedeki rolünün bazı örneklerini

taşımaktadır.

Kasbah Udaya:

Aslen Murabıtlar tarafından Rabat'taki Bouregreg Nehri'nin

güney kıyısında inşa edilmiş müstahkem bir kaledir.

Murabıtlar, Fez kentindeki "Ben Toda Kalesi" gibi ulusal

topraklarda savunma amaçlı kale ve kalelerin inşasıyla

ilgileniyorlardı.

El-Karaviyyin Camii:

Murabıtlar ayrıca askeri mimariye de ilgi duyuyorlardı

ve aynı zamanda kültürel ve dini mimariye de ilgi

duyuyorlardı. Fez’deki El-Karaviyyin Camii, Murabıtların

en önemli mimari yapılarından biridir. Fas mühendisliği ve

zarif dekorasyonlar güzel bir bilimsel ve kültürel karakterde

birleşti.

Almohad döneminde Fas mimarisi:

Fas'ta Almohad dönemindeki mimari, Fas kimliğini ve

kültürünü ifade etmek için geliştirildiği ve kullanıldığı için

önemli bir sanatsal dönemi oluşturmaktadır. Almohad

döneminde, şehirleri ve stratejik yerleri savunmak için

kullanılan birçok kale ve kalenin yanı sıra topluma hizmet

etmek için kullanılan okullar, camiler, hastaneler ve diğer

kamu tesisleri inşa edildi. Bu dönemin mimarisi, Fas

unsurlarının ve İslami algıların etkisinin bir birleşimidir.

Taşlar ve kırmızı ve beyaz tuğlalar çoğunlukla binalar

22


AYYILDIZ | 12. Sayı

ve kamu tesisleri inşa etmek için kullanıldığından, basit

ve güzel karakteri ile ayırt edildi. Mimari ayrıca hassas

dekorasyona ve güzel geometrik şekillere dayanıyordu.

Amazigh monoteistleri, zamanlarındaki her şeye

damgasını vuran özel bir dini vizyona sahipti ve entelektüel

izleri, zamanlarının mimarisine gölge düşürdü. Geometrik

çizgilere dayanan motiflerin sadeliği, gücü ve güzelliği,

Almohad döneminde Fas mimarisini en çok bilinen şeydir.

Genel olarak, Fas'ta Almohad dönemindeki mimari, Fas

kültürünü ve kimliğini yansıtan, ülke için önemli bir kültürel

mirası temsil eden harika ve güzel bir sanattır.

Koutoubia Camii:

Cami-ül Fena Meydanı yakınlarındaki Marakeş şehrinin

simgesi. 12. Yüzyılda inşa edilmiştir. Caminin tasarımı,

İslami Batı’da büyük etkisi olan Almohad dini mimarisinin

özellikleriyle uyumludur. İnziva yeri çiçek, geometrik ve

büro motifleri ile bilinir.

Bouanania Okulu:

Meknes'teki Bouanania okulu, benzersiz ve güzel

tasarımları, kavisli çizgilerin kullanımı ve çeşitli geometrik

şekilleri ile ayırt edilir. Seçkin Marinid mimarisinin

ayetlerinden biridir.

Fas mimari simge yapıları:

İster kapılar, ister spor ve saraylar olsun, Fas motifleri

neşelidir ve renkleri Fas’taki yaşam sevgisini yansıtır.

Zellige, alçı, ahşap, ilham verici malzemeler ve teknikler

duyuları büyüleyen en güzel tabloları yaratır. Makale tüm

bu muhteşem enstalasyonlara uymayacak, ancak size

Hasan Kulesi:

M.S. 12. Yüzyılda Mehdi döneminde, o zamanlar dünyanın

en büyük camisini inşa etmek isteyen Sultan Yakub El-

Mansur’un emriyle inşa edilmiş, ancak kendisi vefat etmiş

ve inşaat başlangıcındaydı, ardından 1755’teki Rabat

depremi camiden yapılanları yıktı, bu yüzden silo o devasa

binada bugüne kadar tanık kaldı.

Marinid döneminde Fas mimarisi

Marinidler, Fas’ın kuzeyindeki Zenata’nın Berberileridir.

Marinid dönemi, muhteşem mimari şaheserlerle bilindi.

Bugüne kadar ayakta duruyor ve sürekli bakım görüyor.

Marinidler, öncü sanatsal izlerini taşıyan okullar, saraylar

ve camiler kurdular. Marinidler tarafından Fas’ta inşa

edilen mimari yapılar, özellikle o dönemde Fas ve Endülüs

arasında var olan güçlü kültürel ilişkileri yansıtıyor. Bu

mimari sanat, bugüne kadar takdir edilen değerli bir mirastır

ve sanatçılar ve mimariye ilgi duyanlar için bir ilham ve

yaratıcılık kaynağıdır. Marinid mimarisinin kendine özgü

bir tarzı vardır ve tesislerinin tamamı kentseldir ve kırsal

alanda herhangi bir inşaat sunmamışlardır. İşte bu Marinid

yapılarından bazıları :

Fas medeniyetinin bu gurur verici kokusunu getiriyor.

Yukarıdakilerin tümü, ziyaretçiyi etkileyen ve şaşırtan

Fas medeniyetinin görkemli anıtlarından oluşan bir deniz

olan üretken ve benzersiz bir şekilde üretilmiş bir denizin

parçasıdır. Faslılar, otantik yaratıcı miraslarına sadık bir

halk oldukları için medeniyetleri ve zanaatkarlarıyla gurur

duyuyorlar. Fas’ı ziyaret etmeyi seviyorsanız, Hayatın

Renkleri sizi bekliyor !

IBTISSAM ELKERYMY - FAS

23


AYYILDIZ | 12. Sayı

Sudan Zenginliği

Herkese merhaba, benim adım Maha ve ben

Sudan’lıyım, ilk defa AYYILDIZ dergisine bir yazıyla

katılıyorum ve bu yazıda Sudan Zenginliği ile ilgili

anlatacağım.

Şefkatin ve sevginin ülkesi Sudan'dan, Devletin en

önemli sembollerinden sayılan ağacı sizlere sunuyoruz.

Tabaldı ağacı , Sudan'da bu isimle bilinmekte olup,

dünyada en yaygın isim olan (Baobab) olarak da

anılmaktadır. « Çok faydalı olduğu için her gün

Tabaldı suyu için » diye söylenir.

Bilimsel adı: Adansonia digitalata:

- Bu bitki cinsi Afrika'nın belirli bölgelerinde,

Avustralya'da ve Arap Yarımadası'nda bulunan sekiz

tür içerir ve türlerin çoğu Madagaskar'da bulunur.

- Baobab ağacı, yüksekliği 30 metreye, gövde çapı

ise 11 metreye ulaştığı için en büyük ağaçlardan biri

olarak kabul edilir. Yaşı 5 bin yıla ulaşabilen çok yıllık

bir ağaçtır.

Sudan'da ağaçları özellikle batı Sudan bölgelerinde

yaygındır. Bazı bölgelerde kurak mevsimde

faydalanmak için gövdesini iç boşluk oluşturarak su

deposu olarak kullanırlar. İçindeki boşluk bazen konut

ve barınak olarak da kullanılır. Taze, taze yaprakları

zengindir, şeker, potasyum ve C vitamini bakımından

zengin olan bu maddeler yerel halk tarafından taze

sebze olarak yenir, Kordofan ve Darfur'da (Al-Afos)

adıyla bilinen ve fıstık ezmesiyle tatlandırılan bu ürün,

kurutulduktan sonra yerel yemeklerin yapımında da

kullanılıyor. Yaprakları tedavi edici etkilere sahip olup

halk hekimliğinde ateş, mide hastalıkları ve kanamayı

tedavi etmek için kullanılmaktadır. Meyvelerinin

(qonquliz) olarak bilinen ekstraktı ise serinletici

yöresel içecek şeklinde sunulmakta olup besleyici

özelliği bulunmaktadır ve tıbbi faydaları da var.

Baobabın faydaları:

* C vitamini açısından çok zengindir; baobabın

içerdiği yüzde, portakalın içerdiğinin birçok katına

eşdeğerdir. Baobabda bulunan yüksek C vitamini

yüzdesi, demir emilimini önemli ölçüde artırabilir

ve böylece anemi tedavisine yardımcı olabilir (demir,

kırmızı kan hücrelerinin, özellikle de herkese oksijen,

besin maddeleri ve diğer maddelerin dağıtılmasından

sorumlu olan hemoglobinin oluşumu için faydalıdır).

* Meyveler, sindirime yardımcı olan hem çözünür hem

de çözünmez lif türlerini içerir, bu nedenle sindirim

sisteminin sağlığını iyileştirir. Ayrıca bağırsaklarda iyi

bakterilerin büyümesini artırır ve sindirim sürecinin

verimliliğini artırır, bir de Sindirim sistemindeki

zararlı bakterilerden vücudu korur.

* Baobab meyveleri antioksidanlar açısından zengindir

(bağışıklık sistemini güçlendirmek için faydalıdır)

C vitamini, diğer antioksidanlarla birlikte bağışıklık

reaksiyonunu güçlendirir ve virüs ve bakteri gibi her

türlü patojenle savaşabilmesini sağlar.

* Sütte bulunan kalsiyum yüzdesinin üç katına denk

gelen yüksek oranda kalsiyum bakımından zengindir.

Baobab genel olarak karbonhidrat, kalsiyum ve

potasyum açısından zengindir.

* Ağacın faydalarından biri de su depolayabilmesi

ve ağaç başına yaklaşık 40 varil ve 100 varile kadar

doldurabilmesi ve depolanan suyun kurak mevsimde

kullanılmasıdır.

MAHA ABDALLA MOHAMED - SUDAN

24


AYYILDIZ | 12. Sayı

Tunus'taki bazı festivaller

Tunus festivallerinin büyülü dünyasında bir yolculuğa

çıkmaya hazır olun. Tunus'ta tarih, sanat, müzik ve

geleneksel festivallerin buluştuğu kültürel festivallere

değineceğiz ve yıl boyunca birçok festival arasından şimdi

üçünü keşfedeceğiz.

Kartaca Uluslararası Festivali :

Artık dünyanın en ünlü sanatçı ve müzisyenlerinin

mekanı haline gelen El-Jem Sarayı, caz müziği alanında

uzmanlaşmış en eski festivallerden biri olarak kabul

ediliyor ve 1986'dan bu yana ilk senfoni müziği festivaliyle

ünü daha da artıyor. Festival, Arap yıldızların yanı sıra en

ünlü uluslararası müzik gruplarını ve yıldızlarını da çekiyor

ve her yaz festivalin yeni bir oturumunun başladığını

duyurmak için çeşitli koridorlarında mumlar yakılıyor.

Douz'daki uluslarası çöl festivali :

Kartaca Arkeolojik Tiyatrosu : Festival, en önemli Arap,

Afrika ve uluslararası festivallerden biri olarak kabul ediliyor.

Etkinlikleri Başkent Tunus'un eteklerinde, Kartaca'nın batı

yakasında yer alan bir Roma tiyatrosu olan. Arkeolojik

Kartaca'daki antik tiyatroda gerçekleşiyor... 1964 yılından

bu yana düzenlenmektedir kartaca muzik Festivalisine her

yıl temmuz ortasında başlıyor ve ağustos ortasına kadar

devam ediyor. Festival kurulduğu günden bu yana yerel

sanatçıları ve ilk sıralardan en önemli Arap sanatçılarını

ağırlamış ancak festival bundan daha da uzaklaşmış

ve uluslararası sahnede. Çevresinde sinema ve tiyatro

gösterileri de yapılıyor ve tiyatro, bir sahne ve yarım daire

şeklinde bir amfi tiyatrodan oluşuyor ve 12 bin kişiyilik

ağırlama kapasitesine sahiptir.

El Jem Uluslararası Senfonik Müzik Festivali :

El Jem Sarayı veya El Jem Tiyatrosu, 1979 yılında

UNESCO tarafından Dünya Mirası Alanları listesinde yer

alan Tunus'un “Mehdia” şehrinde bulunan arkeolojik bir

tiyatro olan Roma ”colosseum thysdrus” olarak adlandırılır.

Her yıl tunus cumhuriyeti'nın güneyindeki « kebili»

vilayetinde düzenlenmekledir. Tunus çölüne açılan kapı

olarak bilinen Duz şehri, Afrika, Asya ve Avrupa'dan

çölün güzelliğini keşfetmek için gelen binlerce ziyaretçiye

kapılarını açıyor. Duz çol Festival uluslararası düzeyde

gerçekleştirilen ve dört gün süren bir festivaldir. Burada her

yıl Aralık ayında düzenlenen « sahra festivali » Tunus’un

çöl turizmi faaliyetlerinin içinde en bilineni ve en geniş

kapsamlısı olarak ön plana çıkıyor, ve 15 hektardan fazla

alana sahip Haniş Meydanı'nda düzenleniyordur.

Farklı milletlerden yaklaşık 100 bin seyirci ziyaret ediyor,

var sahnelerin tadını çıkarmak için hazır bulunuyor ve bu

kültür ve turizm etkinliğini ele almak için yerel ve uluslararası

medya katılıyor. Bu günlerde « Saluki köpekleriyle »

avlanma gibi beceriler buluyoruz ve çölde 42 Km derinlikte

atlar ve devenler yarışları yapılıyor ve ayrıca buluyoruz Çöl

kabilelerinin gelenekleri ve göçebe Bedevilerin kutlamaları

geleneksel çöl düğünleri, av gösterileri, geleneksel

müzikler ve danslar eşliğinde gerçekleştiriliyor.

Festivalde, çöl kabilelerinin geleneklerine yakından tanıklık

edebilir, birbirinden lezzetli geleneksel çöl yemekleri

ve kumda pişirilmiş ekmekleri tadabilirsiniz. Festivalin

oturum aralarında, Tunus Sahrası'nın geleneklerini ortaya

çıkarmak için geleneksel endüstriyel sergilerin yanı sıra,

çöl kasbahının çalınması ve Tunus ve yurtdışından bir

oyun eşliğinde müzik performansları düzenlenecek. Bu

şehir, sakinlerinin çoğunun halk şiiri sanatındaki ustalığıyla

ünlüdür.

ZAINEB WASTI - TUNUS

25


AYYILDIZ | 12. Sayı

Demokrasi ve

Özgürlükler Adası

İstanbul, Avrupa ve Asya'da yer alan büyük bir Türk şehri olarak

kabul edilmektedir. Bu da onu mükemmel ve özel yapar ki, ziyaret

etmek için çok fazla farklı doğal yere; bahçeler, deniz, adalar.. gibi

sahip olduğunu. Geçen istanbul’a ziyarettiğim an, çok farklı yerlere

gitmiştim, en çok dikkatimi çeken yer “Demokrasi ve Özgürlükler

Adası” yada “Yassıada”. İstanbul'da iyi bir gün geçirmek

istiyorsanız ve sanat, doğal ve tarihi mekanların amatörüyseniz,

o adayı ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Bu ada herkese açık,

herkes onu ziyarte edebilir (öğrenciler, aileler , gençler ..), çünkü

ziyaretçilere Türkiye'deki sanat ve tarih konusunda iyi ve çeşit

bilgiler veriyor. 1960 yılı darbesi sonrasında gerçekleştirilen

yargılanmalarla hafızalarda yer edinen “Yassıada”, yüzlerce

demokrasi kahramanların hatırası için, “Demokrasi ve Özgürlükler

Adası’na” dönüştürülmüştür. Türkiye’de hayata geçirilen en özel

projelerden birisi olmuştur. Marmara Denizi’nin maviliği içerisinde,

İstanbul adalarından biri olan Demokrasi ve Özgürlükler Adası

bünyesinde; adanın kültürel önemine vurgu yapan müzeler, tarihi

ve tescilli yapılar, açık hava enstalasyon eserleri ve kütüphanenin

yer aldığı kültürel alanlarla birlikte; Bu yerler geleceğe ışık tutuyor.

Hem de, otel, kongre merkezi, kafe ve restoranlardan oluşan

etkinlik alanları bulunmaktadır. Ada; atılan her adımda tarihe

tanıklık ederek dönüşümü deneyimlemek isteyen ziyaretçilerine

kapılarını açmıştır. Ayrıca, Demokrasi ve Özgürlükler Adası’ndan

İstanbul’u, Adalar’ı ve Yalova’yı izleyebilir, denizle gökyüzünün

buluştuğu birbirinden güzel manzaraları seyredebilirsiniz.

Ulaşım?

Önce, Demokrasi ve Özgürlükler Adası’na haftada 2 gün (Her

cumartesi ve Pazar günü) saat 10.00’da Kadıköy İDO İskelesi’nden

ada’ya kalkan tekneyle ulaşabilirsiniz ve adadan Kadıköy’e saat

16:00’da Tekne dönüş yapacaktır.

Gezilecek Yerleri :

Açık Hava Sergisi : Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda sergilen

düzenlenmesi için yapılmıştır. 3 katlıdır. Giriş katında; adanın

tarihi ve geçmişten bugüne resimler ile bilgilendirici kısa yazılar;

kronolojik olarak sergilenmektedir. Son katta, demokrasinin birçok

dile çevrildiği bir tasarım var.

26


AYYILDIZ | 12. Sayı

Demokrasi ve Özgürlükler Adası Müzeleri: 3 müzeyle

tarih yolculuğula, Türkiye’nin demokrasi mücadelesini

yakından tanıma fırsatı bulacaksınız.

1- Hasan Polatkan Spor Salonu - 27 Mayıs Müzesi:

Demokrasi ve Özgürlükler Adası projesi kapsamında 27

Mayıs Müzesi olarak dönüştürülen ve Hasan Polatkan Spor

Salonu adı verilen müzesinde, Yassıada yargılamalarının

tüm detaylarına tarihi belgeler eşliğinde ve kısa film

gösterimi yapılmaktadırla tanıklık edeceksiniz. Bu müzede

bir mahkeme salonu varmış, adım attığınız anda kendinizi o

dönemin atmosferine bırakacak, dönemin Adnan Menderes,

Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'nun mahkeme

duruşmalarını canlandıran sahnesiyle karşılaşacaksınız.

2- Adnan Menderes Müzesi: Adnan Menderes’in

çocukluğunun geçirdiği evi ve birkaç hayatinin dönemleri bir

temsilidir.

3- Demokrasi ve Özgürlükler Müzesi: Demokrasi ve

Özgürlükler Müzesi’nde, Türk demokrasi tarihindeki 200

yıllık serüven bir zaman çizelgesi eşliğinde anlatılmaktadır.

Sanat: Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda müzelerin yanı

sıra Ada’nın yakın tarihine atıfta bulunan sanat eserleri de

yer alıyor. Adanın her köşesinde sanat esintileri ve tarih

kokusu var.

27


AYYILDIZ | 12. Sayı

Urgana yenik düşmek :

Bu enstalasyon, Özgürlükler

mücadelesinde kaybedilenlere

saygı niteliği taşıyor.

Ulaşmayan Mektuplar :

Bu sanat tarihle buluşuyor,

Adnan Menderes ve eşi

Berin Menderes’in birbirlerine

yazdıkları mektuplar temsil

edilmektedir.

Adaletin Körlüğü :

Demokrasinin vazgeçilmez

hukuk devleti olmaktadır.

Ayrıca Hukuktan vazgeçmenin

ve yanlış uygulamaların

sonucu bakar kör olmaktır.

Fatih Rüştü Zorlu

camisi

Demokrasi Feneri “geleceği aydınlatan bir fener”:

İstanbul’un kıyılarından, komşu adalardan ve Marmara

Denizinden seyreden gemilerden görülmektedir. Demokrasi

Feneri’nin yüksekliği 24 metredir. Demokrasi ışığının her

zaman yanacağının ve sönmeyeceğini sembolü olarak

bilinir.

Henry Bulwer Şatosu: Osmanlı İmparatorluğu’nun son

dönemlerinde; bu ada'yı Birleşik Krallık İstanbul Büyükelçisi

Henry Bulwer tarafından satın alınmış ve bu dönemde adada

2 şato inşa ettirmişti.. Biri Ada’nın sahilinde, diğeri tepesinde

yer alan şatolar mimari özellikleriyle son derece dikkat

çekici yapılardı. O yapılardan bir tanesi olan Demokrasi ve

Özgürlükler Adası projesi kapsamında, restore edilmiştir o

yüzden tarihin farklı dönemlerinden yapılar geçmişi bugünle

buluşturuyor.

Kütüphane: Oramiral Sadık Altıncan Kütüphanesi, 19.

yüzyılda İngiliz sefiri Henry Bulwer tarafından adanın en tepe

noktasına inşa edilmiştir. Restorasyon sonrası kütüphane

olarak kullanılmaktadır.

Bizans Zindanları: Bizans döneminden beri (9. yy) varlığını

sürdüren Yassıada'nın eski ismi, yine yassı anlamına gelen

Plati'dir. O zamanda, Yassıada’da bir kilise inşa edilmişti.

Kilisenin altında bulunan mahzenler, 10. yüzyıldan sonra

hapishane olarak kullanılmaya başlanmış ve Bizans dönemi

boyunca birçok mahkum burada hapsedilmiştir. Yassıada,

Bizans İmparatorluğu'nun sürgün politikasının bir parçası

olarak diğer adalar gibi sürgün yeri olarak kullanılmıştır.

Tarih boyunca pek çok kişi ve grup burada sürgün edilmiştir.

Son olarak, yassıada, Türkiye'nin önemli bir hikayesine

ev sahipliği yapmış bir ada. Adanın restorasyonu, tarihi

dokusunu koruyarak adaya yeni bir soluk getirdi. Bu ada’da,

gerçekten unutulmaz bir gün geçirdim, tarihe tanıklık etmek

ve yeni deneyimler yaşamak istersen bu adada gezmeği,

harika bir fikirdir, size öneririm, ayrıca adanın tarihi kadar

doğası da etkileyici.

MARWA MANSOURI - TUNUS

28

Demokrasi Meydani


AYYILDIZ | 12. Sayı

YOLCULUĞUM

Bugün sizlere yolculuk ile ilgili kendi tecrübem

anlatıyorum. Bu macera ilk defa nisan’da keşefettim o da

Türkiye’ye gitiğim zaman. Derler ki yolculuk insanoğlunun

hayatını ve karakterine çok derin bir şekilde etkilir. Hatta

kendimin bazı özeliklerimi farketmiyordum, bu kadar güçlü,

sorumlu ve cesur biri olduğumu bilimiyordum mesala bu

yüzden bugün Türkiye'de maceram anlatıcağım. Zaten gidişim o

kadar planlı bir gidiş değildi. Kız kardeşimle gittim konuşurken

bir an da gitmeye karar verdik. Hata uçak biletleri yolculuğunda

on gün önce aldık, her şey çok hızlı geçti. Bir arkaşımız var o da

İzmirli, onu da ziyaret edeceğiz orada, anladınızda siyahetimizde

iki kısım var, İstanbul şehri ve İzmir şehri. On dokuz Nisan'da

saat on bir gece İstanbul’un havalimanısına geldik. Havaist aldık

ve Taksim'e gittik rezervasiyon yaptığımız otel orada. Öylesi

başta İstanbul’un gecenin yüzüne tanışmış olduk saat yaklaşık

gecenin on iki ve hala insanlar sokaklarda dolaşıyorlar, çok

değişik çeşit çeşit insanlar var. Bu şehrinin hem Avrupalı, hemde

Asıyalı bir havası ve karakteri var, çok hareketli, canlı, farklı,

ama güvenli, her yerde polisler vardı. Çok şükür ki güvende

ötelimize ulaştık. Sabahta İstanbul’un yolları düştük, İstiklal

caddesi'yle başladık. Uzun, kalabalık, süslü bir yer, caddenin

ortasında kırmızı tramvay var. Onu binince sanki zaman içinde

bir yolculuğa çıktık gibi. Sonra Galata, Taksim mahalleri,

Ahmed sultan camiisi ziyaret ettik. Camii de Osmanlı dönemine

gitiriyor insana muslümanların en güçlü dönemden biri o

gücü o haysiyeti o gururu hissettim, bir de o dönemleri hasret

kaldım açıkçası. Sonra daha kültürü anlamak için, kapalı çarşı

ve mısır çarşısı’na gittik, orası da Tunus'a çok benziyor ama en

çok Tunus’un Medine'sine ve çarşıları benzettim tek farkıyla o

da Tunus'takileri daha küçük sadece ama aynı mimar geldi bana,

satıcıların davranışları, geleneksel satışları da çok benziyorlar.

Bu tur atıktan sonra Eminönü'dan vapura bindik çok güzel bir

geziydi, hava bir az yağmurluydu ama çok keyifli oldu, İstanbul

köprüsünün altında geçtik, bebekteki denize açan evleri, Rumeli

Hisarı uzaktan gördük maalesef pek çok vaktimiz olmadı ona

ziyaret etmek için ama başka sefere artık. 3. Günümüzde bir

ajansla Bursa'ya gitmeye anlaştık vapura bindik ve Bursa'ya

ulaştık 2 saatir bir yoldu ilk olarak bizi lokum fabrikasıya

getirdiler çok lezzetli lokumlar vardı orada, Ondan sonra sergiye

gittik, bir şeyler aldık oradan hatıra kalsın diye bir de bir yüzük

aldım anneme ve bu yüzünün taşı her zaman rengine deyişiyor

olduğu yere işiği göre ve bu taş sadece Uludağ da varmış. Uludağ

demişken Türkiye'nin batısındaki en yüksek dağ olduğunu

unutmamalıyız ve tepelerine ulaşmak için teleferik bindik çok

yüksekti ama güvenli, başta korktuk biraz ama yükseklerden

manzaraya bakınca korkumuzu unuttuk. Tepeye varınca karları

görmeye başladık ve onu daha görmek için telegram'a atladık her

yer bep beyaz karlar ağaçları ve yerleri yüzeyinde pamuk gibiydi

hava soğuk ama efsaneydi. Yaklaşık saat on bir gece İstanbul'a

döndük, ötelimizden çıkışımız yaptık ve Alibeyköy otogarı’na

doğru yola çıktık, İzmir'e bir yolumuz var otobüsümüz saat on

iki boçuk çıkıyor, ve oraya gitmek için hem metro hem de otobüs

aldık o saate o sırada ne kadar cesur ve inatçı biri olduğumu

öğrendim. Çok şükür otogara sağlıkla ulaştık otobüsüm aldık

ve İzmir’e gittik. Yol biraz uzun ama gece olduğu için uyuduk

uyanıncada güneş doğunuşunu denk geldik, Balıkesir deydik o

vakit hem yer yeşil tarım alanıydı huzur dolu bir sabaha başladık

dördüncü günümüzü. Sabah İzmir'e ulaştık, arkadaşımız

karşıladı bizi orada otele yerleştikten sonra ilk iş İzmir bombası

yemeyi gittik sonra da Alsancak kordon sahile gittik orada

dolaştık biraz. Sonra doğru dinlenmeye ve akşam üstü İnciraltı

sahilde bir piknik yaptık beraber oynadık eğlendik pilavli midye

yedik çok lezzetli oldu. Beşinci günümüzde konak vapur iskelesi

1453 Osmanlı'da bir restoranda kahvaltımızı yaptık sahile karşı

sonra gezmeye gittik İzmir’in çarşıları ama bayram olduğu için

çoğu kapalıydı maalasef bir çay içtik biraz alışveriş sonra vapurla

bostanlı sahiliye gittik hava çok sıcaktı hata Tunus'tan daha sıcak

oldu. Yani yaklaşık dört günde 4 sezonda yaşadık İstanbul'da hem

bahar hem son bahar Bursa'da kış ve İzmir'de yaz olmuş ilginç

ve eğlenceli bir tecrübeydi bizim için. Sonra İstanbul'a tekrardan

yola çıktık. İstanbul'da son günümüz fazla değerlenmemişiz

çok yorgunduk sadece Hafız Mustafa’dan baklavaları ve akşam

Taksim'de bir kabakçıdan kebapla vedalaştık İstanbul’u ve o

güzel tadıları'yla ayrıldık Türkiye'den. Kısa sürdü ama bizden

etkisi çok büyük oldu inşallah bir daha ki sefer İstanbul'a daha

vakit ayırlarız.

GHADA CHNITI - TUNUS

29


AYYILDIZ | 12. Sayı

“Kendini

daha iyi bulmak

için ayrıl”

Merhaba arkadaşlar, arkadaşınız Emira yine geldi. Aslında,

sizi ülkemi Tunus'tan her zaman selamlayan arkadaşınım.

Ama malum bazen eğitiminizi tamamlamak için ülkenizi

terk etmeniz gerekirdi o yüzden bugün Fransa'dayken

sizi selamlıyorum. Hatta ülkemi hakkında konuşmayı hiç

bırakmayan bir kızın nasıl bir gün ülkesini terk etmeye

karar verdiği sorusunu kendinize soracaksınız. Sana

cevabı veriyorum; Aslında, bazen seçim yapmak zorunda

kalıyoruz ya da sadece öğrendiklerimizle yetinelim veya

hırslarımızla daha da ileri gidebiliriz. Bu yüzden bana en

iyi görünen seçimi yaptım hatta en doğrusu şey yaptım.

Cesaretimi ellerime aldım ve ailemin ve ülkemin sevgisini

yüreğime aldım hatta hırslarımla uzaklara uçtum. Açıkçası

pişman değilim çünkü bazen konfor alanımızın dışına

çıkmamız gerekir.

Dedikleri gibi kuşların sonunda kendi yuvalarını

yapacaklar. Her şeyi geride bırakıyoruz ama umut dolu

döneceğimizden eminim. Her yazımın kendi tarzında

bir anını anlattığını biliyor musunuz? bu yüzden bazen

kelimeleri ararken kayboluyorum hatta yazılarımda çok

duygusal olduğumu söylüyorlar. Ama onlara her zaman

sözlerimin kalbimden geldiğini söylüyorum. Aslında, şimdi

yeni deneyimimin bir parçası olmanı istedim. Bu yeni

macera ilk başta zordu çünkü öncelikle iki ülke hiçbir şekilde

birbirine benzemiyor. Burada insanlar çok farklı bazen çok

soğuklar kar gibi geldiğimden beri hep buranın hep güneşli

ve sıcak olduğunu ama insanların çok soğuk olduğunu

söyledim. Ülkemin güneşi kaçırılmıyor çünkü burada var

sadece özlediğim Tunusluların yüreğini ısıtan güneştir.

Cömertliklerini de özledim. Arkadaşlarımla geçirdiğim

güzel zamanlar da özlediğim şeydi çünkü hala arkadaşız

yok hatta dostluk başlıklı yazımda da söylediğim gibi :

dostlarımız olmadan hiçbir şey yapamayız. Bazen kendimi

yabancı gibi hissediyorum çünkü gerçek insanlarım burada

değil.

Gerçekten her şey farklı ama bilinçsizce her şeye rağmen

her şeyi ülkeme bağlıyorum. Öğretmenlerimden biriyle

Kartaca'dan bahsettiğinde çok mutlu oldum. Elimi kaldırdım

ve büyük bir gururla “Kartaca” ve Ellisa efsanesini anlattım.

Hatta bu ders bu makaleyi yazmam için bana ilham verdi.

O an kendime vatan sevgisinin her zaman yanımda

olacağını söyledim. Arkadaşlar, saklanmamak için yeni

bir ülkede olmak gerçek bir zorluktur sizi uyarıyorum.

Ama çok çabuk adapte olacaksın özellikle neden orada

olduğunuzu anladığınızda. Bu deneyimin bana faydalı

olduğunu inkar edemeyiz çünkü burada yalnız uçmayı

ve kendine güvenmeyi öğreneceksin. Bu yeni bir kültürü

yakından tanımamı sağladı. Aslında üniversite kariyerim

sayesinde Fransız kültürünü ve dilini biliyorum ama bu

bilgi kitapların ve edebiyatın ötesine geçemedi. Bügün

bölgedeyken her şeyi yakından keşfetmeyi başardım hatta

kesinlikle farklı bir tadı var diyorum. Her şeye rağmen

bu deneyimi beğendim çünkü onun sayesinde kendimi

farklı görmemi sağladı. Bu benim için gerçekten kişisel

gelişimim için bir fırsat. Her fırsatı değerlendirmeliyiz ve

30


AYYILDIZ | 12. Sayı

yeni zorluklarla yüzleşmeliyiz çünkü biz bunun için

yaratıldık. Hırslarımıza layık olmalıyız ve kimse

hedeflerinden vazgeçmemeli hatta tüm hayallerimizi

gerçekleştirme niyetiyle yaşamalıyız. Arkadaşlar,

uzakta yaşamak kolay değil, biliyorum hatta

kendimi kaybettim çünkü eski halimi özlüyorum,

ailemi ve arkadaşlarımla çevrili küçük kızın hayatını

özlüyorum, kıkırdamalar ve samimi duyguları ve

sıcak karşılamaları özledim. O yüzden bu yeni

deneyim bana ailemle ve arkadaşlarımla geçirdiğim

anların çok değerli olduğunu öğretti. Aslında burada

bir ailem var kuzenlerim ve dayılar burada, bu biraz

beni rahatlattı ama bazen annemin sarılmasını

özlüyorum çocuklar gibi. Kendimi teselli etmek için

her zaman şunu söylüyorum; eğer buradaysam bu

ailemin benimle gurur duymasını sağlamak içindir.

