Medikal Teknik Nisan 2023

Publisher 

H. Ferruh IŞIK 

on behalf of 

İstmag Magazin Gazetecilik 

İç ve Diş Tic. Ltd. Şti. 

Managing Editor 

(Responsible) 

Mehmet SÖZTUTAN 

mehmet.soztutan@img.com.tr 

Advertising Coordinator 

Recep ARSLANTAŞ 

recep.arslantas@img.com.tr 

+90 537 441 97 68 

Editors 

Dilara CİCA 

dilara.cica@img.com.tr 

Recep ARSLANTAŞ 

recep.arslantas@img.com.tr 

Didem IŞIK 

didem.isik@img.com.tr 

Correspondent 

Serhan IŞIK 

serhan.isik@img.com.tr 

Foreign Relations Manager 

Ayça SARIOGLU 

ayca.sarioglu@img.com.tr 

Accounting Manager 

Cuma KARAMAN 

cuma.karaman@img.com.tr 

Finance Manager 

Yusuf DEMİRKAZIK 

yusuf.demirkazik@img.com.tr 

Digital Assets Manager 

Emre YENER 

emre.yener@img.com.tr 

Graphic & Design Advisor 

Sami AKTAŞ 

sami.aktas@img.com.tr 

Subscription 

İsmail ÖZÇELIK 

ismail.ozcelik@img.com.tr 

Bursa Represantation 

Ömer Faruk GÖRÜN 

omer.gorun@img.com.tr 

Buttim Plaza D Blok Kat: 4 No:1267 BURSA 

Tel:+90 224 211 44 50 / Fax: 224 211 4481 

Printing 

CTP • BASKI 

İHLAS GAZETECİLİK A.Ş. 

Merkez Mah. 29 Ekim Cad. 

İhlas Plaza No: 11 A/41 

Yenibosna - Bahçelievler / İSTANBUL 

+90.212 454 30 00 

Head Office 

İstanbul Magazin Grubu 

İHLAS MEDIA CENTER 

Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi 

No:11 Medya Blok Kat:1 

34197 Yenibosna / İstanbul / Turkey 

Tel: 0212 454 22 22 Faks: 0212 454 22 93 

www.medikalteknik.com.tr 

e-mail: info@medikalteknik.com.tr 

İMG - Medikal Teknik dergisinde 

yer alan makalelerdeki fikirler 

yazarlarına aittir. 

Yayınlanan ilanların sorumluluğu 

reklam verene aittir. 

İMG - Medikal Teknik dergisinin 

bütün yayın hakları İstmag Magazin Gazetecilik 

İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.’ne aittir. 

Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. 

1 

0 

2 

0 

2 

4 

2 

8 

4 

8 

“We are working with the goal of 

eliminating cancer from being the 

cause of death” 

“Kanseri ölüm nedeni olmaktan çıkarma 

hedefiyle çalışıyoruz” 

If you hear clicking noises from your 

arm, it could be a back callus! 

Kolunuzdan tıkırtı sesleri geliyorsa, 

sebebi sırt nasırı olabilir! 

Nobelyum continues on its 

way with innovations 

Nobelyum, yeniliklerle 

yoluna devam ediyor 

“Lense selection should be made 

according to the needs of the 

patient” 

“Lens seçimi hastanın ihtiyacına 

göre yapılmalı” 

Health representatives of 18 countries 

came together in Istanbul within the 

scope of “Expomed Eurasia 2023” 

18 ülkenin sağlık temsilcileri “Expomed 

Eurasia 2023” kapsamında İstanbul’da 

bir araya geldi 

medikalteknik 

Recep Arslantaş

The most important step of treatment 

Lung cancer, which starts with persistent coughs, is known as the 

second most common type of cancer. Although it is referred to as scary, 

we can easily allege that it is now successful thanks to the developing 

technology. The robotic surgery method, which was developed in the 

light of technological developments and considered as the last point 

of surgery, provides important advantages such as less bleeding, less 

pain and lower risk of complications. Surgery, which will be applied 

according to the treatment plan, can be performed with open and 

closed methods, and the field of use is expanding further with the 

development of technology. At the same time, the robotic surgery 

technique can be safely applied in all types of lung cancer deemed 

suitable for surgery. 

This technique, which provides great convenience to both the patient 

and the physician, reduces the complication rates that may develop 

by returning the person to his daily life more easily. We should not 

forget that early diagnosis of lung cancer, which is mostly diagnosed 

between the ages of 50-70, has a great importance for treatment. 

We hope you enjoy reading our new issue. Good day to you all! 

Dilara Cica 

From 

the 

editor 

Tedavinin en önemli basamağı 

İnatçı öksürüklerle başlayan akciğer kanseri, en sık görülen ikinci 

kanser türü olarak biliniyor. Korkutucu olarak anılsa da gelişen 

teknoloji sayesinde artık başarıyla sonuçlanabildiğini rahatlıkla 

söyleyebiliriz. Teknolojik gelişmeler ışığında geliştirilen ve cerrahinin 

geldiği son nokta olarak değerlendirilen robotik cerrahi yöntemi 

hastalara daha az kanama, daha az ağrı ve daha düşük komplikasyon 

riski gibi önemli avantajlar sağlıyor. Tedavi planına göre uygulanacak 

olan cerrahi, açık ve kapalı yöntemler ile yapılabiliyor ve teknolojinin 

gelişmesi ile kullanım alanı daha da genişliyor. Aynı zamanda robotik 

cerrahi tekniği, ameliyata uygun görülen bütün akciğer kanseri 

türlerinde güvenle uygulanabiliyor. 

Hem hastaya hem de hekime büyük bir kolaylık sağlayan bu 

teknik, kişiyi günlük yaşantısına daha kolay döndürüp gelişebilecek 

komplikasyon oranlarını da düşürüyor. Çoğunlukla 50-70 yaşları 

aralığında tanısı konulan akciğer kanserinin erken teşhis edilmesinin 

tedavi için büyük önem taşıdığını da unutmamamız gerekiyor. 

Yeni sayımızı keyifle okumanız dileğiyle. Hepinize sağlıklı günler!

6 

Turk Expo hosted over 5 thousand visitors 

Turk Expo 5 bin üzerinde ziyaretçi ağırladı 

T.C Ticaret Bakanlığı koordinasyonunda ve 

İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birlikleri 

(İMMİB) organizasyonuyla düzenlenen Türkiye 

İhraç Ürünleri Fuarı, 19-21 Mart tarihleri arasında 

Suudi Arabistan’ın Riyad kentinde düzenlendi. 

Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ticari 

ilişkilerin yeniden tesis edilmesi ve ihracat 

hacminin hızla artırılması amacıyla düzenlenen 

fuar, 3 gün boyunca 5 binin üzerinde ziyaretçiyi 

ağırladı. 

Organized under the coordination of the Republic 

of Türkiye Ministry of Commerce and with the 

organization of Istanbul Minerals and Metals 

Exporters’ Association (IMMIB), Turkish Export 

Products Fair was held in Riyadh, Saudi Arabia, 

between 19 and 21 March. The fair, which was 

organized with the aim of re-establishing the 

commercial relations between Türkiye and Saudi 

Arabia and increasing the export volume rapidly, 

hosted over 5 thousand visitors for 3 days. 

The Saudi Arabian Turkish Export Products Fair was held by 

the General Secretariat of the Istanbul Minerals and Metals 

Exporters’ Association (IMMIB) with the coordination 

of the Ministry of Commerce between 19 and 21 March 

2023 at the Riyadh International Congress and Exhibition 

Center on an area of approximately 5 thousand square 

meters. The fair, supported by the Saudi Arabian Ministry 

of Commerce, the Federation of Chambers of Commerce 

and the Riyadh Chamber of Commerce, is an important 

platform for re-establishing commercial relations between 

the two countries. The fair opened by T.R. Trade Minister 

Dr. Mehmet Muş, Saudi Arabian Trade Minister Abdullah Al 

Qasabi and İMMİB Coordinator President Adil Pelister, was 

met with great interest. In the fair, which was held with the 

participation of 100 companies from Türkiye, mainly from 

the industrial products, packaging, home life / furniture, 

food / agriculture, cosmetics / cleaning, medicine / medical, 

textile / fashion, building materials and service sectors, and 

6 Exporters’ Associations, more than 5 thousand visitors 

were welcomed. 

Suudi Arabistan Türk İhraç Ürünleri Fuarı, İstanbul Maden 

ve Metaller İhracatçı Birlikleri (İMMİB) Genel Sekreterliği 

tarafından Ticaret Bakanlığı koordinasyonu ile 19-21 Mart 

2023 tarihleri arasında Riyad Uluslararası Kongre ve Sergi 

Merkezinde yaklaşık 5 bin m 2 ’lik alanda gerçekleştirildi. 

Suudi Arabistan Ticaret Bakanlığı, Ticaret Odaları 

Federasyonu ve Riyad Ticaret Odası tarafından desteklenen 

fuar iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin yeniden tesis 

edilmesi için önemli bir platform olma özelliği taşıyor. 

Açılışı, T.C. Ticaret Bakanı Dr. Mehmet Muş, Suudi 

Arabistan Ticaret Bakanı Abdullah Al Qasabi ve 

İMMİB Koordinatör Başkanı Adil Pelister tarafından 

gerçekleştirilen fuar yoğun ilgiyle karşılandı. Türkiye’den 

endüstriyel ürünler, ambalaj, ev yaşam/mobilya, gıda/ 

tarım, kozmetik/temizlik, ilaç/medikal, tekstil/moda, yapı 

malzemeleri ve hizmet sektörleri başta olmak üzere 100 

firma ve 6 İhracatçı Birliği katılımı ile gerçekleşen fuarda 

5 binin üzerinde ziyaretçi ağırlandı. 

Nisan - April 2023

7 

“We aim to increase our cooperation within the 

scope of Saudi Arabia’s 2030 vision” 

Making an evaluation about the fair, Istanbul Minerals 

and Metals Exporters’ Associations (IMMIB) Coordinator 

President Adil Pelister said, “We see it as an extremely 

important step taken for the future of our exports. Our 

fair was met with great interest by Saudi business people 

and was very productive. We aim to develop and grow the 

commercial business volume between the two countries 

and to increase our cooperation within the framework of 

Saudi Arabia’s 2030 vision. We attach great importance to 

contributing to the new structuring of Saudi Arabia within 

the scope of the 2030 vision, increasing the number of 

Turkish companies and making partnerships. We expect 

Turkish companies to take part in every field, whether in 

tourism, construction, chemistry and petrochemistry. Our 

trade volume with Saudi Arabia reached $6.55 billion in 

2022. We hope to exceed these figures this year. We want 

to increase the cooperation and trade volume between 

the two countries. I hope that this fair will be beneficial, 

auspicious and fruitful for both sides.” 

“Our exhibitors are pleased with the intense 

interest” 

Armağan Vurdu, Secretary General of İMMİB, said that 

within the scope of the Turkish Export Products Fair, which 

lasted for three days, 6 Exporters’ Association General 

Secretariat and 100 Turkish companies operating in various 

sectors had the opportunity to promote their products 

and services and they hosted approximately 5 thousand 

people at the fair. Expressing that they are pleased with 

the intense interest of the companies, Vurdu said, “We 

organized a fair in Saudi Arabia for the first time where 

only Turkish brands and services were exhibited. We saw 

that Saudi buyers and importers were satisfied as well as 

our participating companies. Our work will continue in the 

months and years to come.” 

“Suudi Arabistan’ın 2030 vizyonu kapsamında iş 

birliğimizi artırmayı hedefliyoruz” 

Fuar ile ilgili değerlendirmede bulunan İstanbul Maden ve 

Metaller İhracatçı Birlikleri (İMMİB) Koordinatör Başkanı 

Adil Pelister, “Türkiye ve Suudi Arabistan arasındaki 

ikili ticari ilişkilerin geliştirilmesine yönelik oluşturulan 

yol haritasında belirlenen hedeflerden biri olan ve 5 

binden fazla katılımcıyı ağırlayan Turk Expo’yu ülkemizin 

ekonomisi ve ihracatımızın geleceği için atılan son derece 

önemli bir adım olarak görüyoruz. Fuarımız Suudi iş 

insanları tarafından yoğun ilgiyle karşılandı ve oldukça 

verimli geçti. Her iki ülke arasındaki ticari iş hacminin 

gelişmesini, büyümesini ve Suudi Arabistan’ın 2030 

vizyonu çerçevesinde iş birliğimizi artırmayı hedefliyoruz. 

Suudi Arabistan’ın 2030 vizyonu kapsamındaki yeni 

yapılaşmasına katkı sağlamayı, Türk firmalarının sayısını 

artırmayı ve ortaklıklarda bulunmayı çok önemsiyoruz. 

Gerek turizm olsun gerek inşaat, kimya, petrokimya 

alanlarında olsun her alanda Türk firmalarının yer 

almasını bekliyoruz. Suudi Arabistan ile ticaret hacmimiz 

2022 yılında 6,55 milyar dolar oldu. Bu yıl bu rakamları 

aşmayı umuyoruz. İki ülke iş birliğini ve ticaret hacmini 

artırmak istiyoruz. İnşallah bu fuarın her iki taraf için de 

hayırlı, uğurlu, bereketli olmasını diliyorum” dedi. 

“Katılımcı firmalarımız yoğun ilgiden memnun” 

İMMİB Genel Sekreteri Armağan Vurdu ise üç gün süren 

Türk İhraç Ürünleri Fuarı kapsamında 6 İhracatçı Birliği 

Genel Sekreterliği ve çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren 

100 Türk firmasının ürünlerini, hizmetlerini tanıtma fırsatı 

bulduğunu ve yaklaşık 5 bin kişiyi fuarda ağırladıklarını 

söyledi. Firmaların yoğun ilgiden memnun olduklarını 

dile getiren Vurdu, “Suudi Arabistan’da ilk defa sadece 

Türk marka ve hizmetlerinin yer aldığı bir fuar düzenledik. 

Katılımcı firmalarımızın yanı sıra Suudi alıcıların ve 

ithalatçıların da memnun olduklarını gördük. Gelecek 

aylar ve yıllarda çalışmalarımız devam edecek” dedi. 


8 

shows that adolescents between the ages of 12 and 25 are 

at greatest risk for eating disorders. 75 percent of people 

diagnosed with Anorexia Nervosa and 83 percent of people 

diagnosed with Bulimia Nervosa are between the ages of 

12 and 25. 

Causes mental illness and depression 

Indicating that eating disorders are often associated 

with other psychological and physical disorders such 

as depression, anxiety disorders, substance use and 

personality disorders, Dietitian Hanife Kara said, “About 55 

to 97 percent of people diagnosed with an eating disorder 

have a mental illness comorbid condition, about 45 to 

86 percent have comorbid depression, about 64 

percent have an anxiety disorder, and 58 

percent have a comorbid personality 

disorder. Again, research shows 

that anxiety disorder (especially 

social anxiety) may precede 

the onset of an eating 

disorder. Higher rates of 

disordered eating are 

described in chronic 

health conditions 

that require dietary 

change, including 

celiac disease, cystic 

fibrosis, and diabetes. 

People with diabetes 

(both Type 1 and Type 

2) are twice as likely 

to develop disordered 

eating or eating disorders, 

possibly due to the nature 

of the disease, including 

factors such as weight gain, food 

obsession, and feelings of loss.” 

75% of people with eating disorders do not 

seek professional help 

Stating that it is estimated that 75 percent of people with 

eating disorders do not receive professional help, Dietician 

Hanife Kara said, “The reasons for refusing or not receiving 

treatment include exclusion, embarrassment, denial of the 

disease, inability to perceive the severity of the disease, the 

cost of treatment, lack of incentives and information on 

how to access help resources. be considered a deficiency. 

The most effective treatment for an eating disorder is 

person-centered multidisciplinary care tailored to the 

individual’s illness, condition, and needs. The average time 

it takes to recover from all types of eating disorders after 

receiving treatment is one to six years. Full recovery and a 

good quality of life can be achieved for most people with 

eating disorders when treatment is provided with skilled 

and knowledgeable healthcare professionals.” 

12 ila 25 yaş arası riskli grup 

Yeme bozuklukları her yaştan insanı etkileyebiliyor ancak 

araştırmalar yeme bozukluğunda 12 ila 25 yaş arasındaki 

ergenlerin en büyük risk grubu olduğunu gösteriyor. 

Anoreksiya Nervoza teşhisi konan kişilerin yüzde 75’i ve 

Bulimia Nervoza teşhisi konan kişilerin yüzde 83’ü 12 ila 25 

yaş arasında yer alıyor. 

Akıl hastalığı ve depresyona sebep oluyor 

Yeme bozukluklarının sıklıkla depresyon, anksiyete 

bozuklukları, madde kullanımı ve kişilik bozuklukları gibi 

diğer psikolojik ve fiziksel bozukluklarla ilişkili olduğunu 

söyleyen Diyetisyen Hanife Kara, “Yeme bozukluğu 

teşhisi konan kişilerin yaklaşık yüzde 55 ila 97’sinde akıl 

hastalığı komorbid durumu, yaklaşık yüzde 

45 ila 86’sında eşlik eden depresyon, 

yaklaşık yüzde 64’ünde anksiyete 

bozukluğu, yüzde 58’inde eşlik eden 

kişilik bozukluğu gözleniyor. 

Yine araştırmalar, kaygı 

bozukluğunun (özellikle sosyal 

kaygı) yeme bozukluğunun 

başlangıcından önce 

gelebileceğini gösteriyor. 

Çölyak hastalığı, kistik 

fibroz ve diyabet dahil 

olmak üzere diyet 

değişikliği gerektiren 

kronik sağlık koşullarında 

daha yüksek düzensiz 

yeme oranları tanımlanıyor. 

Diyabetli kişilerde (hem 

Tip 1 hem de Tip 2), kilo 

alma, yemek takıntısı ve kayıp 

duyguları gibi faktörler de dahil 

olmak üzere muhtemelen hastalığın 

doğası nedeniyle düzensiz yeme veya 

yeme bozukluğu geliştirme olasılığı iki kat 

daha fazla” diyor. 

Yemek bozukluğu olan kişilerin yüzde 75’i 

profesyonel yardım almıyor 

Yeme bozukluğu olan kişilerin yüzde 75’inin profesyonel 

yardım almadığının tahmin edildiğini belirten Diyetisyen 

Hanife Kara, “Tedaviyi reddetme ya da tedavi olmama 

nedenleri arasında dışlanma, utanma, hastalığı inkâr, 

hastalığın ciddiyetini algılayamama, tedavinin maliyeti, 

teşvik eksikliği ve yardım kaynaklarına nasıl ulaşılacağı 

konusunda bilgi eksikliği sayılabilir. Yeme bozukluğu için en 

etkili tedavi, bireyin hastalığına, durumuna ve ihtiyaçlarına 

göre şekillendirilmiş kişi merkezli multidisipliner bir 

bakımdır. Tedavi gördükten sonra tüm yeme bozuklukları 

türlerinden kurtulmak için geçen ortalama süre bir ila altı 

yıldır. Yetenekli ve bilgili sağlık uzmanları eşliğinde tedavi 

süreci sağlandığında yeme bozukluğu olan kişilerin çoğu 

için tam iyileşme ve iyi bir yaşam kalitesi elde edilebilir” 

şeklinde konuşuyor. 


10 

Pharm. Serkan Barış, Country Manager, AstraZeneca Türkiye 

“We are working with the goal 

of eliminating cancer from 

being the cause of death” 

“Kanseri ölüm nedeni 

olmaktan çıkarma hedefiyle 

çalışıyoruz” 

Pharm. Serkan Barış, Country Manager, 

AstraZeneca Türkiye talked about the importance 

of everyone’s equal access to cancer treatments 

in his statement on April 1 – 7, National Cancer 

Week, and talked about the projects they have 

implemented in this context. 

Cancer is one of the leading causes of death globally, 

causing nearly 10 million deaths and nearly one in six 

deaths in 2020. According to the data of the same year, 

it is estimated that 18.1 million cancer cases are seen 

worldwide. For this reason, 1-7 April National Cancer Week, 

which brings together public and private institutions that 

raise awareness about cancer and carry out studies in 

this field, is very important in terms of aiming to prevent 

millions of preventable deaths. 

Pharm. Serkan Barış, Country Manager, AstraZeneca Türkiye 

said, “Immunotherapy, which enables the immune system 

to target and eliminate cancer cells, and the emergence of 

treatments that personalize cancer treatment according 

to the genetic characteristics of the patient are positive 

developments. Implementation of diagnosis and screening 

programs also ensures that cancer can be detected in 

the early stages when it is most suitable for treatment. 

However, many people do not have access to these 

innovations for reasons such as cost or the lack of specialist 

“Kanseri ölüm nedeni olmaktan çıkarma” 

hedefiyle kanser alanında pek çok çalışma ve 

bilimsel iş birliği yürüten AstraZeneca Türkiye’nin 

Ülke Başkanı Ecz. Serkan Barış, 1 – 7 Nisan Ulusal 

Kanser Haftası’nda yaptığı açıklamada, herkesin 

kanser tedavilerine eşit erişiminin öneminden 

bahsetti ve bu kapsamda hayata geçirdikleri 

projeleri anlattı. 

2020 yılında yaklaşık 10 milyon kişinin ölümüne ve 

neredeyse her altı ölümden birine neden olan kanser, 

küresel çapta başlıca ölüm nedenlerinden biri. Aynı 

yılın verilerine göre dünya genelinde 18,1 milyon kanser 

vakasının görüldüğü tahmin ediliyor. Bu nedenle kanser 

konusunda farkındalığı artıran ve bu alanda çalışmalar 

yürüten kamu ve özel kurumları bir araya getiren 1- 7 Nisan 

Ulusal Kanser Haftası, milyonlarca önlenebilir ölümün 

önüne geçmeyi amaçlaması açısından oldukça önem 

taşıyor. 

Son yıllarda kanserin önlenmesi ve tedavisine yönelik 

çok önemli ilerlemeler kaydedildiğini söyleyen ve 

Ulusal Kanser Haftası özelinde açıklamalarda bulunan 

AstraZeneca Türkiye Ülke Başkanı Ecz. Serkan Barış, 

“Bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini hedef alarak 

ortadan kaldırmasını sağlayan immünoterapi ve kanser 

tedavisini hastanın genetik özelliklerine göre kişiselleştiren 


11 

equipment or teams in some healthcare institutions. I 

believe that we can make meaningful progress in the 

field of cancer with the collective effort of all relevant 

stakeholders, and I think that National Cancer Week 

contributes to raising awareness.” 

