30.01.2023 Views

Voyant 2023 Ocak

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

VOYANT<br />

YIL: 3 SAYI: 8<br />

<strong>Ocak</strong><strong>2023</strong><br />

Yorgun ve<br />

mutsuz<br />

yüz ifadesi<br />

nasıl<br />

giderilir?<br />

Yeni<br />

fenomen:<br />

Venome<br />

Fenomen<br />

Dolgu<br />

<strong>2023</strong>’ün trendi<br />

İnce ve<br />

yağsız yüzler<br />

Yeni yılı<br />

daha<br />

genç<br />

karşılayın!<br />

Alloblast<br />

ile doğal<br />

gençleşme<br />

www.voyantdergi.com


URISANOLve<br />

URISANOL<br />

ile<br />

EditörV<br />

Oyunu Boz!<br />

selaris.saglik<br />

Sadece 5 Günde Akut İdrar Yolu Şikayetlerini Önlemeye Yardımcı<br />

Türkiye’de ilk Akut İdrar Yolu Şikayetleri için önerilebilen<br />

takviye edici gıda<br />

İdrar yolu enfeksiyonu görülme sıklığının 3 ayda 73.3% 6 ay kullanımda<br />

93% oranında azalmasına yardımcı olur.1<br />

selaris.saglik<br />

¹ Ledda A. et al. Eur Rev Med Pharmacol Sci. 2015;19(1):77-80. ² Data on file Pierre Fabre France ( Fonderephar. 2012. Evaluation de l’activité de capsules de GAE vis-à-vis de souches Escherichia coli uropathogènes)<br />

VOYANT<br />

İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />

Head1034 Ltd. Şti. adına<br />

Emir Tamer<br />

Danışma Kurulu<br />

Op. Dr. Altuğhan Cahit Vural<br />

(Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı)<br />

Dr. Banu Özge Öztürk<br />

(Dermatolog)<br />

Dr. Deniz Koral<br />

(Dermatolog)<br />

Prof. Dr. Murat Türegün<br />

(Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı)<br />

Dr. Seran Göçer<br />

(Medikal Estetik Hekimi)<br />

Dr. Yasemin Savaş<br />

(Medikal Estetik Hekimi)<br />

Vedat Günyol Cd.<br />

Defne Sk. No: 1<br />

Flora Rezidans Kat: 1 D. 109<br />

Ataşehir 34750 İstanbul<br />

T +90 216 255 5336<br />

Reklam ve iletişim<br />

info@head1034.com.tr<br />

Yapım<br />

Narrator Ajans<br />

Yayın Yönetmeni<br />

Dilek Girgin<br />

dilek@narratorajans.com<br />

Görsel Yönetmen<br />

Engin Perol<br />

Editör<br />

Elif G. Bayramçavuş<br />

İpek Itır Can<br />

Melek Yazıcı<br />

Güner Sk.<br />

No: 26/3 Üsküdar-İstanbul<br />

T +90 216 340 0307<br />

www.narratorajans.com<br />

Baskı<br />

Erk Ofset<br />

Maltepe Mh. Litros Yolu Sk.<br />

A No: 2 -4A İç Kapı No: 412<br />

Zeytinburnu-İstanbul<br />

T +90 532 227 9764<br />

Baskı Yeri ve Tarihi<br />

İstanbul, <strong>Ocak</strong> <strong>2023</strong><br />

Yerel süreli yayındır.<br />

Üç ayda bir yayınlanır.<br />

8.000 adet basılıp dağıtılmıştır.<br />

Ücretsizdir.<br />

Bir bakışın derinliğini,<br />

bir dudak büküşün<br />

zarafetini, bir saç savuruşun<br />

çekiciliğini ya da uyumsuzlukların<br />

uyumunu güzellik kavramından<br />

koparıp alamayız. O nedenle<br />

güncel medikal teknolojilerin her<br />

türlü tatlılığından yararlanırken<br />

özümüzü korumak, bunu<br />

korurken daha estetik hale<br />

getirmek lazım.<br />

Güzellik bir bütün!<br />

Sevgili <strong>Voyant</strong> okurları,<br />

Öncelikle yepyeni yılımız <strong>2023</strong>’te,<br />

yaşamakta olduğumuz ve her birimizi<br />

derinden etkileyen konuların çözüme<br />

ulaşmasını, bedenimizdeki pek çok<br />

sorunun önemli kaynaklarından biri olan<br />

stresimizin azalmasını, umudumuzun ve<br />

hayallerimizin hep var olmasını diliyorum.<br />

Medikal estetik dergimiz <strong>Voyant</strong>,<br />

yayın hayatına <strong>Ocak</strong> 2021’de başlamıştı.<br />

<strong>Ocak</strong> <strong>2023</strong> sayımızla birlikte üçüncü<br />

yılımıza “merhaba” demenin mutluluğunu<br />

yaşıyoruz. Süreç içinde sizlerle en<br />

yeni, en vazgeçilmez medikal estetik<br />

uygulamalarını, bunların uygulanması<br />

sırasında dikkat edilmesi gereken noktaları paylaştık. Bunu yaparken iki<br />

önceliğimiz vardı: Birincisi sadece hekimlerimizi konuk almak, ikincisi ise<br />

diğer içeriklerimizle ilgili uzman hekimlerimize başvurmak. Çünkü medikal<br />

estetik uygulamaları dahil her türlü tıbbı uygulama, uzmanlık gerektirir.<br />

Çalışmalarımızı ve içeriklerimizi hazırlamayı bu bakış açısıyla sürdürüyoruz.<br />

Güzellik tabii ki önemli ama kimine göre göreceli kimi içinse matematiksel<br />

güzellik, altın oran daha değerli. Ama sonuçta bir bütün güzellik, içinde<br />

pek çok unsuru barındırıyor. “Karşıt olan şeyler bir araya gelir ve uzlaşmaz<br />

olanlardan en güzel uyum doğar” diyor mesela filozof Heraklitos. Aristotoles’e<br />

göre güzellik bir uyum, orantı, ölçüdür ve aynı zamanda “Güzel, salt güzelin<br />

kendisi için arzulanabilir olandır.” Platon ise güzelliğin idea olduğunu, bir<br />