Ayrıca Ebeveynlerimizle birlikte olduğumuz sürece

hala bebek gibiyiz, her zaman söyledim ama artık

bebek olmadığımı fark ettim çünkü bu tür maceralar

bizi kendimize rağmen büyütüyor. Büyüyoruz ve

olgunlaşıyoruz ama bu olgunluk bizi ileriye taşıyor,

bu da olaylara farklı bakmamızı sağlıyor, dünyaya

yeni bir vizyonla bakmak ve bu, hayallerimizin

gerçekleştiğini görmemizi sağlayacak.

Sana bunu söylemiştim çünkü sana bir şey söylemek

istiyorum: Eğer bir gün başka bir yere gitme fırsatınız

olursa, gidin. Gidin ve karşınıza çıkabilecek engellere

karşı savaşın çünkü buna değer ve bu sana faydalı

olacak. Kendini bulmak için ayrılmak lazım. Bu gezi

kendinizi keşfetmenizi sağlayacak çünkü kendi

içinize bakacak zamanınız olur. Konfor alanınıza olan

sağlıksız bağlılığınızla mücadele etmenizi tavsiye

ederim. Ama yabancı ülkeler hayalleri satabilir o

zaman sizi kökenlerinize ve geleneklerinize sadık

kalmaya devam et ve hedeflerinize çok yakın kalın,

en önemlisi budur. Nereden geldiğini ve istediğin şeyi

her zaman hatırla. Git ve en iyi geleceğini inşa et ve

kendine inanmayı asla unutma. Gitme şansın varsa

git ama emellerine olan sevgiyi yüreğinde taşımayı

unutma. Ayrıca her şeyden önemlisi anne babanızın

sizinle gurur duymasını sağlamak için her fırsatı

değerlendirmeyi unutmayın lütfen..! Sonunda, sana

hafızada kalacak son bir cümle söylemek istiyorum:

Yaptığını sevin çünkü İşte bu andan itibaren işler

değişecek. Kelebekler gibi uçup gitmenize izin verin.

Gidin ve güzel şeyler bulun…

SIZIN ARKADAŞINIZ : AMIRA SDIRI - FRANCE, TOULON

31


AYYILDIZ | 12. Sayı

Türk müziği

Değerli arkadaşlar bugün size yine enteresan bir konu

getirdim, o da Türk müziğinin sanatı. Türk müziği

dediğimiz zaman, özellikle yabancılar için, akla ilk gelen

şeyler bugünkümüzün modern Türk şarkıları ve eskilere

dayanan olsa bile türküler yada çalmalarında klasik ve

geleneksel enstrümanlar kullanılan piyasalar ve parçalar.

Fakat, mevzu bunlardan daha derin ve daha çok eskilere

dayanır...

O zaman Türk müziği nedir arkadaşlar ? Müzikologlar ve

türkologlara göre, Türk müziği denilen sanat orta Asya’dan

beri gelişime uğramış bugünkü özellikleri Anadolu

Selçukluları ve Osmanlılar döneminde belirginleşen müzik

tarzıdır.

Türk müziğinin tarihi :

Başta söylediğimiz gibi Türk müziğinin sanatı çok eskilere

dayanır. Bu müzik tarzı, en az 6000 yıl önce orta Asya’da

pentatonik bir müzik olarak ortaya çıktı ( 5 sesli bir müzik).

O dönemlerde ağız kopuzu, kopuz, dombıra ve pipa gibi

enstümanlar kullanılırdı. İslamiyetten sonra, Türk müziği

büyük bir gelişme gördü. Türklerin İslam kültür dairesi

içerisine girmesiyle birlikte müzik kültürlerindeki en

temel değişim müzik sisteminde olmuştur. Pentatonik ve

Heptatonik ses sistemlerinin ardından makamsal müziğin

Ön Asya’daki ve Anadolu’daki izleriyle tanışan Türkler bu

alanda çok ileri giderek şaheserler yaratmışlardır. Yunus

Emre, Mevlana gibi şair, fikir adamı kimliğindeki kişilerin

çevresindeki hareket yeni müziğin oluşumunda da etkili

olmuştur. Osmanlı İmparatorluğuyla birlikte tarihin en

parlak dönemlerini müzik kültürleriyle de yaşatmışlardır.

XIX. yüzyılda batılı aydınlanmacı fikri hareketi Türk

kültürüne çok etkili oldu. Osmanlının son dönemlerinde

bir kenarada bırakılmış Türk müziği o dönemde tekrar öne

çıkmış halk müziği ile ilgili çalışmalara, derlemelere hız

verilmiştir. Bir yandan çağdaş batılı müzikler konusunda

eğitim verilirken diğer yandan Anadolu’dan ezgi toplayan

müzisyenler yepyeni bir hareketin öncüsü olmuşlardır.

Türk müziğinin modern batı uygarlığı ile bütünleşmesi

sürecinde, halk ezgileri önemli bir misyonu üstlenmiştir.

Bugün Türk müzik sektörünün en büyük ve sürükleyici

ayağı halk müziğidir.

Türk müziğinin yapısal özellikleri :

Türk müziği Arap müziği gibi makamsal bir müziktir,

yani makamlardan oluşturulan bir müziktir. Peki makam

nedir arkadaşlar ? Makam Türk müziğindeki kullanılan

ses dizilerinin belli kurallar çerçevesinde kullanılmasıdır.

Makam dizileri, batılı gamlar gibi sekiz sesten oluşur

(oktav). Türk ve Arap müziğinde dizileri aynı olan makamlar

birbirlerinden seyirlerine göre ayrılır. Bu da demek olur

ki, bizim müziğimizde, batılı müziğinin aksine, seyir çok

önemlidir. Çünkü batılı müzikte önemli olan ses dizileri,

her bir ses dizisi bize bir gam oluşturur, ama Türk ve Arap

müziğinde dizileri aynı olan iki yada üç makam bulabiliriz,

mesela uşşak-bayati-ısfahan, neva-tahir ve hüseynimuhayyer

aynı diziden olşuturulduklarına rağmen, seyir

özellikleri sebebiyle ayrı adlar almış ve değişik kimliklere

sahip olmuş. Peki diziler neyden oluşturur ?

Türk ve Arap müziklerindeki diziler perdelerden oluşur ve

43 adet perde mevcuttur bizim müziğimizde. Bu özelliğin

yanında, Türk müzik teorisinde çok önemli bir mefhum

var, o da makam bölümleri. Türk müziğindeki makamlar,

teoriye göre, dört tane bölüme taksim edebiliriz :

- Durak: ilk dörtlü veya beşliğinin ilk perdesidir.

- Güçlü: genellikle ikinci dörtlü veya beşlinin ilk perdesidir ve

parçanın ortalarında geçici karar perdesi olarak kullanılır.

-Yeden: genellikle parçanın bitişinde karar perdesinden

önce kullanılan makamına göre yarım veya tam ses

olabilen bitiş duygusunu güçlendirici sestir.

-Asma karar: eser içerisinde başka bir makama hatırlatma

yapmak için kullanılan kısa süreli kalışlardır. Asma kararlar

makamın dizisi içinde herhangi bir ses olabildiği gibi

genellikle de hatırlatılmak istenen makam ile asıl makamın

ortak seslerinden bir olur. Asma kararlarda asla başka bir

makama geçiş yapılmaz çünkü asıl makamın özellikleri

ortadan kalkar.

Makamın sekiz sesi bir dörtlü ve bir beşliden oluşturur,

mesela : Çargah dörtlüsü, çargah beşlisi, rast dörtlüsü,

rast beşlisi….

Türk makamlardan örnekler :

Türk müziği çok zengin bir kültürel hazinesine sahiptir,

bunun dolaysıyla Türk müziğinde birçok makam bulabiliriz:

32


AYYILDIZ | 12. Sayı

Rast makamı:

Suzinak makamı:

Nihavend makamı:

Çargah makamı:

Hicaz makamı:

bu müzik, genellikle saz eşliğinde solo olarak icra edilir,

mesela, semai, longa...

- Klasik batı müziği: Klasik batı müziği, Türk müziğinin

gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. Bu müzik, Türk

müzisyenlerini yeni teknikler ve formlar konusunda

etkilemiştir. Klasik batı müziğinin Türk müziğine etkisi,

19. yüzyılda başlamıştır. Bu dönemde, Türk müzisyenleri,

Batı müziğini öğrenmeye ve uygulamaya başlamıştır. Bu

dönemde, Batı müziğinin etkisiyle yeni formlar ve teknikler

geliştirilmiştir. Örneğin, Batı müziğinden esinlenen ilk Türk

operası, 1868 yılında bestelenmiştir.

- Türk pop müziği: Günümüzdeki Türk müziğinin tarzı.

- Arabesk müzik: Arabesk, Türkiye'ye özgü, duygusal

bir halk müziği türü. Genellikle duygusal olan şarkı

sözleri; karamsarlığı, umutsuz aşkları, günlük dertleri,

umutsuzluğu ve başarısızlığı konu edinir. Küçük bir

kısmı ise enstrümantaldir. Fransızcadan Türkçeye geçen

arabesk sözcüğü "Arap tarzı" anlamına gelir.

- Fantezi müzik: Fantezi müzik, özellikle 1980'li yıllarda

Türkiye'de ortaya çıkmış ve hızla popülerlik kazanmıştır.

Bu dönemde, Ferdi Özbeğen, Selâmi Şahin, İbrahim

Erkal, Ümit Besen, Cengiz Kurtoğlu gibi sanatçılar, fantezi

müziğin en önemli temsilcileri olmuşlardır.

Özetle arkadaşlar Türk müziği tek bir makalede

anlatılmayacak kadar bir zengiliğe sahiptir. Çünkü Türk

müziği, Anadolu'nun zengin kültürel mirasının bir ürünüdür.

Bu müzik, Türk toplumunun duygu, düşünce ve hayallerini

yansıtan bir sanattır. Çeşitli kültürlerin buluşma noktası

olan Anadolu, bize bu kültürlerin hülasası olan bu müziği

üretti.

Kürdili hicazkar makamı:

Türk müziği tarzları :

- Geleneksel Türk müziği: Geleneksel Türk müziği, Türk

kültürünün önemli bir parçasıdır. Anadolu'da yüzyıllardır

varlığını sürdüren bu müzik, Türk toplumunun duygu,

düşünce ve hayallerini yansıtan bir sanattır.

- Türk halk müziği: Anadolu'nun her köşesinde yaşayan

insanların yarattığı müziktir. Sözlü ve sözsüz olmak üzere

iki ana türe ayrılır :

*Sözlü halk müziği, türkü olarak adlandırılır. Türküler,

genellikle doğa, aşk, hasret, ölüm gibi temaları işleyen

şiirlerin ezgilerle söylenmiş halidir.

*Sözsüz halk müziği, düzenli yöresel çalgı ezgileridir. Oyun

havaları, uzun havalar, bozlak, türkmani, hoyrat, divan,

ağıt gibi türleri vardır.

- Klasik Türk müziği: Osmanlı İmparatorluğu döneminde

gelişen ve günümüzde de varlığını sürdüren bir müzik

türüdür. Makam, usûl ve beste gibi kavramlara dayanan

AMIN BELAIEF - TUNUS

33


AYYILDIZ | 12. Sayı

Türkiye'de müzikli kutlamalar

Türk müziği tarih boyunca Kürtçe, Azerbaycan,

Ermeni, Batı (orkestra, koro, opera) ve Arap (makami

müziği) gibi birçok medeniyete yayılmıştır, onların

müziklerinden etkilenmiş, kendine özgü mahremiyetini

korurken, bu genişleme ona özel ve benzersiz bir

özellik kazandırmaya katkıda bulunmuştur. Hiç şüphe

yok ki Türk müziği, üslubunun güzelliği nedeniyle

pek çok Arap halkları arasında önemli bir yere sahip

olmuştur. Peki ya Türk halkı, çünkü Türk müziği, müzik

sanatına verdiği büyük önem nedeniyle “halkının

kültürünün aynası”dır. Türk insanı, günlük yaşamının

ayrılmaz bir parçasını temsil ettiği için müziğe çok

bağlı. Yaşlısını gencine, her yerde enstrümanlarını

yanlarında taşıyan, müziklerini tutkuyla ve sevgiyle

icra eden, Türk sokaklarını ülkenin çeşitli yerlerinde

çeşitli kutlama ve festivallerle dolu buluyoruz. Türkiye,

yıl boyunca mevsimlik festivalleriyle öne çıkıyor;

bunların en ünlüleri:

● Sonbahar festivalleri:

-Üzüm Festivali: Kaliteli üzüm yetiştiriciliğiyle

ünlü Elazığ'da her yıl eylül ayında düzenlenen

Üzüm Festivali, dünyanın dört bir yanından ilgiyle

karşılanıyor ve en iyi üzüm yetiştiricilerinin katıldığı

müzikli yarışmalar ve konserler düzenleniyor.

-İstanbul Kahve Festivali: İstanbul'da her yıl Ekim

ayında düzenlenen ve tüm kahve türevlerini,

öğütücüleri ve süslü fincanları kapsayan bir kahve

festivali, dünyanın her yerinden ziyaretçi geliyor ve

bu festivalde konserler yer alıyor.

● Kış festivalleri:

-İzmir Uluslararası Festivali: İzmir'in her yerinde

düzenlenen ve dünyanın dört bir yanından birçok

sanatçının katıldığı festivalin yanı sıra, uzmanlaşmış

dans grupları, orkestra grupları ve çeşitli müzik

enstrümanı çalma grupları da bulunuyor.

-Bienal Festivali: Mevlevilik ve manevi tasavvufun

kurucusu şair ve hukukçu Celaleddin Rumi'nin

anısına, Türkiye'nin Konya şehrinde kış aylarında

düzenlenmektedir. Mevlevîlik, daire şeklinde

gerçekleştirilen ve manevi duyguları bünyesinde

barındıran manevî danslarıyla meşhurdur. Sesini

insanın inleme sesine ve Yaratıcısını görme özlemine

benzettikleri müzik aletlerini kullanırlar ve onlara eşlik

ederler.

● Bahar şenlikleri:

-Lale Festivali: Nisan ayı boyunca devam eden bu

festivalde, İstanbul sokaklarını süsleyen laleler ve

dünyanın en büyük lale halısını Sultanahmet Meydanı

ile Emirgan ve Gülhane parklarında görüyoruz. Bu

festivalde konserler, sanat atölyeleri ve sergiler yer

alıyor.

● Yaz festivalleri:

Türk müzik festivalleri, en önemlileri caz ve elektronik

müzik olmak üzere farklı müzik tarzlarını içerir. En

ünlüleri arasında: İstanbul Caz Festivali, Ak Bank Caz

Festivali, İzmir Avrupa Caz Festivali... Ayrıca yılda

bir kez Nevruz kutlanır: Baharın gelişiyle kutlanan

mevsimlik bir bayramdır. Nevruz kelimesi “yeni

gün” anlamına geliyor ve bu bayramın kutlanması

2000 yıldan daha eski bir geçmişe dayanıyor. Bu

bayramda, Hacı Feyruz'un kırmızı kıyafetlerle ve

siyah bir yüzle popüler şiirler söylemek üzere çıktığı,

"S" harfiyle başlayan yedi yemeğin yer aldığı "Yedi Yıl

Yemeği" adı verilen bir akşam yemeği düzenleniyor.

Bu bayramın kutlanması Orta, Küçük ve Batı Asya ile

Güney Kafkasya halkları arasında meşhur olmuştur.

Nevruz kutlaması Türkler arasında, Türklerin buradan

ayrılışlarını, dünyaya yayılmalarını ve devletlerinin

kuruluş gününü simgeleyen “Ergenekon” efsanesiyle

ilişkilendirilmektedir. Buranın büyük oranda demir

içeren dağlarla çevrili olduğu söyleniyor. Türkler

buradan çıkamamış ve demiri eritip hangisine

gideceklerini bilemedikleri birçok yolu kendilerine

gösterene kadar yüzyıllarca orada yaşamışlar. Gri

bir kurt onlara görünüp onlara yolu gösterene kadar

sürdü.

● Türkiye Cumhuriyet Bayramı:

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu anan ulusal bir

bayramdır. Türkiye'nin birçok şehrinde kutlanmaktadır.

Mehtru Askeri Bandosu tarafından gerçekleştirilen,

İstiklal Marşı'nın, yüzüncü yıl marşının ve çeşitli

diğer etkinliklerin seslendirildiği bir müzik konseridir.

Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı ve Bağımsızlık

Günü gibi diğer dini ve milli bayramlar... Her bölgenin

kendine özgü törenleri olduğu için kutlamalar

bölgeden bölgeye farklılık gösteriyor. Müzik tarzına

gelince, her bölgenin kendine özgü müzikal özellikleri

vardır ve bu da ona farklı bir karakter kazandırır. Bu

34


AYYILDIZ | 12. Sayı

alanların en ünlüleri arasında şunları buluyoruz:

● Karadeniz Bölgesi:

Karadeniz bölgesi 50 farklı müzik tarzıyla bilinir.

Karadeniz şehirlerindeki lehçe diğer şehirlerden

farklı, bu da ona diğer Türkçe şarkılardan farklı bir

özellik kazandırmakta ve bölge dışında yaşayanların

şarkı söylemesini zorlaştırmaktadır. Bu bölge, gayda

çalgısına çok benzeyen ve yüksek sesiyle bilenen

nefesli bir çalgı olan tulumu kullanmaktadır. Kemandan

farklı olarak öne çıkmaktadır. Karadeniz'deki şarkılar,

onun bir parçası olarak kabul edilen keman çalgısına

bağlılığıyla öne çıkıyor ve dağ yaşamını yansıtıyor.

Genellikle üzüntü, özlem, kalp kırıklığı ve nostalji

duygularını ifade etmek için bir araçtır.

-Kiminci müzik aleti: Karadenizlilerin çok sevdiği bir

Türk halk müziği çalgısıdır. Ses kutusu dut, erik ve

ardıç ağaçlarından, yayı ise gül ağacından yapılmıştır.

Bu enstrümanın üç teli vardır ve bilekle çalınır.

● Ege Denizin Bölgesi:

Etkinliklerde, düğünlerde, nişanlarda, dansçılar

arasında temasın olmadığı, dansçının becerisine

göre davul ve flütlerin kullanıldığı danslarda coşkulu

müziğe güvenilmesiyle öne çıkıyor. Bu bölgenin

geleneksel şarkılarında ayrı bir yere sahiptir. Ege

Bölgesi, buzuk familyasından, keskin sesiyle öne

çıkan, mızrapla veya parmakla çalınan gurah

çalgısıyla ünlüdür.

Diğer en ünlü Türk halk çalgıları arasında şunları

buluyoruz:

-Müzik aleti: Türkiye'nin en ünlü çalgılarından biridir.

Yedi çeşit ağaçtan yapılmıştır. Üst yüzeyi jamir

ağacından, alt yüzeyi çam ağacından, köprüsü

akçaağaçtan, yanları ve üst kısmı akçaağaçtan

yapılmıştır. Yüzeyi gül ağacı ve beyaz çamdan

yapılmıştır. İşaret parmağı üzerine yerleştirilen

ayarlanabilir metal halkaya takılan mızrapla çalınır,

buna kazıyıcı denir.

-Ud müzik aleti: İçbükey bir ses kutusundan oluşan ve

kutunun dışına uzanan bir sapa sahip telli bir çalgı. Bu

çalgı Türk sanat ve halk müziğinde kullanılmaktadır.

-Tambur müzik aleti: Ya da Osmanlı'nın en ünlü yaylı

çalgılarından biri olan buzuk, çapı 35 santimetre

olan, üzerine uzun bir sap takılan, 104 santimetre

uzunluğunda, yarım küre şeklinde, parmaklarla

çalınan bir çalgıdır.

-Darbuka çalgısı: Antik çağda Anadolu, Mezopotamya

ve Orta Asya'da kullanılan vurmalı çalgı.

-Tar müzik aleti: Türkiye'nin doğusundaki Kars

eyaletinde oynanır ve solo veya grup halinde oynanır.

-Saz çalgısı: Türkler tarafından yaygın olarak

kullanılmakta olup Orta Asya kökenlidir.

-Tar müzik aleti: Dut ağaçlarından yapılmış olup üzeri

manda kalbinden yapılmış bir zarla kaplıdır. İki diziye

bölünmüştür. Birincisi çalmak ve beste yapmak için

kullanılır. İki dizi halinde düzenlenmiş üç diziden,

ikincisi ise iki diziden oluşur. Kullanılacak pozisyona

ve istenilen tona göre ayarlanan zouk ve çinko

tellerden oluşuyor

-Zarna müzik aleti: Güçlü sesi nedeniyle açık havada

çalınan bir Türk halk çalgısıdır. Köy düğünlerinde,

spor müsabakalarında, halk oyunlarında kullanılır.

Bu çalgı müzik gruplarında kullanılmaz, solo olarak

çalınır. Bu makine 7'si önde, 1'i arkada olmak üzere 8

anahtardan oluşmakta olup, çapları 6 ile 8 milimetre

arasında değişen daire şeklindedir.

-Müzikal davul makinesi: Düğünlerde ve etkinliklerde

kullanılır. İki tarafı kuvvetli ip veya deri şeritlerle ahşap

bir çerçeve üzerine gerilmiş deriden yapılır. Bir tarafı

keçi derisinden, diğer tarafı kalın koyun derisinden

yapılır, omuza deri kemer takılarak tahta sopayla

dövülür. Ramazan ayında sıklıkla kullanılır. İnsanları

sahura uyandırmak için kullanılır.

-Tef enstrümanı: Üzerine deri konulan metal veya

ahşap bir çemberden oluşan bir vurmalı çalgıdır.

Türkiye'nin çeşitli ve farklı müzik zenginliği, onu

sadece kendi halkının değil, müziğinin güzelliğiyle

gözleri kamaştıran pek çok dünya halkının da ilgi

odağı haline getirmiştir. Türk müziği, dünyanın çeşitli

bölgelerinden gelen turistleri kendi müzik kültürünün

tadını çıkarmak ve başka kültürleri keşfetmek için

çekerek, ülke turizm sektörünün refahına katkıda

bulunan en önemli faktörlerden biri haline gelmiştir.

RIHAB DARRAGI - TUNUS

35


AYYILDIZ | 12. Sayı

Tunus ve Türkiye

UNESCO, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür

Örgütüdür. Misyonu eğitim, bilim ve kültür alanlarında

uluslararası işbirliği yoluyla barışı tesis etmektir,

UNESCO'nun programları, planlarında belirtilen

sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşılmasına katkıda

bulunmaktadır. Örgüt, 16 Kasım 1945'te, yeni bir

dünya savaşının çıkmasının önlenmesini sağlayacak

"insanlar arasındaki entelektüel ve ahlaki dayanışmayı"

somutlaştırmak amacıyla kuruldu... Bu nedenle, insanların

nefret ve hoşgörüsüzlükten uzak, dünya vatandaşı olarak

yaşamalarına yardımcı olacak eğitim araçları bulmak için

çalışır, kültürel mirası ve kültürler arası eşitlik kavramını

teşvik ederek halklar arasındaki ilişkileri güçlendirmek.

Örgüt aynı zamanda ifade özgürlüğünün bir hak ve

demokrasiye ve kalkınmaya ulaşmanın temel koşulu

olduğunu savunmaya devam ediyor... Bugün UNESCO,

167 ülkeye dağılmış 1.073 Dünya Mirası alanıyla ilgileniyor

ve Somut Olmayan Miras Sözleşmesi'ne taraf olan ülke

sayısı, Tunus ve Türkiye'nin de aralarında bulunduğu 177

ülke... UNESCO'nun belirlediği alanların alanı 10 milyon

km², Çin'in alanına eşdeğerdir.

Tunus ile ilgili olarak, “Sjnane çömlekçiliğiyle ilgili bilgi

ve beceri unsuru” (ülkenin kuzeyinde Bizerte), 2019

yılı için UNESCO'nun Somut Olmayan Kültürel Miras

Temsili Listesi'ne dahil edildi. Örgüt, 2020'nin sonlarında

Tunus'taki "harissa"nın somut olmayan dünya mirasına

dahil edildiğini duyurdu. Harissa, Tunus'un en sevilen

yemeklerinden biridir ve Tunus mutfağında ana baharat

olarak veya ana yemeklerin yanında meze olarak kullanılır.

Harissa'nın tarihi ve sembolik bir değeri de var, öyle ki

Tunus halkı bu yemeği bolca yediği ve bundan olumsuz

etkilenmediği için "Harissa halkı" olarak adlandırılıyor.

Harissa çeşitli şekillerde hazırlanır ve esas olarak önceden

kurutulup öğütülen kırmızı biber ve içine sarımsak, kişniş,

tuz, zeytinyağı gibi baharatların eklenmesinden oluşuyor...

Harissa'nın, ülkenin doğusundaki Nabeul kentinde her

yıl, Ekim ayında düzenlenen kendi festivali vardır. 2023

yılında Tunus Kültür Bakanlığı, ülkenin güneydoğusundaki

“Cerbe Adası”nın Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür

Örgütü'nün (UNESCO) Dünya Mirası Listesi'ne alındığını

duyurdu. Böylece Cerbe adası, El Jem'deki Roma

amfitiyatrosu, Kartaca arkeolojik alanı, Tunus antik kenti

(El Medina), Sousse şehri, Kairouan şehri ile birlikte dünya

mirası olarak sınıflandırılan sekiz alan listesine eklendi.

Pön kenti Kerkouane ve Dogga arkeolojik alanı, 1997'den

bu yana sınıflandırılan son Tunus alanıdır. "Rüyalar Adası"

olarak adlandırılan Cerbe Adası, doğal güzellikleri ve

iklimi, 100 km'yi aşan sahil şeridiyle Tunus'ta turizmin ilk

destinasyonu sayılıyor. Cerbe, Tunus'un güneydoğusunda,

Libya sınırına yaklaşık 150 km uzaklıkta, yaklaşık 500 km²

yüzölçümüne ve yaklaşık 160 bin nüfusa sahip bir şehirdir.

Cerbe adası aynı zamanda Yahudilerin Tunus'taki varlığı

36

açısından en önemli bölgelerden biri. Dünya çapında

binlerce Yahudi, adada bulunan ve 2.400 yıl önce inşa

edilen “Ghriba” tapınağını/sinagogunu her yıl ziyaret

ediyor. İbadet ve dualar da dahil olmak üzere ziyaretin

ritüellerini gerçekleştirin...

Türkiye'ye gelince, UNESCO, 17. yüzyıldan kalma Osmanlı

saraylarının önemli bir örneği olarak kabul ettiği İshak Paşa

Sarayı'nı 2000 yılı Dünya Mirasları Geçici Listesi'ne dahil

etti. Saray, tarihi Türk saraylarının günümüze kalan az

sayıdaki örneklerinden biri sayılıyor. Ayrıca aynı yıl Harran

ve Şanlıurfa da UNESCO Geçici Dünya Mirası Listesi'ne

alındı. Harran, Şanlıurfa'nın 50 km güneyinde, neredeyse

Suriye sınırında yer alıyor, Harran'ın en eski tarihi kayıtları,

Suriye'nin Ebla antik kentindeki saray arşivlerinde bulunan

M.Ö. 3. bin yıla ait Ebla tabletlerine kadar uzanıyor. Bu

tabletlerden, Harran'ın ilk krallarından birinin, daha sonra

"Harran Kraliçesi" olacak ve birçok belgede adı geçen

"Zogalum" adlı İblavi prensesiyle evlendiği bilinmektedir.

Harran, Şam'dan gelen yolun Ninova'yı Karkamış'a

bağlayan karayolu ile kesişimini kontrol etmesi nedeniyle

her zaman stratejik öneme sahip olmuş ve bu nedenle

Asur kralları tarafından büyük önem verilmiştir. Kent

aynı zamanda Asur döneminden Roma dönemine kadar

ay tanrısı Sin'e tapınma merkezi olmuştur. Harran'dan

Tevrat'ta sık sık Abram (İbrahim) ve ailesinin Keldani şehri

Ur'dan ayrıldıktan sonra Kenan'a giderken yerleştikleri

yer olarak bahsedilir. O dönemde şehir, sekizinci yüzyılın

sonlarında ve dokuzuncu yüzyıllarda birbirini takip eden

iki savaşa ek olarak, MÖ 53'te Roma hükümdarı Marcus

Licinius Crassus'un Partlar karşısında feci yenilgisine

sahne oldu. Harran, Asurlular için astronomi, felsefe,

doğa bilimleri ve tıp eserlerinin Yunancadan Süryaniceye,

oradan da Arapçaya çevrildiği, klasik dünyanın bilgilerinin

güneydeki halklara aktarıldığı bir merkezdi... Harran doğa

bilimleri, astronomi ve tıp alanlarında birçok önemli bilim

adamı yetiştirmiştir. Bugünlerde çoğu turist bu bölgedeki

kerpiçten yapılmış yerel arı kovanı şeklindeki evlere

hayran kalıyor.

2014 yılında Zain Abidin Camii kompleksi ve Mor Yacob

(Aziz James) Kilisesi, 2014 UNESCO Geçici Dünya Mirası

Listesi'ne dahil edildi. Kompleks, Türkiye'nin güneydoğu

ili Mardin'de, Mardin'e yaklaşık 60 km uzaklıkta, Suriye

sınırında yer almaktadır. Cami külliyesi, bir kitabeye

göre MS 1159 yılında, Selçuklular adına hüküm süren bir

Türk hanedanı olan Zengiler döneminde inşa edilmiştir.

Kompleks bir cami, bir minare ve Zain al-Abidin ile kız

kardeşi Siti Zainab'ın türbelerinden oluşuyor. Mor Yacoub

Kilisesi (Nisibis'teki Aziz Yakup Kilisesi) de Zain Abidin

Camii'nin 100 metre doğusunda yer almaktadır. Cami ve

kilise, Türkiye'de kardeşliğin ve hoşgörünün bir göstergesi

olarak yan yana duruyor.


AYYILDIZ | 12. Sayı

Kuruluş, 2015 yılında Diyarbakır antik kent surlarını UNESCO İnsan

Mirası Listesi'ne dahil etti. Müstahkem şehir ve çevresindeki manzara,

Helenistik dönemden Roma, Sasani, Bizans, İslam ve Osmanlı

dönemlerine kadar önemli bir çok kültürlü merkezdi ve günümüze kadar

devam ediyor. Kent, antik anıtları ve nefes kesen mimarisinin yanı sıra

leziz yemeklerinin yanı sıra ünlü telkari altın ve gümüş takılarıyla da

tarih ve kültür hazinesi sayılıyor... Diyarbakır'ın iyi korunmuş surları ve

Husal Bahçeleri, Dicle Nehri kıyısındaki 700 hektarlık ekili ve verimli

arazisi bu şehri eşsiz kılıyor...

2016 yılında, Ani arkeolojik alanı UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne

alındı. Şehir, Kars'ın 50 km doğusunda, Arpaçay Nehri'nin Türkiye ile

Ermenistan arasında doğal bir sınır oluşturduğu Ermenistan sınırında

yer almaktadır. Ani şehri, MS 10. yüzyılda Ermeni Bagratid Krallığı'nın

başkenti olmasının yanı sıra, “Bin Kilise ve Kiliseler Şehri” olarak da

anılan büyük bir metropoldür. Aynı zamanda ticaret yollarının üzerinde

yer alıyordu ve 11. yüzyılda 100.000'den fazla nüfusu olan surlarla

çevrili bir şehre dönüşmüştü. Sonraki yüzyıllarda Ani ve çevresi,

bölgeyi defalarca ele geçiren Bizans imparatorları, Osmanlı Türkleri,

Gürcüler ve Ruslar tarafından fethedilmiştir... Bugün kiliselerin çoğu

hala yeterli yükseklikte duruyor ve sokaklar, hamamlar, eski cami ve

büyük sur duvarları etkileyici. Şehir bir zamanlar İpek Yolu üzerindeki

kültürel, politik ve ticari merkezlerden biri olarak kabul ediliyordu, çeşitli

evsel, dini ve askeri tesisleri birleştiren mimari tarzı, birbirini izleyen

Hıristiyan ve Müslüman hanedanlar tarafından yüzyıllar boyunca

inşa edilen Orta Çağ kentsel genişlemesini tasvir ediyor. Aynı yılında

Malabadi Köprüsü veya Malabadi Köprüsü UNESCO Geçici Dünya

Mirası Listesi'ne alındı. Kemerli köprü Silvan-Diyarbakır yolu üzerinde

bulunmaktadır.M.S. 12. yüzyılda Artuklular döneminde inşa edilmiştir.

