13.11.2023 Views

YENİLİKÇİ HUKUKÇULAR PLATFORMU ŞİDDET İLE MÜCADELE KOMİSYONU ÖN RAPORU

Yenilikçi Hukukçular Platformu Şiddet ile Mücadele Komisyonu olarak son zamanlarda sıkça gündeme gelen şiddet olaylarına “DUR” demek adına bir program düzenlemeyi amaçlıyoruz. Yapılacak olan şiddet ile mücadele konulu etkinlikler ile amaçlananlar;  Şiddet ile ilgili sesimizi çıkarmak ve şiddet mağdurlarının sesi olmak,  Şiddetin farklı türlerini ve dezavantajlı grupları ele almak,  Şiddet ile Mücadele kapsamında kolektif bir bilinç hareketi yaratmak,  Şiddet olayları ile ilgili hem bilinçlenmek hem de bilinçlendirmek,  Şiddet olaylarına kapsamlı bir şekilde değinmek,  Şiddet olaylarına karşı somut çözüm önerileri sunmaktır. Şiddetin, 8 farklı boyutuyla ve 8 farklı dezavantajlı grubuyla birlikte toplam 16 farklı başlıkta ele alınması planlanmaktadır. Programda şiddetin; hukuki yönü, kolluk süreci, sosyolojik yönü, psikolojik yönü, ekonomik yönü, duygusal şiddet, mobbing ve vücut sağlığı yönleri ele alınacaktır. Şiddetin farklı türlerinin ele alınmasının akabinde şiddet konusunda dezavantajlı grup sayılabilecek kadınlara, çocuklara, hayvanlara, yaşlılara, özel gereksinimli bireylere, sığınmacılara, sağlık çalışanlarına ve avukatlara yönelik şiddetler baş öge olarak değerlendirilecektir. Meslekleri veya fizyolojileri gereği şiddete maruz kalma olasılığı yüksek veya savunma imkânı düşük bulunan kesimler öncelikli olarak değerlendirilmelidir. Daha çok kişiye ulaşma ve daha çok kişinin sesi olma umuduyla işbu programda Yenilikçi Hukukçular Platformu olarak her türlü iş birliğine ve tüm basın, yayın ve medya araçlarının kullanımına ve ortak çalışmasına açık olduğumuzu belirtiriz. Öncelikli ve yüksek gayemiz, şiddetin temel unsur ve gündem olmadığı bir gelecektir. İşte bu gayede bu program sonucunda Yenilikçi Hukukçular Platformu olarak bizler ve tüm katılımcılarımızın edindiği bilgiler ışığında şiddet ile mücadelede kolektif bir hareket yaratmayı hedefliyoruz. Aşağıda Yenilikçi Hukukçular Platformu Şiddet İle Mücadele Komisyonu’nun şiddet ile ilgili ele aldığı 16 farklı başlığın ön raporları yer almaktadır.

Yenilikçi Hukukçular Platformu Şiddet ile Mücadele Komisyonu olarak son zamanlarda
sıkça gündeme gelen şiddet olaylarına “DUR” demek adına bir program düzenlemeyi
amaçlıyoruz. Yapılacak olan şiddet ile mücadele konulu etkinlikler ile amaçlananlar;
 Şiddet ile ilgili sesimizi çıkarmak ve şiddet mağdurlarının sesi olmak,
 Şiddetin farklı türlerini ve dezavantajlı grupları ele almak,
 Şiddet ile Mücadele kapsamında kolektif bir bilinç hareketi yaratmak,
 Şiddet olayları ile ilgili hem bilinçlenmek hem de bilinçlendirmek,
 Şiddet olaylarına kapsamlı bir şekilde değinmek,
 Şiddet olaylarına karşı somut çözüm önerileri sunmaktır.
Şiddetin, 8 farklı boyutuyla ve 8 farklı dezavantajlı grubuyla birlikte toplam 16 farklı
başlıkta ele alınması planlanmaktadır.
Programda şiddetin; hukuki yönü, kolluk süreci, sosyolojik yönü, psikolojik yönü,
ekonomik yönü, duygusal şiddet, mobbing ve vücut sağlığı yönleri ele alınacaktır.
Şiddetin farklı türlerinin ele alınmasının akabinde şiddet konusunda dezavantajlı grup
sayılabilecek kadınlara, çocuklara, hayvanlara, yaşlılara, özel gereksinimli bireylere,
sığınmacılara, sağlık çalışanlarına ve avukatlara yönelik şiddetler baş öge olarak
değerlendirilecektir.
Meslekleri veya fizyolojileri gereği şiddete maruz kalma olasılığı yüksek veya savunma
imkânı düşük bulunan kesimler öncelikli olarak değerlendirilmelidir.
Daha çok kişiye ulaşma ve daha çok kişinin sesi olma umuduyla işbu programda Yenilikçi
Hukukçular Platformu olarak her türlü iş birliğine ve tüm basın, yayın ve medya araçlarının
kullanımına ve ortak çalışmasına açık olduğumuzu belirtiriz. Öncelikli ve yüksek gayemiz,
şiddetin temel unsur ve gündem olmadığı bir gelecektir. İşte bu gayede bu program sonucunda
Yenilikçi Hukukçular Platformu olarak bizler ve tüm katılımcılarımızın edindiği bilgiler
ışığında şiddet ile mücadelede kolektif bir hareket yaratmayı hedefliyoruz.
Aşağıda Yenilikçi Hukukçular Platformu Şiddet İle Mücadele Komisyonu’nun şiddet ile
ilgili ele aldığı 16 farklı başlığın ön raporları yer almaktadır.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

1


İÇİNDEKİLER

1. Yenilikçi Hukukçular Platformu Şiddet İle Mücadele Komisyonu Proje Özeti. 8

2. Şiddet İle Mücadele Komisyonu Temsilci ve Mentör Kadrosu............................ 9

3. Şiddetin Hukuki Yönü............................................................................................. 10

3.1. Şiddet Nedir?..................................................................................................... 10

3.2. Şiddet ve Hukuk Sistemi.................................................................................... 11

3.2.1. Anayasa ve şiddet...................................................................................... 11

3.2.2.Ceza hukuku ve şiddet................................................................................ 12

3.2.2.1. Fiziksel şiddet................................................................................... 12

3.2.2.2. Psikolojik şiddet............................................................................... 12

3.2.2.3. Cinsel şiddet..................................................................................... 12

3.2.2.4. Ekonomik şiddet............................................................................... 12

3.2.3. Şiddet mağdurlarının sahip olduğu haklar................................................. 12

3.3. KAYNAKÇA..................................................................................................... 14

4. Şiddetin Psikolojik Yönü.......................................................................................... 15

4.1. Şiddet ve Etkileri Nelerdir?................................................................................ 15

4.2. Şiddetin Psikoloji ile Bağlantısı.......................................................................... 15

4.3. Şiddetin psikolojik yönüne dair bazı araştırmalar.............................................. 15

4.4. Kapsam............................................................................................................... 16

4.5. Amaç.................................................................................................................. 16

4.5.1. Amacın İncelenme Yönleri........................................................................ 16

4.6. Ele Alınacak Topluluklar / Bireyler................................................................... 16

4.6.1. Ele Alınacak Bireyler Açısından Şiddete Neden Olabilecek Etkenler...... 16

4.7. Ele Alınacak Toplulukların Yaşlara ve Etkilendikleri Gruplara Göre Ayrışımı. 17

4.8. KAYNAKÇA..................................................................................................... 18

5. Şiddetin Sosyolojik Yönü......................................................................................... 19

5.1. Şiddet Nedir?...................................................................................................... 19

5.1.1. Şiddetin Formları....................................................................................... 19

5.1.2. Şiddetin Uygulandığı Gruplar................................................................... 19

5.2. Sosyoloji Nedir?................................................................................................. 19

5.3. Şiddet ve Sosyoloji............................................................................................. 19

5.4. Sonuç.................................................................................................................. 21

5.5 KAYNAKÇA...................................................................................................... 22

6. Şiddetin Ekonomik Yönü......................................................................................... 23

6.1. Cam Tavan ve Kadınlara Yönelik Ekonomik Şiddetin Etkileri......................... 23

6.2. KAYNAKÇA..................................................................................................... 27

7. Şiddetin Kolluk Süreci.............................................................................................. 28

7.1. Şiddet Nedir?...................................................................................................... 28

7.2. Şiddet Döngüsü.................................................................................................. 28

7.3. Şiddetin Kolluk Süreci........................................................................................ 29

7.4. Kolluk Nedir?..................................................................................................... 29

7.5. Şiddet Mağduru Kimdir?.................................................................................... 30

7.6. Şiddet Mağdurunun Korunması Noktasında Kolluk Sisteminin Rolü................ 31

7.7. Kolluk Görevlisi Olan Polis ve Jandarmanın Alabileceği Kararlar Nelerdir? ... 32

2


7.8. Şiddete Uğradım Ne Yapmalıyım?.................................................................... 33

7.9. Nereye Başvurabilirim?...................................................................................... 33

7.10. KAYNAKÇA .................................................................................................. 34

8. Şiddetin Sağlık Süreci............................................................................................... 35

8.1. Giriş.................................................................................................................... 35

8.2. Sağlık Süreci Nasıl İlerler?................................................................................. 35

8.2.1. Acil Müdahale........................................................................................... 35

8.2.2. Tıbbi Muayene........................................................................................... 35

8.2.3. Tedaviye Başlanması................................................................................. 36

8.2.4. Psikolojik Destek Alınması ve Rehabilitasyon.......................................... 36

8.2.5. Takip.......................................................................................................... 36

8.2.6. Raporlama ve Hukuki Destek.................................................................... 36

8.3. Sağlık Sürecinde Karşılaşılan Sorunlar.............................................................. 36

8.3.1. Fiziksel Yaralanmaların Tedavisi.............................................................. 36

8.3.2. Psikolojik Destek....................................................................................... 36

8.3.3. İlaç, Tedavi Erişimi ve Finansal Zorluk..................................................... 36

8.3.4. Güvenlik Endişesi...................................................................................... 36

8.3.5. Stigma........................................................................................................ 37

8.4. Şiddeti Önleme ve Müdahalede Sağlık Sürecinin Önemi................................... 37

8.5. Yardım İçin Sağlık Kurumlarına Başvuran Şiddet Mağdurunun Örnek

Deneyimi........................................................................................................................... 37

8.6. KAYNAKÇA ................................................................................................... 38

9. Mobbing.................................................................................................................... 39

9.1. Mobbing Türleri................................................................................................. 39

9.1.1. Düşey Psikolojik Taciz.............................................................................. 39

9.1.2. Yatay Psikolojik Taciz............................................................................... 39

9.1.3. Dikey Psikolojik Taciz............................................................................... 39

9.2. Mobbing Ne Değildir?........................................................................................ 39

9.3. Mobbing Nasıl İspatlanır?.................................................................................. 40

9.4. Mobbinge Maruz Kalanlar Nereye Başvurabilir?............................................... 40

9.5. Mobbing ile İlgili Yasal Düzenlemeler.............................................................. 40

9.6. Mobbinge Maruz Kalan Kişilerin Hakları Nelerdir?.......................................... 41

9.7. KAYNAKÇA..................................................................................................... 42

10. Duygusal Şiddet...................................................................................................... 43

10.1. Duygusal Şiddet Nedir?.................................................................................... 43

10.2. Duygusal Şiddet Nasıl Ortaya Çıkar?............................................................... 43

10.3. Duygusal Şiddetin Kaynağı Nedir?.................................................................. 43

10.4. Duygusal Şiddetin Varlığını Gösteren 10 Belirti............................................. 44

10.4.1. Kıskançlık............................................................................................... 44

10.4.2. Değersizlik Duygusu Oluşturmak............................................................ 44

10.4.3. İhmal........................................................................................................ 44

10.4.4. Aşağılanma.............................................................................................. 44

10.4.5. Yalnızlaştırma......................................................................................... 44

10.4.6. Akıl Bulandırma...................................................................................... 44

10.4.7. Küçümseme ve Araya Girme................................................................... 45

10.4.8. Duygu Sömürüsü..................................................................................... 45

10.4.9. Kontrolcülük............................................................................................ 45

3


10.4.10. İnkâr...................................................................................................... 45

10.5. Duygusal Şiddet Kimler Tarafından Uygulanır?.............................................. 45

10.6. Duygusal Şiddetin Sonuçları............................................................................ 45

10.6.1. Fiziksel sonuçlar...................................................................................... 45

10.6.2. Psikolojik sonuçlar.................................................................................. 45

10.6.3. Sosyal sonuçlar........................................................................................ 46

10.7. KAYNAKÇA................................................................................................... 47

11. Kadına Karşı Şiddet............................................................................................... 48

11.1. Şiddet Nedir?.................................................................................................... 48

11.2. Kadına Karşı Şiddet Nedir?.............................................................................. 48

11.3. Eviçi Şiddet Nedir?........................................................................................... 48

11.4. Yürürlükteki Mevzuatta Kadına Karşı Şiddet................................................... 49

11.5. ŞÖNİM............................................................................................................. 49

11.6. CEDAW (Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi) ....... 50

11.7. İstatistikler........................................................................................................ 50

11.8. Sonuç................................................................................................................ 52

11.9. KAYNAKÇA................................................................................................... 53

12. Hayvana Karşı Şiddet............................................................................................. 54

12.1. Hayvan Hakları ve Hayvan Refahı Kavramları Nedir ve Hayvan Hakları Neden

Olmalıdır? .......................................................................................................................... 54

12.1.1. Hayvan Refahı......................................................................................... 54

12.1.2. Hayvan Hakları........................................................................................ 54

12.2. Hayvan Hakları İhlali Nedir ve Hayvan Hakları İhlali Türleri Nelerdir?......... 55

12.2.1. Yaşam hakkı ihlali................................................................................... 55

12.2.2. Cinsel istismar ve işkence........................................................................ 55

12.2.3. Belediye ve kamu çalışanlarının sebep olduğu özgürlüğü kısıtlama ...... 55

12.2.4. Cinsel şiddet............................................................................................ 55

12.2.5. Beden dokunulmazlığının ihlali............................................................... 55

12.3. Hayvana Şiddetin Artma Sebepleri................................................................... 56

12.4. Hayvan Hakları İhlallerine Dair Değinilmesi Gereken Diğer Konular............ 57

12.4.1. Hayvan Deneyleri.................................................................................... 57

12.4.2. Hayvan Ticareti....................................................................................... 57

12.4.3. Sirk.......................................................................................................... 57

12.4.4. Hayvanat Bahçeleri ve Yunus Parklar..................................................... 57

12.4.5. Avcılık ve Aşırı Avlanma........................................................................ 58

12.4.6. Faytonlar................................................................................................. 58

12.4.7. Horoz, Deve, Boğa ve Köpeklerin Dövüştürülmesi................................ 58

12.5. Hayvan Haklarının Yasal Zemini..................................................................... 59

12.6. Son Yıllardaki Hayvana Şiddetin Çarpıcı Örnekleri Üzerinden Çıkarımlar..... 60

12.7. KAYNAKÇA................................................................................................... 62

13. Çocuğa Karşı Şiddet............................................................................................... 63

13.1. Çocuğa Karşı Şiddetle Alakalı Kavramlar ve Tanımları.................................. 63

13.1.1. Çocuk....................................................................................................... 63

13.1.2. Çocuk Cinsel İstismarı............................................................................. 63

13.1.3. Erken Yaşta Evlilik................................................................................. 63

13.1.4. Çocuk İşçiliği........................................................................................... 64

13.1.5. Akran Zorbalığı....................................................................................... 64

4


13.2. Şiddetin Ortaya Çıktığı Ortamlar...................................................................... 64

13.2.1. Evde ve aile içinde çocuklara karşı şiddet............................................... 64

13.2.2. Okullarda ve eğitsel ortamlarda çocuklara karşı şiddet............................ 65

13.2.3. Bakımevlerinde ve adalet kurumlarında çocuklara karşı şiddet............... 65

13.2.4. İşyerlerinde çocuklara karşı şiddet.......................................................... 65

13.2.5. Toplum içinde çocuğa karşı şiddet........................................................... 65

13.3. Çocuğa Yönelik Şiddetin Yıllar İçindeki Durumu........................................... 65

13.4. KAYNAKÇA................................................................................................... 67

14. Avukata Karşı Şiddet............................................................................................. 68

14.1. Avukatlar Taraf Değildir................................................................................. 68

14.2. Avukata Karşı Şiddet Türleri........................................................................... 69

14.2.1. Fiziksel Şiddet......................................................................................... 69

14.2.1.1. Yaralama veya Saldırı................................................................. 69

14.2.1.2. Tehditler ve Şiddet İçeren Sözler................................................ 69

14.2.1.3. İş Yeri Güvenliğinin Tehlikeye Girmesi...................................... 69

14.2.2. Duygusal Şiddet....................................................................................... 69

14.2.3. Ekonomik Şiddet..................................................................................... 69

14.2.3.1. Maaşların Geciktirilmesi veya Ödenmemesi.............................. 69

14.2.4. Cinsel Şiddet........................................................................................... 70

14.3. Avukata Karşı Şiddetin Nedenleri.................................................................... 70

14.3.1. Hukuk İşlerinin Duygusal Yüklü Olması................................................ 70

14.3.2. Yargısal Sistemin Yavaş İşlemesi............................................................ 71

14.3.3. Müvekkillerin Beklentileri...................................................................... 71

14.3.4. Dil Sorunları ve İletişim Zorlukları......................................................... 71

14.3.5. Mesleki Stres ve Baskı............................................................................ 71

14.3.6. Yetersiz Hukuki Koruma......................................................................... 71

14.3.7. Güvenlik Sorunları.................................................................................. 71

14.3.8. Toplumsal ve Kültürel Faktörler.............................................................. 72

14.3.9. Avukatlık Mesleğinin Saygınlığını Azaltıcı Çalışmaların Yapılması...... 72

14.3.10. Ücretlendirme Sorunu........................................................................... 72

14.4. Avukata Karşı Şiddet Durumunda Başvurulabilecek Kurumlar...................... 72

14.4.1. Polis......................................................................................................... 72

14.4.2. Barolar..................................................................................................... 72

14.4.3. İnsan Hakları Komisyonları ve Ombudsman Kurumları......................... 72

14.4.4. Kadın Sığınakları veya Şiddet Önleme Merkezleri................................. 72

14.4.5. Hukuk Danışmanları veya Meslektaşlar…….......................................... 73

14.4.6. Türkiye Barolar Birliği (TBB) ................................................................ 73

14.4.7. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ...................................................... 73

14.4.8. Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ....................................................... 73

14.4.9. Baro Gençlik Merkezleri......................................................................... 73

14.4.10. Kadın Hakları Dernekleri………………….......................................... 73

14.4.11. Uluslararası Af Örgütü........................................................................... 73

14.4.12. Uluslararası İnsan Hakları Örgütleri...................................................... 73

14.5 Avukatların Güvenliği Sorunu........................................................................... 73

14.6. TBB’den “Avukatlara Yönelik Şiddete Karşı” 4 Öneri................................... 74

14.7. Sonuç................................................................................................................ 74

14.8. KAYNAKÇA................................................................................................... 76

5


15. Sığınmacılara Karşı Şiddet.................................................................................... 77

15.1. İlgili Kavramlar ve Tanımları.......................................................................... 77

15.1.1. Göç......................................................................................................... 77

15.1.2. Göçmen................................................................................................... 77

15.1.3. Sığınmacı................................................................................................ 77

15.1.4. Mülteci.................................................................................................... 77

15.1.5. Yabancı................................................................................................... 77

15.1.6. Geçici Koruma........................................................................................ 77

15.1.7. Ayrımcılık............................................................................................... 78

15.1.8. Azınlık..................................................................................................... 78

15.1.9. Geri Gönderme/Refulman....................................................................... 78

15.1.10. Kandırma............................................................................................... 78

15.1.11. Şiddet..................................................................................................... 78

15.2. Sığınmacı Bireylere Yönelik Şiddet Nedenleri Nelerdir?................................. 78

15.2.1. Kültürel Farklardan Doğan Gerginlikler.................................................. 78

15.2.2. Azınlıkta Kalma Korkusu........................................................................ 78

15.2.3. İşgücü Rekabeti....................................................................................... 79

15.2.4. Kamuoyu Algısı....................................................................................... 79

15.2.5. Medya...................................................................................................... 79

15.3. Bir Örnek Çerçevesinde Sığınmacı Bireylere Yönelik Şiddetin İncelenmesi... 79

15.4. Sonuç................................................................................................................ 80

15.5. KAYNAKÇA................................................................................................... 81

16. Yaşlılara Karşı Şiddet............................................................................................ 82

16.1. Yaşlılara Yönelik İstismar................................................................................ 83

16.1.1. Yaşlı İstismarı Türleri ve Belirtileri......................................................... 83

16.1.1.1. Fiziksel istismar.......................................................................... 83

16.1.1.2. Psikolojik istismar....................................................................... 83

16.1.1.3. Cinsel istismar............................................................................. 84

16.1.1.4. Ekonomik istismar...................................................................... 84

16.2. Yaşlılara Yönelik İhmal.................................................................................... 84

16.3. Yaşlı Hakları Ulusal Eylem Planı 2023-2025.................................................. 84

16.3.1. Yaşlı haklarının korunması ve güçlendirilmesi....................................... 84

16.3.2. Yaş ayrımcılığı ile mücadele edilmesi.................................................... 84

16.3.3. Yaşlı bireylerin adalet hizmetlerine erişiminin güçlendirilmesi............. 85

16.3.4. Yaşlı bireylerin ihmal, istismar, sömürü ve şiddet gibi insan onuru ve

haysiyetini zedeleyici muamelelerden korunması…………………………………… 85

16.3.5. Politika oluşturma ve uygulamanın izlenmesine yönelik veri ve

istatistiklerin geliştirilmesi………………………………………………………….... 85

16.3.6. Politika oluşturma ve izleme süreçlerinin çok taraflı ve katılımcı bir

anlayışla koordine edilmesi........................................................................................... 85

16.4. KAYNAKÇA................................................................................................... 87

17. Özel Gereksinimli Bireylere Karşı Şiddet............................................................ 88

17.1. Engelliliğe Yönelik Kavramlar ve Tanımları.................................................... 88

17.1.1. Engellilik................................................................................................. 88

17.1.2. Zihinsel Engellilik.................................................................................. 88

17.1.3. Görme Engellilik..................................................................................... 88

17.1.4. İşitme Engellilik...................................................................................... 88

6


17.1.5. Konuşma Engellilik................................................................................ 88

17.1.6. Ortopedik Engellilik................................................................................ 88

17.1.7. Süreğen Hastalık...................................................................................... 88

17.1.8. Erişilebilirlik............................................................................................ 88

17.1.9. Özel Eğitim.............................................................................................. 88

17.1.10. Rehabilitasyon....................................................................................... 88

17.1.11. Şiddet..................................................................................................... 89

17.2. Engelli Bireye Şiddet NeredenGelebilir?......................................................... 89

17.2.1. Aile İçinden/Yakın Çevreden.................................................................. 89

17.2.2. Bakım Hizmeti Aldığı Kurum Personellerinden..................................... 89

17.2.3. Eğitim Aldığı Özel Eğitim Okullarından veya Karma Okullardan......... 90

17.2.4. İş Yerinden.............................................................................................. 90

17.2.5. Sokaktan/Dış Mekândan.......................................................................... 90

17.3. Adalet Engelli Bireyler İçin Erişilebilir mi?..................................................... 91

17.4. KAYNAKÇA................................................................................................... 93

18. Sağlık Çalışanına Karşı Şiddet.............................................................................. 94

18.1. Şiddet Türlerinin Sağlık Sektörüne Yansıması................................................. 94

18.1.1. Fiziksel Şiddet......................................................................................... 94

18.1.2. Sözlü Şiddet............................................................................................ 94

18.1.3. Duygusal Şiddet....................................................................................... 94

18.2. Sağlık Çalışanlarını Kapsayan Meslek Grupları............................................... 95

18.3. Ülkemizde Sağlık Çalışanlarına Karşı Şiddet................................................... 95

18.4. Türkiye’de Sağlık Çalışanlarının Korunumlarının Yasal Çerçevesi…………. 96

18.4.1. Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu (SHTK).............................................. 96

18.4.2. Sağlık Bakanlığı İnsan Kaynakları Yönetmeliği………………………. 96

18.4.3. Şiddetle Mücadele Yönetmeliği............................................................... 96

18.5. KAYNAKÇA.................................................................................................. 97

7


YENİLİKÇİ HUKUKÇULAR PLATFORMU

Şiddet ile Mücadele Komisyonu

Yenilikçi Hukukçular Platformu Şiddet ile Mücadele Komisyonu olarak son zamanlarda

sıkça gündeme gelen şiddet olaylarına “DUR” demek adına bir program düzenlemeyi

amaçlıyoruz. Yapılacak olan şiddet ile mücadele konulu etkinlikler ile amaçlananlar;

Şiddet ile ilgili sesimizi çıkarmak ve şiddet mağdurlarının sesi olmak,

Şiddetin farklı türlerini ve dezavantajlı grupları ele almak,

Şiddet ile Mücadele kapsamında kolektif bir bilinç hareketi yaratmak,

Şiddet olayları ile ilgili hem bilinçlenmek hem de bilinçlendirmek,

Şiddet olaylarına kapsamlı bir şekilde değinmek,

Şiddet olaylarına karşı somut çözüm önerileri sunmaktır.

Şiddetin, 8 farklı boyutuyla ve 8 farklı dezavantajlı grubuyla birlikte toplam 16 farklı

başlıkta ele alınması planlanmaktadır.

Programda şiddetin; hukuki yönü, kolluk süreci, sosyolojik yönü, psikolojik yönü,

ekonomik yönü, duygusal şiddet, mobbing ve vücut sağlığı yönleri ele alınacaktır.

Şiddetin farklı türlerinin ele alınmasının akabinde şiddet konusunda dezavantajlı grup

sayılabilecek kadınlara, çocuklara, hayvanlara, yaşlılara, özel gereksinimli bireylere,

sığınmacılara, sağlık çalışanlarına ve avukatlara yönelik şiddetler baş öge olarak

değerlendirilecektir.

Meslekleri veya fizyolojileri gereği şiddete maruz kalma olasılığı yüksek veya savunma

imkânı düşük bulunan kesimler öncelikli olarak değerlendirilmelidir.

Daha çok kişiye ulaşma ve daha çok kişinin sesi olma umuduyla işbu programda Yenilikçi

Hukukçular Platformu olarak her türlü iş birliğine ve tüm basın, yayın ve medya araçlarının

kullanımına ve ortak çalışmasına açık olduğumuzu belirtiriz. Öncelikli ve yüksek gayemiz,

şiddetin temel unsur ve gündem olmadığı bir gelecektir. İşte bu gayede bu program sonucunda

Yenilikçi Hukukçular Platformu olarak bizler ve tüm katılımcılarımızın edindiği bilgiler

ışığında şiddet ile mücadelede kolektif bir hareket yaratmayı hedefliyoruz.

Aşağıda Yenilikçi Hukukçular Platformu Şiddet İle Mücadele Komisyonu’nun şiddet ile

ilgili ele aldığı 16 farklı başlığın ön raporları yer almaktadır.

8


YENİLİKÇİ HUKUKÇULAR PLATFORMU

Şiddet İle Mücadele Komisyonu Temsilci Kadrosu

1. Yenilikçi Hukukçular Platformu Yönetim Kurulu Başkanı: Stj. Av. Rıza Erdi

MERTOĞLU

2. YHP Şiddet İle Mücadele Komisyonu Başkanı: Emre ERGUN

3. YHP Şiddet İle Mücadele Komisyonu Başkan Yardımcısı: Stj. Av. Zeynep

YOLCUOĞLU

4. YHP ŞİMK Şiddetin Hukuki Yönü Temsilcileri: Hümeyra SEYHAN – Hatice

ÇÜMEN – Kübra KÖSE

5. YHP ŞİMK Şiddetin Psikolojik Yönü Temsilcileri: Figen Nur ÖZCOŞKUN –

Melike YAVUZ

6. YHP ŞİMK Şiddetin Sosyolojik Yönü Temsilcisi: Başak KAYAALTI

7. YHP ŞİMK Şiddetin Ekonomik Yönü Temsilcisi: Begüm AZAR

8. YHP ŞİMK Şiddetin Kolluk Süreci Temsilcisi: Zeynep Sezin SARZEP

9. YHP ŞİMK Şiddetin Sağlık Süreci Temsilcisi: İrem AKBAŞ

10. YHP ŞİMK Mobbing Temsilcisi: Şevval PAŞAOĞLU

11. YHP ŞİMK Duygusal Şiddet Temsilcileri: Zeynep KAHRAMAN – Mizgin FIRAT

12. YHP ŞİMK Kadına Karşı Şiddet Temsilcisi: Selcan ÇEVİK

13. YHP ŞİMK Hayvana Karşı Şiddet Temsilcileri: Başak Zuhal BARÇIN – Azra

ŞAHİNKAYA

14. YHP ŞİMK Çocuğa Karşı Şiddet Temsilcileri: Melike AĞAR – Esra Sedef KÖK

15. YHP ŞİMK Avukata Karşı Şiddet Temsilcileri: Ceren KANSIZ – Stj. Av. Gamze

DAĞLI

16. YHP ŞİMK Sığınmacılara Karşı Şiddet Temsilcisi: Cömerd NASRANÎ

17. YHP ŞİMK Yaşlılara Karşı Şiddet Temsilcisi: Rabia AKINCI

18. YHP ŞİMK Özel Gereksinimli Bireylere Karşı Şiddet Temsilcisi: Hivda ERGÜL

19. YHP ŞİMK Sağlık Çalışanına Karşı Şiddet Temsilcisi: Elif DÜZELTİCİ

Şiddet İle Mücadele Komisyonu Mentör Kadrosu

1. Şiddetin Hukuki Yönü: Av. Aziz Emre YILMAZ – Doç. Dr. Bülent YÜCEL

2. Şiddetin Psikolojik Yönü: Uzm. Psk. Kaan SAĞIR

3. Şiddetin Sosyolojik Yönü: Uzm. Sosyolog Arca Begüm BAYIR

4. Şiddetin Kolluk Süreci: Prof. Dr. Dilek ÖZCENGİZ

5. Şiddetin Sağlık Süreci: Hemşire Hilal CANDEMİR

6. Mobbing: Uzm. Psk. Muhammed İkbal YALÇIN

7. Duygusal Şiddet: Av. Hüseyin BULAK – Psk. Danışman İpek GÜÇLÜ

8. Yaşlılara Karşı Şiddet: Dr. Öğr. Üyesi Muhammet KOÇAKGÖL

9. Özel Gereksinimli Bireylere Karşı Şiddet: Av. Merve BAYRAM

10. Sağlık Çalışanına Karşı Şiddet: Av. Hale GÜNDÜZ

11. Şiddetin Ekonomik Yönü: Uzm. Sosyolog Arca Begüm BAYIR

12. Kadına Karşı Şiddet: Av. Esra Nur SARAÇOĞULLARI

13. Hayvana Karşı Şiddet: Av. Ilgaz Ayça YAZ

14. Çocuğa Karşı Şiddet: Av. Volkan BERBER

15. Avukata Karşı Şiddet: Av. Deniz ÖZBİLGİN

16. Sığınmacılara Karşı Şiddet: Av. Hüsnü KAPLAN

9


ŞİDDETİN HUKUKİ YÖNÜ

Suç ve ceza yasalar aracılığıyla belirlendiği, toplumsal yaşamın kurallarla düzenlendiği

ve kişiler arası ilişkilerin disipline edildiği yerde şiddetin hayatın bir parçası olarak hayat

bulduğu açıktır. Şiddet; şiddetsiz ile vardır ve nasıl ki şiddetin sınırları şiddetsiz tarafından

çizilir, şiddetsizin sınırları da şiddet tarafından belirlenir. Şiddet, şiddetin ön olgusu tarafından

alenen deneyimlendiğinden şiddeti değil ama şiddetsizi düşünmek daha zordur. İnsan şiddetin

ön olgusunda tek yanlılığa düşmüştür ve şiddetsize ulaşmayı hayal etmektedir.

İnsan varlığının ortaya çıkmasıyla birlikte şiddet kavramı da ortaya çıkmış ve

durdurulmaya çalışılmıştır. Öyle ki en küçük insan topluluklarının ilkel hukuk düzenlerinden

imparatorlukların hukuk düzenlerine kadar yer edinmiş ve hatta günümüz modern devletlerinin

sahip olduğu modern hukuk sistemlerinde dahi önüne geçilmeye çalışılan en önemli

meselelerden biri haline gelmiştir. Son zamanlarda ülkemizde artan şiddet vakaları sebebiyle

Yenilikçi Hukukçular Platformu olarak artan şiddet olaylarına dikkat çekmek ve farkındalık

oluşturulmak istenmektedir.

ŞİDDET NEDİR?

Bireysel şiddet, failin diğer bir kişinin fiziki ve manevi bütünlüğüne zarar verme amacına

yönelik duygusal dışa vurma fiilidir; bu fiil, bazen gruplardan da kaynaklanır. Şiddet, bazen

belirli bir amaca yönelen bir vasıta iken, bazen rastgele oluşan ve faillerin bireysel doyum

sağlaması dışında bir özellik taşımayan, fiiller serisidir. Bu bakımdan şiddet fiilleri, aniden

oluştuğu gibi, bir hazırlık sonucu da ortaya çıkabilirler.

Kriminolojide şiddet suçluluğundan neyin anlaşılması gerektiği hususunda bir tanıma

ihtiyaç vardır. Elbette böyle bir tanımlamada elverişli bir hareket noktası, insanın fiziki ve

psikolojik bütünlüğüne saldırıdır. Şiddetin altında yatan neden açıklanırken günümüzde en

yaygın kullanılan model ise “ekolojik model”. Bu model, şiddete neden olan kişisel, duruma

ilişkin ve sosyokültürel etkenlerin açıklamasını temel almaktadır.

