Pharma Türkiye September October 2023

September October 2023 

Berko Pharmaceuticals 

Obtained European 

GMP Approval 

Berko İlaç 

Avrupa GMP 

onayı aldı 

The Purest Solutions 

continues to offer effective 

solutions in skin care 

The Purest Solutions, 

cilt bakımında etkili çözümler 

sunmaya devam ediyor 

Sanofi Türkiye breaks one more new ground! 

Sanofi Türkiye, bir ilke daha imza atıyor!

Publisher 

H. Ferruh IŞIK 

on behalf of 

İSTMAG Magazin Gazetecilik 

İç ve Dış Tic. Ltd. Şti. 

Managing Editor 

(Responsible) 

Mehmet SÖZTUTAN 

mehmet.soztutan@img.com.tr 

Editors 

Dilara CİCA 

dilara.cica@img.com.tr 

Recep ARSLANTAŞ 

recep.arslantas@img.com.tr 

Graphic & Design 

Tayfun AYDIN 

tayfun.aydin@img.com.tr 

Advertising Coordinator 

Recep ARSLANTAŞ 


Foreign Relations Manager 

Ayça SARİOĞLU 

ayca.sarioglu@img.com.tr 

Digital Assets Manager 

Emre YENER 

emre.yener@img.com.tr 

Accounting Manager 

Cuma KARAMAN 

cuma.karaman@img.com.tr 

Finance Manager 

Yusuf Demirkazık 

yusuf.demirkazik@img.com.tr 

Subscription 

İsmail ÖZÇELİK 

ismail.özcelik@img.com.tr 

Head Office 

İHLAS MEDIA CENTER 

Merkez Mahallesi 29 Ekim 

Caddesi No:11 Medya Blok Kat:1 

34197 Yenibosna / İstanbul / 

Turkey 

Tel: 0212 454 22 22 

Faks: 0212 454 22 93 

Printing 

İhlas Gazetecilik A.Ş 

Merkez Mahallesi 29 Ekim Cad. 

İhlas Plaza NO: 11/A 41 

Yenibosna / İstanbul / TURKEY 

Tel: 0 212 454 30 00 

Index 

İçindekiler 

4 

Vitality for all life stages 

Ubiquinol can support women’s health in many ways 

Canlı yaşam için 

Ubiquinol’ün kadın sağlığı için sayısız faydalı etkileri 

16 

The Chemistry Technology Center 

is getting ready to go into operation 

Kimya Teknoloji Merkezi 

faaliyete geçmeye hazırlanıyor 

18 


continues to offer effective solutions in skin care 


cilt bakımında etkili çözümler sunmaya devam ediyor 

24 

Two gold awards to Abdi İbrahim Academy 

Abdi İbrahim Akademi’ye iki altın ödül 

54 

Dr. Erdem Özdemir named 

new Medical Director of Astellas Türkiye 

Astellas Türkiye’nin Yeni Medikal Direktörü 

Dr. Erdem Özdemir oldu

The bells rang, 

back to school begins! 

Okulların açılması ve sonbahar mevsiminin gelmesiyle birlikte 

hastalıklarda giderek artış gözlenmeye başlandı. Özellikle 

çocuklarımızın beslenme çantalarının içeriğine dikkat etmemiz 

gereken bu dönemde ebeveynlerin aklındaki soru “Çocuğumun 

beslenmesini desteklemek için ne yapmalıyım?” oluyor. Bunun en güzel 

cevabı elbette çocukların beslenmesine katkı sağlayan ve çocuklara 

yönelik geliştirilen gıda takviyeleri! Çocuklar için formüle edilen 

ve günde bir kez tüketildiğinde çocuklarınızın günlük C vitamini 

ihtiyacının tamamını karşılayan vitaminler, ebeveynlerin imdadına 

yetişiyor. A, B12, C, D vitaminleri, demir, çinko vb. vitaminler ve 

mineraller her çocuğun beslenmesinin düzenli bir parçası olmalı. Tabii 

ki fayda sağlamaya çalışırken zarar vermemek için eczacılarımıza ve 

hekimlerimize danışarak kullanmayı unutmayın. 

Bu ay dergimizde kolajenin faydalarını, Wellcare’in yeni Beauty 

Boost serisini ve daha birçok önemli konuyu ele aldık. Sağlık ve İlaç 

sektöründeki yeni gelişmeleri aktardığımız sayımızı keyifle okumanızı 

dileriz. Hepinize sağlıklı günler! 

from 

the 

editor 

Ziller çaldı, okula dönüş başladı! 

Okulların açılması ve sonbahar mevsiminin gelmesiyle birlikte 

hastalıklarda giderek artış gözlenmeye başlandı. Özellikle 

çocuklarımızın beslenme çantalarının içeriğine dikkat etmemiz 

gereken bu dönemde ebeveynlerin aklındaki soru “Çocuğumun 

beslenmesini desteklemek için ne yapmalıyım?” oluyor. Bunun en güzel 

cevabı elbette çocukların beslenmesine katkı sağlayan ve çocuklara 

yönelik geliştirilen gıda takviyeleri! Çocuklar için formüle edilen 

ve günde bir kez tüketildiğinde çocuklarınızın günlük C vitamini 

ihtiyacının tamamını karşılayan vitaminler, ebeveynlerin imdadına 

yetişiyor. A, B12, C, D vitaminleri, demir, çinko vb. vitaminler ve 

mineraller her çocuğun beslenmesinin düzenli bir parçası olmalı. Tabii 

ki fayda sağlamaya çalışırken zarar vermemek için eczacılarımıza ve 

hekimlerimize danışarak kullanmayı unutmayın. 

Bu ay dergimizde kolajenin faydalarını, Wellcare’in yeni Beauty 

Boost serisini ve daha birçok önemli konuyu ele aldık. Sağlık ve İlaç 

sektöründeki yeni gelişmeleri aktardığımız sayımızı keyifle okumanızı 

dileriz. Hepinize sağlıklı günler!

Vitality for all life stages 

Ubiquinol can support women’s health in many ways 

Canlı yaşam için 

Ubiquinol’ün kadın sağlığı için sayısız faydalı etkileri 

Globally, life expectancy for women is higher than for 

men. However, the goal is not just to live a long life, but 

a healthy one and to enjoy the extra years as good as 

possible. “Healthy aging” is the buzzword. Especially in 

midlife, women can actively support their own health. 

In addition to a balanced diet and exercise, supplements 

such as the micronutrient ubiquinol can help to stay fit 

and age healthily. 

No ubiquinol – no energy 

Ubiquinol – the physiologically active form of coenzyme 

Q10 – is found in almost every cell and is produced by 

the body itself. It is an important antioxidant and at 

the same time responsible for more than 95 percent of 

the energy produced in our bodies. Organs with high 

energy consumption such as heart and muscles depend 

on sufficient amounts to function properly. Due to its 

central role in energy metabolism, ubiquinol positively 

influences many areas of the body and is recommended 

for various indications, as the following examples show. 

Küresel olarak, kadınların yaşam süresi erkeklere göre 

daha uzundur. Ancak hedef sadece uzun yaşamak değil, 

aynı zamanda sağlıklı ve aktif bir yaşam sürmektir. İşte bu 

nedenle “sağlıklı yaşlanma” olarak adlandırılan bir trend 

ortaya çıkmaktadır. Sağlıklarını aktif olarak desteklemek 

isteyen orta yaşta olan kadınlar, dengeli beslenme ve 

egzersizin formda kalmalarında önemli bir rol oynadığını 

giderek daha fazla anlıyor. Ancak mikrobesin olan 

ubiquinol ile takviye yapmak da son derece faydalı olabilir. 

Ubiquinol olmadan enerji yok 

Ubiquinol, hemen hemen her hücrede bulunan ve vücut 

tarafından üretilen koenzim Q10’un fizyolojik olarak aktif 

formudur. Önemli bir antioksidan olup aynı zamanda 

vücudumuzda üretilen enerjinin %95’ten fazlasından 

sorumludur. Kalp ve kas gibi yüksek enerjili organların 

düzgün çalışması için yeterli miktarda ubiquinol ihtiyacı 

vardır. Enerji metabolizmasındaki merkezi rolü nedeniyle, 

ubiquinol vücudun birçok alanını, aşağıda gösterildiği gibi, 

olumlu yönde etkiler. 

4 Pharma

1) Plant-based diets 

Since women are more likely to eat a vegetarian or vegan 

diet, they are often affected by ubiquinol deficiency 

without realizing it. A study conducted 2021 in Osaka, 

Japan, explored whether there are dietary differences 

in blood plasma ubiquinol levels. In fact, the researchers 

found that levels were significantly lower in vegetarians 

and vegans than in people who also ate meat. A lack 

in essential micronutrients can lead to serious health 

problems. For example, veganism is associated with a 

higher risk of hip fractures in women. Given the trend 

towards plant-based diets, supplementation with 

ubiquinol is therefore advisable for anyone who actively 

avoids animal products. 

2) Migraine 

There is also a link between low ubiquinol levels and the 

occurrence of migraine – a condition which statistically 

affects more women than men. Studies have shown 

that ubiquinol is clearly effective thanks to its antiinflammatory 

properties. In a study, women received 

either 400mg of coenzyme Q10 or a placebo daily. Over 

the study period, the number of monthly migraine attacks 

in the Q10 group was reduced from an average of eight 

to three. 

1) Bitkisel diyetler 

Kadınlar genellikle vejetaryen veya vegan bir diyet 

yapma eğiliminde olduklarından, bunun sonucunda 

ubiquinol eksikliğinden etkilenebilirler ve bunun farkına 

varmayabilirler. Japonya’nın Osaka kentinde 2021 

yılında yapılan bir çalışma, kan plazmasındaki ubiquinol 

seviyelerinde beslenme farklılıklarının olup olmadığını 

araştırdı. Araştırmacılar, ubiquinol seviyelerinin et yiyen 

insanlara kıyasla vejetaryenlerde ve veganlarda önemli 

ölçüde daha düşük olduğunu buldular. Temel mikrobesin 

eksikliği ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Örneğin, 

veganlık kadınlarda kalça kırığı riski ile ilişkilendirilir. 

Bitkisel diyetlere yönelik trend göz önüne alındığında, 

hayvansal ürünleri aktif olarak tüketmeyen herkes için 

ubiquinol takviyesi önerilir. 

2) Migren 

Düşük ubiquinol seviyeleri ile migren görülmesi 

arasında da bir bağlantı vardır - bu durum istatistiksel 

olarak erkeklerden daha fazla kadını etkilemektedir. 

Yapılan çalışmalar, ubiquinol’ün anti-enflamatuar 

özellikleri sayesinde migren tedavisinde etkili olduğunu 

göstermektedir. Bir çalışmada, kadınlar günde 400 mg 

koenzim Q10 veya plasebo aldı. Çalışma süresi boyunca, 

Q10 grubundaki kadınların aylık migren atağı sayısı 

ortalama sekizden üçe düşürüldü. 

Pharma 5

The micronutrient improves cellular function and reduces 

inflammation, therefore contributing to migraine 

relief. In general, ubiquinol is more suitable as a dietary 

supplement. Unlike coenzyme Q10, the body can absorb 

ubiquinol directly and reach effective levels more easily. 

3) Menopause 

Another important factor for ubiquinol deficiency is 

age, because the body’s own production decreases with 

time. At around 40 years, an age-related reduction can 

be detected in various tissues. In menopausal women, 

a deficit of ubiquinol and other vital substances can 

easily develop due to hormonal changes. Metabolism 

decelerates, oxidative processes increase. The resulting 

free radicals can damage cells and mitochondria. 

Antioxidant defence mechanisms of the body – which 

include ubiquinol – can counteract these free radicals. 

Good market prospects 

A better quality of life in advanced age is becoming 

increasingly important for women. Therefore, the demand 

for women’s wellness products will continue to grow 

in the future. As a science-backed, versatile ingredient, 

ubiquinol has great potential for manufacturers of 

dietary supplements. Ubiquinol from Kaneka is the only 

nature-identical ubiquinol on the market and produced 

via natural yeast fermentation. 

Mikrobesin hücresel işlevi iyileştirir ve enflamasyonu 

azaltır, böylece migren rahatlamasına katkıda bulunur. 

Genel olarak, ubiquinol diyet takviyesi olarak daha uygun 

olup, koenzim Q10’dan farklı olarak vücut tarafından 

doğrudan emilebilir ve etkili seviyelere kolayca ulaşılabilir. 

3) Menopoz 

Ubiquinol eksikliği için bir başka önemli faktör yaşlılıktır, 

çünkü vücudun kendi üretimi zamanla azalır. Yaklaşık 

40 yaşında çeşitli dokularda yaşa bağlı bir azalma 

tespit edilebilir. Menopozdaki kadınlarda hormonal 

değişikliklerin bir sonucu olarak ubiquinol ve diğer 

hayati maddelerin eksikliği kolaylıkla ortaya çıkabilir. 

Bu, metabolizmanın yavaşlaması ve oksidatif süreçlerin 

artmasıyla sonuçlanır. Ortaya çıkan serbest radikaller 

hücreleri ve mitokondriyaları hasara uğratabilir. Ancak 

ubiquinol dahil olmak üzere vücudun antioksidan savunma 

mekanizmaları bu serbest radikallere karşı mücadele 

edebilir. 

Gelecek vaat eden pazar beklentileri 

Yaşlılıkta daha iyi bir yaşam kalitesi kadınlar için giderek 

daha önemli hale gelmektedir. Bu nedenle, hedefe yönelik 

sağlık ürünlerine olan talep gelecekte de artmaya devam 

edecektir. Bilimsel olarak desteklenen, çok yönlü bir 

bileşen olarak ubiquinol, diyet takviyeleri üreticileri için 

büyük potansiyele sahiptir. Kaneka’dan gelen ubiquinol, 

piyasadaki tek doğala özdeş ubiquinoldür ve doğal maya 

fermantasyonu yoluyla üretilir. 


Fully 

charge 

cells 

for consumers 

of all ages. 

To request a sample, register at 

myubiquinol.com 

The ubiquinol customer knowledge and services platform

Now it’s care time! 

Şimdi bakım zamanı! 

RECEP ARSLANTAŞ 

COORDINATOR 


Sea, sand, sun, in short, the holiday was very nice, but 

it ended even though we didn’t want it to. As we begin 

to experience the first weeks of September, it is time 

to take care of our skin and hair because our most 

valuable assets are our hair and skin, which are 

exposed to the negative effects of environmental 

factors, especially sun rays, during the summer 

months. One of the most important issues to consider 

when starting care is to choose quality cosmetic 

products. In addition, the points where we purchase 

cosmetic products are also very important. Cosmetic 

products purchased from places called “under the 

counter” often cause more harm than good. 

Unfortunately, it produces consequences that are 

very difficult and in some cases impossible to 

compensate for. In order to avoid a negative situation, 

we should use cosmetic products, if possible, by 

taking into account the advice of our pharmacists and 

physicians. Since our pharmacists are people who 

provide detailed information and help about medicines 

and dermocosmetic products, we should use cosmetic 

products in consultation with our pharmacists and 

physicians, if possible, in order to avoid any negative 

situations when using them. 

Deniz, kum, güneş kısacası tatil çok güzeldi ama 

biz istemesek de bitti. Eylül ayının ilk haftalarını 

yaşamaya başladığımız bugünlerde cildimize ve 

saçlarımıza bakım yapmanın zamanı geldi çünkü 

yaz aylarında güneş ışınları başta olmak üzere 

çevresel faktörlerin olumsuz etkilerine maruz 

kalan en değerli varlıklarımız saçlarımız ve 

cildimiz oluyor. Bakım yapmaya başlarken dikkate 

alınması gereken en önemli konulardan biri, 

kaliteli kozmetik ürünleri seçmektir. Ayrıca 

kozmetik ürünlerini satın aldığımız noktalar da 

oldukça önemlidir. “Merdiven altı” olarak 

adlandırılan yerlerden alınan kozmetik ürünler 

genellikle faydadan çok zarara neden olur. Ne 

yazık ki telafisi çok zor ve bazı durumlarda 

imkânsız olan sonuçlar doğuruyor. Eczacılarımız, 

ilaç ve dermokozmetik ürünler hakkında detaylı 

bilgi veren ve yardımcı olan kişiler olduğundan, 

kozmetik ürünleri kullanırken herhangi bir 

olumsuz durumla karşılaşmamak için mümkünse 

eczacılarımıza ve hekimlerimize danışarak 

kullanmalıyız. 


5 th International Exhibition for Cosmetics, Beauty, Hair 

Home Care, Private Label, Packaging and Ingredients 

2-3-4 October 2024 

Istanbul Congress Center & Lutfi Kirdar & Istanbul Hilton 

Taksim - Istanbul - Turkey 

Tel: +90 212 2229060 | 

www.beauty-istanbul.com 

+90 533 4843030 | info@beauty-istanbul.com

Wellcare Collagen Beauty Boost was offered to 

consumers with the slogan “Rule Your Time” 

Wellcare Collagen Beauty Boost “Zamana Hükmedin” 

sloganıyla tüketicilere sunuldu 

ILKO Pharmaceuticals, which aims to improve people’s 

quality of life and offer life-saving innovative products by 

using the advanced technologies needed by modern medicine, 

broke new ground in Türkiye with its innovative consumer 

health brand Wellcare. At the press conference held at Konya 

Production Facilities of ILKO Pharmaceuticals on Tuesday, 

September 5, moderated by the famous presenter Oylum 

Talu, Wellcare Collagen Beauty Boost, the first and only 

collagen supplement produced in Türkiye and containing 

silicon in our country, was presented to consumers with the 

slogan “Rule the Time”. 

Continuing its work by offering new and different products in 

the field of consumer health, Wellcare performs to grow with its 

‘Wellcare Collagen Beauty Boost’ range, which is the first and 

only silicon-containing range in Türkiye, which has different 

forms as sachets, liquids, powder jars and tablets. 

Hatice Öncel, Board Member of Selçuklu Holding and General 

Manager of İLKO Pharmaceuticals, Dietician Yeşim Temel 

Özcan and Physical Medicine and Rehabilitation Specialist Prof. 

Dr. Demirhan Dıraçoğlu attended. 

At the meeting, the valuable effects of collagen and silicon on 

the human body and, in binary combinations, on health were 

discussed. 

“WE HAVE A RICH PRODUCT RANGE” 

Hatice Öncel, Selçuklu Holding Board Member and General 

Manager of İLKO Pharmaceuticals said at the press conference, 

“As ILKO Pharmaceuticals, the current representative of more 

than 50 years of knowledge and experience in the sector, by using 

the advanced technologies needed by modern medicine, by 

introducing ‘innovative’ products that improve people’s quality 

of life and save lives, with all production and R&D investments, 

we aim to be a leading company in global competition. 

Modern tıbbın ihtiyaç duyduğu ileri teknolojileri kullanarak 

insanların yaşam kalitesini artırmayı ve hayat kurtaran 

yenilikçi ürünleri kullanıma sunmayı hedefleyen İLKO İlaç, 

inovatif tüketici sağlığı markası Wellcare ile Türkiye’de bir 

ilke imza attı. Ünlü sunucu Oylum Talu moderatörlüğünde 

5 Eylül Salı günü İLKO İlaç Konya Üretim Tesislerinde 

düzenlenen basın toplantısında Türkiye’de üretilen ve 

ülkemizde silisyum içeren ilk ve tek kolajen takviyesi olan 

Wellcare Collagen Beauty Boost “Zamana Hükmedin” 

sloganıyla tüketicilere sunuldu. 

Tüketici sağlığı alanına yeni ve farklı ürünler sunarak 

çalışmalarına devam eden Wellcare; saşe, likit, toz kavanoz ve 

tablet olarak farklı formlara sahip, Türkiye’de ilk ve tek Silisyum 

içeren ‘Wellcare Collagen Beauty Boost’ serisiyle büyümeye 

devam ediyor. 

Ünlü sunucu Oylum Talu moderatörlüğünde 5 Eylül Salı 

günü İLKO İlaç Konya Üretim Tesislerinde düzenlenen basın 

toplantısıyla tanıtılan Wellcare Collagen Beauty Boost serisi 

lansmanına Selçuklu Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve İLKO 

İlaç Genel Müdürü Hatice Öncel, Diyetisyen Yeşim Temel 

Özcan ile Fizik Tedavi, Rehabilitasyon ve Ağrı Uzmanı Prof. Dr. 

Demirhan Dıraçoğlu katıldı. 

Toplantıda kolajen ve silisyumun insan vücuduna ve ikili 

kombinasyonlarda sağlık üzerinde olan değerli etkileri 

konuşuldu. 

“GENİŞ BİR ÜRÜN PORTFÖYÜNE SAHİBİZ” 

Selçuklu Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve İLKO İlaç Genel 

Müdürü Hatice Öncel basın toplantısında; “Sektörde 50 yılı 

aşkın birikim ve tecrübenin bugünkü temsilcisi olan İLKO 

İlaç olarak; modern tıbbın ihtiyaç duyduğu ileri teknolojileri 

kullanarak, insanların yaşam kalitesini artıran ve hayat 

kurtaran ‘yenilikçi’ ürünleri kullanıma sunarak, tüm üretim 

ve Ar-Ge yatırımlarıyla; küresel rekabette öncü bir şirket 

olmayı hedefliyoruz. Kardiyoloji, merkezi sinir sistemi, nadir 

hastalıklar ve akut ürünler başta olmak üzere bütün majör tedavi 

alanlarını kapsayan geniş bir ürün portföyüne sahibiz. Yanı 

sıra biyoteknoloji alanında yoğun çalışmalarımız bulunuyor. 

Biyoteknolojide Türkiye’de ilk ve tek hücre hattı platformuna 

sahip firma olduğumuzu özellikle belirtmek isterim. 

Rekombinant DNA teknolojisini araç olarak kullandığımız bu 

çalışmalarda ilk aşamada kanser ve kansere bağlı hastalıklara 

yönelik olarak biyoteknolojik ürünler geliştirme hedefiyle 

çalışıyoruz. Yine yaptığımız son yatırım ile Türkiye’de üretimi 

oldukça az ve geliştirilmesi zor olan High Potent ilaçların 


We have a wide product portfolio covering all major treatment 

areas, especially cardiology, central nervous system, rare 

diseases and acute products. In addition, we have intensive 

work in the field of biotechnology. I would especially like to 

point out that we are the first and only company with a cell line 

platform in Türkiye in biotechnology. In these studies, in which 

we use recombinant DNA technology as a tool, we are working 

with the aim of developing biotechnological products for cancer 

and cancer-related diseases in the first stage. Again, with our 

latest investment, we will soon launch a new production unit 

for the production of High Potent drugs, which are very limited 

in production and difficult to develop in Türkiye. Here, in the 

first stage, products will be produced mainly for oncology and 

rare diseases. 

ILKO Pharmaceuticals is among the top 10 pharmaceutical 

companies in Türkiye that invest the most in R&D, and our 

investment in R&D to date is 52 million Euros. We entered the 

field of consumer health with our Wellcare brand in 2016, and 

our main goal with our Wellcare brand is to provide consumers; 

To offer innovative health products developed from a drug 

sensitivity and medicine perspective. What distinguishes us 

is that we apply the same quality and assurance processes in 

medicine to our Wellcare products. Wellcare products; They are 

products that have clinical studies, are produced with certified 

raw materials, and have been developed especially with the right 

dosage and correct composition. We develop our products by 

taking into account consumer needs, taking into account user 

compatibility, and carrying out meticulous and long studies on 

features such as taste, smell and ease of use. Our new product 

group, Wellcare Collagen Beauty Boost products, is a valuable 

product group that we have created at the end of all these studies 

and processes.” 

