Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
ISSN 2980-3667
SAYI 89 / EKİM, KASIM, ARALIK 2023
“38 yıldır madencinin hizmetinde”
Cumhuriyetin 100. yılında
madenciliğin 100 yılı
45 yıldır güvenle...
DOĞRU VE KARŞI AKIMLI DÖNER KURUTUCU
MF-T1 Tek Yönlü / MF-T2 İki Yönlü / MF-T3 Üç Yönlü
DÖNER SOĞUTUCU
MF-IKT Direkt / MF-KKT Endirekt
MADEN VE MİNERAL İŞLEME ÇÖZÜMLERİ
info@metalformltd.com
www.metalformltd.com
HPGR
Başkandan
Değerli Okuyucular,
2024 yılını idrak etmiş bulunuyoruz. Bu yılın ülkemiz için hayırlı,
madencilerimiz için de bol üretimli ve kazançlı olmasını diliyoruz.
Son terör saldırılarını şiddetle kınıyor ve lanetliyoruz. Şehitlerimize
Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize baş sağlığı, yaralılarınıza
acil şifalar diliyoruz. Bu tür terör olaylarının tekrar etmemesini temenni
ediyoruz.
12. Kalkınma Planı ile orta vadeli planda yer alan madencilikle ilgili maddeler, umut ve heyecan verici. Bu
maddeler, sürdürülebilir madenciliği öngören yeni bir maden kanunu çıkarılması, izin süreçlerinin tek elden
yürütülmesi, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması ve başta linyit olmak üzere yerli kaynaklara yönelinmesi,
bürokrasinin azaltılıp, yatırım güvencesinin arttırılması, yatırımcı üzerindeki, idari ve mali yüklerin azaltılması,
madencilik şirketlerinin büyütülmesi, uç ürün üretiminin desteklenmesi, maden makinaları üretiminin desteklenmesi,
arama faaliyetlerinin desteklenmesi, maden borsası ve maden yatırımları finansman bankası kurulmasını
kapsıyor. Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı’nın uzun zamandır önerdiği ve madenciliğe, büyük atılım yaptıracak
olan, 12. Kalkınma Planının eksiksiz uygulanması, en büyük dileğimizdir.
YEARS
Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı, Şubat 2024’den itibaren Zoom üzerinden ayda bir yayınlanacak, 4 ayrı program
sunacak. Bu programlarda madencilerle sohbet, madenlerin tanıtımı, maden makinaları üreten şirketlerin
tanıtımı ve yer bilimleri öğrencileri ile sohbet olacak. Bu yayınlar tüm camiaya duyurulacak.
Madencilerimizin yeni yılını tekrar kutlar, sağlıklı, mutlu ve başarılı günler dilerim.
Köppern başta klinker olmak üzere demir,
bakır, altın, molibden ve lityum cevheri gibi
yüksek aşındırıcı cevherlerin ya da cürufun
yüksek basınçlı merdanelerle (Roller Press
/ HPGR) ölçülmesinde uzmanlaşmış bir
Alman Şirketler Grubudur. Köppern
HPGR ve Havalı Separatörleri,
gübre, çimento, mineral ve
metal işleme endüstrisiyle ilgili
çeşitli prosesler için maliyet tasarrufu
sağlayan makinalardır.
3 ÜRÜNLÜ
HAVALI SEPARATÖR
Adres : Dudullu OSB Mh. İmes Sanayi Sitesi
Telefon : +90 (216) 362 82 42
B Blok 201 Sk. No: 4 34775, Ümraniye / İstanbul / Türkiye E-Mail : info@turbomakina.com www.turbomakina.com
Sağlıcakla kalınız,
Prof. Dr. Güven Önal
Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı
Yönetim Kurulu Başkanı
OCAK 2024
SEKTÖRMADEN DERGİSİ YURT MADENCİLİĞİNİ GELİŞTİRME VAKFI TARAFINDAN 5680 SAYILI BASIN KANUNUN 9/2
MADDESİ GEREĞİNCE İSTANBUL VALİLİĞİNE BEYANNAME VERİLEREK AYNI KANUNUN 9.MADDESİNE GÖRE TANZİM
EDİLEN 04.04.2003 TARİHLİ İZİNLE ULUSAL GAYRİ SİYASİ VE YAYGIN SÜRELİ TÜRÜNDE 3 AYDA BİR YAYINLANMAKTADIR.
SEKTÖRMADEN DERGİSİ ABONELERİNE DAĞITILMAKTADIR. DERGİYE GÖNDERİLEN YAZILAR VE FOTOĞRAFLAR
GERİ İADE EDİLMEZ. YAYINLANMASI İSE YAYIMCININ KARARINA BAĞLIDIR. YAYINLANAN YAZI VE FOTOĞRAFLARIN
SORUMLULUĞU YAZARINA AİTTİR. KAYNAK GÖSTERİLEREK ALINTI YAPILABİLİR.
ymgv.org.tr
İÇİNDEKİLER
EKİM, KASIM, ARALIK 2023 SAYI 89
YAYIN TÜRÜ: YAYGIN SÜRELİ
ISSN 2980-3667
YÖNETİM-İMTİYAZ SAHİBİ YMGV ADINA
Prof. Dr. Güven Önal
YMGV YÖNETİM KURULU
Prof. Dr. Güven Önal
Başkan
Dündar Ergunalp
Başkan Yardımcısı
Hasan Yücel
Başkan Yardımcısı
İbrahim Halil Kırşan
Genel Sekreter
Prof. Dr. Remzi Karagüzel
Muhasip Üye
YEDEK YÖNETİM KURULU ÜYELERİ
Özer Altay (Vefat)
Yavuz Aytekin (Vefat)
Turgut Bayraktar (Vefat)
Cemal Birön (Vefat)
Nizamettin Çoban
Zeki Doğan (Vefat)
Hayrettin Elmas
Namık Esmer (Vefat)
Alser Madencilik A.Ş.
Altın Madencileri Derneği,
Ant Group A.Ş.
Bilfer Madencilik A.Ş.
Ciner Grubu,
Ersel Ağır Makine A.Ş.
Eti Bakır A.Ş.,
Eti Maden,
İbrice Madencilik,
İmbat Madencilik,
İstanbul Maden İhr. Birliği,
İTÜ Maden Fakültesi,
Ali Emiroğlu
Ali Erguvanlı
Ali Türkoğlu
Alp Gürkan
Antony Caouki
Atılgan Sökmen
Aydın Dinçer
Bahtiyar Ünver
Bülent Tüfekçioğlu
Caner Zanbak
Cemil Ökten
Cengiz Uysal
Dündar Ergunalp
Ekrem Yüce
Enver Erdoğan
Erdemir Karakaş
Erdoğan Yüzer
Faruk Çalapkulu
Güldal Şeyda Çağlayan
Gülhan Özbayoğlu
Günaydın Yirmibeşoğlu
Güven Önal
H. Semih Demircan
Halil Köse
Halim Demirel
Hasan Yücel
Hayrettin Çaycı
Hayrettin Elmas
İbrahim Halil Kırşan
İlgin Kurşun
İlhami Tezcan
İsmet Kasapoğlu
İsmet Sivrioğlu
Lütfi Çallı
M.Oğuz Güner
Mehmet Tombul
Mehmet Yılmaz
Melih Turhan
Metin Balıbey
Mevlüt Kaya
Murat Turan
Mustafa Aksoy
Dr. Caner Zanbak
Üye
Mehmet Yılmaz
Üye
Ali Türkoğlu
Üye
Aydın Dinçer
Üye
Mustafa Aksoy, Güldal Şeyda Çağlayan, Doç. Dr. Süha Nizamoğlu
Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Yüzer
DENETİM KURULU
Günaydın Yirmibeşoğlu,
Erdemir Karakaş,
Doç. Dr. Tolga Yalçın
KURUCULAR
YMGV MÜTEVELLİ TÜZEL KİŞİLER
YMGV MÜTEVELLİ GERÇEK KİŞİLER
“38 yıldır madencinin hizmetinde”
Yavuz Fındıkgil (Vefat)
Yüceer Göver
H. Nijat Gürsoy (Vefat)
İsmet Kasapoğlu
Güven Önal
Cahit Özden (Vefat)
Attila Yalçın (Vefat)
Erdoğan Yüzer
Jeofizik Mühendisleri Odası,
Krom Üreticileri Derneği,
Maden Mühendisleri Odası,
Maden Sanayii İşverenleri Sendikası,
Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü,
Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü,
Türkiye Mermer Doğaltaş ve Mak. Üreticileri Birliği
Türkiye Kömür İşletmeleri,
Türkiye Kömür Üreticileri Derneği,
Türkiye Madenciler Derneği,
Türkiye Taş Kömürü Kurumu,
YMGV Trakya Komitesi
Mustafa Aktaş
Mustafa Sever
Mustafa Sönmez
Mustafa Topaloğlu
Necati Kurmel
Nizamettin Çoban
Nursun Şirvancı
Oktar Kızılsencer
Remzi Karagüzel
Rıfat Dedeman
Rıfat Kont
Sabri Karahan
Sadrettin Alpan
Selahaddin Anaç
Selahattin Çimen
Suat Sarısoy
Suha Nizamoğlu
Sümeyra Eşgün
Tolga Yalçın
Yüceer Göver
YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Lütfü Çallı
YAYIN KURULU
Yayın Kurulu Başkanı: Prof. Dr. Gündüz Ökten,
Üyeler:
Prof. Dr. Fatma Arslan
Prof. Dr. Remzi Karagüzel
Dr. Ali Vedat Oygür
Nursun Şirvancı
Prof. Dr. Yüksel Örgün Tutay
Editör: Ümit Dertli
REKLAM ve HALKLA İLİŞKİLER SORUMLUSU
Gülseren Koçer
gulseren@ymgv.org.tr
k.gulseren@gmail.com
Tel: 0 530 227 66 35
GRAFİK TASARIM
Büşra Yurtseven
posta@busrayurtseven.com
www.busrayurtseven.com
Tel: 0 532 366 21 04
YÖNETİM YERİ
Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı
Cumhuriyet Cad.No.179/5, Daire: 9 Harbiye -İSTANBUL
Tel: 0 212.246 20 81 Fax: 0 212.247 51 11
e-posta: ymgv@ymgv.org.tr web: www.ymgv.org.tr
BASKI-CİLT
İmak Ofset Basım Yayın Anonim Şirketi
Akçaburgaz Mahallesi 137. Sokak No :12
Esenyurt - İstanbul
Tel: 0 212 656 49 97
REKLAM INDEX
İMİB
ÖN KAPAK İÇİ
ANAGOLD MAD. A.Ş. ARKA KAPAK İÇİ
FKK GÜNEY OTO A.Ş
ARKA KAPAK
METALFORM 1
DİZEL TURBO LTD. ŞTİ. 2
PARAMETRE SİGORTA 9
ERSEL AĞIR MAKİNA 12
TÜMAD MADENCİLİK A.Ş. 13
TÜPRAG METAL A.Ş. 25
MTM 28
ARGETEST CEV. ZENGİNLEŞTİRME 29
ÇAYELİ BAKIR İŞL. 36
ZENİT MADENCİLİK 37
MERTA MAD. MAK. 49
KİREMİTÇİLER MAD. LTD. ŞTİ. 50
BİEN SERAMİK A.Ş. 51
ÇOLAKOĞLU MAKİNA 57
SİLOPİ ELEKTRİK 61
BİLFER MADENCİLİK 62
HES SU YAPILARI 63
REMAS MAK. A.Ş. 69
AYDIN LİNYİT A.Ş. 73
ANT GROUP A.Ş. 75
ETİ BAKIR AŞ. 76
6
14
30
38
44
52
58
64
68
70
74
Vakıf’tan Haberler
Türkiye’den Haberler
Röportaj: En büyük kurşun-çinko
yataklarımız Hakkari’de
Makale: Felaketler Çağı
Antroposen
Makale: Kömürün Kendiliğinden
Yanma Eğilimini Belirlemek İçin
Kullanılan Deneysel Yöntemlerin
Değerlendirilmesi
Makale: Toz Patlamaları - 2
Dünyadan Haberler
Teknolojinin Nimetleri
Etkinlik Takvimi
Maden Borsası
Bulmaca
6
19
23
Zonguldak Maden Müzesi binası
30
38
58
Yüksek seyreden enerji fiyatları, iddialı iklim hedeflerinin ülkeleri nükleer enerji
yatırımlarına yönlendirmesi ve düşük stoklar, dünya genelinde uranyum talebini
artırıyor. Uluslararası (Uluslararası) Atom Enerjisi Kurumu ve Dünya Nükleer Birliği
verilerine göre, dünya genelinde elektriğin yaklaşık yüzde 10'u nükleer reaktörlerdeki
uranyumdan üretiliyor. Bu, yıllık yaklaşık 2 bin 500 teravatsaat elektrik üretimine
VAKIF’TAN HABERLER
Danışma Kurulu toplandı
Maden makinaları imalatçıları da
Vakıf mütevellisi oluyor
Yurt Madenciliğini Geliştirme
Vakfı’nın 78.
Mütevelliler Toplantısı
16 Aralık 2023 günü İstanbul’da
yapıldı. Yönetim Kurulu Başkanı
Prof. Dr. Güven Önal’ın açılış konuşması
ve saygı duruşuyla başlayan
toplantıda, divan başkanlığına
Hayrettin Elmas, başkan yardımcılığına
Lütfü Çallı, kâtip üyeliğe de
Oğuz Güner seçildiler.
Toplantıda, Vakfın 2023 yılı
Ocak-Ekim dönemi faaliyetleri
Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı’nın 73.
Danışma Kurulu Toplantısı 18 Kasım günü İstanbul’da
yapıldı. Prof. Dr. Erdoğan Yüzer’in
divan başkanlığını, Prof. Dr. Remzi Karagüzel’in de
yazmanlığını yürüttüğü toplantının başında, kurula yeni
katılan Eyüp Batal (İMİB), Münir Yahşi (Eti Maden İşletmeleri),
Mert Egi, Av. Seren Düden Egi ve Av. Ümit
Yağmur Tok üyelere takdim edildiler.
Toplantıda, Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Güven
Önal Vakfın 2022 yılı Ocak-Ekim dönemi faaliyetleri
ile 29 Eylül- 3 Ekim 2024 tarihleri arasında Washington
DC’de gerçekleştirilecek 31. IMPC 2024 kongresi kapsamında
yapılacak Amerika teknik inceleme gezisi hakkında
kurulu bilgilendirdi. Ayrıca, Vakıf tarafından hazırlanan
“Madenleri Tanıtım Projesi” de yine Prof. Önal
tarafından heyet üyelerine anlatıldı. Proje kapsamında,
isteyen maden işletmeleri için özel tanıtım filmleri hazırlanacak.
Bu projeden yararlanmak isteyen maden işletmelerinin
Vakıf ile irtibata geçmeleri gerekiyor.
Toplantıda Prof. Dr. Mustafa Topaloğlu, maden mevzuatındaki
gelişmeler konusunda kurulu bilgilendirdi. Topaloğlu,
ruhsat iptallerindeki tehlikeler, KEP adresleri
ve rödevans sözleşme türleri hakkında bilgiler verdi.
Dr. Caner Zanbak da video konferans yöntemiyle yaptığı
“Bir Hülasa- Endüstriyel Mineral ve Metalik Cevherlerin
Dış Ticareti” başlıklı sunumunda dış ticaret verilerini
irdeleyerek, cevherlerde ithalata bağımlılığımızın
gelecekte yaratabileceği sorunları anlattı.
UMREK ile ilgili gelişmeler hakkındaki bilgi sunumu
da Tuğba Özcan tarafından yapıldı. UMREK kodlarındaki
güncel değişimler ve yeni kodlar hakkında bilgiler
veren Özcan, UMREK Maden Sahaları Değerlendirme
Kodunu kurula tanıttı.
Toplantıda son olarak Prof. Dr. Güven Önal 2- 5 Mayıs
2024 tarihlerinde yapılacak Maden Türkiye 2024 Fuarı
hakkında üyeleri bilgilendirdi.
hakkında bilgi sunumu İbrahim
Halil Kırşan tarafından yapıldı. Kırşan, bu dönemde yapılan
toplantılar, öğrencilere verilen burslar, tanıtım ve
lobi faaliyetleri kapsamında gerçekleştirilen politikacı
ve bürokrat ziyaretleri konularında bilgiler verdi. Ayrıca
madenciliğin tanıtımı faaliyetleri kapsamında gerçekleşen
televizyon programları, çevrim içi eğitim seminerleri,
kongreler, yayınlar ve diğer etkinlikler hakkında
da açıklamalarda bulundu. Aynı döneme ilişkin mali
bilanço Prof. Dr. Remzi Karagüzel, denetçi raporu da
Günaydın Yirmibeşoğlu tarafından mütevellilere sunul-
du ve oy birliği ile onaylandı. Vakfın 2024 yılı Çalışma
Programı Taslağı ve Bütçe Tasarısı da heyet tarafından
oy birliği ile kabul edildi.
Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Güven Önal 2-5
Mayıs 2024 tarihlerinde yapılacak olan “Maden Türkiye
2024 Fuarı” hazırlıkları hakkında kurulu bilgilendirdi.
Ardından, Yönetim Kurulu tarafından yeni mütevelli
olarak önerilen; Bülent Tüfekçioğlu, Cengiz Uysal gerçek
kişi, Ant Group A.Ş., Bilfer Madencilik ve Turizm
A.Ş ve Ersel Ağır Makine A.Ş.
tüzel kişi olarak heyete kabul
edildiler.
Toplantıda son olarak, mevcut
seçilmiş mütevelli heyet üyelerinden
devamsız olan ve sağlık
durumları nedeniyle çalışmalara
katılamayan kişilerin mütevellilikten
çıkarılarak onur
üyesi olarak devam etmeleri
ve yerlerine yeni üyeler getirilerek
heyetin gençleştirilmesi
yönündeki yönetim kurulu
önerisi uygun görüldü ve bu
konuda yönetim kuruluna yetki
verildi.
6 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 7
VAKIF’TAN HABERLER
Maden Türkiye Fuarı 2024
hazırlıkları sürüyor
Madencilik sektörünün heyecanla beklediği, iki
yılda bir düzenlenen Maden Türkiye Fuarı,
2-5 Mayıs 2024 tarihleri arasında Tüyap Fuar
ve Kongre Merkezi’nde kapılarını ziyaretçilerine açmaya
hazırlanıyor. Düzenlendiği her yıl kendi çıtasını daha da
yükselten Maden Türkiye Fuarı, 2024 yılında da büyümesini
sürdürecek. İki yeni salonun daha açılması ile birlikte
daha fazla katılımcı firmayı ziyaretçiler ile buluşturacak
olan Fuarda, aynı zamanda açık alanda da ürün sergilemeye
imkân tanınacak. 2022 yılında sektörün en önemli
firmalarının yer aldığı fuarın 2024 yılında 700’ün üzerinde
katılımcı firmayı ağırlaması bekleniyor. Özellikle
yabancı ziyaretçi sayısında yakaladığı büyük artışın 2024
yılında da aynı şekilde devam etmesi hedefleniyor. 2022
yılında 109 ülkeden ziyaretçinin ağırlandığı fuarda şimdiden
100’e yakın ülkeden ziyaretçi kaydı bulunuyor. 2024
yılında, fuarda 20.000’in üzerinde profesyonel alıcının
katılımcılar ile buluşturulması hedefleniyor.
Katılımcılarına önemli ticari fırsatlar sunan fuarın satışları
neredeyse tamamlanmak üzere. Yurt içinden büyük
maden firmaları katılımının yanı sıra Almanya, Kanada,
İran, Rusya, İngiltere gibi madencilik sektöründe önemli
ülkelerden de katılımcıların yer alacağı fuar Türkiye’nin
en büyük ve kapsamlı madencilik fuarı olma niteliğini
sürdürecek.
Online biletler
2 Şubat’a kadar ücretsiz
Sektörün önemli bir satış ve pazarlama platformu
konumunda olan fuarın online biletleri 2 Şubat
2024 tarihine kadar ücretsiz. Geç kalmadan online
biletinizi almayı ve fuarı takviminize not etmeyi
unutmayın.
Ömer Yenel aramızdan ayrıldı
Yurt Madenciliğini Geliştirme
Vakfı mütevellilerinden Ömer
Yenel 16 Ocak günü vefat etti.
80 yaşında aramızdan ayrılan Ömer Yenel
1969 yılında Etibank Ergani Bakır İşletmelerinde
ocak mühendisi olarak madencilik
kariyerine başladı. Ardından Devlet Planlama
Teşkilatı ve Devlet Yatırım Bankasında görev yapan
Yenel 1979 yılından itibaren serbest yürüttüğü kariyerinde
Konya Krom Manyezit Tuğla Fabrikası manyezit
madeni işletmesi, Karadeniz Bakır İşletmeleri bünyesinde
2100 m uzunluğunda Hopa-Borçka Boru Hattı Tüneli
İnşaatı, Kutlular Bakır Madeni İşletmesi, Demir-Export
Killik Bakır Madeni ana nakliye desandresi inşaatı, Cdf
TTK Kandilli işletmesi projesi, Set Çimento tras-kilkalker
işletmesi, Van-Özalp Krom Madeni işletmesi gibi
pek çok görevi başarıyla yerine getirdi. 1999-2003 yılları
arasında Türkiye Taş Kömürü Kurumu
Başkanlığı ve Genel Müdürlüğü görevini
yürüten Yenel, 2003 yılında katıldığı Park
Grubu bünyesinde Tufanbeyli linyit projesi
ve Siirt – Madenköy bakır madeni projelerinin
geliştirilmesine öncülük etti.
1979-1982 yılları arasında TMMOB Maden
Mühendisleri Odası Başkanlığı ve 1978 yılında TM-
MOB yönetim kurulu üyeliği yapan, YMGV Mütevelli
heyeti üyesi ve MADENBİR Başkanı olarak da madenciliğe
hizmet veren Yenel, İTÜ Maden Fakültesinden
yüksek lisans derecesi sahibi idi.
Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı ve Sektörmaden
dergisi olarak merhum Ömer Yenel’e tanrıdan rahmet,
ailesine, sevenlerine ve madencilik camiamıza baş sağlığı
diliyoruz.
8 SEKTÖRMADEN
VAKIF’TAN HABERLER
TV programları ve tanıtım etkinlikleri
Madenciliğin tanıtımı ve kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla yürütülen kitle iletişim araçlarındaki
programlar ile diğer etkinlikler sürüyor. Bu dönemde gerçekleştirilen programlar ile katılan konuklar ve
ele alınan konular
***başlık: TV programları ve tanıtım etkinlikleri
24 Ekim 2023
7 Kasım 2023
Madenciliğin tanıtımı ve kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla yürütülen kitle iletişim araçlarındaki
programlar ile diğer etkinlikler sürüyor. Bu dönemde gerçekleştirilen programlar ile katılan konuklar ve
ele alınan konular
Bloomberg HT - “Maden Dünyası”
Bloomberg HT- “Maden Dünyası”
Konu: Yeni Dönem Madencilik Politikaları Konu: Hayatımız Maden
Konuk: 24 Ekim 2023 TOBB Türkiye Maden Meclisi Başkanı
Bloomberg HT İbrahim - “Maden Halil Dünyası” Kırşan
Konuk: Ege Maden İhracatçıları Birliği Yönetim
Kurulu Başkanı İbrahim Alimoğlu
Konuk TOBB Türkiye Maden Meclisi Başkanı İbrahim Halil KIRŞAN
Konu 28 Ekim Yeni 2023 Dönem Madencilik Politikaları”
11 Kasım 2023
Bloomberg HT- “Yaşam ve Maden” - Tekrar Yayın Bloomberg HT- “Yaşam ve Maden” - Tekrar Yayın
Konu: 28 Ekim 2023–Cumartesi Kömür Madenciliği Neden Hedef Seçildi Konu: Değişen ve Gerginleşen Dünyada, Enerji
Konuk: Bloomberg HT-
Yurt
“Yaşam
Madenciliğini
ve Maden”
Geliştirme
– Tekrar Yayın
Vakfı, Yön.
Arz Güvenliğinde Yerli Kömürün Önemi
Konuk Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı, Yön. Kur. Başkanı
Kur. Başkanı Prof. Dr. Güven Önal, Konuk: Türkiye Kömür Üreticileri Derneği Başkanı
Prof. Dr. Güven ÖNAL,
Ulusal Çevre İletişim Derneği Yönetim
Muzaffer Polat
Ulusal Çevre İletişim Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
Kurulu Başkanı Sevda Güner
Sevda GÜNER
18 Kasım 2023
Konu: 6 - “Kömür 22 Kasım Madenciliği Neden Hedef Seçildi”
Bloomberg HT- “Yaşam ve Maden”
Reklam Kampanyası Kampanyası (6 – 22 Kasım)
Konu:
Konuk:
Cumhuriyetimizin 100. Yılında
Madenciliğimizin 100 yılı
TOBB Türkiye Maden Meclisi Başkanı
İbrahim Halil Kırşan
5 Aralık 2023
Bloomberg HT-“Maden Dünyası”
Konu: İnsanlık Tarihinde Anadolu Madenciliği
Konuk: Dr. Jeoloji Yük. Müh. Ali Vedat Oygür
9 Aralık 2023 2023
Bloomberg HT- “Yaşam ve Maden”
Konu: Türkiye Madencilik Sektöründe Risk ve
Fırsatlar
Konuk: Türkiye Madenciler Derneği, Yönetim
Kurulu Başkanı Sayın Ali Emiroğlu ile
yorumcu ve besteci Sayın Attila Atasoy
16 Aralık 2023
Bloomberg HT- “Yaşam ve Maden”
Konu: Dünyadan Madencilik Örnekleri
Konuk: İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Başkanı
Rüstem Çetinkaya
19 Aralık 2023
Bloomberg HT- “Maden Dünyası”
Konu: Türkiye’nin Yeni Maden Kanunu İhtiyacı
Konuk: Av. Prof. Dr. Mustafa Topaloğlu/ Özyeğin
Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim
Dalı Başkanı/Topaloğlu Avukatlık Bürosu
Kurucusu
Gençlik Komitesi yeni yönetimini seçti
21 Kasım 2023
Bloomberg HT- “Maden Dünyası”
Konu: Kritik Hammaddeler, Yeşil Dönüşüm ve
Temiz Enerji
Konuk: İstanbul Maden İhracatçıları Birliği
Yönetim Kurulu BaşkanıRüstem Çetinkaya
25 Kasım 2023
Bloomberg HT- “Yaşam ve Maden”
Konu: Cumhuriyetimizin 100. Yılında
Madenciliğimizin 100 yılı
Konuk: TOBB Türkiye Maden Meclisi Başkanı
İbrahim Halil Kırşan
2 Aralık 2023 2023
4 Kasım 4 Kasım 2023 2023 – Cumartesi
Bloomberg HT- “Yaşam ve Maden”
Bloomberg HT- “Yaşam ve Maden”
Bloomberg Konu: Türkiye Madencilik Sektöründe Risk ve
Konuk Türkiye
HT- “Yaşam
Kömür Üreticileri
ve Maden”
Derneği Başkanı Muzaffer Polat
Konu:
Fırsatlar
Konu Değişen Değişen ve ve Gerginleşen Gerginleşen Dünyada, Dünyada, Enerji Enerji Arz Güvenliğinde
Konuk: Türkiye Madenciler Derneği, Yönetim
Yerli Arz Kömürün Güvenliğinde Önemi" Yerli Kömürün Önemi
Konuk: Türkiye Kömür Üreticileri Derneği Başkanı
Kurulu Başkanı Ali Emiroğlu ile yorumcu
Muzaffer Polat
ve besteci Attila Atasoy
Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı Gençlik
Komitesi genel kurul toplantısı 25 Aralık
günü saat İTÜ Maden Fakültesinde yapıldı.
36 öğrencinin katıldığı toplantıda komitenin yeni
yönetim kurulu aşağıdaki seçildi. Buna göre, Kamil
Gencay Belli (Maden Mühendisliği) komite başkanlığına
seçilirken Mustafa Batuhan Çekiç (Cevher Hazırlama
Mühendisliği), Serkan Erol (Cevher Hazırlama
Mühendisliği), Zeynep Uslu (Cevher Hazırlama
Mühendisliği), Yunus Emre Güven (Cevher Hazırlama
Mühendisliği), Esra Aslanhan (Maden Mühendisliği)
ve Hakkı İlyas Tutuk (Maden Mühendisliği)
yönetim kurulu üyeliklerine seçildiler.
YMGV Gençlik Komitesi, ülkemizdeki üniversitelerin
yer bilimleri (Maden Mühendisliği, Cevher Hazırlama
Mühendisliği, Jeofizik Mühendisliği, Jeoloji
Mühendisliği) ve diğer ilişkili bölümlerin öğrencilerinin
teknolojik ve bilimsel gelişmelerde aktif rol almasını,
madencilik kurumları ile öğrenciler arasında
iletişimin güçlendirilmesini ve tüm komite bileşenlerinin
madencilik sektörü ile kaynaşmasını sağlamayı
amaçlar. Komite bu amaçlara yönelik olarak teknik
geziler, söyleşiler ve diğer etkinliklerle öğrencilerin
sektöre ilişkin birinci elden gözlemleyip bilgi edinmesine
yardımcı olur.
10 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 11
TÜRKİYE’DEN HABERLER
Batarya Hammaddeleri Çalıştayı
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı tarafından ortak düzenlenen
Batarya Hammaddelerinin Yerli İmkanlarla
Üretilmesi Çalıştayı 06 Aralık 2023 tarihinde Ankara’da
yapıldı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Abdullah
Tancan ve Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı
Oruç Baba İnan’ın açılış konuşmaları ile başlayan çalıştay’da
Türkiye’de 55 farklı kurumdan 165 uzman, yetkili
kişi ve akademisyen bir araya geldi. Yurt Madenciliğini
Geliştirme Vakfı adına da Başkan Prof. Dr. Güven Önal
çalıştaya katıldı.