Dicle Nehri'nin ana kollarından biri olan Batman Çayı üzerinde uzanır.

İran'ın en uzun taş kemerli köprüsüdür. 40,86 metre yüksekliğe ulaşan

sivri kemeriyle dünya.

UNESCO, 2018 yılında Türkiye'nin güneyindeki Şanlıurfa eyaletindeki

Göbekli Tepe arkeolojik alanını Dünya Mirası Listesi'ne dahil etti.

Göbekli Tepe belki de son dönemde en ünlü arkeolojik alan ve en

çok araştırılan alan, çünkü 1990'lı yıllarda keşfedilmiş ve kazılar o

zamandan bu yana devam ediyor... Göbeklitepe Şanlıurfa'nın yaklaşık

20 km kuzeydoğusunda yer almaktadır. M.Ö. 11.000-12.000 yıllarına

tarihlenen dev antropomorfik heykeller ve yazıtlar, o dönem için istisnai

kabul ediliyor. O dönemde metal aletler bulunmadığından heykellerin

yalnızca taş aletler kullanılarak yapılmış olması dikkat çekicidir. Ayrıca

Göbekli Tepe'de her biri bu devasa heykelleri barındıran dairesel

odalardan oluşan bir tür tapınak bulunuyordu. Bilim adamlarına

göre burası, ölümle ve yeraltı dünyasıyla bağlantılı atalara tapınma

ritüellerinin gerçekleştirildiği bir kült alanıydı ve bölgede yapılan

son araştırmalar aynı döneme ait çok sayıda benzer türbe/yapının

varlığını ortaya çıkardı... Daha yakın bir zamanda, 2021'de, Kuruluş,

Arslantepe arkeolojik alanını UNESCO Geçici Dünya Mirası Listesi'ne

dahil etmişti. Saha, verimli Malatya ovasının kalbinde, Fırat Nehri'ne

yaklaşık 12 kilometre uzaklıkta yer almaktadır. Ovaya hakim, 4

hektara yayılan, 30 metre yüksekliğinde bir höyük mezarlık alanıdır.

Tarihinin ilk aşamalarında, yani beşinci binyıl civarındaki Kalkolitik

dönemde yerleşim, pek çok kültürel özelliği paylaştığı Mezopotamya

dünyası ile yakın bağlara sahipti. Ama Tunç Çağı'nın başlarında yani

M.Ö. 3. binyılın başlarında Mezopotamya'daki gibi merkezi sistemin

gelişmesini durduran, Arslantepe'nin dış ilişkilerini Doğu Anadolu ve

Transkafkasya'ya yönlendiren önemli lokasyon değişiklikleri meydana

geldi. (Güney Kafkasya). Ve MÖ 2. binyılda Hitit uygarlığı döneminde,

onu derinden etkileyen köklü değişiklikler meydana geldi. Sonuç olarak

şunu belirtmekte fayda var ki, birkaç yıldır UNESCO listelerine giren

Türkiye'nin daha pek çok bölgesi var...

OUMAYMA ZOUAOUI - TUNUS

37


AYYILDIZ | 12. Sayı

TUNUS’TA EDİNDİĞİM

TECRÜBELER VE

GÖZLEMLERİM

Merhabalar

Ben 2020 Kasım ve 2023 Eylül ayları arasında Tunus’ta üç yıl bulundum.

Türkiye’nin Tunus Büyükelçiliğinde görevliydim. Bu süreçte İstanbul

Üniversitesi Coğrafya Bölümü Doktora çalışmamı 05 Ekim 2021 tarihinde

tamamladım. Bu yazımda Tunus’ta edindiğim tecrübeleri ve gözlemlerimi

sizlerle paylaşacağım. Aynı zamanda Tunus Türkçe Kulübü ve Ayyıldız

Dergisi hakkında da tespitlerimi de sizlere sunacağım.

Tunus’a geldiğim ilk günlerde Ayyıldız Kulübü tarafından hazırlanan

Ayyıldız Dergisini gördüm ve hemen okudum. Çok beğendim. Yazarların

özgün olarak yazdıkları makaleler çok değerliydi. Özellikle yazarların

yazılarının aslına dokunmadan yani yapmış oldukları küçük hatalara

dokunulmamış olması bence çok isabetli olmuş. Çünkü yazarlar anadili

Türkçe olmayan ve Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen genç ve

yetenekli bireylerdi. Zaman içinde o yazarlar yeni yazdıkları makaleler

ile eski yazdıkları makaleleri kıyasladıklarında Türkçe bilgilerinin ne

kadar ilerlediklerini görmüş oldular. Değişim hayatın bir parçasıdır ve

kaçınılmazdır. Biz Ayyıldız Dergisinde de bunu görmekteyiz. İlk altı

sayıda sadece Tunus, Cezayir ve Faslı yazarların yazılarını varken

sonrasında dünyanın farklı coğrafyalarından yazarların yazıları bu

dergide yayınlanmaya başlandı. Derginin tasarımı, fotoğrafların kalitesi

çok ileri seviyeye ulaştı. Ayrıca yazıların çeşitliliği artmaya başladı.

Ayyıldız Dergisinin Yönetmenliğini yapmaya devam eden Bayburt

Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Musa Kaya Tunus’ta Tunus Üniversitesi

Tunus İnsan ve Sosyal Bilimler Fakültesinde beş yıl Türkçe dersi

okutmanı olarak görev yapmıştır. Bu sürede Tunus Türkçe Kulübünü

kurmuş ve 2017 yılında Ayyıldız Dergisini çok sevdiği öğrenciler ile

birlikte çıkarmaya başlamıştır. Ben de bu öğrencilerin bir kısmı ile

tanışma fırsatı buldum. Tunus Türkçe Kulübü daha sonra Tunus Ayyıldız

Topluluğu olarak faaliyetlerine devam etmiştir. Sayın Dr. Musa Kaya

Hocama da buradan bu derginin basımına karar vermiş olması ve pırıl

pırıl gençlere Türkçeyi sevdirmesi ve onların Türkçe sevdalıları olmasını

sağlaması ve bu derginin yayın hayatına devam etmesinden dolayı

sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

Tunus Ayyıldız Topluluğu Başkanı ve bu derginin yazı sorumlusu/

tasarımcısı değerli kardeşimiz Sarra Rhouma’yı tanıma fırsatı buldum.

Kendisi ayrıca Yüksek Teknolojiler Enstitüsü Multimedya Kulübünde

“Türkçe Konuşalım” radyo programının sunuculuğunu da yapmaktadır.

Sarra Rhouma’ya bu vesile ile gittiği doğru yolda çok başarılar

diliyorum. Ayrıca bu derginin yayınlanmasında emeği geçen herkesi

kutluyorum. Aslında Tunus’ta otuzdan fazla lisede 2012 yılından itibaren

Türkiye’den görevlendirilen onlarca öğretmen Türkçe dersi vermektedir.

Bununla birlikte Tunus’ta dört üniversitelerdeki lisans, yüksek lisans

ve doktora öğrencilerine de Türkçe dersi veren okutmanlar da görev

yapmaktadır. Tüm bu öğretmenler Türkiye’nin Tunus Büyükelçiliği Eğitim

Müşavirliğine bağlı olarak görev yapmaktadırlar. Burada ayrıca Eğitim

Müşavirliğince iki sayısı yayınlanmış kültür ve edebiyat dergisi “Sahra”

dergisine de değinmek istiyorum. Bu dergi Tunus, Cezayir ve Faslı

yazarların katkılarıyla bir sayfası Arapça diğer sayfası Türkçe olarak

yayınlanmaktadır. Tunus’ta iki Türkçe derginin yayınlanmakta olması,

Türkçeye olan ilginin de bir sonucunu bize göstermektedir.

Tunus ve Türkiye arasında birçok benzerlik bulunmaktadır. Herkesin

bildiği bilgi iki ülkenin milli bayrakları birbirine çok benzemektedir. İki ülke

bir dönem ortak bir tarih yazmışlardır. Kültürel ve demografik özellikleri

birbirine çok benzemektedir. Özellikle demografik özelikleri konusunda

yazdığım bir makalede “A Comparative Study on the Demographic

Characteristics of Türkiye and Tunisia (Türkiye ve Tunus'un Demografik

Özellikleri Üzerine Karşılaştırmalı Bir Çalışma)” bu durumu detaylıca

anlattım. İki ülkenin bulunduğu kıta, konuştukları dil ve alfabeleri farklıdır.

Tunus ve Türk insanı mezhepleri farklı da olsa aynı dine yani İslam

dinine mensuplardır. Tunus’ta bulunduğum üç yılda güzel Tunus’un

güzel insanlarını tanıma fırsatı buldum. Kendimi hiç yalnız hissetmedim.

Tunus’un arkeolojik, turistik ve doğal alanlarının birçoğunu görme fırsatı

buldum. Özellikle Kartacalılar zamanında kalma eski eserler, sonrasında

da Roma ve Osmanlı Mimarisi tarihi eserler Tunusun dört bir yanında yer

almaktadır.

Ben Türkiye’de İstanbul’da Yeditepe Üniversitesinde 2005 yılında sosyal

antropoloji alanında yüksek lisansımı tamamladım. Aynı zamanda bir

sosyal antropolog olarak kültürler üzerine de çalışmalar yapmaktayım.

Gerçekleştirdiğim birçok sohbette Tunuslulara sorduğum “siz kimsiniz?”

sorusuna Tunusluyuz cevabını vermişlerdir. Bu cevap bir aidiyet ve kimlik

olgusunun en iyi göstergesidir. Tunus’ta Tunus Arapçası (Arapçanın

bir lehçesi) konuşulmaktadır. Tunus’un Libya ve Cezayir ile sınırı

bulunmaktadır. Kuzey ve doğu sınırını Akdeniz oluşturmaktadır. Tunus

aslında Kuzey Afrika’da bulunan Mağrip Bölgesinin en küçük ülkesidir. Bu

ülkelerin bir kısmı 19.yüzyılda Fransa’nın idaresine girmiştir. O yüzden

Tunus gibi bu ülkelerde Resmi dil olmasa da Fransızca yoğun olarak

kullanılmaktadır. Kültürler komşu kültürler ile mutlaka bir etkileşime

girerler ve birbirlerini etkilerler. O yüzden Tunus’ta belli bir süre Fransız

kültürünün etkisi altında kalmıştır. Çoğu Üniversitede kitapların büyük

bölümü Fransızca dili ile yazılmıştır. Eğitimde sınav sistemi olan Bakalorya

Fransız sınav sistemidir. Son yıllarda yabancı dil olarak İngilizcenin

etkinliği artmaktadır. Tunus’ta liselerde yabancı dil olarak farklı dillerde

eğitim verilmektedir. Ama farklı olarak Türkçe dersi Türk öğretmenler

tarafından verilmektedir. Her geçen günde Türkçe öğrenmek isteyen

öğrencilerin sayısı artmaktadır. Paralel olarak da Türkçe öğretmenlerin

sayısı da artmaktadır. Türk dizilerinin Tunus’ta önceleri alt yazı olarak

yayınlanmaya başlanması ile birlikte Türkçe öğrenen kişilerin sayısı

artmıştır. Günümüzde de bu ilginin devam ettiğini gözlemleme fırsatı

buldum. Türkiye ve Tunus arasında vize muafiyeti olması nedeniyle hem

Türkler hem de Tunuslular karşılıklı ülkeleri ziyaret edebilmektedirler.

Tunuslular başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin farklı şehirlerini görme

ve Türk kültürünü tanıma fırsatı bulabilmektedirler. Her geçen gün

karşılıklı evlilikler de artmaktadır. Kültür konusu çok derin bir konudur.

Burada bu derginin toplam sayfası kadar yazabilirim. Ama her yazara

belli bir sayfa ayrıldığını biliyorum. Ben de çok uzun yazmak istemedim.

Az olsun ama öz olsun istedim. Belki ileride özel bir konu başlığı ile Tunus

ve Türk kültürünün benzerlik ve farklılıklarını yazabilirim.

Ben Türkçeyi öğrenen tüm gençlere Türkiye’de okumalarını tavsiye

ediyorum. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın (YTB)

koordinasyonunda yürütülen “Türkiye Bursları” 1 ile Türkiye’de eğitiminize

devam edebilirsiniz. Bu fırsatı kaçırmayın. Ben bu yazımda son söz

olarak bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Yazmayı sakın bırakmayın.

Konusu ne olursa olsun öncelikle Türkçe olmak üzere hangi dilde yazmak

istiyorsanız yazın ve yazmaya devam edin. Çünkü yazılan hiçbir şey

kaybolmaz. Yazılanlarınızı okuyanlar mutlaka yazdıklarınızdan fayda

sağlarlar ve bir şeyler öğrenirler. Yazılarınızı da mutlaka okuyarak ama

ne olursa olsun bir şeyler okuyarak taçlandırın. Tüm okurlar sağlıcakla

kalın.

1

“Türkiye Bursları, Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası öğrencilere yönelik

yürütmekte olduğu, kamu kaynaklı yükseköğrenim burs programıdır.” Bakınız:

https://ytb.gov.tr/daireler/uluslararasi-ogrenciler

Kaynakça

Tunus Ayyıldız Topluluğu: Ayyıldız Dergisi 1-11 Sayıları: https://www.facebook.com/

tunusayyildiz/

Sahra Dergisi 1-2 Sayıları: https://sahra-dergi.vercel.app/

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı: https://ytb.gov.tr/

Tunus: https://tr.wikipedia.org/wiki/Tunus

Tunus: https://islamansiklopedisi.org.tr/tunus

DR. HAKAN BOSTAN - TÜRKIYE

38


AYYILDIZ | 12. Sayı

TÜRKÇEYE TÜRK’ÇE BİR BAKIŞ

İlâhî bir ihsânla aziz Türk Milleti’ne Yüce Rabbimizin bahşettiği ses ve söz

bayrağımız olan ve her kelimesinin yüreğinde nice münzevî güzellikler

saklanan Türkçe; “Ağzımızda anamızın ak sütü gibi” 1 olup, dilimizin

büyülü lisânıdır.

Türkçe; bizi birbirimize kenetleyen millî bağ, ruhumuzu ateşleyen

kadim çerağ, üç bin yıl önce doğanlarla, şimdiki nesilleri aynı muhabbet

sofrasında toplayan büyük bir otağ, sırtımızı yasladığımız dağ ve sır

yüklü nice hazînelere sâhip olan Türk’ün turkuaz nişanıdır.

Türkçe; bir ulu çınar olan büyük Türk Milleti’nin, en az 5000 yıllık târihî

serencamıyla birlikte kıt’alar dolaşan, pek çok kelimesinde bu geniş

coğrafyalardan nice sözler, sesler, renkler, âhenkler, râyihâlar ve ışıl

ışıl güzellikler yansıyan, zamanın değişimiyle birlikte “ibnü’l-vakt”

olup, dilimizi dinamik bir şekilde “asrın idrakine” söyleten ve mâzîden

istikbâle kapılar açıp köprüler kuran birlik ve berâberlik mekânıdır.

Türkçe; ecnebî kavim, kültür ve medeniyetlerden aldığı kelimeleri;

halkın iz’an ve irfânıyla, şâir ve nâsirlerin dili ve kalemiyle şekillendiren,

alın, zihin ve gönül teriyle Türk kültür imbiğinde yoğurarak millîleştiren,

mübârek ecdadımızdan bize mîras kalan bir “imparatorluk dili” 2 olup,

bizden de evlâtlarımıza zengin, nâzenin ve edebî bir lisân olarak emânet

etmemiz gereken kadim bir Türklük fermânıdır.

Türkçe; tâ ilk çağlardan günümüze bizi birbirimizle anlaştıran,

kaynaştıran ve bir millet hâline gelmemizi sağlayan, kültür dünyamızın

temel direklerinden birisi olan, duygu ve düşüncelerimizi bir mûsikî notası

gibi derûnunda olgunlaştıran, tarihimizin ve hâlet-i rûhiyemizin en sâdık

tercümanıdır.

Türkçe; ata yurdumuz Uluğ Türkistan’da tarih sahnesine çıkan,

“Şimşek gibi Türk atlılarının geçtiği yolda” 3 “Gönlüm,

dilim, kanım ve mizâcımla sizdenim” 4 diyen, Türk’ün

meşrebini, mefkûresini, maksûdunu, menzîlini

yansıtan ve millî estetikle bütünleşmiş şiiriyetiyle

gönülleri şâha kaldıran bir mehâbet destânıdır.

Türkçe; müjdeli bir şafak olarak Tanrı Dağları’ndan

güneybatıya doğru tûlû ederken; Mekke’nin Tevhîd

nûruyla yıkanıp “sıbgatullâh” 5 ile boyanan,

Medîne’nin “Gül” kokularıyla tenvîr olunan, İran

ve Kafkas çiçeklerinden esanslar alan, Anadolu

yaylasının ve Balkan coğrafyasının nâzenin

seslerini lisânına aktaran Türk’ün mânevî vatanıdır.

Türkçe; başka dillerden geçmiş olan kelime ve

kavramları; kökeni yabancı da olsa Türk medeniyet

ırmağında boy abdesti aldıran, hançeremize uygun

ses güzelliği ve derin bir nağme zenginliği kazandıran,

ifâde tarzımızı; gönül gergefimiz, kültür gümrüğümüz ve irfan

imbiğimizde şekillendirip Türkçeleştiren bir büyük fetih hâkânıdır.

Türkçe; bir lisânın zarâfet ve kudretini, bir kültürün ihtişâm ve ulviyetini,

bir medeniyetin letâfet ve kutsiyetini en güzel bir biçimde ortaya koyan

“Allah(c.c.)’ın âyetlerinden” 6 bir âyet olup milletimize Cenâb-ı Hakk’ın

büyük bir armağanıdır.

Türkçe; engin bir sevdâ denizi olan Türk’ün rûhunda yatan güzellikleri

hece hece, kelime kelime, cümle cümle insanımızın lisânında buluşturan,

hitâbı, üslûbu, tavrı, âhengi ve müzikalitesi, bizim gönül sesimizi, duygu

ve düşüncelerimizi, zihin yapımızı, madde ve mânâyı algılama biçimimizi,

anlam ve kavram haritalarımızı, hâl ve hareket tarzımızı cihana duyuran

“Yâfes’in oğlu Türk”ün 7 asâlet beyânıdır.

Türkçe; Yahyâ Kemâl’in bir şiirinde; “Sizlersiniz bir ân’ı ışıklarla Türk

eden” 8 diye seslendiği bu aziz milletin; kanıyla kültürünün, inanç ve

medeniyetinin tevhîdinden doğan, millî şuur üslûbunun dile yansımasıyla

oluşan, çeşitli dillerin ve coğrafyaların burcu burcu kokularıyla telvîn

olunan ve “lîsân-ı devlet” olan bir ilm ü irfan dîvânıdır.

Türkçe; tevârüs edilmiş bir asâletin bütün güzelliklerini rengârenk

kelimelerle âşikâr eden, gönül dünyamızın uçsuz bucaksız enginliğini

en efsunkâr ifâdelerle anlatan ve ışıklı nağmelerden oluşan muhteşem

bir şehrâyin, mâzîden hâle, hâlden istikbâle uzanan muazzam bir kültür

köprüsü olduğu gibi, aynı zamanda bir edebiyat ve sanat ummânıdır.

1

Kenan Akyüz, Batı Tesirinde Türk Şiiri Antolojisi (1860 – 1923), Yahyâ Kemâl Beyatlı, 732

2

Nihad Sâmi Banarlı, Türkçenin Sırları, Bir Dil Konferansı, 9, 14;

3

Yahyâ Kemâl Beyatlı, Kendi Gök Kubbemiz, Akıncı, 16

4

Yahyâ Kemâl Beyatlı, Kendi Gök Kubbemiz, Üsküdar’ın Dost Işıkları, 31

5

Bakara, 2/138

6

Rum, 30/22

7

Kaşgarlı Mahmud, Kitâbu Dîvânî Lugâti’t-Türk (El yazması tıpkıbasım), 20; Muharrem Ergin,

Türklerin Soy Kütüğü - Ebülgâzi Bahadır Han, 23; Ramazan Şeşen, İslâm Coğrafyalarına Göre

Türkler ve Türk Ülkeleri, 30,

8

Yahyâ Kemâl Beyatlı, Kendi Gök Kubbemiz, Üsküdar’ın Dost Işıkları, 31

Türkçe; milletimizin nâtıkasını, râbıtasını, rûhunun şifresini, derûnî

nefesini, gönül sesini, ahlâk ve terbiyesini ortaya koyan, güneşin ışıkları

üzerine nurlar yağdıran söz sanatlarının gülistânı; deyim, cinas ve

mazmun dîvânı, duygu penceresinden ömür rüyâsını seyreden bir hayat

destânı ve coşkun ırmaklar gibi çağıldayan has şiirin anavatanıdır.

Türkçe; karanlığı aydınlatan bir şafak ihişâmıyla “gün ve ay ışığından ve

yayla çiçeği kokusundan” 9 güzellikler sunan, bir parmak balın, tâze bir

kaymağın tadını alır gibi dilimizi, damağımızı şaklatan, her kelimesinde,

her cümlesinde hissiyâtımızı ve fikriyâtımızı en zârif ifâdelerle, kendine

has idrâk, his ve yorumlarla Türk’çe anlatan millî kimliğin şekillendiği bir

liyâkat nişanıdır.

Türkçe; katmer katmer açan bir gül tomurcuğundan seher vakti yayılan

kokular gibi rûhumuza târifsiz şevkler ve zevkler tattıran, çehremizi

ve çevremizi ışıklandırıp gönüllere bir güneş gibi doğan, ufuk çizgimizi

aydınlatıp hayâl penceremizi genişleten, rengârenk sanat ve edebiyat

çiçeklerine ev sâhipliği yapan çok büyük bir turkuaz gülistânıdır.

Türkçe; Türk’ün en güzel türküsü, “Dilde Birlik” aşkını terennüm eden

mukaddes bir ülküsü, Altaylardan Tuna’ya kadar dalgalanan ses ve

söz bayrağı, Türk Dünyası’nın hayâti bağı, Türk-İslâm Medeniyetinin en

görkemli otağı ve Tûran illerinden “allı turnalara” selâm eden vuslat

âsumânıdır.

Türkçe; teknik açıdan mükemmel bir lisan olup, kelime köküne yapım ve

çekim ekleri getirilerek yeni sözcükler oluşturan, az kelimeyle çok şey

anlatan, “matematik gibi bir dil” 10 ve öznesi başta, nesnesi ortada

vurgusu sondaki fiilde olan ve bir tür kreşendoyu 11 hatırlatan

cümlelerinin müzikalitesi dil âlimleri tarafından tescil olunan

muhteşem bir bediîyat limanıdır.

Hâsılı kelâm; Yahyâ Kemâl Beyatlı’nın; “Türkçenin

çekilmediği yerler vatandır. Ancak çekildiği

yerler vatanlıktan çıkar, vatanın kendi gövde ve

rûhu Türkçedir.” 12 dediği, Nihad Sâmi Banarlı’nın

da; “Ataların bize mîrâs bıraktığı en güzel iki

şeyden biri bugünkü Türk vatanı ise, ikincisi

de Türkçedir.” 13 diye ifâde ettiği Türk dili bizim

mânevî vatanımızdır.

Karamanoğlu Mehmet Bey’in 13 Mayıs 1277 tarihinde

Türkçeye Türk’çe bir bakışla yayınladığı; “Şimden

girü hiç kimesne kapıda ve divanda ve mecâlis ve

seyranda Türk dilinden gayrı söz söylemeyeler…” 14 *

fermanı; Türkçenin devlet dili olması, gelişmesi ve gelecek

nesillere nakledilebilmesi bakımından çok önemli bir tarihî hadisedir.

“Türkçenin Karanlık Günleri”nin 15 hitama erdirilmesinin ilk adımını

atan Karamanoğlu Mehmet Bey’in 745 yıl önce yayınladığı bu ferman

dolayısıyla 13 Mayıs “Türk Dil Bayramı” olarak millî bir şuur ve gururla

kutlanmaktadır.

Türk kimliğinin ve Türk kültürünün temelini oluşturan ve dünyanın

en köklü, en zengin dillerinden birisi olan Türkçenin; korunmasını,

zenginleştirilmesini, sanat, edebiyat, ilim ve eğitim dili olarak daha

yükseklere taşınarak geliştirilmesini, art niyetli bir zihniyetle “dili

arılaştırmaya” (?!) çalışanlara (?) fırsat verilmemesini, Türkçeleşmiş

kelimelerin îtibarının korunmasını, Türkçenin ecnebî söz, cümle

yapısı, aksan ve yabancı dil işgalinden kurtarılmasını, Türkçenin doğru

kullanımla gelecek nesillere aktarılmasını sağlayan ve Şevki Bey’in; “Dil

yâresini andıracak yâre bulunmaz” 16 diyen hicaz şarkısındaki gerçeğin

derûnunu idrak edip, “dil yâremize” çâre arayan gönül dostlarıma en

kalbî teşekkürlerimi arz ediyorum.

Türk Dil Bayramı’nın 745. yılı azîz ve asil Türk milletine ve mânevî

vatanımız Türkçeye gönül veren herkese kutlu olsun.

9

Nihad Sâmi Banarlı, Türkçenin Sırları, Benim Dünyam, 58

10

Oktay Sinanoğlu, Bir New York Rüyası “Bye Bye” Türkçe, 283;

11

Bir müzik parçasında, seslerin gittikçe en yüksek bir noktaya doğru güçleneceğini belirten

bir mûsikî terimi

12

Yahyâ Kemâl Beyatlı, Edebiyâta Dâir, 83

13

Nihad Sâmi Banarlı, Türkçenin Sırları, İmparatorluk Dilleri, 25

14

Bugünden sonra hiç kimse; divanda, dergâhta, mecliste ve sarayda Türkçeden

başka dil kullanmayacaktır.

15

Necmettin Hacıeminoğlu; İrfan Matbaası, İstanbul, 1976

16

Güfte, Mehmet Hafîd Bey

DR. MEHMET GÜNEŞ - TÜRKIYE

39


AYYILDIZ | 12. Sayı

TÜRKÇE ZENGİNLİĞİ VE GELİŞİMİ:

ÖNEMLİ İSİMLERİN İZİNDE

Saygıdeğer Okuyucular,

Heyecanla, AYYILDIZ dergisinin 12. sayısında

kaleme aldığım makalemi sizinle paylaşıyorum.

Umarım keyifle okursunuz. İyi okumalar dilerim…

Bu yazıda, Türkçe'nin zenginliğine ve çeşitliliğine

katkıda bulunan önemli isimlere odaklanacağız.

Türk dilinin gelişimi ve zenginleşmesinde etkili

olan pek çok kişi ve akademisyen, dilbilimciler

ve yazarlar bulunmaktadır.

Öncelikle, Türk dilinin tarihine büyük katkı

sağlamış olan Kaşgarlı Mahmut'u anmadan

geçmek mümkün değildir. "Divanü Lügati't-Türk"

adlı eseriyle Türk dilinin en eski ve kapsamlı

sözlüğünü oluşturmuş, Türkçenin yapısını

derinlemesine incelemiştir. Bu eser, Türkçenin o

dönemdeki kullanımını ve çeşitliliğini göstermesi

açısından büyük öneme sahiptir. Mahmut, bu

eserinde Türkçe’nin çeşitli lehçelerini incelemiş,

kelimelerin kökenlerini ve kullanımlarını detaylı

bir şekilde ele almıştır.

Ayrıca, "Divanü Lügati't-Türk" sadece bir sözlük

olmanın ötesinde, o dönemde Türk dünyasının

coğrafyası, kültürü ve yaşam tarzı hakkında

da önemli bilgiler içermektedir. Mahmud'un

bu eseri, Türk dilinin ve kültürünün zenginliğini

günümüze taşıyan önemli bir kaynaktır. Eserleri,

Türk dünyasının dilbilim ve kültür tarihinde kalıcı

bir iz bırakmıştır.

« Kaşgarlı Mahmut’un Türk haritasını çizdiği,

topoğrafyasını gösterdiği, Türklerin efsanelerini

anlattığı, farklı Türk dillerine ve lehçelerine

değindiği gözlemlenmektedir. Dolayısıyla

Kâşgarlı Mahmud aslında bir bütün olarak

Türkoloji’yi öğretmeye çalıştı da denilebilir.

Eserinde her şeyiyle birlikte Türk kültürünü

hedeflemiştir. » - Türk Dilbilim

Şimdi, Türkçe'nin gelişimine büyük katkıları

olan önemli bir figüre geçelim, o da : İsmail

Gaspıralı. Gaspıralı, Türkçenin modernleşmesi

ve yaygınlaştırılması konusundaki çabalarıyla

tanınır. Özellikle, "Tercüman" ve "Mektep" adlı

dergileri kurarak Türkçe’nin gelişimine katkı

sağlamıştır. Bu dergiler aracılığıyla, Türk halkına

doğru ve etkili Türkçe kullanımını öğretmek

amacıyla çeşitli makaleler yayınlamıştır. Ayrıca,

Osmanlı İmparatorluğu'nda Türkçe eğitiminin

yaygınlaştırılması için çaba sarf etmiştir.

Onun sayesinde, Türkçe’nin daha etkin bir

iletişim aracı haline gelmesine ve Türk halkının

dil bilincinin artmasına katkı sağlamıştır. Bu

yönleriyle İsmail Gaspıralı, Türk dilinin ve

kültürünün önemli bir savunucusu olarak

hatırlanmaktadır. Akademisyen Nizamettin

Parlak, bir yazısında İsmail Gaspıralı hakkında

şunları kaleme almıştı: "Dünya Müslümanlarının

ve Türklerin birliği ve kalkınması için mücadele

eden İsmail Gaspıralı, gerek basın-yayın yoluyla

ve uyguladığı yeni eğitim metotlarıyla gerekse

yazdığı eserlerle bu hedefine ulaşmak için büyük

gayret göstermiştir. Bunların en önemlisi de

Endülüs'ü konu alan Darürrahat Müslümanları

adlı eseridir. Gaspıralı, bu kitabı aracılığıyla

Müslümanların geri kalmışlık sebeplerini

açıklamıştır. Akabinde de gelişmek ve kalkınmak

için neler yapılması gerektiğini ortaya koymuş,

azimle çalıştıkları takdirde Müslümanların,

Batı medeniyetini geride bırakacak medeni bir

Müslüman toplum inşa edeceklerine inandığını

ifade etmiştir."

40


AYYILDIZ | 12. Sayı

edebiyatına derin bir iz bırakmış ve okuyucuları

üzerinde derin düşüncelere sevk etmiştir. Şimdi

« Doğduğum Yer » adlı şiirini sizlere sunacağız :

Gaspıralı'nın başlıca eserleri arasında,

"Russkoye Musulmanstvo" (1881), "Salname-i

Türki" (Bahçesaray, 1882), "Mirat-ı Cedid"

(Bahçesaray, 1882), "Hace-i Sıbyan"

(Bahçesaray, 1884; 3.bas. 1892; 7. bas. 1898),

"Avrupa Medeniyetine Bir Nazar-ı Muvazene"

(Bahçesaray, 1885), "İslamlara dair Nizamlar

ve İmtiyazlar" (Bahçesaray, 1885), "Rusya

Coğrafyası" (Bahçesaray, 1885), "İki Bahadır"

(Bahçesaray, 1886), "Kıraat-i Türki" (Bahçesaray,

1886; 2. bas. 1894), "Maişet Muharebesi"

(Bahçesaray, 1886) bulunuyor.

Ondan sonra, Türk edebiyatının önemli bir yazarı

ve hikaye ustası olan Ömer Seyfettin ile ilgili kısa

bir şekilde anlatacağız. 1884 yılında Gönen'de

doğmuş, genç yaşta edebiyat dünyasına adım

atmış ve kısa ömrüne rağmen kalıcı eserler

bırakmıştır. Ömer Seyfettin'in eserleri, sade

ve etkileyici bir dil kullanımıyla dikkat çekti.

Ömer Seyfettin'in hikayeleri genellikle Osmanlı

toplumunun farklı kesimlerinden karakterleri

ve onların yaşadığı olayları konu alır. Onun

eserlerinde sıklıkla milli değerler, insanın iç

dünyası, adalet, ahlaki çatışmalar ve savaşın

insanlar üzerindeki etkileri gibi evrensel temalar

işlenir.