“WE BEGIN TO EXPERIENCE A 1% LOSS OF COLLAGEN 

EVERY YEAR AFTER THE AGE OF 25” 

Dietitian Yeşim Temel Özcan shared the synergistic effect of 

collagen and silicon on the skin, “Collagen protein is found in 

many parts of our body. However, the main ones are muscle, 

bone, tissue, tendon structure, vascular lining, as well as the 

digestive tract, and since it is a protein structure, it always needs 

to be supported. When we think about this protein structure 

that ensures the strength and continuity of cells; Starting from 

the age of 25, we begin to lose 1% of collagen every year, so it 

is important that the collagen stores in our body are full. There 

are three types of collagen. Type I collagen makes up 90% of 

the collagen in our body. It consists of densely packed fibers. 

It provides structure to skin, bones, tendons, fibrous cartilage, 

connective tissue and teeth. Type II collagen consists of more 

loosely packed fibers. It is found in the elastic cartilage that 

supports the joints. Type III collagen regulates the structure 

of the muscles, organs and arteries in our body. Provides skin 

elasticity. Damage to collagen fibers that accumulates over time 

reduces their ability to function properly. Intrinsically aged 

skin is generally characterized by a decrease in the density of 

collagen fibers, elastin and hyaluronic acid. 

üretimine yönelik yeni bir üretim birimimizi de yakında hayata 

geçiriyoruz. Burada da ilk etapta ağırlıklı olarak onkoloji ve 

nadir hastalıklara yönelik ürünler üretilecek. 

İLKO İlaç, Türkiye’nin Ar-Ge’ye en çok yatırım yapan ilk 10 

ilaç şirketi arasında ve bugüne kadar Ar-Ge’ye yaptığımız 

yatırım 52 milyon Euro’dur. 2016 yılında Wellcare markamızla 

tüketici sağlığı alanına giriş yaptık ve Wellcare markamız 

ile temel amacımız tüketicilere; ilaç hassasiyeti ve ilaç bakış 

açısıyla geliştirilmiş, inovatif sağlık ürünleri sunmak. Bizi 

ayıran özellikler, ilaçtaki kalite ve güvence süreçlerini Wellcare 

ürünlerimizde de birebir uygulamamızdır. Wellcare ürünleri; 

klinik çalışmaları olan, sertifikalı hammaddeler ile üretilen, 

özellikle doğru doz ve doğru bileşime sahip şekilde geliştirilmiş 

ürünlerdir. Tüketici ihtiyaçlarını dikkate alarak, kullanıcı 

uyuncunu gözeten, tat, koku, kullanım kolaylığı gibi özelliklerin 

de üzerinde titiz ve uzun çalışmalar yaparak ürünlerimizi 

geliştiriyoruz. Yeni ürün grubumuz Wellcare Collagen Beauty 

Boost ürünlerimiz de tüm bu çalışmaların, süreçlerin sonunda 

ortaya koyduğumuz kıymetli bir ürün grubudur.” dedi. 

“25 YAŞINDAN İTİBAREN HER YIL %1 ORANINDA 

KOLAJEN KAYBI YAŞAMAYA BAŞLIYORUZ” 

Kolajen ve silisyumun ciltteki sinerjik etkisini anlatan Diyetisyen 

Yeşim Temel Özcan; “Kolajen proteini vücudumuzun birçok 

bölgesinde bulunuyor. Fakat başlıcaları kas, kemik, doku, tendon 

yapısı, damar iç yüzü ve bununla birlikte sindirim kanalında 

fazlasıyla bulunmakta ve bir protein yapısı olduğundan her 

zaman için desteklenmesi gerekiyor. Hücrelerin sağlamlılığını 

ve devamlılığını sağlayan bu protein yapısını düşündüğümüz 

zaman da; 25 yaşından itibaren her yıl %1 oranında kolajen 

kaybı yaşamaya başlarız, dolayısıyla vücudumuzdaki kolajen 

depolarının dolu olması önemli. Üç tip kolajen bulunuyor. Tip 

I kolajen vücudumuzdaki kolajenin %90’ıdır. Yoğun şekilde 

paketlenmiş liflerden oluşur. Deri, kemik, tendon, lifli kıkırdak, 

bağ dokusu ve dişlere yapı sağlar. Tip II kolajen daha gevşek 

bir şekilde paketlenmiş liflerden oluşur. Eklemleri destekleyen 

elastik kıkırdakta bulunur. Tip III kolajen ise vücudumuzdaki 

kasların, organların ve arterlerin yapısını düzenler. Cildin 

esnekliğini sağlar. Kolajen liflerinde zamanla biriken hasar 

onların düzgün çalışma yeteneklerini azaltır. Kendinden 

yaşlanmış cilt, genellikle kolajen lifleri, elastin ve hyalüronik asit 

yoğunluğunun azalması ile karakterize olur. 


Silicon is the second most abundant element in nature after 

oxygen and, like all minerals, is essential. In this respect, the 

production of collagen supports the production of the protein 

that provides flexibility, which we call elastin. On the one hand, 

since it supports the connective tissue, it ensures its retention 

and also the activity of skin cells. The topic is always beauty, but 

since we say that beauty should be beauty from the inside out, 

it is also very important for me to support it with its immunity. 

Because the toxin cells in the digestive tract, silicon has a 

slightly mucilage structure and a slippery structure, therefore 

it lubricates the intestinal cell wall and prevents the adhesion of 

bacteria, fungi and toxins that we do not want there. Therefore, 

along with beauty, the silicon mineral also provides serious 

immune support. Silicon has an important role in collagen 

biosynthesis. We increase the elastin structure and try to reveal 

the body’s ability to repair and heal itself as much as possible 

in functional nutrition by diversifying bioavailability. When we 

add silicon to collagen, it increases the repair of collagen even 

more. It increases elastin production, increases the support 

of connective tissue retention and also supports immunity. 

Therefore, the combination of silicon and collagen provides 

much more benefit for our body. It is possible to strengthen the 

intestinal biota when we use collagen supplements as a cure at 

regular intervals and support it with proper nutrition.” 

“TYPE II COLLAGEN FORMS THE ROOF ON WHICH 

CARTRIDGE CELLS SIT” 

Physical Therapy, Rehabilitation and Pain Specialist Prof. talked 

about the effects of collagen on joint health and cartilage tissue. 

Dr. Demirhan Dıraçoğlu said, “We see that Type II collagen 

is very important for joint cartilage health. If we did not 

have cartilage, the bones would contact 

e a c h 

other in such a way that we could 

Silisyum oksijenden sonra doğadaki en fazla bulunan 2. 

element ve bütün mineraller gibi çok elzem. Bu açıdan 

kolajenin üretimi elastin dediğimiz esnekliği sağlayan proteinin 

üretimini destekliyor. Bir taraftan bağ dokuya destek verdiği 

için tutulumunu ve aynı zamanda cilt hücrelerinin aktivitesini 

de sağlıyor. Her zaman için konu güzellik ama güzelliğin içten 

dışa güzellik olmasını söylediğimiz için bu açıdan bağışıklığıyla 

desteklemesi de çok önemli benim için. Çünkü sindirim 

kanalında bulunan toksin hücreleri de silisyumun biraz 

müsilaj bir yapısı vardır kaygan bir yapısı vardır, dolayısıyla da 

bağırsak hücre duvarını kayganlaştırarak orada istemediğimiz 

bakterilerin mantarların toksinlerin tutunmasını da engeller. 

Dolayısıyla silisyum minerali güzellikle birlikte bir taraftan 

çok ciddi bağışıklık desteği de sağlar. Silisyum, kolajen 

biyosentezinde önemli bir role sahiptir. Elastin yapının artışını 

sağlıyor ve biyoyararlılığı çeşitlendirerek fonksiyonel beslenme 

de mümkün olduğu kadar vücudun hem kendisini onarma ve 

iyileştirme yeteneğini ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Kolajen 

içerisine silisyum ilave ettiğimiz zaman kolajenin onarımını 

çok daha fazla artırıyor. Elastin üretimi artırıyor, bağ dokuya 

tutulumunun desteğini artırıyor ve bir taraftan da bağışıklığı 

destekliyor. Dolayısıyla silisyum ve kolajen kombinasyonu 

vücudumuz için çok daha fazla kazanç sağlıyor. Kolajen 

takviyesini belirli aralıklarla kür olarak kullandığımız ve doğru 

beslenmeyle de desteklediğimiz zaman bağırsak biyotasını da 

güçlendirmek mümkün.” dedi. 

“TİP II KOLAJEN, KIKIRDAK HÜCRELERİNİN 

OTURDUĞU ÇATIYI OLUŞTURUYOR” 

Kolajenin eklem sağlığı ve kıkırdak doku üzerine etkilerinden 

bahseden Fizik Tedavi, Rehabilitasyon ve Ağrı Uzmanı Prof. 

Dr. Demirhan Dıraçoğlu ise “Tip II kolajenin eklem kıkırdağı 

sağlığı için çok önemli olduğunu görüyoruz. Eğer kıkırdağımız 

olmasaydı kemikler birbirlerine öyle temas ederdi ki biz ne 

yürüyebilirdik ne koşabilirdik ne oturabilirdik. O kemiğin 

üzerinde olan yumuşak süngerimsi kıkırdak yapı bizim 

hareket etmemize olanak sağlıyor. Burada şunu görüyoruz 

o yumuşak kıkırdak yapısının çok büyük bir bölümü hatta 

o kıkırdak hücrelerinin oturduğu çatıyı Tip II kolajen 

oluşturuyor. Yaşla birlikte kolajen eksikliğinin yaşandığı çeşitli 

durumlarla beraber; kolajen takviyesi almamak, hareketsiz 

ve sağlıksız bir yaşam sürmek, kötü beslenme gibi faktörler 

kolajen oranımızı olumsuz etkiliyor ve ilerleyen yaşlarda 

eklem ağrıları başlıyor. Tüm yaşamsal fonksiyonlarımızı 

yürüttüğümüz eklemlerimizin sadece birini yılda ortalama 2 

milyon kez kullanıyoruz. Böyle düşünüldüğünde 

eklemleri destekleyen elastik kıkırdakta 

bulunan Tip II kolajenle vücudumuzu 

desteklemeliyiz. Kolajen sentezinin daha 

iyi yapılması için de silisyum devreye 

giriyor ve eklemlerde sıvı korunmasını 

optimize diyor. Kemik sağlığı açısından 

Tip I kolajenin öneminden bahsetmiştik. 

Silisyumla birlikte alındığında kemik 

zayıflığı olarak belirttiğimiz ilerleyen 


neither walk, run nor sit. The soft spongy cartilage structure 

on that bone allows us to move. Here we see that a large part 

of that soft cartilage structure, and even the roof on which 

those cartilage cells sit, is made up of Type II collagen. Along 

with various situations where collagen deficiency occurs with 

age; Factors such as not taking collagen supplements, living 

a sedentary and unhealthy life, and poor nutrition negatively 

affect our collagen rate, and joint pain begins in later ages. 

We use just one of our joints, where we carry out all our vital 

functions, an average of 2 million times a year. Considering 

this, we should support our body with Type II collagen found in 

the elastic cartilage that supports the joints. Silicon comes into 

play for better collagen synthesis and optimizes fluid retention 

in the joints, he says. We talked about the importance of Type 

I collagen in terms of bone health. When taken with silicon, it 

prevents osteoporosis, which we describe as bone weakness, 

which can occur in later ages, and becomes more resistant to 

bone fractures. Silicon plays a very important role here in terms 

of increasing bone health and bone strength. “I can say that 

taking Type I and Type II collagen, which is important for bone 

and cartilage structure, together with silicon increases its effect.” 

The first and only Wellcare Collagen Beauty Boost Range 

containing Silicon in Türkiye 

Wellcare Collagen Beauty Boost range, presented with the 

slogan “Rule over time”, it differs with the microencapsulated 

Silicon it contains. Wellcare Collagen Beauty Boost products 

contain 5 mg microencapsulated Silicon in the daily intake dose 

in all forms; It contains patented collagen content of Verisol and 

Fortigel brands, whose effectiveness has been proven in clinical 

studies in areas such as joint, skin, hair and nail health. 

Wellcare Collagen Beauty Boost products, produced in Konya 

production facilities of ILKO Pharmaceuticals, have sachet, 

liquid, powder and tablet options, as well as watermelon, mint, 

orange, blackcurrant and pomegranate flavored options. 

Pomegranate, apple and watermelon flavored Wellcare Collagen 

Beauty Boost sachet form contains 10,000 mg Type I-III 

Hydrolyzed collagen peptides. 

Wellcare Collagen Beauty Boost liquid form, containing 5,500 

and 10,000 mg Type I-III Hydrolyzed collagen peptides, has 

blackcurrant-orange and watermelon-mint flavors. 

Wellcare Collagen Beauty Boost powder jar form contains 

pomegranate flavor as well as Type I, II and III Hydrolyzed 

collagen peptides. 

Wellcare Collagen Beauty Boost tablet form differs from other 

Wellcare Collagen products by having 750 mg of Hydrolyzed 

collagen peptides in a single tablet. 

The sachet and liquid forms of the Wellcare Collagen Beauty 

Boost range offer rich content with Coenzyme Q10, B complex, 

vitamin C, glutathione and alpha-lipoic acid. The powder 

jar form contains three different types of collagen as well as 

vitamins D3 and K2. 

Wellcare Collagen Beauty Boost range was deemed worthy of 

the 2023 America’s Taste Award for its aromas in liquid, sachet 

and powder jar products. 

yaşlarda yaşanılabilen osteoporozun önüne geçerek kemik 

kırılmalarına karşı daha dayanıklı oluyor. Kemik sağlığını, 

kemik gücünü artırmak anlamında silisyum burada çok önemli 

bir rol oynuyor. Kemik ve kıkırdak yapı için önemli olan Tip I 

ve Tip II kolajeni silisyumla birlikte vücuda almak etkisini çok 

artırıyor diyebilirim.” dedi. 

Türkiye’de ilk ve tek Silisyum içeren Wellcare Collagen 

Beauty Boost Serisi 

Zamana hükmedin sloganıyla sunulan Wellcare Collagen 

Beauty Boost serisi; içeriğindeki mikroenkapsüle Silisyum 

ile farklılaşıyor. Tüm formlarda günlük alım dozunda 5 mg 

mikroenkapsüle Silisyum bulunan Wellcare Collagen Beauty 

Boost ürünleri; klinik çalışmalarla eklem, cilt, saç, tırnak sağlığı 

gibi alanlarda etkinliği kanıtlanmış Verisol ve Fortigel markalı 

patentli kolajen içeriğine sahip. 

İLKO İlaç Konya üretim tesislerinde üretilen Wellcare Collagen 

Beauty Boost ürünlerinin saşe,, likit, toz ve tablet seçenekleriyle 

birlikte karpuz, nane, portakal, frenk üzümü ve nar aromalı 

seçenekleri de bulunuyor. 

Nar, elma ve karpuz aromalı Wellcare Collagen Beauty Boost 

saşe formu 10.000 mg Tip I-III Hidrolize kolajen peptitleri 

içeriyor. 

5.500 ve 10.000 mg Tip I-III Hidrolize kolajen peptitlerini içeren 

Wellcare Collagen Beauty Boost likit formu Frenk üzümüportakal 

ve karpuz-nane aromalarına sahip. 

Wellcare Collagen Beauty Boost toz kavanoz formu nar 

aromasının yanı sıra Tip I, II ve III Hidrolize kolajen peptitler 

içeriyor. 

Wellcare Collagen Beauty Boost tablet formu ise tek tablette 

750 mg Hidrolize kolajen peptitlerine sahip olmasıyla diğer 

Wellcare Collagen ürünlerinden farklılaşıyor. 

Wellcare Collagen Beauty Boost serisinin saşe ve likit formları 

Koenzim Q10, B kompleks, C vitamini, glutatyon, alfa-lipoik 

asit ile zengin içerik sunuyor. Toz kavanoz form ise üç ayrı 

tipteki kolajenin yanı sıra D3 ve K2 vitaminlerini içeriyor. 

Wellcare Collagen Beauty Boost serisi, likit, saşe ve toz kavanoz 

ürünlerinde sahip olduğu aromalarla 2023 Amerika Tat 

Ödülüne layık görüldü. 


Berko Pharmaceuticals Obtained European GMP Approval 

Berko İlaç 

Avrupa GMP onayı aldı 

Berko Pharmaceuticals, a strong brand in the Turkish 

pharmaceutical market and a pioneer in achieving “ To a Healthy 

Future “, has taken another important step towards becoming 

a global brand and received the EU GMP (Good Manufacturing 

Practices) Certificate, thus making an important step towards 

becoming more effective in global markets with its high quality 

production standard. 

Berko Pharmaceuticals, which will enter its 40th anniversary next 

year, enters its 40th anniversary with EU GMP Certificate. Berko 

Pharmaceuticals, which applied to the Bulgarian Drug Authority (BDA) 

and successfully completed the audit processes in its production sites 

in Sultanbeyli, Istanbul, received the European GMP Certificate. 

Exporting to 23 countries, Berko Pharmaceuticals’ obtaining EU-GMP 

certificate not only enables trade with European Union countries, but 

also has a reference value for entering all other regulated markets. 

With the EU GMP Certificate, which Berko Pharmaceuticals has applied 

for in order to licence and export pharmaceuticals in European Union 

countries, Berko Pharmaceuticals will increase its export volume, 

while at the same time providing prestige and price advantage in the 

global market. 

Berko Pharmaceuticals, which produces high quality products with 

original product formulations and shapes, will now be able to export 

to more countries with its EU GMP certificate. Berko Pharmaceuticals 

R&D Centre will continue its R&D activities not only for the Turkish 

market but also for the European market with its laboratories 

and infrastructure facilities that enable the research of advanced 

technological products and the development of innovative products. 

Berko Pharmaceuticals General Manager Pharmacist Barış Özyurtlu 

said, “With this audit process, our company has once again proved 

that it is capable of developing and licensing generic products for 

the European Union and other regulated markets and producing 

products at high pharmaceutical quality standards with the latest 

GMP requirements. We will now bring our products, which reflect 

our innovative approach and innovative vision, to the European Union 

countries with our EU-GMP manufacturing facilities and our Overseas 

Licensing team experienced in the global market. With the increase 

in our export capacity, as a domestic manufacturer, we are proud to 

make an additional contribution to the national economy. I wish it 

to be beneficial for both our company and our country. I would like 

to thank all our company managers and employees, especially our 

Chairman of the Board of Directors Berat Beran, who contributed to 

the application and audit processes.” 

Türkiye ilaç pazarında güçlü bir marka olan, 

“Sağlıklı Yarınlara” ulaşmada öncü Berko İlaç, 

dünya markası olma yolunda önemli bir adım 

daha atarak EU GMP (İyi İmalat Uygulamaları) 

Sertifikası aldı ve böylelikle yüksek kaliteli 

üretim standardıyla global pazarlarda daha etkili 

hale gelme yönünde önemli bir aşama kaydetti. 

Önümüzdeki sene 40. yılına girecek olan Berko İlaç, 

EU GMP Belgesi ile 40. yaşına güçlenerek giriyor. 

Bulgaristan İlaç Otoritesine (BDA) başvuruda 

bulunan ve İstanbul Sultanbeyli’de yer alan 

üretim tesislerindeki denetim süreçlerini başarılı 

bir şekilde tamamlayan Berko İlaç, Avrupa GMP 

Sertifikasını aldı. 

23 ülkeye ihracat yapan Berko İlaç’ın EU-GMP 

belgesi alması Avrupa Birliği ülkeleri ile ticaret 

imkânı sağlamasının yanı sıra diğer tüm regüle 

pazarlara giriş için referans değeri taşıyor. Avrupa 

Birliği ülkelerinde ilaç ruhsatlandırılması ve ilaç 

ihracatı gerçekleştirmek amacıyla başvuruda 

bulunduğu EU GMP Belgesi ile Berko İlaç, ihracat 

hacmini artırırken aynı zamanda global pazarda 

prestij ve fiyat avantajı sağlayacak. 

Orijinal ürün formülasyonları ve şekilleri ile yüksek 

kalitede üretim yapan Berko İlaç, artık EU GMP 

belgesi ile daha fazla ülkeye ihracat yapabilecek. 

Berko İlaç Ar-Ge Merkezi ise ileri teknolojik 

ürünlerin araştırılmasına ve yenilikçi ürünlerin 

geliştirilmesine olanak sağlayan laboratuvarları 

ve altyapı olanakları ile sadece Türkiye pazarı için 

değil, Avrupa pazarı için de Ar-Ge faaliyetlerine 

devam edecek. 

Berko İlaç Genel Müdürü Ecz. Barış Özyurtlu 

konuyla ilgili, “Bu denetim süreci ile firmamız, 

Avrupa Birliği ve diğer regüle pazarlar için jenerik 

ürün geliştirebilir, ruhsatlandırabilir ve en güncel 

GMP gereklilikleri ile yüksek seviyede farmasötik 

kalite standartlarında ürün üretebilir olduğunu bir 

defa daha ispatlamış oldu. EU-GMP sahibi üretim 

tesislerimiz ve global pazarda tecrübeli Yurtdışı 

Ruhsatlandırma ekibimiz ile inovatif yaklaşımı ve 

yenilikçi vizyonu yansıttığımız ürünlerimizi şimdi de 

Avrupa Birliği ülkeleriyle buluşturacağız. İhracat 

kapasitemizin artması ile yerli bir üretici olarak, 

ülke ekonomisine ilave katkı sağlayacak olmanın 

gururunu yaşıyoruz. Hem firmamız hem de ülkemiz 

adına hayırlı olmasını dilerim. Başta Yönetim 

Kurulu Başkanımız Berat Beran olmak üzere, 

başvuru ve denetim süreçlerinde emeği geçen tüm 

firma yöneticilerimize ve çalışanlarımıza teşekkür 

ederim.” şeklinde açıklama yaptı. 


The Chemistry Technology Center 

is getting ready to go into operation 

Kimya Teknoloji Merkezi faaliyete geçmeye hazırlanıyor 

Türk kimya sektörü ihracatının çatı kuruluşu İstanbul 

Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği 

(İKMİB) tarafından hayata geçirilen Kimya Teknoloji 

Merkezi (KATİM A.Ş.) 2024’ün ilk yarısında faaliyete 

geçmek üzere son hazırlıklarını tamamlıyor. 

İKMİB tarafından yüksek teknolojili ve katma değerli yerli 

ürün geliştirme vizyonu ile hayata geçirilen ve Türkiye’de 

bir ilk olacak Kimya Teknoloji Merkezi (KATİM A.Ş.), 

sektörün ihracatını artırmak ve dışa bağımlılığı azaltmak 

amacıyla teknoloji, inovasyon ve sürdürülebilirlik 

temellerinde faaliyet gösterecek. KATİM A.Ş.’nin faaliyete 

geçmesi için hazırlıklar devam ediyor. 

İhracatçılarımızın ihtiyacı olan ve uluslararası geçerliliğe 

sahip sertifikaların verileceği, gelişmiş bir Ar-Ge merkezi 

görevi üstlenecek Kimya Teknoloji Merkezi, Türkiye’nin 

en büyük tematik teknoparkı Bilişim Vadisi’nde 4 katlı 

bir binada, bin 700 metrekaresi girişimcilere özel alt yapı 

ile hazırlanmış bir girişimcilik ve kuluçka merkezi olmak 

üzere yaklaşık 4 bin metrekarelik alanda, akredite edilmiş 

test ve analiz laboratuvarları, dijital kütüphanesi ile kimya 

ve bağlantılı sektörlerdeki tüm start-up ekosisteminin 

faydalanacağı bir buluşma noktası olarak hizmet verecek. 

