23.06.2023 Views

Hillsider 101

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Hillside Beach Club’da<br />

geçerli avantajlar<br />

Konaklamada geçerli %15 indirim.<br />

Havaalanı transferi ücretinin %50’si ING’den.<br />

Tekneyle seyahatlerde, günlük ziyaret bedelinde<br />

geçerli, kişi başı %35 indirim.<br />

Sanda SPA’da geçerli %10 indirim.<br />

İlk kez konaklamalarda yiyecek ve içecek<br />

harcamalarında geçerli %15 indirim.<br />

Hillside City Club Etiler’de<br />

geçerli avantajlar<br />

Hillside City Club Etiler üyeliklerinde %20 indirim ve<br />

POS üzerinden yapılan işlemlerde ek %5 indirim,<br />

taksitli ödemelerdeyse +2 taksit.<br />

Personal Trainer paketlerinde +2 taksit.<br />

Sanda SPA’da alınan paketler ve tekli kullanımlarda<br />

%10 indirim ve paketlere özel +2 taksit.<br />

Hillside Live by ING’de gerçekleşen canlı gösteriler,<br />

konserler ve stand-up’larda geçerli %25 indirim.<br />

Yazın tadını,<br />

Hillside Beach Club’da<br />

İndirimlerden faydalanmak için ödemelerin ING Kredi Kartı ya da<br />

ING Banka Kartı ile yapılması gerekir.<br />

Hillside Beach Club indirimleri, konaklama ödemesinin ING kartıyla<br />

yapıldığı durumlarda geçerlidir.<br />

Hemen ING’li olun<br />

ING’liler çıkarıyor!<br />

2


Geleceğin tasarımıyla<br />

bugün tanışın<br />

%100 elektrikli, %0 deri.<br />

Yerleşik Google özelliği, sürüşünüzü daha güvenli hale getiren<br />

Pixel Far teknolojisi ve sıfır deri ile lüksü yeniden tanımlayan<br />

iç tasarımıyla Volvo otomobillerinin geleceği ile tanışın.<br />

Tamamen elektrikli, C40 Recharge.<br />

Service by Volvo | Volvo Car Garanti | Volvo Car Finance | Volvo Car Kasko | Volvo Car Prime | / VolvoCarTurkey | volvocars.com.tr | Volvo Car Türkiye İletişim Merkezi 444 48 58


Daha sağlıklı bir yaşam için yeni bir antrenman deneyimine hazır mısınız?<br />

Üstün sonuçlar, hassas ölçümler ve anlık geri dönüşler.<br />

Technogym ekipmanları, antrenman rutininizi en iyi versiyonuna ulaştırmanız<br />

için incelikle tasarlandı.<br />

0212 970 50 55 I technogym.com/tr<br />

Technogym App


TIMELESS GEMS FROM THE GRAND BAZAAR<br />

basakbaykal.co.uk


20-24<br />

26-32<br />

Derya Bigalı<br />

Röportaj<br />

34-41<br />

Sıra Dışı 3 Şehir<br />

44-48<br />

Su Terapisi<br />

50-56<br />

D Vitamini ve<br />

Güneşlenme İlişkisi<br />

66-68<br />

Steve Comer<br />

Now Chat<br />

70-80<br />

Spirit of Nature<br />

shopi-go fotoğraf çekimi<br />

82-86<br />

Yeni Gözdelerimiz:<br />

Hydra, Skiathos, Meis<br />

88-90<br />

92-95<br />

Sezgisel Ressam:<br />

Erkut Terliksiz<br />

Röportaj<br />

98-100<br />

Yapay Zekâ ve Sanat<br />

102-108<br />

Hillside Live:<br />

Mini Söyleşiler<br />

109-116<br />

118-121<br />

Hangi Festival?<br />

122-128<br />

İlham Veren Gençler<br />

Barış Gültürk:<br />

Pickleball 130-132<br />

Akdeniz'de Yaz<br />

140-141<br />

Good for Men<br />

142<br />

En Beğenilen İlan<br />

57-63<br />

Yürümek<br />

Word of Mouth:<br />

İçecek Devrimi<br />

134-136<br />

Cennette Sürdürülebilirlik<br />

137-139<br />

Astroloji:<br />

Ay Düğümleri


Sizin gibi özel.<br />

Yazarlar ve Katkıda Bulunanlar<br />

Bahar Akıncı – Sıra Dışı 3 Şehir<br />

Billur Somer – Now Chat + ArtBlog / Hillside Live söyleşileri<br />

Ebru Şinik – D Vitamini ve Güneşlenme İlişkisi<br />

Esra Bebek – Pickleball<br />

Funda Karayel – ArtBlog / Yapay Zekâ ve Sanat + Cennette Sürdürülebilirlik<br />

İpek Auf – Word of Mouth / İçecek Devrimi<br />

İpek Kigan – Derya Bigalı röportaj + Astroloji / Ay Düğümleri<br />

Mehmet Tez – Dünyadan Festivaller<br />

Melih Uslu – Yürümek<br />

Merve Ateş – Su Terapisi<br />

Oben Budak - Good for Men<br />

Pınar Morpınar – İlham Veren Gençler söyleşileri<br />

Rana Korgül - ArtBlog / Erkut Terliksiz röportajı + Yeni Gözdelerimiz: Hydra, Skiathos, Meis<br />

Barış Gültürk – ArtBlog / Akdeniz'de Yaz fotoğrafları<br />

Duru Bebekoğlu – Word of Mouth / İçecek Devrimi illüstrasyonu<br />

Güneş Kazdal – İlham Veren Gençler portreleri<br />

Neslihan Balamtekin – Pickleball illüstrasyonları<br />

Pınar Gediközer – ArtBlog / Erkut Terliksiz fotoğrafları<br />

Serkan Eldeleklioğlu / Ali Hikmet Bıçkıcı – Hillside Live / Sanatçı portreleri<br />

Uğur Bektaş – Derya Bigalı portreleri<br />

Moda çekimleri için shopi go’ya teşekkür ederiz.<br />

AI GENERATED KAPAK TASARIMI<br />

DOĞU DİNMEZ<br />

Lisans eğitimini İTÜ Endüstri Ürünleri Bölümü’nde tamamladı.<br />

Üniversite boyunca multimedia arayüz tasarımı alanında çalıştı.<br />

Daha sonra fotoğraf manipülasyon ve alternatif çekim teknikleri<br />

üzerine yoğunlaştı. Reklam ajansları ile yaptığı çalışmalar<br />

ile yurtdışında ödüller kazandı. Şu anda freelance olarak AI<br />

üzerinde hyperrealistic görsel uygulamalar ve bunların görsel<br />

prodüksiyonlarının basitleştirilmesi üzerinde çalışmakta.<br />

Yayımcı<br />

Attaş Alarko Turistik Tesisler A.Ş.<br />

Nisbetiye Cad. Ahular Sok. No.6 Etiler 34337<br />

İstanbul/Türkiye T. 0212 362 30 00<br />

Attaş Alarko Turistik Tesisler Adına Sahibi<br />

İzzet Garih<br />

Genel Yayın Koordinatörü<br />

Edip İlkbahar<br />

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü ve<br />

Reklam Sorumlusu<br />

Özlem Gökbel (ozlemgokbel@gmail.com)<br />

Yazı İşleri<br />

Billur Somer, Ceyda Abik<br />

Tasarım<br />

Gutentag Studio<br />

Basımcı ve Basıldığı Yer<br />

Promat Matbaa<br />

Orhangazi Mah. 1673 Sok. No.34 Esenyurt<br />

İstanbul / Türkiye T. 212 622 6363<br />

Basıldığı Tarih<br />

Haziran 2023<br />

Yayın Türü<br />

Yerel Süreli Yayın (Dergi)<br />

<strong>101</strong>. Sayı<br />

Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül 2023 (Altı ayda bir yayımlanır.)<br />

<strong>Hillsider</strong> Magazine'de yayımlanan yazı ve fotoğrafların tüm hakları, <strong>Hillsider</strong> logosu ve isim hakkı Attaş Alarko Turistik Tesisler A.Ş.’ye aittir. Kaynak gösterilerek de olsa<br />

Attaş Alarko Turistik Tesisler A.Ş.’nin yazılı izni olmadan hiçbir şekilde yazı ve fotoğraflardan alıntı yapılamaz.<br />

www.hillside.com.tr<br />

hillsider@hillside.com.tr


Gurme Seyahatler için<br />

Farklı Destinasyonlar<br />

Türkiye'nin ilk modern ve çağdaş sanat<br />

müzesi olan İstanbul Modern'in yeni<br />

binası ziyarete açıldı. Renzo Piano Building<br />

Workshop tarafından tasarlanan yeni bina,<br />

dünyaca ünlü mimar Renzo Piano'nun<br />

Türkiye'deki ilk projesi olma özelliği<br />

taşıyor.<br />

10.500 metrekarelik kullanım alanıyla sergi<br />

ve programlara ev sahipliği yapan beş katlı<br />

müze binası; büyük sergi salonları, çok<br />

amaçlı mekânlar, ofisler, eğitim ve farklı<br />

kültürel etkinlikler ile diğer faaliyetler<br />

için alanlar barındırıyor. Boğaziçi’nin<br />

ışık yansımalarıyla pırıldayan sularından<br />

ilham alınarak tasarlanan bina, üç boyutlu<br />

& THEN<br />

Gurme seyahatler, lezzetli yemekleri<br />

keşfetmek ve kültürel tatların zenginliğini<br />

deneyimlemek isteyen gezginler için<br />

heyecan verici bir macera. Damak tadını<br />

tatmin edecek benzersiz lezzetler ve yerel<br />

mutfakların sırlarını keşfetmek için ziyaret<br />

edebileceğiniz farklı destinasyonları bir<br />

araya getirdik.<br />

İstanbul Modern'in Yeni Müze Binası Ziyarete Açıldı!<br />

biçimlendirilmiş alüminyum panellerle<br />

kaplı cephesiyle günün her saatinde değişen<br />

güneş ışığı ve sudan gelen yansımalarla ışık<br />

ve gölge oyunları yaratıyor. Bina, şeffaf bir<br />

zemin katıyla ziyaretçilerin Tophane Parkı<br />

ve kıyı şeridi arasında bağlantı kurmasını<br />

sağlıyor. Yeni binada ayrıca Olafur Eliasson<br />

ve Refik Anadol gibi sanatçıların mekâna<br />

özgü yerleştirmeleri de bulunuyor.<br />

Açılışla beraber ziyarete açılan<br />

sergiler arasında İstanbul Modern'in<br />

koleksiyonundan seçmeleri içeren "Yüzen<br />

Adalar", Nuri Bilge Ceylan'ın fotoğraf<br />

sergisi "Başka Bir Yerde", Renzo Piano'nun<br />

yapılarına odaklanan "Yerin Ruhu", kadın<br />

sanatçıların üretimlerini desteklemek<br />

amacıyla müze koleksiyonuna dahil edilen<br />

yapıtları içeren “Hep Buradayız” yer alıyor.<br />

Müzenin yapım sürecini belgeleyen Cemal<br />

Emden'in fotoğraf sergisi "Mimarinin<br />

İnşası" da görülebilecek diğer bir sergi.<br />

Dünyanın En Pahalı<br />

Airbnb evi; Musha Cay<br />

Güney Bahamalar’ın Exuma Zinciri’ndeki<br />

adada yer alan 10.000 metrekareye yayılan<br />

malikane 12 yatak odasına sahip. Daha önce<br />

ünlü sihirbaz David Copperfield’e ait olan<br />

malikanede; tenis kortları, masaj odaları,<br />

spor salonu ve spa yer alıyor. Adanın ‘’The<br />

Landing’’ adlı aktivite alanında ise yemek<br />

odası, bar, dinlenme salonu ve muhteşem<br />

gün batımını izlemek için bir seyir iskelesi<br />

bulunuyor.<br />

• Fukuoka, Japonya:<br />

Japonya’nın en kalabalık 10 şehrinden biri<br />

olan Fukuoka; Kore ve Çin mutfağından<br />

etkilenen ilginç yemek kültürü ile dikkat<br />

çekiyor. Yerel lezzetlerden Hakata Ramen<br />

ve Motsunabe, Fukuoka mutfağının<br />

denenmesi gerekenlerinden.<br />

• Umbria, İtalya:<br />

Denize kıyısı olmayan fakat tarihi ve<br />

doğal güzellikleriyle bambaşka bir havaya<br />

bürünen bu şirin gastronomi şehrinin en<br />

ünlü yemekleri tütsülenmiş etler ve siyah<br />

Norcia trüf mantarı.<br />

• Lima, Peru:<br />

Latin Amerika’nın en yeni ve gözde<br />

gastronomi merkezi olarak öne çıkan<br />

Lima’da dünya mutfağından enfes çeşitler<br />

sunan Rafael, Gaston Acurio’nun restoranı<br />

Astrid y Gaston ve ceviche denince akla<br />

gelen El Veridico de Fidel mutlaka ziyaret<br />

edilmesi gereken restoranlar.<br />

• Bask Bölgesi, İspanya:<br />

Bölgenin vazgeçilmez yiyeceklerinden olan<br />

ve yerel kültürün önemli bir parçası haline<br />

gelen Pintxos isimli küçük aperatiflerin en<br />

güzel örneklerini San Sebastian’daki Borde<br />

Berii’de deneyimleyebilirsiniz.<br />

• Kuala Lumpur, Malezya:<br />

Özgün sokak lezzetleriyle Asya’nın önde<br />

gelen mutfaklarından birine sahip şehirde,<br />

baharat ve soslar öne çıkıyor. Tiger<br />

Chapati’de tadabileceğiniz yerel lezzetleri ve<br />

Sambai Hijau’daki soslu tavukları listenize<br />

mutlaka ekleyin.<br />

20 Now & Then 21


& THEN<br />

2023 Yazında Yurt Dışında<br />

Görülmesi Gereken Sanat Etkinlikleri<br />

Sanat dünyası 2023 yılında birçok<br />

uluslararası sergi ve organizasyonla<br />

buluşurken, heyecan verici sanat<br />

etkinlikleri yaz aylarında da hız kesmeden<br />

devam edecek. Önümüzdeki dönemde<br />

dünyanın dört bir yanında seyircisiyle<br />

buluşacak, mutlaka görülmesi gereken<br />

sergiler, etkinlikler ve bienalleri sizler için<br />

derledik.<br />

• Karl Lagerfeld ‘A Line of Beauty’: Yaratıcı<br />

zekâsı ve trendlerin ötesindeki bakış<br />

açısıyla moda dünyasına pek çok yeni<br />

perspektif kazandıran Karl Lagerfeld’in<br />

çalışmalarını mercek altına alan sergi Met<br />

Gala’nın ardından New York’daki Tisch<br />

Gallery’de ziyaretçilerle buluşuyor.<br />

• Londra Bienali 2023: Yeni çıkan trendleri<br />

ve tüm gelenek ve düşünce çizgilerinden<br />

sayısız sanatçıyı, çağdaş sanatın<br />

çerçevesinde buluşturan Londra Bienali,<br />

26-30 Temmuz tarihleri arasında ziyaret<br />

edilebilir.<br />

• Ai Weiwei ‘Making Sense’: Ai Weiwei’nin<br />

tasarıma odaklanan ilk sergisi, bizi değer,<br />

insanlık, sanat ve aktivizm üzerine bir<br />

meditasyona davet ediyor. Daha önce<br />

görülmemiş koleksiyonlarının ve sergi için<br />

yeni siparişlerin yanı sıra, sanatçının en<br />

önemli eserlerinden bazıları da Londra’daki<br />

Design Museum’da gerçekleşecek bu sergide<br />

30 Temmuz tarihine kadar görülebilir.<br />

• Georgia O’Keeffe: 1920’lerin başında<br />

özgür ruhu ve yenilikçi sanat eserleri<br />

ile kadınlar için rol modeli haline gelen<br />

Georgia O’Keeffe’nin kâğıt çalışmalarıyla<br />

tablolarını bir araya getiren New York<br />

MoMA’daki bu sergi, O’Keeffe’nin çalışma<br />

yöntemlerine nadir bir bakış sunuyor.<br />

• Basquiat x Warhol ‘Painting 4 Hands’:<br />

Jean-Michel Basquiat ve Andy Warhol’un<br />

imzasını taşıyan 300’den fazla eseri ve<br />

belgeyi bir araya getiren sergi, 1980’lerin<br />

New York sanat sahnesinin enerjisini<br />

yansıtırken dönemin özgür ruhunu<br />

ortaya koyuyor. Sergi 28 Ağustos tarihine<br />

kadar Paris’teki Fondation Louis Vuitton<br />

müzesinde ziyaret edilebilir.<br />

Cem Sonel’in “Binary”<br />

sergisi Anna Laudel<br />

Düsseldorf’ta!<br />

Dijital tabanlı seri işleri dahil olmak üzere<br />

farklı teknik ve materyalleri bir araya<br />

getirerek varlık ve yokluk çatışmasına<br />

bireysel bir yorum getiren sanatçı Cem<br />

Sonel’in ‘Binary’ adlı kişisel sergisi, Anna<br />

Laudel Düsseldorf’ta sanatseverlerle<br />

buluşuyor. 2022 yılında Anna Laudel<br />

İstanbul’da sergilenen “Bir ve Sıfır İki<br />

Eder” sergisinin devamı niteliğindeki<br />

“Binary”, ismini aldığı ikili kodlama<br />

sistemi gibi, ifade gücünü basitliğinden<br />

alan, birbirlerini var eden ve besleyen<br />

kavramlar üzerine yoğunlaşıyor.<br />

Eserlerinde ileri dönüşüm tekniğine yer<br />

veren Sonel, atık olarak değerlendirilen<br />

veya işlevini yitirmiş dijital ekran, MDF,<br />

LED panel ve pleksi levha gibi materyalleri<br />

sanatının bir parçası haline getiriyor. Cem<br />

Sonel'in eserleri, hiçlik, varlık ve yokluk<br />

arasındaki benzerlikleri analitik bir şekilde<br />

sorgulatmayı hedefliyor; teknoloji, varoluş<br />

ve anlam arasında modern bir bağ kuruyor.<br />

22<br />

Now & Then<br />

23


& THEN<br />

C<br />

M<br />

Y<br />

Meşher, John Craxton’ın<br />

Ülkemizdeki İlk Sergisine<br />

Ev Sahipliği Yapıyor<br />

CM<br />

MY<br />

CY<br />

CMY<br />

K<br />

İstanbul'un disiplinlerarası sanat mekânı<br />

Meşher, Britanyalı ressam John Craxton'ın<br />

Türkiye'deki ilk kişisel sergisine ev sahipliği<br />

yapıyor. 23 Temmuz tarihine kadar ziyaret<br />

edilebilecek olan "John Craxton: Işığın<br />

Peşinde" adlı sergi, Craxton'ın yaşamını ve<br />

eserlerini tanıtmayı hedefliyor.<br />

Sergi Craxton'ın anıtsal duvar halıları,<br />

tablolar, çizimler, baskılar ve kişisel eşyaları<br />

da dahil olmak üzere geniş bir eser seçkisini<br />

sunarken, Amerikalı fotoğrafçı Robert<br />

McCabe ve ressam Nicholas Moore'un<br />

fotoğraflarıyla da zenginleştirilmiş olacak.<br />

Craxton'ın eserlerinde Yunan ve Türk<br />

kültürü, mitoloji ve renklerin güçlü<br />

kullanımı önemli bir yer tutuyor.<br />

24 Now & Then


Derya<br />

Bigalı<br />

Sanat İle<br />

Yoğrulmuş Bıṙ Hayat<br />

Sanatçı bir ailede, sanatın birçok dalı ile iç içe büyümüş Derya Bigalı.<br />

Beklenenin aksine Bilgisayar Mühendisliği okuyup, 10 yıl mesleğini yaptıktan<br />

sonra yıllar önce içine işlemiş sanat sevgisinin izinden ilerlemeyi tercih<br />

etmiş. Bu yıl 30'uncu yılını kutlayan Akbank Sanat'ın direktörlüğünü uzun<br />

yıllardır başarılı bir şekilde icra eden Derya Bigalı ile sayılardan sanata<br />