Ömer Seyfettin'in eserlerindeki derinlik ve insan

psikolojisiyle ilgili gözlem yeteneği, onu Türk

edebiyatının en önemli hikaye yazarlarından

biri haline getirmiştir. Eserleri, sadece edebi

açıdan değil, aynı zamanda toplumsal ve felsefi

düşünceyi besleyen önemli metinler olarak

da kabul edilir. Ömer Seyfettin'in kalemi, Türk

Buralardan çok uzakta bir köydü!

Beyaz, billur bir derecik içinden,

Hıçkırırdı, sevinerek geçerken.

Kenarında vardı birçok söğüdü...

Ben işte bu söğütlerin susmayan

Gölgesinde büyümüştüm. Evimiz

Tenha idi; ne yabancı, ne bir iz...

Bahçemizdi yakındaki o orman.

Bir ses, "sevin! " derdi gülen rüzgarda,

Sevinçlere yoktu orda nihayet.

Sanılırdı bu ses gümüş dallarda

Görünmeyen bülbüllerin öğüdü!

Doğduğum yer, doğduğum yer... O cennet

Buralardan çok uzakta bir köydü!...

Türk dilinin zenginliğini ve çeşitliliğini anlamak

için, bu önemli isimlerin çalışmalarını incelemek

ve takdir etmek önemlidir. Onların katkıları

sayesinde Türkçe, günümüzde de hala canlı

ve etkili bir dil olarak varlığını sürdürmektedir.

Türkçe, derin köklere sahip, zengin bir dildir. Her

kelime, binlerce yıllık bir geçmişin ve kültürel

bir birikimin izlerini taşır. Türkçe, bu yönleriyle

hem Türk halkının hem de dünya kültürünün

önemli bir parçasıdır. Bu nedenle, Türk dilinin

zenginliğini ve çeşitliliğini korumak ve geliştirmek

için bu isimlerin mirasına sahip çıkmak önemlidir.

Gelecek sayılarda da farklı konuları ele alıp

anlamlı ve okumaya değer bilgileri sizinle

paylaşmaktan mutluluk duyarım.

En içten selamlarımla,

SARRA RHOUMA - TUNUS

41


AYYILDIZ | 12. Sayı

Efsanevi Kahraman

Kara Fatma

Vatan, sadece fedakârlık toprağında yetişen,

kanla sulanan ulu bir ağaçtır. Desteği olmayanların

desteğidir, ana rahminden sonra bizi taşıyan

ikinci rahimdir. Bu bakımdan bu ülkeye ait

olmaktan gurur duyulmalıdır, çünkü fedakârlık

yapmaya değer tek yer burasıdır. Bu yüzden,

vatan savunması sadece erkeklerin meselesi

değildir; kadınlar da milli mücadelede önemli rol

oynamış, bazı kadınlar gösterdikleri cesaret ve

fedakârlıklarla tarihe adlarını yazdırmışlardır. Kara

Fatma, Türk folklorunun ve tarihinin en önemli

tarihi figürlerinden biri olarak kabul edilirdir.

Kara Fatma kimdir ? Bugüne kadar ölümsüz

kalmak için ne yapmıştır ?

Kara Fatma, asıl adı Fatma Seher Erden'dir. 1888

yılında Erzurum'da Dünya‘ya gelmiş. Ülkesinin

topraklarındaki savaşta değerini kanıtlamış, tarihe

kahramanlık satırları yazanlardan biri olmayı

başarmış, Türkiye'nin kuzeydoğusundaki bir Türk

kadınıdır. Balkan Savaşı'na katılan subaylardan

Ahmed Bey ile evlendi. Fatima, askerliğini eşiyle

paylaşmış ve Birinci Dünya Savaşı'nda ailesinden

19 kadınla birlikte Kafkas Cephesi'nde savaşmıştı.

Balkan Savaşı sırasında onunla birlikte Edirne'ye

taşındı. Ancak eşi Sarıkamış Harekatı'nda şehit

olduktan sonra hayatta ve cihada boş durmadı;

Sadece kadınlardan oluşan bir askeri grup kurarak

kadın ve çocukların yaşadığı alanları korumaya

başladı.

Kara Fatima'nın çalışmaları öncelikle Türk

Kurtuluş Savaşı sırasındaki katılımı ve katkıları

etrafında dönüyor. Savaş alanındaki cesaretiyle

tanınıyordu, Türk davası için savaştı ve

yaralılara tıbbi yardım sağladı. Atatürk ile Sivas

Kongresi'nde tanıştı. Savaşlara katılmak için

Atatürk'ten izin ister. Atatürk, Fatma'ya üsteğmen

rütbesinin verilmesini emreder. Daha sonra

Mustafa Kemal Paşa'nın savaşa katılmayı kabul

etmesi üzerine bir milis grubu oluşturuldu. Bursa

şehrinin Yunanlılardan kurtarılmasında önemli rol

oynadı. 43'ü kadın, 700'ü erkekten oluşan bir grup

askerle Yunanlılarla savaştı ve General Trikopis'e

yakalandı ancak ondan kaçmayı başararak

askerlik görevini tamamlamak üzere geri döndü.

Yunanlılarla yapılan bir başka çatışmada, kadın

savaşçılardan oluşan küçük bir grup da olsa 25

askeri ele geçirdiler. Fatıma, vatanın bağımsızlığı

uğruna canını feda eden kahramanlardan biridir.

Fatıma birçok cephede savaştı. Birinci Dünya

Savaşı sırasında Osmanlı Ordusu ile birlikte birçok

cephede (İzmir, Afyon, İzmit, Sapanca, Düzce

ve Ada Pazar) savaştı. Birliği, 9 Eylül 1922'de

İzmir'in kurtuluş harekâtı sırasında İzmir'e giren ilk

birliklerden biriydi.

Vatan kurtarıldıktan sonra emekli oldu. Devletin

kendisine tahsis ettiği emekli maaşını tek kuruşuna

dokunmadan Kızılay'a bağışlıyor. Kara Fatma,

Kurtuluş Savaşı'ndaki cesareti ve hizmetlerinden

dolayı birçok madalya ve onur ödülü aldı. Aldığı

en önemli madalyalardan biri İstiklal Madalyası'dır.

Bu madalya, Türklerin bağımsızlık mücadelesinde

önemli rol oynayan kişilere verildi. Kara Fatma'nın

savaş meydanındaki cesur eylemleri ona bu

saygın şöhreti kazandırdı.

Son olarak, Kara Fatma'nın Türk Kurtuluş Savaşı

sırasında ve sonrasında bir kadın olarak rolü,

geleneksel cinsiyet normlarına meydan okuma

ve kadın hakları ve cinsiyet eşitliği için daha

geniş bir harekete katkıda bulunma konusunda

çok önemliydi. O dönemde kadınların çabalarının

daha fazla tanınmasının yolunu açtı. Türklerin

hafızalarına kazınan sözleri arasında: “Benim için

ülkenin doğusu da batısı da birdir. "Türkiye'nin

her yeri benim vatanımdır ve Türkiye'nin bütün

çocukları benim çocuklarımdır" Kara Fatma,

2 Temmuz 1955'te 67 yaşında Darülaceze'de

vefat etti. Hayatının son yıllarını geçirdiği Yaşlılar

Merkezi Kasımpaşa'da Kulaksız mezarlığına

defnedildi.

Kısacası Kara Fatma'nın başarısı onun liderliğine

ve cesaretine bağlıdır. Çeşitli askeri görevlerde

başarılı oldu ve cesur eylemleri, Türk milliyetçi

hareketinin yabancı işgalinden bağımsızlığını

kazanma konusundaki genel başarısına katkıda

bulundu.

AMIRA BOUGHANMI - TUNUS

42


AYYILDIZ | 12. Sayı

Kahve içme kültürü

Merhaba arkadaşlar ben Donia. Kahveye olan tutkumu sizlerle

paylaşmak istiyorum. Aslında kahveyi seven tek kişi ben değilim çünkü

dünyanın en popüler içeceği ve hatta sudan sonra ikinci sırada yer

alıyor. Çoğu kahve sever, sabah uyandığında, güne güzel başlamak

için bir fincan kahve dökmeden 15 dakikadan fazla dayanamaz. Bu

enerji içeceği bir sabah alışkanlığından daha fazlasıdır. Her zaman

beklediğinizle aynı tada ve görünüme sahip olmayan preparattan

başlayan duyusal bir deneyimdir, çünkü farklı bir hazırlık vardır bir

ülkeden diğerine ve hatta bir bölgeden diğerine gramdan fazla veya

daha az şeker, baharat… Öyleyse, bu siyah içeceğin farklı ülkelerde

nasıl hazırlandığını ve sunulduğunu öğrenelim ? Size bu makalede

daha fazlasını anlatacağım!

Suudi Arabistan'da “ Qahwa ” derler: Suudi kahvesi, kahve ve

baharatları birleştiren geleneksel bir içecektir. Suudi kahvesi orta

ila yüksek kavurma kahve çekirdeklerinden yapılır. Hafif altın ve

kahverengi arasında gerekli derecede su ile kaynatılır ve şeker

eklenmez. Kahve, kakule, tarçın, karanfil, safran ve zencefil gibi

baharatlarla karıştırılır, bu da ona zengin ve karmaşık bir lezzet verir.

Qahwa, baharatlı kahvenin acı tadını dengelemek için genellikle tatlı

tarihlerle servis edilir.

Türk kahvesi: Öncelikle herkese kahveyi nasıl içtiği sorulur.

Kahvenizi nasıl alırsınız? Bu sorunun da üç cevabı vardır:

- Sade : hiç şeker olmayan

- orta : az şeker katılıyor

- şekerli : çok şeker katılıyor

Türk Kahvesi, filtrelenmemiş öğütülmüş kahve ve şekerin tada göre

konulduğu bir Cezve'de hazırlanır, daha sonra karışım kaynana

kadar ısıtılır. Sonuç, ince bir köpük tabakası olan yoğun, tam gövdeli

bir içecektir. Çoğu zaman, Türk kahvesi küçük bardaklarda bir bardak

su ve bir parça Türk lokumu eşliğinde servis edilir.

Espresso veya kısa kahve: 18. yüzyılın başında İtalya'da ortaya

çıkan ve daha sonra kendine özgü ve eşsiz tadı nedeniyle tüm

dünyaya yayılan bir içecek. Güçlü aroması olan bir kahvedir.

Espresso hazırlama işlemi, yüksek basınçlı süzülmeye, yani sıcak

suyun basınç altında hızlı bir şekilde ince öğütülmüş ve kavrulmuş

kahveden geçirilmesine dayanmaktadır. Bu işlem espresso kahve

makinesi kullanılarak yapılır.

Benim için dünyanın kahveleri (Arap kahvesi, Türk kahvesi ve

İtalyan espresso...) dünyanın farklı bölgelerinin kültürel çeşitliliği

ve yaratıcılığının bir kanıtıdır. Her ülkenin kendine özgü lezzetleri

vurgulayan ve hem damak tadına bir zevk hem de kültürel kimlik

ifadesi olan içecekler yaratan kendi kahve yorumu vardır.

DONIA DOSS - TUNUS

43


AYYILDIZ | 12. Sayı

Etkili

İnsanların

7 Alışkanlığı

Her insan etkileyen bir kitap vardır. Roman,

tarih, şiir veya hikaye kitap türü okuyucular

arasında en yaygındır. Ancak en etkileyen,

bana göre, kişisel gelişim kitaplarıdır. Çünkü

onlar okuyucu ufuğunu açar, onun karakterinin

özelliğini çıkar ve kendi kendine daha yakın

tanıştırır. 1989'da Stephen R.Covey "Etkili

İnsanların 7 Alışkanlığı" kitabı yayınlamış

ve çok uzun süre best-seller listelerinde

kalmıştır. Daha verimli, daha kaliteli, daha

mutlu bir hayat yaşamak isteyenler kesinlikle

bu kitabı okuması tercih edilir. Bu yazımda 7

alışkanlığı hakkında öğrenebilirsiniz.

1. Proaktif Ol

Proaktif olmak, hayatınızın sorumluluğu

sahiplenmek anlamına geliyor. Böylece

davranışlarınızı dış etkinlere bağlamaz.

Reaktif insanlar duygular tarafından, proaktif

insanlar değerler tarafından yönlendirilir.

Proaktif kişiler kendilerine ve başkalarına

verdikleri sözlere bağlı kalırlar. Kendilerine

verdikleri en önemli söz ise; kendini

geliştirmektir. Küçük hedefler belirleyerek

ve onlara bağlı kalarak, kademeli olarak

kendilerini geliştirir ve yaşamları için

sorumluluk alırlar.

2. Sonunu Düşünerek Başla

Demek ki vardığınızda kendinize hayal

edin ve ona göre gelecek adımınız atın. Bu

alışkanlığı daha iyi anlamak için Covey bizi

cenazemizi hayal etmeye davet ediyor;

▪ Sevdiklerimiz bizi nasıl hatırlasın

isteriz?

▪ Neleri başarmış olduğumuzdan

bahsetmelerini isterdik?

▪ Onların hayatlarında ne gibi bir fark

yaratmak isterdik?

Bu düşünce deneyine katılmak, bazı temel

değerlerimizi belirlememize de yardımcı

olacak.

3. Önemli İşlere Öncelik Ver

Bu alışkanlığında Covey işler dört

kategorilarda ayrılmış

I. Acıl ve önemli

II. Acıl değil ama önemli

III. Acıl ama önemli değil

IV. Ne acıl ne de önemli

İşiniz başlamadan önce doğru kategorisininda

koymanız lazım ve ona göre önceliklerinize

bilebilirsiniz ve daha verimli olabilirsiniz.

4. Kazan-Kazan Diye Düşün

Bu bölümde insanlar arası etkileşimde

kullanılan 6 paradigmadan bahsedilmiştir. Bu

paradigmalar şu şekildedir;

▪ Kazan / Kazan

▪ Kazan/Kaybet

▪ Kaybet/Kazan

▪ Kaybet/Kaybet

44

▪ Kazan

▪ Kazan/Kazan ya da Anlaşma Yok

Covey her paradigmayı tek tek ele alarak

neden “Kazan-Kazan”ı tercih etmeniz

gerektiğinin cevabını veriyor. İlgili herkes için

karşılıklı yarar sağlayan bir zihin çerçevesi,

bu, tüm anlaşmaların veya çözümlerin

karşılıklı olarak faydalı olduğu ve tüm

tarafların sonuçtan memnun olduğu anlamına

gelir.

5. Önce Anlamayı Sonra Anlaşılmayı İste

Kişiler arası ilişkilerinizi geliştirmek istiyorsanız,

Covey kendinizi anlamaya çalışmadan önce

bir durumu anlamaya çalışmanız gerektiğini

savunur. Açık bir şekilde iletişim kurma

yeteneği, eğitebileceğiniz en önemli beceri

olduğu için genel etkinliğiniz için gereklidir.

Okumayı, yazmayı ve konuşmayı öğrenirken

yıllar geçirirken Covey, dinleme becerisinin

eğitimine çok az odaklanıldığını belirtiyor.

6. Sinerji Yarat

Başka birinin bakış açısındaki farklılıkları

anlayarak ve bunlara değer vererek, açıklık

ve yaratıcılık yoluyla yeni olasılıkları ortaya

çıkarmanızı sağlayan sinerji yaratma fırsatına

sahibiz. Diğer tüm alışkanlıkların birleşimi bizi

bu alışkanlığına hazırlar.

7. Baltayı Bile

Yedinci alışkanlık, yenilenmenin dört

boyutuyla kendimizi geliştirmekle ilgilidir:

▪ Fiziksel: Egzersiz, beslenme ve stres

yönetimi.

▪ Sosyal/duygusal: Hizmet, empati, sinerji ve

içsel güvenlik.

▪ Manevi: Değer açıklama ve bağlılık, çalışma

ve meditasyon.

▪ Zihinsel: Okuma, görselleştirme, planlama

ve yazma.

“Baltayı bilemek”, bu motivasyonların

dördünü de düzenli ve tutarlı bir şekilde

ifade etmek ve uygulamak demektir ve

bu, kendinize yapabileceğiniz en önemli

yatırımdır. Bir alana aşırı düşkünlük diğerini

ihmal etmek anlamına geldiğinden, her

alana dengeli bir şekilde eğilmek esastır.

Bu alışkanlıklar hakkında konuştuktan

sonra,”Nasıl bir şeye alışkanlık haline getirilir

?” düşünmeniz normaldır. Bir şeye alışmak,

alışkanlık kazanmak zihnimizde 20 günde

meydana gelen bir durumdur. Aynı eylemi,

aynı hareketi 20 gün boyunca yaptığınızda

21. günde alışkanlık kazanmış olursunuz.

Zihnimizin bir şeye alışma süresi 20 gündür,

21. günde alışkanlık haline gelir. Demek ki

uzun zaman sürmez sadece yeni alışkanlığı

alışmanıza karar vermelisiniz ve bir ay

geçmeden o alışkanlığı kazanmış olursunuz.

MARYAM BADRELDIN - MISIR


AYYILDIZ | 12. Sayı

Yaşlılık

Yaşlılık bütün ülkelerde demografik yapılarına göre net

bir sorundur. Biz bu olguyu görmezden gelemeyiz.

Yaşlılık ne demek biliyor musunuz? Yani 65 yaş ve üzeri

bireyleri ''yaşlı'' olarak tanımalamaktadır. Ama ömür bana

göre sadece artan bir sayıdır. Bir de bir kelime olarak

görürüm. Ancak bazı kişilere göre bu kelimenin içinde çok

anlam taşır. Ama zaman geçtikçe her şey değişir.Yaşlılığa

herkes ulaşacak, kimse ondan kaçamaz, demek istediğim

şey kaçış yoktur. Yaşlı olduğumuz zaman normalde işlerden

uzak dururuz bundan dolayı güçsüz oluruz. Ama her

zaman işleri güçlükle yapamayız! Bazı işlerde becerikliliğe

ve zekaya ihtiyacımız vardır. Yaşlılıktan etkilendiği şeyler

vardır, onlardan zeka ve yetenek ama fiziksel sağlıkla ilgili

şeyler vardır. Mesela kişiler yaşlandıkça bellek zayıf olur.

Ayrıca yüzümüzde çizgiler kendini göstermeye başlar.

Bir de cilt buruşuk olur. Üstelik bazı hastalıklara

yakalanıyoruz. Bu hastalıklardan biri kanser, felç, tansıyon,

göz tansiyonu, kolesterol, romatizma ve vertigo. Ancak

yaşlılık en önemli problemleri şunlar: yalnızlık, bakım

ihtiyacı ve yoksulluk. Birincisi yalnızlık, evlatların, babasını

bırakıp giderler o zaman yalnız kalır. Bu haraket ikinci

noktaya götürür o da bakım ihtiyacıdır. Yaşlıya karşı ilgi

veren ve önemseyen yok olur, onu yediren bir kişi yok olur.

Bunun sonucu üçüncü noktaya götürür o da yoksulluk.

Parasız, yemeksiz ve kimsesiz kalır insan. Bu şeyler

yaşlılıktaki en kötü şeylerdir, ayrıca bu şeyler, yaşlıları

öldürür. Hem manevi hem de maddi bir şekilde öldürür.

Yani anlatmak istediğim şey biz, görmeden ve

hissetmeden bu insanları öldürürüz. Ama elbette

onlara iyi bir hayat geçmesini sağlamamız gerekiyor. İlk

olarak onlara iyi bir şekilde davranmamız gerekir. İkincisi

onlara sabır göstermeliyiz. Çünkü yaşlı kişi her zaman canı

burnunda. Ayrıca ömür geçtikçe nefes almakta sıkıntılar

başlar. O yüzden biraz zorluk çekerler. Üçüncüsü tıbbi

araçlar: yaşlılara yakanlandığı hastalıklarından iyileştirmeyi

temsil ediyor. Ayrıca yardımcı tıbbi cihazları sağlamaktır.

Onlardan biri tekerlekli sandalye ve dengeleme araçları ve

vb. Dördüncü rutin işlerin yapılması: yaşlı bireyin günlük

rutin işlerini yapması fiziksel ve piskolojik sağlığının daha

iyi olmasını sağlar. Beşinci olarak sosyal aktivitelere

dahil etmektir: yaşlıları sağlık sorunlarından korumayı

istersek onlara spor ile ilgili faaliyetleri sağlamalıyız.

Çünkü bu egzersizler sayesinde yağ yakmaya ve kasları

güçlendirmeye yardımcı olur. Altıncısı sağlık sigortası

sağlamaktır. Ayrıca iyi bir hayat yaşatması için uygun bir

maaş saglamamız gerekir.

Bugün çoğu çocuk ya da gençler yaşlılardan dalga

geçerek küçümsüyor. Ama onlar bilmiyorlar ki aynı yaş

ve aynı durumu yaşayacaklar. Bu yüzden aileler, çocuklarını

küçükken iyi bir şekilde yetiştirmeleri gerekir. Yani

çocuklarını büyük kişilere nasıl davranağını öğretmeleri

gerekir. Çünkü her insan yaşlılıktan kaçamayacağına

inanmalı. Bundan dolayı bu hayat sünnetidir. Hepimiz aynı

yaştan geçeceğiz. Ama ne zaman ölüp ölmeyeceğimizi

bilemeyiz. O yüzden hayattayken herkese saygı

göstermeliyiz ve iyi davranmalıyız. Son olarak yaşlılık çok

kötü bir şeydir. Ayrıca dezavantajları avantajlarından daha

fazladır. Ama du dünyanın halidir. İnşallah Allah herkese

sağlıklı, uzun ömür versin.

MOHAMED EL SAYED ABDELKALEQ MOHAMED - MISIR

45


AYYILDIZ | 12. Sayı

Yapay zeka nedir ?

Yapay zeka (AI) terimini duyduğunuzda aklınıza

sürücüsüz arabalar, robotlar, ChatGPT veya

diğer AI sohbet robotları ve yapay olarak

oluşturulmuş görüntüler gelebilir, ancak yapay

zekanın çıktılarının arkasına bakıp teknolojinin

nasıl çalıştığını, gelecek nesiller üzerindeki

etkilerini anlamak da önemlidir. Yapay Zeka, tipik

olarak insan zekası gerektiren görevleri yerine

getirebilen sistemler ve makineler oluşturmaya

odaklanan bir bilgisayar bilimidir. Bu görevler

arasında problem çözme, deneyimlerden

öğrenme, doğal dili anlama, kalıpları tanıma

ve karar verme yer alabilir. Bu sistemler, insan

bilişsel işlevlerini simüle etmek veya taklit

etmek için tasarlanmıştır, bu da onların bilgileri

işlemelerine, yeni verilere uyum sağlamalarına

ve görevleri otonom olarak gerçekleştirmelerini

sağlar.

Derin Ögrenme nedir ?

Derin öğrenme, tıpkı insanların yaptığı gibi,

bilgisayarlara örneklerden öğrenerek görevleri

yerine getirmeyi öğreten bir tür makine

öğrenimidir. Bir bilgisayara kedileri tanımayı

öğrettiğinizi düşünün: bıyık, kulak ve kuyruk

aramasını söylemek yerine ona binlerce

kedi resmi gösteriyorsunuz. Bilgisayar ortak

kalıpları kendi kendine bulup bir kediyi nasıl

tanımlayacağını öğreniyor. Derin öğrenmenin

özü budur. Teknik açıdan derin öğrenme, insan

beyninden ilham alan "sinir ağları" adı verilen

bir şeyi kullanır. Bu ağlar, bilgiyi işleyen birbirine

bağlı düğüm katmanlarından oluşur. Katman

sayısı arttıkça ağ "derinleşir" ve daha karmaşık

özellikleri öğrenmesine ve daha karmaşık

görevleri gerçekleştirmesine olanak tanır.

Biyolojik ve Yapay sinir ağları (nöronlar) nasıl

çalışır ?

Beyin, insan vücudunun en karmaşık kısmıdır

o nedenle araştırmacılar hâlâ onun işleyişini

ortaya çıkarmaya çalışmaktadır. Beyni daha iyi

anlamak için basit bir örnek ele alalım: Size şöyle

bir senaryo anlatayım: Elinizle sıcak bir cisme

dokunduğunuzda acıyı hissedersiniz ve elinizi

hemen çekersiniz. Bu etki ve tepki saniyenin

çok küçük bir bölümünde gerçekleşir. Bunun

nasıl gerçekleştiğini kendinize hiç sordunuz mu?

Bunlar vücuda bağlı trilyonlarca nörondur, sıcak

bir nesneye dokunduğunuzda elektriksel uyarı

elinizdeki nöronlardan beyninizdeki nöronlara

gider, daha sonra karar alınıp elektriksel uyarı

hemen eldeki nöronlara geri döner ve onu

ortadan kaldırma talimatı verir. Nöronların

içindeki Dendritler, giriş katmanından başka

bir şey olmayan nöro reseptörleri gibi davranır.

Aksonlar, çıkış katmanından nörotransmiterler

gibi davranır. Çekirdek, aksiyon potansiyelinin

eşikle karşılaştırıldığı yerdir. Aksiyon potansiyeli

eşikten büyükse elektriksel uyarı başka bir

nörona iletilir. Aksiyon potansiyeli eşikten

küçükse elektriksel uyarı başka bir nörona

46


AYYILDIZ | 12. Sayı

iletilmez. Benzer şekilde yapay nöronlar da girdi

katmanından gelen bilgiyi alır ve çıktı katmanı

aracılığıyla bilgiyi diğer nöronlara iletir. Basit

bir sinir ağı, bir giriş katmanı, bir çıkış (veya

hedef) katmanı ve bunların arasında bir gizli

katman içerir. Katmanlar düğümler aracılığıyla

birbirine bağlanır ve bu bağlantılar, birbirine bağlı

düğümlerden oluşan bir "ağ" (sinir ağı) oluşturur.

‘’Sinir ağları anormallikleri tespit etme

yeteneğine sahiptir. Gelecekte doktorlara

ikinci bir görüş vermek için kullanabiliriz;

örneğin bir şeyin kanser olup olmadığı veya

bilinmeyen bir sorunun ne olduğu konusunda.

Ve bu ikinci görüşleri daha hızlı ve daha doğru

bir şekilde sunabileceğiz.’’ Leigh Ann Herhold /

Veri Bilimcisi ve Danışman /Zencos

Sinir ağları neden önemlidir?

Sinir ağları insanların gerçek hayattaki karmaşık

sorunları çözmelerine yardımcı olmak için

idealdir, aşağıdaki gibi alanlarda karar süreçlerini

geliştirebilir:

▪ Kredi kartı ve Medicare dolandırıcılığının tespiti.

▪ Ulaştırma ağları için lojistiğin optimizasyonu.

▪ Doğal dil işleme olarak da bilinen karakter ve

ses tanıma.

▪ Tıbbi ve hastalık teşhisi.

▪ Hedefli pazarlama.

▪ Robotik kontrol sistemleri.

▪ Elektrik yükü ve enerji talebi tahmini.

▪ Süreç ve kalite kontrolü.

▪ Kimyasal bileşik tanımlama.

▪ Ekosistem değerlendirmesi.

Sonuç olarak yapay zekanın dünyamızı

önemli şekillerde dönüştürme ve birçok olumlu

değişiklik yaratma potansiyeline sahip olduğuna

inanıyorum. Ancak yapay zekanın gelişimine

dikkatli ve öngörüyle yaklaşmamız önemli.

Yapay zekanın etik bir şekilde kullanıldığından

ve insanlığın çıkarlarına en iyi şekilde hizmet

edecek şekilde tasarlandığından emin olmalıyız.

Ancak yapay zekanın yükselişi aynı zamanda

önemli zorlukları da beraberinde getiriyor. En

önemli zorluklardan biri, insan işlerinin yerini

makinelerin alması, bunun da yaygın işsizliğe ve

bunun sonucunda sosyal bozulmaya yol açması

ihtimalidir. Ek olarak yapay zeka, giderek daha

otonom hale gelen makinelerin etik sonuçlarıyla

ilgili endişeleri artırıyor. Yapay zekanın herkesin

yararına kullanılmasını sağlamak için yapay

zekaya yönelik etik kurallar oluşturmamız kritik

önem taşıyor.

SARRA FIGUIGUI - CEZAYIR

47


AYYILDIZ | 12. Sayı

HAREKETLİLİK VE DEĞİŞİM

PROGRAMLARI

Daha önce öğrenci değişimi ya da Hareketlilik programlardan

duydunuz mu? UNESCO, EU ve benzer uluslararası organizasyonların

bu Hareketlilik programlarda rolünü sorguladınız mı? Erasmus, YFU,

Fulbright, YES ve benzer programlardan haberiniz var mı? Cevabınız

hayır olsa da evet olsa da, sevgili okuyucular, beraber bu konuyla ilgili

sohbet etmeyi davet ediyorum size; Kıymetli dergimizin, AYYILDIZ, 12.

sayısında öğrenci değişim ve Hareketlilik programlardan bahsedeceğiz.

Size iyi okumalar dilerim.

Üniversiteye geçiş yaptığımızda etrafımızdaki herşey değişiyor,

kişisel veya profesyonel anlamında, çok büyük bir geçiş yapıyoruz,

hayatımıza etkileyen, kendimizi yeniden keşfetmeyi öğreten, dünyaya

bambaşka bir bakışa bakmayı öğreten bir geçiş. Üniversitede, sadece

okumaya değil, olgun bir insan olarak yaşamayı öğreten bir dönem,

çünkü sadece derslerle uğraşmıyoruz, geleceğiyle, ilişkilerimizle,

profesyonel hayatımızla. Sorumluluk ne demek anlamaya başlıyoruz.

Söylediğim herşey ve daha fazlası için üniversite dönemi, insanın en

güzel yaşlarıdır.

Kendimizi geliştirmek için, üniversite öğrenci olarak bir sürü fırsatlar ve

şanslar veriliyor bize, yalnız o fırsatlara ele geçirmeye hazır olanlara

verilir. Bu fırsatlardan en önemlisi : ÖĞRENCİ DEĞİŞİM YA DA ÖĞRENCİ

HAREKETLİLİK, bunlar öğrencinin dünyaya açılmasına sağlayan

bir dizi programdır. Bu programlar genellikle profil dışı uluslararası

gençlik kuruluşları tarafından düzenlenir, bunların temel amacı yüksek

öğrenimin uluslararasılaşmasını, kültürlerarası diyaloğu teşvik etmeyi

ve uluslararası öğrenciler aracılığıyla toplumları zenginleştirmektir.

Bir sürü uluslararası organizasyonlar gençlik hareketliliğin teşvik

etmekle ilgileniyor, örnek olarak:

● UNESCO: milletlerin en uzmanlaşmış kuruludur, bu organizasyonun

gençlik programı, gençlerin topluma tam katılımın teşvik etmeyi ve

onları aktif vatandaşlar olmayı öğreten bir toplumdur. UNESCO eğitim,

bilim ve kültür programlarıyla gençlerin hareketliliğini desteklemektedir.

● EU: European Union yükseköğretim kurumları arasında öğrenme

hareketliliğini, işbirliğini ve değişimi teşvik etmeyi amaçlayan Erasmus+

programı aracılığıyla gençlik hareketliliğini desteklemektedir.

Bu kuruluşlar, gençlere yönelik eğitim, istihdam ve kültürel değişim

fırsatlarını destekleme çabalarına odaklanarak yüksekeğitimin

uluslararasılaştırılmasında çok önemli bir role sahiptir. Örneğin, United

Nations, 2012 yılında GEFI (Global Education First Initiative) adlı bir

eğitim kampanyası başlattı; bu kampanyanın ana hedefi tüm çocukların

kaliteli eğitime erişimini sağlamaktır. Bir de, European Union, öğrenci

hareketliliğini destekleyen ve gençlere yurt dışında eğitim fırsatları

sunan Erasmus+ programı gibi eğitim programlarına da fon sağlıyor.

Eğitim fırsatlardan ziyade, bu kuruluşlar kültürel değişim fırsatları da

teşvik ediyor. Kültürel değişim programları gençlere farklı kültürler

hakkında bilgi edinme ve çevrelerindeki dünyayı daha iyi anlama fırsatı

sağlar, örnek olarak Fulbright programı ve Creative Cities Network en

tanılan kültürel değişim programları.

48


AYYILDIZ | 12. Sayı

Daha spesifik olmak için, bir sürü ortak gençlik

hareketliliği fırsatları beraber keşfedilim:

● EUROPEAN SOLIDARITY CORPS: ESC gençlere

bu olanağı sunan bir EU girişimidir. Yurt dışında

veya kendi ülkesinde topluluklara fayda sağlayan

projelerde yer almak. Faaliyetler, dezavantajlı

kişilere yardım etmekten insani yardıma kadar çeşitli

alanları kapsıyor, ayrıca AB ve ötesinde sağlık ve

çevre eylemlerine katkıda bulunuyor.