Hukukçular ise şiddet için “İnsanın, benzerlerine karşı giriştiği, onlarda önemli ya da

önemsiz hasarlar veya yaralar oluşturan, saldırganlık ve hoyratlık ifade eden hareketlerdir”

açıklamasında bulunmaktadırlar. Bu tanım; şiddet ile kalıcı bedensel hasar yaratan güç

kullanımı arasındaki bağı vurgulamaktadır.

Şiddeti en çok yaşayan gruplar sınıflandırılması:

1. Kadına yönelik şiddet

2. Çocuğa yönelik şiddet

3. Yaşlıya yönelik şiddet

4. Akranlar arası şiddet

5. Kardeşler arası şiddet

6. Flört şiddeti

7. Engelliye yönelik şiddet

8. Cinsel yönelim şiddeti

10


9. Sığınmacılara yönelik şiddeti

10. Kişinin kendine yönelik şiddeti

11. Hayvanlara yönelik şiddet

Uygulanan şiddet tipinin alt başlıkları:

1. Fiziksel şiddet

2. Cinsel şiddet

3. Duygusal şiddet

4. Ekonomik şiddet

5. Siber şiddet

ŞİDDET VE HUKUK SİSTEMİ

a. Anayasa ve şiddet

Modern devletin en önemli varlık nedeni şiddete karşı korunma olarak düşünülmüştür ve

devlet toplumu şiddetten arındırmaya yönelmiştir. Bu arındırma ise egemenlik yetkisinin

kullanımıyla gerçekleşmektedir. Devlet, sahibi olduğu egemenlik yetkisiyle kural koymakta ve

bu kurallara uyulmasını gerekirse zor kullanarak sağlamaktadır.

Anayasa’nın 17. maddesi herkesin yaşamaya, varlığını korumaya ve geliştirmeye hakkı

olduğunu; kişinin vücut bütünlüğü dokunulmazlığı (belirli haller dışında), işkence-eziyet yasağı

ve insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamelelere tabi tutulmama haklarını içermektedir.

Anayasa’nın 19. maddesi kişi özgürlüğünü ve güvenliğini korumaya yönelik hükümleri

içermektedir.

18. maddesindeki “zorla çalıştırma ve angarya yasağı riayet edilip edilmediğini “insan

haklarına saygılı (...) hukuk devleti” (Any., md. 2) ifadesinin bir gereği olarak anayasa

yargısıyla (Any., md. 146 ila 153) güvence altına almıştır.

Anayasa’nın “Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı” başlığı altında ise 34.

maddeyi incelersek; burada 34. maddenin şiddet ile doğrudan ve dolaylı olarak ilgisini mevcut

bir hakka tecavüz söz konusu olduğunda ve yapılan faaliyet sırasında gerek kolluk kuvvetlerinin

gerekse toplumun aşırıya kaçan müdahalelerini önlemek amacıyla olduğunu görmekteyiz.

Anayasa şiddeti sosyal alandan dışlamaya dönük genel düzenlemeler içermektedir.

Şiddetten korunma ihtiyacı öncelikle devletin temellendirilmesinde kullanılmıştır.

Anayasa aynı zamanda devletin hukuksuz şiddetini kontrol altına almaya yönelik bir

metindir. Anayasada yer alan “sosyal devlet”, “devletin temel amaç ve görevleri” ve bazı “temel

hak ve özgürlük” düzenlemeleri devlete bireyler arasındaki ilişkilerde bir takım koruma

yükümlülükleri yüklemektedir. Diğer yandan Anayasa sosyal alanı şiddetten arındırmaya

yönelmiştir. Bu alanda devlete yükümlülükler yüklemiş ve bireylere haklar tanımıştır.

11


b. Ceza hukuku ve şiddet

Diğer modern devletlerin hukuk sistemlerinde işlendiği gibi Türk Ceza Kanunu’nda da

şiddet konusu işlenmiş ve şiddet konusu dört başlık altında incelenmiştir.

Şiddet türlerini ceza kanunumuza göre sınıflandıracak olursak;

1. FİZİKSEL ŞİDDET:

Mağdurun beden bütünlüğüne yönelmiş olan ve ona fiziksel olarak zarar vermeyi

amaçlayan şiddet türüdür. Fiziksel şiddetle mücadelede Türk Ceza Kanunu’nun birçok

maddesinde çeşitli suç tiplerine yer verildiği görülmektedir: Kasten öldürme (TCK m.81),

kasten yaralama (TCK m.86), insan üzerinde deney (TCK m.90).

2. PSİKOLOJİK ŞİDDET:

Kişilerin bedensel veya kişilik özellikleri kullanılarak, bunlar üzerinde baskı kurmak

suretiyle duygular aracı kılınarak kişinin istenmediği muameleye maruz bırakılması bu şiddet

türünü oluşturmaktadır. Türk Ceza Kanunu’ndaki bazı örnekleri şunlardır: Tehdit (TCK

m.106), şantaj (TCK m.107), cebir (TCK m.108), kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak (TCK

m.109), iş ve çalışma hürriyetinin ihlali (TCK m.117), hakaret (TCK m.125).

3. CİNSEL ŞİDDET:

Kişilerin istekleri dışında veya istemedikleri biçimde veya istismar edilmek suretiyle

cinsel dokunulmazlıklarına müdahale niteliğindeki fiillere maruz bırakılmaları cinsel şiddet

olarak ifade edilmektedir. Cinsel şiddet suçlarının mağdurlarının genellikle kadınlar ve

çocuklar olduğu da bilinmektedir. Bu şiddet türü, tecavüz, ensest, zorla evlendirme, cinsel taciz

gibi şekillerde görülmektedir. Türk Ceza Kanunu’ndaki cinsel şiddet suçu tiplerinin bazı

örnekleri şunlardır: Cinsel saldırı (TCK m.102), çocuğun cinsel istismarı (TCK m.103), reşit

olmayanla cinsel ilişki (TCK m.104), cinsel taciz (TCK m.105), müstehcenlik (TCK m226),

fuhuş (TCK m.227).

4. EKONOMİK ŞİDDET:

Ekonomik güç kullanılarak kişilerin yaşamını devam ettirebilecek maddi gücün

ellerinden alınması şeklindeki şiddet türüne ekonomik şiddet denilmektedir. Bu şiddet türü;

zorla çalıştırılma, çalışmaktan alıkonulma, kişisel malvarlığının izinsiz kullanımı, dilendirilme,

kötü muamele gibi çeşitli şekillerde karşımıza çıkmaktadır. *** Ekonomik şiddetle mücadelede

Türk Ceza Kanunu’nun birçok maddesinde çeşitli düzenlemelere yer verilmiştir: Fuhuş (TCK

m.227), dilencilik (TCK m.229), kötü muamele (TCK m.232), aile hukukundan kaynaklanan

yükümlülüğün ihlali (TCK m.233).

c. Şiddet mağdurlarının sahip olduğu haklar

Şiddet suçunun mağduru olan bireylere yönelik gerçekleştirilecek fiiller aynı zamanda

özel hukuk açısından haksız fiil olarak nitelendirileceğinden, bu fiili gerçekleştiren kişiye karşı,

mağdurun uğramış olduğu zararların tazmini amacıyla maddi ve manevi tazminat davası açma

hakkının bulunduğuna da vurgu yapmak gerekmektedir.

Şiddet suçları denildiği zaman 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin

Önlenmesine Dair Kanun üzerinde de kısaca durmakta fayda görmekteyiz. Şiddet suçlarıyla

mücadelede yalnızca ceza hukuku enstrümanları yeterli olmayıp aynı zamanda infaz hukukuna

12


ilişkin müesseselerden de yararlanılmasında zorunluluk bulunmaktadır. İnfaz hukukunun şiddet

ve suç denklemindeki yerinin ceza bakımından işlevselliğinin önem taşıdığı görülmektedir. Bu

kapsamda infazın kanuna uygun, hukuktan ayrılmadan, ayrıcalık tanımadan, insan haklarına

saygılı, insan onuruna yakışan, eşit, adaletli ve hakkaniyete uygun yapılması gerekmektedir.

Cezanın caydırıcılık ve önleme işlevlerinin bulunmasının yanı sıra infazın hassas bir

şekilde planlanması da suç işlenmesinin önlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu

kapsamda şiddet suçlarından bazıları bakımından 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin

İnfazı Hakkında Kanun’da koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik tedbiri süreleri

bakımından hükümlünün aleyhine sonuç doğuracak bazı düzenlemelere yer verilmiştir ki bu

durum da kanun koyucunun izlemiş olduğu infaz politikasının doğal bir sonucu olarak

görülebilir.

Şiddet suçunun mağduru olan bireylere yönelik gerçekleştirilecek fiiller aynı zamanda

özel hukuk açısından haksız fiil olarak nitelendirileceğinden, bu fiili gerçekleştiren kişiye karşı,

mağdurun uğramış olduğu zararların tazmini amacıyla maddi ve manevi tazminat davası açma

hakkının bulunduğuna da vurgu yapmak gerekmektedir.

13


KAYNAKÇA

1. Becermen, M., “Hukuk ve Şiddet İlişkisi Üzerine”, Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi

Arkivi, 27. Kitap

2. Boyar, O., “Anayasa Hukuku ve Şiddet”, MÜHF - HAD, C.22, S.1

3. Demirbaş, T., “Şiddet Suçlarına Genel Bir Bakış”, Ankara Üniversitesi Hukuk

Fakültesi Dergisi,65 (2016)

4. Dursun, Y., “Şiddetin İzini Sürmek: Şiddet Nedir?", FLSF Felsefe ve Sosyal Bilimler

Dergisi (2011)

5. Ersoy, U., Küçükay, A., “Şiddet Önleme Çalışmalarına Psikolojik ve Hukuki Bir

Bakış”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 35(160) (2022)

6. Polat, O., “Şiddet”, MÜHF - HAD, C.22, S.1

14


ŞİDDETİN PSİKOLOJİK YÖNÜ

Yenilikçi Hukukçular Platformu Şiddet ile Mücadele Komisyonu Şiddetin Psikolojik

Yönü Temsilciliği olarak amacımız, şiddetin her türünü kapsamasına karşın, görülmeyen/ fark

edilmeyen kısmında kalan ‘psikolojik süreci’ ele almak ve bu süreç doğrultusunda sosyal

toplumda iyileşmeler sağlamak için adımlar atmaktır.

Bu raporun mahiyeti, konuyu giriş noktasında ele alacak olup amaçlarımızı

detaylandırarak belirtmektir. Sizlere sunduğumuz rapor nihayetinde talebimiz; iş birliği

yaparak projeyi birlikte geliştirmek ve sonuçlandırmak olacaktır.

Şiddet ve Etkileri Nelerdir?

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) şiddeti; “fiziksel güç veya iktidarın kasıtlı bir tehdit veya

gerçeklik biçiminde bir başkasına uygulanması sonucunda maruz kalan kişide yaralanma, ölüm

ve psikolojik zarara yol açması ya da açma olasılığı bulunması “durumu olarak

tanımlanmaktadır. Amerikan Psikoloji Birliği ise şiddeti;” Bireylerin ya da grupların,

psikolojik, sosyal ya da fiziksel iyi-oluşlarına zarar gelmesiyle sonuçlanan, ani ya da kronik

durumlar” şeklinde ifade etmektedir. APA (1991) “Bir insana veya hayvana karşı fiziksel

saldırı, etkin fiziksel aşağılama ya da aktif fiziksel kavga, insana veya hayvana karşı etkin

psikolojik aşağılama ya da keskin, onur kırıcı psikolojik saldırı, kişisel mülkiyete çaya

potansiyel mülkiyete oldukça etkin ya da yakıcı, kötü niyetli yok etme veya zarar verme çabası”

olarak bir başka bağlamda tanımlanmıştır. (Audi,1971).

Şiddetin etkilerinden bahsedilecek olunursa; şiddet toplumsal düzeni bozabilir, fiziksel

ve ruhsal yaralanmalara yol açabilir, insan haklarını ihlal eder. Ek olarak Dünya Sağlık

Örgütü’nün 2002 verilerine göre dünya genelinde her yıl 1,6 milyondan fazla insan şiddet

nedeniyle hayatını kaybetmekte, ayrıca şiddete maruz kalan bireylerde fiziksel, cinsel, zihinsel

ve ruhsal sorunlar ortaya çıkmaktadır (World Report on Violence and Health, 2002).

Bu bakımlardan insan haklarının korunması açısından “şiddet” kavramının önemi

büyüktür.

Şiddetin Psikoloji ile Bağlantısı

Şiddetin psikolojiyle bağlantısı hem mağdurları hem de saldırganları etkileyen kapsamlı

bir ilişkidir.

Şiddet; travma, anksiyete, depresyon gibi insan iç dünyasına olumsuz yönde etki eden

unsurların bir kaynağı olduğundan ve bireyin yaşam kalitesini ciddi bir boyutta

etkileyebildiğinden “Şiddetin Psikolojik Yönü” ana başlığıyla değerlendirilebilir.

Şiddetin psikolojik yönüne dair bazı araştırmalar:

Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün yapmış olduğu araştırmaya göre kadınların yüzde

44’ünün psikolojik şiddete maruz bırakıldığı öğrenilmektedir. (KSGM, 2016). Aynı

araştırmadan 2012 ve 2013 yılları arasında Ankara Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi

Müdürlüğüne (ŞÖNİM) yapılan başvuruların yüzde 45’inin psikolojik şiddet temelli olduğu

öğrenilmektedir.

Başvuruların oranlarına bakıldığında önemli bir kısmının psikolojik şiddet temelli olması,

problemin yaygınlığının ciddi bir boyutta olduğunu gösterir.

15


1965 yılında Psikolog Albert Bandura tarafından yapılan Bobo Doll deneyi şiddetin

çevresel faktörlerden mi genetik faktörden mi kaynaklandığını çocuklar üzerinden ölçen bir

deney çalışmasıdır.

Bir başka deney çalışması; Stanford Hapishane Deneyi. Stanford Üniversitesi’nde bir

psikolog olan Philip Zimbardo, 1971 yılında’ insanların sosyal rollere nasıl tepki verdiğini

ortaya çıkarmak’ amacı ile ‘mahkûm ve gardiyan’ rolleri üzerinden deneyini gerçekleştirmiş ve

büyük etki uyandırmıştır.

Son olarak insanların otorite ve itaate dair sosyal etkilerini ölçen Stanley Milgram

tarafından yapılan ‘Milgram Deneyi ‘(1961) örnek verilebilir.

Kapsam

Psikolojik şiddet; fiziki ve fiziki olmayan tüm şiddet türlerini kapsar. Bu anlamda

psikolojik, sosyolojik, antropolojik, tıbbî ve hukuki bağlamlarda incelenir.

Amaç

Şiddet uygulayan ve şiddet uygulanan kişilerin psikolojik durumlarını ele alarak şiddetin

köklerine inmek, şiddetin kriminolojik, viktimolojik açıklanması ve kriminalistik açıdan

sonuçlandırılması.

Amacın İncelenme Yönleri

Şiddet uygulayan ve uygulanan kişilerin psikopatolojisi, fizyolojisi

Çocuk -ergen psikopatolojisi

Kriminolojik, kriminalistik ve viktimolojik inceleme

Ele Alınacak Topluluklar / Bireyler

Suç mağduru çocuklar

Kadınlar

Şiddet failleri ve mağdurlar

Biyolojik cinsiyet, toplumsal cinsiyet, cinsel kimlik

Ele Alınacak Bireyler Açısından Şiddete Neden Olabilecek Etkenler:

Şiddet; biyolojik, psikolojik ve sosyokültürel bakış açılarıyla çok boyutlu bir etkenler

çerçevesinde incelenmelidir.

1. Çevresel Faktörler

2. Ailesel > Soybağı

3. Kültürel

4. Genetik /Evrimsel Belirtiler

5. Bilişsel Faktörler

6. Gelişimsel Nedenler

16


Ele Alınacak Toplulukların Yaşlara ve Etkilendikleri Gruplara Göre Ayrışımı

YAŞ DÖNEM ETKİ

0-1 Bebeklik Anne

2-3 İlk Çocukluk Anne ve Baba

3-6 Okul öncesi Aile, arkadaşlar

6-11 İlkokul Okul

12-18 Ergenlik Arkadaşlar

19-35 Genç Yetişkinlik Eş

36-65 Orta Yaş Aile, toplum

66 ve sonrası Yaşlılık Tüm insanlık

17


KAYNAKÇA

1. Başeğmez, Ayşe Cansu.Özerk,Halis.”İnsanın Saldırgan ve Şiddet İçeren

Davranışlarını Psikoterapi Kuramlarının Ele Alış Biçimlerinin

Değerlendirilmesi.”Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi,18(44),2021.

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1785715

2. Çakır, Hülya.” Kadına Yönelik Şiddetin Kavramsal İncelenmesi: Yozgat Örneği.”

Dergipark 4/6 2020. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1195542

3. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Kadına Yönelik Şiddet ile Mücadele Ulusal

Eylem Planı. https://www.aile.gov.tr/uploads/ksgm/uploads/pages/dagitimdaolan-yayinlar/kadina-yonelik-siddetle-mucadele-ulusal-eylem-

4. Orbay, İsmail” Görünmeyene Işık Tutmak: Psikolojik Şiddet. Toplum ve Sosyal

Hizmet.” Dergipark,33(1),267-290 2022. https://dergipark.org.tr/tr/download/articlefile/1894552

5. Ulu, Mustafa ”Kişilik ve Şiddet İlişkisi Üzerine Psikolojik Bir Araştırma.”

bilimname XXXII, 2016/3, 57-82. https://dergipark.org.tr/tr/download/articlefile/511097

6. Uluslararası İnsan Çalışmaları Dergisi,5/10 2022.

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2439692

7. Ülkerbaba, Yüksel. ”Milgram Deneyi:Otorite ve İtaate

Dair.”İÜHFM,C.LXXV,1,227-270,2017.

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/327251

8. Yorgancılar, Serkan ”Arendt’e Göre Şiddet ve Şiddetin Keyfiliği Üzerine Bir

Değerlendirme.” International Journal of Human Studies

9. World Report on Violence and Health

https://iris.who.int/bitstream/handle/10665/42495/9241545615_e ng.pdf

18


ŞİDDETİN SOSYOLOJİK YÖNÜ

Yenilikçi Hukukçular Platformu Şiddet ile Mücadele Komisyonu Şiddetin Sosyolojik

Yönü Temsilciliği olarak bu raporu yazmaktaki amacımız şiddetin altında yatan, şiddete temel

oluşturan, insanları şiddete yönlendirebilen fikirleri, değerleri, zihniyetleri anlayabilmek;

toplumun ve toplumdaki yargıların, düşüncelerin şiddete nasıl etki edebildiğini, toplumlarda

şiddetin neden oluştuğunu, hangi toplumsal değerlerin şiddeti meydana getirdiğini

anlayabilmek ve anlatabilmektir.

Hedefimizi öncelikle şiddetin ve sosyolojinin tanımını, şiddetin formlarını ve

uygulandıkları kesimleri, şiddet ve sosyolojinin ilişkisini vererek daha sonra ise bunun

pratikteki yansımalarını Opuz-Türkiye davası üzerinden inceleyerek gerçekleştireceğiz.

ŞİDDET NEDİR?

Şiddet, bireyin fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik yönden zarar görmesiyle ya

da acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve

baskıyı ya da özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya

ekonomik her türlü tutum ve davranıştır. 1

ŞİDDETİN FORMLARI

Şiddet genellikle fiziksel bir eylem olarak algılanır, ancak şiddet yalnız fiziksel bir

eylem olarak değil birçok görünümde meydana gelebilir. Şiddet fiziksel şiddet şeklinde

olabileceği gibi psikolojik şiddet, duygusal şiddet, ekonomik şiddet, cinsel şiddet, sözel

şiddet ve siber şiddet gibi birçok şekilde ortaya çıkabilir. 2

ŞİDDETİN UYGULANDIĞI GRUPLAR

Şiddet toplumda farklı gruplar üzerinde meydana getirilebilir. Şiddetin uygulandığı

bazı gruplar ise kadınlar, çocuklar, yaşlılar, engelli bireyler, LGBTQ+ bireyler olarak

sıralanabilir. 3

SOSYOLOJİ NEDİR?

Sosyoloji toplum ve bireyler üzerine, toplum ve bireylerin etkileşimi üzerine çalışan bir

bilim dalıdır. Sosyolojik araştırmalar birbirinden farklı bireylerin aralarındaki ilişkilerden

küresel sosyal ilişkilere kadar genişlemiştir. Sosyoloji alanı insanların bir toplum içinde neden

ve nasıl düzenli bir şekilde yaşadıklarının yanı sıra bireylerin, topluluklar, gruplar ve

kurumların nasıl yaşadığına da odaklanmıştır. 4 Sosyoloji toplumsal eşitsizlik, sınıfsal yapılar,

aile, din, cinsiyet gibi birçok alanı kapsamaktadır.

ŞİDDET VE SOSYOLOJİ

Şiddet kavramı tek başına ele alınabilir bir kavram değildir. Şiddetin psikolojik, fiziksel,

ekonomik, duygusal vb. birçok görünümde ortaya çıkabileceğinden ve sosyolojinin toplum ve

birey üzerine, bireyler arası ilişkiler üzerine çalıştığından bahsetmiştik. Şiddet, toplumların

özelliklerine, tarihine, coğrafi konumuna, bireylerin yaşamlarına ve geçmişlerine bağlı olarak

1 https://evicisiddet.adalet.gov.tr/SIDDET_NEDIR.html

2 Bal, 2014, s.7. ve Polat, 2016, s.17.

3 Polat, 2016, s.16.

4 https://tr.wikipedia.org/wiki/Sosyoloji

19


değişkenlik gösteren bir fenomendir. Şiddetin farklı görünümlerde ortaya çıkmasının

nedenlerini oluşturan faktörlere baktığımızda sosyoloji alanına giren toplum, birey, insan

davranışları, insan ilişkileri gibi kavramları görmekteyiz. Şiddet, genellikle başka bir kişiye, bir

grup veya topluluğa yönelik olarak ortaya çıkar ve şiddetin nedenleri karmaşık bir biçimde bir

araya gelir. Örneğin şiddetin uygulandığı gruplar arasında yer verdiğimiz kadın bireyleri ele

alırsak, bu bireylerin yalnızca cinsiyetlerinden dolayı gördükleri şiddetin kökenine inmemiz

gerektiğinde sosyolojinin bir alanı olan toplumsal eşitsizlik ve cinsiyet kavramlarını

araştırmamız gerektiğini gözlemleyebiliriz. Bu bağlamdan çıkarabileceğimiz üzere şiddetin

kökenini algılayabilmek için sosyoloji alanına ihtiyaç duyarız.

Sosyolojik olarak şiddet kavramına baktığımızda; toplumda işittiğimiz birbirinden farklı

şiddet olaylarını herkesin farklı yorumlayabildiğini, bazı şiddet olaylarını kınarken bazı şiddet

olaylarına ise onaylayıcı sebepler bulabildiğini gözlemleyebiliriz. Bu fark bireylerin sosyolojik

kökenlerine dayanabilmektedir. Bireyler toplumdan, yetiştirilişlerinden, kültürlerinden

edindikleri değer ve yargıları ile kendilerine oluşturdukları sosyolojik köken içerisinde

yaklaşımlarını ve olaylara karşı yorumlarını meydana getirirler. Yine bu bağlamda herkesin

şiddeti anlama ve değerlendirme şekli de farklı olacaktır.

Bireylerin hem şiddete yönelme hem de şiddeti anlamlandırma kökenlerini sosyolojik

yönden inceleyecek olursak bunun altında örf ve adetler, namus, şeref, cinsiyet ayrımcılığı,

itibar, kişiler arası ilişki biçimi gibi nedenlerin bulunduğunu söyleyebiliriz. 5

Her insanın sahip olduğu farklı yargılar nedeniyle de bazı şiddet davranışlarının gün

yüzüne çıktığını gözlemleyebiliriz. Raporumuzun başlarında ele alacağımızı söylediğimiz

şiddetin sosyolojik kökeninin hukuksal alana yansıması konusuna geldiğimizde ise günlük

hayatımızdaki yargıların ve işittiğimiz ya da şahit olduğumuz şiddet olaylarına verilen

tepkilerin, bu olayları normalleştiren kalıpların etkisinin bu denli olduğunu gördüğümüz

şartlarda, bir hukuk insanının yaklaşımı bizim için hayli önemli olacaktır. Çünkü şiddet içeren

davranışlara getireceği yorumla, kararla ve vereceği cezayla bu tür davranışlardan caydırma

konusunda farkındalık yaratabilecek en etkili yollardan biridir hukuk sistemi. Bu aşamada,

şiddetin sosyolojik yönü başlığı altında cevaplamamızı gerektirecek birçok soru ile birlikte

aklımıza gelmesi gereken önemli sorulardan bir tanesi şudur: ‘’Bir hukuk uygulayıcısı yetiştiği

sosyal ortam, edindiği değerler ve sosyolojik kökeni ile toplumsal cinsiyet eşitsizliğini,

cinsiyetlere yüklenen rolleri ve buna bağlı şiddet formlarını normalleştirmiş ise vereceği

kararlarda ne kadar insan haklarına saygılı ve eşitliğe uygun davranabilir?’’

Bu aşamada bu sorunun cevabını bulabilmek ve Yenilikçi Hukukçular Platformu olarak

öğrendiğimiz tüm bu kavramların hukuk alanına nasıl bir görünümde yansıyacağını incelemek

amacı ve yenilikçi bir bakış açısı ile Opuz-Türkiye davasını analiz ettik. Opuz-Türkiye davası

aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddetle ilgili birçok önemli hukuki ve toplumsal sorunu

gündeme getirmiştir. Davayı özetlemekle başlamamız gerekirse Nahide Opuz Diyarbakır’da

yaşayan, dini nikâh ile evlenen, 3 çocuğa sahip bir kadındır. Nahide Opuz eşi tarafından şiddet

ve tehditlere maruz kalmaktadır. Opuz’a karşı 5 saldırı ve tehdit, 2 tehdit olayı gerçekleşmiştir.

Bunlardan 3. Olayda başvurucuya karşı bıçakla saldırı sonucunda alınan sağlık raporundaki iş

görmezliğe yol açan hasar tespitlerine rağmen savcı kimse hakkında soruşturma açmamış ve

davanın takibinde kamu yararı görülmemiştir. 4. Olayda ise hukuk işleri müdürünün

soruşturması sonucunda başvurucunun annesinin eski eşinden intikam almak gibi amaçlarla

5 Kızmaz, 2006, s.9.

20


kızını H.O.’dan ayırmak istediği, iftiralarda bulunduğu ve güvenlik güçlerinin vaktini harcadığı

sonucuna varılmıştır. 9. Olayda başvurucunun annesi H.O tarafından öldürülmüştür. Mahkeme

H.O.’yu mahkûm etmiştir ancak suçun H.O.’nun tahrik edilmesi sonucunda işlenmesi ve

H.O.’nun yargılama boyunca sergilediği iyi hal dikkate alınarak cezası 15 yıla indirilmiştir.

Mahkeme yargılama esnasındaki tutukluluk süresini ve kararın temyiz aşamasında

inceleneceğini dikkate alarak H.O.’nun salıverilmesine karar vermiştir. 6

İncelediğimiz dava sonucunda elde ettiğimiz sonuçlar üzerine yaptığımız

değerlendirmede asıl konunun hukuk sisteminden çok kadınların yaşadıkları şiddeti

bildirmeleri sonucunda karakolların ve yargının karşısında gördüğü tavır olduğuna kanaat

getirdik. Örneğin 3. Olayda savcının gerçekleşen saldırı hakkında kimseye soruşturma

açmaması davranışının ve polislerin aile içi şiddete maruz kalan kadınların başvurularının

çözümünde takındığı isteksiz tavrın, bu meseleleri özel bir aile meselesi gibi görmesinin arka

planında sosyolojik nedenler yer almaktadır. H.O yaptığı savunmalarda sürekli olarak toplumda

kabul edilen eril zihniyeti yansıtan söylemler kullanmıştır. H.O.’nun kullandığı bazı söylemler,

örneğin kayınvalidesinin ahlaksız bir yaşam sürmesi, namusunu korumak istemesi, çocukları

olduğunu ve aile olduklarını öne sürerek pişmanlığını dile getirmesi bu zihniyete örnek

oluşturabilir. Ayrıca karısı Nahide Opuz’a ve onun annesine karşı kullandığı ‘’Neden yemek

pişirmedin?’’, ‘’Evde dur çocuklarına bak.’’, ‘’Neden dışarılarda dolaşıyorsun?’’ gibi cümleler

de yine bu zihniyetin sonuçlarıdır. Tüm bu söylemlerin hem söyleyen kişi hem benimseyen

kişiler tarafından kabul edilip normalleştirilmesinin nedeni Nahide Opuz’un kökeni ve

cinsiyeti, eğitimi ve bulunduğu sınıf itibari ile toplumsal olarak dezavantajlı bir konumda

bulunmasıdır. Bu eril zihniyetin getirdiği düşünce tarzı hâkimler, savcılar ve olaydaki polisler

tarafından kabul edildiğini gözlemliyoruz. Olayı hukuki açıdan değerlendirdiğimizde ise

önümüze hâkime verilen güçlü bir yetki olan takdir yetkisinin bu eril zihniyete sahip bir erkek

tarafından kullanılması, şiddeti uygulayan erkeğin toplum tarafından kutsal kabul edilmiş aile

değerleri, cinsiyet farklılıkları, namus gibi nedenlerin altına sığınması, hukuk düzeni tarafından

bu nedenlerin normalleştirilip şiddetin haklı çıkması için bir neden kabul edilmesi gibi sonuçlar

çıkmıştır. Hukuku uygulamaya döken kişilerin alacakları kararlarda, toplumsal cinsiyet ve

şiddet gibi kavramlar karşısında eril bir zihniyetle yaklaşmaları, şiddeti uygulayan kişiye karşı

bu eril zihniyetin dayanağı olan aile, namus gibi sebepler ile yasaları hafifleştirmeleri devletin

kadının yaşam hakkını korumaya yönelik yükümlülüğünü ihlal etmesi sonucunu doğurmuştur.

Bununla birlikte bu tür şiddet olaylarında verilen kararların caydırıcı olması gerekirken bu

zihniyetle verilen kararların daha çok cesaretlendirici olabilmesi de mümkündür.

SONUÇ

Yenilikçi Hukukçular Platformu Şiddetle Mücadele Komisyonu olarak şiddetin

sosyolojik kökenini anlayabilmek için yaptığımız ve şiddet – sosyoloji ilişkisi bağlamına

yenilikçi bir bakış açısı ile yaklaşarak hukuki alanını da incelediğimiz atölye çalışmaları ve

dava incelemeleri sonucunda şiddetin neden uygulandığı, şiddete sebep olan sosyolojik

kökenlerin neler olabileceği, şiddete sebep olan sosyoloji temelli anlayışların hukukta nasıl

sonuçlar meydana getireceği gibi sorularımıza bulduğumuz sonuçları yaptığımız tanımlamalar

ve değerlendirmeler eşliğinde raporumuzda sunduk.

6 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Opuz- Türkiye Davası

21


KAYNAKÇA

1. Bal, N. (2014). Sosyolojide Şiddet Kavramı. Yurt ve Dünya Dergisi.

https://yurtvedunyadergisi.files.wordpress.com/2014/02/6-3.pdf

2. Düşün Bil. Şiddeti Sosyolojik Olarak Kavramak. Son Güncelleme 5 Temmuz, 2017.

https://dusunbil.com/siddeti-sosyolojik-olarak-kavramak/

3. Ev İçi Şiddet. Şiddet Nedir? Erişim 6 Ekim, 2023.

https://evicisiddet.adalet.gov.tr/SIDDET_NEDIR.html

4. Kızmaz, Z. (2006). Şiddetin Sosyo-kültürel Kaynakları Üzerine Sosyolojik Bir

Yaklaşım. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi.

https://search.trdizin.gov.tr/tr/yayin/detay/59154/

5. Polat, O. (2016). Şiddet. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/274326

6. Uygur, G. (2015). Toplumsal Cinsiyet ve Adalet: Hukuk Adaletsizdir.

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/398472

7. Wikipedia. Sosyoloji. Son Güncelleme 9 Mart, 2023.

https://tr.wikipedia.org/wiki/Sosyoloji

22


ŞİDDETİN EKONOMİK YÖNÜ

CAM TAVAN VE KADINLARA YÖNELİK EKONOMİK ŞİDDETİN ETKİLERİ

Günümüzde şiddet olgusunun safi acı verici haksız bir fiziksel eylemi temsilinden daha

farklı yönlere evirilmesi, şiddet olgusunun derinlemesine incelenmesi ve önlemlerin diğer

disiplinlerden de yardım alarak sıkılaştırılması ihtiyacını doğurmuştur. Şiddet; fiziksel,

psikolojik, cinsel ve ekonomik alanda kişiyi her türlü etkileyen haksız fiillerin birleştiği bir

olgudur. 7

Ekonomik şiddet, toplumsal yahut bireysel olarak dezavantajlı bir bireyin ekonomik

bağımsızlığına haksız bir müdahalenin varlığıdır. 8 Bu araştırmanın asıl inceleme grubu olan

kadınlar, dezavantajlı gruplar içerisinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği kavramından ötürü yer

almaktadırlar.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadın ve erkeğe sosyal yaşamda tanımlanan roller

nedeniyle hak, fırsat ve kaynak kullanımda cinsiyetler arası ayrımcılık yapıldığını ifade

etmektedir. 9 Bu ayrımcılık kültürün yapısı ve normlarına göre değişse de bazen devletin

normlarında da bariz görülecek şekilde yer alabilir. Bu durumun alenen olamadığı ancak sosyal

hayatta görünmeyen “cam tavanlar” ise kadına yönelik ekonomik şiddeti tanımlamak için

ortaya çıkmış bir sosyal gerçekliktir.

Kadınların Sanayi Devrimi öncesi toplumda ücretsiz emek olarak hem aile içi

sorumlulukları hem de tarım işlerin de de ücretsiz aile işçisi kullanıldığı zamanlardan Sanayi

Devrimi sonrası ücretli ancak dezavantajlı işçi konumuna geldiği bilinmektedir. Kadınlar, iş

dünyasına girmeleriyle birlikte birçok ayrımcılığa maruz kalmışlardır. Bu ayrımcılığın

temelinde, medeni durum, cinsiyet, çocuk sahibi olup olmama gibi faktörler de yer almaktadır. 10

Ancak genel duruma baktığımızda medeni hal ve çocuk sahibi olma durumları kadınları negatif

bir şekilde etkilerken, erkekler için avantaj haline gelebilmektedir.