olan yolculuğunu konuştuk.<br />

Röportaj: İpek Kigan<br />

@ipekkigan_<br />

Fotoğraflar: Uğur Bektaş<br />

26 Derya Bigalı<br />

27


Ressamın imgelediği ile izleyenin<br />

algıladığı farklı da olsa, izleyen<br />

o resmi kendi haritalarından okuyor.<br />

Kavramsal sanat tam da bu aslında.<br />

İpek Kigan:<br />

Derya Bigalı:<br />

İ.K.<br />

D.B.<br />

İ.K.<br />

Sanata olan ilginiz çocukluktan başlamış<br />

sanırım?<br />

Evet, çok küçük yaşlardan beri resim<br />

yapıyordum, evde bulduğum tüm kağıtlara<br />

sürekli resimler çizerdim, hatta dergilerin<br />

kapaklarındaki fotoğrafları kopyalardım,<br />

odamın duvarlarına yapıştırırdım. Annem<br />

de mutlaka enstrüman çalmam gerektiğini<br />

düşündüğü için beni müzik derslerine<br />

götürürdü. Her hafta mutlaka ailece<br />

sezondaki sinema ve tiyatroları izlerdik.<br />

Çocuk yaşlarda başlayan bu ilgi daha sonra<br />

mesleğe dönüştü. Çocuk yaşta sanat<br />

eğitiminin çok önemli olduğunu<br />

düşünüyorum. Bundan dolayı biz de<br />

Akbank Sanat olarak çocuklara yönelik<br />

birçok atölye gerçekleştiriyoruz. Akbank<br />

Çocuk Tiyatrosu da geçen yıl 50’inci yılını<br />

kutladı. Çocukken yapılan her şeyin<br />

mutlaka ileriki yaşlarda etkisi olduğuna<br />

inanıyorum.<br />

Ailenizde ressam Şeref Bigalı gibi önemli<br />

sanatçıların olması sizi nasıl etkiledi?<br />

Mesela resim yapmak veya bir resme<br />

bakmak sizin için ne ifade ediyordu?<br />

Resim yapmak benim için soyut düşüncenin<br />

en iyi temsilcisi. Bir çeşit hayal kurmak ve<br />

onu kâğıda, tuvale dökmek. Resmi hem<br />

yapan hem de izleyen o resim üzerinden bir<br />

hayal kuruyor. Bu hayaller belki de<br />

birbiriyle hiç ilgisi olmayan yönlere gidiyor<br />

ama bence bu o kadar da önemli değil.<br />

Sonuçta ressamın imgelediği ile izleyenin<br />

algıladığı farklı da olsa, izleyen o resmi<br />

kendi haritalarından okuyor. Kavramsal<br />

sanat tam da bu aslında. Sanatçının yaptığı<br />

eserle iletmek istediği fikir veya kavram,<br />

izleyicinin sanat tarihi bilgisine paralel<br />

olarak çok farklı algılanabiliyor.<br />

Artık bir sanat eserinin güzel olma<br />

koşulu yok. İletmek istediği mesaj<br />

estetik güzelliğin çok ötesinde.<br />

Analitik tarafı güçlü, sayıları seven bir<br />

kişinin aynı anda sanatla bu kadar<br />

yakından ilgilenmesi pek karşılaştığımız bir<br />

şey değil. Bilgisayar bölümünü seçmeniz<br />

ailenizin yönlendirmesinin bir sonucu<br />

muydu?<br />

D.B.<br />

İ.K.<br />

D.B.<br />

Benim lisede okuduğum dönemde bilgisayar<br />

mühendisliği en popüler alandı. O dönemde<br />

de sanata ve mimariye ilgiliydim ama biraz<br />

da çevrenin teşvikiyle bilgisayar<br />

mühendisliğini yazdım ve kazandım. Sonra<br />

çok sevdim. 10 yılda (7 yıl Almanya’da<br />

olmak üzere) mesleğimi yaptım. Bilgisayar<br />

mühendisliği analitik düşünmeyi öğretiyor.<br />

Sebep-sonuç ilişkisini, olasılıkları çok iyi<br />

öngörmek lazım. Hayatın her alanında<br />

yararlanılabilecek bir düşünce sistemi. Aynı<br />

zamanda paralel düşünme (multitasking),<br />

risk yönetimi, acil durum planlaması,<br />

datanın kullanımı gibi farklı boyutları da<br />

var. Bugün artık teknoloji hayatımızın her<br />

alanında, sanatta da çok kullanılıyor. Dijital<br />

sanat, NFT, metaverse gibi kavramlar gelişti.<br />

Big data, makine öğrenimi, yapay zekâ ile<br />

birçok sanat eseri üretiliyor. Bu gözle<br />

baktığımızda artık sanat ve teknolojiyi<br />

ayırmamız imkânsız.<br />

Zamanında seramik çalışmaları da<br />

yapmışsınız. Mesela sizce kodlama<br />

yapmakla seramik yapmak arasında bir<br />

benzerlik var mı?<br />

Seramik çalışmak 3 boyutlu planlamayı<br />

gerektiriyor. Bugün artık 3D printerların<br />

yaptığı işler aslında temel olarak 3 boyutlu<br />

planlama ile mümkün. Bizim dönemimizde<br />

robotik çalışmalar yeni başlamıştı, 3<br />

boyutlu bir tasarım yapmak ciddi kod bilgisi<br />

gerektiriyordu ama artık hazır programlar<br />

var ve çok kolay yapılabiliyor. Önemli olan<br />

tasarımda estetik yaratıcılık. Seramik<br />

çalışmak da sanal olarak planladığımız bir<br />

cismi fiziksel olarak hayata geçirmek, bu<br />

bağlamda bakıldığında kod yazma ile<br />

paralellikleri var.<br />

28 Derya Bigalı<br />

29


metaverse kavramı geliştirildi, VR gözlükler<br />

üretildi, amaç üç boyutlu reel hayatı simule<br />

etmekti. Ama pandemi bittikten sonra<br />

metaverse’in popüleritesi de bitti, yine<br />

fiziksel olarak bir araya gelmeye başladık.<br />

Hologramlar üretiliyor, gelecekte çok daha<br />

gerçekçi üç boyutlu dünyalar oluşturulacak<br />

bence. Mekânsızlaşma ve her şeyin dijitalde<br />

olması, alternatif bir sanal dünyada yaşama<br />

fikri henüz çok yaygın kabul görmüş değil.<br />

Ama bu bir süreç, yavaş yavaş bu da<br />

normalleşip kabul görecek bence.<br />

İ.K.<br />

D.B.<br />

İ.K.<br />

D.B.<br />

Otuz yıla yakındır Akbank Sanat<br />

bünyesindesiniz. Oldukça uzun bir süre.<br />

Bunca zamanda dünyada ve Türkiye’de<br />

sanatla ilgili ne gibi gelişmeler yaşandı?<br />

Evet toplam 26 yıldır Akbank’ın sanat<br />

etkinliklerini yönetiyorum, 20 yıla yakındır<br />

da Akbank Sanat’ın Direktörüyüm. Bu süre<br />

içinde dünyada ve Türkiye’de birçok<br />

gelişmeler oldu tabii. Eskiden genç<br />

sanatçılara çok imkanlar sağlanmazdı,<br />

şimdi bu çok daha fazla. Dijitalleşme ve<br />

sosyal medya da sanatın lokalden globale<br />

geçmesini sağladı. Artık genç bir sanatçı<br />

kendi Instagram hesabı ya da web sitesi<br />

üzerinden kendini kolaylıkla dünyaya<br />

tanıtabiliyor. Sanatın daha<br />

demokratikleştiğini düşünüyorum. Gençler<br />

kolaylıkla dünyanın her yerine gidip ‘artist<br />

residancy’ programlarından<br />

faydalanabiliyorlar. Daha çok ortak projeler<br />

görüyoruz. Farklı disiplinlerden gelen<br />

sanatçılar ortak projeler üretiyor. Sanatta<br />

sınırların kalkması sevindirici.<br />

Her şeyin hızla dijitalleşmeye başladığı bu<br />

dönemde sizce sanat gösterilerini,<br />

konserleri gelecekte nasıl dinliyor,<br />

seyrediyor olacağız? Sanat alanında<br />

beklediğiniz en radikal değişim ne olabilir?<br />

Aslında pandemide küçük bir demo yaşadık.<br />

Evlerimizden sanat eserlerine ulaştık,<br />

sanatçılar da atölyelerinden bağlanarak<br />

konserler yaptılar. Gerçeklik etkisini<br />

arttırmak için iki boyutlu ekranlara ek<br />

En radikal değişim yapay zekâ ile<br />

olacak bence. Makinelerin sanat<br />

eseri üretimi gelecekte çok daha<br />

ileri aşamalara gelecek.<br />

İ.K.<br />

D.B.<br />

İ.K.<br />

D.B.<br />

Bir seminer dinlemiştim. Orada demişlerdi<br />

ki şu anda ortaokul – lise çağındaki<br />

çocukların %70 den fazlasının gelecekte<br />

sahip olacakları mesleklerin henüz ismi bile<br />

yok! Bugün henüz bilemediğimiz<br />

mesleklere sahip olacaklar. Bu sizce sanat<br />

için de geçerli mi? Yani 10-15 yıl sonra<br />

sanat alanında bambaşka disiplinler<br />

oluşabilir mi?<br />

Bence bu oluşmaya başladı bile. Dijital<br />

sanat üreten birçok sanatçı grafik tasarım<br />

ve teknoloji eğitiminin üzerine sanat<br />

eğitimi almış oluyor. Artık tek bir alanda<br />

eğitim almak yetmiyor. Farklı disiplinleri<br />

buluşturmak gerekiyor. Girişimcilik<br />

projelerinde çok farklı alanları bir araya<br />

getiren iş projelerinin üretildiğini<br />

görüyoruz. Sanat da en yaratıcı ve öncü<br />

alanlardan biri olduğu için başta sinema<br />

sektörü olmak üzere birçok sanat alanında<br />

şu anda hayal edemeyeceğimiz birçok<br />

yeniliğe şahit olacağız.<br />

Bu yıl Akbank Sanat’ın 30’uncu yılı.<br />

Bugüne kadar Akbank Sanat’ın<br />

gerçekleştirdiklerini nasıl özetlersiniz?<br />

Çağdaş sanat alanında öncüyüz. Otuz yıl<br />

önce çağdaş sanat alanında çalışmalar<br />

yapan sanat kurumu yoktu. Şimdi birçok<br />

kurum ve sanat merkezi var. Otuz yılda<br />

sergilerden konserlere, seminerlerden<br />

atölyelere; dans, caz festivali, kısa film<br />

İ.K.<br />

festivali, çocuk tiyatrosu gibi birçok farklı<br />

disiplinde sanat etkinlikleri gerçekleştirdik.<br />

Çocuk tiyatrosu 51, caz festivali 33, kısa<br />

film festivali 19, günümüz sanatçıları<br />

sergimiz 41 yaşına giriyor bu sene. Her bir<br />

alan da kendi başına çok değerli ve büyük<br />

emeklerle bu kadar yıldır devam ediyor.<br />

Yılda 700’ün üzerinde etkinlik<br />

gerçekleştiriyoruz. Özellikle genç sanatçıları<br />

desteklemek bizim en önem verdiğimiz<br />

konu. Sadece İstanbul değil Anadolu’da<br />

birçok üniversitede etkinliklerle gençlerin<br />

gelişimine katkı sağlamaya çalışıyoruz. Beni<br />

en çok etkileyen ilk defa Akbank Sanat’ın<br />

bir etkinliğinde yer alan genç bir sanatçının<br />

daha sonra uluslararası bir sanatçıya<br />

dönüşümünü takip etmek, çorbada biraz<br />

tuzumuz varsa bunun gururunu yaşamak.<br />

Çocukluğunuzu renklerle ifade etmenizi<br />

istesem hangi renk olurdu? Neden?<br />

D.B.<br />

İ.K.<br />

D.B.<br />

Sanırım gökkuşağı gibi rengarenk olurdu.<br />

Ben çok şanslı bir çocukluk geçirdim. 15<br />

yaşıma geldiğimde Türkiye’nin tamamını<br />

gezmiştim. Sanat alanında da çok ilgili bir<br />

ailem vardı, yaratıcılığın teşvik edildiği,<br />

herkesin tüm düşüncelerini paylaştığı çok<br />

güzel bir ortamda büyüdüm.<br />

Müziği ve elbette cazı çok sevdiğinizi<br />

biliyorum. En sevdiğiniz sanatçıları seçin<br />

desem nasıl bir liste çıkar ortaya?<br />

Bazı sanatçılar zamansız benim için.<br />

Rothko, Egon Schiele, Anselm Kiefer, Yves<br />

Klein, Joseph Beuys ilk aklıma gelen isimler.<br />

Müzik benim için ruh halime göre değişen<br />

bir şey. Sabahları genelde klasik müzik<br />

dinlerim. Bach süitleri gibi daha dingin<br />

parçaları seçerim. Philip Glass, Michael<br />

Nyman gibi minimalist müzisyenleri yoğun<br />

bir şey yaparken dinlemek daha net<br />

30 Derya Bigalı 31


C<br />

M<br />

düşünmemi sağlıyor. Caz zaten olmazsa<br />

olmaz, benim tutkum. Keith Jarrett, Brad<br />

Meldau, John Surman, Gonzalo Rubalcaba,<br />

Charles Lyloyd, Stephan Micus yine ilk<br />

aklıma gelen isimler, kuzey cazını da<br />

yakından takip ediyorum. Avrupa’da çok<br />

genç iyi sanatçılar var şu anda, biz de<br />

festivalimize yeni keşifleri getirmeye<br />

çalışıyoruz.<br />

İ.K.<br />

yaptığımız inziva çalışmaları ise çok keyifli<br />

ve öğreticiydi aynı zamanda. Grup içi<br />

paylaşım ve sinerjiyi oluşturmak, iş<br />

hayatında da çok işe yarayan eğitimler.<br />

Hobilerinizden biri yelken yapmakmış.<br />

Yaşamınızın bir yerinde gerçekleştirmek<br />

üzere yelken ile ilgili kurduğunuz<br />

hayalleriniz var mı?<br />

Y<br />

CM<br />

MY<br />

CY<br />

CMY<br />

K<br />

İ.K.<br />

D.B.<br />

Sizinle 6 ay birlikte Yin Yoga Eğitmenlik<br />

Eğitimi almıştık. İkimizin de amacı Yin<br />

Eğitmeni olmak değildi. Siz ne düşünerek,<br />

hangi faydayı gözeterek bu eğitime<br />

katılmıştınız? Bu sürecin size katkıları nasıl<br />

oldu?<br />

Ben hareketli sporları çok seven biri değilim,<br />

belki de günlük hayatımda zaten çok<br />

hareketli olduğum için es verebildiğim hem<br />

zihinsel hem de fiziksel durabildiğim anlar<br />

çok daha kıymetli oluyor. Yin Yoga bu<br />

anlamda çok iyi. Durmayı becerebilmeyi,<br />

kasları esnetebilmeyi ve gerçekten anda<br />

kalabilmeyi gerektiriyor. Hem çok kolay<br />

hem de çok zor aslında. Kendi limitlerini<br />

fark etmek ve bunu her seferinde biraz<br />

daha ileriye götürmek, dün yapamadığını<br />

bugün yapabildiğini görmek, sabrı sınamak<br />

gibi birçok alt başlığı var. Doğanın içinde<br />

D.B.<br />

İ.K.<br />

D.B.<br />

Yelken benim için en mutluluk veren ortam.<br />

Kaptan arkadaşlarım sayesinde dünyanın<br />

birçok yerine yelken yapma fırsatım oldu.<br />

Deniz üstünde olmak beni en dinlendiren<br />

şey, başka hiçbir tatil yelkenin yerini<br />

tutmuyor. İleride uzun yelken seyahatleri<br />

yapmayı hayal ediyorum, umarım<br />

gerçekleşir.<br />

En çok ne yaparken uçsuz bucaksız bir<br />

özgürlüğün içinde gibi hissedersiniz?<br />

Doğanın içinde olmak beni çok mutlu<br />

ediyor. Yirmi yıl önce Machael’de trekking<br />

yapmıştım, kendimi çok özgür hissetmiştim.<br />

Doğada yapılan tüm sporlar ve etkinlikler<br />

uçsuz bucaksız hissettiriyor. Mümkün<br />

olduğu kadar bu fırsatları değerlendirmeye<br />

çalışıyorum.<br />

32 Derya Bigalı


34 Sıra Dışı 3 Şehir<br />

Yazı: Bahar Akıncı / Gazeteci-Yazar<br />

bhrakinci@gmail.com<br />

İklimin değişmesi, cemrelerin düşmesi, güneşin<br />

ısısını hissettirmesiyle birlikte, gezgin ruhlara<br />

yine yollar göründü. Bu sayıda, yaz günlerini<br />

keyifle değerlendirebileceğiniz sıra dışı<br />

yolculuklarla ulaşılan 3 şehri, <strong>Hillsider</strong> okurları<br />

için kaleme aldım.<br />

1<br />

Sofya Ekspresi Türkiye’nin<br />

Avrupa’ya açılan tren<br />

hattı. İstanbul’daki Halkalı<br />

Garı‘ndan her gün 20.45‘te<br />

kalkıyor ve 10 duraktan<br />

yolcu alıp indirerek ertesi<br />

sabah 09.30 gibi Sofya merkez istasyona<br />

varıyor. Dönüş treni ise yine Sofya’dan<br />

19.30‘da kalkıyor ve sabah 06.49’da<br />

Halkalı’ya varıyor. Eskiden bu tren Bükreş’e<br />

kadar gidiyordu ve ismi Bosfor Ekspresi idi<br />

ancak talep az olunca Sofya-Bükreş hattı<br />

kaldırıldı ve bu yolculuk İstanbul-Sofya<br />

35<br />

Ekspresi ismini aldı. Halkalı’dan başlayan<br />

yolculuk yaklaşık 11 saat sürüyor.<br />

İstanbul-Sofya Ekspresi’nde 2 tip bilet<br />

bulunuyor; kuşetli ve yataklı. 6 ve 4 kişilik<br />

kuşetli kabinlerde, koltuklar açılarak ranza<br />

şeklinde yataklara dönüşüyor. Aile ya da<br />

arkadaş grupları için ideal ama yine de<br />

6 kişilik kabinlerin konforlu olduğunu<br />

söylemek zor o nedenle çok daha konforlu<br />

olan 4 kişilik kuşetli kabin ya da 2 kişilik<br />

yataklı kabinleri tercih edebilirsiniz.