KATİM A.Ş.’nin ihracatçılara sunacağı test ve analiz 

hizmetleri kapsamında her yıl 7,2 milyon dolarlık tasarruf 

sağlanması bekleniyor. 

The Chemistry Technology Center (KATİM A.Ş.), which 

was implemented by the Istanbul Chemicals and 

Chemical Products Exporters’ Association (İKMİB), 

the umbrella organization of the Turkish chemical 

industry exports, is completing its final preparations 

to go into operation in the first half of 2024. 

The Chemistry Technology Center (KATİM A.Ş.), which 

was implemented by İKMİB with the vision of developing 

high-tech and value-added domestic products and will be 

the first in Türkiye, will operate on the basis of technology, 

innovation and sustainability in order to increase the 

exports of the sector and reduce foreign dependency. 

Preparations continue for KATİM A.Ş to start operating. 

The Chemistry Technology Center, which will act 

as an advanced R&D center, where internationally 

valid certificates will be given to our exporters, is 

an entrepreneurship and entrepreneurship and 

development center, 1,700 square meters of which is 

prepared with a special infrastructure for entrepreneurs, 

in a 4-storey building in Türkiye’s largest thematic 

“Kimya Teknoloji Merkezi ile yıllık minimum 7,2 milyon 

dolar tasarruf edeceğiz” 

İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, “Türkiye’de 

bir ilk olacak Kimya Teknoloji Merkezi projesi ile yüksek 

teknoloji ve yüksek katma değer odaklı yeni bir ekosistem 

kurmayı amaçlıyoruz. Böylece küresel ticarette Türk kimya 

sektörünü ön plana çıkaracak işlere imza atma yolunda 

emin adımlarla ilerliyoruz. Kimya Teknoloji Merkezi, kimya 

sanayimize ve ihracatımıza eşik atlatacak bir teknoloji 

üssü vazifesi görecek. Kimya Teknoloji Merkezi projemiz 

için şirket kurulumumuzu tamamladık. Bilişim Vadisi’nde 

merkez binamızın yer tahsisini gerçekleştirdik ve Ticaret 

Bakanlığımızdan yatırım bedeli için bütçe onayımızı aldık. 

KATİM A.Ş.’nin faaliyete geçmesini sabırsızlıkla bekliyoruz. 

Merkezi 2024’ün ilk yarısında faaliyete geçirmek üzere 

son hazırlıklarımızı tamamlıyoruz” dedi. 

Kimya Teknoloji Merkezi’nin bünyesinde toplam 175 farklı 

test uygulanacağını ve 83 testten akredite olunacağını 

belirten Pelister, “Halihazırda yurtdışında yapılan 38 

test KATİM A.Ş. sayesinde milli imkanlar ile yapılacak. 


technopark, Informatics Valley. It will serve as a meeting 

point where the entire start-up ecosystem in the chemistry 

and related sectors will benefit, with its accredited test 

and analysis laboratories, digital library, in an area of 

approximately 4 thousand square meters, including 

an incubation center. Within the scope of the test and 

analysis services that KATİM A.Ş. will offer to exporters, it 

is expected to save 7.2 million dollars every year. 

“We will save a minimum of 7.2 million dollars annually 

with the Chemistry Technology Center” 

Adil Pelister, Chairman of the Board of İKMİB, said, “With 

the Chemistry Technology Center project, which will be 

a first in Türkiye, we aim to establish a new ecosystem 

focused on high technology and high added value. Thus, 

we are taking firm steps forward on the way of undertaking 

works that will bring the Turkish chemical industry to the 

forefront in global trade. The Chemical Technology Center 

will act as a technology base that will cross the threshold 

for our chemical industry and exports. We have completed 

our company establishment for our Chemical Technology 

Center project. We have allocated the space for our head 

office in the IT Valley and received our budget approval for 

the investment cost from the Ministry of Commerce. We 

look forward to the commissioning of KATİM A.Ş. We are 

completing our final preparations to put the center into 

operation in the first half of 2024.” 

Stating that a total of 175 different tests will be carried out 

within the Chemistry Technology Center and 83 tests will be 

accredited, Pelister said, “The 38 tests currently performed 

abroad will be carried out with national resources thanks to 

KATİM A.Ş. We are planning to provide services with a total 

capacity of 1 million 201 thousand 883 tests per year once 

our center becomes operational at full efficiency. With the 

internationally accredited test and analysis laboratories to 

be implemented at KATİM A.Ş, we will have saved millions 

of dollars in the country every year. Thus, we expect a 

minimum annual saving of 7.2 million dollars at optimum 

capacity within the scope of testing and analysis services. 

On the other hand, through our Sustainability Center, it will 

play a major role in the transition and adaptation processes 

of our chemical industry, especially our SMEs, to the green 

economy. Again, by establishing our digital library, we 

will open all sectoral scientific publications to our users 

and the world of science. Through our entrepreneurship 

incubation center, we will contribute to the realization of 

new inventions and technologies in the field of chemistry 

by our young scientists and academics, especially within 

the scope of industry-university cooperation. We are 

sure that our exporting companies will see our Chemistry 

Technology Center as a place they will benefit from with 

great pride.” 

Merkezimizin tam randımanda faaliyete geçmesi ile yıllık 1 

milyon 201 bin 883 test toplam kapasite ile hizmet vermesini 

planlıyoruz. KATİM A.Ş.’de uygulanacak uluslararası 

akreditasyona haiz test ve analiz laboratuvarları ile her sene 

milyonlarca doları yurt içinde tutmuş olacağız. Böylece test 

ve analiz hizmeti kapsamında optimum kapasitede yıllık 

minimum 7,2 milyon dolar tasarruf sağlanmasını bekliyoruz. 

Diğer yandan Sürdürülebilirlik Merkezimiz vasıtasıyla 

KOBİ’lerimiz başta olmak üzere kimya sektörümüzün yeşil 

ekonomiye geçiş ve uyum süreçlerinde de çok büyük rol 

alacak. Yine dijital kütüphanemizi kurarak sektörel bütün 

bilimsel yayınları kullanıcılarımıza ve bilim dünyamıza 

açacağız. Girişimcilik kuluçka merkezimiz vasıtasıyla da 

özellikle sanayi üniversite iş birliği kapsamında genç bilim 

insanlarımız ve akademisyenlerimizin kimya alanındaki 

yeni buluş ve teknolojilerini hayata geçirmelerine katkıda 

bulunacağız. İhracatçı firmalarımızın Kimya Teknoloji 

Merkezimizi büyük gururla faydalanacakları bir yer olarak 

göreceklerinden eminiz.” dedi. 



continues to offer effective solutions in skin care 


cilt bakımında etkili çözümler sunmaya devam ediyor 

The Purest Solutions, tüketici alışkanlıkları ve ihtiyaçları 

doğrultusunda geliştirdiği ürünlerle etkili çözümler 

sunmaya devam ediyor. The Purest Solutions Kurucu Ortağı 

Hazal Evliyaoğlu ile markanın öyküsünü ve markadaki yeni 

adımları konuştuk. 

The Purest Solutions’ın çevresel ve sosyal sorumluluklara 

odaklandığını biliyoruz. Bu alandaki çalışmalarınız 

hakkında sizden daha detaylı bilgi alabilir miyiz? 

“The Purest Solutions olarak, çevresel ve sosyal 

sorumluluklarımızın farkındayız ve bu doğrultuda hareket 

etmekten heyecan duyuyoruz. İklim değişikliği, küresel ısınma, 

hava kirliliği, su kıtlığı, nesli tükenmekte olan hayvanlar 

ve artan nüfus gibi çevresel sorunların, ekosistemimize 

geri dönüşü olmayan zararlar verebileceğini biliyoruz. Bu 

nedenle, gezegenimizi korumak için bireysel ve kurumsal 

sorumluluğumuzu üstleniyoruz.” 

Hazal Evliyaoğlu, 

Co-Founder of The Purest Solutions 

The Purest Solutions continues to offer effective solutions 

with products developed in line with consumer habits and 

needs. We talked about the story of the brand and the new 

steps in the brand with Hazal Evliyaoğlu, Co-Founder of The 

Purest Solutions. 

We know that The Purest Solutions focuses on environmental 

and social responsibilities. Can you tell us your work in this 

field? 

“As The Purest Solutions, we are aware of our environmental 

and social responsibilities and are excited to act in this direction. 

“PARTNERLERİMİZİN DESTEĞİYLE SÜRDÜRÜLEBİLİR 

BİR MARKA OLMA YOLUNDA ÇALIŞIYORUZ” 

The Purest Solutions sürdürülebilirlik hakkında ne 

düşünüyor? 

“Her gün çevresel, sosyal ve ekonomik kalkınma için neler 

yapabileceğimiz üzerine çalışıyoruz. Aktif olarak 13 farklı 

sürdürülebilir kalkınma amacı (SDG) için çaba sarf ediyoruz. 

Sürdürülebilirliği sosyal, ekonomik, ekolojik açılardan ele 

alıyoruz ve bu doğrultuda projeler geliştirip uyguluyoruz. 

Özellikle ağaçlandırma projeleriyle gelecek nesillere yaşanabilir 

bir dünya sunmayı, karbon ayak izimizi azaltmayı ve sosyal 

yardımlaşmaya teşvik etmeyi amaçlıyoruz. Partnerlerimizin 

desteğiyle sürdürülebilir bir marka olma yolunda çalışıyoruz.” 

“EKONOMİK VE ÇEVRESEL FAYDALAR SUNUYOR” 

Yeni lansmanını gerçekleştirdiğiniz Ekolojik yedek paketlerden 

bahsedebilir misiniz? Tüketiciler için ekonomik ve çevresel 

faydaları nelerdir? 

“Ekolojik yedek paketler, kullanıcılarımıza ekonomik ve çevresel 

faydalar sunuyor. Ekonomik olarak, uzun vadeli tasarruf 

sağlıyor. Çevresel açıdan, atık azalmasına katkıda bulunuyor, 

kaynakların tasarruflu kullanılmasını teşvik ediyor ve karbon 

ayak izini azaltıyor. Bu tür ambalajlar, tüketicilerin hem 

cüzdanlarını korumalarına hem de çevreyi koruma çabalarına 

katkı sağlarken, sürdürülebilir tüketim alışkanlıklarının 

benimsenmesine yardımcı olur.” 


We know that environmental problems such as climate change, 

global warming, air pollution, water scarcity, endangered 

animals and increasing population can cause irreversible 

damage to our ecosystem. Therefore, we assume our individual 

and corporate responsibility to protect our planet.” 

“WE ARE WORKING TOWARDS BECOME A 

SUSTAINABLE BRAND WITH THE SUPPORT OF OUR 

PARTNERS” 

What does The Purest Solutions think about sustainability? 

“Every day we work on what we can do for environmental, 

social and economic development. We actively strive for 13 

different Sustainable Development Goals (SDGs). We consider 

sustainability from social, economic and ecological perspectives 

and develop and implement projects in this direction. We 

aim to offer a livable world to future generations, especially 

through afforestation projects, reduce our carbon footprint 

and encourage social cooperation. We are working towards 

becoming a sustainable brand with the support of our partners.” 

“IT OFFERS ECONOMIC AND ENVIRONMENTAL 

BENEFITS” 

Can you tell us the Ecological backup packages you have 

recently launched? What are the economic and environmental 

benefits for consumers? 

“Ecological replacement packages offer economic and 

environmental benefits to our users. Economically, it provides 

long-term savings. From an environmental perspective, it 

contributes to the reduction of waste, encourages the economical 

use of resources and reduces the carbon footprint. This type 

of packaging helps consumers save money and contribute to 

their efforts to protect the environment, while helping to adopt 

sustainable consumption habits.” 

We see labels with flaps on the packaging of your products. 

What is the importance of the labels with flaps? 

“The labels with flaps on the packaging of our products are used 

to provide our users with information on how the product they 

purchased can be recycled. Through these labels, we encourage 

environmentally friendly behavior and raise sustainability 

awareness.” 

Ürünlerinizin ambalajlarında kulakçıklı etiketlere 

rastlıyoruz. Kulakçıklı etiketin önemi nedir? 

“Ürünlerimizin ambalajlarında bulunan kulakçıklı 

etiketler, kullanıcılarımıza satın aldıkları ürünün nasıl geri 

dönüştürülebileceği konusunda bilgi sağlamak için kullanılıyor. 

Bu etiketler aracılığıyla, çevre dostu davranışları teşvik ediyor 

ve sürdürülebilirlik bilincini artırıyoruz.” 

“KARGO KUTULARIMIZA MAMA EKLİYORUZ” 

Peki sizden #birmamabirumut projenizi ve hayvan haklarına 

verdiğiniz önemi anlatmanızı istesek? 

“Kesinlikle, hayvan haklarına da büyük önem veriyoruz. 

Özellikle kış aylarında sokak hayvanlarına yardım etmek 

amacıyla #birmamabirumut projesi kapsamında kargo 

kutularımıza mama ekliyoruz. Ayrıca, her satın aldığımız ürün 

için Haçiko’ya destek oluyoruz. Hayvanların refahını artırmak 

ve korumak için çalışmaya devam edeceğiz. 

Bu şekilde The Purest Solutions sürdürülebilir bir marka olarak 

çevresel, sosyal, ekonomik çözümler geliştiriyor ve kurumsal 

sorumluluğuna katkıda bulunuyor. Teşekkür ederiz ki bize bu 

konularda sorular sordunuz.” 

“WE ADD FOOD TO OUR CARGO DELIVERY BOXES” 

What if we asked you to tell us about your #birmamabirumut 

project and the importance you give to animal rights? 

“Definitely, we also attach great importance to animal rights. 

We add food to our cargo boxes within the scope of the 

#birmamabirumut project to help stray animals, especially 

during the winter months. Additionally, we support Hachiko 

for every product we purchase. We will continue to work to 

improve and protect the welfare of animals. 

In this way, as The Purest Solutions, we contribute to our social 

responsibility as a brand that is sensitive to environmental, 

social and animal rights. Thank you for asking us questions on 

these issues.” 


The key to health and youth: Collagen 

Sağlığın ve gençliğin anahtarı: Kolajen 

Sağlıklı bir cildin ve genç görünümün sırrı, vücudumuzun 

temel yapı taşlarından olan kolajende yatıyor. 

Kolajen, derinin elastikiyetini ve sağlamlığını koruyan, 

vücudun en yaygın proteinlerinden biri. Saçlardan 

tırnaklara, kemiklerden eklemlere kadar birçok farklı 

dokunun ana bileşeni olan kolajen, son yıllarda hakkında 

en çok konuşulan sağlık konusu olarak öne çıkıyor. 

LifeClub Medikal Direktörü, İç Hastalıkları Uzmanı Dr. 

Celal Yücel Batmacı, kolajen hakkında şu açıklamalarda 

bulundu: “Kolajen, vücutta pek çok doku ve organda 

yaygın olarak bulunan yapısal bir proteindir. Bilinen 

toplam 29 kolajen tipi mevcuttur ancak insan vücudunda 

bulunan kolajenin %90’ını Tip I kolajen oluşturur. 

Kolajenin temelinde glisin, prolin ve hidroksiprolin amino 

asitleri bulunur. Bu amino asitler, kolajenin karakteristik 

üçlü sarmal yapısının oluşmasını sağlayan üç iplikçik 

oluştururlar. 

The secret of healthy skin and youthful looking lies in 

collagen, one of the basic building blocks of our body. 

Collagen is one of the body’s most common proteins 

that maintains the elasticity and strength of the skin. 

Collagen, the main component of many different tissues 

from hair to nails, from bones to joints, stands out as the 

most talked about health issue in recent years. 

Celal Yücel Batmacı, LifeClub International Medical 

Director, Internal Medicine Specialist made the following 

statements about collagen, “Collagen is a structural 

protein that is widely found in many tissues and organs in 

the body. There are a total of 29 known types of collagen, 

but 90% of the collagen in the human body consists of 

Type I collagen. The basis of collagen is the amino acids 

glycine, proline and hydroxyproline. These amino acids 

form three strands that form the characteristic triple 

helix structure of collagen.” 

Very important for cells 

Underlining that collagen is found in many tissues in the 

body, including bone, cartilage, skin, connective tissue 

and tendon, Batmacı said, “Collagen provides structural 

support to the tissues and provides structural support to 

the tissues, which is necessary for many tissue damage 

and repair, immune response, cell signal transmission 

and tissue repair.” It plays an important role in cellular 

processes such as migration. 

Stem cells called fibroblasts produce new collagen. As a 

person ages, collagen production in the body decreases 

and the synthesis activity of fibroblasts deteriorates. 

Hücreler için çok önemli 

Kolajenin, vücutta kemik, kıkırdak, deri, bağ dokusu 

ve tendon olmak üzere pek çok dokuda bulunduğunun 

altını çizen Batmacı, “Kolajen, dokulara yapısal destek 

sağlayarak pek çok doku hasarı ve onarımı, bağışıklık 

yanıtı, hücre sinyal iletimi, doku onarımı için gerekli olan 

hücre göçü gibi hücresel süreçlerde önemli rol oynar. 

Fibroblast adı verilen kök hücreler, yeni kolajen 

üretirler. Kişi yaşlandıkça vücutta kolajen üretimi azalır 

ve fibroblastların sentez aktivitesi bozulur. Bu olumsuz 

değişiklikler, elastin adı verilen diğer önemli bir yapısal 

proteinin de kaybına sebep olarak ciltte sarkma ve 

kırışıklık gibi yaşlanma belirtileri oluşturur” dedi. 

Kolajen kaybı neden olur? 

Dr. Celal Yücel Batmacı, kişi yaşlandıkça, vücutta kolajen 

üretiminin normal olarak azaldığını ve bazı dış faktörlerin 

de bunu hızlandırdığını belirterek şunları söyledi: “Ek 

olarak, var olan kolajenin zamanla yapısı bozulur ve bu 

da derinin sarkmasına sebep olur. Böylece yaşlanmanın 

fiziksel belirtileri ortaya çıkar. İskelet sisteminde bulunan 

kolajen miktarı yaşla birlikte azalır buna bağlı olarak 

kemiklerin kırılganlığı artar ve bu da kemik kaybına bağlı 

hastalıkların oluşumuna zemin hazırlar. Yaşla birlikte 

kolajenin azalması kaçınılmaz bir durumdur bunun 

yanında, sağlıksız diyet ve zararlı maddelerin yoğun 

tüketilmesi de kolajen kaybını hızlandırabilir. 

Örneğin, araştırmacılara göre sigara içmek, kolajen 

yapısını bozar ve ciltte yaşlanmaya ve kırışıklığa sebep 

olur. 


“These negative changes cause the loss of another 

important structural protein called elastin, creating signs 

of aging such as sagging and wrinkles on the skin,” he 

said. 

What causes collagen loss? 

Dr. Celal Yücel Batmacı stated that as a person ages, 

collagen production in the body normally decreases 

and some external factors accelerate this and said: 

“In addition, the structure of the existing collagen 

deteriorates over time, causing the skin to sag. Thus, the 

physical signs of aging appear. The amount of collagen 

in the skeletal system decreases with age, resulting in 

increased fragility of bones, which paves the way for 

diseases related to bone loss. It is inevitable that collagen 

decreases with age; however, unhealthy diet and heavy 

consumption of harmful substances can also accelerate 

collagen loss. 

For example, according to researchers, smoking disrupts 

the collagen structure and causes skin aging and wrinkles. 

Excessive alcohol consumption also reduces collagen 

production and accelerates skin aging by damaging the 

skin’s repair mechanism. 

A diet containing added sugar and excessively processed 

foods causes glycation in collagen, disrupting the 

interaction of collagen with surrounding cells and 

proteins, making collagen weaker and more fragile. 

Excessive sun exposure also reduces collagen production. 

Therefore, applying sunscreen and avoiding excessive 

sun exposure can reduce the signs of premature aging 

that the sun can cause on the skin.” 

Which foods are sources of collagen? 

Stating that consuming collagen source foods is 

important for collagen supplements, Batmacı listed these 

foods as follows: 

1. Collagen is a protein present in all animals and is found 

in higher density in parts of animals such as skin, cartilage 

and joints. Chicken bones and skin, fish skin, some 

seafood such as jellyfish, turkey meat, beef, and marrow 

bone broth are the richest foods in terms of collagen. 

2. Since our body produces collagen from amino acids, 

sufficient amounts of proteins we get from foods such as 

poultry, fish, beans and eggs support collagen production 

in the body. In addition to protein, some components are 

also necessary for the production of collagen in the body. 

3. For example, vitamin C is necessary for collagen 

synthesis. In cases where vitamin C is low or deficient, 

collagen production may be interrupted. Therefore, 

consuming foods rich in vitamin C supports healthy 

collagen production. Citrus fruits, peppers, greens and 

mulberries are foods rich in vitamin C. At the same time, 

a diet rich in vitamin C and rich in vegetables and fruits 

helps maintain skin health by reducing inflammation in 

the body. 

Aşırı alkol tüketimi de ayrıca kolajen üretimini azaltır 

ve cildin onarım mekanizmasına zarar vererek cildin 

yaşlanmasını hızlandırır. 

İlave şeker ve fazla işlenmiş gıda içeren bir diyet, 

kolajende glikasyona neden olarak, kolajenin çevre hücre 

ve proteinlerle etkileşimini bozar, kolajeni daha zayıf ve 

kırılgan hale getirir. 

Aşırı güneşe maruz kalmak da kolajen üretimini azaltır. 

Bu yüzden güneş kremi sürmek ve aşırı güneşe maruz 

kalmamak, ciltte güneşin neden olabileceği erken 

yaşlanma belirtilerini azaltabilir.” 

Kolajen kaynağı besinler hangileri? 

Kolajen kaynağı besinler tüketmenin, kolajen takviyesi 

açısından önemli olduğunu da belirten Batmacı, bu 

besinleri şöyle sıraladı: 

1. Kolajen tüm hayvanlarda var olan bir proteindir ve 

hayvanların deri, kıkırdak ve eklem gibi bölümlerinde daha 

yoğunlukta bulunur. Tavuk kemiği ve derisi, balık derisi, 

denizanası gibi bazı deniz ürünleri, hindi eti, sığır eti, ilikli 

kemik suyu kolajen bakımından en zengin besinlerdir. 

2. Vücudumuz amino asitlerden kolajen ürettiği için kümes 

hayvanları, balık, fasulye ve yumurta gibi gıdalardan 

aldığımız yeterli miktarda proteinler, vücuttaki kolajen 

üretimini destekler. Proteinin yanı sıra bazı bileşenler de 

vücutta kolajen üretilmesi için gereklidir. 

3. Örnek olarak C vitamini, kolajen sentezi için gereklidir. 

C vitamininin düşük veya eksik olduğu durumlarda 

kolajen üretimi sekteye uğrayabilir. Bu yüzden C vitamini 

açısından zengin olan yiyecekleri tüketmek, sağlıklı 

kolajen üretimini destekler. Turunçgiller, biber, yeşillik 

ve dut C vitamini açısından zengin besinlerdir. Aynı 

zamanda C vitamininden zengin, sebze ve meyve ağırlıklı 

beslenmek vücutta enflamasyonu azaltıcı etki göstererek 

cilt sağlığının korunmasına yardımcı olur. 


Sanofi Türkiye breaks one more new ground! 

Sanofi Türkiye, bir ilke daha imza atıyor! 

While Sanofi brings different technologies to the 

Turkish pharmaceutical industry with its investments 

exceeding 1 billion Euros in total, it also contributes 

110 million Euros to the country’s economy with its 

domestic production every year. 