“We run more than 45 clinical trials” 

“As AstraZeneca, we have a bold goal of ensuring that 

everyone has equal access to cancer treatments and 

eliminating cancer from being a cause of death,” said Barış 

“We are working to transform healthcare services, improve 

the lives of patients and develop solutions to cancer, one 

of the biggest health problems facing humanity. In this 

context, we are conducting more than 45 clinical studies 

focusing on cancer throughout Türkiye. As a reflection 

of our collective effort, we collaborate with associations, 

academic institutions and scientists to make a meaningful 

difference and raise awareness in the lives of patients 

living with cancer. The clinical studies we conduct and the 

projects we carry out with our stakeholders demonstrate 

how committed we are to our commitments in the field of 

cancer.” 

“We run applications covering four areas” 

Stating that they are among the institutions leading the 

revolution in the field of oncology for cancer treatments, 

Barış added that they carry out applications covering four 

fields by following science in order to discover and develop 

life-changing treatments, put them at the service of health 

and increase the treatment potential. Declaring that these 

areas are clinical trials, drugs, patient experience, and 

employees, Barış said, “Our clinical strategy is designed to 

intervene earlier and smarter in cancer to increase survival 

time. Our portfolio of drugs for cancer treatment focuses 

on the most challenging types of cancer, such as breast 

and lung cancers, gastrointestinal cancers, genitourinary 

cancers and some blood cancers. As AstraZeneca, we 

tedavilerin ortaya çıkması olumlu gelişmeler. Teşhis ve 

tarama programlarının uygulanması, kanserin tedaviye 

en uygun olduğu erken evrelerde tespit edilebilmesini 

de sağlıyor. Buna karşın çok sayıda insan, maliyet veya 

bazı sağlık kurumlarında uzman ekipman veya ekiplerin 

bulunmaması gibi nedenlerden ötürü bu yeniliklere 

erişemiyor. İlgili tüm paydaşların kolektif çabasıyla kanser 

alanında anlamlı bir ilerleme kaydedebileceğimize inanıyor 

ve Ulusal Kanser Haftası’nın farkındalık sağlamaya katkısı 

olduğunu düşünüyorum.” dedi. 

“45’ten fazla klinik çalışma yürütüyoruz” 

“AstraZeneca olarak, herkesin kanser tedavilerine eşit 

şekilde erişebilmesini sağlamak ve kanseri ölüm nedeni 

olmaktan çıkarmak gibi cesur bir hedefimiz var” diyen 

Barış, “Sağlık hizmetlerini dönüştürmek, hastaların hayatını 

daha iyi hale getirmek ve insanlığın karşı karşıya olduğu en 

büyük sağlık sorunlarından olan kansere çözüm geliştirmek 

için çalışıyoruz. Bu kapsamda Türkiye genelinde kanser 

alanına odaklanan 45’ten fazla klinik çalışma yürütüyoruz. 

Kolektif çabamızın bir iz düşümü olarak kanser ile yaşayan 

hastaların hayatlarında anlamlı bir fark sağlamak ve 

farkındalık sağlamak için dernekler, akademik kurumlar ve 

bilim insanlarıyla birçok iş birliği yapıyoruz. Yürüttüğümüz 

klinik çalışmalar ve paydaşlarımız ile gerçekleştirdiğimiz 

projeler, kanser alanındaki taahhütlerimize ne denli bağlı 

olduğumuzu ortaya koyuyor.” şeklinde konuştu. 

“Dört alanı kapsayan uygulamalar yürütüyoruz” 

Kanser tedavileri için onkoloji alanında devrime öncülük 

eden kurumlar arasında olduklarını belirten Barış, hayat 

değiştiren tedavileri keşfetmek, geliştirmek, sağlığın 

hizmetine sunmak ve tedavi potansiyelini artırmak için 

bilimi takip ederek dört alanı kapsayan uygulamalar 

yürüttüklerini de sözlerine ekledi. Bu alanların; klinik 

araştırmalar, ilaçlar, hasta deneyimi ve çalışanlar olduğunu 

söyleyen Barış, “Klinik stratejimiz, hayatta kalma 


12 

aim to provide solutions with collaborations in the field 

of health beyond developing innovative medicines and 

offering them to the service of health, to be an important 

solution partner of the patient’s journey and experience 

from beginning to end, and to use the latest technologies 

while doing this. As a science-oriented company that 

contributes to the solution of global health problems, 

whose drugs are used by millions of people, we constantly 

follow innovations in cancer treatment. We carry out all 

these works with the contributions of our colleagues who 

do their jobs with passion, and by taking strength from 

our innovative culture. In the upcoming period, we will 

continue to work in cooperation with our stakeholders at 

every stage, from diagnosis to treatment and follow-up, in 

line with our ‘patients are our priority’ principle; As always, 

we will continue to increase access to healthcare solutions 

in collaboration with scientists, governments, international 

and national organizations and manufacturers.” 

Scientific collaborations to raise awareness 

against cancer 

In addition to its clinical studies, AstraZeneca Türkiye also 

has important studies to increase social awareness in the 

field of cancer in our country. 

With the unconditional support of AstraZeneca Türkiye, the 

website www.akcigerimizokuzun.com was launched as part 

of the “Akciğerimizi Okuyoruz” (means We Are Reading Our 

Lungs) project implemented by Turkish Society of Medical 

Oncology. This website, which has been visited by more 

than 40 thousand people so far, contains information under 

the headings of lung cancer symptoms and risk factors, 

which is the most common cause of death from cancer 

worldwide and in Türkiye. 

süresini artırmak için kansere daha erken ve daha akıllıca 

müdahale etmek üzere tasarlandı. Kanser tedavisinde ilaç 

portföyümüz meme ve akciğer kanserleri, gastrointestinal 

kanserler, genitoüriner kanserler ve bazı kan kanserleri 

gibi en zorlu kanser türlerine odaklanıyor. AstraZeneca 

olarak yenilikçi ilaçlar geliştirmenin ve sağlığın hizmetine 

sunmanın ötesinde sağlık alanında iş birlikleri ile çözüm 

sunmayı, baştan sona hasta yolculuğu ve deneyiminin 

önemli bir çözüm ortağı olmayı ve bunu yaparken en 

yeni teknolojileri kullanmayı hedefliyoruz. Küresel sağlık 

sorunlarının çözümüne katkı sağlayan, ilaçları milyonlarca 

insan tarafından kullanılan, bilim odaklı bir şirket olarak 

kanser tedavisinde yenilikleri sürekli olarak takip ediyoruz. 

Tüm bu çalışmalarımızı tutkuyla işlerini yapan çalışma 

arkadaşlarımızın katkılarıyla, yenilikçi kültürümüzden 

güç alarak hayata geçiriyoruz. Önümüzdeki dönemde 

de paydaşlarımızla ‘hastalar önceliğimizdir’ ilkemiz 

doğrultusunda tanıdan tedaviye ve takibe kadar her 

aşamada iş birliği içinde çalışmaya devam edecek; her 

zaman olduğu gibi bilim insanları, hükümetler, uluslararası 

ve ulusal kuruluşlar ve üreticilerle iş birliği halinde sağlık 

çözümlerine erişimi artırmayı sürdüreceğiz.” dedi. 

Kansere karşı farkındalığı artırmak için bilimsel iş 

birlikleri gerçekleştiriyor 

AstraZeneca Türkiye’nin, yürüttüğü klinik araştırmalarının 

yanı sıra ülkemizde kanser alanında toplumsal farkındalığı 

artırmaya yönelik önemli çalışmaları da bulunuyor. 

AstraZeneca Türkiye’nin sağladığı koşulsuz destek ile Türk 

Tıbbi Onkoloji Derneği’nin hayata geçirdiği “Akciğerimizi 

Okuyoruz” projesi kapsamında www.akcigerimiziokuyoruz. 

com web sitesi yayına alındı. Şu ana kadar 40 binden fazla 


13 

Within the scope of the “Know Yourself, Early Diagnosis 

Breast Cancer Awareness Movement” carried out by the 

Needs Map and Cancer Fighters Association with the 

unconditional support of AstraZeneca Türkiye, it is aimed 

to inform women about breast cancer by explaining the 

importance of control and diagnosis and to carry out 

screenings at the Cancer Early Diagnosis, Screening and 

Education Centers (KETEM) closest to them. To date, 

approximately 400 women have been given information 

training in Antalya and Trabzon. These women were 

provided with breast screening at the nearest KETEM. More 

than 10% of the trainees were referred to hospitals for 

further testing. 

Five associations, each of whom are experts in their fields, 

came together for the first time with the unconditional 

support of AstraZeneca Türkiye and prepared the “Genetic 

Diagnosis Consensus Report” specific to ovarian and 

prostate cancers for the first time in Türkiye. In the report 

prepared by the Federation of Turkish Pathology Societies, 

Turkish Society of Medical Genetics, Turkish Gynecological 

Oncology Association, Turkish Society for Radiation 

Oncology and Turkish Society of Urooncology it was stated 

that the cause of one out of every four ovarian cancers is 

hereditary, and it was noted that prostate cancer is also 

associated with hereditary breast and ovarian cancer. 

With our unconditional contributions, the TRGENTEST 

search engine was developed by Turkish Society of 

Medical Genetics in order to enable cancer patients to 

access molecular genetic tests by providing laboratory 

information. On the platform, nearly 200 tests that can be 

performed in 112 genetic testing laboratories consisting 

of university hospitals, state hospitals, private hospital 

laboratories and private laboratories throughout Türkiye 

can be questioned. 

kişinin giriş yaptığı bu web sitesinde, dünya çapında ve 

Türkiye’de kanserden kaynaklanan ölümlerin en yaygın 

nedeni olan akciğer kanseri belirtileri ve risk faktörleri gibi 

başlıklar altında bilgiler yer alıyor. 

İhtiyaç Haritası ve Kanser Savaşçıları Derneği’nin, 

AstraZeneca Türkiye’nin koşulsuz desteği ile yürüttüğü 

“Kendini Tanı, Erken Tanı Meme Kanseri Farkındalık 

Hareketi” kapsamında kontrol ve teşhisin önemi anlatılarak 

kadınların meme kanseri konusunda bilgilendirilmesi ve 

kendilerine en yakın Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim 

Merkezi’nde (KETEM) taramalarının yapılması amaçlanıyor. 

Şu ana kadar Antalya ve Trabzon’da yaklaşık 400 kadına 

bilgilendirme eğitimi verildi. Bu kadınların en yakın 

KETEM’de meme taramalarının yapılması sağlandı. Eğitim 

alanların yüzde 10’undan fazlası ileri tetkiklerin yapılması 

için hastanelere sevk edildi. 

Her biri alanında uzman olan beş dernek, AstraZeneca 

Türkiye’nin koşulsuz desteği ile ilk defa bir araya gelerek 

Türkiye’de ilk kez yumurtalık ve prostat kanserlerine 

özel “Genetik Tanı Uzlaşı Raporu”nu hazırladı. Patoloji 

Dernekleri Federasyonu, Tıbbi Genetik Derneği, Türk 

Jinekolojik Onkoloji Derneği, Türk Radyasyon Onkolojisi 

Derneği ve Türk Üroonkoloji Derneği tarafından hazırlanan 

raporda her dört yumurtalık kanserinden birinin nedeninin 

kalıtsal olduğu belirtilirken prostat kanserinin de kalıtsal 

meme ve yumurtalık kanseri ile ilişkili olduğuna dikkat 

çekildi. Kanser hastalarının moleküler genetik testlere, 

laboratuvar bilgilerini de vererek ulaşmalarını sağlamak 

amacıyla koşulsuz katkılarımızla Tıbbi Genetik Derneği 

tarafından TRGENTEST arama motoru geliştirildi. 

Platformda, Türkiye genelinde üniversite hastaneleri, 

devlet hastaneleri ve özel hastane laboratuvarları ile özel 

laboratuvarlardan oluşan 112 genetik test laboratuvarında 

yapılabilen 200’e yakın tetkik sorgulanabiliyor. 


16 

The incidence of infertility increases as women age 

Kadınların yaşı arttıkça kısırlık görülme sıklığı da artıyor! 

Gynaecologist & Obstetrician 

Prof. Ramazan Mercan, M.D., 

American Hospital 

Gynaecologist & Obstetrician Prof. Ramazan 

Mercan, M.D., American Hospital made important 

statements about infertility. 

“Infertility is defined as the inability of a couple to have 

children after 12 months of unprotected care. It is seen 

in 10-15% of couples and this rate has not changed in the 

last 50 years. Women of reproductive age have a 15-18% 

chance of getting pregnant in one menstrual period, and 

85-90% of them get pregnant at the end of a year. The 

incidence of infertility increases with the increasing age 

of women. Delaying the age of having children due to 

women’s more active participation in business life has led 

to a proportional increase in age-related factors among the 

causes of infertility.” 

Causes of infertility 

1. Factors Related to Women 

35% of infertility causes are women-related factors. 

a. 5-10% of these are factors related to the cervix. 

b. Factors related to the uterus include congenital 

Amerikan Hastanesi Kadın Hastalıkları ve 

Doğum Uzmanı Prof. Dr. Ramazan Mercan, 

kısırlık konusunda önemli açıklamalarda 

bulundu. 

“İnfertilite, bir çiftin 12 ay korunmamasına rağmen çocuk 

sahibi olamaması durumu olarak tanımlanmaktadır. 

Çiftlerin %10-15’inde görülmektedir ve son 50 yılda bu 

oranda bir değişiklik gözlenmemiştir. Üreme çağındaki 

kadınların bir adet döneminde gebe kalma olasılığı %15- 

18 olup, bir yılın sonunda %85-90’ı gebe kalmaktadır. 

Kadın yaşının artmasıyla birlikte infertilite sıklığı da 

artmaktadır. Kadınların iş yaşamına daha aktif katılmaları 

nedeniyle çocuk sahibi olma yaşının geciktirilmesi, 

infertilite nedenleri arasında yaşa bağlı faktörlerin 

oransal olarak artmasına neden olmuştur.” 

İnfertilite (Kısırlık) nedenleri 

İnfertilite (Kısırlık) nedenleri 

1. Kadına Bağlı Faktörler 

İnfertilite nedenlerinin %35’ini kadına bağlı faktörler 

oluşturmaktadır. 


17 

anomalies, pathologies such as fibroids, adenomyosis or 

polyps, infections and past infections, adhesions due to 

abortion or other surgical interventions. 

c. Obstruction of the tubes: Another important cause of 

female infertility is obstruction in the tubes due to reasons 

such as surgical interventions, infections or endometriosis, 

or structural deterioration even if it is open. 

d. Again, one of the most important factors related to 

women is ovulation disorders. 

e. Another important factor causing female infertility is 

endometriosis. 

f. Apart from these, problems such as stress and depression 

can also increase the risk of infertility, although not proven. 

2. Male factor: 

In 35% of infertile couples, the problem is caused by the 

man. Defects in sperm count, shape and movement are the 

most common male-related causes of infertility. In addition, 

varicocele, congenital occlusion of the channels through 

which sperm pass, or disorders in sperm production due to 

genetic reasons and sexual dysfunction can also cause male 

infertility. 

3. In 20% of couples, problems related to men and 

women can cause infertility together. 

4. Unexplained infertility: In 10-15% of couples, no problem 

can be detected in man or woman with routine tests. This 

group is called “unexplained infertility”. 

5. Environmental factors and toxins: Factors such as 

smoking, substance abuse, alcohol use, excessive diet 

and exercise can increase the risk of infertility in men and 

women. There are studies showing that Biphosphenol 

a. Bunların %5-10’unu rahim ağzına bağlı faktörler 

oluşturmaktadır. 

b. Rahime bağlı faktörler arasında doğuştan gelen anomaliler, 

miyom, adenomiyozis veya polip gibi patolojiler, enfeksiyonlar 

ve geçirilen enfeksiyonlar, kürtaj veya diğer cerrahi girişimlere 

bağlı yapışıklıklar sayılabilir. 

c. Tüplerin tıkanması: Kadın infertilitesinin diğer önemli 

bir nedeni, geçirilen cerrahi girişimler, enfeksiyonlar veya 

endometriozis gibi nedenlere bağlı tüplerde tıkanıklık veya 

açık olsa bile yapısal olarak görülen bozulmalardır. 

d. Yine kadına bağlı en önemli faktörlerden bir tanesi de 

yumurtlama bozukluklarıdır. 

e. Kadın infertilitesine neden olan önemli faktörlerden bir 

diğeri ise, endometriozistir. 

f. Bunların dışında, stres ve depresyon gibi sorunlar da 

-kanıtlanmamakla birlikte- infertilite riskini artırabilmektedir. 

2. Erkek faktörü: 

İnfertil çiftlerin %35’inde sorun erkekten kaynaklanmaktadır. 

Sperm sayısı, şekil ve hareketindeki bozukluklar infertilitenin 

erkeğe bağlı en sık rastlanan nedenlerini oluşturmaktadır. 

Ayrıca, varikosel, doğuştan spermin geçtiği kanalların tıkalı 

olması veya genetik nedenlere bağlı sperm yapımında 

bozukluklar ve cinsel fonksiyon bozuklukları da erkek 

infertilitesine neden olabilmektedir. 

3. Çiftlerin %20’sinde erkek ve kadına bağlı sorunlar birlikte 

infertiliteye neden olabilmektedir. 

4. Açıklanamayan infertilite: Çiftlerin %10-15’inde rutin 

testlerle erkek veya kadında bir sorun saptanamamaktadır. 

Bu grup “açıklanamayan infertilite” olarak adlandırılmaktadır. 

5. Çevresel faktörler ve toksinler: Sigara kullanımı, madde 

bağımlılığı, alkol kullanımı, aşırı diyet ve egzersiz gibi faktörler 


18 

(BPA), which is considered among the environmental toxins, 

causes infertility in men. 

Investigation of infertility 

Infertility investigation should be started in women up 

to the age of 35 who fail to conceive despite one year of 

unprotected intercourse, and after 6 months in women 

over the age of 35. 

History: The first stage of infertility research is to obtain a 

detailed history from the couples. Here, questions such as 

previous systemic and sexual diseases, surgical procedures, 

duration of infertility, previous pregnancy and miscarriage, 

and a history of previous marriage related to a second 

marriage are addressed. 

Tests to be done: Today, only 3 tests are sufficient for 

infertility. Detailed tests are for research purposes only and 

do not affect the treatment process. First of all, we start 

the research process with the test we call “spermiogram”. 

If the sperm values are normal, the uterine film (HSG) is 

checked to investigate the problems in the uterus and 

whether the tubes are open, and the progesterone levels 

in the blood at a certain period of the menstruation are 

checked for the evaluation of ovulation. Another important 

test is the evaluation of the ovaries in ultrasound for the 

evaluation of ovarian reserve and, if necessary, the level of 

AMH in the blood. 

Examination: Apart from a general physical examination, 

it is very important to evaluate the uterus and ovaries in 

women. If a problem is detected in the sperm values, the 

man should also be evaluated by the urology. 

Treatment 

Treatment in infertility is determined by factors such as the 

reason for not having children, the age of the woman, the 

duration of infertility and ovarian reserve. Couples under 

the age of 30, with good ovarian reserve and no significant 

problems detected in the tests, can be followed up to 3 

years without starting treatment. The most important 

factor affecting the treatment decision is the age of the 

woman. To summarize briefly: 

1. Ovulation disorders: In these couples, the ovaries can be 

stimulated for 6-12 months and pregnancy can be achieved 

by 40-50% as a result of stimulating the ovaries only with 

pills. In unsuccessful couples, “vaccination” and then “in 

vitro fertilization” methods are applied. 

2. Unexplained infertility: In these couples, treatment is 

usually started with “vaccination” and in case of failure, “in 

vitro fertilization” treatment is started. 

3. Blocked tubes: Depending on the woman’s age, the 

cause of the obstruction, the location and degree of 

obstruction in the tube, the tubes can be opened primarily 

by microsurgery, but nowadays, “in vitro fertilization” 

treatment is applied to most of these couples. In addition, if 

there is fluid accumulation in the tubes due to obstruction 

in these patients, it is recommended to remove the 

tubes to increase the chance of pregnancy before in vitro 

fertilization. 

erkek ve kadında infertilite riskini artırabilmektedir. 

Çevresel toksinler arasında sayılan Bifosfenol’ün (BPA) 

erkekte infertiliteye neden olduğunu gösteren çalışmalar 

bulunmaktadır. 

İnfertilitenin araştırılması 

İnfertilitenin araştırılmasına, kadınlarda 35 yaşına kadar 

bir yıllık korunmasız ilişkiye rağmen gebe kalamama 

durumunda, 35 yaşın üzerindeki kadınlarda ise 6 aydan 

sonra başlanması gerekir. 

Öykü: İnfertilite araştırmasının ilk aşaması, çiftlerden 

detaylı bir öykünün alınmasıdır. Burada daha önce geçirilen 

sistemik ve cinsel hastalıklar, cerrahi işlemler, çocuk sahibi 

olamama süresi, daha önce gebelik ve düşük olup olmadığı, 

ikinci evliliği olanlarda daha önceki evlilikle ilgi gebelik 

öyküsü gibi sorular yönlendirilmektedir. 

Yapılacak testler: Günümüzde infertilite ile ilgili sadece 3 

test yeterli bulunmaktadır. Detaylı testler sadece araştırma 

amacına yönelik olup, tedavi sürecini etkilememektedir. 

Öncelikle “spermiogram” dediğimiz testle araştırma 

sürecini başlatıyoruz. Eğer sperm değerleri normalse, 

rahimdeki sorunların ve tüplerin açık olup olmadığının 

araştırılması için rahim filmi (HSG) ve yumurtlamanın 

değerlendirilmesi için kanda adetin belirli bir dönemindeki 

progesteron düzeylerine bakılmaktadır. Diğer önemli 

bir test de yumurtalık rezervinin değerlendirilmesi için 

ultrasonda yumurtalıkların değerlendirilmesi ve gerekirse 

kanda AMH düzeyine bakılmasıdır. 

Muayene: Genel bir fizik muayenenin dışında, kadında rahim 

ve yumurtalıkların değerlendirilmesi oldukça önemlidir. 

Eğer sperm değerlerinde bir sorun saptanırsa, erkeğin 

üroloji tarafından da değerlendirilmesi gerekir. 