anıt ise Meçhul Asker Anıtı. Anıt,<br />

Bulgaristan’ın Ulusal Kurtuluşu, birleşmesi<br />

ve savunulmasında hayatından olan bütün<br />

bilinen ve bilinmeyen Bulgar askerlerine<br />

ithafen yapılmış.<br />

Vitoşa Bulvarı’nda<br />

alışveriş keyfi<br />

Sofya’nın kalbi olan Vitoşa Bulvarı<br />

lüks mağazalar, şık kafeler ve dünya<br />

mutfaklarından lezzetler sunan<br />

restoranların bulunduğu, Sofya’nın ana<br />

alışveriş caddesi. Trafiğe kapalı işlek<br />

caddenin ana bölümünü, St. Nedelya<br />

Kilisesi’nden Ulusal Kültür Sarayı’na kadar<br />

olan kısım oluşturuyor. Patrik Eftemii<br />

Bulvarı’ndan, Hilton Oteli’ne kadar uzanan<br />

bulvarda ayrıca mimari açıdan oldukça<br />

güzel olan ve ziyaret edebileceğiniz Sofya<br />

Adalet Sarayı ve Sveta Nedelya Ortodoks<br />

Kilisesi de görülebilir.<br />

Slaveykov Meydan’ındaki<br />

kitap pazarı ve bit pazarları<br />

Vitoşa Bulvarı’na yakın bulunan Slaveykov<br />

Meydanı, şehrin en hareketli ve renkli<br />

meydanlarından. Burası aynı zamanda<br />

Graf Ignatiev boyunca bir açık hava kitap<br />

pazarı. Şehirdeki, en güzel bit pazarları ve<br />

sokak pazarları ise: Zhenski Pazar Women's<br />

Market, Central Market Hall (Tsentralni<br />

Hali)<br />

Güne ‘baniçka’ ile başlayın<br />

Sofya’daki merkez tren istasyonu eski<br />

şehrin kalbine yürüyerek 20 dakika<br />

mesafede yer alıyor.<br />

Sırtınızı terminale verip sola doğru<br />

Küçük ve şirin bir şehir<br />

olan Sofya’yı yazın<br />

başlarında yürüyerek gezmek<br />

hem rahat hem keyifli.<br />

yürüdüğünüzde yol sizi Aziz Paraskeva<br />

Kilisesi, eski çarşı ve Sofya Operası<br />

önünden geçirerek Sveti Aleksandar<br />

Nevski Meydanı’ndaki Aleksander Nevski<br />

Katedrali’ne çıkaracak. 1882 ve 1912 yılları<br />

arasında inşa edilen bu büyüleyici katedral,<br />

dünyanın en büyük Ortodoks kiliselerinden<br />

biri! Hatta, Belgrad’da bulunan Aziz<br />

Sava Katedrali’nden sonra Balkanlar’da<br />

bulunan en büyük katedral olma özelliğine<br />

de sahip. Katedralin yer aldığı meydanda,<br />

Central Sofia Oteli’nin yanında yer alan<br />

Furna, baniçka (banitsa) böreği satın alarak<br />

yanında taze ayran ile güne başlamak için<br />

güzel bir adres.<br />

Azize Sofya Kilisesi ve Meçhul<br />

Asker Anıtı<br />

Sofya şehrinin ismini aldığı kilise. İlk<br />

bakışta kırmızı tuğlaları göze çarpan<br />

binanın tarihi, Bizans dönemine kadar<br />

uzanıyor. Osmanlı döneminde cami olarak<br />

kullanılan kiliseyi ziyaret ettiğinizde hâlâ<br />

ayakta kalan antik kilisenin kalıntılarını<br />

ve 1500 yıllık mezarları da görebilirsiniz.<br />

Kilisenin hemen yanı başında yer alan<br />

Sofya’da en çok ilgi çeken<br />

4 müze<br />

Balkanların en büyük tarih müzesi olan<br />

Ulusal Tarih Müzesi 650 binden fazla<br />

belgeye ev sahipliği yapıyor. Eski Kraliyet<br />

Sarayı içinde yer alan Ulusal Sanat Galerisi<br />

hem mimarisi hem de koleksiyonuyla<br />

görülmeye değer. 19.yüzyıl itibari ile<br />

modern ve çağdaş sanat eserlerinden<br />

oluşan koleksiyonu, heykel ve resimlerden<br />

oluşuyor. 15’inci yüzyılda inşa edilen<br />

sarmaşıklarla kaplı Büyük Camii’nin<br />

içerisinde yer alan Sofya Arkeoloji Müzesi,<br />

Batı Trakya İmparatorluğu, Yunan ve<br />

Roma dönemlerine ait sanat eserlerini, obje<br />

ve tarihi kalıntıları barındıran ilgi çekici<br />

bir müze. Ulusal Doğa Tarih Müzesi ise<br />

ülkenin en eski ve en zengin koleksiyona<br />

sahip müzelerinden. 1889’dan beri açık<br />

olan müze, Prens Ferdinand’ın kuş,<br />

memeli ve kelebeklerden oluşan kişisel<br />

koleksiyonunu sergiliyor.<br />

Ürdün’ün göz bebeği<br />

Petra, motorlu taşıtla<br />

girilmeyen, pembe<br />

kayalara oyulmuş,<br />

yaklaşık 8 kilometrelik<br />

bir kanyondan oluşan,<br />

toplam alanı 60<br />

kilometreyi bulan, dünyada eşi benzeri<br />

olmayan bir kayıp krallık başkenti.<br />

Dünyanın yeni 7 harikasından biri kabul<br />

ediliyor. Petra, Antik Yunan’dan beri ‘sert<br />

kaya’ anlamında kullanılan bir kelime.<br />

Bölgeyi oluşturan bu kayalar yüksek<br />

miktarda demir oksit içerdiği için, güneş<br />

ışınlarının da etkisiyle pembenin ve<br />

kırmızının birçok tonunu yansıtıyorlar. Bu<br />

ışık oyunları sebebiyle ‘Gül Şehri’ adıyla<br />

da anılan Petra’da dev kaya bloklarının<br />

ustalıkla oyularak tapınağa, tiyatroya, kral<br />

mezarlarına dönüşmüş halini izlemek<br />

olağanüstü bir duygu.<br />

Petra’da sizi neler bekliyor?<br />

Petra’ya vardığınızda biletinizi alırken size<br />

verilen haritayı kaybetmeyin. Bu harita,<br />

yürüme mesafeleri, süreler ve zorluklarla<br />

birlikte önemli yerleri ve patikaları<br />

gösteriyor. Haritanın arkası ise Petra’nın<br />

tarihini özetliyor ve fotoğrafları ile birlikte<br />

önemli eserlerin açıklamasını içeriyor.<br />

National Geography diyor ki; ¨Petra'yı<br />

günübirlik bir geziye indirgemek yaygın<br />

bir hatadır. Petra'nın Manhattan'ın dört<br />

katı büyüklüğünde, yaklaşık 60 kilometre<br />

karelik bir alana yayıldığını unutmayın.¨<br />

Bu durumda, Petra kanyonuna adım<br />

attığınız andan itibaren, 4 kilometrelik<br />

anayolu yürümek ve yine yürüyerek geri<br />

dönmek ya da ‘surma veya kohl’ çekilmiş<br />

gözleriyle Bedevilerin kullandığı eşekler,<br />

develer ve at arabaları ile seyahat süresini<br />

hızlandırmak sizin kararınız. 200 metre<br />

yüksekliğindeki kayalıkların arasında kalan,<br />

36 Sıra Dışı 3 Şehir<br />

37


zaman zaman 2 metreye kadar daralan<br />

bir kanyondan bahsediyorum. Kanyonda<br />

ilerlerken tarihi çizimler, mezarlar ve<br />

şehre su taşıyan boruların kalıntılarını<br />

göreceksiniz. Yüremeye devam edince<br />

kumtaşı kayalıkların yontularak freskler<br />

ve sütunlarla süslenmesiyle yapılmış El-<br />

Khazneh, yani ‘hazine’ çıkacak karşınıza.<br />

El-Khazneh’i ‘Indiana Jones’ filminde<br />

görmüş olmalısınız. Nabatî Krallığı’nın<br />

hem kral mezarı hem de gizli kasasıymış<br />

hazine binası. Sonrasındaysa korsanların<br />

hazinelerini saklamak için kullandıkları<br />

söyleniyor. Yüksekliği 40 metre civarındaki<br />

yapının üzerinde mitolojiden tanrı ve<br />

tanrıçalar betimlenmiş. Bu gizemli etkiyi<br />

biraz da kayalıkların arasından kıvrıla<br />

kıvrıla ulaşılan yoluyla yaratıyor. Petra’ya<br />

girmek için günlük 50 Ürdün Dinarı (71<br />

Dolar) ödeme yapmanız gerekiyor.<br />

Petra'nın Yeni Müzesi<br />

1 Mart 2014'te PDTRA (Petra Kalkınma ve<br />

Turizm Ajansı) ile JICA (Japon Uluslararası<br />

İşbirliği Ajansı), Nabatî Krallığı’nın<br />

başkenti Petra'nın eserlerini sergilemek<br />

için ziyaretçi merkezinin yakınında yeni<br />

bir modern müze kurmak için bir anlaşma<br />

imzaladı. Wadi Musa Köyü’nde yer alan ve<br />

2019 yılında açılan bu müzeyi de ziyaret<br />

etmeyi de unutmayın. www.petramuseum.jo<br />

¨Petra by Night¨<br />

Bu aktiviteye verilen isim tam olarak<br />

bu. 5-6 yıl öncesine dek haftada 1 kez,<br />

sadece Perşembe günleri saat 20.00 - 22.00<br />

arası yapılan, Gül Şehri’nin tabanına<br />

yerleştirilmiş 1500’e yakın mumum<br />

arasına oturan insanların dilek dilemesi ile<br />

gerçekleşen ritüel, pandemi sonrası yoğun<br />

talep sonucu haftanın 3 gününe çıkarılmış.<br />

Petra by Night, her hafta pazartesi,<br />

çarşamba ve perşembe günleri saat 20.30'da<br />

başlıyor ve saat 22.30'da lisanslı rehberlerin<br />

sizi ziyaretçi merkezine geri götürmesi<br />

ile son buluyor. Bilet ücreti yaklaşık 24<br />

Dolar. 10 yaşından küçük çocuklar ücretsiz<br />

olarak kabul ediliyor ve biletler ziyaretçi<br />

merkezi mağazalarından, Petra'daki<br />

yerel tur acentelerinden veya otelinizin<br />

resepsiyonundan satın alınabiliyor.<br />

Dans eden barok<br />

melekler, rengarenk<br />

dükkanlar, asırlık<br />

pastaneler, saraylar,<br />

müzeler ve eski moda<br />

İtalyan ihtişamıyla<br />

bezeli otelleriyle Lecce, aynı zamanda<br />

tüm dünya sinemacıları için doğal bir<br />

film platosu. Geceleri altın rengi ışıklarla<br />

yıkanan şehir, çizmenin topuğunda yer<br />

alan Puglia yarımadasındaki Salento<br />

bölgesinin başkenti. Güzel sahil kasabaları<br />

ve romantik şehirleri ile ünlü İtalya için<br />

Rönesans döneminde Floransa ne anlama<br />

geliyorsa, benzersiz barok mimarisiyle<br />

öne çıkan Lecce de o anlama geliyor. Yani<br />

sanat, tasarım, estetik ve yüksek bir zevkle<br />

biçimlenmiş şehir mimarisi.<br />

38 Sıra Dışı 3 Şehir 39


Lecce’de geçen<br />

filmler<br />

Öğlen / Dünyaca ünlü<br />

Basilica di Santa Croce<br />

2.Gün Sabah / Barok eserlerle<br />

dolu caddeler<br />

Akşam / Alışveriş ve<br />

yerel lezzetler<br />

Lecce denilince tabii ki ilk aklımıza gelen,<br />

Ferzan Özpetek imzalı, 2010 yapımı<br />

muhteşem film Mina Vaganti (Serseri<br />

Mayınlar) filmi. 2014 yapımı Allacciate<br />

le Cinture (Kemerlerinizi Bağlayın) yine<br />

bu güzel şehirde geçiyor ve yine Ferzan<br />

Özpetek eseri. Cristina Comencini imzalı<br />

Latin Lover, 2015’te Lecce’de çekilmiş tatlı<br />

bir komedi. 2014 yapımı Last Summer da<br />

mutlaka gitmeden izlemeniz gereken Lecce<br />

filmleri arasında. 2010’da çekilen Primo<br />

Incarico da seveceğiniz yapımlardan biri.<br />

Lecce’de 48 saat<br />

1.Gün Sabah / Tarih ve<br />

bademli latte<br />

Öncelikle mutlaka bir bisiklet edinin ve<br />

şehri bisikletle keşfedin. İlk gününüze,<br />

Piazza Sant'Oronzo meydanındaki<br />

Antik Roma döneminden kalma kemerli<br />

amfi tiyatroyu gezerek başlayabilirsiniz.<br />

Lecce'nin en önemli tarihi meydanında<br />

yer alan Roma tiyatrosunun alanı 19’uncu<br />

yüzyılda dükkanlar tarafından gizlense<br />

de 1950’lerde yapılan arkeolojik kazıların<br />

ardından, yeniden gün ışığına çıkarılmış.<br />

1656'dan itibaren tüm Napoli krallığını<br />

vuran korkunç veba salgınından sonra<br />

Lecce'nin koruyucu azizi St. Oronzo'ya<br />

ithaf edilen ünlü heykel de bu meydanda.<br />

Aynı meydanda yer alan, Caffè Alvino,<br />

1886 yılında açılmış ve geniş terasıyla adeta<br />

tüm şehrin buluşma noktası haline gelmiş.<br />

Bahçede yer bulursanız şanslısınız, arkanıza<br />

yaslanın ve smokinli garsonlardan birine,<br />

¨caffè in ghiaccio con latte di mandorla¨<br />

(buzlu ve badem sütlü espresso) sipariş<br />

edin. Tam karşınızda, anfi tiyatronun<br />

yanında yer alan 16. yüzyılın sonlarında<br />

inşa edilmiş eski belediye sarayı Plazzo del<br />

Seggio’yu izlemek de son derece hayranlık<br />

verici.<br />

Piazza Sant'Oronzo'nun hemen<br />

kuzeyindeki Via Umberto, dış cephesi<br />

yüzlerce ince ayrıntılı forma sahip Basilica<br />

di Santa Croce’ye ev sahipliği yapıyor.<br />

Dönemin en önemli mimarları Gabriele<br />

Bazilikanın inşaatı<br />

1549'da başlamış ve 1699’da<br />

tamamlandığında, yapımı<br />

100 yıldan uzun süren bir<br />

dünya mirası haline gelmiş.<br />

Riccardi, Francesco Antonio Zimbalo ve<br />

Cesare Penna imzasını taşıyan bazilikanın<br />

hemen yanında ise asansörle çıkılabilen ve<br />

harika bir Lecce manzarası vadeden kulesi<br />

bulunuyor. Lecce Yahudi Müzesi de yine<br />

aynı meydanda. Meydanı şehrin kuzeyine<br />

doğru geçtiğinizde, küçük ama görkemli<br />

Palazzo Loffredo Adorno (Adorno Sarayı)<br />

gezebileceğiniz duraklar arasında yer alıyor.<br />

Akşam / Trotoria’lar ve<br />

özgün pizzacılar<br />

Gece yarısını geçen saatlere kadar eski<br />

Lecce’nin sokakları cıvıl cıvıl. Bu saatler<br />

hem gezginler hem de Puglialılar için yemek<br />

ve eğlence vakti. Minik Regina Maria<br />

meydanındaki Trattoria di Nonna Tetti,<br />

fava, hindiba, özel soslu taze makarnalar,<br />

ekmek kadayıfını andıran tatlılar ya da<br />

tiramisuyla özgün bir Apuglia mutfağı<br />

sunuyor. Viale Porta d’Europa caddesinde<br />

yer alan ¨400 Gradi Lecce¨ (400 Derece<br />

Lecce), odun ateşinde pişmiş harika<br />

pizzalar sunuyor.<br />

Bu barok şehirde, elbette ikinci günün ilk<br />

adresi; tarihi hazine Via Libertini. Eski<br />

şehre ihtişamlı Güneybatı kapısından<br />

(Porta Rudiae) giriş yaptığınızda adımınızı<br />

atacağınız bu yürüyüş caddesi, melek<br />

heykelleri ile ünlü 18. yüzyıldan kalma<br />

Basilica di San Giovanni Battista'ya ev<br />

sahipliği yapıyor. Yine bu caddedeki, 17.<br />

yüzyıldan kalma Chiesa di Santa Teresa<br />

ise hayran bırakan bir neo-klasik cepheye<br />

ve Salome tabloları ile donatılmış bir iç<br />

mekâna sahip. Yol boyu ilerlediğinizde<br />

varacağınız Doumo Meydanı’ndaki Lecce<br />

Katedrali’nin vitraylarına paha biçilemiyor<br />

ve Çan Kulesi 68 metre yüksekliğinde.<br />

Meydanın hemen arkasındaki sokakta<br />

yer alan Palazzo Vernazza, Rönesans<br />

döneminin mimarisini sunan önemli<br />

eserlerden biri ve müze haline getirilmiş.<br />

www.palazzovernazza.it – Doumo<br />

Meydanı’nda keyifli bir öğle yemeği içinse<br />

Doppiozero isimli şarküteri & restoranı<br />

tavsiye ederim. Uzun, paylaşımlı İtalyan<br />

masalarından daima kahkahalar yükselir ve<br />

kurutulmuş etler, taze peynirler ve Güney<br />

İtalyan şarapları masalar arasında gelip<br />

gider. İki kişilik öğle yemeği 30-40 Euro<br />

civarı.<br />

Öğleden sonra / Sahil<br />

kesimleri<br />

Güney İtalya, Kuzey’den çok daha fazla<br />

siesta yapar ama hayatı çok daha iyi<br />

yaşar. Öğleden sonra 14.00'den 17.00'ye<br />

kadar dükkanlar kapanır, meydanlar<br />

boşalır ve büyük bir sakinlik başlar. Siz<br />

de bu boşluktan istifade Lecce’nin sahil<br />

kesimlerini görebilirsiniz. Şehrin Adriyatik<br />

Denizi’ne 20 km. uzunlukta kıyısı<br />

bulunduğu göz önünde bulundurulursa<br />

şehre bağlı olan Frigole, San Cataldo, Torre<br />

Chianca, Torre Rinalda, Torre Sant’Andrea<br />

gibi kasaba ve plajları gezmenizi öneririm.<br />

Saat 18.00 civarı, ayak sesleri Lecce<br />

sokaklarına geri döndüğünde, şehirde<br />

alışveriş zamanı da başlamış olur. Yerel<br />

ürünler için butikler, Piazza del Duomo'yu<br />

kesen ara sokaklarda sıra sıra dizili.<br />

Mor keten bornozlardan beyaz keten<br />

gömleklere, el yapımı İtalyan deri laptop<br />

çantalarından deri eldivenlere tüm ürünler<br />

ise Cartoleria Pantheon Lecce hanında<br />

bekliyor. Yemek kitapları, rehber kitaplar,<br />

yerel biralar, yöresel şaraplar ve zeytinyağı<br />

bazlı güzellik ürünlerinden oluşan ürünler<br />

satan Gustoliberrima mağazası da alışveriş<br />

listenizde olsun. Şehirdeki ikinci akşam<br />

için yerel lokanta önerim; minik Riccardi<br />

Meydanı’ndaki Atenze. Geleneksel Puglia<br />

mutfağını, ödüllü şef Ivan Bruno’nun<br />

modern dokunuşları ile sunan Atenze,<br />

tarihi Patria Palace’ın terasında yer alıyor.<br />

Rezervasyon yaptırmakta fayda var.<br />

www.patriapalace.com/ristorante<br />

40 Sıra Dışı 3 Şehir<br />

41


Teslimiyeti ve güveni öğrendiğiniz<br />

yer. Bedeninizi suya bırakarak<br />

teslimiyeti öğrenirsiniz. Suyun<br />

kaldırma gücüne izin vererek<br />

de güveni… Bedeninizde ve<br />

ruhunuzda biriken tüm kayıtları<br />

su ile sıfırlayarak yeniden<br />

doğabilirsiniz. Su korkusu olan<br />

veya yüzme bilmeyenler de<br />

deneyimleyebilir.”<br />

Yola kendini iyileştirmek için çıkan ve<br />

bu yolculuğa reiki, şamanik uygulamalar,<br />

şifacılık öğretileriyle başkalarını<br />

da iyileştirerek devam eden Orhan<br />

Babaoğlu/@orhanbabaoglu_ nun su<br />

terapisi hikayesi ise bir sene önce başlıyor.<br />

Aldığı seans sırasında yaşadığı farkındalık,<br />

Orhan’ı bu alanda eğitim almaya<br />

yönlendiriyor. Bir seneden beri su terapisi<br />

yapan Orhan, terapi aracılığıyla insanların<br />

zihinsel, duygusal, ruhsal yüklerinden<br />

özgürleşebileceğini aktarıyor.<br />

Orhan Babaoğlu<br />

“Su terapisi benim için doğanın<br />

Yazı: Merve Ateş<br />

@yildizmerveates<br />

Maviye aşık bir kadın<br />

olarak, size maviyle<br />

ilgili söyleyebileceğim<br />

çok şey var. Birçok<br />

şair gibi; ben de<br />

mavinin sadece bir<br />

renk olmadığına inanıyorum. Gökyüzünün,<br />

sonsuzluğun, sınırsızlığın, eşsizliğin,<br />

yeniden doğuşun, umudun… Esasen hayata<br />

dair tüm temel şeylerin karşılığıdır benim<br />

için mavi. Şair Turgut Uyar’ın da dediği<br />

üzere, dünya benim için de “mavi” kadar.<br />

Dünyam bir o kadar mavi…<br />

Adına ister kader deyin isterse tesadüf,<br />

evrenin isteklerimiz doğrultusunda bize<br />

sunduğu yollar olduğunu düşünüyorum.<br />

Tıpkı maviye atfettiğim tüm bu anlamların<br />

suda yeniden hayat bulduğu bir yol gibi.<br />

Şifaya, ümide, yenilenmeye herkes gibi<br />

Pınar Arıkaya<br />

ihtiyaç duyduğum bu dönemde su terapisti<br />

Figen Şahin /@figensahinofficial ile<br />

tanışmam sonucunda suyun maviliğinde,<br />

mavinin şifasında yeniden doğmam gibi…<br />

Peki Merve, nedir bu su terapisi derseniz…<br />

Su terapisi; bir uzman eşliğinde suda<br />

gerçekleştirilen bir terapi yöntemi. Suyun<br />

iyileştirici gücünden yola çıkarak kişinin<br />

“bedensel, ruhsal ve zihinsel “olarak<br />

şifalanmasını sağlıyor. Terapist eşliğinde<br />

su yüzeyinde ve suyun altında kişiye özel<br />

belirlenen masaj, somatik hareketler,<br />

esneme hareketleri ve meditatif teknikler<br />

uygulanıyor. Bu uygulamalarla kişinin<br />

bedeninde taşıdığı enerji tıkanıklarının<br />

açılması ve anne karnından beri taşıdığı<br />

blokajlardan arınması sağlanıyor. Terapi<br />

sıklığı kişinin durumuna göre değişiklik<br />

gösterse de ilk terapiden itibaren önemli<br />

ölçüde iyileşme görülüyor.<br />

Yazması zor, yaşaması oldukça şifalandırıcı<br />

olan bu deneyimde bana eşlik eden<br />

Figen su terapisiyle bir inziva sırasında<br />

tanışmış. Yazarlık, yoga eğitmenliği gibi<br />

pek çok işi başarıyla yapan Figen; son<br />

bir buçuk yıldır su terapisini uyguluyor.<br />

Seanslar sırasında kişinin ihtiyacına göre<br />

topraklama, enerji çalışması, taş boyama,<br />

yazma gibi çalışmalar da gerçekleştiriyor.<br />

Aynı zamanda Türkiye’deki tek rebozo şalı<br />

uygulayıcısı olan Figen, rebozo doğum şalını<br />

da kullanarak kişiyi anne karnındaki ana<br />

götürüyor.<br />

“Su terapisi; insanın ikinci<br />

kez doğumu. ‘Bu hayata keşke<br />

yeniden başlasam’ dediğin yer.<br />

Bedenindeki enerji blokajları,<br />

çakralar, sinir sistemi, solunum<br />

sistemi, hormonlar, fasya hattı,<br />

ruh kası olarak da bilinen<br />

psoas kasında birikmiş tüm<br />

deneyimlerden özgürleşme alanı.<br />

sihirli yanının ta kendisi. Her şifa<br />

aracında ve kendini yetiştirmiş<br />

her şifacının aracılığında olduğu<br />

gibi su terapisi, insanın o hep<br />

bahsettiğimiz kendini iyileştirme<br />

arzusunu gerçekleştirmek<br />

için omzuna yaslanabileceği<br />

güçlü bir destek diyebiliriz. Su<br />

terapisi esnasında uyguladığımız<br />

önemli teknikler olsa da asıl<br />

önemsediğimiz şey kişinin<br />

meditatif halde, güven ve<br />

teslimiyet duygusu içerisinde<br />

kendisini suya açmasını sağlamak<br />

oluyor. Su, kendi içerisinde çok<br />

güçlü bir etkiye sahip olduğu<br />

için ondan daha fazla fayda<br />

sağlayabilmesi adına şifaya aracı<br />

olarak danışana eşlik ediyoruz.<br />

44 Su Terapisi<br />

45


Damla Köleoğlu<br />

ise Antalya ve Isparta’da uygulamalara<br />

başlıyor.<br />

“Su elementinin bilgeliğinde<br />

yapılan bu yolculuk ruhumuzda,<br />

bilinçaltımızda ve bedenimizde<br />

çok daha derin katmanlara<br />

ulaşmamızı sağlar. Dışarıdan<br />

bakıldığında masaj hareketlerine<br />

benzeyen küçük dokunuşlar ve<br />

devamında çok kısa aralıklarla<br />

suyun altına doğru yapılan<br />

küçük yolculuklar kişiye derin<br />

bir sağaltım imkânı sunar.<br />

Terapi üç aşamadan oluşur.<br />

Öncesinde terapi alan kişiye su<br />

terapisinde neler yaşayacağı ve<br />

dikkat etmesi gereken noktalar<br />

ve suyun üzerinde hatta altında<br />

Sürecin sonunda da suyun enerjisi<br />

kişiyi farklı bir bilinç alanına<br />

taşıdığı için dünyevi hayatına<br />

hızlı bir şekilde dönebilmesine<br />

yardımcı olacak, topraklanmasını<br />

ve köklenmesini sağlayacak<br />

belli başlı tekniklerden<br />

yararlanıyoruz.”<br />

İngilizce öğretmenliği, fitness antrenörlüğü,<br />

oyunculuk, müzisyenlik, yoga eğitmenliği<br />

gibi pek çok değerli işten sonra hem kendini<br />

hem de dünyayı keşfetmeye karar veren<br />

Damla Köleoğlu/@damlaninpatikasi ise<br />

2019’da Hindistan turunda su terapisini<br />

keşfediyor. Meksika’da aldığı su terapisi<br />

eğitimleri sonucunda ilk su terapisini<br />

Meksika’da veriyor. 2021’de Türkiye’ye<br />

gelerek bu alanda hem eğitim hem de şifa<br />

vermeye başlıyor. Su terapisinin yanı sıra;<br />

insanların seslerini açmalarına, şarkı<br />

söylemekle, ifadeyle ilgili blokajlarından<br />

arınmalarına destek olmak için çeşitli<br />

çalışmalar da yapıyor. Bir yandan Dişilin<br />

Doğası/@disilindogasi platformuyla kadın<br />

çemberleri ve Kutsal Birlik/@kutsal.birlik<br />

ekibiyle inzivalar düzenliyor; bir yandan da<br />

şifalı bitkiler üzerine çalışıyor.<br />

“Bu hayata hepimiz anne<br />

karnından çıkarak, sudan geldik.<br />

Tüm bilgilerimizin, geçmişin ve<br />

geleceğin, akaşik bilgilerin saklı<br />

olduğu yer su. Su, yaşamın özü<br />

ve hayatın en büyük yansıması.<br />

Sudan oluşan varlıklarız her<br />

birimiz, bu nedenle suyu tanımak<br />

kendimizi tanımak, suyu anlamak<br />

kendimizi anlamak demek.<br />

Hayatta su gibi olabilmek büyük<br />

Damla Köleoğlu<br />

cesaret ister, çünkü güven<br />

ve teslimiyet içinde bırakışı<br />

barındırır. Ve su terapisi, suyun<br />

kendisi bu anlamda benim bugüne<br />

kadar deneyimlediğim en güçlü<br />

ilaç, sonsuz bilgiye açılan kapı.<br />

Su terapisi, hayatın neresinde,<br />

nasıl var olduğumuzu gözlememiz<br />

için bize ayna tutar ve bu<br />

gördüklerimiz bize rehberlik eder,<br />

yol gösterir. Bu hayata gelmeyi<br />

seçmiş her insanın en az bir<br />

kere deneyimlemesi gereken bir<br />

yolculuk diyebilirim. Geldiğimiz o<br />

yere, yuvaya yolculuk…”<br />

Damla ile inzivada tanışan ve Damla’nın<br />

su terapisi workshopuna katılan Yiğit<br />

Şen/@ygt.sn de su terapisi ile insanların<br />

yaşamlarına dokunuyor. 2016 yılında<br />

kendine yolculuk etmeye karar veren Yiğit,<br />

yolculuğu sırasında yoga ve reiki eğitimleri<br />

alıyor. 2019 yılında hem reiki master hem<br />

de yoga eğitmenlik sertifikasını alıyor,<br />

ardından Şamanizm ve su terapisi alanında<br />

uzmanlaşıyor.<br />

“Su terapisi bizi anne karnında<br />

hissettiren, dolayısıyla güvenli<br />

bir alanda olduğumuz bilinciyle<br />

derinleştiğimiz bir çalışma.<br />

Var olduğumuz günden beri<br />

suyun şifasının, besleyiciliğinin<br />

ve koruyuculuğunun peşinden<br />

gidiyoruz. Su terapisi ile şifalanıp<br />

beslendiğimiz ve olan her şeyin<br />

içeride bazen sert bazen de<br />

kolaylıkla dönüştüğüne şahitlik<br />

ediyoruz. Su bize yapmak<br />

istediğimizi yapabilecek gücün<br />

içimizde olduğunu anlatıyor.<br />

Duyuyor musun?”<br />

Damla Köleoğlu<br />

Isparta’da bir yoga okulunun kurucusu<br />

olan ve yedi yıldır yoga eğitmenliği yapan<br />

Pınar Arıkaya/@pinararikaya 2022’de<br />

su terapisi seansına katıldıktan sonra<br />

bu alanda eğitim almaya karar veriyor.<br />

Su terapisi eğitimlerini bitirdikten sonra<br />

nasıl iletişim kurulacağı anlatılır.<br />

Sonrasında kişi suya alınır ve<br />

terapi gerçekleşir. Sudaki kısım<br />

bittikten sonra topraklama<br />

dediğimiz bir aşama başlar.<br />

Burada da masaj hareketleri ve<br />

köklenme çalışmaları yapılır. Kişi<br />

hazır olduğunda çalışma sona<br />

erdirilir.”<br />

Gazeteci meslektaşım Sultan Toptaş/@<br />

sultaantoptas ‘ın kendini bulma arayışı<br />

ise onu 2018’de yoga ile 2021’de su ile<br />

tanıştırıyor. 2022’de aldığı su terapisi<br />

eğitimi sonrası Adana ve Mersin’de<br />

uygulamalara başlıyor. Kurumsal hayatı<br />

bırakan Sultan, yoga eğitmeni ve su terapisti<br />

olarak çalışmalarını sürdürüyor.<br />

“Kendimi bulma ve keşfetme<br />

yolculuğuma destek olan bir<br />

diğer şey su ile buluşmam oldu.<br />

Elementim su, yengeç burcuyum<br />

ve oldum olası suda olmayı hep<br />

çok sevdim. Su ile temas etmeyi,<br />

konuşmayı, değer verdiğim<br />

46 Su Terapisi<br />

47


eşyalarımı suya bırakmayı ve<br />

doğada olmayı hep çok sevdim.<br />

Onun sonsuz, uçsuz bucaksız<br />

oluşunu çok severdim. 2021’de bir<br />

kamptayken nehirde yaptığım<br />

su yolculuğu benim için çok<br />

başkaydı. Nereden geldiğimi,<br />

nasıl var olduğumu, özümün en<br />

saf halini keşfettiğim bir yer:<br />

Anne karnı, yeniden doğum…<br />

Sevginin en koşulsuz, en saf hali.<br />

Hep o bahsettiğimiz koşulsuz<br />

sevginin filizlendiği ilk alan..<br />

Su ile yolculuğum soğuk ve tir<br />

tir titrediğim bir nehrin içinde<br />

tekrar anne karnında olmayı<br />

hatırladığım o an ile başladı.”<br />

Şifanın yolu uzun, yöntemleriyse çeşitli.<br />

Konuştuğum isimlerin hemen hemen<br />

hepsi, su terapisinin yanı sıra; çeşitli<br />

öğretileri de hem kendi yaşamlarına hem<br />

de danışanlarına uyguluyor. Birçok farklı<br />

alanda güzel işlere imza atan su terapisti<br />

Baran Eskili/@baraneskili yoga ve aile<br />

dizimi uygulamaları gerçekleştirirken; eski<br />

iş arkadaşım, yaptıklarıyla bana hep ilham<br />

veren adaşım Merve Şahin /@merv_sahin<br />

ise su terapisti, yoga eğitmeni, reiki master,<br />

çember kolaylaştırıcı ve editör olarak<br />

çalışmalarını sürdürüyor.<br />

Maviye teslim ilerlediğim bu şifa<br />

yolculuğunda yoluma çıkan tüm değerli<br />

ruhlara teşekkürlerimle…<br />

48 Su Terapisi


on 50 yıl içerisinde atmosferde güneşin zararlı<br />

ışınlarına karşı bizi koruyan kalın bir tabaka<br />

olan ozon tabakasının incelmesi ile sağlık için<br />

güneşlenme konusu oldukça tartışılan bir noktaya<br />

taşındı.<br />

Güneş başta D vitamini olmak üzere çok önemli enzimlerin vücudumuzda çözülmesini<br />

sağlayan evrensel bir yaşam ve enerji kaynağı ama bu kaynağa ölçüsüzce<br />

bağlandığımızda yaşamı sonlandırabilecek kadar da tehlikeli. Özellikle bağışıklık sistemi<br />

ve D vitamini ilişkisi düşünülünce ne zaman, ne kadar güneşlenilmeli konusunda hepimiz<br />

bilgi sahibi olmalı ve yaz ayları boyunca bütünsel sağlığımız ve cilt güzelliğimiz için bu<br />

konuyu göz önünde bulundurmalıyız.<br />

D Vitamini Nedir,<br />

Ne İşe Yarar?<br />

D Vitamini Nasıl<br />

Sağlanır?<br />

Güneşlenirken Dikkat<br />

Edilmesi Gerekenler<br />

Fizyolojimizde bir sürü rolü bulunan D<br />

vitamini suda ve yağda çözülebilen bir<br />

temel vitamindir. İskelet ve kemik sağlığı<br />

ile kas yapısından sorumlu olmasının<br />

yanı sıra kalp sağlığı ve tiroit bezleri için<br />

hayati gereklilikte olan D vitamininin kalp<br />

hastalıklarına, diyabete, göğüs, prostat ve<br />

kolon kanserine karşı da koruyucu olduğu<br />

saptanmıştır.<br />

Sağlıklı ve dengeli bir bağışıklık sisteminin<br />

yapıtaşlarından biri olan D vitamini ayrıca<br />

inflamasyonu, ağrıyı, depresyonu ve aşırı<br />

derecedeki uyku uyuma isteğini de dengeli<br />

ve sağlıklı bir şekilde azaltabilmektedir.<br />

İnsan vücudunda mevcut D vitamininin<br />

yüzde 90’ından fazlası güneşin derimiz<br />

üzerinde oluşturduğu bir sentez sayesinde<br />

üretilmektedir.<br />

Yüzde 10’dan azı ise ağız yoluyla aldığımız<br />

gıdalardan sağlanmaktadır. Bunlara örnek<br />

olarak yumurta, yağlı balıklar, hayvansal<br />

yağlar ve sakatat grubunu sayabiliriz. Ama<br />

çok açık anlaşılacağı üzere güneşsiz bir<br />

ortamda sağlıklı bir bedene ve zihne sahip<br />

olmak mümkün değil, çünkü bilim insanları<br />

yiyeceklerden sağlanan D vitamininin<br />

organizmamız için asla yeterli olmadığını<br />

belirtmektedir.<br />

Yaydığı güçlü radyasyon ışınlarıyla<br />

cildimizde güneş yanığı ile başlayarak,<br />

fizyolojimizde cilt kırışıklıkları, cilt lekeleri,<br />

çillenme, solar keratoz, katarakt, erken<br />

yaşlanma, skuamoz hücre kanseri ve<br />

melanom kanseri gibi son derece tehlikeli<br />

ve ölümcül sonuçlar getirebilen güneşle<br />

ilişkimizin sınırlarını bilmeli ve güneşin<br />

bizi hızla yaşlandırmasını önleyerek, tam<br />

aksine güneşten alacağımız pür ve saf enerji<br />

ile sağlıklı ve mutlu yaş alma yani wellaging<br />

sürecimizi desteklemeliyiz.<br />

Yazı: Ebru Şinik<br />

Ayurveda Eğitmeni & Wellbeing Uzmanı<br />

www.yukselencag.com<br />

D vitamini aynı zamanda bedenimizdeki<br />

temel minerallar olan kalsiyum,<br />

demir, magnezyum, çinko ve fosfat<br />

gibi temel minerallerin emilimini de<br />

yükseltmektedir. Bazı klinik araştırmalara<br />

göre de D vitamini erkeklerde testosteron<br />

seviyelerini artırırken, kadınlarda ise<br />

östrojen ve progesteron hormonlarını<br />

düzene sokmaktadır. Özetle kendimizi iyi<br />

hissetmek için vücudumuzdaki D vitamini<br />

seviyesinin optimal düzeyde seyretmesi<br />

önemlidir.<br />

Güneşten gelen mor ötesi ultraviyole<br />

ışınlarından olan, UVB ışınlarının etkisi<br />

ile derinin derin tabakalarında depolanmış<br />

öncü bir maddeden (7-Dehidrokolesterol)<br />

fotosentez yoluyla üretilen D vitamini<br />

(kolekalsiferol), vücudun son kullanımına<br />

hazır olması için, karaciğer ve böbreklerde<br />

de bir işlemden geçerek (D3) tüm<br />

organizmanın kullanımına sunulur.<br />

50 D Vitamini ve Güneşlenme İlişkisi<br />

51


Fotoğraf: Jonathan Borba<br />

Güneş<br />

Işınlarını<br />

Tanıyalım<br />

UVA Işınları<br />

UVA güneşin dünya üzerine etki olarak en<br />

geniş dalga boyuna sahip, etki alanı en derin<br />

olanıdır. Deniz seviyesinin altına inebilir,<br />

insan derisinin epidermis bölümünü geçer<br />

ve dermis bölümüne kadar ulaşır. Güneşin<br />

dik gelmediği saatler olan 08.00-11.00 /<br />

16.00- 18.00 saat aralığında etkili olan<br />

UVA ışınları cilt renginin bronzlaşmasını<br />

sağlayan ve kansere neden olan ışınlardır.<br />

UVB Işınları<br />

UVB ışınları, ciltte D vitamini sentezi<br />

sağlayan ışınlardır. UVB ışınları insan<br />

derisinin ön yüzey alanına etki eder.<br />

Güneşin en dik geldiği saat dilimleri olan<br />

öğle saatlerinde etkili olur.<br />

UVA Işınlarının<br />

Bedenimize Etkileri;<br />

Cildin yaşlanmasından direk sorumlu<br />

olan UVA ışınları cildin kolajen yapısını<br />

değiştirir ve elastikiyetini bozar. UVA<br />

ışınlarından etkilenmemek neredeyse<br />

imkansızdır çünkü dış mekanlarda<br />

elbiselerin, iç mekanlarda da perdelerin<br />

içinden geçerek deriye kadar ulaşır.<br />

Güneşin dik gelmediği saatler olan<br />

08.00-11.00 / 16.00-19.00 saat aralığında<br />

etkili olan UVA ışınları, ciltteki melanin<br />

hücrelerini uyararak bronzlaşmayı,<br />

yani kararmayı artırır. Fakat D vitamini<br />

üretimine bir katkı sağlamaz, hatta D<br />

vitamini üretimini azaltıcı bir etki bile<br />

yapabilir. UVA ışınları ayrıca ciltteki serbest<br />

radikalleri çoğaltarak, cilde hasar verir ve<br />

cilt kanserine neden olabilmektedir. Bu<br />

serbest radikaller aynı zamanda yaşlanmayı<br />

ve deri kırışıklığını da hızlandırır.<br />

Birçok güneş yağı deri kanserine neden olan<br />

UVA’yı önlemez ama D vitamini sentezi<br />

yapan UVB’yi önler. Güneş koruyucu<br />

kremlerinizi seçerken lütfen buna dikkat<br />

etmeyi unutmayın!<br />

UVC Işınları<br />

UVB ışınları, ciltte D vitamini sentezi<br />

sağlayan ışınlardır. UVB ışınları insan<br />

derisinin ön yüzey alanına etki eder.<br />

Güneşin en dik geldiği saat dilimleri olan<br />

öğle saatlerinde etkili olur.<br />

Ayrıca UVA ışınları ile gelişen aşırı<br />

bronzlaşma UVB ışınlarının cildin derin<br />

tabakaları ile temasını engelleyerek D<br />

vitamini üretimini de bloke edebilmektedir.<br />

UVB Işınlarının<br />

Bedenimize Etkileri;<br />

Güneşin en dik geldiği saat dilimleri olan<br />

öğle saatlerinde 10.00-15.00 aralığında etkili<br />

olan UVB ışınları D vitamini sentezini<br />

sağlar. Yani D vitamini UVB ışınları yoluyla<br />

vücudumuzda emilim kazanır. Ayrıca UVB<br />

ışınlarının antikanserojen etkisi bulunur.<br />

Cildin D vitamini üretmesini sağlayan<br />

UVB ışınları güneşsiz ve bulutlu havalarda<br />

cilde yeterince ulaşamaz. Pencere veya<br />

araba camı gibi bir engelle temas ettiğinde<br />

ise engeli aşamaz ve cilde etki edemez.<br />

Yani özellikle kış aylarında pencere<br />

ardında güneşlenerek D vitamini aldığınızı<br />

düşünüyor iseniz, yanılıyorsunuz. Derinin<br />

D vitamini üretmesi için güneş ile engelsiz<br />

Fotoğraf: Karolina Grabowska<br />

bir şekilde, açık havada buluşması ve güneş<br />

ışınlarını dik bir açı ile alması gerekir.<br />

Yani pencere ardında güneşlenirseniz UVA<br />

ışınları camı geçtiği için esmerleşebilirsiniz<br />

ama yeteri kadar UVB alamadığınız için<br />

cildinizde D vitamini üretimi sağlanamaz.<br />

Bu nedenle D vitamini üretimi en iyi öğle<br />

saatlerinde olmaktadır.<br />

52 D Vitamini ve Güneşlenme İlişkisi<br />

53


Fotoğraf: Djordje Petrovic<br />

''<br />

D Vitamini Dengesi için<br />

Ne zaman ve Ne Kadar<br />

Güneşlenmeliyiz?<br />

Biz çocukken “öğlen saatinde sakın<br />

güneşine çıkmayın” denirdi. Çünkü<br />

özellikle güneş ışınlarının atmosfere<br />

dik açıyla düştüğü bu saatler, en güçlü<br />

radyoaktif bileşkeleri de yeryüzüne<br />

taşımakta. Fakat yapılan bazı araştırmalar<br />

tam da bu saatlerde insan vücudunun<br />

D vitamini emilimini sağladığını ortaya<br />

koymaktadır. Güneş ışınları ile ilgili öncü<br />

araştırmaları ile tanınan Dr. Joseph Mercola<br />

güneş ve D vitamini üzerine yaptığı<br />

çalışmalarda güneşin dik açıda olduğu<br />

saatlerde UVB ışınlarının D vitamini<br />

enzimlerini taşıdığını ve D vitamini üretimi<br />

için gerekli olan UVB ışınlarının etkili<br />

olabilmesi için en az %50’lik bir açıda<br />

olması gerektiğini belirtmiştir.<br />

Boston Üniversitesi’nde Vitamin D, Cilt ve<br />

Kemik Araştırma Laboratuarını yöneten<br />

Prof. Michael F. Holick de sağlıklı bir güneş<br />

ışığının bedenimizde depolanabilmesi için<br />

kollarla bacaklara odaklanmamız gerektiğini<br />

belirtiyor. The UV Advantage isimli kitabın<br />

yazarı da olan Prof. Holick, haftada 3 defa<br />

çıplak kol ve bacaklarla dik gelen güneş<br />

ışığı altında 10 dakika kalmanın bütünsel<br />

sağlığımız açısından öneminin altını çiziyor.<br />

Eğer daha uzun süre güneş altında<br />

kalınacaksa, 10-15 dakika sonrasında<br />

ise kesinlikle bir güneş koruyucu<br />

kullanılmasını öneriyor. Eğer kış aylarında<br />

bu imkanı bulamıyorsanız, 1000IU’lik<br />

D Vitamini takviyesinin destekleyici<br />

olabileceğini de ekliyor. Size en uygun<br />

dozda D Vitamini takviyeleri için<br />

doktorunuza danışmalısınız.ışınlarının<br />

antikanserojen etkisi bulunur.<br />

Sağlık için Hangi<br />

Saatlerde Güneşlenmeli?<br />

Sağlık için güneşlenme zamanı, UVB nin<br />

dünya yüzeyine en dik geldiği zaman aralığı<br />

olan 10.00-15.00 saat aralığında olmalıdır.<br />

Bu saat aralıkları Türkiye’de Temmuz<br />

ve Ağustos ayları için geçerlidir. Güneş<br />

ışınlarının açısı mevsime, saate ve dünya<br />

üzerinde bulunduğunuz konuma göre<br />

değişir. Nerede olursanız olun D vitamini<br />

sentezi için 50-90 derece aralığındaki<br />

ışınlara ihtiyaç vardır. Bu kulağınıza küpe<br />

olsun!<br />

Yani güneş ışınları tepedeki ufuk çizgisinin<br />

50 derece altına inmeye başladığı<br />

saatler UVB ışını alamayacağınız için<br />

güneşlenmemeniz çok daha hayırlı, çünkü<br />

D vitamini alayım derken, daha tehlikeli<br />

olan kanser yaptığı belirtilen UVA ışınlarına<br />

daha fazla maruz kalıyorsunuz.<br />

Araştırmalar güneşli bir gök altında, öğle<br />

vakitlerinde olabildiğince açık bir beden ile,<br />

yani mümkünse bikini ile, koruyucu krem<br />

sürmeden, haftada 3-4 defa, 10-20 dk. kadar<br />

güneşlenmenin bedenin doğal D vitamin<br />

ihtiyacını bariz bir şekilde yükselttiğini<br />

göstermektedir. Tabii bu süreler yaşa,<br />

kilonuza ve sağlık durumunuza göre<br />

değişkenlik göstermektedir.<br />

Ve genel olarak öğle saatlerinde koruyucu<br />

sürmeden kısa süreli güneşlenmeler (12-20<br />

dk) yaparak ve bunu cildiniz kararmadan<br />

izleyen günlerde tekrarlamak, cilde D<br />

vitamini ürettirmenin en etkili yollarından<br />

biri olarak belirtilmektedir.<br />

Güneşlendikten sonra<br />

Dikkat Edilmesi<br />

Gerekenler<br />

Bedende D vitamininin üretimi,<br />

sentezlenmesi ve organizmanın<br />

kullanımına hazır hale getirilme süreci<br />

yani D vitamininin kana geçme süreci ise<br />

yaklaşık 48 saat kadar sürüyor. Bu yüzden<br />

güneşlenilen günlerde D vitamini cilt<br />

üzerinde üretilmeye başlamışken, banyo<br />

yaparken kese yapılmaması, sıcak su yerine<br />

ılık veya serin sular ile yıkanılması ve<br />

bol sabun veya şampuan kullanılmaması<br />

öneriliyor. Yani güneşlendikten sonra<br />

duş alırken özellikle yüz, kol, omuz,<br />

bacak gibi güneş gören bölgeler özellikle<br />

sabunlanmayıp, sadece ılık bir su ile<br />

temizlenmeli; aksi takdirde güneş ile<br />

başlayan ciltteki D vitamini sentezinin<br />

zarar görüp, yarım kalabileceği belirtiliyor.<br />

Çok bronzlaşmaktan kaçının. Çünkü deri<br />

üstündeki pigmentler renk değiştirip,<br />

koyulaştıkça UVB ışınlarının deri altına<br />

inmesini önleyebiliyor.<br />

Eğer teniniz çok bronzlaştıysa veya<br />

bedeninizde aşırı yağ hücresi bulunuyorsa<br />

veya 70 yaş ve üzerinde iseniz D vitamini<br />

üretiminiz nispeten düşük olduğundan, öğle<br />

saatlerinde güneş altında korumasız olarak<br />

daha uzun kalmak önerilmektedir. Fakat<br />

bu süreyi cilt doktorunuza danışmanız en<br />

doğrusu olacaktır.<br />

Günün geri kalan zamanlarında hala<br />

güneşte kalmayı tercih ediyorsanız,<br />

kesinlikle koruyucu doğal yağlar olan<br />

susam, hindistan cevizi ve avokado yağı gibi<br />

doğal yağlar ile birlikte UVA ışınlarını bloke<br />

eden medikal güneş kremlerini kullanmanız<br />

da artık büyük önem taşımaktadır.<br />

Güneş Yağı Seçiminde<br />

Dikkat Edilmesi<br />

Gerekenler<br />

Güneş yağlarını seçerken özellikle UVA<br />

ışınlarını engelleyici olanlardan seçin.<br />

Unutmayın, cilt kanserine yol açan<br />

UVB değil, UVA ışınlarıdır. UVB tersine<br />

cilt kanserini önleyebilen nitelikler<br />

barındırmaktadır fakat her şeyin fazlasının<br />

zarar olduğunu aklınızdan çıkarmadan,<br />

UVB ışınlarına da korumasız bir şekilde<br />

uzun saatler boyunca maruz kalmanın<br />

cildinize zarar vereceğini aklınızda<br />

bulundurun lütfen.<br />

Güneş sonrası ise cildinizi nemlendirmek<br />

için özellikle soğuk sıkım Hindistan<br />

Cevizi veya Zeytinyağı gibi serinletirken,<br />

aynı zamanda mükemmel bir şekilde cildi<br />

besleyen baz yağları kullanmanızı öneririm.<br />

Yaz ve kış vücut bakım yağlarınızı her<br />

daim bitkisel ve soğuk sıkım baz yağlar<br />

ile hazırlanmış olan markalardan tercih<br />

etmeniz sağlığınız ve cilt güzelliğiniz için<br />

çok destekleyici olacaktır.<br />

koyulaştıkça UVB ışınlarının deri altına<br />

inmesini önleyebiliyor.<br />

Eğer teniniz çok bronzlaştıysa veya<br />

bedeninizde aşırı yağ hücresi bulunuyorsa<br />

veya 70 yaş ve üzerinde iseniz D vitamini<br />

üretiminiz nispeten düşük olduğundan, öğle<br />

saatlerinde güneş altında korumasız olarak<br />

daha uzun kalmak önerilmektedir. Fakat<br />

bu süreyi cilt doktorunuza danışmanız en<br />

doğrusu olacaktır.<br />

Günün geri kalan zamanlarında hala<br />

güneşte kalmayı tercih ediyorsanız,<br />

kesinlikle koruyucu doğal yağlar olan<br />

susam, hindistan cevizi ve avokado yağı gibi<br />

doğal yağlar ile birlikte UVA ışınlarını bloke<br />

eden medikal güneş kremlerini kullanmanız<br />

da artık büyük önem taşımaktadır.<br />

54 D Vitamini ve Güneşlenme İlişkisi<br />

55


Ayurvedik Güneş Yağı Tarifi<br />

MUTLULUĞUN KAYNAĞI…..<br />

YÜRÜMEK<br />

“Yürümek, bize görünenden çok daha fazlasını sağlar.<br />

Antik Çağ filozoflarının düşünmek ve felsefe yapmanın en iyi<br />

koşulunun yürümekten geçtiğini söylemesi boşuna değildir.<br />

Bazı bitki yağları muhteviyatlarında UV ışınlarını filtreleyen nitelikleri bulundururlar.<br />