varlığın bu ideadan pay aldığı ölçüde güzel olduğunu ileri sürüyor.<br />

Bunları günümüzün güzellik kavramına entegre ettiğimizde antik<br />

Yunan filozoflarının sundukları bakış açısından çok uzağa düşmüyoruz<br />

sanki. Bir bakışın derinliğini, bir dudak büküşün zarafetini, bir saç<br />

savuruşun çekiciliğini ya da uyumsuzlukların uyumunu da güzellik<br />

kavramından koparıp alamıyoruz. O nedenle güncel medikal<br />

teknolojilerin her türlü tatlılığından yararlanırken özümüzü<br />

korumak, bunu korurken daha estetik hale getirmek lazım.<br />

Güzelliklerde buluşmak dileğiyle,<br />

Dilek Girgin<br />

OCAK <strong>2023</strong><br />

3


VİÇİNDEKİLER<br />

<strong>Ocak</strong><strong>2023</strong><br />

22 RÖPORTAJ<br />

“Mezoterapi<br />

olmazsa olmazım”<br />

Medikal Estetik Hekimi Dr. Songül Özcan,<br />

“Düzenli yapılan mezoterapinin ilerleyen<br />

yaşlarda görülen yağ yastıklarının kaybına<br />

bağlı sarkmalarda, ayrıca dolgu, ip askı<br />

ya da cildi hasar vererek iyileştiren enerji<br />

bazlı uygulamalarda antiaging’i çok ileriye<br />

taşıdığını görüyorum” diyor.<br />

38 ZOOM<br />

“Hastalarımızın daha<br />

mutlu hissetmesi için<br />

çalışıyoruz”<br />

Bir yandan hekimlerin eli ayağı, öte yandan<br />

hastaların kılavuzu ve dert ortağı olan<br />

hasta danışmanlarını <strong>Voyant</strong>’ta konuk<br />

etmeyi sürdürüyoruz. Bu sayımızın gizli<br />

kahramanı ise Hülya Demircan.<br />

40 MAKALE<br />

Yorgun ve<br />

mutsuz yüz<br />

ifadesinin<br />

gelişim<br />

nedenleri<br />

ve tedavi<br />

yöntemleri<br />

Yaşlanmayla beraber<br />

yüzümüzde yapısal ve<br />

anatomik olarak ciddi<br />

değişimler gerçekleşir.<br />

İşte bu değişimleri ve<br />

tedavi yöntemlerini<br />

Medikal Estetik Hekimi<br />

Dr. Okan Aslanol’dan<br />

öğreniyoruz.<br />

46 İPUCU<br />

Kolajen ye genç kal!<br />

Kolajen demek, cildin daha elastik, daha<br />

dayanıklı, daha canlı görünmesi, yani<br />

gençlik demek. Genel sağlığımız üzerinde<br />

de olumlu etkileri olan kolajenin bulunduğu<br />

gıdaları tüketelim, genç ve sağlıklı kalalım.<br />

48 SEYAHAT<br />

Dağ evlerinde kış rüyası<br />

Yeni yılı karşılamak veya kış aylarında<br />

sessizliğin sesini dinlemek isteyenler için<br />

yurt içi ve yurt dışından seçtiğimiz dağ<br />

evlerini ziyaret etmeye hazır mısınız?<br />

6 İLK BAKIŞ<br />

Yeni ürünler<br />

Yeni yılda cildinizi Clinique Moisture Surge<br />

ailesiyle şımartın. Biyoteknolojik yağ<br />

mucizesi: OlgaCola Milano Glow Booster<br />

Oil. Avon Anew serileriyle cilt bakımında<br />

devrim yaratın. Darphin Absolute Renewal<br />

Balm Cream ile cildinize iyi bakın. Sebamed<br />

Pro! ile profesyonel bakım. Yaşlanma<br />

karşıtı profesyonel bakım için Neostrata<br />

Skin Active. Gvyna ile yeni yıla temiz bir<br />

başlangıç. Phytokératine ile saçlarınıza<br />

onarıcı bakım. Skinceuticals antioksidan<br />

serumları, çevresel yaşlanmaya karşı<br />

geliştirildi.<br />

12 TREND<br />

Yeni yıl yeni fenomen:<br />

Venome Fenomen Dolgu<br />

Türkiye’de kısa bir süre önce arz-ı endam<br />

eden Venome Fenomen Dolgu, bilinen<br />

kalıpları yıkmaya da dolguya yepyeni bakış<br />

açıları getirmeye de hazır.<br />

14 KAPAK RÖPORTAJI<br />

“<strong>2023</strong>’ün trendi ince ve<br />

yağsız yüzler”<br />

Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahisi<br />

Uzmanı Dr. Bora Özel ile “<strong>2023</strong>’ün trendi<br />

ince ve yağsız yüzler, kemik hatlarını<br />

belirgin hale getirecek uygulamalardır”<br />

şeklinde özetlediği yeni yıl trendlerini<br />

konuşmaktan mutluluk duyduk.<br />

18 GÜNDEM<br />

Yeni yılı<br />

daha genç karşılayın<br />

Türk kadınlarının “kendilerinin en iyi haline”<br />

ulaşma arzusu son derece yüksek. Bu<br />

arzuda yüz bölgesinin doğal olarak büyük<br />

önemi var. Biz de yeni yıla yenilenerek<br />

girebilmeniz için etkili yüz gençleştirme<br />

yöntemlerini bir araya getirdik.<br />

30 RÖPORTAJ<br />

“Dudağı ilhamla yaparım”<br />

Medikal Estetik Hekimi Dr. Yavuz Tunç,<br />

“Dudak yaparken yüzün anatomik yapısına,<br />

kişinin karakterine, gülüşüne, diş yapısına,<br />

gözlerindeki derinliğe bakarım ve bu<br />

baktıklarım o kişinin dudağı için bana ilham<br />

kaynağı olur” açıklamasında bulunuyor.<br />

34 RÖPORTAJ<br />

Alloblast ile<br />

doğal gençleşme<br />

Dermatoloji Uzmanı Dr. Seher Arı,<br />

yenidoğanların sünnet derisinden elde<br />

edilen kök hücrelerle yapılan bir tedavi olan<br />

alloblast’tan, ciltteki yaşlanma belirtilerinin<br />

ve cilt üzerindeki izlerin azaltılmasında<br />

yararlanıldığını belirtiyor.<br />

42 MAKALE<br />

Biorezonans terapisi ile<br />

nasıl kilo verilir?<br />

Biorezonans terapisi ile fazla kiloların<br />

asıl nedeni olan karbonhidratlı ve şekerli<br />

besinlere düşkünlüğünüzü tamamen<br />

ortadan kaldırmak mümkün. Detayları,<br />

Biorezonans Terapisi Uzmanı Op. Dr. Hasan<br />

İlkehan anlatıyor.<br />

44 PSİKOLOJİ<br />

Affetmek mi<br />

affetmemek mi?<br />

Kişisel Gelişim<br />

Uzmanı ve Biyolog<br />

Buket Elbeyoğlu,<br />

“Affetmek sizi<br />

özgürleştirecek,<br />

bulunduğunuz<br />

cehennemin<br />

ateşini<br />

söndürecek,<br />

hayata<br />

döndürecek,<br />

sonrasında ‘iyi ki’<br />

dedirtecek tek yol,<br />

tek seçenektir”<br />

diyor.<br />

52 KÜLTÜR SANAT<br />

Fenomen dizilere<br />

yakın bakış<br />

Dizi izlemeyi hep sevdik ama dijital<br />

platformlarla birlikte başlayan yeni dönem<br />

konuya bambaşka bir boyut kattı. Öyleyse<br />

sizi dijital platformlardaki yeni nesil keyfe<br />

ve bu keyfin son dönemdeki fenomenlerine<br />

davet edelim.<br />

56 TEKNOLOJİ<br />

Robotik cerrahi ve genetik<br />

testlerde son gelişmeler<br />

Robotik teknolojilerinin kullanımı her<br />

sektörde olduğu gibi medikal sektörde de<br />

artarken gerek cerrahlar gerekse hastalar<br />

için önemli konfor alanları yaratıyor.<br />

Genetik testlerin sağlığa yansımalarını ise<br />

“müthiş” diyerek özetlemek mümkün.<br />

4 OCAK <strong>2023</strong> OCAK <strong>2023</strong> 5


V<br />

İLK BAKIŞ<br />

YENİ YILDA CİLDİNİZİ<br />

CLINIQUE MOISTURE<br />

SURGE AİLESİYLE ŞIMARTIN<br />

Clinique, cildin nem dengesini koruyan ve kurumasına sebep olan dış<br />

etkenlere karşı cilt bariyerini güçlendiren, uzun saatler boyunca etkili<br />

nemlendirme sağlayan Moisture Surge Nemlendirici ailesini geliştirdi.<br />

Moisture Surge 96H<br />

Göz Kremi<br />

Su bazlı ultra hafif jel<br />

formülüyle 96 saat boyunca<br />

nemlendirme sağlayan ürün,<br />

hassas göz bölgesini anında<br />

dolgunlaştırırken içeriğindeki<br />

kapsüllenmiş lipid kürelerle<br />

ince ve kuru göz çevresinin<br />

yeniden yapılandırılmasına<br />

yardımcı oluyor. Antioksidanlar,<br />

C ve E vitaminleri de göz<br />

çevresinde koruyucu bir tabaka<br />

oluşturuyor. Suyu hapseden,<br />

iç içe geçmiş ve esnek<br />

polimerlerden oluşan Nem<br />

Tutucu Süper Matrix Teknolojisi<br />

ile nem kaybını önlüyor.<br />

Moisture Surge<br />

100H Nemlendirici<br />

Olumsuz koşullara maruz<br />

kalan cildin nem dengesini<br />

korumak ve cilt bariyerinin<br />

güçlenmesini sağlamak<br />

için geliştirilen ürün, 100<br />

saate kadar nemlendirme<br />

sağlıyor. Otomatik Yenileme<br />

Teknolojisi sayesinde<br />

kendini nemlendirmeye<br />

devam edebilmesi için<br />

cildin kendi su kaynağını<br />

oluşturmasına destek oluyor.<br />

Yağsız formülünün yanı sıra<br />

içeriğindeki hyalüronik asit ve<br />

aloe biofermenti ile çift etkili<br />

güçlü nemlendirme sağlıyor.<br />

AVON ANEW<br />

SERİLERİYLE<br />

CİLT BAKIMINDA<br />

DEVRİM YARATIN<br />

Avon Anew serileri, Avon’a özel ve patentli protinol teknolojisiyle<br />

geliştirildi. Protinol teknolojisi, iki çeşit kolajen üretimini artırarak<br />

bebek gibi bir cilde sahip olmayı kolaylaştırıyor.<br />

BİYOTEKNOLOJİK YAĞ MUCİZESİ:<br />

OLGACOLA MILANO<br />

GLOW BOOSTER OIL<br />

Türkiye’ye Lonjevite ile gelen İtalya’nın ünlü cilt<br />

bakım markası OlgaCola Milano’nun organik<br />

ve biyoteknolojik aktif bileşenler içeren yağı<br />

Glow Booster Oil, kısıtlı zamanda üst düzey<br />

etkinlik beklentisini karşılamak için tasarlandı.<br />

Farmakoloji ve dermatoloji sektöründe<br />

uzun yıllardır yöneticilik yapan tıbbi<br />

biyoteknolog Dr. Olga Cola’nın etkili ve<br />

yenilikçi tedaviler sunmak üzere geliştirdiği<br />

bu özel yağ; kırışıklıklar, selülitler, cilt<br />

lekeleri ve saçlar üzerinde son derece etkili.<br />

Omega 3, 6, 7 ve 9’un yanı sıra kuşburnu,<br />

avokado, soya fasulyesi, zeytinyağı dahil 11<br />

değerli bitkisel yağ aracılığıyla cildi ve saçı<br />

aydınlatıyor, nemlendiriyor, besliyor.<br />

Hamilelik ve zayıflama diyetlerinde cildin<br />

çatlaklardan korunmasına katkı sağlayan,<br />

aynı zamanda atopiye eğilimli ciltlerin<br />

kullanımına uygun olan Glow Booster<br />

Oil, hiçbir kimyasal madde kullanılmadan<br />

üretiliyor.<br />

Reversalist<br />

Daha canlı bir cilde merhaba demek için Anew Reversalist<br />

serisi ideal görünüyor. Göz çevresini sıkılaştıran Anew<br />

Lifting İkili Göz Çevresi Bakım Sistemi, cilde dolgun bir<br />

görünüm kazandırmaya yardımcı olan Anew Reversalist<br />

Gündüz Kremi SPF25 ve ince çizgilerin görünümünü<br />

azaltmaya yardımcı olan Anew Reversalist Gece Kremi ile<br />

yeni yılı yenilenmiş karşılayın.<br />

Ultimate<br />

Daha sıkı görünen ciltler için geliştirilen Anew Ultimate<br />

serisinde göz çevresine sıkı bir görünüm kazandıran<br />

Anew Lifting İkili Göz Çevresi Bakım Sistemi, cildi<br />

sıkılaştıran etkisiyle Anew Ultimate Gündüz Kremi SPF25,<br />

kırışıklıkların görünümünü azaltmaya yardımcı olan Anew<br />

Ultimate Gece Kremi bulunuyor.<br />

Renewal Power<br />

Protinol teknolojisinin en etkili ürünlerinden biri olan Anew<br />

Renewal Power Serum Tip1 ve Tip2, kolajen desteğiyle<br />

cildi güçlendiriyor. Avon Planet Spa masaj aletiyle de<br />

yüzünüze ve cildinize uygulama yaparak serumun gücünü<br />

artırabilirsiniz.<br />

Platinum<br />

Daha genç görünmenin sırrı bu seride olabilir. Cilde lifting<br />

etkisi veren Anew Platinum Gündüz Kremi SPF25, cilde<br />

sıkılık, nem ve elastikiyet kazandıran Anew Platinum Gece<br />

Kremi, göz çevresini sıkılaştıran Anew Lifting İkili Göz<br />

Çevresi Bakım Sistemi ile daha genç görünümlü bir cildin<br />

tadını çıkarın.<br />

6 OCAK <strong>2023</strong> OCAK <strong>2023</strong> 7


V<br />

İLK BAKIŞ<br />

DARPHIN ABSOLUTE RENEWAL BALM<br />

CREAM İLE CİLDİNİZE İYİ BAKIN<br />

Darphin’in yaşlanma<br />

karşıtı serisi Stimulskin<br />

Plus’ın yeni üyesi<br />

Absolute Renewal<br />

Balm Cream, cildin<br />

yapısal proteinlerini<br />

destekleyerek daha<br />

genç bir görünüm elde<br />

etmeye yardımcı oluyor.<br />

Hassas ciltlerde test edilerek<br />

tasarlanan Absolute Renewal Balm<br />

Cream, zengin yapısı ve nemlendirici<br />

içerikleriyle cildin sıkı ve aydınlık<br />

bir görünüm kazanmasını, yüz<br />

kontürünün belirginleşmesini, çizgi<br />

ve kırışıklıkların azalmasını sağlıyor.<br />

Her cilt tipi için yaşlanmaya karşı<br />

savaşı mümkün kılan ürün, cilt<br />

bariyerini güçlendirip şekillendirirken<br />

shea yağıyla cilde konfor sunuyor.<br />

SEBAMED PRO! İLE<br />

PROFESYONEL BAKIM<br />

Yeni yıla güzel ve bakımlı girmek isteyenler kendini yenilemeye cildinden<br />

başlıyor. Sebamed PRO! serisi, yenilikçi probiyotik bakım kompleksi<br />

ProRenew Complex CLR içeriğini aktif bileşenlerle buluşturuyor. Seri,<br />

pH 5.5 değeriyle cildin koruyucu doğal tabakasını desteklerken cildi<br />

besleyerek daha uzun süre genç görünüm sağlıyor.<br />

Sebamed PRO! Yoğun Bakım<br />

Serumu; içeriğindeki Thai<br />

zencefil bitkisinden elde edilen<br />

Alpinia Galanga sayesinde cilde<br />

yoğun nem desteği sağlarken<br />

kırışıklıkların görünümünü<br />

azaltıyor, cilde yenilenmiş ve<br />

pürüzsüz bir görünüm kazandıyor,<br />

cildi zararlı dış etkenlere karşı<br />

koruyor. Sebamed PRO! Yenileyici<br />

Krem ise deniz yosunundan elde<br />

edilen L-fukoz bakım kompleksi<br />

içeriğiyle cildi tahrişe karşı<br />

korurken yoğun bir şekilde<br />

nemlendiriyor.<br />

YAŞLANMA KARŞITI<br />

PROFESYONEL BAKIM İÇİN<br />

NEOSTRATA SKIN ACTIVE<br />

Cilt yenileme uzmanı Neostrata’nın en etkili serilerinden Skin Active, yüksek<br />