Tedavi 

İnfertilitede tedavi, çocuk sahibi olamama nedeni, kadının 

yaşı, infertilite süresi ve yumurtalık rezervi gibi faktörlere 

bağlı olarak belirlenmektedir. 30 yaşın altında, yumurtalık 

rezervi iyi olan ve testlerde önemli bir sorun saptanmayan 

çiftler 3 yıla kadar tedaviye başlanmadan izlenebilir. Tedavi 

kararını etkileyen en önemli faktör, kadının yaşıdır. Kısaca 

özetlersek: 

1. Yumurtlama bozuklukları: Bu çiftlerde 6-12 ay süreyle 

yumurtalıklar uyarılabilir ve sadece yumurtalıkların hapla 

uyarılması sonucu %40-50 oranında gebelik elde edilebilir. 

Başarı elde edilmeyen çiftlerde “aşılama” ve sonrasında 

“tüp bebek” yöntemleri uygulanmaktadır. 

2. Açıklanamayan infertilite: Bu çiftlerde tedaviye genellikle 

“aşılama” ile başlanır ve başarı sağlanamaması durumunda 

“tüp bebek” tedavisine geçilir. 

3. Tüplerin tıkalı olması: Kadın yaşı, tıkanıklığın nedeni, 

tüpteki tıkanıklık yeri ve derecesine göre, öncellikle 

mikrocerrahi yöntemiyle tüpler açılabilir, ancak günümüzde 

bu çiftlerin büyük bir bölümüne “tüp bebek” tedavisi 

uygulanmaktadır. Ayrıca, bu hastalarda tıkanıklığa 

bağlı tüplerde sıvı birikimi varsa, tüp bebek uygulaması 

öncesi gebelik şansının artırılması için tüplerin alınması 

önerilmektedir. 


19 

4. Endometriosis: Depending on the degree of the 

disease, surgical treatment can be tried or reproductive 

techniques such as “vaccination” or “in vitro fertilization” 

can be applied directly. 

5. Male factor: Methods of obtaining sperm from the 

testicles are used in patients with no sperm seen in the 

tests, using the methods we call “in vitro fertilization” 

and TESA-TESE. Sperm can be found surgically in 

approximately 50% of this group of patients. Apart 

from this group, the treatment method to be chosen is 

determined according to the severity of the disorders in 

the spermiogram. In couples with mild disorders, first of 

all, “vaccination” can be done, while in severe disorders, 

“microinjection-in vitro fertilization” treatment is applied. 

Additional treatments that increase 

success in IVF 

In order to increase the chance of success in IVF, 

giving various vitamins and supplements, hormonal 

supplements such as testosterone and growth hormone, 

scratching the uterus, selecting normal embryos by 

looking at the genetics of the embryos, PRP applications 

to the uterus or ovaries, magnetic methods or largescale 

microscopes for sperm selection. Many methods 

are tried, such as using the best sperm. However, 

unfortunately, there is not enough data to definitively 

show the effectiveness of these methods. For this 

reason, it is necessary to be careful about these methods, 

which significantly increase the cost of treatment, and to 

present objective data when informing the couple. 

4. Endometriozis: Hastalığın derecesine bağlı olarak cerrahi 

tedavi denenebilir veya direkt olarak “aşılama” veya “tüp 

bebek” gibi üremeye yardımcı tekniklere başvurulabilir. 

5. Erkek faktörü: Yapılan testlerde hiç sperm görülmeyen 

hastalarda “tüp bebek” ve TESA-TESE adını verdiğimiz 

yöntemlerle testisten sperm elde edilme yöntemlerine 

başvurulmaktadır. Bu grup hastaların yaklaşık %50’sinde 

cerrahi olarak sperm bulunabilmektedir. Bu grup dışında 

seçilecek tedavi yöntemi spermiogramdaki bozuklukların 

şiddetine göre belirlenmektedir. Hafif bozukluk görülen 

çiftlerde öncelikle “aşılama” yapılabilir, şiddetli bozukluk 

olanlarda ise “mikroenjeksiyon-tüp bebek” tedavisi 

uygulanmaktadır. 

Tüp bebekte başarıyı artıran ek tedaviler 

Tüp bebek”te başarı şansını artırmak için çeşitli vitamin 

ve takviye edici gıdaların verilmesi, testosteron ve growth 

hormonu gibi hormonal takviyeler, rahime çizik atılması, 

embriyoların genetiğine bakılarak normal embriyoların 

seçilmesi, rahim veya yumurtalıklara PRP uygulamaları, 

sperm seçimi için magnetik yöntemler veya büyük ölçekli 

mikroskoplarla bakılarak en iyi spermin kullanılması 

gibi birçok yöntem denenmektedir. Ancak, ne yazık ki 

bu yöntemlerin etkinliğini kesin olarak gösteren yeterli 

veri bulunmamaktadır. Bu nedenle, tedavi maliyetini 

ciddi ölçüde artıran bu yöntemler konusunda dikkatli 

davranılması ve çifte bilgi verirken objektif verilerin 

sunulması gerekmektedir. 


20 

If you hear clicking noises from your arm, it could be a back callus! 

Kolunuzdan tıkırtı sesleri geliyorsa, sebebi sırt nasırı olabilir! 

Thoracic Surgeon Associate 

Professor Dr. Özkan Demirhan 

Elastofibroma Dorsi, a rare disease whose medical 

name is callus on the back, is mostly seen in 

women. This tumor, which is mostly benign, can 

negatively affect daily life. Experts emphasize 

that it should be surgically removed after 

diagnosis. Thoracic Surgeon Associate Professor 

Dr. Özkan Demirhan shared what you need to 

know about the subject 

Explaining the reasons for the formation of back calluses, 

Dr. Özkan Demirhan, “Elastofibroma Dorsi is a rare benign 

and slow growing chest wall tumor. It is a pseudotumor 

of fibroelastic structure that develops due to mechanical 

friction and compression between the scapula (scapula) and 

the chest wall, and is therefore considered reactive rather 

than tumoral. It usually affects the middle age group. It is 

more common in women over the age of 40 (female-male 

ratio 6/1), although it is mostly unilateral (single and double 

incidence) it is 3/1. Most unilateral lesions are seen on the 

right side.” 

Tıbbi adı sırt nasırı olan nadir hastalık 

Elastofibroma Dorsi, daha çok kadınlarda 

görülüyor. Çoğunlukla iyi huylu olan bu tümör 

günlük hayatı olumsuz etkileyebiliyor. Uzmanlar 

ise teşhis konulduktan sonra cerrahi olarak 

çıkarılması gerektiğini vurguluyor. Konuyla ilgili 

bilmeniz gerekenleri Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. 

Dr. Özkan Demirhan anlattı. 

Sırt nasırlarının oluşum nedenlerini anlatan Dr. Özkan 

Demirhan,” Elastofibroma Dorsi nadir görülen iyi huylu 

ve yavaş büyüyen göğüs duvarı tümörüdür. Kürek kemiği 

(Skapula) ve göğüs duvarı arasında mekanik sürtünme ve 

basıya bağlı gelişen, bu nedenle tümöral olmaktan çok 

reaktif olarak kabul edilen fibroelastik yapıda bir yalancı 

tümördür (psödotümör). Genellikle orta yaş grubunu 

etkilemektedir. 40 yaş üstü daha çok kadınlarda görülür 

(kadın erkek oranı 6/1), çoğunlukla tek taraflı olmasına 

rağmen (tek ve çift görülme oranı) 3/1’dir. Tek taraflı 

lezyonların çoğu sağ tarafta görülmektedir.” dedi. 


21 

More common in heavy workers 

Mentioning that the movements that force the arm 

trigger the back calluses, Dr. Demirhan said, “Whether 

Elastofibroma Dorsi is a true tumor or not is controversial, 

and its etiology can be said to be multifactorial. Studies have 

reported that the incidence may increase with repetitive 

traumas in those who work with muscle strength. The 

fact that back calluses are more common around the 

right scapula in people who use their shoulders and arms 

constantly or do heavy work supports this view. However, 

Elastofibroma Dorsi is also observed in people who do not 

force their arm throughout their life. It can also be seen in 

different locations other than the scapula.” 

“Swelling in the scapula and weakness in the arm 

can be seen” 

Stating that back calluses start to show symptoms when 

they are larger than 5 centimeters, Prof. Dr. Özkan Demirhan 

said, “50% of the cases do not usually show any symptoms. 

In symptomatic cases, most patients have swelling in the 

back around the scapula, weakness in the arm, and back 

shoulder pain. Other symptoms include a clicking sound 

(click) due to the scapula getting caught in the mass, which 

occurs with arm movement, joint stiffness, and the scapula 

being higher than the other side. Patients presenting with 

these complaints should be evaluated radiologically, even 

if there are no abnormal findings on physical examination. 

From the simplest to the most complex, Ultrasonography 

(USG), Computed Tomography (CT) and MRI examination 

are very useful imaging methods for this pathology. In 

radiology, it is sometimes defined as a malignant masslike 

lesion that cannot be clearly differentiated from the 

thoracic wall muscles. In fact, the location and clinic of the 

lesion is typical for Elastofibroma Dorsi, and there is no need 

for incisional biopsy because typical findings are obtained 

radiologically. In rare cases, biopsy may be required when 

imaging is not sufficient for the diagnosis of Elastofibroma 

Dorsi and it is thought to be an aggressive tumor. However, 

Ağır işler yapanlarda daha sık görülüyor 

Kolu zorlayan hareketlerin sırt nasırını tetiklediğine değinen 

Dr. Demirhan,” Elastofibroma Dorsi’nin gerçek bir tümör 

olup olmadığı tartışmalı olup, etiyolojisinin mültifaktöriyel 

olduğu söylenebilir. Yapılan çalışmalarda kas gücü ile 

çalışanlarda tekrarlayıcı travmalarla görülme sıklığının 

artabileceği bildirilmiştir. Omuz ve kolunu sürekli kullanan 

ya da ağır iş yapan kişilerde, sıklıkla da sağ kürek kemiği 

etrafında sırt nasırının daha fazla görülmesi bu görüşü 

desteklemiştir. Bununla birlikte Elastofibroma Dorsi, hayatı 

boyunca kolunu zorlamayan kişilerde de gözlenmektedir. 

Kürek kemiği dışında farklı yerleşimlerde de görülebilir.” 

şeklinde konuştu. 

“Kürek kemiğinde şişlik ve kolda kuvvetsizlik 

görülebilir” 

Sırt nasırlarının 5 santimden büyük oldukları zaman 

belirti vermeye başladıklarını ifade eden Prof. Dr. Özkan 

Demirhan,” Olguların yüzde 50’si genelde belirti vermez. 

Belirti veren durumlarda hastaların çoğunda sırtta kürek 

kemiği etrafında şişlik, kolda kuvvetsizlik, sırt omuz ağrısı 

görülmektedir. Diğer belirtiler arasında kol hareketiyle 

ortaya çıkan kürek kemiğinin kitleye takılmasına bağlı 

tıkırtı sesi (click), eklem sertliği, kürek kemiğinin diğer 

tarafa göre yüksek olması gibi yakınmalar sayılabilir. 

Bu yakınmalarla başvuran hastalar, fizik muayenede 

anormal bulgu yok ise de mutlaka radyolojik olarak 

değerlendirilmelidir. En basitinden komplekse doğru 

Ultrasonografi (USG), Bilgisayarlı Tomografi (BT) ve MRG 

inceleme bu patoloji için oldukça yararlı görüntüleme 

yöntemleridir. Radyolojide bazen toraks duvarı kasları 

ile net ayırt edilemeyen, malign kitle benzeri lezyon 

olarak tanımlanır. Aslında Elastofibroma Dorsi açısından 

lezyonun yeri ve kliniği tipiktir radyolojik olarak da tipik 

bulgular elde edildiği için insizyonel biyopsiye gerek 

yoktur. Elastofibroma Dorsi tanısında görüntülemenin 

yeterli olmadığında ve agresif bir tümör gibi düşünüldüğü 

zaman nadir de olsa biyopsi yapılması gerekebilir. Fakat 

derin yerleşimli yumuşak doku ve yağ dokusuna uzanan 

karakteristik lezyonlarda başka testlere gerek olmayabilir. 


22 

other tests may not be necessary in characteristic lesions 

extending to deep-seated soft tissue and adipose tissue. 

CT and MRI may not be sufficient in small cases of 

Elastofibroma Dorsi. Then gadolinium can be used. The 

sensitivity of computed tomography in the diagnosis of 

Elastofibroma Dorsi is lower than MRI. However, in case of 

typical localization and bilateral lesion, CT can be helpful 

in diagnosis. In the presence of MRI findings, the diagnosis 

of elastofibroma dorsi can be easily considered. In the 

presence of atypical findings on MRI, the typical localization 

of the lesion, its bilateral nature, and the fact that the 

patient is elderly and female supports the diagnosis of 

elastofibroma dorsi. The fact that the lesion is bilateral can 

largely rule out malignant masses that can be considered 

in the differential diagnosis. Therefore, when the diagnosis 

of elastofibroma dorsi is clinically suspected, the chest wall 

should be evaluated bilaterally. Other chest wall tumors 

should also be considered in the differential diagnosis.” 

Solution with surgery in treatment 

Referring to the treatment methods of back calluses, 

Prof. Dr. Özkan Demirhan said, “A solution can be provided 

with surgery in the treatment. Surgery should be treated 

radically and approached like cancer surgery, and the 

slightest mass residue should not be left. In unsuccessful 

surgery, the mass may reappear, and a larger surgery may 

be required in the second operation. For this reason, the 

treatment takes place by completely clearing the tumor. 

If the tumor causes functional insufficiency, compression 

findings, pain and swelling in the chest wall in the arm and 

shoulder, and the diameter of the tumor exceeds 5 cm, it 

should definitely be removed. In smaller lesions that do not 

cause complaints, the patient can be followed up without 

surgical treatment. Since the “Dubling time”, which we call 

the doubling time of Elastofibroma Dorsi, is quite long, 

there is no evidence that the disease has turned into cancer. 

Radiotherapy is rarely used in unresectable masses.” 

Küçük Elastofibroma Dorsi olgularında BT ve MR yeterli 

olmayabilir. O zaman gadolinium kullanılabilir. Bilgisayarlı 

tomografinin Elastofibroma Dorsi tanısındaki duyarlılığı 

MRG’ye göre daha düşüktür. Ancak tipik lokalizasyonu ve 

iki taraflı lezyon olması durumunda BT tanıda yardımcı 

olabilir. MRG bulguları varlığında elastofibroma dorsi tanısı 

kolaylıkla düşünülebilir. MRG’de atipik bulguların varlığı 

durumunda ise lezyonun tipik lokalizasyonu, iki taraflı 

(bilateral) oluşu, hastanın ileri yaşta ve kadın hasta olması 

elastofibroma dorsi tanısını destekler. Lezyonun iki taraflı 

olması ayırıcı tanıda düşünülebilecek malign kitleleri büyük 

oranda ekarte edebilir. Bu yüzden elastofibroma dorsi 

tanısından klinik olarak şüphe edildiğinde göğüs duvarı 

mutlaka iki taraflı değerlendirilmelidir. Ayırıcı tanıda diğer 

göğüs duvarı tümörleri de akla gelmelidir.” şeklinde bilgi 

verdi. 

Tedavide cerrahi ile çözüm 

Sırt nasırlarının tedavi yöntemlerine değinen Prof. 

Dr. Özkan Demirhan,” Tedavide cerrahi ile çözüm 

sağlanabiliyor. Cerrahide radikal davranılarak kanser 

cerrahisi gibi yaklaşılır en ufak bir kitle kalıntısı 

bırakılmamalıdır. Başarısız cerrahide kitle yeniden ortaya 

çıkabilir ikinci ameliyatta daha büyük bir cerrahi gerekebilir. 

Bu nedenle tedavisi tümörün tamamen temizlenmesi ile 

gerçekleşir. Tümör kol ve omuz da fonksiyonel yetersizlik, 

bası bulguları, ağrı ve göğüs duvarında şişliğe neden 

oluyorsa ve tümörün çapı 5 santimi aşıyorsa kesinlikle 

çıkarılmalıdır. 

Daha küçük ve şikâyete yol açmayan lezyonlarda cerrahi 

tedavi uygulanmadan hasta izlenebilir. Elastofibroma 

Dorsinin ikiye katlanma zamanı dediğimiz “Dubling 

time” suresi oldukça uzun olduğu için hastalığın kansere 

dönüştüğüne dair delil yoktur. Rezeke edilemeyen kitlelerde 

nadir de olsa radyoterapinin kullanılmaktadır.” dedi. 


24 

Nobelyum continues on its way with innovations 

Nobelyum, yeniliklerle 

yoluna devam ediyor 

Canan Türkkan, Digital Marketing Manager of Nobel 

Pharmaceuticals 

The Nobelyum digital platform, implemented 

by Nobel İlaç, provides uninterrupted, 

sustainable medical and scientific services 

to health professionals, especially physicians 

and pharmacists, with its rich site architecture 

and content. Canan Türkkan, Digital Marketing 

Manager of Nobel Pharmaceuticals gave 

information about the successful journey of the 

Nobelyum digital platform, whose brand name 

was newly registered, from its establishment to 

the present day. 

Noting that the importance of digitalization has emerged 

in every field during the pandemic process, Nobel 

Pharmaceuticals Digital Marketing Manager Canan 

Türkkan said that they will also implement new projects 

on the platform and made the following statements: 

“Today, with the rapid development of technology, digital 

transformation has become the basic necessity of every 

sector. We have seen very clearly the importance of 

digitalization in every field, especially during the pandemic 

process we have been through. As Nobel Pharmaceuticals, 

we owe our strong place in the sector to our corporate 

culture, which can quickly adapt to innovations. 

Nobel İlaç tarafından hayata geçirilen Nobelyum 

dijital platformu, zengin site mimarisi ve içeriği 

ile başta hekim ve eczacılar olmak üzere sağlık 

profesyonellerine kesintisiz, sürdürülebilir tıbbi 

ve bilimsel hizmetler sunuyor. Nobel İlaç Dijital 

Pazarlama Müdürü Canan Türkkan, marka adı 

yeni tescillenen Nobelyum dijital platformunun 

kuruluşundan günümüze kadar uzanan başarılı 

yolculuğu hakkında bilgi verdi. 

Pandemi sürecinde her alanda dijitalleşmenin öneminin 

ortaya çıktığını kaydeden Nobel İlaç Dijital Pazarlama 

Müdürü Canan Türkkan, platformda yeni projeleri de 

hayata geçireceklerini söyleyerek şu açıklamalarda 

bulundu: “Günümüzde teknolojinin hızlı gelişimi ile dijital 

dönüşüm her sektörün temel gerekliliği oldu. Özellikle 

geçirdiğimiz pandemi sürecinde her alanda dijitalleşmenin 

önemini çok net gördük. Nobel İlaç olarak sektördeki 

güçlü yerimizi yeniliklere hızla uyum sağlayabilen kurum 

kültürümüze borçluyuz. İş yaparken kullandığımız 

yenilikçi dijital varlıklarımızı ve teknolojileri, hizmet 

verirken de kullanabilmek, içinde bulunduğumuz sektör 

adına hayati önem taşıyor. Nobel İlaç olarak “Sağlık İçin 

Değer” dediğimiz yolculuğumuzda, artan dijital dönüşüm 

ve dijitalleşme ihtiyacı ile, bu sürece hızla adapte olduk. 


25 

Being able to use our innovative digital assets and 

technologies, which we use while doing business, 

while also providing services, is of vital importance 

for the sector we are in. As Nobel Pharmaceuticals, 

in our journey that we call “Value for Health”, we 

quickly adapted to this process with the increasing 

need for digital transformation and digitalization. As 

one of the best examples of this change, we launched 

Nobelyum, our digital portal that we built for healthcare 

professionals, and made it available to healthcare 

professionals unconditionally. With the platform, we 

offer an uninterrupted, sustainable medical and scientific 

service to health professionals, including physicians and 

pharmacists, with its rich site architecture and content. 

Nobelyum, which we have developed step by step in 

accordance with innovative digital and technological 

trends, in every field, especially the live broadcast 

infrastructure, currently serves its users as a digital 

portal that offers 360 degree up-to-date content. We 

have more than 7100 health professional members, 

especially doctors and pharmacists, on our portal, which 

we have implemented with the slogan of ‘1 Dose of 

Nobelium Every Day’. Nobelyum brings together brand 

new scientific and medical contents in the field of Current 

Developments with our healthcare professionals. In 

addition, we offer the opportunity to access some of the 

leading scientific journals of the medical world, and as 

of March, we will offer the opportunity to use RX media 

to all our registered physicians. Again, we will accelerate 

the access of physicians to product information and 

reimbursement conditions through our website. 

In order to provide different experiences to our 

users within the platform, we have an area of current 

developments and podcast content. We wanted to 

share an important section of the lives of very valuable 

people who have made very meaningful contributions to 

medicine and Turkish medicine with the “Life Dedicated 

to Medicine” series, a project that we think is very special 

both for us and for Turkish medicine, with our podcast 

area to inspire young people, and build a bridge from the 

past to the future. The interest in our podcast series with 

high click rates in a short time and the feeling of leaving 

a nice archive for the future inspired us for new podcast 

projects. This important portal, which we continue to 

grow by adding full content, new modules and features, 

continues its digital journey with brand new projects and 

content, as it has been since its first day.” 

Live broadcasts with medical content meet 

health professionals 

Stating that online meetings are held for health 

professionals, Türkkan said, “We are holding important 

meetings for our health professionals on the basis of 

branches and expertise in our Nobelium Live Broadcasts 

area, our products and related treatment fields. To date, 

we have held more than thirty meetings, both in webinar 

mode and Zoom-based, through our portal.” 

Bu değişimin en güzel örneklerinden biri olarak da 

sağlık profesyonelleri için inşa ettiğimiz dijital portalımız 

Nobelyum’u hayata geçirerek koşulsuz olarak sağlık 

mesleği mensuplarının kullanımına sunduk. Platform ile 

zengin site mimarisi ve içerikleri ile hekimler ve eczacıları 

kapsayan sağlık profesyonellerine kesintisiz, sürdürülebilir 

bir tıbbi ve bilimsel hizmet sunuyoruz. 