At the press conference, Sanofi Türkiye shared with 

the public another important investment in domestic 

production. In the field of benign prostate enlargement, 

which is considered one of today’s chronic diseases, it 

brought a production technology that positively supports 

the patient’s compliance with the treatment, after a 

3-year preparation phase, to Sanofi’s Lüleburgaz factory 

and to the Turkish pharmaceutical industry. The 3-layer 

tablet production technology is a first for the Turkish 

pharmaceutical industry. 

Cem Öztürk, Turkish CFO and Turkish Country Chair of 

Sanofi, Head of General Medicines for Sanofi Türkiye, 

Middle East and Africa said, “As Sanofi, we produce, 

provide healthcare solutions and invest in our country 

with our 65-year-old footprint in Turkey. Technology is 

advancing at such a rapid rate that if you want to offer 

the most advanced treatment solutions to patients and 

lead your industry, you have to keep your investments 

continuous. Thanks to the investment and technology 

transfer we announced today, we brought the 3-layer 

tablet production technology, which is only found in 8 

drugs in the world, to our Lüleburgaz factory and to our 

country. It is a source of happiness and pride for us to 

Sanofi, toplamda 1 milyar Euro’yu aşan yatırımlarıyla 

Türkiye ilaç sektörüne farklı teknolojiler kazandırırken, 

her yıl yerli üretimiyle de ülke ekonomisine 110 milyon 

Euro katkı sağlıyor. 

Sanofi Türkiye, gerçekleşen basın toplantısında, yerli 

üretim konusunda imza attığı önemli bir yatırımı daha 

kamuoyuyla paylaştı. Günümüzün kronik hastalıkları 

arasında sayılan iyi huylu prostat büyümesi alanında 

hastanın tedaviye uyumunu olumlu yönde destekleyen bir 

üretim teknolojisini, 3 yıl süren bir hazırlık aşamasının 

ardından Sanofi’nin Lüleburgaz fabrikasına ve Türkiye 

ilaç endüstrisine kazandırdı. 3 katmanlı tablet üretim 

teknolojisi Türkiye ilaç sanayisi için bir ilk olma özelliğine 

sahip. 

Sanofi Türkiye Ülke Başkanı ve Sanofi Türkiye, Afrika ve 

Orta Doğu Temel Ürünler Başkanı Cem Öztürk, “Sanofi 

olarak Türkiye’deki 65 yıllık ayak izimizle ülkemizde 

üretiyor, sağlık çözümleri sağlıyor ve yatırım yapıyoruz. 

Teknoloji öyle bir hızla ilerliyor ki, hastalara en gelişmiş 

tedavi çözümlerini sunmak ve sektörünüze öncülük etmek 

istiyorsanız, yatırımlarınızı sürekli kılmak zorundasınız. 

Bugün açıkladığımız yatırım ve teknoloji transferi 

sayesinde, dünyada sadece 8 ilaçta bulunan 3 katmanlı 

tablet üretim teknolojisini Lüleburgaz fabrikamıza ve 

ülkemize kazandırdık. Ürünümüzü Türkiye’de üretmeye 

başlayarak, yılda 110 milyon Euro’ya ulaşan yerel 

üretimimizle ülke ekonomisine katkımızı artan şekilde 

sürdürmek bizim için bir mutluluk ve gurur kaynağı.” 


continue to increase our contribution to the country’s 

economy by starting to produce our product in Turkey 

and with our local production reaching 110 million Euros 

per year.” 

Technology that improves the patient’s quality of life 

Geomatrix technology, which was brought to Türkiye 

for the first time thanks to Sanofi’s investment and 

technology transfer, makes a drug in the form of a 

3-layer tablet possible. In three-layer tablets, the active 

substance is contained in the core, while this substance 

is surrounded by two layers in the upper and lower 

layers. Thus, instead of taking more than one medicine 

during the day, the only medicine you take has an effect 

covering 24 hours. With this feature, the technology, 

which is beneficial for the patients, also ensures that the 

undesirable effects are minimized. 

Preparation took 3 years, the team trained in France 

Today, at the Lüleburgaz factory, which is Sanofi’s 3rd 

largest production facility in the world, which produces 

one out of every 7 boxes of medicine in Türkiye and 

whose products are exported to 49 countries, including 

Germany, England, France, Australia and Japan, a 3-year 

period has been spent for this technology transfer. There 

was a preparatory process. The newly formed team went 

to the Tours factory in Lyon, France and received training. 

A special area has been created for this production in the 

factory. After the installation of the printing machine 

with 3-layer tablet printing technology, the facility gained 

the competence to produce tablets with this feature. The 

technical file containing the obtained data was prepared 

and submitted to the Ministry of Health of the Republic 

of Türkiye and commercial production started in March 

2023 with the approval of the Ministry.” 

Hastanın yaşam kalitesini ileriye taşıyan teknoloji 

Türkiye’ye Sanofi’nin yatırımı ve teknoloji transferi 

sayesinde ilk kez kazandırılan Geomatrix teknolojisi 3 

katmanlı tablet formunda bir ilacı mümkün kılıyor. Üç 

katmanlı tabletlerde, çekirdek bölümünde etkin madde 

yer alırken bu madde alt ve üst katmanda bulunan iki 

tabaka tarafından sarılıyor. Böylelikle, gün içinde birden 

fazla ilaç almak yerine alacağınız tek ilaç 24 saati kapsayan 

bir etkiye sahip oluyor. Bu özelliği ile hastalar açısından 

fayda sağlayan teknoloji, istenmeyen etkilerin de en aza 

indirilmesini sağlıyor. 

Hazırlık 3 sene sürdü, ekip Fransa’da eğitim aldı 

Bugün Sanofi’nin dünyadaki 3. büyük üretim tesisi olan, 

Türkiye’deki her 7 kutu ilaçtan birini üreten ve ürünleri 

aralarında Almanya, İngiltere, Fransa, Avustralya 

ve Japonya’nın da bulunduğu 49 ülkeye ihraç edilen 

Lüleburgaz fabrikasında, bu teknoloji transferi için 3 

yıllık bir hazırlık süreci yaşandı. Oluşturulan yeni ekip 

Fransa’nın Lyon kentindeki Tours fabrikasına giderek 

eğitimler aldı. Fabrikada bu üretim için özel bir alan 

oluşturuldu. 3 katmanlı tablet baskı teknolojisine sahip 

baskı makinesinin kurulumunun ardından tesis bu 

özelliğe sahip tablet üretebilme yetkinliği kazanmış oldu. 

Elde edilen verileri içeren teknik dosya hazırlanıp T.C. 

Sağlık Bakanlığı’na sunuldu ve Bakanlık onayı ile ticari 

üretimler Mart 2023’te başladı. 


Two gold awards to Abdi İbrahim Academy 

Abdi İbrahim Akademi’ye iki altın ödül 

Abdi İbrahim, the uninterrupted leader of the 

Turkish pharmaceutical industry for 21 years, added 

new ones to the awards that crowned its success. 

Abdi İbrahim Academy, Abdi İbrahim’s education 

platform, was deemed worthy of 2 gold awards at the 

Excellence Awards given by Brandon Hall Group, one 

of the world’s leading institutions in the field 

of human resources. 

Abdi İbrahim, Türkiye’s healing power, 

continues its activities without slowing 

down with its modern and effective 

human resources strategies. Abdi 

İbrahim Academy, which aims to 

develop the talents of its employees 

at the highest level in line with 

the vision of the company, was 

awarded in the “Best Advance 

in Competencies and Skill 

Development” category 

at the Brandon Hall 

Group Excellence Awards. It 

crowned this goal with the 

gold awards it won in the category of 

“Training and Development” and in the “Best Program to 

Improve Individual Development Planning” category in 

the “Talent Management” category. 

The company has been managing its business and 

development priorities through the same integrated 

performance system since 2022. In the feedback meetings 

between employees and managers, contributing to 

employee development is considered as a priority in 

addition to the business priorities determined. Abdi 

İbrahim Academy; With the Expert Development Program 

it has designed, it aims to improve the professional 

qualifications of its employees, to increase their 

innovation and new generation competence capacities, 

and thus to train the leaders of the future. 

Abdi İbrahim’s human-first approach, 

which has also been confirmed 

by international awards, will 

continue with innovative digital 

applications and projects that 

will strengthen its employer 

brand identity. 

Türk ilaç sektörünün 21 yıldır kesintisiz lideri Abdi 

İbrahim, başarısını taçlandıran ödüllere yenilerini 

ekledi. Abdi İbrahim’in eğitim platformu Abdi İbrahim 

Akademi, insan kaynakları alanında dünyanın önde 

gelen kurumlarından Brandon Hall Group tarafından 

verilen Excellence Awards’ta 2 altın ödüle layık 

görüldü. 

Türkiye’nin iyileştiren gücü Abdi İbrahim, 

modern ve etkili insan kaynakları 

stratejileri ile çalışmalarına hız 

kesmeden devam ediyor. Şirketin 

vizyonu doğrultusunda çalışanların 

yeteneklerini en üst düzeyde 

geliştirmeyi hedefleyen Abdi 

İbrahim Akademi, Brandon Hall 

Group Excellence Awards’ta 

(Brandon Hall Mükemmelik 

Ödülleri) “Best Advance 

in Competencies and 

Skill Development” 

(Yetkinlik ve Beceri 

Geliştirme Alanında 

En İyi İlerleme Kaydeden Şirket) 

kategorisinde “Eğitim ve Gelişim” dalında ve “Best 

Program to Improve Individual Development Planning” 

(En İyi Bireysel Gelişim Planlama Programı) kategorisinde 

“Yetenek Yönetimi” dalında elde ettiği altın ödüllerle de bu 

hedefini taçlandırdı. 

Şirket, 2022 yılından bu yana iş ve gelişim önceliklerini 

aynı entegre performans sistemi üzerinden yönetiyor. 

Çalışanlar ve yöneticiler arasındaki geri bildirim 

görüşmelerinde, belirlenen iş önceliklerine ek olarak 

çalışan gelişimine katkı sağlanması da öncelikli 

hedef olarak değerlendiriliyor. Abdi İbrahim Akademi; 

tasarladığı Uzman Gelişim Programı ile çalışanlarının 

mesleki yeterliliklerini geliştirmeyi, inovasyon ve yeni nesil 

yetkinlik kapasitelerini artırmayı, böylelikle geleceğin 

liderlerini yetiştirmeyi hedefliyor. 

Abdi İbrahim’in uluslararası ödüllerle de teyit 

edilen insan öncelikli yaklaşımı, yenilikçi dijital 

uygulamalarla ve işveren marka kimliğini 

güçlendirecek projelerle devam edecek. 


What should be done to have a healthy, 

bright and flexible skin? 

Sağlıklı, parlak ve 

esnek bir cilde sahip olmak için neler yapılmalı? 

COSMED, a dermocosmetic brand formulated with Anatolian 

Crocus Chrysanthus flower, which is the beauty secret of the 

Ottoman Empire and used by harem women to achieve bright and 

smooth skin, offers special solutions for those who want to have 

a healthy skin with ‘Mandelic Fluid’, ‘All In One Discoloration 

Blend’ and ‘Moisturizing Vanilla Mask’. 

COSMED Cosmeceuticals, which produces each of its products 

at world standards as a result of strong and long research, and 

delivers them to the end users with the advice of pharmacists 

and dermatologists, delivers healthy care to everyone with the 

solutions it offers for all skin types. 

Indispensable for a healthy skin: Peeling 

‘5% Mandelic Fluid’, a high-performance peeling product 

blending powerful and effective ingredients; With the 

harmonious combination of ‘mandelic acid’, ‘bakuchiol’ and 

‘beta-glucan’, it purifies the skin from dead cells. The product, 

which supports the reduction of the appearance of fine lines 

on the skin and the minimization of pores, also helps to reduce 

blemishes and improve skin texture in regular use. Formulated 

for all skin types, including sensitive skin, the product draws 

attention with its structure suitable for use by people with 

different skin types. 

Osmanlı’nın güzellik sırrı olan, harem kadınlarının parlak ve 

pürüzsüz bir cilt elde etmek için kullandıkları Çiğdem Çiçeği 

ile formüle edilmiş bir dermokozmetik markası olan COSMED; 

‘Mandelic Fluid’, ‘All In One Discoloration Blend’ ve ‘Moisturizing 

Vanilla Mask’ ile sağlıklı bir cilde sahip olmak isteyenlere özel 

çözümler sunuyor. 

Her bir ürününü güçlü ve uzun araştırmalar sonucunda, dünya 

standartlarında üreterek eczacı ve dermatologların tavsiyeleriyle 

son kullanıcıya ulaştıran COSMED Cosmeceuticals, tüm cilt 

tiplerine özel sunduğu çözümlerle sağlıklı bakımı herkese 

ulaştırıyor. 

Sağlıklı bir cildin vazgeçilmezi: Peeling 

Güçlü ve etkin içeriklerin harmanlandığı yüksek performanslı 

peeling ürünü ‘%5 Mandelic Fluid,’; ‘mandelik asit’, ‘bakuchiol’ ve 

‘beta-glucanın’ uyumlu kombinasyonuyla cildi ölü hücrelerden 

arındırıyor. Ciltteki ince çizgi görünümünün azalmasını 

ve gözeneklerin minimize edilmesini destekleyen ürün, 

düzenli kullanımda lekelerin azaltılmasını ve cilt dokusunun 

iyileştirilmesini de sağlıyor. Hassas ciltler dahil olmak üzere 

tüm cilt tiplerine uygun olarak formüle edilen ürün, farklı cilt 

yapılarına sahip kişilerin kullanımına uygun yapısıyla dikkat 

çekiyor. 


Beş farklı etki tek üründe birleşti 

‘All-in-One Discoloration Blend’, beş farklı etkiyi bir araya 

getiren formülüyle parlak bir cilde giden yolu açıyor. Leke 

karşıtı etki, ton eşitleyici, aydınlatıcı, nemlendirici ve antiaging 

özelliklerine sahip özel formülüyle cildi koruma altına 

alan ürün, tüm cilt tiplerinin kullanımına uygun. Düzenli 

kullanımımda cilt üzerindeki lekeleri azaltan, ton eşitsizliklerini 

gideren ve daha parlak bir cilt elde edilmesini sağlayan ürün, 

cilt bakım rutininin vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. 

Five different effects combined in one product 

‘All-in-One Discoloration Blend’ opens the way to a bright 

skin with its formula that combines five different effects. The 

product, which protects the skin with its special formula with 

anti-blemish effect, tonal equalizing, illuminating, moisturizing 

and anti-aging properties, is suitable for use by all skin types. 

With regular use, the product, which reduces blemishes on the 

skin, eliminates tonal inequalities and ensures a brighter skin, is 

among the indispensables of my skin care routine. 

Eşsiz vanilya esansıyla parlak ve esnek bir cilt 

Vanilya esansıyla zenginleştirilmiş ‘Moisturizing Vanilla Mask’, 

cildi derinlemesine beslerken nemlendirici etki de sağlayarak 

parlak ve esnek bir cilde ulaşılmasını sağlıyor. Vanilyanın 

büyüleyici kokusuyla kullananlara unutulmaz bir deneyim 

yaşatan maske, özel formülü ve bitkisel özlerin eşsiz karışımıyla 

yorgun ve mat görünen cildi canlandırarak yoğun bir nem 

sağlıyor. Zengin ve kremsi dokusuyla ciltte kadifemsi bir 

yumuşaklık bırakan ürün, tazelenmiş bir cilde sahip olunmasını 

sağlıyor. Haftada bir ya da cildin neme ihtiyacı olduğu anlarda 

kullanılabilen maske, cilt bakım rutininde ilk sıralarda yer 

alıyor. 

Bright and supple skin with unique vanilla essence 

Enriched with vanilla essence, ‘Moisturizing Vanilla Mask’ 

provides a moisturizing effect while deeply nourishing the skin, 

providing a bright and supple skin. Providing an unforgettable 

experience to those who use it with the enchanting scent of 

vanilla, the mask provides intense moisture by reviving tired 

and dull-looking skin with its special formula and unique blend 

of herbal extracts. The product, which leaves a velvety softness 

on the skin with its rich and creamy texture, ensures a refreshed 

skin. The mask, which can be used once a week or when the skin 

needs moisture, is at the top of the skin care routine. 


Incentive of “Advancing Technology-oriented Industry 

Move” Awarded to Turkuaz Healthcare: 

New Investments Aim to Raise Export Ratio to 80 Percent 

Turkuaz Healthcare’e “Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi” teşviki: 

Yeni yatırımlarıyla ihracat payını yüzde 80’e çıkaracak 

Leading medical gel manufacturer in Europe, Turkuaz 

Healthcare, has revealed new advancements to 

increase its production capabilities and boost the 

export capacity of its innovative products. Having 

been awarded the “Technology-Oriented Industry 

Move” incentive in the program of the Ministry 

of Technology, Turkuaz Healthcare will expand its 

export percentage within total sales to 80 percent 

with the facility established under this program. With 

an aim to remarkably diminish the import share of 

Turkey via the newly incentivized product range, the 

company aims to expand its export horizon with its 

new investments. 

Turkuaz Healthcare, manufacturing and exporting a wide 

product range from medical chemicals, disinfectants, 

antiseptic products, and sexual health items to consumer 

healthcare products has been awarded the government 

incentive as part of the “Technology Oriented Industry 

Move” initiative issued by the Ministry of Industry and 

Technology. Within the scope of the government project 

striving to increase the production of value-added, hightech 

products within Turkey, the company will construct 

a new production facility dedicated to burn gel and burn 

dressing products. The company will increase its export 

share up to 80 percent with a total of approximately 8,500 

square meters, including production areas, laboratories, 

warehouses, and administrative areas. 

“Our R&D center develops numerous projects 

annually” 

Ömer Koç, Turkuaz Healthcare’s CEO, states that the 

majority of the products in the burn care group are 

exported and imports in this category will decrease 

significantly with the new product line entitled to 

the incentive. In his statement, Koç remarked: “The 

transformation of our new product developed in our R&D 

center into an investment in such a manner as well as its 

acceptance and support as a strategic product for our 

country has had a positive impact on both our business 

and our team. With our R&D center, we develop many 

projects every year, focusing on innovative, powerful, and 

value-added products. Our R&D center has now started 

Avrupa’nın lider medikal jel üreticisi Turkuaz Healthcare, 

inovatif ürünlerinde üretim ve ihracat kapasitesini 

artıracak yeni gelişmeleri paylaştı. Teknoloji Bakanlığı 

tarafından yürütülen “Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi” 

programında devlet teşviği almaya hak kazanan 

Turkuaz Healthcare, proje kapsamında kurulacak 

tesis ile toplam satışlarındaki ihracat payını yüzde 80’e 

yükseltecek. Teşviğe hak kazanan yeni ürün grubu ile 

Türkiye’de ithalat payının önemli oranda azalmasını 

hedefleyen firma, yeni yatırımlarıyla ihracat yaptığı 

ülke sayısını artırmayı hedefliyor. 

Medikal kimyasallardan dezenfektan ve antiseptik 

ürünlere, cinsel sağlık ürünlerinden tüketici sağlığı 

ürünlerine geniş bir portföyde üretim ve ihracat yapan 

Turkuaz Healthcare, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın 

“Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi” programında devlet 

teşviği almaya hak kazandı. Türkiye’de yüksek teknoloji ile 

üretilen katma değerli ürünlerin üretiminin artırılmasını 

hedefleyen devlet projesi kapsamında; yanık jeli ve yanık 

pansumanı grubu ürünlerine yönelik yeni bir üretim 

tesisi kuracak. Üretim alanı, laboratuvarlar, depo ve idari 

alanları kapsayan yaklaşık 8 bin 500 metrekare kapalı 

alanı olacak tesis ile firma toplam satışlarındaki ihracat 

payını yüzde 80’e çıkaracak. 

“Ar-Ge merkezimiz her yıl çok sayıda proje geliştiriyor” 

Sektördeki yanık bakım grubundaki ürünlerin büyük 

çoğunluğunun yurt dışından geldiğini söyleyen Turkuaz 

Healthcare Ceo’su Ömer Koç, teşvike hak kazanan yeni 

ürün grubu ile bu kategoride ithalatın önemli oranda 

azalacağını vurguladı. Konuyla ilgili açıklamasında 

Koç şunları söyledi: “Ar-Ge merkezimizde geliştirmiş 

olduğumuz yeni ürünümüzün bu şekilde bir yatırıma 

dönüşmesi ve ülkemiz için stratejik bir ürün olarak kabul 

görüp desteklenmesi hem işletmemiz hem ekibimiz 

açısından pozitif bir etki yaratmıştır. Ar-Ge merkezimiz ile 

her yıl çok sayıda proje geliştiriyor; yenilikçi, performansı 

güçlü ve katma değerli ürünlere odaklanıyoruz. Ar-Ge 

merkezimiz şimdi Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından 

desteklenmeye başladı. 


to be supported by the Ministry of Industry and 

Technology. In parallel with the data collected 

from the field and the market research, we 

will continue our work with products with high 

commercialization and export potential. With 

this incentive granted, we aim to produce over 9 

million burn gels and burn dressings, 12.5 million 

sachets of burn gels, and over 6 million ultrasound 

gels annually.” 

“Incentives for high-tech goods hold 

considerable value.” 

Assessing the impact of these incentives on both 

Turkuaz Healthcare and the Turkish economy, 

Ömer Koç stated: “The basic catalyst for economic 

growth in developing nations is the production 

of high-tech, value-added products. These 

products have huge export potential. Reduction 

of the current account deficit is only possible via 

investments in such high-tech products. Particularly 

R&D processes of products within this category 

incur substantial expenses. Supporting the R&D 

and investment processes of companies investing 

in this field significantly contributes to the nation’s 

progress as well as corporate advancement. As 

Turkuaz Healthcare, we are proud to be deemed 

worthy of this incentive with our innovative and 

high-performance burn products.” 

Sahadan aldığımız veriler ve yapılan pazar 

araştırmaları paralelinde, ticarileşme ve ihracat 

potansiyeli yüksek ürünlerle çalışmalarımızı 

sürdüreceğiz. Aldığımız teşvikle yıllık 9 milyon 

adedin üzerinde yanık jeli ve yanık pansumanı, 12,5 

milyon saşe yanık jeli ve 6 milyon üzerinde ultrason 

jeli üretmeyi hedefliyoruz.” 

“Yüksek teknoloji gerektiren ürünler için 

teşvikler son derece değer taşıyor.” 

Teşvikin Turkuaz Healthcare ve Türkiye 

ekonomisine katkılarını değerlendiren Ömer Koç, 

“Gelişmekte olan ülkeler için ekonomik büyüme 

sürecinin en önemli anahtarı, yüksek teknolojili ve 

katma değerli ürünler üretmek. Bu ürünler ciddi 

bir ihracat potansiyeli taşıyor. Cari açığı azaltmanın 

yolu bu yüksek teknoloji ürünlere yatırım yapmaktan 

geçiyor. Kategorideki ürünlerin özellikle Ar-Ge 

süreçleri, ciddi maliyetler gerektiriyor. Bu alana 

yatırım yapacak firmaların Ar-Ge ve yatırım 

süreçlerinin desteklenmesi ülkenin ve işletmelerin 

büyümesinde ve kalkınmasında büyük rol oynuyor. 

Turkuaz Healthcare olarak, yenilikçi ve yüksek 

performanslı yanık ürünlerimizle böyle bir teşviğe 

değer görülmekten büyük gurur duyuyoruz” dedi. 


Gluten increases inflammation 

Gluten iltihaplanmayı artırıyor 

Glutenin bağırsak yüzeyinde yaptığı tahribat ile 

iltihaplanmayı artırdığını söyleyen Feride Fonksiyonel 

Yaşam Koordinatörü Uzm. Dyt. Başak Satar, bütünsel 

yani fonksiyonel bir beslenme tedavisinin uygulanması 

ile romatoid artrit hastalığın şiddetinin azaltılabileceğini 

belirtti. 