Çalıştayın ilk bölümünde, ETKB Tabii Kaynaklar Dairesi
Başkanı Leman Çetiner Batarya Hammaddeleri ve STB
Dijital Teknolojiler Dairesi Başkanı Emre Dabak Batarya
Teknolojileri başlıklı sunumlar yaptılar. Çalıştayın iki
oturumunda elektrikli araçlar ve enerji depolama sistemlerinde
kullanılan lityum, mangan, kobalt, nikel, grafit,
alüminyum, bakır ve benzeri hammaddelerin üretiminde
ülkemizin sahip olduğu potansiyelin değerlendirilmesi ve
bu potansiyelin hayata geçirilmesi için atılması gereken
adımlar ele alınırken, kurulan dört ayrı masada da, Yerli
batarya hammaddeleri üretimi ve tedarik zinciri yönetimi,
Batarya aktif maddeleri ve yatırımlar, Yeni nesil batarya
teknolojileri ve Batarya hammaddeleri geri dönüşümü ve
sürdürülebilirlik başlıklarında tartışmalar yürütüldü.
Yeşil enerji dönüşümü
madencilik ile mümkün
İklim krizi ve çevre sorunlarının baş sorumlusu olarak
fosil yakıt kullanımı ve madenciliğin günah keçisi haline
getirildiği bir ortamda, karbon emisyonlarını düşürmenin
ve enerjide yeşil dönüşümün yegane yolu olarak yenilenebilir
kaynaklar görülüyor. Güneş, rüzgar ve benzeri
kaynaklardan elektrik üretimi insanlığın ve gezegenin
kurtuluşu olarak sunuluyor. Halbuki, yenilenebilir kaynakların
devasa enerji talebini karşılayabileceği varsayılsa
bile, rüzgarın esmediği ya da güneşin görünmediği
zamanlar için enerjinin depolanması şart. Bu da batarya
teknolojilerinin geliştirilmesini ve hammaddelerinin
üretilmesini zorunlu kılıyor. Yani, yenilenebilir enerji
sistemlerinin kurulumu için çimentodan çeliğe, alüminyumdan
nadir toprak elementlerine ve bakıra kadar mineral
hammaddeler gerekli olduğu gibi bu enerjiyi depolayabilmek
için de nikelden lityuma, mangandan kobalta,
grafite, alüminyuma kadar madencilik ürünleri şart.
Bu hammaddelerin pek çoğuna sahip ülkemizin bu küresel
dönüşüme ayak uydurabilmesi ve stratejik enerji
güvenliğini sağlayabilmesi için bunları topraktan çıkarması,
üretmesi, yeni teknolojiler geliştirmesi, batarya
üretmesi ve enerjisini depolayabilmesi gerekiyor. İşte,
“Batarya Hammaddelerinin Yerli İmkanlarla Üretilmesi
Çalıştayı” tam da bu noktaya dikkat çekmek, bu konuda
bir yol haritası oluşturmak için yapıldı.
Çalıştayda, döngüsel ekonomi modeli ile madencilik
faaliyetleri sonucu oluşan atık/artık ve pasalardan yeşil
dönüşüm için gerekli olan ileri teknoloji elementlerinin
elde edilebileceği de vurgulandı. Bu model, kaynakların
daha etkili bir şekilde kullanılmasını sağlarken aynı zamanda
çevrenin korunmasına da katkı sağlıyor. Böylece,
madencilik faaliyetlerinin doğurduğu olumsuz etkilerin
minimize edilmesiyle birlikte, ekonomik büyüme ile
çevresel sürdürülebilirlik arasında bir denge sağlamak
da mümkün oluyor.
Türkiye’nin enerji yoğunluğu
yüzde 6,2 düştü
Enerji ve Tabii
Kaynaklar
Bakanı Bayraktar,
2022’de Türkiye’nin
enerji yoğunluğunun
rekor gelişim
göstererek yüzde 6,2
düştüğünü bildirdi.
Türkiye’nin 2030
Enerji Verimliliği Stratejisi ve Eylem Planı Lansmanında
konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan
Bayraktar, Türkiye’nin enerji ihtiyacını daha temiz kaynaklarla
karşıladığını, bu sayede emisyonların azaldığını
ve enerji dönüşümünün sağlandığını söyledi.
Bakan Bayraktar, Türkiye’nin 2021 ve 2022’de enerji
yoğunluğunu dünyada iki yıl üst üste en çok iyileştiren
iki ülkeden biri olduğuna dikkati çekerek, “2022’de
küresel enerji yoğunluğu iyileşmesi ortalama yüzde 2
olarak gerçekleşirken, ülkemizin enerji yoğunluğu rekor
bir gelişim göstererek yüzde 6,2 oranında düştü.”
değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin, 2053 net sıfır iklim hedefleri doğrultusunda
sürdürülebilir ve çevreye duyarlı enerji politikası gereği
yeni enerji verimliliği hareketi başlattığını aktaran Bayraktar,
“Bu doğrultuda, elde ettiğimiz kazanımları Türkiye
Yüzyılı’nda daha ileriye taşımak amacıyla, Türkiye’nin
Enerji Verimliliği 2030 Stratejisi ve 2024-2030 yılları
arasında uygulanacak olan II. Ulusal Enerji Verimliliği
Eylem Planı’nı uygulamaya başlıyoruz.” diye konuştu.
Bayraktar, yeni plan kapsamında 10 stratejik amaç ve
23 hedef belirlediklerini vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Eylem planımızın hayata geçirilmesiyle 2030’a kadar
enerji tüketimimizi yüzde 16 azaltacak ve 100 milyon
ton emisyon azaltımına katkıda bulunacağız. Ortaya
koyduğumuz bu hedeflere ulaşmak için kamu ve özel
sektör olarak 2030’a kadar 20 milyar dolarlık enerji verimliliği
yatırımı gerçekleştireceğiz. Böylece hem enerji
verimliliği alanında faaliyet gösteren firmaları destekleyerek
yeni iş imkanı oluşturacak hem de bu yatırımlar
sayesinde 2040’a kadar 46 milyar dolar değerinde enerji
tasarrufu sağlamış olacağız.”
(Kaynak: AA)
Ege ihracatının yıldızları belli oldu
Ege İhracatçı Birlikleri (EİB), her yıl düzenlediği “İhracatın
Yıldızları Ödül Töreni”nde bu yıl da 21 kategoride 57
firmaya 61 ödül verdi.
Petkim Petrokimya Holding A.Ş., Ege İhracatçı Birlikleri üyeleri
arasında en fazla ihracat yapan firma olurken, madencilik sektöründe
Ege’nin ihracat şampiyonları ise sırasıyla Kaltun Madencilik,
İrter Abrasiv ve CTC Enerji Madencilik şirketleri oldular.
Ödül törenine Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı’ndan İbrahim
Halil Kırşan ve Mehmet Yılmaz da katıldılar.
14 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 15
TÜRKİYE’DEN HABERLER
Cumhuriyetin 100. yılında
madenciliğin 100 yılı
Funda Bekişoğlu Vedat Yanık İbrahim Halil Kırşan
Güven Önal
Halim Demirkan
Maden Mühendisleri Mesleki Gelişim Derneği
(MMMGD) tarafından Türkiye Cumhuriyeti’nin
100. yılı münasebetiyle düzenlenen
“Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılında Madenciliğimizin
100 Yılı” konulu sempozyum 30 Ekim 2023 tarihinde
Maden Tetkik ve Arama (MTA) Genel Müdürlüğü
Sadrettin Alpan Konferans Salonunda gerçekleştirildi.
Sempozyumun açılışında MMMGD Yönetim Kurulu
Başkanı Halim Demirkan, İstanbul Maden İhracatçı Birliği
(İMİB) Yönetim Kurulu Üyesi Funda Bekişoğlu, Altın
Madencileri Derneği (AMD) Başkanı Mehmet Yılmaz ve
MTA Genel Müdürü Vedat Yanık birer konuşma yaptılar.
MMMGD Yönetim Kurulu Başkanı, Halim Demirkan,
konuşmasına; “Madenciliğin çevreye ve iş sağlığı ve
güvenliğine öncelik veren, günün teknik ve sosyal gerekliliklerine
uygun olarak yapılması gerektiğini vurgulayarak,
“Sürdürülebilir madenciliğin ön koşulu bilimsel
etik çevresinde doğaya ve insana saygılı yöntemlerle yapılmasıdır,”
dedi.
AMD Başkanı Mehmet Yılmaz Cumhuriyetin ilk yıllarında
madenciliğin gayri safi milli hasıla içindeki payının
bugünden çok daha yüksek olduğunu hatırlatarak
“Gelişmiş ülkelerde bu rakam yüzde 6, 7, 8 hatta bazı
ülkelerde 10’lara kadar çıkıyor. Bizde Cumhuriyetin ilk
yıllarında yüzde 20’leri bulduğu dönemler olmuş ama
Mehmet Yılmaz
şu anda maalesef yüzde 1 seviyesinde. Böylesine büyük
bir potansiyelin üstünde otururken bu rakam biz madencilere
yakışmıyor, bunu daha yukarılara çekmek zorundayız,”
şeklinde konuştu.
İMİB Yönetim Kurulu Üyesi Funda Bekişoğlu Türkiye’nin
maden varlıkları açısından zengin bir ülke olduğunu
vurguladığı konuşmasında, Cumhuriyet’in 100.
yılında madenciler olarak geçmişi değil gelecek yüzyılı
konuşmamız gerekiyor. Gelecek yüzyılda dünyanın
sürdürülebilir ve yaşanabilir bir dünya için madenciler
olarak yapmamız gerekenleri konuşmalıyız. Maden de
bizim çevre de bizim,” dedi.
MTA Genel Müdürü Vedat Yanık ise Cumhuriyetin 100
yılında maden sektörümüzün çevresel ve toplumsal sorumluluğunun
önemini anladığını, sürdürülebilirlik ve
toplumsal sorumluluk ilkelerini benimseyerek geleceğe
yönelik bir bakış açısı geliştirdiğini dile getirdi.
Sempozyumda, açış konuşmalarının ardından TOBB
Madencilik Meclisi Başkanı Halil İbrahim Kırşan “Madenciliğimizin
yüz yılı”, Yurt Madenciliğini Geliştirme
Vakfı Başkanı Prof. Dr. Güven Önal “Atatürk’ün madencilik
politikası”, ve Genel Maden İşletmecileri Derneği
(GEMAD) Başkanı Cemil Ökten “Sürdürülebilir
madencilik” konulu sunumlar yaptılar.
Sunumların ardından moderatörlüğünü
Dama Mühendislik Genel
Müdürü Sabri Karahan’ın üstlendiği,
Orman Mühendisleri Odası
Genel Başkanı Hasan Türkyılmaz,
GEMAD Yönetim Kurulu Başkanı
Cemil Ökten, Maden Hukuku Uzmanı
Dr. Av. Kerem Canbazoğlu ve
iletişim uzmanı Hakan Karan’ın konuşmacı
olduğu “Günümüz madenciliğinin
genel bir değerlendirmesi”
konulu açık oturum düzenlendi.
Atatürk’ün madencilik
politikası
Prof. Dr. Güven Önal sempozyumda
yaptığı “Atatürk’ün madencilik
politikası” başlıklı sunumda endüstri
devriminde buhar makinesinin ve
onun yakıtı olan kömürün oynadığı
kritik rolü vurgulayarak, batı toplumlarının
gelişmesinde madenciliğin
öneminin altını çizdi. Önal, son
derece zeki, entelektüel ve birikimli
bir subay olan Mustafa Kemal’in
de madenciliğin bu kilit öneminin
farkında olduğunu belirterek özetle
şunları söyledi:
Mustafa Kemal Atatürk’ün hedefi
Türkiye’yi muasır medeniyetler seviyesine
çıkarmak idi. Bunun için de
siyasi, ekonomik ve hukuksal bir alt
yapı gerekiyordu. Ekonomik
kalkınmada bağımsızlığın temeli
ise madencilikti. 1923’te
yeni devletin ekonomik rotasının
çizildiği İzmir İktisat
Kongresinde alınan “Ülkemizin
kalkınmasını sağlamak
için, önce ekonomik yönden
kalkınmanın sağlanması, yeraltı
ve yerüstü doğal kaynaklarımızı
kendimizin işleyerek,
milletimizi çağdaş medeniyetin
sahip olduğu düzeye eriştirilmesi”
kararı Mustafa Kemal’in
bu konudaki görüşünü
yansıtıyordu. Mustafa Kemal,
1925 yılında Meclis’te yaptığı
konuşmada da “Ekonomik
durum söz konusu olduğunda,
bugünkü uygarlığın güçlü
temeli olan maden sanayine
özellikle önem vermenizi ve
yönelmenizi isterim. Sanayi
fabrikalarına, maden endüstrisine
yönelik genel ilgi ve atılımları
desteklemek için çözüm
yolu ve önlemler bulmak,
çok gerekli ve hayati gereksinmelerimiz
arasındadır.”
diyerek ekonomik kalkınma
için madenciliğin vazgeçilmez
önemini vurguluyordu.
Atatürk ve yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin
bu yaklaşımı daha
Cemil Ökten
ilk yıllardan itibaren uygulamada da
kendini gösterdi. 1924’te madenci
yetiştirmek üzere Zonguldak Yüksek
Maden ve Sanayi Mektebi kuruldu.
1927, maden yatırımları Türkiye İş
Bankası tarafından finanse edilmeye
başlandı. 1933’te Sümerbank ve Altın
Arama ve İşletme İdaresi, 1935’te
Petrol Arama ve İşletme İdaresi, Etibank
ve Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü
kuruldu, Keçiborlu kükürt madeni
açıldı. 1937’de Karabük Demir
Çelik Fabrikası’nın temeli atıldı ve
iki yıl içinde tamamlanarak 1939’da
devreye girdi. Aynı yıl ilk defa demir
madeni Divriği’de MTA tarafından
bulundu, 1939 yılında Divriği Demir
Madenleri İşletmesi kurularak faaliyetine
başladı. Murgul bakır, Maden-Guleman
krom madenlerimiz,
Atatürk döneminde Etibank’a devredilerek
millileştirildi.
16 SEKTÖRMADEN
SEKTÖRMADEN
17
TÜRKİYE’DEN HABERLER
Maden
Mühendisleri
Odasından ödül
töreni, sergi ve
panel
Dünya Madenciler Günü
kutlandı
4 Aralık Dünya Madenciler Günü madencilikle
ilgili kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları
ve akademik kurumlarca düzenlenen çeşitli
etkinliklerle kutlandı.
Prof. Dr. Güven Önal ve İsmet Kasapoğlu 60. yıl plaketlerini aldılar
Mustafa Sönmez ve Doç. Dr. Süha Nizamoğlu 50. yıl plaketlerini
aldılar
Prof. Dr. Gündüz Ökten ve Prof. Dr. Mustafa Eroğan 50. yıl
plaketlerini aldılar
Maden Mühendisleri Odası İstanbul
Şubesi 2023 Dünya Madenciler
Günü kutlamalarına Taksim’deki
Cumhuriyet Anıtına çelenk koyarak
başladı. Yurt Madenciliğini
Geliştirme Vakfının da katılarak
çelenk koyduğu törende, madencilik
sektöründe yaşamını kaybeden
maden emekçileri anısına saygı duruşunda
bulunuldu.
Maden Mühendisleri Odası İstanbul
Şubesi de her yıl geleneksel
olarak yaptığı, meslekte 40, 50 ve
60. yıllarını dolduran madencilere
Onur Ödüllerini bu yıl da 4 Aralık
Dünya Madenciler Gününde verdi.
Meslekte 60. yılını dolduran Başkan
Prof. Dr. Güven Önal ve İsmet
Kasapoğlu ile, 50. yılını dolduran
Prof. Dr. Gündüz Ökten, Prof. Dr.
Mustafa Erdoğan, Doç. Dr. Süha
Nizamoğlu da törende plaketlerini
aldılar. Ödül töreni düzenlenen
kokteyl ile sona erdi.
Maden Mühendisleri Odası, 4
Aralık Dünya Madenciler Günü
etkinlikleri kapsamında 5 Aralık
günü de fotoğraf sanatçısı Alaaddin
Kara’nın eserlerinin yer aldığı
“nakısın teri” madenci fotoğraf sergisi
ile Üzeyir Karahasanoğlu’nun
moderatörlüğünü yaptığı ve konuşmacı
olarak Adnan Özyalçıner ve
Tayfun Mater’in katıldığı “Madencilik,
emek, edebiyat ve mücadele”
konulu bir panel düzenledi.
18 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 19
TÜRKİYE’DEN HABERLER
İTÜ’den “Doğaya Dönüş”
etkinliği
Türkiye Ekonomisinde
Madenciliğin Rolü Konferansı
İstanbul Teknik Üniversitesi
4 Aralık
Dünya Madenciler
Gününü “Doğaya Dönüş-
Eski Maden Sahalarının
Rehabilitasyonu” temalı
bir etkinlikle kutladı. İTÜ
Rektörü Prof. Dr. İsmail
Koyuncu ve İTÜ Maden
Fakültesi Dekanı Prof.
Dr. Mustafa Kumral’ın
açılış konuşmalarıyla
başlayan etkinlik kapsamında
düzenlenen “Eski
Maden Sahalarının Rehabilitasyonu”
konulu açık
oturumda, İTÜ Maden
Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Kumral’ın moderatörlüğünde
Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı Başkanı Prof.
Dr. Güven Önal, İTÜ Maden Fakültesi emekli öğretim
Konferansın Türkiye açılışında Madenciler konuşan Derneği’nin Enerji (TMD) ve 4 Aralık Tabii Kaynaklar TMD Yönetim Bakan Kurulu Yardımcısı Başkanı Ali Abdullah Emiroğlu da Tancan, açılış
üyesi Prof. Dr. Celal Şengör ve Türkiye Tabiatını Koruma
madencilik Dünya sektörünün Madenciler sanayileşmenin Günü kapsamında temel düzenlediği
“Türkiye vazgeçilmez Ekonomisinde bir yer Madenciliğin tutan madencilik sıra gelişmiş Türkiye’ye ülkelerin özgü çok bugünkü sayıda risk teknoloji bulunduğunu ve refah söy-
girdilerini konuşmasında, üreten bir sektörün olduğunu önünde belirterek, küresel risklerin “İnsan yanı ve
Derneği (TTKD) Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. İlhami
toplum hayatında
Kiziroğlu konuşmacı olarak yer aldılar.
düzeyine Rolü” konulu ulaşmalarında konferans Ankara’da çok önemli gerçekleştirildi. bir rol oynamıştır ledi. Ülkedeki ve bundan risklerin sonraki önemli süreçte bir bölümünün de ekonomik yatırım
kalkınmada lokomotif sektör olmaya devam edecektir” ortamının dedi. Tancan, yeterince bakanlık iyi olmamasından olarak madenlerimizin
kaynaklandığına
Prof. Dr. Güven Önal konuşmasında Türkiye’nin kalkınmasında
madenciliğin kritik önemine vurgu yaparak Türki-
belirterek, naklar Bakan “Dünyanın Yardımcısı iklim Abdullah değişikliğiyle Tancan, madencilik mücadele vencesini ettiği bugünlerde sağlamadan biz madenciliği madenlerimizin büyütmek, yatırımcı-
sorumlu
güvenli Konferansın ve sürdürülebilir açılışında konuşan şekilde Enerji ekonomiye ve Tabii Kay-
kazandırılabilmesi işaret eden Emiroğlu, için “Ruhsat her türlü güvencesini, tedbiri yatırım aldıklarını güye
madenlerinin tamamını işletirse yıllık 98 milyar dolarlık
ithalatın önüne geçeceğine dikkat çekti. Prof. Dr. Celal
bir sektörünün şekilde üretilmesi sanayileşmenin için temel bütün girdilerini planlamalarımızı üreten bir yapıyoruz. ları çekmek Sürdürülebilir mümkün değil. madenciliğin Bu durum ruhsat her sayılarına
da
zaman
sürdürülebilir
sektör olduğunu
bir
belirterek,
gelecek anlayışı
“İnsan ve
içerisinde
toplum hayatında
ele alıyoruz.” dedi.
yansıyor. 2008 yılında 45.000’nin üzerinde olan
Şengör madenciliğin doğayı tahrip etmediğini belirterek,
vazgeçilmez bir yer tutan madencilik gelişmiş ülkelerin ruhsat sayısı 15.000’ler seviyesine gerilemiş durumda.
esas olanın madencilik faaliyetleri bittikten sonra bu sahaların
geri kazanılması olduğunu ifade etti. Şengör, maden-
yanı önemli sıra bir Türkiye’ye rol oynamıştır özgü ve bundan çok sonraki sayıda süreçte risk bulunduğunu de Ruhsat sayılarındaki söyledi. Ülkedeki bu azalışın risklerin nedenleri arasında önemli be-
bir
TMD bugünkü Yönetim teknoloji Kurulu ve refah Başkanı düzeyine Ali ulaşmalarında Emiroğlu da çok açılış Arama konuşmasında, ruhsat sayıları sektörün 35.000’lerden önünde 5.000’lere küresel risklerin geriledi.
ciliğe karşı çıkanların çoğunlukla hiçbir bilimsel argümana
bölümünün ekonomik kalkınmada yatırım ortamının lokomotif sektör yeterince olmaya iyi devam olmamasından lirsiz izin süreçleri, kaynaklandığına izin ve ruhsat işaret iptalleri, eden aşırı Emiroğlu, yüksek
dayanmadıklarını, zır cahil olduklarını söyledi. Prof. Dr.
“Ruhsat edecektir” güvencesini, dedi. Tancan, yatırım bakanlık güvencesini olarak madenlerimizin
güvenli değil. ve sürdürülebilir Bu durum ruhsat şekilde sayılarına ekonomiye da kazan-
yansıyor. teye ihtiyacımız 2008 yılında var. 45.000’nin İzinlerin tek bir üzerinde merkezden olan yürütül-
ruhsat
sağlamadan orman madenciliği bedelleri büyütmek, var. Madencilikle yatırımcıları ilgili tek bir çekmek otori-
İlhami Kiziroğlu da maden sahalarının rehabilitasyonu için
mümkün
en önemli konunun üst toprak örtüsünün bilimsel bir şekilde
korunması ve sahanın sonradan rehabilitasyonunda bu
sayısı dırılabilmesi 15.000’ler için seviyesine her türlü tedbiri gerilemiş aldıklarını durumda. belirterek, Arama mesi ruhsat gerekiyor,” sayıları şeklinde 35.000’lerden konuştu. 5.000’lere geriledi.
Ruhsat “Dünyanın sayılarındaki iklim değişikliğiyle bu azalışın mücadele nedenleri ettiği arasında bugünlerde
biz
belirsiz izin süreçleri, izin ve ruhsat iptalleri, aşırı
toprağın kullanılmasının önemini vurguladı.
yüksek orman
de madenlerimizin
bedelleri de
sorumlu
var. Madencilikle
bir şekilde üretilmesi
için bütün planlamalarımızı yapıyoruz. Sürdürüle-
Kurulu Üyesi Ali Türkoğlu’nun katıldığı konferansın
ilgili tek
Yurt
bir
Madenciliğini
otoriteye ihtiyacımız
Geliştirme
var.
Vakfı
İzinlerin
adına yönetim
tek bir
merkezden yürütülmesi gerekiyor,” şeklinde konuştu.
Etkinlik kapsamında sanatçı Erçin Gür’ün imzasını taşıyan
bilir madenciliğin her zaman sürdürülebilir bir gelecek “Madencilik ve Ekonomi” başlıklı ilk oturumunda Türkiye’nin
Kurulu önde gelen Üyesi ekonomistleri Ali Türkoğlu’nun madencilik katıldığı sektörü-
“Kurumuş Ağaç Kökleri Heykelleri” başlıklı bir de sergi
Yurt anlayışı Madenciliğini içerisinde ele alıyoruz.” Geliştirme dedi. Vakfı adına yönetim
açıldı.
konferansın “Madencilik ve Ekonomi” başlıklı ilk oturumunda nün ekonomiye Türkiye’nin katkılarını tüm önde boyutlarıyla gelen ekonomistleri ele aldılar.
madencilik sektörünün ekonomiye katkılarını tüm boyutlarıyla ele aldılar. Çayeli Bakır İşletmeleri A.Ş.
20 SEKTÖRMADEN Kurumsal İlişkiler Müdürü Dr. Melik Zafer Yıldız’ın moderatörlüğünde gerçekleşen SEKTÖRMADEN oturumda; 21İş
Yatırım Araştırma Direktörü Serhat Gürleyen, Uluslararası Piyasalar Direktörü Şant Manukyan ve
TÜRKİYE’DEN HABERLER
Çayeli Bakır İşletmeleri A.Ş. Kurumsal İlişkiler Müdürü
Dr. Melik Zafer Yıldız’ın moderatörlüğünde gerçekleşen
oturumda; İş Yatırım Araştırma Direktörü Serhat
Gürleyen, Uluslararası Piyasalar Direktörü Şant Manukyan
ve Başkent Üniversitesi Uluslararası Finans ve Bankacılık
Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şenol Babuşçu Türkiye
ekonomisi ve madencilik sektörünün güncel durumunu
masaya yatırdılar.
Tüprag A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yaşar
Dağlıoğlu’nun moderatörlüğünü üstlendiği “Sektörel
Strateji ve Politikalar” oturumunda ise sektör temsilcileri,
madenciliğin önündeki sorunlar ve bu sorunların çözümü
için yol haritalarını konuştular. ESAN Eczacıbaşı
A.Ş. Maden Hakları Müdürü Barış B. Ünver, KROM-
DER Başkanı Bülent Aksu, Çayeli Bakır İşletmeleri
A.Ş. Genel Müdürü Murat Güreşçi ve Demir Export Genel
Müdürü Ramazan Yön konuşmacı olarak katıldılar.
Konferansın ardından düzenlenen gala gecesinde ise etkinliğin
sponsorlarına birer teşekkür plaketi verildi.
IMCET 2023 yapıldı
İstanbul Üniversitesinde yeni
madenciler baret taktı
4
Aralık Madenciler
Günü
kutlamaları
kapsamında, 7 Aralık
günü İstanbul Üniversitesi
Cerrahpaşa Maden
Mühendisliği Bölümünde
yeni mezun
olacak madenciler için
Baret Takma Töreni
düzenlendi. Üniversite
temsilcileri, sivil toplum
kuruluşları, sektör
temsilcileri ve öğrencilerin
katıldığı törende
bu yıl mezun olarak
mesleğe adım atacak
öğrencilere baretleri takılarak
ve iş güvenliği yelekleri giydirildi.
Törenin ardından düzenlenen “Türkiye madenciliği üzerine
genel bir değerlendirme” başlıklı açık oturumda da
Maden Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. İlgin Kurşun’un
moderatörlüğünde, Yurt Madenciliği Geliştirme
Vakfı Başkanı Prof. Dr. Güven Önal, Maden Mühendisleri
Odası İstanbul Şube Başkanı Mesut Erkan, Çayeli Bakır
İşletmeleri Halkla İlişkiler Müdürü Melik Zafer Yıldız
ve Kiremitçiler Grup Genel Müdür Yardımcısı Öğr. Gör.
Yasin Yılmaz konuştular.
Türkiye 28. Uluslararası Madencilik Kongresi ve
Sergisi (IMCET 2023) 28 Kasım-1 Aralık 2023
tarihlerinde Antalya’da yapıldı. Kongrenin açılışına
Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı Başkanı Prof.
Dr. Güven Önal da katıldı.
TMMOB Maden Mühendisleri Odası Başkanı Ayhan
Yüksel, kongrenin açılışında yaptığı konuşmada, madenciliğin
ulusların kalkınmasındaki önemini ve ülkemizin
maden zenginliğini vurguladı. Türkiye’nin ekonomik sorunlarının
ana nedenlerinden birinin dışa bağımlı enerji
politikaları olduğunu belirten Yüksel “1990’lardan beri
ihmal edilmiş olan yerli kaynaklara dayalı enerji politikaları
ve özellikle kömürlerimizin adeta yok sayılması
bugün ortaya çıkan acı tablonun başlıca sebeplerindendir.
Ülkemizde de enerji hammaddelerinde yaşanan tedarik
Doğal Afetler ve Tüneller
Sempozyumu yapıldı
Tünelcilik Derneği’nin düzenlediği “Doğal
Afetler ve Tüneller” konulu sempozyum,
23-24 Kasım tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirildi.
1500 kişinin katıldığı sempozyumda Prof. Dr. Kyriazis
Pitilakis, Prof. Dr. Candan Göçeoğlu, Dr. Yalçın
Eyigün ve Dr. Ayhan Koçbay’ın çağrılı sunumlarının
sıkıntıları enerji üretiminin ne kadar stratejik bir öneme
sahip olduğunu bir kez daha göstermiştir.” şeklinde konuştu.
Yüksel, IMCET kongresinde bu krizlerden çıkma
yolları araştırılıp tartışılırken yerli kaynaklarımızın nasıl
değerlendirilebileceğinin de tüm ayrıntıları ile ele alınacağını
söyledi.
İlki 1969 yılında gerçekleşen ve 2001 yılında uluslararası
alana taşınan Türkiye 28. Uluslararası Madencilik
Kongresi ve Sergisinde Türkiye ve 32 ülkeden uzman,
bilim insanı, sanayici ve teknoloji üreticilerinden oluşan
toplam 1387 delege katıldı. Kongrede, 8 çağrılı konuşmacının
yanı sıra 32’si yabancı toplam 107 adet bildiri
sunuldu. Kongre kapsamında düzenlenen madencilik
sergisinde de 227 firma ürün ve hizmetlerini sergiledi.
yanı sıra yangınlardan korunma, acil durum havalandırması
ve yolcu tahliye stratejileri; İstanbul’da yaşanan
sel felaketleri ve yağmur suyu tünellerine duyulan
ihtiyaç; Türkiye’deki heyelan sorunları ve tünellere
etkisi; tünel açmada güvenliği ve çevresel verimliliği
artıran pratik deneyimler; ve Mersin Metro Projesi
gibi pek çok farklı konuda da sunumlar yapıldı.
