13.11.2023 Views

bilglik 6

Muhtelif konular

Muhtelif konular

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Bilgilik 533

Politikacılar da artık vaatte bulunmaktan kaçınıyorlar. Beğenilme siyasetine evriliyoruz.

beğenilme siyaseti için kimi örnek verebiliriz? Angela Merkel olabilir. Bu kadar popüler

olmasının sebebi de bu. Ne herhangi bir görüşü var ne de vizyon sahibi. Fukushima’daki nükleer

felaketten sonra birden nükleer enerjiye karşı oluverdi. Sabun gibi kaygan da diyebiliriz kendisi

için. Yani günümüzde karşımıza çıkan gerçekten pürüzsüz bir siyaset.

Pürüzsüz cilt, pürüzsüz sanat ve pürüzsüz siyaset arasında ilginç bir bağ var. Halbuki siyaset

çoğunlukla vizyon ve bağlılık gerektirir. Gerektiğinde zarar vermelidir. Ama bugünün pürüzsüz

politikası bunu yapmıyor. Sadece Angela Merkel için konuşmuyorum, hiçbir siyasetçi bunu

yapabilecek güçte değil. Hepsi sistemin sevilebilir uşakları. Sistemin bozuk yerlerini tamir ediyor

ve sanki bu sisteme bir alternatif getirilemez görüntüsünü çiziyorlar. Halbuki siyasetin alternatif

sunması gerekir, yoksa bunun diktatörlükten farkı kalmaz bugün neo-liberalizm diktatörlüğünde

yaşıyoruz. Neo-liberalizmde herkes girişimcidir. Marx zamanında kapitalizmin işleyiş şekli

tamamen farklıydı. Ekonomi fabrika sahipleri ve fabrika çalışanlarından ibaretti, ve hiçbir fabrika

çalışanı girişimci değildi. Dışarıdan bir sömürü söz konusuydu. Bugün biz kendi kendimizi

sömürüyoruz. Örneğin ben, kendimi ifade ettiğimi zannederken kendimi sömürüyorum.

“ÖZGÜRLÜK KİSVESİ ALTINDA DAHA ÜRETKEN BİR SİSTEM VAR ARTIK”

Dolayısıyla neoliberalizm terimi sol kesimin silahı olarak değerlendiriliyor.

Doğru değil. Neo-liberalizm toplumun bugün içinde bulunduğu hâli çok güzel tanımlıyor, çünkü

özgürlük sömürüsü üzerine kurulu. Sistemin derdi üretkenliği arttırmak, o yüzden artık

başkalarını sömürmenin yerini kendini sömürmek aldı, çünkü artık özgürlük kisvesi altında daha

verimli ve daha üretken bir sistem oluşturulabiliyor.

Yaptığınız çıkarımlar pek iç açıcı değil. Kendi kendimizi sömürüyor ve ne aşkta ve siyasette

hiç risk almıyoruz, üstelik ne zarar görmeye ne de zara vermeye tahammülümüz yok.

Üzgünüm, ama gerçek bu.

Bireyler bu toplumda mutluluğa nasıl erişebilirler? İdeallerimize daha mı bağlı olmalıyız?

Sistem bunu olmasını zorlaştırıyor. Ne istediğimizi bile bilmiyoruz. İhtiyacım olarak kabul

ettiğim şeyler aslında benim ihtiyaçlarım değil. İndirimli kıyafet mağazası olan Primark’ı buna

bir örnek. İnsanlar Primark’a gitmek için anlaşıp tek bir arabayla gidiyorlar, çünkü Primark her

yerde yok. Oraya vardıklarındaysa mağazayı, deyim yerindeyse, yağmalayıp çıkıyorlar.

Geçenlerde gazetede bir kız hakkında yazılmış bir makaleye denk geldim. Alexanderplatz

[Berlin] daki C&A’nın yanına Primark açılacağını öğrenince sevinçten çığlık atıp eğer burada bir

“Primark varsa artık hayatım mükemmel demektir.” demiş. Peki bu hayat onun için gerçekten

mükemmel mi yoksa bu tüketim sisteminin yarattığı bir illüzyon mu? burada tam olarak ne

olduğuna bir göz atalım. Bu kız yüzlerce kıyafet satın alacak, her biri 5 Euro olsa, ki bana

sorarsanız bu tamamıyla delilik, çünkü Bangladeş gibi ülkelerde bu giyim fabrikalarında göçük

altında ölen insanlar var. Bu gibi kızlar yüzlerce kıyafet alıyor ama asla hepsini giyemiyorlar.

Peki onlarla ne yaptıklarını biliyor musunuz?

YouTube’da toplu alışveriş videolarında gösteriyorlar.

Kesinlikle, reklam yapıyorlar! Aldıkları kıyafetleri giyip mankencilik oynadıkları bir sürü video

çekiyorlar. her YouTube videosu yarım milyon kez izleniyor. Tüketiciler kıyafet ve diğer şeyler

satın alıyorlar ama aldıkları bu ürünleri kullanmıyor sadece reklamını yapıyorlar, bu reklamlar da

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!