konsantrasyonlu güçlü içerikleri ve etkili-performans odaklı bileşenleriyle<br />

ciltteki yaşlanma belirtilerine karşı onarıcı ve sıkılaştırıcı profesyonel<br />

bakım yapıyor. Derin çizgiler, sıkılık kaybı ve düzensiz cilt tonu endişelerini<br />

gideriyor; retinol, aminofil ve neoglukozamin içerikleriyle cildin tüm<br />

katmanlarına nüfuz ederek dört haftada gözle görülür sonuçlar sunuyor.<br />

Canlandırıcı Yüz Yıkama Köpüğü:<br />

Ürün, sabun içermeyen formülüyle<br />

gözeneklerdeki kalıntıları derinlemesine<br />

temizliyor, cildin pH’ını dengeliyor ve<br />

cilt dokusunu pürüzsüzleştirirken<br />

aydınlatıyor.<br />

Matriks Destekleyici Nemlendirici:<br />

Antioksidan kompleks içeriğiyle cildin<br />

nemlendirici matriksini hedefleyerek daha<br />

sıkı bir cilt görünümü sağlıyor ve içerdiği<br />

geniş spektrumlu SPF 30 ile cildi zararlı<br />

güneş ışınlarından koruyor.<br />

Yenileyici Yaşlanma Karşıtı Krem: Ürün,<br />

cildi nazikçe soyarak sıkılaştırıyor ve cilt<br />

tonunu eşitliyor.<br />

Yoğun Göz Çevresi Bakımı:<br />

Sıkılığını kaybetmiş göz çevresi<br />

görünümünü dolgunlaştırırken içerdiği<br />

kafeinle ince çizgileri, kaz ayağı<br />

kırışıklıklarını ve göz kapağı sarkmalarını<br />

azaltıyor.<br />

3’lü Etki Cilt Dolgunlaştırıcı Serum:<br />

Üç boyutlu çözüm sunarak cilt tonunu<br />

yeniliyor, cildi dolgunlaştırıyor ve<br />

pürüzsüzleştiriyor.<br />

Üçlü Sıkılaştırıcı Boyun Kremi: Onarıcı<br />

meyve kök hücre özüyle zenginleştirilen<br />

ürün, boyun ve dekolte bölgesindeki<br />

kırışıklıkları açarak sıkılaştırıyor, cildin<br />

doğal kolajenini destekliyor.<br />

8 OCAK <strong>2023</strong> OCAK <strong>2023</strong> 9


V<br />

İLK BAKIŞ<br />

GVYNA İLE YENİ YILA TEMİZ BİR BAŞLANGIÇ<br />

Genital hijyen, kadın sağlığında en<br />

dikkat edilmesi gereken konuların<br />

başında geliyor. Kadınların genital bölge<br />

enfeksiyonlarına ve diğer tüm risklere<br />

açık olmaları nedeniyle düzenli temizlik<br />

ve bakım yapmaları son derece önem<br />

taşıyor. Dermatolojik ve klinik olarak test<br />

edilmiş Gvyna intim temizleme ürünleri,<br />

doğal laktik asit içeriğiyle genital bölgeyi<br />

zararlı dış etkenlere karşı koruyor<br />

ve dış genital bölgenin savunmasını<br />

güçlendiriyor.<br />

Her gün kullanım için uygun olan Gvyna<br />

Fresh İntim Temizleme Mendili, doğal<br />

laktik asit ve Deo Aktif Kompleks içeren<br />

formülüyle intim bölgesinde uzun süreli<br />

ferahlık sağlıyor. Özellikle adet dönemi,<br />

spor, sauna ve yüzme sonrası olmak<br />

üzere her gün kullanılabilen Gvyna Fresh<br />

İntim Yıkama Jeli de içeriğindeki Deo<br />

Aktif Kompleks ile parfümlü jel yapıya<br />

sahip. Doğal laktik asitle zenginleştirilmiş<br />

içeriği, kendinizi ferah ve güvenli<br />

hissetmenizi sağlarken dış genital<br />

bölgenizin doğal dengesini korumaya<br />

yardımcı oluyor.<br />

SKINCEUTICALS<br />

ANTİOKSİDAN SERUMLARI,<br />

ÇEVRESEL YAŞLANMAYA<br />

KARŞI GELİŞTİRİLDİ<br />

Antioksidan etkili ürünler sunan SkinCeuticals, kış mevsiminde evlerinde profesyonel cilt bakımı yapmak<br />

isteyenler için geliştirdiği klinik olarak test edilmiş çözümleriyle çevresel faktörlerin sebep olduğu cilt<br />

hasarlarını önlüyor.<br />

PHYTOKÉRATINE İLE<br />

SAÇLARINIZA ONARICI BAKIM<br />

Gücünü bitkilerden alan Phyto’nun onarıcı bakım serisi Phytokératine, kış mevsiminde dış etkenlerle<br />

yıpranıp zayıflamış saçlarınıza üstün bir bakım sunuyor. Doğal içerikleriyle saça derinlemesine nüfuz<br />

ederek saçın benzersiz bir parlaklığa kavuşmasını sağlıyor.<br />

Phloretin CF<br />

Serum<br />

Yağlı ve normal<br />

ciltler için geliştirilen,<br />

serbest radikallerin<br />

hasarını nötralize eden<br />

serum; ince çizgilere,<br />

kırışıklıklara ve renk<br />

eşitsizliklerine meydan<br />

okuyor. İçeriğinde %10 saf<br />

C vitamini, %2 phloretin<br />

ve %0.5 ferulik asit<br />

bulunuyor. UVA ve UVB<br />

ışınlarına karşı gelişmiş<br />

çevresel koruma sağlayıp<br />

cildin genç ve ışıltılı<br />

görünmesine destek<br />

oluyor, kolajen sentezini<br />

ve hücre yenilenmesini<br />

tetikliyor.<br />

Silymarin CF Serum<br />

Yağlı ve akneye eğilimli<br />

ciltler için koruma sağlayan,<br />

%15 saf C vitamini içeren<br />

serum; devedikeni özüyle<br />

zenginleştirilmiş formülüyle<br />

yağ oksidasyonunu önlüyor,<br />

cilt dokusunun görünümünü<br />

ve cilt berraklığını destekliyor,<br />

ince çizgileri ve kırışıklıkları<br />

azaltıyor. %0,5 silymarin<br />

(devedikeni), %15 l-askorbik<br />

asit, %0,5 ferulik asit ve %0,5<br />

salisilik asitle zenginleştirilmiş<br />

Silymarin CF’in yağ<br />

oksidasyonunu %76’ya* kadar<br />

azalttığı, yağlanmayı azalttığı,<br />

cilt dokusunu arındırdığı, cilt<br />

berraklığında gelişme sağladığı,<br />

ince çizgilerin görünümünde<br />

gelişme sağladığı kanıtlandı.<br />

Phytokératine<br />

Onarıcı<br />

Şampuan<br />

Bitkisel keratin ve<br />

yabani menekşe<br />

özleriyle saçınızı<br />

nazikçe sararak<br />

temizleyen<br />

şampuan, çevresel<br />

faktörlerin neden<br />

olduğu yıpranmalara<br />

karşı onarıcı bakım<br />

yapıyor.<br />

Phytokératine<br />

Isıya Karşı<br />

Koruyucu<br />

Sprey<br />

Saç tellerini bitkisel<br />

keratinle yenileyen<br />

ve hyalüronik<br />

asitle yoğun olarak<br />

nemlendiren ürün,<br />

üzüm ekstresiyle<br />

de ısıya karşı saçı<br />

koruyarak esnek<br />

ve ipeksi bir yapı<br />

sağlıyor.<br />

Phytokératine<br />

Maske<br />

Yıpranmış ve<br />

zayıflamış saçlar için<br />

geliştirilen maske;<br />

bitkisel keratin,<br />

pi-rinç seramidleri,<br />

yabani menekşe<br />

özleriyle saçınıza<br />

zengin bir bakım<br />

ve ipeksi bir his<br />

sunuyor.<br />

Discoloration<br />

Defense Serum<br />

Traneksamik asit,<br />

niasinamid ve HEPES ile<br />

zenginleştirilmiş formüle<br />

sahip olan serum, ciltte<br />

anında etkisini gösteriyor.<br />

Klinik çalışmalarda, 2<br />

haftada** daha eşit<br />

ve aydınlık bir cilt tonu<br />

görünümü hedefleyen<br />

serumun inatçı leke<br />

görünümünde %41, cilt<br />

problemleri sonrası oluşan<br />

leke görünümünde %71 ve<br />

ciltteki renk düzensizliğinde<br />

%46 oranında iyileşme<br />

sağladığı kanıtlandı.***<br />

C E Ferulic<br />

Serum<br />

Normal ve kuru cilt<br />

tiplerinin kullanımına<br />

uygun olarak geliştirilen<br />

C E Ferulic Antioksidan<br />

Serum, çevresel<br />

faktörlere karşı koruma<br />

sağlamanın yanı sıra<br />

yaşlanma belirtilerini<br />

de azaltıyor. Kırışıklık,<br />

sıkılık kaybı, ince<br />

çizgiler gibi yaşlanma<br />

belirtilerine meydan<br />

okuyan ürün; %15 saf<br />

C vitamini, %1 saf E<br />

vitamini ve %0.5 ferulik<br />

asit içeriyor.<br />

*Klinik çalışma, 35 kişi, 4 hafta **Kişisel değerlendirme, 63 kişi ***Klinik çalışma, 50 kadın, 12 hafta<br />