Ülkemizde her yüz kişiden 1’inde görülen romatoid artrit 

hastalığı tedavi edilmediğinde eklemlerde şekil ve fonksiyon 

kaybına sebep olabiliyor. Genellikle el ve ayaklardaki küçük 

eklemlerde oluşan hastalık diz, omuz ve kalça gibi bölgelerde 

de görülebiliyor. Romatoid artritin bağışıklık sisteminin 

vücudu çeşitli hastalıklara karşı korumak amacıyla normal 

dokulara yanlışlıkla saldırması sonucunda oluştuğunu 

söyleyen Feride Fonksiyonel Yaşam Koordinatörü Uzm. 

Dyt. Başak Satar, “Bu bozukluk bazı bireylerde cilt, gözler, 

akciğerler, kalp ve kan damarları dahil olmak üzere çeşitli 

vücut sistemine zarar verebilir.” uyarısında bulundu. 

Dietician Başak Satar 

Declaring that gluten increases inflammation with the 

destruction of the intestinal surface, Dietician Başak 

Satar, Coordinator of Feride Functional Life Center 

stated that the severity of rheumatoid arthritis can 

be reduced by applying a holistic, that is, functional 

nutritional therapy. 

Rheumatoid arthritis, which is seen in 1 out of every 100 

people in our country, can cause loss of shape and function 

in the joints if not treated. The disease, which usually occurs 

in the small joints of the hands and feet, can also be seen 

in areas such as knees, shoulders and hips. Dietician Başak 

Satar, Coordinator of Feride Functional Life Center, warned 

“This disorder can damage various body systems in some 

individuals, including the skin, eyes, lungs, heart and blood 

vessels.” 

“Genetic and environmental factors can be effective” 

Stating that genetic and environmental factors may be 

effective in the emergence of the disease, Dietician Başak 

Satar, Coordinator of Feride Functional Life Center said, 

“The importance of nutrition therapy has increased in recent 

years in order to reduce the severity of the disease, increase 

the standard of living and slow down its course. It is known 

that diet can positively affect the symptoms of rheumatoid 

arthritis with the metabolic profile of rheumatoid arthritis 

“Genetik ve çevresel faktörler etkili olabilir” 

Hastalığın ortaya çıkmasında genetik ve çevresel faktörler 

etkili olabileceğini belirten Uzm. Dyt. Başak Satar, 

“Hastalığın şiddetinin azaltılması, yaşam standartının 

yükseltilmesi ve seyrinin yavaşlaması için son yıllarda yapılan 

çalışmalarda beslenme tedavisinin önemi artmıştır. Diyetin, 

romatoid artrit hastalarının metabolik profili, antioksidan 

düzeyleri ve mikrobiyota yani vücudumuzda bulunun tüm 

bakteriler üzerindeki potansiyel etkileriyle romatoid artrit 

semptomlarını olumlu yönde etkileyebildiği bilinmektedir.” 

dedi. 

“Fonksiyonel beslenme tedavisinin uygulanması önem 

kazandı” 

Romatoid artritte fonksiyonel beslenme tedavisinin öneminin 

arttığını dile getiren Uzm. Dyt. Başak Satar, “Antioksidan 

kapasite yüksek beslenme, anti-inflamatuar (iltihaplanma 

azaltıcı/yok edici) özellikli besinler ve baharatların diyete 

eklenmesi, renkli beslenme ve vücudun eksik olan vitamin 

ve minerallerinin tamamlanması ile bütünsel bir beslenme 

tedavisi uygulanması yani fonksiyonel beslenme tedavisinin 

uygulanması önem kazanmıştır.” şeklinde konuştu. 

Bazı besinler hastalığın ilerleyişini tetikliyor 

Bazı besinlerin romatoid artrit hastalığın şiddetini artırdığını 

söyleyen Uzm. Dyt. Satar, “Yapılan bazı çalışmalarda bazı 

besinlerin hastalığın gelişimini tetiklediği görülmüştür. 

Vücuttaki iltihaplanmanın artması, C-reaktif protein (CRP) 

seviyelerinin yükselmesine sebep olurken hastalığın şiddetini 

artırır. Çevresel faktör olarak kabul gören beslenme düzeni 

hem tetikleyici hem de hastalığın yönlendiricisi olarak 

hareket edebilir. Örneğin kırmızı et tüketimi, aşırı tuz 

tüketimi, glüten, ihtiyaç fazlası tüketilen gıdaların tüketimi, 


patients, antioxidant levels and potential effects on the 

microbiota, that is, all the bacteria in our body.” 

“The application of functional nutrition therapy has 

gained importance” 

Expressing that the importance of functional nutrition 

therapy in rheumatoid arthritis has increased, Dietician 

Başak Satar said, “The application of a holistic nutritional 

therapy, that is, the application of functional nutrition 

therapy, has gained importance by adding foods with high 

antioxidant capacity, anti-inflammatory (inflammationreducing/destroying) 

foods and spices to the diet, colorful 

nutrition and completing the missing vitamins and minerals 

of the body.” 

Certain foods trigger disease progression 

Declaring that some foods increase the severity of 

rheumatoid arthritis, Dietician Başak Satar said, “Some 

studies have shown that some foods trigger the 

development of the disease. Increased inflammation in the 

body causes C-reactive protein (CRP) levels to rise, increasing 

the severity of the disease. The diet, which is accepted as 

an environmental factor, can act as both a trigger and a 

router of the disease. For example, red meat consumption, 

excessive salt consumption, gluten, consumption of foods 

consumed in excess of need, foods such as raw tomatoes 

accelerate the progression of the disease. The recently 

increasing western-style diet, that is, rich in saturated and 

trans fats, low in omega-3 and high omega-6 fatty acids, 

and excessive consumption of refined carbohydrates and 

sugar-sweetened beverages both increase inflammation and 

increase insulin resistance, obesity indirectly. increases the 

risk of rheumatoid arthritis.” 

Mediterranean diet plays a key role in disease control 

Underlining that the Mediterranean diet, with its vitamins 

and minerals, plays a key role in reducing and reducing 

the severity of inflammation, Dietician Satar said, “The 

Mediterranean diet has an important place in the fight 

against the disease. The Mediterranean diet can provide 

positive effects on the course of the disease with the help 

of the natural anti-inflammatory properties of elements 

such as Omega 3 fatty acids, vitamins, and oleic acid 

found in olive oil. At the same time, nutrition with high 

antioxidant capacity, namely antioxidants such as vitamin 

C, vitamin E, carotenoids, copper, manganese, zinc and 

selenium; Nutritional components such as phytochemicals, 

flavonoids, green tea, ginger, turmeric, black pepper have 

positive effects on health. These nutritional components 

play an important role in the aggravation and reduction of 

inflammation.” 

çiğ domates gibi besinler hastalığın ilerleyişini hızlandırır. Son 

zamanlarda artış gösteren batı tarzı beslenme, yani doymuş 

ve trans yağlardan zengin, düşük omega-3 yüksek omega-6 

yağ asitleri oranı ve rafine karbonhidratların ve şekerle 

tatlandırılmış içeceklerin aşırı tüketimi hem inflamasyonu 

yani iltihaplanmayı artırır hem de artan insülin direnci, 

obezite ile dolaylı olarak romatoid artrit riskini yükseltir.” 

açıklamasında bulundu. 

Akdeniz diyeti hastalıkla mücadelede kilit role sahip 

Akdeniz diyetinin, içeriği vitamin ve mineraller ile 

iltihaplanmanın şiddetinin düşürülmesinde ve azaltılmasında 

kilit rol oynadığının altını çizen Uzm. Dyt. Satar, “Hastalıkla 

mücadelede Akdeniz diyetinin önemli bir yeri vardır. Akdeniz 

diyeti, içerdiği Omega 3 yağ asitleri, vitaminler, zeytinyağında 

bulunan oleik asit gibi ögelerin doğal iltihap önleyici özellikleri 

yardımıyla hastalığın seyrinde olumlu etkiler sağlayabilir. 

Aynı zamanda antioksidan kapasitesi yüksek beslenme 

yani C vitamini, E vitamini, karotenoidler, bakır, mangan, 

çinko ve selenyum gibi antioksidanlar; fitokimyasallar, 

flavonoidler, yeşil çay, zencefil, zerdeçal, karabiber gibi besin 

bileşenlerinin sağlık üzerinde olumlu etkileri bulunmaktadır. 

Bu besin bileşenleri inflamasyonun şiddetlenmemesi ve 

azaltılmasında önemli rol oynar.” İfadelerini kullandı. 

Gluten iltihaplanmayı artırıyor 

“Gluten proteini, romatoid artrit için immünolojik yani 

bağışıklık sisteminin normal dokulara saldırmasını tetikleyici 

bir etkiye sahiptir.” diyerek glutenin bağırsak yüzeyinde 

yaptığı tahribat ile inflamasyon artırdığını söyleyen Uzm. Dyt. 

Başak Satar, “İltihaplanmada yaşanan artış romatoid artrit 

hastalarında ağrı şiddetinin artmasına sebep olur. Yapılan 

bir çalışmada glütensiz diyet uygulayan romatoid artrit 

hastalarında bir süre sonra hastalık semptomlarının azaldığı 

gözlenmiştir.” değerlendirmesinde bulundu. 

Medikal tedaviyi desteklemede doğru beslenme önemli 

Doğru bir beslenme protokolünün hastaların yaşam 

kalitelerini artırdığını da sözlerine ekleyen Feride Fonksiyonel 

Yaşam Koordinatörü Uzm. Dyt. Başak Satar, romatoid 

artrit hastalarının nasıl bir beslenme programı uygulaması 

gerektiği hususundaki önerilerini ise şu şekilde sıraladı: 


Gluten increases inflammation 

“Gluten protein has an immunological effect for rheumatoid 

arthritis, that is, a trigger for the immune system to attack 

normal tissues.” Stating that gluten increases inflammation 

with the destruction of the intestinal surface, Dietician Başak 

Satar, “The increase in inflammation causes an increase in the 

severity of pain in rheumatoid arthritis patients. In a study, it 

was observed that the symptoms of the disease decreased 

after a while in rheumatoid arthritis patients who followed 

a gluten-free diet.” 

Proper nutrition is important in supporting medical 

treatment 

Adding that a correct nutrition protocol improves the quality 

of life of patients, Dietician Başak Satar, Coordinator of 

Feride Functional Life Center listed her recommendations 

on what kind of nutrition program should be followed by 

rheumatoid arthritis patients as follows: 

“Rheumatoid arthritis is an autoimmune disease; It occurs 

when the immune system attacks the body’s own joint 

tissue. Therefore, a chronic immune activation from leaky 

gut may be one of the factors that cause arthritis. An antiinflammatory 

nutrition program that supports the immune 

system to work in the right rhythm supports medical 

treatment in the treatment of arthritis and can help relieve 

symptoms.” 

A diet rich in Omega 3 

“Rheumatoid arthritis patients need a rich diet of Omega 

3. The immune system is supported due to the antiinflammatory 

effect of omega 3 fatty acids. Flaxseed, chia 

seeds and walnuts are among the foods rich in Omega 3, 

especially sea fish and products. “ 

Meat, bone and chicken broth are important in the repair of 

the intestine. 

“Since the chronic inflammation that causes rheumatoid 

arthritis is thought to be caused by leaky gut, collagen foods 

such as meat-bone-chicken broth should be used to repair 

the gut. In particular, type 2 collagen responsible for the 

joint and type 1-3 collagen are recommended. “ 

Avoid gluten and lectins 

“From sugar, trans fats, Omega 6 fatty acids, sweeteners; 

Cereals such as gluten, lectin and legumes should be avoided, 

especially processed ones. 

Milk and dairy products may increase symptoms 

“It has been found that casein proteins in milk and dairy 

products can increase arthritis symptoms. The reason behind 

this; It is thought that milk and dairy products may cause 

molecular mimicry by triggering the formation of leaky gut 

and activating the immunity in the wrong direction of casein 

molecules moving to the body. 

Molecular mimicry is the state of molecular similarity 

between harmful substances entering the body and body 

cells. The immune system, which is at war, mixes the harmful 

substance with its own body tissue and attacks its own 

tissue as well. This is the reason behind the formation of 

autoimmune diseases.” 

“Romatoid artrit otoimmün bir hastalık olup; bağışıklık 

sisteminin vücudun kendi eklem dokusuna saldırması 

sonucu oluşur. Bu nedenle sızdıran bağırsak kaynaklı bir 

kronik bağışıklık aktivasyonu da artriti oluşturan faktörlerden 

birisi olabilir. Bağışıklık sisteminin doğru ritimde çalışmasını 

destekleyen ve anti inflamatuar bir beslenme programı 

artrit tedavisinde medikal tedaviyi destekler, semptomların 

rahatlatılmasına yardımcı olabilir.” 

Omega 3’ten zengin şekilde beslenilmeli 

“Romatoid artrit hastalarının Omega 3 ‘den zengin şekilde 

beslenmesi gerekir. Omega 3 yağ asitlerinin anti inflamatuar 

etkisi nedeniyle bağışıklık sistemi desteklenir. Başta deniz 

balıkları ve ürünleri olmak üzere keten tohumu, chia tohumu 

ve ceviz Omega 3’ten zengin gıdaların başında gelir. “ 

Bağırsağın onarımında et, kemik ve tavuk suyu önemli 

“Romatoid artrite neden olan kronik inflamasyonun sızdıran 

bağırsak kaynaklı olabileceği düşünüldüğü için, bağırsağın 

onarımında et-kemik-tavuk suyu gibi kolajen gıdaların 

kullanılması gerekir. Özelikle eklemden sorumlu tip 2 kolajen 

ve beraberinde tip 1-3 kolajen önerilir. “ 

Gluten ve lektinden uzak durun 

“Şekerden, trans yağlardan, Omega 6 yağ asitlerinden, 

tatlandırıcılardan; başta işlenmişler olmak üzere gluten, lektin 

gibi tahıllardan ve kurubaklagillerden uzak durulmalıdır.” 

Süt ve süt ürünleri semptomları artırabiliyor 

“Süt ve süt ürünlerindeki kazein proteinlerinin artrit 

semptomlarını arttırabileceği görülmüştür. Bunun 

arkasındaki sebebin; süt ve süt ürünlerinin sızdıran bağırsak 

oluşumunu tetiklemesi ve vücuda hareket eden kazein 

moleküllerinin bağışıklığı yanlış yönde aktive etmesi ile 

moleküler mimikriye sebep olabileceği düşünülmektedir. 

Moleküler mimikri vücuda giren zararlı maddelerle vücut 

hücreleri arasındaki moleküler benzerlik durumudur. Savaş 

halinde olan bağışıklık sistemi kendi vücut dokusuyla zararlı 

maddeyi karıştırır ve kendi dokusuna da saldırır. Otoimmün 

hastalıkların oluşumunun altında da bu sebep yatmaktadır.” 


Passwords for robotic therapy in Parkinson’s disease 

Parkinson hastalığında robotik tedavinin şifreleri! 

Ellerde titreme, el yazısının küçülmesi, uyku 

bozuklukları, dengenin bozulması ve yürümede 

zorluk… Özellikle hareket sistemini etkileyen ve bu 

nedenle hastalar ve aileleri için yaşam kalitesini büyük 

ölçüde düşüren Parkinson hastalığı ilerleyici olmakla 

birlikte, son yıllarda tıpta ve teknolojide hızlı gelişmeler 

sayesinde kişiler başkasına bağımlı yaşamaktan 

kurtulabiliyor. Acıbadem Taksim Hastanesi Fizik Tedavi 

ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Mustafa Çorum, 

konuyla ilgili merak edilenleri anlattı. 

Tremors in the hands, shrinkage of handwriting, 

sleep disorders, deterioration of balance and 

difficulty in walking… Although Parkinson’s disease, 

which especially affects the movement system and 

therefore reduces the quality of life for patients and 

their families, is progressive, but thanks to the rapid 

developments in medicine and technology in recent 

years, people are less dependent on others. can be 

saved. Physical Medicine & Rehabilitation Specialist 

Assoc. Prof. Dr. Mustafa Çorum, Acıbadem Taksim 

Hospital answered frequently asked questions about 

the subject. 

Erken evrede de kullanılabiliyor 

Dünyada 10 milyon, ülkemizde de yaklaşık 100 bin kişinin 

mücadele ettiği, sinir sisteminin bu ilerleyici hastalığında 

erken teşhis büyük önem taşıyor. Zira erken tedavi 

sayesinde şiddetli semptomların başlaması yıllarca 

geciktirilebiliyor. Tedavi aşamalarının; hastalığın şiddeti 

ve semptomlarının türüne bağlı olarak değiştiğini, ilaç 

tedavileri, beyin pili ve rehabilitasyon yaklaşımlarının 

hastanın şikayetlerinin iyileşmesinde önemli bir yer 

tuttuğunu belirten Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı 

Doç. Dr. Mustafa Çorum şöyle konuşuyor: “Genel 

olarak, Parkinson hastalarının tedavisi, birçok farklı 

disiplinden uzmanların bir arada çalışmasıyla yapılır. 

Bu disiplinler arasında nörologlar, beyin cerrahları, 

fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanları, fizyoterapistler, 

ergoterapistler, diyetisyen ve psikologlar yer alabilir. İlaç 

tedavileri ve uygulanan derin beyin stimülasyonu (beyin 

pili) gibi cerrahi tedavilerin etkilerini artırmanın yanı sıra, 

aktiviteye bağlı beynin sinir devrelerini yeniden düzenleme 

beceresini en üst düzeye çıkarmak için rehabilitasyon 

It can also be used in the early stage 

Early diagnosis is of great importance in this progressive 

disease of the nervous system, which is struggling with 

10 million people in the world and about 100 thousand 

people in our country. Because with early treatment, 

the onset of severe symptoms can be delayed for years. 

Stating that the treatment stages vary depending on the 

severity of the disease and the type of symptoms, drug 

treatments, brain battery and rehabilitation approaches 

have an important place in the recovery of the patient’s 

complaints, Physical Medicine & Rehabilitation Specialist 

Assoc. Prof. Dr. Mustafa Çorum, Acıbadem Taksim Hospital 

said, “In general, the treatment of Parkinson’s patients is 

done by experts from many different disciplines working 


together. These disciplines may include neurologists, 

neurosurgeons, physical therapy and rehabilitation 

specialists, physiotherapists, occupational therapists, 

dietitians and psychologists. In addition to increasing the 

effects of surgical treatments such as drug treatments 

and deep brain stimulation (brain battery), rehabilitation 

programs are applied to maximize the ability of the brain 

to reorganize the neural circuits of the activity-related 

brain. Robotic rehabilitation is a treatment method 

that can also be used in the early stages of Parkinson’s 

disease.” 

It can slow the progression of the disease! 

Robotic rehabilitation helps patients improve their 

motor skills while increasing muscle strength, flexibility 

and coordination. It also helps patients make their 

movements more accurate and controlled, correcting 

body posture during walking and improving stride 

length. Noting that early intervention treatments such 

as robotic rehabilitation can slow the progression of the 

disease, Assoc. Prof. Dr. Mustafa Çorum said, “Treatment 

in the early stages helps to preserve motor skills and 

increase neuroplasticity (the brain’s ability to remodel). 

Therefore, treatments such as robotic rehabilitation can 

help patients live longer independent lives and slow the 

progression of symptoms. However, in advanced stages, 

the neurological damage caused by the disease becomes 

more serious and the motor skills of the patients can be 

greatly impaired. Therefore, treatments such as robotic 

rehabilitation can be used in conjunction with other 

treatment modalities to treat symptoms in advanced 

stages of the disease.” 

It improves the quality of life! 

Stating that robotic rehabilitation focuses on maintaining 

the highest possible quality of life for the patient, Assoc. 

Prof. Dr. Mustafa Çorum said, “Robotic devices are 

designed to help patients perform their daily activities 

in advanced stages and can help increase patient 

independence. Technological approaches are applied to 

help patients recover from unwanted body movements 

such as uncontrollable swaying, balance and coordination 

difficulties, gait disturbance and stiffness. In addition 

to the movement system, a personalized treatment 

program is adapted according to the clinical condition 

of the patients by targeting cognitive functions, sleep 

disorders, autonomic and sensory dysfunctions in the 

rehabilitation process in terms of other problems.” 

Beware of these diseases! 

The effectiveness of robotic rehabilitation varies 

depending on the stage of the disease, the severity of 

symptoms and general health. However, in some cases, 

robotic rehabilitation may not be applied. For example; 

If the patient has a serious health problem, has advanced 

programları uygulanır. Robotik rehabilitasyon, Parkinson 

hastalığının erken evrelerinde de kullanılabilecek bir 

tedavi yöntemidir.” 

Hastalığın ilerlemesini yavaşlatabiliyor! 

Robotik rehabilitasyon, hastaların motor becerilerini 

geliştirmelerine yardımcı olurken kas kuvvetini, 

esnekliğini ve koordinasyonunu artırıyor. Ayrıca hastaların 

hareketlerini daha doğru ve kontrollü hale getirmelerine, 

yürüyüş sırasında vücut duruşunu düzeltmeye ve adım 

uzunluğunu iyileştirmeye yardımcı oluyor. Robotik 

rehabilitasyon gibi erken müdahale tedavilerinin, 

hastalığın ilerlemesini yavaşlatabildiğine dikkat çeken 

Doç. Dr. Mustafa Çorum “Erken evrelerde yapılan tedavi, 

motor becerilerin korunmasına ve nöroplastisitenin 

(beynin yeniden şekillenme yeteneği) artmasına 

yardımcı olur. Bu nedenle, robotik rehabilitasyon gibi 

tedaviler, hastaların daha uzun süre bağımsız bir yaşam 

sürmelerine ve şikayetlerin ilerlemesini yavaşlatmalarına 

yardımcı olabilir. Ancak ilerlemiş evrelerde hastalığın 

neden olduğu nörolojik hasar daha ciddi hale gelir ve 

hastaların motor becerileri büyük ölçüde bozulabilir. Bu 

nedenle, robotik rehabilitasyon gibi tedaviler, hastalığın 

ilerlemiş evrelerinde semptomları tedavi etmek için diğer 

tedavi yöntemleriyle birlikte kullanılabilir” diye konuşuyor. 

Yaşam kalitesini artırıyor! 

Robotik rehabilitasyonun, hastanın mümkün olan en 

yüksek yaşam kalitesini sürdürmeye odaklandığını, 

ileri evrelerde hastaların başkasına muhtaç olmadan 

yaşamalarını hedeflediklerini belirten Doç. Dr. Mustafa 

Çorum şöyle konuşuyor: “Robotik cihazlar hastaların 

ileri evrelerde günlük aktivitelerini gerçekleştirmelerine 

yardımcı olmak için tasarlanmıştır ve hastanın 

bağımsızlığını artırmaya yardımcı olabilir. Hastaları 

kontrol edilemeyen sallanmaları, denge ve koordinasyon 

güçlüğü, yürüme bozukluğu ve katılık gibi istenmeyen 

vücut hareketleri için iyileşmelerini sağlayacak teknolojik 

yaklaşımlar uygulanır. Hareket sistemi yanında diğer 

problemler açısından da rehabilitasyon sürecinde bilişsel 

fonksiyonlar, uyku bozuklukları, otonomik ve duyusal işlev 

bozuklukları da hedeflenerek, kişiselleştirilmiş bir tedavi 

programı hastaların klinik durumuna göre uyarlanır.” 

Bu hastalıklarda dikkat! 

