16.03.2024 Views

İmroz Gökçeada Dergisi

İmroz Gökçeada Yazarlar Derneği Gökçeada Kültür Sanat Edebiyat dergisi

İmroz Gökçeada Yazarlar Derneği
Gökçeada Kültür Sanat Edebiyat dergisi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Evvel Zaman<br />

İç nde<br />

Vasıf Turhan KAYACIK<br />

On dördünde başlar emekçi çocuklarının yolculuğu. Doğup<br />

büyüdüğüm Ege kasabasında öğretmen okulu sınavlarını kazanan tek<br />

öğrenci olmanın örtük kıvancını yaşarken duydum <strong>İmroz</strong>'un adını.<br />

Ada uzak bir ülkeyi çağrıştırıyordu insana. Haritalar açıldı, eş dost<br />

konu komşuya haberler iletilip çoğu masalımsı bilgiler edinildi.<br />

Bin dokuz yüz altmış yedi yılının ekim ayında bir sabah alaca<br />

karanlıkta başladı büyülü yolculuğumuz. Önce İzmir, ardından<br />

Çanakkale'ydi hedefimiz. Babamın enfarktüslü yüreğinin çarpıntıları<br />

duyuluyordu neredeyse. Kazdağlarının kıvrımları arasında, denizi bir<br />

görüp bir kaybederek altı saatlik yolculuğun ardından ulaştık<br />

Çanakkale'ye. Bizim gibi adaya gidenlerle oluşuyordu ilk dostluklar.<br />

Okula bir an önce ulaşmaktı büyüklerimizin hedefi. Oysa iskelede<br />

kocaman bir sürpriz bekliyordu bizi. Öyle saat başı, ha deyince ulaşım<br />

yoktu <strong>İmroz</strong> denilen gizemli adaya; haftada iki gün o da geç saatlerde<br />

geliyordu gemi. İlk şaşkınlığı atlattıktan sonra öğreniyorduk, gün aşırı<br />

adaya giden kosterlerin varlığını.<br />

Saat kulesinin oralarda bulduğumuz bir otelde geçiriyoruz geceyi.<br />

Sabah olunca bir kahvehane masasında yenen simitlerin, içilen<br />

çayların ardından, elde bavullar tutuyoruz iskelenin yolunu. Ünlü<br />

Acarlar motoru bekliyor bizi. Yük taşımak için tasarlanmış bir<br />

Karadeniz teknesi aslında. Ambarlar ve kaptan kulübesi dışında<br />

yolcular için kapalı bir alan yok teknede. Neyse ki hava güzel, deniz<br />

sakin. Biz de alıyoruz açık havadaki yerimizi. Büyükler kendi<br />

aralarında, biz kendi aramızda konuşuyoruz yeni arkadaşlarımızla.<br />

Doyumsuz bir deniz yolculuğu; yelkenleri de açıyor kaptan; yunuslar<br />

eşlik ediyor bize. Epeyce yol aldıktan sonra kara görünüyor<br />

uzaklardan. Sağ yanımızda Samotrakia sisler içinde; şaşkınlıkla<br />

izliyoruz Kaşkaval Burnu’ndaki kayalıkları; derken Kaleköy limanına<br />

ulaşıyor teknemiz.<br />

Minübüsü beklerken çevreyi inceliyoruz bir yandan. Oldukça sakin,<br />

huzurlu bir yer izlenimi oluşuyor ergen beyinlerimizde. Kilise en çok<br />

dikkatimizi çeken yapı oluyor. Okulda yaşça büyük abiler karşılıyor<br />

bizleri; kayıt işlemlerinin ardından yatakhanelerimizi gösteriyorlar.<br />

Babam akşama döneceği için adanın merkezine gidiyoruz birlikte.<br />

İlgiyle izliyoruz yapıları. Belediye binasının bitişiğinde, bir sinema<br />

salonu görüyoruz. Kapının önünde bir adam, film makaralarını sarıyor<br />

birinden ötekine. Esnaf olmanın rahatlığıyla selamlaşıp tanışıyor<br />

Kosta’yla babam. Kırkağaçlı Rumlardan, ailemizin onlarla olan iyi<br />

ilişkilerinden söz ediyor; sarılıp öpüşüyorlar. “Oğlum sana emanet”<br />

deyip Kosta’ya emanet ediyor beni. Bir ihtiyacım olduğunda kendisini<br />

aramamı söylüyor Kosta. Okula dönüyoruz söyleşerek. Kapı önünde<br />

vedalaşıyoruz. Akşama gelecek gemiye yetişmek için Kaleköy’e doğru<br />

yola çıkıyor babam; okul duvarının sınırına vardığında dönüp el<br />

sallıyor; bir duygu sağanağı oluşuyor, koşup sarılmak istiyorum ona,<br />

tutuyorum kendimi, elli yıldır bir yaradır hâlâ içimde. Akşama yapılan<br />

hoş geldiniz eğlencesi avutuyor bizi. Neşeyle asker koğuşlarını<br />

anımsatan yatakhanelere gidiyoruz. Anlam veremediğimiz karartma<br />

uygulanıyor adada, ardından derin uykulara dalıyoruz.<br />

Benliğimizde derin izler bırakan ada maceramız, işte böyle başlıyor,<br />

evvel zaman içinde.<br />

20

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!