Kadının çocuğuna “annelik” yapması, ev işlerinde tüm sorumluluğu üstlenmesi, seyahat

gerektirecek iş tanımları için eşinin izin vermemesi gibi durumlar onu geriye atarken, erkek için

bunlar bir sorun teşkil etmemekte hatta “babalık” görevlerinden ötürü ailenin ekonomik yükünü

sırtlandığı için onu bir adım ileride tutmaktadır. Hatta bu ekonomik yükün tamamının erkeğe

ait olması bir noktada kadının ev içerisindeki hak ettiği itibardan mahrum kalmasına, şiddet

olaylarında hayati bir tehlike bulunmadığı müddetçe eşini ihbar edememesine, gereken hukuki

destekten yoksun kalmasına yol açmaktadır. (AİHM 2009) 11

Kadının iş dünyasındaki varlığı, erkek egemen toplumlarda rahatsızlık verici bir durum

olarak karşılanmaktadır. Para ve erkek ilişkisi daha genel geçer bir olgu olması, para akışının

ev içerisindeki güç dengelerini de değiştirmesi sebebiyle kadının geri planda kalmasını uygun

gören gelişmemiş toplumlarda kadın, ev hizmetleri ve aile bireylerine bakımdan sorumlu

7 Özerkmen, N., & Gölbaşı, H. (2012). Toplumsal bir olgu olarak şiddet. Akademik Bakış Dergisi, 28,

1-19.

8 Gökkaya, V. B. (2011). TÜRKİYE'DE KADINA YÖNELİK EKONOMİK ŞİDDET. Cumhuriyet

Üniversitesi Journal of Economics & Administrative Sciences (JEAS), 12(2).

9 Bardakçı, Ş., & Oğlak, S. (2022). Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi ve Türkiye*. Toplumsal

Politika Dergisi, 71-90

10 Giray, F., & Aydın, E. (2019). Toplumsal Cinsiyete Dayalı Ekonomik Ayrımcılık. B.U.Ü. İktisadi ve

İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 25-57.

11 AİHM. (2009). Opuz- Türkiye Davası. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi.

23


görülmüştür. Gelişmemiş toplumlarda toplumsal cinsiyet eşitsizliği çok daha sert koşullar ile

kendini göstermektedir. Zira iki cinsiyete atanmış rollerin farklılıkları sadece toplumsal rol

olmaktan çıkarak cinsiyetler arası bir hiyerarşi var gibi kabul edilir. Oysaki biyolojik

cinsiyetlerimizin toplumun dayattığı sosyal rollerle birleşerek iki cinsiyetin de birbiri üzerinde

bir hiyerarşi iddiasında bulunması oldukça manasızdır.

Bu eşitsizlik sadece ekonomiyi değil sosyal dengeleri de etkileyen toplumun yapısına

göre belirli bir cinsiyetin tamamen ötekileştirilmesi ve niteliksizleştirilmesi ile sonuçlanan bir

süreçtir. Ev hizmetleri normal bir işin katbekat üstünde emek ve mesai gerektiren ancak

topluma doğrudan bir katkısı olmayan bir alandır. Evin ortak gelir ve giderleri olduğu gibi ortak

sorumlulukları da olması kadını ev-iş yeri ikilemi arasından kurtaracaktır. Zira toplumdaki

erkeklerin büyük çoğunluğu ev sorumluluklarını çalışsa dahi sadece kadına ait görmekte ve ağır

mesai şartları sonrası dinlenmeye ihtiyacı olan kadını giderek ağır bir yük altına sokmaktadır.

Bu şartlar altında kadının iş hayatındaki verimi ve kendisine ayırabileceği vakit düşecek ve

kadını iş yahut ev arasında bir seçim yapmaya itecektir. Nitekim bu konu üzerine TUİK’in 2016

Aile Yapısı Araştırmasına yönelik tabloda göreceğiniz üzere kadının ev içi sorumlulukları

erkeğin çok çok üstünde ve adaletten uzak bir çizgidedir.

24


Yukarıda görülen tablodan anlaşılacağı üzere kadınların bu iş yükünün yanı sıra

çalışması, işverende performansa yönelik bir olumsuz önyargı oluşturmakla beraber kadın

işçinin de tercih edilmemesine yol açmaktadır.

Nitekim cam tavan kavramı da kadınlar ile üst yönetim arasında yer alan ve onların başarı

ve liyakatlarına bakılmaksızın ilerlemelerini engelleyen, açıkça görülmeyen (invisible), aynı

zamanda aşılamayan engelleri nitelendirmektedir. 12 Burada görünürlük sadece insanların

algılamalarıyla var olan görünürlükten ziyade, hukuk normları aracılığıyla da bir engelin var

olmamasına karşılık sağlıksız sosyal normların bir dayatması biçiminde ortaya çıkan

görüntüdür. Zira kadınların iş imkânlarına yönelik devlet erkinin uygulamaları mevcut olsa da

özel kişilerin kendi aralarında oluşturduğu iletişim ve çalışma şartlarının sosyal boyutu

tamamen devletin alanı dışında özel bir ilişkidir. Bu konuda yapılan araştırmalar, kadınların işe

alımı yahut işte pozisyon olarak yükselmeleri konusunda belli başlı faktörlerin onları geriye

düşürdüğünü ortaya koymuştur.

Bireysel Faktörlerden

Kaynaklanan Engeller

Çoklu Rol Üstlenme

Kadınların

Kişisel Tercih

ve Algıları

Kaynak: KSSGM Yayınları, Ankara, 1998. 13

Örgütsel Faktörlerden

Kaynaklanan Engeller

Örgüt Kültürü

Örgüt Politikaları

Mentor Eksikliği

Informal İletişim

Ağlarına

Katılamama

Toplumsal Faktörlerden

Kaynaklanan Engeller

Mesleki Ayrım

Stereotipiler

(Cinsiyetle

Bağdaştırılan

Kalıplaşmış

Önyargılar)

Bu faktörlerin varlığı birer birer yahut bir bütün halinde kadınların iş dünyasında

yükselmesine engel teşkil etmekle birlikte hak edilen pozisyonları da liyakatsiz ya da sadece

erkek olduğu için daha az toplumsal cinsiyet sorunlarıyla uğraşan birine karşı kaybetmiş

olmakta, iş dünyasında cinsiyetinden ötürü bir mobbinge maruz kalmaktadır.

Konuya ilişkin uluslararası sözleşmelerden en bilindiği CEDAW’dır. CEDAW

sözleşmesi, kadınlara karşı ayrımcılığın tarih boyunca ve günümüzde dünyada gösterdiği

yaygınlık ve çeşitliliğin, doğal bir sonucu olarak içeriği itibariyle çok yönlü ve geniş kapsamlı

bir metindir. Sözleşme, taraf devletlerde kadınların kanun karşısında eşitliğinin sağlanmasının

ötesine geçerek, medeni hallerine bakılmaksızın kadınların; siyasal, sosyal, ekonomik ve

kültürel yaşamda erkeklerle eşit konumda olmaları ilkesini benimsemekte, devletleri bu

amaçları hızla gerçekleştirmek için özel geçici önlemler almaya yöneltmekte ve kadınlarla

12 Aytaç, S. (1997). Çalışma Yaşamında Kariyer Yönetimi Planlaması Geliştirilmesi Sorunları. İstanbul:

Epsilon Yayıncılık

13 KSSGM. (1998). 1995 Yılında Pekin’de Gerçekleşen IV. Dünya Kadın Konferansı Sonuçlarının.

Ankara: KSSGM Yayınları

25


erkekleri ayırımcı kalıp yargılarla tanımlayan geleneksel ve kültürel davranış kalıplarını ve

tutumları dönüştürmek için önlem almaya zorlamaktadır. 14

Mevcut erkek egemen sistem öncelikli olarak AİHS’in 14. Maddesi olan Ayrımcılık

yasağını, Anayasamızın da benzer bir zihniyetle düzenlenmiş 10. Ve 50. Maddelerini, CEDAW

sözleşmesini, Türk İş Kanunu gibi uyma zorunluluğumuz olan hukuki normlarını da ihlal

etmektedir.

Bu araştırmamızda asıl hedefimiz bu engelleri aşacak sosyal sorumluluk projelerine

katkıda bulunmak, toplumsal cinsiyet rolleri sebebiyle iş dünyasından uzak tutulan kadınların

bilinçlendirilmesi ve erkek egemen sistemin inşa ettiği cam tavanların görünür hale gelerek

ortadan kaldırılması için gerekli çalışmalara imza atmaktır.

14 Özdamar, D. (2009). CEDAW Sözleşmesi. Ankara.

26


KAYNAKÇA

1. AİHM. Opuz- Türkiye Davası. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2009.

2. Aytaç, Serpil. Çalışma Yaşamında Kariyer Yönetimi Planlaması Geliştirilmesi

Sorunları. İstanbul : Epsilon Yayıncılık, 1997.

3. Bardakçı, Şükrü, ve Sema Oğlak. «Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi ve

Türkiye*.» Toplumsal Politika Dergisi, 2022: 71-90.

4. Giray, Filiz, ve Ezgi Aydın. «Toplumsal Cinsiyete Dayalı Ekonomik Ayrımcılık.»

B.U.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2019: 25-57.

5. Gökkaya, Veda Bilican. «Türkiye'de Kadına Yönelik Ekonomik Şiddet.» Cumhuriyet

Üniversitesi Journal of Economics & Administrative Sciences (JEAS), 2011: 129-145.

6. KSSGM. 1995 Yılında Pekin’de Gerçekleşen IV. Dünya Kadın Konferansı

Sonuçlarının. Ankara : KSSGM Yayınları, 1998.

7. Özdamar, Demet. «CEDAW Sözleşmesi.» Ankara, 2009.

8. Özerkmen, Necmettin, ve Haydar Gölbaşı. «Toplumsal Bir Olgu Olarak

Şiddet.» Akademik Bakış Dergisi, 2012: 1-19.

27


ŞİDDETİN KOLLUK SÜRECİ

Şiddetin birçok türü olmakla birlikte asla çözümsüz değildir. Kapılı kapılar ardında,

susturulmaya mahkûm edilmiş her mağdur için bir ışık bulunmaktadır. Hiçbir güç, baskı,

tahakküm bu ışığı söndüremeyecektir. Şiddete karşı tutum sergilemekte tüm vatandaşlar, kolluk

ve hukuk sistemi sorumludur. Her halka birbirinin tamamlayıcısı niteliğindedir.

“Şiddetin Kolluk Süreci” başlığına girmeden evvel şiddetin ve şiddet döngüsünün tanımı

yapılacaktır. Zira hayatın olağan akışında gözden kaçırılan hususların başında bir olgunun

tanımını bilmeksizin spontane bir şekilde hareket etmek gelmektedir. Bu tutum her daim

farkındalığımızın ve önlem alma mekanizmasının eksik kalmasına sebebiyet verecektir

ŞİDDET NEDİR?

İçinde bulunduğumuz toplumsal yaşam içinde, yaşamımızın her kesitinde yaşadığımız,

yaşayabileceğimiz ya da tanıklık ettiğimiz şiddet her geçen gün varlığını değişerek, dönüşerek

sürdürmektedir. Şiddetin tanımı ve şiddet türleri konusunda yıllardır tartışmalar sürerken

şiddetin zamana, mekâna ve uygulamalara göre sürekli değişime uğraması, dönüşmesi, yeni

biçimlere bürünmesi anlaşılmasını ve tanımlanmasını zorlaştırmaktadır. Bu zorluğun yanı sıra

şiddeti belirli başlıklar altında tartışmak birçok şiddet türlerinin de gözden kaçmasına yol

açmaktadır. 15

Şiddet, kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya

acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve

baskıyı ya da özgürlüğün keyfî engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda

meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranışı 16

şeklinde mevzuatımızda yer alan şiddet mağdurları açısından önemli bir teminat niteliğinde

olan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’da

tanımlanmıştır.

Bir insan, kişiliğinin başladığı andan sonlandığı ana kadar sayısız kez şiddetin her türüne

-zaman zaman da farkına varmaksızın- maruz kalmaktadır. Günümüzde kitle iletişim

araçlarının vasıtasıyla her saniye önümüze çıkan haberlerde şiddete maruz kalan mağdur

kavramının insanla sınırlı kalmadığı da apaçık ortadadır.

ŞİDDET DÖNGÜSÜ

Hayat, döngüsel şekilde gelişim gösteren olaylar bütünüdür. Dolayısıyla şiddetin de

hayatımızın her anında nükseden bir olay olduğu düşünüldüğünde, etkilerini üzerinde

uygulandığı kişi üzerinde aşama aşama gösterdiğini söylemek herhangi bir yanlışlık teşkil

etmeyecektir.

Şiddet, her ne kadar anlık tepkiler şeklinde ortaya çıkan bir kavram olarak lanse edilse de

bu tutum son derece hatalıdır. Genel kanının aksine, şiddet genelde bir döngü içerisinde

gerçekleşir. 17 Bu durum da birçok şiddet failinin ‘’Gözüm döndü, farkında değildim’’

şeklindeki savunmalarını çürütecek niteliktedir.

15 https://www.saglikcalisanisagligi.org/site_icerik_2016/yayin/siddetlebasacikmak4.pdf

e.t.:25/09/2023

16 6248 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun m.2, f.1, b.d

17 https://evicisiddet.adalet.gov.tr/SIDDET_NEDIR.html , e.t.:25/09/2023

28


18 Şiddetin döngüsel şekilde nüksetmesini mağdur bazında değerlendirdiğimizde, önlem

alma noktasına engel teşkil edecek pozisyondadır. Şiddetin son bulacağına inanmak, bu inançla

şiddeti uygulayandan uzaklaşmama güdüsü telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açabilme

tehlikesi taşımaktadır. Şiddetin tekrarlanabileceğini bilmek erken önlem almak açısından büyük

önem arz etmektedir. Şiddetle mücadele etmenin ilk adımı, şiddete maruz kaldığımızın farkında

olmaktır.

Şiddeti tanıyıp özümsememizin ardından, şiddete karşı ne yapmalıyız sorusunun

cevabını bularak, çözümsüzlüğün var olmadığı farkındalığıyla birlikte çalışmamızın ana

konusunu teşkil eden ‘’Şiddetin Kolluk Süreci’’ başlığımıza geçiş yapalım.

ŞİDDETİN KOLLUK SÜRECİ

Bir suç işlendikten sonra olay yerine ilk giden ve mağdurla ilk temasa geçen birimler

arasında kolluk bulunmaktadır. Kolluk özellikle soruşturma evresi olmak üzere adli sürecin

işleyişinde mağdurla ilgili çok sayıda işlemi yapmakla görevlidir. Mağdurların, çoğu zaman ilk

olarak kolluğa başvurmasından dolayı kolluk birimleri, ceza adaleti sisteminin giriş kapısı

olarak nitelendirilmektedir. 19

KOLLUK NEDİR?

Yasaları ihlal eden kişilerin tespitini sağladıktan sonra ilgili şahıslar üzerinde insan

hakları ihlaline sebebiyet vermeyecek ölçüde caydırıcı politikalar uygulayarak,

rehabilitasyonlarını sağlayarak veya onları cezalandırarak kanunu uygulamak için organize bir

şekilde hareket eden hükûmete bağlı kurumların faaliyeti şeklinde tanımlanabilir.

18 https://cinselsiddetlemucadele.org/wp-content/uploads/2018/06/NVNY_gencler_kitap_web.pdf,

e.t.:25/09/2023

19 Wilson, D. ve Segrave, M. (2011), “Police-based victim services: Australian and international

models”, Policing: An International Journal of Police Strategies & Management, 34, 479-49

29


Ülkemizde kolluk yapılanması, çoklu kolluk yapılanması şeklindedir. Kolluk teşkilatları,

genel kolluk ve özel kolluk olmak üzere ayrılmaktadır.

Genel kolluk; polis, jandarma ve sahil güvenlik teşkilatından oluşmaktadır. Özel kolluk

ise genel kolluk teşkilatlarından farklı olup kendi özel kanunlarına uygun olarak belirli görevleri

yerine getiren kolluk birimleridir. 20

ŞİDDET MAĞDURU KİMDİR?

Mevzuatımızda, 6284 sayılı kanunun ‘’Tanımlar’’ başlıklı 2. Maddesinin 1.fıkra d

bendinde;

Şiddet Mağduru: Bu Kanunda şiddet olarak tanımlanan tutum ve davranışlara doğrudan

ya da dolaylı olarak maruz kalan veya kalma tehlikesi bulunan kişiyi ve şiddetten etkilenen veya

etkilenme tehlikesi bulunan kişileri ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.

Şiddet mağduru kapsamına;

1. Şiddet içeren tutum ve davranışlara maruz kalan

2. Şiddet içeren tutum ve davranışlara maruz kalma tehlikesi bulunan

3. Şiddetten etkilenen

4. Şiddetten etkilenme tehlikesi bulunan 21

KADINLAR

ÇOCUKLAR

YAŞLILAR

AİLE BİREYLERİ

ÖZEL GEREKSİNİMLİ BİREYLER

HAYVANLAR

SIĞINMACILAR

TEK TARAFLI ISRARLI TAKİP

MAĞDURLARI*

*Yukarıda sayılan kesimler tahdidi sayılmamış olup şiddete diğer gruplara kıyasla daha

yoğun maruz kalan kesimlerdir. Her birey esasen şiddet mağduru kapsamına dahil olabilir.

Şiddetin evrensel olduğunu da unutmamak gereklidir.

20 Özbek, V., Doğan, K., Bacaksız, P. ve Tepe İ. (2017). Ceza Muhakemesi Hukuku (10. Baskı). Ankara:

Seçkin Yayıncılık.

21 https://evicisiddet.adalet.gov.tr/SIDDETE_KIMLER_MARUZ_KALIR.html , e.t.:27/09/2023

30


ŞİDDET MAĞDURUNUN KORUNMASI NOKTASINDA KOLLUK SİSTEMİNİN

ROLÜ

Şiddet mağdurunun korunması ceza muhakemesini başlatan ilk işlem olarak

nitelendirebilecek ihbardan başlamaktadır. Mağdur tarafından suçun yetkili makamlara

bildirilmesine ihbar denilmektedir. 22 İhbarın yapılma usulüne ilişkin temel kural yazılılık olup

ihbar, savcılık ve kolluğa yapılabilmektedir. 23

Mağdurun hızlı ve basit bir şekilde kolluğa suç ihbarında bulunabilmesi için acil çağrı

yoluyla suç ihbarında bulunması mümkündür. Acil çağrı yoluyla suç ihbarı; telefonla, SMS, e-

mail veya mobil uygulamalar (KADES, UYUMA vb.) üzerinden de yapılabilmektedir. Hatta

112 Mobil uygulaması üzerinden görüntülü görüşme yoluyla işaret diliyle bile ihbar

yapılabilmektedir. 24

22 Yenisey, Feridun ve Nuhoğlu, Ayşe, (2014), Ceza Muhakemesi Hukuku Ders Kitabı, Bahçeşehir

Üniversitesi Yayınları No: 11, İstanbul, s. 745; Özbek ve diğerleri, s.185. Suç mağdurunun yanı sıra

üçüncü kişiler veya suç failinin kendisi hakkında suçu yetkili makamlara bildirmesini de suç ihbarıdır.

23 5271 SK m. 158’e göre “Suça ilişkin ihbar veya şikâyet, Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk

makamlarına yapılabilir... İhbar veya şikâyet yazılı veya tutanağa geçirilmek üzere sözlü olarak

yapılabilir”. Valilik, kaymakamlık, mahkeme veya bir kamu görevinin yürütülmesiyle bağlantılı olarak

işlendiği iddia edilen bir suç nedeniyle, ilgili kurum ve kuruluş idaresine yapılan gecikmeksizin ilgili

Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir

24 İçişleri Bakanlığı, (2021), 2020 Yılı İdare Faaliyet Raporu, Ankara, s. 22.

31


KOLLUK GÖREVLİSİ OLAN POLİS VE JANDARMANIN ALABİLECEĞİ

KARARLAR NELERDİR?

Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kolluk amiri tarafından aşağıdaki koruyucu ve

önleyici tedbir kararları;

Mağdura ve gerekiyorsa çocuklarına kalacak bir yer sağlanmasına,

Hayati tehlike söz konusuysa geçici koruma altına alınılmasına,

Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük

düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması,

Müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşterek

konutun korunan kişiye tahsis edilmesi,

Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula veya iş yerine

yaklaşmaması,

Gerekli görülmesi hâlinde korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına,

tanıklarına ve kişisel ilişki kurması hariç çocuklarına yaklaşmaması kararları

verilebilir. 25

25 https://evicisiddet.adalet.gov.tr/SIDDET_KARSISINDA_HANGI_TEDBIRLER_ALINIR.html,

e.t.:27/09/2023

32


ŞİDDETE UĞRADIM NE

YAPMALIYIM? 26

Şiddet uygulayan kişiler

genellikle şiddete uğrayanı yalnız

olduğuna inandırmaya çalışırlar.

Ailesi ve arkadaşları ile iletişimini

kesmeye çalışırlar. Ekonomik

bağ ımsızlığ ı olmayan tarafı; düzenli

bir hayata sahip olmak, barınma ve

beslenme ihtiyacını karşılamak,

çocukların ihtiyaç larını karşılamak

kısacası hayatta kalabilmek iç in

kendisine mahkûm olduğ una

inandırmaya çalışırlar. Oysa şiddet

mağ duru olan kişi asla yalnız değ

ildir. Yasalarımız şiddet

mağ durunu korumak iç in pek çok

tedbirler ö ngö rmüsţür. Devletin

çeşitli kurumları, belediyeler ve sivil

toplum kuruluşları şiddet mağ duru

olan kişiye yardım etmek iç in

hazırdır.

Nereye Başvurabilirim?

Valilik – Kaymakamlık

Polis Merkezi

Jandarma Karakolu

Adli Makamlar (Cumhuriyet

Başsavcılığı ve Aile Mahkemeleri)

Barolar ve Baroya Bağlı Kadın ve

Çocuk Hakları Merkezleri

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler

İl Müdürlükleri

Şiddet Önleme ve İzleme

Merkezleri

Sağlık Kuruluşları

26 https://ilaprojesi.org/tr/2020/09/18/siddet-goruyorum/, 28/09/2023

33


KAYNAKÇA

1. CİNSEL ŞİDDETLE MÜCADELE DERNEĞİ, GENÇLERLE GÜVENLİ İLİŞKİLER

ÜZERİNE ÇALIŞMAK, ŞİDDET DÖNGÜSÜ (S.64):

https://cinselsiddetlemucadele.org/wpcontent/uploads/2018/06/NVNY_gencler_kitap_web.pdf

2. KAŞLI, Enver, (2022) ‘’Kolluk Uygulamalarında Suç Mağdurunun Korunması’’,

Sakarya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi

https://dergipark.org.tr/tr/download/articlefile/2396241

3. ÖZBEK, V., DOĞAN, K., BACAKSIZ, P. ve TEPE İ. (2017). Ceza Muhakemesi

Hukuku (10. Baskı). Ankara: Seçkin Yayıncılık.

4. SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI GRUBU, ‘’Şiddetle Başa Çıkmak Broşürü’’

(2019):

https://www.saglikcalisanisagligi.orgsite_icerik_2016/yayin/siddetlebasacikmak4.pdf

5. YENİSEY, Feridun ve NUHOĞLU Ayşe, (2014), Ceza Muhakemesi Hukuku Ders

Kitabı, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları No: 11, İstanbul, s. 745

34


ŞİDDETİN SAĞLIK SÜRECİ

Şiddetle Mücadele Komisyonu Şiddetin Sağlık Süreci temsilciliği olarak amacımız

şiddetin sağlık üzerindeki etkilerini incelemek ve bu alandaki mevcut bilgi ve kaynak

eksikliklerini gidererek sağlık hizmetlerini ve sürecini iyileştirmeye yönelik adımlar atmaktır.

Bu amaç doğrultusunda mağdurların, sağlık personellerinin ve toplumun sağlık süreci

konusunda bilinçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu konuda sağlık çalışanlarına gerekli

hizmet içi eğitimler verilecek ve bilinçlendirme çalışmaları yapılacaktır. Mağdurların sağlık

hizmetlerine erişimi ve tedavinin sürdürülebilirliğinde karşılaştıkları sorunların ortadan

kaldırılması için farkındalık yaratılacak; sağlık hizmetlerinin şiddetin önlenmesi ve

müdahalesine daha etkili bir şekilde katkı sağlamasına yardımcı olunacaktır. Bu çalışmalar

sonucunda oluşturulacak rapor yetkililere sunulup ilgili kuruluşların daha iyi bilgi sahibi olup

şiddetle mücadelede daha etkili adımlar atmalarına katkı sağlayacaktır. Aynı zamanda bu

süreçte sorunla karşılaşan mağdur ve sağlık çalışanları için ışık olacaktır.

Giriş

Günümüz dünyasında şiddet bireyler ve toplum üzerinde önemli etkilere sahip olan bir

sorundur. Fiziksel, psikolojik, ekonomik veya duygusal olsun şiddetin yarattığı etkiler uzun

süre iyileşmeyen izler bırakır ve toplumun temel dokusunu etkiler. Şiddetin toplum üzerindeki

etkileri doğrudan mağdura olan etkileriyle sınırlı kalmaz, şiddete şahit olan kişileri de önemli

derecede etkiler. Hem bireylerin hem de toplumların yaşamını olumsuz yönde etkileyen bu olgu

ciddi bir sorun olarak ele alınmalı, önemi anlanmalı ve önlenmelidir.

Şiddetle mücadele etmek bir insanlık görevidir. Bu mücadelede sadece bireyler tek

başlarına değil, devletler, sivil toplum kuruluşları da sorumluluk almalıdır. Şiddetin nedenlerini

anlamak şiddetle mücadele etmek toplumun geleceği için önemli ve hayati bir adım olacaktır.

Sağlık Süreci Nasıl İlerler?

Şiddet mağdurlarının sağlık süreci yaşadıkları şiddetin türüne ve mağdurun genel sağlık

durumuna göre değişkenlik gösterebilir. Örneğin fiziksel şiddete maruz kalan mağdurlar

yaralanma ve ilaç tedavilerine başlarken sadece psikolojik şiddet gören mağdurlar ise

tedavilerine psikolojik destek ve rehabilitasyonla başlarlar. Genel bir sağlık süreci ise aşağıdaki

şekilde ilerler:

1. Acil Müdahale: Acil müdahale, bilinç kontrolü, yaraların temizlenmesi ve buna benzer

tıbbi prosedürleri kapsar. Şiddet mağdurları ilk olarak acil servise yönlendirilirler veya

gerekli durumlarda acil sağlık servisi mağdura ulaşır. Bu aşamada hayati tehlikeyi ortadan

kaldırmak ya da durumun kötüleşmesini önlemek amacıyla tedavi uygulanır.

2. Tıbbi Muayene: Acil müdahale uygulanan şiddet mağdurları kapsamlı bir tıbbi

muayeneden geçirilirler. Burada mağdurların yaraları ve sorunları değerlendirilir; röntgen,

kan ve idrar testleri gibi tedaviyi belirlemeye yönelik uygulamalar yapılır.

35


3. Tedaviye Başlanması: Yaralanmanın türüne ve ciddiyetine bağlı olarak tedavi seçenekleri

farklılık gösterir. Dikiş atılması, kırıkların tedavisi, ihtiyaç duyulan aşı ve ilaçlara

başlanmasına ihtiyaç duyulabileceği gibi ameliyat ve fizyoterapi gibi daha uzun süreli

tedavilere de ihtiyaç duyulabilir.

4. Psikolojik Destek Alınması ve Rehabilitasyon: Şiddet mağdurları uğradıkları şiddetin

türü ne olursa olsun travmatik deneyimler yaşarlar ve desteğe ihtiyaç duyarlar. Mağdurlara

psikologlar ve psikiyatristler tarafından psikolojik destek sağlanır. Ayrıca rehabilitasyon

gibi özel tedaviler gerekebilir.

5. Takip: İlgili kurum, kuruluş ve çalışanlarca sağlık sürecinin takip edilmesidir. Mağdurların

hastane ve psikolog randevularına düzenli bir şekilde devam etmeleri sağlanmalıdır. Aksi

takdirde sağlık sürecinden verim alınması mümkün olmamaktadır.

6. Raporlama ve Hukuki Destek: Şiddet mağdurları, kolluk kuvvetlerinden şiddeti

raporlamak için yardım almalıdır. Bu raporlar olayın soruşturulması ve yasal sürecin

başlaması için büyük önem taşır. Şiddet mağdurları bazı derneklerden ve barolardan hukuki

yardım alabilirler.

Sağlık Sürecinde Karşılaşılan Sorunlar

Şiddet mağdurları, sağlık hizmetlerine ulaşımda veya tedavi sürecinde bir dizi zorlukla

karşı karşıya kalıyorlar.

Fiziksel Yaralanmaların Tedavisi: Fiziksel yaralanmalar çoğunlukla acil müdahale

gerektiren yaralanmalardır ve sağlık kurumlarına hızlı erişim gerektirmektedir. İlk

müdahaleye geç kalınması ya da tedaviye geç başlanması mağdurun vücudunda kalıcı

hasarlara veya uzuv kayıplarına sebep olabilmektedir. Ayrıca fiziksel yaralar mağdurlarda

psikolojik pek çok soruna yol açabilir.

Psikolojik Destek: Şiddet mağdurlarının uğradığı şiddet türü her ne olursa olsun travmatik

deneyimler yaşarlar ve bu da psikolojik sorunlara yol açar. Psikoterapi ve psikolojik

danışmanlık hizmetlerine erişim sağlamak mağdurların ruh sağlığı için önem arz

etmektedir. Ancak tedaviyi reddetme, şiddetten kaynaklanan korku, çaresizlik, suçluluk

duygularının öne geçmesi bu süreci olumsuz yönde etkilemektedir.

İlaç, Tedavi Erişimi ve Finansal Zorluk: Ortaya çıkan bazı sağlık sorunları yüksek

maliyetli ya da ulaşımı zor olan ilaç veya özel tıbbi tedavi gerektirebilir. Mağdurlar bu

tedavilere erişimde gerek kaynak gerekse finansal olarak güçlük yaşayabilirler.

Güvenlik Endişesi: Mağdurlar, şiddet failinden ve şiddet gördükleri ortamdan kaçma,

uzaklaşma ihtiyacı duyarlar. Sağlık hizmetlerini alırken gizlilik endişesi yaşamalarından

dolayı sağlık hizmetinden kendilerini mahrum bırakabilirler. Özellikle tıbbi kayıtların

şiddet failiyle paylaşılması ya da mağdurun bulunduğu suç duyurusundan adresinin,

numarasının failin eline geçmesi güvenlik açısından çok büyük sıkıntılara neden olur.

36


Stigma: Şiddetin bir sonucu olarak mağdurlar toplum içinde damgalanmaya veya sağlık

hizmetleri alırken cinsiyet, yaş, ırk gibi nedenlerle ayrımcılığa maruz kalabilirler. Örneğin

azınlıklar, göçmenler, LGBTQ+ ve engelli bireyler sağlık hizmetlerine erişimde pek çok

sorunla ve ne yazık ki ayrımcılıkla karşılaşmaktadır. Bu durum yardım arayışını ve tedaviyi

engellemektedir. Bu engeller genellikle coğrafi ve sosyal olarak farklılaşmaktadır.

Ayrıca, sağlık personelinin şiddet vakalarını tespit etme, şiddeti tanıma, mağdura hizmet

sunma, sevk ve yönlendirme konusundaki eksiklikleri sağlık süreci için büyük bir sorun

oluşturur. Sağlık personelleri şiddet failiyle karşı karşıya kalmaktan korktukları için vakaları

sevk etmekten kaçınmaktadırlar. Şiddet mağduru kadınlar sağlık merkezlerine genellikle şiddet

failiyle ya da onların yakınlarıyla gitmektedirler. Bu durumda mağdur şiddeti dile

getirememekteyken, sağlık personeli de yaralanmaların şiddetten kaynaklanıp

kaynaklanmadığını incelemekten kaçınmaktadırlar.,

Şiddeti Önleme ve Müdahalede Sağlık Sürecinin Önemi

Şiddeti önlemek ve müdahale etmek uzun vadeli bir süreçtir ve toplumun tüm

kesimlerinin katılımını gerektirir. Bu süreçte en önemli rollerden biri de sağlık sürecindedir.

Sağlık alanında yapılabilecek bazı reformlar ve sağlık kurumlarının eğitim, farkındalık

çalışmaları ile şiddeti önleme ve müdahalede büyük adımlar atmak mümkündür. Şiddet

mağdurları için güçlendirilmiş, erişimi kolay temel ve kaliteli sağlık hizmetleri sağlanmalı;

bilgi ve beceri ile donanmış nitelikli sağlık personeli yetiştirilmelidir. Sağlanacak sağlık

hizmetleri psikolojik yardım, hukuki destek ve güvenli barınma imkanları da sunmalıdır. Aynı

zamanda sağlık kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının iş birliği ile toplum düzeyinde

bilinçlendirme ve denetim çalışmaları yapılmalıdır. Şiddetle mücadele eden bu kuruluşlar ve

dernekler mağdurlara, şiddetle karşılaşmaları durumunda nasıl bir yol izleyebilecekleri, hangi

hukuki adımı atabilecekleri konularında yardımcı olurlar. Dernekler, mağdurların sağlık

hizmetlerine erişimini kolaylaştırır, tıbbi muayene ve psikolojik destek gibi tedavilere destek

sağlayarak devamlılığını sağlar.