22 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 23
TÜRKİYE’DEN HABERLER
Eskişehir’de bor katkılı
lityum iyon pili üretiliyor
Çayeli Bakır’da
yeni cevher bulundu
Eskişehir’de Türkiye Bilimsel
ve Teknolojik Araştırma
Kurumunun (TÜBİTAK)
desteğiyle yürütülen çalışmalar
kapsamında, otomobillerin uzaktan
kumandasında, oyuncuklarda,
basküllerde, bilgisayarda kullanılmak
üzeri bor elementi ve sodyum
karboksimetil selülozuyla (CMC)
geliştirilen 3 voltluk CR-2032 sınıfı
küçük lityum iyon pilin prototipi
üretildi.
Bor katkılı ve çevreci lityum iyon
pilde seri üretim aşamasına gelindi
ve çalışmaları yürüten Tayko Pil
Üretim A.Ş. günlük 500 adet pil üretim
kapasitesine ulaştı. Şirketin kurucusu
Dr. Tayfun Koçak, yatırımcılarla
görüşüp, daha hızlı ve yüksek kapasitelerde pil
üretme hedefiyle, Eskişehir Teknik Üniversitesi (ESTÜ)
Malzeme Bilimi ve Mühendisliği Bölümü Laboratuvarı’nda
çalışmalarını sürdürüyor.
Tayfun Koçak’ın verdiği bilgilere göre, geliştirdikleri pil
benzerlerinden daha uzun ömürlü ve çevre dostu. Pil
üreticilerinin genellikle polivinil florür (PVDF) bağlayıcı
ve toksik olan NVP kimyasalı kullanılmak zorunda
olduğunu belirten Koçak şunları söyledi: “Biz bunun
yerine Türkiye’de üretilen çevreci, organik bir bağlayıcı
olan ve doğadan elde edilen sodyum karboksimetil
selülozu kullanıyoruz. Daha ucuz ve daha az karbondioksit
emisyonu daha az sağlıyor ve insan sağlığına zararlı
değil. Bor elementini ise, pil yapımında kullanılan
katot tozunun kristal yapısına ekleyerek ömrünü yüzde
10 uzattık. Sonuç olarak, benzerlerinden uzun ömürlü,
çevre dostu yerli bir pil ürettik. Seri üretim aşamasına
geldik. Günde 500 adede kadar pil üretebiliriz. Yatırımcılarla
görüşüp daha hızlı ve yıllık 5 milyon pil üretimi
yapmayı planlıyoruz.”
Türkiye’de şu anda aktif 2 lityum iyon pil üreticisi bulunuyor.
Kayseri’deki ASPİLSAN ‘kalem pil’ sınıfı silindirik
18650 pil ve Ankara’daki Pomega-Kontrolmatik
daha ziyade şebeke tipi enerji depolama ve büyük taşıma
araçlarında kullanılan prizmatik pil grubu üretiyor. Tayko
Pil’in üretim aşamasına getirdiği CR-2032 sınıfı pili
ise Türkiye’de üreten yok.
(Kaynak: AA)
Çayeli Bakır İşletmeleri Genel Müdürü Murat
Güreşçi, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla
düzenlenen programda yaptığı açıklamada,
mevcut madenin 300 metre güneyinde
3 milyon ton cevher bulduklarını ve bu sayede Çayeli
Bakırın işletme ömrünün uzadığını bildirdi.
Bugüne kadarki 40 yıllık işletme süresi içinde yaklaşık
28 milyon ton cevher üretimi ile 4 milyon ton bakır ve 2
milyon ton çinko konsantresi ihracatı yapıldığını aktaran
Güreşçi, geçen yılı maden kazası yaşamadan atlattıklarını
kaydederek, 2023 yılında 800 bin ton ham cevheri yer
altından çıkardıklarını, işlediklerini, konsantre haline getirdiklerini
ve Rize Limanı’ndan ihraç ettiklerini söyledi.
Üç yıl önce alınan kararla madende cevherin tükenmekte
olduğunu ve kapanışa doğru yaklaşıldığını hatırlatan
güreşçi, bulunan yeni cevher ile kapanmanın
gündemden çıktığını söyledi. Güreşçi, şöyle konuştu: “
Maden ile ilgili 3 yıl önce bir karar verdik. ‘Maden kapanışa
doğru yaklaşıyor. Gerçek potansiyeli bu mudur?
Acaba aramada bir eksikliğimiz var mı? Acaba yeni bir
şey bulma ihtimalimiz var mı?’ Bütün çalışmaları tekrar
değerlendirdik ve uygulamadığımız teknikleri uyguladık.
Çalışmalarda, mevcut madenimizin 300 metre
Prof. Dr.
Orhan Kural
anısına
kısa film
yarışması
güneyinde yeni bir cevherleşme tespit ettik. 2021 yılında
sondajlara başlamıştık. Sondajlar olumlu gitti ve
Çayeli Bakır’ın ömrünü biraz daha uzatacak bir cevher
kütlesi bulmuş durumdayız. Bu cevher kütlesi Çayeli
Bakır’ın toplam kütlesine oranla küçük kalıyor. Çayeli
Bakır’ın toplam kütlesi 30 milyon tonluk bir cevher
kütlesi. Bulduğumuz 3 milyon tonluk bir kütle. Fakat
madenin rezervinin azalmış olması sebebiyle bu bizim
için büyük bir bulgu. Bu yüzden bunun da etkisiyle
sondajlarımız devam ediyor. Hem yer üstünde hem yer
altında sondaj yapıyoruz. Bu kütlenin biraz daha büyüyeceğini
umuyoruz. Şu anda madenin kapanış konusu
gündemimizden çıkmış durumda.”
(Kaynak: AA)
2020 yılında Covid - 19 salgını nedeniyle kaybettiğimiz, Yurt
Madenciliğini Geliştirme Vakfı Yönetim Kurulu üyesi, İTÜ
Maden Fakültesi, Maden Mühendisliği Bölümü öğretim
üyelerinden, toplum sağlığı ve çevre konusundaki çalışmalarıyla da
bilinen Prof. Dr. Orhan Kural anısına “Duman olmasın hayatınız”
başlıklı bir kısa film yarışması düzenlendi. Merhum Prof. Kural’ın
uzun yıllar başkanlığını yaptığı Sarıay Derneği tarafından düzenlenen
yarışmanın amacı, sigara bağımlılığı konusunda gençlerin farkındalığını
artırmak, kamuoyunu bilinçlendirmek ve sinemaya ilgi
duyan gençlerin bu konudaki bakış açılarını geliştirmek. Prof. Dr.
Orhan Kural, ekoloji ve sağlık konusunda toplum bilincini artırmak
üzere 73 ülke ve ülkemizin 81 ilinde ‘‘Yaşanabilir Bir Çevre İçin
Elele’’ başlığı ile binlerce konferans vermişti.
24 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 25
TÜRKİYE’DEN HABERLER
Öksüt altın madenine ilave yatırım
Kayseri’nin Develi ilçesinde Öksüt altın madeninin
işletmecisi Kanadalı Centerra Gold
buraya ilave 40 milyon dolar daha yatırım yapacak.
Centra Gold’un Türkiye Ülke Müdürü David Bickford,
2020 yılında üretime başlayan Öksüt madenine
221 milyon dolar tutarında başlangıç sermayesi ve sonraki
üç yılda yapılan 30 milyon dolarlık ilave yatırımlar
ile bugüne dek toplam 250 milyon dolar yatırım yaptıklarını
belirterek, “Önümüzdeki dönemde de 40 milyon
dolar daha yeni yatırım planlıyoruz. Ayrıca, ruhsat
sahibi olduğumuz farklı bölgelerdeki arama çalışmaları
için de yıllık ortalama 5 milyon dolar yatırım yapıyoruz.
Yeni maden aramalarımızı sürdürüyoruz ve sektördeki
fırsatları değerlendirmek için çalışıyoruz.” dedi.
Develi’deki madende 35 ton rezervleri olduğunu belirten
Bickford, Öksüt’te bu yıl 5,5- 6 ton arasında üretim
yapmayı hedeflediklerini söyledi. Şirketin bölgede sağladığı
istihdama da dikkat çeken Bickford, “Şu anda müteahhitler
dahil yaklaşık 1.200 kişiye istihdam sağlıyoruz.
Çoğu Develi ilçesinden istihdam ediliyor. Mevcut
kadın çalışan oranımız ise yüzde 15. Bu bizim sektörde
yüzde 7.” diye konuştu.
Altın madenciliği denilince ilk akla gelen ve en çok
konuşulan konunun siyanür olduğunu anlatan Bickford
“Öncelikle şu yanlışlığı düzeltmek lazım. ‘Siyanürle
altın aranıyor’ diye bir şey yoktur. Siyanür altın aramada
değil, madenlerden çıkarılan cevherin çok özel ve
güvenli sistemlerle ayrıştırma yapıldığı sırada kullanılır.
Üstelik siyanürün sadece, yüzde 4’ü altın üretiminde
geriye kalan yüzde 96’sı ise başka sanayi dallarında
kullanılıyor.” dedi.
Bickford, Öksüt Madencilik olarak Uluslararası Siyanür
Yönetim Enstitüsü (ICMI) tarafından verilen ve siyanür
kullanan altın madenleri açısından önemli bir sertifika
olan ICMC denetimlerini başarıyla geçtiklerini de belirterek,
“Bu sertifika şunu ifade ediyor: Ben siyanürü
güvenli bir şekilde çalıştırıyorum, bunun da kalite kontrolü
ICMI otoriteleri tarafından yapıldı. Sertifikayı yıl
sonuna kadar almayı planlıyoruz.” diye konuştu.
Kritik madenlerde uluslararası iş
birliğine hazırız
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan
Bayraktar, Türkiye’nin kritik madenler konusunda
büyük potansiyeli bulunduğunu
belirterek, “Afrika, Batı ve Orta Asya bölgeleri başta
olmak üzere tüm ülkelerle iş birliği yapmaya hazırız”
dedi. Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da düzenlenen
Geleceğin Mineralleri Forumu 3. Bakanlar
Yuvarlak Masa Toplantısına katılan Bayraktar, burada
yaptığı konuşmada Türkiye’nin kritik madenlerde
yüksek potansiyele sahip olduğunu belirterek, son 20
yıldır madencilik alanına yapılan yatırımlarla ihracatın
her yıl istikrarlı şekilde arttığını söyledi.
Bayraktar, kritik madenler konusunda potansiyeli
canlandırmak için 2020’de Nadir Toprak Elementleri
Araştırma Enstitüsünün kurulduğunu, 2022’de
ise Eskişehir’de dünyanın ikinci büyük nadir toprak
elementleri rezervinin keşfedildiğini ve Eskişehir’de
yıllık 570 bin ton nadir toprak elementi işleyecek endüstriyel
bir tesis kurmayı hedeflediklerini belirtti.
Enerji dönüşümünde kritik madenlere erişim ve maliyet
uygunluğunun önemli olduğuna işaret eden Bayraktar,
kobalt, lityum ve nadir madenlerde dünyanın
en büyük üç üreticisinin küresel üretimin 4’te 3’ünden
fazlasını kontrol ettiğini söyledi. Dünya genelinde madenlerin
güvenilir ve sürdürülebilir tedarikine ilişkin
endişelerin arttığına işaret eden Bayraktar, “Bu açıdan
meseleye baktığımızda, sağlam uluslararası ve bölgesel
iş birliği kurmak büyük önem kazanıyor,” dedi.
26 SEKTÖRMADEN
Accredited Laboratory
TS EN ISO/IEC 17025
ISO 9001:2015
ISO 14001:2015
OHSAS 18001:2007
İ.O.S.B. Ağaç İşleri Sanayi Sitesi
1354. Cadde 1358. Sokak No: 43-45
İvedik-Yenimahalle / Ankara - TURKEY
T: +90.312 395 77 95 • F: +90.312 395 77 96
www.argetest.com • info@argetest.com
RÖPORTAJ
En büyük kurşun-çinko
yataklarımız Hakkari’de
Giriş
Yıllardır yoksullukla, geri kalmışlıkla anılan Hakkari’nin
kaderi madencilik ile değişecek gibi görünüyor. Bölgede
son 15 yıldır sürdürülen çalışmalarda Türkiye’nin en
büyük kurşun-çinko yatakları keşfedildi. Şimdilik küçük
çaplı da olsa cevher üretim ve ihracatının devam ettiği
bölge, gerekli planlama ve yatırımlarla ülkemizin en
önemli madencilik havzalarından biri olabilir.
Hakkari’deki bu büyük maden keşfinin arkasındaki
isimler Prof. Dr. Hüseyin Öztürk ve Prof. Dr. Nurullah
Hanilçi ile burada yaptıkları çalışmaların ayrıntılarını ve
keşfedilen kurşun-çinko rezervinin yörenin kalkınmasına
ve Türkiye ekonomisine kazandırılabilmesi için yapılması
gerekenleri konuştuk. Ufuk açıcı sohbetimize,
Sektörmaden Yayın Kurulu Başkanı Prof. Dr. Gündüz
Ökten de eşlik etti.
Ümit Dertli: Hakkari’de bir araştırma
projesi yürütüyorsunuz bir süredir. Bu
proje ne zaman başladı? Projenin ortakları
kimler? Proje kapsamında ne gibi faaliyetler
yapılıyor? Bu konuda bilgi verebilir misiniz?
Prof. Dr. Hüseyin Öztürk: Şu an Hakkari’de devam eden
projeleri 4 gruba ayırabiliriz. Birincisi özel sektörle yaptığımız
projeler. Bu tür projelere 2008 yılında başladık.
Daha sonra bunu TÜBİTAK-1001 projesine çevirdik ve
tamamladık. Üçüncü projemiz 2015 yılında Doğu Anadolu
Kalkınma Ajansıyla (DAKA) yürüttüğümüz, bölgedeki
Pb-Zn yataklarının potansiyeli, maden zenginleştirilmesine
yönelik teknoloji kullanım alt yapısının incelenmesi ve
madenlerin metalürjisine yönelik bir proje oldu. Son ve
dördüncü projemiz ise SEDEX Resources firmasına ait
Karakaya madeni ruhsat sahasının rezervi ve kaynağının
belirlenmesine yönelik bir çalışma. Bugün de hâlâ üniversite
olarak devam eden projemiz bu proje.
Son 15 yıldan günümüze bu şekilde projeler yürüte geldik.
Buradan güzel yayınlar çıktı. Hakkari’de iki tane de
çalıştay yaptık. Bir maden şirketinin üniversitemize talebi
üzerine bir rezerv belirleme projesini şu an 5 kişilik bir
teknik ekibimizle yürütüyoruz.
Prof. Dr. Nurullah Hanilçi: Ben biraz daha detaylandırmak
isterim. Çünkü orası bilinmeyen, gizemli bir bölgeydi
2000’li yıllara kadar. Biz aslında ilk olarak 2005 yılında
bölgede kurşun ve çinko yataklarının işletildiğini bilen
ve kendisi de cevher almak isteyen bir özel sektör firmasının
talebi üzerine gittik. Biz tabii o bölgede kurşun çinko
yataklarının olması gerektiğini jeolojik olarak biliyorduk.
Toros ve Zagros kuşağının devamında yine İran tarafındaki
yatakları da biliyoruz. Haliyle o bölgede de cevherleşmenin
olması gerektiğini, jeolojik olarak, hipotetik olarak
tahmin ediyor ama güvenlik kaygıları nedeniyle yerinde
araştırma yapamıyorduk. Böyle bir talep gelince, hocamla
2005 yılında bir hafta sonu Hakkari’ye gittik
Hakkari’de bilinen en büyük cevher yataklarından biri
olan Mesken Tepe yatağına iki günlük bir ziyaret yaptık
ve oradaki cevherleşmeleri gördük, potansiyelin büyüklüğünü
anladık. Yüzeyde birkaç kilometre oksitli cevher
zonunun üzerinde yürüyebiliyordunuz. Devamında,
2007 yılında Cumhuriyet Bilim Teknik Dergisi’nde Hüseyin
hocamla beraber “Türkiye’deki En Büyük Kurşun
Çinko Yatakları Hakkari’de mi?” sorusunu irdeleyen bir
yazı yazdık. Bölgeye ilişkin çalışmamızın başlangıcı
esasen budur. Zaten Toros kuşağı boyunca, mesela Yahyalı
Kayseri bölgesi Roma döneminden beri kurşun -
çinko üretiminin yapıldığı bilinen bir bölge. Günümüze
kadar herhalde 6-7 milyon tona yakın cevher üretilmiştir
orada. Dolayısıyla oradaki cevherleşmeleri de çok iyi
biliyoruz. Ben, Hüseyin hocanın danışmanlığında orada
doktora çalışması yapmıştım. Oradaki yatakları, yatak
bazında rezerv büyüklüklerini vs. biliyordum. Çoğunlukla
küçük ve karstlaşmanın etkilerinin yaşandığı yataklardı.
Fakat biz 2005 yılında Hakkari’de çok düzenli
ve kilometrelerce uzanan cevher zonlarını görünce hakikaten
büyük bir jeolojik potansiyelinin olduğunun farkına
vardık. Devamında, TÜBİTAK projesi kapsamında
da 2014-2017 yıllarında Hakkari’den Şırnak’a kadar geniş
bir alandaki kurşun - çinko yataklarının büyük bir
kısmını inceleme fırsatımız oldu. Evet, bir cevherleşme
vardı. Bunun yatak tipini tespit etmeye çalıştık. Bölgedeki
yatakların arama stratejisinin nasıl olması gerektiğini
ve o bölgenin potansiyelini net olarak anlamaya gayret
ettik. Arkasından DAKA projesi kapsamında bu cevherlerin
metalurjisi nasıl yapılabilir, yurtdışına tüvenan olarak
satılan cevher nasıl o bölgede, özellikle Hakkari’de
uç ürüne dönüştürülebilir, neler yapılması gerekir gibi
soruları yanıtlamaya çalışan hakikaten ciddi, kapsamlı
bir rapor hazırladık. Rapor halen kamuya açık vaziyette,
dileyen erişebilir. Çalışmalarımızın arka planı böyle.
Türkiye’deki madenlerin rastgele oluşmadığını biliyoruz.
Tüm dünyada belli maden kuşakları vardır. Sözünü
ettiğimiz 18-20 yıllık çalışmalar sonucunda da Türkiye’nin
yeni bir maden kuşağının varlığı daha ortaya
kondu. “Hakkâri Kurşun-Çinko Provensi” olarak dünya
literatürüne bu maden kuşağı girdi. MTA’nın yayınlamış
olduğu Türkiye maden provensleri haritaları vardır. Şu
anda güncelleniyor. 2010 yılına kadar mevcut olan haritalarda
Hakkâri bölgesiyle ilgili hiçbir şey yoktu. Şimdi
güncellenen Türkiye Metalojeni haritasına artık Hakkâri
kurşun-çinko provensi de eklenecek. Bu gelişme madencilik
faaliyetlerinde bulunmak isteyen firmalara da
çok önemli bir imkân sunuyor. Sadece Türkiye değil,
dünyadaki çeşitli firmalar için önemli bir “hedef alanı”
olarak burası gündeme girdi.
30 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 31
RÖPORTAJ
Devletin planlama ve teşviki şart
Dertli: Anladığımız kadarıyla büyük bir
kaynak var orada. Güvenlik kaygıları büyük
oranda aşılmış durumda. Hal böyleyken,
şu soru akla geliyor: Maden varlığının
ekonomiye kazandırılması konusunda
bugüne kadar yaptığınız çalışmalarda
çıkardığınız bir projeksiyon var mı? Ne
kadarlık bir madencilik yatırımı ne kadarlık
bir zenginleştirme yatırımı gerekli? Entegre
bir şekilde madenin çıkarılıp, işlenip katma
değerle pazara sunulması halinde elde
edilebilecek potansiyel gelir ne? Bu konulara
dair bir çalışmanız oldu mu?
Prof. Öztürk: Bir defa burada Hakkâri bölgesindeki
kurşun- çinko madenciliği Türkiye’de lider durumda.
%20 çinko, %5 kurşun olarak yılda yaklaşık 400.000
tonun üzerinde cevher üretimi var. Bunun daha da artacağını
öngörüyoruz. Şu anda, üstteki oksitli-karbonatlı
cevheri işletip tüvenan olarak satıyoruz. Ama aşağıda
sülfürlü cevhere geçeceğiz ve o zaman başka bir dünyayla
karşı karşıya geleceğiz. O aşamada bu sülfürlü
cevherleri zenginleştirmek için flotasyon tesislerine ihtiyacımız
olacak ve sülfürlü konsantre cevher üreteceğiz.
Buradaki madenciler de tabi bunu biliyorlar. Şu anda
Hakkari’de bir tane flotasyon tesisi kurulmuş, ihtiyaç
halinde çalıştırılabilir vaziyette.
Uzun vadede baktığımız zaman şöyle bir fotoğraf görüyoruz:
Siirt’e bir tane çinko izabe tesisi kuruldu. Fakat
onu besleyecek madeni yok. Bir şirket bu bölgeden
maden tedarik ederek orada cevher metalürjisi yapmaya
çalıştı. Şimdilik çok başarılı olamadı. Şu an enerji fiyatları
vs. nedenlerle tesisini kapattı. Son dönemde yabancı
şirketler de bölgeye ilgi göstermeye başladılar. Yerli madencilerimiz
ne kadar başarılı olurlar bilemiyorum. Ancak
her halükârda Hakkâri-Van arasındaki bölgede kurşun
çinko metalürjisinin yapılması akla uygun olan yol.
Tabii burada devlet politikaları da önemli. Devletin bu
amaca yönelik bir metalürji tesisi için yardım etmesi,
teşvik vermesi önemli. Şu anda burada büyük bir sülfürlü
kurşun-çinko cevher potansiyeli var. Bunun yanında,
burada barit cevheri de var. Bu, kurşun-çinko cevherinin
üstünde yer alıyor ve bir kuşak olarak cevherin üzerin-
den devamlılık gösteriyor. Bugüne kadar 10.000 ton üretildi
ama zenginleştirme tesisleri kurularak burada milyonlarca
ton barit üretilebilir. Fakat, herkes oraya büyük
balık avlamaya gidiyor. Şu an barite falan bakan yok,
orada öncelikle çinkoya ve kurşuna yönelik bir çalışma
var. Devletin verdiği bazı teşvikler var fakat yetmediğini
görüyoruz. Yetseydi burada tesis kurulurdu. İran tarafında
Zencan’da çok sayıda oksitli-karbonatlı çinko cevherini
izabe eden fabrikalar var ve hammadde açısından
özellikle Hakkâri bölgesine bağımlı. O yüzden İranlılar
bu bölgeye büyük ilgi gösteriyorlar, ruhsat alıyorlar, ortaklık
kuruyorlar, maden araştırıyorlar. Kendi fabrikalarını
besleyecek hammadde istiyorlar. Çok tabii onlar için
harika, bulunmaz bir fırsat burası. Yatırımlar bağlamında
ileride daha başka tür kapışmaları da göreceğiz. Ama
özetle şu an kolayını yapıyoruz, üstteki oksitli cevheri
çıkarıp satıyoruz. Durum bu.
Prof. Hanilçi: Bölgede sülfürlü cevhere geçildiği zaman
çok ciddi bir üretim olacak ve bu konsantre cevhere
dönüştürülerek satılacak gibi gözüküyor. Bu anlamda
devletin o bölgeye yönelik teşvikleri arttırması ve enerji
sorununa bir çözüm bulması gerekiyor. Çünkü bildiğiniz
gibi ülkemizin ihtiyaç duyduğu çinkonun yaklaşık
%95’ini dışarıdan alıyoruz, cevheri de yurt dışına satıyoruz.
İhtiyacımızın ancak %5’ini karşılamaya yetiyor
bu. Dolayısıyla, bölgede çıkan cevherleri yurt dışına tüvenan
veya konsantre olarak satmak yerine devletin başka
çözümler üretmesi gerekiyor. Oradaki madencilerin
de dahil olacağı bir model oluşturulması gerek. Devlet
ortak olabilir, cevher alım garantisi verebilir. Bir şekilde
orada böyle bir tesisin kurulması ihtiyacı var. Tesis başka
türlü açılamaz yani.
Altını tekrar çizmekte yarar var, çinko metali açısından
Türkiye çok ciddi anlamda yurt dışına bağımlı. Sürekli
dışarıdan almak çözümsüzlük. Biliyorsunuz Çin şu anda
metallerin büyük bir kısmının satışına kota koyuyor. O
nedenle gelecekte bu hammadde veya uç ürünün tedariki
sürecinde maliyetler yükselebilir. Bu nedenle, Türkiye’nin
konuyu stratejik bir yaklaşımla ele alıp Hakkâri
bölgesi için özel bir model oluşturması ve orada madencilerle
birlikte veya gerekirse tek başına devlet olarak
mutlaka bir izabe tesisi kurarak tedbir alması gerekir.
Dertli: Tam bu noktada aslında Türkiye
madenciliğinin genel sorunlarını görmüş
oluyoruz. Maalesef madenlerimizi katma
değerli ürüne uç ürüne dönüştürme
konusunda ciddi sorunlarımız var. Şunu
sormak istiyorum: Hakkâri bölgesindeki
bu cevheri topraktan çıkartmak,
zenginleştirmek ve uç ürüne dönüştürmek
için yapılmış herhangi bir entegre
projeksiyon veya simülasyon var mı? Sizin bu
konuda herhangi bir çalışmanız oldu mu?
Prof. Öztürk: Devlet kuruluşları böyle bir şey yapmıyor,
hem de hiç. Ama bu, devlet bununla ilgilenmiyor
demek değil. MAPEG yeni açtığı ihalelerinde “tesis
şartlı” diye tabir edilen bir usul uygulamaya başladı.
Diyelim ki boksit madeni. İhaleyi açıyor ve belirli bir
süre içerisinde metal üretimine başlanmasını şart koşuyor.
Ama bu çoğu firma için neredeyse imkânsız. Öngörülen
sürelerde ÇED almak dahi mümkün değil. Sonuç
olarak fiilen hazır, elinde tesisi olana sahanın sunulması
anlamına geliyor bu. Türkiye’de maden fiyatları artınca
sektöre hücum oluyor. Londra metal borsasında fiyatlar
düşünce madenler kapanıyor. Bu sefer sektör duruyor.
Düzenli mühendisimiz olmuyor. Yani sizin bir metalurjiniz
olacak ki madencilik sektörümüz düzenli üretim
yapsın. Metalürji olmadan madencilik sektörü maalesef
olmuyor ve Türkiye bu noktada çok geri durumda. Biz
bunu yıllardır söylüyoruz. Yurt Madenciliğini Geliştirme
Vakfının Başkanı Prof. Dr. Güven Önal’ın bir toplantıdaki
sözlerini hatırlıyorum. “Batı Anadolu’da 2 tane
fabrika kurulabilir. Karadeniz’de bir fabrika kurulabilir.
Kayseri bölgesine bir tane kurulabilir. İşte Hakkari’de
dedik, 2 tane de oraya kurulabilir” gibi. Böyle bir perspektif
sunuyoruz ama bunu hayata geçirme konusunda
gerekli adımlar atılmıyor.
Sonuç olarak biz Doğu Anadolu Kalkınma Ajansına buradaki
metalürji tesislerinin kurulmasıyla ilgili bir rapor
hazırladık. O raporumuzda yaklaşık bazı maliyetler de
var. Zaten bunu herkes biliyor. İran Zencan’a yirmi otuz
tane metalürji fabrikası kurmuş, biz neden kuramayalım?
Halihazırda bölgedeki bazı yataklarda sondajlar yoğun
olarak devam ediyor. Ama bir de düşük tenörlü cevherleri
kazanma meselesi var. Düşük tenörlü çok büyük bir
cevher kütlesi var. Bu kütleyi ne yapacaksınız? Şimdi
onların bir kısmı depolanıyor, bir kısmı da rastgele atılıyor.
Devletin bütün bu yönleriyle meseleye ilgi göstermesi
gerek. Havza madenciliği ise, evet, Hakkari’de bir
havza var. Ancak bir maden havzası olarak kendine özgü
sorunları da var. Mesela her yerde maden yok, sadece
Permiyen ve Triyas yaşlı kayalarda var. Bunu özellikle
bütün taraflara da çalışmalar sırasında ısrarla söyledik.
Ancak halen çok verimsiz ve rastgele bir şekilde aramalar
yapılıyor, yüksek maliyetlerle. Hakkâri artık gün
yüzüne çıkmış bir madencilik bölgesidir. Dolayısıyla
bütün tarafların bölge gerçeğine uygun çalışması gerek;
devletin de buna öncülük etmesi lazım. Biz Hakkari’de
üstümüze düşeni yeterince yaptık. Bundan sonra inşallah
gelecek kuşaklar bölgeye daha çok ilgi gösterecekler.
Prof. Hanilçi: Simülasyonlardan bahsettiniz. Simülasyonları
tabii daha çok maden ekonomistlerinin yapmasında
yarar var. Ama şu gerçek ki, o bölgede şu ana
kadar 2 milyon tonun üzerinde üretim yapıldı. Oksitli
seviyeler tabii ki şu anda bitme noktasına gelmiş olabilir
veya çok az bir zaman sonra bunu görebiliriz. Yine
de bir oksitli ve bir sülfürlü izabe tesisini rahatlıkla
besleyebilecek kaynak var. Tabii sizin üretim hedefiniz
de önemli. Yani yılda ne kadarlık bir çinko metalürjisi
yapmak istiyorsanız ona göre projeksiyon gerekir. Bölge
birkaç tane tesisi besleyecek bir potansiyele sahip.