10 OCAK <strong>2023</strong> OCAK <strong>2023</strong> 11


V<br />

TREND<br />

Yeni yıl yeni<br />

fenomen:<br />

Venome<br />

Fenomen<br />

Dolgu<br />

Fenomenler farklıdır; doğal, güvenli, konforlu ve etkilidir. Venome<br />

Fenomen Dolgu ile <strong>2023</strong>’te hissettiğiniz fenomen olmaya hazır mısınız?<br />

HEM DOĞAL HEM HER İSTEĞİ<br />

KARŞILIYOR<br />

Türkiye’de kısa bir süre önce arz-ı<br />

endam eden Venome Fenomen Dolgu,<br />

bilinen kalıpları yıkmaya da dolguya<br />

yepyeni bakış açıları getirmeye de hazır.<br />

Bu iddianın arkası gayet dolu; çünkü,<br />

Venome Fenomen Dolgu gerek teknolojik<br />

açıdan taşıdığı müthiş özellikler<br />

gerekse farklı ihtiyaçlara sunduğu farklı<br />

çözümlerle pek çok kişiye aradığını<br />

“doğal” olarak sunuyor.<br />

Amacınız ister cildi nemlendirmek<br />

ve canlandırmak ister ince veya<br />

orta kırışıklıları ortadan kaldırmak,<br />

hacim eklemek, yüzün bölümlerini<br />

yeniden şekillendirmek veya dudakları<br />

dolgunlaştırmak olsun fark etmiyor;<br />

Venome Fenomen Dolgu, her isteği<br />

karşılıyor.<br />

SANATSAL GÜZELLİK SUNUYOR<br />

Venome Fenomen Dolgu’yu yaratmak<br />

için 10 yıldan fazla bir süre boyunca<br />

binlerce kişi üzerinde araştırma yapılarak<br />

inovatif sonuçlara ulaşıldı ve sanatsal<br />

güzellik elde edildi. Bu kapsamda<br />

Almanya’da, en güncel teknolojiyle<br />

12 OCAK <strong>2023</strong><br />

donatılmış tesislerde çalışıldı. Ürün,<br />

medikal üretimde olması gereken Device<br />

standartları 13485 ve 22716 GMP<br />

ile Venome mühendisleri tarafından<br />

üretiliyor. Her aşamada kalite kontrol<br />

analizleri yapılarak kontaminasyon<br />

riskinden, endotoksinlerden ve<br />

partiküllerden arındırılıyor.<br />

HAYVANSAL İÇERİK BULUNMUYOR<br />

Farklı konsantrasyonlarda sodyum<br />

hyalüronat içeren, 5 farklı dermal dolguyu<br />

kapsayan Venome Fenomen Dolgu, biofermentasyon<br />

teknolojisiyle yaratıldı.<br />

Venome Fenomen Dolgu; viskoelastik<br />

jel formunda monofazik, çapraz bağlı<br />

hyalüronik asit ve lidokain içeriyor.<br />

Yüksek moleküler ağırlıklı stabilize<br />

fizyolojik bir solüsyon olan hyalüronik<br />

asit, tampon ile karakterize edilmiş<br />

durumda. Patentli Touch teknolojisi ise<br />

orta derece sertlikteki bu özel dermal<br />

dolguya homojenlik, pürüzsüzlük, kolay<br />

enjekte edilebilirlik sağlıyor. Yine bu<br />

teknoloji sayesinde uygulama sırasında<br />

ve sonrasında akut şişme ve ödem gibi<br />

yan etkiler görülmüyor. Ayrıca hayvansal<br />

içerikler bulunmuyor.<br />

5 FARKLI VENOME<br />

FENOMEN<br />

DOLGU’DAN<br />

BİRİ MUTLAKA<br />

SİZİN İÇİN!<br />

Venome Fenomen Dolgu,<br />

5 farklı konsantrasyondaki<br />

formlarıyla her bölgeye farklı<br />

çözümler sunuyor.<br />

1<br />

S Lips Lidocaine (14 mg):<br />

Yumuşak, gelişmiş,<br />

doğal görünen dudaklar<br />

yaratırken yumuşak hatlar,<br />

kontür, hassas şekillendirme,<br />

asimetrilerin giderilmesi,<br />

küçük asimetrilerin ortadan<br />

kaldırılması gibi çözümler<br />

sunuyor.<br />

2<br />

S Lidocaine (16 mg): Bu<br />

dolgunun becerileri ince<br />

çizgilerin iyileştirilmesini<br />

ve minör deri hasarlarının<br />

giderilmesini kapsıyor.<br />

3<br />

M Lidocaine (20 mg):<br />

Yumuşak orta ve derin<br />

kırışıklıkların düzeltilmesi,<br />

nazolabial oyukların<br />

ortadan kaldırılması, burnun<br />

şekillendirilmesi, mimik<br />

çizgilerinin yumuşatılması<br />

ve ellerin gençleştirilmesini<br />

sağlıyor.<br />

4<br />

L Lips Lidocaine (20 mg):<br />

Ürünle dudak bölgesine<br />

volüm kazandırılıyor,<br />

üst ve alt dudak asimetrileri<br />

yok ediliyor, popüler olan Rus<br />

dudakları yaratılıyor.<br />

5<br />

L Lidocaine (24 mg):<br />

Yüz bölgesini gençleştirme<br />

ve volüm kazandırma,<br />

çene hattını şekillendirme bu<br />

dolgunun ilgi alanları arasında<br />

bulunuyor.<br />

OCAK <strong>2023</strong> 13


V<br />

KAPAK RÖPORTAJI<br />

Estetik, Plastik ve<br />

Rekonstrüktif Cerrahisi<br />

Uzmanı Dr. Bora Özel,<br />

keşfi olan hayalet dolgu ve<br />

PRP Lift uygulamalarıyla<br />

mesleğine duyduğu aşkı<br />

reel olarak gözler önüne<br />

seriyor. Kendisiyle bu<br />

keşiflerinin yanı sıra<br />

doğal uygulamalara olan<br />

tutkusunu ve “<strong>2023</strong>’ün<br />

trendi ince ve yağsız yüzler,<br />

kemik hatlarını belirgin hale<br />

getirecek uygulamalardır”<br />

şeklinde özetlediği yeni yıl<br />

trendlerini konuşmaktan<br />

mutluluk duyduk.<br />

Melek Yazıcı<br />

Mert Koç<br />

“<strong>2023</strong>’ün<br />

trendi ince<br />

ve yağsız<br />

yüzler”<br />

“Mesleğimde gerçekleştirdiğim<br />

uygulamalarda bir sihirbaz olmaya<br />

çalışırım hep. Bu sihrin ana maddesinin<br />

üç boyutlu hayal edebilme becerimden ve<br />

mesleğime âşık olmaktan kaynaklandığını<br />

düşünüyorum” diyorsunuz. Nasıl bir sihir,<br />

nasıl bir hayal gücü, nasıl bir uygulama?<br />

Estetik cerrahları diğer cerrahlardan<br />

ayıran, üç boyutlu düşünebilme ve<br />

düşündüğünü gerçekleştirebilme özelliğidir.<br />

Bu sadece estetik ameliyatlarda değil<br />

rekonstrüksiyonlarda da geçerlidir. Biz<br />

daha çok estetik cerrah olarak tanımlansak<br />

da aslında estetik, plastik ve rekonstrüktif<br />

cerrahisi uzmanıyız. Organların yeniden<br />

yapılandırılması, kaybolan organların<br />

benzer şekilde üretilmesi şeklinde<br />

ilerleyen altı yıllık eğitim sürecimizde<br />

hayal gücümüz gelişmek zorunda kaldı.<br />

Bunu estetik cerrahiye ve medikal estetik<br />

uygulamalarına aktardığımızda da bir fark<br />

yaratıyoruz.<br />

Üstün bir anatomi bilgisini hayal gücüyle<br />

birleştiriyorsunuz. Bunu yaparken<br />

kullandığınız programlar var mı?<br />

Program kullanabiliriz de<br />

kullanmayabiliriz de. Biraz kişisel bir tercih<br />

bu. Ben program kullanmayan taraftayım;<br />

bunun sebebi de programların bazen<br />

çok iyi sonuç vermediğini, hekimleri ve<br />

hastaları yanıltabildiğini düşünmem. Daha<br />

gerçekçi tarafta kalmak açısından program<br />

kullanmamayı tercih ediyorum.<br />

“MESLEĞİME GERÇEKTEN AŞIĞIM”<br />

İşin başında estetik, plastik ve<br />

rekonstrüktif cerrahi alanını seçmenizin<br />

nedeni neydi?<br />

Uzmanlık sınavında iyi bir derece<br />

elde etmiştim. Böyle olunca ister istemez<br />

yüksek puanlı alanları tercih ediyorsunuz<br />

ve o dönemde de plastik cerrahinin puanı<br />

çok yüksekti. Çok bilinçli olarak tercih<br />

etmedim aslında ama iyi ki öyle yapmışım.<br />

Çünkü mesleğime gerçekten aşığım. Başka<br />

bir bölümde olsaydım belki de bu kadar iyi<br />

noktalara gelemezdim; bu alan bambaşka.<br />

Bizim hastalarımız sağlıklı hastalar, bu<br />

nedenle işimiz diğer cerrahlara, hekimlere<br />

göre daha kolay ve keyifli. Daha çok mutlu<br />

oluyoruz, diyebilirim kendi adıma.<br />

Tedavi yaklaşımınızı öğrenebilir miyiz?<br />

Yaklaşımım her zaman doğaldan<br />

yana. Aşırıya kaçmayacak ve doğal<br />

olanı bozmayacak uygulamaları tercih<br />

ediyorum. Hastalar daha fazlasını istese<br />

de yapmıyorum; benim de yaptığım işten<br />

memnun olmam ve güzel bulmam lazım.<br />

Zaten çoğu zaman hastalarımı ikna edip<br />

doğal tarafta olmalarını sağlıyorum, çünkü<br />

aşırı uygulamalardan pişman olacaklarını<br />

biliyorum. Tabii ki insanlar çok farklı; senin<br />

mutsuz olabileceğin bir şey, karşındakini<br />

mutlu edebiliyor. Ama önermediğim bir<br />

uygulamayı başka bir hekime yaptırıp,<br />

“bunu nasıl düzeltebiliriz?” diye gelenler<br />

de oluyor. Cerrahiyi geri çevirmek çok<br />

zor, medikal estetik bir tık daha kolay. Bu<br />

nedenle hastalara cerrahiye karar verirken<br />

ve hekim seçerken çok iyi düşünmelerini<br />

ve araştırmalarını öneriyorum.<br />

“HAYALET DOLGUDA KENDİMDEN<br />

YOLA ÇIKTIM”<br />

Tıp dünyasına kazandırdığınız ve adınıza<br />

tescillendirdiğiniz hayalet dolgu nedir ve<br />

nasıl uygulanır, diğer dolgulardan farkı<br />

nedir?<br />

Hayalet dolguda kendimden yola çıktım<br />

aslında. Yaşla birlikte yağ dokum azalıyor,<br />

yer çekimine göre yer değiştiriyor, yüzümde<br />

küçük değişiklikler oluyordu; bunu<br />

14 OCAK <strong>2023</strong><br />

OCAK <strong>2023</strong> 15


V<br />

KAPAK RÖPORTAJI<br />

UZM. DR. BORA<br />

ÖZEL’DEN GENÇ<br />

KALMANIN ÜÇ KURALI<br />

l “Birincisi uyku. Düzenli uyku<br />

uyumayanlar yaşlanır.<br />

l İkincisi su tüketimi. Az su içenler<br />

veya su yerine başka içecek<br />

tüketenler yaşlanmaya mahkumdur,<br />

çünkü vücudumuzun yüzde 70’i<br />

sudur. Az su içerseniz hücreleriniz<br />

kurur ve siz de buruşursunuz.<br />

l Üçüncüsü ise stres. Stresle baş<br />