Robotik rehabilitasyonun etkinliği hastalığın evresine, 

semptomların ciddiyetine ve genel sağlık durumuna 

bağlı olarak değişiyor. Ancak bazı durumlarda robotik 

rehabilitasyon uygulanamayabiliyor. Örneğin; hastanın 

ciddi bir sağlık sorunu varsa, kalp yetmezliği ileri 

seviyedeyse, ciddi psikiyatrik rahatsızlığı bulunuyorsa, 

enfeksiyon veya açık yaralar gibi sorunları varsa robotik 

rehabilitasyon uygulanamayabiliyor. Her hastanın durumu 

farklı olduğu için, robotik rehabilitasyonun uygunluğunu 

belirlemek için mutlaka bir fizik tedavi ve rehabilitasyon 


uzmanına danışmak gerektiğini belirten Doç. Dr. Mustafa 

Çorum “Fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı hastanın 

durumunu değerlendirerek robotik rehabilitasyonun 

hastaya uygun olup olmadığını belirleyebilir ve en uygun 

tedavi yöntemlerini önerir” diyor. 

heart failure, has serious psychiatric disorders, has 

problems such as infection or open wounds, robotic 

rehabilitation may not be applied. Assoc. Prof. Dr. Mustafa 

Çorum said, “The physical therapy and rehabilitation 

specialist can evaluate the patient’s condition and 

determine whether robotic rehabilitation is suitable 

for the patient and recommend the most appropriate 

treatment methods.” 

It stands out in recent years! 

Many studies in recent years reveal the benefits of robotic 

rehabilitation for Parkinson’s patients. Stating that the 

method, which is widely used in the world, is becoming 

increasingly widespread in our country, Assoc. Prof. Dr. 

Mustafa Çorum said, “Many patients come to us with 

an unbalanced gait. Here we focus on balance training 

because it improves walking and standing stability 

and thus reduces the risk of falling. Again, a common 

problem is “gait freezing” (sudden stopping when 

walking), which is difficult to correct with medication or 

brain stimulation.” “This is an important situation where 

rehabilitation can be very helpful,” he said. Explaining that 

the mobility, balance and coordination skills needed by 

the patients were developed by using robotic devices in 

the treatment, Assoc. Prof. Dr. Mustafa Çorum underlined 

as follows: “For example; an arm or walking robot allows 

the patient to perform various exercises to strengthen 

the leg and arm muscles. Virtual reality applications are 

used to simulate the difficulties that Parkinson’s patients 

face while doing their daily activities. In this way, patients 

can prepare for the challenges they will encounter in real 

life. During the treatment, the progress of the patient 

is followed and the treatment plan is changed when 

necessary. In this way, it is ensured that the patient gets 

the most effective results during the treatment process.” 

Son yıllarda öne çıkıyor! 

Son yıllarda yapılan birçok araştırma; robotik 

rehabilitasyonun Parkinson hastaları için faydalarını 

ortaya koyuyor. Dünyada yaygın olarak kullanılan 

yöntemin ülkemizde de giderek yaygınlaştığını belirten 

Doç. Dr. Mustafa Çorum “Birçok hasta bize dengesiz bir 

yürüyüşle gelir. Burada denge eğitimine odaklanıyoruz 

çünkü bu, yürümeyi ve ayakta durma stabilitesini geliştirir 

ve böylece düşme riskini azaltır. Yine, yaygın bir sorun, 

ilaç veya beyin stimülasyonu ile düzeltilmesi zor olan 

“yürüyüşün donması” (yürürken ani durma) sorunudur. 

Rehabilitasyonun çok yardımcı olabileceği önemli bir durum 

da budur” diyor. Tedavide, robotik cihazlar kullanılarak 

hastaların ihtiyaç duyduğu hareket kabiliyetleri, denge 

ve koordinasyon becerilerinin geliştirildiğini anlatan 

Doç. Dr. Mustafa Çorum şöyle konuşuyor: “Örneğin; bir 

kol veya yürüme robotu, hastanın bacak ve kol kaslarını 

güçlendirmek için çeşitli egzersizler yapmasını sağlar. 

Sanal gerçeklik uygulamaları, Parkinson hastalarının 

günlük aktivitelerini yaparken karşılaştıkları zorlukları 

simüle etmek için kullanılır. Bu sayede hastalar, gerçek 

hayatta karşılaşacakları zorluklara hazırlanabilirler. 

Tedavi süresince hastanın ilerlemesi takip edilir ve tedavi 

planı gerektiğinde değiştirilir. Bu sayede hastanın tedavi 

sürecinde en etkili sonuçları alması sağlanır.” 


Do you know the effect of milk teeth in speech? 

Süt dişlerinin konuşma üzerindeki etkisini biliyor musunuz? 

Baby teeth, which start to appear between the ages 

of 6-12 months, are usually completed between the 

ages of 2.5-3. It has great importance to prevent the 

formation of caries from the moment the teeth first 

emerge. “Care should be taken for the teeth that 

should remain in the mouth until the age of 10-12,” said 

Pediatric Dt. Nurgül Demir explained the frequently 

asked things about milk teeth. 

Pediatric Dt. Nurgül Demir said that waiting for the existing 

problem to worsen and postponing situations that can be 

solved with simple treatments only with approaches such 

as “My child does not eat candy or chocolate anyway, his 

teeth will not decay”, “Milk teeth will naturally fall out, 

there is no need for treatment”, “Milk teeth will change 

anyway! A decayed tooth does not cause pain, can it not 

be treated?” increases the risk of premature loss of primary 

teeth. After the first milk teeth begin to appear in the 

mouth, determining the baby’s risk of caries and teaching 

oral hygiene habits under the supervision of a pediatric 

dentist; It prevents early childhood caries. Correct practices 

and treatment significantly reduce the premature loss of 

primary teeth that may occur due to lack of oral hygiene, 

use of incorrect/incomplete products or uncontrolled diet 

habits. 

Watch out for early loss of milk teeth! 

“In addition to their sweet effect on children’s signature 

smiles, primary teeth contribute to chewing and proper 

nutrition, and play a role in the development of speech 

functions, including phonation, by learning all sounds 

properly, and the musculoskeletal structure of the facial jaw 

area.” Pediatric Dt. Nurgül Demir added further, “Another 

important function of milk teeth is to hold space in the 

areas of the jaw where the permanent teeth will come and 

to guide the new teeth until the permanent teeth arrive.” 

Early milk tooth extraction can damage tooth structure 

Stating that if tooth decay is not treated for a long time, 

it may expand and cause loss of size in the tooth, Nurgül 

Demir said, “Early milk tooth extraction before the age of 

falling out due to tooth decay or infection or any other 

reason; It may cause loss of space on the jaw arch where the 

permanent teeth will be aligned, resulting in distortions in 

the permanent tooth alignment and impaction of the teeth. 

This loss of space may also cause the problem of a patient 

who has crooked teeth, jaw malocclusion, or is expected to 

have a genetic predisposition to aggravate the problem.” 

Bebeklerin 6-12 aylık dönemlerinde çıkmaya başlayan 

süt dişleri, genellikle 2.5-3 yaş arası tamamlanmış 

oluyor. Dişler ilk çıktığı andan itibaren çürük 

oluşumunun engellenmesi ise büyük önem taşıyor. “10- 

12 yaşlarına kadar ağızda kalması gereken dişlere özen 

gösterilmeli” diyen Çocuk Diş Hekimi Uzmanı Dt. Nurgül 

Demir süt dişleri hakkında merak edilenleri anlattı. 

“Çocuğum nasılsa şeker, çikolata yemiyor, dişleri 

çürümez”, “Süt dişleri elbet dökülecek, tedaviye gerek 

yok”, Süt dişi nasıl olsa değişecek! Çürük olan diş ağrı 

yapmıyor tedavi edilmese olmaz mı?’ gibi yaklaşımlarla 

var olan problemin şiddetlenmesini beklemek ve basit 

tedavilerle çözüm üretilebilecek durumları ötelemek 

sadece erken süt dişi kaybı riskini arttırır. İlk süt dişleri 

ağız içinde görünmeye başladıktan sonra, bebeğin çürük 

riskinin belirlenerek, ağız hijyeni alışkanlıklarının bir 

çocuk diş hekimi takibinde kazandırılması; erken çocukluk 

çağı çürüklerinin önüne geçilmesini sağlar. Doğru 

uygulamalar ve tedavi ağız hijyeni eksikliğine, yanlış/eksik 

ürün kullanımına veya kontrolsüz diyet alışkanlıklarına 

bağlı oluşabilecek erken süt dişi kaybının önemli ölçüde 

azaltır” dedi. 

Süt dişlerinin erken kaybına dikkat! 

“Süt dişleri, çocukların imza niteliğindeki 

gülümsemelerine olan tatlı etkilerinin yanı sıra; 

çiğnemeye, düzgün beslenmeye katkıda bulunurken; 

tüm seslerin düzgün öğrenilerek fonasyonu da içine alan 

konuşma fonksiyonlarının ve yüz çene bölgesine ait kasiskelet 

yapısının gelişmesinde görev alır” açıklamasında 

bulunan Dt. Nurgül Demir sözlerine şöyle devam etti: 

“Süt dişlerinin bir diğer önemli görevi de daimî dişler 

gelene kadar, çenede daimî dişlerin geleceği bölgelerde 

yer tutma görevi üstlenmeleri ve yeni gelecek dişler için 

rehberlik etmeleridir.” 

Erken süt dişi çekimi diş yapısını bozabiliyor 

Diş çürüklerinin uzun süre tedavi edilmediği takdirde 

genişleyerek dişte boyut kaybına sebep olabileceğini 

aktaran Nurgül Demir “Diş çürükleri veya enfeksiyon, 

başka bir sebeple düşme yaşı gelmeden yapılan erken 

süt dişi çekimleri; daimî dişlerin dizileceği çene arkı 

üzerinde yer kaybına sebep olarak, daimî diş diziliminde 

çapraşıklıklara ve dişlerin gömülü kalmasına neden 

olabilir. Bu yer kaybı, dişlerinde çapraşık dizilim, 

çenelerinde kapanış bozukluğu olan ya da genetik yatkınlık 

sebebiyle olması beklenen bir hastanın probleminin 

şiddetlenmesine de sebep olabilir” ifadelerini kullandı. 


Pediatric Dt. Nurgül Demir 

Dt. Nurgül Demir listed other issues that should be 

taken into consideration as follows: 

In case of early primary tooth loss, appliances called 

‘space maintainers’ are used to prevent problems that 

may occur until the ideal age for the primary tooth to fall 

out. Depending on the number of missing teeth or the 

location of the toothless space and its relationship with 

other teeth, there are types that can be fixed or fixed to 

the tooth. However, it should not be forgotten that the 

ideal placeholder is the milk tooth itself, and oral hygiene 

should be taken into consideration from the moment the 

first teeth appear in infancy. 

- Treatment of decayed primary teeth should be done 

without delay in order to prevent loss of space in the jaws. 

-The products to be used to ensure oral hygiene of 

the pediatric patient whose caries risk status has been 

determined by the physician must be determined by the 

physician. 

-Eating habits should be regulated starting from infancy. 

-Minimizing the risk of caries with regular check-up 

appointments and detecting caries formation at an early 

stage and planning the necessary treatments without 

waiting for the pediatric patient to experience toothache is 

the most ideal treatment approach. 

Dt. Nurgül Demir dikkat edilmesi gereken diğer 

hususları ise şu şekilde sıraladı: 

Erken süt dişi kayıplarında, süt dişinin ideal düşme yaşına 

kadar meydana gelebilecek problemleri önlemek amacıyla 

‘yer tutucu’ adı verilen apareyler kullanılır. Eksik diş 

sayısına veya dişsiz boşluğun konumuna ve diğer dişlerle 

ilişkisine göre takıp çıkarmalı veya dişe yapıştırılarak 

sabit olarak uygulanan çeşitleri bulunur. Ancak en ideal 

yer tutucunun süt dişinin kendisi olduğu unutulmamalı ve 

ağız hijyenine bebeklik döneminde ilk dişler çıktığı andan 

itibaren özen gösterilmelidir. 

- Çenelerde meydana gelebilecek yer kaybını engellemek 

için çürük süt dişlerinin tedavisi gecikmeden yapılmalıdır. 

-Çürük risk durumu hekim tarafından belirlenen çocuk 

hastanın ağız hijyeninin sağlanmasında kullanılacak 

ürünlerin hekim tarafından belirlenmesi gerekmektedir. 

-Beslenme alışkanlıkları bebeklik çağından itibaren 

düzenlenmelidir. 

-Düzenli kontrol randevularıyla çürük riskinin en aza 

indirilmesi ve çocuk hastanın diş ağrısını deneyimlemesini 

beklemeden çürük oluşumunun erken safhada tespit 

edilerek gerekli tedavilerin planlanması en ideal tedavi 

yaklaşımıdır. 


Turkish Urology Surgeon has been elected Honorary 

Member of the American Urological Association! 

Türk Üroloji Cerrahı, Amerikan Üroloji Derneği’nin Onursal Üyesi seçildi! 

One of the world’s leading robotic surgery and 

urology specialists, Head of Minimally Invasive and 

Robotic Urology Department, Acıbadem Maslak 

Hospital, Prof. Dr. Ali Rıza Kural, has been elected 

to the 2023 Honorary Membership of the American 

Urological Association. For the first time in our 

country, a Urology Surgeon became an Honorary 

Member of the world’s largest association in its field. 

The American Urological Association, which was founded 

in 1902 and is one of the most respected organizations 

in the world, has awarded 290 urologists the title of 

“Honorary Member” so far. The American Urological 

Association, which is the world’s largest and most 

established association in its field with 23 thousand 

members, has been leading the formation of education, 

research and health services policy in addition to 

scientific studies in the field of urology for 121 years. 

The association, whose congresses and publications are 

most heavily followed, is at the forefront of developing 

innovative, evidence-based, quality education for 

urologists and urological health professionals worldwide 

at all stages of their careers. Members of the American 

Urological Association serve to better serve patients and 

make discoveries that will improve urological diseases in 

the future. 

Outstanding scientists are selected! 

Honorary Membership of the American Urological 

Association, which held its 118th congress this year, is 

given to scientists, association officials and distinguished 

urologists who have achieved outstanding success in the 

field of medicine related to urology. Prof. Dr. Ali Rıza 

Kural, Head of Minimally Invasive and Robotic Urology 

Department, Acıbadem Maslak Hospital, was entitled 

to be elected as an Honorary Member of the American 

Urological Association in 2023 due to his innovations and 

developmental studies in the fields of minimally invasive 

urological surgery and endourology. 

The greatest honor! 

Thus, for the first time in our country, a Urology Surgeon 

became an Honorary Member of the world’s largest 

association in its field. One of the 6 new Honorary 

Members this year, Prof. Dr. Ali Rıza Kural was presented 

with the certificate by Association President Prof. Dr. 

Presented by Raju Thomas at the 118th Congress of 

the American Urological Association held in Chicago. 

Dünyanın önde gelen robotik cerrahi ve üroloji 

uzmanlarından Acıbadem Maslak Hastanesi Minimal 

Invaziv ve Robotik Üroloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali 

Rıza Kural, Amerikan Üroloji Derneği’nin (American 

Urological Association) 2023 yılı Onursal Üyeliğine 

seçildi. Ülkemizde ilk kez bir Üroloji Cerrahı, dünyanın 

alanında en büyük derneğinin Onursal Üyesi oldu… 

1902 yılında kurulan ve dünyanın saygın kuruluşlarından 

olan Amerikan Üroloji Derneği bugüne dek 290 üroloğa 

‘Onursal Üye’ unvanı verdi. 23 bin üyesi ile alanında 

dünyanın en büyük ve en köklü derneği olan Amerikan 

Üroloji Derneği, 121 yıldır üroloji alanında bilimsel 

çalışmaların yanı sıra, eğitim, araştırma ve sağlık 

hizmetleri politikasının oluşturulmasına öncülük ediyor. 

Kongreleri ve yayınları en yoğun şekilde takip edilen 

dernek, kariyerlerinin her aşamasında dünya çapında 

ürologlar ve ürolojik sağlık uzmanları için yenilikçi, kanıta 

dayalı, kaliteli eğitim geliştirmede ön saflarda yer alıyor. 

Amerikan Üroloji Derneği üyeleri hastalara daha iyi hizmet 

verebilmek ve gelecekte ürolojik hastalıkları iyileştirecek 

keşifler yapabilmek için hizmet veriyor. 

Üstün başarı sağlayan bilim insanları seçiliyor! 

Bu yıl 118. kongresini gerçekleştiren Amerikan Üroloji 

Derneği’nin Onursal Üyeliği, tıbbın Üroloji ile ilgili 

alanında üstün başarı sağlayan bilim insanlarına, Dernek 

yetkililerine ve seçkin ürologlara veriliyor. Acıbadem 

Maslak Hastanesi Minimal Invaziv ve Robotik Üroloji 

Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Rıza Kural, minimal invaziv 

ürolojik cerrahi ve endoüroloji alanlarında yaptığı 

yenilikler ve geliştirici çalışmalardan dolayı Amerikan 

Üroloji Derneği’nin (American Urological Association) 

2023 yılı Onursal Üyeliğine seçilmeye hak kazandı. 

En büyük onur! 

Böylece ülkemizde ilk kez bir Üroloji Cerrahı, dünyanın 

alanında en büyük derneğinin Onursal Üyesi oldu. Bu yıl 

6 yeni Onursal Üyeden biri olan Prof. Dr. Ali Rıza Kural’a 

sertifikası, Amerikan Üroloji Derneği’nin Chicago’da 

gerçekleştirilen 118. Kongresinde Dernek Başkanı Prof. 

Dr. Raju Thomas tarafından takdim edildi. Bu anlamlı ödülü 

almaktan büyük mutluluk ve gurur duyduğunu belirten 

Prof. Dr. Ali Rıza Kural “Bu onuru ülkeme, beni yetiştiren 

hocalarıma, birlikte çalıştığım ekip arkadaşlarıma ve her 

zaman desteğini gördüğüm aileme borçluyum. Mesleğe 

başladığım gün sadece iyi bir hekim olmayı ve hastalarıma 


Stating that he is very happy and proud to receive this 

meaningful award, Prof. Dr. Ali Rıza Kural said, “I owe this 

honor to my country, to my teachers who raised me, to 

my teammates, and to my family, whose support I have 

always seen. When I started my profession, I only aimed 

to be a good doctor and to serve my patients in the best 

way. Looking back, I can see that I have worked hard, 

always pursued innovations and shared what I learned 

with other colleagues. As a result of these efforts, it is 

a great pleasure for me to see how far Endourology has 

gone in our country and to be a part of it.” Advising his 

young colleagues, who are just at the beginning of the 

road, to prioritize human life in line with the Hippocratic 

oath, try to be a good physician first, and then follow the 

innovations in the profession closely. Prof. Dr. Ali Rıza 

Kural said, “If I had to choose a profession again today, I 

would choose the profession of Medicine and the branch 

of Urology again.” 

en iyi şekilde hizmet etmeyi amaçlamıştım. Geri dönüp 

baktığımda çok çalıştığımı, daima yeniliklerin peşinde 

koştuğumu ve öğrendiklerimi diğer meslektaşlarımla 

paylaştığımı görebiliyorum. Bu çabaların sonucunda 

ülkemizde Endoüroloji’nin ne kadar ileriye gittiğini 

görmek ve bunun bir parçası olmak benim için büyük 

bir mutluluk” diye konuştu. Henüz yolun başındaki genç 

meslektaşlarına Hipokrat yemini doğrultusunda insan 

hayatını her şeyin üzerinde tutmalarını, önce iyi bir hekim 

olmaya çalışmalarını ve sonra da meslekteki yenilikleri 

yakından takip etmelerini öneren Prof. Dr. Ali Rıza Kural 

“Bugün yeniden bir meslek seçme durumunda olsam yine 

Tıp mesleğini ve yine Üroloji branşını seçerdim” dedi. 

İlklere imza attı! 

1974 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun 

olan Prof. Dr. Ali Rıza Kural, Türkiye’de 2005 yılında ilk 

robotik ürolojik cerrahi programını başlatarak, 


He made the firsts! 

After graduating from Istanbul University Faculty of Medicine in 

1974, Prof. Dr. Ali Rıza Kural started the first robotic urological 

surgery program in Türkiye in 2005 and has successfully 

completed more than 3000 robotic procedures to date. He has 

successfully performed the first prostate cancer surgeries in 

our country with his Da Vinci robot, while undersigning the first 

applications of Urological Laparoscopy, which has developed 

rapidly in the world in recent years, especially in the treatment 

of kidney cancer and prostate cancer. Published more than 

150 articles in national and international journals and wrote 

chapters in national and international books, Prof. Dr. Ali Rıza 

Kural organized many local and international scientific meetings 

and training courses. In 2018, he became the first Turkish 

physician to be accepted as an honorary member with the title 

of FRCS-Honorary by RCPSG (The Royal College of Physicians 

and Surgeons of Glasgow), which has guided British medicine 

for over 400 years. In the past years, he was elected the first 

Turkish president of the World Endourology Association and 

served as the president between 2017 and 2018. Dr. Ali Rıza 

Kural was also awarded the Educator of the Year Award in 2021 

by the World Endourology Society. The “Ralph Clayman Mentor 

Award”, that is, “Trainer of the Year” Award, which has been 

given for 10 years, was given to a Turkish physician for the first 

time. Prof. Dr. Ali Rıza Kural also in 2022 became the first Turkish 

physician to receive the “Endourological Society Honorary 

Member Award”, that is, “Lifetime Honorary Membership”, 

given to 2 people every year by the World Endourology Society. 

bugüne dek 3000’den fazla robotik işlemi başarıyla tamamladı. 

Son yıllarda dünyada hızla gelişen Ürolojik Laparoskopinin 

özellikle böbrek kanseri ve prostat kanseri tedavisinde 

ülkemizdeki ilk uygulamalarına imza atarken, Da Vinci 

robotuyla ülkemizde ilk prostat kanseri ameliyatlarını başarıyla 

gerçekleştirdi. Ulusal ve uluslararası dergilerde 150’yi aşkın 

makalesi yayınlanan, ulusal ve uluslararası kitaplara bölümler 

yazan Prof. Dr. Ali Rıza Kural pek çok yerel ve uluslararası 

bilimsel toplantı ve eğitim kursları düzenledi. 2018 yılında da 400 

yılı aşkın süredir İngiliz tıbbına yön veren RCPSG (Royal College 

of Phsyicians and Surgeons Glasgow-Glasgow Kraliyet Tıp 

ve Cerrahi Üniversitesi) tarafından FRCS-Honorary unvanıyla 

onursal üyeliğe kabul edilen ilk Türk hekim oldu. Geçtiğimiz 

yıllarda Dünya Endoüroloji Derneği’nin ilk Türk başkanı seçilen 

ve 2017-2018 yılları arasında başkanlık görevini yürüten Prof. 

Dr. Ali Rıza Kural, Dünya Endoüroloji Derneği (Endourological 

Society) tarafından 2021’de Yılın Eğitmeni Ödülü’nün sahibi 

olmaya da hak kazanmıştı. 10 yıldır verilen “Ralph Clayman 

Mentor Award” yani “Yılın Eğitmeni” Ödülü ilk kez bir Türk 

hekimin olmuştu. Prof. Dr. Ali Rıza Kural 2022 yılında da Dünya 

Endoüroloji Derneği‘nin her yıl 2 kişiye verilen “Endourological 

Society Honorary Member Award” yani “Ömür Boyu Onursal 

Üyelik” ödülünün sahibi olan ilk Türk hekim olmuştu. 