● AIESEC: Gençlerin uluslararası stajlar

ve gönüllülük fırsatları aracılığıyla liderlik

potansiyellerini keşfetmeleri ve geliştirmeleri için

küresel bir platform.

Katılımcılar aşağıdakiler arasından seçim yapabilir:

-Küresel Gönüllü: Gençlerin liderlik becerilerini

geliştirmeleri için bir fırsat Yurt dışında bir sosyal

projede gönüllü olarak yer alarak tutkulu oldukları

bir amaca katkıda bulunmak.

-Global Yetenek: Profesyonel iş deneyimini

tamamlama fırsatı sunar yurtdışında işletme veya

mühendislikle ilgili alanlarda.

-Küresel Öğretmen: Profesyonel bir öğretmenlik

deneyimini tamamlayarak kişinin becerilerini

geliştirmesi yurt dışında olan bir programdır.

● ERASMUS + YOUTH EXCHANGES: Erasmus+

programları farklı ülkelerden genç gruplarının kısa

sürelerle buluşmasına, birlikte yaşamasına ve ortak

projeler üzerinde çalışmasına olarak tanıyan gençlik

değişimleri. Gençlik değişiminde gençler atölye

çalışmaları, alıştırmalar, tartışmalar, rol oyunları,

açık hava etkinlikleri ve daha fazlası gibi etkinliklere

katılmayı bekleyebilirler. Katılımcıların öğrenme

deneyimleri bir Youthpass aracılığıyla tanınır.

● WORK AND TRAVEL: “Work and Travel”,

sunulan bazı alanlarda yeni beceriler kazanmak

ve bilgilerini geliştirmek isteyen gençlere yönelik

eğitim programları sunmaktadır. “Work and Travel”

Grubu, öğrencilerin ve gençlerin kültürel değişim

programına katılmalarını sağlar, mesleki pratik

kazanın, dünyanın her yerindeki programlarda

çalışın, ayrıca yabancı dil becerilerinizi geliştirin.

● AU PAIR: “Au Pair”, yabancı bir ülkede Ev Sahibi

Aile ile birlikte yaşayarak başka bir kültürü deneyim

ve yeni bir dil öğrenmek isteyen gençtir. Özel bir

oda ve bir miktar cep harçlığı karşılığında “Au Pair”,

çocuk bakımı ve ev işleriyle ilgili görevleri üstlenir.

Çalışma saati sayısı haftada 45 saati geçemez.

Aslında bunlar Hareketlilik kavramını anlamak için

çok sayıda hareketlilik ve değişim fırsatından sadece

birkaçı şeyler. Sizlere bahsettiğim programlar

hakkında daha fazla bilgi edinmek ve bu konu

hakkında daha fazla bilgi almak için bu makalenin

sonunda işinize yarayacak farklı web sitelerine ve

portallara bağlantılar bulacaksınız.

Hız ve çok işlevlilik ile anılan zamanımız, profesyonel

dünyaya adım atmaya hazırlanan üniversite

öğrencileri olarak pek çok nitelik ve deneyimle

donatılmamız gerekiyor. Bahsettiğim programları

bu hedefe ulaşmak için şahane bir yoludur, bundan

ziyade, insan olarak çok şey ögreniyoruz, daha

anlayışlı, hoşgörülü, barışçıl ve entelektüel bir

bakışa sahip oluyoruz.

Yukardaki programların web siteleri:

EUROPEAN

SOLIDARITY CORPS

AIESEC

ERASMUS+ YOUTH

EXCHANGES

WORK AND

TRAVEL

AU PAIR

Daha fazla bilgi için :

Bu portalda dünyanın her yerindeki

farklı stajlar ve burslar hakkında günlük

güncellemeler bulacaksınız

Bu web sitesi, farklı burslar ve fırsatlar

hakkında ayrıntılı bir açıklamayla

birlikte makaleler yayınlamaktadır

Opportunities for

Youth

49

KARIMA SKOUNTI - FAS


AYYILDIZ | 12. Sayı

Merhamet melekleri

Başlık size bugünkü konumuz hakkında bir ipucu verdi mi? Evet arkadaşlar,

hemşireler’den, ya da Tunus'ta onlara "merhamet melekleri" dediğimiz gibi,

bahsedeceğiz. Sevdiğim ve pratik yaptığım bir şey hakkında konuşabileceğim için

o kadar mutluyum ki.. Peki, baştan başlayalım : Hemşirelik nedir ?

« Hemşire, kronik ya da akut fiziksel ve zihinsel hastalıktan muzdarip hastalar

için sağlık kuruluşlarında veya evde tıbbi bakım sağlar. Hastane, özel klinik, okul,

sağlık merkezleri, cezaevi gibi kurumlarda görev alır ».

Hemşire olmak için nasıl, nerede ve ne kadar okumam lazım ?

- Tunus’ta, önce “bakalorya” diplomasına sahip olmanız gerekir.

- Aşağıdaki bölümlerden birinde lisans derecesinde başarılı olmanız, hemşirelik

alanında uygulamalı bir lisans için eğitim görmenizi sağlar:

Deneysel bilimler, matematik, sanat (seçmeli ders olarak hayat ve yer bilimleri

öğrencisi olmalı), spor.

- 5 devlet üniversitesinde (ISSIT, ISSISou, ISSIK, ISSIG, ISSIS) veya özel

üniversitede eğitim alabilirsiniz

- Lisans: Çalışma programı 3 yıl içinde, hemşirelik bilimlerindeki çalışma programı

teorik (üniversitedeki çalışmalar) ve uygulamalı (çoğu kamu sağlık kurumlarında

olan eğitim kursları) olarak ayrılmıştır.

- Sonra istersen yüksek lisans derecesi için iki yıl eğitim alabilirsiniz.

Şimdi gelelim asıl meseleye.. Herkesin bildiği gibi bu işin iki tarafı var; profesyonel

tarafı ve insani tarafı. Her biri hakkında ayrı ayrı konuşalım. Profesyonel tarafı :

Hemşire ne yapar ?

- Hasta Bakımı: Hemşireler hastalara doğrudan sağlık bakımı sağlar, ilaçları

uygular, fizik muayene yapar, yaşamsal belirtileri izler ve tedavi sağlar.

- Hasta İzleme: Hemşireler hastaların durumunu izler, durumlarındaki değişiklikleri

tespit eder ve buna göre aksiyon alır. Komplikasyon veya acil durumlarda

müdahale edebilirler.

- Hasta Eğitimi: Hemşireler, hastaların ve ailelerinin sağlık durumları, tedavileri,

ilaçları ve evde bakımı konusunda eğitilmesinde önemli bir rol oynuyorlar.

Hastaların bakım planlarını anlamalarına yardımcı olurlar.

- Bakım koordinasyonu: Hemşireler, sağlık ekibinin farklı üyeleri (doktorlar,

terapistler, diyetisyenler..) arasındaki bakımı koordine eder. Hastaların kapsamlı

ve tutarlı bakım almasını sağlarlar.

- İlaç Yönetimi: Hemşireler, hastalara ilaçların güvenli ve uygun şekilde

uygulanmasından sorumludur. Bu, dozların hazırlanmasını, kontrol edilmesini ve

hastalara ilaçların açıklanmasını içerir.

- Yara bakımı: Hemşireler genellikle yara bakımı, pansuman yönetimi ve

enfeksiyonun önlenmesiyle ilgilenirler.

- Tıbbi kayıt yönetimi: Hemşireler hastaların tıbbi bilgilerini (değerlendirmeler,

tedaviler, uygulanan ilaçlar ve ilerleme) kaydeder.

- Enfeksiyonun Önlenmesi: Hemşireler, enfeksiyon kontrol protokollerini takip

ederek ve hastalara ve personele en iyi hijyen uygulamalarını öğreterek

enfeksiyonların önlenmesinde önemli bir rol oynarlar.

- Araştırma: Bazı hemşireler bakım uygulamalarını iyileştirmek ve hemşirelik

biliminin ilerlemesine katkıda bulunmak için klinik araştırmalara katılır.

Hastaların hayatını belirleyen durumlarda:

- Afet Bakımı: Hemşireler genellikle doğal afetlere, salgın hastalıklara veya diğer

acil durumlara ilk müdahale edenler arasındadır. Zor koşullarda hayat kurtarıcı

bakım sağlama konusundaki kararlılıkları kahramancadır.

- Kalp durması sırasında hayat kurtarmak: Kardiyopulmoner resüsitasyon

konusunda eğitim almış hemşireler, ister hastanede, ister halka açık bir yerde,

hatta uçakta olsun, kalp durması sırasında hayat kurtarmada sıklıkla kahramanlar

olmuştur.

- Ciddi kazalara hızlı müdahale: Acil servislerde çalışan hemşireler genellikle ciddi

trafik kazalarına ilk müdahale eden kişilerdir ve ambulanslar gelmeden hayat

kurtarıcı bakım sağlarlar.

- Obstetrik Kriz Yönetimi: Doğum hemşireleri, hızlı düşünme ve klinik becerilerinin

anne ve bebeğin hayatını kurtarabileceği doğum sırasında acil durumlarda yer

alabilirler.

- Palyatif Bakım: Palyatif bakımda çalışan hemşireler, yaşam sonu hasta ve

ailelerine olağanüstü bir şefkat ve duyarlılık göstererek olağanüstü destek sağlar.

Tüm bu görevleri doğru bir şekilde yerine getirebilmek için hemşirelerde bulunması

gereken bazı kriterler vardır..

50


AYYILDIZ | 12. Sayı

Nedir bu kriterler ?

- Stresi yönetme yeteneği: Hemşirelik işi zorlu ve stresli olabilir.

Baskı altında sakin kalabilme yeteneği çok önemlidir.

- Takım halinde çalışabilme yeteneği: Hemşireler sıklıkla diğer

sağlık profesyonelleri ile işbirliği içinde çalışırlar. İyi bir ekip

arkadaşı olmak, kaliteli bakım sağlamak için önemlidir.

- Organizasyon Becerileri: Zaman yönetimi ve tıbbi prosedürleri

ve hasta kayıtlarını takip etme yeteneği hasta güvenliği için

gereklidir.

- Etik ve Dürüstlük: Hemşireler en yüksek etik ve profesyonel

standartlara bağlı kalmalıdır. Dürüstlük ve gizlilik esastır.

- Sabır: Hemşirelik genellikle zor durumları ve kronik hastalığı

olan veya iyileşmekte olan hastaları içerir. Sabır değerli bir

niteliktir

- Uyarlanabilirlik: Sağlık alanı sürekli olarak gelişmektedir.

Hemşireler yeni teknolojilere, bakım protokollerine ve ortaya

çıkan zorluklara uyum sağlamaya hazır olmalıdır.

- Duygusal dayanıklılık: Hasta veya acı çeken hastalarla

çalışmak duygusal açıdan zor olabilir. Bu zorluklarla yüzleşmek

için duygusal dayanıklılık önemlidir.

- Sorumluluk duygusu: Hemşireler kaliteli bakım verme ve hasta

güvenliğini sağlama sorumluluğuna sahiptir.

İnsani tarafı : Hemşire ne yapar ? aynı zamanda kriter de

diyebiliriz ?

- Duygusal Destek: Hemşireler hastalara ve ailelerine empati

gösterme, dinleme ve rahatlık sunma dahil olmak üzere duygusal

destek sağlar.

- Empati ve Şefkat: Hemşireler hastaların duygu ve deneyimlerini

anlayarak empati gösterirler. Merhamet, ilgili jestler ve güven

verici sözlerle gösterilir ve hastaların duygusal sağlığına katkıda

bulunur.

- Saygılı İletişim: Hemşireler hastaların ihtiyaç ve tercihlerini

dikkate alarak saygılı bir şekilde iletişim kurarlar. Açık ve dürüst

iletişim hasta ile hemşire arasında güven oluşturur.

- Onur ve Saygı: Hemşireler kültürel çeşitliliği, inançları ve

tercihleri tanıyıp değer vererek her bireyin onuruna saygı gösterir.

Saygılı bir bakım ortamını teşvik ederler.

- Hasta Savunuculuğu: Hemşireler sıklıkla hastaların savunucusu

olarak hareket ederek bakım planında onların tercihlerine ve

ihtiyaçlarına saygı duyulmasını sağlar. Onlar bakım ekibindeki

hasta sözcüleridir.

- İşbirliği ve Güvenilir İlişkiler: Hemşireler hastalarla, aileleriyle ve

sağlık ekibinin diğer üyeleriyle güvene dayalı ilişkiler kurar. Etkili

işbirliği olumlu hasta sonuçlarına katkıda bulunur.

- Eğitim ve Güçlendirme: Hemşireler hastaları sağlıkları, tedavileri

ve korunmaları konusunda eğitir. Hastaları kendi sağlıkları

hakkında bilinçli kararlar almaya teşvik ederek güçlendirirler.

- Danışmanlık ve Psikososyal Destek: Hemşireler, hastaların

hastalık, ağrı veya yaşam değişiklikleriyle ilişkili duygusal ve

psikolojik zorluklarla başa çıkmalarına yardımcı olmak için

danışmanlık ve psikososyal destek sağlar.

- Gizliliğe Saygı: Hemşireler hastaların tıbbi bilgilerinin gizliliğine

saygı gösterir, böylece güveni ve karşılıklı saygıyı güçlendirir.

- Zaferleri Kutlamak: Hemşireler, ister iyileşmeye doğru atılan

küçük adımlar, ister neşe ve mutluluk anları olsun, hastaların

ilerlemesini ve başarılarını kutlarlar.

Yukarıdakilerin tümü, hemşirelerin iyiliği için şefkat, kararlılık ve

adanmışlığı içerecek şekilde basit bakım yönetiminin ötesine

geçen, hemşireler tarafından gerçekleştirilen kahramanca

eylemlerin çeşitliliğini vurgulayan örneklerdir.

Hemşirelerin karşılaştığı zorluklar :

- Yüksek iş yükü: Hemşireler genellikle uzun ve bazen

öngörülemeyen günlerin olduğu ağır bir iş yüküyle karşı karşıyadır.

Bu durum fiziksel ve zihinsel yorgunluğa neden olabilir.

- Duygusal Stres: Hemşireler, hastanın acı ve ızdırapları, ölümler

ve bazen ailelerle çatışmalar gibi duygusal açıdan zor durumlarla

karşı karşıya kalabilir.

- Kaynak eksikliği: Bazı tesisler, personel, tıbbi ekipman veya

altyapı açısından yeterli kaynaklardan yoksun olabilir ve bu da

en iyi bakımın sağlanmasını engelleyebilmektedir.

- Sağlık riskleri: Hemşireler enfeksiyon riskleri, hastalarla

ilgilenmekten kaynaklanan kas-iskelet sistemi bozuklukları ve

mesleki stres dahil olmak üzere kendi sağlıklarına yönelik risklere

maruz kalmaktadır.

- Tükenmişlik: Genellikle kronik iş stresi, aşırı iş yükü ve destek

eksikliğinden kaynaklanan tükenmişlik, hemşireler arasında

önemli bir endişe kaynağıdır.

- Bakımın karmaşıklığı: Tıbbi teknolojilerin ilerlemesi ve karmaşık

tıbbi durumların artmasıyla birlikte hemşireler, kaliteli bakım

sağlamak için bilgi ve becerilerini sürekli güncellemelidir.

Özet :

Özetle, hemşirelik mesleği yadsınamayacak derecede çaba

gerektiren, önemli miktarda sabır ve zaman yatırımı gerektiren

bir meslektir. Hemşireler rollerine tamamen bağlı olup, her

hastayla fiziksel, duygusal veya psikolojik tüm boyutlarıyla

ilgilenirler. Görevlerin karmaşıklığı, yüksek iş yükü, acil durumlar

ve hasta ihtiyaçlarının çeşitliliği, olağanüstü bir dayanıklılık ve

sürekli bağlılık gerektirir. Bununla birlikte, bu zorluklara rağmen,

hemşirelik mesleği toplumun refahı için temel olmaya devam

etmektedir; bu durum, bireylerin sağlığına ve bütünsel desteğine

adanmış bu mesleğin hayati önemini göstermektedir. “Dolayısıyla

hemşirenin mesleği sadece enjeksiyon veya bandaj vermekle

sınırlı değildir”

51

GHOFRANE MOUELHI - TUNUS


AYYILDIZ | 12. Sayı

YOLDAŞIM

Arkadaş, aslında ben ilk baştan ne konu ilgili

yazacağıma ve konuşacağıma bilmiyordum ama

sonra bir arkadaşım var, bana söyledi ki benimle

ilgili niye konuşmuyorsun ama ben ilk baştan çok

umursamadım hayır dedim daha etkili bir konuyu

istiyorum dedim ama sonra düşündüm ve bu fikir kötü

olmadığını anladım çünkü o zaten hayatımı etkileniyor

ondan başka daha etkili bir konu bulmadım. Adı Nur,

ve o benim için sadece normal bir arkadaş değil,

yoldaşım, sırdaşım, ve en önemli kardeşim gibi,

hayır ya gibi değil gerçekten kardeşim çünkü benim

bir kız kardeşim yok ama onun sayesinde oldu, onu

7 yıldır tanıyorum. Benim çok arkadaşlarım yok ama

olsun o benim için yeterli. Onunla gülüyorum, onunla

ağlıyorum, onunla dertleşiyorum, onunla hayal

koruyorum, her şey onunla yapıyorum. Okuldan

bile onun aynı sınıfta okuyorum ama bu yıl birlikte

değiliz çok zorluyorum ama olsun geçer, çok zor ama

geçer, onu o kadar seviyorum ki eğer bir gün okula

gelmezse bir eksiğim var hissediyorum, çok yalnız

hissediyorum onsuz.

Benim için sadece arkadaş değil neden biliyor

musunuz ! çünkü beni gerçekten yalansız

dolansız sevdiğimi hissediyorum, ben kendimi

kötü hissederken sadece o buluyorum yanımda

moralim yükseliyor, beni güldürüyor bazen bana

tavsiye veriyor annem gibi o yüzden ona kardeşim

diyorum o benim her şeyim ve onu kaybetmeyi hiç

istemiyorum, benim tek istediğim her zaman benim

yanımda olsun, her zaman onunla gülmek istiyorum

her zaman onunla yeni hatıraları ve güzel anları

yaşamak istiyorum. Yani ilk okulda çok arkadaşlarım

vardı, onlarla çok güzel anlar yaşadım ama koleje

gidince ve Nur ile tanışmaktan sonra işte dedim ki

benim istediğim arkadaş budur. Aslında ilk önce

ondan nefret ediyordum ama sonra yavaş yavaş

onu sevmeye başladım, her arkadaşlık hikâyesi

gibi önceden nefret sonra sevmek. Birbirimize çok

bağlıyız, hiç ayrılamıyoruz birbirimize ve inşallah

böyle kalırız. Arkadaşlarınız iyi seçmeniz lazım,

arkadaşlar sadece iyi anlar için değil benim için en

önemlisi senin kötü anların yanında olması lazım

çünkü o sana çok destek veriyor, iyi günde kötü günde

birlikte olmanız lazım, destek olmanız lazım. Benim

için eğer hayatında seni anlayan, seni umursayan

ve senin gerçekten kardeşi gibi seven bir arkadaşın

varsa bu dünyada en şanslı insan olduğunu bil.

Kemal Sayar söyledi gibi: «Dostluklar bir sırrı emanet

edebilmektir » Yani arkadaşlığa güvenmek, benim

için mutluluk ve rahatlamak demektir. Çok güzel

bir his senin çok güvendiğin bir insan var olmak.

Bazı insanlar arkadaşlarının tarafında bir hayal

kırıklığı yaşıyorlar ve o arkadaşın yüzünden diğer

insanlardan güvenini kayıp ediyorlar o yüzden ben

diyorum ki arkadaşlık kötü günler için yani her zaman

değil mutlu günlerden bile ama eğer kötü günlerinde

senin yanında bulduysan her zaman senin yanında

oluyor o gerçekten gerçek bir arkadaş, Nur gibi, o

yüzden ben ona kardeşim diyorum çünkü her zaman

yanımda, ağlarken onu arıyorum, sıkıldığımda onu

arıyorum, dertleşmek istiyorsam onu da buluyorum.

O yüzden arkadaşlarınızı iyi seçin.

Sonunda Nur için bir şey yazacağım: "Nur, benim

en yakın arkadaşım ve kardeşim olduğun için

teşekkür ederim, her zaman benim yanımda olduğun

için teşekkür ederim, hani diyorlar ya her düz saçları

olan bir kız ona kıvırcık saçları olan bir kankası olmalı,

seninle çok şeyler yaşadık ve hayatımın en güzel

anları seninle yazdım, senin varlığın beni çok mutlu

ediyor ve umarım hayatımın sonuna kadar birlikte

kalalım ve hayalimizi gerçek edebiliriz ve çok başarılı

oluruz birlikte ve en önemlisi bütün dünya birlikte

gezelim hayal ettiğimiz gibi. Seni çok seviyorum

«Chninifa » ve her zaman söylediğimiz gibi "Best

friends forever".

GHOFRANE BELJOUDI - TUNUS

52


AYYILDIZ | 12. Sayı

Mavi ekonomi

Okyanuslar, mavi gezegenimizin yüzeyinin %72'sini kaplar ve biyosferin %95'inden fazlasını oluşturur. Yaşam

okyanuslardan kaynaklanıyor ve oksijen üreterek, karbondioksiti emerek, besin maddelerini geri dönüştürerek ve

küresel iklim ve sıcaklığı düzenleyerek tüm yaşamı desteklemeye devam ediyorlar. Okyanuslar, küresel nüfusun

önemli bir bölümünü gıda ve geçim kaynakları ile sağlamaktadır ve küresel ticaretin %80'inin ulaşım aracıdır. “Rio +20”

Konferansı'nda, “yeşil bir ekonomi” 'in konsepti ve uygulanması tartışmanın özündeydi. Ancak hazırlık süreci boyunca,

birçok kıyı ülkesi “yeşil ekonomi” 'in onlara uygulanabilirliğini sorguladı ve bir “Mavi ekonomi” yaklaşımı için güçlü

pozisyonlar sundu- denizlerin ve okyanusların sürdürülebilir, düşük karbonlu, kaynak verimli, doğru hareket etmek için

çok önemli olduğu varsayımıyla daha belirgin bir şekilde ele alınması, ve kapsayıcı gelişim modelleri.

"Mavi ekonomi" nedir?

"Mavi ekonomi" terimi, okyanus ekosistemlerinin sağlığını korurken, ekonomik büyüme, gelişmiş geçim kaynakları ve

işler için okyanus kaynaklarının sürdürülebilir kullanımını ifade eder. Balıkçılık, su ürünleri yetiştiriciliği, turizm, nakliye,

yenilenebilir enerji ve biyoteknoloji dahil olmak üzere okyanusta veya yakınında gerçekleşen çok çeşitli ekonomik

faaliyetleri kapsar. Mavi ekonomi konsepti, ekonomik kalkınmanın çevresel sürdürülebilirlikle dengelenmesinin önemini

vurgulamaktadır. Okyanusu, küresel ekonomilere önemli ölçüde katkıda bulunabilecek değerli bir varlık olarak kabul

etmekle birlikte, deniz ekosistemlerinin uzun vadeli sağlığını sağlamak için sorumlu yönetim ihtiyacını da vurgulamaktadır.

Okyanusla ilgili faaliyetlerden yararlanan çeşitli sektörleri kapsar. Mavi ekonominin kilit sektörleri şunlardır:

Balıkçılık ve Su Ürünleri

Balık stoklarının sürdürülebilir yönetimi

ve su ürünleri yetiştiriciliğinin sorumlu

gelişimi, deniz kaynaklarını tüketmeden

sürekli ve istikrarlı bir deniz ürünleri

tedarikini sağlamak için gereklidir.

Turizm

Kıyı ve deniz turizmi ekonomik büyümenin

önemli bir itici gücü olabilir. Bununla birlikte,

mercan resifleri ve kıyı habitatları gibi deniz

ekosistemleri üzerindeki olumsuz etkileri

önlemek için turizm faaliyetlerini dikkatli bir

şekilde yönetmek çok önemlidir

Nakliye ve Ulaşım

Denizcilik endüstrisi küresel ticarette

hayati bir rol oynamaktadır. Emisyonların

azaltılması ve petrol sızıntılarının

önlenmesi gibi nakliye uygulamalarının

çevresel sürdürülebilirliğini iyileştirme

çabaları mavi ekonominin bir parçasıdır.

Yenilenebilir Enerji

Mavi ekonomi, açık deniz rüzgârı, gelgit ve

dalga enerjisi gibi okyanusta yenilenebilir

enerji kaynaklarının geliştirilmesini içerir.

Bu teknolojiler, fosil yakıtlara olan güvenin

azaltılmasına ve iklim değişikliğinin

azaltılmasına katkıda bulunmaktadır.

Biyoteknoloji

Deniz biyoteknolojisi, farmasötikler,

nutrasötikler ve diğer endüstriyel

uygulamalar için deniz organizmalarının

araştırılmasını içerir. Bu, biyoçeşitliliğin

korunmasını teşvik ederken yeni

ekonomik fırsatlara yol açabilir.

Koruma ve Sürdürülebilir Uygulamalar

Mavi ekonomi, okyanus ekosistemlerinin

uzun vadeli sağlık ve dayanıklılığını

sağlamak için deniz koruma alanları

ve sürdürülebilir balıkçılık uygulamaları

gibi koruma önlemlerinin önemini

vurgulamaktadır.

Akdeniz'de mavi ekonomi

Akdeniz'deki okyanusla ilgili faaliyetler, bölgedeki beşinci büyük ekonomiyi temsil etmektedir ve dünyanın %20'si

dünyalarının sadece %1'ini oluşturan bir alanda yıllık “Küresel Deniz Ürünleri” okyanuslarının. Bugün, her zamankinden

daha fazla, Mavi Ekonomi sektörleri, bölge ekonomisi için önemli motorlardır ve inovasyon ve sürdürülebilir ve kapsayıcı

refah için muazzam bir potansiyele sahiptir. Akdeniz'in sağladığı ekonomik fırsatlar, ekosistemlerine saygı duyan ve

zaman içinde değerlerini koruyabilen ve artırabilen yeni yönetim modellerine olan artan ihtiyaçla yakından bağlantılıdır,

yerel topluluklara fayda sağlamak. “BM Çevre Akdeniz” Eylem Planı-Barselona Sözleşmesi, Akdeniz Birliği, Plan Bleu

Bölgesel Faaliyet Merkezi, Avrupa Birliği, Akdeniz Genel Balıkçılık Komisyonu (FAO-GFCM) ve WWF stratejilerini

koordine ediyor ve hükümetler, yerel yetkililer, işletmeler, üniversiteler ve sivil toplumla daha iyi iş birliği için çalışıyor.

Mavi ekonomiye katılımın statik olmadığını ve ülkelerin okyanusla ilgili çeşitli sektörlerde sürdürülebilir

uygulamaları geliştirmek için stratejiler geliştirmeye ve uygulamaya devam edebileceğini belirtmek önemlidir.

53

WAFA TRABELSI - TUNUS


AYYILDIZ | 12. Sayı

Keşke hep çocuk kalsaydım

Küçükken annemin bana hep sorduğunu hatırlıyorum:

- kızım büyüyünce ne olmak istiyorsun ?

- eh! eh! Aslında çok fazla şeyler istiyorum, ama büyük bir

kadın olmak istiyorum.

Artık büyüdüm, ah bir çocuk olsaydım ve hep öyle

kalsaydım hiç büyümeseydim keşke. Keşke yine çocuk

olsam, kaybettiğim en büyük şey oyuncağım olsa, sadece

gece tuvalet giderken korksam, kabus görünce annemin

yanıma koşsam, düşeceğim zaman babamın ellerinden

tutsam. Keşke çocuk kalsaydım, küçük bir küfür duyunca

utansam ve hayallerimde bir süper kahraman. Bitmeyen

oyunlarım vardı, en çok oynanan körebeyi .. saklambaç

da vardı, anneannemin arkasına saklandığım hep,

saklandığım yeri diğerlerine söyleyen arkadaşım en büyük

düşmanım olurdu ama sadece oyun bitene kadar, ve

okuldan koşa koşa çıkışlar, eve en önce kim varacak diye

kolumdaki ve bacağımdaki düşmelerden kalma izler hala

en güzel izlerdir bendeki, ve peşinden hemen ödevleri

yapmıyoruz, öyle ya vakit dar akşam ezanı okuduğumu

evde olunacaktı. 10 dakika bile olsa oynanabilecek en

güzel oyunlarımı oynadım semtimde. Akşamlar çat kapı

gittiğin dayım en güzel tatlılar hep onun evinde olurdu. Her

sabahçı oldum ben okulumda kardeşimle uyanma vakti

anneme de diğimiz 5 kelimelik bir cümle olurdu hep: nooolur

anneee beş dakika daha. Şimdi işe yetişme telaşları var

ama nolur diyebilecek yaşta değilim, diyemem!

Küçüklüğümde sokakta top oynarken mahalledeki bir

komşu varmış hala hatırlıyorum onu adı “ Muldi ” bağrı bir

adımdı söyle der :“ Evimin önüne defolun gidin yaramaz

çocuklar, yemin ediyorum bir dahası sefere sizin kirli

topunuz evimde bulduğum onu parçalayacağım “ sonra “

hemen gidin evlerinizin önünde oynayın“ diye bağırarak

Şimdi büyüdüm, “Muldi” amca hala yaşıyor ama o

sokaklarda yok, top oynayan çocuklar da. Çocukluğumun

hikayesi Muldi amca hikayesiyle bitmedi, çok isyan

çıkardık, okuldayken eve aç döndüğümüzde komşunun

ağacından muşmula çaldığımızı hatırlıyorum. Büyük

bir ağaç olduğunu, meyvelerinin iri ve lezzetli olduğunu

hatırlıyorum. Ağaca ulaşıp meyve toplamam için arkadaşım

Yassin beni sırtında taşıyordu. Ey dünya şimdi büyüdüm,

muşmulaya alabilirim ama arkadaşlarla meyve yemenin

tadı özel ve ayrıdır. Hayatımda yediğim en lezzetli ve

güzel meyveydi. Sokak oyunları arasında en eğlenceli

ve heyecanlı olanları. Haydi, hep beraber kurallarını

öğrenelim ve arkadaşlarımıza anlatalım.

Saklambaç :

- Çocuklardan biri gözleri kapalı veya duvara dönük bir

şekilde sayma işlemini gerçekleştiriyor ve şöyle diyor:

“Ağaçtaki bir kuş onda kadar sayıyor : 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10

- Bu arada çocukların geri kalanı saklanıyor

- Çocuk saymayı tamamladığında arkadaşlarını ararlar

ve içlerinden birinin tutuklandığını görünce onu oyundan

çıkarır ve tüm yarışmacılar elenene kadar oyun devam

eder.

- Kazanan, ya herkesi keşfedebilirse sayaç olan çocuktur

ya da iyi saklananı keşfetmeyen çocuktur.

Dofi dofa :

Oyunun başlayabilmesi için çocuklardan biri ebe olur.

Ebe olan kişi oyunculardan birinin adını söyleyerek topu

havaya atar şöyle der : “Dofi dofa onun adı Eya mesela.

Top yere düşeceği esnada, adı söylenen oyuncu topu

havada yakalamayı başarırsa, topu yakalayan kişi başka

birinin adını söyleyerek topu yeniden havaya atar.

topu bize veriyor. Biz gülerek top alıyoruz

koşa koşa gidiyoruz. Ertesi akşam her

gün olduğu gibi mahallede oynadığımızı ve arkadaşımız

Yassin’in yanlışlıkla topu yine kötü adamın evine attığını

hatırlıyorum. O anda Muldi’in çığlıklarını duymadık, eve

olmadığını düşündüğümüz için sevindik. O anda topun

parçalarını gökyüzünde gördük, kötü adam tek topumuzu

parçaladı. O gece “Muldi” bizim en büyük düşmanımız

oldu ve geceyi ağlayarak geçirdik.

54


AYYILDIZ | 12. Sayı

ebe = (çocuk oyunlarında) bir oyunda baş olan ya da

ötekilere karşı tek başına oynayan çocuk.

Yakalambaç :

Köyümüzde gülle ( Bilye ) :

- Çocuklar toprağa bir çukur kazarlar ve önüne 4 bilye

koyarlar.

- İlk oyuncu elindeki başka bir bilyeli bilyelerden birine

vurarak başlar

- Hedefi vurmalı bilyeli deliğe sokulmalıdır .