Bunlara örnek olarak havuç özü yağı, buğday özü yağı, ahududu yağı, hindistancevizi yağı,<br />

yer fıstığı yağı, susam yağı, ve avokado yağını sayabiliriz.<br />

Aşağıda tarifini verdiğim oldukça etkili ayurvedik güneş koruyucu yağ formülünü<br />

evde rahatlıkla hazırlayabilirsiniz. Hatta sabah kalktığınız gibi güneş koruma faktörlü<br />

nemlendirici olarak da bizim gibi güneşli bir ülkede özellikle Mayıs-Ekim ayları arasında<br />

kullanabilirsiniz.<br />

İçerik:<br />

½ Çay bardağı Avokado Yağı<br />

¼ Çay bardağı Susam Yağı<br />

2 Tatlı kaşığı Havuç Özü Yağı<br />

2 Tatlı kaşığı Ahududu Yağı<br />

½ Tatlı kaşığı ıtır veya lavanta saf uçucu yağı<br />

5-10 gr. arası Çinko Oksit<br />

“Yürümeye Övgü”<br />

kitabının yazarı David le<br />

Breton, “Yürüyüş, çoğu<br />

zaman insanın kendi içine<br />

yoğunlaşmasını sağlayan<br />

bir dönemeçtir,” der. İbni<br />

Tufeyl’den Jean-Jacques Rousseau’ya,<br />

Evliya Çelebi’den Henry David Thoreau’ya<br />

pek çok düşün insanı, açıkça ya da<br />

dolaylı biçimde yürümenin erdemlerini<br />

dile getirirler. Bu anlamda yürümek,<br />

günlük yaşamın koşuşturmacasına bir<br />

mola vermek; düşünmek, yüzleşmek,<br />

fark etmek ve yenilenmek için bir fırsat<br />

olarak görülebilir. Bir başka ifade ile bize<br />

zamanın ve yerin tadını çıkarma olanağı<br />

sunan yürüyüş, bir kaçış, bir yol değiştirme;<br />

hatta günümüz dünyasında modernizm<br />

adı altında bize dayatılanlara bir naniktir.<br />

Yürümek, otomobillere, bilgisayarlara,<br />

cep telefonlarına, sosyal medyaya olan<br />

bağımlılığımıza bir an bile olsa ilgimizi<br />

kesip, doğayı, insanı ve şehirlerimizi<br />

daha yakından duyumsayıp anlamamızı<br />

sağlayabilir.<br />

Hazırlanışı:<br />

Avokado ve susam yağını küçük bir cam<br />

şişe içinde karıştırdıktan sonra, diğer<br />

tüm yağları ekleyerek hepsini tekrar iyice<br />

karıştırın. Hoş koku vermesi amaçlı olarak<br />

ise içerik listesinde bulunan ıtır veya<br />

lavanta saf uçucu yağlarından bir tanesini<br />

arzunuza göre karışıma ekleyebilirsiniz; saf<br />

uçucu yağlar koku amaçlı önerilmiş olup,<br />

güneş koruma açısından eklenmesi zaruri<br />

değildir.<br />

Hazırladığınız bu karışıma dilerseniz<br />

içerik listesinde son madde olan 5-10 gram<br />

çinko oksiti de ekleyerek, güneş koruyucu<br />

etkisini artırabilirsiniz. Hazırladığınız bu<br />

güneş yağı şişenizi ışık görmeyen serin bir<br />

yerde saklayın.<br />

Ne olursa olsun bu bitkisel karışımların cilt<br />

lekelerini önlemede ozon tabakası inceldiği<br />

için artık çok etkin olamayacağını, bunun<br />

için medikal cilt koruyucu bariyerleri olan<br />

kremlerden destek almanızı öneririm.<br />

Ben özellikle yüzüm için 12 ay boyunca<br />

medikal bir güneş koruma kremi kullanıyor<br />

ve yukarıda bahsettiğim doğal yağ<br />

karışımlarını bu medikal güneş koruyucu<br />

kremi sürmeden önce cildime minik<br />

masajlar yaparak yediriyorum. Güneş<br />

sonrası bakımı için ise yukarıda bahsettiğim<br />

bitkisel soğuk sıkım yağları kullanıyorum.<br />

Yazı: Melih Uslu<br />

www.melihuslu.com<br />

@melih_uslu_<br />

56 D Vitamini ve Güneşlenme İlişkisi<br />

57


TÜRKİYE’DEN:<br />

ALTI TEMATİK KÜLTÜR YOLU<br />

Gerçekten<br />

Mutlu<br />

Eder Mi?<br />

Gezmeye abartılı bir anlam atfetmeye<br />

gerek yok. Ancak gezmek, yaşamın<br />

içinde karşımıza çıkan bir yığın<br />

önemsiz şeye saplanıp kalmaktansa<br />

ya da can sıkıntısı ve aylaklığın<br />

karanlık dehlizleriyle boğuşmaktansa<br />

size yeni ufuklar sunmaya elverişli<br />

bir etkinliktir. Çünkü içinde<br />

bulunduğumuz dünya, muazzam ve<br />

keşfedilmeye değerdir. Yeryüzünde<br />

tanımaya değer bir sürü insan,<br />

şaşırtıcı hayvanlar, tatmaya değer<br />

yiyecekler, heyecan verici meslekler<br />

ve muhteşem bir ahenk vardır. Bu<br />

anlamda gezmek, insanı dünyaya<br />

açma konusunda bir anahtar olabilir.<br />

Dünyayı, insanı, doğayı anlamaya<br />

çalışan gezginin empati duyguları<br />

güçlenir. Paylaşmayı ve halden<br />

anlamayı öğrenir. Daha mütevazı hale<br />

gelir, kıskançlıktan ve hırslarından<br />

daha kolay kurtulur.<br />

Belki de en önemlisi öğrenen insan,<br />

kendi fikrinin sahibi olur. Bu anlamda<br />

gezmek, mutlu olmak için pekâlâ<br />

bir araç olabilir. Ornitologlara göre;<br />

kuşlarda kanat ne ise insanlarda ayak<br />

odur. Yani dil için konuşmak ne ise<br />

şehir için yürümek de odur. İnsanların<br />

şehirlerin içinde uçabilmesini<br />

sağlayan temel davranış yürümektir.<br />

Yürünemeyen şehirler, yaşanabilir<br />

olmaktan çıkmıştır. Antik çağda<br />

şehir kavramı, içerisinde rahatça<br />

yürünebilen kamusal alanları ifade<br />

ediyordu. Buradan hareket edersek<br />

bir şehri keşfetmenin ilk yolu,<br />

yürümektir.<br />

Anadolu'nun en güzel sahillerini, oksijen yüklü yaylalarını ve gizemli antik<br />

şehirlerini birleştiren tematik kültür yolları, doğadan tarihe lezzetten alışverişe<br />

uzanan geniş seyahat seçenekleri sunuyor.<br />

LİKYA YOLU<br />

Türkiye'nin uluslararası standartlardaki ilk<br />

uzun yürüyüş rotası olan Likya Yolu’nun<br />

uzunluğu, sonradan eklenen patikalarla<br />

birlikte 520 kilometreyi aşıyor. 1999<br />

yılında İngiliz gezgin ve tarihçi Kate Clow<br />

tarafından işaretlenen parkur, Antalya'nın<br />

arka bahçesine açılan büyüleyici bir<br />

patikalar ağı gibi... Teke Yarımadası’nın<br />

kıyı şeridinde bir yay çizen yol, tarihte<br />

güneşin yurdu olarak anılan Likya<br />

Uygarlığı'ndan kalma 23 antik yerleşimi<br />

birleştiriyor. Fethiye, Patara, Kaş, Demre,<br />

Finike ve Olimpos güzergâhından oluşan<br />

yolun bir ucu Dalaman’a, diğer ucu<br />

Antalya Havalimanı’na yakın. Hareket<br />

noktalarından biri olan Ölüdeniz ise<br />

rotanın en gözde parkurlarından birini<br />

oluşturuyor. Kalkan’dan Toros yaylalarına<br />

uzanan Bezirgân parkuru ise yolun en<br />

heyecan verici bölümlerinden… Bulut<br />

kümeleriyle kaplı ormanlık tepeler arasında<br />

günlerce yürümeyi gerektiren dağ yolu,<br />

Bezirgân-Akçay rotasını izleyerek Elmalı<br />

yakınlarında son buluyor.<br />

Yürüyerek yaklaşık bir ayda<br />

tamamlanabilen Likya Yolu’nda tercihe göre<br />

çadır kampında, köy pansiyonlarında ya da<br />

butik otellerde konaklamak mümkün.<br />

KAÇIRMAYIN!<br />

Antalya'nın 60 kilometre güneyindeki<br />

Adrasan (Çavuşköy), muhteşem<br />

kumsallarıyla nam salmış bir tatil beldesi.<br />

Köyden güneydeki yarımadaya doğru uzanan<br />

keçi yolunu izleyince Gelidonya Feneri’ne<br />

ya da resmî adıyla Taşlık Burnu Feneri’ne<br />

ulaşılıyor. Denizden 227 metre yükseklikte<br />

manzaralı bir tepe üzerinde yükselen fener,<br />

1936 yılından beri denizcilere ışık veriyor.<br />

ST. PAUL YOLU<br />

Likya Yolu’nu dünyanın dört bir yanındaki<br />

yürüyüş severlere kazandıran Kate<br />

Clow'un ikinci projesi St. Paul Yolu, yurt<br />

dışında daha kolay tanıtılması amacıyla<br />

bu isimle lanse edilmiş. Hristiyan âlemi<br />

için önemli bir isim olan Aziz Paul’un<br />

Anadolu’da izlediği güzergâhı içeren yolun<br />

dağlık kısımları, geçmişte göç kervanları,<br />

bugünse keçi sürüleri ve yürüyüş tutkunları<br />

tarafından kullanılıyor. 410 kilometre<br />

uzunluğundaki yol, Antalya’da iki koldan<br />

başlayıp, Eğirdir Gölü üzerinden Isparta<br />

Yalvaç’a kadar uzanıyor.<br />

İlk bölüm, Aspendos Tiyatrosu’nun<br />

arkasındaki antik su kemerinin yanından<br />

başlayarak Köprülü Kanyon Millî<br />

Parkı’nın derinliklerine uzanıyor. Sandal<br />

ağaçları arasından geçen antik yolda önce<br />

Karabük’e, ardından Beşkonak’a ulaşılıyor.<br />

Rafting merkezi Köprüçay’dan biraz<br />

ileride, kanyona dönüşen nehir yatağı<br />

üzerinde, Selge’yi Pamfilya’ya bağlayan<br />

Olukköprü yer alıyor. Parkurun ikinci<br />

başlangıç noktası olan Perge, iki kuleli<br />

giriş kapısıyla hafızalara kazınıyor. Biraz<br />

ilerideki Kurşunlu Şelalesi, zengin florasıyla<br />

bir botanik bahçesinden farksız. İrili-ufaklı<br />

şelaleler eşliğinde devam eden yol, antik<br />

yerleşim izleri eşliğinde Torosların bin bir<br />

çiçekli sarp yamaçlarına kadar uzanıyor.<br />

KAÇIRMAYIN!<br />

St. Paul Yolu’nun Göller Bölgesi<br />

yakınlarındaki bölümleri görülmeye<br />

değer doğa harikaları arasında ilerliyor.<br />

Sipahiler’den sonra Kovada Gölü Millî<br />

Parkı’nın kuzeyinden geçen St. Paul Yolu,<br />

Yukarı Gökdere köyü yakınlarında Kasnak<br />

Meşesi Tabiat Koruma Alanı’na ulaşıyor.<br />

Bu dev anıt ağaçlar, 25-30 metrelik boyları<br />

ve 1,5 metreyi aşan gövde çevreleriyle, sadece<br />

Anadolu’da yetişiyor.<br />

KIZILIRMAK<br />

GASTRONOMİ YOLU<br />

Çorum merkezli Kızılırmak Havzası<br />

Gastronomi ve Yürüyüş Yolu, Anadolu’nun<br />

en yeni tematik yürüyüş parkurlarından<br />

biri. Toplam 25 parkurda yörenin doğal<br />

ve tarihi zenginliklerini köklü sofra<br />

gelenekleriyle buluşturan yolun uzunluğu,<br />

190 kilometreye ulaşıyor. Anadolu’daki<br />

benzerleri gibi kırmızı-beyaz çizgilerle<br />

ve sarı tabelalarla işaretlenen yol, eski<br />

ticaret ve göç yollarını buluşturuyor.<br />

Yolun ayrıcalıklarından biri de çiğdem aşı,<br />

pastırmalı madımak, yumurtalı sirken,<br />

mercimekli yırtma, ısırgan otlu muska<br />

böreği, kuzugöbeği mantarı ve kara çuval<br />

helvası gibi yöresel lezzetleri deneme<br />

fırsatı sunması. Yalakyayla-Akpınar köyü<br />

arasındaki 11 kilometrelik parkur, yolun en<br />

gözde bölümlerinden biri. Çam ağaçlarının<br />

koyu gölgesiyle başlayan yol, yavaş yavaş<br />

irtifa kaybederek Kamberin Pınarı mevkiine<br />

varıyor. Meyve ağaçlarının arasından<br />

geçerek ulaşılan Ahlatçık köyünde ayran<br />

molasından sonra, Elmalı Vadisi’ne bakan<br />

manzaralı yamaçlara varılıyor. Öğle<br />

yemeğinden sonra ise Çorum’un tarihi<br />

ilçesi İskilip gezisi sizi bekliyor. Otantik<br />

çarşısı, özgün evleri ve sofra gelenekleriyle<br />

cazibe kazanan ilçeye geldiğinizde Bedri<br />

Rahmi Eyüboğlu’nun müze-evini ziyaret<br />

etmeyi unutmayın. Anadolu’da ilk kez<br />

Türk bir ressam-şair için kurulan müze ve<br />

kütüphane, Eyüboğlu’nun anısını yaşatıyor.<br />

KAÇIRMAYIN!<br />

Kızılırmak Havzası’nın en gözde<br />

yemeklerinden biri, İskilip dolması…<br />

Çuvallara doldurulan et ve pirinç, aynı<br />

kazanda birbirine karışmadan pişiriliyor.<br />

Yaklaşık 12 saat piştikten sonra servise<br />

sunulan dolmanın en iyi eşlikçisi ise sirkeli<br />

cacık. Deneyin, seveceksiniz.<br />

58 Yürümek<br />

59


6- HEREDOT YOLU<br />

KARYA YOLU<br />

Güney Ege’deki antik kentlerin izini<br />

süren bu muhteşem yolun uzunluğu 800<br />

kilometreye ulaşıyor. Adını, MÖ 2. bin<br />

yılın sonlarından itibaren Büyük Menderes<br />

Nehri ile Dalaman Çayı arasındaki bölgede<br />

hüküm süren Karya Uygarlığı’ndan alan<br />

yol, Aydın ile Muğla şehirleri arasında<br />

uzanıyor. Bölgenin birbirinden güzel<br />

plajlarını, köylerini, ormanlarını ve gizemli<br />

patikalarını buluşturan yol, dünyanın dört<br />

bir yanından ziyaretçi çekiyor. Karpuzlu<br />

ilçesi yakınlarındaki Alinda Antik<br />

Kenti’nden başlayan yolun ikinci durağı,<br />

kuş cenneti Bafa Gölü oluyor. Gizemli<br />

adacıklarıyla dikkat çeken gölün kıyısındaki<br />

bir diğer sürpriz, Herakleia Antik Kenti…<br />

“Latmos’un Dansçıları” denilen 8 bin<br />

500 yıllık duvar resimleri ise Beşparmak<br />

Dağları’nın sunduğu sürprizlerden sadece<br />

biri. Peyzajı ve mimari üslubu ile Bafa<br />

Gölü ile bütünleşen Yediler Manastırı’nın<br />

büyüleyici fresklerini gördüyseniz civarda<br />

dahası da var: Milas’ın güneyindeki<br />

Peçin Kalesi, Menteşe Beyliği’nden kalma<br />

yüzlerce yapı saklıyor. Mavi yolculukların<br />

vazgeçilmez adresi Gökova Körfezi’nin doğu<br />

kıyılarını izleyen yolun bundan sonraki<br />

bölümü, iki güzel yarımadayı buluşturuyor.<br />

Datça Yarımadası, Knidos’a kadar;<br />

Bozburun ise Loryma’ya kadar uzanıyor.<br />

Taşlıca köyündeki antik dönemden kalma<br />

su kuyularını görmeden, Söğüt köyü<br />

sırtlarından gün batımı manzarasını<br />

izlemeden yürüyüşünüzü tamamlamayın,<br />

derim.<br />

KAÇIRMAYIN!<br />

Bozburun Yarımadası’nın güney ucundaki<br />

son yerleşim olan Taşlıca’da, Anadolu’ya<br />

özgü yılkı atlarından örnekler görebilirsiniz.<br />

Sayıları birkaç yüzle ifade edilen yılkı atları,<br />

sabah saatlerinde köyün arkasındaki ovada<br />

bulunan obruk gölüne geliyor.<br />

EVLİYA ÇELEBİ YOLU<br />

Evliya Çelebi’nin 400. doğum yılını<br />

kutlamak amacıyla 1671 yılında yaptığı Hac<br />

yolculuğunun ilk etabı, bir kültür yoluna<br />

dönüştürüldü. Ünlü Osmanlı seyyahının<br />

400. yaşına girdiği 2011 yılı UNESCO<br />

tarafından Evliya Çelebi Yılı ilan edilmişti.<br />

Osmanlı’dan günümüze kalan at kültürünü<br />

geliştirmeyi hedefleyen Evliya Çelebi Yolu,<br />

aslında bir binicilik rotası. Atla seyahat<br />

eden ünlü seyyahın izini süren yol, İzmit<br />

Körfezi’nin güney kıyısında başlıyor. Evliya<br />

Çelebi’nin soyunun geldiği şehir olan<br />

Kütahya’da sona eren rota, yaklaşık bin<br />

200 kilometre uzunluğunda. İznik, İnegöl,<br />

Tavşanlı, Kütahya, Afyon, Sandıklı, Banaz,<br />

Ovacık, Uşak, Gediz, Simav yolunu izleyen<br />

güzergâh, ünlü seyyahın dolambaçlı gezi<br />

yöntemine sadık kalıyor. Kasaba ve köylerin<br />

ender ziyaret edilen kırsal alanlarını<br />

birleştiren yolun takipçileri haralara, at<br />

yarışlarına, cirit müsabakalarına ve binicilik<br />

malzemesi üreten atölyelere tanıklık ediyor.<br />

Bu yolu takip etmek isteyenler için bir<br />

de basılı rehber var: “Evliya Çelebi Yolu”<br />

adını taşıyan kitap, Caroline Finkel, Donna<br />

Landry ve Kate Clow’un ortak çalışmasının<br />

bir ürünü. Okumak ve yürümek gerek…<br />

KAÇIRMAYIN!<br />

İznik’te Osmanlı mirası çinicilik sanatı<br />

yeniden canlanıyor. Ayasofya Müzesi’nin<br />

yakın çevresindeki tarihi sokaklarda<br />

bulunan atölyelerde çini ve seramik<br />

üretilip satış sunuluyor. Ayrıca Süleyman<br />

Paşa Medresesi’nin avlusunda da benzeri<br />

çalışmalar yapılıyor. Çok çeşitli formalarda<br />

hediyeliklerin sunulduğu çarşılardan eli boş<br />

ayrılamayacaksınız.<br />

Akdeniz foklarının dünyadaki en önemli<br />

yaşam alanlarından biri olan İzmir’in<br />

uzak iskelesi Foça, masmavi denizi, ılık<br />

imbatı, davetkâr balık lokantalarıyla bahar<br />

ve ilk yaz yürüyüşleri için doğru adres.<br />

Foça Yürüyüş Yolları Güzergâhı Projesi<br />

kapsamında yürüyüş yolları panolarının<br />

yerleştirilmiş olması işinizi kolaylaştırıyor.<br />

Foça’da dört ana yürüyüş güzergâhı var.<br />

Açıkçası benim favorilerim, Sur Çevresi<br />

ile Heredot Yolu. Palmiyeler ve zakkum<br />

çiçeklerinin süslediği caddelerde, yüz yıllık<br />

taş evlerin eskidikçe güzelleşen mimarisiyle<br />

tanışacaksınız. Sabah ve akşamüstü<br />

saatlerde şenlikli balık mezatlarıyla<br />

karşılaşabileceğiniz caddelerde yürürken<br />

tarihi Foça Kalesi sizi selamlayacak. Dev<br />

ağaçların gölgesine sığınmış kır kahveleri,<br />

sevimli otel ve pansiyonlar sokak aralarında<br />

bir görünüp bir kaybolacak…<br />

KAÇIRMAYIN!<br />

Orak Adası’nın kuzeybatısında yer alan<br />

Siren Kayalıkları, volkanik yapıları ve deniz<br />

mağaralarıyla tarih boyunca pek çok efsaneye<br />

konu olmuş. Bunlardan birine göre Foça’nın<br />

bilinmeyen yerlerindeki taşlara basan herkes,<br />

bir gün mutlaka tekrar buraya gelirmiş.<br />

İstanbul’da<br />

yürüyerek neler<br />

keşfedebiliriz?<br />

Günümüzde İstanbul’da hâlâ bozulmamış<br />

yerler olduğunu iddia etmek kolay değil.<br />

Ancak eski İstanbul fragmanından<br />

parçalar taşıyan mahalleler, sokaklar,<br />

evler ve meydanlara rastlamak mümkün.<br />

Dahası İstanbul’da karşımıza çıkan bir<br />

yığın önemsiz şeye saplanıp kalmaktansa<br />

yürümek, insana yeni ufuklar sunmaya<br />

elverişli bir etkinlik olabilir. Her şeyin<br />

ötesinde İstanbul bir yandan da muazzam<br />

ve keşfedilmeye değerdir. Bu kadim şehirde<br />

tanımaya değer bir sürü insan, şaşırtıcı<br />

eserler, sürprizli dükkânlar, pazarlar,<br />

leziz tatlar, heyecan verici meslekler ve<br />

muhteşem bir ahenk var. Bu anlamda bu<br />

dünya şehrinde yürümek, insana bir sürü<br />

anahtarlar sunabilir. Peki İstanbul’da<br />

yürüyerek nereleri keşfetmeliyiz? Türk<br />

edebiyatına ilham veren Kanlıca ile<br />

Kuzguncuk arasındaki eski Boğaz köyleri,<br />

Selim İleri’nin “son derece sinematografik<br />

mahallelerle doludur,” dediği Samatya<br />

sokakları, Süleymaniye’nin eski evleri,<br />

Büyükada’nın patikaları ve Piyer Loti<br />

Tepesi’nin edebiyat kokan yamaçları eski<br />

İstanbul ruhunu size fazlasıyla hissettirir.<br />

Balat ve Kariye Müzesi çevresindeki<br />

sokakları, Ahırkapı’nın sahile yakın<br />

mahallelerini, Küçük Ayasofya’nın yalnızlık<br />

kokan avlusunu, Anadolu Kavağı’nı, Sait<br />

Faik’in öykülerinin yankılandığı Burgazada<br />

içlerini, Yedikule’yi, Yeniköy ve Murathan<br />

Mungan’un öykülerine konu olmuş<br />

Boyacıköy Yokuşu’nu da listenize dâhil<br />

edebilirsiniz.<br />

Meraklısına NOT: 4. baskıya hazırlanan<br />

“Yürüyerek İstanbul” (Melih Uslu, Mona<br />

Kitap, 2018) adlı kitabımda, Haliç’ten Tarihî<br />

Yarımada’ya, Boğaziçi’nden Adalar’a dek<br />

titizlikle seçilmiş, her biri iki ile dört saatlik<br />

süreler arasında yürünebilen İstanbul’daki en<br />

iyi 34 yürüyüş rotası anlatılıyor.<br />

60 Yürümek<br />

61


DÜNYA’DAN:<br />

Farklı beğenilere hitap eden<br />

ADRENALİN YÜKLÜ ROTALAR<br />

İNKA YOLU<br />

Yürüyüş tutkunlarının ortak bir noktası var: Basit bir yürüme<br />

eylemini yaşamı onaylayan bir keşif gezisine dönüştürmeleri…<br />

İşin felsefesinden hareketle orman içi patikalardan dağlardaki<br />

nefes kesici parkurlara kadar dünyanın en iyi rotalarını derledim.<br />

Unutmayın; yürüyüş deneyimi başlı başına bir ödüldür.<br />

ST. JAMES YOLU<br />

Galiçya’nın özerk başkenti Santiago<br />

de Compostela’yı merkez alan bu rota,<br />

Hristiyanlar tarafından kutsal kabul<br />

edilen bir hac yolunu içeriyor. İspanya’dan<br />

Fransa’ya uzanarak 800 kilometreyi aşan<br />

yolun hedefi, Aziz James’in küllerinin<br />

bulunduğu şehre ulaşmaktan geçiyor. Bin<br />

yıldan fazla süredir insanlar tarafından<br />

kat edilen bu yol, asırlar boyu dinî<br />

amaçlar için kullanılsa da günümüzde tüm<br />

yürüyüşçülere hitap ediyor. Yürüyenlere<br />

verilen özel bir pasaporta, yol üzerinde<br />

bulunan konaklama mekânlarında birer<br />

damga vuruluyor. Santiago Katedrali’ne<br />

ulaşıldığında ise bu pasaportu gösterip<br />

karşılığında Latince yazılmış “yolu bitirme<br />

sertifikası” alıyorsunuz.<br />

15. yüzyıldan kalma İnka şaheseri Machu<br />

Picchu’ya giden 33 kilometrelik patika, 1911<br />

yılında kâşif Hiram Bingham tarafından<br />

keşfedilmiş. Fakat dünyanın dikkatini<br />

çekmeden önce de yöre halklarınca<br />

yüzyıllar boyunca kullanılmış. Peru’nun en<br />

ünlü harabesine giden yol, günümüzde sırt<br />

çantalı gezginlerle dolu. 2 bin 430 metre<br />

rakımlı Kutsal Vadi’ye tırmanan güzergâh,<br />

zikzaklar çizerek dağların etrafında<br />

dolanıyor ve yol boyunca üç yüksek geçidi<br />

aşıyor. Bulut ormanlarının baş döndürücü<br />

manzaraları ise ödülünüz oluyor. İnkaların<br />

kayıp şehrini korumak için her gün izin<br />

verilen yürüyüşçü sayısı sadece 200 kişiyle<br />

sınırlı.<br />

KALALAU YLU<br />

Yürüyüş için yönünü ABD’ye çevirenlerin<br />

çoğu, Büyük Kanyon veya Yosemite Ulusal<br />

Parkı’nı tercih ediyor. Ancak biz, bölgedeki<br />

alternatif bir rotayı tercih edelim. Ke´e Plajı<br />

ile Kalalau Vadisi’ni birbirine bağlayan<br />

Kalalau Yolu, Hawai’nin karakteristik<br />

bitki örtüsünü gözler önüne seren bol<br />

uçurumlu bir rotayı izliyor. Nã Pali sahili<br />

boyunca uzanan tropikal güzergâh kolay<br />

başlıyor, ancak dik toprak yollarla giderek<br />

daha zorlu hale geliyor. El değmemiş<br />

vadiler, gürleyen şelaleler, tenha plajlar ve<br />

Pasifik Okyanusu’nun çalkantılı suları ise<br />

yürüyüşçülerin ödülü oluyor. Gerçekten<br />

de bu rotada “kayıp dünya” duygusu<br />

hissediliyor.<br />

ROUTEBURN YOLU<br />

Yeni Zelanda’daki South Island, Alpleri<br />

aratmayan dağ manzaralarıyla göz<br />

dolduruyor. Bu doğal harikalar diyarının<br />

tadını çıkarmanın en iyi yolu ise Routeburn<br />

Yolu’nda üç-dört günlük yürüyüş<br />

yapmaktan geçiyor. 32 kilometrelik parkur,<br />

buzullarla oyulmuş fiyortları, keskin<br />

vadileri ve engebeli sırtları takip eden iki<br />

muhteşem ulusal parkı (Fiordland ve Mt.<br />

Aspiring) ile yürüyüşçüleri kendisine<br />

hayran bırakıyor. Routeburn Barınağı’ndan<br />

(Queenstown’ın kuzeyi) Milford Road’a<br />

uzanan rotada muhteşem konumdaki kamp<br />

alanlarında geceleme yapılıyor. Kar sularıyla<br />

beslenen dağ göletlerinde soğuk su dalışları,<br />

rotanın öne çıkan özellikleri arasında.<br />

PATAGONYA YOLU<br />

Şili sınırları içerisinde kalan 136<br />

kilometrelik The Torres del Paine<br />

Circuit için en az dokuz gün ayrılması<br />

tavsiye ediliyor. Bu muhteşem vahşi<br />

doğa rezervinde patikaları takip ederken<br />

dünyanın en fotojenik manzaralarından<br />

bazılarını göreceksiniz: Kristal<br />

berraklığında nehirler, yontulmuş gibi<br />

duran dağlar, uçsuz bucaksız otlaklar,<br />

yaşlı ormanlar, derin göller ve buzulların<br />

sessiz dili… Herhangi bir zamanda<br />

parkurun tüm bölümlerinde sadece 80<br />

yürüyüşçüye izin verildiğinden önceden<br />

plan yapmanız gerekiyor. Kasım ile mart<br />

arasındaki yoğun yürüyüş sezonunda yer<br />

bulmayı umuyorsanız, aylar öncesinden<br />

rezervasyon yaptırmalısınız.<br />

YÜRÜMENİN 4<br />

FAYDASI<br />

* Yürümek, görmektir. Yetinmemek,<br />

ufku geniş olmaktır. Gördüklerinin<br />

fotoğrafını çekmektir. Sabırla<br />

biriktirmektir. Sabır da insanın pişirip<br />

olgunlaştıran temel taşlardan biridir.<br />

* Yürümek, yürüyene dünyanın hem<br />

ne kadar büyük hem de ne kadar küçük<br />

olabileceğini gösterir.<br />

* Yürüyüş bu anlamda dünyanın uçsuz<br />

bucaksızlığını insanın bedeni oranına<br />

indirger.<br />

* İnsan, günü gelince artık istese de<br />

yürüyemeyeceğini bilir. Şu an bunu<br />

bilmiyorsa da günün birinde fark<br />

edecektir. Bu yüzden insan yürümek<br />

ister. Çünkü ancak yürüyerek<br />

görebileceğini bilir.<br />

62 Yürümek<br />

63


Haftada 10 dakika<br />

kullanım ile tüylerinizden<br />

kalıcı kurtulun*<br />

*Alt bacaklarda en düşük güç modunda 5 dakika.<br />

1, 3 veya 7 günlük<br />

sakal fark etmeden,<br />

her seferde etkili<br />

ve nazik tıraş.<br />

Series 9 Pro<br />

C<br />

M<br />

Y<br />

CM<br />

MY<br />

CY<br />

CMY<br />

K<br />

braun-qr-3x3.pdf 1 21.04.2022 11:26<br />

braun-qr-3x3.pdf 1 21.04.2022 11:26<br />

Ürünle ilgili<br />

sorularınız için<br />

QR kodu okutup<br />

Braun danışmanına<br />

braun-qr-3x3.pdf 1 21.04.2022 11:26<br />

bağlanın.<br />

braun-qr-3x3.pdf 1 21.04.2022 11:26<br />

Daha fazla<br />

ürüne ulaşmak<br />

için QR kodu<br />

okutun.<br />

64


u sene nisan ayında dünyaca ünlü Dr. Joe Dispenza’nın kurumsal<br />

eğitmenlerinden Steve Comer özel bir eğitim programı için Hillside<br />

Beach Club’daydı. Beyin ve Zihin Sağlığı Eğitmeni, Davranış Bilimleri<br />

Uzmanı ve Meditasyon Öğretmeni olan Comer, Niagara Wellness<br />

Istanbul ve AwareHouse Florida dengeli yaşam merkezlerinin<br />

eş kurucusu, ayrıca YOUniversity Özfarkındalık Okulu'nun<br />

yaratıcılarından biri. Comer’ın Hillside misafirlerine 3 gün boyunca<br />

verdiği bu özel ve derin eğitimde katılımcılar; nörobilimsel açıdan bireyin kendini<br />

değiştirme sürecini, alışkanlıklarını nasıl kıracaklarını, beynin nasıl çalıştığı ve nasıl<br />

geliştirildiğini öğrenme fırsatı buldular.<br />

Eğitim programı Hillside Beach Club’ın eşsiz doğası içinde meditasyon, yoga pratikleri,<br />

enerji ve nefes çalışmaları ile de desteklendi. Program sırasında Steve Comer ile<br />

nörobilim perspektifinden değişim ve iyi hissetmenin kimyası üzerine sohbet etme<br />