Yardım İçin Sağlık Kurumlarına Başvuran Şiddet Mağdurunun Örnek Deneyimi

Bir Arnavutluk STK’sı şunları belirtmiştir: “Kuruluşumuz Durres Belediyesi’ndeki

Eşgüdümlü Sevk Mekanizmasının bir bileşenidir ve bu nedenle tüm paydaşlarla, özellikle de

psikologlar ve psikoterapistler gibi ruh sağlığı uzmanlarıyla iş birliğini sürdürmektedir. ESM

toplantılarında vakalar belirlenip tartışılır ve sunulan ihtiyaçlara göre şiddete maruz kalanlar

Durres Bölge Hastanesinde uzman muayenesine yönlendirilir” 27

27 Biljana Brankovic, (2022). Batı Balkanlar ve Türkiye’de Kadın STK’ları ve Sağlık Hizmeti

Sağlayıcıları arasında iş birliği raporu. https://morcati.org.tr/izlemeraporlari/bati-balkanlar-veturkiyede-kadin-stklari-ve-saglik-hizmeti-saglayicilariarasinda-isbirligi/

37


KAYNAKÇA

1. Biljana Brankovic, (2022). Batı Balkanlar ve Türkiye’de Kadın STK’ları ve Sağlık

Hizmeti Sağlayıcıları arasında iş birliği raporu.

https://morcati.org.tr/izlemeraporlari/bati-balkanlar-ve-turkiyede-kadin-stklari-vesaglik-hizmeti-saglayicilariarasinda-isbirligi/

38


MOBBİNG

Latince “Mobile Vulgus” sözcüğünden gelen mobbing kelimesi, kararsız, kalabalık,

şiddete yönelmiş gibi anlamlar taşımaktadır. “Mob” kökünün İngilizce eylem biçimi olan

mobbing ise; psikolojik şiddet, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı verme anlamı

taşımaktadır.

Psikolojik tacizi iş hayatı ile birleştiren Dr. HeinzLeyman’dır. Leyman’a göre mobbing;

Bir veya birkaç kişi tarafından, bir diğer kişiye yönelik, sistematik bir biçimde, düşmanca ve

ahlak dışı bir iletişim yöneltilmesi şeklinde ortaya çıkan bir çeşit psikolojik terördür.

Mobbing duygusal bir saldırıdır. Hedefi ise bir iş yerindeki kişi veya kişiler üzerinde

sistematik baskı yaratarak, ahlak dışı yaklaşımlarla performanslarını ve dayanma güçlerini yok

ederek, işten ayrılmaya zorlamaktır.

Bir başka tanıma göre mobbing; İşyerlerinde bir veya birden fazla kişi tarafından diğer

kişi ya da kişilere yönelik gerçekleştirilen, belirli bir süre sistematik biçimde devam eden,

yıldırma, pasivize etme veya işten uzaklaştırmayı amaçlayan; mağdur ya da mağdurların kişilik

değerlerine, mesleki durumlarına, sosyal ilişkilerine veya sağlıklarına zarar veren; kötü niyetli,

kasıtlı, olumsuz tutum ve davranışlar bütünüdür.

Mobbing Türleri

1. Düşey Psikolojik Taciz: Üst konumda yer alanların astlarına yönelik olarak

gerçekleştirdikleri psikolojik taciz vakalarıdır. Üstler sahip oldukları kurumsal gücü,

astlarını ezerek, onları kurumun dışına iterek kullanmasıdır.

2. Yatay Psikolojik Taciz: İşyerinde psikolojik tacizin fail veya failleri mağdur ile benzer

görevlerde ve benzer olanaklara sahip, aynı konumdaki iş arkadaşlarıdırlar. Örneğin; eşit

koşullar içinde bulunan çalışanların çekememezliği, rekabet, çıkar çatışması, kişisel

hoşnutsuzluklar gibi.

3. Dikey Psikolojik Taciz: Çalışanın yöneticiye psikolojik şiddet uygulamasıdır. Nadir

görülen bir durumdur. Örneğin, çalışanların yöneticiyi kabullenememesi, eski yöneticiye

duyulan bağlılık, kıskançlık gibi.

Mobbing Ne Değildir?

İş yerlerinde gerçekleşen her olumsuz davranış mobbing olarak değerlendirilmemektedir.

Tek sefere mahsus fiziksel şiddet, küfür ya da hakaret içeren davranışlar, belli kriz anları, stres,

kaza gibi sebeplere dayanan ve süreklilik arz etmeyen davranışlar, işyeri sınırları dışında

gerçekleşen davranış ve tutumlar mobbing olarak nitelendirilemez. Olumsuz nitelendirilen bu

davranışın mobbing sayılması için, iş ile ilgili ve sistematik bir şekilde yapılması, tekrarlanarak

süreklilik arz etmesi, bilinçli ve kasıtlı olarak yapılması, bireyin kişilik haklarının ihlal edilmesi,

bireyi işten ve işyerinden uzaklaştırma, yıldırma, baskı altına almaya çalışması ve mağdur

kişinin sağlığında ve çalışma performansında gözlemlenebilir zararlar ortaya çıkması gibi

39


unsurları taşıması gerekmektedir. Ayrıca mobbing açıkça yapılabildiği gibi gizli ve üstü kapalı

şekilde de yapılabilmektedir. Ancak mobbingin varlığı için kişilik haklarının ağır şekilde

ihlaline gerek olmayıp, kişilik haklarına yönelik haksızlığın tespiti yeterlidir.

Mobbing Nasıl İspatlanır?

Mobbingin ispatı hususunda, genel ispat kurallarından farklı olarak Yargıtay İçtihatları

ile istisnai kurallar getirilmiştir. Buna göre işçinin mobbinge uğradığını gösterir emareler

sunması halinde, ispat yükü yer değiştirerek işverene geçmektedir. Yani işçinin maruz kaldığı

baskıya ilişkin basit emareler sunması, iddialarında gerçekçi olması yeterlidir. Dediğimiz gibi

sonrasında ispat yükü el değiştirerek; işverence mobbing teşkil eden davranışlar uygulanmadığı

ispat edilmek durumunda kalacaktır. Konu ile ilgili istikrar kazanmış Yargıtay Kararı şu

şekildedir;

“Mobbingin varlığı için kişilik haklarının ağır şekilde ihlaline gerek olmadığı, kişilik

haklarına yönelik haksızlığın yeterli olduğu, ayrıca mobbing iddialarında şüpheden uzak kesin

deliller aranmayacağı; davacı işçinin, kendisine işyerinde mobbing uygulandığına dair kuşku

uyandıracak olguları ileri sürmesinin yeterli olduğu, işyerinde mobbingin varlığını gösteren

olguların mahkemeye sunulması halinde, işyerinde mobbingin gerçekleşmediğini ispat

külfetinin davalıya düştüğü; tanık beyanları, sağlık raporları, bilirkişi raporu, kamera kayıtları

ve diğer tüm deliller değerlendirildiğinde mobbing iddiasının yeterli delillerle ispat edildiği

gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir….” 28

Mobbinge Maruz Kalanlar Nereye Başvurabilir?

Mobbinge maruz kalanlar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına, Anayasa

Mahkemesi, CİMER, Alo 170, Kamu Görevlileri Etik Kurulu, Kamu Denetçiliği Kurumu,

Türkiye İnsan Hakları Kurumu ve İl/İlçe İnsan Hakları Kurulları’na başvuru yapabilirler.

Mobbing ile İlgili Yasal Düzenlemeler

Türk hukukunda mobbing kavramı henüz çok yeni olduğundan, önlenmesi ve

yaptırımlarına ilişkin özel bir düzenleme mevcut değildir. Bu nedenle konu hakkında

değerlendirme yaparken İş Kanunu, Medeni Kanun, Yeni Borçlar Kanunu ve Türk Ceza

Kanunu’nun genel düzenlemelerin dikkate alınması gerekmektedir. İş Kanunu çevresinde

değerlendirildiğinde, Kanun’un 5. maddesi işverenin eşit davranma borcunu ve buna aykırı

yaptırımları düzenlemektedir, kanunun 77. maddesi ise işverenin işçiyi gözetme borcunu

düzenlemektedir. Mobbing karşısında işçi maddi ve manevi tazminat isteme hakkına sahiptir

bu davaların zamanaşımı süresi on yıldır. İş Kanunu’nun 83. Maddesi ise işçiye sağlığını

bozacak bir durumla karşılaştığında gerekli tedbirler alınıncaya kadar çalışmama hakkı

vermiştir. Mobbing mağduru işçi sağlığı ve güvenliği kurumuna başvurarak durumunun

tespitini isteme ve gerekli tedbirler alınıncaya kadar çalışmama hakkına sahip olmaktadır.

Mobbing konusu eylem işçinin kendisinin veya aile bireylerinden birinin şeref ve namusuna

dokunacak sözler ya da davranışlar şeklinde ise mağdur İş Kanunu’nun 24/II hükmüne göre

28 (Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2020/230 E. 2020/1601 K. 04.02.2020)

40


ihbar süresini beklemeden iş akdini haklı sebeple derhal feshedebilir.

Medeni Kanun kapsamında değerlendirildiğinde, mobbing kavramı açıkça

düzenlenmemiş olmakla birlikte; “Dürüst Davranma” başlıklı 2’inci maddesindeki “Herkes,

haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır”

şeklindeki temel ilkeden başlayarak; kişiliği vazgeçme ve aşırı sınırlamaya karşı koruyan

23’üncü madde, saldırılara karşı koruyan 24’üncü madde ve bu konuda açılacak davaları

düzenleyen “Davalar” başlıklı 25’inci madde kapsamında kişilik haklarına saldırı olarak ele

alınabilmektedir.

Yeni Borçlar Kanunu çerçevesinde değerlendirildiğinde, Kanunun 417. Maddesi “İşçinin

Kişiliğinin Korunması” başlığı ile “İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve

saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle

işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha

fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. İşveren, işyerinde iş sağlığı

ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız

bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla

yükümlüdür.

İşverenin yukarıdaki hükümler dahil, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle

işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların

tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir” denmektedir. Bu

madde nezdinde işverenin işçiyi koruma ve gözetme borcu işçinin vücut bütünlüğünün,

onurunun, kişilik haklarının korunması olarak anlaşılmalıdır.

Mobbinge Maruz Kalan Kişilerin Hakları Nelerdir?

Yukarıda yer alan bilgiler paralelinde mobbinge maruz kaldığını düşünen çalışan; iş

sözleşmesini haklı nedene dayanarak feshedebilme, Borçlar Kanunu ve Türk Medeni

Kanunu’na göre tazminat isteme, şartları sağladığı takdirde ayrımcılık tazminatı isteyebilme ve

mobbing yapan yöneticiyi dava edebilme ve manevi tazminat talebinde bulunmak gibi hukuksal

haklara sahip olmaktadır.

41


KAYNAKÇA

1. ÇOBANOĞLU, Ş. (2005). Mobbing İşyerinde Duygusal Saldırı ve Mücadele

Yöntemleri. İstanbul: Timaş Yayınları.

2. Gülnur ERDOĞAN (2009) MOBBİNG (İŞYERİNDE PSİKOLOJİK TACİZ).TBB

Dergisi sayı 83

3. https://www.ey.com/tr_tr/tax/sosyal-guvenlikte-gundem/makaleler/ekonomistmakaleleri/2021-yili/mobbing-nedir

4. Hasan YILMAZ, A. K. (2014). KURUMSAL BİR RİSK UNSURU: MOBBİNG (İŞ

YERİNDE PSİKOLOJİK TACİZ). Dergipark, 14-73.

5. Müdürlüğü, Ç. v. (2013, Mayıs). İşyerlerinde Psikolojik Taciz (Mobbing).

Bilgilendirme Rehberi, s. 10-13.

6. TINAZ, P. (2006). İşyerinde Psikolojik Taciz (Mobbing). İstanbul: Beta Yayınları

42


DUYGUSAL ŞİDDET

Şiddet, bireyin fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik yönden zarar görmesiyle ya da

acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve

baskıyı ya da özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya

ekonomik her türlü tutum ve davranıştır.

Yenilikçi Hukukçular Platformu Şiddet İle Mücadele Komisyonu olarak 16 ayrı başlık olarak

ayırdığımız şiddetin yönlerinden temsilcisi olarak ele aldığımız:

Duygusal Şiddet Nedir?: Aşağılama, hakaret, onaylamama jestleri, izolasyon ve bunlara

maruz kalan kişiyi psikolojik olarak etkileyen diğer pek çok tutumları içerir. Bu, zaman

içinde tekrar tekrar yaşanması durumunda oldukça ciddi olabilen ve hem mağdurun

özgüvenini hem de kimliğini zedeleyen bir şiddet ve saldırganlık biçimidir. Bir kişi veya

grup tarafından başka bir kişiye karşı uygulanan ve onun duygusal durumunu zayıflatan,

psikolojisini bozan ve genel yaşam kalitesini düşüren davranışları içerir. Bu tür davranışlar

alay etme, dışlama, aşağılama, görmezden gelme, yetersiz hissettirme, güvenini sarsma,

aldatma ve önemsiz hissettirme gibi eylemleri içerebilir.

Duygusal Şiddet Nasıl Ortaya Çıkar?: Duygusal şiddete neden olan başlıca

davranışların başında reddetme gelmektedir. Bireyin (mağdur ya da gaddar, sağlıkçı ya da

saldırgan) ihtiyaçlarının karşılanmaması, kişinin ayrı bir birey olarak kabul edilmemesi,

yokmuş gibi davranılması, karşısındakinin olumlu yönlerini ortaya çıkarmak ve motive

etmek için herhangi bir şey yapılmaması, yardım taleplerinin reddedilmesi, karşısındakine

hiçbir işe yaramıyor duygusu verilmesi, her hatadan onun sorumlu tutulması bir tür günah

keçisi rolüne sokulması, fiziksel temastan kaçınılması ve ona dokunarak yakınlığın belli

edilmemesi duygusal şiddettin ortaya çıkmasında önemlidir. Bireyi tek başına bırakmak,

toplumsal ilişkilerden ve kendinden uzak tutmak, toplumsal ilişkilere girmeyi sağlayacak

fırsatlar sağlamamak veya kasıtlı olarak bu tip fırsatları engellemek, kişiyi yalnız

olduğuna inandırmak da duygusal şiddetin sebepleri arasında sıralanır. Yıldırma ya da

kişiyi sözel veya fiziksel saldırı ile korkutmak, tehdit etmek, gözdağı vererek korku dolu

bir ortamda yaşamasına neden olmak, duygusal tepki vermeyi reddetmek, aşağılamak,

küçük düşürmek, onurunu zedelemek, yetersizlik duygusu uyandıracak takma isimlerle

çağırmak ve yapamayacağı şeyleri başarması için baskı kurmak da duygusal şiddete neden

olabilir.

Duygusal Şiddetin Kaynağı Nedir?: Duygusal şiddet yukarıda bahsedilen şiddet

türlerinden birçoğuna dolaylı veya doğrudan girmektedir aslında. Yani fiziksel veya cinsel

şiddete maruz kalan bir birey aynı anda duygusal şiddete de uğramaktadır. Duygusal

şiddetin temelinde insanın yaşadığı psikolojik hasar bulunmaktadır. Bunlardan söz etmek

gerekirse şu şekilde sıralayabiliriz: Aile yapısı, yetiştirilme tarzı, dış faktörler. Bunları

başlık olarak çoğaltmak oldukça mümkünken asıl sorunun eğitimsizlik olduğu aşikâr. Lakin

bu başlıkları değerlendirmek gerekirse aile yapısı; Türk gelenek ve göreneklerine bağlı bir

aile yapısı baş gösterirken temeli ataerkillik sistemine dayanır. Erkeklerin toplum genelinde

egemen olduğu ve toplum tarafından üstte konumlandırıldığı toplum yapısıdır. Bu tür

toplumlarda kadınların yerleri sınırlı ve erkeklerin kontrolündedir. Toplumda kadın altta

43


konumlandırılır. Bu bağlamda yadsınamaz bir gerçek olan “kadını köleleştirme politikası”

da duygusal şiddetin geçmişte temelini oluşturan etkenlerdendir. Zamanla bu sistem

zayıflasa da günümüzde hala mevcut olmakla birlikte bazı kesimler tarafından

meşrulaştırılarak ileri sürülmektedir. Bunun yanı sıra kadınların erkeklere uyguladığı

duygusal şiddet de yadsınamaz bir boyuttadır. Kadına yönelik uygulanan şiddette

madalyonun öteki yüzünü yani erkeğe yönelik şiddeti de incelemeyi gerekli kılmaktadır.

Pek çok toplumda kadının erkeğe şiddet uyguladığını benimsemek erkek geleneğini,

erkekliği ve erkek üstünlüğünü tehdit ettiği için kabul edilemez bir olgudur. Ancak son

yıllarda yapılan bazı çalışmalar erkeklerin de kadın partnerlerinin şiddetine maruz

kaldıklarını göstermektedir. Kadınların saldırganlığı onlara kötü davranan kocalarına karşı

kendilerini savunmak için gerekli ve meşru bir araç olarak da görülebilmektedir. Ayrıca

onların bu davranışları hayal kırıklığı, stres, baskı ve mağduriyete bir cevap ve ataerkil

değerlere, erkeğin gücü ve üstünlüğünün zorlamalarına bir başkaldırı olarak görülmektedir.

Yetiştirme tarzı ise; bu bahsi geçen aile yapısına sahip olan bireylerin düşünce yapılarının

zamanla değişmemesi üzerine ortaya çıkan yeni nesillerin ailelerinden gördüğünü

uygulamaya devam etmesi üzerine şiddete meyilli hale gelmek ve birçok kötü sonuca sebep

olduğu saptanmıştır. Dış faktörler olarak adlandırdığımız aslında bahsettiğimiz bu aile

yapısının toplum haline geldiği ve sayıca büyük bir kitle haline gelmesi üzerine büyük veya

küçük etkilerde bulunarak bireylerin yaşamına müdahalelerinde, fark ederek veya

etmeyerek duygusal şiddet uygulamada bir rol model haline gelmesidir. Şiddeti teşvik eden

veya engelleyen bir iklim yaratılması, bireysel sı̇lahlanmanın teşvı̇k edı̇lmesi, erkeklerin

kadınlar üzerindeki hakimiyeti, siyasi çatışmaların fazla olması, göçmenlere karşı

ayrımcılığın fazla olması, gruplar arasındaki ayrımcılık vb. gibi.

Duygusal Şiddetin Varlığını Gösteren 10 Belirti: Duygusal şiddetin uygulandığı kişi ve

ortam farklılıklarına göre değişiklik gösteren bu belirtiler temelde ele alınmak gerekirse şu

10 başlıkta ele alabiliriz:

1. Kıskançlık: Kıskançlık bir duygusal şiddet belirtisidir. İnsan sahip olduğu ve

paylaşmak istemediği kişiyi kıskanarak ona acı çektirir.

2. Değersizlik Duygusu Oluşturmak: Şiddet uygulayan insanın bir özelliği de

karşıdakini çok sık eleştirmesidir. Bu da duygusal bir şiddet şeklidir.

3. İhmal: Duygusal şiddet olarak tanımlanan bir başka özellik ise ihmaldir. Duygusal

ihmal, hislere değer vermemek şeklinde ortaya çıkar. 29

4. Aşağılanma: Kişinin fiziksel görünümünden, gerçekleştirilen bazı davranışlardan,

belirli bazı özelliklerden vb. birçok türde olabilir. Kısacası, saldırgan canını yakmak

istediğinde, bunu başarmanın her zaman bir yolunu bulacaktır. 30

5. Yalnızlaştırma: Şiddeti uygulayan kişi, mağduru en yakınlarından; ailesinden,

akrabasından, arkadaşlarından bile ayırmaya çalışır. Mağdurun tamamıyla kendisine

ait olmasını ve maddi manevi her türlü destek için yalnızca kendisiyle iletişim

kurmasını ister. Bu amaçla mağdura; yakınları tarafından sevilmediğini, hor

görüldüğünü ve kimsenin onu istemediğini söyler.

6. Akıl Bulandırma: Birlikte olunan kişi, mağduru sürekli kendi akıl sağlığını

sorgulamaya iter. Kendi kendine sürekli bir şeyler kurduğunu, hiçbir şeyin

29 https://www.mynet.com/duygusal-siddet-nedir-psikolojik-siddet-nasil-olur-110104560672

30 https://www.agahhukuk.com/duygusal-siddet-nedir/

44


mağdurun düşündüğü gibi olmadığını söyler. Böylelikle mağdurun kendine olan

inancını kırar. 31

7. Küçümseme ve Araya Girme: Bu tip duygusal şiddet, sizi sürekli düzeltme,

cümlelerinizi sizin yerinize bitirme veya sizin adınıza sizin izniniz olmadan

konuşma ve sizin konuşmanıza izin vermeme gibi benlik saygınızı ve güveninizi

zayıflatan bir türdür. Başkaları etrafındayken de gerçekleştirilebilir.

8. Duygu Sömürüsü: Duygu sömürüleri ve kendini acındırarak karşısındakini kötü

hissettirmek de bir duygusal şiddet türüdür. Manipülasyona girer. Size kendinizi

suçlu hissettirmesi yönüyle, fark edilmesi zor olabilen bir duygusal şiddet türüdür.

9. Kontrolcülük: Nereye gittiğinizi, kimle konuştuğunuzu veya düşündüklerinizi,

yani her hareketinizi, tüm hayatınızı kontrol etmeye çalışan kişiler, duygusal

istismarcılardır. Kişinin eşyalarını karıştırmak, mesajlarına bakmak, onu gizlice

takip etmek, casusluk yapmak da duygusal istismardır, çünkü kişisel sınırları göz

ardı eder. Partnerin ne giyeceğini, nereye gidip saat kaçta geri döneceğini, kimle

nasıl görüşeceğini kontrol etmek, duygusal istismardır.

10. İnkâr: Duygusal şiddeti uygulayan kişi, bir olayın gerçekleştiğini veya bir konuda

söz verdiğini inkâr edebilir. Daha önce sizi incitecek bir davranışını yapmadığını,

sizin hayal gördüğünüzü, öyle bir şeyin ağzından çıkmayacağını söyleyebilir, iyi

niyetinden şüphe etmeniz sebebiyle sizi suçlayabilir. Yavaş yavaş kendi

hafızanızdan ve algınızdan şüphe duymaya başlayabilirsiniz.

Duygusal Şiddet Kimler Tarafından Uygulanır?: En yaygın olarak aile içinde görülen

duygusal şiddet; partner tarafından uygulanmakta olup ayrıca flört şiddeti olarak da

adlandırabileceğimiz ilişkilerde de bu şiddet türü görülmektedir. Ayrıca büyükten küçüğe her

yaşta kişilerin uygulaması sonucu, özellikle okul çağındaki çocukların akran zorbalığı adı

altında duygusal şiddete maruz kaldığı saptanmıştır. Kendine güveni olmayan birey, partnerini

kontrol altına almaya çalışır. Partnerine değersiz davranıp aşağılayan birey kendi

özgüvensizliğini bu şekilde kapamaya çalışıp kendini yücelttiğini düşünür. Duygusal şiddet

fiziksel şiddette de olduğu gibi azalmaz, ilişki devam ettiği sürece hep bir kısır döngü içinde

varlığını arttırarak sürdürür. 32

Duygusal Şiddetin Sonuçları: Duygusal şiddet, kişinin duygusal ve psikolojik durumunu ciddi

şekilde etkileyebilir ve genel yaşam kalitesini düşürebilir. 33 Ayrıca, duygusal şiddetin etkisiyle

kişi kendini çaresiz hissedebilir ve kendisini suçlu hissetmeye başlayabilir. Aşağıda duygusal

şiddetin sonuçlarını başlıklar altında sınıflandırdığımızı görebilirsiniz.

Fiziksel sonuçlar: Uyku bozuklukları, hipertansiyon, baş ağrısı, sindirim bozuklukları, kas

ağrısı gibi kronik stresle ilişkili bozukluklar… Ayrıca genel anksiyete gibi sinir

bozuklukları.

Psikolojik sonuçlar: En yaygın sonuçlardan biri, düşük benlik saygısı ve artan stres ve

kaygıya yol açabilecek suçluluk duygularıdır. Madde kullanımı, size acı çektiren

gerçeklikten kaçma girişimi olarak da ortaya çıkabilir.

31 https://www.evimdekipsikolog.com/blog/duygusal-psikolojik-siddet-nedir-nasil-basa-cikilir/

32 https://www.doktorsitesi.com/blog/makale/duygusal-siddet-nedir

33 https://sametak.net/duygusal-siddet-nedir/

45


Sosyal sonuçlar: İstismarın ana yansıması izolasyondur. Kurban pratikte yalnız kalır,

kendini suçlar ve en yakın çevresinin onu anlayamayacağına inanır. Çalışmaları ve

akademik performansları da düşebilir.

46


KAYNAKÇA

1. https://www.mynet.com/duygusal-siddet-nedir-psikolojik-siddet-nasil-olur-

110104560672

2. https://www.agahhukuk.com/duygusal-siddet-nedir/

3. https://www.evimdekipsikolog.com/blog/duygusal-psikolojik-siddet-nedir-nasil-basacikilir/

4. https://www.doktorsitesi.com/blog/makale/duygusal-siddet-nedir

5. https://sametak.net/duygusal-siddet-nedir/

47


KADINA KARŞI ŞİDDET

ŞİDDET NEDİR?

6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un

2.maddesinin ‘d’ bendinde şiddet; “Kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan

zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri,

buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfî engellenmesini de içeren, toplumsal,

kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her

türlü tutum ve davranış.” olarak tanımlanmıştır. Bu tanım İstanbul Sözleşmesi’nde yapılan

şiddet tanımıyla aynı doğrultudadır. Kanun kapsamında sadece şiddet mağduru değil, şiddet

mağduru olma tehlikesinde bulunan kişiler de korunmuştur.

6284 sayılı kanunun kapsamı ile İstanbul Sözleşmesi’nin kapsamı arasındaki en büyük

fark; İstanbul Sözleşmesinde şiddet, toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde düzenlenmişken 6284

sayılı kanunda toplumsal cinsiyet eşitliğine yer verilmemiş olmakla birlikte yalnızca kadınerkek

eşitliğinden bahsedilmektedir. Kadına karşı şiddetin hem nedeni hem de sonucu olan

toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ele alan ilk uluslararası sözleşme İstanbul sözleşmesidir.

KADINA KARŞI ŞİDDET NEDİR?

Yine 6284 sayılı kanunun 2. maddesinin ‘ç’ bendinde kadına yönelik şiddet; “kadınlara,

yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen cinsiyete dayalı bir ayrımcılık

ile kadının insan hakları ihlaline yol açan ve bu kanunda şiddet olarak tanımlanan her türlü

tutum ve davranış.” olarak tanımlanmıştır.

İstanbul Sözleşmesi kapsamında kadına karşı şiddet; “İster kamusal ister özel alanda

meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik acı veya ıstırap veren veya

verebilecek olan toplumsal cinsiyete dayalı her türlü eylem veya bu tür eylemlerle tehdit etme,

zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma anlamına gelir ve bir insan hakları ihlali

ve kadınlara yönelik ayrımcılığın bir biçimi olarak anlaşılmaktadır”. Bu tanımdan da

anlaşılacağı üzere İstanbul sözleşmesinde, kadınlarla erkekler arasında tarihten gelen eşit

olmayan güç ilişkilerinin şiddetin tezahürü olduğu temelinden hareketli bir şiddet tanımı

yapılmıştır. Ev dışında gerçekleşen her türlü şiddet bu tanıma girmektedir ve mağduru haliyle

yalnızca kadındır. Fakat sözleşme 18 yaşından küçük kız çocuklarını da kapsamaktadır.

EVİÇİ ŞİDDET NEDİR?

İstanbul Sözleşmesi’nde, ev içi şiddet, “mağdurla aynı ikametgahı paylaşmakta olsun

veya olmasın veya daha önce paylaşmış olsun veya olmasın, aile içinde veya aile biriminde

veya mevcut veya daha önceki eşler veya birlikte yaşayan bireyler arasında meydana gelen

fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddet” olarak tanımlanırken; 6284 sayılı kanunda ev

içi şiddet “şiddet mağduru ve şiddet uygulayanla aynı haneyi paylaşmasa da aile veya hanede

ya da aile mensubu sayılan diğer kişiler arasında meydana gelen her türlü fiziksel, cinsel,

psikolojik ve ekonomik şiddet” olarak tanımlanmıştır.

İki tanım arasındaki farka bakılacak olursa 6284 sayılı kanundaki tanımın daha muğlak

bir ifadeden ibaret olduğu açıktır. Bu muğlaklığın temelinde kanun kapsamında korunacak

kişilerin kim olduğunun açıkça düzenlenmemiş olması yatmaktadır.

48


YÜRÜRLÜKTEKİ MEVZUATTA KADINA KARŞI ŞİDDET

Anayasa m.10/2’de “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin

yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine

aykırı olarak yorumlanamaz.” şeklindeki düzenlemeden de anlaşılacağı üzere ülkemizde

yalnızca kadın-erkek eşitsizliği üzerinde durulmaktadır. Yukarıda bahsettiğim üzere İstanbul

sözleşmesindeki gibi bir toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden bahsedilmemektedir. Hem

anayasadaki bu maddeyle hem de ülkemizde halen uygulanmakta olan CEDAW sözleşmesi

(daha detaylı ele alınacaktır.) ile devlete çeşitli sorumluluklar yüklenmiştir. Devlet, kadınlar ve

erkekler arasındaki eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü olduğu gibi kabul ettiğimiz

CEDAW sözleşmesinde üye devletlere düzenli olarak kadın erkek eşitliği hususunda rapor

düzenlenmesi yükümlülüğü de yüklenmektedir.

Türk Ceza Kanunu’nda 2022 yılında bazı maddelerde değişiklik yapılmıştır. Kasten

öldürme suçunun nitelikli halini düzenleyen m.82/1(f) fıkrasına suçun kadına karşı işlenmesi

hali eklenmekle birlikte; kasten yaralama suçunun düzenlendiği 86. maddenin ikinci fıkrasına,

işkence suçunun düzenlendiği 94.maddenin ilk fıkrasına, eziyet suçunun düzenlendiği

96.maddenin yine ilk fıkrasına ve tehdit suçunun düzenlendiği m.106/1’e suçun kadına karşı

işlenmesi halinde cezanın alt sınırının yükseltileceği eklenmiştir.

Yukarıda da sıkça bahsettiğim 6284 sayılı kanunun 1.maddesinin ilk fıkrasında kanunun

amacından bahsedilmiştir. Bu maddeye göre kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete

uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip

mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak

tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Aynı maddenin 2’nci fıkrasının son bendinde

kadınlara karşı cinsiyete dayalı şiddeti önleyen ve koruyan özel tedbirlerin ayrımcılık olarak

yorumlanamayacağı düzenlenmiştir.

1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nde Hukuk Politikaları Kurulu’nun görev ve

yetkilerini düzenleyen m.27/1 (e)’ye göre hukuk politikaları kurulu kadınlara ve çocuklara karşı

şiddet, aile içi şiddet ve çocuk istismarını önlemek amacıyla çalışmalar yapmakla

görevlendirilmiştir. Aynı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 70.maddesinde ise Kadın Statüsü

Genel Müdürlüğü’nün görev ve yetkileri düzenlenmiş olmakla birlikte genel müdürlüğe, kadına

karşı ayrımcılığın önlenmesi amacıyla ulusal politika ve stratejileri belirlemek, bu politikaları

uygulamak dahası uygulamaların yeterliliğini izlemek ve raporlamak görevleri verilmiştir.

Aynı zamanda kadına yönelik her türlü şiddetin, taciz ve istismarın önlenmesi ve kadının sosyal

yaşamından kaynaklanan sorunların çözümüne katkı sağlama görevi de vardır.

Tüm bu bahsedilen mevzuat maddelerinden de anlaşılacağı üzere kadına karşı şiddetin

kanun koyucu tarafından da büyük bir sorun olarak görüldüğü aşikardır. Politikalar

oluşturulması için kurulan çeşitli yapıların işlevselliği hakkında tartışmak mümkün olduğu gibi

tüm bu mevzuatın kadına yönelik şiddetle mücadelede büyük bir adım olduğu da tartışılamaz

bir gerçektir.

ŞÖNİM

6284 sayılı kanunun kabul edilmesi ile Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM)

kurulmuştur. ŞÖNİM, şiddetin önlenmesi ile koruyucu ve önleyici tedbirlerin etkin olarak

uygulanmasına yönelik destek izleme hizmetlerinin verildiği merkezlerdir. (6284 s. Kanun

m.2/1(f)) Şiddet mağdurunun 6284 sayılı kanundan yararlanabilmesi için başvuracağı

49


merkezlerin başında gelmektedir. 7 gün 24 saat esasıyla çalışmakla birlikte ülkenin dört bir

yanında kurulmuşlardır.

CEDAW (KADINA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ

SÖZLEŞMESİ)

CEDAW BM Genel Kurul’u tarafından 1979 yılında kabul edilmiş ve 1981 yılında

yürürlüğe girmiştir. Ülkemiz tarafından da 1985 yılında kabul edilmiştir. Sözleşmenin ana

amacı kadın haklarını güvence altına alınması ve geliştirilmesidir. CEDAW gerçek cinsiyet

eşitliğini hedeflemekle birlikte kadınlara yönelik ayrımcılığı önlemek ve toplumsal basmakalıp

yargıları değiştirmek için üye devletleri rapor hazırlamakla yükümlü kılmaktadır. Kadın

örgütleri CEDAW Komitesine sunmak üzere “gölge” adı verilen raporlar yayınlamaktadır.

Ülkemizde Kadının İnsan Hakları Derneği (KİH) 1997 yılından beri gölge raporu

hazırlamaktadır.

1999 yılında CEDAW ihtiyari ek protokolü hazırlanmış ve üye devletler tarafından

imzalanmıştır. İhtiyari protokol cinsiyet ayrımcılığı ve hak ihlallerine maruz kalan bireylerin

CEDAW komitesine şikâyet hakkı tanımıştır. CEDAW sözleşmesine başvurulabilmesi için iç

hukuk yollarının tüketilmiş olması gerekmektedir. Şikâyet doğrultusunda yaşanan hak ihlali

büyük boyutlarda olmadığı sürece komite yalnızca devlete görüş ve tavsiyelerde bulunur. Hak

ihlalinin daha büyük boyutlarda olması halinde komite üye devletten izin alarak inceleme

yapmaktadır. Ülkemizde ihtiyari protokol 2000 yılında kabul edildi ve 2002 yılında yürürlüğe

girmiştir.

