1984 Kitap İncelemesi - Muhammed Emin Kul
1984 kitap incelemesi
1984 kitap incelemesi
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Şimdi sevgili okur, sizinle ufak bir beyin jimnastiği yapalım. Bir
düşünün bir grup var geçmişte yaşananlara ve gelecekte yaşananlara karar
verebiliyor. Bunların düzenlemesini yaparken siz ve sizin gibi çalışanları
kullanıyor. Siz geçmişteki olayları değiştirdiğiniz biliyorsunuz ama çalıştığınız
arkadaşlarınız dahil tüm herkes geçmişi yeni haliyle olmuş gibi kabul ediyor. Siz ne
yapardınız bilmem ama bugün bahsedeceğimiz 1984 adlı kitabın ana karakteri
Winston Smith kendi çapında bir şeyler yapmaya çalışıyor. Bu yazımızda size 1984
kitabı için genel bir eleştiri hazırladım. İyi okumalar.
1. Bölüm: Son İnsan Winston Smith
Winston, Büyük Birader adlı biri tarafından yönetilen Okyanusya ülkesinde
yaşamaktadır. Proleter, Dış Parti ve İç Parti olarak 3 kısma ayrılmış olan halkın Dış
Parti kesiminde bulunmaktadır. Büyük Birader ve İç Parti’nin baskılı yönetimi
sonucunda özgürlükleri kısıtlanmış ve geçmişi değiştirilmiş bir toplumun içerisinde
yaşayan Winston İç Parti’nin bu etkinliklerini yapan ayak takımı olarak
adlandırılabilen Dış Parti’de çalışmaktan mutlu olmasa da halkın geri kalanına göre
iyi bir durumda olduğu için işiyle sıkıntısı yoktur. Onun içini darlayan konu halkın
bağnaz bir yapıda olup üstten gelen her bilgiyi koşulsuz kabullenmesidir. Misal
verecek olursam, Kitabın bir bölümünde Doğuasya ülkesiyle yapılan savaş ile ilgili
nefret söylemli bir konuşma yapılırken aniden gelen bir düzeltme kağıdıyla savaşın
Doğuasya ile değil Avrasya ile yapıldığı söylenmiştir. Halk da üst makamlardan
gelen Okyanusya kurulduğundan beri Avrasya ile savaş halindedir bilgisini
sorgulamadan kabul eder. Winston işte bunu sineye çekemez. Kendi bilinci ve
hafızası ona daha dün Doğuasya ile savaşta olduklarını söyler. Bu sebeple aykırı bir
kişiliktir. Bu kişiliğinin ona zarar verme potansiyeli İç Parti’nin baskıcı ve
düşünmemeye iten politikalarıdır. Halka düşünecek zamanı ve imkanları
vermemeyi temel ilke olarak almış olan İç Parti rejiminin olabilecek en uzun rejim
olduğunu düşünmektedir. Winston evlenmiş resmi olarak olmasa da boşanmış
birisidir. Onun için artık aşk duygusu değil ileride Julia adlı biriyle yaşayacağı
fiziksel tatmine dayalı bir ilişki vardır. Kitabın ilerleyen kısımlarında İç Parti
tarafından “Yaşayan Son İnsan” benzetmesi yapılan Winston, insani bir özellik
olduğu için kendi hayatı uğruna insanlığından vazgeçmiştir.
2. Bölüm: Sonsuza Kadar Yönetim
Bu bölümde size İç Parti’nin iktidar anlayışı ve bu anlayışı nasıl
uyguladıklarından bahsedeceğim. Bu anlayışı bize açıklayan kişi kitaptaki O’Brien
karakteridir. Dediklerine ilk toplumlardan beri sürekli yönetimde kalmak için
sürekli sistemler geliştirildi. Farklı şekillerde uygulansa da temel halk yapısı
benzerdi: Yönetenler-Burjuvalar-Yönetilen halk şeklinde. Burjuvalar sürekli
yönetenleri eleştirip yönetilen kesimden destek alarak ve vaatler vererek yöneten
kısma geçer. Ama ilerleyen süreçlerde her kim başa gelirse gelsin yönetilen kesim
asla istedikleri yaşam koşullarına ulaşamaz ve yönetenler sürekli iktidarda kalamaz.
