da alternatif sunacak MKE’nin kendi ürettiği yerliyivli av tüfeğinin de yine kendi standında gururlayer alması gerekirdi. Neyse ki tüm bu söylentilerinyanında, çok geçmeden özel sektörde yer alan yerlisilah sanayimiz, art arda geliştirdikleri olumlu hamlelerlebir anda dikkatleri kendi üzerlerine çekmeyibaşardılar ve birçok avcı gibi benimde bir ömürhayalim olan yerli yivli av tüfeklerinin üretiminebaşladılar. Şimdi yerli silah sanayimizin sayesinde,yine MKE tekelinde olsa da artık daha orta halli avcılarında erişimine olanak sağlayan ürünler stantlarındayer alıyor. Geriye tek bir sorun kalıyor, o daTürkiye’de yivli av tüfeği için gerekli olan prosedürve yüksek miktarda ki vergiler. Ben inanıyorum ki,bir ömür yivli av tüfeği için olgunlaşmasını beklediğimizşartlar, belki gerekli prosedür için o kadaruzun bir zaman sürmeyecek. Çünkü Türkiye’de yivliav tüfeği satışı arttıkça, elbette prosedür ile ilgili erya da geç bir revizyonu da beraberinde getirecek.Gerek kullanıcı gerekse üretici baskısı bunu kaçınılmazkılacak… Bu arada MKE’ye de haksızlık etmişolmayayım. Çünkü benim eleştirim sadece yivli avtüfekleri üzerine olsa da, MKE’nin savunma silah vemühimmat sahasında üstün başarılara da imza attığınıda burada belirtmek istiyorum.***Hayalini kurduğum yivli av tüfeğini ilk elime aldığımda,bunun bir rüya olabileceğini düşündümönce. Çünkü orta halli bir avcının kullandığı tüfekçeşitleri arasında yivli yoktu fakat benim elimde birtanesi duruyordu ve ben bunu yerli silah sanayimizeborçluydum. Silah Sanayimiz, böyle bir projeyeimza atmamış olsaydı ben hala yivlinin hayaliyledaha ne kadar bekleyebilirdim bilemiyorum.Sezondan hemen önce edindiğim yivliyi öncedürbünsüz denedim. Sesi bile bir başkaydı. Sonrabir dürbün tercih etmem gerekiyordu. Onu da uzunmesailerden sonra internetten edindiğim bilgilerletemin ettim ve tüfeğe monteledim. Fakat hala eksikolan artıkıl ayarları idi ve yine bunu da internettenizlediğim videolarla çözmeye çalıştım. Yüzeysel bilgilerleyaptığım atışlar da netice verince artık sezonahazırdım.Sezon açıldığında avcıların çoğu bıldırcına giderken,ben doğrudan yaban domuzu avı için kotaaldım. En son üç yaşındayken yanımda bıldırcınavına götürdüğüm ve şimdi yirmi sene sonra tekraryanımda ava gelen büyük oğlumla birlikte, uzun zamandıravlaklarına hasret kaldığım memleketimedoğru yola çıktım. Oğlum, hiçbir zaman ava meyilliolmasa da zaman zaman benim anılarımdan esinlenerekmacera yaşama isteği depreştiğinden ısrarlakendisini de götürmemi istedi. Avcılığı pek tecrübeedinmediği için fazladan aldığımız yarı otomatik avtüfeğini belki kullanma imkânı olmayacağını düşünerek,en azından çekim yapması için video kamerayıda yanımıza aldık.Alacakaranlıkta çıktığımız yola, çok da uzun sürmeyenbir sürede, gün ışırken, memleketteki arkadaşlarlaönceden randevulaştığımız yerde buluştuk.Avcı dostlarla hasret giderdikten sonra vakit kaybetmedenbirkaç araçtan oluşan konvoyumuzla birlikteavlağa doğru yol aldık. Bir müddet asfaltta devamettikten sonra bir köy yoluna saparak rampa yukarıçıktık. Bodur meşelerle dolu küçük tepeciklerdenoluşan çevreye hakim bir noktaya geldiğimizde, avkaptanımız bizim burada beklememiz gerektiğinisöyledi. Ben ve oğlum bu mevkiyi bilmediğimiz içinbirlikte defalarca avlandığım Ayhan Abi’de bizimlekaldı. Yolun üstünden gelme ihtimali olan domuzlarakarşı Ayhan Abi, bizim az üstümüzde yerini alırken,ben ve oğlum da aşağı virajı tuttuk. Ben de yivli,oğlumun omzunda ise yarı otomatik, elinde de fotoğrafmakinası vardı. Çok merak ediyordum, acabadomuz karşısına çıkarsa acaba önce hangisine davranacakdiye… Ne olursa olsun yanımda güvendeydi.Hangisini kullanması gerektiğine ise bulunduğumuzkonjonktüre göre karar verecektik.Sezonun ilk av günü olması dolayısı ile sabah serinliğikaybolmuş, hava çabuk ısınmıştı. Bu nedenleoğlumdan, üzerimde ağırlık yapan kabanımı az aşağıyapark ettiğimiz arabaya bırakmasını rica ettim.Elindeki yarı otomatik tüfeği ise ona ağırlık yapmasındiye ben aldım. Oğlum arabaya yönelirken, uzaktantek kopoyun sesi duyulmaya başladı. Ayhan abibana seslenerek, “Şu yolun üstündeki sırta çıkarsançevreyi daha iyi görürsün, yivli ile atma şansın olur”dedi. Ben de “İyi o zaman, vakit kaybetmeden benoraya çıkayım, sen benim oğlanı yanıma gönderirsin”diyerek omuzumda iki tüfekle birlikte meşeliklerdenyukarı doğru çıkmaya başladım.Gerçekten sırta çıktığımda çevreye hâkim bir yerolduğunu gördüm. Yanımda biri otomatik diğeri yivliolmak üzere iki tüfek vardı ve ben kendi kendimedomuz şuradan gelirse yivliyle, yok buradan çıkarsaotomatikle atarım diye keyifli planlar yapmayabaşladım. Bu arada benim oğlan hala gelmemişti.Herhalde Ayhan Abi’nin yanında kalmıştır diye düşündümve otomatik tüfeği bir meşe kütüğüne dayayarakbaşladım sessizce beklemeye… Ara sıra,yivlinin dürbünü ile etrafı kolaçan ederek tüfeğe vedürbüne kendimi alıştırmaya çalışıyordum. Neticedeilk olarak bir dürbün ile domuza atış yapacaktımve bunun sonucunun ne olacağını ise kestiremiyordum.Bir yarım saat sonra kopoy sesinin gitgide banadoğru yaklaştığını duydum. Bu ara birkaç el silahsesi geldi ama kopoyun sesi hala benden tarafa geliyorduve ben iyice kendimi atışa hazırlamış olarak54
55