1992 yılında CEDAW komitesi tarafından “kadına karşı şiddet” konulu 19 sayılı genel

tavsiye kararı kabul edilmiştir. 2017 yılında ise bu karar güncellenmiş ve “kadınlara yönelik

toplumsal cinsiyete dayalı şiddet” başlığı altında 35 numaralı genel tavsiye kararı

yayınlanmıştır. Yayınlanan 35 numaralı genel tavsiye kararında yenilik olarak kadınlara

yönelik şiddetin bazı durumlarda işkence olarak ve doğurganlık haklarına ilişkin kısıtlamanın

kadına karşı şiddet olarak kabul edileceği düzenlenmiştir.

Ülkemizde şimdiye kadar 6 gölge raporu yayınlanmıştır. İlk olarak 1992 yılında

yayınlanan gölge raporu 1997, 2005, 2010, 2016, ve son olarak 2021 yılında yayınlanmıştır.

İSTATİSTİKLER

Türkiye Barolar Birliği Dergisinde 2017 yılında Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet

Üzerine Bir Alan araştırılması yapılmıştır. Bu araştırmada şiddet gördüğü belirlenmiş

200 kadın ile görüşülmüştür.

Yukarıdaki tablodan anlaşılabileceği gibi şiddete maruz kalan kadınların neredeyse %40’ı 30-

40 yaş aralığındadır. En az oran ise 20 yaş altı ve 60 yaş üstü kadınlardadır.

50


Tablo 2’de ise şiddete maruz kalan kadınların eğitim seviyeleri sorulmuş ve en fazla oranın ilk

okul mezunu veya ilkokul terk kadınların oluşturduğu görülmüştür. En az oran ise üniversite

mezunu veya üniversite terk kadınlardadır.

Medeni durumları hakkında yapılan dağılıma bakıldığında ise şiddete maruz kalan kadınların

yarısından fazlasının evli olduğu görülmüşken en az oranın birlikte yaşayan kadınlarda olduğu

aşikardır.

2017 yılına göre şiddete maruz kalan kadınların %82’sinin geliri 500 TL ile 5000 TL arasında

olduğu görülmüştür. Gelir durumları arttıkça şiddete maruz kalan kadınların sayısının azalacağı

düşünülse de yapılan bu araştırmada 5001-10000 TL arasındaki yüzdenin 10001-15000 TL

arasındaki yüzdeden daha az olduğu görülmüştür.

Şiddete maruz kalan kadınların en temel beklentisinin kendileri için eğitim olanaklarının

arttırılması olduğu görülmektedir. Bir sonraki beklentileri ise kendileri için iş imkanlarının

arttırılması olduğu görülmüştür.

51


Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)’nün 2019 yılında yaptığı

hayatlarında en az bir kez eşi veya sevgilisinin fiziksel veya cinsel şiddetine maruz

kalanların oranına ilişkin yaptığı çalışmada Türkiye’de kadına şiddet oranı %38 olarak

tespit edilmiştir.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun yayınladığı rapora göre 2022 Ocak

ayından Ekim ayına kadar 246 kadın cinayeti işlenmiş ve 186 kadın şaibeli bir şekilde

ölmüştür. Ülkemizin İstanbul Sözleşmesi’nden ayrıldığı 2021 yılında yine Kadın

Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun yayınladığı rapora göre 280 kadın cinayeti

işlenmiştir. Raporumuzun konusu her ne kadar kadına karşı şiddet de olsa şiddetin bir

sonraki aşamasının cinayet olduğu akıllardan çıkarılmamalıdır.

2000 kişinin katıldığı bir başka araştırmada katılımcıların %72’si toplumda yaşanan en

büyük sorunlardan birinin şiddet olduğunu söylemektedir. Kadınların %76’sı ve

erkeklerin %67’si en büyük sorunun şiddet olduğunu belirtmiştir. Katılımcılara şiddetin

en büyük nedeninin ne olduğu sorulduğunda en büyük nedenin %54 ile öfke olduğu

belirtilmiştir. Öfkenin arkasındansa %38 ile anlaşmazlıklar ve %30 ile ekonomik

dengesizlikler gelmektedir. Yolda şiddete maruz kalan birini gördüğünde kadınların

%58’i ve erkeklerin %44’ü müdahale etmeden polisi arayacaklarını bildirirken

katılımcıların %2’si herhangi bir müdahalede bulunmadan ortamdan uzaklaşacaklarını

belirtmiştir.

SONUÇ

Tüm bu anlatılanlar ışığında kadına karşı şiddetin ülkemizde yıllar geçtikçe daha büyük

kanayan yara olduğu ve gelecekte de olmaya devam edeceği aşikardır. Bu geleceğe “DUR”

denebilmesi için ülkemiz genelinde yıllar içinde yapılan çalışmalardan ve yürürlüğe konulan

mevzuattan bahsettik. Atılan her bir adımın gelecekte yaşayacağımız kadına karşı şiddet

olaylarını azaltacağını umut ediyoruz.

Kadına yönelik şiddeti ve doğurduğu kadın cinayetlerine bir de biz “DUR” demek

istiyoruz. Bu amaçla da ilk adım olarak bu raporu hazırlamış bulunuyoruz. Sizlerle beraber

yapacağımız eğitimlerle şiddete maruz kalan veya bir yakını şiddet mağdur olan kişilerin neler

yapabileceği ve ileriki adımlarda hangi hukuki yollara başvurabileceğini toplumun her

kesimindeki insanlara anlatmak istiyoruz.

52


KAYNAKÇA

1. EDİZ, Ayşe; ALTAN, Şenol (2017), Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet Üzerine Bir

Alan Araştırması

2. EROĞUZ, Kaan (2022,10,25). Kadına Yönelik Şiddette Dünya Liderliği. Türkiye

Raporu. https://turkiyeraporu.com/arastirma/kadina-yonelik-siddette-dunya-liderligi-

11275/

3. Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW).

Kadının İnsan Hakları. https://kadinininsanhaklari.org/savunuculuk/uluslararasisozlesmeler-ve-mekanizmalar/cedaw/

4. Kadına Karşı Şiddet Araştırması. (2020). Twentify.

https://www.twentify.com/tr/blog/kadina-siddet-arastirmasi-2020

5. Kadına Yönelik Şiddet. (2023,07,23). Vikipedi.

https://tr.wikipedia.org/wiki/Kad%C4%B1na_y%C3%B6nelik_%C5%9Fiddet

53


HAYVANA KARŞI ŞİDDET

Bu raporda hayvan haklarının ne olduğundan ihlali türlerinden artma sebeplerine kadar

birçok başlıktan bahsedilmektedir. Hayvanlara uygulanan şiddetin aslında başka bir canlıya

uygulanacak şiddetin bir ayak sesi olduğu açıktır. Savunmasız bir canlıdan hırs ve öfkenin

çıkartılması ve bundan tatmin duyulması aslında izahtan varestedir. Hayvana şiddet birçok

şekilde karşımıza çıkmaktadır. Psikolojik şiddet, fiziksel şiddet, cinsel saldırı ve bunun yanında

sömürülme de aslında hayvanlara karşı uygulanan bir şiddet türüdür. Aslında toplum olarak

birçok hayvana şiddet uygulanan durumu normalleştirmişiz. Örnek vermek gerekirse; sirkler,

yunus parklar, hayvanat bahçeleri, horoz ve köpek dövüşleri, canlı hayvan ticareti, özellikle

avcılık ve aşırı avlanma gibi durumların bazıları bir zaman ülkemizde yapılmış bazıları ise

ülkemizde hala devam etmektedir. Bu konunun detayları raporda işlenmiştir. Hayvana karşı

uygulanan şiddetin temel taşları; eğitim, denetim, empati ve yaptırımdır. Raporun sonunda bazı

olaylara yer verilmiş ve bu konulardan yapılan çıkarımlar size sunulmuştur.

HAYVAN HAKLARI VE HAYVAN REFAHI KAVRAMLARI NEDİR VE HAYVAN

HAKLARI NEDEN OLMALIDIR?

Hayvan hakları ve hayvan refahı kavramları birbirinden farklı kavramlardır. Hayvan

refahı; uygun barınak ve beslenme, tedavi ve hastalık önleme ve insancıl muamele temelinde

hayvanların gıda, eğlence, giyim ve spor sektörlerinde kullanılabileceğini öne sürer. Yani her

iki tarafın da çıkarlarını dikkate alarak, belirli koşullar altında hayvanların kullanılmasını

savunan görüştür.

Hayvan hakları ise hayvan hakları aktivisti Tom Regan’ın ifade ettiği ‘duyarlılık ve

bilinç’, özne’ ve ‘saygı yükümlülüğü ‘gibi kavramlar temelinde açıklanabilir: Bir varlık acı

çekebiliyorsa, acıya duyarlı ise o bir canlıdır ve hayatın öznesidir. 34 Her canlı doğuştan gelen

bir doğal değere sahiptir. O canlının hayatı elinden alınamaz ve yaralanmadan zarar göremez.

Hayvanlar da insanlara benzer olarak bilinci, hissi olan canlılar ve her ikisi de hayatın özneleri.

Bundan dolayı onların da insanlar gibi saygı görmeleri en doğal hakları. Sonuç olarak Hayvan

hakları onların da tıpkı insanların temel çıkarlarının korunduğu gibi korunması gerektiğini ve

insanların onları kullanma hakkına sahip olmadığını savunan görüştür.

HAYVAN REFAHI

İnsan yararına kullanılan hayvanların

fiziksel veya psikolojik acı çekmemesi için

gayret gösterilmesini hedefler. İnsan

çıkarları hayvan çıkarlarından daha

önemlidir.

HAYVAN HAKLARI

İnsan çıkarları nedeniyle hayvan çıkarları göz

ardı edilemez. Hayvanlara yönelik insan

kaynaklı her türlü istismar reddedilir.

34

1 Regan, Tom. Hayvan hakları davası. Wikipedia

https://en.wikipedia.org/wiki/The_Case_for_Animal_Rights

54


HAYVAN HAKLARI İHLALİ NEDİR VE HAYVAN HAKLARI İHLALİ TÜRLERİ

NELERDİR?

Hayvan haklarının tanımına yukarıda yer verdik. Hem yukarıda değindiğimiz konularda

hem de on dört maddeden oluşan Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi gereğince belirtilen

hakların yok sayılması, tahrip edilmesi gibi durumlar hayvan hakları ihlalini ortaya çıkarır.

Hayvan haklarının ihlalini türlere ayırmak gerekirse;

1. Yaşam hakkı ihlali

2. Cinsel istismar ve işkence

3. Belediye ve kamu çalışanlarının sebep olduğu özgürlüğü kısıtlama

4. Cinsel şiddet

5. Beden dokunulmazlığının ihlali 35

Yaşam hakkı ihlali; Hayvan Hakları Evrensel bildirgesine göre, bütün hayvanlar yaşam

önünde eşit doğar ve aynı var olmak hakkına sahiptir. Bütün hayvanlar saygı görme hakkına

sahiptir. Bir tür hayvan olan insan, öbür hayvanları yok edemez, bu hakkı çiğneyerek onları

sömüremez, bilgilerini hayvanların hizmetine sunmakla görevlidir. Bütün hayvanların

insanlarca gözetilme, bakılma ve korunma hakları vardır. Bu maddelerin doğrultusundan ve

amaçlarından saparak yapılan hareketler hayvanların yaşam hakkının ihlalidir. Misal vermek

gerekirse Toplu zehirleme, kesici ve delici aletlerle ve ateşli silahlarla yaralama, cinsel şiddet,

deri yüzme, sert cisimle şiddet uygulayarak öldürme, uzuv kesme ve ihmal, deney amaçlı

ölümleri içerir.

Cinsel istismar ve işkence; Hayvanlarda fiziksel ya da psikolojik bir acı çektiren deneyler

yapmak, hayvan haklarına aykırıdır. Tıbbi bilimsel, ticari ve başka biçimlerdeki her türlü

deneyler için de böyledir. Hayvan beslemek için yetiştirilmişse; bakılmalı, barındırılmalı,

taşınmalı, ölümü de korkutmadan ve acı çektirmeden yapılmalıdır. Bu cümleler Hayvan Hakları

Evrensel Bildirgesi doğrultusunda yazılmıştır. Keza hayvanlara yapılan cinsel istismar ve

işkence hem hukuki hem politik hem de toplumsal bir sorundur. Hayvan toplama sırasında

uygulanan fiziksel ve psikolojik şiddet, kulak kesme, köpek ve horoz dövüştürme, darp etme,

kesici aletler ile yaralamalar ve deney sırasında acı çektirme gibi durumları içerir. Bir aylık

raporda en az kırk yedi işkence vakası kaydedilmiştir.

Belediye ve kamu çalışanlarının sebep olduğu özgürlüğü kısıtlama; bu türe istatiksel örnek

vermek durumu daha da netleştirecektir. Dört ihlal vakası raporlanmış. Biri özel harekât polisi

tarafından bir köpeğin vurulması, diğerleri belediye çalışanının köpeği öldürmesi ve yine

belediye çalışanı tarafından köpeğin sakatlanması yeterli örneklerdendir.

Cinsel şiddet; hayvanlara karşı olan şiddet her açıdan çok vahim durumdadır. Türkiye’de

tecavüz edilen hayvanların arasında ineklerin, eşeklerin, koyunların, tavukların, ördeklerin ve

atların da olduğu biliniyor. Fakat bunların çoğu kanıtlanmadığı için medyaya yansımıyor.

Bundan dolayı bu ay en az iki cinsel şiddet vakası raporlanmıştır. Kanıtlanamamasının

sebeplerinden raporun ilerideki başlıklarında bahsedilecektir.

Beden dokunulmazlığının ihlali; Zorunluluk olmaksızın bir hayvanın öldürülmesi demek olan

her davranış, bir "biocide" yani yaşama karşı suçtur. Ayrıca Hayvan Hakları Evrensel

35 Hâkim. (Ocak 2020). Hayvan hakkı ihlalleri raporu https://www.raporlar.org/yasayi-beklerkenhayvan-hakki-ihlalleri-ocak-2020-raporu-hakim/

55


Bildirgesinde yer alan diğer maddelerde ise şöyle denmektedir ‘’ Çok sayıda yabani hayvanın

öldürülmesi demek olan her davranış bir "genocide" yani türe karşı suçtur. Doğal çevrenin

kirletilmesi ve yıkılıp yok edilmesinin sonu "genocide”, soykırıma varır.’’ Meslek etiğine

dikkat edilmeksizin, soykırım boyutlarında sokak hayvanlarına uygulanan kısırlaştırma işlemi,

kuyruk, kulak, boynuz ve gaga kesme gibi hayvan endüstrisi müdahalelerini içerir.

Hayvan deneyleri merkezi etik kurulu (HADMEK) her yıl açıklaması gereken verileri

2017 yılından beri açıklamadığı için tam veri yok.

Bunlara ek olarak ise hayvanın ölü bedenine saygı yani araç trafikte bir hayvana

çarptığında arkasına bile bakmadan kaçmamalıdır, veterinere götürerek müdahale etmeli,

ölmüşse yetkili kurulu arayarak ölü beden oradan kaldırılmalıdır. Hatta hayvana çarpıp

müdahale etmeden kaçmak kanunumuzun 21.maddesine göre suçtur.

Kanunumuzun m.4/h bendine göre hayvanların türüne özgü şartlarda bakılması,

beslenmesi, barındırılması ve taşınması esastır. Her canlıya türüne özgü yerlerde uygun yaşam

ortamı sağlanmalı ve sokak hayvanlarının uygun yerlerde barındırılması için çaba

gösterilmelidir.

HAYVANA ŞİDDETİN ARTMA SEBEPLERİ

Hayvana şiddetin artma nedenini önce psikiyatrist ve nöro psikolog olan Nevzat

Tarhan’ın bakış açısına bakalım, Böyle bir durumda kişi kontrol duygusunu ya da güç bende

düşüncesini tatmin etmek ister. O doyumu zayıf kişilere, hayvanlara ve doğaya karşı şiddet

kullanarak yakalar. Bu durum genellikle içindeki gücü yatıştıramadığı ve karşılık

bulamadığında ortaya çıkar. Biz buna ego tatmini diyoruz. Kişi egosunu tatmin edebildiği

zaman geçici olarak rahatlar. Yaptığı eziyeti kameraya alıp izlediğinde bundan zevk alır. Böyle

bir davranışa anne ve baba katılırsa çocuk bunu onaylanmış davranış olarak görür. Bu psikolojik

yaklaşıma ek olarak hayatımıza giren moderniteyle birlikte bireysellik ve tabii ki bireyselliğin

getirisi olarak bencillik bu şiddetin temelini hazırlıyor. Bunların yanında şiddet bir öfke

sorunudur. Bugün hayvana uygulanan şiddet yarın başka bir canlıya daha büyük bir öfke

patlaması olacağının büyük bir adımıdır. Böyle olayların yaşandığı toplumda takdir edersiniz

ki çocuklar da hayvanlara şiddet göstermeye eğilimli olabilirler. Çocuklar iyi birer

gözlemcidirler ve bir sünger gibi kötü tavırları emerler. Bu emmeyi engellemek için bu kötü

tavra bir tepki gerekir buradan şuraya bağlamak istiyorum hayvana uygulanan cinsel tacizin

kanıtlanması şu an Türkiye’de imkânsız. Bu yetersizlikten dolayı ve ayrıca sürecin yavaş ve

belki de düzgün yürüyememesinden dolayı birçok hayvana karşı cinsel saldırı

kanıtlanamamıştır. Bu durum hayvana şiddeti arttıran en önemli sebeptir. Düzenin oturmaması,

yetersiz ekipman ve bu konu hakkındaki kanuni güncellemelerin yeteri kadar halka

duyurulmaması aslında yapılan eylemin karşılıksız kalması yönünden bir sebeptir daha çok

artmasına sebebiyet verir. 36

36

TARHAN, N. (2018). Hayvana şiddetin psikolojisi. Nevzat Tarhan internet sayfası

https://nevzattarhan.com/hayvana-siddetin-psikolojisi.html?ysclid=ln1ltp6hpk318701924

56


HAYVAN HAKLARI İHLALLERİNE DAİR DEĞİNİLMESİ GEREKEN DİĞER

KONULAR

Hayvan Deneyleri

İlaçlar vb. durumlar için gerekli ve etik kurallara göre yapılan hayvan deneylerinin

dışında, Kozmetik ürünlerinde güvenilirliğini test etmek için hayvan deneylerine başvuruyorlar.

Bu sebepten dolayı dünyada bir yılda milyonlarca hayvan ölüyor ve de fiziksel zarara uğruyor.

Son yıllarda bu konuda biraz farkındalık kazanılmış hatta bazı firmalar bundan vazgeçmiş olsa

da hala daha hayvanların yaşamsal hakları gasp edilmeye devam ediyor. Özellikle de bu konuda

önde gelen ülkelerden biri Çin. Çin’deki kozmetik kurallarına göre bir ürün Çin’de üretilmemiş

olsa bile Çin pazarında satışa sunulmadan önce hayvanlar üzerinde test edilmesi zorunludur.

PeTA’ya göre Çin’de satışa sunulacak her bir ürün için 72 hayvan kullanılıyor. 37

Hayvan Ticareti

Hayvanları koruma kanununa göre; satılırken, hayvanların sağlıklarının iyi,

barındırıldıkları 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile 14 Temmuz

2022’den itibaren kedi, köpek gibi evcil hayvanların pet shoplarda satılması yasaklandı. Peki

bu bir şeyi engelledi mi? Denetimler ile engellenebildi mi? Bu konu için sunulan çözüm fikirleri

hayvanları mal olmaktan çıkarıp ‘’can’’ olmasını sağlamış mıdır?

Sirk

“Bir file bedensel cezalandırma uygulanırken bu ceza o kadar

zorlayıcı olmalıdır ki fil bunun gerçek bir ceza olduğunu sezebilsin.”

(Fil terbiyecisi Alan Roocroft, Managing Elephants)

Sirklerde hayvanlar başkalarını eğlendirebilmek için zorlu eğitimlerden geçmek

zorundalar. Hayvanların bu gibi yerlerde ağır bedensel hareketler altında oynatılması fiziksel

bir şiddet ve onların orada tutulması yaşam özgürlüğünün ihlalidir. 5199 sayılı hayvanları

koruma kanunu m.11 de ‘Hayvanlar, doğal kapasitesini veya gücünü aşacak şekilde veya

yaralanmasına, gereksiz acı çekmesine, kötü alışkanlıklara özendirilmesine neden olacak

yöntemlerle eğitilemez. ‘Denilmiş ve m.14 de ‘Hayvanları, gücünü aştığı açıkça görülen fiillere

zorlamak.’ Yasaklanmıştır.

Hayvanat Bahçeleri ve Yunus Parklar

Bir başka önemli sorun ise hayvanat bahçeleri ve yunus parklarıdır. Hayvanların doğal

ortamlarından koparılıp kendilerine uygun olmayan başka bir ortama getirilmesi ve orada

37 Güven, Y, Ö. (2020). Çin’deki hayvan deneyleri. Yeşil gazete https://yesilgazete.org/kozmetikurunlerde-hayvan-deneyleri-hakkinda-temel-bilgiler-yagmur-ozgur-guven/

57


tutulması hayvanların özgürlüğünü kısıtlamaktadır. Ayrıca uygun olmayan iklimde, uygun

olmayan şartlarda bakılması onları hem psikolojik olarak etkilemekte hem de onları hasta

edebilmektedir. 5199 sayılı kanunda 2021 yılı değişiklikleri ile kara ve su sirkleri ile yunus

Parklarının kurulması yasaklanmıştır. Hayvanat bahçeleri ile ilgili bir yasak gelmemekle

birlikte doğal yaşam parkı adı altında hayvanların etolojisine ve tabiatına uygun, serbest

dolaşımlarına imkân veren alanlar kurulabilir denmiştir. Temelde bu çözümler bir önceki

durumlarla bir fark yaratmamaktadır. Hayvanlar yine doğal ortamlarından koparılıp suni

ortamlara adapte edilmeye çalışılmıştır. Bu tarz ortamlar hayvanları hırçınlaştırıyor çünkü

normalde insan ve bazı hayvanlar aynı ortamda bulunmazken zorla aynı lokasyona

koyduğumuz zaman hayvanlar farklı reaksiyonlar verebiliyor. Ayrıca hayvanların mentâl

dengesini bozduktan sonra aynı hayvanların insana zarar verme tehlikesinden dolayı zarar

görmesi de bu parkların sorunlarındandır.

Avcılık ve Aşırı Avlanma

Avcılar, binlerce savunmasız canlıyı keyif için öldürüyor. Üstelik içlerin de nesli

tükenmekte olan canlılar da öldürülüyor. Bu durum 5199 sayılı hayvanları koruma kanununa

aykırı olduğu halde maalesef ki ülkemizde avcılık hala yasaklanmış değil. Kanunumuz

hayvanları, onların yaşam alanlarını korumak, onların acı ve ızdırap çekmelerini önlemek ve

mağduriyetlerini giderme amacı güderken, m.8 uyarınca bir hayvan neslini tüketecek her türlü

müdahale yasakken av turizmi adı altında yapılan avlanma hak ihlalidir.

Faytonlar

5199 sayılı hayvanları koruma kanununun 14.maddesinin m bendindeki yasağa göre

Hayvanlara işkence yapmak veya acımasız ve zalimce muamelede bulunmak yasaktır. Ama

ülkemizde bunun maalesef açıkça örneğini görmekteyiz: faytonlar

Özellikle turistik yerlerde sıcağın ve o kadar insan yükünün altında atlar saatlerce

yürütülüyor ve bunun üzerinden maddi bir kazanç sağlanıyor. Kanunumuzda faytonlar açıkça

yasaklanmış değildir fakat 14.madde m bendi uyarınca bu durum adil değil ve vicdanen de

doğru değildir. Hatta İstanbul Adalar’da ve bazı belediyelerde faytonlar yasaklanmıştır.

Horoz, Deve, Boğa ve Köpeklerin Dövüştürülmesi

Sırf zevk için ya da para için hayvanları dövüştürmek, onların yaralanmasına sebep olarak

acı çektirmek insanlık dışı bir davranıştır. Bu durum da yine hem vicdanen hem kanunen uygun

değildir. 5199 sayılı hayvanları koruma kanununun 10. Maddesine göre Bir hayvanın; acı,

ıstırap ya da zarar görecek şekilde, film çekimi, gösteri, reklam ve benzeri işler için kullanılması

yasaktır. Ve ayrıca 11.maddeye göre de hayvanları bir başka canlı hayvanla dövüştürmek

yasaktır.

Yine aynı şekilde ülkemizde sırf eğlence için geleneksel sporlar adı altında deve ve boğa

güreşleri yapılmaktadır. Hatta ispanyada boğaların boynuzuna ateş topları koyarak onlara zarar

verilmektedir. Bunlar hem ülkemizde hem de dünyada tepki görmektedir. 5199 sayılı

hayvanları koruma kanununda ise folklorik amaca yönelik, şiddet içermeyen geleneksel

gösteriler bakanlığın uygun görüşü alınarak il hayvan kurulu izni ile düzenlenebilir denmiş ve

bu hayvan hakkı ihlali maalesef ki kesin bir şekilde yasaklanmamıştır.

58


HAYVAN HAKLARININ YASAL ZEMİNİ

Hayvan hakları konusunda uluslararası düzeyde 1968 li yıllardan beri çalışmalar yapılsa

da en önemli uluslararası metin 15 Ekim 1978 tarihli Paris’te ilan edilen hayvan hakları evrensel

beyannamesidir. 5 Bu beyanname yaşayan bütün canlıların doğal haklara sahip olduğunu ve

insanoğlu tarafından bu haklara saygı gösterilmesi gerektiğini ifade eder. Hayvanların

kendilerine özgü yasal bir statülerinin olduğunu ve haklarının hukuk düzeni tarafından

tanınmak zorunda olduğunu, hayvanlara zulüm ve işkence yapılamayacağı vb. temel ilkeleri

ortaya koyar. Ek protokollerle de insanoğlunun yaşayan bütün canlılara karşı ahlaki bir

sorumluluk taşıdığı ve evcil hayvanlara, evi olmayan hayvanlara (sokak hayvanları) yönelik

tutumlarda da ortak bir standart oluşturarak sorumluluk geliştirmenin hedef olduğu

belirtilmiştir.

Ülkemizde ise hayvan hakları konusunda faaliyet gösteren ilk dernek 1955 yılında

Ankara’da kurulmuştur. Avrupa ile uyum süreci nedeniyle sonraki dönemlerde gündeme

gelmiş, yasal düzeyde ise en önemli teminatı 2004 yılında kabul edilen 5199 sayılı hayvanları

koruma kanunu Avrupa sözleşmesi göz önüne alınarak hazırlanmıştır. Birinci maddesinde

kanunun amacı ‘Bu Kanunun amacı; hayvanların rahat yaşamlarını ve hayvanlara iyi ve Uygun

muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi

şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamaktır. ‘Şeklinde

belirtilmiştir. 2006 yılında da çevre ve orman bakanlığı tarafından hayvanların korunmasına

dair uygulama yönetmeliği çıkarılarak 5199 sayılı kanunda yer alan hükümlerin uygulamasına

ilişkin detaylar ele alınmıştır.

Kendi hukukumuzda bir döneme kadar hayvana karşı şiddet suç değil kabahat olarak

görülüyor ve eşya hukukunda yer alıyordu. Örneğin 2019 yılında Ankara'nın Batıkent semtinde

16 köpek zehirlenerek öldürüldü. Davada çıkan 10 yıllık ceza ‘çevreye kasten zarar verme’ ve

‘mala zarar’ suçlarından verilmişti. Daha sonrasında 2021 yılında yapılan düzenlemeler ile

hayvana şiddet, cinsel istismar vb. suçlara karşı hapis cezası kanunda yer almıştır. Fakat bu

cezalar oldukça az olduğundan dolayı pek bir etki yaratmamıştır. Düzenlemelere göre;

Hayvanlara cinsel saldırıda bulunan veya tecavüz eden kişiye altı aydan üç yıla kadar

hapis cezası verilmesi öngörülmüştür. Bu cezanın para cezasına çevrildiği de göz önüne

alındığında suçları azaltmaya yetecek kadar etkili bir ceza değildir. Bu konuda cezaların daha

da caydırıcı olması gerekmektedir.

Katalog Suçlar: Bu suçlar ceza yargılaması bakımından oldukça ciddi olan ve tutukluluk

için karine teşkil eden ağır suçlardır.

Soykırım ve insanlığa karşı suçlar

Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti

Kasten öldürme

Silahla işlenmiş kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama

Cinsel saldırı ve çocukların cinsel istismarı

Hırsızlık

Uyuşturucu veya uyarıcı madde ihmal ve ticareti

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma

Devletin güvenliğine karşı suçlar

Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar

59


Silah kaçakçılığı ve zimmet suçu

4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren

suçlar

Kasten orman yakma

2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 33’üncü maddesinde sayılan

suçlar

3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7 inci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen

suçlar.

Yukarıda görüldüğü gibi insanlığa karşı suçlar, insan ticareti ciddi yargılama gerektiren

suçlar arasında yer alırken hayvan ticareti, hayvana şiddet vb. suçlar bu katalogda yer almıyor

bundan dolayı bu cezaları işleyen kişiler tutuksuz yargılanıyorlar. Ve yine bu süreç içerisinde

bu suçları tekrar işliyorlar ve sonrasında da tekrar işleme ihtimalleri artıyor. Yani hayvanlara

karşı işlenen bu suçların katalog suçlarda yer almaması bunların önünü açık bırakmakta ve

caydırıcı olmamaktadır. Yine hayvanlara karşı suç işleyen kişilere verilen cezalar çok az

olduğundan ve yatarı olmadığından dolayı bu zulmü işleyenler işlemekten geri

kalmamaktadırlar.

Ayrıca kanunda cinsel istismar suçu tüm hayvanlar için cezai şarta bağlanmışken

kanunun 28/A maddesi uyarınca bir ev hayvanını veya evcil hayvanı kasten öldüren kişi altı

aydan dört yıla kadar hapis cezası alması öngörülmüştür. Sokak hayvanları için böyle bir cezai

şart bulunmamaktadır.

SON YILLARDAKİ HAYVANA ŞİDDETİN ÇARPICI ÖRNEKLERİ ÜZERİNDEN

ÇIKARIMLAR

BURSA- Bursa'nın Orhangazi ilçesinde Belediye'ye ait sokak hayvanları rehabilitasyon

merkezinde çekilen görüntüler hayvanseverleri ayağa kaldırdı. Görüntülerde sahipsiz

hayvanların kafesler içinde aç ve susuz kaldıkları, bir köpek ve kedinin can çekiştiği görüldü.

(28 Şubat 2021)

Konya Büyükşehir Belediyesi Sahipsiz Hayvan Bakımevi ve Rehabilitasyon Merkezi’nde

bir görevlinin elindeki kürekle bir köpeğe vurarak öldürdüğü görüntüler büyük topladı. (25

Kasım 2022)

Bir diğer çarpıcı olay ise Elâzığ belediyesine ait olan hayvan hastanesi ve geçici

bakımevinde yaşandı. Görevlilerin hayvanlara kötü muamele ettiği, hayvanların birbirini

açlıktan yediği iddiaları ve 4 ay içerisinde bin 62 hayvanın ölmesi üzerine hayvanseverlerin

şikâyeti sebebiyle soruşturma başlatıldı. Tanık Z.Ç görevlinin hayvanı öldürdüğünü ve

hayvanlara kötü muamele yapıldığını gördüğünü söyledi. Ardından görevli, hayvanı zapt

edemediğini bu yüzden öldürdüğünü itiraf etti. Daha önce barınağa eksikler için danışmanlık

hizmeti veren M.K barınakta cerrahi malzeme eksiklerinin olduğunu, eleman eksikliği

olduğunu ve ölen hayvanlar olduğunu gördüğünü söyledi. Hayvanların birbirini yediği iddiası

ise ilk kez bir iddianamede adeta hayvan soykırımı şeklinde tanımlanmasına rağmen bu iddiaya

karşılık karşı taraftan hayvanların birbirini yemesi normaldir şeklinde yanıt geldi. Mahkeme ise

karar olarak ‘görevi kötüye kullanma suçunun’ alt sınırından 6 ay ve 1 ay da iyi hal indirimi

olmak üzere 5 ay ceza verdi.

60


Yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi ülkemizde belediyeye ait bazı hayvan

bakımevlerinde hayvanlar öldürülmüş, terk edilmiş ve kötü muamelede bulunulmuştur. Bu

insanlık suçlarına karşılık sadece hayvanseverlerin şikâyeti üzerine denetlenmesi, denetimin

yetersiz olduğunu ve cezaların maalesef ki yetersiz olduğu ve caydırıcı olmadığı görülmektedir.

61


KAYNAKÇA

1. BM. (15 Ekim 1978). HAYVAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ. Paris:

UNESCO https://www.nilufer.bel.tr/i/pdf/16.pdf

2. Ceylan, t. (28 Mart 2022). Elâzığ barınak davası. Barınak Meleği-Instagram

https://www.instagram.com/p/CbqApYTgcxj/?img_index=1

3. Evci, m. (25 Kasım 2022). KONYA BARINAĞINDAKİ VAHŞET. Sözcü

https://www.sozcu.com.tr/2022/gundem/konyadaki-barinak-vahsetinde-gozaltinaalinan-2-supheli-tutuklandi-7501132/?ysclid=ln1mrtcmxt47521878

4. Hâkim. (Ocak 2020). Hayvan hakkı ihlalleri raporu https://www.raporlar.org/yasayibeklerken-hayvan-hakki-ihlalleri-ocak-2020-raporu-hakim/

5. TARHAN, N. (2018). Hayvana şiddetin psikolojisi. https://nevzattarhan.com/hayvanasiddetin-psikolojisi.html?ysclid=ln1ltp6hpk318701924

6. YANIK, C. (2020). Hayvan hakları.https://avukatcerenyanik.com/2020/12/06/hayvanhaklari-nedir/

62


ÇOCUĞA KARŞI ŞİDDET

Şiddet, bireyin fiziksel, cinsel, psikolojik, duygusal, sosyal veya ekonomik yönden zarar

görmesiyle ya da acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna

yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, fiziksel, cinsel,

psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranıştır.