Canlı yayın altyapısı başta olmak üzere, her bir alanını 

yenilikçi dijital ve teknolojik trendlere uygun olarak ve 

adım adım inşa ederek geliştirdiğimiz Nobelyum, 360 

derece güncel içerik sunan bir dijital portal olarak şu 

anda kullanıcılarına hizmet veriyor. ‘Her Gün 1 Doz 

Nobelyum’ sloganı ile hayata geçirdiğimiz portalımızda, 

doktor ve eczacılar başta olmak üzere an itibarı ile 7100’ün 

üzerinde sağlık profesyoneli üyemiz mevcut. Nobelyum 

Güncel Gelişmeler alanında yepyeni bilimsel ve medikal 

içerikleri sağlık profesyonellerimizle buluşturuyor. Ayrıca 

tıp dünyasının önde gelen bazı önemli bilimsel dergilerine 

erişim fırsatı da sunduğumuz gibi mart ayı itibari ile de 

kayıtlı tüm hekimlerimize RX media kullanım olanağı 

sunacağız. Yine sitemiz üzerinden hekimlerin ürün bilgisine 

ve geri ödeme koşullarına ulaşımını hızlandıracağız. 

Platform içerisinde kullanıcılarımıza farklı deneyimler 

yaşatmak adına güncel gelişmeler alanımız ve podcast 

içeriklerimiz bulunuyor. Podcast alanımızla hem bizim için 

hem de Türk tıbbı için çok özel olduğunu düşündüğümüz 

bir proje olan “Tıbba Adanmış Hayatlar” serisi ile tıbba ve 

Türk tıbbına çok anlamlı katkıları olan çok değerli kişilerin 

hayatlarından önemli bir kesiti paylaşmak, gençlere ilham 

vermek, geçmişten geleceğe bir köprü kurmak istedik. 

Podcast serimizin kısa zaman içerisinde yüksek tıklanma 

oranları ile görmüş olduğu ilgi ve geleceğe hoş bir arşiv 

bırakabilme duygusu bizlere yeni podcast projeleri için de 

ilham verdi. Dopdolu içerikler, yeni modüller ve özellikler 

ekleyerek büyütmeye devam ettiğimiz bu önemli portal; 

ilk gününden bugüne olduğu gibi yepyeni projelerle ve 

içeriklerle de dijital yolculuğuna hız kesmeden devam 

ediyor.” 

Medikal içerikli canlı yayınlar sağlık 

profesyonelleriyle buluşuyor 

Sağlık profesyonellerine yönelik online toplantılar 

gerçekleştirildiğini belirten Türkkan, “Nobelyum Canlı 

Yayınlar alanımızda, ürünlerimiz ve ilgili tedavi alanlarında, 

branş ve uzmanlık bazında sağlık profesyonellerimize 

yönelik önemli toplantılar gerçekleştiriyoruz. Bugüne 

kadar portalımız üzerinden hem webinar modunda hem de 

Zoom tabanlı olmak üzere, otuzun üzerinde birçok toplantı 

gerçekleştirdik” açıklamasında bulundu. 

Platform üzerinden hakemli bilimsel dergi Nobel 

Medicus’a ulaşım imkânı 

“Nobel İlaç olarak uzun yılladır sağlık profesyonellerine 

sunduğumuz ve bir ilaç firması tarafından koşulsuz 


26 

Access to the peer-reviewed scientific journal 

Nobel Medicus via the platform 

“Nobel Medicus, the only peer-reviewed scientific journal 

that we have been offering to healthcare professionals for 

many years as Nobel Pharmaceuticals and unconditionally 

supported by a pharmaceutical company, is a journal that 

is on the shelves of the British Library, as well as accepted 

by many national and international indexes and libraries. 

It also makes us happy that our journal is on our Nobelium 

platform, with its multi-disciplinary structure and the 

uniqueness of the number of scientists it has reached. We 

continue to offer our Medicus magazine to the access of 

our healthcare professionals in the most active and upto-date 

version on the Nobelyum website. Our access to 

Medicus is a very important pillar of the scientific service on 

our Nobelyum digital platform.” 

1 dose of Nobelium per day 

“The Nobelium platform is a digital platform where 

healthcare professionals from different disciplines/ 

branches can benefit uninterruptedly and can quickly 

access up-to-date medical information and latest 

developments thanks to all the features offered in the 

portal. Nobelyum, which has different modules such as 

current developments, medical news, live broadcasts, 

podcasts, meetings and events, not only allows users to 

follow important developments on the agenda, but also 

makes communication between healthcare professionals 

and all stakeholders practical. 

Thanks to the Medical Publications area of Nobelyum, 

where an average of 200 scientific publications are viewed 

per month, physicians can access the archive of all relevant 

scientific publications and current publications. Nobelyum, 

our digital platform developed for healthcare professionals, 

has become an example and followed by our stakeholders 

in our units in international markets. 

In addition to providing fast and easy access to medical 

information, which is the most important need of health 

professionals, we continue to bring current and trend 

developments together with them rapidly. We care 

about the preferences of accessing information, and we 

produce content with channels that can appeal to all 

our members every new day. We care about feedback 

and use a pop-up survey system where they can share 

their on-site experiences. We meticulously collect data 

security and communication preferences of our healthcare 

professionals, and offer 360-degree secure access to 

medical information and an online portal experience. We 

can continuously update the information of our healthcare 

professional members regarding the latest developments 

in science and innovations in the treatment fields in which 

we operate. With the invaluable medical services (medical/ 

scientific publications) we provide through our portal, we 

contribute to the professional lives of our physicians and 

facilitate their access to information with a single click. 

Nobelium, the largest digital asset of Nobel 

Pharmaceuticals, has now become an important 

communication channel for Nobel Pharmaceuticals, beyond 

being a project. 

olarak desteklenen hakemli tek bilimsel dergi olan 

Nobel Medicus, British Library raflarında yer alan, 

bunların yanında çok sayıda ulusal ve uluslararası 

indeks ve kütüphaneye kabul edilen bir dergi. Dergimizin 

multi-disipliner yapısı ve ulaştığı bilim insanı sayısının 

benzersizliği ile de Nobelyum platformumuzda yer 

alması ayrıca mutluluk veriyor. Medicus dergimizi, 

Nobelyum websitesi üzerinden en aktif ve güncel haliyle 

de sağlık profesyonellerimizin erişimine sunmaya devam 

ediyoruz. Medicus’a erişim olanağımız Nobelyum dijital 

platformumuzda yer alan bilimsel hizmetin çok önemli bir 

ayağını oluşturuyor.” 

Her gün 1 doz nobelyum 

“Nobelyum platformu farklı ana bilim dallarından/ 

branşlardan olan sağlık profesyonellerinin kesintisiz 

yararlanabilecekleri ve portal içerisinde sunulan tüm 

özellikler sayesinde güncel tıbbi bilgilere ve en güncel 

gelişmelere hızlıca ulaşabilecekleri bir dijital platform. 

Güncel gelişmeler, medikal haberler, canlı yayınlar, 

podcastler, toplantılar ve etkinlikler gibi farklı modüllere 

sahip Nobelyum, hem kullanıcıların gündemdeki önemli 

gelişmeleri takip edebilmelerini sağlıyor hem de sağlık 

profesyonelleri ile tüm paydaşların iletişimini pratik bir 

hale getiriyor. 

Nobelyum’un ayda ortalama 200’e yakın bilimsel yayın 

görüntüleme yapılan Medikal Yayınlar alanı sayesinde 

hekimler ilgili tüm bilimsel yayınların arşivine ve güncel 

yayınlara erişim sağlayabiliyor. Sağlık profesyonelleri için 

geliştirdiğimiz dijital platformumuz Nobelyum uluslararası 

pazarlardaki birimlerimizde bulunan paydaşlarımız için de 

örnek oluşturan ve takip edilen bir proje oldu. 

Sağlık profesyonellerinin en önemli ihtiyaçları olan medikal 

bilgiye hızlı ve kolay erişebilmelerini sağlamanın yanında 

güncel ve trend gelişmeleri de onlarla hızla buluşturmaya 

devam ediyoruz. Bilgiye ulaşma tercihlerini önemsiyor 

her yeni gün tüm üyelerimize hitap edebilecek kanallarla 

içerikler üretiyoruz. Geribildirimleri önemsiyor, site içi 

deneyimlerini paylaşabilecekleri pop-up anket sistemi 

kullanıyoruz. Veri güvenliği ve sağlık profesyonellerimizin 

iletişim tercihlerini titizlikle topluyor, 360 derece güvenli 

medikal bilgiye ulaşma ve online portal deneyimi 

sunuyoruz. Sağlık profesyoneli üyelerimizin bilgilerini, 

bilimdeki son gelişmelerle ve faaliyet gösterdiğimiz 

tedavi alanlarındaki yeniliklerle ilgili olarak kesintisiz 

güncelleyebiliyoruz. Portalımız üzerinden sağladığımız çok 

değerli medikal hizmetlerle (medikal/bilimsel yayınlar), 

hekimlerimizin profesyonel hayatlarına katkılar sağlayıp, 

bilgiye erişimlerini tek tıkla daha da kolaylaştırıyoruz. 

Nobel İlaç’ın en büyük dijital varlığı olan Nobelyum, artık 

bir proje olmanın da ötesinde, Nobel İlaç için önemli bir 

iletişim kanalı konumuna geldi, bu kanalı yepyeni üyelerle, 

yeniliklerle ve zengin güncel içeriklerle büyütmeye inovatif 

özelliklerle beslemeye devam edeceğiz.” 


28 

“Lense selection should be made according 

to the needs of the patient” 

Prof. Dr. Nur Acar Göçgil 

“Lens seçimi hastanın ihtiyacına göre yapılmalı” 

Explaining what is being wondered about 

multifocal intraocular lenses and other lens types, 

which have become increasingly popular among 

the public, Prof. Dr. Nur Acar Göçgil emphasized 

that the lense selection should be made according 

to the patient’s personal situation and needs. 

Noting that not every patient can be fitted with a multifocal 

lens, Prof. Dr. Göçgil said, “These lenses cannot be used 

in cases of uveitis and some diseases affecting the yellow 

spot. Before cataract surgery, considering the anatomical 

structure of the eye, health status, and the person’s life and 

needs, factors such as how the patient spends his day and 

expectations should be taken into account, and the most 

suitable lens for each eye should be selected.” 

Halk arasında akıllı lens adıyla son zamanlarda 

popülerliği gittikçe artan multifokal göz içi 

mercekler (lensler) ve diğer lens çeşitleri 

hakkında merak edilenleri aktaran Prof. Dr. Nur 

Acar Göçgil, mercek seçiminin hastanın kişisel 

durumu ve ihtiyacına göre yapılması gerektiğini 

vurguladı. 

Her hastaya multifokal mercek takılamayacağı konusunda 

uyarıda bulunan Prof. Dr. Göçgil, “Üveit, sarı noktayı 

etkileyen bazı hastalıkların olduğu durumlarda bu lensler 

kullanılamamaktadır. Katarakt ameliyatı öncesinde gözün 

anatomik yapısına, sağlık durumuna ve kişinin yaşamı 

ile ihtiyacına bakılarak, hastanın gününü nasıl geçirdiği, 

beklentisi gibi faktörler dikkate alınmalı ve her bir göze en 

uygun mercek seçilmelidir.” dedi. 


29 

“As the adaptability of our natural lens begins to 

decline, we need close-up glasses” 

Stating that we have achieved an increase in the vision 

quality of the patients with the application of intraocular 

lenses, Prof. Dr. Göçgil said, “Our natural lens in our 

eyes adapts by moving forward or backward in order to 

perceive different distances more clearly when we look 

far or close, and allows us to see clearly. This feature 

works properly until the age of 40, although it differs from 

person to person after this age, the disorder begins to 

occur and we need to use close glasses. The patient has 

cataracts and if surgery is required, we can eliminate this 

problem to a certain extent thanks to the lenses we place 

in the eye during the surgery. We can also use refractive 

and diffractive intraocular lenses to help the patient see 

at different distances, with the principle of the same 

multifocal glasses, in order for the patient to experience 

relief in their far and near vision.” 

“Monofocal intraocular lenses are the most 

commonly used lenses” 

Indicating that intraocular lenses are divided into three 

main groups according to their optical properties, Prof. Dr. 

Nur Acar Göçgil said, “Toric lenses can be used by adapting 

to monofocal and multifocal intraocular lenses. Monofocal 

lenses are the most commonly used lenses today. Lenses 

that support near and intermediate vision are called 

multifocal lenses. Multifocal lenses provide two or more 

focal distances. In these lenses, the primary focus is far, the 

secondary focus is near, and the tertiary focus is mid-range. 

These lenses, which have very different optical principles, 

also have two different optical designs, refractive and 

diffractive. Today, if the patient’s astigmatism is caused by 

the cornea, which is the regular and frontmost transparent 

layer of the eye, astigmatic disorders of 0.75 D and above 

can be corrected with the application of a toric intraocular 

lens (T-IOL) during cataract surgery.” 

Recording that EDOF, extended dept of focus, intraocular 

lenses with increased focal depth can provide vision at 

a distance of 60 cm without deteriorating the patient’s 

distance vision quality, Prof. Dr. Göçgil said, “For example, 

the patient can see the text on the big screen or the 

indicator while driving, but if he/she is going to read a book 

at 35 cm or closer, he/she feels the need to use a pair of 

glasses. These lenses with high patient satisfaction are 

preferred when the use of multifocal and trifocal lenses is 

not suitable for the patient.” 

“The term smart lens is not the right term” 

Informing on the trifocal lenses, another lens type that 

has been increasing in popularity recently, under the name 

of “smart lens” among the public, Prof. Dr. Göçgil said, 

“The term smart lens is actually not a correct term. These 

lenses, which are included in the multifocal lens group, 

are known as smart lenses among the people and cause 

scientific misconceptions. Some of our patients refer to it 

as a method that can be easily inserted and removed, such 

“Doğal merceğimizin uyum yapma özelliği 

azalmaya başladıkça yakın gözlüğü ihtiyacı 

duyuyoruz” 

Göz içi lens uygulamasıyla hastaların görüş kalitesinde 

artış elde ettiğimizi söyleyen Prof. Dr. Göçgil, “Gözlerimizin 

içerisindeki doğal merceğimiz uzağa ya da yakına 

baktığımızda farklı mesafeleri daha net algılayabilmek 

için öne ya da arkaya hareket ederek adapte olmakta ve 

bizim net görmemizi sağlamaktadır. 40 yaşına kadar bu 

özellik düzgün çalışırken bu yaştan sonra kişiden kişiye 

farklı olmakla birlikte bozukluk yaşanmaya başlar ve yakın 

gözlüğü kullanma ihtiyacı duyarız. Hastanın kataraktı 

var ve ameliyat olması gerekiyorsa ameliyatta göz içine 

yerleştirdiğimiz lensler sayesinde bu sorunu belirli oranda 

giderebilmekteyiz. Hastanın uzak ve yakın görüşünde 

rahatlama yaşaması amacıyla, aynı multifokal gözlükteki 

prensiple farklı mesafelerde görmeye yardımcı olacak 

refraktif ve difraktif göz içi lensleri de kullanabilmekteyiz.” 

dedi. 

“Monofokal göz içi mercekler en sıklıkla 

kullanılan lenslerdir” 

Göz içi merceklerin optik özelliklerine göre monofokal (tek 

odaklı), multifokal (çok odaklı; refraktif ve difraktif yapıda) 

ve torik olmak üzere üç ana gruba ayrıldığını belirten Prof. 

Dr. Nur Acar Göçgil, “Torik lensler monofokal ve multifokal 

göz içi merceklere de uyarlanarak kullanılabilmektedir. 

Monofokal lensler günümüzde en sıklıkla kullanılan 

lenslerdir. Yakın ve orta mesafede görmeyi destekleyen 

lenslere ise multifokal lens adını vermekteyiz. Multifokal 

lensler iki veya daha fazla odak mesafesi sağlamaktadır. 

Bu lenslerde birincil odak noktası uzak, ikincil odak 

noktası yakın, üçüncül odak noktası ise orta mesafedir. 

Çok farklı optik prensipleri olan bu bu lensler, refraktif ve 

difraktif olmak üzere iki farklı optik tasarımına da sahiptir. 

Günümüzde hastanın astigmatizması eğer düzenli ve gözün 

en öndeki şeffaf tabaka olan korneadan kaynaklanıyorsa, 

0,75 D ve üzerindeki astigmatik bozukluklar katarakt 

ameliyatı sırasında torik göz içi lens (T-GİL) uygulaması ile 

düzeltilebilmektedir.” Şeklinde konuştu. 


30 

as contact lenses. These lenses are multifocal lenses that 

aim to show far, near and intermediate distance. Trifocal 

lenses offer the patient the capacity to see both near and 

far objects clearly, depending on the area focused between 

the regions of the incoming light. Although skills such as 

the ability to read without glasses vary from person to 

person, placing these lenses in both eyes usually gives the 

most positive results. It can take 6-24 weeks for the brain to 

adapt to the lenses and to improve vision.” 

“The choice of lens should be made according to 

the patient’s personal situation and needs” 

Pointing out that the patients that multifocal lenses cannot 

be placed on every patient, Prof. Dr. Nur Acar Göçgil added 

further, “For example, it is not recommended to wear 

multifocal lenses for most people with yellow spot disease. 

Lense selection should be made carefully according to 

the patient’s personal situation and needs. These lenses 

cannot be used in cases of certain diseases such as uveitis 

and advanced glaucoma. In the selection of the intraocular 

lens to be used, it is appropriate to inform the patient in 

detail, to learn the anatomical suitability of the eye, as well 

as the patient’s expectations and daily activities, and to 

carefully convey what type of lens they will be satisfied with 

after the surgery. As a matter of fact, these lenses take the 

task of our natural lens in our eyes and there is no option 

to put on and take off daily. Repeated surgeries also carry 

additional risks. 

“It is extremely important that the surgeon is 

knowledgeable and experienced” 

It is also extremely important that the surgeon be 

knowledgeable and experienced in terms of determining 

the intraocular lens to be selected. Considering the 

anatomical structure of the eye, the state of health, and 

the person’s life and needs, factors such as how the patient 

spends his day and expectations should be taken into 

account, and the most suitable lense for each eye should be 

selected.” 

EDOF yani extended dept of focus, odak derinliği artırılmış 

göz içi merceklerin hastanın uzak görme kalitesi 

bozulmadan 60 cm mesafede de görme sağlayabileceğini 

belirten Prof. Dr. Göçgil, “Örneğin hasta büyük ekrandaki 

yazıları veya araba kullanırken göstergeyi görebilir; ancak 

35cm ve daha yakında kitap okuyacaksa bir yakın gözlüğü 

kullanma ihtiyacı hisseder. Hasta memnuniyetinin yüksek 

olduğu bu lensler multifokal ve trifokal merceklerin 

kullanımının hasta için uygun olmadığı durumlarda tercih 

edilmektedir.” ifadelerini kullandı. 

“Akıllı lens terimi doğru bir terim değil” 

Halk arasında “akıllı lens” adıyla son zamanlarda 

popülerliği gittikçe artan bir başka lens türü olan trifokal 

lensler hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Göçgil, “Akıllı 

lens terimi aslında doğru bir terim değildir. Çok odakı 

lens grubuna dahil olan bu lensler halk arasında akıllı 

lens ismiyle anılmakta ve bilimsel olarak yanlış kanılara 

da sebep olmaktadır. Bazı hastalarımız bunu kontakt 

lens gibi kolay takılıp çıkarılabilen bir yöntem sanarak 

başvurmaktadırlar. Bu lensler uzağı, yakını ve ara mesafeyi 

göstermeyi hedefleyen çok odaklı merceklerdir. Trifokal 

lensler, gelen ışığın bölgeler arasında odaklanılan alana 

göre hastaya hem yakını hem de uzak nesneleri net bir 

şekilde görme kapasitesi sunmaktadır. Gözlüksüz olarak 

okuyabilme gibi beceriler kişiden kişiye değişmekle birlikte 

genellikle bu lenslerin her iki göze de yerleştirilmesi en 

olumlu sonuçları vermektedir. Lenslere beynin uyum 

sağlaması ve görmede iyileşmenin sağlanması 6-24 hafta 

gibi bir süreyi alabilmektedir.” açıklamasında bulundu. 

“Lens seçimi hastanın kişisel durumuna ve 

ihtiyacına göre yapılmalı” 

Her hastaya multifokal lens takılamayacağı konusunda 

hastaları bilgilendiren Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, 

açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı: “Örneğin 

sarı noktada hastalığı olan kişilerin çoğuna multifokal 

lens takılması önerilmez. Mercek seçimi hastanın kişisel 

durumuna ve ihtiyacına göre dikkatle yapılmalıdır. Üveit, 

ileri evre glokom gibi bazı hastalıkların olduğu durumlarda 

da bu lensler kullanılamamaktadır. Kullanılacak göz içi 

lensin seçiminde hastanın detaylı bilgilendirilmesi, gözün 

anatomik uygunluğunun yanı sıra hastanın beklentilerini 

ve günlük aktivitelerini tam olarak öğrenerek ameliyat 

sonrasında hangi tip mercek seçimiyle memnun 

olacaklarını dikkatlice aktarmak uygun olur. Nitekim 

bu mercekler gözümüzün içerisindeki doğal lensimizin 

görevini almakta ve günlük takıp çıkarılma gibi bir seçenek 

bulunmamaktadır. Tekrar gereken ameliyatları da ek risk 

taşımaktadır. 

“Cerrahın bilgili ve deneyimli olması son derece 

önemli” 

Cerrahin konu hakkında bilgili ve deneyimli olması 

seçilecek göz içi merceğin tespiti açısından da son derece 

önemlidir. Gözün anatomik yapısına, sağlık durumuna ve 

kişinin yaşamı ile ihtiyacına bakılarak, hastanın gününü 

nasıl geçirdiği, beklentisi gibi faktörler dikkate alınmalı ve 

her bir göze en uygun mercek seçilmelidir.” 


32 

Tuğçe Şarmen named the Human Resources 

Manager of AstraZeneca Türkiye 

Tuğçe Şarmen, AstraZeneca 

Türkiye İnsan Kaynakları Müdürü oldu 

Tuğçe Şarmen will continue her career as Human 

Resources Manager at AstraZeneca Türkiye. 

Tuğçe Şarmen started to work as Human 

Resources Manager at AstraZeneca Türkiye. 

Tuğçe Şarmen graduated from Department of 

International Relations, Istanbul University, in 2010, 

and completed her master’s degree in Business 

Administration at Bahçeşehir University in 2012. 

Working as a Human Resources Consultant and 

Senior Human Resources Consultant, respectively, 

at PWC between 2012 and 2016, Şarmen worked 

as a Compensation and Benefits Specialist at Sony 

between 2016 and 2017, and also as a Compensation 

and Benefits Specialist at AstraZeneca in 2017. She 

served as Human & Culture Operations Manager and 

Human & Culture Operations Leader, respectively, at 

Philip Morris between 2017 and 2022. Prior to joining 

AstraZeneca Türkiye, Sharmen was most recently 

working as a Business Functions Human & Culture 

Business Partner at Philip Morris since 2022. 