edenler genç kalırken stresin altında<br />

ezilenler yaşlanır. Stresin kolajen<br />

üretimini çok ciddi anlamda azalttığı<br />

bilimsel verilerle kanıtlanmıştır.”<br />

özellikle fotoğraflarda fark ediyordum.<br />

Bu sorunları giderecek şekilde kendime<br />

dolgu yapmak istiyordum. “Neden bir tüp<br />

dolguyu küçük oranlarda farklı noktalara<br />

paylaştırmıyorum?” dedim. Oysa böylesi<br />

bir uygulama literatürde yoktu. Sonuçta<br />

kendime uygulayıp kaybolan volümü<br />

yerine koydum ve kimse anlamadı.<br />

Ardından anneme, babama, arkadaşlarıma,<br />

en sonunda da hastalarıma uygulamaya<br />

başladım. Özellikle doğal olmak ve aşırıya<br />

kaçmak istemeyenlere, dolgudan korkan<br />

veya yaşı genç olanlara çok iyi bir alternatif<br />

olan bu uygulamayı kendi adıma tescil<br />

ettirdim. Bunu da sonradan başkasının<br />

tescil ettirmemesi adına yaptım sadece, yani<br />

herhangi bir maddi beklentim kesinlikle<br />

yok. İsteyen her hekim uygulayabilir.<br />

Sırada başka keşifler var mı?<br />

Evet, var. Yakın zamanda<br />

tescillendirmek üzere başvuracağım<br />

yeni uygulamam, PRP Lift. Kalsiyum<br />

hidroksiapatit ile PRP’yi karıştırıp<br />

uyguluyorum; sonuçlar inanılmaz. Çok<br />

güzel bir lifting sağlıyor, yani yüzü yukarıya<br />

çekiyor, ayrıca cilt kalitesini artırıp lekeleri<br />

azaltıyor. Bir taşla birkaç kuş vuruyorum.<br />

Kalsiyum hidroksiapatit mezoterapiyi,<br />

gençleştirmede “kuantum sıçraması”<br />

olarak tanımlıyorsunuz. Bu tanımı hangi<br />

nedenlerle hak ediyor?<br />

Kalsiyum hidroksiapatit, gerçekten<br />

çok kuvvetli bir molekül. Fibroblastları<br />

uyararak kolajen ve elastin sentezlemesini,<br />

ayrıca cildin kalitesini artırıyor; ciltte<br />

gençleşme adına çok ciddi değişiklikler<br />

yapıyor ve bunu çok kuvvetli bir şekilde<br />

simüle ediyor. Dolayısıyla, mezoterapide<br />

“kuantum sıçraması” olarak nitelendirdim.<br />

Bunu hem dolgu olarak kullanıyoruz<br />

(bir buçuk, iki yıl kadar etkili) hem de<br />

mezoterapi olarak. Diğer mezoterapi<br />

ürünlerine göre etki süresi de kolajen<br />

artımını da çok daha yüksek.<br />

“HERKESE YETENEKLERİNİ<br />

BULUP AÇIĞA ÇIKARTMALARINI<br />

ÖNERİRİM”<br />

Enerjiniz ve üretkenliğiniz çok başka,<br />

içinizden dışarıya müthiş yansıyor. Bunu<br />

nasıl başarıyorsunuz?<br />

Bu zor bir soru. Sanırım farklı ve<br />

yaratıcı olmak lazım. Öte yandan herkesin<br />

kendine has bir özelliği, yeteneği var;<br />

onu keşfetmek önemli. Bu noktada<br />

herkese mevcut yeteneklerini bulup açığa<br />

çıkartmalarını öneririm. O yetenek ortaya<br />

çıktığında enerjileri de artacaktır. Ben hep<br />

sosyal bir insandım; lisede de üniversitede<br />

de öyleydim. Öğrencilik hayatımda<br />

tiyatro da yaptım dans kurslarına gidip<br />

eğitmen de oldu. Bu şekilde hayatımı<br />

renklendirmeye çalıştım, hâlâ da bu yönde<br />

çaba harcıyorum. Ürettiğim şeylerle mutlu<br />

olmaya çalışıyorum.<br />

YouTube kanalınız bir harika.<br />

“Türkiye’nin eğiterek eğlendiren doktoru”<br />

olarak tanımlanıyorsunuz. Estetiğin yanı<br />

sıra yaşama dair bilgiler, öneriler de<br />

paylaşıyorsunuz. YouTube kanalınızla<br />

amacınız nedir?<br />

Güzel içeriklerle insanları<br />

bilgilendirmek, yanlış olarak bilinenleri<br />

doğruya çevirmek istiyorum. Tabii ki bunu<br />

sağlık, estetik ve güzellik alanında daha<br />

çok yapıyorum. Çok fazla bilgi kirliliği<br />

var ve bu nedenle insanların aklı çok<br />

karışmış durumda. Doğruyu bir hekimden<br />

duymalarını istiyorum.<br />

Bir de parfüm markası yarattınız: B-Loved<br />

Bora Özel. Hikâyesini anlatabilir misiniz?<br />

Pandemi döneminde herkes evde<br />

ekmek yaparken ben de parfüm yaptım.<br />

Sıkılmıştım ve bir şeyler yapmam<br />

gerektiğini düşünüyordum. Fransa’daki<br />

bir fabrikayla yazışıp esans istedim.<br />

Yonca Kozmetik’ten Erdal Bey de bana<br />

bu süreçte çok yardımcı oldu. Zorlu bir<br />

kargo sürecinden sonra esanslar geldi<br />

ve ben de kadın ve unisex olmak üzere<br />

parfümümü oluşturdum. Fransa’daki<br />

fabrikada ürettirip Türkiye’de şişelenmesini<br />

sağladım ve satışa sundum. Şu anda online<br />

olarak Trendyol’da, ayrıca İstanbul’daki<br />

bazı eczanelerde satışta. Yurt dışı satış<br />

bağlantılarım ise sürüyor.<br />

“<strong>2023</strong>’TE YÜZÜ İNCELTEN<br />

UYGULAMALARIN ÖNEMİNİ<br />

SÜRDÜRECEĞİNİ GÖRÜYORUZ”<br />

<strong>2023</strong> yılında hangi estetik uygulamaları<br />

öne çıkacak sizce?<br />

Pandemi nedeniyle iki üç yıldır<br />

çok büyük adımlar atılamadı ve estetik<br />

dünyasında yatırımlar azaldı, bir yerinde<br />

sayma dönemi yaşandı. Ama artık<br />

yatırımların geri gelmesini, yeni ürünlerin<br />

ve cihazların üretilip piyasaya sunulmasını<br />

bekliyoruz. <strong>2023</strong>’te yüzü incelten<br />

uygulamaların önemini sürdüreceğini<br />

görüyoruz. <strong>2023</strong>’ün trendi ince ve yağsız<br />

yüzler. Yanak yağlarını aldığımız bişektomi<br />

operasyonu, çiğneme kasına yaptığımız<br />

messater (çene) botoksu, ciltteki yağ<br />

dokusunu parçalayarak azalttığımız<br />

mezoterapiler gündemde. Yeni yılın olayı<br />

ince ve yağsız yüzler, kemik hatlarını<br />

belirgin hale getirecek jawline ve dolgu gibi<br />

uygulamalardır, diyebiliriz. Cilt kalitesini<br />

artıran uygulamalar da ön planda. Kolajeni<br />

daha çok artırma yöntemleri üzerine caba<br />

harcanıyor. Sanıyorum ileriki yıllarda<br />

biyolojik yaşla göründüğümüz yaş arasında<br />

büyük farklar olacak.<br />

“Şu sorun da çözüme kavuşturulsa artık”<br />

dediğiniz ve beklediğiniz bir gelişme var<br />

mı?<br />

Hem plastik cerrahi hem de medikal<br />

estetik açısından alt göz kapağına<br />

yaptığımız uygulamalardan pek memnun<br />

değilim. Bu konuda hastalara çok yardımcı<br />

olamıyoruz bence. Alt göz kapağı ve<br />

gözaltı morluklarıyla ilgili çok daha radikal<br />

çözümler gelmeli, diye düşünüyorum.<br />

“SOSYAL MEDYA ÜNLÜLERİ<br />

BAYRAĞI DEVRALMIŞ DURUMDA”<br />

Sosyal medyanın estetik cerrahiyi ve<br />

medikal uygulamaları etkilediğini<br />

biliyoruz. Bir hekim olarak sosyal<br />

medya ile güzellik ilişkisini nasıl<br />

değerlendiriyorsunuz?<br />

Influencer’lar, YouTuber’lar, TikTok’lar<br />

çok etkili. Eskiden sinema ve televizyon<br />

ünlüleri takip edilirken şimdi sosyal medya<br />

ünlüleri bayrağı devralmış durumda. Ama<br />

sosyal medyada takip ettiğiniz kişilere<br />

benzemeye çalışmanın bazen kötü sonuçları<br />

olabilir, hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.<br />

Hele de güzel bulduğunuz uygulama,<br />

anatomik yapınıza ve cilt kalitenize uygun<br />

değilse. Hayal kırıklığına uğramamak<br />

için beklentinizi çok yüksek tutmamanız<br />

ve yaşam kalitenizi iyileştirmeniz, biz<br />

hekimler açısından önemli. Siz kendinize<br />

bakmaz, kaliteli uyku uyumaz, sigara ve<br />

alkol tüketirseniz bizim işimiz zorlaşır<br />

ve yaptığımız işlerde istediğimiz kadar<br />

verim alamayabiliriz. Öncelikle yaşam<br />

standardınızı düzeltin ki biz de iyi sonuçlar<br />

çıkartabilelim. Bunların yanı sıra hekimin<br />

önerilerini de dikkate almak lazım. Bu gıda<br />

takviyesi de olabilir bol su tüketimi de. Yani<br />

sadece kliniğe gelip bir şey yaptırmakla iş<br />

çözülmüyor.<br />

Sosyal medya, takıntılı hasta profili de<br />

yaratabiliyor. Böyle bir hasta karşınıza<br />

geldiğinde tepkiniz ne oluyor?<br />

Bu profildeki hastaları, kırıcı olmayacak<br />

bir şekilde psikolog veya psikiyatra<br />

yönlendiriyorum. Çünkü orada bir sıkıntı<br />

varsa biz mucize bile yaratsak hasta<br />

beğenmeyebilir. Psikolog veya psikiyatrın<br />

süzgecinden geçerse ve gerçekten bir sıkıntı<br />

yoksa tabii ki o hastaya seve seve uygulama<br />

yaparım.<br />

İdeal güzelliği nasıl tanımlıyorsunuz?<br />

Buradaki sihirli materyalimiz kişinin<br />

kendisini beğenmesi, kendinden mutlu<br />

olmasıdır. Kesinlikle başkasının beğenmesi<br />

değildir veya toplumun genel estetik<br />

algısının önemi yoktur. Örneğin, kişinin<br />

burnu büyüktür ama aynaya baktığında<br />

bundan mutludur. İşte ideal güzellik budur<br />

bence. Kişi, aynaya baktığında mutlu<br />

değilse ama düzelttirdikten sonra mutlu<br />

oluyorsa o da ideal güzelliktir.<br />

“BOTULINUM TOKSİN,<br />

BU ÇAĞIN EN BÜYÜK BULUŞUDUR”<br />

l “Plastik cerrahide en sevdiğim uygulama meme büyütmedir, çünkü hasta<br />

memnuniyeti neredeyse yüzde yüzdür. Medikal estetikte ise botulinum<br />

toksindir (botoks), çünkü yapmadığımız yer yok. Botolinum toksini yüzdeki<br />

kırışıklıkları giderme, yüzü inceltme, diş sıkmayı azaltma, terleme kontrolü<br />