Şiddetin birden çok alt başlığı var. Çocuğa yönelik şiddet ise bunlardan biridir. Çocuğa

karşı şiddet “çocuk istismarı ve çocuklara kötü muamele, sorumluluk, güven veya güç ilişkileri

bağlamında, çocuğun sağlığı, yaşamı, gelişmesi veya onuru açısından fiili veya potansiyel

zararla sonuçlanan her tür fiziksel veya duygusal kötü muameleyi, cinsel istismarı, ihmali veya

ihmalkâr davranışı, ticari veya başka amaçlı sömürüyü kapsar.” 38

ÇOCUĞA KARŞI ŞİDDETLE ALAKALI KAVRAMLAR VE TANIMLARI:

Çocuk: Henüz bedensel, ruhsal ve sosyal yönlerden erginliğe ve olgunluğa ulaşmamış bireydir.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi:

Madde 1

Bu Sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit

olma durumu hariç, onsekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır.

Çocuk Cinsel İstismarı: İstismar, çocuğun bedenine dokunarak veya dokunmadan da

yetişkinin kendi hazzı ve istekleri için çocuğu bir araç olarak kullanmasıdır. Aynı zamanda

çocuklar sadece yetişkinler tarafından değil kendilerine yakın yaştaki çocuklardan da cinsel

istismara maruz kalabilir. Fakat burada bir ayrım vardır. Birbirine yakın yaştaki çocukların

merak duygularına, kendilerini keşfetmeye dayanan oyunları, birbirlerine temasları cinsel

istismar sayılmaz.

Çocukları cinsel istismardan korumak için korkutmadan ve yaşlarına uygun olarak

“Dokunma Kuralını” öğretmek gerekir.

Erken Yaşta Evlilik: Fizyolojik ve psikolojik açıdan evliliğe ve evlat sahibi olacak olgunluğa

erişmeyen 18 yaş altı çocukların evlendirilmesi şeklinde tanımlanmaktadır.

Çocuk Koruma Kanunu’na göre; çocuk, erken yaşta erginliğe ulaşsa dahi 18 yaşını

doldurmamış kişi olarak tanımlanmıştır. Bu nedenle bireyin kendi kararlarını alabilmesi,

sorumluluk alabilmesi için bedensel, zihinsel ve ruhsal açıdan erginliğe ulaşması gerekir. 18

yaşının altındaki bireyler bu olgunluğa erişemediği için “çocuk” olarak kabul edilmektedir. 18

yaş altındaki evlilikler “erken evlilik” olarak tanımlanmaktadır.

38 BM Çocuğa Karşı Şiddet Araştırması, 2006

63


Cinsiyete göre çocuk evlenmelerinin toplam evlenmeler içindeki oranı, 2002-2021

Kaynak: TÜİK, Evlenme İstatistikleri, 2002-2021

Çocuk İşçiliği: 18 yaşını doldurmamış çocuklar, ailelerinin geçimine katkıda bulunmak için

çok az ücretlerle çalıştırılır. Bu durum onların eğitim haklarından, akranlarıyla geçirecekleri

vakitlerden, sosyal aktivitelerden alıkoymaktadır.

TÜİK Çocuk İşgücü Araştırması (2020) sonuçlarına göre;

Türkiye genelinde 5-17 yaş grubundaki çocuk sayısı 16 milyon 457 bin kişi olarak tahmin

edilmekte ve bu yaş grubundaki çocuklar, kurumsal olmayan nüfusun %2,3’ünü

oluşturmaktadır. Yaş grupları itibariyle, 5-11 yaş grubundaki çocuk sayısının 9 milyon 12 bin,

12-14 yaş grubundaki çocuk sayısının 3 milyon 796 bin, 15-17 yaş grubundaki çocuk sayısının

ise 3 milyon 649 bin olduğu tahmin edilmektedir.

Akran Zorbalığı: Çocuk ya da ergenin kendi yaş grubundaki kişiye karşı fiziksel, sözel ve

davranışsal olarak yaptığı zarar verici tutumlardır.

Zorbalık türlerine göre diğer çocuklar tarafından zorbalığa uğrayan 6-17 yaş grubundaki

çocukların oranı, 2022

Kaynak: TÜİK, Türkiye Çocuk araştırması,2022

ŞİDDETİN ORTAYA ÇIKTIĞI ORTAMLAR:

1. Evde ve aile içinde çocuklara karşı şiddet: Fiziksel şiddet (ölümle sonuçlanan veya

sonuçlanmayan), ihmal, cinsel şiddet, yakın ilişkilerde ve çocuk yaşta yapılan evliliklerde

görülen şiddet, zararlı geleneksel uygulamalar ve psikolojik şiddet.

64


2. Okullarda ve eğitsel ortamlarda çocuklara karşı şiddet: Fiziksel ve psikolojik ceza,

ayrımcılık ve toplumsal cinsiyet temelli şiddet, cinsel şiddet, zorbalık, dövüşmek, fiziksel

saldırı, cinayet ve ciddi yaralama ve okullardaki silahlar.

3. Bakımevlerinde ve adalet kurumlarında çocuklara karşı şiddet: Yetimhane, sığınma

evleri ve diğer bakımevlerindeki şiddet, gözaltı ve tutuklulukta şiddet ve diğer çeşit devlet

gözetimi altındaki çocuklar karşı şiddet (mülteciler, sığınmacılar, göçmenler, kimsesiz

çocuklar, cezaevi benzeri yerlerde ve barış zamanı ordularındaki çocuklar).

4. İşyerlerinde çocuklara karşı şiddet: Ev içi işlerde görülen şiddet, zoraki işçilik,

geleneksel ve modern kölelik biçimleri, seks endüstrisinde ticari cinsel sömürü, tehlikeli

koşullar altında çocuk işçiliği.

5. Toplum içinde çocuğa karşı şiddet: Özellikle ergenlik çağındakilere yönelik polis veya

diğer yetkililer tarafından uygulanan fiziksel ve cinsel şiddet, sokak çocuklarına,

HIV/AIDS pozitif çocuklara, mülteci, ülkesine geri dönen ve ülke içinde mülteci

konumundaki çocuklara karşı şiddet ve çocuklara cinsel yönelimleri ile toplumsal cinsiyet

kimlikleri nedeniyle uygulanan şiddet.

Çocuğa karşı şiddetin tüm formları medyada, internette, sohbet odaları ve sosyal ağ

siteleri gibi ortamlarda ve mobil telefonlar ve benzeri araçlarla da gerçekleşebilir.

Çocuğa Yönelik Şiddetin Yıllar İçindeki Durumu

21 Haziran 2023’te Türkiye Kadınlar Derneği Federasyonu (TKDF) ve Birleşmiş

Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Türkiye’de şiddete yönelik en kapsamlı veri analiz

çalışmalarından birine imza atmıştır.

65


Yukarıda birtakım istatistikleri alıntılanan “Ev İçi Şiddet Acil Yardım Hattı 2007-2021

Yılları Arası Verilerinin İstatiksel Analiz Raporu”nda görüleceği üzere; aramalardan elde

edilen verilere göre çocukların şiddete maruz bırakılma oranı, 2012 sonrasında yüzde 7’den

yüzde 17’ye, pandemi ile birlikte de yüzde 18’e kadar yükselmiştir.

Gelen aramalara göre, en yaygın olarak fiziksel (17601), duygusal (15059), sosyal (5608),

ekonomik (4346) ve cinsel (1456) şiddet uygulanmıştır. Fiziksel şiddete maruz bırakılanların

yüzde 79’u kadınlar, failler ise büyük oranda ‘eştir’ (%68). Yapılan aramalara göre, şiddet

vakalarının yüzde 8’i cinsel şiddettir. Cinsel şiddete maruz bırakılanların yüzde 73’ü kadınlar,

yüzde 11’i kadınlar ve çocuklar ve yüzde 10’u ise kız çocuklarıdır. Çocuk istismarı ve ihmaliyle

ilgili aramaların analizine göre, bu vakaların yarısından fazlasında ise fail ‘aile üyesidir.” 39

Çocuklar gördükleri bu şiddetler sonucunda kaygı, özgüven eksikliği, korku, endişe,

aşağılanma duygusu, fiziksel yaralanma, psikolojik travma, kendini ifade edememe,

güvensizlik, sevgi eksikliği gibi duygular yaşamaktadır.

Tüm bu olumsuzluklar ve yukarıdaki veriler göz önüne alındığında çocukların onlar adına

ses olmamıza ihtiyaçları vardır. Amacımız onların haklarını savunmak, onlar için adaleti

sağlamak ve şiddete maruz kalmalarını engellemektir. Hayatlarını güzelleştirmek ve çocukluk

zamanlarını sağlıklı bir şekilde yaşamalarını sağlamak hayallerimiz arasındadır.

Her çocuk aslında geleceğin yetişkinidir. Onların nasıl ve hangi psikoloji ile büyüdüğü

önem arz etmektedir. Daha güzel ve parlak gelecekler için sevgiyle büyüyen sağlıklı çocuklara

ihtiyacımız vardır. Bu yüzden “Çocuğa Karşı Şiddetle Mücadele” başlığı altında bizlere büyük

bir görev düşmektedir.

39 Ev İçi Şiddet Acil Yardım Hattı 2007-2021 Yılları Arası Verilerinin İstatiksel Analiz Raporu

66


KAYNAKÇA

1. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi.

https://cocukhaklari.barobirlik.org.tr/dokuman/mevzuat_uamevzuat/birlesmismilletler.pd

f

2. Elçin Cavlan, Yasemin Akis Kalaylıoğlu,Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Analizi

Ev İçi Şiddet Acil Yardım Hattı 2007-2021 Yılları Verilerinin İstatiksel Analizi (2023).

https://turkiye.unfpa.org/tr/tkdf-ev-ici-siddet-raporu-2023

3. Nil Ateşoğlu, Çocuk cinsel istismarı nedir? Çocukları koruyabilmek için neler

yapabiliriz?(2022), Madalyon Kurumsal Psikoloji Odaklı Eğitim Merkezi.

https://madalyonklinik.com/gundem/cocuk-cinsel-istismari-nedir-cocuklarikoruyabilmek-ici

n-neler-yapabiliriz

4. Prof. Dr. Betül Ulukol,Dr. Arzu Köseli, Çocuğa Karşı Şiddetin Göstergelerle İzlenmesi

Eğitimi Katılımcı El Kitabı(2013). https://www.unicef.org/turkiye/media/3691/file

5. TÜİK, Çocuk Araştırması, 2022. https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Turkiye-Cocuk-

Arastirmasi-2022-49744

6. TÜİK, İstatistiklerle Çocuk, 2021. https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Istatistiklerle-

Cocuk-2021-45633

7. UNİCEF, Çocuk İşçiliği.

https://www.unicef.org/turkiye/%C3%A7ocuki%C5%9F%C3%A7ili%C4%9Fi

8. Yasemin Demir, Cansın Özel, Semih Sütçü, Disiplinlerarası Çocuk Hakları Araştırmaları

Dergisi,2022.https://dergipark.org.tr/en/download/articlefile/2850719#:~:text=Erken%20ya%C5%9Fta%20evlilik%2C%20fizyolojik%20ve,tan%

C4%B1mlanmaktad%C4%B1r%20(U NICEF%2C2004)

67


AVUKATA KARŞI ŞİDDET

Avukata karşı şiddet, son yıllarda giderek artan bir sorun haline gelmiştir. Hukukun

temsilcileri olan avukatlar, mesleklerini icra ederken fiziksel, duygusal ve psikolojik şiddet

tehdidi altında bulunmaktadırlar. Bu şiddet olayları, avukatların mesleki görevlerini yerine

getirirken karşılaştıkları güvenlik sorunlarını ve zorlukları vurgulamaktadır. Avukatlık,

hukukun adaleti temsil etmek ve savunmak amacıyla kurulmuş bir meslek dalıdır. Ancak bu

meslek, gün geçtikçe daha fazla tehdit altında kalmaktadır. Avukatlar, müvekkillerin

haklarını savunurken, adil bir yargılama sürecini desteklerken veya hukukun üstünlüğünü

savunurken şiddetle karşılaşabilirler. Bu şiddet, mesleklerini icra ederken kendilerini

savunmasız hissettiren, mesleki ve kişisel hayatlarını olumsuz etkileyen bir gerçektir.

Bu raporda Yenilikçi Hukukçular Platformu, Şiddet İle Mücadele Komisyonu Avukata

Karşı Şiddet Temsilciliği tarafından avukatlara karşı şiddetin nedenleri, türleri ve sonuçları

incelenecek, ayrıca bu sorunun çözümü için alınması gereken önlemler ve destek

mekanizmaları ele alınacaktır. Avukata karşı şiddet, sadece bir meslek grubunun karşılaştığı

bir sorun değil, hukukun işleyişi ve adaletin sağlanması için önemli bir konudur. Bu nedenle,

bu sorunun üstesinden gelmek için toplumsal bir çaba ve iş birliği gerekmektedir.

AVUKATLAR TARAF DEĞİLDİR

Avukatlar, müvekkillerinin hukuki işlerinin tarafı değildirler. Avukatları dosya ile

özdeşleştirerek taraf görülmesi veya avukatlara sözlü ve fiili saldırılarda bulunulması

avukatları taraf gören zihniyetin ürünüdür.

Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Meslek Kuralları Madde 6

“Avukat, iddia ve savunmanın hukuki yönü ile ilgilidir. Taraflar arasında

anlaşmazlığın doğurduğu düşmanlıkların dışında kalmalıdır.”

Meşru ve adil bir yargılamanın en önemli şartlarından biri, savunma hakkının tam ve

kısıtlanmamış bir şekilde kullanılmasının sağlanmasıdır. Bir avukatı, müvekkilinin

eylemleri nedeniyle suçlamak son derece haksız ve adaletsizdir ve en temel hukuk

değerlerine aykırıdır. Savunma hakkı, Anayasal olarak güvence altına alınmış bir haktır. Bu

hak, hak sahibi tarafından doğrudan kullanılabileceği gibi avukatlar aracılığıyla da

kullanılabilir.

“Kamu hizmetlerinden olan savunma faaliyetinin yürütülmesine engel olma (TCK

113/1(a)” suçu ve “görülmekte olan bir davada yargı görevi yapan avukatı etkilemek

amacıyla alenen beyanda bulunmak yoluyla Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs (TCK

md. 288)” suçlarının avukatlara yönelik işlenmesi oldukça yaygındır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 20.101998 tarih ve E. 1998/225, K. 1998/316 sayılı

kararında belirttiği gibi; “..Bir davada tarafların yargı mercileri önünde iddia ve

savunmalarını hiçbir endişeye kapılmadan serbestçe yapmaları gerekir…”. Linç

kampanyası ve algı operasyonuna maruz bırakılan avukatların savunma görevlerini endişeye

kapılmadan serbestçe yapmaları engellenmektedir.

Anayasa’nın 138/2 fıkrası “Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde

yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir

beyanda bulunulamaz.” hükmünü amirdir. Bu hüküm uygulamada yok sayılmaktadır.

68


AVUKATA KARŞI ŞİDDET TÜRLERİ

1. FİZİKSEL ŞİDDET:

Fiziksel şiddet, bir kişinin kasıtlı olarak başka bir kişiye fiziksel zarar vermesi veya

tehdit etmesi anlamına gelir. Bu tür şiddet, avukatlara müvekkiller, meslektaşlar veya kamu

personeli gibi farklı kişiler tarafından uygulanabilir. Fiziksel şiddet, çeşitli biçimlerde ortaya

çıkabilir:

Yaralama veya Saldırı: Avukatlar, müvekkiller veya diğer kişiler tarafından fiziksel olarak

saldırıya uğrayabilirler. Bu, kişinin vücuduna zarar verme amacı taşıyan fiziksel eylemleri

içerebilir.

Tehditler ve Şiddet İçeren Sözler: Fiziksel şiddet, tehdit edici davranışlar veya şiddet

içeren sözlerle ifade edilebilir. Bu, kişinin fiziksel güvenliğini tehlikede hissetmesine neden

olabilir.

İş Yeri Güvenliğinin Tehlikeye Girmesi: İş yerinde fiziksel güvensizlik hissi, bir avukatın

çalışma koşullarını olumsuz etkileyebilir. Örneğin, iş yerinde saldırı veya tehditlerin

yaşanması, avukatların rahat bir şekilde çalışamamalarına neden olabilir.

Fiziksel şiddete maruz kalan avukatlar, bu tür şiddetin sonuçlarıyla karşı karşıya

kalabilirler. Bu sonuçlar arasında yaralanmalar, psikolojik travmalar, iş yerinde güvensizlik

hissi ve adaletin sağlanmasının tehlikeye girmesi yer alabilir.

Fiziksel şiddet, ciddi sonuçlara yol açabilen ve toplumun güvenliği için bir tehdit

oluşturan bir sorundur. Bu tür şiddetin önlenmesi ve mağdurlarına yardım edilmesi için

hukuki önlemler alınmalı, bilinçlendirme kampanyaları düzenlenmeli ve kurumsal

politikalar geliştirilmelidir. Ayrıca, fiziksel şiddete maruz kalan kişilere destek ve koruma

sağlanması da büyük bir önem taşır.

2. DUYGUSAL ŞİDDET:

Duygusal şiddet, bir kişinin psikolojik olarak incitilmesi veya tacize uğraması

anlamına gelir. Avukatlara yönelik duygusal şiddet, müvekkiller, iş arkadaşları, kurumlar

veya meslektaşları tarafından uygulanabilir ve genellikle şu şekillerde ortaya çıkabilir:

Hakaret ve Küçümseme, Tehditler ve İntikamcı Davranışlar, Manipülasyon, Mobbing,

İtibarın Zedelenmesi, Aşırı İş Yoğunluğu…

Duygusal şiddet, kurumlar ve toplumlar için ciddi sonuçlar doğurabilen bir sorundur.

Bu tür şiddete karşı koruma ve destek sağlama, bilinçlendirme çalışmaları düzenleme ve

etkili hukuki önlemler alma gibi adımlar, duygusal şiddeti önlemeye ve mağdurlarına yardım

etmeye yönelik önemli adımlardır.

3. EKONOMİK ŞİDDET:

Ekonomik şiddet, bir kişinin başka bir kişinin ekonomik bağımsızlığını tehdit etmesi

veya engellemesi anlamına gelir. Bu tür şiddet, avukatlar da dahil olmak üzere birçok meslek

grubunda çalışan kişilerin mesleki hayatlarını olumsuz etkileyebilir. İşte avukatlara yönelik

ekonomik şiddet örneklerinin ayrıntıları:

Maaşların Geciktirilmesi veya Ödenmemesi: Avukatlar, çalıştıkları kurum veya

işverenleri tarafından maaşlarının geciktirilmesi veya ödenmemesi gibi ekonomik

69


zorluklarla karşılaşabilirler. Bu durum, kişilerin maddi olarak güç durumda kalmasına neden

olabilir: Yükselme Fırsatlarının Engellemesi, Müvekkillerden Ödeme Alamama, Gecikmeli

Ödemeler…

Ekonomik şiddet, avukatların ekonomik bağımsızlıklarını tehdit ederek mesleki ve

kişisel yaşamlarını olumsuz etkileyebilir. Bu tür şiddete karşı mücadele, hukuki önlemler

almak, iş yerlerinde adil uygulamaları teşvik etmek ve toplumsal farkındalığı artırmak gibi

önlemleri içermelidir.

4. CİNSEL ŞİDDET:

Cinsel şiddet, bir kişinin cinsel tacize uğraması veya cinsel zorlama ile karşı karşıya

kalması anlamına gelir. Bu tür şiddet, avukatlar da dahil olmak üzere birçok meslek

grubunda çalışan kişilerin mesleki görevlerini yerine getirirken karşılaşabileceği bir

sorundur. Avukatlar, mesleki görevlerini yerine getirirken müvekkiller, meslektaşlar veya

diğer kişiler tarafından cinsel şiddete maruz kalabilirler. Bu tür şiddet, kişinin cinsel

istismara uğraması, cinsel saldırıya maruz kalması veya cinsel tacize tabi tutulması gibi

çeşitli biçimlerde ortaya çıkabilir. Cinsel şiddet, kurum içi veya dışında gerçekleşebilir ve

cinsel istismarın sonuçları kişinin fiziksel ve psikolojik sağlığını olumsuz etkileyebilir.

Cinsel şiddete karşı korunma ve bu tür olayların önlenmesi için, kurumlar ve toplum

genelinde bilinçlendirme çalışmaları önemlidir. Ayrıca, cinsel şiddet mağdurlarına destek ve

hukuki yardım sunmak da büyük bir önem taşır. Cinsel şiddetin ortadan kaldırılması için

toplumsal farkındalığın artırılması ve kurumsal politikaların oluşturulması gereklidir.

AVUKATA KARŞI ŞİDDETİN NEDENLERİ

Şiddetin nedenlerini anlamak, bu sorunun çözümü için kritik bir adımdır. Şiddetin kök

nedenlerini kavrayarak, bu yönde düzenlemeler ve çalışmalarla başlamak, çözüm sürecini

kolaylaştıracaktır. Şiddetin pek çok türü olduğu gibi, birçok nedeni de mevcuttur. Bu

nedenler, iletişim eksikliğinden kaynaklanabileceği gibi, meslek saygısının kaybından

kaynaklanan cesaretsizlikten de olabilir. Ayrıca, şiddetin sebepleri bazen yaptırımların

yetersizliğinden kaynaklanabilir. Bu nedenleri iyi anlamak, potansiyel şiddet durumlarını

öngörerek kendinizi veya meslektaşlarınızı şiddetten korumanıza yardımcı olabilirken, aynı

zamanda mağdur olan meslektaşlarınızın haklarını savunmanızda ve eğitimler ile farkındalık

oluşturma çalışmalarında önemli katkılarda bulunmanıza yardımcı olacaktır.

HUKUK İŞLERİNİN DUYGUSAL YÜKLÜ OLMASI: Hukuk işlerinin duygusal yüklü

olması, avukatların mesleki yaşamlarında karşılaşabilecekleri zorlayıcı bir durumdur.

Özellikle aile içi anlaşmazlık, boşanma veya miras gibi davalarda avukatlar, müvekkillerin

yoğun duygusal stresi ve gerginliğiyle karşı karşıya gelebilirler. Bu durum bazı

müvekkillerin veya karşı tarafın avukatı da dahil etmesine ve hatta avukata karşı şiddet

uygulama düşüncesini gündeme getirmesine neden olabilir. Bu tür duygusal yüklü

davalarda, avukatlar sık sık müvekkillerin duygusal ihtiyaçlarını anlamaya, empati

yapmaya ve profesyonelliklerini korumaya çalışmak zorundadırlar. Ancak bazı

müvekkiller, davada yaşadıkları stresi veya huzursuzluğu avukata yansıtarak şiddet

uygulama düşüncesine kapılabilirler. Bu nedenle, avukatların bu tür durumlarla başa

çıkabilmeleri için özellikle iletişim becerilerine ve duygusal zekalarına sahip olmaları

70


önemlidir. Ayrıca, avukatları ve diğer hukuk profesyonellerini bu tür şiddet olaylarına karşı

korumak için hukuki önlemler ve güvenlik tedbirleri alınmalıdır. Duygusal yüklü davalarda

şiddetin önlenmesi ve müvekkillerin duygusal streslerini daha sağlıklı bir şekilde

yönetmelerine yardımcı olmak için hukuki sistemin ve meslek kurallarının desteği

gerekmektedir.

YARGISAL SİSTEMİN YAVAŞ İŞLEMESİ: Yargı sisteminin yavaş işlemesi, bazı

kişilerin avukatları suçlama veya şiddet uygulama eğilimine girmelerine neden olabilir. Bu,

davaların gecikmesi ve uzun süre boyunca sonuçlanmaması nedeniyle ortaya çıkabilir.

MÜVEKKİLLERİN BEKLENTİLERİ: Müvekkillerin beklentileri, bazen gerçekçi

olmayan veya davanın seyrini anlamayı eksik bırakan beklentileri içerebilir. Özellikle dava

sonuçlarının beklentileri karşılamadığı durumlarda, müvekkiller bazen avukatları sorumlu

tutabilirler ve hatta şiddet tehdidi oluşturabilirler. Bu durumların ayrıntıları şunlar olabilir:

Gerçekçi Olmayan Beklentiler, İletişim Eksikliği, Stres ve Baskı, Haklı veya Haksız

Talepler…

Bu tür sorunları önlemek ve müvekkillerle daha iyi iletişim kurabilmek için avukatlar,

müvekkillerin beklentilerini açıkça anlamaya ve gerçekçi olmayan beklentileri yönlendirmeye

çalışmalıdır. Ayrıca, şiddet tehdidi gibi ciddi durumlarla karşılaşıldığında güvenlik önlemleri

alınmalı ve hukuki yaptırımlar düşünülmelidir.

DİL SORUNLARI VE İLETİŞİM ZORLUKLARI: Avukatlar ile müvekkilleri arasında

dil ve iletişim sorunları, anlaşmazlıkları daha karmaşık hale getirebilir ve hatta şiddetin

ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu tür dil ve iletişim sorunlarını aşmak için, avukatlar

müvekkillerle açık ve anlaşılır bir iletişim kurmalı ve gerekirse dil tercümanlarından veya

kültürel uzmanlardan yardım almalıdır. Ayrıca, hukuki terimleri basitleştirmek ve

müvekkillerin süreci daha iyi anlamalarına yardımcı olmak da önemlidir. İletişimdeki

kopuklukları önlemek, anlaşmazlıkları azaltabilir ve şiddet riskini düşürebilir.

MESLEKİ STRES VE BASKI: Avukatlar sık sık yüksek düzeyde mesleki stres ile karşı

karşıya kalmaktadır. Bu stresin nedenleri müvekkil beklentileri, iş yükü ve sürekli olarak

değişen yasa ve yönetmeliklerden kaynaklanmaktadır. Bu faktörler şiddetin tetikleyici

olabilmektedir. Bu stres Avukatlar, mesleklerinde sık sık yüksek düzeyde mesleki stres ve

baskıyla karşı karşıya kalmaktadır. Bu stresin ve baskının nedenleri arasında müvekkil

beklentileri, iş yükü ve sürekli değişen yasa ve yönetmelikler yer almaktadır.

Bu nedenle, avukatların mesleki stresi yönetme ve baskıya karşı kendilerini koruma

becerilerini geliştirmeleri önemlidir. Aynı zamanda, hukuk sistemini daha etkili hale getirmek

için reformlar ve destek mekanizmaları oluşturulmalıdır. Mesleki stresin ve baskının

azaltılması, avukatların daha sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamında faaliyet göstermelerine

yardımcı olabilir. Baskı altında çalışmasının sonucu olarak avukatların itibarsızlaşma hakarete

maruz kalması tehdit ve sürekli baskılanması şiddetin en yaygın olduğu durumdur.

YETERSİZ HUKUKİ KORUMA: Avukatların şiddete uğraması durumunda yetersiz

hukuki koruma veya cezanın caydırıcı olmaması nedeni şiddetin ortaya çıkmasını

kolaylaştıran nedenler arasındadır.

GÜVENLİK SORUNLARI: Avukatların üstlendikleri davalardan kaynaklanan tehditler

nedeniyle güvende hissetmemeleri, fiziksel güvenlik endişelerini artırabilir. Bu durum,

avukatların şiddet riski altında olma ihtimalini yükseltebilir. Güvenlik sorunları, avukatların

71


mesleki yaşamlarında ciddi bir konu olarak ele alınmalı ve gerekli güvenlik önlemleri

alınmalıdır.

TOPLUMSAL VE KÜLTÜREL FAKTÖRLER: Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kültürel

normlar ve şiddet davranışlarının yaygın olarak kabul edilmesi, avukatlara karşı şiddeti

normalleştirmek ve şiddete başvurmayı meşrulaştırmak gibi olumsuz etkilere yol açabilir.

Bu durumların ayrıntıları şunlar olabilir: Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği, Kültürel Normlar,

Meslek Saygınlığının Yitirilmesi…

Bu nedenlerle, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele, kültürel normların gözden

geçirilmesi ve mesleki saygınlığın korunması gibi önlemler alınmalıdır. Ayrıca, hukuki

sistemin ve meslek kurallarının avukatları şiddetten koruyacak şekilde güçlendirilmesi ve

şiddet vakalarının ciddiyeti ile ilgili farkındalık yaratılması gerekmektedir.

AVUKATLIK MESLEĞİNİN SAYGINLIĞINI AZALTICI ÇALIŞMALARIN

YAPILMASI: Avukatlık mesleğinin saygınlığını azaltıcı söylem ve çalışmaların

sonucunda, avukatlar toplumda ve kamu çalışanları arasında, aynı zamanda meslektaşları

tarafından da duygusal ve fiziksel şiddete maruz kalabilirler. Bu nedenle, avukatları

toplumsal dışlanma ve şiddet risklerinden korumak için toplumda saygınlığın artırılması,

hukuk sistemine ve meslek etiğine olan güvenin sürdürülmesi önemlidir.

ÜCRETLENDİRME SORUNU: Avukatların kabul ettikleri veya görülen dava sonucunda

almaları gereken ücretin verilmemesi, ekonomik şiddetin bir örneği olarak karşımıza

çıkabilir. Aynı şekilde, avukatlar ile müvekkilleri arasında ücret konusunda anlaşamama da

fiziksel şiddete yol açabilir. Bu tür ücretlendirme sorunlarının ayrıntıları şunlar olabilir:

Ücretin Gecikmesi veya Ödenmemesi, Anlaşmazlık, İş Yükü ve Stres…

Bu tür ücretlendirme sorunlarının önlenmesi veya çözülmesi için, avukatlar ile

müvekkilleri arasındaki anlaşmazlıkların açıkça belirlenmesi ve yazılı olarak düzenlenmesi

önemlidir. Ayrıca, hukuki süreçte adil ücretlendirme politikalarının ve yasal düzenlemelerin

oluşturulması, ekonomik şiddeti azaltabilir.

AVUKATA KARŞI ŞİDDET DURUMUNDA BAŞVURULABİLCEK KURUMLAR

Avukata karşı şiddet durumlarında başvurulabilecek kurumlar ve kişiler şunlar olabilir:

1. Polis: Şiddet veya tehdit durumlarını bildirmek için yerel polis karakoluna başvurulabilir.

Polis, olayın soruşturulması ve gerekli önlemlerin alınması konusunda yardımcı olabilir.

2. Barolar: Avukat meslek örgütü olan Barolar, avukata yönelik şiddet olaylarını raporlamak

ve hukuki yardım almak için başvurulacak önemli kurumlardır. Baro avukatların haklarını

savunur ve korur.

3. İnsan Hakları Komisyonları veya Ombudsman Kurumları: İnsan hakları komisyonları

veya ombudsman kurumları, şiddet vakalarını incelemek ve mağdurlara yardımcı olmak

için kaynak olabilirler. Bu kurumlar, insan haklarının korunması ve ihlallerin önlenmesi

konusunda etkilidir.

4. Kadın Sığınakları veya Şiddet Önleme Merkezleri: Türkiye'deki kadın avukatlar için

kadın sığınakları veya şiddeti önleme merkezleri başvurulabilecek kurumlardandır. Bu

yerler, şiddete uğrayabilecek kadın avukatlar için güvenli bir sığınma ve destek

sağlayabilirler.

72


5. Hukuk Danışmanları veya Meslektaşlar: Şiddete uğrayan avukatlar, nasıl bir yol

izleyeceklerini danışmak ve destek almak için hukuk danışmanlarına veya meslektaşlarına

başvurabilirler. Bu kişiler, hukuki süreç ve korunma önlemleri konusunda rehberlik

edebilirler.

Bu kurumlar ve kişiler, avukatlara karşı şiddet durumlarında yardımcı olabilir ve

mağdurların haklarını korumak için önemli bir rol oynarlar. Şiddet vakaları, hukuki süreçler ve

güvenlik önlemleri konusunda profesyonel yardım almak önemlidir.

Türkiye’de avukata karşı şiddet ile mücadele sivil toplum kuruluşları da önemli bir rol

oynamaktadır. Bu kuruluşlar avukatlara destek verme farkındalık oluşturma çalışmaları

yürütmekte, avukatlara güvenli çalışma alanı oluşturmak için projeler oluşturur ve yürütürken

aynı zamanda bilgilendirici etkinlikler düzenlemektedirler. Bu sivil toplum örgütleri Türkiye

genelinde bulunmaktadırlar avukatların haklarını korumak hukukun üstünlüğüne teşvik

amacında önemli rol oynamaktadırlar.

1. TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ (TBB): TBB, avukatlara karşı şiddeti önlemek ve

farkındalık oluşturmak bilinçlendirme çalışmaları yapmaktadır. Bu tür kuruluşlar

avukatlara güvenli ortam oluşturmak projeler yürütür ve bilgilendirici etkinlikler

düzenlerler.

2. TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VAKFI (TİHV): İnsan hakları savunuculuğu alanında

faaliyet gösteren bir sivil toplum kuruluşudur. Avukatlara yönelik şiddeti önlemek ve hak

ihlallerine karşı mücadele etme amacı güden bir vakıftır.

3. ÇAĞDAŞ HUKUKÇULAR DERNEĞİ (ÇHD): Hukuk üstünlüğünü korumayı

amaçlayan bir dernektir. Avukatlara yönelik şiddeti araştırır ve raporlar hazırlar şiddeti

önlemek için faaliyetlerde bulunur.

4. BARO GENÇLİK MERKEZLERİ: Türkiye’deki birçok baro, genç avukatlar ve

stajyerler için gençlik merkezleri ve komiteler oluşturmaktadır. Genç avukatların haklarını

korumak ve eğitimlerini desteklemek amacıyla kurulmuşlardır.