Simülasyon çalışmalarının Kalkınma Ajansı tarafından
hazırlamış olduğumuz altyapı projesinin üzerine yapılacağı
söylenmişti ancak henüz bizim bildiğimiz kadarıyla
bir çalışma yapılmadı. İran’a tenörü %15’in üzerindeki
cevheri satıyoruz ama %12’lik %10’luk %8’lik kısmı
çöpe gidiyor. Aslında firmaların bunları depolaması lazım
veya devletin ileride zenginleştirilebileceği dikkate
alınarak bunların stoklanması gerekir. Bunu 12. Kalkınma
Programı’nda metalik madenler kısmında da dile getirdik.
Sonuç olarak bu bölgede madenciliğin bütün bu
yönleriyle kapsamlı bir şekilde ele alınması devlet tarafından
buradaki faaliyetlere öncülük edilmesi gerekiyor.
Maden üretelim ama doğamızı da
hırpalamayalım
Dertli: İfade ettikleriniz aslında Türk
madenciliğinin genel bir sorunu. Devletin
madenciliği bir sosyal devlet gözüyle daha
geniş bir pencereden, ekonomik boyutlarının
ötesindeki sosyal, çevresel ve stratejik
boyutlarını da hesaba katarak, merkezi
ve entegre bir planlamayla ele almak
konusundaki yetersizliği. Ama bir de şu var:
32 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 33
RÖPORTAJ
Madencilik Türkiye kamuoyunda son dönemde
özellikle, çevre düşmanı, işçi haklarını ve
iş güvenliğini göz ardı eden, bulunduğu
bölgedeki halkın haklarını umursamayan,
“vahşi” bir anlayışla yapılan bir faaliyet
gibi görülüyor. Bu imajın oluşmasında
madencilerin bugüne kadarki pratiklerinin
de belli bir payı olduğu düşünülebilir. Siz bu
konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sektörün
bu konuda üzerine düşen bir görev var mı
sizce?
Prof. Öztürk: Söylediğiniz gibi bunda gerçeklik payı
biraz var. Ama gerçeğin ötesinde de bir propaganda
var. Örneğin son zamanlarda biz Muratlı bölgesindeki
antimon yatakları üzerine çalışmaya başladık. Burada
antimon yatağında üretim var. Ama havzaya bakıyoruz,
havza tamamen yapılaşmış. Tarım ovası tamamen yapıyla
dolmuş. Kimsenin bu yapılaşmaya dair bir sözü
olmamış. Fatura hep madenciliğe kesiliyor. Keza İzmir.
En son depremde hatırlayalım, bütün tarım ovalarına yapılan
binalar patladı. Yine birinci sınıf tarım topraklarına
sanayi bölgeleri oluşturuluyor. Yani bunlar çok değerli
şeyler değil mi? Madenciliğe biraz özel bir alerji gösteriyor
toplum. Aslında bunu yapan bir kesim var. Bu
kesimden biz aynı hassasiyeti tarım alanlarının yapılaşmaya
açılmasında görmüyoruz.
Ben yaklaşık 40 yıldır madenciliğin içindeyim. Madencilik
tabii biraz “vahşi” yapılıyor. Türkiye’de özellikle
restorasyonlar ya da reklamasyon dediğimiz geri dönüştürmeler
layığıyla yapılamıyor. Eski açık işletmelerin
durumu çok kötü. Çok çirkin gözüküyorlar. Maden
alınmış gidilmiş, geri dönüp bakan yok. Fakat şunu da
unutmamak lazım: Türkiye’nin yatakları küçük yataklar.
Arazi düzeltme, çevirme, reklamasyon işlerini layığıyla
yapmaya kalktığınızda ekonomik olmaktan çıkıyor. Bu
çerçevede belki yataklara yeraltı işletmeciliği, çevreyle
daha uyumlu bir işletmecilik alternatifleri gündeme
getirilebilir. Mesela Hakkari’de patlatma ruhsatı alınamadığı
için yeraltı madenciliği uzun süre yapılamadı.
Dolayısıyla madencilik politikamız bence baştan sona
gözden geçirilmeli.
Aleyhte bir propaganda var mı? Var. Ama yapılabilecek,
yapılması gereken şeyler de var. Aksi halde biz işi
daha da kötü bir yere doğru götürebiliriz. Tabii madencilik
düşmanlığına dönüşmesin ama çevreciler de olsun,
onlar da bir mücadele etsin. Biz de ülkemizi çok da
hırpalamadan, toprağımızı taşımızı hırpalamadan madencilik
yapalım. Burada devlete büyük görev düşüyor.
Devletimizin bu noktada yol gösterici olması, alternatifler
sunması gerekiyor. Oysa bugün madenci devletten
bir yardım göremiyor. Her yerde zorluk görüyor. Hepsi
şikayetçi. Ormandan şikayetçi, izinlerin gecikmesinden
şikayetçi, süreçlerin yıllar almasından şikayetçi, denetimlerin
aşırı ve anlamsız olmasından şikayetçi. Yani
bunun da bir yola girmesi gerekiyor. Belki Yurt Madenciliğini
Geliştirme Vakfı bu noktada tarafları daha iyi
buluşturan gündemler oluşturabilir. Bunları toplumla
paylaşır. Evet, maden üretilecek ama doğamız da hırpalanmasın.
Topraklarımız çok kıymetli ama bütün fatura
da madenciliğe kesilmesin.
Prof. Hanilçi: Şimdi tabii Türkiye’de madenciliğin sorunları
sürekli tartışılagelen bir şey. Madenciler hep devletin
eksiklikleri olduğunu söyler. Devlet madencileri
kusurlu bulur. Her iki tarafın da mutlaka eksiklikleri var
ama burada işi toparlayacak ve çözecek olan da devletin
kendisidir. Toplumda madencilikle ilgili oluşan olumsuz
algıyı düzeltmesi gerekenin de devlet olduğunu düşünüyorum.
En azından bununla ilgili mesela dezenformasyonla
mücadele için kimi kanallar kurulabilir. Mesela,
hâlen maden aramada siyanür kullanıldığına dair
haberler çıkıyor. Toplum da buna inanıyor çünkü doğru
şekilde bilgilendirilmiyor. MAPEG bu konuda inisiyatif
alıp toplumun doğru bilgilendirilmesi için faaliyetler
yürütebilir. Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı’nın çeşitli
kanallardan periyodik olarak yaptığı yayınları biliyorum.
Prof. Dr. Güven Önal hocamızın, çeşitli üyelerin
ve Altın Madencileri Derneği’nin bu anlamda kıymetli
çalışmaları var. Bunlar belli bir kesime de ulaşıyor.
Ancak devletin öncülüğünde madencilerin de katılacağı
çok daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç var.
Madenciliğe yönelik olumsuz algı bazı kanallardan özellikle
yaratılıyor. Örneğin Kazdağları’nda madencilikle
ilgili algı böyle. Kazdağları bildiğiniz gibi Milli Park,
ruhsat verilmesi söz konusu bile değil. Ruhsatlandırılan
alan bu milli parkın çeperindeki alan. Öte yandan, toplumun
bölgedeki yapılaşmaya dair hiçbir itirazı olmuyor.
Aynı ormanın içinde koca koca villalar yapılmış, kimse
onlara bir şey söylemiyor fakat konu maden olduğunda
aşırı bir hassasiyet oluşuyor. Bunların toplumun bilgisine
sunulması lazım.
Diğer taraftan, madencilikle ilgili en büyük sorun bürokrasi.
Mevzuatla ilgili sıkıntılar var. Hala izinlerle ilgili
çok ciddi sıkıntılar var. Ağaçlandırma bedellerinin
hesaplanmasında yine asgari ücrete endeksleme uygulaması
ciddi bir sorun. Bunların daha gerçekçi olarak
belirlenmesi ihtiyacı var. Biz madencilerden duyuyoruz.
Tek bir ağacın olmadığı yerlerde bile madencilik yapılacaksa
orman bölgesine paralel bir uygulama yürüyor.
Keza izin süreçlerindeki çok başlılığın da kaldırılması,
bunun tek elden yürütülmesi, bürokrasinin azaltılması
lazım. Çünkü bir işletme aşamasına geliyorsunuz, birkaç
yerden izin alıyorsunuz, en son bir diğerinde takıldığınızda
o zamana kadar yaptığınız bütün işler ve masraflar
da çöp oluyor.
Bir de şu var: profesyonel firmaların veya gerçekten Ar-
Ge’ye önem veren, bu sektörün gelişmesi için gerekli
bilgi birikimi olan firmaların bu işi yapması lazım. Her
önüne gelen firmaya ruhsat verilmemeli. İnşaat sektöründe
her önüne gelenin müteahhitlik yapmasının yol
açtığı sorunları yaşadık, gördük. Aynı şekilde bilimsel
ve teknik anlamda hiçbir yeterliliği olmadan, destek almadan
madencilik yapmak isteyen insanlar var. Bunlar
tabii doğayı tahrip edince toplum da buna karşı bir reaksiyon
gösteriyor. İşte bütün bu boyutlarıyla sorun bir
bütün olarak ele alınırsa gelişme kaydedebileceğimiz
inancındayım.
Dertli: Teşekkür ederim, bizim için çok keyifli
bir sohbet oldu. Son olarak Gündüz Ökten
hocamızın da katkılarını almak isteriz.
Prof. Dr. Gündüz Ökten: Her şeyden önce her iki hocama
da çok teşekkür ediyorum. Hakkari’deki çalışmalardan
ilk olarak 2010-11 yıllarında haberdar olmuştum
fakat bu kadar büyük bir rezerv, bu kadar fazla bir üretim
olduğunu hiç bilmiyordum. Türkiye kurşun açısından
bazı üretimlerle çözümler bulmuş fakat çinko açısından
çok büyük sorunlar yaşıyor. Aşağı yukarı %95’ini ithal
ediyoruz. Dolayısıyla burada böyle büyük bir yatağın
bulunması çok büyük bir şans. Rezervin ileriye dönük
ümit vermesi de çok iyi. Yalnız burada hocalarımın
belirttiği gibi en büyük sorun geniş kapsamlı özellikle
sülfürlü cevherlere geçileceği zaman ihtiyaç duyulacak
cevher hazırlama tesisinin kurulması.
Uzun yıllar içinde kazanılan bilgi birikimin ve uygulamaya
dönük çalışmaların atıl kalmaması lazım. Bu işin mutlaka
ele alınması, ne eksikse yapılması gerekiyor.
Ben şunu sormak istiyorum. Orada bir de barit rezervi olduğunu
söylediniz. Herhalde bir 10.000 ton kadar da üretildi
dediniz. Barit rezervi açısından bir ümit var mıdır?
Prof. Öztürk: Evet tabii. Zaten baryum, kurşun-çinko
sisteminin bir bileşeni. Biz hatta Hakkâri bölgesindeki
yatakları Alaska’daki Red Dog yatağına çok benzetiyoruz.
Birebir cevher geometrileri benziyor. Hakkari’de barit,
kurşun-çinko cevherinin üzerinde bir şapka şeklinde
kilometrelerce devamlılık gösteriyor. Stratigrafik seviye
olarak da izleniyor. Bazen damar olarak cevherin içinde
de görüyoruz ama ayrı bir zon olarak da mevcut. Onunla
ilgili şu an bir TÜBİTAK projesi yürütüyoruz. Mümkünse
sallantılı masa sistemi vs. içerikli bir zenginleştirme tesisi
ile burada milyon ton ölçeğindeki barit üretimi yapılabilir.
Prof. Ökten: Şimdi diğer önemli husus da sizin bahsettiğiniz
çinko tenörü. %20’ler civarında olanı alınıyor,
%15’in altındaki tenörlü çinko cevheri bir yerlere atılıyor
dediniz. Uzun yıllar önce üretilmiş ve o zamanki
teknoloji ile zenginleştirilmesi mümkün olmadığı için
atıl kalmış cevherler var. Bugün o cevherler teknoloji
ilerlediği için ekonomik bir şekilde işletiliyor. Yani bu
şimdiki düşük tenörlü denip de bir kenara bırakılan cevherlerin
de mutlaka bir yerde iyi bir şekilde depolanması
lazım. Yani dış etkilerden etkilenmeyecek şekilde depolanması
lazım. Eğer orada bir tesis kurulacak olursa
belki onlar da belli miktarlarda yüksek tenörlü cevher
katılarak kullanılabilir veyahut tek başına da değerlendirilmeleri
mümkün olur.
74. sayfadaki bulmacanın cevapları
Soldan sağa
2. DİYABAZ
5. VARAGEL
6. JİG
9. SÜREN
10. ETAJ
11. BİYOKÖMÜR
12. ÇİNTİ
16. ÖRTÜKAZI
17. BÜR
18. LAVVAR
19. KROMİT
21. SİLO
22. ZEOLİT
24. GANG
Yukarıdan aşağı
1. TASMAN
3. JEODEZİ
4. MİKSER
7. DOKANAK
8. VANTÜP
13. NABİT
14. DAYK
15. PANO
20. MOSTRA
23. ELEK
34 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 35
MAKALE
Felaketler Çağı Antroposen
Antroposen kavramı
Ali Vedat Oygür
Dr. Jeoloji Müh.
Antroposen hakkında son 20 yıldır çok fazla sayıda yayın
olduğu halde, çeşitli ortamlarda yine de eksik ve yanıltıcı
söylemler duyulmaktadır. Buhar gücünün iş makinalarında
kullanıldığı Sanayi Devrimi sonrasında, özellikle on
dokuzuncu yüzyıl başından bu yana hem insanların kendilerinin
hem de kurdukları kentlerin ve alt yapıların coğrafyayı,
suları, ekosistemi ve atmosferi köklü bir biçimde
değiştirmesinin anlaşılmasıyla Antroposen terimi yaygın
olarak kullanılmaya başlanmıştır. Antroposen, şimdilik,
jeoloji zaman çizelgesinde bir birim değil insanın doğa
karşısındaki edimleriyle ilişkili bir kültürel zaman adlamasıdır.
Antroposen Çağı, insanın yerküre üzerindeki
etkilerinin geri döndürülemez olduğu bir dönemi anlatır.
Sanayi Devrimi ile birlikte hızlanan insanın eylemleri bir
jeolojik ve morfolojik güç durumuna gelmiştir 1 , 2 . Günümüzde
gezegenimizin atmosferi (hava küresi), hidrosferi
1 Crutzen, P.J., 2002, Geology of Mankind-The Anthropocene, Nature, C. 415, 3
Ocak 2002, sf. 23.
2 Steffen, W. ve diğ., 2007, The Anthropocene: Are Humans Now Overwhelming
the Great Forces of Nature?, Ambio 36, 614-621.
(su küresi), jeosferi (yer küresi- çekirdek,
manto, kabuk ve karalar), kriyosferi
(buz küresi) ve biyosferinin (canlı
küresi), insan vücuduna benzer biçimde
birbirine bağlı, birbiriyle ilişkili ve birbirini
etkileyen bir biçimde çalışmasına
Dünya Sistemi denir. Buna bağlı olarak
Antroposen çağı, farklı disiplinleri birleştiren
bir araştırma alanı olan Dünya
Sistemi Bilimi (Earth System Science)
adı verilen küresel ölçekte karşılıklı
etkileşim içindeki jeoloji-biyoloji-kimya-fizik
ile de ilgilidir ve çok yeni olarak
tarih ve sosyal bilimler de bu bilimler
arası diyaloğa katılmıştır.
Helence’de insan anlamına gelen Antropos kökünden
türeyen Antroposen “insan çağı” ya da “insan dönemi”
anlamına gelmez. Son jeolojik katmanda, insan kökenli
yeni kalıntıların egemen olduğu bir zamanı anlatır. Antroposen
salt ekolojik sorunların bir birikimi olmanın
çok ötesinde dünya sisteminin onulmaz bir bunalımıdır
Bu konuda çalışan bilim insanları, bu bunalımdan aşırı
nüfus artışı ve tüketim biçiminde bütün insanların, özellikle
yoksul ülkelerdekilerin sorumlu olmadıklarını tersine
büyük ölçüde zengin ülkelerdeki kapitalist sistemin
kendisi olduğunu 3 belirtir. En zengin bir milyar insan,
iklim değişimine yol açan sera gazının % 60’ını, en fakir
3 milyar ise % 5’ini üretmektedir.
Kentleşme ile sera gazı salımları ve ortalama küresel
sıcaklıklar artmış, sonucunda iklim değişikliğinden kaynaklı
afetler giderek kentsel alanlarda etkisini/yoğunluğunu
göstermeye başlamıştır. Bu yıkıcı etkiler, sel,
3 Angus, I., 2021, Antroposen’le Yüzleşmek - Fosil Kapitalizm ve Dünya Sisteminin
Krizi, Marx-21 Yayınları, 320 sf.
fırtına, kuraklaşma, aşırı hava olayları ve salgın hastalıklar
vb. ile kendini 21’nci yüzyılda yoğun bir şekilde
hissettirmiştir. Bu yüzden Antroposen “Felaketler Çağı”
olarak adlandırılır.
Antroposen bir jeolojik zaman
birimi midir?
Bilim insanları, Antroposen’in yeni bir zaman
devresi olarak Jeolojik Zaman Çizelgesi’nde yer
alıp almamasını epeydir tartışmaktadır. Bu konuda
olumlu görüş belirtenler, insan etkinliğinin bir
sonucu olarak Yerküre ekosisteminde belirgin ve
görülmemiş bir değişim olduğunu ileri sürerler.
Karşı olanlar ise Antroposen’in henüz iyi tanımlanmamış
olduğunu öne sürerler. Antroposen’in bir
resmi jeolojik zaman birimi olarak tanımlanması
için zaman çizelgesindeki başlangıç noktasına ilişkin
küresel anlamda bir stratigrafik olayın işaretlenmesi
gereklidir.
Jeolojik zaman çizelgesinden sorumlu Uluslararası
Stratigrafi Komisyonu (ICS) Antroposen’in bir
jeolojik zaman birimi olarak tanımlanıp tanımlanamayacağı
konusunda bir rapor hazırlaması için
Britanya Jeoloji Birliği Stratigrafi Komisyonu’ndan
bir Antroposen Çalışma Grubu (AWG) kurmasını
ister. On üç ülkeden yarısı jeoloji ve diğer
yarısı farklı dünya sistemi bilimleri ile tarih ve
arkeoloji uzmanı 38 üyeli çalışma grubu kurulur.
İncelemesini 2008’de tamamlayan AWG 4 , Sanayi
Devrimi’nden bu yana, yapılaşmanın ve ulaşımın
gezegenin geneline yayılması sonucunda
fosil yakıtların aşırı tüketilmiş olduğunu belirtti.
Bu durumun, tüm dünyadaki güncel katmanlarda
insan eylemlerine bağlı izler bırakan geniş kapsamlı
değişimler yarattığına karar veren AWG,
bu kanıtların Antroposen’in yeni bir jeolojik birim
olarak resmileştirilerek tanınması için henüz
kesin olmadığını belirtir. Şimdi karar sırası Uluslararası
Stratigrafi Komisyonu (ICS) ve ardından
Uluslararası Jeoloji Bilimleri Birliği (IUGS) kararındadır.
4 Zalasiewicz, J. ve diğ., 2008, Are We Now Living in the Anthropocene, GSA
Today, Geological Society of America, Cilt 18, Sayı 2, sf. 4-8.
Antroposen ne zaman başladı?
İnsanın gezegen üzerindeki kalıcı etkilerinin yoğun
olarak görüldüğü zamanı anlatan Antroposen terimi
Dünya Sistemi ve jeoloji dalında çalışan bilim insanları
tarafından yaygın olarak kullanılmaya başlanınca
Antroposen’in ve dolayısıyla insanın etkilerinin ne zaman
başladığı tartışması da gündeme geldi. İlk başlarda
avcı-toplayıcı olan insan Neolitik dönemde, yaklaşık
12 bin yıl önce yerleşik yaşama geçmiş ve doğal bitki
örtüsünü değiştirerek geniş ölçekli tarım yapmaya başlamıştır.
Sonucunda, Orta Holosen’den (8200 yıl önce)
itibaren karbon dioksit (CO 2 ) ve pirinç tarımıyla metan
(CH 4 ) derişimlerinde olağan dışı eğilim olduğu buzullardaki
kayıtlardan anlaşılır. Bu erken etki devri, Dünya
Sistemi’nde değil de sadece insanın ekosistem ile ilişkisinin
belirli bir noktasında görüldüğünden günümüzdeki
Antroposen anlamında kabul edilmez.
Sanayi devrimi ve Antroposen
Genelde, Antroposen’in başlangıcı olarak atmosferdeki
karbon dioksit (CO 2 ), metan (CH 4 ) ve azot
dioksit (NO 2 ) kayıtlarındaki eğilimlerin belirgin
bir artış gösterdiği on sekizinci yüzyılın üçüncü
çeyreğinde başlayan Sanayi Devrimi gösterilir 1 .
Fakat Sanayi Devrimi’nin her yerde aynı zamanda
başlamaması küresel anlamda ortak bir stratigrafik
nokta belirlenmesinde engel oluşturmaktadır.
Son 3 yüzyılda dünya nüfusu 10 kat artarak 8 milyarı
buldu ve geçtiğimiz yüzyılda kentleşme de 10
kat arttı. Kömür ve petrol yakılmasına bağlı olarak
atmosfere CO 2 ve kükürt dioksit (SO 2 ) salımı,
tüm doğal yaymaların iki katından fazlaydı. Sanayi
öncesi dönemdeki değerinin neredeyse ikiye katlandığı
atmosferde metan birikmesi ile yine ikiye
katlanan yerküre yüzeyindeki ve okyanuslardaki
azot da önemli jeokimyasal işaretlerdendir. Karasal
alanların % 30-50’si insan eliyle dönüştürüldü.
Karadaki tüm ekosistemlerde doğal olarak tutulan
atmosfer azotundan çok daha fazlası yapay olarak
sabitlenip tarımda gübre olarak kullanıldı. Tüm erişilebilir
taze suyun yarıdan fazlası insan tarafından
kullanıldı ve taze su sistemlerinin büyük kısmında
jeokimyasal döngü değiştirildi. İnsan etkinliği, türlerin
yok olmasını binlerden on binlere yükseltti.
38 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 39
MAKALE
İklim bakımından önemli olan sera gazlarından
CO 2 % 30’dan ve metan da % 100’den fazla arttı.
İnsan pek çok zehirli maddeyi ve ozon katmanını
yıkan kloroflorokarbon gazlarını çevreye bıraktı.
Bütün bunlar dikkate alınarak içinde bulunduğumuz
çağa “Antroposen” adının verilmesi uygun
görülür.
Kentleşme, tarım, doğada büyük ölçekli
dönüşümler, açık maden ocakları,
vb. gibi önemli miktarda çökel
kütleler oluşturan insan eylemleri şimdiden
jeoloji haritalarına geçmiş litostratigrafik
(kayaç stratigrafi birimi) değişiklikler
oluşturur. İnsan tarafından
hem akarsular üzerinde baraj kurmak
ile bunların ve kıyı çizgilerinin gidişini
değiştirmek gibi doğal çökel ortamlarına
hem de kentler ile çevresinde,
yeni malzemeler (plastikler, metaller,
elektronik malzeme, vb.) kullanılarak
oluşturulmuş antropojenik depolanmalar
gibi yeni çökel ortamları yaratmak
yoluyla çökelme kalıpları değiştirilmektedir.
Yaygın olarak saptanabilen
dayanıklı haşere ilaçları, gübre kalıntıları,
sanayi kimyasalları ve atık yanması
ürünleri gibi organik kirleticiler
de yeni çökellerde izler bırakır 5 .
Büyük hızlanma
İkinci Büyük Savaş’ın bitmesiyle birlikte
insanın dünya sisteminin biyofiziksel ve
sosyo-ekonomik alanlarına yaptığı etki aşırı
arttığından bilim insanları, 1950 sonrasında
değişimlerdeki ani sıçramayı “Büyük Hızlanma”
olarak adlandırdılar 6 . Dünya Sistemi
bilim insanlarının çoğu tarafından Büyük
Hızlanma’nın görüldüğü 1945 sonrası
Antroposen’in başlangıcı olarak düşünülür.
Büyük Hızlanma olayını en iyi ortalama küresel
yüzey sıcaklığı değişimi gösterir ve bu
5 Zalasiewicz, J. ve diğ., 2017, Making the Case for a Formal Anthropocene
Epoch_ an Analysis of Ongoing Critics, Newsletters on Stratigraphy,
Cilt 50, Sayı 2, sf. 205-226.
6 Steffen, W. ve diğ., 2015, The Trajectory of the Anthropocene: The Great
Acceleration, The Anthropocene Review, Cilt 2, Sayı 1, sf. 81-98.
ısı artışının nedeni doğrudan atmosferde CO 2 derişiminin
yükselmesidir (Şek. 1). Sanayi Devrimi başladığındaki
280 ppm düzeyindeki insan kaynaklı CO 2 1950’ye dek
310 ppm’ye yükselmiştir 2 . 150 yıldaki artış 30 ppm iken
Büyük Hızlanma ile birlikte artış süresi kısalırken artış
hızı aşırı yükselmiştir.
Şekil 1- Sanayi Devriminden bu yana atmosferde CO 2
derişiminin değişimi 7 . Mavi çubuklar yıllık ortalama CO 2
değerlerini ve siyah eğri, 10 yıllık ortalama gidişi gösterir.
7 Head, M. J. ve diğ., 2022, The Great Acceleration is Real and Provides a Quantitative
Basis for the Proposed Anthropocene Series/Epoch, Episodes, IUGS, Cilt 45, Sayı 4,
sf. 359-376.
Şekil 2 - Antroposen’de Dünya Sistemi’ndeki değişimler 5 .
Sol dikey eksende gösterilen, Sera Gazlarının ışınımsal
güçlerinin (RF GHG ) yıllık fark tahmini beş yıllık aralıklar
üzerinde değerlendirilmiştir. Sağ dikey eksende, antropojenik
radyoaktif çekirdeklerin etkinliklerinin ( 40 C ve 239+240 Pu)
zaman dizileri görülür.
Nükleer bomba denemelerinden ileri gelen radyoaktif
serpintiler, plastiklerden kalıcı organik kirleticilere ve
organik olmayan bileşiklere dek yeni malzemeler insan
eylemlerinin Dünya sistemi üzerindeki etkileri olarak
küresel Büyük Hızlanma olayının en belirgin işaretçileridir
(Şek. 2). Nükleer bomba denemelerinin ürünü olan
radyoaktif serpintilerin güncel çökellerdeki izleri 40 C ve
239+240
Pu 19 ile insan kaynaklı halokarbonlar 1950’den
önce görülmez.
Çizelge 1 - Holosen-Antroposen geçişini gösteren Büyük Hızlanma’yı
yansıtan küresel çevresel göstergelerin değerleri 1 .
1 Syvitski, J. ve diğ., 2020, Extraordinary Human Energy Consumption and Resultant Geological
Impacts Beginning Around 1950 CE Initiated the Proposed Anthropocene Epoch, Communications
Earth and Environment, Cilt 1, Makale no 32.
Çizelge 1 - Holosen-Antroposen geçişini gösteren Büyük Hızlanma’yı
yansıtan küresel çevresel göstergelerin değerleri 8 .
8 Syvitski, J. ve diğ., 2020, Extraordinary Human Energy Consumption and Resultant Geological
Impacts Beginning Around 1950 CE Initiated the Proposed Anthropocene Epoch, Communications
Earth and Environment, Cilt 1, Makale no 32.
Büyük Hızlanma, iklim değişiminden çok daha fazlasını
kapsayan biçimde, Dünya Sistemi’nin biyofiziksel ve
sosyoekonomik göstergelerindeki çarpıcı artıştan 6 çok
net anlaşılır (Çiz. 1). Biyofiziksel göstergelerden uzun
ömürlü sera gazları olan CO 2 , azot ve metanın atmosferdeki
birikim değerleri 1950’den sonra çok hızlı artmıştır.
Stratosferde birikmekte olan ozon miktarının 1750’den
önce var olmadığı buzullardaki kayıtlardan görülür. Okyanusların
asitlenmesi ve insana özgü eylemler sonucunda
kıyı kuşağında azot birikmesi ve denizlerdeki fosfat
kirlenmesi de daha önceki değerlerden çok yüksektir.
Antroposen’i tam olarak anlayabilmek için, insanın sosyo-ekonomik
eylemlerinin Dünya sistemi üzerindeki
etkilerini yansıtan değişikliklere bakmak gerekir (Çiz.
1). Bu sosyo-ekonomik değişikliği gösteren grafikler,
dünyaya egemen olan küresel liberal sistemin Holosen’i
bitirme noktasına nasıl getirdiğini açıklamaktadır.
Birincil enerji kullanımı, Büyük Hızlanma gidişinin ti-
pik biçimini gösterir. Bütün sosyoekonomik gidişlerin
en önemlilerden birisi olan hızlı kentleşme sonucunda
ortaya çıkan mega kentler ile devasa altyapı projelerinin
olağanüstü büyümesi ve bunlarla ilişkili birikintiler
Antroposen’in ayırt edici özelliği olmuştur. Bu dönem,
elektronik malzeme, yaygın beton
üretimi, derin madencilik ve devasa
miktarlardaki atık oluşumu ile
özdeşleşir.
Antroposen’deki Büyük Hızlanma
eğilimlerinden nüfus artışının sorumlu
olduğu sıkça gündeme getirilmektedir.
OECD üyesi olmayan
ülkeler nüfus artışında önde
olmasına karşın OECD ülkeleri
tüm dünyadaki ekonomik etkinliklerin
% 75’ini gerçekleştirmektedir
9 . Dünyanın en zengin ülkeleri
1750’den bu yana birikimli CO 2
yayılımının % 80’inden sorumludur.
Buna karşın, nüfusları yaklaşık
800 milyon olan dünyanın en
yoksul ülkelerinin birikimli CO 2
yayılımında % 1’den daha az payı
vardır. Bu verilere göre, Büyük
Hızlanma gidişlerinde nüfus artışının
tersine aşırı tüketim daha
önemli bir etmendir.