Tuğçe Şarmen, AstraZeneca Türkiye’de İnsan 

Kaynakları Müdürü görevine başladı. 

2010 yılında İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler 

Bölümü’nden mezun olan Tuğçe Şarmen, 2012 yılında 

Bahçeşehir Üniversitesi İşletme Bölümü’nde yüksek lisansını 

tamamladı. 2012 – 2016 yılları arasında PWC’de sırasıyla 

İnsan Kaynakları Danışmanı ve Kıdemli İnsan Kaynakları 

Danışmanı olarak görev yapan Şarmen, 2016 – 2017 yıllarında 

Sony’de Ücretlendirme ve Yan Haklar Uzmanı ve yine 2017 

yılında AstraZeneca’da dönemsel olarak Ücretlendirme ve Yan 

Haklar Uzmanı görevinde çalıştı. 2017 – 2022 yılları arasında 

Philip Morris’te sırasıyla İnsan & Kültür Operasyonları 

Yöneticisi ve İnsan & Kültür Operasyonları Lideri görevlerini 

üstlenen Şarmen, AstraZeneca Türkiye’ye katılmadan önce 

son olarak, 2022 yılından bu yana Philip Morris’te Ticari 

Fonksiyonlar İnsan & Kültür İş Ortağı olarak görev yapıyordu. 

Tuğçe Şarmen, kariyerine AstraZeneca Türkiye’de İnsan 

Kaynakları Müdürü olarak devam edecek. 


34 

Approximately 28 thousand young people received 

basic life support training 

Yaklaşık 28 bin genç temel yaşam desteği eğitimi aldı 

Within the scope of the “Run First for the First 

Aid” (in Turkish “İlk Yardıma İlk Sen Koş”) project 

carried out in cooperation with the Emergency 

Medicine Association of Türkiye (EMAT), Tuvana 

Foundation for the Education of Motivated 

Children (TOCEV), and AstraZeneca Türkiye, 

approximately 28 thousand students were given 

basic life support training in 75 schools in 11 

provinces. With the project, it is aimed to provide 

education to 55 thousand students until 2025. 

Only in 2021, 2,421 people died at the accident site in 

traffic accidents. Every year, 830 thousand children die 

as a result of preventable accidents in the world. On the 

other hand, although one person in every two people 

whose heart stopped outside the hospital worldwide is 

accompanied by a person, very few of these people can 

start basic life support. More than 140,000 people have 

died in our country since 1900 due to earthquakes. 

In addition to home, work or traffic accidents that can 

happen to anyone in daily life, after disasters such 

as earthquakes and in some situations that require 

emergency intervention, such as a heart attack, people’s 

lives can also be at serious risk if basic life support is not 

provided. Setting out from this fact, AstraZeneca Türkiye 

continues the “Run First for the First Aid” project with the 

Emergency Medicine Association of Türkiye (EMAT), and 

Türkiye Acil Tıp Derneği (TATD), Tüvana 

Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı (TOÇEV) ve 

AstraZeneca Türkiye iş birliği ile yürütülen “İlk 

Yardıma İlk Sen Koş” projesi kapsamında 11 

ildeki 75 okulda yaklaşık 28 bin öğrenciye temel 

yaşam desteği eğitimleri verildi. Proje ile 2025 

yılına kadar 55 bin öğrenciye eğitim verilmesi 

hedefleniyor. 

Sadece 2021 yılında trafik kazalarında 2 bin 421 kişi kaza 

yerinde hayatını kaybetti. Dünyada her yıl 830 bin çocuk ise 

önlenebilir kazalar sonucu hayatını kaybediyor. Öte yandan 

dünya genelinde hastane dışında kalbi duran her iki kişiden 

birinin yanında bir kişi bulunsa da bu kişilerin çok azı temel 

yaşam desteğine başlayabiliyor. Depremler nedeniyle 

ülkemizde 1900 yılından bu yana 140 binden fazla insan 

yaşamını yitirdi. 

Günlük hayatta herkesin başına gelebilecek ev, iş ya da 

trafik kazalarının yanı sıra deprem gibi afetlerden sonra ve 

kalp krizi gibi acil müdahale gerektiren bazı durumlarda 

temel yaşam desteği verilmediğinde insanların yaşamları 

da ciddi risk altına girebiliyor. Bu gerçekten yola çıkan 

AstraZeneca Türkiye, global ölçekte yürütülen Genç Sağlığı 

Programı kapsamında Türkiye Acil Tıp Derneği (TATD) ve 

Tüvana Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı (TOÇEV) ile “İlk 

Yardıma İlk Sen Koş” projesini sürdürüyor. Bu proje ile 


35 

the Tuvana Foundation for the Education of Motivated 

Children (TOCEV) within the scope of the Youth Health 

Program carried out on a global scale. With this project, 

high school students in various cities of Türkiye are given 

basic first aid training by volunteer emergency medicine 

specialists of EMAT. In these trainings, subjects such as 

basic life support, heart massage and artificial respiration 

in adults and children, as well as the heimlich maneuver, 

airway obstruction due to foreign objects are explained 

practically on models. At the same time, the knowledge 

of the students participating in the training is measured 

by applying the first-post tests. TOCEV, on the other 

hand, provides coordination with the schools that attend 

the training every month, including the schools of the 

Provincial Education Directorates in different provinces, 

with the announcement of the Ministry of National 

Education, in order to determine the schools to be trained. 

Within the scope of the project, approximately 28 

thousand students have been reached in 75 schools in 

11 provinces so far. 54 employees from AstraZeneca 

also voluntarily supported the trainings held in different 

cities. With the project, it is aimed to provide education 

to 55 thousand students in 155 schools in approximately 

27 provinces until 2025. In addition, as of the 2023-2024 

academic year, studies have been started to add the 

subject of first aid after the earthquake to the scope of the 

trainings. 

“CPR immediately after calling 112 can save lives” 

Delivering a speech about the project, EMAT President 

Prof. Dr. Serkan Yılmaz said, “The most important goal in all 

medical interventions is to keep people alive. Intervention 

in the most accurate and timely manner in cases of sudden 

cardiac arrest, which is extremely critical; It is extremely 

important that there are no deficiencies or errors in the 

application. It is estimated that an average of 150 thousand 

people per year in Türkiye suffer from sudden cardiac 

arrest and/or are affected by its consequences. 2 out of 

3 deaths due to sudden cardiac arrest occur before the 

person reaches the hospital. More than 95 percent of 

these losses occur because there is currently no rescue and 

rescue medical equipment. In sudden cardiac arrest, every 

minute that passes before the heart returns to its normal 

rhythm reduces the chance of survival by 10 percent. In 

the first 4 minutes of intervention, the chance of survival is 

around 60 percent with automatic shock device and heart 

massage application. Survival rates from cardiac arrest 

can also dramatically improve with programs that inform 

the public about these practices. Sudden cardiac arrest is 

an unexpected death that usually occurs within 1 hour of 

the onset of symptoms, whether or not there is a known 

heart disease, and these deaths can occur on the street, at 

home, at school, at work, at sporting events, in shopping 

centers or in hospitals. When we face this situation, in 

order to reduce the loss of life in unexpected sudden 

cardiac arrests, we should continue the first aid and basic 

life support trainings that will popularize the practices 

of calling 112 and performing heart massage in the early 

period.” 

Türkiye’nin çeşitli illerindeki lise öğrencilerine TATD’nin 

gönüllü acil tıp uzmanları tarafından temel ilk yardım 

eğitimleri veriliyor. Bu eğitimler içerisinde temel yaşam 

desteği, erişkin ve çocuklarda kalp masajı ve suni teneffüs 

uygulamasının yanı sıra heimlich manevrası, yabancı cisme 

bağlı hava yolu tıkanmaları gibi konular maketler üzerinde 

uygulamalı olarak anlatılıyor. Aynı zamanda ilk- son testler 

uygulanarak eğitime katılan öğrencilerin bilgileri de 

ölçülüyor. TOÇEV ise eğitim verilecek okulların belirlenmesi 

için Millî Eğitim Bakanlığı’nın duyurusu ile İl Eğitim 

Müdürlükleri’nin farklı illerdeki okullarını kapsayacak 

şekilde her ay eğitime gidilen okullarla koordinasyonu 

sağlıyor. 

Proje kapsamında şu ana kadar 11 ildeki 75 okulda yaklaşık 

28 bin öğrenciye ulaşıldı. Farklı illerde gerçekleşen 

eğitimlere AstraZeneca’dan 54 çalışan da gönüllü 

olarak destek verdi. Proje ile 2025 yılına kadar yaklaşık 

27 ildeki 155 okulda 55 bin öğrenciye eğitim verilmesi 

hedefleniyor. Ayrıca 2023- 2024 eğitim öğretim dönemi 

itibarıyla eğitimlerin kapsamına deprem sonrası ilk yardım 

konusunun da eklenmesi için çalışmalara başlandı. 

”112’yi aradıktan hemen sonra kalp masajı 

yapmak hayat kurtarabilir” 

Proje hakkında açıklamada bulunan TATD Başkanı Prof. 

Dr. Serkan Yılmaz, “Bütün tıbbi müdahalelerde en önemli 

hedef, insanı hayatta tutmaktır. Son derece kritik olan ani 

kalp durması vakalarında müdahalenin en doğru şekilde 

ve zamanda yapılması; uygulamada hiçbir eksiklik veya 

hatanın olmaması son derece önemlidir. Türkiye’de yılda 

ortalama 150 bin kişinin ani kalp durması geçirdiği ve/ 

veya sonuçlarından etkilendiği tahmin edilmektedir. Ani 

kalp durması sebebiyle gerçekleşen her 3 ölümden 2’si 

kişi hastaneye ulaşmadan önce meydana gelmektedir. Bu 

kayıpların yüzde 95’inden fazlası, hâlihazırda bir kurtarıcı 

ve kurtarıcı tıbbi ekipman bulunmadığı için olmaktadır. 

Ani kalp durması geçirildiğinde, kalbi normal ritmine 

döndürmeden önce geçen her dakika, hayatta kalma şansını 

yüzde 10 azaltmaktadır. İlk 4 dakikadaki müdahalede 

otomatik şok cihazı ve kalp masajı uygulaması ile hayatta 

kalma şansı ise yüzde 60 civarındadır. Halkı bu uygulamalar 

hakkında bilgilendiren programlar sayesinde kalp durması 

nedeniyle hayatta kalma oranları da çarpıcı şekilde 

iyileştirebilir. Ani kalp durması, bilinen kalp hastalığı 

olsun olmasın belirtiler başladıktan sonra genellikle 1 

saat içinde meydana gelen beklenmedik ölümler olup; 

bu ölümler sokakta, evde, okulda, iş yerlerinde, spor 

etkinliklerinde, alışveriş merkezlerinde veya hastanelerde 

olabilmektedir. Bu durumla karşılaştığımızda beklenmedik 

ani kalp durmalarında yaşam kayıplarının azaltılması 

için, 112’yi arama ve erken dönemde kalp masajı yapma 

uygulamalarını yaygınlaştıracak ilk yardım ve temel yaşam 

desteği eğitimlerini sürdürmeliyiz,” dedi. 

“Temel yaşam desteği vermenin önemine dikkat 

çekiyoruz” 

TOÇEV Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Uygun ise 

açıklamasında şunları söyledi: 


36 

“We draw attention to the importance of 

providing basic life support” 

TOCEV Chairman of the Board Ebru Uygun said, “As TOCEV, 

our biggest goal is to make our projects meet the needs 

of our children. In our projects and all our activities, our 

main subject is the child, but it is among our main goals 

that parents and other family members can take a stance 

for the benefit of the child along with the child. Your social 

responsibility; We are in an effort to spread the awareness 

that it is not a duty but a responsibility in our social 

development and development, to live more humanely, and 

to find an adequate response in the society. We met with 

AstraZeneca Türkiye in 2007 while we were thinking about 

what we can do with this effort. We started a beautiful 

adventure as a partner in this effort. We continue to add 

milestones to children’s lives with our years of cooperation. 

The projects we have done with different age groups have 

touched different areas in the lives of children and aimed 

to provide solutions to the needs of children with different 

issues. We have now recreated our first project that we 

started together with different collaborations and brand 

new content. With our “Run First for the First Aid” project, 

we draw attention to the importance of providing basic life 

support with simple but important techniques in cases of 

vitally important accidents that can happen to anyone in 

daily life due to demands from schools and students. This 

time, we brought a new breath to our content with the 

Emergency Medicine Association of Türkiye (EMAT), one of 

our project partners. Together with our teachers, we reach 

children theoretically and practically. The measurements we 

have made with our project are also extremely important 

for us to observe how much it raises awareness about first 

aid, and the value provided by the volunteers, consisting of 

AstraZeneca Türkiye employees, is growing even more. Our 

goal is to bring these trainings to 55 thousand children in 

total. Many thanks to everyone involved.” 

“It is a need for people of all ages to have basic 

first aid information” 

Pointing out that they work with the desire to add value 

to the society in Türkiye as well as in all geographies where 

they operate, beyond developing innovative drugs and 

offering them to the service of health, Pharm. Serkan Barış, 

Country President, Astrazeneca Pharmaceuticals Türkiye, 

said, “Since the first day we started operating in Türkiye, 

we consider supporting the development of public health 

among our corporate responsibilities and priorities. For us, 

sustainability means using our competencies to make the 

most meaningful impact where society needs it. We want 

to provide value not only with our treatments, but also with 

the way we work and the support we give to communities. 

Young people, who are one of the most important building 

blocks of public health, are also the focal point of many 

projects we implement with this approach. Our “Run First 

for the First Aid” project, which we carry out with EMAT and 

TOCEV, is one of our valuable projects in the field of access 

to health services, which is one of our sustainability focuses. 

We realized this project within the scope of AstraZeneca’s 

Youth Health Program, which has been carried out in 39 

countries, including Türkiye. The program has touched 

“TOÇEV olarak en büyük hedefimiz, projelerimizin 

çocuklarımızın ihtiyaçlarının karşılığı olması. Projelerimizde 

ve tüm faaliyetlerimizde asıl öznemiz çocuk, fakat çocukla 

birlikte anne-baba ve diğer aile bireylerinin de çocuğun 

yararına bir duruş edinebilmeleri temel hedeflerimiz 

arasında bulunuyor. Sosyal sorumluluğun; toplumsal 

gelişim ve kalkınmamızda, daha insanca yaşayabilmemizde 

bir görev değil, bir sorumluluk olduğu bilincini 

yaygınlaştırmak ve toplumda yeterli karşılığı bulması 

çabası içindeyiz. Tam da bu çaba ile neler yaparız diye 

düşünürken 2007 yılında AstraZeneca Türkiye ile tanıştık. 

Bu çabamıza ortak olarak güzel bir serüvene başladık. Yıllar 

süren iş birliğimizle çocukların hayatına kilometre taşı 

eklemeye devam ediyoruz. Farklı yaş grupları ile yaptığımız 

projeler, çocukların hayatındaki farklı alanlara dokunmuş 

ve çocukların ihtiyaçlarına farklı konularla çözüm olmayı 

amaç edinmiştir. Birlikte başladığımız ilk projemizi şimdi 

farklı iş birlikleri ve yepyeni içeriklerle tekrar oluşturduk. 

“İlk Yardıma İlk Sen Koş” projemiz ile okullardan ve 

öğrencilerden gelen taleplerle hayati önem taşıyan, günlük 

hayatta herkesin başına gelebilecek kazalarda, basit 

ama önemli tekniklerle temel yaşam desteği vermenin 

önemine dikkat çekiyoruz. Bu sefer proje ortaklarımızdan 

biri olan Türkiye Acil Tıp Derneği ile içeriklerimize yeni 

bir soluk getirdik. Hocalarımızla birlikte çocuklara teorik 

ve uygulamalı olarak ulaşıyoruz. Projemizle yaptığımız 

ölçümlemeler de ilk yardım konusundaki farkındalığı ne 

derece artırdığını gözlemlememiz adına son derece önemli 

oluyor ve AstraZeneca Türkiye çalışanlarından oluşan 

gönüllülerinin de projeye olan katkısı ile sağlanan değer 

daha da büyüyor. Hedefimiz toplamda 55 bin çocuğumuza 

bu eğitimleri götürebilmek. Emeği geçen herkese çok 

teşekkürler.” 

“Her yaşta insanın temel ilk yardım bilgilerine 

sahip olması bir ihtiyaç” 

Yenilikçi ilaçlar geliştirmenin ve sağlığın hizmetine 

sunmanın ötesinde faaliyette bulunduğu tüm coğrafyalarda 

olduğu gibi Türkiye’de de topluma değer katma arzusuyla 

çalıştıklarına dikkat çeken AstraZeneca Türkiye 

Ülke Başkanı Ecz. Serkan Barış, “Türkiye’de faaliyet 

göstermeye başladığımız ilk günden bu yana toplum 

sağlığının geliştirilmesine destek vermeyi kurumsal 

sorumluluklarımız ve önceliklerimiz arasında görüyoruz. 

Sürdürülebilirlik bizim için toplumun ihtiyaç duyduğu 

yerde en anlamlı etkiyi sağlamak amacıyla yetkinliklerimizi 

kullanmak anlamına geliyor. Yalnızca tedavilerimizle değil, 

aynı zamanda çalışma şeklimizle ve toplumlara verdiğimiz 

desteklerle değer sağlamak istiyoruz. Toplum sağlığının 

en önemli yapı taşlarından olan gençler de bu yaklaşımla 

hayata geçirdiğimiz pek çok projenin odak noktasını 

oluşturuyor. TATD ve TOÇEV ile yürüttüğümüz “İlk Yardıma 

İlk Sen Koş” projemiz sürdürülebilirlik odaklarımızdan biri 

olan sağlık hizmetlerine erişim alanında hayata geçirdiğimiz 

değerli projelerimizden biri. Bu projemizi, AstraZeneca’nın 

Türkiye dahil şu ana kadar 39 ülkede yürüttüğü Genç 

Sağlığı Programı kapsamında hayata geçirdik. Program 


37 

the lives of more than 9 million young people and 160 

thousand health workers all over the world so far. “Run 

First for the First Aid” is a very meaningful project that 

instills the importance of being equipped with first aid, as 

well as raising young people who are the guarantee of our 

future as healthy individuals. It is actually a need for people 

of all ages to have basic first aid information. We hope that 

our project will be beneficial for our youth and our society, 

and we thank everyone who contributed to its realization.” 

The numbers also show the importance of first aid 

In 2021, 5 thousand 362 people died in traffic accidents in 

Türkiye. 2,421 of these people died at the accident site. 2 

thousand 941 people lost their lives within 30 days due to 

the cause and effect of the accident after they were injured 

and transferred to health institutions. According to a study, 

1/3 of the reasons for applying to emergency services are 

home accidents. In addition, 830,000 children die every 

year in the world as a result of preventable accidents. Due 

to earthquakes, 92 thousand 463 people lost their lives in 

our country from 1900 to the earthquakes on 6 February. 

With the earthquakes that took place on February 6, the 

loss of life exceeded 140,000. On the other hand, less 

than 10 percent of those whose heart stopped outside the 

hospital worldwide survive. Outside the hospital, there is 

one person next to one of every two people whose heart 

stopped. However, unfortunately less than 1/3 of these 

people can start basic life support. However, if a person 

whose heart has stopped is given basic life support within 

4 minutes and shock can be given within 8 minutes, the 

survival rate can increase to 40-50 percent. 

tüm dünyada şimdiye kadar 9 milyondan fazla gencin ve 160 

bin sağlık çalışanının hayatına dokundu. “İlk Yardıma İlk Sen 

Koş”, geleceğimizin teminatı gençlerin sağlıklı birer birey 

olarak yetişmesinin yanı sıra onlara ilk yardım konusunda 

donanımlı olmanın önemini aşılayan çok anlamlı bir proje. 

Her yaşta insanın temel ilk yardım bilgilerine sahip olması 

aslında bir ihtiyaç. Projemizin gençlerimiz ve toplumumuz 

için faydalı olmasını diliyor, hayata geçirilmesinde emek 

veren herkese teşekkür ediyoruz.” şeklinde konuştu. 

Rakamlar da ilk yardımın önemini gözler önüne 

seriyor 

Türkiye’de 2021 yılında trafik kazalarında 5 bin 362 kişi öldü. 

Bu kişilerden 2 bin 421’i kaza yerinde hayatını kaybetti. 2 bin 

941 kişi ise yaralanıp sağlık kuruluşlarına sevk edildikten 

sonra kazanın sebep ve tesiriyle 30 gün içinde hayatını 

kaybetti. Yapılan bir araştırmaya göre acil servislere başvuru 

nedenlerinin 1/3’ü ev kazaları. Ayrıca dünyada her yıl 830 

bin çocuk önlenebilir kazalar sonucu hayatını kaybediyor. 

Depremler nedeniyle ülkemizde 1900 yılından 6 Şubat’taki 

depremlere kadar 92 bin 463 insan yaşamını yitirdi. 6 

Şubat’ta meydana gelen depremlerle birlikte can kaybı 140 

bini aştı. Öte yandan dünya genelinde hastane dışında kalbi 

duranların yüzde 10’dan daha azı hayatta kalabiliyor. Hastane 

dışında kalbi duran her iki kişiden birinin yanında ise bir kişi 

bulunuyor. Buna karşın bu kişilerin maalesef 1/3’ünden daha 

azı temel yaşam desteğine başlayabiliyor. Oysa kalbi duran 

bir kişiye 4 dakika içinde temel yaşam desteği uygulanır ve 8 

dakika içinde şok verilebilirse sağ kalma oranları yüzde 40- 

50’ye çıkabilir. 


40 

Abdi İbrahim received R&D awards in 5 branches 

Abdi İbrahim, the uninterrupted leader of the Turkish pharmaceutical industry for 21 years, was awarded 

in 5 categories at the Crystal Mortar Awards given by the Turkish Chemists Association. 

Abdi İbrahim, acting with the mission of improving life for 

111 years, won 5 awards at the Crystal Mortar Awards, given 

as part of the 11th International Drug Chemistry Congress, 

for its R&D studies and investments. On the opening day of 

the 11th International Drug Chemistry Congress organized 

by the by the Turkish Chemists Association in Antalya this 

year, the R&D studies of pharmaceutical companies were 

awarded in 7 categories. Abdi İbrahim won awards in 5 

categories, including the category of “Pharmaceutical 

Company with the Largest R&D Investment.” 