sağlama, migreni tedavi etmede (vb.) kullanıyoruz.<br />

l Botulinum toksinin bulunması bir devrimdir. Hiç aday olmamış olsa da<br />

bence Nobel Ödülü’nü kesinlikle hak etmiştir. Tıp dünyasına kazandırılması<br />

ve birçok alanda kullanılması bu çağın en büyük buluşudur.”<br />

16 OCAK <strong>2023</strong><br />

OCAK <strong>2023</strong> 17


V<br />

GÜNDEM<br />

Yeni yılı<br />

daha<br />

genç<br />

karşılayın!<br />

Türk kadınlarının “kendilerinin en iyi haline”<br />

ulaşma arzusu son derece yüksek. Bu<br />

arzuda yüz bölgesinin doğal olarak büyük<br />

önemi var. Biz de yeni yıla yenilenerek<br />

girebilmeniz için etkili yüz gençleştirme<br />

yöntemlerini bir araya getirdik.<br />

Melek Yazıcı<br />

AMELİYATSIZ YÜZ GERME İŞLEMİNİ<br />

ULTHERAPY’YE BIRAKIN<br />

Ameliyatsız yüz germe yöntemleri,<br />

cerrahi işlemlere henüz ihtiyaç duymayan<br />

veya bunlardan çekinenler için son derece<br />

çekici yöntemler. Ultherapy de gençleşmeyi<br />

kolaylaştıran bu yöntemlerden biri<br />

olarak öne çıkıyor. Ciltteki kırışıklıklara,<br />

gevşemelere ve sarkmalara elveda diyen<br />

bu yöntem; cildi sıkılaştırırken kaş, göz ve<br />

alın bölgesini, çeneyi ve çene hattını, ağız<br />

çevresini, yüz kontürünü, gıdıyı ve boynu,<br />

dekolte bölgesini toparlıyor, gençleştiriyor.<br />

Yani her noktaya etki ederek yüz germe<br />

işlemi yapıyor.<br />

ODAKLANMIŞ ULTRASON<br />

TEKNOLOJİSİNDEN<br />

YARARLANIYOR<br />

Ultherapy yöntemi, FDA (Food and<br />

Drug Administration-Amerikan Gıda ve<br />

İlaç Dairesi) onaylı Ulthera cihazından<br />

yararlanıyor, odaklanmış ultrason<br />

teknolojisini kullanıyor. Cihazın başlığı,<br />

ultrason özelliğine sahip. Bu sayede ses<br />

dalgalarını cildin alt katmanlarındaki<br />

taşıyıcı bağ dokularına ulaştırıyor ve orada<br />

ısı artışları, kontrollü travmalar oluşturuyor.<br />

Cildin 4-6 mm altına inebiliyor ki bu<br />

noktalara diğer ameliyatsız yöntemler<br />

ulaşmayı başaramıyor. Sonuçta yeni kolajen<br />

üretimini en yüksek seviyede uyarıyor, bağ<br />

dokusunu güçlendiriyor, cildi sıkılaştırıp<br />

toparlıyor, yukarı doğru kaldırıyor ve<br />

kırışıklıkları azaltıyor.<br />

Genellikle 30 dakikalık bir sürede, tek<br />

seans olarak gerçekleştirilen Ultherapy<br />

uygulaması sırasında cilt altı cihazın<br />

ekranında görüntüleniyor; bu özellik,<br />

dokulara tam istenilen şekilde ve cilt<br />

yüzeyinde tahrip yaratmadan etki edilmesi<br />

açısından son derece önemli.<br />

ETKİSİ 24 AYA KADAR SÜRÜYOR<br />

Lokal anestezik krem kullanılsa da<br />

uygulama sırasında hasta, “iğne batması”<br />

şeklinde bir his yaşayabiliyor. Uygulama<br />

sırası ve sonrasında ciltte kızarıklık, leke<br />

ve yanık oluşmuyor, hasta hemen günlük<br />

yaşamına dönebiliyor. Sıkılaşma etkisi<br />

seans sonunda ortaya çıkmaya başlıyor,<br />

bir ay sonra ciltteki farklılık net bir şekilde<br />

görülebiliyor, üç ay sonra ise istenilen<br />

sonuca tam olarak ulaşılıyor. Ultherapy’nin<br />

etkisi, kişiden kişiye değişmekle birlikte<br />

24 aya kadar devam ediyor. Ultherapy<br />

yöntemi, genellikle 40-60 yaş aralığındaki<br />

hastalara öneriliyor. Bununla birlikte genç<br />

yaş gruplarında ciltteki kolajen üretimine<br />

daha büyük katkı sağladığı da bir gerçek.<br />

18 OCAK <strong>2023</strong> OCAK <strong>2023</strong> 19


V<br />

GÜNDEM<br />

DAHA GENÇ BİR YÜZ İÇİN FOTONA<br />

4D LAZER TEKNOLOJİSİNİ DENEYİN<br />

Yeni teknolojilerden biri olan Fotona<br />

4D Lazer, dört boyutlu bir cilt gençleştirme<br />

teknolojisi olarak tanımlanıyor. Bu<br />

teknoloji, ciltteki elastikiyet kaybı ve<br />

sarkma, parlaklık kaybı, leke ve kızarıklık<br />

sorunlarını gidermede, kalıcı sıkılaşma ve<br />

hacim kazandırmada, doğal ve canlı bir cilt<br />

görünümü yaratmada son derece becerikli.<br />

Fotona 4D Lazer yöntemi, ağız içinden<br />

ve cilt üzerinden olmak üzere iki şekilde<br />

uygulanıyor, iki lazer dalga boyuna ve<br />

dört seviyeye sahip. İlk seviyede ağız<br />

içinden yapılan uygulamayla yanaklarda<br />

ve dudaklarda sıkılaşma ve dolgunlaşma,<br />

nazolabial çizgilerde azalma sağlanıyor;<br />

cilt üzerinden yapılan uygulamayla da<br />

ince çizgiler gideriliyor. İkinci seviye cilt<br />

altında yenileme sağlarken üçüncü seviyede<br />

derin katmanlardaki hücreler ısıtılıyor,<br />

yaşla birlikte azalan kolajenin üretimi<br />

tetikleniyor ve yanak, çene, gıdı, boyun<br />

bölgeleri toparlanıyor. Dördüncü seviyede<br />

ise cilt lekeleri ve ciltteki ton farklılıkları<br />

peeling yöntemiyle onarılıyor. Böylelikle<br />

daha genç ve daha dinç bir yüz görünümü<br />

elde ediliyor.<br />

Cildin farklı katmanlarındaki<br />

uygulamaların her biri yaklaşık bir saat<br />

sürüyor. Yöntemin totali ise 2-4 seans<br />

aralığında gerçekleştiriliyor. Uygulamanın<br />

etkisi bir iki gün içinde görülmeye başlıyor,<br />

kalıcılık süresi ise 12-24 ay aralığında.<br />

DAHA CANLI BİR YÜZ İÇİN<br />

8 NOKTA LIFTING<br />

YÖNTEMİNİ TERCİH EDİN<br />

Yüzü bir bütün olarak ele alan 8 Nokta Lifting yöntemi,<br />

“likit yüz germe” olarak nitelendiriliyor. Bu yöntem,<br />

boyutunun 1.000 katı kadar su tutma kapasitesine sahip<br />

olan hyalüronik asit içeren dolgular ile yüzdeki 8 önemli<br />

noktaya lifting işlemi yapılmasını kapsıyor.<br />

8 Nokta Lifting, cerrahi uygulama için erken bir yaşta<br />

olsalar da yaşlanma belirtileri taşıyanlar, yüzlerinde çok<br />

fazla değişiklik yapmadan beş on yıl önceki hallerine<br />

dönmek isteyenler için uygun. Tedavi kapsamında yüz<br />

bölgesindeki (her hastanın anatomisine göre değişen) 8<br />

noktaya az miktarda dolgu malzemesi yerleştiriliyor. Bu<br />

şekilde yüzde lifting, hacim ve canlanma etkisi yaratılıyor;<br />

cilt katmanları hem destekleniyor hem yukarı doğru<br />

taşınıyor; ağız çevresi, nazolabial çizgiler, burun, çene,<br />

gıdı, elmacık kemiği dahil yanak bölgesi ve gözaltı<br />

çukurlarındaki hacim kayıpları gideriliyor; yüz ifadesi<br />

bozulmadan sağlıklı, canlı ve dinç bir görünüm<br />

yaratıyor.<br />

Uygulamadan önce hastanın<br />

yaşı ve kemik yapısı incelenirken<br />

yüzün alt, orta ve üst bölümleri<br />

simetrik açıdan değerlendiriliyor.<br />

Ardından kullanılacak<br />

dolgudan enjeksiyonların nasıl<br />

uygulanacağına kadar pek<br />

çok kararı içeren bir tedavi<br />

protokolü hazırlanıyor. Lokal<br />

anestezik kremle yapılan ve<br />

hastada herhangi bir ağrıya<br />

sebep olmayan 8 Nokta<br />

Lifting’in uygulama süresi<br />

sadece 10-20 dakika.<br />

Etkisi ise hastanın cilt<br />

yapısına ve yaşam<br />

tarzına göre 12-24 ay<br />

sürüyor. Uygulama<br />

sonrasında kimi<br />

hastalarda<br />

kızarıklık,<br />

şişlik, morluk<br />

oluşabiliyor<br />

ancak bir iki<br />

günde yok<br />

oluyor.<br />

20 OCAK <strong>2023</strong> OCAK <strong>2023</strong> 21


V<br />

RÖPORTAJ<br />

“Mezoterapi<br />

olmazsa<br />

olmazım”<br />

Medikal Estetik Hekimi Dr. Songül Özcan, 25 yaş üzerindeki<br />

kadınlara yılda iki defa mezoterapi desteği almalarını tavsiye<br />

ediyor. Dr. Songül Özcan, “Düzenli yapılan mezoterapinin ilerleyen<br />

yaşlarda görülen yağ yastıklarının kaybına bağlı sarkmalarda,<br />

ayrıca dolgu, ip askı ya da cildi hasar vererek iyileştiren enerji bazlı<br />