- En çok bilyeyi sahip olan oyuncu kazanır.

- Bu oyunu oynamak için en az iki kişi gereklidir.

- Öncelikle bir kişi ebe seçilir.

- Bir kişi koşar ve diğerleri çocuklar onu kovalar

- Bu kaçan kişilerden birini yakalayana kadar sürer.

- Eğer bir kişiyi yakalarsa, onu ebelermiş olur ve yeni ebe

yakalanan kişi.

Körebe :

İp atlama :

- İki kişi ip tutup çevirirler.

- Sırayla ipe değmeden oyuncular birer kere atlarlar.

- İpe değen yanar ve ipi tutar, diğer oyuncu atlamaya

başlar.

- Daha sonra, sırayla iki, üç, dört ve beş defa atlarlar.

- Oyunculardan biri gözlerini bir bezle kapatıyor ve gözleri

kapalıyken arkadaşlarını bulmaya çalışıyor.

- Ebeye nasıl seslenileceği ise tamamen oyunculara

kalmış. "Körebe, buradayım, sesime gel" gibi nidalarda

bulunabilirsiniz.

- Ebe bir kişiyi yakalar ise o kişi ebe tahmin yapana kadar

konuşamaz.

- Ebe, yakaladığı kişinin yüzüne dokunarak tahmin

yapmaya çalışır. Tahmin sayısı birdir fakat dilerseniz

artırabilirsiniz.

- Ebe eğer yakaladığı kişiyi doğru tahmin ederse,

yakalanan kişi ebe olur.

sek sek :

- Oyun için yaklaşık el büyüklüğünde düz bir taş ve yere

çizgi çizmek için tebeşir gerekir.

- Oyuncular seksek şemasını sert bir yüzeye çizdikten

sonra sırasıyla taşlarını kutucukların içine atmaya çalışırlar.

- Eğer taş bir çizginin üzerinde durursa veya hedeflenen

kutunun dışına çıkarsa sıra diğer oyuncuya geçer.

- Taş kutucuğun içine girdiği zaman o kutuya kadar tek

ayak üzerinde sekilerek bölümler geçilir. Sekerek ilerleyen

oyuncu çizgilere basarsa sıra yine diğer oyuncuya geçer.”

İpli topaç :

Topacın etrafına ip sarılır ve ardından o ip parmağa geçirilip

yere atılır. Yere atılır atılmaz ipi çekmek gereklidir. İpin hızlı

çekilmesiyle birlikte topaç döner.

55

Gazze'de çocuklar her gün ölürken çocuklukla ilgili

bu yazıyı yazmak çok zor. Bu yazımı Filistin'deki tüm

genç kahramanlara ithaf ediyorum: Merak etmeyin, bu

kabus sona erecek ve Allah'ın zaferi çok yakında size

gelecektir. Yaşasın sonsuza kadar özgür Filistin. Allah

hepimizi korusun.

EYA RAHMOUNI - TUNUS/FILISTIN


AYYILDIZ | 12. Sayı

HAYATIMIZA ANLAM KATAN BAĞLAR

İnsani İlişkilerin Derinliklerine Bir Yolculuk

“İnsan yalnız doğar, yalnız ölür” derler. Ama hayat macerasını istese de

hiç kimse yalnız yaşayamaz, doğa kanunu böyle. Elbette her birimizin

kimsenin bilmediği bir iç dünyası var, orada sadece düşünceleriyle,

hisleriyle yalnız kaldığı. Ama biz bugün onu değil, içinde diğer insanlarla

birllikte yaşadığımız dünyayı konuşacağız sevgili okuyucu, gerçek

dünyayı yani.

Hiç kendinize sordunuz mu : herkes yok olsa, dünyada bir tek ben yalnız

kalsam ne olurdu diye ? Ben sordum, sorunun cevabı da bu : hayatta

kalmazdım. Evet bu kadar basit çünkü İnsanlar, genellikle sosyal varlıklar

olarak yaşarlar ve diğer insanlarla etkileşimde bulunmak, destek almak

ve dayanışma içinde olmak, fiziksel ve duygusal sağlıkları için temeldir.

Yani kısacası, bizim yaşamak için birbirimize ihtiyacımız var.

Ancak, bir insanla başkasının arasındaki bağı, sadece kan bağı, dostluk

ya da öyle tanıdık ilişkilerden ibaret değil, olmamalı da. Bence bambaşka

bir şey: sadece ruhlara dokunan, akkıların çizemediği bir resim. Ama

maalesef günümüzde, teknolojinin hükmettiği, ve herkesin sadece

kendini düşündüğü bir dünyada, o kutsal bağıların değeri göz ardı ediliyor

her geçen gün. Peki neden ? Çünkü, dijital bağlantılar ve sanal iletişim

araçları hayatımıza kolaylık ve hız katsa da, gerçek anlamda genellikle

insan ilişkilerinin derinliklerinde saklı olan değerli şeylerden uzak tutuyor:

insanı aynı sofradaki oturduğu ailesinden, ona eski hikayeler anlatan

babannesinden, halini hatrını soran komşusundan... uzak tutar. O

sofranın, o hikayelerin tadı kalmaz.

“Herkes kötü” ?!

Son zamanlarda farklı sebeplerden dolayı, insanlar : "herkesin kötü

olduğu", "insanların güvenilmez olduğu", "insanın önceliği kendisi olduğu"

gibi zihniyetler geliştirdi ve bu zihniyetlerin toplumda çok yaygınlaşması,

insanlar arasındaki bağları ve ilişkileri olumsuz etkiliyor. Bu tür

düşünceler, güvensizlik duygularını körükleyerek sosyal ilişkilerde derin

yaralar açabilir. Üstelik, başkalarının duygularını anlama ve empati kurma

becerisini azaltıyor. Empati eksikliği de, ilişkilerdeki derinliği azaltıyor. Ve

aramızda uçurumlar doğar.

“ölümlü dünya”

Evet, insanlar doğal bir döngünün parçası olarak dünyaya gelir ve bir

gün ölürler. Yaşamın kaçınılmaz sonudur yanı ölüm. Biz bunu biliriz, ama

neden sevdiklerimizin değerini anca aramızdan gittiğinde anlıyoruz ?

Neden keşkelerle boğuluyoruz ? Neden onlar hala hayattayken kırdık,

üzdük, özür dilemedik, sevgi göstermedik, ilgilenmedik….

İşte ölüm, yaşamın gerçekliği ve yaşamın geçiciliği konusunda bize derin

bir perspektif sunar. Ancak insanların birbirlerinin değerini anlamak ve

takdir etmek için, o bağların ne kadar kutsal olduğunu anlamak için, ölümü

beklemeleri gerekmez. Her an, her nefes, birbirimizin değerini anlamanın

ve takdir etmenin fırsatıdır.

Hoşça kalın, birlikte kalın…

Sevgiler…

SALMA ACHOUEL - FAS

56


AYYILDIZ | 12. Sayı

NE OLMUŞ YANİ

Her Şey bir şekilde geçecek, bizde öyleyiz, herşey ne

kadar da severdik bile bir gün bitecek. Bir gün hiçbir şey

eskisi gibi olmayacak, ne düşüncelerimiz, ne umudumuz

ne hayalimiz ne de kendimiz : Tamamen farklı bir

durumun var. On beş yaşında biri olarak sen ve yirmi beş

yaşında biri olarak iki farklı sensin. Çocukken büyümeyi

çok istiyordunuz: Öğretmenin büyüyünce ne olacaksın

sorusu durumu daha da kötüleştiriyor, hatta evdeki anne

babanız bile bu sorunun cevabını sizden istiyor. Bir

bakıma gelecekte olmanın büyüsünü hissediyorsunuz.

Hayal kurmaya ve hırslar inşa etmeye başlıyorsunuz.

Yavaşça anı yaşamayı unutuyorsunuz. Yaşlandıkça daha

nostaljik hissedebiliriz ve çoğu zaman geçmişe dönüp

o mutlu anları tekrar tekrar yaşamak isteyebiliriz. Bu bir

bakıma geri dönmek isteyeceğimiz, sefil bir hayatımız

olduğu anlamına mı geliyor? Gelin birlikte düşünelim,

bu tepki çocukluğumuzdaki tepkimize benzemiyor mu?

daha hızlı büyümek istemedik mi? İstediğimizi yapabilmek

için daha hızlı büyümeyi dilemedik mi? Bir şeyler yapma

telaşındayız, doğru dürüst nefes bile alamıyoruz, bu yüzden

nefes egzersizleri yapmaya daha çok ihtiyaç duyuyoruz

ve bazen biraz dinlenmek ceza gibi gelebilir çünkü aynı

zamanda acele etme ihtiyacı da hissedersiniz. Bu yaşam

rutinine alıştığınız için yavaşlamak sizin için zor olacaktır.

Üzerimizdeki baskı arttıkça tüm bu sorunlardan kaçmak

istiyoruz. Nefes almak için birkaç dakika dinlersek, günlük

rutinimizi sürdürürken iyi nefes almazsak ne olur? Yoğun

bir yaşam tarzının gerektirdikleri nedeniyle iyi veya sığ

nefes alamamak, hem fiziksel hem de zihinsel sağlığınız

üzerinde birçok olumsuz etkiye sahip olabilir. Hadi

birlikte küçük bir egzersiz deneyelim, önce bu cümleleri

hızlıca okuyacağız (durmadan artan sırada ) : yorgun,

ezilmiş, stresli, yorgun, Çılgın, kaotik, nefessiz, aceleyle,

Çılgın, aceleci, süzülmüş, meşgul, baskılı, talep etmek,

durmaksızın, tedirgin, Aşırı çalışma, endişeli, amansız.

şimdi duralım ve bakalım nasıldı?

hayat arasında nefes almanın ne kadar zor olduğunu

anlayacaksınız. Şimdi bir dakika duralım ve üç saniye

boyunca "kutu nefesi" veya "kare nefesi" denilen basit ve

etkili bir nefes egzersizi yaparak nefesinizi hissedelim, dört

eşit aşamadan oluşur: nefes alma, tutma, nefes verme ve

tutma.

1. Nefes alın (üç saniye): Üç saniyeye kadar sayarak

burnunuzdan yavaş ve derin bir nefes alın. Akciğerlerinizi

havayla doldurmaya ve diyaframınızı genişletmeye

odaklanın.

2. Tutun (üç saniye): Nefes aldıktan sonra nefesinizi üç

saniye tutun. Ciğerlerinizi dolu tutun ve sakinlik hissini

koruyun.

3. Nefes verme (üç saniye): Üç saniyeye kadar sayarak

ağzınızdan yavaşça nefes verin. Havayı tamamen serbest

bırakmaya ve tüm gerginliğin vücudunuzu terk etmesine

izin vermeye odaklayın.

4. Tutun (üç saniye): Nefes verdikten sonra duraklayın ve

bir sonraki döngüye başlamadan önce nefesinizi tekrar üç

saniye tutun.

Tamam şimdi hızlıca durmadan azalan sırayla tekrar

okuyacağız : amansız, endişeli, Aşırı çalışma, tedirgin,

durmaksızın, talep etmek, baskılı, meşgul, süzülmüş,

aceleci, Çılgın, aceleyle, nefessiz, kaotik, Çılgın,

yorgun, stresli, ezilmiş. Bu egzersizi bitirdiğinizde, telaşlı

Tüm dilekleriniz gerçek olsun güzel insanlar...

57

“Kutu nefesi “ gerginlik veya kaygı anlarını yönetmeye

yardımcı olmak için hemen hemen her yerde ve her

zaman yapılabilecek değerli bir tekniktir. Unutmayın

hiçbir şey sağlığınızdan daha önemli değildir. Her sorunu

çözebilirsiniz, düşündüğünden daha fazla güçlüsünüz,

zihninizi stresin kısıtlamalarından kurtarın ve huzurun

hüküm sürmesine izin verin. İşte Güney Koreli grup BTS'in

lideri Kim Namjoon'un konuştuklarımızı özetleyen bir

atasözü : “Eğer hayatınızdan nefret ederseniz, hayatınız da

sizden nefret edecektir, ama eğer hayatınızı seviyorsanız,

belki o da sizi sevecektir” Kim Namjoon , BTS. Ve BTS'in

“PERMİSSİON TO DANCE” şarkısından bir ayet :

“Endişelenmenize gerek yok Çünkü düştüğümüzde nasıl

yere ineceğimizi biliyoruz”. Ortamın tadını çıkarmak için iki

şarkı öneriyorum: imany'den “SLOW DOWN” ve BTS'den

“PERMİSSİON TO DANCE”.

YOSR SAFTA - TUNUS


AYYILDIZ | 12. Sayı

Dünyadaki En Garip Evlilik Geleneği

Her çift düğün günlerini farklı ve geleneksel

olmayan şekillerde kutluyor ve nerede

yaşarsanız yaşayın, evlilik gelenekleri

dünyanın bir yerinden bir yere değişebilir,

ancak "boş zamanları" web sitesine göre, bu

gün garip ritüellere sahip bazı ülkeler var."

- Çin: Çin'in bazı yerlerinde ağlamak, bir ay önce

evlilik hazırlığının gerekli bir parçasıdır, gelinler

her gün bir saat ağlar.

- Kore: Düğün töreninden sonra, damat

arkadaşları tarafından falakaya yatırılır ve

ayaklarının altı sopayla acımasız bir şekilde

vurur.

- İsveç: Damadın düğün sırasında genellikle

kaybolduğu ve gelini terk ettiği eşsiz bir düğün

geleneğine sahiptir, ve sonra düğünde bulunan

tüm evli olmayan gençlerin gelini bu çok garip

ritüelin bir parçası olarak öpmelerine izin verilir.

- Yunanistan: Yunanlılar, düğün kutlamalarının

da kötü ruhları çektiğine inanıyor ve bundan

kaçmak için, bu kadar şiddetli ve agresif bir

eylemin hiçbir kutlama yapılamayacağı anlamına

geldiğini göstermek için yemekler parçalanıyor.

- Kenya: Bu Kenya'daki Masai kabilesinde

olur, gelinin babası genellikle damatla evinden

ayrılmadan önce kızı tarafından kafasına

tükürür, şansını ve mutluluğunu getirmenin bir

yolu olarak.

- Fransa: Gelin ve damat, düğün artıklarından

yapılmış aşağılık bir karışım içmek zorunda kalır

ve başka bir şey kötü kabul edilir.

- İskoçya: İskoçya'da gelin arkadaşlarının

bağladığı ve üzerine un, et, soslar, balık gibi

bazı yiyecekler koyduğu bir gelenek var. Bu

kokunun kokusundan banyo yaptıktan sonra

düğüne götürülür, arkasındaki inanç, bununla

başa çıkabiliyorsa, kocasıyla ve karşılaşacağı

zorluklarla başa çıkabilir.

OMNIA BADR EDIIN - MISIR

Izcilerim

Merhaba, benim adım Fatima Al-Zahraa, Zarzis

alayının yavru lideri. İzcilik deneyimimden

bahsedeceğim ve bunu hayatımın en güzel şeyi

diyebilirim.

İzci Hareketi, 1907 yılında İngiliz askeri komutanı

Lord Baden-Powell tarafından, 1933 yılında ise

Tunus İzcileri kuruldu. Bana gelince, yaklaşık

8 yıl önce 2017 yılında İzcilere katıldım ve çok

şey öğrendim ve benim için çok değerli olan

insanlarla tanıştım. İzcilik kariyerim altı yıl rehber

olarak, ardından yavru lider olarak başladı.

Bilmeyenler için yavrular 7-12 yaş arası erkek

çocuklardır. İzcilerle birlikte kamp yaptığım en

önemli yerler arasında şunlar vardı: Matmata,

iki kez Borj Cedria, Sousse, Nabeul... Ayrıca

kardeş Cezayir'e de gittik ve son katılımım

Sousse bölgesinin İzcileriyle Güçlendirme

Forumu'ndaydı.

İzci Gençliği Karar Verecek. İzci beni hayat

arkadaşlarımla tanıştırdığı gibi, bazıları unutur

diye isimlerini anmak istemiyorum ama başta alay

liderleri Salem ve Remi olmak üzere istisnasız

tüm izcilerin selamlarını iletmek istiyorum.

Herkesi ve anneleri, bir örgüt değil, geleceğin

gençliğinin bir fırsatı ve umudu olan, eğitimli,

kendine güvenen, çalışabilen bir nesil yetiştiren

ve hayatlarını yönetme İzcilik Hareketi'ne

katılmaya çağırıyorum.

FATMA EZZAHRA NAJAH - TUNUS

58


AYYILDIZ | 12. Sayı

TÜRK FİLM VE DİZİLERİNİN

İZLEYİCİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Hangimiz Türk dizilerini ve filmlerini izlemiyor ? Türkçe’yi

kim sevmez ki ? Şahsen ben bu dili o kadar çok sevdim ki bu

dilden nefret edenin olduğunu düşünmüyorum. Türk dizileri

ve filmleri dünya çapında büyük başarılara imza atıyor. Türk

dizileri çin, Rusya, Kore ve Amerika'da geniş bir izleyici kitlesine

sahiptir. Aslında Türkiye, dizilerinin yayılma ve dağılım oranları

açısından dünyada ikinci sırada yer alıyor. Başka dillere

çevirdiler birçok insana ilham verdiler, dolayısıyla olumlu etkileri

oldular. Öncelikle Türk filmleri ve dizileri, oyuncuların sözleriyle

dilin öğrenilmesini sağlıyor. Gerçekten de bazı kelimeler

hafızaya kazınmış durumda. İkincisi insanlarda yalnızlık hissini

azaltırlar.

Sonuç olarak bu diziler bu insanların gününün

vazgeçilmez bir onsunuru oluşturuyor ve hayal kırıklığını

göze alan ve kendilerini olayların belirsizliğinin içinde bulan

bu seyirciler. Üçüncüsü Türk filmleri ahlakı tercüme ediyor,

takipçilerinin hayat derslerini öğrenmelerine, hatalardan

kaçınmalarına ve güçlü, bilinçli kişilikler yaratmalarına yardımcı

olurlar, başkalarının deneyimlerinden deneyim kazanabiliriz;

Aşk-ı memnu adlı diziyi örnek olarak, sadakatsızlığın

danayılmaz bir kusur olduğu sonucunu çıkarmamız sağlıyor.

Aynı zamanda intiharla ve insanın sonsuz talihsizliğiyle de

sonuçlanır. Bu şekilde film kendisini öğrenme ve bilgiyle dolu

açık bir kitap olarak sunuyor.

Örnek olarak, bazı dizilerden aldığımız dersler :

* Zalim İstanbul : mutluluk parada değil gönül rahatlığındadır

* Ihlamurlar Altında : Gerçek ersek aşk asla ölmez

* Gümüş : Gerçek aşk tüm zorluklarla yüzleşir.

Öte yandan Türk filmleri ve dizileri insan hayatını olumsuz

yönde etkileyebiliyor. Gerçekten de bazı polis dizileri detaylı

suçları temsil ediyor. Bu, suçluların davranışını kolaylaştırır.

Türk dizilerini bağımlılık da obeziteye katkı sağlıyor. Ergenlik,

çocukluktan gençlik arasındaki geçiş aşamasını temsil etmesi

nedeniyle insanın yaşadığı en zor dönemlerden biri olarak kabul

edilir. Bu dönemde bireyin kişiliği oluşur ve ergenler özellikle

romantik ilişkilerde nasıl davranmaları gerektiğini öğrenirler.

Gençlik aktörlerden o kadar etkileniyorlar ki, başkalarının

yanındayken onların giyimini ve davranışlarını taklit ediyorlar.

Dolayısıyla diziler onların düşünce biçimini değiştirmeye

katkı sağlıyor. Kadınların körü körüne aktörleri taklit etmeye

başlaması, benliğin iptaline ve kişiliğin yok olmasına katkıda

bulunuyor. Bu nedenle bireyin tüm olumsuz etkilerin farkında

olması gerekir, dolayısıyla tek amaç dinleyip öğrenmektir.

59

AMENI HOUIMLI - TUNUS


AYYILDIZ | 12. Sayı

TOPLULUK ÖNÜNDE KONUŞMA

Dijital çağda iletişimin merkezi olmasıyla birlikte, halk önünde

konuşma yeteneği günümüzde hiç olmadığı kadar önemli hale

gelmiştir. Profesyonel bir ortamda proje sunumu yapmak, kamusal

bir alanda fikir savunmak veya sadece bir toplantıda açık ve güvenli

bir şekilde konuşmak; ikna edici, açık ve güvenli bir şekilde konuşma

yeteneği paha biçilemez bir beceridir ve son zamanlarda bu konu

ile ilgili çok eğitimler verildi ve çok insanlar katıldı bu makalede bu

tarz eğitimler neden bu kadar önemli olduğunu göreceğiz.

YETENEĞI

1. Konuşmayı yapılandırma sanatı: Kamu konuşmaları eğitimlerinin

temel adımlarından biri, bir konuşmayı açık ve mantıklı bir şekilde

yapılandırmayı öğrenmektir. Katılımcılar, başlangıçtan itibaren

dinleyiciyi etkilemeye yönelik bir giriş yapmayı, güçlü argümanlar

geliştirmeyi ve unutulmaz bir sonuçla bitirmeyi keşfederler.

2. Stres ve Endişe Yönetimi: Kamu konuşmaları stresi, hatta en

parlak zihinleri bile engelleyebilir. Eğitimler, katılımcılara derin

gevşeme teknikleri, derin nefes egzersizleri ve stres altında bile

sakin ve odaklı kalabilmelerine yardımcı olacak yöntemler öğretir.

3. Öz Güvenin Evrimi: Başarılı bir sunumun anahtarı öz güvendir.

Sadece basit kelimelerin ötesinde, kamusal konuşmalar öz güveni

geliştirmeye yönelik tekniklere odaklanır. Katılımcılar, sahnedeki

varlıklarını etkili bir performansa dönüştürmek için beden dili, göz

teması ve ses tonu kontrolü gibi teknikleri keşfederler.

4. İkna ve Etkileme Sanatı: Bir sunumun etkisi sadece kullanılan

kelimelerle değil, aynı zamanda nasıl ifade edildiğiyle de ilgilidir.

Katılımcılar, dinleyicilerinin duygularını ve motivasyonlarını anlama,

ikna edici ve etkili argümanlar geliştirme ve ince ikna sanatını ustaca

kullanma becerilerini öğrenirler.

5. Görsel Yardımların Usta Kullanımı: Multimedya sunumlarının

çağında, etkili görsel araçların nasıl kullanılacağı önemli bir unsurdur.

Kamu konuşmaları eğitimleri, güçlü bir şekilde tasarlanmış slaytlar,

bilgilendirici grafikler ve ilham verici videolar oluşturmayı öğrenmek

için en iyi uygulamaları keşfeder, böylece söylemi güçlendirirken

ağır bir yük getirmezler.

6. Karşılıklı Konuşma Sanatı: Kamu konuşmalarındaki gerçek

ustalık, dinleyicilerin zorlu sorularına ustalıkla ve sakin bir şekilde

cevap verme yeteneğinde yatar. Eğitimler, zor sorulara kendinden

emin ve sakin bir şekilde cevap verme sanatını öğrenmeye yönelik

oturumlar sunar, böylece kişisel inandırıcılık ve ustalık izlenimi

bırakırlar.

7. Hikaye Anlatımı ve İncelikleri: İyi bir hikaye, izleyicilerin kalbinde

derin bir etki bırakabilir. Katılımcılar, duygusal bağ kurma, anlam

yaratma ve hikayeleri güçlü bir şekilde kullanma becerilerini

geliştirirler. Bu, dinleyicilerin sunumları daha etkili ve unutulmaz

bulmasını sağlar.

8. Güçlü ve İkna edici argümanlar: İkna edici bir şekilde konuşmanın

anahtarı, güçlü ve mantıklı argümanlar geliştirmekten geçer. Eğitim,

katılımcıları, savunmalarını desteklemek için güçlü verilere ve

gerçeklere dayanan ikna edici konuşma teknikleriyle donatır.

9. Dinleyici katılımını artırma: Kamu konuşmalarında dinleyicilerle

etkili bir şekilde etkileşimde bulunmak, izleyicilerin sunuma daha

fazla katılım göstermesini sağlar. Katılımcılar, sorular sorma, anketler

düzenleme ve tartışmalara katılma gibi yöntemleri öğrenirler.

60


AYYILDIZ | 12. Sayı

10. Ses Kontrolü ve Vurgu: Ses tonu ve vurgu,

söylenenlerin anlamını güçlendirebilir. Katılımcılar,

ses tonu değişiklikleri ve vurgu kullanımıyla,

mesajlarını daha etkili bir şekilde iletebilme

yeteneklerini geliştirirler.

11. Görsel ve İşitsel Araçlar: Kamu konuşmaları

sadece sözlü değil, aynı zamanda görsel ve işitsel

olarak da etkili olmalıdır. Eğitim, katılımcılara etkili

slayt gösterileri hazırlama, ilgi çekici videolar kullanma

ve grafikleri etkili bir şekilde kullanma konusunda

beceriler kazandırır.

12. Empati ve Dinleyici İhtiyaçlarını Anlama: İyi bir

konuşmacı, dinleyici kitlesinin ihtiyaçlarını anlar ve

onlara değer katar. Empati becerileri, katılımcıların

izleyiciyle daha derin bir bağ kurmasına yardımcı

olur.

13. Topluluk Önünde İtibar Yönetimi: Topluluk önünde

konuşurken, itibarın nasıl korunacağı ve olumlu bir

izlenim bırakmanın stratejileri önemlidir. Katılımcılar,

nasıl profesyonel ve güvenilir bir şekilde sunum

yapacaklarını öğrenirler.

14. Zor Sorularla Başa Çıkma: İzleyicilerin zor

sorularıyla baş etmek, bir konuşmacının güvenilirliğini

gösterir. Eğitim, katılımcılara zor soruları etkili bir

şekilde yanıtlama ve eleştiriye açık bir şekilde tepki

verme becerileri kazandırır.

15. Hızlı Düşünme ve Anlık Cevap: Topluluk önünde

konuşurken anlık sorulara veya durumlara hızlı

bir şekilde tepki verebilmek önemlidir. Katılımcılar,

hızlı düşünme ve doğru cevap verme yeteneklerini

geliştirirler.

16. Kurumsal İletişim Becerileri: İş dünyasında veya

profesyonel ortamlarda nasıl etkili bir şekilde iletişim

kurulacağını öğrenmek, katılımcıların kariyerlerinde

daha başarılı olmalarına yardımcı olur.

17. Kritik Düşünme ve Analiz Yetenekleri: İzleyicilerin

tepkilerini değerlendirmek ve sunum stratejilerini

anlık olarak değiştirmek, başarılı bir konuşmacının

önemli bir yeteneğidir. Kritik düşünme becerileri,

katılımcıların izleyici geri bildirimlerini hızlı ve doğru

bir şekilde değerlendirmelerine olanak tanır.

18. Uygulamalı Senaryo Çalışmaları: Gerçek

hayattan senaryolar üzerinden pratik çalışmalar,

katılımcıların öğrendiklerini uygulamalarına olanak

sağlar. Bu uygulamalar, katılımcıların gerçek dünya

deneyimi kazanmalarını sağlar.

Sonuç olarak, kamu konuşmaları eğitimleri sadece

bireylerin sözlü iletişim becerilerini geliştirmekle

kalmaz, aynı zamanda öz güven, karizma ve etki

yaratma yetenekleri kazandırarak gelecekteki sonsuz

fırsatları için kendilerini hazırlarlar. İşte kendi başınıza

konuşma becerilerinizi geliştirmek için bazı öneriler:

1. Düzenli Pratik Yapın: Konuşma becerilerinizi

geliştirmek için düzenli pratik yapmak önemlidir.

Kendinizi aynaya karşı konuşarak, konuşmalarınızı

kaydederek veya konuları arkadaşlarınıza veya

ailenize sunarak egzersiz yapabilirsiniz.

2. İlham Verici Modeller İzleyin: şirket sunumlarını ve

diğer halka açık konuşma örneklerini izleyin. Beden

dilini, ses tonunu ve konuşma yapısını öğrenmek için

bu konuşmaları inceleyin.

3. Çevrimiçi Kaynaklarla Egzersiz Yapın: Ücretsiz

çevrimiçi kaynaklar, videolar, bloglar ve çevrimiçi

kurslar gibi halka açık konuşma becerileri hakkında

tavsiyeler sunar. Bu kaynakları kullanarak becerilerinizi

geliştirebilir ve yeni teknikler öğrenebilirsiniz.

4. Geri Bildirim Alın: Konuşmalarınız hakkında dürüst

geri bildirimler almak için arkadaşlarınızdan, iş

arkadaşlarınızdan veya mentorlardan yardım isteyin.

Bu geri bildirimleri dinleyin ve kendinizi geliştirmek

için kullanın.

5. Stres Yönetimini Çalışın: Konuşma stresi, en

parlak zihinleri bile engelleyebilir. Derin gevşeme

teknikleri, derin nefes egzersizleri ve stres altında bile

sakin ve odaklı kalmanıza yardımcı olacak yöntemler

öğrenmek için çalışın.

6. Kendi Hızınızda Kendinizi Geliştirin: Bazılarına

göre daha hızlı öğrenirken, kendinizi yargılamadan

kendi hızınızda ilerleyin. Zamanla gelişeceksiniz.

7. Çevrimiçi Topluluklara Katılın: Konuşma

becerilerinizi geliştiren çevrimiçi topluluklara katılın.

Bu topluluklar, deneyimlerinizi paylaşabileceğiniz

ve başkalarının deneyimlerinden öğrenebileceğiniz

harika bir kaynaktır.

8. Kitap Okuyun ve Yazılar Yazın: Düzenli kitap

okuma ve yazı yazma, kelime dağarcığınızı, konuşma

yapınızı ve düşüncelerinizi ifade etme yeteneğinizi

geliştirebilir.

9. Kendinizi Hayal Ettiğiniz Bir Kitlenin Önünde Hayal

Edin: Pratik yaparken kendinizi gerçek bir izleyici

kitlesi önünde hayal edin. Bu, gerçek bir konuşmada

bulunduğunuzda hazır olmanıza yardımcı olabilir.

10. Kendinize Güvenin ve Kararlı Olun: Konuşma

becerileri kazanmanın anahtarı kendine güvendir.

Kendi yeteneklerinize inanın, pratik yapmaktan

vazgeçmeyin ve hatalar yapmaktan korkmayın,

çünkü bu şekilde öğrenir ve ilerlersiniz.

Bu pratikleri günlük rutininize dahil ederek, resmi

bir eğitime katılmadan da halka açık konuşma

becerilerinizi geliştirebilirsiniz.

RIHEM CHAABANE - TUNUS

61


AYYILDIZ | 12. Sayı

PAZARLAMA

Pazarlama nedir?

“Pazarlama sadece bir iş değildir, tüm sistemi düşünmekle

ilgilidir.” Philip Kotler

Hep beraber pazarlama dünyası neymiş öğrenelim.

Pazarlama firmaların veya şirketlerin, herhangi ürün veya

hizmet’lerin müşterilerinin ilgisini çekeceğini tayin etmeleri

ve satışlar, iletişim ve işletme idaresi geliştirmeleri için

stratejileri belirlemeleri sürecidir. Pazarlama alanının

çok eski olduğunu söyleyebiliriz. Tüccarlar bu alanda

çalışıyorlardı ama resmi bir şekilde değil mesela Muhteşem

Yüzyıl dizisini izlerken, tüccarların ve satıcıların ikna edici

bir şekilde hitap ederek ürünlerini tanıttığını veya pazardan

geçen insanlara ürünlerinin erdemlerini gösterdiğini

görebilirsiniz. Bu da pazarlama olarak kabul edilir, ancak

bir anlamda eski geleneksel yöntem ve bu onun eski

zamanlarda bir biçimde var olduğu anlamına geliyor.

Dünyamızın tanık olduğu teknolojik gelişme sayesinde

pazarlama alanı da gelişmiştir. Bu gelişme, mümkün olan

en geniş müşteri kategorisine rekor sürede ve mümkün

olan en düşük maliyetle kolayca ulaşılmasına katkıda

bulundu; elektronik pazarlama özellikle sosyal ağ siteleri

aracılığıyla, küresel olarak pazarlamanın en önemli ve

öne çıkan yol ve yöntemlerinden biri haline geldi, sınırsız

sayıda müşteri çeker ve harika olan şey, belirli bir coğrafi

bölgeye ait olmamasıdır, ancak dünya çapında birçok

bölgeyi içerir ve ücretsizdir.

Başarılı pazarlamanın temel direklerini temsil eden

dört pazarlama öğesi nedir?