Abdi İbrahim’e 5 dalda Ar-Ge ödülü 

Türk ilaç sektörünün 21 yıldır kesintisiz lideri Abdi İbrahim, Kimyagerler Derneği tarafından verilen 

Kristal Havan Ödülleri’nde 5 kategoride ödüle layık görüldü. 

111 yıldır hayatı iyileştirme misyonuyla hareket eden Abdi 

İbrahim, Ar-Ge alanındaki çalışmaları ve yatırımları ile 11. 

Uluslararası İlaç Kimyası Kongresi kapsamında verilen 

Kristal Havan Ödülleri’nde 5 dalda ödülün sahibi oldu. 

Kimyagerler Derneği tarafından bu yıl Antalya’da 11’incisi 

düzenlenen Uluslararası İlaç Kimyası Kongresi’nin açılış 

gününde ilaç şirketlerinin Ar-Ge alanındaki çalışmaları 7 

kategoride ödüllendirildi. Abdi İbrahim, “En Fazla Ar-Ge 

Yatırımı Yapan İlaç Firması” kategorisi dahil olmak üzere 

5 dalda ödül kazandı. 


41 

“We continue our R&D investments without 

slowing down” 

Noting that Abdi İbrahim is one of the companies that 

make the most R&D investments in Türkiye, Udaya Dude, 

R&D Director at Abdi İbrahim said: There are products with 

high added value that require technology. We continue 

our efforts to develop products and business models that 

differ from competitors in the field of consumer health, 

and to produce our own biotechnological drugs in the 

field of biotechnology. Our R&D vision has a great role 

and contribution in these works. Our R&D center has the 

ability and infrastructure to develop drugs with inhalation 

technology and nanotechnological methods in order to 

respond to the changing and developing needs of the 

national and international pharmaceutical industry. In 

addition to the projects carried out within the company, 

we transfer know-how through joint projects realized with 

domestic and foreign scientific institutions. In line with our 

vision of taking new steps towards the future of our country 

and the pharmaceutical industry, we will continue our R&D 

studies without slowing down. We are both delighted and 

motivated to do better when our investments in this field are 

crowned with awards in such prestigious organizations.” 

The categories in which Abdi İbrahim won awards 

are as follows: 

- 2021 pharmaceutical companies with the highest R&D 

spending 

- 2021 pharmaceutical companies producing the most 

projects in the R&D center 

- 2021 pharmaceutical companies employing the most 

personnel in the R&D center 

- 2021 number of female personnel working in the R&D 

center 

- 2021 number of staff with master’s and doctorate degrees 

in the R&D center 

Udaya Dude, R&D Director at Abdi İbrahim 

“Ar-Ge yatırımlarımıza hız kesmeden devam 

ediyoruz” 

Abdi İbrahim’in Türkiye’de en çok Ar-Ge yatırımı yapan 

şirketlerden biri olduğuna dikkat çeken Abdi İbrahim 

Ar-Ge Direktörü Udaya Dude, şunları söyledi: “Ar- 

Ge ve inovasyon çalışmalarımızın odağında, ulusal ve 

uluslararası pazarlarda şirketimize rekabet üstünlüğü 

kazandıracağını düşündüğümüz yüksek teknoloji gerektiren 

katma değeri yüksek ürünler yer alıyor. Tüketici sağlığı 

alanında rakiplerden farklılaşan ürünler ve iş modelleri 

geliştirme, biyoteknoloji alanında ise kendi biyoteknolojik 

ilaçlarımızı üretmek için çalışmalarımız aralıksız sürüyor. 

Bu çalışmalarımızda Ar-Ge vizyonumuzun büyük rolü 

ve katkısı var. Ar-Ge merkezimiz, ulusal ve uluslararası 

ilaç endüstrisinin değişen ve gelişen ihtiyaçlarına cevap 

verebilmek amacıyla inhalasyon teknolojisi ve nanoteknolojik 

yöntemlerle ilaç geliştirme yeteneği ve altyapısına sahip. 

Şirket içinde yürütülen projelerin yanı sıra, yurt içi ve yurt 

dışındaki bilimsel kuruluşlarla hayata geçirilen ortak projeler 

ile know-how transferi gerçekleştiriyoruz. Ülkemizin ve ilaç 

sektörünün geleceğine yönelik yeni adımlar atma vizyonumuz 

çerçevesinde, Ar-Ge çalışmalarımıza hız kesmeden devam 

edeceğiz. Bu alandaki yatırımlarımızın böylesi prestijli 

organizasyonlarda ödüllerle taçlandırılması bizi hem 

sevindiriyor hem de daha iyisini yapmak için motive ediyor.” 

Abdi İbrahim’in ödül kazandığı kategoriler 

ise şöyle: 

- 2021 en fazla Ar-Ge harcaması yapan ilaç firmaları 

- 2021 Ar-Ge merkezinde en fazla proje üreten ilaç firmaları 

- 2021 Ar-Ge merkezinde en fazla personel istihdam eden 

ilaç firmaları 

- 2021 Ar-Ge merkezinde görevli kadın personel sayısı 

- 2021 Ar-Ge merkezinde görevli yüksek lisans ve doktoralı 

personel sayısı 


42 

The products of the Bosnian pharmaceutical giant are 

offered in Türkiye with the assurance of Abdi İbrahim 

Bosnalı ilaç devinin ürünleri Abdi İbrahim güvencesiyle Türkiye’de 

Süha Taşpolatoğlu, CEO, Abdi İbrahim Nedim Uzunović, General Manager, Bosnalijek 

Abdi İbrahim, the leader of the Turkish 

pharmaceutical industry, signed a cooperation 

agreement with Bosnia and Herzegovina’s largest 

pharmaceutical company, Bosnalijek. From 

now on, Abdi İbrahim will undertake the sales 

of Bosnialijek’s respiratory medicine and food 

supplements based on lysozyme, an enzyme 

effective in the natural immune mechanism of our 

body, in the Turkish market. 

Türkiye’s healing power, Abdi İbrahim, has cooperated with 

the Bosnian pharmaceutical company of Bosnalijek and 

announced that the respiratory medicine and lysozymebased 

food supplements of Bosnalijek will be brought to 

Türkiye with the assurance of Abdi İbrahim. 

The cooperation became official at the meeting held 

in Sarajevo by Süha Taşpolatoğlu, CEO, Köksal Ülgen, 

International Markets Group President, and Sevgi Özalp, 

Business Development Director from Abdi İbrahim’s top 

management with the senior executives of Bosnalijek. 

Türk ilaç sektörünün lideri Abdi İbrahim, Bosna 

Hersek’in en büyük ilaç şirketi Bosnalijek ile 

bir iş birliği anlaşması imzaladı. Bundan böyle 

Bosnalijek’in solunum ilacı ve vücudumuzun 

doğal bağışıklık mekanizmasında etkili bir enzim 

olan lizozim bazlı gıda takviyelerinin Türkiye 

pazarındaki satışını Abdi İbrahim üstlenecek. 

Türkiye’nin iyileştiren gücü Abdi İbrahim, Bosnalı 

Bosnalijek ilaç firmasıyla iş birliğine giderek, Bosnalijek’in 

solunum ilacı ve lizozim bazlı gıda takviyelerinin 

Türkiye’ye Abdi İbrahim güvencesiyle getirileceğini 

duyurdu. 

İş birliği, Abdi İbrahim üst yönetiminden CEO Süha 

Taşpolatoğlu, Uluslararası Pazarlar Grup Başkanı 

Köksal Ülgen ve İş Geliştirme Direktörü Sevgi Özalp’in 

Saraybosna’da Bosnalijek’in üst düzey yöneticileriyle 

gerçekleştirdiği toplantıda resmiyet kazandı. 


43 

“We continue to bring health products to our 

consumers” 

Süha Taşpolatoğlu, CEO of Abdi İbrahim, which has been 

the uninterrupted leader of the Turkish pharmaceutical 

industry for 21 years, stated that they are pleased to work 

with Bosnalijek, which shares their passion for improving 

human health. Taşpolatoğlu said, “We are happy to 

introduce innovative health products, which have been 

scientifically proven to contribute to human health, to 

the consumers in our country. Türkiye and Bosnia and 

Herzegovina are two friendly countries with close political 

and economic relations. Our teams felt a strong bond 

from the very first meeting, and this bond turned into 

an important collaboration. We will continue to bring 

consumer health products scientifically proven to improve 

and protect human health to Türkiye and to bring them to 

our consumers.” 

“We aim to achieve a high market share” 

Nedim Uzunović, General Manager, Bosnalijek stated that 

one of the most important strategic goals of Bosnalijek 

is to enter the Turkish market and to offer its unique 

lysozyme-based products to the Turkish people. Uzunović 

continued his words as follows; “Türkiye is among the 20 

largest pharmaceutical markets in the world and is one 

of the attractive markets for international companies. 

We are proud and happy that our inhalation medicine 

and lysozyme-based food supplements have entered 

the Turkish market. Türkiye is the world’s largest 

and competitive market for sore throat medicines. 

Nevertheless, we believe that we will be the leader in 

this product segment by gaining a high market share 

because we will work with Abdi İbrahim, Türkiye’s largest 

pharmaceutical company and market leader. We are 

very proud that Abdi İbrahim agreed to cooperate with 

Bosnalijek. We hope that this partnership will develop 

further in the future and continue in other markets.” 

“Sağlık ürünlerini tüketicilerimizle buluşturmaya 

devam ediyoruz” 

Türk ilaç sektörünün 21 yıldır kesintisiz lideri olan Abdi 

İbrahim’in CEO’su Süha Taşpolatoğlu, insan sağlığını 

iyileştirme tutkularını paylaşan Bosnalijek ile çalışmaktan 

memnun olduklarını ifade etti. Taşpolatoğlu: “Bilimsel 

olarak insan sağlığına katkı sunduğu kanıtlanmış olan 

yenilikçi sağlık ürünlerini ülkemizdeki tüketicilerle 

buluşturmaktan mutluluk duyuyoruz. Türkiye ve Bosna 

Hersek, yakın siyasi ve ekonomik ilişkileri olan iki dost ülke. 

Ekiplerimiz daha ilk toplantıda güçlü bir bağ hissettiler 

ve bu bağ önemli bir iş birliğine dönüştü. İnsan sağlığını 

iyileştirdiği ve koruduğu bilimsel olarak kanıtlanmış tüketici 

sağlığı ürünlerini Türkiye’ye getirmeye ve tüketicilerimizle 

buluşturmaya devam edeceğiz” diye konuştu. 

“Yüksek pazar payı elde etmeyi hedefliyoruz” 

Bosnalijek Genel Müdürü Nedim Uzunovi ise, Bosnalijek’in 

en önemli stratejik hedeflerinden birinin Türkiye pazarına 

giriş yapmak ve benzersiz nitelikteki lizozim bazlı ürünlerini 

Türk halkına sunmak olduğunu belirtti. Uzunovi sözlerine 

şöyle devam etti; “Türkiye, dünyanın en büyük 20 ilaç 

pazarı arasında yer alıyor ve uluslararası şirketler için de 

cazip pazarlardan biri. Solunum ilacımız ve lizozim bazlı 

gıda takviyelerimizin Türkiye pazarına girmesinden gurur 

ve mutluluk duyuyoruz. Türkiye, boğaz ağrısı ilaçlarında 

dünyanın en büyük ve rekabetçi pazarı. Yine de bu ürün 

segmentinde yüksek bir pazar payı elde ederek lider 

olacağımıza inanıyoruz çünkü Türkiye’nin en büyük ilaç 

şirketi ve pazar lideri Abdi İbrahim ile çalışacağız. Abdi 

İbrahim’in Bosnalijek ile iş birliği yapmayı kabul etmiş 

olması bizi çok gururlandırdı. Bu birlikteliğin ileride daha 

da gelişmesini ve başka pazarlarda da devam etmesini ümit 

ediyoruz.” 


44 

Health representatives of 18 countries came together in 

Istanbul within the scope of “Expomed Eurasia 2023” 

18 ülkenin sağlık temsilcileri “Expomed Eurasia 2023” 

kapsamında İstanbul’da bir araya geldi 

The 30th Expomed Eurasia, International Istanbul 

Medical Analysis, Diagnosis, Treatment, Rehabilitation, 

Laboratory Product, Equipment and Hospitals Fair was 

held in Istanbul on March 16-18 this year. At the fair, which 

brought together hundreds of health representatives and 

companies from 18 countries, Russian origin manufacturers 

introduced the solutions they developed in the field of 

medical technology. In addition, the “Russian-Turkish Health 

Cooperation” roundtable was established to strengthen the 

commercial relations between Russia and Türkiye. 

The 30th Expomed Eurasia, International Istanbul Medical 

Analysis, Diagnosis, Treatment, Rehabilitation, Laboratory 

Product, Equipment and Hospitals Fair, which is organized 

regularly every year in order to introduce new medical 

technologies by Russian health care companies and to 

bring together health representatives from around the 

world, was held in Istanbul on March 16-18. While the 

high-precision medical simulators, ophthalmic technologies, 

Expomed Eurasia Uluslararası Tıbbi, Teşhis, Laboratuvar 

ve Hastane Ekipmanları Fuarı’nın 30’uncusu bu yıl 16- 18 

Mart’ta İstanbul’da gerçekleştirildi. 18 ülkeden yüzlerce 

sağlık temsilcisini ve şirketi buluşturan fuarda, Rus 

menşeli üreticiler medikal teknoloji alanında geliştirdikleri 

çözümleri tanıttı. Bunun yanı sıra Rusya ve Türkiye 

arasındaki ticari ilişkileri güçlendirmek içinde “Rus-Türk 

Sağlık İş birliği” yuvarlak masası kuruldu. 

Rus menşeli sağlık hizmetleri şirketlerinin yeni medikal 

teknolojilerini tanıtması ve dünya genelindeki sağlık 

temsilcilerini buluşturmak için her yıl düzenli olarak 

organize edilen Expomed Eurasia Uluslararası Tıbbi, 

Teşhis, Laboratuvar ve Hastane Ekipmanları Fuarı’nın 

30.’su 16- 18 Mart’ta İstanbul’da gerçekleştirildi. Fuarda, 

‘Made in Russia’ standındaki Rusya menşeli 12 şirketin 

ziyaretçilere sunduğu yüksek hassasiyetli tıbbi simülatörler, 

oftalmik teknolojiler, tarama cihazları, araştırma ve teşhis 

ekipmanları dikkat çekerken, yeni iş birlikleri yapılması için 

de harekete geçildi. 


45 

Her yıl Avrasya bölgesinden 600’den fazla katılımcının yer 

aldığı, 20 bini aşkın Türk vatandaşının ve globalden en az 

5 bin profesyonelin ziyaret ettiği fuarda, yeni iş ortaklıkları 

sağlanması için de “Rus-Türk Sağlık İş birliği” yuvarlak 

masası kuruldu. Bu doğrultuda birçok ihracatçı ve kuruluş, 

3 gün boyunca 100’den fazla toplantı yaparak gelecek 

dönemde birlikte imza atabilecekleri projeleri değerlendirdi. 

scanning devices, research and diagnostic equipment 

offered to the visitors by 12 companies of Russian origin 

at the ‘Made in Russia’ stand at the fair, new collaborations 

were made. 

At the fair, where more than 600 participants from the 

Eurasian region take part and more than 20 thousand 

Turkish citizens and at least 5 thousand professionals from 

the world visit every year, the “Russian-Turkish Health 

Cooperation” round table was established to provide new 

business partnerships. In this direction, many exporters 

and organizations evaluated the projects that they could 

sign together in the next period by holding more than 100 

meetings for 3 days. 

“Russia-Türkiye trade volume doubled in 2022” 

Stating that Expomed Eurasia Fair is an important event for 

health sector representatives from Türkiye, CIS countries, 

Europe, Asia and Africa, Expomed Eurasia Representative 

Alaudin Yarahmedov made the following statement about 

the fair, “The trade volume between Russia and Türkiye will 

double in 2022. This volume has now reached a value of 

65.3 billion dollars. We think that in the coming period, the 

increase in export supply to Türkiye will further strengthen 

cooperation including health and medical technologies. In 

this context, we bring together the experts, manufacturers 

and suppliers of the health sector at the Expomed Eurasia 

Fair, which we organize every year, and open the door to 

new business partnerships.” 

Stating that the interest of Russian companies in the 

Turkish market serves as a driving force for the expansion 

of foreign economic activities in some regions of their 

country, Alaudin Yarahmedov added further, “Türkiye is 

one of the most important commercial partners of Russia. 

Health is one of the industries that feed this partnership. 

However, in the future, we would like to introduce the 

solutions and services of Russian companies and our 

foreign partners in the field of health in different countries. 

We will continue to present local developments in the field 

of health at the exhibitions to be held in Kazakhstan and 

Uzbekistan in the near future.” 

“Rusya- Türkiye ticaret hacmi 2022’de 2 kat arttı” 

Expomed Eurasia Sergisi’nin Türkiye, BDT ülkeleri, Avrupa, 

Asya ve Afrika’dan sağlık sektörü temsilcileri için önemli 

bir etkinlik olduğunu belirten Expomed Eurasia Temsilcisi 

Alaudin Yarahmedov, fuara dair şu açıklamada bulundu: 

“Rusya ile Türkiye arasındaki ticaret hacminde 2022’de 

iki kat artış kaydedilirken, bu hacim şu an 65,3 milyar 

dolar değerine ulaştı. Gelecek dönemde Türkiye’ye ihracat 

arzının artması, sağlık ve tıbbi teknolojiler de dahil olmak 

üzere iş birliklerinin daha da güçleneceğini düşünüyoruz. 

Bu kapsamda her yıl düzenlediğimiz Expomed Eurasia 

Fuarı’nda da sağlık sektörünün uzmanlarını, üreticilerini, 

tedarikçilerini bir araya getirirken, yeni iş ortaklıklarına da 

kapı aralıyoruz.” 

Rus şirketlerinin Türkiye pazarına olan ilgisinin ülkelerinde 

bazı bölgelerinin dış ekonomik faaliyetlerinin genişlemesine 

yönelik bir itici güç olarak hizmet ettiğini belirten Alaudin 

Yarahmedov, sözlerine şunları ekledi: “Türkiye, Rusya’nın 

en önemli ticari ortaklarından biri. Sağlık da bu ortaklığı 

besleyen endüstrilerin başında geliyor. Ancak ilerleyen 

dönemde Rus şirketlerinin ve yabancı ortaklarımızın 

sağlık alanındaki çözüm ve hizmetlerini farklı ülkelerde 

de tanıtmak istiyoruz. Yakın tarihte Kazakistan ve 

Özbekistan’da yapılacak sergilerde sağlık alanındaki yerel 

gelişmeleri sunmaya devam edeceğiz.” 


48 

Does your baby hear you? 

Bebeğiniz sizi duyuyor mu? 

Stating that 2 to 3 out of every thousand babies 

are born with hearing loss in Türkiye, experts 

stated that early diagnosis is very important 

to prevent hearing loss in babies. Ear Nose 

and Throat Specialist Prof. Dr. Ozan Seymen 

Sezen, Istanbul Okan University Hospital gave 

information about hearing loss in babies. 

What causes hearing loss in babies? 

Prof. Dr. Ozan Seymen Sezen said, “Hearing is one of the 

most important sense organs that affect the whole life 

of individuals from birth. If hearing loss in newborns is 

not identified and treated in the early period, it harms 

the speech and language development of children. In 

our country, 2,500 newborns are born with hearing loss 

annually. Some infections of the mother during pregnancy, 

premature birth and low birth weight of the baby, staying in 

the intensive care unit or the baby using ototoxic drugs for 

the ear cause hearing loss.” 

Türkiye’de her bin bebekten 2 ila 3’ünün 

işitme kaybıyla doğduğunu belirten uzmanlar, 

bebeklerde işitme kaybının önlenmesi için erken 

teşhisin çok önemli olduğunu belirtti. İstanbul 

Okan Üniversitesi Hastanesi’nden Kulak Burun 

Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ozan Seymen 

Sezen bebeklerde işitme kaybı hakkında bilgi 

verdi. 

Bebeklerde işitme kayıpları neden oluyor? 

İşitme kaybının çocukların sosyal yaşamını ve öğrenme 

becerilerini olumsuz yönde etkilediğini belirten Prof. Dr. 

Ozan Seymen Sezen “İşitme doğuştan itibaren bireylerin 

tüm hayatını etkileyen en önemli duyu organlarından biridir. 

Yenidoğanlarda işitme kaybı erken dönemde tanımlanıp 

tedavi edilmez ise, çocukların konuşma ve dil gelişimine 

zarar verir. Ülkemizde yılda 2 bin 500 yenidoğan işitme 

kaybı ile doğuyor. Annenin gebelik döneminde geçirdiği 

bazı enfeksiyonlar, bebeğin erken doğum ve düşük ağırlıklı 

doğması, yoğun bakım ünitesinde kalma veya bebeğin kulak 

için ototoksik etkili ilaç kullanması gibi durumlar işitme 

kaybına sebep oluyor” dedi. 


49 

“Neonatal screening tests have great 

importance” 

The ‘Newborn Hearing Test’ has a great 

importance in order to prevent hearing loss 

in newborn babies. Experts, who said that 

if hearing loss is not diagnosed and treated 

early, children fall behind in speech skills and 

language development, stated that hearing 

problems and screening tests in babies 

are very important. In order to understand 

whether babies have hearing problems, Prof. 

Dr. Sezen said, “If your baby does not startle 

at loud noises, does not cry or moves towards 

you when you call, if he has not made speech sounds 

yet, these symptoms are important for early diagnosis of 

hearing loss. However, for a definitive diagnosis, there is no 

other way to understand hearing loss other than hearing 

screening tests in newborns.” 

What is the hearing process like in a newborn? 

The newborn’s response to sound is a reflex event. Babies 

born with a sense of hearing react to sounds by blinking 

or startling. Depending on the intensity of the sounds, the 

rate of their response may also change. Babies exposed to 

high sound intensity, called the startle reflex, during the 

developmental period from birth to 2 years of age, make 

movements like jumping. These symptoms give a rough 

indication of the extent to which the sound is picked up by 

the baby. However, reflexes against sounds may not occur 

in newborns with hearing loss. Emphasizing the importance 

of early diagnosis in cases of congenital hearing loss, 

Prof. Dr. Sezen said, “First of all, the most important thing 

for families is to listen to your baby, if your baby has any 

doubts such as hearing loss, it is necessary to start the 

appropriate treatment method as soon as possible with 

early diagnosis. Otherwise, the baby’s speech ability cannot 

develop, he cannot communicate well, and it negatively 

affects his social skills.” 

