22.03.2023 Views

Antroposen

Antroposen, Hisar Okulları Coğrafya Kulübü (HisGEO) öğrencileri tarafından hazırlanan tematik bir dergidir.

Antroposen, Hisar Okulları Coğrafya Kulübü (HisGEO) öğrencileri tarafından hazırlanan tematik bir dergidir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Bazı Graptolitler

Dönemin ortalarına doğru ilk bitkiler karada koloni kurmaya başlamıştır. Meydana gelen büyük

yok oluşla beraber ise denizde yaşayan canlıların yaklaşık %85’i ortadan kalkmıştır. Bu yok oluş, dünya için önemli

bir dönüm noktasını teşkil etmiştir ki paleontolog Richard Fortey, konu hakkında “Hayatta kalanlar listesi bir tırnak

farklı olsaydı, dünümüz dünyası da farklı olurdu.” demiştir. Ordovisyen yok oluşu ani bir şekilde meydana gelmiştir.

Graptolitler, yok oluşla beraber ortadan kalkmanın eşiğine gelen önemli bir türdür. Ordovisyen Dönemi’nde son

derece çeşitli yapıları ile hızlı evrilen, yayılan ve ölen bu deniz organizmaları, bol bulunan kalıntıları ile yok oluşa dair

kıymetli bilgiler sunmaktadır. İskoçya’da bulunan Dob’s Linn vadisinde kayaçların içinde hapsolmuş graptolitler, yok

oluşun aniden gerçekleştiğini gözler önüne koymaktadır. Koyu taşlarda bol görünen Graptolitler, açık renkli taşlarda

ise neredeyse hiç görünmemektedir. Ton geçişlerinin çok hızlı olması da ani yok oluşun temel göstergesidir;

stratigrafi uzmanı Zalasiewicz’e göre, yok oluş insan ömrü kadar kısa bir sürede görülmüştür.

Yaklaşık Dört yüz kırk beş yıl önce görülen yok oluşla ilgili ortaya birçok teori atılmıştır. 1984 yılında

Chicago Üniversitesinden iki paleontolog, beş büyük yok oluşla beraber küçük çaplı yok oluşların da gerçekleştiğini

göstermiş ve yok oluşların yirmi altı milyon senede bir gerçekleştiğini belirterek durumu henüz bulunamamış küçük

bir yıldızın astronomik döngüsüne bağlamıştır. “Nemesis Olayı” olarak bilinen bu teori, kamuoyunda heyecan

yaratsa da birçokları tarafından da alaya alınmış ve durumun yalnızca istatistiksel bir tesadüf olduğu kanısına

varılmıştır. Günümüzde genel kabul gören teori ise Ordovisyen sonu yok oluşuna buzullaşmanın neden olduğu

yönündedir. Kara yosunlarının kar bondioksiti çekerek buzullaşmaya, sonuç olarak da yok oluşa yol açtığı

düşünülmektedir.

Ordovisyen boyunca yüksek sıcaklık, yüksek karbondioksit ve deniz seviyeleri hakimken yok oluşun yaşadığı

dönemde sıcaklıklar düşmüş ve Gondwana (Pangea’nın ikiye ayrılmasıyla oluşan güneydeki süper kıta) donmuştur.

Deniz canlılarının habitatları yok olmuş, suyun kimyası değişmiştir fakat yok oluşa sebep olan temel etkenin ne

olduğuna dair hala bir konsensüs oluşmamıştır. Beş büyük yok oluşun ikincisi ve en büyüğü olan Permiyen sonu yok

oluşunda -250 milyon önce- ise havaya büyük çaplı bir karbondioksit salınımı söz konusu olmuştur. Sıcaklıklar

yükselmiş, okyanuslar asitlenmiş ve okyanuslardaki oksijen seviyesinin düşmesiyle beraber deniz organizmaları

muhtemelen boğularak ölmüşlerdir. Bu açıklamaya ek olarak, yükselen sıcaklıkların hidrojen sülfit üreten

bakterilerin çoğalmasına yol açtığı ve suda biriken hidrojen sülfitin önce deniz canlılarını sonra da havaya karışarak

çoğu diğer canlıyı öldürdüğü düşünülmektedir. Carl Zimmer, hidrojen sülfitin sonucu olarak yok oluştaki muhtemel

havayı “camsı mor denizler” ve “soluk yeşil gökyüzü” ile betimlemiştir.

İklim değişikliği, birçok yok oluşta doğrudan veya dolaylı olarak rol oynamıştır. Günümüzde, insanın da bir

tür yok oluşa yol açabileceğini bilmekteyiz. Zalasiewicz’e göre “Şimdiden ardımızda silinmez bir kayıt bıraktık.”.

Evler, saraylar, kütüphaneler, fabrikalar günümüzden milyonlarca yıl sonra incecik bir tabakadan ibaret olacak olsa

da dünya çapında fauna ile floraların dönüştürülmesinin ve iklimde yarattılan değişimin izleri silinemez. İnsan

faaliyetlerinin sonucu olarak yaşam formları birbirlerine karıştı ve milyonlarca yıl sürerek oluşan dengeler insanlar

tarafından değiştirildi, öyle ki günümüzde sıçanlar, insanların ulaşamadığı yerlerde bile yaşam sürmekteler. Gittikleri

yerlerdeki popülasyonu kırıp geçiren sıçanlar, Dünya’nın insanlardan sonraki efendisi olmak için de başlıca adaylar.

Şimdilerde, insanların başlattıkları yeni bir çağın yaşanmakta olduğu düşünülüyor.

12

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!