şansımız da oldu.<br />

Billur Somer<br />

Steve Comer<br />

B.S.<br />

Metodunuzdan bahsedebilir misiniz?<br />

Nasıl 'sınırsız' olabiliriz?<br />

Rahatsızlık hissini tolere etmeyi ve bize<br />

tanıdık olmayan şeyleri keşfetmeyi<br />

öğrendiğimizde, bilinmeyeni<br />

sevebildiğimizde sınırsız olmayı<br />

deneyimleyebiliriz.<br />

“Kendine inan ve diğer her şeyi sorgula...”<br />

diye bir mottonuz var, bu mottonun<br />

arkasında yatan düşünceden bahsedebilir<br />

misiniz?<br />

çok önemli. Bu yüzden Dr. Joe Dispenza’nın<br />

çalışmalarını çok seviyorum, çünkü aslında<br />

o da bir bilim insanı. İkimiz de sinir sistemi<br />

ve sinirbilimini temel alan kayropraktik<br />

geçmişten geliyoruz. Fizyolojimizi nasıl<br />

değiştireceğimizi araştıran bu yaklaşımlarla<br />

ilgili günümüzde her zamankinden daha çok<br />

bilimsel kanıt var. Bugün artık beyni çok<br />

detaylı inceleyebiliyoruz ve<br />

görüntüleyebiliyoruz. Örneğin meditasyon<br />

halindeyken beyne baktığımızda beyne<br />

sağladığı faydayı gözlemleyebiliyoruz ve bu<br />

da çok heyecan verici!<br />

S.C.<br />

Nörobilim dünyasına girdiğinizde, beynin ön<br />

lobunun, yani yaratıcı merkezin ne kadar<br />

önemli olduğunu anlarsınız. Beynimizin bu<br />

bölümünü sürekli aktif tutmalıyız. Bunu<br />

yapmanın en etkin yollarından biri soru<br />

sormaktır. O yüzden her şeyi sorgulayın<br />

derim. Beynimiz böylece çok daha yaratıcı<br />

şekilde işler.<br />

Eğer biz kendimize inanmazsak, başka<br />

insanlardan bize inanmalarını istemek<br />

zor olacaktır. O yüzden her zaman işe<br />

kendimizden başlamalıyız.<br />

B.S.<br />

Bilim yönteminizi nasıl destekliyor?<br />

B.S.<br />

S.C.<br />

B.S.<br />

Öğrettikleriniz günlük yaşama nasıl<br />

aktarılabilir?<br />

Danışanlarıma ve birlikte çalıştığım kişilere<br />

her zaman kendi sinir sistemlerini regüle<br />

etmeleri gerektiğini öğretiyorum. Bunun da<br />

tek yolu sinir sisteminin dengeden çıktığı anı<br />

ayırt etmek ve tekrar dengeye getirme<br />

yeteneğimizi geliştirip bunda ustalaşmak.<br />

Sinir sistemimizi regüle etmek için beyin<br />

dalgalarını yavaşlatmayı öğrenmeliyiz.<br />

Özünde meditasyon da budur.<br />

Eminiz çok etkileyici dönüşüm<br />

yolculuklarına tanık olmuşsunuzdur…Sizi<br />

etkileyen dönüşümlerden birini bizimle<br />

paylaşır mısınız?<br />

Röportaj: Billur Somer<br />

@billursomer<br />

S.C.<br />

Ben mantığını kullanan oldukça analitik<br />

biriyim. Dolayısıyla yaptığım işi bilimsel<br />

kanıtla destekleyip teyit etmek benim için<br />

S.C.<br />

Dr. Joe Dispenza’nın öğretilerinin temelinde<br />

yatan yaklaşımlarından biri ‘kişisel<br />

gerçekliğinizi yani hayatınızı değiştirmek<br />

66 Steve Comer<br />

67


İyi hissetmekle ilgili bilmeniz gereken<br />

şey şu: İyi hissedebilmek için, hissetmekte<br />

ustalaşmalıyız. Bedenimize bağlı kalmalıyız,<br />

kendi zihin sürecimize değil…<br />

B.S.<br />

S.C.<br />

için kişiliğinizi değiştirmelisiniz’ olgusu.<br />

Kişiliğimizi değiştirmek, düşünce şeklimizi,<br />

davranış şeklimizi ve hissediş şeklimizi<br />

değiştirmek demektir. Benim görevim de<br />

kişilere bu süreçte destek olmak. Gerçekten<br />

çok fazla dönüşüme tanıklık ettim. Eğer ki;<br />

sizi sıkıştırıp dengenizi bozan bir düşünce ve<br />

davranış kalıbınız varsa, mesela sürekli<br />

stresliyseniz, kişiliğinizi değiştirdiğinizde,<br />

farklı sorular sorduğunuzda ve eski<br />

kalıplarınızı yıktığınızda; istediğiniz<br />

düşünceleri, davranışları ve hisleri yaratmak<br />

için daha bilinçli olursunuz. Hormonlarınız<br />

değişir, nörokimyanız değişir. Genlerinizin<br />

dışavurumu bile değişir. Yani kişiliğimiz bir<br />

hastalık süreci yaratıyorsa, kişiliği<br />

değiştirdiğimizde iyileşme sürecini de<br />

başlatabiliriz. Benim için en büyük dönüşüm<br />

benim kendi dönüşümüm. Çünkü insanlarla<br />

çalışmak benim daha bilinçli ve farkında<br />

olmama yardım ediyor ve kendi üzerimde<br />

çalıştıkça da kişileri çok daha iyi<br />

destekleyebiliyorum.<br />

Hillside Beach Club'da gerçekleştirdiğiniz<br />

eğitimden bahsedebilir misiniz?<br />

Evet, nisan sonunda 3 gün boyunca Dr. Joe<br />

Dispenza’nın 'Neuro Change Solutions:<br />

Change Your Mind, Create New Results'<br />

eğitimini verdim. Bu eğitim boyunca<br />

kendimizi değiştirme sürecini nörobilimsel<br />

açıdan derinlemesine ele aldık. Beynin nasıl<br />

çalıştığını anlamazsak zihnimizi<br />

değiştirmemiz zor olacaktır ve zihnimizi<br />

değiştiremezsek hiçbir şeyi değiştiremeyiz.<br />

B.S.<br />

S.C.<br />

B.S.<br />

S.C.<br />

Günlük rutininiz nasıl?<br />

Ben yıllardır Deepak Chopra’nın ‘Uyan,<br />

tuvalete git ve meditasyona otur’’ prensibini<br />

uyguluyorum. Bu benim günlük rutinimin<br />

başlangıcı. Meditasyondan sonra çok su<br />

içerim, sonra da güneşe çıkarım. Beynimiz<br />

için yapabileceğimiz en önemli şeylerden biri,<br />

sabah kalkar kalmaz gün ışığına çıkmak.<br />

Gözümüz kapalı bile olsa gün ışığına bakmak<br />

beynimizi aktive eder ve bu, güne<br />

başlamanın en güzel yoludur<br />

Sizi ne iyi hissettirir?<br />

Beni en çok mutlu eden şeylerden biri paddle<br />

board yapmak. Florida’da Siesta Key’de,<br />

Amerika’nın en güzel sahillerinden birinde<br />

yaşadığım için çok şanslıyım. Çoğu zaman<br />

yunuslarla beraber paddle board yapıyorum.<br />

Deniz, güneş, nefes almak, suda kendimi<br />

dengede tutmak her zaman beni çok iyi<br />

hissettirir. İyi hissetmekle ilgili bilmeniz<br />

gereken şey şu: İyi hissedebilmek için,<br />

hissetmekte ustalaşmalıyız. Bedenimize bağlı<br />

kalmalıyız, kendi zihin sürecimize değil…<br />

Çünkü beyin hissedemez. Yani iyi hissetmek<br />

istiyorsak bedenimize inmeliyiz. Kendimizi<br />

doğayla, sevdiğimiz insanlarla ve<br />

güzelliklerle çevrelemeliyiz.<br />

68 Steve Comer


Fotoğraf: Abdullah Yazıc<br />

Fotograf asistanı: Ramazan Şentürk<br />

Model: Sue Gucun<br />

Styling: Rostislav Lovkov<br />

Prodüksiyon: Emre Kolukısa & İpek Çolakoğlu<br />

shopi go'ya teşekkürler...<br />

Gözlük / Üst / Alt: Ottolinger - Ayakkabı: Vans<br />

70 Spirit of Nature<br />

71


Gözlük: Ottolinger - Kolye: Alan Crocetti - Üst: Ottoliner - Küpe: Ottoliner<br />