uygulamalarda antiaging’i çok ileriye taşıdığını görüyorum. Bu tür<br />

uygulamaları yaptırma yaşı da öteleniyor” diyor.<br />

Melek Yazıcı<br />

Mert Koç<br />

Mezoterapi nasıl bir tedavi yöntemidir?<br />

Mezoterapi, deri üzerinden küçük<br />

iğnelerle uygulanan küçük enjeksiyonlardır.<br />

Cilt sağlığını iyileştirmek ya da diğer<br />

problemleri çözmek için derinin orta<br />

tabakasına verilen özel ilaçların yavaş<br />

salınımı esasına dayalı bir tedavi<br />

yöntemidir.<br />

“SUYUN OLMADIĞI YERDE HAYAT<br />

YOKTUR”<br />

Mezoterapinin cilt bakımı açısından<br />

taşıdığı önem nedir?<br />

Mezoterapi olmazsa olmazım, çünkü<br />

cildin vitamine ihtiyacı vardır. 20-<br />

25 yaşından sonra cildimiz, kolajen,<br />

süksinik asit ve hyalüronik asit gibi bazı<br />

maddeleri daha az üretmeye başlar. Ne<br />

kadar su içsek de vitamin alsak da bu<br />

kayıpların yeri doldurulamaz. Bunları<br />

dışarıdan vermemiz gerekir. Cildin orta<br />

tabakasına (dermis) küçük miktarlarda<br />

hyalüronik asit ve vitaminler vererek<br />

cilt sağlığını koruyabiliriz. Hyalüronik<br />

MEZOTERAPİ, AĞRI TEDAVİLERİNDE VE BÖLGESEL<br />

ZAYIFLAMADA DA KULLANILIYOR<br />

l “Mezoterapiyi yüzde, göz altında, boyunda, ellerde (vb.) kullanıyoruz ama mezoterapi<br />

sadece antiaging’i içermiyor. Ağrı mezoterapileri var, bölgesel zayıflama ve yağ eritme<br />

mezoterapileri var ama bunların seviyesi biraz daha farklı.<br />

l Örneğin, kronik bel rahatsızlığı olan bir hastanın ilaç kullanımını azaltmak için düşük<br />

dozda ağrı kesici, kas gevşetici veya dolaşımı artırıcı kokteyller uygulayabiliyoruz.<br />

Bu şekilde hem hastanın bir günde aldığı dozu bir haftaya yayabiliyor hem de<br />

organlarının hasarlanmasını engelliyoruz. Veya diz ağrısı çekip her gün iki üç tane ağrı<br />

kesici ya da kas gevşetici alan hastayı mezoterapi kokteylliyle bir hafta on boyunca<br />

rahatlatabiliyoruz.<br />

l Bölgesel zayıflamada da mezoterapiden yararlanabiliyoruz. Çok fazla spor yapsak da<br />

yağların erimediği bazı bölgeler var. O bölgelere lipoliz yaparak, yani bazı ürünler enjekte<br />

ederek yağın erimesini sağlıyor, ayrıca sıkılaştırıcı ürün içeren mezoterapi kokteylleriyle<br />

hastanın zayıflarken sıkılaşmasına yardımcı olabiliyoruz.”<br />

22 OCAK <strong>2023</strong><br />

OCAK <strong>2023</strong> 23


V<br />

RÖPORTAJ<br />

asit, kendi hacminden bin kata kadar<br />

su tutabilen, etrafındaki suyu çeken çok<br />

özel bir moleküldür. Hyalüronik asitten<br />

zengin ve yapılandırıcı ürünler içeren bir<br />

mezoterapi uyguladığımızda cildimiz daha<br />

parlak ve daha bebeksi görünür. Zaten<br />

hyalüronik asit, bebeklerin ve çocukların<br />

yüzündeki parlaklığın, canlılığın, nemliliğin<br />

kaynağıdır. Eğer hyalüronik asit ve nem<br />

olmazsa ciltteki hiçbir mekanizma çalışmaz;<br />

suyun olmadığı yerde hayat yoktur gibi.<br />

Zaten vitaminlerin tepkimeye girebilmesi<br />

için de su gerekir. Hyalüronik asit içeren<br />

mezoterapilerle cildimizin su kapasitesini<br />

artırarak gençleşmesini sağlıyoruz.<br />

“HER YAŞ GRUBUNA HER ÜRÜNÜ<br />

KULLANAMAYIZ”<br />

Mezoterapi ürünlerinin içeriği yaş<br />

grubuna göre ne gibi farklılıklar<br />

gösteriyor?<br />

Antiaging için kullandığımız tüm<br />

mezoterapi ürünlerinin içerisinde<br />

mutlaka hyalüronik asit bulunmalıdır,<br />

bu vazgeçilmez bir unsurdur. Hastanın<br />

ihtiyacına, yaş grubuna ve cilt yapısına<br />

göre farklı mezoterapi kokteylleri<br />

hazırlanabilir veya hazırda olan ürünler<br />

de kullanılabilir. İlk 25-30 yaşa kadar<br />

nem artırıcı vitamin ve ürünler içeren<br />

mezoterapiler uygulanırken, 25-30 yaştan<br />

sonra mezoterapi kokteyllerine koruyucu<br />

ve kolajen artırıcı ürünler eklemek gerekir.<br />

35 yaş ve üstündekilerde kullanılacak<br />

mezoterapi kokteyllerinde ise peptit<br />

ve aminoasit gibi onarıcı, yapılandırıcı<br />

ürünler de olmalıdır. Hücrelerin yeniden<br />

enerji kazanmasını sağlayacak, hücreleri<br />

onaracak ve doku arasını düzeltecek<br />

işlemler yapılmalıdır. Zaten antiaging<br />

mezoterapinin temel prensibi de budur.<br />

Her yaş grubuna her ürünü kullanamayız.<br />

Hastaya göre ürün seçimi önemlidir. Aynı<br />

şekilde uygulama şekli de önemlidir, çünkü<br />

her mezoterapinin uygulaması farklıdır.<br />

Hastanın beklentilerinin yanında biz<br />

hekimlerin de doğru hasta seçimiyle doğru<br />

ürünü eşleştirmemiz lazım.<br />

Hastanın yaşının önemini<br />

vurguluyorum ama aslında cilt yaşı daha da<br />

önemli. Bize 25 yaşında gelip mezoterapi<br />

yaptıran hastanın cilt yaşı, 30-35 yaşlarına<br />

geldiğinde yine 25 civarındadır. Yani ona<br />

yapacağımız uygulama ile hiçbir medikal<br />

estetik uygulaması yaptırmadan 35 yaşına<br />

gelmiş bir hastaya yapacağımız işlem<br />

farklıdır.<br />

Mezoterapi kaç seans uygulanan bir<br />

işlemdir? Her bölge için seans sayısı<br />

farklılık gösterir mi?<br />

Tabii ki farklılık gösteriyor. Örneğin,<br />

gözaltı morluklarında seans sayısı yedi<br />

sekize kadar çıkabiliyor. Yüz bölgesinde<br />

ise ürün seçimine, hastaya ve alınan<br />

performansa göre seans sayısı iki ila<br />

dört arasında değişiyor. Zayıflama ya da<br />

sıkılaşma yaptığımız hastalara ise üç ila beş<br />

seans arasında uygulama gerçekleştiriyoruz.<br />

“UYGULAMAYI ÇOK ÖZEL VE ÇOK<br />

KÜÇÜK İĞNELERLE YAPIYORUZ”<br />

Uygulama sırasında ağrı ve acı oluyor<br />

mu? Uygulamadan sonra hastanın nelere<br />

dikkat etmesi gerekiyor?<br />

Uygulama öncesinde hastanın<br />

fotoğraflarını çekiyoruz ki sonrasında<br />

sonuçlarını hastayla birlikte<br />

değerlendirebilelim. Hastanın yüzünü<br />

çok iyi bir şekilde temizledikten sonra<br />

anestezik krem uyguluyoruz ve bu şekilde<br />

iğne girişini hissetmemesini sağlıyoruz.<br />

Uygulamayı özel ve çok küçük iğnelerle<br />

yapıyoruz. Kullandığımız ürünlerin PH’ı<br />

cilt yapısına çok uygun olduğundan ve<br />

anestezik krem de sürdüğümüzden hasta,<br />

ağrı veya acı hissetmiyor. Uygulamadan<br />

sonra da mutlaka rahatlatıcı, sakinleştirici<br />

kremler kullanıyoruz. Hastadan istediğimiz<br />

tek şey ise yüzüne 24 saat boyunca<br />

su değdirmemesi; cildi enfeksiyondan<br />

korumak adına bu önemli bir tedbir.<br />

Mezoterapinin herhangi bir dezavantajı<br />

var mı?<br />

Doğru ürün ve doğru hasta seçiminde<br />

mezoterapinin herhangi bir dezavantajı<br />

olduğunu düşünmüyorum. Tek<br />

dezavantajı, iğne hassasiyeti olanların<br />

yaşadığı korku olabilir ki bu da ilk seanstan<br />

sonra atlatılıyor.<br />

“CİLT VİTAMİNLİYSE DİĞER<br />

UYGULAMALARDAN ALDIĞIM<br />

CEVAP DA DAHA KUVVETLİ<br />

OLUYOR”<br />

Mezoterapinin sürekli tekrar edilmesi<br />

gerekiyor mu?<br />

25 yaş üzerindeki kadınlara yılda iki<br />

defa mezoterapi desteği almalarını şiddetle<br />

tavsiye ediyorum. Düzenli mezoterapi<br />

yaptıranlarda bu süre sekiz dokuz ayda<br />

bir de olabilir. Ancak bununla ilgili bir<br />

zorunluluk yok tabii ki. Medikal estetik<br />

işlemlerinin hiçbirini tekrarlamak zorunda<br />

değilsiniz; bir bağımlılık da olmamalı,<br />

“TIZIANO, ELİMİ ÇOK GÜÇLENDİRİYOR”<br />

l “Rönesans serisinden Tiziano, en sevdiğim mezoterapi ürünlerinden biri. Çünkü, her şeyden önce içerisinde tüm mezoterapilerde olması<br />