Bunu engellemek için Orta Çağ’da kilise dogmatizm akımını kullandı ama
ilerleyen süreçlerde bu sistem başarısız oldu ve teknolojinin ilerlemesiyle ütopya
kavramı ve buna ulaşmaya çalışan iktidarlar popülerleşti. 20. Yüzyılda teknolojinin
zararlarının çevreye verdiği olumsuz etkiler sonucunda distopya kavramı
popülerleşti ve teknolojinin zararlı kısımları ön plana çıkartıldı. Bu kavramlar
sonucunda yönetim anlayışları tekrar değişti. İç Parti’nin ve Büyük Birader’in
halka yapmaya çalıştığı şey dogmatizme çok benzer bir şekilde gelişmiş. Ama
büyük bir farkı var. Kilise yönetimi kendi fikirlerine karşı çıkan kişileri halkın
önünde cezalandırarak halka bu fikirlerin varlığını keşfettirdiğinden dolayı uzun
vadede bu fikirler sürekli yayıldığı için sistem başarılı olamadı. Kendilerinin
getirdiği çözüm bu kişileri hiç var etmemiş olmak. Bunu da geçmişi ve kişileri
değiştirerek yaptıkları için halk bu fikirlerin varlığını öğrenememiş oldu. Ayrıca
halkın düşünme yetisini de kısıtlamak isteyen Parti oluşumu bunu engellemek için
ne aç ne de tok tutacak şekilde erzak dağıtımı, kelimeleri sadece tek bir anlamda
birleştiren ve her yeni basımında daha az kelime olacak şekilde çıkan Yenisöylem
Sözlüğünü hazırlattı. Yenisöylem sözlüğü kısaca zıt anlamlı ve eş anlamlı
kelimeleri içinde bulundurmayan bir dil. Yani siyah kelimesi sözlükte varsa bunu
zıttı olan beyaz ve eş anlamlısı olan kara kelimesi sözlükte bulunmamaktadır. Bu
bize aslında “Dilimin sınırları düşünce dünyamın sınırlarıdır” cümlesini haklı
çıkartacak bir eylemdir. Ayrıca Parti yönetimi düşünce polisleri ve tele-ekranlar ile
halkı (proleterlerin büyük kısmı dışında) sürekli gözlem altında tutarak herhangi bir
muhalif görüş ortaya çıkmasını engellemiştir. Ploreterler gözlenmesi gerek
duyulmayan bir sınıf olarak görülmektedir çünkü düşünme yetilerinin herhangi bir
muhalif eylem yapacak kadar gelişmiş olmadıkları kabul edilir. Ana karakterimiz
Winston ileride Parti rejimini yıkacak bir güç varsa bunun %85 oranında halkın bir
sınıfı olan Proleterler olduğunu düşünür. Ayrıca Parti kendi içerisinde iktidar
anlayışını kişilere yıkmaktansa bir kavram üzerine oturtmayı uygun görmüştür.
Eğer iktidar kişide değil kavramda olursa o kavramın içinde bulunan kişi iktidar
sahibidir ve sürekli iktidardadır. O sebeple Büyük Birader yüzyıllar boyunca
yaşayan bir kişiliktir ve toplumun mevcut tarihleriyle ilgili bir bilgisi olmadığı için
Büyük Birader’in o an gerçekten yaşayan bir kişi olduğunu kabullenmiş olur. Ve
herhangi bir burjuva sınıfının ortaya çıkmasını engelledikleri için iktidarın mutlak
sahibi Parti Rejimi’dir.
3. Bölüm: Kitabın Anlatım Özellikleri
Kitabın anlatım özelliklerine geldiğimiz zaman yazar George Orwell’ın
gayet akıcı ve etkileyici bir eser yazdığını görmüş oluyoruz. Verdiği iç
çözümlemeler, yaptığı betimlemeler gayet yerinde ve ilgi çekici. Karakterler
arasında geçen konuşmalar ve kitabın anlatmak istediği hikaye oldukça başarılı. Siz
kitabı okuduğunuz zaman okumuş değil bir nevi yaşamış oluyorsunuz. Kitap
boyunca Winston Smith yani son insan sizsiniz. Hikayesini anlatış biçimi
okuyucuya bu imkanı sağlıyor. Ayrıca kitap içerisinde geçen Yenisöylem Sözlüğü
ve en sonda bu sözlüğün mantığı ile kelimelerin nasıl oluşturulduğunun anlatılması
bu kitabın evrenini daha inanılır daha akla uygun hale getirdiği için akılda kalıcılığı
yüksek benim tabirim ile “Klasik” eser seviyesinde bir iş ortaya koyuyor.
4. Bölüm: Genel Değerlendirme
En son genel bir değerlendirme yapıp dediklerimi toparlayacak olursak. 1984
anlattığı hikaye ve anlatış biçimiyle “Klasik Eser” seviyesine ulaşmış bir yapıttır.
Winston Smith karakteri, anlattığı distopyanın gerçekten yaşadığını hissettirmesi,
belirli bölümlerde yaptığı ters köşeleri, kitap içerisinde tam açıklanmayan,
okuyucunun hayal gücüne bırakılmış ana olay örgüsüne etkisi olmayan ince ama
güzel soruları ile herkesin hayatını farklı 2-3 döneminde okunması gerekli bir kitap
olduğunu düşünüyorum. Yukarıda fazla detay bilgi olmasın diye vermediğim
karakterler gerçekten başarıyla işlenmiş ve birkaç defa vurgulamak amacıyla
söylediğim “kitabın içinde yaşamak” kavramına en çok yakışan kitaplardan biri.
Kitabı okuduktan sonra incelememin başındaki soruyu bir daha düşünün: Siz ne
yapardınız? İncelememi okuduğunuz için teşekkürler.
Yazan: Muhammed Emin Kul