AVDOĞA_2023 Mayıs Fuar Özel Sayısı
İstanbul Prohunt 2023 Av Silah ve Doğa Sporları Fuarına özel sayı
İstanbul Prohunt 2023 Av Silah ve Doğa Sporları Fuarına özel sayı
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
da alternatif sunacak MKE’nin kendi ürettiği yerli
yivli av tüfeğinin de yine kendi standında gururla
yer alması gerekirdi. Neyse ki tüm bu söylentilerin
yanında, çok geçmeden özel sektörde yer alan yerli
silah sanayimiz, art arda geliştirdikleri olumlu hamlelerle
bir anda dikkatleri kendi üzerlerine çekmeyi
başardılar ve birçok avcı gibi benimde bir ömür
hayalim olan yerli yivli av tüfeklerinin üretimine
başladılar. Şimdi yerli silah sanayimizin sayesinde,
yine MKE tekelinde olsa da artık daha orta halli avcıların
da erişimine olanak sağlayan ürünler stantlarında
yer alıyor. Geriye tek bir sorun kalıyor, o da
Türkiye’de yivli av tüfeği için gerekli olan prosedür
ve yüksek miktarda ki vergiler. Ben inanıyorum ki,
bir ömür yivli av tüfeği için olgunlaşmasını beklediğimiz
şartlar, belki gerekli prosedür için o kadar
uzun bir zaman sürmeyecek. Çünkü Türkiye’de yivli
av tüfeği satışı arttıkça, elbette prosedür ile ilgili er
ya da geç bir revizyonu da beraberinde getirecek.
Gerek kullanıcı gerekse üretici baskısı bunu kaçınılmaz
kılacak… Bu arada MKE’ye de haksızlık etmiş
olmayayım. Çünkü benim eleştirim sadece yivli av
tüfekleri üzerine olsa da, MKE’nin savunma silah ve
mühimmat sahasında üstün başarılara da imza attığını
da burada belirtmek istiyorum.
***
Hayalini kurduğum yivli av tüfeğini ilk elime aldığımda,
bunun bir rüya olabileceğini düşündüm
önce. Çünkü orta halli bir avcının kullandığı tüfek
çeşitleri arasında yivli yoktu fakat benim elimde bir
tanesi duruyordu ve ben bunu yerli silah sanayimize
borçluydum. Silah Sanayimiz, böyle bir projeye
imza atmamış olsaydı ben hala yivlinin hayaliyle
daha ne kadar bekleyebilirdim bilemiyorum.
Sezondan hemen önce edindiğim yivliyi önce
dürbünsüz denedim. Sesi bile bir başkaydı. Sonra
bir dürbün tercih etmem gerekiyordu. Onu da uzun
mesailerden sonra internetten edindiğim bilgilerle
temin ettim ve tüfeğe monteledim. Fakat hala eksik
olan artıkıl ayarları idi ve yine bunu da internetten
izlediğim videolarla çözmeye çalıştım. Yüzeysel bilgilerle
yaptığım atışlar da netice verince artık sezona
hazırdım.
Sezon açıldığında avcıların çoğu bıldırcına giderken,
ben doğrudan yaban domuzu avı için kota
aldım. En son üç yaşındayken yanımda bıldırcın
avına götürdüğüm ve şimdi yirmi sene sonra tekrar
yanımda ava gelen büyük oğlumla birlikte, uzun zamandır
avlaklarına hasret kaldığım memleketime
doğru yola çıktım. Oğlum, hiçbir zaman ava meyilli
olmasa da zaman zaman benim anılarımdan esinlenerek
macera yaşama isteği depreştiğinden ısrarla
kendisini de götürmemi istedi. Avcılığı pek tecrübe
edinmediği için fazladan aldığımız yarı otomatik av
tüfeğini belki kullanma imkânı olmayacağını düşünerek,
en azından çekim yapması için video kamerayı
da yanımıza aldık.
Alacakaranlıkta çıktığımız yola, çok da uzun sürmeyen
bir sürede, gün ışırken, memleketteki arkadaşlarla
önceden randevulaştığımız yerde buluştuk.
Avcı dostlarla hasret giderdikten sonra vakit kaybetmeden
birkaç araçtan oluşan konvoyumuzla birlikte
avlağa doğru yol aldık. Bir müddet asfaltta devam
ettikten sonra bir köy yoluna saparak rampa yukarı
çıktık. Bodur meşelerle dolu küçük tepeciklerden
oluşan çevreye hakim bir noktaya geldiğimizde, av
kaptanımız bizim burada beklememiz gerektiğini
söyledi. Ben ve oğlum bu mevkiyi bilmediğimiz için
birlikte defalarca avlandığım Ayhan Abi’de bizimle
kaldı. Yolun üstünden gelme ihtimali olan domuzlara
karşı Ayhan Abi, bizim az üstümüzde yerini alırken,
ben ve oğlum da aşağı virajı tuttuk. Ben de yivli,
oğlumun omzunda ise yarı otomatik, elinde de fotoğraf
makinası vardı. Çok merak ediyordum, acaba
domuz karşısına çıkarsa acaba önce hangisine davranacak
diye… Ne olursa olsun yanımda güvendeydi.
Hangisini kullanması gerektiğine ise bulunduğumuz
konjonktüre göre karar verecektik.
Sezonun ilk av günü olması dolayısı ile sabah serinliği
kaybolmuş, hava çabuk ısınmıştı. Bu nedenle
oğlumdan, üzerimde ağırlık yapan kabanımı az aşağıya
park ettiğimiz arabaya bırakmasını rica ettim.
Elindeki yarı otomatik tüfeği ise ona ağırlık yapmasın
diye ben aldım. Oğlum arabaya yönelirken, uzaktan
tek kopoyun sesi duyulmaya başladı. Ayhan abi
bana seslenerek, “Şu yolun üstündeki sırta çıkarsan
çevreyi daha iyi görürsün, yivli ile atma şansın olur”
dedi. Ben de “İyi o zaman, vakit kaybetmeden ben
oraya çıkayım, sen benim oğlanı yanıma gönderirsin”
diyerek omuzumda iki tüfekle birlikte meşeliklerden
yukarı doğru çıkmaya başladım.
Gerçekten sırta çıktığımda çevreye hâkim bir yer
olduğunu gördüm. Yanımda biri otomatik diğeri yivli
olmak üzere iki tüfek vardı ve ben kendi kendime
domuz şuradan gelirse yivliyle, yok buradan çıkarsa
otomatikle atarım diye keyifli planlar yapmaya
başladım. Bu arada benim oğlan hala gelmemişti.
Herhalde Ayhan Abi’nin yanında kalmıştır diye düşündüm
ve otomatik tüfeği bir meşe kütüğüne dayayarak
başladım sessizce beklemeye… Ara sıra,
yivlinin dürbünü ile etrafı kolaçan ederek tüfeğe ve
dürbüne kendimi alıştırmaya çalışıyordum. Neticede
ilk olarak bir dürbün ile domuza atış yapacaktım
ve bunun sonucunun ne olacağını ise kestiremiyordum.
Bir yarım saat sonra kopoy sesinin gitgide bana
doğru yaklaştığını duydum. Bu ara birkaç el silah
sesi geldi ama kopoyun sesi hala benden tarafa geliyordu
ve ben iyice kendimi atışa hazırlamış olarak
54