Antroposen’in son 70 yılında, insan tarafından maden
ve taş ocağı işletmesi ile inşaat etkinliklerinde yerinden
çıkarılan ve taşınan kaya ve toprak, önceki 70 yılın 30
katı olarak 6,4 trilyon tona ulaşmıştır 10 . Bu miktar, aynı
zaman aralığında, akarsular ile okyanuslara taşınan çökel
kütlesinin 7 katı ve gezegendeki volkanlardan fışkıran
magma toplamının 2 katı büyüklüğündedir. Bu
malzemeleri taşımak için gereken enerji büyük ölçüde
fosil yakıt yanmasından elde edilmiş ve bunun doğrudan
sonucu olarak, 20’nci yüzyılın ortasından bu yana 70
yılda, atmosferdeki CO 2 düzeyi 104 ppm yükselmiştir.
Beton 1945’ten bu yana birincil yapı malzemesi olmuş
ve şimdiye kadar üretilmiş olan 50 Milyar ton betonun
9 Steffen, W. ve diğ., 2011, The Anthropocene: From Global Change to
Planetary Stewardship, AMBIO, Sayı 40, sf. 739-761.
10 Zalasiewicz, J. ve diğ., 2021, The Anthropocene: Comparing its Meaning
in Geology (Chronostratigraphy) with Conceptual Approaches
Arising in Other Disciplines, Earth’s Future, HAL Open Sicence,
2021, Cilt 9, Sayı 3, 25 sf.
40 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 41
MAKALE
yarısından çoğu 1995-2015 arasında tüketilmiş olup bu
miktar, gezegenin yüzeyinin her bir metre karesinin 1 kg
beton ile örtülmesine eşdeğerdir 11 . Betonun hammaddesi
olan çimentonun yıllık üretimi 1950-2015 döneminde
130 Mt’dan 4180 Mt’a artarak 32’ye katlanmıştır 7 . Çimentonun
önemi öncelikle, üretimi sırasında uygulanan
kalsinasyon sürecinde atmosfere hatırı sayılır ölçüde
CO 2 salmasından ileri gelir.
Gezegenimizin sınırları
Antroposen’de, insanın eylemlerinin hangi düzeyde
ve ölçekte Dünya Sistemi’ne zarar verdiğini ya da
yıkıcı, geri dönülemez noktaya geldiğini saptamak
için öncelikle Dünya Sistemi’nin sınırlarının belirlenmesi
gerekir. Tanımlanan ve sayısallaştırılan sınırlar
aşılmadığı takdirde insanın eylemleri istenmeyen
çevresel değişimlere neden olmayacaktır.
Dairesel grafik üzerinde (Şek. 3) Dünya’nın sınırları
dokuz kritik değişkene göre gösterilmiştir. Merkeze
yakın mavi halka güvenli sınırı temsil eder.
Bu sınır aşılmaksızın yaşam ve gelişim sürecimizi
sıkıntıya girmeden sürdürebiliriz. Değişkenin değeri
mavi hattı geçtiğinde insan yaşamı için risk
oluşturmaya başlar. Dışa doğru olan kırmızı halka
ise risk sınırını temsil eder. Kırmızı hattı geçen
11 Waters, C.N. ve diğ., 2016, The Anthropocene is Functionally and
Stratigraphically Distinct from the Holocene, Science, Cilt 351, Sayı
6269, Review Summary sf. 137 ve Review, sf. 2622/1-10.
Şekil 3 - Gezegen sınırlarına ilişkin değişkenlerin var olan durumu 1
12 Planetary Boundaries: Guiding Human Development on a Changing Planet, Science, Cilt 347,
Sayı 6223, sf. 736 ve sf. 1259855-1 - 1259855-10.
değişkenin insan yaşamı için tehlike oluşturacağı
anlamına gelir. Değişkenlerin yeşil rengi güvenli
durumu, sarı renk riskin artmakta olduğunu ve
kırmızı ise değişkenin tehlike bölgesine girdiğini
gösterir. Bazı değişkenler için sınır değerleri belirlenmemiş
olduğundan gri renk ve soru işaretiyle
gösterilmiştir. Grafikteki “Garip Varlıklar” bölmesi,
yeni oluşumlar, var olan oluşumların yeni biçimleri
ve istenmeyen fiziksel ya da biyokimyasal
etkiler altında olasılı dönüşmüş yaşam biçimleri
olarak tanımlanır 12 . Bunlar olasılıkla mühendislik
malzemelerinin ya da organizmaların kimyasal ve
başka yeni türleri olabilir.12
Yerkürenin dokuz sınırından ilk dördü olan iklim
değişikliği ile toprak kullanımındaki değişimin
çoktan tehlikeli bölgede olduğu ve azot kirliliği
ile biyolojik çeşitlilik yitiminin de yüksek risk
bölgesinde bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır 13 .
İnsanlık yakın zamanda küresel taze su kullanımı,
okyanus asitlenmesi, küresel fosfor döngüsü
girişiminin sınırıyla da karşı karşıya kalacaktır.
Bu sınırlar ile İklim değişimine bağlı atmosferdeki
ışınımsal zorlama 14 (radiative forcing)
eşiğinin aşılması sonucunda oluşan kutuplardaki
buz kütlelerinin erimesi olayını ayırt etmek
gerekir 15 . İklim gibi birçok gezegen ölçekli süreç
alt sistemlerde etki yaratır ve örneğin, iklim
değişimine bağlı olarak sadece bir bölgesel sınır
olan Güney Asya musonu ve El Nino olayları
gibi boşaltım unsurları
oluşur ve okyanustaki sıcak
su akıntısı (termohalin)
sisteminin çökmesine
neden olur.
Günümüzde biyosfer bütünlüğü
olarak adlandırı-
13 Rockström, J., 2015, Bounding the
Planetary Future Why We Need a
Great Transition, Great Transition
Initiative, April 2015, 13 sf.
14 Işınımsal zorlama, atmosferin en üst
düzeyinde ölçülmüş yerkürenin birim
alanı başına enerji değişimi oranı anlamına
gelir.
15 Rockstörm, J. ve diğ., 2009, A Safe
Operating Space for Humanity, Nature,
cilt 461, 24 September 2009, sf.
472-475.
lan biyoçeşitlilik yitimine gelince, son kitlesel yok
oluştan bu yana hiç görülmemiş bir oranda canlı
türleri ortadan kalkmaktadır. Fosil kayıtları memeliler
için yok oluş oranını yılda bir milyon tür başına
0,2-0,5 ve denizel canlılar için 0,1-1 düzeyinde
gösterir iken günümüzde bunun 100-1000 katıdır 15 .
Jeoloji tarihinde görülen denizel yaşamdaki kitlesel
yok oluşlar, fosforun karadan denize taşınmasındaki
eşik aşıldığında oluşan okyanustaki büyük
çaplı anoksik (oksijensizlik) olay ile açıklanır. Bütün
bu göstergelerin hızlanmasının ana nedeni insanın
eylemleridir.
Antroposen’in geleceği
İçinde bulunduğumuz Büyük Hızlanma bugünkü biçimiyle
sonsuza kadar sürecek midir? Acaba var olan uygarlığımız
şimdi karşı karşıya olduğu sorunlara uyum
sağlayacak ve onları çözecek, sonunda insan yaşamını
sürdürebilecek midir yoksa jeoloji tarihinde daha önce
yaşanmış kitlesel yok oluşlar gibi çöküş mü olacaktır?
Büyük Hızlanma grafiklerinin son 10 yılı her iki senaryonun
da işaretini vermekte fakat bunlar ya da öbür
olasılıklar arasında bir ayrım yapılamamaktadır 6 . Ama
Büyük Hızlanma’nın ortaya çıkışından itibaren yüzüncü
yıl olan 2050 neredeyse kesinlikle bunun yanıtını bilmektedir.
Enerji kaynakları tükendiğinde, ucuz ve bol enerjiye
erişimi kalmayan insan jeolojik güçler ile yarışma yeteneğini
yitirdiğinden Antroposen’i tamamen farklı başka
bir dönem izleyecektir. Antroposen’in varacağı noktada,
insanın Dünya Sistemi’ni denetlemekte başarısız
olması durumunda yerkürenin hem biyofiziksel hem
de sosyo-ekonomik yapısını etkileyecek iki farklı tarzda
çöküş yaşanması beklenebilir. Sera gazı ısınmasına
bağlı olarak stratosferdeki sülfat parçacıkları tıpkı bir
volkanik patlamadaki gibi CO 2 düzeylerinin uzun süre
yüksek kalmasına neden olacaktır 16 . Sonucunda, Homo
sapiens’in yeni soyları, olasılıkla, yeni bir buzul çağından
korunmaya çalışacaklardır. Diğer yandan uygarlığın
çöküşünün, kaynakların yetersiz kalmasının ve Dünya
Sistemi’nin katlanılamaz bozulmasının neden olduğu
16 Steffen, W. ve diğ., 2007, The Anthropocene: Are Humans Now
Overwhelming the Great Forces of Nature? Ambio Sayı 36, sf. 614-
621.
olasılıkla finansal, ekonomik ve politik çöküş biçiminde
gelişeceği 17 de belirtilmektedir.
İnsanlığın Geleceği Komisyonu, insanlığın ve bir bütün
olarak uygarlığın karşı karşıya olduğu on büyük felaket
riskinin üstesinden gelmek için Dünya uluslarına ve insanlarına
bir araya gelmeleri için acil bir Eylem Çağrısı
yayınladı 18 . Bu büyük risklerin çözümü sadece hükümetlerin
politikalarına ve kurumsal eylemlere bağlı olmadığından
bütün insanlar bütünleşmiş küresel çözümleri
düzenlemek, yeni olanakları tanımak, küresel diyaloğu
cesaretlendirmek ve bir bilgi merkezi oluşturmak amacıyla
günlük yaşamlarında bir araya gelmelidir. Yaşamın
sürdürülebilirliği ve Dünya’nın Sınırları içerisinde kalınması
için alışkanlıklarımızdan radikal bir biçimde vaz
geçmeyi 19 gerektirmektedir. Eğer insanlık, hızla yaşanmaz
olmaya doğru giden dünyada yaşama tutunmak istiyorsa,
hem kültürel hem de ekonomik bakımlardan doğayla
nasıl birlikte olabileceğini ve ona saygı duyması
gerektiğini biran önce anlamak ve öğrenmek zorundadır.
İnsanlık açısından daha iyi bir Antroposen’e ulaşmak
için toplumsal dönüşümün gerekli önkoşulu olarak beş
konunun ne anlama geldiğinin yeniden düşünülmesi 19
önerilmiştir: Büyümek, yeterlik, devlet, kamu ve adalet.
Antroposen’de arzu edilebilir bir geleceği yaşayabilmek
için geniş boyutlu yapısal değişim ve toplumsal dönüşümler
gerekir 20 .
Bu durumda, kişilere ve durdukları yere bağlı olarak değişen
çok sayıda Antroposen geleceği 21 olacaktır. “İyi”
ve “kötü” Antroposenler yan yana var olmayı sürdüreceklerdir.
Şu hâlde, geleceği bilmeden yaşamanın ve
davranmanın yollarını bulmaya çalışmalıyız. Gezegenimizin
sınırlarını kapitalizmin azgın sanayileşme ve
ticaretinin gücü raydan çıkardığına göre, bu çıkmazdan
çıkmanın yolu insanın çevresel yanını ve yeni radikal
büyüme-tüketim politikalarını 22 harekete geçirmesidir.
17 Cochet, Y. 2015, Green Eschatology, The Anthropocene and the Global
Environmental Crisis - Rethinking Modernity in a New Epoch
(içinde), Routledge, sf. 112-119.
18 Commission for the Human Future, 2020, Surviving and Thriving in
the 21st Century, Roundtable Report.
19 McPhearson, T. ve diğ., 2021, Radical Changes are Needed for Transformations
to a Good Anthropocene, npj (Nature Partner Journals) Urban
Sustainability, open access 21 Feb 2021, Cilt 1, sf. 1-13.
20 Bai, X. ve diğ., 2016, Plausible and Desirable Futures in the Anthropocene: A
New Research Agenda, Global Environmental Change, Cilt 39, sf. 351-362.
21 Berkhout, F., 2014, Anthropocene Futures, The Anthropocene Review,
Cilt 1, Sayı 2, sf. 154-159.
22 Bonneuil, C. ve Fressoz, J.-B., 2016, L’Événement Anthropocène: La
Terre, L’Histoire et Nous, Editions du Seuil, 2. Basım, 332 sf.
42 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 43
MAKALE
Kömürün Kendiliğinden
Yanma Eğilimini Belirlemek
İçin Kullanılan Deneysel
Yöntemlerin Değerlendirilmesi
Arş. Gör. Anıl Soylu,
İTÜ Maden Fakültesi, Maden Müh. Bölümü, İstanbul
Kömürün kendiliğinden yanma eğiliminin doğrudan
derecelendirilmesi, pratik uygulamalarda en kullanışlı
verileri sağlamaktadır. Çeşitli deneylerle kömürün
kendiliğinden yanma eğilimi bir indis değerle
sayısallaştırılarak farklı havzalarda yaşanan tecrübelerle
karşılaştırma hedeflenmektedir. Söz konusu
deneyimler uzunayak madenciliğinde göçük bölgesi
vb. ifade edebildiği gibi depolamanın gerçekleştiği
yığınlarla da ilgilidir. Çeşitli gruplar altında toplanabilecek
birçok deneysel uygulama söz konusudur.
Kesişim noktası sıcaklığı deneyi bunlardan biridir.
TGA/DSC/DTA analizleri ile oksidasyon ve malzemenin
ısıl davranışları daha detaylı incelenebilmektedir.
Oksijen adsorpsiyonu indisi ve çeşitli adyabatik
yöntemler kendiliğinden yanma davranışının karakterize
edildiği deneylerdir (Arisoy & Beamish, 2015;
Gouws, 1989; Karmakar, 1989; Onifade & Genc,
2020; Mohalik, ve diğerleri, 2022).
dasyonu sonucu açığa çıkan enerjinin ortak etkisi derecelendirilmektedir.
Yöntem her ne kadar kömür numunelerini
kendi aralarında derecelendiriyor olsa da iki
noktada geri kalmaktadır. Bunlardan biri düşük sıcaklıklarda
kendiliğinden ısınma verisi sağlamaması, diğeri
de her numunenin ısıl sürüklenme durumuna geliyor
oluşudur. Yeraltı madenciliğinde, kömürün sıcaklığının
ilk yükselme süreci daha önemlidir. Çünkü sıcaklık ve
ısınan kütle miktarı arttığı ölçüde oksidasyon sonucu
ortaya çıkan karbon monoksit artmakta, maden havası
çalışmaya elverişsiz hale gelmektedir. Ayrıca çeşitli
kömür örnekleri çok geç ısınabilmektedir. Yöntemde
uygulanan 1°C/dk rampası, numunelerin her durumda
deney sonu sıcaklığına ulaşmasını sağlamaktadır. Belirtilen
özellikleri nedeniyle yöntemin performansının
düşük olduğu söylenebilir.
Kömürün kendiliğinden yanması özellikle düşük
ranklı kömürlerle çalışırken karşılaşılan bir
sorundur. Bu soruna karşı geliştirilebilecek her
türlü tasarım ve müdahale için öncelikle kömürlerin
kendiliğinden yanma eğilimi anlaşılmalıdır.
Amaca özel geliştirilmiş çeşitli deneysel
yöntemler olmakla beraber her mühendislik
alanında kullanılagelmiş, malzemenin fiziksel
ve kimyasal özelliklerine dair yöntemlerden
faydalanılabilir. Çok aşamalı, karmaşık ve
birçok faktörün aynı anda etkin olduğu kömürün
kendiliğinden yanma eğilimi, henüz bütün
yönleriyle anlaşılmış ve tamamıyla çözülmüş
bir konu değildir. Bu sebeple birçok farklı deney
uyarlamaları, çeşitli ısı, reaksiyon girdileri
vb. temel prensiplerine göre ana gruplarda toplanmaktadır.
Söz konusu deneysel yöntemlerin
özellikleri, avantajları ve dezavantajları irdelenerek
yüksek performans gösterebilecekleri
durumlar tartışılmıştır. Çalışma kapsamında
kesişim noktası sıcaklığı, oksijen adsorpsiyon
indisi, adyabatik yöntemler ve termal analiz
olarak gruplandırılan kendiliğinden yanma karakterizasyon
deneyleri işlenmiştir. Sonrasında
diğer deneysel yöntemlerden bahsedilmiş ve
Türkiye şartlarında bu deneylerin performansı
değerlendirilmiştir.
1. Giriş
Kömürün kendiliğinden yanması, çoğunlukla madencilik
sektörünü ilgilendiren bir sorun olmakla beraber kömürün
depolandığı, kullanıldığı ve taşındığı birçok farklı endüstriyel
faaliyet sürecinde karşımıza çıkmaktadır. Kendiliğinden
yanma ile mücadele edebilmek için, meydana gelen
kimyasal süreç ve kömürün yapısı arasındaki ilişkiyi anlamak
ve sayısallaştırmak gerekmektedir. Kömürün yapısını
ele aldığımızda karşımıza milyonlarca yıl yeraltı şartlarında
gömülmenin etkisi çıkmaktadır. İlk gömülmenin nasıl bir
ortamda gerçekleştiği, gömülen organik malzemenin hangi
canlı kalıntılarını içerdiği ve gömülme sürecinde hangi
etkilere maruz kaldığı önem taşımaktadır. Bu sayede ve
kömürleşme süreciyle orantılı olarak, kömür bünyesindeki
kimyasal ve element kompozisyonu oluşmaktadır. Kömürün
bünyesindeki nem ve kül içeriği, kendiliğinden yanmayı
olumsuz etkilediği için önemlidir. Kendiliğinden yanma
ile ilişkisi olan, bunlara benzer birçok faktör mevcuttur
(Arisoy, Beamish, & Yoruk, 2017). Kömür havzaları arasında
bu parametreler fazlaca değişebilmektedir. Kömürleşme
sürecinde zamanla karbon harici elementler kömür
bünyesinden uzaklaşmakta, bununla beraber nem azalmaktadır.
Belirtilen nedenlerle farklı ranklardaki kömürler arasında
farklı kendiliğinden yanma eğilimleri görülmektedir.
Havzaların kendine has özelliklerinden kaynaklanan fay,
kıvrım, dayk benzeri gibi yapısal jeolojik faktörler kendiliğinden
yanma eğilimini etkileyebilmektedir.
Bu çalışmada, çeşitli deneysel yöntemlerin çalışma
prensipleri ve kullanım alanları tartışılarak birbirleriyle
ilişkilendirilmiştir. Adyabatik yöntemlere özellikle
odaklanılmış ve hem kendi içlerinde hem de
diğer yöntemlerle kıyaslanmıştır. Türkiye’de bulunan
havzaların özellikleriyle ilişkileri irdelenerek çeşitli
sonuçlar paylaşılmıştır.
2. Kendiliğinden yanma
karakterizasyonu deneyleri
2.1. Kesişim noktası sıcaklığı
Kesişim noktası sıcaklığı deneyinde kömür numunesi
ve referans malzeme 1°C/dk hızında ısıtılarak
kömürün ve referans malzemenin sıcaklığı ölçülmektedir.
Deney 250°C’de sonlandırılmaktadır. Deney
esnasında sürekli oksijen akışı sağlandığı için,
ilk başta kömürden daha hızlı yükselen referans
malzemenin sıcaklığı daha sonra kömürün altında
kalmaktadır. Her ikisinin sıcaklık-zaman grafiğinde
kesiştikleri nokta bu deneyin ürettiği indis değer olmaktadır.
Bu değer düştükçe kömürün daha erken
ısındığı ve yüksek reaktiflik gösterdiği kabul edilir.
Kömür rankı yükseldikçe söz konusu kesişim noktası
sıcaklığı değerleri de yükselmektedir (Gouws,
1989). Kömürün zamanla değişen öz ısısı ve oksi-
2.2. Oksijen adsorpsiyon indisi
Bu yöntemde, kömür numunesi sızdırmaz kapalı
kaplara alınarak bir gün boyunca ne kadar oksijen
tükettiği ölçülmektedir. Kap içerisinde, kömür yüzeyinde
geçekleşen oksidasyon sonucu oksijen gazı
tükenmekte, karbon dioksit ve karbon monoksit gibi
gazlar açığa çıkmaktadır. Standart şartlarda oksijenin
azalması, bir indis olarak hesaplanmaktadır (Karmakar,
1989). Üretilen indis değeri kömür yüzeyinin
reaktivitesini ısı prensipleriyle değil, reaksiyon girdilerinin
tüketimi cinsinden göstermektedir. Kesişim
noktası sıcaklığı deneyinde olduğu gibi kendiliğinden
yanma eğilimini bu indis aracılığıyla derecelendirmektedir.
Kesişim Noktası Sıcaklığı Yöntemi’ne göre
sabit sıcaklık artışı ile deneye başlanmadığı için bu
derecelendirme daha sağlıklıdır ve kömürün düşük sıcaklıklardaki
ısınmasını dolaylı da olsa daha iyi temsil
etmektedir. Diğer taraftan zamana bağlı olarak veri
üretilememesi, birçok ısıl davranış sürecinin atlanmasına
neden olmaktadır. Diğer deneysel süreçler bu konularda
daha iyi açıklamalar sağlayabilmektedir.
2.3. Termal analiz
Termogravimetrik analiz (TGA), diferansiyel taramalı
kalorimetre (DSC) ve diferansiyel termal analiz
(DTA) vasıtasıyla kömürün ısıl süreçlerde gösterdi-
44 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 45
MAKALE
ği özellikleri ayrıntılı bir şekilde öğrenme imkânı
vardır. Bu deneylerin azot, hava ve başka gazlarla
yapılabilmesi, oksidasyona ve sıcaklığa bağlı gözlemlenen
değişimleri birbirinden ayırt edebilme
imkânı sağlamaktadır. Ayrıca 10 mg civarı numune
ihtiyacı avantaj teşkil etmektedir .TGA deneyinde
kömür bünyesinde azot akışı altında kaybedilen
nem miktarı, hava akışı altında oksijenin kömür
yüzeyine kemisorpsiyonunun gerçekleşmesi ile
kütle artışı vb. etkiler yüksek hassasiyetli (duyarlılıkla)
izlenebilmektedir. Ayrıca DSC ölçümü ile
kömürün sıcaklığa bağlı görünür öz ısısı belirlenebilir,
meydana gelen hal değişimleri ve değişim
ısıları, ısınma ve oksidasyon sonucu tükettiği veya
ürettiği enerjiler hesaplanabilir. DTA’nın da bu
verilerin yorumlanmasına dahil edilmesi ile, ekzotermik
ve endotermik süreçler birbirinden ayırt
edilebilir. Üstün özelliklerinden birisi de, düşük
sıcaklıklardan başlayarak çok yüksek sıcaklıklara
çıkılabilmesidir. Kısa analiz deneyi ile elde edilebilecek
nem, kül, uçucu madde ve sabit karbon içeriği
sonuçlarını da yaklaşık olarak sağlamaktadır.
Avantajlarının yanında bu deneylerin sabit sıcaklık
artışıyla gerçekleştirilmesi (Mohalik, ve diğerleri,
2022) ve zamana bağlı veriyi doğrudan üretememesi,
her numunenin deney sonu sıcaklığına taşınmasına
sebep olmaktadır.
2.4. Adyabatik yöntemler
Adyabatik yöntemlerde birçok farklı modifikasyonda
deney uygulamaları mevcuttur. Bu deneylerde
temel prensip numunenin çevresiyle ısı
alışverişinin kesilmesi ya da ihmal edilebilir bir seviyeye
indirilmesidir. Numune üzerinden hava, saf
oksijen veya farklı bir karışım geçirilerek oksidasyon
gerçekleştirilmektedir. Bu şartlar bir etüvün
içinde oluşturulmakta, malzemenin kendiliğinden
ısınması sağlanmaktadır. Zamana bağlı olarak sıcaklık
verisi elde edilerek sadece bir indis değerle
kalmayıp, kendiliğinden yanma sürecinin simülasyonu
da yapılmış olmaktadır (Beamish & Theiler,
2019; Arisoy, Beamish, & Yoruk, 2017).
Adyabatik yöntemlerden olan R70 deneyinde, öncesinde
azot akışı altında kurutulmuş kömür üzerinden
gösterebilmektedir. Üstelik kömürün yüksek heterojenlikte bir malzeme olması ve istif içindeki
damarlar arasında kömürleşme farkı gibi sebeplerle (nedenlerle) birbirine çok yakın konumdaki
numunelerde bile bu durum gerçekleşebilmektedir. Yerüstü veya yeraltı sondajlarından elde
edilebilecek karot numunelerinin deney zamanına kadar oksidasyonu engelleyecek şekilde saklanması
sonucunda düşük sıcaklıkta kendiliğinden yanma süreci daha duyarlı analiz edilebilmektedir. Deney
esnasında Şekil 2’de verilen eğriye benzer sıcaklık - zaman grafikleri üretilmektedir.
daha sonra saf oksijen geçirilerek numunenin kendiliğinden
ısınması sağlanmaktadır. Bu şekilde elde edilen
zamana bağlı sıcaklık eğrisinden 70°C’ye gelindiği
anda sıcaklık artış hızı hesaplanmaktadır (Şekil 1). Bu
değerler 7 risk sınıfına ayrılarak kömürün kendiliğinden
yanma eğilimini simgeleyen bir indis olmaktadır
(Beamish & Theiler, 2019). R70 değeri önceki bölümlerde
verilen indisler gibi işlevsel olmasına rağmen kurutulmuş
numuneyle çalışılması sebebiyle kömürdeki
nemin etkisini ortadan kaldırmaktadır. Numunenin kurutulması
deney süresini kısaltmasına rağmen, kömür
Şekil 2. Bir kuluçka testinde elde edilen
bünyesinde madde kaybı, enerji tüketen hal değişimi
zamana bağlı sıcaklık eğrisi (Yoruk &
ve oksidasyona elverişli yeni yüzey oluşturması gibi
Arisoy, 2021).
kaybı, önemli enerji etkileri tüketen atlamaktadır. hal değişimi ve oksidasyona elverişli yeni yüzey oluşturması gibi önemli etkileri
atlamaktadır.
Şekil 2’deki eğride kabaca üç bölge bulunmaktadır.
İlk oksidasyon rampası, oyalanma bölgesi ve
ısıl sürüklenme bölgesi olarak tarif edilebilecek bu
bölgeler fiziksel ve kimyasal değişimler neticesinde
oluşmaktadır. İlk oksidasyon rampası makromoleküllerin
bünyesinde bulunan hidroksitli grupların
yakıtlandırmasıyla (yakılmasıyla) görece kısa süre
içinde tamamlanmaktadır. Bu bölgenin ortalarında
halihazırda yüksek karbon monoksit ve karbon dioksit
üretimi söz konusudur. Oyalanma bölgesine
ulaşırken birim zamanda oksidasyon azalmakta ve
bu gazların üretimini azaltmaktadır. Tanımlanan
bölgede gerçekleşen oksidasyon sonucu oluşan
Şekil Şekil 1. Queensland 1. Queensland ve ve New New South South Wales kömürlerinin R70 değerleri (Beamish ısının & Theiler, büyük 2015). kısmı bünyede bulunan nemin faz
kömürlerinin R70 değerleri (Beamish &
Kuluçka Theiler, testi 2015). uygulamaları, nemin etkisini adyabatik yöntemlere dahil ederek indis değiştirmesi değerler için üretmenin harcanmaktadır. Dolayısıyla bir
yanında kendiliğinden yanma açısından en fazla risk taşıyan düşük ranklı kömürleri sonraki hedeflemektedir.
reaksiyon için aktivasyon enerjisi kolayca
Düşük ranklı kömürlerde aynı havza içindeki numunelerde nem değerleri karşılanamamaktadır. çok yüksek saçılım Sıcaklık 105°C’nin üzerine
Kuluçka testi uygulamaları, nemin etkisini adyabatik
gösterebilmektedir. Üstelik kömürün yüksek heterojenlikte bir malzeme olması çıktıktan ve sonra istif reaksiyonlar içindeki ve ısınma ivmelenmektedir
çok yakın (Soylu, konumdaki ve diğerleri, 2024). Bu aşama-
yöntemlere dahil ederek indis değerler üretmenin yanında
kendiliğinden yanma açısından en fazla risk ta-
damarlar arasında kömürleşme farkı gibi sebeplerle (nedenlerle) birbirine
numunelerde bile bu durum gerçekleşebilmektedir. Yerüstü veya yeraltı dan sondajlarından sonra ısıl sürüklenme elde başlamakta ve kısa süre
şıyan düşük ranklı kömürleri hedeflemektedir. Düşük
edilebilecek karot numunelerinin deney zamanına kadar oksidasyonu engelleyecek
sonra
şekilde
deney
saklanması
sonu sıcaklığına ulaşılmaktadır. Isıl
ranklı kömürlerde aynı havza içindeki numunelerde
sonucunda düşük sıcaklıkta kendiliğinden yanma süreci daha duyarlı analiz edilebilmektedir.
sürüklenme bölgesinde
Deney
Arrhenius formuna uyan
nem değerleri çok yüksek saçılım gösterebilmektedir.
esnasında Şekil 2’de verilen eğriye benzer sıcaklık - zaman grafikleri üretilmektedir.
homojen reaksiyonlar gerçekleşmektedir (Yoruk
Üstelik kömürün yüksek heterojenlikte bir malzeme
& Arisoy, 2021). Kuluçka süreci boyunca birim
olması ve istif içindeki damarlar arasında kömürleşme
zamanda sıcaklık değişimi, birim zamanda oksijen
tüketimi ve anlık reaksiyon hızı büyük ölçüde
farkı gibi sebeplerle (nedenlerle) birbirine çok yakın
konumdaki numunelerde bile bu durum gerçekleşebilmektedir.