5. KADIN HAKLARI DERNEKLERİ: Kadın hakları dernekleri, cinsiyet temelli şiddet

dahil olmak üzere kadınların karşılaştıkları şiddeti ve ayrımcılığı önlemek ve kadınların

haklarını korumak amacıyla kurulmuşlardır.

6. ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ: Avukatları korumak ve şiddeti önlemek amacıyla

insan hakları alanında faaliyet göstermektedirler.

7. ULUSLARARASI İNSAN HAKLARI ÖRGÜTLERİ: Birçok uluslararası insan hakları

örgütü, avukatları korumak ve şiddeti önlemek için çalışır. Bu örgütler, uluslararası

düzeyde avukatların haklarını savunur ve bu konuda farkındalık yaratır.

AVUKATLARIN GÜVENLİĞİ SORUNU

Avukatlar, şiddetin birçok farklı yönüyle ve çeşitli anlarda ve mekanlarda karşılaşma riski

taşırlar. Şiddeti önlemek için yapılan çalışmalar ve alınması gereken güvenlik önlemleri, sadece

belirli bir alanda mevcut değildir. Maalesef bazen adliyede, bazen kendi ofislerinde, bazen icra

mahkemesinde ve bazen de müvekkil toplantılarında şiddete maruz kaldıkları için, bu

çalışmaların ve önlemlerin çok yönlü ve ayrıntılı olması gerekmektedir. Ancak yapılan bu

çalışmaların şiddeti tamamen önleyememesi veya azaltıcı etki göstermemesi durumunda,

bunun en önemli sebeplerinden biri, sistematik bir şekilde tüm barolarda veya Türkiye

73


genelinde uygulanmamasıdır. Oluşturulan sistemler, genellikle sınırlı bir alanda veya yerel

olarak uygulandığı için bireysel çabalarla sınırlı kalabilmektedir.

TBB'DEN “AVUKATLARA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI” 4 ÖNERİ

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç SAĞKAN, avukatlara yönelik şiddetin

önlenmesine ilişkin alınması gereken acil tedbirleri yazılı olarak Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a

iletti. Avukatlara dönük şiddet vakalarının, son yıllarda meslektaşların görevlerini

yürütemeyecekleri kadar arttığına dikkat çeken SAĞKAN, son olarak İstanbul’da yaşanan ve

Avukat Servet Bakırtaş’ın yaşamını kaybetmesi ile sonuçlanan şiddet eyleminin, avukatların

görevlerini yaparken tehlikeye son derece açık olduklarını bir sefer daha gösterdiğini kaydetti.

Avukatın tehlikeye açık konumda olduğu, şiddete maruz kalma olasılığı bulunan alanlara

göre ivedi olarak alınması gereken tedbirlere ilişkin öneriler 4 başlıkta şu şekilde sıralandı:

1. Adliyelerde bir avukatın/stajyer avukatın tehlike altında olduğunu belirtmesi halinde, adliye

karakolunun, salt avukatın beyanıyla güvenliğini sağlamasının zorunlu olduğunu belirten ve

kolluğa bu konuda emir ve talimat veren genelgenin, gerekirse İçişleri Bakanlığı ile ortak

hazırlanarak yayımlanması sorunun çözümüne katkı verecektir.

2. Haciz işlemlerinde kolluk görevlisinin hazır bulunmasının zorunlu olmasına ilişkin mevzuat

çalışmamızı ekte tekrar sunuyoruz. Bununla birlikte, önerdiğimiz kanun değişikliği

gerçekleşene kadar, kolluğun haciz mahallinde hazır bulunmasını sağlamak üzere, İçişleri

Bakanlığı ile ortak bir genelge hazırlayıp yayımlamak suretiyle, icra işlemlerinde yaşanan

şiddetin önlenmesi mümkün olabilecektir.

3. Avukatların/stajyer avukatların adliye ve haciz mahalleri haricinde şiddetle yüz yüze kaldığı

ofis ve diğer alanlar için alt yapısı Birliğimiz tarafından hazırlanacak akıllı telefon

uygulaması ile avukat acil destek ihbar sisteminin kurulmasını sağlamak üzere İçişleri

Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Türkiye Barolar Birliği arasında üçlü protokol imzalanarak,

şiddet vakalarına ivedilikle müdahale edilmesi imkânı sağlanabilecektir.

4. Hazırlığını yaptığımız “Avukata Yönelik Şiddetin Önlenmesi Projesi” kapsamında;

avukatların şiddete uğrama risklerine ilişkin kolluğa yaptıkları başvuruların

geciktirilmeksizin savcılığa bildirilmesi ve durumun aynı zamanda Türkiye Barolar Birliğine

ve ilgili il Barosuna ihbar edilmesini sağlayacak ortak bir protokol çalışması yapılması

şiddetle etkin mücadeleye katkı sunacaktır.

SONUÇ

Avukata karşı şiddet, hukukun temel değerlerine ve adaletin sağlanmasına yönelik bir

tehdit oluşturmaktadır.

Avukata karşı şiddet, hukukun üstünlüğünü sarsar. Adaletin sağlanması için avukatların

bağımsız bir şekilde çalışabilmesi gerekmektedir. Ancak şiddet tehdidi altında çalışan

avukatlar, adaletin sağlanmasının önündeki engellerden biri haline gelirler.

Avukatların fiziksel, duygusal ve psikolojik şiddete maruz kalmaları, mesleki

güvenliklerini tehlikeye atar. Bu durum, avukatların işlerini etkileyebilir, mesleki

yaşamlarını zorlaştırabilir ve hatta mesleği bırakmalarına neden olabilir.

Avukatlara yönelik şiddet, müvekkillerin de haklarını tehlikeye atar. Müvekkiller,

avukatlarına güven duymalı ve onlarla dürüst bir iletişim kurabilmelidir. Ancak şiddet

tehdidi altında çalışan avukatlar, bu güveni sağlayamazlar.

74


Avukatlara karşı şiddet olayları, toplumda hukuk sistemine olan güveni sarsar. İnsanlar,

hukuki sorunlarını çözmek için avukatlara başvurduklarında kendi güvenliklerinden

endişe etmemelidirler.

Avukata karşı şiddet, hukukun düzgün işleyişini olumsuz etkileyebilir. Avukatlar, korku

veya baskı altında çalıştıklarında adil bir yargılama sürecini desteklemekte

zorlanabilirler.

Sonuç olarak, avukata karşı şiddet, hukuk sisteminin işleyişini tehdit eden bir sorundur.

Bu sorunla etkili bir şekilde mücadele etmek, hukukun üstünlüğünü ve adaletin sağlanmasını

korumak için önemlidir. Avukatların güvende hissetmeleri ve mesleklerini özgürce icra

edebilmeleri, adaletin sağlanmasının temel bir unsuru olarak görülmelidir. Toplumun,

hukukçuların haklarına saygı göstermeli ve bu şiddet olaylarının sona ermesi için birlikte

çalışmalıdır.

75


KAYNAKÇA

1. Gazete Duvar. “TBB’den ‘Avukatlara yönelik şiddete karşı’ 4 öneri” Erişim: 20 Eylül

2023. https://www.gazeteduvar.com.tr/tbbden-avukatlara-yonelik-siddete-karsi-4-onerihaber-1572591

2. Türkiye Barolar Birliği, “TBB BAŞKANI, AVUKATA YÖNELİK ŞİDDETİN

ÖNLENMESİNE İLİŞKİN ÇÖZÜM ÖNERİLERİNİ ADALET BAKANLIĞI’NA

YAZILI OLARAK İLETTİ”. Erişim: 20 Eylül 2023.

https://www.barobirlik.org.tr/Haberler/tbb-baskani-avukata-yonelik-siddetinonlenmesine-iliskin-cozum-onerilerini-adalet-bakanligi-na-yazi-82865

76


SIĞINMACILARA KARŞI ŞİDDET

Yenilikçi Hukukçular Platformu Şiddet İle Mücadele Komisyonu Sığınmacılara Karşı

Şiddet Temsilciliği olarak bu raporu yazmadaki amacımız savaş ve çatışmaların neticesinde

zorunlu hâle gelen bir olgudan kaynaklanarak başka ülkelere sığınan kişilerin/sığınmacıların

burada da maruz bırakıldıkları şiddete değinerek bu konunun mahiyetini gündeme getirmek

ve giderek artan bu şiddet eylemlerinin temel yapılarını inceleyerek somut bir çalışma ortaya

dökmektir.

İLGİLİ KAVRAMLAR VE TANIMLARI 40

Sığınmacı, mülteci, göçmen gibi kavramların anlamlarının hâlen de tam oturmadığı

gerçeğinden yola çıkarak raporda belirtilen kavramlarla neyin ifade edildiğinin açıklanması

ve böylelikle hem raporun daha sağlıklı incelenebilmesi hem de bu kavram karışıklıklarının

giderilebilmesi için ilgili kavram ve tanımlarına aşağıda yer verilmiştir.

Göç: Uluslararası bir sınırı geçmek veya bir devlet içinde yer değiştirmek. Süresi,

yapısı ve nedeni ne olursa olsun insanların yer değiştirdiği nüfus hareketleridir. Buna,

mülteciler, yerinden edilmiş kişiler, yerinden çıkarılmış kişiler ve ekonomik

göçmenler dâhildir.

Göçmen: Uluslararası düzeyde genel kabul gören bir göçmen tanımı

bulunmamaktadır. Göçmen teriminin, “kişisel rahatlık” amacıyla ve dışarıdan

herhangi bir zorlama unsuru olmaksızın ilgili kişinin hür iradesiyle göç etmeye karar

verdiği durumları kapsadığı kabul edilmektedir. Dolayısıyla bu terim, hem maddi ve

sosyal durumlarını iyileştirmek hem de kendileri veya ailelerinin gelecekten

beklentilerini arttırmak için başka bir ülkeye veya bölgeye göç eden kişi ve aile

fertlerini kapsamaktadır.

Sığınmacı: İlgili ulusal ya da uluslararası belgeler çerçevesinde bir ülkeye mülteci

olarak kabul edilmek isteyen ve mültecilik statüsüne ilişkin yaptıkları başvurunun

sonucunu bekleyen kişiler. Olumsuz bir karar çıkması sonucunda bu kişiler ülkeyi

terk etmek zorundadırlar ve eğer kendilerine insani ya da diğer gerekçeler nedeniyle

ülkede kalma izni verilmemişse bu kişiler ülkede düzensiz bir durumda bulunan

herhangi bir yabancı gibi sınır dışı edilebilirler.

Mülteci: Irkı, dini, tabiiyeti, belirli bir sosyal gruba mensubiyeti ve siyasi görüşleri

yüzünden haklı bir zulüm korkusu nedeniyle vatandaşı olduğu ülkenin dışında

bulunan ve söz konusu korku yüzünden ilgili ülkenin korumasından yararlanmak

istemeyen kişi.

Yabancı: Belirli bir devlet açısından o devletin uyruğunda olmayan kişi.

Geçici Koruma: Menşe ülkelerine dönemeyen üçüncü ülke kişilerinden

kaynaklanan kitlesel bir akının meydana gelmesi ya da derhal meydana gelebilecek

olması durumunda özellikle söz konusu kişilerin ya da koruma gerektiren diğer

kişilerin yararına olarak sığınma sisteminin etkin işleyişi üzerinde olumsuz etki

yaratmadan sığınma sisteminin işletilememesi riski varsa bu kişilere acil ve geçici

40 Kavram tanımları IOM Uluslararası Göç Örgütü'nün 18 numaralı Göç Terimleri Sözlüğü'nden

alınmıştır.

77


koruma sağlamak amacıyla sağlanan istisnai özellikteki prosedür.

Ayrımcılık: Lehine olunan ve aleyhine olunan arasında hiçbir makul ayrımın

yapılamadığı bir durumda, herkese eşit davranmama. Ayrımcılık, “ırk, cinsiyet, dil

ya da din” açılarından (Madde 1(3), 1945 BM Şartı) ya da “ayrımcılığın her türü,

örneğin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi ya da başka düşünce, ulusal ya da toplumsal

köken, mülkiyet ya da diğer statüler” (Madde. 2, 1948 İnsan Hakları Evrensel

Bildirgesi) açısından yasaklanmıştır.

Azınlık: Devletler hukukunda azınlıkla ilgili olarak genel kabul gören bir tanım

bulunmamakla beraber azınlıklar bir devletteki genel nüfusa göre sayıca daha az

olan, hâkim konumda bulunmayan, genel nüfustan farklı etnik, dinsel veya dilsel

özellikler taşıyan ve zımnen kendi kültür, gelenek, din veya dilini muhafaza etmek

için dayanışma içindeki gruplar olarak nitelenebilir.

Geri Gönderme/Refulman: Bir devletin bir kişiyi, hayatı veya özgürlüğünün tehdit

altında olacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belirli bir sosyal gruba mensubiyeti veya

siyasi görüşü yüzünden zulüm görebileceği veya işkence riskiyle karşı karşıya

kalacağı başka bir devletin topraklarına herhangi bir şekilde geri göndermesi.

Refulman sınır dışı etme, zorla sınır dışı etme, iade etme, sınırda reddetme, ülke

toprakları dışında durdurma ve fiziksel dönüş dâhil olmak üzere, kişinin bir devlete

geri dönmesiyle sonuçlanan herhangi bir eylemi kapsamaktadır.

Kandırma: Göç bağlamında bu terim yalnızca yanlış ya da asılsız bilgi anlamına

değil aynı zamanda göçmenin bilgi azlığından çıkar sağlayarak kasıtlı olarak

suistimal edilmesi anlamına da gelir.

Şiddet: Herhangi bir kişi veya nesneye karşı bilinçli olarak zarar verme amacı

taşıyan ve buna maruz kalan kişinin acı çekmesi veya zarar görmesiyle sonuçlanan

her türlü tutum ve davranışı içinde barındıran bir olgudur. Genel çerçevede fiziksel

şiddet, cinsel şiddet, sözlü/duygusal/psikolojik şiddet, ekonomik şiddet başlıkları

altında incelenebilmektedir.

SIĞINMACI BİREYLERE YÖNELİK ŞİDDET NEDENLERİ NELERDİR?

1. Kültürel Farklardan Doğan Gerginlikler:

Sığınmacıların Türkçe konuşamıyor olması, değerlerinin yerel halktan farklı olması,

öbekler hâlinde gettolaşma tipi yaşamlarının olması yani kültürel farklılıklar, dil bariyeri ve

farklı yaşam biçimleri halk ile aralarında etkileşimsizliğe neden olmakta ve “biz ve onlar”

ayrımını ortaya çıkarmaktadır. Bu durum yerel halkı sığınmacıların toplum normlarına

uymadığı düşüncesine itmekte böylelikle şiddete zemin hazırlamaktadır.

Bu konudaki söylemler: “Ne dedikleri anlaşılmıyor.”, “Küfür mü ediyorlar, iyi bir şey

mi söylüyorlar belli değil.”, “Her yerde Arapça duymaktan sıkıldık.”, “Kalabalık ve çok

çocuklu oldukları için çok gürültü yapıyorlar.”, “Apartman hayatına uyum sağlayamıyorlar.”

2. Azınlıkta Kalma Korkusu:

Şiddetin temel sebeplerinden biri ise yerel halkın “öteki/yabancı/azınlık" olarak

nitelendirdikleri sığınmacıların baskın grup hâline gelerek kendilerinin azınlık konumuna

78


düşürülmesi korkusudur. Bu korkuyla birlikte sığınmacılara yönelik bir nefret oluşmakta ve

onları ülkelerine geri gönderme düşüncesi hızla artmaktadır.

Bu konudaki söylemler: “Kendi ülkemde mülteci oldum.”, “Kendi ülkemde yabancı

ev sahiplerinin kiracısı oldum.”, “Kendi ülkemde kendimi yabancı hisseder oldum.”

3. İşgücü Rekabeti:

İşverenler tarafından ucuz işgücü olarak görülen sığınmacılar çok düşük ücretler

karşılığında çalışmak zorunda bırakılmaktadır. Bu durum piyasayı düşürdükleri gerekçesiyle

yerel halk tarafından eleştirilmekte ve halihazırda var olan işsizlik sorunu sığınmacılara

bağlanmaktadır. Bu da sığınmacılara olan öfkeyi körüklemekte ve şiddete zemin

oluşturmaktadır.

Bu konudaki söylemler: “Sığınmacılar işimizi elimizden aldı.”, "Sığınmacılar işimizi

de kaptı.”, “Sığınmacılar hem ekmeğimizi hem de işimizi aldı.”

4. Kamuoyu Algısı:

Yapılan araştırmalara göre Türkiye'de sığınmacılara yönelik tavır genel olarak

olumsuz seyretmekte ve sertleşerek devam etmektedir. Bunun sebebi ise sığınmacıların

asayiş açısından olumsuz etki yarattığı ve onlarla birlikte huzur içinde yaşanılamayacağı

düşünceleridir. Bu düşünceler neticesinde yerel halk sığınmacı bireylerle karşılaşmaktan

rahatsız olmaktadır ve buna bağlı olarak şiddet olayları vuku bulabilmektedir.

Bu konudaki söylemler: “Sığınmacılar asayişi bozuyor", “Korkudan rahatça

gezemiyoruz.”, “Çoluğumuzu çocuğumuzu taciz ediyorlar.”

5. Medya:

Medya araçları üzerinden sığınmacı bireylerle yönelik ayrımcı bir tutumun olduğu açık

bir gerçektir. Sığınmacıların ekonomi ve refah sistemine, ev sahibi ülkenin kültürüne yönelik

birer tehdit unsuru olarak yansıtıldığı yayınlardan da görüleceği üzere medyada genel olarak

sığınmacı bireyler açısından olumsuz ve çatışma yüklü bir çerçeve hakimdir. Bu dışlama

pratiği hem nefret söylemi oluşturmakta hem de sığınmacı bireyleri hedef hâline getirerek

şiddet olaylarına zemin hazırlamaktadır.

Bu konudaki haberler: “Nur topu gibi 177 bin SURİYELİMİZ OLDU.”, “Büyük

Nankörlük: Osmaniye'deki Düziçi Kampı'nda kalan sığınmacılar ‘Dışarı çıkamıyoruz,

yemekler kötü, sağlık hizmeti yok. Burada adeta işkence çekiyoruz.’ dedi.”,

“BOMBACILARDAN sığınmacı kartı çıktı.”

BİR ÖRNEK ÇERÇEVESİNDE SIĞINMACI BİREYLERE YÖNELİK ŞİDDETİN

İNCELENMESİ

"Okula gitmek istiyordum ama yabancı olmamdan kaynaklı sürekli kötü

davranıyorlardı. ‘Araplar pis, Araplar kötü’ gibi söylemlerle bizi sürekli aşağılıyorlardı.

Derse bir dakika bile geç kalsam öğretmenler tarafından kötü muameleyle karşılaşıyordum.

Okul müdürü sürekli bizi istemediğine dair sözler söylüyordu. Bu durum yaşandıkça ben de

okuldan soğudum ve daha sonra bırakmak zorunda kaldım. Kardeşim de benzer nedenlerden

dolayı okulu bırakmak zorunda kaldı. Daha sonra bir inşaatta çalışmaya başladım. Çok az

bir parayla saatlerce çalıştırılıyorduk, buna rağmen paramızı alamıyorduk. Sigortasız olarak

79


çalıştığım bir şirkette 6 bin TL’ye yakın paramı alamadım. Sigortam olmadığı için de

hakkımı savunamadım. İş bulmak çok zor çünkü yabancıları da işe almak istemiyorlar.

Şimdilik geçimimi ailemin verdiği parayla sağlıyorum."

1. “Araplar pis, Araplar kötü" gibi ifadeler nefret söylemini oluşturmaktadır ve o kişinin

kendisini dışlanmış, aşağılanmış hissetmesine sebebiyet verdiği için psikolojik bir

şiddettir.

2. Bireyin derse geç kaldıktan sonra öğretmeni tarafından kötü muameleye maruz

bırakılması da bir tür duygusal şiddettir.

3. Okul müdürünün onları/sığınmacı bireyleri istemediğine dair söylediği sözler ayrımcılık

yasağının ihlalidir ve ilk değerlendirmede de olduğu gibi kişinin kendini dışlanmış,

aşağılanmış hissetmesine sebebiyet verdiği için psikolojik bir şiddet söz konusu olmuştur.

4. Bireyin çok az bir ücretle sigortasız saatlerce çalıştırılması bir emek sömürüsüdür ve hem

ekonomik şiddet hem de psikolojik şiddet niteliği taşımaktadır. Keza yabancıların işe

alınmak istenmemesi de bir ekonomik şiddet örneğidir.

Kısaca: Bu örnek üzerinden de anlaşılacağı üzere sırf sığınmacı olduğu için bir bireye

sistematik olarak şiddet uygulanmıştır. Eğitim kurumunda hem akranları hem de eğitmenler

tarafından maruz bırakıldığı duygusal/psikolojik şiddet (nefret söylemleri ve ayrımcılık)

neticesinde bireyin eğitim alması zorlaştırılmış ve hem bireyin kendisi hem de kardeşi eğitim

hakkından mahrum kalmıştır.

SONUÇ

Savaş ortamından kaçıp başka bir ülkeye sığınan sığınmacıların bu ülkelerde

yaşadıkları hak kayıpları ve maruz bırakıldıkları şiddet gün geçtikçe artmakta ve ciddi

boyutlara varmaktadır. Sığınmacıların sığındıkları ülkenin hukuk sistemine hâkim

olmaması, dillerinin farklı olması gibi etkenler de bu hak kayıplarını ve şiddeti görünmez

kılmakta ve sığınmacılar adeta kendi kaderlerine terk edilmektedir.

80


KAYNAKÇA

1. Gezik, Z. (2022). Suriyeli Göçmenlerin Anaakım Medyada Temsili. Journal of

Communication Science Researches. https://dergipark.org.tr/en/download/articlefile/2190442

2. International Crisis Group.(2018).Avrupa Raporu N⁰248.Türkiye'deki Suriyeli

Mülteciler: Kentsel Gerilimleri Azaltmak. https://www.crisisgroup.org/europe-centralasia/westerneuropemediterranean/turkey/248-turkeys-syrian-refugees-defusingmetropolitan-tensions

3. Kaya, M. (2019). Türkiye'deki Suriyeli Mülteci Gruplara Yönelik Şiddet. TİHEK

Akademik Dergi. https://dergipark.org.tr/tr/pub/tihek/issue/59385/852585

4. Manap Kırmızıgül, Ç. (2019). Komşudan Yabancıya, Misafirden Mülteciye: Yerel

Halkın Gözünden Türkiye'de Mülteciler. Nüfusbilim Dergisi.

https://dergipark.org.tr/tr/pub/nufusbilim/issue/52256/683713

81


YAŞLILARA KARŞI ŞİDDET

Yaşlılara yönelik şiddete değinmeden önce yaşlı bireylerin öncesinde yaşamış olduğu

ayrımcılık konusuna değinilmesi gerekir. Korunan bir temel olarak “yaş”, potansiyel bir

ayrımcılık mağduru olan kişinin yaşını ifade etmektedir. Yaş ayrımcılığına her yaş

grubundan insan maruz kalabilmekle birlikte, bu ayrımcılık ile en sık karşılaşan gruplar

çocuklar, gençler ve yaşlılar olarak karşımıza çıkmaktadır. Yaşlıların maruz kaldığı

ayrımcılık, ilk kez Robert N. Butler tarafından 1969 yılında “ageism” kavramıyla

tanımlanmıştır. Buna göre, “ageism” tıpkı ırkçılık ve cinsiyetçilik gibi farklı biçimlerde

görünür olabilen bir ayrımcılık türüdür. Yaşlı ayrımcılığı (ageism), salt belli bir yaş eşiğinin

üstünde olması nedeniyle yaşlı olarak kabul edilen veya yaşlı olarak algılanan bireylere

yönelik olumlu ya da olumsuz önyargı, kalıp yargı ve ayrımcılık olarak tanımlanmaktadır.

Yaşlılara yönelik ayrımcılık sorununu üç yönü ile değerlendirebilmek mümkündür:

Bunlardan ilki yaşlılara, yaşlılık ve yaşlanma sürecine karşı ön yargılı tutumlar

Özellikle istihdamda ve diğer sosyal rollerde yaşlılara yönelik ayrımcı uygulamalar

Genellikle art niyetli olmayan, yaşlılarla ilgili basmakalıp inançları sürdüren, yaşlıların

yaşam memnuniyetini sağlayan fırsatları azaltan ve yaşlıların saygınlıklarına zarar

veren kurumsal uygulamalar ve politikalar olarak ele alabiliriz.

Güncel araştırmalara göre, Türkiye’de yaş ayrımcılığına uğrayanların oranı %4

düzeyinde iken yaşlılar söz konusu olduğunda yaşından dolayı haksızlığa uğrayanların oranı

%8’lere ulaşmaktadır. Yaşlı bireylere karşı sergilenen yaş ayrımcılığı düzeyinin 2013 yılında

%4 iken, 2016 yılında %7’ye ve 2020 yılında %11’e ulaşması, yaşlılara karşı ayrımcı tutum ve

uygulamaların ısrarlı bir biçimde devam ettiğini göstermektedir. Yaş dağılımına göre oranı ise:

Ayrımcılık yasağının ihlali hâlinde; Konuya ilişkin görev ve yetkisi bulunan kamu

kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ihlalin sona erdirilmesi,

sonuçlarının giderilmesi, tekrarlanmasının önlenmesi, adli ve idari yoldan takibinin sağlanması

amacıyla gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür. Ayrımcılık yasağı bakımından sorumluluk

altında olan gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri de benzer şekilde yetki alanları içerisinde

bulunan konular bakımından ayrımcılığın tespiti, ortadan kaldırılması ve eşitliğin sağlanması

için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.

82


Başvuru veya Resen İnceleme:

6701 sayılı Kanun kapsamında; bir kişinin yaşına dayalı olarak ayrımcılığa maruz

bırakıldığının tespiti halinde, bu ihlalin etki ve sonuçlarının ağırlığı, failin ekonomik

durumu ve çoklu ayrımcılığın ağırlaştırıcı etkisi dikkate alınarak ihlalden sorumlu olan

kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, gerçek

kişiler ve özel hukuk tüzel kişileri hakkında idari para cezası uygulanır. 27/11/2021 ve

31672 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan orana göre 6701 sayılı Kanun’un 25’inci

maddesinin birinci fıkrasında yer alan idari para cezasının 2022 yılı için alt sınırı

2.673,61 TL üst sınırı ise 40.179,00 TL olarak yeniden belirlenmiştir.

Kurumun inceleme ve araştırma konusuyla ilgili olarak gerekçesini belirterek istediği

bilgi ve belgelerin, süresi içinde verilmesi zorunludur. Söz konusu yükümlülüğe ve

uyarıya rağmen haklı bir neden olmaksızın belirtilen sürede uymayan kamu kurum ve

kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, gerçek kişiler ve özel hukuk

tüzel kişileri hakkında da idari para cezası uygulanır. 27/11/2021 tarihli ve 31672 sayılı

Resmî Gazete’de yayımlanan orana göre 6701 sayılı Kanun’un 25’inci maddesinin

üçüncü fıkrasında yer alan idari para cezasının 2022 yılı için alt sınırı 1.334,76 TL üst

sınırı ise 5.352,36 TL olarak yeniden belirlenmiştir.

YAŞLILARA YÖNELİK İSTİSMAR

Yaşlılara yönelik ayrımcılığın görünüm biçimlerinden biri olan yaşlı istismarı, bir

ayrımcılık türü olarak 6701 sayılı Kanun’da düzenlenmiş olan taciz kapsamında ele

alınmaktadır. Buna göre yaşlı bireylere yönelik gerçekleştiren; psikolojik, ekonomik ve cinsel

türleri de dâhil olmak üzere, insan onurunun çiğnenmesi amacını taşıyan veya böyle bir sonucu

doğuran yıldırıcı, onur kırıcı, aşağılayıcı veya utandırıcı her türlü davranış 6701 sayılı Kanun

çerçevesinde “taciz” olarak değerlendirilebilecektir.

Yaşlı İstismarı Türleri ve Belirtileri

Yaşlı istismarı ailesel, kurumsal ve kendi kendini ihmal olmak üzere üç temel grupta

incelenmektedir. Ailesel yaşlı istismarı, yaşlı bireye kendi evinde ya da kaldığı başka bir ev

ortamında kötü muamelede bulunulmasıdır. Kurumsal istismar, yaşlı bireylerin yaşamlarını

sürdürmeleri için oluşturulmuş yerlerde (huzur evleri, yaşlı bakım evleri gibi) yaşlı bireye kötü

muamelede bulunulmasıdır. Kendi kendini ihmal, yaşlı bireyin sağlık ya da güvenliğini tehdit

eder bir şekilde, tek başına yaşama davranışını belirtir. Yaşlı istismarı fiziksel, psikolojik, cinsel

ve ekonomik istismar şeklinde olabilir.

Fiziksel istismar: Yaşlı bireyin güvendiği veya yaşlı bireye bakan birisi tarafından güç

kullanarak vücuda zarar verme, ağrı verme, yetersizliğe yol açma, fiziksel olarak engel olma,

zorla besleme ve yatakta tutma gibi eylemlerdir. Yaşlı bireyin fiziksel istismara uğramış

olabileceğini gösteren başlıca belirtiler; boyun ve kollardaki çürük, morluk gibi izler, el ve ayak

bileğindeki kamçı ya da halat izleri, tekrarlanan, açıklanamayan yaralar, yaralanma hakkındaki

çelişkili, kaçamak ifadeler ve tutumlar, tekrarlanan yaralanmalarda aynı sağlık kurumuna

gitmeyi reddetme gibi durumlardır.

Psikolojik istismar: Yaşlı bireyin güvendiği konumda olan birisi tarafından sözel veya sözel

olmayan yolla ruhsal açıdan acı veren veya strese sokan davranışlardır. Başlıca psikolojik

istismar belirtileri arasında; bireyin cevap vermemesi, iletişim kurmaması, şüpheli ve mantıksız

83


korku yaşaması, sosyal ilişkilerde ilgi eksikliği olması, kronik fiziksel ve psikolojik sağlık

problemlerinin olması sayılabilir.

Cinsel istismar: Cinsel istismar yaşlı bireyin isteği dışında, diğer deyişle bireyin kendi rızası

olmadan herhangi bir cinsel aktiviteye zorlanmasıdır. Başlıca cinsel istismar belirtileri olarak;

açıklanamayan anal ve vajinal kanama, kanlı, yırtık giysiler, göğüslerdeki çürük ve morluklar,

cinsel ilişki ile bulaşan hastalıklar ve vajinal enfeksiyonlar sıralanabilir.

Ekonomik istismar: Zihinsel yetersizliği gösterilmeyen yaşlı bireylerin sivil ve hukuki

haklarının ihlal edilmesi, yasadışı ya da izinsiz olarak mallarının, parasının, banka/emeklilik

hesabının ya da diğer değerli varlıklarının kullanılması ve değiştirilmesi, kendi evinden

çıkartılması ve hile yolu ile vekâletname alınması ekonomik istismar örnekleridir.

YAŞLILARA YÖNELİK İHMAL

Yaşlıya yaklaşım sorunlarından biri de yaşlı ihmalidir. Yaşlı ihmali, yaşlı bireyi, yiyecek,

giyecek, ısınma gibi temel gereksinimlerinden mahrum etmek olarak tanımlanabilir. Bilerek

veya bilmeyerek yaşlı bireyden yiyecek, içecek, ilaç, protez, gözlük, işitme cihazı vb. tıbbi

cihaz gibi ihtiyaçlarını esirgemek, bakım vermedeki sorumluluklarını yerine getirmede isteksiz

davranarak veya reddederek, yaşlı bireye duygusal, fiziksel acı ve sıkıntı vermektir. Yeme,

giyinme, ısınma, kişisel hijyen gibi gereksinimlerin karşılanmaması, uzun zaman yalnız

bırakılması gibi örnekler ihmali içermektedir.

Ayrıca yaşlı ihmalinin varlığını gösteren durumlar;

Yaşlı bireyin bedensel temizliği ya da giyinmesine yardım etmede yetersizlik,

Yaşlı bireyin bedensel ve ruhsal sağlık gereksinimlerini sağlamada yetersizlik

(yaşlının tedaviyi reddettiği durumları içermez),

Yaşlı bireyin sağlığını ve güvenliğini tehdit eden zararlardan korumada yetersizlik,

Yaşlı bireyin bakımına gerekli dikkat ve özen göstermesindeki yetersizlik (kendi

kendini ihmal)

Yaşlı Hakları Ulusal Eylem Planı 2023-2025

Amaç yaş ayrımcılığı ile mücadele ederek yaşlı bireylerin haklarını güçlendirmektir.