“Hospitality without Bank” 

“Bankosuz Hastanecilik” 

ile Mobile Self Check-In dönemi başlıyor 

Always aiming for high guest satisfaction, Liv Hospital 

raises the bar with the “Hospitality Without Bank” 

mobile self check-in application. The application 

allows guests to go directly to the doctor’s room by 

paying with “Mobile Check-in”, without waiting at the 

counter as soon as they enter the hospital. 

Liv Hospital, which aims to enable its guests to handle 

their affairs simply with a patient-friendly interface at 

every stage of healthcare services, adapts to digital 

transformation in healthcare services with the “No Bank 

Hospital” application, Liv Hospital which will enable 

patients to manage processes faster, easier and more 

effectively with its check-in feature. 

The only thing you need to do is to download the Liv 

Hospital Mobile App to benefit from the mobile checkin 

feature of Liv Hospital, which offers you the “No Bank 

Hospital” service to go directly to your doctor as soon as 

you enter Liv Hospital. 

You can perform mobile check-in transactions such as 

making an appointment and making payments with 

“Hospitality without a Bank”. Moreover, when you enter 

your profile, you can access many processes from your 

bill payments to your examination results. With mobile 

check-in, you can make your health experience more 

enjoyable by saving time with a faster and higher quality 

treatment process. 

Her zaman yüksek misafir memnuniyetini hedefleyen 

Liv Hospital, “Bankosuz Hastanecilik” mobile self checkin 

uygulaması ile çıtayı yükseğe taşıyor. Uygulama, 

misafirlerin hastaneye girdiği an itibariyle bankoda 

beklemeden, “Mobil Check-in” ile ödemesini yaparak 

direkt doktorunun odasına muayeneye geçmesine 

imkân tanıyor. 

Sağlık hizmetlerinin her aşamasında, hasta dostu bir 

ara yüz ile misafirlerinin işlerini basitçe halledebilmesini 

hedefleyen Liv Hospital, check-in özelliği ile hastaların 

süreçleri daha hızlı, kolay ve etkili bir şekilde yönetmelerini 

sağlayacak “Bankosuz Hastanecilik” uygulaması ile sağlık 

hizmetlerinde dijital dönüşüme uyum sağlıyor. 

Liv Hospital’dan içeriye girdiğiniz anda direkt 

doktorunuzun yanına gitmeniz için sizlere “Bankosuz 

Hastanecilik” hizmeti sunan Liv Hospital’ın mobile checkin 

özelliğinden faydalanabilmek için yapmanız gereken 

tek şey Liv Hospital Mobil App’ini indirmek. 

“Bankosuz Hastanecilik” ile randevu alma ve ödeme 

yapma gibi mobil check-in işlemlerinizi yapabilirsiniz. 

Üstelik profilinize girdiğinizde fatura ödemelerinizden 

tetkik sonuçlarınıza kadar birçok sürece de ulaşabilirsiniz. 

Mobile check-in ile daha hızlı ve kaliteli tedavi süreci ile 

zaman tasarrufu sağlayarak, sağlık deneyiminizi daha 

keyifli hale getirebilirsiniz. 


How is it applied? 

After logging into the Liv Hospital Mobile App and creating 

your registration, you can easily select the department 

and doctor you want to be examined in a very practical 

way; you can easily generate your appointment by seeing 

the appropriate days and hours of your doctor. With the 

application, which will take you step by step, easily and 

quickly to the payment process, you can complete your 

transaction by making your payment safely, whether by 

saving your card or without saving it. 

When you enter your completed appointment on 

your calendar, you can see your upcoming doctor’s 

examination via Liv Hospital’s mobile application. 

Nasıl uygulanıyor? 

Liv Hospital Mobil App’e giriş yapıp, kaydınızı 

oluşturduktan sonra çok pratik bir şekilde muayene olmak 

istediğiniz bölümü ve doktoru kolaylıkla seçebileceğiniz 

ekrandan; doktorunuzun uygun gün ve saatlerini görerek 

randevunuzu kolaylıkla oluşturabilirsiniz. Sizleri adım 

adım, kolay ve hızlı bir şekilde ödeme işlemine kadar 

götürecek olan uygulama ile ister kartınızı kaydederek 

isterseniz de kaydetmeden ödemenizi güvenli bir şekilde 

yaparak, işleminizi tamamlayabilirsiniz. 

Tamamlanan randevunuzu takviminize işlediğinizde 

yaklaşan doktor muayenenizi Liv Hospital’ın mobil 

uygulaması üzerinden görebilirsiniz. 


BEE’O adds value to children’s nutrition 

BEE’O, çocukların beslenmesine değer katıyor 

Okulların açılması ve sonbaharın gelmesiyle birlikte 

artan destek ihtiyacına karşı Türkiye’nin ilk ve tek 

patentli, inovasyon ödüllü ve yerli Anadolu propolisi 

üreticisi BEE’O, %100 doğal ürünleri ile çocukların 

beslenmesine değer katıyor. 

Sonbaharın gelmesi ve okulların açılmasıyla birlikte tüm 

ebeveynlerin aklında tek soru; “Çocuğumun beslenmesi 

yeterli mi, desteklemek için ne yapmalıyım?” oluyor. 

Ebeveynlerin içini rahatlatacak %100 doğal destekler ise 

BEE’O’da. 

Okula dönüşte mutlaka çocuklarınızın yanında olması 

gereken üç ürünü sizler için seçtik: BEE’O Suda 

Çözünebilir Propolis Damla, BEE’O Propolis Arı Sütü 

Ham Bal Çocuk Karışımı ve BEE’O Propolis Kara Mürverli 

Çocuk Shot! 

48 Pharma 

In response to the increasing need for support with 

the opening of schools and the arrival of autumn, 

Türkiye’s first and only patented, innovation awardwinning 

and local Anatolian propolis producer, BEE’O, 

adds value to children’s nutrition with its 100% 

natural products. 

With the arrival of autumn and the opening of schools, 

the only question on all parents’ minds is; “Is my child’s 

nutrition sufficient? What should I do to support it?” 

BEE’O has 100% natural supplements that will put 

parents at ease. 

We have chosen three products for you that your children 

should definitely have with them when they go back to 

school: BEE’O Water Soluble Propolis Drops, BEE’O 

Propolis Royal Jelly Raw Honey Children’s Mix and BEE’O 

Propolis Black Elderberry Children’s Shot!

Drop and consume the patented and 

innovation award-winning BEE’O Water 

Soluble Propolis Drop! 

Propolis, which is used by bees to sterilize 

the hive, is also consumed by people to add 

value to health. However, it is not possible 

to consume propolis, which has a valuable 

phenolic and flavonoid composition, in 

its raw form. In order for the body to 

benefit from this natural bee product, 

after it is removed from the hive, it 

must be extracted by expert food 

engineers and made suitable for 

human consumption. 

Founded by female entrepreneur, 

Dr. Aslı Elif Tanuğur Samancı, BEE’O 

Propolis offers you the Anatolian 

Propolis Extract (A.P.E) ® 

, which is 

obtained with the patented and 

award-winning extraction technology 

it has developed and whose effect 

has been proven by clinical studies, as 

BEE’O Propolis Water Soluble Propolis 

Drops, the most easily consumable form 

of propolis. BEE’O Propolis Water Soluble Propolis 

Drops: 10-40 drops per day for children aged 4 and 

above; It is recommended that adults aged 11 and over 

consume 20-80 drops a day with foods such as water, 

milk, fruit juice. 

1 teaspoon of “BEE’O Propolis Royal Jelly Raw Honey 

Mixture” every day 

BEE’O Propolis Royal Jelly Raw Honey Mixture, adds 

value to children’s nutrition by combining patented pure 

BEE’O Anatolian propolis with its phenolic properties and 

raw honey that comes from the hive to the table with all 

its nutritional content preserved. Children are happy and 

mothers are at ease with 1 teaspoon of “BEE’O Propolis 

Royal Jelly Raw Honey Mixture” every day! 

Children will love this delicious natural product: 

BEE’O Propolis Elderberry Juice Shot 

This product, which was awarded the excellent taste 

award with its Anatolian Propolis (A.P.E) ® , elderberry 

fruit, carob and raw honey, is formulated for children 

and meets all of your children’s daily vitamin C needs 

when consumed once a day. BEE’O Propolis Elderberry 

Juice Shot plays a role in the normal function of the 

immune system thanks to the vitamin C it contains. With 

its 100% natural formula, it does not contain additives, 

preservatives or added sugar. 

Patentli ve inovasyon ödüllü BEE’O Suda 

Çözünebilir Propolis Damla’yı damlatın ve 

tüketin! 

Arılar tarafından kovandaki sterilizasyonu 

sağlamak için kullanılan propolis, insanlar 

tarafından da sağlığa değer katmak 

amacıyla tüketiliyor. Ancak, değerli fenolik 

ve flavonoid bileşimine sahip propolisi, 

ham hali ile tüketmek mümkün değil. 

Vücudun bu doğal arı ürününden 

yararlanabilmesi için, kovandan 

çıkarıldıktan sonra mutlaka alanında 

uzman gıda mühendisleri tarafından 

özütlenerek insan tüketimine uygun 

hale getirilmesi gerekiyor. 

Kadın girişimci Dr. Aslı Elif Tanuğur 

Samancı’nın kurucusu olduğu BEE’O 

Propolis, geliştirdiği patentli ve ödüllü 

özütleme teknolojisiyle elde ettiği, etkisi 

klinik çalışmalarla ispatlanmış Anadolu 

Propolisi Özütünü (A.P.E) ® , propolisin 

en kolay tüketilebilir hali BEE’O Propolis 

Suda Çözünebilir Propolis Damla 

olarak sizlere sunuyor. BEE’O Propolis Suda 

Çözünebilir Propolis Damla’yı 4 yaş ve üzeri çocukların 

günde 10-40 damla; 11 yaş ve üzeri yetişkinlerin ise günde 

20-80 damla su, süt, meyve suyu gibi gıdalarla beraber 

tüketmesi öneriliyor. 

Her gün 1 tatlı kaşığı “BEE’O Propolis Arı Sütü Ham Bal 

Karışımı Çocuk Karışımı” 

BEE’O Propolis Arı Sütü Ham Bal Çocuk Karışımı; patentli 

saf BEE’O Anadolu propolisinin fenolik ve ve kovandan 

sofraya tüm besin içeriği korunarak gelen ham balı bir 

arada sunarak çocukların beslenmesine değer katıyor. 

Her gün 1 tatlı kaşığı “BEE’O Propolis Arı Sütü Ham Bal 

Çocuk Karışımı” ile çocuklar mutlu, annelerin içi rahat! 

Bu lezzetli mi lezzetli doğal ürünü çocuklar çok sevecek: 

BEE’O Propolis Kara Mürverli Çocuk Shot 

İçeriğindeki Anadolu Propolisi (A.P.E) ® , kara mürver 

meyvesi, keçiboynuzu ve ham bal ile mükemmel lezzet 

ödülüne layık görülen bu ürün, çocuklar için formülize 

edilmiş ve günde 1 adet tüketildiğinde 

çocuklarınızın günlük C vitamini ihtiyacının 

tamamını karşılıyor. BEE’O Propolis Kara 

Mürverli Çocuk Shot, içeriğindeki C vitamini 

sayesinde bağışıklık sisteminin normal 

fonksiyonunda rol oynuyor. %100 doğal 

formülü ile katkı maddesi, koruyucu maddesi, 

ilave şeker içermiyor. 


Chicco is with the parents! 

Chicco ebeveynlerin yanında! 

Experts emphasize that it is important for babies 

to be breastfed for the first six months after birth. 

Chicco, the brand that makes parenting enjoyable and 

stands out with its high quality and safe products, 

offers a very special solution so that babies are not 

deprived of this food. 

Chicco NaturalFeeling eases the transition between 

bottle and breastfeeding 

Breast milk is the most suitable food that contains 

all the nutrients required for the normal growth and 

development of babies in the first six months. Especially 

working mothers continue to provide their babies with 

the nutrition they need by expressing their milk during 

this period. 

Uzmanlar, bebeklerin doğumdan itibaren ilk altı ay anne 

sütü ile beslenmelerinin önemli olduğunu vurguluyor. 

Ebeveynliği keyifli hale getiren, yüksek kalitede ve 

güvenli ürünleri ile öne çıkan marka Chicco, bebekler 

bu besinden mahrum kalmasın diye çok özel bir çözüm 

sunuyor. 

Chicco NaturalFeeling, biberon ve emzirme arasındaki 

geçişi kolaylaştırıyor 

Anne sütü, bebeklerin ilk altı ayda normal büyüme ve 

gelişmelerine yetecek tüm besinleri içeren en uygun besin. 

Özellikle çalışan anneler, bu süreçte sütlerini sağarak 

bebeklerine ihtiyacı olan besini sağlamaya devam ediyor. 

Chicco’nun NaturalFeeling Biberon ürünü ile anneler çok 

daha rahat ediyor. 


Mothers are much more comfortable with Chicco’s 

NaturalFeeling Bottle product. Research shows that 

96% of babies accept the product. Because the product, 

inspired by the mother’s breast, makes the transition 

between bottle and breastfeeding easier. The special 

silicone coating structure gives the pacifier a velvety and 

soft feeling reminiscent of mother’s skin, providing more 

natural and comfortable sucking. Chicco NaturalFeeling 

Feeding Bottle’s curved teat and rounded base are ideal 

for newborns to position themselves and bond with 

the mother. The drip-free cover of the product also 

provides maximum protection and hygiene. The ring cap 

closes tightly to prevent leaks. Thanks to its ergonomic 

design and wide mouth structure, filling and cleaning 

the product is very simple and very comfortable to hold. 

The double anti-colic valve reduces the risk of the baby 

swallowing air, which will cause colic. The product has 

curved pacifiers for newborns, rounded pacifiers for 

growing babies, and elongated pacifiers for older babies. 

Chicco PhysioForma ® Silicone Orthodontic Pacifier 

supports babies’ natural oral development 

One of the ways to strengthen babies’ sucking reflex and 

make it easier for them to fall asleep by relaxing them is 

to use pacifiers. Chicco’s recommendation to parents is 

the PhysioForma ® Soft Pacifier... The product also has a 

PhysioForma ® Mini Soft Pacifier type for newborns. The 

product, which has a soft, one-piece shape, supports 

babies’ physiological breathing and natural orthodontic 

mouth development. It distributes the tongue pressure 

evenly across the palate and ensures that the palate 

takes the correct form. In addition, thanks to its special 

nipple shape and tiny ridges, it helps the tongue take its 

natural position in the mouth. The product also stands 

out with its hygienic and non-deformable material. 

Little ones calm down and sleep peacefully with Chicco 

PhysioForma ® Soft Pacifier. 

Yapılan araştırmalar, bebeklerin %96’sının ürünü kabul 

ettiğini gösteriyor. Çünkü anne göğsünden ilham alınarak 

tasarlanan ürün, biberon ve emzirme arasındaki geçişi en 

kolay hale getiriyor. Özel silikon kaplama yapısı, emziğe 

anne cildini andıran kadifemsi ve yumuşak bir his vererek 

daha doğal ve rahat emme sağlıyor. Chicco NaturalFeeling 

Biberon’un eğimli biberon emziği ve yuvarlatılmış tabanı, 

yenidoğanların pozisyon alması ve anne ile bağ kurması 

için ideal. Ürünün damlatmayan kapağı da maksimum 

koruma ve hijyen sağlıyor. Halka başlık ise sızıntıları 

önlemek için sıkıca kapanıyor. Ergonomik tasarımı 

ve geniş ağız yapısı sayesinde ürünü doldurmak ve 

temizlemek oldukça basit ve tutması da çok rahat. Çift 

antikolik valf ise bebeğin kolik olmasına neden olacak 

hava yutma riskini azaltıyor. Ürünün yenidoğanlar için 

eğimli, büyümekte olanlar için yuvarlatılmış, daha büyük 

bebekler için de uzatılmış emzik çeşitleri bulunuyor. 

Chicco PhysioForma ® Soft Emzik, bebeklerin doğal ağız 

gelişimini destekliyor 

Bebeklerin emme refleksini güçlendirmenin, onları 

rahatlatarak uykuya dalmalarını kolaylaştırmanın 

yollarından biri de emzik kullanımı. Chicco’nun 

ebeveynlere önerisi ise PhysioForma ® Soft Emzik… 

Ürünün yenidoğanlar için PhysioForma ® Mini Soft Emzik 

çeşidi de bulunuyor. Yumuşak, tek parça şekle sahip 

olan ürün, bebeklerin fizyolojik nefes almasını ve doğal 

ortodontik ağız gelişimini destekliyor. Dil basıncını damak 

boyunca eşit bir şekilde dağıtıyor ve damağın doğru 

formu almasını sağlıyor. Ayrıca özel emzik şekli ve minik 

kabartıları sayesinde, dilin ağız içindeki doğal pozisyonunu 

almasına yardımcı oluyor. Ürün, hijyenik ve deforme 

olmayan malzemesiyle de farkını ortaya koyuyor. Minikler, 

Chicco PhysioForma ® Soft Emzik ile sakinleşiyor, huzurla 

uyuyor. 


If it is left untreated “pterygium” 

sometimes leads to vision loss 

“Göz eti” hastalığı tedavi edilmezse görme kaybına yol açabilir 

Op. Dr. Sedat Selim, Kaşkaloğlu Eye Hospital said that 

pterygium, which is known as ‘eye meat’ among the 

people, can lead to vision loss if not treated early. 

Stating that the discomfort occurs more in people who 

work outside and are exposed to ultraviolet rays emitted 

by the sun, Op. Dr. Sedat Selim pointed out that the 

disease can be seen in 5 out of every 100 people in our 

country. 

Giving information about the disease, Op. Dr. Selim said, 

“We can define the disease as meat walking on the cornea, 

which is the transparent layer of the eye. The flesh of the 

eye causes astigmatism, causing blurred vision. If it is not 

intervened in time, it can cause vision loss by closing the 

pupil.” 

Treatment with surgical intervention 

Sharing the information that the eye disease manifests 

itself with the complaints of burning, stinging, redness 

and vascularity, Op. Dr. Sedat Selim said, “Only the amount 

of redness decreases with drug treatment. The main 

treatment is surgical intervention. We achieve successful 

results with tissue transfer technique at Kaşkaloğlu Eye 

Hospital. Since we use tissue glue instead of stitches, 

the feeling of stinging and burning decreases after the 

operation. While the probability of recurrence of the 

disease in classical surgeries is 50%, this rate decreases 

to 1% with the technique we apply. The operation takes 

15-20 minutes. The patient can return to his normal life 

the next day. It is useful to use sunglasses and tear drops 

to prevent this disease.” 

Op. Dr. Selim continued his words as follows, “Moreover, 

Pterygium should not be confused with the disease 

called Pinguecula, which is usually seen as a yellowwhite 

bump on the white of the eye. There is usually no 

discomfort in pinguecula, but if the swelling is excessive, 

it may cause uneven distribution of the tear layer and 

cause complaints such as burning and stinging. In the 

treatment of pingeukula, drugs like Pterygium and 

surgical treatment can be used when necessary.” 

Kaşkaloğlu Göz Hastanesi Hekimlerinden Op. Dr. 

Sedat Selim, halk arasında ‘göz eti’ olarak tanınan 

Pterjium rahatsızlığının erken tedavi edilmezse görme 

kayıplarına yol açabildiğini söyledi. 

Rahatsızlığın, dışarıda çalışan ve güneşin yaydığı ultraviyole 

ışınlarına maruz kalan kişilerde daha çok ortaya çıktığını 

belirten Op. Dr. Sedat Selim, hastalığın ülkemizde ise her 

100 kişiden 5’inde görülebildiğine dikkat çekti. 

Hastalık hakkında bilgi veren Op. Dr. Selim, “Hastalığı 

gözün şeffaf tabakası olan korneaya et yürümesi olarak 

tanımlayabiliriz. Göz eti, astigmata yol açarak bulanık 

görmeye neden oluyor. Eğer zamanında müdahale 

edilmezse göz bebeğini de kapatarak görme kayıplarına 

yol açabiliyor” dedi. 

Cerrahi müdahale ile tedavi 

Göz eti hastalığının yanma, batma, kızarıklık ve 

damarlanma şikayetleriyle kendini belli ettiği bilgisini 

veren Op. Dr. Sedat Selim, “İlaç tedavisi ile yalnızca 

kızarıklık miktarı azalıyor. Asıl tedavi cerrahi müdahale 

ile oluyor. Kaşkaloğlu Göz Hastanesi’nde doku transfer 

tekniği ile başarılı sonuçlar elde ediyoruz. Dikiş yerine 

doku yapıştırıcısı kullandığımız için ameliyattan sonra 

batma yanma hissi de azalıyor. Klasik ameliyatlarda 

hastalığın tekrarlama olasılığı %50’yi bulurken, bizim 

uyguladığımız teknikle bu oran %1’ler seviyesine iniyor. 

Operasyon 15-20 dakika sürüyor. Hasta ertesi gün normal 

yaşantısına dönebiliyor. Bu hastalıktan korunmak için 

güneş gözlüğü ve göz yaşı damlalarını kullanmak faydalı 

oluyor” diye konuştu. 

Op. Dr. Selim, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ayrıca gözün 

beyazında genellikle sarı-beyaz kabarıklık şeklinde görülen 

Pinguekula denen hastalıkla Pterjiumu karıştırmamak 

gerekir. Pinguekula da genellikle herhangi bir rahatsızlık 

hissi olmaz ancak kabarıklık fazla olursa göz yaşı 

tabakasının düzensiz dağılmasına neden olarak yanma, 

batma gibi şikayetlere neden olabilir. Pingeukulanın 

tedavisinde de Pterjium gibi ilaç ve gerektiğinde cerrahi 

tedavi uygulanabilir” 


Dr. Erdem Özdemir named 

new Medical Director of Astellas Türkiye 

Astellas Türkiye’nin Yeni Medikal Direktörü 

Dr. Erdem Özdemir oldu 

Dr. Erdem Özdemir, Medical Director 

at Astellas Pharma Türkiye 

Leading the scientific partnership processes of Astellas Türkiye 

since 2021, Dr. Erdem Özdemir was appointed as Medical Director 

at Astellas Pharma Türkiye. 

An important assignment has been made in Astellas Pharma Türkiye, 

which operates as the pioneer of change in the field of health with 

the vision of transforming innovative science into value for society. 

Having successfully served as the Senior Medical Manager of the 

company since 2021, Dr. Erdem Özdemir was appointed as Medical 

Director at Astellas Pharma Türkiye as of August 1, 2023. As a 

member of Astellas Türkiye Leadership Team, Dr. Özdemir will report 

his work to the International Markets and China Medical Leader. 

After graduating from Istanbul University Istanbul Faculty of Medicine 

in 1998 and completing Hemodialysis Medicine Education in 2004, Dr. 

Erdem Özdemir moved to the pharmaceutical industry after working 

as a physician at Baxter RTS Transmed Dialysis Center between 

2003-2006. He achieved various successes in Roche Pharmaceuticals 

between 2006-2011, in Novartis Oncology between 2011-2017, and 

in Boehringer Ingelheim between 2017-2018, together with the 

teams he led. Before joining Astellas Pharmaceuticals Türkiye, Dr. 

Özdemir most recently served as the Medical Department Manager 

at Centurion. 

Erdem Özdemir, who led the scientific collaborations established 

with the Nephrology community as the Senior Medical Manager 

at Astellas Pharma Türkiye, ensured that all medical trainings were 

completed successfully in order to perfect customer interaction. In 

the realization of the launch plan, strong cooperation was established 

with all functions and Astellas Pharma made significant contributions 

to Türkiye’s effective representation in the Astellas International 

Markets Medical Organization. 

