bilglik 6

Bilgilik 519
zincirleri olmadan, temiz enerji teknolojilerini küresel iklim hedeflerini karşılayacak kadar hızlı
bir şekilde ölçeklendirmek mümkün olmayacaktır.
Temiz enerji geçişlerini etkileyebilecek ESG ile ilgili birkaç potansiyel başarısızlık vardır.
İlk olarak, ESG performansı üzerinde artan inceleme ile birlikte ESG ile ilişkili potansiyel
yükümlülükler, özellikle yüksek riskli alanlardaki projeler için yatırımdan caymalar yaşanabilir.
Şirketlerin ve finans kuruluşlarının belirli bölgelerden tamamen ayrılması veya belirli
bölgelerden uzak durması şeklinde uygulanan katı riskten arındırma yaygın bir uygulamadır.
İkincisi, çevresel ve sosyal zararları belirleyememek ve hafifletememek, toplumdaki gerilimleri
artırabilen ve topluluk baskısına, olumsuz tanıtım ve düzenleyici sorunlara yol açabilen bir
sosyal faaliyet ruhsatı elde etmeyi ve sürdürmeyi zorlaştırabilir (“İşletme için sosyal ruhsat”
genellikle bir şirketin veya projenin, yasal veya düzenleyici süreçlerin gerektirdiğinin ötesinde,
yerel topluluktan süregelen kabul veya onaya sahip olup olmadığı anlamına gelir). Topluluk
tarafından kabul görmemek, uzun vadeli yatırımları tehdit edebilir ve kısa vadeli arz kesintileri
riskini çoğaltır. Son yıllarda, Bolivya ve Sırbistan'daki yüksek profilli lityum projeleri de dahil
olmak üzere, yerel muhalefetin yeni mineral geliştirmelerini durdurduğu veya yavaşlattığı çok
sayıda vaka yaşandı.
Üçüncüsü, belirli olaylar tedarik zincirleri ve fiyatlar üzerinde etkileri olan kısa vadeli arz
kesintilerine yol açabilir. Güvenlik hataları, çalışanlara zarar verebilir ve operasyonlarda uzun
süreli kesintilere yol açabilir. Buna ek olarak, madencilik sektöründeki yolsuzluk ve değişken
bir iş ortamı, enerji geçiş mineralleri üreten maden sahalarının periyodik olarak kapanması – ve
çalkalanması – ile ilişkili görünmektedir.
Dördüncüsü, madenciliğin kendisi genellikle doğrudan iklim risklerine maruz kalır. Günümüzün
lityum ve bakır üretiminin büyük bir kısmı su kıtlığı stresinin yüksek olduğu bölgelerde
yoğunlaşıyor ve şirketler su kullanım yoğunluğunu azaltmazsa, kıt su kaynakları için rekabet
potansiyel olarak üretimi aksatabilir veya yeni yerleşimi karmaşıklaştırabilir.
Son olarak, kritik mineral tedarik zincirlerinde, çatışmadan etkilenen veya yüksek riskli
alanlarla ilişkili riskleri yönetmenin önemi konusunda geniş bir kabul veya anlayış yok gibi
görünüyor. Bu etkilerin farkındalığı tarihsel olarak belirli coğrafyalara ve minerallere (yani
kalay, tantal, tungsten ve altın) odaklanmış olsa da, birçok kritik maden tedarik zinciri, tipik
olarak çatışmalardan etkilenen ve yüksek riskli alanlarla ilişkili ciddi yönetişim olaylarına
ilişkin raporlar doğurmuştur. Bu olaylar arasında devlet dışı silahlı gruplara destek, güvenlik
güçleriyle çatışmalar ve ciddi insan hakları ihlalleri yer almaktadır. Ancak çatışmalar ve yüksek
riskli alanlar sürekli değişiyor. Belirli bir coğrafi bölge bugün yüksek risk taşımasa bile yarın