Çanta: Ottolinger<br />

72 Spirit of Nature<br />

73


Üst: Andersson Bell<br />

Pantolon: ERL - Ayakkabı: Converse<br />

74 Spirit of Nature<br />

75


Ayakkabı: Asics<br />

Üst: Mowalola - Pantolon: shopi go - Ayakkabı: Converse<br />

76 Spirit of Nature<br />

77


Üst: Adidas - Etek: Ottolinger<br />

Çanta: Ottolinger<br />

78 Spirit of Nature<br />

79


Hoodie: Mowalola<br />

80 Spirit of Nature


Meis Adası<br />

Gidince Sizin de<br />

Vazgeçemeyeceğiniz<br />

Yunan Adaları<br />

Senenin en çok sevilen mevsimi, yaz geldi. Rotamız<br />

elbette suyun öteki yanı... Yunan Adaları. Işığı, renkleri,<br />

kokuları, güzel insanları ve daha birçok hoşluğu ile bizi<br />

etkisi altına alan ve imrendiren adalar... Bir kez gidince<br />

bir daha vazgeçemediklerimiz… Hangi birine gitsek,<br />

Ege’nin büyüsünde Akdeniz’in lezzetleriyle kalbimiz<br />

orada bir başka atıyor; hepsi birbirinden güzel. Ancak<br />

benim ve Türk seyahat severlerin son dönemlerde<br />

alışılmış adresler dışında yeni gözdeleri var.<br />

Gelin bu üç keyifli adayı ziyaret edelim...<br />

Yazı ve fotoğraflar: Rana Korgül<br />

ranakorgul@gmail.com<br />

Skiathos, Çarşı<br />

Hydra, liman...<br />

Skiathos, koy<br />

Hydra, meydan<br />

82 Yeni Gözdelerimiz: Hydra, Skiathos, Meis 83


HYDRA<br />

Yunanistan’ın St Tropez’i olarak bilinen<br />

Hydra, en sevdiğim Yunan adalarından biri<br />

diyebilirim. Her Spetses ziyaretimde kısa da<br />

olsa Hydra’ya uğrarım. İkisi de Türkiye’den<br />

direkt ulaşılamayan adalardandır. Atina’nın<br />

güneyinde, Ege’nin Akdeniz ile birleştiği<br />

sularda yer alan Hydra’ya Atina’ya uçup<br />

Pire Limanı’ndan feribot ile ulaşabilirsiniz.<br />

Daha limanda bu ada sizi etkilemeye<br />

başlıyor. Anfitiyatro şekilde inşa edilmiş<br />

liman bölgesi adanın merkezi ve oldukça<br />

hareketli. Feribotlar, balıkçı tekneleri, lüks<br />

yatlar, yelkenliler hep bir arada. Adaya<br />

yıllardır Avrupa’dan gelen jetsetler, ünlüler<br />

ve günübirlikçi turistler akın ediyor.<br />

SKIATHOS<br />

Adını uzun zamandır duyardım, ilk<br />

kez ‘Mamma Mia’ müzikali sayesinde<br />

görmüştüm. Skiathos, ziyaretçilerine çok<br />

yönlü deneyimler sunan bir ada. Biraz yolu<br />

uzak olsa da gitmeye değer.<br />

Hydra’nın keyfini çıkarmak için limanda<br />

takılabilir ya da plajlara kolaylıkla<br />

gidebilirsiniz. Restoran ve taverna olarak<br />

Hydronetta, Sunset, Papagalos, Piato,<br />

Psaropoula, Isalos, Cool Mule, Veranda,<br />

Plakostroto, Steki, Kai Kremmidi ve<br />

en ünlüsü Omilos’u; bar olarak Pirate,<br />

Amalour ve Spilia Beach Club’ı mutlaka<br />

ziyaret etmelisiniz. Konaklama için<br />

Hydrea, Angelica, Orloff, Hydra,<br />

Cotommatae, Leto, Miranda, Phaedra,<br />

Douskos Port House, Hydra Icons ve eski<br />

sünger fabrikası olan Bratsera Hotel ile<br />

limandan botla gidilebilen Four Seasons’ı<br />

seçebilirsiniz. Hydra’nın diğer adalardan<br />

oldukça farklı bir rengi, ışığı ve enerjisi<br />

var. Onassis ve Maria Callas, Sophia Loren,<br />

Joan Collins, John Lennon, Eric Clapton,<br />

Richard Branson ve Leonard Cohen<br />

gibi isimlerin bu adayı tercih etmelerine<br />

şaşırmamak gerek. Ada içi ulaşım eşeklerle<br />

sağlanıyor. Üstelik adada araba, bisiklet,<br />

motor hepsi yasak. Kiraladığınız eviniz<br />

ya da oteliniz adanın tepesinde olsa bile<br />

bavullarla yürümek ya da eşek kiralamak<br />

durumundasınız. Ara sokaklarda ya da<br />

limanda gezerken Elena Votsi, Eclectia,<br />

Turquoise, Svoura ve Keramidas Likoyrgos<br />

adlı dükkanlara uğrayın. Adadan dönerken<br />

bademli şekerlemelerden, manastırlardaki<br />

rahibelerin yaptığı el işi ürünlerden veya<br />

Hydra manzaralı resim tablolarından küçük<br />

bir tane de olsa alın. Bir de Deste Vakfı’nın<br />

Slaughterhouse adlı mekanında düzenlediği<br />

sergileri gezmenizi tavsiye ederim.<br />

Ulaşım Selanik ya da Atina’dan uçakla<br />

olabiliyor. Ancak biz, Tekirdağ üzerinden<br />

araçla İpsala’dan geçip Kavala ve Selanik’ı<br />

takiben Volos şehrinden adaya giden<br />

feribota bindik. İki saat süren arabalı<br />

feribot bizi adanın cıvıl cıvıl limanına<br />

ulaştırdı. Yunanistan'ın Teselya bölgesinde<br />

bulunan ve Sporades takım adalarının en<br />

ünlüsü olan Skiathos, adını onu çevreleyen<br />

ormanlarından alıyor. Ada sadece doğal<br />

güzellikleriyle değil, hareketli yaşantısıyla<br />

da biliniyor. Sadece yazın değil, kışın bile<br />

adada yaşam devam ediyor. Anakaradan<br />

feribotlar her gün, uçaklar haftada belli<br />

günlerde devam ediyor. Ancak yazın her<br />

gün 3-4 uçak var. Benzersiz kumsalları,<br />

sonsuz yeşil doğası, ormanları, sınırsız<br />

konaklama olanaklarının yanı sıra birçok<br />

kaliteli restoran ve bara sahip olan Skiathos,<br />

müzelere ve tarihi yerlere de sahip.<br />

Evangelistria Manastırı, Agios Ioannis<br />

Manastırı, zamanında bir Osmanlı camisine<br />

ev sahipliği yapan Kastro Kalesi, yazar<br />

Alexandros Papadiamantis Ev Müzesi, eski<br />

limandaki Denizcilik Müzesi bunlardan<br />

sadece bazıları… Alışverişin ise sonu yok ve<br />

Papadiamanti Caddesi bu konuda oldukça<br />

fazla seçenek sunuyor. Restoranlardan<br />

Bourtzi, Scuna, Marmita, Borzoi, Kontiki,<br />

Ergon ve Platanos ile Diamanti plajındaki<br />

Diamanti restoranı en keyifli mekanların<br />

başında geliyor. Adanın sırtlarında eşsiz<br />

liman ve havaalanı manzaralı şarap<br />

bağlarından Parissi’de şarap tadımı yapmak<br />

ise ayrı bir keyif. Benim tercihim beyaz<br />

şaraplardan yana oldu… Yoğun turist<br />

ağırlayan Skiathos’ta çeşit çeşit otel var.<br />

Alkyon, Atrium, Korali, Skiathos Palace,<br />

Skiathos Princess, Esperides ve Hotel<br />

Punto zevkinize hitap edecek otellerden<br />

olabilir. Ancak tavsiyem, limana yakın bir<br />

otel seçmek. 4-5 günlük bir seyahat için<br />

restoran ve barların olduğu eski limana<br />

yakın bir otel seçmek en doğrusu. Üstelik<br />

plajlara botlarla ulaşım da buradan çok<br />

kolay. Lalaria, Koukounaries ve Mandraki<br />

plajları önceliğiniz olabilir. Adada<br />

yapılacaklar arasında su sporları, dalış,<br />

yoga ve dinlenme, trekking, uçakla keşif,<br />

yenilikçi-geleneksel veya gurme yemekler,<br />

şarap tadımı ve gece gezmeleri sayılabilir.<br />

Güneşin ve denizin ötesinde bir ada olan<br />

Skiathos’a geri dönmek ümidiyle…<br />

84 Yeni Gözdelerimiz: Hydra, Skiathos, Meis 85


TV & Sound<br />

Philips<br />

Spor Kulaklıkları<br />

MEIS<br />

Philips A6606<br />

Türkiye’den sadece 2,1 km uzalıkta olan bu<br />

Yunan adası, bizde Kızılhisar Adası olarak<br />

adlandırılmış ve 12 Ada’dan biri. Adını St.<br />

Jean Şövalyeleri’nden alan Meis, 2. Dünya<br />

Savaşı’ndan sonra Yunanistan himayesine<br />

girmiş. Bize yakınlığından dolayı çıplak<br />

gözle Kaş sahilinden görülüyor ve feribotla<br />

ulaşım mümkün. Tüm Yunan Adaları’na<br />

olduğu gibi Schengen vizesi şart.<br />

Ada oldukça küçük bir yüzölçümüne sahip<br />

ve tek yerleşim yeri Kastellorizo. Bu ada<br />

yakınlığından ve tanıdık referansından<br />

dolayı hep ilgimi çekiyor. Hatta bu sene yeni<br />

açılan Casa Mediterraneo adlı butik otel,<br />

listemin başında yer alıyor. Mediterraneo<br />

Hotel ise ada için ikinci tavsiyesini aldığım<br />

butik otel. Akdeniz'in sınırları içinde<br />

değerli bir mücevher gibi gizlenmiş, parlak<br />

renklerle boyanmış evlerle dolu ve lezzetli<br />

Yunan mutfağını tadabileceğiniz küçük bir<br />

ada burası. Adanın restoranları arasında<br />

Lazarakis, Ostraka, Alexandra’s, Billy’s<br />

ve Paragadi en ünlüleri olup Faros Bar<br />

en eğlenceli olanı. Yemekte Ouzo ya da<br />

Tsipouro için, kalamar dolma, güneşte<br />

kurutulmuş ahtapot, peynir kızartması<br />

Saganaki, yoğun cacık olan Tzatziki ve<br />

Greek Salad yiyin. Yunan mutfağının en<br />

can alıcı lezzetleridir bunlar.<br />

Adada gezilecek yerler arasında St.John<br />

Kalesi, Dorik Akropolis ve çeşitli<br />

manastırlar var. Ayrıca, ünlü doğa<br />

harikası Mavi Mağara’ya muhakkak<br />

sabah saatlerinde gidin ve mağara içinde<br />

suya dalın. Buraya limandan kalkan gezi<br />

tekneleriyle ulaşabilirsiniz. Meis’teyken<br />

Aya Yorgi ve Mandra Koyu’na gitmeyi<br />

de atlamayın. Hiç şüphesiz Meis’te<br />

gezinirken çeşitli tatlı ve salaş alışveriş<br />

dükkanlarıyla karşılaşırsınız. The Craft<br />

Collection Shop bunlardan en kalitelisidir.<br />

Buradan bir elbise, şapka, pareo veya<br />

sandalet alabilirsiniz. Hepsi çok zevklidir.<br />

Meis’ten dönmeden Puzzle Müzesi’ni ve<br />

Museum of Kastellorizo’yu gezmeyi ihmal<br />

etmeyin. Türkiye’ye bu kadar yakın olan bu<br />

Yunan Adası’nı ilk fırsatta gezi listenize ve<br />

radarınıza alın derim.<br />

Henüz gitmediyseniz ve bir gün<br />

giderseniz bu adalar benim gibi sizin de<br />

vazgeçemedikleriniz arasına girecektir,<br />

eminin.<br />

İyi yazlar…<br />

C<br />

M<br />

Y<br />

CM<br />

MY<br />

CY<br />

CMY<br />

K<br />

OLED937<br />

Hem görüntüsü<br />

hem de sesiyle<br />

müthiş.<br />

Philips A7306<br />

move<br />

Philips A4216<br />

86 Yeni Gözdelerimiz: Hydra, Skiathos, Meis<br />

philips.com.tr


Game Changer:<br />

Siz de Amerika’da 1960’ların ortasında<br />

keşfedilen ve 2023 yılına girerken New York Times<br />

tarafından yılın sporu ilan edilen pickleball<br />

heyecanına kendini kaptıranlardan mısınız?<br />

D<br />

Dünyada şöhreti<br />

hızla artan bu<br />

oyunu Hillside<br />

City Club’da<br />

deneyimleme şansı<br />

olanlardan biri<br />

olarak; sizlerle<br />

pickleball hakkında<br />

en az kendi kadar eğlenceli birkaç şaşırtıcı<br />

bilgiyi ve sahadan aklımda kalan neşeli<br />

anları paylaşmak isterim. Öncelikle şunu<br />

söylemeliyim ki; tenis, badminton ve masa<br />

tenisinden aşina olduğumuz birçok elementi<br />

kendi bünyesinde buluşturan pickleball,<br />

standart bir korttan daha küçük bir sahada<br />

ve yere oldukça yakın bir file üzerinden<br />

oynanıyor. Basit kuralları sayesinde kolay<br />

öğrenilebilen, fakat işi uzmanlık seviyesinde<br />

tutmak isteyenler için kortta ciddi kilometre<br />

yapmayı gerektiren bu eğlenceli oyun;<br />

koordinasyonu iyileştirirken, denge ve<br />

kardiyovasküler sağlık için de faydalar<br />

sunuyor.<br />

yakmaya odaklananlar ve sosyalleşmeyi<br />

sevenler için de harika bir alternatif<br />

olduğunu düşünüyorum.<br />

Pickleball severler için saha içi taktikleri<br />

konuşacak olursak; her oyunda olduğu<br />

gibi pickleball oynarken de avantajlı ve<br />

dezavantajlı olduğunuz durumları önceden<br />

fark etmek en önemli taktiklerden biri.<br />

Özellikle eşli şansınızın olduğu oyunlarda<br />

eşleri belirlerken farklı bedenleri<br />

eşleştirmek ve maç öncesi görev ve<br />

pozisyonları netleştirmek sahaya çeşitlilik<br />

katmak için iyi bir seçim olabilir. Ek olarak,<br />

en sık gördüğüm durumlardan bir diğerinin<br />

ise, başlangıç seviyesi oyuncularının ‘non<br />

– volley zone’ isimli alanı yeterince etkin<br />

kullanmaması olduğunu da söyleyebilirim.<br />

Eğer benim gibi kendini neon raketlerin<br />

cazibesine kaptıranlardansanız sıkı durun;<br />

Pickleball, tıpkı bir tenis maçında olduğu<br />

gibi, tekli veya eşli oynama seçenekleriyle<br />

ülkemizde ve dünyada sosyalleşmenin<br />

en hip ve eğlenceli alternatiflerinden biri<br />

olmaya aday.<br />

Kendi deneyimlerimden yola çıkarak; 40<br />

dakikalık bir oyunda sıkı kalori yakmanın<br />

yanı sıra, çocukluğa dönüş hissi ve kortta<br />

bol kahkaha vaat ettiğini söyleyebilirim.<br />

Yazı: Esra Bebek<br />

@esrabebek, @goodforallstudio<br />

İllüstrasyon: Neslihan Balamtekin<br />

Özellikle rekabet severler için çekici<br />

bir alternatif olan pickleball, tempo<br />

tutkunlarının da günlük egzersiz<br />

programında yer almaya hazır. Dış ve<br />

iç mekanlarda, az zamanda çok kalori<br />

88 Pickleball 89


u kez sadece raketler değil üzerinde<br />

bulundurduğu delikler sayesinde rüzgârın<br />

rezistansını azaltan canlı renklerdeki top da<br />

sizi korta çağıracak.<br />

İlk bakışta tenis oynayanların kendini<br />

avantajlı gördüğü bu sporda, oyuncuların<br />

tenise kıyasla yere daha yakın vuruşlar<br />

yaparak maçı sürdürdüğünü gözlemlediğimi<br />

söyleyebilirim. Tam topla buluştuğunuzu<br />

hissettiğiniz anda, çok daha az zıplayan<br />

bu oyuncu top sizi sıklıkla şaşırtabiliyor,<br />

benden söylemesi! Ayrıca bel seviyesinin<br />

aşağısından kullanılan servislerde<br />

uzmanlaşmamın biraz zaman alacağını da<br />

itiraf etmeliyim. Tüm bunların ötesinde<br />

oyun sonunda, konfor alanımdan çıkmayı<br />

seçerek, yepyeni bir sporu deneyimlemiş<br />

olmanın bende yarattığı duygunun hazzı ise<br />

tarif edilemez boyutta.<br />

New York Times’da yayınlanan bir<br />

makaleye göre pickleball; 2021 yılından<br />

bu yana 24 yaş altındaki gençler arasında<br />

hızla popülerleşirken; diğer yandan<br />

oyunun basitliği sayesinde Amerika’da 55<br />

yaş ve üzeri ciddi bir kitleye hitap ediyor.<br />

Pickleball severleri kısaca “picklers”<br />

olarak tanımlayan Amerika Pickleball<br />

Topluluğu’na göre; yarım saat yapılan<br />

bir yürüyüş ile karşılaştırıldığında, yarım<br />

saat süren bir pickleball oyununda yüzde<br />

36 daha fazla kalori yakma şansınız<br />

oluyor. Üstelik, düzenli olarak klasik<br />

spor antrenmanı yapmaya başlayan<br />

kişilerden 50%’si 6 ay sonra sürdürebilirlik<br />

konusunda problem yaşarken; pickleball<br />

ile tanışanlar, kortlara gittikçe artan bir<br />

frekansta uğramaya başlıyor.<br />

Radarımızı pickleball sever ünlülere<br />

çevirecek olursak, ünlü aktör Leonardo<br />

Di Caprio’dan, Serena Williams’a kadar<br />

birçok tanınmış isme rastlıyoruz. Eski ABD<br />

Başkanı George W. Bush’dan, Sex&the<br />

City’nin yıldız ismi Sarah Jessica Parker’a<br />

uzanan geniş bir skalada ismi kortla<br />

buluşturan bu keyifli oyunun bütüncül<br />

sağlığın en renkli destekçilerinden biri<br />

olduğunu söylemeliyiz. Washington’da<br />

yaşayan üç babanın golf oynamaktan sıkılan<br />

çocuklarını eğlendirmek için keşfettikleri<br />

bu hareketli oyun, dünyada beş milyona<br />

ulaşan oyuncu sayısı ile adını Türkiye’de<br />

de Hillside City Club’ta çoktan duyurmaya<br />

başladı. Çocukluğuma götüren renkleriyle<br />

sahanın ve asla düşmeyen temposuyla bu<br />

oyunun beni kendine fazlasıyla çektiğini<br />

itiraf etmeliyim. Seyahatlerim esnasında;<br />

“Hangi restoran?” sorusunun önüne<br />

“Hangi yoga stüdyosu?” sorusunu koyan<br />

ben; farklı kültürlerden kişileri arkadaş<br />

ağıma katmamı kolaylaştıracak “Hangi<br />

pickleball sahası?” sorusunu da notlarım<br />

arasına ekleyeceğimi düşünüyorum.<br />

Kısacası portatif ekipmanı sayesinde<br />

seyahat ederken birçok “pickler” ile<br />

tanışmanız an meselesi.<br />

Dünya Sağlık Örgütü’nün,<br />

yaşlanmayı artık konfor<br />

alanında kalmak olarak<br />

tanımladığı bu zamanlarda,<br />

yepyeni bir sporu bedeninizle<br />

tanıştırma ve korttakilerle<br />

içinizdeki oyuncu ruhu<br />

paylaşmanın yarattığı his<br />

paha biçilemez.<br />

Sevgiyle tavsiye ederim!<br />

92 - 95<br />

98 - 100<br />

102 - 108<br />

109 - 116<br />

SEZGİSEL RESSAM: ERKUT TERLİKSİZ<br />

YAPAY ZEKÂ VE SANAT<br />

HILLSIDE LIVE: MİNİ SÖYLEŞİLER<br />

BARIŞ GÜLTÜRK: AKDENİZ'DE YAZ<br />

90 Pickleball 91


Resimde saçmalamak, dilediğin gibi<br />

içinden geldiği gibi davranmak,<br />

her an her şey olabilir hissi ve bunu<br />

ciddiyetle yapmak… İşte bu özgürlüğün<br />

peşindeyim. Bunlar bana yaşadığımı<br />

hissettiriyor.<br />

Her şey bir çizgiyle başlamış.<br />

Yurt dışında oldukça tanınan<br />

Erkut Terliksiz ile Kavacık’taki<br />

atölyesinde bir araya geldik.<br />

Sezgisel resim yapan bir sanatçı<br />

olarak içinden geldiği gibi yaratıyor.<br />

“Benim için yaratmak; sadece üretmek,<br />

harekete geçmek, zihnini boşaltmak,<br />

derinlerdeki kıyıda köşedeki tüylerini<br />

diken diken eden karanlığın üstüne gitmek,”<br />

diyen Terliksiz’i anlamak adına<br />

yola çıktık ve keyifli bir sohbete daldık.<br />

Rana Korgül<br />

Erkut Terliksiz<br />

R.K.<br />

E.T.<br />

Erkut Terliksiz grafik tasarım okumuş. Biz<br />

sizi ressam olarak tanıdık. Sanat ve tasarım<br />

arasında duran bir mesleğiniz var. Resme<br />

yönelmenize ne sebep oldu?<br />

15 senelik bir tasarım kariyerim var. Çeşitli<br />

ajanslarda sanat direktörlüğü yaptım. Aynı<br />

anda Galeri X-ist'in sanatçısıydım. Sanırım<br />

çok doğru bir zamanda tasarım hayatından<br />

tamamıyla uzaklaşıp atölyemde resme<br />

yoğunlaştım. Bu aralar AI ile gelinen nokta<br />

da öngörümü doğrular gibi oldu…<br />

Evet gerçekten AI çok ilginç ve uçsuz<br />

bucaksız bir teknik…<br />

Bugüne dek çizdiğiniz yolu özetler misiniz?<br />

Çok çok çalış; her gün yeni bir şey keşfet…<br />

Aslında özetlenecek bir yolum yok. Ben<br />

sezgisel resim yapıyorum. Resimde pek plan<br />

yapmıyorum. Kısacası, renkler ve lekeler<br />

nereye götürüyorsa…<br />

R.K.<br />

E.T.<br />

R.K.<br />

gerçekten içinizde resim yapma aşkı yoksa<br />

bu fiziksel performansı yapmanızın imkânı<br />

yok. Sanatçı Sol LeWitt arkadaşı Eva<br />

Hesse’ye yazdığı mektupta ‘You must<br />

practice being stupid, dumb, unthinking,<br />

empty. Then you will be able to do!’ der ve<br />

ona ilham vermeye çalışır. Bence bunlar<br />

Eva’nın harekete geçmesi için yazılmıştır. Bu<br />

laflar da beni en çok etkileyen ilham verici<br />

ifadeler olmuştur. Resimde saçmalamak,<br />

dilediğin gibi içinden geldiği gibi davranmak,<br />

her an her şey olabilir hissi ve bunu<br />

ciddiyetle yapmak… İşte bu özgürlüğün<br />

peşindeyim. Bunlar bana yaşadığımı<br />

hissettiriyor.<br />

Sanatın sizin için en önemli yönü nedir?<br />

Terapi. Beni ve ruhumu dengeliyor.<br />

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?<br />

Erkut nasıl bir insan?<br />

R.K.<br />

Neden çiziyorsunuz?<br />

E.T.<br />

Pırlanta gibidir...<br />

Röportaj: Rana Korgül<br />

ranakorgul@gmail.com<br />

Fotoğraflar: Pınar Gediközer<br />

E.T.<br />

R.K.<br />

E.T.<br />

Ben mutlu olmak için resim yapıyorum.<br />

Mutluluğun formülünü bulmuşsunuz. Ne<br />

güzel! Sanatsal yaklaşımınızı nasıl tarif<br />

edersiniz?<br />

“Life-time performance”, yani uzun soluklu<br />

fiziksel aktivite ve sonsuz duygusal<br />

patlamalar. Günde en az dokuz saat resim<br />

yapıyorum. Bu fiziksel bir güç gerektiriyor ve<br />

R.K.<br />

E.T.<br />

R.K.<br />

Çocukken yaptıklarınız bugünlerin<br />

sinyallerini veriyor muydu?<br />

Evet biraz klasik olacak ama… Çok küçük<br />

yaşta – sanırım beştim – Adana’da Ethem<br />

Aydın atölyesinde yağlı boya resim yaparak<br />

başladım sanat kariyerime.<br />

İşlerinizde daha çok hangi konulara<br />

odaklanıyorsunuz?<br />

92 Erkut Terliksiz<br />

93


E.T.<br />

R.K.<br />

E.T.<br />

R.K.<br />

E.T.<br />

R.K.<br />

E.T.<br />

İnsana dair her şeye…<br />

Genelde figürler amorf ve tanımlanmaları<br />

zor. Bir gizem var. Bunun belli bir nedeni var<br />

mı?<br />

Gizem her zaman ilgi çeker. Merak uyandırır.<br />

Hikâyenin ardındaki derin yoldur gizem.<br />

Kimi güler geçer.<br />

Evet, gizem iyidir, eksantriktir…<br />

İşlerinizde renkler, desenler, figürler baya<br />

özgür. Sınırsızlık hissi veriyor ve aralarda<br />

sempatik/tatlı detaylar da var. Gülümseyen<br />

ördek, utangaç surat, kocaman gözler gibi…<br />

Sizce?<br />

Bizlere anlatılan hikayeler her zaman<br />

bilindik mutlu sonla bitmeyebiliyor.<br />

Gülümseyen ördek, aslında bir seri katil<br />

olabiliyor.<br />

Kulağa zor geliyor…<br />

Sizi resmetmeye iten ilhamı nereden<br />

alıyorsunuz?<br />

Oğlum doğduğundan beri, yani son 5 senedir<br />

inanılmaz yoğunlukta resim yapıyorum.<br />

Duygu patlamaları ve zihinsel<br />

Breakdance'lar. Sezgisel resim yapıyorum.<br />

Bence resim planlanarak yapılan bir şey<br />

değil. Bırakın, duygularınız sizi nereye<br />

götürürse götürsün…<br />

R.K.<br />

E.T.<br />

R.K.<br />

Sergileriniz oluyor. Son serginiz<br />

Japonya’daydı. Bu sergideki<br />

çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Bu<br />

sergiyi bugüne kadar olan sergilerden nasıl<br />

ayırabilirsiniz?<br />

Japonya benim için çok önemli bir coğrafya.<br />

En büyük ilham kaynağım! Japon kültürü<br />

her zaman çok ilgimi çekmiştir. Anime ve<br />

mangalarla büyüdük. Ve her zaman Japon<br />

etkisi benim resimlerimde belirgindir.<br />

Japonya’daki sergi acayiplikler, tuhaflıklar<br />

üzerineydi. Japonlar hem çok geleneksel<br />

hem de avangart kültürleriyle dünyada her<br />

zaman farklı bir yerdedir. Aslında dünyanın<br />

geri kalanına göre çok daha acayiptir<br />

Japonya. Bu kültürdeki tanrılar da acayiptir.<br />

Çok tanrılı dinin ve mitolojideki<br />

karakterlerle bu çeşitlilik artmış ve kültür<br />

inanılmaz sürreal bir dünya benimsemiş,<br />

kabul etmiş ve bize inanılmaz tuhaf gelen<br />

şeyler onlar için normalleşmiş.<br />

Japonya’ya hiç gitmedim. Ama duyuyorum,<br />

giden çok etkileniyor. Sanki dünyada bir<br />

ülke değil, farklı bir gezegen…<br />

Kabuğunuzdan sıyrılıp yurt dışına nasıl<br />

çıktınız? Tanınmayı nasıl başardınız?<br />

E.T.<br />

R.K.<br />

E.T.<br />

R.K.<br />

E.T.<br />

R.K.<br />

E.T.<br />

R.K.<br />

E.T.<br />

R.K.<br />

E.T.<br />

R.K.<br />

Miami, Milano, Roma, Londra ve Tokyo'da<br />

aktif olarak çalıştığım galeriler var. Bunun<br />

devamlılığı çok önemli tabii.<br />

Mesleğinizdeki yeni yaklaşımları keşfetmek<br />

için neler yapıyorsunuz?<br />

Yaşadığımız yüzyılda her türlü yeni yaklaşım<br />

“on-line” ve “live” bir şekilde karşımıza<br />

çıkıyor. Daha çok müze gezmek isterdim<br />

aslında. Ama ben atölyeden zor<br />

çıkanlardanım. Sosyal hayat, resimden<br />

çalınmış saatlermiş gibi geliyor, bana.<br />

Hayatınız atölyeniz ve aileniz arasında<br />

geçiyor demek… Sizin için bir sergiyi iyi<br />

yapan nedir?<br />

Sanatçının temsil ettiği değerlerden,<br />

akımdan ve bağlamdan bağımsız duygular<br />

uyandırdıysa, düşündürdüyse,<br />

sorgulattırdıysa ve sergiden çıktığımda ben<br />

de bir etki bıraktıysa iyi bir sergidir, benim<br />

için.<br />

Sizi en çok etkileyen sergiyi hatırlıyor<br />

musunuz?<br />

Tate Modern’deki Paul Klee sergisi tüm<br />

detaylarıyla sanatçıyı tanıma isteği uyandırdı<br />

bende.<br />

Türkiye’deki resim sanatının durumunu<br />

nasıl buluyorsunuz?<br />

“Coğrafya kader midir, değil midir? Türk<br />

resmi bütün bu acılardan beslenip kendi<br />

dilini kurabilir mi, kurmalı mı? Ya da<br />

dünyada bir geçerliliği var mı?” gibi birçok<br />

soru var kafamda. “Türk resmi hep batıya<br />

öykünmüş” gibi beylik laflara çok<br />

gülüyorum. Ne yapsaydı Türk resmi?<br />

Hayatınızda öncelik vermek istediğin neler<br />

var şu günlerde?<br />

Beş yaşındaki oğlum Uraz!<br />

Yakın gelecekte sizden neler göreceğiz?<br />

E.T.<br />

Doğru zamanda, aynı dili konuştuğum ve<br />

çok iyi anlaştığım, beni ve sanatımı çok iyi<br />

okuyabilen doğru insanlarla karşılaştım.<br />

E.T.<br />

2024’de Roma’daki Dorothy Circus<br />

Gallery’de gerçekleşecek solo sergime<br />

hazırlanıyorum. Az kaldı…<br />

R.K.<br />

Herkesin yolculuğu farklı elbette...Siz<br />

şanslılardansınız… Bir sanatçı olarak<br />

ulaşmak istediğiniz bir nokta var mı?<br />

94 Erkut Terliksiz 95


Jason M. Allen : Théâtre D'opéra Spatial<br />

Ödüllü Yapay Zekâ Eserleri<br />

Sanat dünyasında her<br />

yüzyılın farklı bir sanatsal<br />

değer tartışması olmuştur,<br />

21. yüzyılda bu tartışma<br />

ise; dijital sanat ve yapay<br />

zekanın ürettiği sanat<br />

eserlerinin sanatsal değerinin olup<br />

olmadığı… Yapay zekâ son yıllarda sanat<br />

dünyasında yeni sanat eserlerinin<br />

oluşturulmasında, analizinde ve restorasyon<br />

gibi birçok farklı alanda kullanılıyor. Ancak,<br />

bu teknolojilerin sanat piyasasına olan etkisi<br />

oldukça tartışmalı ve birçok eleştirmen<br />

tarafından olumsuz olarak değerlendiriliyor.<br />

Öncelikle, yapay zekâ destekli sanat eserleri,<br />

yaratıcılık ve orijinallik gibi temel kavramlar<br />

Yazı: Funda Karayel / Gazeteci<br />

fundakarayel@gmail.com<br />

üzerinde soru işaretleri uyandırıyor. Bu<br />

teknolojiler ile yaratılan eserlerin piyasada<br />

sanatçıların elinden çıkardıkları eserlerle<br />

aynı değere sahip olması, sanat piyasasında<br />

ciddi bir sorun olarak görülüyor. Sanatın<br />

insan duygularını ifade etme ve anlatma<br />

şekli, yapay zekâ teknolojileri ile üretilen<br />

eserlerden daha derin ve anlamlı. Bu durum<br />

doğal olarak, yapay zekâ teknolojilerinin<br />

sanatın değerini düşürdüğü şeklindeki<br />

eleştirilere yol açıyor. Sanatın bir kişinin<br />

dünya hakkındaki düşünce ve duygularını,<br />

endişelerini ifade etme biçimi olarak ortaya<br />

çıktığını düşünürsek, bir makinenin bu<br />

bilince sahip olduğunu iddia edebilir miyiz?<br />

Sanat insan yaratıcılığının bir ürünü ve<br />

insan yapımı bir eserin sanatsal değeri,<br />

yaratıcının öznel yeteneği, estetik anlayışı,<br />

tecrübesi, hayal gücü ve duygu yoğunluğu<br />

gibi faktörlere dayanıyor. İnsan yapımı sanat<br />

eserinde, yaratıcının kişisel dokunuşu ve<br />

duygusal bağı, eserin kendine özgü bir ruhu<br />

var. Yapay zekâ teknolojileri kullanılarak<br />

üretilen sanat eserlerinde duygu yoğunluğu<br />

bekleyebilir miyiz? Bir yapay zekâ<br />

teknolojisi, önceden programlanmış bir<br />

kodlama üzerine çalışarak, belirli bir veri<br />

kümesi ile beslenerek, sanat eseri üretebilir,<br />

evet. Bu eser, tamamen bilgisayar tarafından<br />

üretildiğinden, insanın dokunuşu<br />

olmadığından, insan yapımı sanat<br />

eserlerinde olduğu gibi bir ruh taşıyabilir mi<br />

sizce? Ancak, yapay zekâ teknolojilerinin<br />

ürettiği sanat eserleri, insan yapımı eserlerde<br />

olmayan estetik özelliklere, farklı bir<br />

mükemmelliğe sahip olabilir.<br />

Yine de yapay zekâ ile yapılan sanat<br />

eserlerinin, sanatçının psikolojik yönlerini<br />

yansıtıp yansıtamayacağı şimdilik muğlak.<br />

Sanat eserleri, genellikle sanatçının kişisel<br />

deneyimlerinden ve duygusal dünyasından<br />

besleniyor ve bu nedenle, sanat eserlerinin<br />

insanlarla etkileşim kurabilmesi için<br />

duygusal bir bağlantı gerekiyor. Sorular da<br />

burada oluşuyor: Yapay zekâ teknolojileri, bu<br />

tür bağlantıları kurabilir mi? Yapay zekâ ile<br />

yapılan sanat eserleri, sanatçının özgün<br />

duygusal ifadesini taşıyabilir mi? Buna<br />

rağmen kısa komutlarla sanat eserlerine<br />

birebir benzeyen görsel çalışmalar meydana<br />

getiren Midjourney, DALL-E ve Stable<br />

Diffusion gibi yapay zekâ botları, sanat<br />

dünyasını sarsmaya devam ediyor. Burada<br />

üretilen eserlere telif davaları açılmaya<br />

başlandı bile.<br />

Yapay zekâ tarafından oluşturulan bir resim<br />

sonunda bir sanat ödülü de aldı. Bu haberin<br />

üzerine birçok makalede “Sanatçılar<br />

Mutsuz” başlıkları atılsa da sanat<br />

dünyasında dijital bir devrim yaşandı.<br />

Geçtiğimiz yıl Eylül ayında, Colorado Eyalet<br />

Fuarı'nın yıllık sanat yarışması resim, heykel<br />

gibi tüm olağan kategorilerde ödüller verdi.<br />

Ancak Jason M. Allen isimli bir katılımcı,<br />

eserini bir fırça veya bir parça kil ile<br />

yapmamıştı. Eserini; metin satırlarını<br />

hiper-gerçekçi grafiklere dönüştüren bir<br />

yapay zekâ programı olan Midjourney ile<br />

yaratmıştı. Allen'ın çalışması “Théâtre<br />

D'opéra Spatial”, fuarın gelişmekte olan<br />

dijital sanatçılar yarışmasında mavi<br />

kurdeleye layık görüldü ve bu onu böyle bir<br />

ödülü kazanan ilk yapay zekâ ürünü<br />

eserlerden biri haline getirdi ve şiddetli bir<br />

tepkiye yol açtı. Onu hile yapmakla suçlayan<br />

sanatçılar bile oldu. Jason M. Allen ise adı<br />

altında sunulan çalışmasının yapay zeka<br />

kullanılarak oluşturulduğunu ve kökeni<br />

konusunda kimseyi aldatmadığını açıkça<br />

belirtti ve “Bunun için özür dilemeyeceğim,<br />

kazandım ve hiçbir kuralı çiğnemedim,”<br />

dedi. Çok yeni bir başka gelişme ise Dünya<br />

Fotoğraf Örgütü'nün Sony Dünya Fotoğraf<br />

Ödülleri'nde yaşandı. Kendisini "fotomedya<br />

sanatçısı" olarak tanımlayan Boris Eldagsen<br />

tarafından yapay zekâ ile iş birliği içinde<br />

oluşturulan eseri "The Electrician" ödüle<br />

layık görüldü. "The Electrician", 20. yüzyılın<br />

başlarındaki "ruh fotoğrafçılığını" anımsatan<br />

ışık huzmeleri ve grenli sepya tonunda, biri<br />

yüzünü diğerinin sırtına dayamış iki kadını<br />

konu alıyor. Bu, sanatçının yeteneğini açıkça<br />

sergileyen başarılı bir sanat eseri olarak<br />

kabul görse de, sanatçı ödülü geri çevirmeyi<br />

seçti.<br />

Boris Eldagsen<br />

98 Yapay Zekâ ve Sanat<br />

99


Damien Hirst: The Beautiful Paintings<br />

Damien Hirst: The Beautiful Paintings<br />

Damien Hirst’ün<br />

Yapay Zekâ Eserleri<br />

Yapay zekâ ve sanat ilişkisine Damien<br />

Hirst’den de bir hamle geldi. Kendi imzasını<br />

taşıyan 1990’lara damga vuran ‘Spin’<br />

resimlerini kendi yapmıyor, bunun yerine<br />

yeni bir yapay zekâ algoritmasıyla<br />

koleksiyonerlerin yapabilmesi için karşımıza<br />

çıkıyor. Yapay zekâ ile üretilen sanat eserleri,<br />

fiziksel bir eser, NFT veya her ikisi olarak<br />

satın alınabiliyor. Dijital, film ve sanat<br />

araştırma ve analizi alanlarında önde gelen<br />

sanatçılar ve kurumlarla çalışan uluslararası<br />

bir sanat hizmetleri şirketi olan HENI’deki<br />

uygulama kullanıcıların 12 renge kadar, 25<br />

döndürme stilinden birini, bulanıklaştırmayı<br />

ve tuval şeklini (kare veya yuvarlak)<br />

seçmesine olanak tanıyor. Tuvallerin<br />

fiyatları 1.500 ile 6 bin dolar arasında<br />

değişiyor ve Ether blok zincirinde basılan bir<br />

NFT’nin maliyeti 2 bin dolar.<br />

Restorasyonda Önemli Rol<br />

Oynuyor<br />

Yapay zekâ teknolojileri sanat eserlerinin<br />

analizi ve restorasyonunda da önemli bir rol<br />

oynuyor. Eserlerin orijinal görünümünü<br />

korumak ve hasarlı kısımlarını onarmak için<br />

yapay zekâ algoritmaları kullanılarak<br />

eserlerin dijital olarak restore edilmesi<br />

mümkün hale geldi.<br />

432.000 Dolar'a Satıldı....<br />

Yapay zekâ ile üretilen sanat eserlerine<br />

baktığımızda New York'taki Christie's<br />

Müzayede Evi’nde satılan ‘Edmond<br />

Belamy’in Portresi’ adlı eser dikkatimi çekti.<br />

Paris merkezli Obvious (Aşikar) adlı sanat<br />

kolektifi tarafından geliştirilen bir yapay<br />

zekâ programının imzasını taşıyan eser, açık<br />

artırma ile 432 bin dolara satıldı. Bir başka<br />

Belçikalı sanatçı Harold Cohen'in 'Aaron'<br />

adlı yapay zekâ programı tarafından üretilen<br />

resimleri de 50 bin dolara satılmıştı.<br />

Son olarak yapay zekâ teknolojilerinin sanat<br />

dünyasındaki kullanımının artmasıyla<br />

birlikte, yapay zekâ ile üretilen sanat<br />

eserlerinin satış fiyatlarının da artması<br />

bekleniyor. Ancak, yapay zekâ<br />

teknolojileriyle üretilen sanat eserlerinin<br />

sanatsal değerleri hakkındaki tartışmalar<br />

devam ettiği için, fiyatların nasıl<br />

şekilleneceği konusunda tahmin yapmak zor<br />

olabilir.<br />

Damien Hirst: The Beautiful Paintings<br />

Damien Hirst: The Beautiful Paintings<br />

100 Yapay Zekâ ve Sanat


Hllsde’ın yen butk deneym noktası<br />

Hllsde Lve by ING kapılarını açtı!<br />

Yeni butik buluşma noktası Hillside Live, canlı müzik performanslarından<br />

‘stand-up’ gösterilerine, özel etkinliklerden farklı konseptlerdeki film<br />

gösterimlerine kadar zengin bir programa ev sahipliği yapıyor.<br />

Geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen etkinlikler öncesinde sahne alan<br />

sanatçılarla bir araya geldik ve <strong>Hillsider</strong>lar için eğlenceli sorulara<br />

yanıt vermelerini istedik.<br />

Yasemin Şefik<br />

Anlatıcı / Yazar<br />

@yaseminsefik<br />

Sahnede olmak…<br />

Adrenalin. Sevişmek gibi bir şey.<br />

En çok güldüğüm…<br />

Tabii ki kendi hayatım.<br />

Çok stalk yapmak…<br />

Profesyonel işim.<br />

Doksanlar…<br />

Dönmek istediğim ve dönmek istemediğim<br />

iki tane olgusu olan şey. Müziği iyi, tavrı<br />

kötü.<br />

En çok kullandığım kelime….<br />

Yok artık!<br />

Ah şimdi ….. da olsam!<br />

Ah şimdi yelkenlide olsam, güzel bir rüzgâr<br />

yakalasam, güzel olurdu.<br />

Hazırlayan: Billur Somer / @billursomer<br />

Fotoğraflar: Ali Hikmet Bıçkıcı & Serkan Eldeleklioğlu<br />

Büyüyünce ….. olmak istiyorum.<br />

Sakin olmak istiyorum, sakin olamadım.<br />

102 Hillside Live / Röportaj<br />

103


Kerem Görsev<br />

Caz Müzisyeni<br />

@keremgorsev<br />

…. olmasa da olur.<br />

Bu çok kazık bir soru. Sinir bozucu insanlar<br />

olmasa da olur.<br />

….. ile bir gösteri yapmak isterdim.<br />

Cem Yılmaz ile bir gösteri yapmak isterdim.<br />

Hayatım boyunca …. izleyebilirim /<br />

dinleyebilirim.<br />

Hayatım boyunca Sezen Aksu dinleyebilirim.<br />

Süper kahraman olsam … olurdum.<br />

Wonder Woman olurdum; uçabiliyor,<br />

geçmişe dönebiliyor ve bir kırbaçla gerçekleri<br />

söyletebiliyor.<br />

Stand-up yapmasam …. olurdum.<br />

Stand-up yapmasam büyük ihtimalle<br />

terapiye çok büyük para harcardım.<br />

Sahnede olmak….<br />

Kendimi anlatma sanatı.<br />

En çok güldüğüm…<br />

Bu sahnede her zaman gülüyoruz.<br />

Ah şimdi ….. da olsam.<br />

Keşkeyle yaşamam hiçbir zaman hayatımda.<br />

Büyüyünce ….. olmak istiyorum.<br />

Zaten çocukken, 6 yaşında piyanonun başına<br />

oturdum. Ne olacağım o zamandan belliydi.<br />

Hakkımda duyduğum en komik şey….<br />

Çok seksiymiş!<br />

…. olmasa da olur.<br />

Parazit insanlar.<br />

104 Hillside Live / Röportaj<br />

105


….. ile bir gösteri yapmak isterdim.<br />

Billy Evans yaşasaydı, ki 15 Eylül 1980’de<br />

öldü, öleli baya oldu. O benim hayatımdaki<br />

idolümdür. Sahnede iki tane piyanoyla, Billy<br />

Evans ile bir Billy Evans bestesi çalsaydım iyi<br />

olurdu.<br />

Hayatım boyunca …. izleyebilirim /<br />

dinleyebilirim.<br />

İzlemeye bir şey diyemem ama zaten<br />

çocukluğumdan beri Billy Evans dinliyorum<br />

ve dinlemeye de devam edeceğim.<br />

Süper kahraman olsam … olurdum.<br />

Alaaddin’in lambası olurdum. İstediğin her<br />

şeyi üfleyip çıkartabiliyorsun.<br />

Güzel bir şey o.<br />

Müzisyen olmasam …. olurdum.<br />

Müteahhit olurdum. Neden derseniz,<br />

çimento, toprak, demirle uğraşıyorum köyde<br />

de onun için.<br />

Seran Bilgi &<br />

Paul Dwyer<br />

Müzisyen & Müzisyen<br />

@seranbilgi & @pauldwyermusic<br />

Sahnede olmak….<br />

Seran: Çok heyecanlı.<br />

Paul: Özgürlük.<br />

En çok güldüğüm…<br />

Seran: Avrupa Yakası.<br />

Paul: Les Dawson diye biri var. Müthiş.<br />

Tanışma fırsatımız oldu, ağzını açmasına bile<br />

gerek yok, anında güldürüyor.<br />

En çok kullandığım kelime….<br />

Seran: Bence.<br />

Paul: Dolayısıyla.<br />

Ah şimdi ….. da olsam.<br />

Seran: Şu an aslında tam olmak istediğim bir<br />

yerdeyim ama, burada değilsem belki Hillside<br />

Beach Club diyebilirim.<br />

Paul: Sahnede on binlerce kişi, karşımdaki<br />

insanlar, şarkılarımı söylüyor.<br />

106 Hillside Live / Röportaj<br />

107


Büyüyünce ….. olmak istiyorum.<br />

Seran: Mutlu.<br />

Paul: Baba.<br />

…. olmasa da olur.<br />

Seran: Hayatın içinde her şeyden parça parça<br />

var. Bence dozu önemli. Her şey olsun.<br />

Olmasa olur diyebileceğim bir şey<br />

bulamadım, hiçbir şeyi bırakamadım.<br />

Paul: Zengin.<br />

….. ile bir gösteri yapmak isterdim.<br />

Seran: Celine Dion.<br />

Paul: Seran.<br />

Hayatım boyunca …. izleyebilirim /<br />

dinleyebilirim.<br />

Seran: Celine Dion, Gürse Birsel.<br />

Paul: Coldplay.<br />

Hakkımda duyduğum en komik şey….<br />

Seran: Biraz mesafeli, soğuk ama konuşunca<br />

çok deli, çok tatlı.<br />

Paul: Andy ile evli olmak.<br />

Süper kahraman olsam<br />

… olurdum.<br />

Seran: Herkesin iç<br />

sesini okuyan bir<br />

süper kahraman<br />

olurdum.<br />

Paul: The Incredible<br />

Hulk<br />

Müzisyen<br />

olmasam ….<br />

olurdum.<br />

Seran: Doktor<br />

olmayı isterdim,<br />

ama zaten<br />

kimya<br />

mühendisiyim. Yani<br />

müzisyenlik de ikinci iş olarak<br />

gelişti hayatımda.<br />

Paul: Mimar.<br />

Antalya<br />

Yazın getirdiği dinginlik ve özgürlük.<br />

Yaz mevsimi anlar ve geçmişi hatırlarken ya da geleceği hayal ederken<br />

canlanan minik, canlı sahneler üzerine kurulu..<br />

Barış Gültürk’ün Akdeniz’in farklı bölgelerinde çektiği yaz fotoğrafları,<br />

unutulmaz yaz anılarını canlandırmak ve sizi yeni maceralara davet etmek<br />

için bir rehber olacak.<br />

108 Hillside Live / Röportaj<br />

109


Mykonos<br />

Rodos<br />

Barselona<br />

110 Akdeniz'de Yaz 111


Rodos<br />

112 Akdeniz'de Yaz 113


Mykonos<br />

Antalya<br />

114 Akdeniz'de Yaz<br />

115


Unmatched Luxury<br />

Meets Unrivaled<br />

On-Water Performance<br />

All-new for 2022, the Malibu Wakesetter 25 LSV is the new standard for<br />

25-footers. The 25 LSV is the longest boat in the Luxury Sport V-Drive Series with<br />

all the amenities you need for a big crew on a long day. Cut through big-lake<br />

chop, double-ups and rolling surf waves with the sleek traditional bow even while<br />

fully loaded with an 18-person crew and topped-off ballast. Stretch out and grab<br />

some sun in the luxurious wraparound lounge or convert the space into a dining<br />