1. ürün: pazarlama için hedef kitlenin belirlendiği pazarlama

sürecinin ilk temel unsurudur. Herhangi bir ürünün başarısı,

genellikle talebin yanı sıra, ona olan ihtiyacın ve insanların

ona olan arzusunun belirlenmesiyle ölçülür pazarlama

aşamasında.

2. Fiyat: Müşteriler, teklif edilen miktar karşılığında

aldıkları ürünün değerini hissetmelidir. Aynı ürünün

rakiplerden fiyatının yanı sıra pazar ve üretim maliyeti de

araştırılmalıdır ancak aynı zamanda çok düşük bir fiyat

belirlemek de mümkün değildir için sırf müşteri kazanmak

için üretim ve işletme maliyetleriyle bağdaşmayan fiyatlar.

3. Yer: Her ürünün müşterilere sergileneceği, satılacağı

ve doğrudan onlar tarafından değerlendirileceği bir yere

ihtiyacı vardır. Doğru yerin ve uygun stratejik lokasyonun

seçimi, satış hacmini ve kârı doğrudan etkileyen

pazarlamanın önemli temellerinden biridir.

4. Reklamcılık: promosyonun amacı, işletmelerin

müşterilere ürün ve hizmetleri hakkında nasıl bilgi

vereceğini belirlemektir. Bu, reklam verme, halkla ilişkiler,

sosyal medya, arama çubuğu optimizasyonu, e-posta,

video pazarlama, sesli pazarlama ve işletmenin ürün ve

hizmetleri hakkında bilinirlik yaratmasına aracılık eden

diğer tüm yöntemleri kapsar.

En yaygın pazarlama türler:

Geleneksel pazarlama: markanın çevrimdışı kanallar ve

araçlarla tanıtımını yapmak anlamına gelir ve ortaya çıkan

ilk pazarlama türüdür. Bilgiye erişim kolay olmadığından

ve herkes için mümkün olmadığından çoğu şirket, basılı

ve televizyon reklamları gibi dış araçları kullanarak

pazarlamayı benimsemiştir.

Dijital Pazarlama: geleneksel pazarlamanın tam tersidir;

çünkü bu tür pazarlamanın temeli, bilgiye kolay erişim

ve hız nedeniyle daha geniş bir hedef kitle kategorisini

dahil etmek için teknolojinin kullanımına ve İnternet’in

varlığından yararlanmaya dayanmaktadır.

Giden Pazarlama : geleneksel reklamcılık yöntemlerini,

genel reklamcılık yöntemlerini ve hedef kitleyle doğrudan

iletişimi birleştirir. Bu nedenle, yöntemleri farklılık gösterir;

ya televizyonda reklam vermek gibi çok geniş kapsamlıdır,

ya da müşteriyle doğrudan toplantılar gibi kapsamı dardır

ya da e-posta yoluyla kişisel olarak yönlendirilir; dolayısıyla

en zor ve belki de en zor yöntemlerden biri olarak kabul

edilir, en az etkili pazarlama aracıdır sayılır.

Gelen Pazarlama : müşterileri güven yoluyla çekmeye

odaklanır. Bu strateji, müşteriyi kendisiyle iletişim ve

diyalog kurarak etkilemek ve güvenini kazanmak için farklı

yöntemler kullanmaya dayanmaktadır. Bazen müşteriyi

satın almaya ısrar etme aciliyetine dayanan geleneksel

pazarlama yöntemlerinden farklı olarak, onu ürün veya

hizmetlerinizi sipariş etmeye motive etmek amacıyla

oluyor.

İçerik pazarlama : dijital pazarlamanın ortaya çıkardığı

formlardan biridir. İnternet kullanımı sayesinde, hedef

62


AYYILDIZ | 12. Sayı

kitleye ulaşmak için içerik çeşitli şekillerde yerleştirilir. Bu

tür genellikle doğrudan müşterilerle ilgilenmek ve onların

ortak sorularını yanıtlamak için kullanılır. Başka pazarlama

türleri de vardır, tüketicilerle ve organizasyonlar birlikte

toplumda büyük önemi vardır.

1 Marka Bilinirliğini Artırın.

2 Potansiyel Müşterileri Çeker.

3Müşterilerle İlişki Kurar.

4 Müşteri Memnuniyetini Arttır.

5 Şirketin Kârını Arttır.

6Kamuoyunda İyi Bir Varlık Oluşturur.

7Karar Vermek geliştirir.

8 Uyum Sağlamaya Yardımcı Olur.

Pazarlama hem sanat hem de bilimdir. Pazarlama,

faaliyetleri yürütmek için gereken beceriyi ifade eder ve

bilim, pazarlama departmanı temsilcilerinin sahip olması

gereken bilgiyi ifade eder ve şimdi hep birlikte pazarlama

psikolojisini nedir bileceğiz. Pazarlama psikolojisi,

markaların satış ve pazarlama stratejileri arasına psikolojik

faktörleri de dahil etmesine verilen isimdir. Yani pazarlama

psikolojisini benimseyen markalar tüketicilerin nasıl

düşündüklerini anlamayı ve tüketicilerin nasıl hareket

ettiklerini kavramayı hedeflemektedir. Psikolojik pazarlama,

insanların akıllarıyla değil kalpleriyle düşünmelerini

sağlar ve şimdi size bazı psikolojik pazarlama stratejileri

sunacağım :

1) Altın Oran (golden ratio): Bu terimi hiç duydunuz mu?

Sanat alanında çalışıyorsanız şunu bilmelisiniz; tasarım

öğeleri arasındaki orantı derecesidir; Bu da gözler için

rahatlık sağlar. Bu nedenle tüm görsel tanıtım araçları

tasarlanırken yazı boyutu, yüksekliği ve diğer formatlarda

bu kural dikkate alınmalıdır.

2) Renklerin psikolojik etkisi: Renk psikolojisi pazarlamada

önemli bir kavramdır çünkü her renk farklı duyguları

uyandırır ve karar almayı etkiler. Örnekler :

Kırmızı : renk güçlü duyguları uyandırır, iştahı teşvik eder

ve tutkuyu artırır. Pazarlamada kırmızı renk, kalp atış hızını

artırmak, tasfiye satışları sırasında aciliyet hissi yaratmak,

satın almaları teşvik etmek ve iştahı canlandırmak için

kullanılır. Bu yüzden birçok uluslararası restoranın bunu

kullanılır.

Mavi: Pazarlamada mavi renk, müdahaleci olmayan yapısı

nedeniyle şirketler tarafından tercih ediliyor. Güvenlik ve

güven duygusu yaratan bir renktir. Aynı zamanda büyük

sosyal medya ağlarının da favori rengidir.

Yeşil: rahatlamanın ve huzurun rengidir. Yenilenme,

iyimserlik, büyüme, uyum ve sakinlik duygularını teşvik

eder. Yeşil aynı zamanda zenginliğin rengidir. Kelimenin

tam anlamıyla zenginlik – para – ve tabii ki doğanın

zenginliği. Birçok şirket, çevreye olan bağlılıklarını ve

gezegene olan saygılarını vurgulamak için yeşil rengi

kullanıyor.

Pembe: Pembe renk eğlence, hassasiyet ve romantizm

duygularını çağrıştırır. Güven verici ve rahatlatıcı bir renktir

ve özellikle gençlik ve kadınlık ile ilişkilendirilir, sakızı ve

63

masumiyeti anımsatır. Pembenin etkileri yoğunluğuna

(hafif, derin, güçlü...) bağlı olarak değişiklik gösterebilir.

3) İlk adım tekniği: Tüketiciden küçük bir talepte bulunmak

olarak bilinir ve onlar bu isteği yerine getirdiğinde ondan

daha büyük bir şey istersiniz. İki cümle duyduğunuzu hayal

edin; Biri “Filanca hastaneye bağış yapın”, diğeri ise “Az

miktarda bağış yapın.” Hangisi sizi bağış yapmaya motive

edecek? İkinci cümlede konuyu basitleştirmenin, kolay

olduğu için az miktarda para harcamak konusunda sizi

daha çok motive edeceğini düşünüyorum.

Aynı şeyi pazarlama konusunda da yapabilirsiniz, eğer

bir akademinin reklamından sorumluysanız çok cüzi bir

ücret karşılığında mini eğitim kursları sunabilirsiniz. Bu

alışılmadık fiyat öğrencilerin dikkatini çekecek ve sizi kabul

edeceklerdir. Böylece onlarla iyi bir ilişki kurmuş olacak ve

onlara daha pahalı başka bir kurs sattığınızda buna itiraz

etmeyeceklerdir.

4) Sosyal pazarlama: İnsanlar birbirlerini taklit etme

eğilimindedirler ve başkalarının görüşlerinden etkilenirler;

satışlarınızı artırmak için bundan yararlanabilirsiniz. Bu

nedenle, insanların ürününüz hakkında ne düşündüğünü

sosyal medyada sergileyin; bu, kitlenin size inanma

şansını artıracaktır.

5) Kaybetme korkusu: İnsanlar kazançtan ziyade

kayıplardan nefret eder ve kayıplardan kaçınırlar; bu yüzden

pazarlama mesajlarınızda bundan yararlanmalısınız ve

«son parça» ve «son şans» gibi kelimeler eklemelisiniz.

Ancak bunu aşırı kullanmaktan kaçının çünkü bu, kamuoyu

önünde güvenilirliğinizi azaltır.

Sayısız başka teknikler de var. Pazarlama ana sektörü,

iş fırsatlarıyla dolu sektörlerden biridir ve bir pazarlama

bölümü mezununun çalışabileceği en önemli işler arasında

şunlar yer almaktadır:

İthalat şirketleri.

Halka açık şirketler.

Pazarlama konusunda uzmanlaşmış şirketler.

Reklamcılıkta çalışmak.

Pazarlama araştırması alanında çalışmak.

Halkla İlişkiler Direktörü.

Pazarlamanın işletme sahiplerinin daha fazla sayıda

müşteri kazanmasını ve onlara daha hızlı ulaşmasını

sağldı. « Pazarlama, insanların dikkatini çeken bir

yarışmadır. »- Seth Godin

SARRA DABOUZI - TUNUS


AYYILDIZ | 12. Sayı

KALIGRAFI

göze keyif, kalbe neşedir

Daha önceki bir yazımda Arap kaligrafisinden bahsettim,

en belirgin özelliklerini öne çıkarmış ve bazı türlerinden de

bahsettim. Bu yazımda Kufi keyravanı yazı tipi hakkında

bahsetmek istiyorum.

Osmanlı döneminde Tunus'ta Arapça hat sanatı

Tunuslu hattatlar, tipo baskıcılar ve kopyacılar, harflerin uyumunu

korumada İbn Mukla'nın geometrisini benimseyerek ve İbn el-

Mukla tarafından kodlanan sanatsal yazı kurallarına uyarak, ilk

kökenlerine dayanan Arap hat sanatını mükemmelleştirmek için

yarıştılar. Bawab ve Levanten okullarının örneğini takip ederek:

Mısır, Fars, Levanten, Fas ve Endülüs ve bu sanatın bayrağını

taşıyan, eski ve çağdaş Tunus okulunun köklerinin dayandığı

Türkçe. Tunus, Osmanlı’nın yayılma hareketi sırasında cami

ve sarayları yanlarında götürdükleri tarzda dekore etme ihtiyacı

duyunca bu estetikle özdeşleşmiş, yazı bir bilgi aracı olduğu

kadar bir süs aracı haline gelmiş ve İslam dini damgasını

vurmuştur. Özellikleri ve Arap dili ve yazısının özellikleriyle onun

idaresi altına giren milletler. Bunlardan bazıları Mısır, Levant,

Irak, Mağrip ve Arap Yarımadası Müslümanları gibi üç özellik ile

etiketlenmiş, bazıları ise Türkler, Farslar gibi sadece din ve yazı

ile etiketlenmiştir. Hindistan ve Himalaya Müslümanları. Bazıları

dinden ziyade dil ve yazı özellikleriyle etiketlendiler ve Arap

dünyasındaki Hıristiyanlardı. Bazıları ise Çin Müslümanları gibi

yalnızca din niteliğiyle etiketlendi. Osmanlı döneminde Tunus’ta

Arapça hat sanatının çok yüksekti, çünkü Doğu Kur’an’larını

en güzel hat sanatıyla yazdılar ve Arapça hat sanatında hattat

Osman gibi hiç kimsenin onlarla rekabet edemeyeceği noktaya

kadar ilerlediler. Türk üslubu üzerindeki güçlü etki, başta başkent

Tunus’taki Hanefi mezhebinde olmak üzere cami ve camilerde,

minber ve kubbelerde ortaya çıkan çeşitli yazılarda ortaya çıktı.

Bu etki, Al-Mutayba’, Al-Tawati, Al-Fakhri ve ardından Hajj Zuhair

(MS 1305 / MS 1904) dahil olmak üzere Levanten yazısını (Türkçe

ve Mısır) taklitleriyle öne çıkan bazı Tunuslu hattatların ortaya

çıkmasına yol açtı Kur’an’ı özgün Tunus alfabesiyle yazmakta

usta olan Hüseyinoğullarının Memlüklerinden biri.

Tunus Kaligrafi Sanatları Derneği

5 Mart 2011’de Tunus Kaligrafi Sanatları Derneği kuruldu. Bu

dernek, Arap kaligrafi kültürünü yayıyor, bu alandaki beceri ve

yöntemleri tanıtıyor ve teşvik ediyor ve Kairouan kaligrafisinin

yayılmasına odaklanıyor. Ayrıca Cumhuriyetin tüm eyaletlerinde

hat sanatları ile ilgili, program, faaliyet ve yönetim bakımından üst

derneğe idari açıdan bağlı alt kulüpler kurulması için çalışmaktadır.

Ayrıca hat sanatı faaliyetlerini belgelemek, hattat ve hattatların

tarihçelerini kayıt altına almak, ilgili dernek ve kurumların

envanterini çıkarmak, hat sanatıyla ilgili yayın, makale ve kitapları

toplamak, kağıt gibi hat aksesuarlarının takibini yapmak üzere

bir kütüphane kurulması, hat sanatı ve mürekkep ile çeşitli hat

okullarının faaliyetlerini takip ediyor. Bu dernek her Cumartesi

Kültür Evi’nde İbn Raşik gibi kulüp düzenlemektedir. Ayrica 15

Ekim – 5 Kasım 2023 arası hat sanatı sergisi de açıldı.

64


AYYILDIZ | 12. Sayı

Amer Ben Ceddu (Muhammed Emin ElSamlali

ile Diyalog)

Soru 1: Okuyucuya değerli şahsınız

hakkında bir giriş yapmanızı istiyoruz

ve Arap hat sanatına başlangıcınız nasıl

oldu?

- Adım Amer Ben Jeddou, yetmişli yaşlarımın

başındayım. Tunus toplumunda büyüdüm

ve bazı ilkokullarda öğretmenlik yaptım. Şu

anda emekliyim. Çocukluğumdan beri sanatsal

ilgim çizime odaklanmıştı ve geç gençliğimde merhum

Haşim’in defterlerinin eline düştüm. Bağdadi, belirsiz

özellikleriyle uzaktan gördüğüm Arap hat sanatı alanına

girmem için büyük bir teşvikti. Süreç tam on yıl boyunca

devam etti ve bu sürenin tamamı, bu değerli belgeye ve

oradan buradan edindiğim diğer referanslara dayanarak

dolaşımdaki metinlerin çoğunu incelemekle geçti. Ancak

rehber hocanın olmaması ve yazılı alanda olup biteni

takip edememem nedeniyle sonuçlar beklenenin altında

kaldı. Ülkemin başkenti Tunus’a taşındıktan sonra

durum benim için değişti ve kısa süre sonra seçkin hattat

Muhammed Yasin Mutair’in yönetimindeki Arapça hat

kulüplerinden birine katıldım ve buradan itibaren Arap hat

sanatıyla ilişkilerimde yeni bir aşama başladı. Uzmanların

gözetiminde derslerime devam ederken, bir çok yazılı

gösteriye katıldım. Yazılı gösterilerden biri ulusal, ikisi

IRCICA’dan (Türkiye) olmak üzere üç ödülle taçlandırıldı.

Soru 2: “Kufi Kirene yazısındaki yaratıcılığınızla

ünlüsünüz… Bize bu yazının tarihçesini kısaca

anlatabilir misiniz ? Kişisel olarak ona olan ilginizin

hikayesi nedir ?

- Kairouan Kufi yazısının keşfi, Kairouan’daki İslam

Müzesi’nde saklanan Al-Hadhana Kuran’ın eşsiz

nüshasında meydana geldi ve Ali bin Ahmed Al-Warraq

tarafından hicri beşinci yüzyılın başında yazılmıştır.

- Bahsettikleri dışında dünyada benzerlerinin de olduğunu

gösteren henüz bize ulaşmamış bir nüsha. Iraklı bir

araştırmacı bana Afganistan’da ikinci bir nüshanın,

Fas’ta da üçüncü bir nüshanın olduğunu söylüyor ama

bu açıklama Kesin delillerle desteklenmediği, hatta bu

yazı ile diğer yazılar arasındaki mevcut benzerlik bile

tam örtüşme derecesine ulaşmadığı ve belki de birçoğu

El-Varrak girişiminden önce yazılmış olduğu sürece

gönderilmeye devam edilecektir. O dönemde yaygın olanı

taklit etmek için Kur’an’ın başında ortaya çıkan ve bu

taklidin gölgeleri, elimizdeki sayfalardan Fatiha Suresi’nde

ve Bakara Suresi’nin başında açıkça ortaya çıkmış ve

sonra kendisini diğerlerinden uzaklaştıran ve henüz

aralarına girmeyen farklı bir yazı stilini benimsediğinde

tamamen ortadan kaybolmuştur. Çocuk Odası Kur’an’ı

ile aynı tarzda yazılmış yazmalarımız vardır. Bu eşsiz hat

sanatıyla ilgilenen ilk kişi ben değilim. Benden önce birçok

yerel hattat onunla yazmıştı, ancak onların onunla olan

ilişkileri, benim ona olan hayranlığımdan kaynaklanan bol

üretimle karşılaştırıldığında sönük kaldı. Sebepleri vardı

ve en önemlileri arasında harflerin oluşumundaki bu yeni

seçimler vardı, bazı yönlere dokunan seçimler… Benim

estetik anlayışım için yeniydi ve daha fazla yaratıcılık için

başka bir çıkış noktasıydı… Evet, ben Bunu geleneksel

tarzda, daha zarif bir elbiseyle yazdım ve çoğu Doğu

yazısında olduğu gibi buna da kurallar koydum ve belki

de bunu yaparken bir zamanlar tanışan uzmanların

hayallerinin gerçekleşmesine katkıda bulundum.

Ülkemizin yazılı bir kimliğe sahip olması

umuduyla. Daha fazla tüm cesaretimle bunun

daha da ötesine geçtim, Kairouan Kufi’nin

genel özelliklerini koruduğum düzinelerce

kaligrafik formasyonu tamamladım, ancak

şu veya bunda değişiklikler açısından

her kompozisyonun gerektirdiği şeyleri

yaratmakta herhangi bir utanç bulamadım.

Mektupta, diğer yazılardan benzerliği olan

bazı harflerin eklenmesinin yanı sıra, söz konusu

kompozisyonda Kairouan Kufi’sinin müze statüsünden

çıkartılarak diğer satırlarla rekabet alanına sunulması

amaçlanıyor. Modern, güncellenmiş elbise.

Soru 3: Tunus’a özgü bu yazının yeniden

canlandırılmasında Kuluçka Kur’an’ından

yararlandıysanız, Arap hat sanatındaki diğer eğilimlerin

keşfedilebileceği başka Kur’an var mı ?

- Başarılarımı kuluçka makinesinin iki bin beş yüz sayfadan

fazla Kur’an’ına dayandırdım, ancak İslam tarihimiz

boyunca Kur’an-ı Kerim’in yazıldığı diğer senaryoların

da bence daha az önemli olduğunu düşünmüyorum.

Levanten Kufi, Nisaburi Kufi ve Eski Kufi Kuran dahil olmak

üzere hattat için yaratıcılık alanları açma yetenekleri, aynı

zamanda sanatsal çeşitlilik ve uyarlanabilirlik de sağlar ve

bilinmeyen güzellik arayışında uzun mesafeli yolculuklara

yardımcı olur. Köşeler.

Soru 4: Kairouan Kufi yazısı için bir broşür hazırladığınızı

ve aynı zamanda enfes sanatsal resimler şeklinde

birçok eser tamamladığınızı biliyoruz.Çalışmalarınızın

özellikle Arap Doğu’daki yansımaları nelerdi ?

- Hattatların Kayrevan Kufi yazısına belirgin bir ilgisi yoktu,

çünkü dikkat her zaman öncelikle Fatımi Kufi’ye, kare

Kufi’ye ve eski Kufi’ye yönelmişti. Belki de bu hatta katılan

ve birincilik, ikincilik ve üçüncülük ödülüne layık görülen ilk

kişi benim.Belki de bu adım, diğerlerini de benim yolumdan

gitmeye teşvik etti ve bu hat sanatının, diğerleriyle eşit

şekilde yarışmalarda resmi olarak yer almasını sağladı.

Belki de çabam bu şekilde neler başardığımı duyurmaktır.

Gerek sosyal medya ağları aracılığıyla gerekse sergiler

ve forumlar aracılığıyla bu eski ve modern kaligrafiye

dikkat edilmesinin gerekliliği hakkında daha fazla

kamuoyunun konuşmasına katkıda bulunmuş olabilir. Ki

bu, yıllar önce böyle olmadığı için birçok dünya hattatının

dikkatini çekmiştir… eğer mesele sandığım gibiyse,

bu, 1997’nin başlarında söylediğim gibi, hattatlarımızın

işaret ettiklerinde umdukları bir şeydi, Tunus’a özgü olan

ve bu özgün sanatla ilgilenenler arasında dolaşan bir

yazının yeniden canlandırılması gerekliliği. Sandalyeler

bugün dünyanın her yerine dağılmış durumda ve benim

kompozisyonlarıma dayanan Kairouanian Kufi estetiği şu

ya da bu araştırmacının yüksek lisans tezine konu oldu

ve başarılarımdan bazıları şu ya da bu yeni başlayan

tarafından taklit konusu oldu. Kayrevan Kufi yazısının özel

bir zevk haline geldiğinin ve dünya çapında hayranlığının

arttığının göstergesidir.Dünya aydınlık ve batıdır.

Soru 5 : Kairouanian Kufi’ye odaklandığınızda, onun

hattatlara sunduğu plastik seçenekler gibi belirli

yönlerini araştırdınız mı ?

- Konuşmamın başında, çabamın başlangıçta bu

65


AYYILDIZ | 12. Sayı

senaryoyu bin yıl öncesine göre daha zarif bir şekilde

sunmaya ve yeni başlayanların bu senaryoyu çalışmasına

yardımcı olacak kurallar ve ölçekler koymaya yönelik

olduğunu belirtmiştim. Bununla başa çıkmanın kolaylığını,

onu uyarlama olanağını ve diğer bazı yazı tiplerinin

buna uyum sağlama yeteneğini keşfettiğimde, bu geniş

alanda, yeni estetik yönler içerdiğini tahmin ettiğim cesur

kompozisyonlar yaratmak için yola çıktım. Yüzyıllardır

müze raflarında sıkışıp kalan bu özgün yazının nihayet ve

hak ettiği şekilde gün yüzüne çıkması için.

Soru 6: Kairouan Kufi, geometrisi ve açılarıyla

bilgisayar aracılığıyla geliştirilmeye uygun görünüyor,

hiç düşündünüz mü ?

- Bu yazıyı geliştirmenin ilk işlemi, onu kadim, ilkel halinden,

sahibinin kağıt üzerinde yaptığı hatalardan arındırılmış,

zarif bir forma aktarmak ve yazarın seçtiği temel özelliklerle

yazma kurallarını belirlemektir. Ikincisi. Bu, Cenâb-ı Hakk’ın

lütfuyla gerçekleştirilen bir şeydir ve bunu nesiller boyu

tanıyıp kolaylıkla yayabilmesi için bir süre beklemeliyiz,

daha sonra sanatçının yazdığı bazı harflerin özelliklerini

değiştirerek bunu geliştirmeyi düşünmeliyiz. Bu betiğin

genel görünümüyle tutarlı olmayan kısmi veya tam bir

uyumsuzluk bulur. Bu çizgiye ilgi duyanların bir kısmının

bu bağlamda öneride bulunma telaşında olması dikkat

çekici, ben de bunu şiddetle kınadım çünkü bu çizgi, bu

şekilde cüretkarlığa izin vermeyen bir aşamadan geçiyor.

Öğrenci bugün hocasının yanına geldiğinde sadece orijinal

Sirenayka Kufi’sine giden yolu bulmak istiyor, başka bir

şey istemiyor ve bu geliştirme önerileri onun yolunu apaçık

bir suç teşkil edecek şekilde tıkıyor… Bu geleneksel

kaligrafi yazısıyla ilgili. Ama benim gerçekleştirdiğim

kompozisyonlar ve oluşumlara gelince, bu da kendine has

sonuçları olan başka bir konu. Kairouan’lı Kufi kalemle

yazıyor ve geometrik araçlara ihtiyaç duymuyor ve bazı

hattatlarımızın arzu ettiği gibi onu geliştirmeye çalışsak

bile, önerilen görüntü geometrik kullanımdan uzak

olmalıdır. Bilgisayar alanına ve Kairouan Kufi’sinin bu

alana dahil edilmesine gelince, bu çok mümkün.

Uzmanlardan biri bana bu alanda bir teklif sundu, ancak

Rakka ve Divani’de olduğu gibi bu senaryonun çarpıtılmasına

neden olmak istemediğim için yanıt vermekten kaçındım.

Kabul edildiğinde, korunmasını sağlamak için harfler

arasında normal ilişkilerin sağlanmasına daha fazla çaba

gösterilmesi, orijinal detaylarındaki özellikleri üzerinde,

hattat ve medya mühendisinin katıldığı ek, kapsamlı bir

çalışma yapılması gerekmektedir.

Soru 7: Arapça hat sanatı öğretimi alanındaki

çalışmalarınız nelerdir ? Tunuslu gençlerin bu sanata

ilgisi nasıl ?

- Bu yılı Kairouan Kufi yılı yapmak için diğer kursların

da takip edebileceği üç aylık bir eğitim kursu sırasında

birkaç öğrenci yetiştirme sürecindeyim.Bir okulda bazı

ilkokul öğrencilerine Naskh alfabesini çalışıyorum. Eğitim

müfredatımızın bozduğu şeyleri onarmak için gençlik

evlerinin. Pek çok çocuğumuzda bu istek var ama gerçek

ilgi sınırlı kalıyor ve yaptığımız şey ne yazık ki denetleyici

otoritelerden uygun yanıtı alamayan bireysel bir girişim.

Soru 8 : İzlediğiniz çalışma yöntemi ve bir tablonun

fikirden uygulamaya kadar nasıl tamamlanacağı

hakkında bize fikir verebilir misiniz ?

- “Her zaman elimde geniş bir seçim alanı bulduğum çok

sayıda metin bulunduğundan emin oldum… Zaman zaman

bunları son derece hassas bir şekilde değerlendirmeye

devam ettim, ta ki bana uygun bir metin bulana kadar.

Belirli bir harfin belirli özelliklere sahip çokluğu ve

bazılarının yumuşatılma olasılığı gibi anlaşmalar

içeriyordu… Üzerinde çalıştım ama tüm bunlardan

yoksunsa bir kenara koydum vesaire.. Kompozisyonlara

gelince, çeşitli uyarlamalardan sonra, harflerin dönüştüğü

uyum, yakınlık, kucaklaşma, kesişim ve ahenk ile hassas

duyulara hitap edecek estetiğe sahip belirli bir formda

karar kıldım ve bu da onu farklı bir kompozisyon haline

getirdi. Küçük oranlar dışında beyazın serpiştirilmediği,

belirgin, dengeli, soyut bir form.Bazı harflerin üzerine

noktalar koymaya başvursam bile, onu maksimum ölçüde

sıkıştırmaya çalışıyorum (örneğin, Sirenaykalı Kufi’nin

harfleri). (sözcükselleştirilmemiş) veya bazı dilbilgisel

hareketlerin yerleştirilmesi. Bu, bazı boşlukların rahatsız

edici olduğunu gördüğümde sığındığım bir istisnadır.

Gözlemleyen göz için. Bu çalışma sırasında Ali Al-‘in

özelliklerini biraz değiştirmem gerekiyordu. Warraq’ın

mektuplarını bazen yumuşatarak ve Diwani, Levanten

Kufi veya serbest yazı gibi igger yazılardan formlar alarak

kullanmıştır. Bazen zorunluluktan dolayı Lam Elif gibi bazı

harfler için yeni biçimler yaratmıştır. Bunu gerektiren çeşitli

biçimler aldı, bazı kompozisyonlar… resimlerime bakan

herkes bunu kolaylıkla fark ediyor.” –Daha önceki bir

röportajdan alıntıdır.

Soru 9: Fas kaligrafisinin çeşitli okullardaki gerçekliği

hakkında ne düşünüyorsunuz? Oriental Havayolları ile

rekabet edebilecek noktaya kadar sınırlandırılabilir mi,

geliştirilebilir mi?

- Fas kaligrafisi, birbirini takip eden İslam fetihleri

sonrasında Doğu’dan gelen Kufi yazısının bir ürünü olup,

zamanla yaşadığı döneme, yazan hattatlara ve yazıldığı

yerlere igg çok farklı üsluplara bürünmüştür. Başladı. Bu

tarzlarda, gelen satırlardan daha az önemli olmayan çok

fazla güzellik var. Günümüzde durum bunlardan sadece

dördünde çözüme kavuşmuştur: mebsût, mücevherli

olan, müsned-i zemâmî ve Fas sülüs. Ama tuhaf olan,

Fas bölgesinden çıkan tüm soyların, Doğu’da olduğu gibi

kuralları yoktu. Belki de bunun arkasında büyüdüğüm

çevrenin doğası, coğrafi, iklimsel, politik, kültürel ve beşeri

uzantıları, gelenekleri ve yaşam biçimleriyle ilgili bir şeyler

gizlidir. Ben… ama bilimsel bir rönesansın yaşandığı ve

hattatın bir bakıma faydalandığı çağımızda… Kaligrafi

alanında çevresinde olup bitenler hakkında birçok kişi gibi

bilgisini genişletmesini sağladı. Fas kaligrafi kültürünün

Arap ve İslam Doğu’daki igger kanatlara katılması

ihtiyacını hissetmişti. Hiç şüphe yok ki bu mesele, bu

yazıların tanıtılmasını gerektirir ve buna en yakın yol,

Uzak Mağrip’te ortaya çıkan girişimler ve benim bizzat

Kufi Kirene ile yaptığım girişim gibi, onların çalışmalarını

kolaylaştıracak kurallar koymaktır. Senaryo. Daha sonra

bu çizgilerin geliştirilmesi ve rekabetçi hale getirilmesinin

kapısı açılacaktır.

SARRA LAHMER - TUNUS

66


AYYILDIZ | 12. Sayı

BENİM TECRÜBEM

MUNASTİR’DA ULUSLARARASI TİYATRO FESTİVAL

Ben Jihen Hammadi, sanatsal dokunuşlar kulübünün bir üyesi olarak hikayemi anlatacağım, Munastir

üniversitesi uluslararası festivalı yönetiminden hem ben hem de bütün kulüp üyelerini davet aldık,

yaşadığım en güzel deneyimlerden biridir. Bu özel deneyimin detaylarını sizlerle paylaşmak istedim…

Festivalın sesi uluslararası yankısı olan uluslararsı festivalın günlük bültinin yazmakla ilgilenmek üzere

bir gazeteci olarak yayın kurulunun çalışma ekibine davet edildim, bunlar" Houssem Ben Saleh" ve "Alaa

Alkhardani" ve "Ilyes Bahloul" ve" Saleh Hlel " ve "Mohamed amin alayyachi" ve "Saeed Ammar" da diğerleri

döşemek festivalin haber bülteninin ve başarmak festival katkıda bulunmuş … Munastir’daki “Fatuma

Burgiba” üniversitesinin bölgesine benim varır varmaz tanışmayıda mekanı başladım, bizi karşılamaları ve

yönetimin sıcak karşılaması sonrasında ben ve kulüp üyelerimiz odalarımızı aldık, ilk günden beri onun

başladığı festival programı bilgilendirmek fotoğraf ile dizmek ve dil tetkiki yazmaktan bültenin ayrıntılarınıya

çalışmakta bile başladık.