Yerüstü veya yeraltı sondajlarından elde
oksidasyon rampasında bulunan çeşitli sıcaklıklar-
paraleldir. Bu veri üzerinde sıcaklık artış hızını ilk
edilebilecek karot numunelerinin deney zamanına kadar
oksidasyonu engelleyecek şekilde saklanması so-
belirli bir sıcaklığa ulaşması için gereken zaman
da belirleyerek indis değerler üretilmiştir. Ayrıca
nucunda düşük sıcaklıkta kendiliğinden yanma süreci
bir indis teşkil ederek kömürün göçük bölgesinde
daha duyarlı analiz edilebilmektedir. Deney esnasında
kendi haline bırakıldığında geçen süreyle eşleştirilebilmektedir.
Böylece planlama aşamasında ma-
Şekil 2’de verilen eğriye benzer sıcaklık - zaman grafikleri
üretilmektedir.
dencilik açısından uygulanabilir ve pratik veriler
üretilmektedir. Ayrıca deneyde kullanılan düşük
ısınma eğilimli numuneler belirli bir sıcaklığa kadar
çıkıp tekrar soğumaktadır. Diğer yöntemlerde
bu davranışı izlemek mümkün değildir.
Kuluçka testi sırasında sistemden tahliye olan gazdan
numune alındığında kendiliğinden yanma sonucu
üretilen bileşiklerin oranları belirlenebilmektedir.
Bu şekilde çeşitli gazların sıcaklıkla değişimi hakkında
veri toplanmaktadır. Ocak şartları ve kömürün
Şekil 2. Bir kuluçka testinde elde edilen zamana bağlı sıcaklık gaz eğrisi içeriği, (Yoruk elde & Arisoy, edilen 2021). veriyle kıyaslanarak ihbar
Şekil 2’deki eğride kabaca üç bölge bulunmaktadır. İlk oksidasyon edici rampası, gazlar ve oyalanma kendiliğinden bölgesi ve yanmanın ısıl farklı safhalarında
ve kimyasal ocak değişimler havasında neticesinde oluşması beklenebilecek
sürüklenme bölgesi olarak tarif edilebilecek bu bölgeler fiziksel
oluşmaktadır. İlk oksidasyon rampası makromoleküllerin bünyesinde bulunan hidroksitli grupların
gaz konsantrasyonları hakkında bilgiler üretilebilir.
yakıtlandırmasıyla (yakılmasıyla) görece kısa süre içinde tamamlanmaktadır. Bu bölgenin ortalarında
halihazırda yüksek karbon monoksit ve karbon dioksit üretimi söz konusudur. Oyalanma bölgesine
ulaşırken birim zamanda oksidasyon azalmakta ve bu gazların üretimini azaltmaktadır. Tanımlanan
bölgede gerçekleşen oksidasyon sonucu oluşan ısının büyük kısmı bünyede bulunan nemin faz
değiştirmesi için harcanmaktadır. Dolayısıyla bir sonraki reaksiyon 3. Tali için yöntemler
aktivasyon enerjisi kolayca
karşılanamamaktadır. Sıcaklık 105 o C’nin üzerine çıktıktan sonra reaksiyonlar ve ısınma
ivmelenmektedir (Soylu, ve diğerleri, 2024). Bu aşamadan sonra ısıl sürüklenme başlamakta ve kısa
süre sonra deney sonu sıcaklığına ulaşılmaktadır. Isıl sürüklenme Adyabatik bölgesinde yöntemlerin Arrhenius yanında formuna uyan gerek kömür gerekse
homojen reaksiyonlar gerçekleşmektedir (Yoruk & Arisoy, kendiliğinden 2021). Kuluçka yanmaya süreci ilişkin boyunca faydalı birim bilgiler üreten tali
zamanda sıcaklık değişimi, birim zamanda oksijen tüketimi deneyler ve anlık vardır. reaksiyon Kısa hızı kimyasal büyük Analiz ölçüde bunların başında
paraleldir. Bu veri üzerinde sıcaklık artış hızını ilk oksidasyon rampasında bulunan çeşitli sıcaklıklarda
gelmektedir. Nem, kül, uçucu madde ve sabit karbon
belirleyerek indis değerler üretilmiştir. Ayrıca belirli bir sıcaklığa ulaşması için gereken zaman bir indis
teşkil ederek kömürün göçük bölgesinde kendi değerleri haline bırakıldığında üzerinden kömür geçen hakkında süreyle birçok temel bilgi
eşleştirilebilmektedir. Böylece planlama aşamasında madencilik ortaya açısından çıkarılmaktadır. uygulanabilir Elementel ve pratik analiz ile kömürün
kendiliğinden yanması sürecinde reaksiyona giren elementlerin
oranları belirlenebilmektedir. Özellikle kükürt
ve pirit oranının belirli seviyelerde reaksiyonu destekleyici
olması bu analizi daha önemli hale getirmektedir.
Bunların yanında farklı sıcaklıklarda farklı organik radikallerin
reaksiyonları taşıması sebebiyle bunların belirlendiği
kızılötesi spektroskopi deneyleri kullanışlıdır
(Soylu, ve diğerleri, 2024).
4. Türkiye özelinde kömürlerin
kendiliğinden yanma eğilimi
Türkiye’de yaklaşık 20,84 milyar ton kömür rezervi
bulunmaktadır ve bunun yaklaşık %92’si
linyit, geriye kalanı ise taş kömürüdür (TKİ,
2022). Bunlara ek olarak Şırnak çevresinde yaklaşık
80 milyon ton asfaltit rezervi bildirilmiştir
(Kavak, 2011). Bu dağılıma göre linyit rezervleri
ön plana çıkmaktadır. Linyitlerde kendiliğinden
yanma sorunu daha yaşlı kömürlere kıyasla
yüksektir. Taş kömürlerinin kendiliğinden yanma
Şekil 2. Bir kuluçka testinde elde edilen zamana bağlı sıcaklık eğrisi (Yoruk & Arisoy, 2021).
46 SEKTÖRMADEN
Şekil 2’deki eğride kabaca üç bölge bulunmaktadır. İlk oksidasyon rampası, oyalanma bölgesi ve ısıl
SEKTÖRMADEN 47
MAKALE
eğilimi takip altında tutulması gereken bir konu
olsa da linyitlere kıyasla daha düşüktür. Nem içerikleri
%10 ve %40 arasında değişen linyit rankı
içerisinde kömürleşme süreciyle hızlı bir değişim
mevcuttur. Bu değişim sebebiyle kömür örneklerine
ait bütün parametreler gerek aynı havza
içinde gerekse farklı havzalar arasında hızla değişmektedir.
Belirtilen gruba ait kömürlerin kendiliğinden
yanma özelliklerinin havza bazında
karakterize edileceği bir deneysel süreçte Kuluçka
Testi merkezi konumda yer almalıdır. Bu teste
ikincil doğrulama oluşturmak amacıyla R70 veya
başka bir indis değer eklenebilir. Eğer taş kömürü
ile çalışılıyorsa adyabatik deneylerin performansı
incelenerek, ısıl sürüklenme sürecine girmiyorsa
diğer indis deneyleri ve/veya Termal Analiz uygulanabilir.
Bu durumda ısındığında yangına dönüştüğü
sıcaklığı belirleme amacıyla ekzotermik
sürece geçiş sıcaklığı belirlenebilir. Genel olarak
tabloya bakıldığında adyabatik yöntemlerden
elde edilecek veriler Türkiye’de çalışılan kömür
yatakları açısından daha uygundur.
5. Sonuç
Türkiye’de kömürlerin neredeyse tamamı linyit rankı
içinde yer almaktadır. Özellikle linyit numuneleriyle
çalışırken nem etkisinin gözlemlenebileceği Adyabatik
Yöntemler mevcut şartlarda en uygun yöntemdir. Bunların
yanında TGA/DSC/DTA kullanılarak düşük sıcaklık
bölgesinin niteliği arttırılarak ve yüksek sıcaklık bölgesi
tanımlanarak, bilgi ve bulgular arttırılabilir (çoğaltılabilir).
Saha ve amaç doğrultusunda çeşitli tali ve indis
deneylerin uygulanması da daha kapsamlı bilgi sağlayacaktır.
Referanslar
• Arisoy, A., & Beamish, B. (2015). Reaction kinetics
of coal oxidation at low temperatures. Fuel,
412-417.
• Arisoy, A., Beamish, B., & Yoruk, B. (2017). Moisture
moderation during coal self-heating. Fuel,
352-358.
• Beamish, B. B., & Theiler, J. (2015). Contrast in
Self-Heating Rate Behavior for Coals of Similar
Rank. 15th Coal Operators’ Conference (s. 300-
304). University of Wollongong: The Australia
Institute of Mining and Metallurgy and Mine Managers
Association of Australia.
• Beamish, B., & Theiler, J. (2019). Coal spontaneous
combustion: Examples of the self-heating
incubation process. International Journal of Coal
Geology.
• Gouws, W. (1989). The self-heating liability of
coal: predictions based on simple indices. Mining
Science and Technology, 75-79.
• Karmakar, N. C. (1989). Methods of estimation of
spontaneous combustion of coal. Journal of Mines,
Metals and Fuels, 21-23.
• Kavak, O. (2011). Organic geochemical comparison
of asphaltites of Şırnak area with the oils
of the Raman and Dinçer fields in Southeastern
Turkey. Fuel, 1575-1583.
• Mohalik, N. K., Mandal, S., Ray, S. K., Khan, A.
M., Mishra, D., & Pandey, J. K. (2022). TGA/
DSC study to characterize and classify coal seams
conforming to susceptibility towards spontaneous
combustion. International Journal of Mining
Science and Technology, 75-88.
• Onifade, M., & Genc, B. (2020). A review of research
on spontaneous combustion of coal. International
Journal of Mining Science and Technology,
303-311.
• Soylu, A., Yoruk, B., Yerli Soylu, N., Arısoy, A.,
Fişne, A. (2024). Comprehensive Evaluation
of Spontaneous Combustion Phenomenon from
Asphaltite Perspective: Comparison with Coal
and Clues of A Universal Process. Fuel, 361,
130552.
• TKİ. (2022). Dünya ve Türkiye Kömür Kaynak ve
Rezerv Durumu. Ankara: Türkiye Kömür İşletmeleri
Kurmu, Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlığı.
• Yoruk, B., & Arisoy, A. (2021). Development of a
Mathematical Model for Simulating the Self-Heating
Behaviour of Moist Coal. Combustion Science
and Technology, 2674-2692.
48 SEKTÖRMADEN
MAKALE
Toz Patlamaları - 2
1. Giriş
Prof. Dr. Gündüz Ökten
İTÜ Maden Fakültesi emekli öğretim üyesi
Yanıcı özellikteki katı organik maddelerin çoğu,
bazı metaller ve metal olmayan inorganik maddeler;
partikül (parçacık) boyutu standartlarda belirtilen
değerlere kadar küçültülüp, havada yeterli konsantrasyona
ulaşacak şekilde dağıldığında yangın
veya patlama meydana getirebilmektedir. Çok hızlı
gerçekleşen yanma sonucu genleşen gazların oluşturduğu
yüksek basınç çalışanlara ve ekipmanlara
hasar vermekte, üretimi sekteye uğratmaktadır.
Dolayısıyla bu tür sanayi kollarında çalışanlar üretim,
nakliyat ve depolama işlemleri sırasında karşılaştıkları
tozların patlama eğilimleri, oluşabilecek
patlamalardan korunma ve patlamaların önlenmesi
konularında yeterli bilgi ve deneyim sahibi olmak
durumundadır.
Bu çalışmada “Toz Patlamalarının Oluşumunda
Etkili Olan Faktörler” ve “Toz Patlamalarından
Korunma ve Patlamaların Önlenmesi” konuları
mercek altına alınmıştır.
2. Toz patlamalarının
oluşumunda etkili olan faktörler
Tozun partikül boyutu
Atmosferik şartlarda havada birim kütle başına düşen
yüzey alanı ne kadar büyük olursa, patlamadan kaynaklanan
potansiyel etkiler de o ölçüde artmaktadır. Partikül
boyutu, ateşlemenin başlaması ve patlamanın şiddeti
açısından büyük önem taşımaktadır. Küçük boyutlu parçacıkların
havada daha kolay dağıldığı, havada kalma
sürelerinin uzun ve yanmaya eğilimlerinin daha yüksek
olduğu bilinmektedir. Ancak bazı durumlarda, parçacık
boyutunun fazlaca küçülmesi ile toz partiküllerinin birleşip
öbeklenmesi de söz konusu olabilir. Bu durumda
tozun patlayıcılığı da azalır [1].
Eckhoff’ a göre, her şartı sağlamak için partikül boyutu
yaklaşık 50μm olmalıdır [2]. Tane boyutu 500 μm’yi
geçtiğinde toz bulutu tutuşmayan bir malzeme halini alır
[3]. Nitekim, ülkemizde yürürlükte olan IEC 60079-10-2
standardında da patlayıcı tozlar için 500 µm (U.S. No 35,
35 mesh standart elekten geçen malzeme) boyut kriteri
esas alınmaktadır.
Toz konsantrasyonu
Patlama oluşmadan önce tutuşabilir toz süspansiyon yoğunluğu,
alt ve üst patlama sınırları arasında olmalıdır.
Minimum seviyenin altındaki konsantrasyonlarda, ateşleme
kaynağı parçacıkların tutuşmasını uyarmak için
yetersiz kalır ve alev yayılımı oluşmaz. Konsantrasyon
minimum seviyenin üzerinde olduğunda alev yayılımı
gerçekleşir ve toz konsantrasyonu arttıkça alev hızı da
artar. Böylece reaksiyon süresi de uzar [4].
Tutuşabilir birçok toz için alt patlama sınırı açıkça tanımlanmakla
birlikte, toz bulutu yoğunluğundaki kararsızlıktan
dolayı, üst patlama sınırının belirlenmesi oldukça
zordur. Genellikle alt sınırın 50 - 100 g/m 3 ; üst sınırın
2 - 3 kg/m 3 mertebesinde olduğu kabul edilir [3].
Nem
Tipik olarak tozların patlayıcılığı nem miktarı yükseldikçe
azalır. Artan nem tozun dağılımını engellemekte,
Minimum Tutuşma Enerjisini (MTE) artırmakta ve
Maksimum Basınç Artış Hızını (dP/dt)max azaltmaktadır.
Tozdaki nemin Minimum Tutuşma Sıcaklığı (MTS)
üzerindeki azaltıcı etkisi daha sınırlıdır [5, 6].
Tutuşma enerjisi
Tozlar gazlara göre daha güçlü ateşleme enerjisi gerektirmektedir
(10- 100 mJ) [4]. Genel olarak Minimum
Tutuşma Enerjisi (MTE) 25 mJ’den düşük olan tozların
patlama riski olduğu kabul edilir. 10 mJ’den düşük MTE
değerine sahip olan toz karışımları için özel önlemler
alınmalıdır. Yüksek ortam sıcaklığı ve düşük nemlilik
MTE değerinin azalmasına, dolayısıyla toz karışımının
patlama riskinin yükselmesine neden olur. Partikül büyüklüğünün
artışı ve ortamdaki yüksek nem MTE değerini
arttırır. Bu nedenle bazı tozlu ortamlarda su kullanılarak
ortam nemli tutulmaya çalışılır [4,7].
Türbülans
Toz bulutunu oluşturan parçacıkların, üç boyutlu uzayda
ani ve hızlı, gelişigüzel hareketleri türbülans meydana
getirir. Türbülans sonucu tozun bulut içinde dağılması
sağlanır. Böyle bir bulut ateşlendiği zaman, türbülans,
buluttaki yanmamış ya da yanmakta olan parçaların, henüz
yanmamış soğuk parçalarla karışmasını, yanmaya elverişli
yeni bölgeler oluşmasını sağlar. Kısacası, toz bulutunda
oluşan bir kıvılcım ile birlikte, türbülansa girmiş
olan bu bulutta kuvvetli bir patlama meydana gelir [1]
Türbülans, ateşleme kaynağından gelen ısı kayıplarını
artırır. Sonuç olarak, bir toz bulutu için MTE (Minimum
Tutuşma Enerjisi) tipik olarak artan türbülansla birlikte
artar [6].
Oksijen konsantrasyonu
Bir toz patlamasının meydana gelmesi için ortamda yeterli
miktarda oksijenin bulunması şarttır. Normal ortam
havası hacimce %20,9 oksijen içerir. Atmosfer şartlarında
havada %21’den fazla olan oksijen karışımı, yakıtın
yanma hızını olması gereken hızın üzerine çıkarabilir.
Ancak karışımdaki oksijen miktarının %21’in altında olması
durumunda bahsi geçen yanma hızı düşer ve MTE
(Minimum Tutuşma Enerjisi) artar. Bunun nedeni; yanma
prosesinde oksijen tüketilirken, ortam havasındaki
oksijen konsantrasyonunun da gittikçe azalmasıdır [3].
Sonuç olarak sönümlenen yanma ile birlikte, tozların
yanma seyri de zamanla zayıflar ve bir patlamanın gerçekleşme
olasılığı düşer. Çoğu organik madde %9 - 14
O 2 aralığında tutuşmaz olmaktan çıkar [6]. Yangının sürebilmesi
için, oksijen konsantrasyonunun %10’un üzerinde
olması gerekmektedir [1].
Tutuşma sıcaklığı
Tutuşabilen toz/hava karışımları bir ısı kaynağı ile ısıtılacak
olursa, belirli bir sıcaklık seviyesinde alev alarak
yanabilir. Bu tür bir tutuşmanın gerçekleştiği en düşük
sıcaklığa Minimum Tutuşma Sıcaklığı (MTS) denir.
MTS, toz bulutundaki nem ve diğer inert maddelerin
var olması durumunda artar, küçülen parçacık boyutu,
artan uçucu madde miktarı, oksijen konsantrasyonu ve
toz katmanının kalınlığıyla düşer [1].
Toz-oksidan bulutu MTS’den daha yüksek sıcaklıklara
maruz kaldığında, bulutun yanma alt sıcaklığı ve minimum
patlayıcı toz konsantrasyonunun düşmesi beklenir.
Ama Maksimum Patlama Basıncı (Pmax) da düşer [1].
Tutuşma kaynaklarının ve patlama engelleme sistemlerinin
tasarlanması için MTS’nin ölçülmesi şarttır.
Relatif nemliliği %30-90 arasında olan havadaki tozların
tipik tutuşma sıcaklıkları:
► Buğday unu: 410-430°C
► Mısır nişastası: 410-450°C
► Çavdar tozu: 430-500°C’dir.
Tahıl ve un tozlarının çoğu 400-500°C’lerde sıcaklığa
maruz kalan yüzeylere püskürtüldüğünde tutuşabilir.
Uygun koşullar sağlandığında, yaklaşık 200°C sıcaklıkta
bile hemen hemen bütün tozlar tutuşarak patlamaya
neden olabilir [3].
Yanıcı gazların varlığı
Toz yanıcı gazlar içeriyorsa patlayıcılığı artar. Minimum
Patlayıcı Toz Konsantrasyonu (MTK), Minimum Tutuşma
Sıcaklığı (MTS) azalır; Maksimum Basınç Artış Hızı
(dP/dt)max yükselir. Toz-yanıcı gaz karışımlarının Minimum
Tutuşma Enerjisi (MTE), tozun tek başına tutuşması
için gereken enerjiden küçüktür.
Yanıcı gazların varlığı, normalde patlayıcı olmayacak
parçacık boyutundaki tozu patlayıcı yapabilir. Örnek
olarak, St 0 sınıfındaki toz, sırasıyla %1, %3, %5 ve %7
metan konsantrasyonunda St 1, 1/2, 2 ve 3 sınıfına geçebilir.
Bu konu özellikle gazlı yeraltı kömür ocakları
açısından önem taşımaktadır [3].
52 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 53
MAKALE
İnert tozların gazların varlığı
Chatrathi ve Going isimli bilim insanları toz patlamaları
konusunda yaptıkları araştırmalarda; Pittsburgh
kömürü, mısır nişastası, polietilen, antrakinon gibi
tozlarda, sodyum bikarbonat, potasyum bikarbonat,
monoamonyum fosfat ve kalsiyum karbonat gibi inert
maddelerin patlamayı önleyici etkileri üzerinde çalışmışlardır.
İnceleme sonuçları, basıncın artış hızı (Kst
indisi) ve maksimum patlama basıncının (Pmax) kabul
edilebilir bir seviyeye düşürülebildiğini göstermiştir.
Kullanılan söndürme ajanının etkililiği, yanıcı toz ile
inert tozun uyumluluğuna bağlıdır. Özgül ısı, ısıl iletkenlik,
emicilik, partikül geometrisi ve yüzey alanı
söndürücülerin etkililiğinde önemli rol oynamaktadır.
3. Toz patlamalarının önlenmesi
ve patlamalardan korunma
Toz patlamalarına karşı alınabilecek önlemler, birkaç
aşamadan oluşmaktadır. Yapılan işlemlerin doğasına
uygun olarak alınacak teknik ve organizasyona
yönelik önlemler; 30 Nisan 2013 tarih ve 28633
sayılı “Çalışanların Patlayıcı Ortamların Tehlikelerinden
Korunması Hakkında Yönetmelik” Madde
5-(1)’de, öncelik sırasına göre aşağıda belirtilmiştir.
a- Patlayıcı ortam oluşmasını önlemek,
b- Yapılan işlemlerin doğası gereği patlayıcı ortam
oluşmasının önlenmesi mümkün değilse patlayıcı
ortamın tutuşmasını önlemek,
c- Çalışanların sağlık ve güvenliklerini sağlayacak
şekilde patlamanın zararlı etkilerini azaltacak önlemleri
almak.
Patlayıcı ortam oluşmasını önlemek
Yanıcı maddelerin kullanımından olabildiğince kaçınmak
ve/veya kullanımını sınırlandırmak ilk kademe
önlemi olarak düşünülebilir. Bazı durumda
parçacık büyüklüğünü artırmak sistemin işleyişini
fazla etkilemez. Böylece katı parçacıkların havada
asılı kalması, dolayısıyla patlayıcı toz/hava karışımlarının
oluşumu da sınırlandırılmış olur. Toz çıkaran
işlem ve makinalar normal çalışma ortamından
mümkün olduğunca ayrılabilir veya dışarıya
toz kaçırmayacak şekilde izole edilebilir.
Ortam şartları dikkate alınarak planlanmış bir havalandırma
uygulaması havadaki toz konsantrasyonunu
azalttığı için yararlıdır. Toz salınım kaynağındaki havayı
çeken emici havalandırma düzeni tozun önemli
bir bölümünü çalışma ortamı havasına karışmadan
uzaklaştırabilir. Ancak, özellikle yüksek hava hızları
toz birikimi olan yerlerde tozların havalanarak havaya
karışmasına neden olabilir ve patlayıcı ortam oluşmasını
tetikleyebilir.
Amerikan Toz Patlamaları Bilinçlendirme Programına
göre, 0,8 mm ve daha fazla kalınlıktaki veya işletme
yüzeyinin %5’ini kaplamış toz tabakaları derhal temizlenmelidir.
Özellikle motor gövdesi, kalorifer peteği,
aydınlatma armatürleri gibi ısınan yüzeylerin periyodik
olarak temizliği önemlidir. NFPA (National Fire Protection
Association) 654’e göre, toz tabakalarının temizlenmesinde
mutlaka tozun etrafa dağılmasını önleyici
vakumlu cihazlar kullanılmalı, basınçlı hava asla tercih
edilmemelidir. Tozlu alanlarda çalıştırılan elektrikli ve
mekanik donanımların yüzey sıcaklıkları gerekirse termal
kameralarla kontrol edilmelidir.
Ortamdaki ve kişilerdeki statik elektrik yüklenmesini
engellemeye yönelik önlemler alınmalı, boşalmasını
sağlayacak kişisel koruyucu donanımlar, boşaltma
istasyonları ve topraklamaya yönelik önlemlerle anti-statik
ortamlar oluşturulmalıdır.
İnert gazların (azot, karbondioksit, soy gazlar vb.), su
buharının veya işlenen ürünlerle uyumlu, inert toz halindeki
maddelerin (kalsiyum karbonat, alçı taşı vb.)
ilave edilmesi (inertizasyon) ile patlayıcı ortamların
oluşması sınırlandırılabilir.
İşletmelerin bu konuda mutlaka bir acil eylem planı
olmalı, çalışanlar yanıcı tozların patlama tehlikesi, etkileri
ve bir olay anında alınması gereken önlemler
konularında eğitilmelidir.
Patlayıcı ortam oluşmasının önlenmesi
mümkün değilse patlayıcı ortamın
tutuşmasını önlemek
Açık alev kullanılan ve/veya kıvılcım çıkarma riski
olan kaynak ve lehimleme, taşlama ve kesme, sıcak
hava üfleme gibi “Sıcak İşler”; “Çalışma Denetim
Sistemi” esaslarına göre yapılmalıdır. Bu sistemde,
risk kaynağı olan tüm faaliyetler, ancak bölüm yöneticileri
ve iş güvenliği sorumlularından alınacak
özel izin ve imzalı bir form aracılığıyla yapılabilmektedir.
Böylece riskli faaliyetin, gerekli önlemler
alındıktan sonra uygun malzeme ve ekipman ile
deneyimli personel tarafından güvenli bir şekilde
yapılması sağlanmaktadır. Ayrıca, açık ateş ve sigara
içilmesi kesinlikle yasaklanmalıdır.
Tehlikeli bölgelerde
► Statik elektriğin oluşmasını kısıtlayacak, antistatik,
karbon içeren plastik malzemeler (iş elbiseleri,
ayakkabılar vb.) kullanılmalı, iletken
olan tüm ekipmanlar topraklanmalıdır.
► Bakır-berilyum, alüminyum-bronz vb. özel alaşımlardan,
özel ısıl işlemlerle üretilmiş kıvılcım
çıkarmayan el aletleri kullanılmalıdır.
► Kullanılacak elektrikli ekipmanlar veya elektrik
tahrikli makinalar; patlamaya karşı korunmuş
tipte (Ex-proof) olmalı ve tehlikeli bölge sınıfının
ve yanıcı maddenin gerektirdiği özelliklere uygun
olmalıdır. Kullanılacak elektrikli veya tahrikli
ekipman yüzeylerinin ulaşabileceği en yüksek
sıcaklık, ortamda bulunabilecek yanıcı maddenin
tutuşma sıcaklığından düşük olmalıdır [10].
Patlamanın zararlı etkilerini azaltmak
Çoğu toz/hava karışımları için en yüksek patlama
basıncı 8-10 bar; alüminyum veya magnezyum
gibi hafif metallerin tozları için daha yüksek olabilir.
Silo, tank, boru vb. tesisler içten patlamalarda
söz konusu basınçlara dayanıklı olacak şekilde
inşa edilmelidir.
Özellikle tanklarda, tankın olası en yüksek patlama
basıncına dayanamayacağı durumlarda, patlamanın
en güvenli (insanlardan ve kritik ekipman, kontrol
bölgelerinden uzak) bölgeye doğru yönlenmesi yoluna
gidilir [10]. Bunun için tankın uygun bir yönü,
bilinçli olarak zayıf tasarlanarak patlama basıncının
bu yönden tankı yırtarak nispeten güvenli olan kısma
doğru boşalması sağlanır. Diğer bir uygulama;
tesise monte edilen patlama kapakları veya panelleri
üzerinden patlama sonucu oluşacak basıncın kontrollü
bir şekilde tahliye edilmesidir. Böylece diğer bölümlerdeki
insan ve ekipmanlar korunmuş olur. Patlama,
sensörler tarafından algılanarak çok kısa bir tepki süresinde
ekipman içine yangın söndürme maddesi enjekte
edilerek alev bastırılabilir. Bu sistemlerin tasarımında,
patlama basıncının artış hızı (dP/dt) çok önemlidir.
Tüm yanıcı maddeler için bu değer karakteristiktir ve
standart testlerle tespit edilebilir [10, 11].
Ayrıca, ilgili yönetmelik Madde 5-(2)’de “Birinci fıkrada
belirtilen önlemler, gerektiğinde patlamanın yayılmasını
önleyecek tedbirlerle birlikte alınır. Alınan
bu tedbirler düzenli aralıklarla ve işyerindeki önemli
değişikliklerden sonra yeniden gözden geçirilir.” hükmü
bulunmaktadır.
Alınan önlemlere rağmen toz patlamasının meydana
gelmesi durumunda, ortaya çıkabilecek zararları patlama
merkezi ile sınırlandırabilmek (lokalize etmek)
için, yönetmelik Madde 5-(2) gereği olarak, olayın
yayılmasını önleyecek tedbirlerin alınması gerekir.
Bunun sağlanamaması durumunda, özellikle geniş bir
sahaya yayılan kapalı hacimlerde patlamanın oluşturacağı
zararlar katlanarak artmaktadır. Yeraltı kömür
madenciliğinde kilometrelerce uzunluktaki yeraltı
boşlukları (damar içi galeriler, ana yollar, uzun ayaklar,
kuyular vb.) bu tür bir yayılma için örnek olarak
verilebilir. Nitekim, geçmiş yıllarda yaşanan birçok
olayda meydana gelen toz patlamalarının lokalize
edilememesi, çok sayıda can kaybı ve büyük maddi
zararlarla sonuçlanan olaylara neden olmuştur.
Patlamaların yayılmasını önleyecek tedbirler konusunda
çok sayıda araştırma yapılmış ve farklı teknikler
geliştirilmiştir. Burada uygulanan teknikler ana
başlıklar halinde verilmiştir.
Şekil 1- Taş tozu ve su barajları [12].