room with the Multi View Wake Bench. In a boat this roomy with all these<br />

amenities, the only thing you’ll be leaving behind is the dock.<br />

Bozburun<br />

Datça<br />

116 Akdeniz'de Yaz<br />

www.mevwatersports.com


Rock Werchter<br />

Rock Werchter<br />

29 Haziran – 2 Temmuz,<br />

Werchter (Belçika)<br />

Iggy Pop<br />

Yazı: Mehmet Tez<br />

@mehmettez<br />

Avrupa’ya dağılmış, her zevke hitap<br />

eden yüzlerce müzik festivali arasında<br />

kaybolmak çok kolay. Yurt dışı festival<br />

deneyimi yaşamaya niyetlenenlere akıl<br />

çelici bir iki önerim olabilir.<br />

Brüksel’den trenle 20 dakika mesafedeki<br />

Leuven’de kalıyorsunuz. Festival günleri<br />

merkezden tren istasyonu önünden<br />

otobüsler kalkıyor. Stella Artois<br />

fabrikasının önünden elde içecekler, sırt<br />

çantaları, bol su ve atıştırmalıklar dolu<br />

çantanızla yola çıkıyorsunuz. 15 dakika<br />

sonra Werchter’de otoparkta iniyorsunuz.<br />

Oradan 15-20 dakikalık tarlalar ve muhtelif<br />

pastoral manzaralar arasında geçerek<br />

kısa bir yürüyüşle alana varıyorsunuz.<br />

Rockwerchter ulaşımı diğer festivallere<br />

göre daha meşakkatli ama vardığınızda<br />

çabayı hak eden bir festival. Yılın bütün<br />

flaş isimleri en popüler sanatçı ve gruplar<br />

oradadır illa ki. Son dakika açıklanan büyük<br />

isimler de illa olacak. Ama şu haldeki<br />

kadrosu bile baştan çıkarıcı.<br />

Meraklısına notlar: Red Hot Chili Peppers,<br />

Liam Gallagher, Stormzy, Slowthai,<br />

Interpol, Muse, Lil Nas X, Rüfüs Dü<br />

Sol, Arctic Monkeys’i aynı festivalde<br />

buluşturmak zor iş. Üstelik dört gün<br />

süren festivalin bunlar sadece adı büyük<br />

puntolarla yazılan assolistleri. Satır<br />

aralarında Sigur Ros, Spoon, The Black<br />

Keys, Ben Howard, Oscar and The Wolf ve<br />

dahası gizli.<br />

Chemical Brothers<br />

Red Hot Chili Peppers<br />

Electric Castle<br />

Festival<br />

19-23 Temmuz,<br />

Cluj-Napoca (Romanya)<br />

Romanya’nın Transilvania bölgesindeki<br />

Cluj-Napoca şehrinde düzenlenen Electric<br />

Castle son yıllarda giderek adını duyurdu.<br />

Türkiye’ye görece olarak yakın ve çok<br />

bilinmeyen bir bölge olduğundan keşiflere<br />

açık bir deneyim. Özellikle festival<br />

alanındaki Banffy Şatosu görülmeye değer.<br />

Elektronik dans ve indie ağırlıklı festival<br />

her yıl hayli güçlü bir kadro sunuyor. Bu yıl<br />

Chemical Brothers ve Iggy Pop var. İki isim<br />

dahi yeterli gitmek için.<br />

Meraklısına notlar: Iggy Pop ve The<br />

Cehmical Brothers yanında Tash Sultana,<br />

Netsky, George Ezra farklı türlerden<br />

sanatçılar olarak festivali renklendirmiş.<br />

Bana kalırsa gizli headliner Sigur Ros.<br />

Peggy Gou’nun DJ setleri çok güzel<br />

olur. Listede Kruder Dorfmeister gibi<br />

2000’lerden isimler gördüm. Her festivalde<br />

olmayan bir tür yelpazesi var.<br />

118 Hangi Festival?<br />

119


All Points East 2021<br />

Sziget<br />

1-15 Ağustos, Budapeşte<br />

(Macaristan)<br />

Avrupa’nın en renkli, müzikal açıdan en<br />

zengin festivallerden biri. Yıllar içinde bu<br />

ünvanını hak etti ve geliştirdi. Eğer bu yaz<br />

tek bir festivale gideyim ve mümkün olduğu<br />

kadar çok türde grup göreyim diyorsanız<br />

ve farklı türler dinleyen biriyseniz neyse ki<br />

sizin için Sziget var. Onlarca küçük sahne,<br />

bu sahnelerde neredeyse 24 saat canlı<br />

müzik var Sziget’te. Obudai adası her yıl<br />

Ağustos’ta bir barış ve müzik ülkesi oluyor.<br />

Mutlaka görülmeli.<br />

Meraklısına notlar: Billie Eilish bu yıl<br />

Avrupada sayılı festivalde yer alıyor.<br />

Kaçmaz. Imagine Dragons, Florence<br />

And The Machine büyük puntolu isimler<br />

ama çok katmanlı bir sanatçı listesi<br />

hazırlanmış. Jamie XX’den Bonobo’ya,<br />

Sleaford Mods’dan Caroline Polachek’e,<br />

Diplo ve David Guetta’dan M83 ve Foals’a<br />

Moderat’a çıldırtıcı bir kadro. Pek çok<br />

ihtiyaca yanıt vermesi anlamında ve ortam<br />

olarak bu yaz kaçırmamanız gereken<br />

festival budur.<br />

Sziget<br />

Billie Eilish<br />

olacak. Headliner’lar arasında The<br />

Strokes, Stormzy ve Yeah Yeah Yeahs,<br />

Sampa, Kehlani gibi isimler gördüm.<br />

Londra’ya yapılacak bir seyahatle çok<br />

fazla hırpalanmadan deneyimlenecek bir<br />

festivaldir.<br />

Meraklısına notlar: Eğer UK rap<br />

seviyorsanız, daha doğrusu rap<br />

seviyorsanız Grime müziğin devi<br />

Stormzy’yi görebileceğiniz en coşkulu<br />

ortamlardan biri olacak bu festival.<br />

Yeah Yeah Yeahs ve The Strokes peş peşe<br />

çalacak. Tadından yenmez bu New York<br />

indie akşamı. Öte yandan büyük sürpriz<br />

Aphex Twin. Ender performanslarından<br />

birini gerçekleştirecek bu yıl All Points<br />

East’te. İmkanı olan, meraklı olan mutlaka<br />

değerlendirsin. Hem ortam güzel hem<br />

müzik.<br />

Aphex Twin<br />

Le Guess Who?<br />

9-12 Kasım, Utrecht<br />

(Hollanda)<br />

Yaz festivallerini kaçıranlar ya da fırsat<br />

bulamayanlar üzülmesin. Le Guess Who<br />

Kasım’da gerçekleşiyor. Kendine has<br />

bir karakteri olan ve alternatif müziğin<br />

çeşitli katmanlarını bir araya getiren<br />

kesinlikle sıradan olmayan bir festival.<br />

Çok dikkatli, müzikle sıradan bir dinleyici<br />

ve “fan” ilişkisinden daha farklı bir ilişki<br />

kurabilenleri tatmin edecek çeşitliliğe sahip.<br />

Tür bakımından çok geniş bir yelpazeye<br />

sahip olduğu kadar yaş ve coğrafya olarak<br />

da çok çeşitli isimleri bir araya getiriyor.<br />

All Points East<br />

18-28 Ağustos, Londra<br />

(İngiltere)<br />

Şehir içindeki festivallerin girişi çıkışı<br />

en kolay olanı. Londra’nın doğusundaki<br />

Victoria Park’ta, Mile – End metro<br />

durağına yürüyüşle 15 dakika mesafede<br />

yeşil bir vaha ve bu yıl hayli hareketli<br />

Stormzy<br />

Florence And The Machine<br />

Le Guess Who? 2021<br />

Meraklısına notlar: 2023 line-up’ı henüz<br />

belli değil ancak geçen senelere bakarak çok<br />

özel nokta atışı performanslar beklenebilir.<br />

The Notwist’ten Rival Consoles’a çok geniş<br />

bir yelpazede dünyanın her yerinden<br />

gruplar ve özelikle yeni gelenleri takip<br />

etmek için güzel ortam. Hiçbir sanatçıyı<br />

bilmeden de gönül rahatlığıyla bilet<br />

alınabilir.<br />

120 Hangi Festival?<br />

121


İlham<br />

Veren<br />

Gençler<br />

Yazın gelişi hep çok heyecanlandırıyor beni; sımsıcak güneşi<br />

tenimde hissetmek, pırıl pırıl bir denize koşarak atlamak,<br />

muhteşem görüntüleriyle her yeri saran çiçekleri koklamak,<br />

sahilde saatlerce oturmanın tadını çıkarmak, tüm şehre yayılmış<br />

yaz tazeliği, enerjisi, heyecanı ile İstanbul’un tadını çıkarmak için<br />

iple çekiyorum bu rengarenk mevsimi. Doğma büyüme İstanbullu bir<br />

İstanbul aşığı olarak büyüleyici şehrimin hala görmemiş olduğum farklı<br />

köşelerini, yeni tatlarını keşfetmek, yeni insanlar tanımak, kısaca iyi<br />

hissetmek için ideal bir zaman yaz.<br />

Biz de yaz sayımızda; İstanbul’un farklı hisler ve<br />

dokular sunan noktalarının ev sahipliğinde, bize ilham<br />

veren, beş başarılı genç insanla buluştuk; hem biraz<br />

İstanbul’u gezdik hem de onları tanımaya çalıştık.<br />

Hazırlayan: Pınar Morpınar<br />

pinarmorpinar@gmail.com / @pinarmorpinar<br />

Fotoğraflar: Güneş Kazdal<br />

122 İlham Veren Gençler<br />

123


Anlam de Coster<br />

Arslanoglu<br />

Kurucu, Fairplay Arts & Design<br />

@datamatik<br />

Lokasyon: Karaköy<br />

Anlam, dünya çapında müzeler, vakıflar,<br />

sanat fuarları, galeriler, müzayede evleri,<br />

dergiler ve festivallerle çalışan, sanat<br />

yönetimi ve iletişiminde 15 yılı aşkın<br />

deneyime sahip bir sanat ve tasarım<br />

danışmanı.<br />

İstanbul’da en yeni nereleri keşfettiniz?<br />

Müdavimi olduğunuz yerler de var mı?<br />

Henüz keşfetmedim ama AKM içinde açılan<br />

restoranı merak ediyorum. Müdavimi<br />

olduğum yerler, yemek veya sırf içinde iyi<br />

hissetiğim için; Aman da Bravo, Pandeli,<br />

Beca, Petra Bebek, Arkestra, Suna’nın Yeri.<br />

İşinizin sizi en heyecanlandıran tarafı<br />

nedir? Neden bu işi yapıyorsunuz?<br />

Açıkçası başka bir iş yaptığımı<br />

düşünemiyorum. Benim için “iş” ve şahsi<br />

ilgi alanlarım arasında bir ayrım olmaması<br />

büyük bir şans. Yaratıcı bir sektörde<br />

çalışmasaydım da üzerinde araştırma<br />

yapmak isteyeceğim konularda okuyabilmek<br />

ve üretebilmek, dünyanın her yerinde<br />

benimle aynı heyecanları paylaşan insanlarla<br />

tanışabilmek hayatımı anlamlı kılıyor.<br />

İstanbul’un üretkenliğinize olan katkıları<br />

neler? Siz nelerden ilham alıyorsunuz?<br />

İstanbul’un üretkenliğime olan en büyük<br />

katkısı kaos, çok katmanlılık ve esneklik.<br />

Planlamadan karşıma çıkan sürpriz detaylar,<br />

olasılıklar ve insanlar bana ilham veriyor.<br />

İstanbul’da en yeni nereleri keşfettiniz?<br />

Müdavimi olduğunuz yerler de var mı?<br />

Biraz geç kalınmış keşifler ama Pantokrator<br />

Manastırı Kilisesi (Zeyrek Camii) ve Kourou<br />

Kahvedji Han (Kuru Kahveci Han) Tarihi<br />

Yarımada’nın iki farklı bölgesinde müthiş<br />

cevherler. Gastronomi dünyasında favori<br />

keşiflerim ise Arkestra, Simone (terası bu<br />

mevsimde harika) ve İtalyan<br />

Konsolosluğu’nun karşısında açılan Serenità<br />

Pera. Vazgeçemediğim ritüellere gelince;<br />

İstanbul’da hayatım Galata, Pera ve Cihangir<br />

üçgeninde geçiyor. Bu rotada Karaköy<br />

Lokantası, Journey, Old Java, Soho House,<br />

Vitruta, Tünel Pasajı’na taşınan Galata<br />

Kitabevi ve Frankeştayn Kitabevi müdavimi<br />

olduğum duraklar.<br />

Geleceğin İstanbul’unu nasıl hayal<br />

ediyorsunuz?<br />

Geleceğin İstanbul’unun dünyada stratejik<br />

bir rol üstleneceğini, 2010’ların başındaki<br />

umut ve enerjinin geri döneceğini<br />

düşünüyorum, düşünmek istiyorum.<br />

Siz gelecek için neler planlıyorsunuz?<br />

Üzerinde çalıştığım en heyecan verici<br />

projeler; İstanbul Modern’in yeni binasının<br />

uluslararası iletişimi ve Zeyrek Çinili<br />

Hamam’da küratörlüğünü üstlendiğim,<br />

Eylül ayında açılacak olan sergi. Ayrıca New<br />

York’ta gizli bir pop-up projesi hazırlıyorum.<br />

Yazın sizi en çok neler/nereler iyi hissettirir?<br />

Yazın benim için en büyük mutluluk uzun<br />

uzun Ege’de yüzebilmek, açıklarda kendimle<br />

kalabilmek, ayaklarım denizdeyken kitap<br />

okuyabilmek. Kendimi iyi hissettiren yerler<br />

Patmos’ta güneşin batışını izlemeye<br />

gittiğimiz Livadi Kalogiron’daki baraka ve<br />

Kaz Dağları’ndaki dağ patikaları.<br />

Master eğitimini Paris Sorbonne<br />

Üniversitesi'nde Görsel ve Performans<br />

Sanatları üzerine yapan Can, çeşitli<br />

kurumlarda “mixed media” ve “kolaj”<br />

eğitimi almış. Actors Studio, Londra<br />

Kraliyet Akademisi gibi kurumlarda<br />

oyunculuk ve performans üzerine yaptığı<br />

çalışmalar aracılığıyla da görsel ve plastiği<br />

birleştirdiği sanatsal çalışmalar üreten<br />

Can, bir yandan dergilerde editörlük<br />

yaparken, bir yandan da Birleşmiş Milletler<br />

bünyesinde çalışan çok yönlü biri.<br />

İşinizin sizi en heyecanlandıran tarafı<br />

nedir? Neden bu işi yapıyorsunuz?<br />

Birleşmiş Milletler’de dünyayı yakından<br />

alakadar eden sorunlar üzerine çalışıyoruz,<br />

farklı öncelik ve programlarla sistemi ve<br />

düzeni değiştirecek stratejiler geliştiriyoruz.<br />

Oyunculukta kendimizi hissediyoruz,<br />

kendimiz içinde yeni bir biz buluyoruz,<br />

başkalarının sesini kendimiz üzerinden<br />

Can Remzi Ergen<br />

Oyuncu, Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu Ülke Ofisi<br />

İletişim Sorumlusu, VOGUE & GQ Dergileri Editörü,<br />

@canremziergen<br />

Lokasyon: Bebek<br />

savunuyoruz. Dergilerde her an yeni<br />

insanlar, yeni fikirler ve yeni tasarımlarla<br />

karşı karşıya kalıyoruz, farklı estetik bakış<br />

açıları ile tanışıyoruz. Her işin getirdiği<br />

sayısız metodoloji ve görüş - algılayış - yapış<br />

biçimi var ama bütün bunları kendimi ve<br />

hayatı hissetmek, hissederken bağlar kurmak<br />

ve hissettiklerimle bana ve başkalarına<br />

dokunacak bir şeyler yaratmak için<br />

yapıyorum.<br />

İstanbul’un üretkenliğinize olan katkıları<br />

neler? Siz nelerden ilham alıyorsunuz?<br />

İstanbul’un sağı solu belli olmuyor. İyi<br />

anlamda. Her an bir yerden hiç ummadığınız<br />

bir şey, kişi veya fikir çıkıyor. Ben ilhamın<br />

çok kişisel bir konu olduğuna ve insanın her<br />

şeyden ilham alabileceğine inananlardanım.<br />

Bunun için dünyanın öbür ucuna gitmek<br />

gerekmiyor. Size, kişisel tarihinize,<br />

aklınızdan geçenlere veya o an duyu ve<br />

duygularınıza dokunan herhangi bir şeyden<br />

yeni bir dünya yaratabilirsiniz.<br />

Geleceğin İstanbul’unu nasıl hayal<br />

ediyorsunuz?<br />

Geleceğin İstanbul’u bizim İstanbul’umuz,<br />

bu şehir biraz da bizim ona nasıl<br />

davrandığımız üzerinden yeni bir boyut<br />

kazanacak.<br />

Siz gelecek için neler planlıyorsunuz?<br />

Sanırım en büyük hayalim bu hayatta<br />

olmanın değerini ve tadını kendimce,<br />

kendim için ve benim sınırlarımda en üst<br />

düzeyde hissedebilmek ve iyi hissetmek, yani<br />

sizin dediğiniz gibi basitçe “feeling good”.<br />

Bunu yaparken çevremde en sevdiklerim,<br />

beni şaşırtan yeni yerler ve fikirler olsun<br />

isterim. Ve de henüz tasvir edemediğim bir<br />

yerde olmak isterim; benim bile şu an<br />

bilmediğim yeni platformlarda yer almak ve<br />

şu an tanımlayamayacağım içerikler<br />

yaratmak.<br />

Yazın sizi en çok neler/nereler iyi hissettirir?<br />

Reklam almış gibi olmayayım ama yazın<br />

Hillside Beach Club’da olmak beni her<br />

seferinde heyecanlandırıyor. Yazın sabah<br />

uyandığınızda havanın kokusu ve güneş<br />

doğarkenki o sessizlik bana çok iyi geliyor.<br />

Buz gibi suyun içine atlamak ve yazın gün<br />

batarken en sevdiklerimle teknede bir şeyler<br />

içmek ve sarılmak, gülmek, sohbet etmek.<br />

124 İlham Veren Gençler<br />

125


Lalin Akalan<br />

XTOPIA Kurucusu - Yaratıcılık ve<br />

Teknoloji Uzmanı<br />

@thelalin<br />

Lokasyon: Çukurcuma,<br />

Faik Paşa Yokuşu<br />

Lalin’in kurduğu XTOPIA; yaratıcı endüstriler<br />

ve teknolojinin kesiştiği noktada kurumlar,<br />

işletmeler ve markalara yeni vizyonlar ve<br />

stratejiler sunuyor. Kültür, sanat, eğlence<br />

ve ar-ge, A.I ve veri odaklı bakış açıları ile<br />

iş dünyasına yönelik çözümler üretiyor.<br />

yola çıkmak veya sokakta dolanmak ilham<br />

verebilir, her şey olabilir ama hepsinde<br />

özgürlük, cesaret, yenilik ve cömertlik<br />

ararım.<br />

İstanbul’da en yeni nereleri keşfettiniz?<br />

Müdavimi olduğunuz yerler de var mı?<br />

Solo sergimin de gerçekleştiği Kabataş<br />

Setup’ı keşfettim diyebilirim. Kabataş set<br />

üstü benim üzerinden geçmediğim bir<br />

sokakmış, kurtarılmış bir balkon gibi<br />

görüyorum burayı ve resimlerimle burada<br />

olduğum için de çok seviniyorum. Son birkaç<br />

yıldır müdavimi olduğum yer evim, dönüp<br />

dolaşıp evime dönme fikrinden başka bir şey<br />

iyi gelmiyor.<br />

İşinizin sizi en heyecanlandıran tarafı<br />

nedir? Neden bu işi yapıyorsunuz?<br />

Problem çözmeyi çok seviyorum. İşe yarayan<br />

etkili çözümler üretebilmek ve konulara<br />

farklı bakış açılarından bakmak bana zevk<br />

veriyor. Xtopia'nın vizyonunu ortaya<br />

koyarken paydaşların ihtiyaçlarını gözetmek,<br />

kısacası bu düşünsel mantık pratiği nefes<br />

alma sebebim. En büyük motivasyonum<br />

görünmez bağları görünür kılmak.<br />

İstanbul’un üretkenliğinize olan katkıları<br />

neler? Siz nelerden ilham alıyorsunuz?<br />

Bazen çok kamçılayıcı, bazen de çok şefkat<br />

dolu bir şehir İstanbul. Zamanların iç içe<br />

geçtiği, geçmiş ve geleceği aynı alanda<br />

tecrübe edebildiğimiz bir yer. Bu zaman<br />

kayması ve mahallelerdeki yaşanmışlıklar ile,<br />

yepyeni içi boşaltılmış yapıların oluşturduğu<br />

kaotik mozaik bana çok ilham veriyor.<br />

Bunun üzerine farklı kültürler,<br />

medeniyetlerin yaşanmışlıkları ve geride<br />

bıraktıkları da eklenince insanlığa ait her<br />

türlü şeyi aynı anda yaşatabilen bir beşik gibi.<br />

İstanbul’da en yeni nereleri keşfettiniz?<br />

Müdavimi olduğunuz yerler de var mı?<br />

Eskiden en iyi yemek, en iyi mimari ararken<br />

artık en garip, en averaj yerler ilgimi çekiyor.<br />

Sadece turistler ve alt kültürlerin bildiği<br />

yerler var, bizim radarımıza girmemiş olan.<br />

Şaşırmayı seviyorum.<br />

Beyoğlu ve Fatih benim için çok özel.<br />

Arkeoloji Müzesi ve çevresi en çok ziyaret<br />

ettiğim, gece yürürken kendimi bir anda<br />

etrafında bulduğum yerlerden. St. Antoine<br />

kilisesine gitmeyi, orada sakince oturmayı<br />

çok seviyorum. Çukurcuma’daki evlere çok<br />

meraklıyım. Antikalar, sanat, eski kitaplarla<br />

kaplı bu değişik evleri sık sık ziyaret<br />

ediyorum. Sokakta yürürken evlerden gelen<br />

müzik seslerine bayılıyorum.<br />

Geleceğin İstanbul’unu nasıl hayal<br />

ediyorsunuz?<br />

İyi ya da kötü hayat hikayesini bildiğiniz için<br />

en büyük hatalarını bile anlayabildiğiniz, o<br />

hep adına bahaneler oluşturduğunuz aşığınız<br />

gibi İstanbul’un geleceği ne olursa olsun,<br />

burası bir parçamız, bizim.<br />

Siz gelecek için neler planlıyorsunuz?<br />

Kapsayıcı deneyimlere ve marka iş<br />

birliklerine; çok paydaşlı kültürel miras ve<br />

teknoloji projelerinin yanı sıra, sanayi ve<br />

tasarım alanında yeni vizyonlar ve<br />

girişimlere odaklandığım bir gelecek olacak.<br />

Yazın sizi en çok neler/nereler iyi hissettirir?<br />

Kayalardan denize atlamak, yüzmek,<br />

yukarılara tırmanıp aşağıda manzaraya<br />

bakmak, gün batımları ve mümkün olduğu<br />

kadar sessizlik, yalnızlık.<br />

Ismail Sertaç Yılmaz<br />

Şair, Çizer, Yayımcı<br />

@ismailsertac, @thepoet_house<br />

Lokasyon: Kabataş, Setup Cafe<br />

İsmail Sertaç, yaratıcısı olduğu The Poet<br />

House’ta koleksiyonluk, resimli “slow<br />

book”lar üretiyor. Bazen kendi de şiirler<br />

yazıyor, bazen başkalarının öykülerine/<br />

şiirlerine çizimleriyle hayat veriyor. Şu<br />

aralar Kabataş Setup’da bir de sergisi var.<br />

İşinizin sizi en heyecanlandıran tarafı<br />

nedir? Neden bu işi yapıyorsunuz?<br />

Alice’in düştüğü tavşan deliğinden düşüp<br />

bulduğum fikirlerimi şiirle okunur, çizimle<br />

görünür hale dönüştürüp insanlarla<br />

buluşmasını izlemek bana heyecan veriyor.<br />

Ürettikçe ilerleyebildiğim ve kendimi iyi<br />

hissettiğim için bu işi yapıyorum.<br />

İstanbul’un üretkenliğinize olan katkıları<br />

neler? Siz nelerden ilham alıyorsunuz?<br />

İstanbul artık burada “yaşamaya” çalışan bir<br />

sanatçının krizinden başka bir şey vermiyor,<br />

ne yazık ki ne çıkıyorsa bu sıkışmadan<br />

çıkıyor. Bana bir film izlemek, kitap okumak,<br />

Geleceğin İstanbul’unu nasıl hayal<br />

ediyorsunuz?<br />

Hayal etmek bedava; denizine girilen,<br />

insanların birbirinden selam sabahı eksik<br />

etmediği, sevinçle yaşabildiği, balığın bol<br />

olduğu, daha yeşil bir yer olarak hayal<br />

ediyorum İstanbul’u.<br />

Siz gelecek için neler planlıyorsunuz?<br />

Sıkılmadan kitap okuyarak, şiir yazarak,<br />

resim çizerek... Bunları yapmaya devam<br />

edersem yol benim planladığımdan daha<br />

şenlikli olacağı için yolda kalmak dışında bir<br />

plan kurmuyorum.<br />

Yazın sizi en çok neler/nereler iyi hissettirir?<br />

Yazın beni en iyi hissettiren şey şort.<br />

Rahatlık, gölgelikler, günlerin uzaması,<br />

gecenin serinliği, açık pencereler, balkonlar<br />

ve verandalar, yola çıkma dürtüsü… Yaz<br />

deyince aklımı kaçıran şeyler bunlar.<br />

126 İlham Veren Gençler<br />

127


Rânâ Uludag<br />

Davulcu (Palmiyeler), Müzik Yapımcısı (Omni Sound),<br />

Sivil Toplum Gönüllüsü (Kaf Kolektif) @ranauludag<br />

Lokasyon: Tophane, Analog Kültür<br />

C<br />

M<br />

Rânâ, psikedelik pop grubu Palmiyeler’de<br />

davul çalıyor ve New York-İstanbul<br />

merkezli bağımsız müzik yapım şirketi Omni<br />

Sound'ın genel müdürlüğünü yürütüyor.<br />

6 Şubat’tan bu yana da gerçek bir sivil<br />

inisiyatif gönüllüsü olarak afetzedelere el<br />

uzatıyor. Hızlıca organize olarak kurdukları<br />

Kaf Kolektif sivil inisiyatifi, Kahramanmaraş<br />

Sümer Mahallesi'nde insani yardımda<br />

bulunuyor.<br />

İşinizin sizi en heyecanlandıran tarafı<br />

nedir? Neden bu işi yapıyorsunuz?<br />

Müzik sektöründe çalışıyor olmanın beni en<br />

çok heyecanlandıran kısmı yaptığımız işin<br />

etki alanı ve müziğin duygusal uyarım gücü.<br />

Aynı anda doğrudan iletişim kurabildiğin<br />

binlerce kişi olması ve herkesin üretimine<br />

kulak verdiğinde aynı sesleri farklı bir<br />

hissiyatla deneyimliyor olması bence çok<br />

büyüleyici. Davulculuğu oldukça aktif<br />

olmayı gerektiren ve davulu, özgürlükçü bir<br />

performans alanı olan bir enstrüman olduğu<br />

için seviyorum. Kaf'da yaptıklarımız ise,<br />

özveri ve kolektif bilinç ile yapılan işlerde<br />

her şeyin üstesinden gelebileceğimizi<br />

hissettiriyor bana; bunun meyvelerini de<br />

yüzlerce insana destek olabilmiş olmakla<br />

alıyoruz. Hayatımda bir parçası olmaktan en<br />

gurur duyduğum iş sanırım bu.<br />

İstanbul’un üretkenliğinize olan katkıları<br />

neler? Siz nelerden ilham alıyorsunuz?<br />

İstanbul'un hiç durmayan bir şehir olması,<br />

çalışmak ve bir şeyler üretmek konusunda<br />

teşvik edici rol oynuyor. İstanbul'da Beyoğlu<br />

sokakları en büyük ilham kaynağım,<br />

Beyoğlu'nun temposu fazla geldiğinde ise<br />

Boğaz en büyük huzur kaynağım.<br />

İstanbul’da en yeni nereleri keşfettiniz?<br />

Müdavimi olduğunuz yerler de var mı?<br />

Beyoğlu'nda Gizli Bahçe ve Tavern bir<br />

süredir müdavimi olduğum iki mekan. Yeni<br />

Lokanta, Asmalı Cavit ve Pizzeria Pidos ise<br />

favori restoranlarım. Analog Kültür, Outro<br />

ve Deform favori plak dükkanlarım. Yeni<br />

keşfim şahane akustik ve iç mimariye sahip<br />

Karaköy’deki Frankhan, plak dinlemek ve<br />

kraft bira içmek için Asmalımescit'deki<br />

Taproom.<br />

Geleceğin İstanbul’unu nasıl hayal<br />

ediyorsunuz?<br />

Geleceğin İstanbul'unu; müzik, saat<br />

yasaklarının kalktığı, kültür-sanat<br />

etkinliklerinin hız kazandığı, İstanbul'un<br />

yeniden yabancı sanatçıların tur<br />

programlarına koymayı ihmal etmeyecekleri<br />

şehirlerden biri olduğu, yeşil alanların,<br />

parkların sayısının arttığı, gençlerin üretmek<br />

ve hayal kurmak için daha fazla alanlarının<br />

olduğu, havası huzur ve pozitif enerji dolu<br />

bir şehir olarak hayal ediyorum.<br />

Siz gelecek için neler planlıyorsunuz?<br />

Müzik adına Omni Sound plak<br />

şirketimizden sene sonuna kadar<br />

yayımlayacağımız üç projemiz var. Bunların<br />

üzerinde çalışıyoruz. Haziran ayında<br />

Palmiyeler ile bir Almanya turnemiz olacak,<br />

Türkiye konserlerimiz ise bütün yaz devam<br />

ediyor.<br />

Yazın sizi en çok neler/nereler iyi hissettirir?<br />

Gökçeada ve Akyaka'da Kitesurf, Yunan<br />

Adaları seyahati, Palmiyeler ile Ege ve<br />

Akdeniz kıyılarını turlamak!<br />

Y<br />

CM<br />

MY<br />

CY<br />

CMY<br />

K<br />

128 İlham Veren Gençler


Geçtiğimiz yıllarda ortaya çıkan ve hızla büyüyen<br />