Festival programı şöyledir: Her katılan ülke tiyatral gösterileri paylaştı (Tunust’an ” Prosperonun kalemi”,

Suriye’den ”sınırdakı ev’’, Filistin’den ’’öteki taraf’’, Libya’dan ’’ölü gölge’’, Cezayir’den ’’gurur yada

utanç’’, Çin’den ‘’O ve dört adamlar’’, Ürdün’den ‘’Şarkı söyleyen yıldızlar’’, Mısır’dan ‘’sefiller’’, ve Umman

sultanlığın’dan ‘’Istasyon hikayeleri’’). Bu gösterileri izleminin keyfini çıkardık, ayrıca göstrenin alanına

varmadan önceki atmosferler harıkaymış, şarkı söyledik, dans ettik ve müzik enstrümanlarını çalmak ile güzel

vakit geçirdik, ondan sonra yemeğe geçttik. Ondan sonra tiyatro gösterisi öbür gün sabah bir grup tiyatro için

hazırlıklar yapıldı. Festival karnavalı, ağustos ayı beşenci gün 18:30 akşam başlıyormuş, çok sayıda kadın

erkek ve çocuk katılmakta atmosferler özeldi, yüzlerinde ve kalplerinde büyük mutluluk farkediyorsun. Biz

yayın kurulunda çalışan ekip olarak canlı yayında festivali tüm detaylarıyla biliyorduk: ‘’yolun kenarı seyirci

duruyordu akrobatık etkilendiler hareketlere ve kuklaları şekillerine ve onu büyük hacımı, ‘’çok insanlar büyük

milli tanıyorlar geliyorlarmış ve katılıralmış’’, ’’her ülkenin kendi bayrağını taşıdı ve beraber fotoğraflar aldılar.’’

Bir heyeti her gün geliyorlardı ve biz onu ikram ettik ve onlarla bir röportaj yapttık sonra onlarla fotoğraf aldık.

2023 ağustos 6/7 tarihlerinde atölyeler yapıldı, her atölye farklı bir yerde ve farklı hocayla yapıldı : Iraklı

pröfessor Mokded Moslem "konuşma sanatları ile yönetmenlik sanatları arasında aktör" adlı bir atölye yaptı,

Faslı pröfessor Mobarek el Fakir "aktör ve kişilik", ve Tunus’tan pröfessor Khaled Bouzid"elmim", pröfessor

Hasan el Sallami"senaryosu". 8 ağustos’ta Salı gününde seminer yapıldı. 9 ağustos Çarşamba günü Mehdiye

şehrine de deniz seferi yapıldı, ve harekitli soluğanlar ve saheli havayanı keyfetmişler delegeler için bu keymitli

fersatının oldu, güzel denizi ve temiziği beğendiler, bir de yemekleri çok harikaydı. Kapanış törende ben ve

kalan gurup ile bizi teşrif ettiler çünkü çok emek verdik. Bu festivale, profesörler, oyuncular ve yönetmenler

katıldı, işlerin değerlendirildi ve ödüller verildi, merkezler kazananlar için en iyi oyun ve en iyi oyuncu, tabi ki,

kapanış törende çok yetenekler vardı: şarkı söyleyenler, enstrüman çalanlar vs ... Her şey çok güzel oldu.

67

JIHEN HAMMADI - TUNUS


AYYILDIZ | 12. Sayı

Yeşil Unsur

Benim için doğa, ruh ve beden hayati bir enerji kaynağını temsil ediyor. Birçok çalışma, bazı bitkilerin

evlerimiz ve kendimiz üzerindeki olumlu etkisini kanıtlamıştır : Pozitif enerjiyi artırır ve olumsuz

atmosferleri azaltır. « Feng Shui » olarak adlandırılan bir Çin bilimi olan « Yer enerjisi » bilimini

araştıran birçok araştırma, bazı bitikilerin mekana ve insanlara positif enerji katma, stresi azaltma

ve bir nevi huzur yaratma yeteneklerinin yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Rahatlama ve doğayla

uyum böylece bitkilerin sadece estetik bir işlev yerine getirmediğini, aynı zamanda bir çeşit denge

ve ruhsal estetik yaratmaya da çalıştığını sayılırız. Enerji bilimi kadim, yenilenebilir bilimlerden

biridir ve özellikle bitkilerden yayılan, doğru bilime dayanmayan ruhsal enerji hakkında konuşmak

konusunda uzmanlaşacağız. Gerçek şu ki bitkilere, özellikle de her türden çiçeklere ilgi duyuyorum.

Bana güven, mutluluk ve huzur hissi verdiği için doğayla bütünleşmeyi seviyorum. Telefonum bile

doğal bileşenlerin fotoğraflarını çekmeden neredeyse hiç boşamıyor. Bu resimlerden bazılarını

sizlerle paylaşacağım:

68


AYYILDIZ | 12. Sayı

Pozitif enerjiyi artıran bitkiler

Orkide

Bambu

Aloe vera

Aloe vera, kaktüs bitkisinin

kardeşlerinden biri olarak kabul edilir.

Bu bitkiler çölde bol miktarda yetiştikleri

için genellikle kuraklığa tolerans

gösterme yetenekleriyle bilinir. Ancak

bu onun başka yerlerde büyümesini

engellemez. Bu bitki insanlara meydan

okuma ve dayanma yeteneği verir ve

mekana pozitif enerji getirir.

Orkide çiçeği, enerji uzmanları

tarafından doğurganlık, şans ve

bolluk kaynağı olarak kabul edilir.

Kuraklığa dayanıklı, uzun süre

yaşayan dayanıklı bir çiçek olarak

tanımlanıyor. Çeşitli zarif şekilleri

ve evdeki negatif oksijeni yayma

yeteneği ile öne çıkıyor.

Bambu, yalnızca bol estetik ifadesi

nedeniyle değil, aynı zamanda

taşıdığı pozitif enerji nedeniyle de Çin

mirasındaki en önemli bitkilerden biri

olarak kabul edilir. Saflığın, ruhsal

dinginliğin, uyumun ve içselliğin

simgesidir. Barış, şans getiren bir bitki

olarak kabul edilir.

Biberiye pozitif enerji yayan en

önemli bitkilerden biridir. Bu, yaygın

hoş kokusu ve zihin üzerindeki etkisi

sayesinde kaygıyı ve psikolojik stresi

azaltır, aynı zamanda vücut sağlığını

da iyileştirir.

Biberiye

Yeşil Tunus

Tunus ülkesi, yeşil dağlarından fesleğen, çelenk

ve çam ağaçlarının kokusunu, antik sokaklarından

yasemin ve Full, Begonvil ağaçlarının güzelliği

kokusunu ve çiftliklerinden mis gibi kokular portakal

ve limondan yayan pitoresk doğasıyla “Yeşil Tunus”

olarak biliniyor, sokakları jakaranda ağaçlarının

mor renginde süsleniyor. Tunus her yıl Ulusal Ağaç

Günü’nü «Ağaçlandırma, arazilerin ve tesislerin

korunmasıdır» sloganıyla kutluyor. Ekosistem ve

biyolojik çeşitliliğin korunması amacıyla toplam

ormanlık alan yaklaşık 30 bin hektardır. Tunus,

Ariyana şehrinde gülleri kutlamak için her yıl bir

festival düzenliyor. Bu şehir, çeşitli gül türlerinin

yetiştirilmesiyle ünlüdür ve bu festivalde Miss Roses

seçilmektedir. Tunus’ta da özellikle Belvedere

Parkı’nda bahar mevsimi sonunda çiçek sergisi

düzenleniyor ve bu vesileyle apartman daireleri

için çeşitli ağaç fidanlıkları ve ev içinde fazla yer

kaplamayan küçük bitkiler sergileniyor. Bitkiler,

kuzeyden güneye Tunus için önemli bir kültürel

ve ekonomik kaynağı temsil ediyor. Çiçekler,

özellikle de yasemin çiçeği, eski çağlardan beri

Tunus’un kültürel ve medeniyetsel kimliği olarak

Lavanta güçlü kokusu olan bir bitkidir.

Sakin renginin yanı sıra huzur,

dinginlik ve rahatlama hali yaratan bir

bitkidir.

69

Lavanta

Yasemin, her yere yayılan ve mekana

sakin bir esinti veren hoş kokusuyla

bilinen çiçeklerden biridir. Aşinalık

yaratması ve bireyler arasındaki

ilişkileri geliştirmesi nedeniyle bazı

insanlar ona romantizm çiçeği adını

verir.

Yasemin

kabul ediliyor. Tunuslu bu çiçekten, «Meşmum

Yasemini ve Full» adlı benzersiz bir zanaat yaptı.

Tunus «meşmum»u, halafa bitkisinin küçük

çubuklarından oluşur, üstlerine bir buket halinde

yasemin veya full çiçeği eklenir ve ince beyaz bir

iplikle çevrelenir, böylece «meşmum» oluşturulur.

Satıcı ayrıca mallarını pazarlamak için kökleri Tunus

geleneklerine dayanan bu “meşmum”un doğasına

uygun geleneksel bir elbise giyiyor. “Meşmum” en

önemli ihracat ürünlerinden biri olarak kabul ediliyor

ve bu nedenle Tunus, bu çiçeğin en büyük üreticisi

olduğunu düşünerek Rades şehrinde bulundurduğu

bu çiçeğe mevsimlik bir festival ayırdı. Tunus,

güneyde, özellikle Kebili ve Tozeur şehirlerindeki

palmiye vahalarıyla öne çıkıyor; çünkü en iyi

hurmalarını üretiyor ve uluslararası pazarlara ihraç

ediliyor. Tunus ayrıca vatandaşları Cumhuriyetin

tüm eyaletlerinde zeytin ağacı dikmeye teşvik

ediyor. Sahibi aileden dolayı “Akaret” adı verilen,

Akdeniz’in en büyük ve en ünlü zeytin ağacına

sahiptir. Tunus’un güneyindeki Tatavin şehrinde

bulunan tesis 900 yıllık olup yılda 1.500 litreden

fazla yağlı üretmektedir.

AMNA GHAZOUANI - TUNUS


AYYILDIZ | 12. Sayı

Fas takımının 2022 Katar

Dünya Kupası'ndaki başarısı

Fas milli takımı, Katar 2022 Dünya

Kupası'nda tarihi bir başarıya imza atarak futbolun

ötesine geçen medeni bir imaj sunarak oyunu

sınırları ve bölücülüğü aşan sosyal, kültürel,

politik ve ekonomik bir olguya dönüştürdü ve

Fas kimliğinin güçlenmesini sağladı. Sonuç

olarak ülkenin sürdürülebilir kalkınmasının temel

direği haline geldi ve iç düzeyde ders çıkarmak

için alıcıları etkileyen bir konuşmaya, hatta dış

kazanımlar elde etmek için yumuşak bir güce

dönüştü. Bu yazıda Fas milli takımının Katar

Dünya Kupası'ndaki başarısının boyutlarına

genel bir bakış sunuyoruz. FIFA Dünya Kupası,

FIFA gözetiminde düzenlenen en önemli futbol

müsabakasıdır. Dünya Kupası, İkinci Dünya

Savaşı nedeniyle iptal edilen 1942 ve 1946

turnuvaları dışında, 1930'dan bu yana her dört

yılda düzenleniyor. Mevcut turnuva sisteminde,

1998 yılından bu yana 32 milli takım sekiz gruba

ayrılarak ev sahibi ülkenin stadyumlarında bir

ay boyunca turnuva şampiyonluğunu kazanmak

için yarışıyor. Fas milli takımı, Dünya Kupası

çeyrek finalinde Al Thumama Stadyumu'nda

Portekizli rakibini 1-0 mağlup ederek, tarihi bir

başarıya imza attı ve Dünya Kupası'nda yarı

finale yükselen ilk Arap ve Afrika takımı oldu.

Fas milli takımı bu galibiyetin sorumluluğunu

42. dakikada belirleyici golü atan Sevilla'nın

İspanyol golcüsü Youssef En-Nesyri'ye borçlu.

Daha önce üç Afrika takımı Dünya Kupası'nda

çeyrek finale çıkmayı başarmıştı: Kamerun

(1990), Senegal (2002) ve Gana (2010), ancak

bugün Atlas Lions yarı finale kalan ilk Arap ve

Afrika takımı oldu. Fas milli takımı, Katar Dünya

Kupası'nda yalnızca bir kez gol yiyerek en güçlü

savunma hattı konumunu korudu. Fas milli

takımı, Katar Dünya Kupası'nda olağanüstü bir

performans sergileyerek Hırvatistan'la golsüz

berabere kaldıktan sonra 7 puanla grup birincisi

oldu, ardından Belçika'yı 2-0 ve Kanada'yı 2-1

yenerek penaltı atışlarında tarihi bir galibiyet

elde etti. Son 16 turunda İspanya'yı yenerek yarı

finale yükseldi. Çeyrek finalde Portekiz'i yenmesi

sayesinde kazandı. Bugün spor uzmanları

ve medya profesyonelleri arasında Fas milli

takımının bir sürpriz yarattığı konusunda fikir

birliği var. Hatta çeyrek finale yükselmesi,

Dünya Kupası'nın en heyecan verici başarısını

oluşturuyor ve bu milli takım, turnuvanın en iyi

oyuncusu haline geldi. Uluslararası basında

konuşulanlar ve önde gelen uluslararası gazeteler,

milli takımın Fas için büyük bir ün kazandığına

inanmaya başladı. Sadece dört toplantıda, ardı

ardına gelen hükümetler, çalışmaları bu mantıkla

yönetilse bile, bunu yıllar içinde başaramazlardı,

süreklilik, tutarlılık ve amaç birliğidir. Bu başarının

analizinde önemli olan psikolojik, sosyolojik,

değer ve kültürel boyutlarla ilgili boyutlardır ve

uzmanların ve gazetecilerin ilgilendiği sanatsal

ve teknik boyutlardan çok daha önemli olduğunu

düşünüyorum. Değerlendirmede dört temel ilke

vardır: kimlik oluşturma, aile entegrasyonu ve

liderlik.

Sahadaki başarı, futbol diplomasinin en

iyi şekli olarak yorumlanırsa, Fas için bu başarıya

katkıda bulunan sadece takım üyeleri değil, aynı

zamanda futbol diplomasini devam ederken

galibiyet etkinliklerinin veya kutlama ritüellerinin

arkasında olan taraftarlardır, temsil ve iletişimin

iki işlevine dayanmaktadır: Oyuncular dünya

çapında kalpleri ve zihinleri kazanan temsil

rolünü üstlendiler. Katar ve ülkenin uluslararası

duruşu açısından, siyasi hedeflere ulaşan

kültürel bir güç olarak görülüyor. Devleti ve

ulusun sembolik imajını bünyesinde barındıran

futbol takımı, diğer takımlarla aynı şekilde

ülkenin popülaritesine önemli ölçüde katkıda

bulunuyor, kültürel faktörler işe yarar. Fas milli

takımının turnuvadaki maçlarını izlediğimde,

birkaç yıl sonra ve emekli olduktan sonra

sınıflandırılacak olanların karşısında mucizeler

yaratma yeteneğine sahip süper kahramanlara

da sahip olduğumuzu bir an hissettim. Benim için

bunlar bir efsane (Modric, De Bruyne, Ronaldo ve

diğerleri). Ama çocuklarının ayaklarına yazılan

Fas efsanesi, önemini bundan alan kolektif

bir efsanedir : İnsanlara verdikleri mesajlar ve

cevaplar…

70


AYYILDIZ | 12. Sayı

Katar Dünya Kupası 2022

Fas milli takım oyuncularının anneleri

Katar Dünya Kupası'nda ilgi odağı oldu. Faslı

yıldız Achraf Hakimi, 2022 FIFA Dünya Kupası

Katar'da ülkesi Fas adına İspanya'ya karşı

belirleyici penaltı vuruşunu attıktan sonra takım

arkadaşlarıyla sahada kısa bir kutlama yaptıktan

sonra stat tribünlerinde annesinin yanına koşarak

kucaklaştı. Araplar da dahil olmak üzere yabancı

Dünya Kupası hayranlarını durduran bir sahnede

başını öptü. Madrid'de Faslı bir anne babanın

çocuğu olarak dünyaya gelen Faslı yıldız, birkaç

gün önce Atlas Aslanları'nın Belçika milli takımına

karşı kazandığı zaferin ardından annesine

sarılırken bir tweet yayınlamış ve Arapça "Seni

seviyorum anne" cümlesini yazmıştı.

Fas milli takımı ve Fransız kulübü Angers'in

oyuncusu Sofiane Boufal'ın, Kanada maçı

bittikten sonra tribüne giderek annesini başından

öptüğü ve ona formasını verdiği an bir başka

video klipte yayınlandı. Bu, sadece tribünlerde

değil, sahanın ortasında da annelerin ve eşlerin

varlığının güçlü sembolik önemidir. Bildiğimiz

gibi kendisi, bunu Fas ailesinin bütünlüğüne

bağlamakla yetinen Batılı yorumcuların dikkatini

çeken bir varlıktır. Ancak bizce mesele bundan

çok daha güçlü görünüyor, çünkü çoğunluğu

anadilini konuşmayan bu gençler, yaptıklarında

onları annelerine çeken şeylerden başka bir şey

görmüyorlar ve onlar aracılığıyla kültürlerine ve

sosyal bağlarını sunuyorlar. Üstelik o anneler

olmasaydı, başardıkları başaramayacaklarına

olan derin inançları da var. Annelik,

memleketinden uzaklaşmış olanların vatanıdır.

Buradaki anneler annedir ama aynı zamanda

vatandan uzak deneyimlerden elde edilen

mücadelenin ve tecrübenin de sembolüdür.

Fas Kralı Muhammed VI, Arap ve Afrika

tarihinde ilk kez Katar Dünya Kupası'nda tarihi

bir başarıya ulaşıp yarı finale yükselen Fas

futbol takımını Rabat'taki Kraliyet Sarayı'nın Taht

Salonu'nda kabul etti. Fas Kralı, Fas Kraliyet

Futbol Federasyonu Başkanı Faouzi Lakjaa,

milli takım antrenörü Walid Regragui ve milli

takım oyuncularına kraliyet madalyası verdi. Fas

takımının Katar 2022 Dünya Kupası'nda elde

ettiği başarı, Faslılara büyük bir sevinç, büyük

bir gurur ve Faslıların kalplerinde sonsuza kadar

yaşayacak güzel anılar yaşattı.

SALMA HARHAR - FAS

71


AYYILDIZ | 12. Sayı

Kaynakça

• zdnet.com (Internet sitesi): «What is AI? Everything to know about artificial intelligence»

• ecommerce-nation.com (Internet sitesi): « Forcasting the impact of artificial intelligence on business»

• datacamp.com (Internet sitesi): «What is Deep Learning? A Tutorial for Beginners»

• medium.com (Internet sitesi): «Deep Learning (Part 1):Understanding Basic Neural Networks»

• mhanational.org (Internet sitesi): «Neurons: How the Brain Communicates»

• sas.com (Internet sitesi): «Artificial Neural Networks What they are & why they matter»

• theweek.in (Internet sitesi): «Scientists working to build real-life robots capable of teaming with humans»

• heydaraliyevcenter.az (Internet sitesi)

• tr.wikipedia.org (Internet sitesi) : « İçərişəhər»

• tr.wikipedia.org (Internet sitesi) : « Gəncə Dövlət Filarmoniyası»

• tr.wikipedia.org (Internet sitesi) : « Şəki xan sarayı»

• tr.wikipedia.org (Internet sitesi) : « Şuşa»

• eco.gov.az (Internet sitesi) : « Göygöl Milli Parkı»

• tr.wikipedia.org (Internet sitesi) : « Qız qalası»

‏«القومية مرصد املرأة « sitesi) • enow.gov.eg (Internet

‏«جريدة األهرام « sitesi) • gate.ahram.org.eg (Internet

‏«قرص البارون تحفة معمارية ىف مرص اجلديدة وراء إنشائه قصة « sitesi) • youm7.com (Internet

‏«قرص البارون إمبان « : sitesi) • tr.wikipedia.org (Internet

• acıbademHayat.com.tr (Internet sitesi) : Fotoğrafların kaynağı

• Yunus Emre kitapları

• Ailedenbiri.com (Internet sitesi)

• Dergipark.org.tr (Internet sitesi)

• Mawdoo3.com (Internet sitesi)

• egostate.org (Internet sitesi) : « Ego Enstitüsü»

• almasryalyoum.com (Internet sitesi)

• skynewsarabia.com (Internet sitesi) : Fotoğrafların kaynağı

• bbc.com/arabic (Internet sitesi) : Fotoğrafların kaynağı

‏«موكب املومياوات امللكية املرصية يصل إىل متحف احلضارة وسط احتفال تارييخ مهيب « : sitesi) • bbc.com/arabic (Internet

‏«من املحيط إىل اخلليج..‏ كيف علق العرب عىل املومياوات امللكية؟ « : sitesi) • bbc.com/arabic (Internet

‏«بالصور..‏ انطالق موكب املومياوات امللكية من املتحف املرصي « : sitesi) • skynewsarabia.com (Internet

‏«موكب املومياوات امللكية»‏ : sitesi) • ar.m.wikipedia.org (Internet

• tayinciler.com (Internet sitesi) : « Denizli»

• pau.edu.tr (Internet sitesi) : « Pamukkale University»

• denizli.ktb.gov.tr (Internet sitesi) : « Denizli İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü: Tarihçe»

• turkcebilgi.com (Internet sitesi) : « Denizli»

• tr.wikipedia.org (Internet sitesi) : « Denizli (İl)»

‏«تبلدي « : sitesi) • ar.m.wikipedia.org (Internet

‏«شجرة التبلدي وفوائدها « : sitesi) • suna-sd.net (Internet

» فوائد الباوباب:‏ تعرف عليها « : sitesi) • webteb.com (Internet

• twitter.com (Internet sitesi) : Fotoğrafların kaynağı «Tabaldi ağacı büyüklüğü »

• justfood.tv (Internet sitesi) : Fotoğrafların kaynağı « Tabaldi ağacının meyveleri»

• 7nota7kita.com (Internet sitesi) : « Türk Müziği Tarihi»

• nedir.com (Internet sitesi) : « Türk müziği nedir?»

‏«كارا فاطمة « : sitesi) • ar.m.wikipedia.org (Internet

‏«معلومات عن كارا فاطمة من ابرز الشخصيات النسائية يف حرب االستقالل الرتكية « : sitesi) • turkeyency.com (Internet

‏«كارا فاطمة « : sitesi) • ar.unionpedia.org (Internet

» ‏”من يه ‏“كارا فاطمة « : sitesi) • mar7aba.com.tr (Internet

• kizilay.org.tr (Internet sitesi) : « Milli Mücadele Kahramanı Kara Fatma’ya Türk Kızılayı Sahip Çıktı»

• youm7.com (Internet sitesi)

• dw.com (Internet sitesi)

• aljazera.com (Internet sitesi)

• afrigatenews.net (Internet sitesi)

‏«(مطماطة«..‏ مدينة األمازيغ املنحوتة تحت أرض تونس ‏)تقرير»‏ : sitesi) • aa.com.tr (Internet

‏«ماذا تعرف عن ‏“مطماطة”‏ التونسية ذات الكهوف الرببرية؟ « : sitesi) • noonpost.com (Internet

‏«شط اجلريد...‏ أيقونة الصحراء التونسية « : sitesi) • annaharar.com (Internet

• skynewsarabia.com (Internet sitesi)

• mawdoo3.com (Internet sitesi)

• eliteworldhotels.com.tr (Internet sitesi) : Fotoğrafların kaynağı « Türk Kahvesi Hakkinda Bilmedikleriniz»

• shop20602.govanfolkuniversity.org (Internet sitesi) : Fotoğrafların kaynağı

• kaffeeshop24.de (Internet sitesi) : Fotoğrafların kaynağı

• tr.wikipedia.org (Internet sitesi) : « Türk kahvesi»

• kulturportali.gov.tr (Internet sitesi) : « Türk kahvesi»

• tr.wikipedia.org (Internet sitesi) : « kahve»

• bikahvearasi.com (Internet sitesi) : « Arap Kahvesi Nedir? Nasıl Yapılır?»

• sabah.com.tr (Internet sitesi) : « Körebe Nasıl Oynanır? Körebe Oyun Kuralları Neler, En Az Kaç Kişiyle Oynanır?»

• eodev.com (Internet sitesi) : « Topaç »

• milliyet.com.tr (Internet sitesi) : « Misket oyunu nasıl oynanır? »

• ecdad.org.tr (Internet sitesi) : Fotoğrafların kaynağı « Körebe Oyunu»

• animalia-life.club (Internet sitesi) : Fotoğrafların kaynağı « Saklambaç oynayan çocuklar »

• ilkha.com (Internet sitesi) : Fotoğrafların kaynağı « Sınır köyünde çocuklar bombardıman sesleri altında oyun

oynuyor »

• chess.com/tr (Internet sitesi) : Fotoğrafların kaynağı « Nasil Bilye Oynanir»

• tr.pinterest.com (Internet sitesi) : Fotoğrafların kaynağı « Misket (Bilye) Oyunu»

• fizikcisehriye.wordpress.com (Internet sitesi) : Fotoğrafların kaynağı « İp atlama Oyunun oynanışı ve kuralları»


AYYILDIZ | 12. Sayı

Kaynakça

• Gazete Kilis (Facebook Sayfası) : Fotoğrafların kaynağı « topaç »

• yavasdukkan.net (Internet sitesi) : Fotoğrafların kaynağı « topaç »

• welovebuzz.com (Internet sitesi) : Fotoğrafların kaynağı « Les 10 jeux qui ont marqué notre enfance »

• listelist.com (Internet sitesi) : Fotoğrafların kaynağı « Beşlikten Gol Atmış Neslin Bilebileceği 20 Mahalle Maçı

Mevzusu»

• Ain Drahem & Bni Mtir (Facebook

Sayfası) : « ‏«البوصاع • kariyer.net (Internet sitesi) : «Hemşire Nedir?»

• nouvelles.umontreal.ca (Internet sitesi) : «Enquête sur la santé psychologique du personnel infirmier durant

la pandémie»

• infirmiere-canadienne.com (Internet sitesi) : «Préserver la santé du personnel infirmier : une priorité durant

et après la pandémie de COVID 19»

• doctornewsweb.com (Internet

sitesi) : يف»‏ نيمين ‏“قالتيل بالطبطبة بالرسطان مصابة طفلة يرىع ‏“عمر”‏ رزق..‏ احلنني املمرض ‏«حضنك

• defibrillateur-info.fr (Internet sitesi) : «Un infirmier utilise un défibrillateur pour sauver un cycliste»

• almaany.com (Internet

sitesi) : معىن»‏ و ترجمة fiz تريك عريب املعاين قاموس ‏«يف • كاملة الرتكية اللغة دروس (YouTube canalı)

• Festival International du Théâtre Universitaire de Monastir (Facebook Sayfası) : Fotoğrafların kaynağı

• kampyerleri.org (Internet sitesi) : «Demokrasi ve Özgürlükler Adası Nerede? – Giriş Ücretleri – Ulaşım –

Gezilecek Yerler»

• aa.com.tr (Internet sitesi) : «‘Demokrasi ve Özgürlükler Adası’ dünyaya açılacak»

• ntv.com.tr (Internet sitesi) : Fotoğrafların kaynağı « TÜYLERİM DİKEN DİKEN OLDU»

• neredekal.com (Internet sitesi) : «Demokrasi Ve Özgürlükler Adası»

• kibrisarackiralama.com (Internet sitesi) : «Kuzey Kıbrıs İl ve İlçeleri»

• yasemin.com (Internet sitesi) : «Lor peyniriyle hazırlanan pirohu nedir? Pirohu nasıl yapılır?»

• lezzet.com.tr (Internet sitesi) : «Limonlu Paluze»

• risalehaber.com (Internet sitesi) : «KKTC’nin Osmanlı döneminden kalan simge eseri: Büyük Han»

• hisglobal.com.tr (Internet sitesi) : «A’dan Z’ye Kuzey Kıbrıs Hakkında Merak Edilenler»

• tr.wikipedia.org (Internet sitesi) : « Lefkoşa Mevlevihanesi»

• unesco.goturkiye.com (Internet

sitesi) : « تركيا رشق وجنوب رشق للرتاث اليونسكو وطرق ‏«مواقع • aa.com.tr (Internet sitesi) : « Liste du patrimoine mondial de l’UNESCO: La Tunisie et la Türkiye nominées»

• aa.com.tr (Internet

sitesi) : « العاملي الرتاث الئحة عىل جربة جزيرة إدراج تونس:‏ » • aa.com.tr (Internet

sitesi) : « الالمادي العاملي الرتاث ضمن التونسية ‏»اهلريسة«‏ تدرج ‏«يونسكو • ar.unesco.org (Internet

sitesi) : « اليونسكو عن ‏«ملحة • dailysabah.com (Internet

sitesi) : « قائمة تدخل أفس ‏»هوسال«،‏ وحدائق بكر«‏ ‏»ديار مدينة أسوار إدراج من واحد يوم بعد العاملي

للرتاث ‏«اليونسكو • almrsal.com (Internet

sitesi) : « باشا اسحاق قرص الرتكية القصور أجمل » • tuniscope.com (Internet

sitesi) : « غري الثقايف للرتاث التمثيلية القائمة يف سجنان فخار ملف إدراج رسميا:‏ اليونسكو:‏ سجنان فخار لليونسكو

‏«املادي • avant-premiere.com.tn (Internet

sitesi) : « سجنان لنساء الفخار صناعة يف لليونسكو التونيس الثقايف الرتاث تدعم ‏«أملانيا • al-ain.com (Internet

sitesi) : « تونس يف قرون منذ بريقها يخفت مل يدوية حرفة سجنان..‏ ‏«فخار • webdo.tn (Internet

sitesi) : « لليونسكو العاملي الرتاث ضمن التونسية«‏ ‏»اهلريسة ‏«!إدراج • turkpress.co (Internet

sitesi) : « شعبية تركية موسيقى الوترية ‏«اآلالت • unitedrescueteam.com (Internet

sitesi) : « عام كل من آذار 21 تركيا يف النوروز ‏«عيد • festivals.goturkiye.com (Internet

sitesi): « تركيا يف ‏«املهرجانات • omannews.gov.om (Internet

sitesi): « وتاريخها تركيا هوية يعكس أصيل تراث الشعبية..‏ ‏«املوسيقى • hyatok.com (Internet

sitesi): « تركية موسيقية ‏«اآلت • noonpost.com (Internet

sitesi): « بالتاريخ ويتصل الطبيعة مع يتفاعل عريق فن األسود..‏ البحر منطقة يف الشعبية ‏«األغاين • ar.ethnicmusical.com (Internet sitesi): « كالسيك Kemençe»

• azertag.az (Internet

sitesi): « األذربيجانية املوسيقى يف التار ‏«آلة • ar.wikipedia.org (Internet

sitesi): « ‏«ساز • ar.wikipedia.org (Internet sitesi): « إيران ثقافة - نارطقلا‎»

• spectrumspeech.ie (Internet sitesi): « overcoming stammers during public speaking »

• sinemaakademi.com.tr (Internet sitesi): « Topluluk Önünde Konuşma Teknikleri»

• argenova.com (Internet sitesi): « Marketing Nedir?»

• tr.m.wikipedia.org (Internet sitesi): « Pazarlama?»

• advertising.amazon.com (Internet sitesi): « Pazarlamanın 4P unsuru»

• survivor.com.tr (Internet sitesi): « Dijital Pazarlama Blog Yazıları »

• kamilkeles.com (Internet sitesi): « Pazarlama Stratejisi »

• talkeo.net (Internet sitesi): Fotoğrafların kaynağı « These 5 Digital Marketing Strategies Will Help You Promote

Your Food Business Online»

• Benjeddou Amer (Facebook Sayfası)

• wwfmmi.org (Internet sitesi): «Report 2017, 2018»

• planbleu.org (Internet sitesi): «UNEP/MAP Regional Activity Centre»

• unep.org (Internet sitesi): «The blue economy in the Mediterranean»

• esantementale.ca (Internet sitesi): « Respiration profonde»

• Senin suçun değil, « Beyhan Budak » (Kitap)

• Vazgeçebilmek « Guy Finley» (Kitap)

• canva.com (internet sitesi) : Fotoğraflar için

• pinterest (internet sitesi)

• aa.com.tr (Internet sitesi) : « Gaspıralı İsmail »

• turkdilbilim.wordpress.com (Internet sitesi) : « Kâşgarlı Mahmud’un Dîvânü lûgāt-it-Türk’ü ve Türkçe’nin

Muhteşem Yüzyılları »

• antoloji.com (Internet sitesi) : « Doğduğum Yer »

• yeniakit.com.tr (Internet sitesi) : « Ömer Seyfettin »


TUNUS AYYILDIZ TOPLULUĞU

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!