Prof. Dr. Ozan Seymen Sezen 

“Yenidoğan tarama testlerinin 

önemi büyük” 

Yenidoğan bebeklerde işitme kayıplarının 

önlenebilmesi için ‘Yenidoğan İşitme Testi’ 

büyük önem taşıyor. İşitme kaybı erken 

teşhis edilmez ve tedavisine başlanmazsa, 

çocukların konuşma becerilerinde ve 

dil gelişiminde geri kaldığını söyleyen 

uzmanlar, bebeklerde işitme problemleri 

ve tarama testlerinin çok önemli olduğunu 

belirtti. Bebeklerin işitme sorunu olup 

olmadığını anlayabilmek için Prof. Dr. 

Sezen, “Bebeğiniz yüksek seslerde 

irkilmiyor, ağlamıyor veya seslendiğinizde size doğru 

hareket etmiyorsa, henüz konuşma sesleri çıkarmamışsa, 

bu belirtiler işitme kaybında erken teşhis için önemli 

belirtilerdir. Ancak kesin tanı için yenidoğanlarda işitme 

tarama testleri dışında, işitme kaybını anlamanın herhangi 

başka bir yolu yoktur” şeklinde açıklamalarda bulundu. 

Yenidoğanda işitme süreci nasıldır? 

Yenidoğanın sese karşı verdikleri tepkiler bir refleks 

olayıdır. İşitme duyusuna sahip olarak doğan bebekler, 

seslere gözlerini kırparak veya irkilerek reaksiyon 

gösterirler. Seslerin şiddetine göre verdikleri tepkilerin 

oranları da değişebilir. Doğumdan itibaren 2 yaşına kadar 

olan gelişim sürecinde irkilme refleksi denilen yüksek 

ses şiddetine maruz kalan bebekler sıçrar gibi hareket 

yaparlar. Bu belirtiler, sesin bebek tarafından ne derece 

alınıp alınmadığı konusunda kabaca bilgi verir. Ancak 

işitme kaybı bulunan yeni doğanda seslere karşı refleksler 

oluşmayabilir. Doğumsal işitme kaybı vakalarında erken 

teşhisin önemine vurgu yapan Prof. Dr. Sezen, ” Öncelikle 

ailelere düşen en önemli şey bebeğinizi dinlemek, eğer 

bebeğinizde işitme kaybı gibi bir şüphe var ise erken tanı 

ile birlikte uygun tedavi yöntemine bir an önce başlamak 

gerekir. Aksi takdirde bebeğin konuşma yeteneği 

gelişemez, sağlıklı iletişim kuramaz ve sosyal becerilerini 

olumsuz yönde etkiler” diye önemle altını çizdi. 


50 

Neuromyelitis Optica Spectrum 

Disorder causes disability and vision loss! 

Dr. Banu Kılıç Taşköprü 

M.D., PhD, MBA, CPCC 

Nöromiyelitis Optika Spektrum Bozukluğu 

engelliliğe ve görme kaybına neden oluyor! 

Neuromyelitis Optica Spectrum Disorder is an 

autoimmune disease of the central nervous 

system. This rare disease, which involves the 

optic nerve and spinal cord and is characterized 

by recurrent attacks, can cause blindness and 

paralysis and shorten the life span of patients. 

Dr. Banu Kılıç Taşköprü M.D., PhD, MBA, CPCC, 

Country Medical Director, at Alexion AstraZeneca 

Rare Disease shared important information about 

NMOSD disease. 

Autoimmune diseases are known as diseases that occur 

as a result of the unwanted immune response developed 

by the body against its own tissues. In the formation 

of NMOSD, antibodies against a specific protein called 

Aquaporin 4 develop in the central nervous system, and the 

complement system is activated due to these antibodies, 

causing damage to the myelin sheath of the central nervous 

system and nerves. 

Nöromiyelitis Optika Spektrum Bozukluğu, 

merkezi sinir sisteminin otoimmün bir hastalığıdır. 

Optik sinir ve omuriliği tutan ve tekrarlayan 

ataklarla karakterize bu nadir hastalık, körlük 

ve felce neden olabiliyor ve hastaların yaşam 

süresini kısaltabiliyor. Alexion, AstraZeneca Nadir 

Hastalıklar Türkiye Medikal Direktörü Uzm. Dr. 

Banu Kılıç Taşköprü, NMOSD hastalığı hakkında 

önemli bilgiler paylaştı. 

Otoimmün hastalıklar, vücudun kendi dokularına karşı 

geliştirdiği istenmeyen bağışıklık tepkisi sonucu ortaya 

çıkan hastalıklar olarak bilinir. NMOSD oluşumunda 

merkezi sinir sisteminde Aquaporin 4 adı verilen spesifik bir 

proteine karşı antikorlar gelişir ve bu antikorlar nedeniyle 

kompleman sistemi devreye girerek merkezi sinir sistemi 

ve sinirlerin miyelin kılıfında hasara neden olur. 


51 

Attention! 

Although there is no clear information about the incidence 

of NMOSD, NMOSD is a very rare disease and it is thought 

to be 1-3 cases per 100,000 people. Speaking on the 

occasion of March, NMOSD Awareness Month, Dr. Banu 

Kılıç Taşköprü M.D., PhD, MBA, CPCC, Country Medical 

Director, at Alexion AstraZeneca Rare Disease emphasized 

that patients consult a physician with symptoms such as 

unilateral or bilateral vision loss, double vision, nausea, 

hiccups, arm and leg weakness, and difficulty in walking 

and added: It is caused by the inability to transmit 

messages about the brain to the visual field in the brain. 

Since it is a serious disease that causes disability and 

vision loss, the support of patients’ relatives is of great 

importance. Awareness of patient relatives is at least as 

critical as awareness of patients.” 

Patients with symptoms of NMOSD should 

consult their specialist in Neurology 

Recommending that patients with NMOSD symptoms 

apply to neurology specialists for diagnosis and treatment, 

Dr. Banu Kılıç Taşköprü M.D., PhD, MBA, CPCC said the 

following about the treatment options for the disease: 

“There are three different ways to treat NMOSD. The first 

of these is the treatment of attacks. Steroid therapy is used 

in attacks. Apart from steroid treatment, plasma exchange 

(plasmapheresis) can be used as a treatment. In the 

plasma exchange treatment, the antibodies that cause the 

disease are cleared from the body. The second treatment 

is the prevention of attacks. Immune system-suppressing 

treatments are used to prevent attacks and prevent 

progression of disability in the patient. These treatments 

are long-term treatments and are treatment options 

that regulate the immune system against this disease. 

These treatments are preferred according to the clinical 

conditions of the patients and changes can be made in 

these treatments according to the response received. The 

third treatment option is the treatment of the symptoms 

that occur with the attack. Due to the symptoms occurring 

in the patients, treatments for these symptoms are applied 

by the relevant branch physicians (internal medicine, 

urology, physical therapy and rehabilitation, psychiatry, 

etc.). 

Alexion AstraZeneca Rare Disease Unit works on 

new treatments for NMOSD 

Dr. Banu Kılıç Taşköprü M.D., PhD, MBA, CPCC said, “Within 

the framework of scientific studies and activities that 

are increasing day by day, the level of awareness about 

NMOSD is increasing among health professionals. As 

Alexion AstraZeneca Rare Disease Unit, we continue to 

work to develop new treatments for Neuromyelitis Optica 

Spectrum Disorder (NMOSD). In addition, we are trying 

to raise awareness about this disease with activities for 

physicians specializing in NMOSD. As Alexion, AstraZeneca 

Rare Disease Unit team, we are always ready to contribute 

with our duties in order to transform the lives of patients 

suffering from NMOSD disease for the better, and to do 

more for human health every day.” 

Dikkat! 

NMOSD hastalığının görülme sıklığı ile ilgili net bir bilgi 

bulunmamakla birlikte, NMOSD çok nadir bir hastalık 

olup her 100.000 kişide 1-3 vaka olduğu düşünülüyor. 

Mart, NMOSD Farkındalık Ayı vesilesiyle görüş bildiren 

Alexion, AstraZeneca Nadir Hastalıklar Türkiye Medikal 

Direktörü Uzm. Dr. Banu Kılıç Taşköprü, tek veya iki taraflı 

görme kaybı, çift görme, bulantı, hıçkırık, kol ve bacak 

güçsüzlüğü, yürüme güçlüğü gibi belirtilerle hastaların 

hekime başvurduğunu vurguladı ve sözlerine şunları 

ekledi: “NMOSD’de görme kaybı, görme sinirinin tutulması 

sonucunda gözden gelen görme ile ilgili iletilerin beyindeki 

görme alanına iletilememesi ile oluşmaktadır. Engelliliğe ve 

görme kaybına yol açan ciddi bir hastalık olduğundan, hasta 

yakınlarının desteği çok büyük önem taşımaktadır. Hasta 

yakınlarının farkındalığı en az hastaların farkındalığı kadar 

kritiktir.” 

NMOSD belirtileri olan hastalar Nöroloji 

alanındaki uzman hekimlerine başvurmalı 

NMOSD belirtileri olan hastaların, tanı ve tedavi için Nöroloji 

uzman hekimlerine başvurmasını öneren Uzm. Dr. Banu 

Kılıç Taşköprü, hastalığın tedavi seçenekleri için şunları 

söyledi: “NMOSD’de üç farklı şekilde tedavi yapılmaktadır. 

Bunlardan ilki, atakların tedavisi. Ataklarda steroid 

tedavisi kullanılmaktadır. Steroid tedavisi dışında plazma 

değişimi (plazmaferez) tedavi olarak kullanılabilmektedir. 

Plazma değişimi tedavisinde hastalığının oluşumunu 

sağlayan antikorlar vücuttan temizlenmektedir. İkinci 

tedavi, atakların önlenmesi. Hastada atakların önlenmesi 

ve engellilik durumunun ilerlememesi için bağışıklık 

sistemini baskılayıcı tedaviler kullanılmaktadır. Bu 

tedaviler uzun süreli tedaviler olup bağışıklık sistemini 

bu hastalığa karşı düzenleyici olan tedavi seçenekleridir. 

Bu tedaviler hastaların klinik durumlarına göre tercih 

edilmekte ve alınan yanıta göre bu tedavilerde değişiklik 

yapılabilmektedir. Üçüncü tedavi seçeneği ise atak 

ile oluşan semptomların tedavisi. Hastalarda oluşan 

semptomlar nedeni ile ilgili branş hekimleri tarafından 

(dahiliye, üroloji, fizik tedavi ve rehabilitasyon, psikiyatri vb.) 

bu semptomlara yönelik tedaviler uygulanmaktadır.” 

Alexion, AstraZeneca Nadir Hastalıklar NMOSD 

ile ilgili yeni tedaviler için çalışıyor 

Uzm. Dr. Banu Kılıç Taşköprü: “Her geçen gün artarak 

devam eden bilimsel çalışmalar ve faaliyetler çerçevesinde 

NMOSD ilgili farkındalık düzeyi sağlık profesyonelleri 

nezdinde artmaktadır. Alexion, AstraZeneca Nadir 

Hastalıklar olarak, Nöromiyelitis Optika Spektrum 

Bozukluğu (NMOSD) ile ilgili yeni tedaviler geliştirmek 

üzere çalışmalarımız devam etmektedir. Ayrıca NMOSD 

konusunda uzmanlaşmış hekimlere yönelik aktivitelerle 

bu hastalık konusunda farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz. 

Alexion, AstraZeneca Nadir Hastalıklar ekibi olarak, 

NMOSD hastalığından muzdarip olan hastaların hayatını 

iyi yönde dönüştürmek için bu konuda üzerimize düşecek 

görevlerle katkı sağlamaya, insan sağlığı adına her geçen 

gün daha fazlasını yapmaya daima hazırız” dedi. 


52 

Santa Farma Pharmaceuticals was deemed worthy 

of the “First Prize in the Number of Pharmaceutical 

R&D Trademarks” 

The International Drug Chemistry Conference, which has 

been held by the Turkish Chemists Society every year 

since 2013, was held between 9 and 12 March 2023. At 

the congress, which was held for the 11th time this year, 

Crystal Mortar Awards were presented to pharmaceutical 

companies operating in our country in various branches, 

considering their R&D activities in 2021. 

Playing a very active role in the field of Intellectual Property 

Rights, Santa Farma Pharmaceuticals was deemed worthy 

of the “First Prize in the Number of Pharmaceutical R&D 

Trademarks 2021” 

Ersin Yıldırım, R&D Director at Santa Farma Pharmaceuticals 

said, “The First Prize in the Number of Pharmaceutical R&D 

Trademarks 2021” has once again made our company proud, 

which has been awarded the highest number of European 

Patent Registrations in the pharmaceutical industry. 

With the awareness that the value provided depends on 

the quality rather than the quantity, the research and 

development activities we carry out are crowned with the 

national and international patent and brand values we 

have registered. In this context, I sincerely congratulate 

our valuable R&D Center team, which has innovation and 

innovative thinking power.” 

Santa Farma İlaç, “Ar-Ge Marka Sayısı 

Birincilik Ödülü”ne layık görüldü 

Kimyagerler Derneği tarafından 2013 yılından beri aralıksız 

olarak her yıl düzenlenen Uluslararası İlaç Kimyası Kongresi 

(International Drug Chemistry Conference), 9-12 Mart 

2023 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Bu yıl 11’incisi 

gerçekleştirilen kongrede ülkemizde faaliyet gösteren 

ilaç firmalarına 2021 yılı Ar-Ge faaliyetleri göz önünde 

bulundurularak çeşitli dallarda Kristal Havan Ödülleri takdim 

edildi. 

Fikri Mülkiyet Hakları alanında oldukça aktif rol oynayan 

Santa Farma İlaç, “2021 İlaç Ar-Ge Marka Sayısı Birincilik 

Ödülü”ne layık görüldü. Santa Farma İlaç Ar-Ge Direktörü 

Ersin Yıldırım, “Ar-Ge Marka Sayısı Birincilik Ödülü, ilaç 

sektöründe en fazla Avrupa Patent Tescili almaya hak 

kazanan firmamızı bir kez daha gururlandırmıştır. Sağlanan 

değerin nicelikten çok niteliğe bağlı olduğu bilinciyle 

yürüttüğümüz araştırma ve geliştirme faaliyetleri, tescil 

aldığımız ulusal ve uluslararası patent ve marka değerleri 

ile taçlandırılmaktadır. Bu çerçevede inovasyona ve yenilikçi 

düşünce gücüne sahip olan değerli Ar-Ge Merkezi ekibimizi 

gönülden tebrik ediyorum.” dedi. 


54 

Free psychological support to earthquake victims with the 

You Are Not Alone project! 

Yalnız Değilsin projesiyle depremzedelere ücretsiz psikolojik destek! 

Hakan Türkoğlu, 

CEO, DoktorTakvimi 

Türkiye’s largest online health platform, DoktorTakvimi, 

launched the You Are Not Alone (in Turkish Yalnız Değilsin) 

project to provide free psychological counseling to 

earthquake victims. Volunteer experts who want to provide 

psychological support to earthquake victims within the 

scope of the project can generate their profiles free of 

charge and share their knowledge with earthquake victims. 

DoktorTakvimi, the most used private health appointmentmaking 

application in Türkiye, which brings together 

patients, patient relatives, users who conduct health 

research, and health professionals, has implemented the 

You Are Not Alone project, which brings together volunteer 

experts to provide free psychological counseling to 

earthquake victims. 

Within the scope of the project, experts who already 

have a profile in the doctor’s system fill out a form stating 

that they want to volunteer. After the form is approved, 

it is included in the list so that earthquake victims can 

contact them if needed. Unregistered specialists must 

first generate a free profile on the DoktorTakvimi. Experts 

whose profiles and certificates are approved can be listed if 

they fill out the volunteering form and get approval. 

Earthquake survivors who want to receive free 

psychological counseling can visit the Doctor Calendar 

page, see the experts listed and choose what they want. 

The platform includes the language they speak, online or 

face-to-face meeting options, phone numbers and e-mail 

addresses next to the doctors. Interviews are held in the 

method determined by experts and clients. 

Türkiye’nin en büyük online sağlık platformu DoktorTakvimi, 

depremzedelere ücretsiz psikolojik danışmanlık sağlamak 

üzere Yalnız Değilsin projesini başlattı. Proje kapsamında 

depremzedelere psikolojik destek vermek isteyen gönüllü 

uzmanlar, profillerini ücretsiz oluşturarak bilgilerini 

depremzedelerle paylaşabiliyor. 

Hastalar, hasta yakınları ve sağlık araştırması yapan 

kullanıcılar ile sağlık profesyonellerini bir araya getiren, 

Türkiye’de en çok kullanılan özel sağlık randevusu alma 

uygulaması DoktorTakvimi, depremzedelere ücretsiz 

psikolojik danışmanlık vermek üzere gönüllü uzmanları bir 

araya getirdiği Yalnız Değilsin projesini hayata geçirdi. 

Proje kapsamında DoktorTakvimi’nin sisteminde 

halihazırda profili olan uzmanlar, gönüllü olmak 

istediklerine dair bir form dolduruyor. Form onaylandıktan 

sonra ihtiyaç dahilinde depremzedelerin kendileriyle 

iletişime geçebilmesi için listede yer alıyor. Kaydı olmayan 

uzmanların ise öncelikle DoktorTakvimi’nde ücretsiz profil 

oluşturmaları gerekiyor. Profilleri ve sertifikaları onaylanan 

uzmanlar, gönüllülük formunu dolduruyor ve onay alırlarsa 

listelenebiliyorlar. 

Ücretsiz psikolojik danışmanlık almak isteyen 

depremzedeler DoktorTakvimi sayfasına girerek listelenen 

uzmanları görebiliyor ve istediğini seçebiliyor. 

Platformda doktorların yanında konuştukları dil, online ya 

da yüz yüze görüşme seçenekleri, telefon numaraları ve 

e-posta adresleri yer alıyor. Görüşmeler uzmanların ve 

danışanların belirlediği yöntemle gerçekleşiyor. 


55 

“We list the knowledge of volunteer experts on a 

single platform” 

Delivering a speech on the subject, Hakan Türkoğlu, CEO, 

DoktorTakvimi said, “After the disaster we experienced, as 

Doctor Calendar, we did our best with the support of the 

global community to meet the urgent needs in the region in 

the first place. Afterwards, we quickly started preparations 

for a more comprehensive project and implemented the 

You Are Not Alone project. Within the scope of our project, 

we list the information of volunteer experts who want to 

provide psychological support to earthquake victims on 

a single platform. Our citizens who are affected by the 

earthquake and want to get support will be able to reach the 

specialist they want free of charge.” 

“Gönüllü uzmanların bilgilerini tek bir 

platformda listeliyoruz” 

Konuyla ilgili açıklama yapan DoktorTakvimi Türkiye Ülke 

Müdürü Hakan Türkoğlu, “Yaşadığımız felaketin ardından 

DoktorTakvimi olarak ilk etapta bölgede acil ihtiyaçların 

giderilebilmesi adına globalin desteğiyle elimizden geleni 

yaptık. Sonrasında ise hızlıca daha geniş kapsamlı bir 

proje için hazırlıklara başladık ve Yalnız Değilsin projesini 

hayata geçirdik. Projemiz kapsamında depremzedelere 

psikolojik destek vermek isteyen gönüllü uzmanların 

bilgilerini tek bir platformda listeliyoruz. Depremden 

etkilenen ve destek almak isteyen vatandaşlarımız 

ücretsiz istedikleri uzmana ulaşabilecek” dedi. 


56 

Non-surgical method in heart valve treatments 

Kalp kapağı tedavilerinde ameliyatsız yöntem 

Ameliyatın riskli olduğu ileri evre kalp kapağı 

hastalarına umut olan ameliyatsız yöntemler, yüz 

güldürüyor. Son yıllarda Türkiye’de de uygulanan 

Mitraclip Yöntemi, nefes almakta güçlük çeken ve 

bir odadan diğerine bile geçemeyen hastalarda 

olumlu sonuçlar veriyor. Yöntem, uzun vadede 

kalbin bozulmasını engelleyebilecek çok önemli 

bir yaklaşım özelliği de taşıyor. Kardiyoloji Uzmanı 

Doç. Dr. İsmail Ateş konu hakkında bilgi verdi. 

Interventional Cardiologist Assoc. Prof. Dr. İsmail Ateş 

Non-surgical methods, which are hope for 

advanced heart valve patients where surgery 

is risky, make you smile. The Mitraclip Method, 

which has been applied in Türkiye in recent 

years, gives positive results in patients who have 

difficulty in breathing and cannot even move from 

one room to another. The method also has a very 

important approach feature that can prevent 

the deterioration of the heart in the long term. 

Interventional Cardiologist Assoc. Prof. Dr. İsmail 

Ateş gave information about the subject. 

Stating that non-surgical methods are preferred in the 

treatment of heart valve diseases in Türkiye as in the whole 

world, Interventional Cardiologist Assoc. Prof. Dr. İsmail 

Ateş said, “Non-surgical methods, especially in patients 

who have difficulty in breathing, help their breathing to 

improve as well as help them relax their movements. The 

method has also become a very important approach that 

can prevent heart failure in the long run.” 

Noting that surgical intervention can be risky in elderly 

patients, Dr. Ateş said, “Mitral valve problems are seen in 

patients with a high age group, and in this case, surgical 

intervention is risky. Consider patients who cannot move 

from room to room at home; In other words, there is a 

problem in heart failure and heart valves, but it is not 

possible to undergo surgery… We can intervene in such 

surgically rejected patients with the Mitraclip Method.” 

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kalp kapak 

hastalıklarının tedavisinde ameliyatsız yöntemlerin tercih 

edildiğini söyleyen Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. İsmail 

Ateş, “Ameliyatsız yöntemler, özellikle nefes almakta 

zorlanan hastaların nefesinin düzelmesini sağladığı gibi 

hareketlerinin de rahatlamasına yardımcı olur. Yöntem 

ayrıca uzun vadede kalbin bozulmasını önleyebilecek çok 

önemli bir yaklaşım haline geldi.” dedi. 

İleri yaştaki hastalarda cerrahi müdahalenin riskli 

olabileceğini aktaran Dr. Ateş, “Mitral kapaktaki problemler 

yaş grubu yüksek hastalarda görülür ve bu durumda 

hastalara cerrahi müdahale yapılması risk taşımaktadır. 