bir içecek kategorisi yaratıyor. Alkolsüz, sofistike,<br />

botaniklerin ön planda olduğu, katmanlı lezzet<br />

profillerine sahip, zero-proof ve aromatize distile<br />

içecek olarak adlandırılan “alkolsüz alkollerin”<br />

sayısı giderek artıyor.<br />

in, votka, şarap,<br />

bira, viski gibi<br />

geleneksel ve aklınıza<br />

gelebilecek her<br />

alkollü içkiye alkolsüz<br />

alternatifler sunan<br />

zero-proof içecekler<br />

kategorisinin ve<br />

“mokteyl” olarak adlandırılan alkolsüz<br />

kokteyllerin yükselişi, alkolün olumsuz<br />

etkileri olmadan keyifli bir gece geçirmenin<br />

bir yolunu sunuyor. Alkol tüketiminizi<br />

azaltmak istiyorsanız ya da bu heyecanlı<br />

kategorinin öncülerinden olmak<br />

istiyorsanız, bu dünyayı keşfetmek için<br />

doğru yerdesiniz.<br />

Yaratıcılık ve<br />

Cesaret<br />

Alkolsüz içecek kategorisi, sadece alkolsüz<br />

bira, köpüklü şarap ve kokteyllerin<br />

ötesinde yeni, yaratıcı alternatiflerle<br />

sürekli olarak gelişiyor. Sonsuz olasılıklar<br />

içinde birçok üretici bambaşka motivasyon<br />

ve yöntemlerle bu kategoriyi ele alıyor.<br />

Bazıları alkole karşı bir duruşla yaklaşırken,<br />

büyük bir kısmı ise tamamen iyi ve<br />

farklı alkolsüz içecekler geliştirmek için<br />

inovasyon süreçleri yürütüyor; geleneksel<br />

alkollü içeceklerden ilham alarak onları<br />

taklit eden bir lezzet profili oluşturmak<br />

için özenle seçilmiş bitkiler, meyveler ve<br />

baharatlar harmanlıyor. Üreticilerin çoğu<br />

distilasyon ve maserasyon yoluyla elde<br />

edilen esansları ve aromaları kullanıyor.<br />

Mükemmel bir “zero-proof” içeceğin, harika<br />

bir alkollü içeceğin tüm unsurlarına sahip<br />

olması bekleniyor. Lezzet, tat ve kokunun<br />

harmonisiyle oluşan son derece kişisel bir<br />

deneyim. Ancak bir içeceğin dengeli olması<br />

için temel bileşenler olan asitlik, tatlılık,<br />

acılık, tuzluluk uyumlu bir şekilde bir araya<br />

gelmeli. Bu tat katmanları ne kadar ustaca<br />

bir araya getirilirse içecek yudumlanırken o<br />

kadar heyecan verici hale geliyor.<br />

Yazı: İpek Auf<br />

@ipekauf<br />

İllüstrasyon: Duru Bebekoğlu<br />

Yazı: İpek Auf<br />

Fernkolektif kurucusu Gözdem<br />

Gürbüzatik, içeceklerle son bir yüzyılda<br />

ilişkimizin dönüştüğünü, sosyalleşme<br />

motivasyonlarımız üzerinden büyük,<br />

zengin ve gastronominin de dışına çıkan bir<br />

ilişki kurduğumuzu anlatıyor. Modernite<br />

bu dünyayı yaratırken her bir içecek<br />

sembolik dünyasını da oluşturdu ve o<br />

semboller kategorilerin tanımlayıcısı oldu.<br />

21. yüzyıla geldiğimizde ise modernite<br />

yerini postmoderniteye bırakıyor ve pek<br />

çok duvarın da bu dönemde yıkıldığını;<br />

özetle, akışkanlığın ve spektrum dünyasının<br />

hayatımızın içine daha çok girdiğini<br />

görüyoruz. Gözdem Gürbüzatik, içeceklerde<br />

de bu durumun yansımasının pek çok<br />

kategorinin birbirinden ayrılmaz hale<br />

geldiğini, hatta birbirlerinden beslendiği bir<br />

döneme gelindiğini ekliyor.<br />

130 Word of Mouth: İçecek Devrimi<br />

131


DAHA FAZLA<br />

KÖTÜ SÜRPRİZE<br />

Mükemmel denge<br />

Mükemmel uyumu pratikte yakalamak,<br />

teoride olduğu kadar kolay değil.<br />

Aslında işin püf noktası, baz olarak alkol<br />

kullanmadan bunu yaratmakta. Alkolün,<br />

taklit edilmesi zor ve belirgin bir deneyimi<br />

var. Bu kategoride, bitter, ekşi veya<br />

baharatlı tatlar benzer bir etki yaratmak<br />

için kullanılıyor. Bitter tatlar özellikle öne<br />

çıkan kilit bir unsur. İştah açıcı ve sindirimi<br />

uyarıcı özelliği bulunan bitter tatlar, acımsı<br />

olarak tanımlanabilecek etkisiyle bir<br />

içeceğin yudumlanarak içilmesini sağlıyor.<br />

Aynı zamanda iyi bir zero-proof içeceğin<br />

alkolün gövdesini taklit etmesi bekleniyor.<br />

Aromalı bir su içiyormuş hissi bu<br />

kategoride sıklıkla karşılaşılan bir durum.<br />

Bir içeceği su deneyiminden çıkarıp dokusal<br />

olarak alkole benzetmek ve içeceğe gövde<br />

katmak için ise çeşitli doğal koyulaştırıcılar<br />

kullanılıyor.<br />

Farklı hayallerin ve yaratıcı beyinlerin<br />

ortaya koyduğu zenginliklerden bahseden<br />

Gözdem Gürbüzatik, artık büyük üretme<br />

derdi olmadığı için kraft mantığında çok<br />

fazla çeşitlilik olduğunu söylüyor. Bazen<br />

günün yorgunluğunu atmak, bazen keyifli<br />

bir güneş batımına eşlik etmek için sağlıklı,<br />

bitkisel, şekersiz, yerel, organik alkolsüz<br />

distile içecekler ya da distile sular ve<br />

tonikler bu güzel anları çeşitlendiriyor.<br />

Püf noktaları<br />

• Alkolsüz alkollü içecekleri tüketmenin en<br />

keyifli hali iyi hazırlanmış bir kokteyldir.<br />

İyi bir kokteyl içinse anahtar dengeli<br />

oranlar. Tonik, soda veya meyve suyuyla<br />

karıştıracağınız zero-proof içeceğinizi<br />

hazırlarken oranlara dikkat etmekte fayda<br />

var.<br />

• Alkolsüz kokteylleri çalkalarken daha<br />

büyük buz blokları ve daha kısa çalkalama<br />

süreleri kullanmak daha doğru. Bu içecekler<br />

alkol içermediğinden, buzla çok uzun süre<br />

sallarsanız sulanma olasılığı daha yüksek.<br />

• Sevdiğiniz bir kadehte sunacağınız<br />

kokteylinizi doğru garnitürle süsleyin.<br />

Alkolsüz içecekleri tüketmeye hazırlanırken<br />

taze ve mevsiminde meyve suları, aromatik<br />

bitkiler veya narenciye kabukları gibi<br />

malzemelerle tazelik katmak içeceğinizin<br />

keyfini arttıracaktır. Tatlandırmak için<br />

şurup veya bal ekleyebilirsiniz. Bu küçük<br />

detayların kokteyl deneyiminize katkıda<br />

bulunacağı şüphesiz.<br />

Tuz, duman ve tütsü<br />

Önümüzdeki yıllarda bu kategoride<br />

tuzlu, ekşi ve acı tatların geliştirileceği<br />

ön görülüyor. Tatlılıktan uzaklaştıkça,<br />

daha fazla tuzlu, ekşi ve acı seçeneklerin<br />

görüleceği düşünülüyor. Tuz, duman ve<br />

tütsü ile derinleştirilen yetişkin lezzet<br />

profilleri ise merak konusu.<br />

132 Word of Mouth: İçecek Devrimi


2050 Yılında Maldivler'e Ne Olacak?<br />

avinin bin bir<br />

tonunu barındıran<br />

suları, eşsiz gün<br />

batımları, panoramik<br />

manzaraları, rüzgârda<br />

sakince salınan<br />

palmiyeleri, bembeyaz<br />

yumuşak kumuyla, 1200 ada ve bu adaların<br />

çevresinde, her biri cenneti andıran<br />

manzaralarla çevrili 26 mercan adasından<br />

oluşan Maldivler, minik bir tekneyle<br />

veya deniz uçağıyla ada topluluklarını<br />

keşfetmeye can atan binlerce gezgini<br />

ağırlıyor. Maldivler gerçekten de büyüleyici<br />

bir doğaya sahip, ancak şu günlerde en<br />

büyük derdi ve gündemi sürdürülebilir<br />

projeler, çünkü küresel ısınma nedeniyle<br />

deniz seviyelerindeki artış, Maldivler’in<br />

2050 yılında sular altında kalması gibi<br />

ciddi bir tehditle karşı karşıya olduğunu<br />

gösteriyor. Maldivler hükümeti, bu tehdidi<br />

azaltmak için sürdürülebilir projeler<br />

başlatmış. Bunların arasında, yenilenebilir<br />

enerji kaynaklarına yönelik projeler<br />

önemli bir yer tutmakta. Ülke, yenilenebilir<br />

enerji kaynaklarına geçiş yaparak fosil<br />

yakıt tüketimini azaltmayı ve sera gazı<br />

emisyonlarını düşürmeyi hedefliyor. 2019<br />

yılında Maldivler hükümeti, 2025 yılına<br />

kadar %30 oranında yenilenebilir enerji<br />

kaynaklarını kullanmayı planladığını<br />

açıkladı. Bu hedefe ulaşmak için ülke,<br />

güneş, rüzgâr ve hidroelektrik enerjisi<br />

kaynaklarına yatırım yapmayı planlıyor.<br />

Su kaynaklarının daha etkili kullanımı ve<br />

çevre dostu turizm uygulamalarının teşvik<br />

edilmesi de büyük önem taşıyor.<br />

Benim Maldivler’de kaldığım Club Med<br />

Finolhu Villaları sürdürülebilir girişimleri<br />

sayesinde gezegenimizin geleceğine<br />

sundukları katkıyla diğer tesislere örnek<br />

teşkil ediyorlar. Gördüğüm kadarıyla kıyı<br />

erozyonunu önlemek için de çalışmalar<br />

yapılıyor. Bu çalışmalar arasında, kıyı<br />

şeridindeki doğal yaşamın korunması,<br />

kıyıya dikilen koruma setleri, plajların ve<br />

kumsalların onarımı ve yenilenmesi yer<br />

alıyor.<br />

Club Med aynı zamanda doğaya saygısı<br />

ile plastik kullanımını sıfırlama yolunda<br />

ilerliyor. Happy to Care: Yeşil Çiftçiler<br />

programı çok ilgimi çekti, konuklara<br />

agro-ekolojide yetişen sağlıklı, taze ve<br />

sürdürülebilir yerel ürünler sunmak için<br />

küçük çiftlikleri destekleyen tesis, 9 yerel<br />

çiftlikten 15 ton meyve ve sebze alımına<br />

devam ediyor.<br />

Yazı: Funda Karayel / Gazeteci<br />

fundakarayel@gmail.com<br />

Finolhu Villaları’nın tasarımı Yuji Yamazaki<br />

tarafından yapılmış. Buraya gelen konuklar<br />

Ekvator güneşinin tadını çıkarırken, aynı<br />

zamanda işletme için güneş enerjisinin<br />

nasıl toplandığını da görebiliyorlar. Güneş<br />

panelleri, otel tasarımının bir parçası<br />

olarak, konuklara görünür durumda mimari<br />

dekorla entegre edilmiş. Güneş enerjisi<br />

sisteminin ilk yatırım maliyetini 7 veya 8<br />

yılda amorti edeceği ve fosil yakıta olan<br />

ihtiyacı ortadan kaldıracağı öngörülüyor.<br />

Tesisin elektriğini yüzde 100 güneş enerjisi<br />

panellerinden sağlaması, sürdürülebilirlik<br />

adına lüksten vazgeçmeye gerek olmadığını<br />

gösteriyor.<br />

134 Cennette Sürdürülebilirlik<br />

135


Hükümet Dikkat<br />

Çekmek İçin Denizin<br />

Altında İmza Attı<br />

Maldivler hükümet yetkilileri, adaların<br />

sular altında kalma tehlikesine dikkat<br />

çekmek ve uluslararası toplumda<br />

farkındalık yaratmak için suyun altına<br />

dalarak örnek bir davranış sergilediler.<br />

Maldivler Başkanı İbrahim Muhammed<br />

Solih'in de dahil olduğu dalış, dünya<br />

genelindeki sivil toplum örgütleri,<br />

hükümetler ve bilim insanları tarafından<br />

büyük ilgi gördü. Maldivler hükümeti,<br />

uluslararası toplumun bu önemli<br />

konuya odaklanması ve küresel olarak<br />

daha sürdürülebilir bir gelecek için<br />

daha fazla çalışma yapması için çağrıda<br />

bulundu. Sanıyorum suyun altına dalarak<br />

gerçekleştirilen bu gösteri, tarihte küresel<br />

ısınmanın ciddi sonuçlarını anlatmak için<br />

en özgün ve etkileyici yöntemlerden biri<br />

oldu.<br />

Adaların Geleceği<br />

İçin Ne Yapılabilir?<br />

Yukarıda da altını çizdiğim gibi Maldivler,<br />

küresel ısınma tehdidiyle karşı karşıya olan<br />

bir ada ülkesi. Çok şükür ki, bu tehditle<br />

mücadele etmek için uygulanabilecek bir<br />

dizi proje mevcut. Yenilenebilir enerji<br />

kaynaklarının kullanımı, altyapı projeleri,<br />

sıfır atık programları, su kullanımı ve<br />

su tasarrufu ve sürdürülebilir turizm<br />

uygulamaları Maldivler’in sular altında<br />

kalmasını önlemek için atılabilecek<br />

adımlardan bazıları.<br />

Dilerim, biz Türklerin de çok sevdiği<br />

Maldivler için bu önlemler işe yarar ve<br />

adaları sular altında göreceğimiz günler<br />

gelmez.<br />

17 Temmuz 2023’de Ay Düğümleri burç<br />

değiştirerek Koç – Terazi aksına geçecek.<br />

Ve dünyanın gündemi değişecek!<br />

strolojik olarak dönemin<br />

ana konularını belirleyen<br />

Ay Düğümleri 1,5 senedir<br />

ilerlemekte olduğu Boğa<br />

– Akrep eksenini terk<br />

etmeye hazırlanıyor.<br />

Bu süreç Boğa, Akrep, Aslan ve Kova<br />

burçlarında kişisel gezegenleri* ve hassas<br />

noktaları* olanlar için büyük değişimleri,<br />

yenilikleri, başlangıçları ve bitişleri<br />

beraberinde getirdi. Sırada Koç, Terazi,<br />

Yengeç ve Oğlaklar var!<br />

Ay düğümleri 2022 yılının ocak ayından<br />

beri Boğa ve Akrep ekseninde ilerledi<br />

ve bu süreçte ekonomik gelişmeler,<br />

büyük doğa olayları, arsa ve gayrimenkul<br />

piyasaları, toprağın ve üretimin değeri,<br />

toprak paylaşımları, para sistemleri, yeraltı<br />

kaynakları, atıklar, kitlesel ölümler gibi<br />

konular ana gündemleri oluştururken<br />

artık konumuz daha farklı bir yöne doğru<br />

evriliyor. Ay düğümleri hangi burçtaysa<br />

o yılların Güneş ve Ay tutulmaları da o<br />

alanda olduğu için o aksın anlattığı konular<br />

kaçınılmaz bir şekilde hayatımıza giriyor ve<br />

gerekli düzenlemeleri yapıyor. Koç – Terazi<br />

geçişi dünyaya ve kişisel haritalarımıza<br />

neler getirebilir yazmadan önce astroloji de<br />

bu kadar önemli olan Ay düğümlerinin ne<br />

olduğundan biraz bahsedeyim.<br />

Ay düğümleri gökyüzündeki<br />

matematiksel noktalardır. Bir<br />

kütlesi yoktur. Yani gezegen veya<br />

asteroit değildir. Ay düğümleri,<br />

Ay’ın Dünya çevresindeki<br />

yörüngesi ile Dünya’nın Güneş<br />

çevresindeki yörüngesinin kesişme<br />

noktalarıdır. Bu kesişme noktaları<br />

2 tanedir ve aralarındaki çizgi<br />

Ay düğümleri eksenini oluşturur.<br />

Ay’ın ilerlerken ekliptiği yani<br />

Güneş'in izlediği varsayılan yolu<br />

yukarıya doğru kestiği yere Kuzey<br />

Düğümü, yukarıdan aşağıya doğru<br />

kestiği noktaya ise Güney Düğümü<br />

adı verilir.<br />

Yazı: İpek Kigan/Astrolog<br />

@ipekkigan_<br />

136 Cennette Sürdürülebilirlik<br />

137


Ay düğümleri bir burçta yaklaşık 18 ay gibi<br />

bir süre kalır ve Zodyak’ta gezegenlerin<br />

hareketinin tersine doğru ilerler. Başladığı<br />

bir noktadan, tekrar aynı yere gelmesi,<br />

astrolojik tabiriyle bir tam döngüsü için<br />

yaklaşık 18,5 yıl geçer.<br />

Ay düğümleri, astrolojide çok önemli bir<br />

yere sahiptir. Ay ve Güneş’in hareketleri<br />

ile ilgili olduğu için kadersel ve karmik<br />

olayları gösterdiği düşünülür. Tüm<br />

astroloji ekollerinde büyük anlamlar içerir.<br />

Doğu astrolojisinde Rahu ve Ketu olarak<br />

isimlendirilen düğümler, mitolojisiyle<br />

birlikte çok büyük bir yere sahiptir. Batı<br />

astrolojisinde de çok önem verilmesine<br />

rağmen Doğu, bu noktaları daha farklı bakış<br />

açısıyla değerlendirmiştir. Gezegenler gibi<br />

işlev görürler ve hatta Zodyak’taki en güçlü<br />

gezegenler sayılırlar. İzlediği yol Ejderhanın<br />

Yolu olarak düşünülmüş, Rahu ejderhanın<br />

başı, Ketu ise ejderhanın kuyruğu olarak<br />

adlandırılmıştır.<br />

Hint astrolojisine göre iki düğüm de malefik<br />

(kötü) etkiler barındırır. Rahu ve Ketu,<br />

Güneş ve Ay‘ı gölgeleyebilecek negatif<br />

güçlerdir. Ruhun bu hayat için seçmiş<br />

olduğu karmik dersleri gösterirler.<br />

Tanrı Vişnu tarafından ortadan ikiye<br />

ayrılmış bir ejderhanın ne başı ne de<br />

kuyruğu iyi olabilir! Kuyruk tüm geçmişin<br />

birikimini taşıyan ve ne yöne gideceğini<br />

bilmeyen bir noktayken, ejderhanın başı<br />

ise doymak bilmeyen, nereye saldıracağını<br />

şaşırmış bir enerjidir.<br />

Ancak, Batı astrolojisinde Kuzey Düğümü,<br />

gelişmemizi sağlayacak hedefleri, bu<br />

yönde karşımıza çıkacak en büyük<br />

fırsatları; Güney Düğümü ise hiç çaba<br />

sarf etmeden ayağımıza gelen, bu yüzden<br />

de bizi uyuşukluğa iten şeyleri temsil<br />

eder. Gelişmek için vazgeçmemiz gereken<br />

inançlarımız, alışkanlıklarımız bunlara<br />

dahildir.<br />

Ay düğümleri en temelde ruhun<br />

yolculuğunu anlatmaktadır. Bu dünyaya<br />

geldiğimizde geçmişten getirdiğimiz,<br />

bildiğimiz, tanıdığımız biz de var olan<br />

değerleri, alışkanlıkları, yetenekleri,<br />

ruhun yaşayıp, tecrübe edip artık bitirmiş<br />

olduğu konuları ve bu yaşamda kendimizi<br />

geliştirmemiz için içinden geçmemiz<br />

gereken yeni deneyimleri, yolları anlatır.<br />

Düğümlerin bulundukları evlere, burçlara<br />

ve pozisyonlara göre hayatın hangi alanında<br />

hangi yöne doğru ilerlememiz, büyümemiz<br />

gerektiğini anlayacak çok önemli bilgiler<br />

edinebiliriz.<br />

Kuzey Ay düğümü artan, çoğalan, Güney<br />

Ay düğümü ise azalan enerjiyi yansıtır. En<br />

güçlü kökleşmiş davranış kalıpları Güney<br />

Ay Düğümü ile ifade bulurken, Kuzey Ay<br />

Düğümü geleceği, yeni ve yaşanmamış<br />

deneyimleri gösterir. İşte bu kadar önemli<br />

olan sevgili ejderhamız Boğa – Akrep<br />

ekseninden geçip hepimizi ama özellikle<br />

Boğa, Akrep, Aslan ve Kova burçlarını bir<br />

güzel sallamışken, temmuz ayından itibaren<br />

konumunu değiştirecek. Ama özellikle<br />

Ekim ayında Boğa burcunda gerçekleşecek<br />

son tutulmadan sonra sabit burçlar için<br />

biraz gevşeme zamanı diyebiliriz.<br />

12 Ocak 2025’e kadar ejderhamızın<br />

doyumsuz başı zaten heyecanlı, kıpır<br />

kıpır, sabırsız, atak, mücadeleci Koç<br />

burcundayken, ne yapacağını bilemeyen<br />

kuyruğu dengeyi ve adaleti arayan Terazi<br />

burcunda olacak<br />

Bu süre içinde dünyada daha önce hiç<br />

yapılmamış yenilikler, ilk kez yapılacak<br />

işler, sporda gelişmeler, savaşlar, terör<br />

olayları, evlilik kurumu ile ilgili farklı yasal<br />

düzenlemeler, yeni liderler, girişimciliğin<br />

artışı, gençleşme ile ilgili gelişmeler, adalet<br />

sistemleri üzerinde yeni düzenlemeler,<br />

protestolar, ayaklanmalar, özgürlük<br />

temasının vurgulanması, eşit haklar<br />

için yapılan mücadeleler, özel ilişkilerde<br />

özgürlükçü yaklaşımlar, boşanmalar,<br />

evlenmeler, bağımsızlık için oluşabilecek<br />

iç savaşlar ön plana gelebilir. Kişisel<br />

haritalarımızda ise Koç – Terazi aksının<br />

hangi yaşam alanlarına geldiği önemlidir.<br />

Bu alanda gelişmeler, yenilikler, değişimler,<br />

zorlanmalar, kopuşlar beklenebilir.<br />

Ama sahnede doğum haritalarında kişisel<br />

gezegenleri* ve hassas noktaları* Koç,<br />

Terazi, Yengeç ve Oğlak burcunda olanlar<br />

ile Ay Düğümleri Koç-Terazi ekseninde<br />

olanları göreceğiz diyebiliriz.<br />

O zaman Koç Burcu olmamın bana verdiği<br />

yetkiye dayanarak ‘Değişmeyen tek şey<br />

değişimin kendisidir,’ diyor ve bu yazıyı da<br />

burada bitiriyorum.<br />

Notlar:<br />

*Kişisel Gezegenler: Güneş – Ay- Merkür – Venüs –Mars<br />

*Hassas noktalar: Yükselen (ASC) - Tepe noktası (MC)<br />

*Koç – Terazi Tutulma Tarihleri:<br />

14.10.2023 21 derece Terazi Burcunda Güneş Tutulması<br />

28.10.2023 5 derece Boğa Burcunda Ay Tutulması<br />

25.03.2024 5 derece Terazi Burcunda Ay Tutulması<br />

08.04.2024 19 derece Koç Burcunda Güneş Tutulması<br />

02.10.2024 10 derece Terazi Burcunda Güneş Tutulması<br />

29.03.2025 09 derece Koç Burcunda Güneş Tutulması<br />

138 Ay Düğümleri<br />

139


Good for Men<br />

Bu Yaz Dikkat<br />

Hazırlayan: Oben Budak / Gazeteci<br />

@obenbudak<br />

Edilmesi Gereken<br />

7 Husus :<br />

Renklerden Korkmayın<br />

Hadi, yapabilirsiniz. Bu sene artık o sene<br />

olmalı! Hayatınıza renkleri sokmak için<br />

ille de bir futbolcunun bunu yapmasını<br />

beklemeyin. Arkadaşlarınızın dalga<br />

geçmesini de boş vermek gerekiyor. Hem<br />

renkli giyinmenin insan psikolojisindeki<br />

pozitif etkilerini hesaba katmamak olmaz!<br />

Yaz sezonunda paletin doğal renklere ve<br />

pastellere yöneldiğini görüyoruz. Bu sene<br />

ortama mavi, mint ve çelik yeşili hâkim<br />

olacak. Tabii ki beyaz, ekru ve kum gibi açık<br />

tonlara da güvenmeye devam edebilirsiniz.<br />

Pastel dedim ama neon renkler olmadan bir<br />

yaz düşünüyorsanız, çok beklersiniz!<br />

Kat Kat Stil<br />

Küresel ısınmanın moda dünyasına<br />

katkısını hiç düşündünüz mü? Egzotik<br />

yerlerde bile akşamları oldukça<br />

serinleyebilir ve üzerinize bir şeyler<br />

almak zorunda kalabilirsiniz. Özellikle<br />

sahil beldesi veya yat limanı gibi yerlerde<br />

takılanlar için katmanlı kıyafetlerin hala<br />

popüler olması şaşırtıcı değil. Keten bir<br />

blazer, aniden ihtiyaç duyulacak ekstra<br />

sıcaklık ve tabii ki şıklık için kıyafetinize<br />

katacağınız basit bir eklenti olabilir.<br />

Günlük bir görünümü tercih ediyorsanız<br />

ince rüzgarlıklarla dolaşmak çare olabilir.<br />

Merserize kazakları da atlamayalım.<br />

2000’ler<br />

Belli başlı moda hataları haricinde<br />

2000’lerden aklımızda kalan önemli<br />

detaylar bu sene kendini hatırlatacak.<br />

Deniz kabuğu kolyeler, deri bileklikler,<br />

çizgili tişörtler, bol kot pantolonlar, cüzdan<br />

zincirleri, çerçevesiz güneş gözlükleri,<br />

yırtık denim neyi özlediyseniz bu sene<br />

kullanabilirsiniz. Green Day usulü<br />

dikenli saçlar, Kurt Cobain hırkası; Justin<br />

Timberlake fötr şapkası derken yeniden<br />

MTV izlemeye başlarsak şaşırmayalım.<br />

Good for Men<br />

nefes alacağı için özellikle geceleri daha<br />

Çizgili Aşkına<br />

Bana kalsa her sezon çizgili giyebilirim,<br />

hiçbir zaman modası geçmeyen ender<br />

modellerden biri. Ama bu sezon daha<br />

çok rastlayacağımız için aşırı mutluyum.<br />

Tabii dikey çizgilerin sizi daha uzun, yatay<br />

çizgilerin ise biraz geniş göstereceğini<br />

hesaplamakta yarar var. Tişört ya da gömlek<br />

formunda mutlaka bir çizgili edinin. Geçmiş<br />

senelerin aksine bu sene çizgiliyle sofistike<br />

bir izlenim bırakacaksınız.<br />

Rahatlık Gibisi Yok!<br />

Yaz aylarında konforun önemi artıyor<br />

sanki. Klimasız ortamlarda nefes<br />

alamadığımız gibi güneşten korunmak için<br />

de her şeyi yapıyoruz. Bu yüzden müjdeyi<br />

vermeliyim ki bu yaz üzerimize yapışan<br />

kıyafetlerden kurtuluyoruz. Giysileriniz<br />

cilt üzerinde daha gevşek olduğunda,<br />

zararlı ultraviyole ışınları kumaşa daha<br />

az nüfuz ediyormuş. Dar bir tişört ve şort<br />

giydiğiniz zamana göre ısınma olasılığınız<br />

daha düşükmüş. Bu yüzden geniş kesimli<br />

gömlekler ve takım elbiselere yer açmanız<br />

lazım. Geçtiğimiz on yıl, jilet gibi keskin,<br />

süper ince takımlarla boğuştuk ama bu sene<br />

daha rahat siluetlere kavuşuyoruz.<br />

90’lar Bitmez!<br />

Ülkemizde 90’ların yeri özellikle bir başka.<br />

Türk popunun batışıyla şaha kalkan 90’lar<br />

şarkılarının yanı sıra 90’ların stili de<br />

her zaman ilham verici. Bu sene 90’ların<br />

logolu kıyafetlerine geri dönüyoruz.<br />

Lisede anneme DKNY yazılı sweatshirt<br />

aldırmak için çok uğraşmıştım. Günümüzde<br />

bir tık görgüsüzlük olarak algılansa da<br />

logo severler bu yaz çok mutlu olacak.<br />

Göğsünde logosu iyice belli olan örgü<br />

pololar çok fazla karşınıza çıkacak. Örgü<br />

pololar terletecek gibi dursa da örgüler<br />

arası boşluktan vücudunuz rahatlıkla<br />

nefes alacağı için özellikle geceleri daha<br />

rahat edersiniz. Ayrıca rahatlık moda<br />

dedim, pantolonlarda da bu husus devam<br />

ediyor. Özellikle geniş kalıplı chino<br />

pantolonlarıyla yine 90’lara bir saygı<br />

duruşu mevzubahis.<br />

Cephe Modası<br />

Ordudan ilham alan tasarımlar bu sene<br />

her zamankinden daha moda olacak.<br />

Bir süredir Kova çağına geçilmesiyle<br />

dünyadaki başkaldırmalar artarken<br />

gerçek dünyadan ilham alan tasarımcılar<br />

harekete geçti. Aslına bakılırsa chino<br />

pantolonlar, pilot gözlükleri, beyaz tişört<br />

gibi parçalar halkın kullanımı öncesinde<br />

ordu için üretilen ve sonradan moda olan<br />

parçalar. Bu sene askeri esintili parçalar<br />

ile havalı görünmeniz muhtemel.<br />

140 Good for Men<br />

141


100. Sayıda<br />

En Beğenilen İlan<br />

W M F P E R F E C T I O N<br />

T Ü M D U Y U L A R I N I Z A<br />

D O K U N A N K A H V E H A Z Z I<br />

W MF Z orlu Center City’s Nişantaşı Metropol A taşehir mağazalarında.<br />

Siz Bu Sayıda En Çok Hangi İlanı Beğendiniz?<br />

Bize mail ile bildirebilirisiniz. hillsider@hilside.com.tr<br />

veya instagram @hillsidenow hesabına DM gönderebilirsiniz.<br />

142


144

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!