54 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 55
MAKALE
Taş tozu ve su barajları
Patlama alevinin önünde giden basınç dalgasının
etkisiyle, kolayca devrilecek şekilde kurulmuş olan
raflara yerleştirilen taş tozunun havalanması, tüm
galeri kesitini kaplayacak bir bulut oluşturması ve
böylece patlama alevinin daha öteye geçmesinin
önlenmesi, taş tozu barajları düşüncesinin özünü
oluşturmaktadır. Taş tozu barajları, ahşap malzemeden
yapılmış olup metalik parçaları olanaklar
ölçüsünde sınırlı tutulmuştur. Oluşabilecek patlamaların,
en kısa uzaklıkta durdurulması (35 - 50 m,
en fazla 60m) esas alınmaktadır. Denemeler, iş yeri
hacmi içinde 0,5 kg/m 3 taş tozundan az kullanmamak
ve her bir rafa en az 5 kg/m 2 toz yüklenmesi
koşullarıyla barajların etkili olabildiğini göstermiştir.
Kullanılan taş tozunun %96’sı kalker tozu
olmalı, geriye kalan %4’lük kısım içindeki silis
oranı %2,5’i geçmemelidir (Şekil 1’a).
Su barajları uygulamasında ise, alevin önünde
giden basınç darbesini alacak şekilde raflara yerleştirilmiş
olan su dolu kapların darbe sonucu
devrilmesi ve suyun havada dağılmak suretiyle
alevi söndürmesi ve patlamayı durdurması amaçlanmaktadır.
Su barajları pek çok yönden taş tozu
barajlarından üstündür.
Suyun yeraltında kolayca bulunması, topaklanma
vb. sakıncalarının olmaması, raflara toza göre daha
kolay yerleştirilmesi, barajlar PVC, polyester vb.
su kaplarının parçalanmasıyla çalışacağından, oynak
raf yapısına ihtiyaç göstermemesi ilk akla gelen
üstünlükleridir. Kullanılan su miktarı taş tozu
miktarlarına yakındır (Şekil 1b) [12].
Tetikli bariyerler
Elektronik alanındaki gelişmelerden yararlanılarak,
otomatik olarak harekete geçen baraj türleri tasarlanmıştır.
Bu tür barajlarda, patlamanın basınç,
sıcaklık ya da radyasyon özelliklerinden birine duyarlı
olan bir detektörün etkisiyle çalışan ve barajı
harekete geçiren bir tetik düzeneği bulunmaktadır.
Söndürücü olarak taş tozu, su, sodyum veya potasyum
bikarbonat ya da azot, karbondioksit vb. nötr
gazlar kullanılabilmektedir [13].
Kaynaklar:
• [1]-Doğrukalp, F.N., (2019), “Bir İlaç Fabrikasında
Toz Patlama Risklerinin Analizi ve Değerlendirilmesi
Üzerine Bir İnceleme” T.C. İstanbul Gelik Üniversitesi.
(Yüksek Lisans Tezi), 129 S, Aralık.
• [2]- Ergür, H. S., (2012), “Makine Endüstrisinde Karşılaşılan
Toz Patlaması Olayı ve ATEX Yönergeleri” Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi. Mühendislik Mimarlık
Fakültesi Dergisi Cilt: XXV, Sayı: 2, s. 1-18.
• [3]- Asana, M. M., (2015), “Endüstriyel Tesislerde Toz
Patlamaları, Modellenmesi ve Risk Azaltılması” İTÜ
Fen Bilimleri Ens. (Yüksek Lisans Tezi), 79 S., Nisan.
• [4]- Khudhur, D. A., Ali, M. W., Abdullah,T. A.T. (2021),
“Mechanisms, Severity and Ignitability Factors, Explosibility
Testing Method, Explosion Severity Characteristics,
and Damage Control for Dust Explosion: A
Concise Review” J. Phys.: Conf. Ser. 1892 012023.
• [5]- Eckhoff, R. K., (2003), “Dust Explosions in the
Process Industries” Third Edition, Gulf Professional
Publishing, 719 S.
• [6]- Birtwistle, J. V., (2003), “Dust Explosions”, SAChE
Workshop.
• [7]- http://www.isteguvenlik.tc/tozpatlamalari.pdf
• [8]- K. Chatrathi, K., Going, J., (2000), “Dust Deflagration
Extinction”, Process Safety Programme, no. 19,
pp. 146-153.
• [9]- “Çalışanların Patlayıcı Ortamların Tehlikelerinden
Korunması Hakkında Yönetmelik”, Resmî Gazete
Tarih: 30 Nisan 2013, Sayı:28633.
• [10]- Mevlevioğlu, U. M., Kadırgan, A. N., Çiftçioğlu,
G. A., (2019), “Kimya Endüstrilerinde Patlama ve
Yangınların Önlenmesi ve İlgili Vaka Çalışması” Int. J.
Adv. Eng. Pure Sci., s. 36-46.
• [11]- https://www.proscon.com.tr/toz-patlamalari/
• [12]- Didari, V: (1986), “Kömür Tozu Patlamalarına
Karşı Önlemler” MADENCİLİK, V. XXV, Sayı. 1, Mart,
s. 9 - 16.
• [13]- Ergun, A.R., (2007), “Yeraltı Maden İşletmelerinde
Gaz ve Toz Patlamaları ve Önlemler” ÇSGB, İG
Uzmanlık Tezi, Ankara, 79 S.
56 SEKTÖRMADEN
DÜNYADAN HABERLER
Dünyadan haber
***Başlık: Kemi kromit madeni dünyanın ilk karbon nötr madeni olacak
Kemi kromit madeni
dünyanın ilk karbon
nötr madeni olacak
En büyük elmas
madencisi yaptırım
listesinde
Outokumpu’nun Finlandiya’daki Kemi kromit
madeni, 2025 yılında dünyanın ilk karbon
nötr madeni olmayı hedefliyor. Şirket Neste
ile iş birliği yaparak geleneksel dizel yakıt yerine yenilenebilir
çözümler geliştirecek ve sera gazı emisyonunu
azaltacak. Outokumpu 2030’a kadar paslanmaz
çelik üretiminde ton başına emisyonlarını %42 azaltmayı
taahhüt etmişti. Milyonlarca avro değerindeki
yatırımlar sayesinde Outokumpu’nun emisyonlarını
40 milyon kilogram azaltması planlanıyor. Madenin
Uranyum talebi artıyor
sürdürülebilirliği, genelde Outokumpu’nun yeşil dönüşüm
stratejisiyle uyumlu olup, yer altı madenini
Outokumpu'nun Finlandiya'daki Kemi kromit madeni, 2025 yılında dünyanın ilk karbon
nötr
derinleştirmek
madeni olmayı hedefliyor.
için önemli
Şirket Neste
bir
ile iş
yatırım
birliği yaparak
da içeriyor.
geleneksel dizel
Neste’nin
yenilenebilir 2030'a kadar paslanmaz dizel yakıtını çelik üretiminde kullanmak, ton başına emisyonlarını karbon
yakıt
yerine yenilenebilir çözümler geliştirecek ve sera gazı emisyonunu azaltacak.
Outokumpu'nun,
%42 azaltmayı taahhüt etmişti. Milyonlarca avro değerindeki yatırımlar sayesinde
Outokumpu'nun ayak izini azaltma emisyonlarını hedefine 40 milyon kilogram çok önemli azaltması bir planlanıyor. katkı Madenin sağlıyor.
madenini Bu derinleştirmek sayede Outokumpu için önemli bir yatırım sürdürülebilir da içeriyor. Neste'nin paslanmaz
yenilenebilir
sürdürülebilirliği, genelde Outokumpu'nun yeşil dönüşüm stratejisiyle uyumlu olup, yer
altı
dizel yakıtını kullanmak, karbon ayak izini azaltma hedefine çok önemli bir katkı
sağlıyor. çelik konusunda Bu sayede Outokumpu bir lider sürdürülebilir haline paslanmaz geliyor.. çelik konusunda bir lider
haline geliyor.
***Başlık: Avrupa’nın kömür ithalatı %40 azaldı
Avrupa Birliği (AB) Konseyi, Ukrayna savaşı
nedeniyle dünyanın en büyük elmas madenciliği
şirketi Alrosa’yı da yaptırım listesine
ekledi. Rusya devletine ait olan Alrosa, ülkedeki
elmas üretiminin yüzde 90’ından fazlasını tek başına
gerçekleştiriyor ve dünyanın en büyük üreticisi konumunda
bulunuyor.
Avrupa’nın kömür
ithalatı %40 azaldı
Avrupa Birliği (AB) Konseyi, Ukrayna savaşı nedeniyle dünyanın en büyük elmas
madenciliği şirketi Alrosa’yı da yaptırım listesine ekledi. Rusya devletine ait olan
Alrosa, AB’nin ülkedeki aralık elmas üretiminin ayında yüzde kabul 90'ından ettiği fazlasını tek 12’nci başına gerçekleştiriyor yaptırım
ve dünyanın en büyük üreticisi konumunda bulunuyor.
paketi çerçevesinde Rusya’dan elmas ithalatı zaten
AB'nin aralık ayında kabul ettiği 12'nci yaptırım paketi çerçevesinde Rusya'dan elmas
ithalatı zaten yasaklanmıştı.
***Başlık: Uranyum talebi artıyor
Yüksek seyreden enerji fiyatları, iddialı iklim
hedeflerinin ülkeleri nükleer enerji yatırımlarına
yönlendirmesi ve düşük stoklar, dünya
genelinde uranyum talebini artırıyor. Uluslararası
Atom Enerjisi Kurumu ve Dünya Nükleer Birliği
verilerine göre, dünya genelinde elektriğin yaklaşık
yüzde 10’u nükleer reaktörlerdeki uranyumdan üretiliyor.
Bu, yıllık yaklaşık 2 bin 500 teravatsaat elektrik
üretimine karşılık geliyor. Dünyada 32 ülkede 370
bin 170 megavat kurulu güce sahip aktif 412 reaktör
yer alıyor.
Japonya ve Hindistan’da geçici olarak faaliyetlerine
ara veren toplam 21 bin 228 megavat kurulu güce sahip
25 reaktör daha bulunuyor. Dünya genelinde 17
ülkede toplam 60 bin 207 megavat kurulu güce sahip
58 reaktörün yapımı ise devam ediyor. Planlama
aşamasındaki ve öngörülen projelerle birlikte nükleer
enerji kapasitesinin 2030’a kadar 444 bin megavata,
2040 yılına kadar ise 686 bin megavata ulaşacağı öngörülüyor.
Söz konusu artış ağırlıklı olarak Çin ve Hindistan’ın
başı çektiği ülkelerden gelse de mevcut reaktörlerin
işletme ömürlerinin uzatılması ve yeni projelerle birlikte
nükleer kapasitenin Batı ülkelerinde de istikrarlı
nükleer reaktör yer alıyor.
şekilde artması bekleniyor. Hükümetlerin sıfır karbon
hedeflerine ulaşmak için nükleer enerji kapasitesini artırmasıyla,
bu yıl 65 bin 650 ton olması beklenen uranyum
talebinin 2030’da yüzde 28 artışla 83 bin 840 tona
öngörülüyor.
yükseleceği tahmin ediliyor. Talebin, 2040’ta ise 130
bin tona ulaşacağı hesaplanıyor. Dünyada 2022 yılında
49 bin 355 ton uranyum üretimi yapıldı. Kazakistan,
21 bin 227 ton üretimle küresel uranyum arzının yüzde
43’ünü tek başına karşıladı. Bu ülkeyi 7 bin 351 ton ile
ton üretim ile Avustralya izledi.
Kanada, 5 bin 613 ton ile Namibya ve 4 bin 553 ton
üretim ile Avustralya izledi.
Yüksek seyreden enerji fiyatları, iddialı iklim hedeflerinin ülkeleri nükleer enerji
yatırımlarına yönlendirmesi ve düşük stoklar, dünya genelinde uranyum talebini
artırıyor. Uluslararası (Uluslararası) Atom Enerjisi Kurumu ve Dünya Nükleer Birliği
verilerine göre, dünya genelinde elektriğin yaklaşık yüzde 10'u nükleer reaktörlerdeki
uranyumdan üretiliyor. Bu, yıllık yaklaşık 2 bin 500 teravatsaat elektrik üretimine
karşılık geliyor. Dünyada 32 ülkede 370 bin 170 megavat kurulu güce sahip aktif 412
Japonya ve Hindistan'da geçici olarak faaliyetlerine ara veren toplam 21 bin 228
megavat kurulu güce sahip 25 reaktör daha bulunuyor. Dünya genelinde 17 ülkede
toplam 60 bin 207 megavat kurulu güce sahip 58 reaktörün yapımı ise devam ediyor.
Planlama aşamasındaki ve öngörülen projelerle birlikte nükleer enerji kapasitesinin
2030'a kadar 444 bin megavata, 2040 yılına kadar ise 686 bin megavata ulaşacağı
Söz konusu artış ağırlıklı olarak Çin ve Hindistan'ın başı çektiği ülkelerden gelse de
mevcut reaktörlerin işletme ömürlerinin uzatılması ve yeni projelerle birlikte nükleer
kapasitenin Batı ülkelerinde de istikrarlı şekilde artması bekleniyor. Hükümetlerin sıfır
karbon hedeflerine ulaşmak için nükleer enerji kapasitesini artırmasıyla, bu yıl 65 bin
650 ton olması beklenen uranyum talebinin 2030'da yüzde 28 artışla 83 bin 840 tona
yükseleceği tahmin ediliyor. Talebin, 2040'ta ise 130 bin tona ulaşacağı hesaplanıyor.
Dünyada 2022 yılında 49 bin 355 ton uranyum üretimi yapıldığı. olarak kayıtlara geçti.
Kazakistan, 21 bin 227 ton üretimle küresel uranyum arzının yüzde 43'ünü tek başına
karşıladı. Bu ülkeyi 7 bin 351 ton ile Kanada, 5 bin 613 ton ile Namibya ve 4 bin 553
***Başlık: 1 milyon madenci işsiz kalabilir
Avrupa’nın termal kömür ithalatı, azalan talep
ve yüksek stokların kullanım ihtiyaçlarını
sınırlaması nedeniyle 2023 yılında
yıllık bazda %43 geriledi. Kpler’in geçici verilerine
göre Türkiye ve Rusya hariç Avrupa ülkeleri, geçen
yıl tahmini 41,2 milyon ton ithalat yaptı. Bu rakam,
2022 yılına göre yaklaşık 30 milyon ton daha düşük
bir seviyeyi temsil ediyor.
Rotterdam ve Amsterdam’da büyük ithalat merkezleri
bulunan Hollanda, en büyük ithalatçı olmaya devam
ediyor ancak 2023’te kaydedilen hacimler %48
ediyor.
düşüşle 15,5 milyon tona geriledi. İkinci en büyük
ithalatçı olan Polonya, 5,7 milyon tonla %14 daha az
ithalat yaparken İtalya teslimatları ise 4,1 milyon tonla
%40 daha düşük bir düzeyde gerçekleşti. İspanya
ve Almanya da 3,8 milyon ton ve 3 milyon tonla sırasıyla
%44 ve %60 daha az ithalat yaptı.
Avrupa'nın termal kömür ithalatı, azalan talep ve yüksek stokların kullanım ihtiyaçlarını
sınırlaması nedeniyle 2023 yılında yıllık bazda %43 geriledi. Kpler'in geçici verilerine
göre Türkiye ve Rusya hariç Avrupa ülkeleri, geçen yıl tahmini 41,2 milyon ton ithalat
yaptı. Bu rakam, 2022 yılına göre yaklaşık 30 milyon ton daha düşük bir seviyeyi temsil
Bu azalma kısmen üretimde rakip gaz kullanımının
artmasına, yenilenebilir enerjinin bölgenin enerji karışımına
daha yüksek katkısına ve kısmen de ekonomik
sıkıntılar nedeniyle talebin azalmasına bağlıyor.
Ayrıca, geçen kışın ılıman geçmesinin ardından ortaya
çıkan arz fazlası stoklar da bu düşüşte etkili oldu.
Rotterdam ve Amsterdam'da büyük ithalat merkezleri bulunan Hollanda, en büyük
ithalatçı olmaya devam ediyor ancak 2023’te kaydedilen hacimler %48 düşüşle 15,5
milyon tona geriledi. İkinci en büyük ithalatçı olan Polonya, 5,7 milyon tonla %14 daha
az ithalat yaparken İtalya teslimatları ise 4,1 milyon tonla %40 daha düşük bir düzeyde
gerçekleşti. İspanya ve Almanya da 3,8 milyon ton ve 3 milyon tonla sırasıyla %44 ve
%60 daha az ithalat yaptı.
Son tahminlere göre Amsterdam, Rotterdam ve
Antwerp veya ARA’da kömür stokları, 2022’deki 5,2
milyon tonla karşılaştırıldığında, geçen yıl ortalama 6
milyon tona ulaştı. Böylelikle, Kuzeybatı Avrupa’ya
geçen kışın ılıman
teslim edilecek kömürü yansıtan API 2 ön ay kömür
kontratı, geçen yıl ortalama 125 USD/ton olarak
gerçekleşti. Bu rakam, ICE Futures’ta bir önceki yıl
kaydedilen 279 USD/ton’luk ortalamaya göre önemli
ölçüde düşüş gerçekleştiğini gösteriyor.
Bu azalma kısmen üretimde rakip gaz kullanımının artmasına, yenilenebilir enerjinin
bölgenin enerji karışımına daha yüksek katkısına ve kısmen de ekonomik sıkıntılar
nedeniyle talebin azalmasına bağlıyor (bağlanıyor). Ayrıca,
geçmesinin ardından ortaya çıkan arz fazlası stoklar da bu düşüşte etkili oldu.
Son tahminlere göre Amsterdam, Rotterdam ve Antwerp veya ARA'da kömür stokları,
2022'deki 5,2 milyon tonla karşılaştırıldığında, geçen yıl ortalama 6 milyon tona ulaştı.
Böylelikle, Kuzeybatı Avrupa'ya teslim edilecek kömürü yansıtan API 2 (ön ay kömür
kontratı ?), geçen yıl ortalama 125 USD/ton olarak gerçekleşti. Bu rakam, ICE
Futures'ta bir önceki yıl kaydedilen 279 USD/ton'luk ortalamaya göre önemli ölçüde
düşüş gerçekleştiğini gösteriyor.
***Başlık: En büyük elmas madencisi yaptırım listesinde
58 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 59
DÜNYADAN HABERLER
1 milyon madenci işsiz
kalabilir
Temiz enerji dönüşümü kapsamında kömür
madenlerinin kapatılmasına yönelik planlar
nedeniyle 2.7 milyon madencinin yaklaşık
yarım milyonunun 2035’e kadar işsiz kalma riskiyle
karşılaşabileceği tahmin ediliyor.
Uluslararası düşünce kuruluşu Global Energy Monitor
(GEM) tarafından hazırlanan Küresel Kömür Madeni
***Başlık: Takipçisi Suudi raporunda, Arabistan’ın küresel kömür maden üretiminin rezervleri kalma rılma riskiyle riskiyle 2,5 karşılaşabileceği trilyon karşı tahmin karşıya dolar ediliyor. kalması anlamına geliyor.
Temiz ediliyor. enerji dönüşümü Bu da günde kapsamında ortalama kömür madenlerinin 100 işçinin kapatılmasına işten çıka-
yönelik
planlar nedeniyle 2,7 milyon madencinin yaklaşık yarım milyonunun 2035'e kadar işsiz
yüzde 90’ından sorumlu olan 4 bin 300 aktif ve planlanan
Suudi kömür Arabistan’ın madenindeki fosfat, istihdama altın ve ilişkin nadir veriler toprak sorumlu da, elementleri 2050 olan 4.300 itibarıyla, aktif de ve planlanan dahil yaklaşık kömür henüz 1 madenindeki milyon çıkarılmamış istihdama ilişkin kaybı veriler maden
Uluslararası Öngörülen düşünce maden kuruluşu kapanmaları Global Energy Monitor göz (GEM) önüne tarafından alındığın-
hazırlanan
Küresel Kömür Madeni Takipçisi raporunda, küresel kömür üretiminin yüzde 90'ından
yayımlandı. Buna göre, dünyada faaliyette olan kömür madenlerinde 2,7 milyon
yayımlandı. rezervlerine Buna ilişkin göre, öngörüler dünyada 2016 faaliyette yılındaki olan 1,3 kömür
madenlerinde 2.7 milyon madenci direkt olarak
trilyon yaşanacağı dolardan hesaplanıyor. 2,5 trilyon Kömür dolara yükseldi.
madenci direkt olarak istihdam ediliyor. Kömür endüstrisinin
madencilerindeki
2035'e kadar yaklaşık
yarım milyon kişiyi işten çıkaracağı tahmin ediliyor. Bu günde ortalama 100 işçinin
toplam istihdamın 2.2 milyonu Asya’da bulunurken,
işten çıkarılma riskiyle karşı karşıya kalması anlamına geliyor. Öngörülen maden
istihdam Ülke ekonomisini ediliyor. Kömür petrole endüstrisinin bağımlılıktan 2035’e kurtarmayı kadar kapanmaları hedefleyen madenlerin
göz önüne
kapanmasından Suudi alındığında, hükümeti 2050 itibarıyla,
en bir fazla
yaklaşık süredir Çin
1 milyon ülkenin ve
istihdam
Hindistan’daki
bulunurken, istihdamın büyük madenlerin yatırımlar etkileneceği kapanmasından yapıyor. öngörülüyor.
en fazla Çin Ülkede ve Hindistan'daki önemli
kaybı petrol
yaşanacağı hesaplanıyor. Kömür madencilerindeki toplam istihdamın 2,2 milyonu
yaklaşık dışındaki yarım yeraltı milyon varlıklarının kişiyi işten araştırılmasına çıkaracağı tahmin ve çıkarılmasına Asya'da
istihdamın etkileneceği öngörülüyor.
miktarda fosfat, altın, bakır ve boksit rezervleri bulunuyor ve 1997 yılında kurulan Suudi devlet
Dünyadaki kömür üretiminin yarısından fazlasını oluşturan Çin'deki madenlerde 1,5
madencilik şirketi Ma'aden tarafından bu madenlerin
milyonun
önemli
üzerinde
bir
madenci
kısmı
çalışıyor.
hali
Dünyanın
hazırda
ikinci en
üretiyor.
büyük kömür üreticisi olan
Suudi Arabistan’ın
maden rezervleri
2,5 trilyon dolar
Hindistan'da ise resmi kayıtlara göre 337 bin 400 madenci istihdam ediliyor. Bu iki
ülkeyi, 160 bin madenci istihdamıyla Endonezya, 109 binle Rusya ve büyük kısmı
Polonya'da olmak üzere 90 binle Avrupa takip ediyor. Hindistan devlet şirketi olan Coal
India ise 2050'ye kadar 73 bin 800 kişiyi işten çıkarma riskiyle, şirketler arasında ilk
sırada yer alıyor.
Suudi Arabistan’ın fosfat, altın ve
nadir toprak elementleri de dahil
henüz çıkarılmamış maden rezervlerine
ilişkin öngörüler 2016 yılındaki 1,3
trilyon dolardan 2,5 trilyon dolara yükseldi.
Ülke ekonomisini petrole bağımlılıktan
kurtarmayı hedefleyen Suudi hükümeti bir
süredir ülkenin petrol dışındaki yeraltı varlıklarının
araştırılmasına ve çıkarılmasına
büyük yatırımlar yapıyor. Ülkede önemli
miktarda fosfat, altın, bakır ve boksit rezervleri
bulunuyor ve 1997 yılında kurulan
Suudi devlet madencilik şirketi Ma’aden
tarafından bu madenlerin önemli bir kısmı
hali hazırda üretiyor.
60 SEKTÖRMADEN
www.hesdenetim.com.tr
www.hesdenetim.com.tr
TURKISH
HIGH QUALITY IRON, CHROMIUM&COPPER
ORE AND CONCENTRATES
www.hesdenetim.com.tr
Production and Export
Since 1940
• Metallurgical Lumpy Chromium Ores
• Metallurgical Chromium Concentrates
• Refractory Lumpy Chromium Ores
• Refractory Chromium Concentrates
• Chrome Refractory Ladle & Foundry Sand
• Iron Ore Concentrate
• Ultra Fine Magnetite Powder (for coal washing process)
• Copper Concentrate
HES TESİSLERİ PROJE – DENETİM
HES SU YAPILARI TESİSLERİ PROJE – DENETİM
JEOFİZİK RAPOR DEĞERLENDİRİLMESİ
JEOTEKNİK JEOFİZİK RAPOR DEĞERLENDİRİLMESİ
Head Office
Ataç 1 Sok. 35/6
Yenişehir 06420 ANKARA,TURKEY
Tel : (0312) 430 28 80
Fax : (0312) 433 90 47
e-mail : bilfer@superonline.com
ATIK SU YAPILARI BARAJLARI PROJE PROJE – – DENETİM
HES TESİSLERİ PROJE – DENETİM
ATIK BARAJLARI TESİSLERİ PROJE –– DENETİM
SU YAPILARI PROJE – DENETİM
YERALTI ATIK TESİSLERİ SUYU AKIM PROJE MODELLEMELERİ
– DENETİM
ATIK BARAJLARI PROJE – DENETİM
YERALTI SUYU AKIM MODELLEMELERİ
ATIK TESİSLERİ PROJE – DENETİM
YERALTI SUYU AKIM MODELLEMELERİ
NEHİR JEOTEKNİK SEVİYELERİNİN RAPOR DEĞERLENDİRİLMESİ
JEOFİZİK RAPOR DEĞERLENDİRİLMESİ
NEHİR ŞEV – SEVİYELERİNİN GÖVDE STABİLİTE DEĞERLENDİRİLMESİ
HESAPLARININ
JEOTEKNİK DEĞERLENDİRİLMESİ
RAPOR DEĞERLENDİRİLMESİ
ŞEV – GÖVDE STABİLİTE HESAPLARININ
GEOSENTETİK NEHİR SEVİYELERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
MALZEME DEĞERLENDİRİLMESİ
GEOSENTETİK ŞEV – GÖVDE MALZEME STABİLİTE DEĞERLENDİRİLMESİ
HESAPLARININ
DEĞERLENDİRİLMESİ
GEOSENTETİK MALZEME DEĞERLENDİRİLMESİ
HES SU YAPILARI DENETİM HİZMETLERİ LTD. ŞTİ.
HES SU YAPILARI DENETİM HİZMETLERİ LTD. ŞTİ.
HES SU YAPILARI DENETİM HİZMETLERİ LTD. ŞTİ.
Tel: 0 532 325 68 51 ---------------E-Mail: bagci@hesdenetim.com.tr / bagci.erd@gmail.com
Kabil Cad. BURAK Apt. No.5/6……….. Aşağı Öveçler - ANKARA
Tel: 0 532 325 68 51 ---------------E-Mail: bagci@hesdenetim.com.tr / bagci.erd@gmail.com
Kabil Cad. BURAK Apt. No.5/6……….. Aşağı Öveçler - ANKARA
TEKNOLOJİNİN NİMETLERİ
Hazırlayan: Ümit Dertli
Madenciliğin
geleceğinde konveyör
sistemleri
***Başlık: Madenciliğin geleceğinde konveyör sistemleri
de altyapı kurulumu bakılından en yüksek emisyon
değeri sergiliyor. Önemli bir konveyör sistemi tedarikçisi
olan Beumer Group, uzun kavisli karayolu
konveyörlerinin verimli bir şekilde planlanması için
3D modelleme araçlarını kullanarak optimize edilmiş
planlama ve tasarım yoluyla çevresel kaygıları gidermeye
çalışıyor.
Geleneksel yüksek kapasiteli konveyör sistemlerinin
enerji verimliliği, güvenlik ve toz kontrolü bakımından
çeşitli dezavantajları olduğu biliniyor. Buna
karşılık, Newcastle Üniversitesi ve Thyssenkrupp
tarafından tanıtılan raylı bant konveyör konsepti,
sürtünmeyi azaltarak enerji verimliliğini artırıyor.
Afrika’daki büyük bir bakır madeninde uygulanması
planlanan bu konsept, daha büyük konveyör sistemlerinde
verimlilik ve çevresel etkinin azaltılması için
potansiyel bir çözüm sunuyor.
Performans geliştirme ihtiyacı
Konveyör sistemlerinde elektrik motorları, sürücüler
ve güç aktarım ekipmanlarının performanslarının geliştirilmesi
gerekiyor. ABB’nin yeni nesil büyük endüksiyon
motoru AMI 5800 bu ihtiyaca cevap olarak
dikkat çekiyor. Motor sağlam kaynaklı çelik çerçeve
ve gelişmiş enerji verimliliği için modülerlik özellikleriyle
güvenilirlik vaadediyor.
Voith Turbo’nun 42 mil uzunluğundaki bir karayolu
konveyör sistemi için sağladığı akışkan kaplin
tahrikleri ve elektrik motorları ise, optimum kayış
gerilimleri sağlayarak uzatılmış hızlanma süreleri
sunuyor.
Güvenlik
Maden konveyör sistemleri büyüdükçe, güvenlik
daha da önemli hale geliyor ve gelişmiş tasarım ihtiyacı
ortaya çıkıyor. Martin Engineering, muhtemel
yükseltme ve geliştirme olanaklarını da hesaba katan
bir tasarım ile bu ihtiyaca yanıt olma iddiasında. Ön
mühendislik ve yaşam döngüsü maliyeti yaklaşımı,
güvenlik risklerini ve arıza sürelerini azalttıyor. Rulmeca’nın
cam dolgulu polietilen kompozit silindiri ve
PROK’un HDPE silindiri gibi teknolojiler, bakımda
güvenliğe öncelik verirken PROK’un bant kaldırıcı
cihazı, silindir değişimleri sırasında yaralanma riskini
azaltıyor. Genel olarak, yeni konveyör tasarımlarının
güvenlik tehlikelerini azaltmayı, arıza süresini en
aza indirmeyi ve bakım ihtiyaçlarını azaltmayı amaçladığı
görülüyor.