Evde odadan odaya geçemeyen hastalar düşünün; yani kalp 

yetmezliği ve kalp kapaklarında sorun var ancak ameliyat 

olması mümkün değil… Bu gibi cerrahi olarak reddedilmiş 

hastalara Mitraclip Yöntemi ile müdahale edebiliyoruz.” 

şeklinde konuştu. 

Hastaların hareket kapasiteleri artıyor 

Ateş sözlerine şöyle devam etti; “Mitraclip metodu anjiyo 

yöntemiyle uygulanıyor. Göğüste hiçbir kesinin olmadığı, 

kasıktan yapılan bu işlem 1-1,5 saat sürüyor. Bu yöntemle 

aynı anjiyo gibi sağ kasıktaki toplardamardan girerek 

mandallama yöntemi ile mitral kapak tamiri yapıyoruz. 

Mitral kapak ön ve arka yapraktan oluşuyor. Anjiyo 

metoduyla kateterle kasık toplardamarından girilip, karın 

içindeki büyük toplardamara geçilerek kalbe ulaşılıyor. 

Sonrasında damar içindeki kateter kanalıyla mitral kapak 

seviyesine kadar mitraclip cihazı ulaştırılıyor. Mitraclipin 

kanatları bu noktaya ulaştığında açılıyor. Problemli olan 

kalp kapak kısımları mitraclipin kanatları altına alınıyor 

ve hedeflenen kapak yapısı sağlanınca dikişler karşılıklı 

olarak tutturuluyor. Bu noktada kapakta yeterli kapanma 

sağlandığı test ediliyor. Bu şekilde kapak tamir edilmiş 

oluyor ve hastalar 1 gün sonra normal hayatlarına dönmek 

üzere taburcu ediliyorlar. İşlem sonrasında hastaların 

öncelikle kalbe bağlı nefes alamama, nefes düzensizliği 

yakınmalarında azalma meydana geldiği gibi, kalp büyümesi 

duruyor ve hastaların hareket kapasiteleri artıyor.” 


57 

Patients’ mobility increases 

Ateş continued, “The Mitraclip method is applied with the 

angiography method. This procedure, which is made from 

the groin, where there is no incision in the chest, takes 

1-1.5 hours. With this method, we perform mitral valve 

repair by latching method by entering through the vein 

in the right groin, just like angio. The mitral valve consists 

of anterior and posterior leaves. With the angiography 

method, the heart is reached by entering the inguinal vein 

with a catheter and passing through the large vein in the 

abdomen. Then, the mitraclip device is delivered to the 

level of the mitral valve through the catheter in the vein. 

The mitraclip’s wings unfold when it reaches this point. 

The problematic heart valve parts are taken under the 

wings of the miraclip and the stitches are fixed to each 

other when the targeted valve structure is achieved. At 

this point, it is tested that sufficient closure is provided in 

the cover. In this way, the valve is repaired and the patients 

are discharged after 1 day to return to their normal lives. 

After the procedure, the patients’ complaints of not being 

able to breathe due to the heart and breathing irregularity 

decreased, as well as the growth of the heart stops and the 

movement capacity of the patients increases.” 

The triclip method in the treatment of 

tricuspid valve 

Touching on the TriClip method, which has started to 

be applied in the treatment of tricuspid valve, and its 

advantages, Dr. İsmail Ateş said, “As the name suggests, 

TriClip treatment is a treatment method based on the 

principle of placing clips (latching) on the valve, which we 

call the tricuspid valve, instead of the mitral valve, similar to 

the MitraClip treatment. After making similar preparations 

as in the MitraClip treatment, the main treatment goal is 

to connect the appropriate leaflets of the tricuspid valve, 

which has three leaflets, with the clip and to reduce the 

valve leakage. In this method, the patient can recover in 

a short time and return to his daily life in a much more 

energetic and healthy way.” 

What is the Aortic Valve Renewal 

(TAVI) procedure? 

Dr. Ateş also gave information about the TAVI method, 

which is the aortic valve regeneration process, and said, 

“Aortic valve diseases are a serious health problem that can 

occur as a result of calcification of the valve, especially with 

advancing age, and can even result in death in a short time 

if not treated. Aortic valve diseases seen in elderly patients 

may also be accompanied by insufficiency of vital organs 

such as lung, kidney and liver. 

These accompanying diseases can make surgical 

interventions very risky. The TAVI treatment method 

is mostly based on the placement of special apparatus 

designed as a remote valve stent with a pressure-inflatable 

balloon into the aortic valve position via the inguinal 

artery. After this valve placement procedure, which can be 

performed in a short time of about 1 hour, the patient can 

stand up in a short time and continue his daily life.” 

Triküspid kapak tedavisinde triclip yöntemi 

Triküspid kapak tedavisinde uygulanmaya başlanan TriClip 

yöntemine ve avantajlarına da değinen Dr. İsmail Ateş,” 

Adından da anlaşılabileceği gibi TriClip tedavisi mitral 

kapak yerine triküspit kapak dediğimiz kapağa MitraClip 

tedavisine benzer şekilde klips yerleştirilmesi (mandallama) 

prensibine dayanan bir tedavi yöntemidir. MitraClip 

tedavisinde olduğu gibi benzer hazırlıklar yapıldıktan 

sonra üç yaprakçığı bulunan triküspid kapağın uygun 

yaprakçıklarının klips ile birleştirilmesi ve kapak kaçağının 

azaltılması temel tedavi hedefidir. Bu yöntemde de hasta 

kısa sürede iyileşip günlük yaşamına çok daha enerjik ve 

sağlıklı bir biçimde dönebilmektedir.” Şeklinde bilgi verdi. 

Aort Kapak Yenileme (TAVİ) işlemi nedir? 

Dr. Ateş, aort kapak yenileme işlemi olan TAVİ 

yöntemi hakkında da bilgi vererek şunları söyledi: 

“Aort kapak hastalıkları özellikle yaşın ilerlemesi ile 

kapağın kireçlenmesi sonucu karşımıza çıkabilen ve 

tedavi edilmediği takdirde kısa sürede ölümle dahi 

sonuçlanabilecek ciddi bir sağlık sorunudur. İleri yaş 

hastalarda görülen aort kapak hastalıklarına akciğer, 

böbrek ve karaciğer gibi hayati organların yetmezlikleri 

de eşlik edebilmektedir. Eşlik eden bu hastalıklar cerrahi 

müdahaleleri oldukça riskli kılabilmektedir. TAVİ tedavi 

yöntemi çoğunlukla kasık atar damarı vasıtasıyla aort 

kapak pozisyonuna, uzaktan kapaklı bir stent halinde 

tasarlanmış özel aparatların basınçla şişebilen bir balon ile 

yerleştirilmesi temeline dayanır. Yaklaşık 1 saat gibi kısa 

bir sürede gerçekleştirilebilen bu kapak yerleştirme işlemi 

sonrası hasta kısa sürede ayağa kalkabilmekte ve günlük 

yaşamına devam edebilmektedir.” 


58 

“Muscles can atrophy during the rest period!” 

“Kaslar istirahat döneminde atrofiye uğrayabiliyor!” 

Kırık sonrası rehabilitasyonunun immobilizasyon 

(istirahat) dönemi ve immobilizasyon sonrası 

dönem olarak ikiye ayrıldığını kaydeden 

Therapy Sport Center Fizik Tedavi Merkezinden 

Uzman Fizyoterapist Leyla Altıntaş, kırık doku 

iyileştikten sonra rehabilitasyon döneminde 

yapılacaklar hakkında açıklamada bulundu. 

Kırık sonrası kemik dokunun iyileşmesi için alçı ya da 

operasyon uygulamaları ile kırılan kemik istirahate 

alınır. Bu hareketsizlik sonucunda, özellikle kaslarda 

ve eklemlerde çeşitli problemler meydana gelir. Kırık 

rehabilitasyonunun amacı, kırık nedeniyle etkilenen 

bölgeleri (kaslar, bağlar, yumuşak dokular, eklemler gibi) 

kırık öncesi bulunduğu fonksiyonel seviyeye getirmektir. 

Expert Physiotherapist Leyla Altıntaş 

Noting that post-fracture rehabilitation is divided 

into immobilization (rest) period and postimmobilization 

period, Leyla Altıntaş, Specialist 

Physiotherapist from Therapy Sport Center 

Physical Therapy Center, made a statement about 

what to do during the rehabilitation period after 

the fracture tissue heals. 

For the healing of the bone tissue after the fracture, the 

broken bone is taken to rest with plaster or operation 

applications. As a result of this inactivity, various problems 

occur, especially in the muscles and joints. The aim of 

fracture rehabilitation is to bring the affected areas (such 

as muscles, ligaments, soft tissues, joints) to the functional 

level they were before the fracture. 

++How does the process progress during the 

immobilization (rest) period? 

Expert Physiotherapist Leyla Altıntaş, who gave information 

about the process in the immobilization (resting) period, 

said, “While the fractured area is resting, which is important 

during the immobilization period, work programs are 

prepared for all joints and muscles outside that area. When 

a muscle is at rest, it can atrophy (loss of mass). In order 

to prevent this from happening, simple strength exercises 

can be performed on the surrounding muscles that will not 

endanger the union of the bone, but will work the muscles. 

İmmobilizasyon (istirahat) döneminde süreç nasıl 

ilerliyor? 

İmmobilizasyon (istirahat) dönemindeki süreç hakkında 

bilgiler veren Uzman Fizyoterapist Leyla Altıntaş, şunları 

söyledi: “İmmobilizasyon döneminde önemli olan kırık olan 

bölge istirahate alınırken, o bölgenin dışında kalan tüm 

eklemler ve kaslar için çalışma programları hazırlanır. 

Bir kas istirahat dönemindeyken, atrofiye (kitle kaybına) 

uğrayabilir. Bunun oluşmaması için çevre kaslara 

kemiğin kaynamasını tehlikeye atmayacak, fakat kasları 

çalıştırabilecek basit kuvvet egzersizleri yaptırılabilir. 

İmmobilizasyonun bir diğer yan etkisi ise, eklem hareket 

açıklıklarının azalmasıdır. Bu hem kırık olan kemiğin bağlı 

bulunduğu eklem için hem de o bölgenin bir üst ve bir alt 

eklemleri için geçerlidir. İmmobilizasyon sürecinde kırık 

olan kemik alçı uygulamasında olacağı için o ekleme değil, 

fakat bir üst ve alt eklemde hareket kısıtlılığı oluşmaması 

için yine kemiğin kaynamasını tehlikeye atmadan basit 

eklem hareket açıklığı egzersizleri, germe egzersizleri 

uygulanabilir. Dolaşımı arttırmak için yüzeysel masajlar, 

oluşan ödemi gidermek amacıyla soğuk uygulamalar 

yapılabilir.” dedi. 

İmmobilizasyon sonrasında süreç nasıl ilerliyor? 

İmmobilizasyon sonrası süreç hakkında bilgiler veren 

Uzman Fizyoterapist Leyla Altıntaş, şunları kaydetti: 

“İmmobilizasyon sonrası dönemde; yani alçı çıktıktan 

sonra rehabilitasyon çok daha fazla önem taşımaktadır. 

Eklem limitasyonları ve kaslarda, güç ve kitle kayıpları 

çok daha fazla seviyelerdedir. Kullanmamaya bağlı denge 

ve koordinasyon bozuklukları da ortaya çıkabilmekte, 


59 

Another side effect of immobilization is decreased range 

of motion of the joints. This applies both to the joint to 

which the broken bone is attached and to the upper and 

lower joints of that region. Since the broken bone will be in 

the plaster application during the immobilization process, 

simple joint range of motion exercises and stretching 

exercises can be applied without compromising the union 

of the bone, in order to avoid limitation of motion in an 

upper and lower joint, but not in that joint. Superficial 

massages can be applied to increase circulation, and cold 

applications can be applied to eliminate edema.” 

How does the process progress after 

immobilization? 

Expert Physiotherapist Leyla Altıntaş, who informed 

on the post-immobilization process, said, “In the postimmobilization 

period; in other words, rehabilitation after 

plaster removal is much more important. Joint limitations 

and muscle loss in strength and mass are much higher. 

Balance and coordination disorders may also occur due 

to disuse, people create alternative movements instead 

of movements they cannot do and wrong movement 

patterns due to using them are settled. The rehabilitation 

process is important in order to eliminate all these 

problems. When starting the rehabilitation, first of all, it 

is necessary to be sure of the union of the broken tissue. 

This requires radiological evaluation. This evaluation is 

especially important in order to provide weight bearing 

and to determine the amount of load to be given in lower 

extremity fractures such as foot and leg. Again, this process 

of union will determine the duration of rest and corset 

use in spinal fractures. Nerve injury may accompany the 

fracture, in this case, the work of nerves and muscles 

should be evaluated with EMG, and treatments for this 

problem should be added to the study when necessary.” 

How does the process progress in the treatment 

program? 

Specialist Physiotherapist Leyla Altıntaş, who provided 

information about the fracture rehabilitation treatment 

process, continued her speech as follows, “In the treatment 

program, primarily various pain relief electrotherapy 

agents for the patient’s pain, sound waves (ultrasound) and 

cold applications to reduce swelling in the joint area and 

increase circulation, muscle strength Electrical stimulation 

can be used to increase If we look at the exercise programs, 

gradually increasing strength exercises (isometric, isotonic, 

resistance exercises) to strengthen the muscles, active 

assisted and then active movements to increase the range 

of motion of the joints, and finally passive stretching 

exercises can be done. Balance and coordination and 

stabilization exercises must be added to these exercises. 

Much more care should be taken in the rehabilitation 

program to be carried out after spinal fractures, and 

full union of the fracture should be expected. Breathing 

exercises should be included in the exercise program, 

especially after spinal and rib fractures.” 

kişiler yapamadıkları hareketlerin yerine alternatif 

hareketler oluşturup bunları kullanmaya bağlı yanlış 

hareket paternleri yerleşmektedir. Tüm bu problemlerin 

ortadan kaldırılabilmesi için de rehabilitasyon süreci 

önem taşımaktadır. Rehabilitasyona başlarken öncelikle 

kırık dokunun kaynama sürecinden emin olmak gerekir. 

Bunun için radyolojik olarak değerlendirme gerekir. Bu 

değerlendirme özellikle ayak, bacak gibi alt extremite 

kırıklarında yük vermeyi sağlamak ve verilecek yükün 

miktarını belirlemek için önem taşımaktadır. Yine, omurga 

kırıklarında istirahatin ve korse kullanımının süresini de 

bu kaynama süreci belirleyecektir. Kırığa sinir yaralanması 

da eşlik edebilir, bu durumda EMG ile sinir ve kasların 

çalışmaları değerlendirilmeli, gerekli olduğu durumlarda 

çalışmanın içerisine bu probleme yönelik tedaviler de 

eklenmelidir.” diye konuştu. 

Tedavi programında süreç nasıl ilerliyor? 

Kırık rehabilitasyonu tedavi süreci hakkında bilgiler veren 

Uzman Fizyoterapist Leyla Altıntaş, konuşmasına şöyle 

devam etti: “Tedavi programında öncelikli olarak hastanın 

ağrısına yönelik çeşitli ağrı kesici elektroterapi ajanlarından, 

eklem bölgesinde şişliği azaltmak ve dolaşımı arttırmak 

için ses dalgalarından (ultrason) ve soğuk uygulamalardan, 

kas kuvvetini arttırmak için elektrik stimülasyonlarından 

faydalanılabilinir. Egzersiz programlarına bakacak olursak, 

kasları kuvvetlendirmeye yönelik kademeli artan kuvvet 

egzersizleri (izometrik, izotonik, dirençli egzersizler), eklem 

hareket açıklıklarını arttırmaya yönelik önce aktif yardımlı, 

sonra aktif hareketler en son da pasif germe egzersizleri 

yapılabilir. Bu egzersizlere, mutlaka denge ve koordinasyon 

ve stabilizasyon egzersizleri eklenmelidir. Omurga 

kırıklarından sonra yapılacak rehabilitasyon programında 

çok daha dikkatli olunmalıdır, kırığın tam kaynaması 

beklenmelidir. Özellikle omurga kırıkları ve kaburga 

kırıklarından sonra egzersiz programının içerisine solunum 

egzersizleri dahil edilmelidir.” şeklinde konuştu. 


60 

About 64 percent of people diagnosed with 

an eating disorder experience anxiety 

Yeme bozukluğu teşhisi konan kişilerin yaklaşık 

yüzde 64’ünde anksiyete görülüyor 

Yeme davranışlarında, yeme davranışlarıyla ilgili 

düşünce ve duygularda ciddi rahatsızlıklarla 

karakterize edilen önemli bir zihinsel sağlık 

durumu türü olan yeme bozuklukları, özellikle 

pandemi sürecinde belirgin bir artış gösterdi. 

DoktorTakvimi uzmanlarından Diyetisyen Hanife 

Kara, yeme bozukluklarının ne olduğunu, riskli 

olan grupları, tedavi ve iyileşme süreçlerini 

anlatıyor. 

Dietitian Hanife Kara 

Eating disorders, an important type of mental 

health condition characterized by severe 

disturbances in eating behaviors and thoughts 

and feelings related to eating behaviors, have 

increased markedly, especially during the 

pandemic. Dietitian Hanife Kara, one of the 

experts at DoktorTakvimi, explains what eating 

disorders are, risky groups, and treatment and 

recovery processes. 

Yeme bozukluğu olan bireyler yiyecekler, vücut görüntüsü 

ve kiloyla ilgili takıntı ve hoşnutsuzluk geliştiriyor. Mental 

Bozuklukların Teşhis ve İstatistik El Kitabının (DSM-V) en 

son sürümü, yeme bozukluklarının dört alt kategorisini 

tanıyor: Anoreksiya Nervoza (AN), Bulimia Nervoza (BN), 

Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu (BED) ve Diğer Yeme 

Bozuklukları. 

Pandemi süreci ve COVID-19 salgını sırasında çocuklarda 

ve ergenlerde yeme bozukluklarında ve semptomların 

şiddetinde belirgin artış gözlendiğini belirten Diyetisyen 

Hanife Kara, “Yeme bozuklukları, çocuklarda en 

ölümcül psikiyatrik durumlardan birisidir. Her beş 

kişiden biri intihardan veya yeme bozukluğuna bağlı 

tıbbi komplikasyonlardan ölüyor. Yeme bozukluklarının 

genellikle uzun bir süreci var ve tedavisi zor. Anoreksiya 

Nevroza hastalarının yalnızca yüzde 31’i 10 yıl içinde iyileşir. 

Yeme bozukluklarının erken teşhisi ve tedavisi çok önemli” 

ifadelerini kullanıyor. 

Individuals with eating disorders develop obsessions and 

distaste for food, body image, and weight. The most recent 

version of the Diagnostic and Statistical Manual of Mental 

Disorders (DSM-V) recognizes four subcategories of eating 

disorders: Anorexia Nervosa (AN), Bulimia Nervosa (BN), 

Binge Eating Disorder (BED), and Other Eating Disorders. 

Stating that there was a significant increase in the 

severity of eating disorders and symptoms in children 

and adolescents during the pandemic process and the 

COVID-19 epidemic, Dietitian Hanife Kara said, “Eating 

disorders are one of the most deadly psychiatric conditions 

in children. One in five people die from suicide or from 

medical complications related to an eating disorder. Eating 

disorders often have a long course and are difficult to treat. 

Only 31 percent of people with Anorexia Nervosis recover 

within 10 years. Early diagnosis and treatment of eating 

disorders is very important.” 


62 

Why has the COVID-19 process increased the rate 

of eating disorders? 

Dietitian Hanife Kara said that the COVID-19 epidemic 

caused a serious disruption in school, sports, work, social 

and leisure activities among people of all ages. In addition, 

the pandemic has increased self-criticism and negative 

appearance bias, resulting in increased social media 

use and media interactions, which have been linked to 

worsening symptoms in individuals with eating disorders. 

Changing food accessibility, food insecurity and limited 

access to healthcare during the pandemic may also have 

played a role in these rising rates. 

Hospital admissions more than doubled 

Dietitian Hanife Kara, who stated that there was a more 

than two-fold increase in hospital admissions in patients 

aged 10 to 23 years with eating disorders in the first 12 

months of the COVID-19 epidemic, said, “The rate of 

hospitalization for eating disorders in the same time period 

is between 9 and 12 years after the onset of the pandemic, 

towards the end of the study period. It was the highest 

for the month. “Even before the pandemic, many eating 

disorder clinics had six months to a year of treatment, and 

the greater consequences of COVID-19 have led to even 

longer delays in treatment.” 

12 to 25 years old risk group 

Eating disorders can affect people of all ages, but research 

COVID-19 süreci yeme bozukluğu oranını neden 

artırdı? 

COVID-19 salgınının her yaştan insan arasında okulda, 

sporda, işte, sosyal ve boş zaman aktivitelerinde ciddi bir 

aksamaya yol açtığını söyleyen Diyetisyen Hanife Kara, 

“Risk altındaki gençler için bu aksaklıkların zihinsel ve 

fiziksel etkileri düzensiz yeme davranışlarını tetikledi 

veya kötüleştirdi. Ek olarak pandemi, yeme bozukluğu 

olan bireylerde semptomların kötüleşmesiyle bağlantılı 

olan sosyal medya kullanımının ve medya etkileşimlerinin 

artmasına neden olarak özeleştiriyi ve görünümle ilgili 

olumsuz önyargıları da artırdı. Değişen gıda erişilebilirliği, 

gıda güvensizliği ve pandemi sırasında sağlık hizmetlerine 

sınırlı erişim de artan bu oranlarda rol oynamış olabilir” 

şeklinde konuşuyor. 

Hastane başvurularında iki kattan fazla artış 

görüldü 

COVID-19 salgınının ilk 12 ayında yeme bozukluğu olan 

10 ila 23 yaş arası hastalarda hastaneye başvurularda iki 

kattan fazla artış görüldüğünü belirten Diyetisyen Hanife 

Kara, “Aynı zaman diliminde yeme bozuklukları nedeniyle 

hastaneye yatış oranı, çalışma döneminin sonuna doğru, 

pandeminin başlamasından sonraki 9 ila 12 ay arasında 

en yüksek seviyedeydi. Pandemiden önce bile birçok yeme 

bozukluğu kliniğinde altı aydan bir yıla kadar tedavi süreci 

olduğundan COVID-19’un getirdiği daha büyük sonuçlar da 

tedavide daha da uzun gecikmelere yol açtı” diyor.

Medikal Teknik Nisan 2023

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

Delete template?

Save as template?