Yaşlanma Vizyon Belgesi doğrultusunda hazırlanan Yaşlı Hakları Ulusal Eylem Planı (2023-

2025) ile yaşlı haklarının korunması ve güçlendirilmesi, yaş ayrımcılığıyla mücadele edilmesi,

yaşlı bireylerin adalet hizmetlerine erişiminin güçlendirilmesi, ihmal, istismar, sömürü ve

şiddet gibi insan onur ve haysiyetini zedeleyici muamelelerden korunmalarına yönelik

tedbirlerin alınması amaçlanmaktadır. Buna yönelik olarak 4 temel hedef yer almaktadır:

1. Yaşlı haklarının korunması ve güçlendirilmesi için;

Yaşlılık konusunun tüm sektörlerde ana akımlaştırılması ve hak

temelli yaklaşımın yaygınlaştırılması konusunda çalışmalar yapılması

Yaşlı hakları konusunda bilgilendirme ve farkındalığın artırılması

Yaşlı bireylerin politika oluşturma ve uygulama süreçlerine ilişkin karar

mekanizmalarına katılımının güçlendirilmesi

2. Yaş ayrımcılığı ile mücadele edilmesi için;

Yaş ayrımcılığıyla mücadele konusunda mevzuat çalışmaları yapılması

Yaş ayrımcılığıyla mücadele konusunda uluslararası iş birliği geliştirilmesi

Yaşlı bireylerin medyada temsiline ilişkin çalışmalar yapılması

84


3. Yaşlı bireylerin adalet hizmetlerine erişiminin güçlendirilmesi için;

Yaşlı bireylerin adalete erişimi konusunda farkındalık çalışmaları yapılması

Yaşlı bireylerin adli süreçlerde haklarını kullanırken yaşlarına uygun uyumlaştırmaların

sağlanmasına yönelik tedbirlerin alınması

4. Yaşlı bireylerin ihmal, istismar, sömürü ve şiddet gibi insan onuru ve haysiyetini

zedeleyici muamelelerden korunması için;

Yaşlı bireylerin ihmal, istismar, sömürü ve şiddet gibi insan onur ve haysiyetini

zedeleyici muamelelerden korunmalarına ilişkin yaşlı bireylerin bilgilendirilme ve

bilinçlendirilmesi

Yaşlı bireylere yönelik ihmal, istismar, sömürü ve şiddet gibi insan onur ve haysiyetini

zedeleyici muamelelerle mücadelede uygulamanın güçlendirilmesi

Yaşlı bireylerin ihmal, istismar, sömürü ve şiddet gibi insan onur ve haysiyetini

zedeleyici muamelelere karşı güçlendirilmesi

Uygulama ve izlemlerdeki amaç ise koordinasyon anlayışını ve veriye dayalı izleme

kapasitesini geliştirmektir. Bunun için ise 2 temel hedef yer almaktadır:

1. Politika oluşturma ve uygulamanın izlenmesine yönelik veri ve istatistiklerin

geliştirilmesi için;

Yaşlılık alanında araştırmaların gerçekleştirilmesi

Tüm sektörler açısından uluslararası karşılaştırma yapabilmeye uygun, yaşa dayalı

ayrıştırılmış verilerin sağlanmasına ilişkin çalışmalar gerçekleştirilmesi

İller özelinde kısa, orta ve uzun vadeli yaşlanma programları oluşturulması

Bağımsız izleme ve denetleme kurumlarına yapılan başvurulara ilişkin verilerin yaş

temelinde ayrıştırılmış olarak elde edilmesi ve paylaşılması

2. Politika oluşturma ve izleme süreçlerinin çok taraflı ve katılımcı bir anlayışla koordine

edilmesi için;

Yaşlı Hakları İzleme ve Değerlendirme Kurulu’nun kurulması

Yaşlanma Vizyon Belgesinin eylem planlarıyla uygulanarak izlenmesi

Yaşlı haklarına yönelik pek çok rapor ve araştırma da yer almaktadır:

TİHEK’in hazırlamış olduğu Türkiye yaşlı hakları raporunun temel amacı şu şekilde ele

alınmıştır: Türkiye Yaşlı Hakları Raporu, Türkiye’de yaşlılara dair politika

düzenlemeleri ve yaşlılara sunulan hizmetler ışığında yaşlı haklarının durumunun

değerlendirilmesi ve mevcut politika ve hizmetlerin yaşlıların ihtiyaçlarına uygun bir

biçimde yeniden yapılandırılması, geliştirilmesi ve yaşlılar tarafından haklara erişimin

sağlanmasına yönelik önerilerin sunulması amacıyla hazırlanmıştır.

MADRİD uluslararası eylem planının temel amacı ise: Eylem Planı’nın amacı, her

yerde insanların güvenli ve saygın şekilde yaşlanmalarını ve toplumlarında bütün

haklara sahip birer vatandaş olarak yaşamaya devam etmelerini garanti etmektir.

Sağlıklı ve güçlü yaşlılık dönemi temellerinin yaşamın ilk yıllarında atıldığı kabul

edilerek; bireysel ve toplumsal yaşlanma ile ilgili anahtar öncelikler üzerinde

odaklanılması için politikacılara yol gösterecek pratik bir araç olması amaçlanmıştır.

Yaşlanma sürecindeki özellikler ve sorunlar göz önünde bulundurularak ülkelerdeki çok

farklı durumlara uyarlanabilecek özel öneriler geliştirilmiştir. Plan’da, bölgesel yaşanan

değişimler, bölgeler arasındaki kalkınma düzeyi farklılıkları ve küreselleşen dünyada

ülkelerin birbirine bağımlılığı da göz önüne alınmaktadır.

85


ANAYASAMIZIN 61. madde 3. fıkrasında ise: “Yaşlılar, Devletçe korunur, Yaşlılara

Devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar ve kolaylıklar kanunla düzenlenir” şeklinde

belirtilerek yaşlılara yönelik korunma imkânı sunulmuştur.

VİYANA uluslararası yaşlanma eylem planında ise: hükûmetlerin ve sivil toplum

kuruluşlarının nüfusun yaşlanmasıyla etkili bir şekilde başa çıkmalarını sağlamak ve

yaşlıların gelişme potansiyeli ile bağımsızlıklarını güçlendirmek amacıyla 1982 yılında

BM Genel Kurulu’nun 37/51 sayılı kararı ile onaylanmıştır. Eylem Planı’nda yer alan

araştırma, veri toplama ve analiz, eğitim ve öğretimin yanı sıra yaşlı haklarına dayalı

olarak sağlık ve beslenme, yaşlı tüketicilerin korunması, çevre, aile, sosyal refah, gelir

güvenliği ve istihdam ile eğitim gibi temaları ele alan 62 eylem önerisinin izlenmesi

amacıyla BM Genel Kurulu 14/12/1990’da 1 Ekim’i “Uluslararası Yaşlılar Günü”

olarak ilan etmiştir

BM Uluslararası Yaşlılar Günü’nün 2022 yılı teması “Değişen Dünyada Yaşlıların

Dayanıklılığı” olarak belirlenmiştir. Bu tema ile çevresel, sosyal, ekonomik eşitsizlikler

karşısında özellikle yaşlı kadınların dayanıklılığını vurgulamak ve küresel ölçekte yaş

ve cinsiyete dayalı ayrıştırılmış veri toplamanın önemi konusundaki farkındalığı

artırmak hedeflenmiş; BM’ye üye ülkeler, BM Kadın Birimi, BM Uzman Kuruluşları

ve sivil toplum, yaşlı kadınları politikaların merkezine dahil etmeye ve eşitliği

sağlamaya çağırılmıştır

Bu ve benzeri pek çok düzenlemelerde de yaşlılara yönelik şiddet ve ihmallerin

önlenmesi için çalışmalar yer almaktadır.

86


KAYNAKÇA

1. SENEX 2023\07 izleme raporları:

https://api.senex.org.tr/Upload/Publication/c980bc67d41a48af8600a4a2e21be c46.pdf

2. TİHEK Türkiye yaşlı hakları raporu: https://www.tihek.gov.tr/public/pdf/files/zff5ok.pdf

3. TİHEK yaş temelinde ayrımcılık el kitabı:

https://www.tihek.gov.tr/kategori/pages/pdf/6sreqx.pdf

4. Yaşlı hakları ulusal eylem planı 2023-2025:

https://aile.gov.tr/media/133624/yasli_haklari_ulusal_eylem_plani.pdf

5. Yaşlı istismar ve ihmali Fatma ARPACI-Bahtiyar BAKIR:

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/36087

6. Yaşlılara yönelik şiddet ve ihlallerin izlenmesine yönelik SENEX raporları:

https://senex.org.tr/tr/publications.aspx

87


ÖZEL GEREKSİNİMLİ BİREYLERE KARŞI ŞİDDET

Yenilikçi Hukukçular Platformu Şiddet İle Mücadele Komisyonu Özel Gereksinimli

Bireylere Karşı Şiddet Temsilciliği olarak bu raporu yazmadaki amacımız dünyanın

ötekileştirilmiş grupları arasında yer alan engelli bireylerin maruz bırakıldıkları şiddete

değinerek adalete erişimde yaşadıkları sıkıntıları belirlemek ve böylelikle konunun mahiyetini

gün yüzüne çıkarmaktadır.

ENGELLİLİĞE YÖNELİK KAVRAMLAR VE TANIMLARI

Rapora başlamadan önce belirtilen kavramların neyi ifade ettiğinin açıklanması ve

böylelikle raporun daha iyi anlaşılması için konuyla ilgili bazı kavramların tanımlarına aşağıda

yer verilmiştir.

Engellilik: Anne karnında, doğum esnasında, doğumdan sonra ve çevresel faktörlerin etkisiyle

gerçekleşebilen engellilik fiziksel, duyusal, zihinsel, ruhsal yetilerin eksikliği ya da tamamen

kaybı sebebiyle çevre koşullarına etkin bir biçimde uyum sağlanılmasındaki zorluk, bu anlamda

bir kısıtlılık olarak tanımlanabilir. Genel çerçevede zihinsel engellilik, görme engellilik, işitme

engellilik, konuşma engellilik, ortopedik engellilik, süreğen hastalık başlıkları altında

incelenebilmektedir.

Zihinsel Engellilik: Zihinsel gelişim ve fonksiyonlarda birtakım nedenlerden kaynaklanan

sürekli yaşlanma, duraklama ve gerilemeye bağlı olarak meydana gelen uyum davranışlarındaki

gerilik ve yetersizlik olarak ifade edilmektedir.

Görme Engellilik: Görme yetisinin kısmen ya da tamamen kaybından dolayı özel eğitim ve

destek eğitim hizmetine ihtiyaç duyulması hâlidir. Hiç görmeyenler ve az görenler şeklinde iki

gruba ayrılır.

İşitme Engellilik: Duyma yetisinin kısmen ya da tamamen kaybından dolayı biyonik kulak

(implant) ya da işitme cihazına ihtiyaç duyulmasıdır.

Konuşma Engellilik: Konuşmanın akışında, ritminde, tizliğinde, vurgularında ses

birimlerinin yetersiz olması durumudur.

Ortopedik Engellilik: İskelet, sinir sistemi, kas ve eklemlerdeki sıkıntılardan dolayı

toplumsal yaşama uyum sağlanmasında, günlük gereksinimlerin karşılanmasında güçlük

yaşanılması ve bu bakımdan desteğe ihtiyaç duyulması durumudur.

Süreğen Hastalık: Hayata katılımı sınırlandıran tıbbi problemler nedeniyle sürekli tedavi ve

bakıma ihtiyaç duyulması hâlidir.

Erişilebilirlik: Herhangi bir ürün, hizmet, teknoloji veya ortamın tüm bireyler tarafından

ulaşılabilir ve kullanılabilir olması anlamına gelmektedir.

Özel Eğitim: Akranlarından bireysel ve gelişim nitelikleriyle eğitim yeterlilikleri bakımından

farklılık gösteren kişilerin uygun ortamda özel olarak yetiştirilmiş personel aracılığıyla eğitim

ve sosyal ihtiyaçlarını gidermek amacıyla geliştirilmiş programlardır.

Rehabilitasyon: Doğuştan veya sonradan meydana gelebilecek hastalık, kaza, yaralanma gibi

nedenlere bağlı olarak yeteneklerinin bir kısmını kaybetmiş bireyin tıbbi, psikolojik, sosyal ve

mesleki yönlerinin ulaştırılabilecek en iyi seviyeye getirilerek bireyin topluma katılımını ilke

88


edinen, kalıcı sakatlıkların etkilerini en az seviyeye indirmek amacıyla düzenlenen tedavi edici

bir süreçtir.

Şiddet: Herhangi bir kişi veya nesneye karşı bilinçli olarak zarar verme amacı taşıyan ve buna

maruz kalan kişinin acı çekmesi veya zarar görmesiyle sonuçlanan her türlü tutum ve davranışı

içinde barındıran bir olgudur. Genel çerçevede fiziksel şiddet, cinsel şiddet,

sözlü/duygusal/psikolojik şiddet, ekonomik şiddet başlıkları altında incelenebilmektedir.

ENGELLİ BİREYE ŞİDDET NEREDEN GELEBİLİR?

1. Aile İçinden/Yakın Çevreden:

Engelli bireylere yönelik aile içinden ve yakın çevreden (akraba, komşu, mahalle

tanıdıkları) gelen bir şiddet söz konusudur. Failin aile içinden/yakın çevreden olması, engelli

bireyin faile güvenmesi, failin engelli bireye erişiminin daha rahat olması gibi sebepler engelli

bireyi aile içi/yakın çevreden şiddete açık hâle getirmektedir. Şikâyet durumunda adli

makamların engelli bireye inanmaması, engelli bireyin aile bakımından mahrum kalma korkusu

bu bireylerin şiddete dair şikâyetlerini imkânsız hâle getirmektedir.

“4 çocuk babası E.E. zihinsel engelli kızı H.E.’yi 6 yıl boyunca istismar etti. 2008 yılında

babasından hamile kalarak düşük yapan H.E.’nin 2012 ve 2014 yılında doğan iki bebeği ise

tenha bir bölgeye bırakılarak ölüme terk edildi. Korkunç olay bir komşunun polise ihbarıyla

ortaya çıktı.”

“Başkent'te engelli çocuğu ile birlikte Aile Sağlığı Merkezi'ne giden bir babanın

merkezden çıktıktan sonra yere düşen çocuğuna tekme attığı görüntüler güvenlik kamerasına

yansıdı.”

2. Bakım Hizmeti Aldığı Kurum Personellerinden:

Engelli bireyler, günlük hayatlarını kolaylıkla sürdürebilmek için kişisel ve psiko-sosyal

destek hizmetlerini/bakım hizmetlerini aldıkları kurumlarda çalışan personeller tarafından da

şiddete maruz bırakılmaktadır. Bakıma muhtaç hasta ve engellilerin yüksek meblağların

döndüğü rant kapısı olarak görülmesi neticesinde kurumlara alınan personellerin niteliksizliği,

personel sayısının azlığı gibi sebeplerle bu kurumlarda hizmet alan engelli bireylere yönelik

şiddet artmakta ve bu şiddetler bakıma ihtiyaç duyan engelli bireyin bu bakımdan mahrum

kalma korkusu, şiddete maruz bırakılan engelli bireyin kamu personeli tarafından tehdit

edilmesi, diğer personellerin engelli bireye inanmaması veya olayın tanığı olmak istememesi,

bu kurumların kapalı kurum olması dolayısıyla yaşanan şiddetin dışarı yansımaması sonucu

buradaki şiddet olayları örtbas edilmekte ve sistematik bir şekilde uygulanmaya devam

edilmektedir.

“Özel engelli bakımevindeki çalışanların bakımevindeki hastalara şiddet uyguladığına

dair görüntüler ortaya çıktı. Konuya ilişkin açıklamada bulunan İstanbul Valiliği olaya dair

soruşturma başlatıldığını ve bakım merkezinin faaliyetlerine son verildiğini bildirdi.”

“Özel bakım merkezinde engellileri döven 4 hasta bakıcı tutuklandı. Sanıkların banyoda

tazyikli suyla işkence ettikleri yatalak bir hastanın da ölümüne neden olduğu öğrenildi.”

“Zihinsel engelli kişiyi darp eden, yere yatırıp tokat atan ve terlikle vuran, su ve yemek

vermemekle tehdit ederek şiddet uyguladığı saptanılan 3 kişinin kimlikleri tespit edildi.

Görüntülerde bulunan 3 kişiden 2’sinin artık merkezde çalışmadığı öğrenilirken birinin hâlâ

89


çalıştığı belirlendi. Soruşturma kapsamında harekete geçen polis ekiplerince engelli bakım

merkezi çalışanları E.K., M.U. ve S.K. adlı 3 kişi gözaltına alındı. Emniyetteki işlemlerin

ardından adliyeye sevk edilen şüphelilerden E.K. ve M.U. tutuklandı, S.K.’ye ise ev hapsi

verildi. Görüntüler olaydan bir yıl sonra kamuya yansımıştı.”

3. Eğitim Aldığı Özel Eğitim Okullarından veya Karma Okullardan:

Engelli bireylerin şiddete maruz kalma risklerinin yüksek olduğu yerlerden biri de eğitim

aldıkları özel eğitim okulları veya karma okullardır. Özellikle konuşma, zekâ ve davranış

bozuklukları olan engelli bireylerle işitmede, hareket etmede, soyunup giyinmede, tuvalet

yapmada güçlük çeken engelli bireyler suistimale ve buna bağlı şiddete daha yaygın maruz

kalmaktadırlar. Bu eğitim kurumlarında öğretmenden, personelden, öğrencilerden/akrandan ve

velilerden engelli bireye yönelik bir şiddet söz konusu olabilir. Bu noktada şiddete maruz

bırakılan engelli birey bu şiddeti içselleştirmekte, şiddetin ve zorbalığın tam ortasında

savunmasız bırakılmaktadır.

“Rehabilitasyon ve bakım merkezinde koruma altında bulunan 5'inci sınıf öğrencisi T.K.

adlı erkek çocuk, özel sınıfta eğitim gördüğü ortaokul öğretmeni İ.B. tarafından hunharca

dövüldü. Şiddet uygulayan öğretmen İ.B., okul müdürü ve müdür yardımcısı görevden

uzaklaştırılırken idari yönden disiplin soruşturması, adli yönden soruşturma başlatıldı.”

“Arkadaşlarının rahatsızlığını hiçe sayarak alay eden öğrenciler N.G. isimli engelli

öğrenciyi dakikalarca darp etti. Görüntülerin ortaya çıkmasıyla birlikte N.G.’yi darp ettikten

sonra yere yatırarak zorla şınav çektirmeye çalıştıkları da öğrenilen zorba öğrencilerin

okuldan uzaklaştırıldıkları öğrenildi. Aile ise suç duyurusunda bulundu.”

“Veliler ilkokulda eğitim gören otizmli öğrencilerin sınıflarının kapatılmasını talep etti.

Okulun çıkış saatinde bir araya gelen velilerin otizmli çocukları yuhaladığı iddia edildi. Millî

Eğitim Bakanlığı konuyla ilgili soruşturma başlattı, okul müdürü açığa alındı.”

4. İş Yerinden:

Çalışma hayatında işveren tarafından engelli bireylerin ekstra maliyet doğuracağına

inanılmaktadır. Bu nedenle engelli bireylere tanımlanan iş dışında başkaca işler

yaptırılmaktadır. Bu husus engelli bireyin iş yerindeki motivasyonunu düşürerek verimli

çalışmasını engellemektedir. Aynı zamanda iş yerindeki diğer personellerin engelli bireylere

şiddet yönelimi olmaktadır. Tüm kısıtlamalara rağmen engelli bireyler iş yaşamında var olmayı

istemektedir.

“Yüzde 50 engelli olan şirket çalışanı A.H. iş arkadaşları N.S. ve F.K. tarafından streç

filmle sarıldı. Tüm vücudunu sardıktan sonra A.H.’yi yere yatıran iş arkadaşları engelli gence

sopa, tekme ve tokat vurdu. N.S. ve F.K., A.H.’nin üzerine su döküp cinsel tacizde bulundu.

Yaşanan olayı başka bir çalışan telefonla kaydetti. Olayı whatsapp grubu açığa çıkardı.”

5. Sokaktan/Dış Mekândan:

Engelli bireylerin şiddete maruz kalma ihtimallerinin yüksek olduğu yerlerden biri de

sokaklar yani dış mekânlardır. Bir yere gitmek için birinden destek alan engelli bireylerin

karşıdan karşıya geçirilirken fiziksel yardım görünümlü cinsel tacize maruz bırakılması,

sokaktaki engelli bireylerin özellikle de daha savunmasız olarak nitelendirilebilecek engelli

çocukların kaçırılıp cinsel istismar veya dilencilik için adeta bir araç hâline getirilmesi, otobüs

90


şoförlerinin engelli bireyleri araca almak istememesi alınan engelli bireylerin de yolcular

tarafından şiddete maruz bırakılması bu gerçeği gözler önüne sermektedir.

“Bir engelli vatandaş durakta otobüs beklerken araca bindiği esnada otobüsün kapısının

bilinçli bir şekilde kapandığını ve yere düşüp kolunun ve kafasının kırıldığını belirtti. Olay

sonrası hastaneye giden engelli vatandaş darp raporu alarak karakola gidip şoför hakkında

suç duyurusunda bulunacaklarını ifade etti. Araç kamerasında şahsın araca bindiği esnada

kapının kapandığı ve yere düştüğü görülürken yolcuların uyarısına rağmen araç şoförünün

yere düşen engelliye yardım etmeden yola devam ettiği gözlendi.”

“Ayağında terlikleriyle kaybolan 21 yaşındaki yüzde 50 zihinsel engelli L.A. sokağa

atılmış hâlde bulundu. Polis merkezinde ifadesine başvurulan genç kıza kendisini polis olarak

tanıtan kişi tarafından dört gün boyunca elleri koli bandıyla bağlı hâlde işkence edildiği ve

genç kızın o şahıs tarafından bir evde tutulduğu öğrenildi.”

Mekân Sayı Oran (%)

Kendi Evi 17 20,24

Hizmet Aldığı/Barındığı/Kaldığı

20 23,81

Kurum

İş Yeri 2 2,38

Dış Mekân 26 30,95

Diğer 7 8,33

Bilinmiyor 12 14,29

Toplam 84 100,00

Engellilerin Maruz Kaldığı Fiziksel-Cinsel Şiddet, Kötü Muamele ve İstismar

Haberlerinin Mekânlar Bakımından Dağılımı 41

ADALET ENGELLİ BİREYLER İÇİN ERİŞİLEBİLİR Mİ?

Engelli bireyler açısından adaletin erişilebilirliğini tartışmadan önce BM Engelli Hakları

Sözleşmesi 42 çerçevesinde adalete erişim kavramını inceleyelim.

BM Engelli Hakları Sözleşmesi Madde 13 – Adalete Erişim

1. Taraf Devletler, engellilerin diğerleriyle eşit bir şekilde adalete etkili erişimini sağlamalıdır.

Bunun için usulî ve yaşa uygun uyumlaştırmalar yapılmalı ve soruşturma ve diğer hazırlık

aşamaları dahil tüm hukuki işlemlerde tanıklık etmeleri dahil doğrudan ve dolaylı olarak

katılımları kolaylaştırılmalıdır.”

2. Taraf Devletler, engellilerin adalete etkili bir şekilde erişimini sağlamayı kolaylaştırmak için

polis ve cezaevi personeli dahil adalet sistemi içerisinde çalışanların gerekli eğitimi

almalarını sağlamalıdır.

41 Tablodaki veriler Toplumsal Haklar ve Araştırmalar Derneği’nin Mevzuattan Uygulamaya Engelli

Hakları İzleme Raporu 2020’den elde edilmiştir.

42 BM Engelli Hakları Sözleşmesi, Türkiye tarafından 30.03.2007 tarihinde imzalanarak 03.12.2008

tarihinde onaylanmış ve 28.10.2009 tarihinde onay prosedürü tamamlanarak ülkemiz açısından

bağlayıcılık kazanmıştır.

91


Bu maddeden de anladığımız üzere adalete erişim kavramı toplumun tüm kesiminin

ihtiyaç duyduğu adalete eşit ve etkili bir şekilde ulaşabilmesi anlamına gelmektedir. Peki

engelli bireyler adalete eşit ve etkili bir şekilde ulaşabilmekte midir?

Hayır, ulaşamamaktadır çünkü polis merkezleri ve adliye binalarında engelli yolu,

kabartma yazı, sesli uyarı sistemleri gibi engellilerin erişimini kolaylaştıran düzenlemelerin

yapıldığından söz etmek pek mümkün değildir keza adliyelerde işaret dili bilen tercümanların

istihdam edilmemesi de bunu kanıtlar mahiyettedir. Zihinsel engelli bireylerin ise kısıtlandıktan

sonra yasal temsilcileri tarafından şikâyet, başvuru gibi temel haklarının kullanılmaması da bu

bireylerin adalete erişimde yaşadığı en büyük sorunlardandır.

92


KAYNAKÇA

1. Akbulut, S., & Taşköprü, C. (2021). Mevzuattan uygulamaya engelli hakları izleme raporu

2020. Toplumsal Haklar ve Araştırmalar Derneği. https://www.tohad.org/tohad/engellihaklari-

izleme-raporu-2020-yayinlandi/

2. Akdemir, N., & Akkuş, Y. (2006). Rehabilitasyon ve hemşirelik. Hacettepe Üniversitesi

Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi

https://dergipark.org.tr/tr/pub/hunhemsire/issue/7849/103335

3. Erkem, N. (2015). Psikososyal engelli bireylerin adalete erişimi. RUSİHAK,

https://rusihak.org.tr/wp-content/uploads/2022/03/ADALETE-ERISIM-RAPORU-

2015.pdf

4. Güneri Yöyen, E. (2017). Şiddet türleri ve kişilik özellikleri. Yaşam Becerileri Psikoloji

Dergisi. https://dergipark.org.tr/tr/pub/ybpd/issue/29479/316724

5. Kalaycı Kırlıoğlu, H.İ. (2015). Zihinsel engellilere yönelik durumun ve hizmetlerin uzman

görüşleri perspektifinde değerlendirilmesi (Yüksek lisans tezi, Selçuk Üniversitesi).

Selçuk Üniversitesi Dijital Arşiv Sistemi.

http://acikerisimarsiv.selcuk.edu.tr:8080/xmlui/handle/123456789/4650?show=full

6. Karakoç, T., & Çelik, S. (2021). Görme yetersizliği olan bireyler “aileler için rehber

kitapçık". T.C. Millî Eğitim Bakanlığı.

https://orgm.meb.gov.tr/www/kitapciklar/icerik/1578

7. Sönmez, D. (2019). Çalışma hayatında engelli bireylerin karşılaştığı olumsuz davranışlar

ve etkileri (Yüksek lisans tezi, Altınbaş Üniversitesi). Kurumsal Akademik Arşiv.

http://openaccess.altinbas.edu.tr/xmlui/handle/20.500.12939/1838

8. Timuçin, E.U., & Arslan, M. (2021). Zihinsel yetersizliği olan bireyler “aileler için rehber

kitapçık". T.C. Millî Eğitim Bakanlığı.

https://orgm.meb.gov.tr/www/kitapciklar/icerik/1578

93


SAĞLIK ÇALIŞANINA KARŞI ŞİDDET

Yenilikçi Hukukçular Platformu Şiddet İle Mücadele Komisyonu Sağlık Çalışanına Karşı

Şiddet Temsilciliği olarak bu raporu yazmadaki asıl amacımız; sağlık çalışanlarına karşı gün

geçtikçe artan şiddet olayları hakkında toplumsal bilinçlenmeyi sağlayıp şiddet ile mücadele

etme arayışında olmamızdır.

Şiddet; kendine ya da bir başkasına veya grup ya da topluluğa yönelik olarak ölüm,

yaralanma, ruhsal zedelenme ve gelişimsel bozukluğa yol açabilecek fiziksel zorlama ya da

tehdidin amaçlı olarak uygulanmasıdır. 43

Çok geniş bir çalışma alanına sahip olan sağlık sektörü, mesleğe dayalı şiddetin en çok

yaşandığı sektördür. Yapılan araştırmalarda sağlık çalışanlarının %50’sinin şiddete maruz

kaldığı görülmüştür. 44 Sağlık kurumlarında şiddetin tanımı; “hasta, hasta yakınları ya da diğer

başka bir bireyden gelen, sağlık çalışanı için risk oluşturan sözel ya da davranışsal tehdit,

fiziksel saldırı veya cinsel saldırı” biçiminde yapılmaktadır. Her bir sağlık çalışanı da potansiyel

birer şiddet adayıdır. 45

TTB’nin 2010 yılında yayımladığı şiddet raporunda sağlık çalışanlarının şiddete

uğramalarının nedenlerini başlıca şöyle açıklamıştır:

Sağlık personelinin hasta bireyle doğrudan temasa geçmesi

Duygusal dengesizlik yaşayan ve şaşkın kişilere hizmet sunuyor olmaları

Tanı ve tedavi işlemlerini izole bir ortamda gerçekleştiriyor olmaları

Acil servis alanlarında hem hizmet verenlerin hem hizmet alanların yüksek stres

seviyesi içerisinde olmaları

Uzun bekleme saatlerinin olması

Çalışılan ortamın aşırı kalabalık olabilmesi. 46

Şiddet Türlerinin Sağlık Sektörüne Yansıması

Fiziksel Şiddet: Sağlık çalışanlarına yönelik fiziksel şiddet, hastalar veya hasta

yakınları tarafından fiziksel saldırılar, itiş kakışlar, darp edilmeler gibi formlarda

gerçekleşebilir. Bu tür şiddet, sağlık çalışanlarının yaralanmasına ya da fiziksel zarar

görmesine sebep olabilir.

Sözlü Şiddet: Hasta yakınları veya hastaların sağlık çalışanlarına küfür, hakaret, tehdit

veya aşağılama gibi sözlü saldırılarda bulunması anlamına gelmektedir. Bu şiddet türü,

sağlık çalışanlarının duygusal ve psikolojik olarak zarar görmesine sebep olabilir.

Duygusal Şiddet: Hasta veya hasta yakınları tarafından sağlık çalışanlarına psikolojik

baskı yapılması, suçlamalar, aşağılama ve manipülasyonlar gibi davranışları içerebilir.

Bu şiddet türü, sağlık çalışanlarının ruh sağlığını olumsuz etkileyebilir.

43 Çamcı O, Kutlu Y. Kocaeli’nde Sağlık Çalışanlarına Yönelik İşyeri Şiddetinin Belirlenmesi. Psikiyatri

Hemşireliği Dergisi, 2011, 2 (1), 9-16.

44 Al B ve ark. Increased Violence Towards Health Care Staff. The Journel of Acade- mic Emergency

Medıcıne,2012,115-124.

45 Ayrancı Ü, Yenilmez C, Günay Y, Kaptanoğlu C. Çeşitli Sağlık Kurumlarında ve Sağlık Meslek

Gruplarında Şiddete Uğrama Sıklığı. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 2002 (3), 147-154.

46 https://www.ttb.org.tr/c_rapor/2010-2012/2010-2012.pdf

94


Sağlık çalışanlara şiddetin artmasının birtakım olumsuz sonuçları beklenmektedir. Kısaca

bunlardan bahsetmemiz gerekirse; sağlık hizmetlerinin kalitesinin düşmesi, hastaların güvende

hissedememesi, sağlık çalışanlarının iş tatminsizliği ve kaygısı, toplumsal itibar kaybı ve

özgüven kaybı diyebiliriz.

Bu sebeple, sağlık çalışanlarına şiddetin artması, sadece sağlık sektöründe değil, aynı

zamanda toplumun sağlığı ve refahı üzerinde de olumsuz etki yaratmaktadır. Şiddeti önlemek

ve sağlık çalışanlarını korumak için ciddi önlemler alınmalıdır.

Sağlık Çalışanlarını Kapsayan Meslek Grupları

Sağlık sektörü, çeşitli meslek gruplarından oluşur ve hepsini saymak zor olduğu için

başlıca mesleklere örnek vermek istiyoruz: Doktorlar(hekimler), hemşireler, psikologlar,

psikiyatristler, paramedikler ve acil tıp teknisyenleri, sosyal hizmet uzmanları.

Hepsi birbirinden kıymetli olan saydığımız ve sayamadığımız tüm bu meslek grupları,

birlikte çalışarak hastalığın sağlığını korumak ve iyileştirmek için bir ekip oluştururlar.

Ülkemizde Sağlık Çalışanlarına Karşı Şiddet

Yukarıda Sağlık-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (SASAM) 2022 yılında

yayımladığı “Sağlıkta Şiddet Araştırması’nı incelediğimizde sağlık çalışanlarının %82,3’ü

şiddet endişesi taşıyarak mesleklerini icra etmektedirler. Ayrıca çalışanların %71,8’i çalışma

arkadaşlarının şiddete uğradığına tanıklık etmiştir. Tablo 2’ye baktığımızda ise sağlık

çalışanlarının %63’ünün en az bir kez şiddete maruz kaldığını görüyoruz. Aynı şekilde şiddete

uğrayanların %25,8’i fiziksel şiddete, %66,6’sı ise psikolojik/sözel şiddete maruz kaldıklarını

görüyoruz.

Şiddetin en fazla gerçekleştiği yerlere baktığımızda asıl yoğun yerlerin olduğu görebiliriz.

Yani acil servisler, hastane koridorları ve poliklinikleri

95


Türkiye’de Sağlık Çalışanlarının Korunumlarının Yasal Çerçevesi

Ülkemizde sağlık çalışanlarını korumak ve haklarını güvence altına almak için çeşitli

yasa, yönetmelik ve düzenleme bulunmaktadır.

Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu (SHTK): Sağlık çalışanlarının haklarını ve

sorumluluklarını belirleyen kanundur. Sağlık çalışanlarının gelişmesini destekler ve

güvenli çalışma koşullarını korur. Ayrıca sağlık çalışanlarına şiddetle mücadele

edilmesini ve şiddet mağdurlarının korunmasını da içerir.

Sağlık Bakanlığı İnsan Kaynakları Yönetmeliği: Sağlık çalışanlarının kariyer

gelişimlerini ve haklarını korur.

Şiddetle Mücadele Yönetmeliği: Sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti önlemek ve

cezalandırmak amacıyla özel bir düzenleme olan “Şiddetle Mücadele Yönetmeliği”

bulunmaktadır. Yönetmelik, sağlık çalışanlarının şiddete karşı korunmasını ve şiddetin

önlenmesini hedefler.

96


KAYNAKÇA

1. Al ve ark., 2012, Ayrancı, Yenilmez, Günay, Kaptanoğlu, 2002, Çamcı, Kutlu, 2011

2. Ayrancı Ü, Yenilmez C, Günay Y, Kaptanoğlu C. Çeşitli Sağlık Kurumlarında ve Sağlık

Meslek Gruplarında Şiddete Uğrama Sıklığı. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 2002 (3), 147-

154.

3. Çamcı O, Kutlu Y. Kocaeli’nde Sağlık Çalışanlarına Yönelik İşyeri Şiddetinin

Belirlenmesi. Psikiyatri Hemşireliği Dergisi, 2011, 2 (1), 9-16.

4. https://www.ttb.org.tr/c_rapor/2010-2012/2010-2012.pdf

5. Sağlıkta Şiddet Araştırması, SASAM, 2022.

6. Ünsal Atan S, Dönmez S. Hemşirelere Karşı İşyeri Şiddeti. Adli Tıp Dergisi Cilt/ Vol:25

Sayı/No:1, 71-80.

7. www.evicisiddet.adalet.gov.tr

97

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!