2021 yılından bu yana Astellas Türkiye’nin 

bilimsel partnerlik süreçlerine liderlik 

ederek Kıdemli Medikal Müdürlük görevini 

başarıyla sürdüren Dr. Erdem Özdemir, 

Astellas Türkiye Medikal Direktörlüğü 

görevine atandı. 

Yenilikçi bilimi toplum için değere dönüştürme 

vizyonuyla sağlık alanında değişimin 

öncüsü olarak faaliyet gösteren Astellas 

İlaç Türkiye’de önemli bir görevlendirme 

gerçekleşti. 2021 yılından bu yana şirketin 

Kıdemli Medikal Müdürlük görevini başarıyla 

yürüten Dr. Erdem Özdemir, 1 Ağustos 2023 

tarihi itibarıyla Astellas Türkiye Medikal 

Direktörlüğü görevine getirildi. Astellas 

Türkiye Liderlik Ekibi’nin de bir üyesi olarak 

görev alacak olan Dr. Özdemir, çalışmalarını 

Uluslararası Pazarlar ve Çin Medikal Lideri’ne 

raporlayacak. 

1998 yılında İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp 

Fakültesi’nden mezun olan ve 2004 yılında 

Hemodiyaliz Hekimliği Eğitimi’ni tamamlayan 

Dr. Erdem Özdemir, 2003-2006 arası Baxter 

RTS Transmed Diyaliz Merkezi’nde hekimlik 

yaptıktan sonra ilaç sektörüne geçti. 2006-2011 

yılları arasında Roche İlaç’ta, 2011-2017 yılları 

arasında Novartis Onkoloji’de, 2017-2018 

yılları arasında Boehringer Ingelheim’daki 

görevlerinde, liderliğindeki ekiplerle beraber 

çeşitli başarılara imza attı. Dr. Özdemir, 

Astellas İlaç Türkiye’ye katılmadan önce son 

olarak Centurion’da Medikal Departman 

Müdürü olarak görev yapmaktaydı. 

Astellas İlaç Türkiye’deki Kıdemli Medikal 

Müdürlük görevinde Nefroloji camiası ile 

kurulan bilimsel iş birliklerine liderlik 

eden Erdem Özdemir, müşteri etkileşimini 

mükemmelleştirmek için tüm medikal 

eğitimlerin başarıyla tamamlanmasını sağladı. 

Lansman planının gerçekleştirilmesinde 

tüm fonksiyonlarla güçlü bir iş birliği 

kurulmasına ve Astellas İlaç Türkiye’nin 

Astellas Uluslararası Pazarlar Medikal 

Organizasyonu’nda etkili şekilde temsil 

edilmesine önemli katkılar sundu. 


Delicate formula that strengthens the skin barrier of 

babies: Sebamed Baby Skin Care Oil 

Bebeklerin cilt bariyerini güçlendiren hassas formül: 

Sebamed Baby Bebek Yağı 

Parents who take extra care of their babies’ skin 

care prevent skin problems that they may encounter 

later with the use of the right product. Clinically and 

dermatologically tested, Sebamed Baby Skin Care Oil 

offers the ideal solution for cleaning the diaper area on 

dry and sensitive skin. 

When products that are incompatible with the baby’s skin 

are used, the pH value of the skin deteriorates and the 

already thin and sensitive skin structure becomes even 

more sensitive. This can cause skin problems in the baby’s 

skin. 

Since Sebamed Baby Skin Care Oil is specially produced 

for the skin of babies, it helps to protect the baby’s skin 

against irritation and harmful environmental factors. 

Wheat Bran Extract Oil in its content helps to protect 

the skin against irritation. It protects delicate baby 

skin against the effects of constant contact with body 

exudates. 

Panthenyl Triacetate, a precursor to panthenol, 

provides protection against inflammation by soothing 

and renewing irritated skin. The active ingredient of 

chamomile, Bisabolol, soothes irritated skin. 

With its delicate formula that strengthens the skin barrier 

of babies, Sebamed Baby Skin Care Oil reinforces the 

resistance of babies’ delicate skin. 

Bebeklerinin cilt bakımına ekstra özen gösteren 

ebeveynler, doğru ürün kullanımıyla daha sonra 

karşılaşabileceği cilt problemlerinin önüne geçiyor. 

Klinik ve dermatolojik olarak test edilmiş Sebamed 

Baby Bebek Yağı, kuru ve hassas ciltlerde bez bölgesini 

temizlemek için ideal çözüm sunuyor. 

Bebeğin cildi ile uyumsuz ürünler kullanıldığında cildin pH 

değeri bozuluyor ve zaten ince ve hassas olan cilt yapısı 

daha da hassaslaşıyor. Bu durum da bebeğin cildinde cilt 

problemleri oluşmasına neden olabiliyor. 

Sebamed Baby Bebek Yağı, bebeklerin cildi için özel 

olarak üretildiğinden bebeğin cildini tahrişe ve zararlı 

çevresel etkenlere karşı korumaya yardımcı oluyor. 

İçeriğindeki Buğday Kepeği Ekstresi Yağı tahrişe karşı 

cildin korunmasına yardımcı oluyor. Narin bebek cildini 

vücut dışkılarıyla sürekli temasın etkilerine karşı koruyor. 

Pantenolün bir öncüsü olan Pantenil Triasetat ise tahriş 

olmuş cildi rahatlatıp yenileyerek iltihaba karşı koruma 

sağlıyor. Papatyanın etkin bileşeni Bisabolol tahriş olmuş 

cildi rahatlatıyor. 

Bebeklerin cilt bariyerini güçlendiren hassas formülü 

ile Sebamed Baby Bebek Yağı, bebeklerin narin cildinin 

direncini pekiştiriyor. 


Tiny wounds turn into big smiles! 

Minik yaralar büyük gülümsemelere dönüşüyor! 

b-good children’s first aid plaster 

not only protect wounds but also 

continue to protect the smiles on 

children’s faces. 

Children’s smiles are more valuable 

than anything else! b-good children’s 

first aid plaster quickly heal children’s 

injuries from falling, slipping or playing, 

while making their faces smile with their 

colorful and fun designs. 

Thanks to its breathable structure 

designed for sensitive skin, it helps 

the wound heal faster by allowing it to 

breathe, while preventing the passage 

of bacteria by protecting the injured 

area against water, dust and dirt. 

Three different b-good children’s first 

aid plaster, designed with Cool Girl, Cool 

Boy and Cool Kids options, with their 

vibrant colors and cute patterns, will 

be indispensable in children’s school 

bags during the upcoming education 

period and offer an experience that 

can accompany the games of young 

children. 

b-good çocuk yara bantları, sadece 

yaraları korumakla kalmayıp aynı 

zamanda çocukların yüzündeki 

tebessümleri de korumaya devam 

ediyor. 

Çocukların gülümsemesi her şeyden 

değerli! b-good çocuk yara bantları, 

çocukların düşme, kayma veya 

oyun sırasında aldığı yaraları hızla 

iyileştirirken renkli ve eğlenceli 

tasarımlarıyla yüzlerini gülümsetiyor. 

Hassas ciltlere uygun tasarlanmış 

hava geçiren yapısı sayesinde, yaranın 

nefes almasını sağlayarak daha hızlı 

iyileşmesine yardımcı olurken yaralı 

bölgeyi suya, toza ve kire karşı koruyarak 

bakteri geçişini engelliyor. 

Canlı renkleri ve sevimli desenleriyle 

Cool Girl, Cool Boy ve Cool Kids 

seçenekleriyle tasarlanan üç farklı 

b-good çocuk yara bandı, yaklaşan 

eğitim döneminde çocukların okul 

çantalarının da vazgeçilmezi olacak ve 

küçük yaştaki çocukların da oyunlarına 

eşlik edebilecek bir deneyim sunuyor. 


Novo Nordisk Türkiye ranks third in the 

“Best Employers” List of Pharma Sector 

Novo Nordisk Türkiye ‘’En İyi İşverenler’’ Listesi Farma Sektörü’nde üçüncü sırada 

Jens Pii Olesen, Vice 

President & General 

Manager at Novo 

Nordisk Türkiye 

Denmark-based global healthcare company Novo Nordisk was selected 

as the “Best Employer” once again by the Great Place to Work ® Institute 

in its 100th year, and ranked third in the Healthcare & Pharma Sector 

250-499 employee number category. 

Novo Nordisk has been working to change the lives of individuals 

living with serious chronic diseases such as diabetes, rare diseases and 

obesity since 1923 in the world and since 1995 in Türkiye. Celebrating 

the 100th anniversary of its establishment this year, Novo Nordisk rose 

to the top of the Best Employers list compared to previous years and 

ranked third in the 250-499 employer category in the pharmaceutical 

industry in Türkiye. Novo Nordisk, which is managed by the world’s 

largest foundation Novo Nordisk Foundation and operates in 80 

countries, was also in the first place in the global “Best Place to Work” 

ranking last year. 

Jens Pii Olesen, Vice President & General Manager at Novo Nordisk 

Türkiye, said, “Respect for people is one of the most important 

principles of our 100-year-old corporate culture. As a result, we have 

an inclusive work environment where employees value each other and 

transparent communication is encouraged. As the Novo Nordisk team, 

we work for a common goal, regardless of our position and the work 

we do, and that is to improve the lives of people living with chronic 

diseases in our society. Combined with this common purpose and our 

business environment, we are among the best employers with high 

employee engagement and satisfaction. We are very happy to be able 

to include this success in our celebrations by being in the top three in 

our 100th anniversary.” 

Novo Nordisk prioritizes a culture of open communication and feedback 

in line with the “Novo Nordisk Style” principles adopted by employees 

as the company’s constitution. The company also draws attention 

with its HR practices that emphasize work-life balance, offer a flexible 

employer experience, and support both mental and physical health of 

employees. Novo Nordisk offers its employees various international 

career paths and development opportunities, both within the global 

organization in Istanbul and abroad, so that they can reveal their 

potential. 

Danimarka merkezli global sağlık şirketi Novo 

Nordisk, 100. yılında Great Place to Work ® 

Enstitüsü tarafından bir kez daha ‘’En İyi 

İşveren’’ seçilerek, Sağlık Hizmetleri & Farma 

Sektörü 250-499 çalışan sayısı kategorisinde 

üçüncü sırayı aldı. 

Novo Nordisk dünyada 1923’ten, Türkiye’de ise 

1995 yılından bugüne diyabet, nadir hastalıklar 

ve obezite gibi ciddi kronik hastalıklar ile yaşayan 

bireylerin hayatlarını değiştirme amacıyla 

çalışmalarını sürdürüyor. Bu yıl kuruluşunun 

100. yılını kutlayan Novo Nordisk, En İyi İşverenler 

listesinde önceki yıllara göre üst sıralara 

yükselerek Türkiye’de ilaç sektöründe 250-499 

işveren kategorisinde üçüncü sırada yer aldı. 

Dünyanın en büyük vakfı Novo Nordisk Vakfı 

tarafından yönetilen ve 80 ülkede faaliyet gösteren 

Novo Nordisk, aynı zamanda geçtiğimiz yıl global 

“Best Place to Work” sıralamasında birinci 

sıradaydı. 

Novo Nordisk Türkiye Başkan Yardımcısı ve 

Genel Müdürü Jens Pii Olesen, ‘’100 yıllık köklü 

şirket kültürümüzün en önemli prensiplerinin 

başında insana saygı geliyor. Bunun sonucu 

olarak çalışanların birbirine değer verdiği, 

şeffaf iletişimin teşvik edildiği ve kapsayıcı bir 

iş ortamına sahibiz. Bizler Novo Nordisk ekibi 

olarak bulunduğumuz pozisyon ve yaptığımız iş 

fark etmeksizin ortak bir amaç için çalışıyoruz, 

o da yaşadığımız toplumda kronik hastalıklarla 

yaşayan insanların hayatlarını iyileştirebilmek. 

Bu ortak amaç ile sahip olduğumuz iş ortamı 

birleşince, çalışan bağlılığının ve memnuniyetinin 

yüksek olduğu en iyi işverenler arasında yer 

alıyoruz. 100. yılımızda ilk üçe girerek bu başarıyı 

kutlamalarımıza dahil edebilmemiz bizim için çok 

mutluluk verici.’’ dedi. 

Novo Nordisk, çalışanların şirketin anayasası 

olarak benimsediği ‘’Novo Nordisk Tarzı’’ 

prensipleri doğrultusunda açık iletişim ve geri 

bildirim kültürü önceliklendiriliyor. Şirket ayrıca işyaşam 

dengesini ön plana çıkaran, esnek işveren 

deneyimi sunan, çalışanların hem mental hem de 

fiziksel sağlıklarını destekleyen İK uygulamaları 

ile dikkat çekiyor. Novo Nordisk çalışanlarına 

potansiyellerini ortaya çıkarabilmeleri için hem 

İstanbul’da bulunan global organizasyon içinde 

hem de yurtdışında çeşitli uluslararası kariyer 

yolları ve gelişim fırsatları sunuyor. 


Keeping urine in children causes infection! 

Çocuklarda idrar tutmak enfeksiyona neden oluyor! 

İdrar yolu enfeksiyonu hem çocuklarda hem de 

yetişkinlerde sık görülen rahatsızlıklar arasında yer 

alıyor. İdrar yolu enfeksiyonuna bir yaş altında erkek 

çocuklarda, bir yaş üstünde ise kız çocuklarında daha 

sık rastlanıyor. Memorial Ankara Hastanesi Çocuk 

Nefroloji Bölümü’nden Uz. Dr. Gökçe Can, çocuklarda 

görülen idrar yolu enfeksiyonu ve korunma yöntemleri 

ile ilgili bilgi verdi. 

“İdrar yollarının yani böbrek, üreter ve mesanenin 

bakteriler sebebiyle enfekte olmasına idrar yolları iltihabı 

denilmektedir. İdrar yolu enfeksiyonu bir yaş altında erkek 

çocuklarda, bir yaş üstünde ise kız çocuklarında daha sık 

görülür. Vezikoüreteral reflü ve işeme bozukluğu olanların 

yanı sıra özellikle tuvalet eğitimini tamamlamış oyun çağı 

kız çocuklarında idrar bekletmeye bağlı olarak idrar yolu 

enfeksiyon sıklığı daha fazla artmaktadır.” 

Specialist Doctor Gökçe Can 

Urinary tract infections are among the most common 

ailments in both children and adults. Urinary tract 

infection is more common in boys under one year of 

age and in girls over one year old. Specialist Doctor 

Gökçe Can, Pediatric Nephrology Department at 

Memorial Ankara Hospital shared information about 

urinary tract infections in children and prevention 

methods. 

“The infection of the urinary tract, namely kidney, 

ureter and bladder due to bacteria, is called urinary tract 

inflammation. Urinary tract infection is more common in 

boys under one year of age and in girls over one year old. 

In addition to those with vesicoureteral reflux and voiding 

disorders, the frequency of urinary tract infections 

increases more due to urinary retention, especially in 

play-age girls who have completed toilet training. 

“Coli bacillus is the main cause” 

“The main cause of urinary tract infection is the coli 

bacteria called E-coli. Coli bacillus, a bacterium found in 

feces, occurs when microorganisms around the genital 

area infect the urinary tract. 

“Koli basili bakterisi başlıca nedeni oluşturur” 

“İdrar yolu enfeksiyonunun başlıca nedeni E-coli olarak 

adlandırılan Koli basili bakterisidir. Dışkıda bulunan 

bir bakteri olan Koli basili, genital bölge etrafında olan 

mikroorganizmaların idrar yollarına bulaşması ile ortaya 

çıkar. Bununla birlikte idrar yollarında ve böbreklerde 

yapısal anomaliler idrar yolu enfeksiyonuna yatkınlık 

oluşturabilir. Bu yapısal üriner sistem bozuklukları; 

vezikoüreteral reflü (VUR) idrar torbasından böbreklere 

idrar kaçışı, böbrek kanallarında darlık, böbrek taşı 

şeklinde sıralanabilir. Ayrıca işeme fonksiyon bozuklukları, 

idrar bekletme, kişisel hijyen kurallarına dikkat etmeme, 

çocuklara uygun tuvaletin olmaması ve boşaltımın doğru 

yapılamaması idrar yolu enfeksiyonuna sebep olabilecek 

durumları oluşturmaktadır.” 

“Sebebi belirlenemeyen ateş varlığında idrar tahlili 

yapılmalıdır” 

“Çocuklarda görülen idrar yolu enfeksiyonunun alt 

üriner ve üst üriner sistem belirtileri birbirinden 

farklılık göstermektedir. Üst üriner sistem enfeksiyonu 

böbreklerin iltihabı olurken, alt üriner enfeksiyonu ise 

üreterlerin ve mesanenin iltihabıdır. Ateş, karın ağrısı, 

bulantı, kusma, iştahsızlık, yan ağrısı, sırt ağrısı, sık idrara 

çıkma isteği, idrar yaparken yanma, ağrı ve batma, aniden 

idrar gelme hissi, idrarda kan genel belirtiler arasında yer 

almaktadır. 

İki yaşından küçük bebeklerde ise belirtiler daha dikkatli 

değerlendirilmelidir. 


However, structural anomalies in the urinary tract and 

kidneys may predispose to urinary tract infection. These 

structural urinary system disorders can be listed as 

vesicoureteral reflux (VUR), urine leakage from the urinary 

bladder to the kidneys, stenosis in the kidney canals, and 

kidney stones. In addition, voiding dysfunctions, urine 

retention, not paying attention to personal hygiene rules, 

lack of toilet suitable for children and inability to empty 

properly constitute situations that may cause urinary 

tract infection.” 

“Urine analysis should be performed in the presence 

of fever of unknown origin” 

“The lower urinary and upper urinary tract symptoms 

of urinary tract infection in children differ from each 

other. An upper urinary tract infection is an inflammation 

of the kidneys, while a lower urinary tract infection 

is an inflammation of the ureters and bladder. Fever, 

abdominal pain, nausea, vomiting, loss of appetite, flank 

pain, back pain, frequent urination, burning, pain and 

stinging during urination, sudden urination, blood in the 

urine are among the general symptoms. 

In infants younger than two years of age, symptoms should 

be evaluated more carefully. For this reason, urinalysis 

should be performed in all young children with fever 

and in whom the focus of fever cannot be determined. 

Again, urinary tract infection should be considered in 

the presence of decreased feeding, growth retardation, 

bad odor in the urine, and prolonged jaundice in young 

infants.” 

“Treatment depends on the area of infection” 

“The treatment of urinary tract infection depends on 

whether the infection is in the lower or upper urinary 

tract. Since there is a risk of permanent damage to the 

kidneys in upper urinary tract infection, the treatment 

should be administered as parenteral antibiotic therapy 

by injection into the muscle or intravenously, and oral 

antibiotic therapy should be administered in lower urinary 

tract infections. An important part of the treatment is 

that children consume plenty of fluids in this process.” 

“Urinary tract infection can become chronic” 

Urinary tract infections can become chronic in some 

children. This is called recurrent urinary tract infection. 

Below this, the probability of urinary system anomaly is 

high. For this reason, in children with recurrent urinary 

tract infections, other than ultrasound, kidney imaging 

methods should be used. However, it should be ensured 

that it is followed by a pediatric nephrologist. 

“Children should be taught to urinate, not to wait” 

Children’s use of toilets, especially in schools, can cause 

concerns for families in terms of hygiene. However, 

rather than the hygiene of the toilet, 

Bu sebeple ateşli olan ve ateş odağının saptanamadığı 

bütün küçük çocuklarda mutlaka idrar tahlili yapılmalıdır. 

Yine küçük bebeklerde beslenmede azalma, gelişme 

geriliği, idrarda kötü koku, uzamış sarılık varlığında idrar 

yolu enfeksiyonu akla getirilmelidir.” 

“Tedavi, enfeksiyon oluşan bölgeye göre değişir” 

“İdrar yolu enfeksiyonunun tedavisi, enfeksiyonun alt ya 

da üst üriner sistemde olmasına göre değişmektedir. Üst 

üriner sistem enfeksiyonunda böbreklerde kalıcı hasar 

riski olduğu için tedavinin parenteral yani kas veya damar 

içine enjeksiyon yolu ile antibiyotik tedavisi şeklinde 

uygulanması; alt üriner sistem enfeksiyonunda ise ağızdan 

verilen antibiyotik tedavisi uygulanması gerekmektedir. 

Tedavinin önemli bir parçasını da çocukların bu süreçte 

bol sıvı tüketmesi oluşturur.” 

“İdrar yolu enfeksiyonu kronik hale gelebilir” 

İdrar yolları enfeksiyonu bazı çocuklarda kronik hale 

gelebilmektedir. Buna tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu 

denir. Bunun altında üriner sistem anomalisi çıkma 

ihtimali yüksektir. Bu sebeple tekrarlayan idrar yolları 

enfeksiyonu olan çocuklarda ultrason dışında, böbrek 

görüntüleme yöntemlerinin kullanılması gerekmektedir. 

Bununla birlikte mutlaka bir çocuk nefroloji uzmanı 

tarafından takip edilmesi sağlanmalıdır. 

“Çocuklara idrar bekletmek değil, idrar yapmayı 

öğretmek gerekir” 

Çocukların özellikle okullardaki tuvaletleri kullanmaları 

aileleri hijyen açısından endişelendirebilmektedir. Ancak 

tuvaletin hijyeninden çok ailelerin çocuklarına tuvaletlerini 

tutmamaları ve tuvaleti kullanırken hijyen kurallarına 

dikkat etmeleri gerektiği benimsetilmelidir. 


families should be taught that their children should not 

hold their toilets and that they should pay attention to 

the hygiene rules when using the toilet. Because holding 

urine for a long time is one of the reasons that lead to 

infection in children. 

With these precautions, you can protect yourself 

from urinary tract infections! 

Things to do to prevent urinary tract infection can be 

listed as follows: 

-Plenty of water should be consumed, 

- Urine should not be kept waiting and should go to the 

toilet immediately when necessary, 

- Do not wear tight underwear, 

- Care should be taken to ensure that the underwear is 

made of cotton, 

-Hygiene rules should be followed, genital cleaning 

should be done from front to back after toilet and should 

not be passed again, 

-During the summer holidays, the sea should be preferred 

instead of the pool, 

-Urinary tract infection should be followed up by a 

pediatric nephrologist. 

Çünkü uzun süre idrarı tutmak çocuklarda enfeksiyona 

yol açan sebeplerden birini oluşturmaktadır. 

Bu önlemlerle idrar yolu enfeksiyonlarından 

korunabilirsiniz! 

İdrar yolu enfeksiyonundan korunmak için yapılması 

gerekenler şu şekilde sıralanabilir: 

-Bol su tüketilmeli, 

-İdrar bekletilmemeli ve gerektiğinde hemen tuvalete 

gidilmeli, 

-Sıkı çamaşır giyilmemeli, 

-İç çamaşırlarının pamuklu olmasına özen gösterilmeli, 

-Hijyen kurallarına uyulmalı, tuvaletten sonra genital 

temizlik önden arkaya doğru yapılmalı ve geçilen yerden 

bir daha geçilmemeli, 

-Yaz tatili dönemlerinde havuz yerine deniz tercih edilmeli, 

-İdrar yolu enfeksiyonu çocuk nefroloji uzmanı tarafından 

takip edilmeli. 


th 

INTERNATIONAL 

COSMETIC 

CONGRESS 

Multifunctional 

Cosmetics 

Nov 30th - Dec 2nd 2023 

30 Kasım - 2 Aralık 

Nirvana 

Cosmopolitan, 

Antalya

Pharma Türkiye September October 2023

Create successful ePaper yourself

Delete template?

Save as template?