Madencilik teknolojisi dendiğinde ilk akla gelen şeylerden biri olmayan, hatta hafife alınan konveyör
sistemleri, uzun mesafelerde dökme malzeme taşımacılığı için hayati önem taşıyor. Fas'ın Bou Craa
madeninde bulunan ve uzaydan da görülebilen 60 km'lik bir konveyör sistemi toz kontrolü ve
Madencilik teknolojisi dendiğinde ilk akla
güvenilirlik sorunlarının önemini gözler önüne seriyor. Bu sorunların farkında olan Rio Tinto,
Avustralya'daki Pilbara gelen demir cevherinde şeylerden konveyörlerin biri performansına olmayan, aktif olarak konveyör
yatırım yapıyor.
Fenner Conveyors ile özel bantlar gibi gelişmiş bileşenler için sözleşmeler imzalayan şirket sektörün
toz kontrolü ve güvenilirlik sistemleri, zorluklarını ele alma uzun konusunda mesafelerde kararlı adımlar atıyor. dökme malzeme
taşımacılığı için hayati önem taşıyor. Fas’ın
***ara başlık: Malzeme taşımada çevresel etki
Dökme malzeme taşıma yöntemlerinin sera gazı emisyonları karşılaştırıldığında, dizel-elektrikli nakliye
kamyonları Bou Craa işletme sürecinde madeninde yüksek emisyona bulunan sahipken, ve konveyör uzaydan sistemleri şaşırtıcı da bir görülebilen
olan 60 Beumer km’lik Group, uzun bir kavisli konveyör karayolu konveyörlerinin sistemi verimli toz bir şekilde kontrolü planlanması
şekilde
altyapı kurulumu bakılından en yüksek emisyon değeri sergiliyor. Önemli bir konveyör sistemi
tedarikçisi
için 3D modelleme araçlarını kullanarak optimize edilmiş planlama ve tasarım yoluyla çevresel kaygıları
gidermeye ve güvenilirlik çalışıyor. sorunlarının önemini gözler önüne
Geleneksel yüksek kapasiteli konveyör sistemlerinin enerji verimliliği, güvenlik ve toz kontrolü
bakımından seriyor. çeşitli Bu dezavantajları sorunların olduğu farkında biliniyor. Buna olan karşılık, Rio Newcastle Tinto, Üniversitesi Avustralya’daki
Afrika'daki büyük Pilbara bir bakır demir madeninde uygulanması madeninde planlanan konveyörlerin
bu konsept, daha büyük
ve
Thyssenkrupp tarafından tanıtılan raylı bant konveyör konsepti, sürtünmeyi azaltarak enerji verimliliğini
artırıyor.
konveyör sistemlerinde verimlilik ve çevresel etkinin azaltılması için potansiyel bir çözüm sunuyor.
performansına aktif olarak yatırım yapıyor. Fenner
Conveyors ile özel bantlar gibi gelişmiş bileşenler
için sözleşmeler imzalayan şirket sektörün toz kontrolü
ve güvenilirlik zorluklarını ele alma konusunda
kararlı adımlar atıyor.
Malzeme taşımada çevresel
etki
Dökme malzeme taşıma yöntemlerinin sera gazı
emisyonları karşılaştırıldığında, dizel-elektrikli nakliye
kamyonları işletme sürecinde en yüksek emisyona
sahipken, konveyör sistemleri şaşırtıcı bir şekil-
***ara başlık: Havadan denetim verimliliği artırıyor
Havadan denetim verimliliği
artırıyor
Havadan denetim dronları, madencilik endüstrisinde konveyör bantlarının izlenmesinde devrim
yaratıyor. Kızılötesi ve RGB kameralarla donatılmış Conti Conveyor Inspect sistemi, konveyör
bantlarının her iki tarafını otonom bir şekilde denetleyerek bakım planlamasını geliştiriyor ve plansız
duruş sürelerini önlüyor. Newcrest Mining'in Telfer madenindeki "GET algılama droneu" gibi dronlar
ise, malzeme dökülmelerini tespit ederek madencilik süreçlerine verimlilik katıyor.
***ara başlık: Performans geliştirme ihtiyacı
Konveyör sistemlerinde elektrik motorları, sürücüler ve güç aktarım ekipmanlarının performanslarının
Havadan geliştirilmesi gerekiyor. denetim ABB'nin yeni dronları, nesil büyük madencilik endüksiyon motoru AMI endüstrisinde
5800 bu ihtiyaca cevap
olarak dikkat çekiyor. Motor sağlam kaynaklı çelik çerçeve ve gelişmiş enerji verimliliği için modülerlik
konveyör özellikleriyle güvenilirlik bantlarının vaadediyor. Voith izlenmesinde Turbo'nun 42 mil uzunluğundaki devrim bir yaratıyor.
karayolu konveyör
sistemi için sağladığı akışkan kaplin tahrikleri ve elektrik motorları ise, optimum kayış gerilimleri
sağlayarak uzatılmış hızlanma süreleri sunuyor.
Kızılötesi ve RGB kameralarla donatılmış Conti Conveyor
Inspect sistemi, konveyör bantlarının her
***ara başlık: Güvenlik
iki
Maden konveyör sistemleri büyüdükçe, güvenlik daha da önemli hale geliyor ve gelişmiş tasarım
ihtiyacı ortaya çıkıyor. Martin Engineering, muhtemel yükseltme ve geliştirme olanaklarını da hesaba
tarafını otonom bir şekilde denetleyerek bakım planlamasını
geliştiriyor ve plansız duruş sürelerini önlü-
katan bir tasarım ile bu ihtiyaca yanıt olma iddiasında. Ön mühendislik ve yaşam döngüsü maliyeti
yaklaşımı, güvenlik risklerini ve arıza sürelerini azalttıyor. Rulmeca'nın cam dolgulu polietilen
kompozit silindiri ve PROK'un HDPE silindiri gibi teknolojiler, bakımda güvenliğe öncelik verirken
PROK'un bant kaldırıcı cihazı, silindir değişimleri sırasında yaralanma riskini azaltıyor. Genel olarak,
yor.
yeni konveyör
Newcrest
tasarımlarının
Mining’in
güvenlik tehlikelerini
Telfer
azaltmayı, arıza
madenindeki
süresini en aza indirmeyi
“GET
ve bakım
ihtiyaçlarını azaltmayı amaçladığı görülüyor.
algılama droneu” gibi dronlar ise, malzeme dökülmelerini
tespit ederek madencilik süreçlerine verimlilik
*** Başlık: Altın kazanımında verimlilik
katıyor.
Altın kazanımında
verimlilik
Siyanürlü liç yüz yılı aşkın bir süredir birincil
altın kazanım işlemi olarak kullanılıyor. Günümüzde
siyanürleme süreçlerinde bir yandan
elektrik ve kimyasal kullanımını düşürmek ve
tesis ayak izini küçültmek bir yandan da verimliliği
artırmak için kaydadeğer çalışmalar yürütülüyor. Çalışmaların
odak noktası sadece altın kazanımını artırmak
değil, bunu sürdürülebilir ve uygun maliyetli
bir şekilde gerçekleştirmek. Glisin liçi gibi siyanür
tüketimini azaltan yeni gelişmeler ekonomik faydaları
artırıyor. Her yatağın jeolojisini ve mineralojisini
anlamak, belirli konumlara göre tekniklerin uyarlanması
açısından son derece önem arzediyor. Bu konuda
ileri sürülen çözümler arasında arasında gelişmiş
laboratuvar desteği, verimli cevher işleme ve yüksek
basınçla kırma ve gelişmiş eleme yöntemleri gibi teknolojiler
yenilikçi öneriler olarak ön plana çıkıyor.
Siyanürlü liç yüz yılı aşkın bir süredir birincil altın kazanım işlemi olarak kullanılıyor. Günümüzde
siyanürleme süreçlerinde bir yandan elektrik ve kimyasal kullanımını düşürmek ve tesis ayak izini
küçültmek bir yandan da verimliliği artırmak için kaydadeğer çalışmalar yürütülüyor. Çalışmaların
odak noktası sadece altın kazanımını artırmak değil, bunu sürdürülebilir ve uygun maliyetli bir şekilde
gerçekleştirmek. Glisin liçi gibi siyanür tüketimini azaltan yeni gelişmeler ekonomik faydaları
64 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 65
artırıyor. Her yatağın jeolojisini ve mineralojisini anlamak, belirli konumlara göre tekniklerin
uyarlanması açısından son derece önem arzediyor. Bu konuda ileri sürülen çözümler arasında arasında
TEKNOLOJİNİN NİMETLERİ
GlyCat siyanür tüketimini
azaltıyor
Draslovka’nın Chemours Mining Solutions’ı satın
alması, siyanür tüketimini önemli ölçüde azaltan bir
glisin-siyanür liç tekniği olan GlyCat prosesinin geliştirilmesinde
önemli bir adım oldu. Airag altın madeninde
başarıyla test edilen GlyCat, siyanür kullanımında
%65’lik bir azalma, %70 daha düşük reaktif
maliyeti ve %79 altın geri kazanımı sağladı. Draslovka,
çözüm GlyCat’i olarak görüyor. sadece Çok aşamalı siyanür test süreci, ekonomik kullanımını ve çevresel faydalarla azaltmak birlikte başarılı için bir
bir
seyir izliyor.
***Ara başlık: CIL ve CIP'de gelişmeler
Kemix, hem CIL (carbon-in-leach) hem de CIP (carbon-in-pile) altın kazanım devrelerinde
kullanılabilen yenilikçi elek teknolojileri olan Cevher İşleme Ayırma (MPS) ve Cevher İşleme Ayırma
Pompalama (MPS(P)) teknolojilerini tanıttı. Bu teknolojiler, absorpsiyon tanklarında pülpün
karbondan ayrılmasını kolaylaştırarak tesis kurulum maliyetleri düşürüyor. MPS elekleri ve MPS(P)
pompalama sistemi, tanklar arasında karbon karışımını önlüyor ve karbona daha yüksek altın
yüklemesi için daha küçük bir elüsyon tesisi ve daha düşük işletme maliyetleri gerektiren bir karusel
pompa hücresi devresi sağlıyor. Kemix'in Kanada'daki son kurulumları, bu teknolojilerin altın
kazanımındaki etkinliğine kanıt teşkil ediyor.
Motorunuza kuvvet
***Başlık: Motorunuza kuvvet
Motorlar ve tahrik sistemleri, kamyon ya da yükleyici gibi maden makinelerinin temel bileşenleri.
Elektrikli alternatiflerin gelişmesine rağmen, dizel çözümler hâlâ egemenliğini koruyor. Ekipman
üreticileri, elektrikli üniteler, hidrojen motorlu teknolojiler ve dizel motor verimliliğini artırmaya
dönük çözümler üretmek için çabalıyor, ürün yelpazelerini genişletiyorlar. Son gelişmeler, ekipman
ömrünü uzatma, toplam işletme maliyetini azaltma ve karbon ayak izini en aza indirme hedefleriyle
uyumlu. Bunlardan bazılarına yakından bakalım…
Motorlar ve tahrik sistemleri, kamyon ya da
***Ara başlık: Cummins Master Rebuilds Avrupa'da
yükleyici gibi maden makinelerinin temel
bileşenleri. Elektrikli alternatiflerin gelişmesine
rağmen, dizel çözümler hâlâ egemenliğini koruyor.
Ekipman üreticileri, elektrikli üniteler, hidrojen
motorlu teknolojiler ve dizel motor verimliliğini artırmaya
dönük çözümler üretmek için çabalıyor, ürün
Cummins, 13. küresel tesisini ve Avrupa'daki ilk Master Rebuild Merkezi'ni Polonya’da açtı. 10
milyon dolarlık tesis, madencilikte kullanılan yüksek beygir gücündeki motorların (450 ila 3,500
beygir) rejenerasyonuna odaklı. Motor rejenerasyonu, önemli maliyet tasarrufunun (yeni motor
maliyetinin %75-%80'i) yanı sıra ve daha kısa teslim süreleri (yaklaşık 35 gün) sunuyor. Cummins,
madencilik operasyonlarında maliyet azaltma ve artan iş süresine vurgu yaparak artan talebi
değil, aynı zamanda daha kapsamlı proses sorunlarına
yönelik olarak da sürdürülebilir bir çözüm olarak
görüyor. Çok aşamalı test süreci, ekonomik ve çevresel
faydalarla birlikte başarılı bir seyir izliyor.
CIL ve CIP’de gelişmeler
Kemix, hem CIL (carbon-in-leach) hem de CIP (carbon-in-pulp)
altın kazanım devrelerinde kullanılabilen
yenilikçi elek teknolojileri olan Cevher İşleme
Ayırma (MPS) ve Cevher İşleme Ayırma Pompalama
(MPS(P)) teknolojilerini tanıttı. Bu teknolojiler, absorpsiyon
tanklarında pülpün karbondan ayrılmasını
kolaylaştırarak tesis kurulum maliyetleri düşürüyor.
MPS elekleri ve MPS(P) pompalama sistemi, tanklar
arasında karbon karışımını önlüyor ve karbona daha
yüksek altın yüklemesi için daha küçük bir elüsyon
tesisi ve daha düşük işletme maliyetleri gerektiren
bir karusel pompa hücresi devresi sağlıyor. Kemix’in
Kanada’daki son kurulumları, bu teknolojilerin altın
kazanımındaki etkinliğine kanıt teşkil ediyor.
yelpazelerini genişletiyorlar. Son gelişmeler, ekipman
ömrünü uzatma, toplam işletme maliyetini azaltma ve
karbon ayak izini en aza indirme hedefleriyle uyumlu.
Bunlardan bazılarına yakından bakalım…
Cummins Master Rebuilds
Avrupa’da
Cummins, 13. küresel tesisini ve Avrupa’daki ilk
Master Rebuild Merkezi’ni Polonya’da açtı. 10 milyon
dolarlık tesis, madencilikte kullanılan yüksek
beygir gücündeki motorların (450 ila 3,500 BG) rejenerasyonuna
odaklı. Motor rejenerasyonu, önemli
maliyet tasarrufunun (yeni motor maliyetinin %75-
%80’i) yanı sıra ve daha kısa teslim süreleri (yaklaşık
35 gün) sunuyor. Cummins, madencilik operasyonlarında
maliyet azaltma ve artan iş süresine vurgu
yaparak artan talebi karşılamayı hedefliyor. Master
Rebuild Merkezi, yenilenebilir enerji kullanarak ve
bileşenleri geri dönüştürerek sürdürülebilir bir şekilde
faaliyet gösteriyor.
Spicer e-şanzıman
Dana, bauma 2022 ticaret fuarında elektrikli Spicer
eSP502 e-şanzıman’ı tanıttı. eSP502, optimize edilmiş
performans ve verimlilik için esnek bir platformda
çift motorlu, iki hızlı bir tasarıma sahip. Şanzıman
modüler tasarımı, belirli araç gereksinimlerine dayalı
olarak tek motorlu çözümleri ve isteğe bağlı güç
alımı özellikleriyle öne çıkıyor. Yeni nesil kontrol
yazılımı dikkat çekerken, şanzımanda fonksiyonel
Cummins, 13. küresel tesisini ve Avrupa'daki ilk Master Rebuild Merkezi'ni Polonya’da açtı. 10
milyon güvenlik dolarlık tesis, hazırlığı madencilikte kullanılan ve maksimum yüksek beygir gücündeki verimlilik motorların (450 için ila 3,500 debriyaj
sürtünmesini %75-%80'i) yanı sıra ve daha en kısa aza teslim indiren süreleri (yaklaşık patentli 35 gün) sunuyor. bir tasarım
Cummins,
beygir) rejenerasyonuna odaklı. Motor rejenerasyonu, önemli maliyet tasarrufunun (yeni motor
maliyetinin
madencilik operasyonlarında maliyet azaltma ve artan iş süresine vurgu yaparak artan talebi
karşılamayı
kullanılıyor.
hedefliyor. Master Rebuild Merkezi, yenilenebilir enerji kullanarak ve bileşenleri geri
ma kapasiteleri nedeniyle madencilik uygulamaları
için önemli bir alternatif. Liebherr, yakın gelecekte
hidrojenle çalışan ürünleri ticarileştirmeyi amaçlıyor.
SteinExpo’da sergilenen emme manifoldu enjeksiyon
teknolojisine dayalı H966 hidrojen içten
yanmalı motoru, hidrojenle çalışan tahrik sistemlerinin
off-road uygulamaları için ciddi bir potansiyel
taşıdığını gösterdi.
Caterpillar’dan yani stator
tasarımı
Caterpillar, stator debriyaj tork konvertörlü ve yük
algılamalı hidroliklere sahip en yeni D10 dozerini tanıttı.
D9 ve D11 dozerlerinde başarılı bir şekilde test
edilen stator debriyaj teknolojisi, kontrollerle entegre
edilmiş. Teknoloji, tahrik sistemi verimliliğini optimize
ederek yakıt tüketimini azaltıyor.
Normet’in XL ElectroDynamic
platformu
Mart 2023'te Normet, XL araç platformunu ElectroDynamic (ED) tahrik mimarisiyle birleştiren yeni
bir teknolojiyi tanıttı. ED teknolojisi, Normet'in batarya elektrikli SmartDrive platformunun
avantajlarını Mart 2023’te düşük emisyonlu Normet, motor teknolojisiyle XL araç birleştirerek platformunu artırılmış yük kapasitesi, ElectroDynamic
(ED) tahrik mimarisiyle birleştiren
kompakt dış
boyutlar, yüksek performans, yakıt verimliliği ve düşük bakım ihtiyacı hedeflerine yaklaşmayı
amaçlıyor.
yeni
***Ara başlık: Rolls-Royce, Almanya'da yeni montaj tesisi açtı
66
karşılamayı hedefliyor. Master Rebuild Merkezi, yenilenebilir enerji kullanarak ve bileşenleri geri
SEKTÖRMADEN manifoldu enjeksiyon teknolojisine dayalı H966 hidrojen içten yanmalı motoru, hidrojenle çalışan
SEKTÖRMADEN 67
dönüştürerek sürdürülebilir bir şekilde faaliyet gösteriyor.
***Ara başlık: Spicer e-şanzıman
dönüştürerek sürdürülebilir bir şekilde faaliyet gösteriyor.
***Ara başlık: Spicer e-şanzıman
Dana, bauma 2022 ticaret fuarında elektrikli Spicer eSP502 e-şanzıman'ı tanıttı. eSP502, optimize
edilmiş performans ve verimlilik için esnek bir platformda çift motorlu, iki hızlı bir tasarıma sahip.
Liebherr’den hidrojen
çözümleri
Liebherr, elektrik ve hidrojenle çalışan tahrik sistemleri
üzerinde aktif olarak çalışıyor ve alternatif
Şanzıman modüler tasarımı, belirli araç gereksinimlerine dayalı olarak tek motorlu çözümleri ve isteğe
bağlı güç alımı özellikleriyle öne çıkıyor. Yeni nesil kontrol yazılımı dikkat çekerken, şanzımanda
yakıt fonksiyonel seçeneklerini güvenlik hazırlığı ve maksimum araştırıyor. verimlilik için debriyaj Hidrojen sürtünmesini tabanlı en aza indiren tah-
patentli bir tasarım kullanılıyor.
rik sistemleri, yüksek enerji gereksinimini karşıla-
***Ara başlık: Liebherr’den hidrojen çözümleri
Liebherr, elektrik ve hidrojenle çalışan tahrik sistemleri üzerinde aktif olarak çalışıyor ve alternatif
yakıt seçeneklerini araştırıyor. Hidrojen tabanlı tahrik sistemleri, yüksek enerji gereksinimini
karşılama kapasiteleri nedeniyle madencilik uygulamaları için önemli bir alternatif. Liebherr, yakın
gelecekte hidrojenle çalışan ürünleri ticarileştirmeyi amaçlıyor. SteinExpo'da sergilenen emme
tahrik sistemlerinin off-road uygulamaları için ciddi bir potansiyel taşıdığını gösterdi.
***Ara başlık: Caterpillar’dan yani stator tasarımı
bir teknolojiyi tanıttı. ED teknolojisi, Normet’in batarya
elektrikli SmartDrive platformunun avantajlarını
düşük emisyonlu motor teknolojisiyle birleştirerek
artırılmış yük kapasitesi, kompakt dış boyutlar,
yüksek performans, yakıt verimliliği ve düşük bakım
ihtiyacı hedeflerine yaklaşmayı amaçlıyor.
ETKİNLİK TAKVİMİ
TÜRKİYE’DE
Maden Türkiye 2024
02-05 Mayıs 2024, Tüyap İstanbul
https://www.madenturkiyefuari.com/
Uluslararası Demir Çelik Sempozyumu
6-7 Haziran 2024
Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi/İzmir
Ulusal Mühendislik Jeolojisi ve Jeoteknik
Sempozyumu “MÜHJEO’2024”
6- 8 Haziran 2024
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi
IMPS 18. Uluslararası Cevher Hazırlama
Sempozyumu
16-18 Ekim 2024
Eskişehir
DÜNYA’DA
Nepal Uluslararası Madencilik Fuarı 2024
1-4 Şubat 2023
Nepal
http://nepalminingexpo.com/
Mines and Money Miami 2024
22-23 Şubat 2024
Miami, ABD
connect@minesandmoney.com
PDAC 2024
3-6 Mart 2024
Toronto, Kanada
info@pdac.ca convention@pdac.ca
2024 TMS Annual Meeting & Exhibition
3-7 Mart 2024
Orlando, ABD
mtgserv@tms.org
Brazilian Phosphates Congress (CBFos)
5-8 Mart 2024
Caldas Novas, Brezilya
contato@cbfos.org
Southern African Pyrometallurgy 2024 International
Conference,
13-14 Mart 2024
Johannesburg, Güney Afrika
camielah@saimm.co.za
Sensor-Based Sorting & Control 2024
13-14 Mart 2024
Aachen, Almanya
info@sbsc.rwth-aachen.de
International Mine Health and Safety Conference 2024
15-17 Nisan 2024
Perth, Avustralya
https://www.ausimm.com/conferences-and-events/mine
MINEX Kazakhstan 2024
17-18 Nisan 2024
Astana, Kazakistan
https://2024.minexkazakhstan.com/
15th International Mine Water Association (IMWA)
Congress
22-26 Nisan 2024
Morgantown, ABD
jskousen@wvu.edu
Uluslararası Madencilik Jeolojisi Konferansı 2024
7- 8 Mayıs 2024
Perth, Avustralya
www.ausimm.com/conferences-and-events/mining-geology
World Conference on Sampling and Blending (WCSB)
21-23 Mayıs 2024
Johannesburg, Güney Afrika
camielah@saimm.co.za
Physical Separation ‘24
10-12 Haziran 2024
Cape Town, Güney Afrika
amanda@min-eng.com
Milling Circuits ‘24
13-14 Haziran 2024
Cape Town, Güney Afrika
amanda@min-eng.com
12th International Conference on Molten Slags, Salts
and Fluxes (Molton 2024)
17-19 Haziran 2024
Brisbane, Avustralya
Hydrometallurgy Conference 2024
1-3 Eylül 2024
Stellenbosch, Güney Afrika
camielah@saimm.co.za
XXXI IMPC-Uluslararası Cevher Hazırlama Kongresi
29 Eylül-3 Ekim 2024
Washington DC, ABD
https://smeimpc.org/
68 SEKTÖRMADEN
MADEN BORSASI
ALTIN
2.063,09 USD/t.oz Aralık ‘23
GÜMÜŞ
23,760 USD/t.oz Aralık ‘23
BAKIR
3.8810 USD/Lbs Aralık ‘23
KURŞUN
2.034,50 USD/T Aralık ‘23
Gold
Silver
Copper
Lead
2100
26
4.300
2350
2050
2000
1950
1900
1850
25
24
23
22
21
4.200
4.100
4
3.900
3.800
3.700
3.600
2300
2250
2200
2150
2100
2050
1800
20
3.500
2000
Mar May Jul Sep Nov 2024
Mar May Jul Sep Nov 2024
Mar May Jul Sep Nov 2024
Mar May Jul Sep Nov 2024
source: tradingeconomics.com
source: tradingeconomics.com
source: tradingeconomics.com
source: tradingeconomics.com
ALÜMİNYUM
2.384,00 USD/T Aralık ‘23
MOLİBDEN
43,00 USD/kg Aralık ‘23
ÇİNKO
2.658,00 USD/T Aralık ‘23
KALAY
25.415,000 USD/T Aralık ‘23
Aluminum
Molybdenum
Zinc
Tin
2700
100
3600
32000
2600
2500
2400
2300
2200
90
80
70
60
3400
3200
3000
2800
2600
2400
30000
28000
26000
24000
2100
50
2200
22000
Mar May Jul Sep Nov 2024
Mar May Jul Sep Nov 2024
Mar May Jul Sep Nov 2024
Mar May Jul Sep Nov 2024
source: tradingeconomics.com
source: tradingeconomics.com
source: tradingeconomics.com
source: tradingeconomics.com
Nickel
NİKEL
16.375,000 USD/T Aralık ‘23
Iron Ore 62% fe
DEMİR CEVHERİ %62 FE
136,37 USD/T Aralık ‘23
Cobalt
KOBALT
29.135,00 USD/T Aralık ‘23
Manganese
MANGANEZ
29.25 CNY/DMTU Aralık ‘23
32500
140
55000
34
30000
27500
135
130
50000
33
25000
125
45000
32
22500
20000
120
115
110
40000
35000
31
30
17500
105
30000
Mar May Jul Sep Nov 2024
source: tradingeconomics.com
Mar May Jul Sep Nov 2024
source: tradingeconomics.com
Mar May Jul Sep Nov 2024
source: tradingeconomics.com
Mar May Jul Sep Nov 2024
source: tradingeconomics.com
1 CNY = 0,14 USD
70 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 71
MADEN BORSASI
Lithium Carbonate
LİTYUM KARBONAT
96.500,00 CNY/T Aralık ‘23
Neodymium
NEODİMYUM
555.000,00 CNY/T Aralık ‘23
550000
500000
450000
400000
350000
300000
250000
200000
150000
100000
1000000
950000
900000
850000
800000
750000
700000
650000
600000
550000
Mar May Jul Sep Nov 2024
Mar May Jul Sep Nov 2024
source: tradingeconomics.com
source: tradingeconomics.com
Uranium
URANYUM
91.0000 USD/Lbs Aralık ‘23
Soda Ash
SODA KÜLÜ
2.790,00 CNY/T Aralık ‘23
95
20
90
15
85
10
80
5
75
0
70
-5
65
-10
60
-15
55
-20
50
-25
Jan Feb Mar May Aug Dec
source: tradingeconomics.com
Mar May Jul Sep Nov 2024
source: tradingeconomics.com
Coal
KÖMÜR
146,40 USD/T Aralık ‘23
Crude Oil WTI
HAM PETROL
71,325 USD/Bbl Aralık ‘23
400
90
350
85
300
80
250
200
75
150
70
Mar May Jul Sep Nov 2024
source: tradingeconomics.com
Mar May Jul Sep Nov 2024
source: tradingeconomics.com
1 CNY = 0,14 USD
72 SEKTÖRMADEN
BULMACA
Hazırlayan: Neslişah Nisa Ustabaş
1
2
SOLDAN SAĞA
2. Bazalt terkibinde, genellikle
labradorit ve piroksenden
oluşmuş ofitik
tekstürde kayaç. 5. Eğimli
yolda veya kuyuda graviteden
yararlanarak taşıma
yapmaya yarayan mekanik
düzen. 6. Farklı özgül ağırlıkta
bulunan minerallerin
akışkan ortam içinde yerçekimi
ve akışkan ortamın
düşey hareketinin etkisine
bağlı olarak tabakalar halinde
ayrışmasını sağlayan
YUKARIDAN AŞAĞI
1. Çökme. 3. Yer ölçme (topoğrafya) bilimi. 4. Karıştırma cihazı. 7. Kontak 8. Ihtiyaca göre 300-400-
600-800 mm veya daha büyük çapta plastik, muşamba veya çadın bezinden imal edilen fleksibl boru 13.
Tabiatta saf olarak bulunan metalleri nitelendirmek için kullanılan sıfat. 14. Komşu ve kendisinden yaşlı
formasyonların strüktürlerini kesen nispeten ince ve uzun magmatik kayaç. 15. Yeraltı işletmesi uygulanan
bir damarda mostra ve muayyen bir kat veya iki kat arasında kalan işletmeye alınmış damar kısmı.
20. Yeryüzünde bir madenin açığa çıkmış ve çıplak göz ile görülen kısmı, yani maden yatağının yüzeyi
ile yeryüzünün ara kesiti. 23. Eleme işlemi yapmak için kullanılan araç.
6
4 5
7 8 9
10
11 12 13
18
15 16 17
14
19 20
düzen. 9. Kilit veya belleme
adı altında yapılan ilave
tahkimatlarda, bunların
takviye ettiği boyunduruk
veya sarmalara paralel olarak,
tavana yerleştirilen takviye maden direkleri 10. Yeraltı ve yer üstü işletmelerinde ihzarat veya üretim
yapılan seviyeler. 11. Linyit kömürlerinin 4-5 cm çapında ve oval olarak kireçle biriketlenmesi sonucu elde
edilen ürün. 12. Tahkimat direklerinin uçlarının balta veya testere ile özel kesilmiş şekli. 16. Dekapaj. 17.
Katlar veya tali katlar arasında bulunan; özellikle maden naklinde kullanılan kelebe veya iç kuyu. 18. Kömür
madenciliğinde kömürü yıkama (hazırlama ve zenginleştirme) tesisi. 19. Kimyasal formülü FeO. Cr2O3 veya
FeCr2O4 olan krom minerali. 21. Bunker 22. Alkali ve toprak alkalilerin hidratlı tabii silikatlarından oluşan
bir mineral grubu. 24. Bir cevher yatağında cevherle birlikte bulunabilen ve ekonomik değeri olmayan madde.
22 23
24
21
3
74 SEKTÖRMADEN
Cevaplar 35. sayfadadır.