gereken hyalüronik asit var. Aynı zamanda bir mezoterapi ürününde olmazsa olmazım olan yüksek teknolojiye sahip. Tiziano, çok özel bir<br />

yöntemle geliştirilmiş bir ürün; çok az noktaya çok az miktarda yapılıyor ama diğer mezoterapi kokteyllerine eşdeğer bir sonuç ortaya<br />

koyuyor. Emilimi de çok iyi.<br />

l En önemli özelliği ise içeriğinde bitkisel bir kök hücre olan meristem hücrelerinin bulunması. Tüm mezoterapi ürünleri arasında<br />

meristem hücresi olan tek ürün. Meristem bitkisi, 2. Dünya Savaşı’nda atom bombası atılan Hiroşima ve Nagazaki şehirlerinde canlı kalan<br />

tek bitki. İçeriğinde bu çok güçlü bitkiyi barındıran Tiziano, elimi çok güçlendiriyor.<br />

l Tiziano’nun içeriğinde aynı zamanda kolajen, aminoasitler, Omega 3-6-9 da bulunuyor. Bu ürünü sadece yüz gençleştirmede<br />

değil, kollarda, ellerde, boyunda, dekoltede kullanıyorum. Ayrıca lipoliz yaptığım hastalarda sıkılaştırma amacıyla da Tiziano’dan<br />

yararlanıyorum.”<br />

24 OCAK <strong>2023</strong><br />

OCAK <strong>2023</strong> 25


V<br />

RÖPORTAJ<br />

“daha kötü mü olurum” tarzı bir korku da.<br />

Ama yaptırdığınızda cilt yaşınız örneğin beş<br />

yıl geriye gidiyor ve siz bu beş yıldan sonra<br />

yaşlanmaya başlıyorsunuz.<br />

Düzenli yapılan mezoterapinin ilerleyen<br />

yaşlarda görülen yağ yastıklarının kaybına<br />

bağlı sarkmalarda, ayrıca dolgu, ip ya da<br />

cildi hasar vererek iyileştiren enerji bazlı<br />

uygulamalarda antiaging’i çok ileriye<br />

taşıdığını görüyorum. Bu tür uygulamaları<br />

yaptırma yaşı da öteleniyor.<br />

Öte yandan mezoterapi yaptırmamış<br />

ama cilt yıpranmasına bağlı olarak dolgu,<br />

ip askı veya enerji bazlı cihaz uygulaması<br />

ihtiyacı duyan hastalarıma da bunlardan<br />

önce mezoterapi yapıyorum. Cilt<br />

vitaminliyse ve kuvvetliyse, sonrasında<br />

yaptığım diğer uygulamalardan aldığım<br />

cevap da daha kuvvetli oluyor.<br />

Mezoterapi mutlaka hekimler tarafından<br />

yapılmalıdır, değil mi?<br />

En büyük organımız olan cilde<br />

yapılacak iğneli her işlem mutlaka<br />

bir hekim tarafından uygulanmalıdır.<br />

Mezoterapi uygulamasının mezoterapi<br />

sertifikasyonu yapılmış ve ilgili bakanlıktan<br />

onay almış hekimlerce yapılması gereklidir.<br />

Örneğin, benim kliniğimde iğneli işlemleri<br />

benden başka hiç kimse yapamaz.<br />

“ÜRÜNÜN TEKNOLOJİSİNE ÇOK<br />

DİKKAT EDİYORUM”<br />

Bir hekim olarak kullanacağınız<br />

mezoterapi ürünlerini seçerken nelere<br />

dikkat ediyorsunuz?<br />

Öncelikle ürünün teknolojisine dikkat<br />

ediyorum; teknolojisi yeterince iyi olmayan<br />

bir ürün beni çok ilgilendirmiyor. İçerik<br />

zenginliği ise önem verdiğim bir başka<br />

konu. Tabii ki ürün, ilgili bakanlıklarca<br />

gerekli izinlere ve CE gibi sertifikalara sahip<br />

olmalı. Ürünlerin uygulama şekli de son<br />

derece önemli; uygulaması zor olmamalı ve<br />

hastayı rahatsız etmemeli. Ayrıca ürünün<br />

PH’ı, cilt PH’ına yakın olmalı. Biomedikalin<br />

ve biomühendisliğin gelişmesiyle birlikte<br />

çok özel ürünler üretiliyor; ben de bunları<br />

takip ediyor, öneriyor ve kullanıyorum.<br />

Yeni uygulamaları ilk kendinizde dener<br />

misiniz?<br />

Öyle bir huyum yok. Çünkü yeni<br />

uygulamaların hepsi benim cildime<br />

uygundur, diye bir durum söz konusu<br />

değil. Eğer ürünü getiren firmaya<br />

güveniyorsam ve cildimin ihtiyaçlarına<br />

uygunsa tabii ki deniyorum veya cilt<br />

tipi-yaşı uygun çalışma arkadaşlarıma,<br />

yakınlarıma uyguluyorum. Zaten<br />

kliniğimde kendime ve bir yakınıma<br />

uygulayamayacağım hiçbir ürünü<br />

kullanmam.<br />

Mezoterapi dışında en çok sevdiğiniz<br />

uygulama nedir?<br />

Biostim dolgular benim için değerli,<br />

çünkü cildimize kaybettiği kolajeni<br />

geri veriyor. Zaten genel olarak kolajen<br />

uyarımını artırıcı kalsiyum hidroksiapatit,<br />

polikaprolakton gibi dolguları tercih<br />

ediyorum. Dudak dolgusu yapmayı,<br />

doğal görünümlü dudaklar yaratmayı da<br />

seviyorum. Aslında medikal estetiğin her<br />

unsurunu çok seviyorum, tabii ki abartıya<br />

kaçılmadan ve doğru yapılması koşuluyla.<br />

“GÜZELLEŞELİM, GÜZEL YAŞ<br />

ALALIM AMA ABARTMAYALIM”<br />

Güzelliğe bakış açınızdan söz eder<br />

misiniz?<br />

1996 yılında tıp fakültesinden mezun<br />

olduktan sonra 13 yıl boyunca devlet<br />

sektöründe çalıştım, sonrasında istifa edip<br />

medikal estetik sektörüne geçtim. 10 yıldır<br />

Mersin’de, kendi kliniğimde güzellik ve<br />

sağlıklı yaşam üzerine çalışıyorum. Medikal<br />

estetikle uzun yıllardır ilgileniyorum ve bu<br />

işi çok severek yapıyorum.<br />

Güzellik konusuna bakış açımı<br />

“doğal güzellik” olarak özetleyebilirim.<br />

Güzelleşelim, güzel yaş alalım ama<br />

abartmayalım. Bu bakış açısının son<br />

yıllarda katıldığım kongrelerde de dile<br />

getirildiğini görüyorum; “hastaları çok<br />

şişirip sunileştirdik, artık hastaları<br />

stimülasyona, mezoterapiye ve enerji<br />

bazlı cihazlara yönlendirmemiz lazım”<br />

deniyor. Oysaki benim çalışma prensibim<br />

ve güzelliğe bakış açım zaten hep böyleydi.<br />

Abartıyı sevmeyen, doğallığı ve doğal<br />

bir şekilde güzelleştirmeyi seven bir<br />

hekim olarak bilinirim. Her yaşın bir<br />

güzelliği vardır ve ben “güzel yaş alma<br />

prensibine” dayalı olarak çalışıyorum.<br />

Kendi güzelliğimle ilgili olarak yaptığım<br />

uygulamalarda da abartıya kaçmıyor,<br />

yaşımın iyisi olmaya gayret ediyorum. Bu,<br />

bütünsel güzellik aslında.<br />

Bütünsel güzellik derken de yalnızca<br />

yüz güzelliğinden bahsetmiyorum.<br />

Spor yapmak, aktif bir yaşam tarzı<br />

sürdürmek, ideal kiloda olmak ve vücudun<br />

sıkılaşmasını sağlamak da çok önemli. Biz<br />

hastalarımızı bu bakış açısıyla psikolojik<br />

olarak da destekleyebiliyoruz. Çünkü<br />

bütünsel güzellik, yalnızca gördüğümüz<br />

güzellik değildir. Hastanın huzurunun da<br />

yüzüne vurması lazımdır.<br />

“RÖNESANS SERİSİNİN ÜRÜNLERİNİ BEĞENİYORUM”<br />

“Kişisel bakımına ve güzelliğine önem veren bir hekim olarak yılda iki defa mezoterapi<br />

ve toksin uygulamasını mutlaka yaparım, bunu zaten tüm hastalarıma da öneriyorum.<br />

Gençlik aşısı da uygularım. Cildimde bazı hassasiyetler olduğundan yılda bir defa enerji<br />

bazlı cihazlarla uygulama yaparım. Bunlar dışında yaptığım başka bir şey yok ama cilt<br />

temizliği ve bakımında titizim. Mutlaka her sabah ve akşam yüzümü çok iyi temizlerim,<br />

eve gittiğimde ilk işim yüzümü temizlemek ve bu şekilde cildimin nefes almasını<br />

sağlamak oluyor. Hiçbir zaman makyajla yatmam, zaten çok ağır makyaj da yapmam.<br />

Bakım kremlerimi sürerim. Rönesans serisinin ürünlerini beğeniyorum, yüzüme ve<br />

gözaltı bölgeme onları uygularım. Bundan dolayı da güzelliğimi koruduğumu ve yaşımı<br />

göstermediğimi düşünüyorum.”<br />

26 OCAK <strong>2023</strong><br />

OCAK <strong>2023</strong> 27


V<br />

RÖPORTAJ<br />

“Dudağı<br />

ilhamla yaparım”<br />

En büyük gayesinin doğalı taklit etmeye çalışmak olduğunu söyleyen<br />

Medikal Estetik Hekimi Dr. Yavuz Tunç, “Dudak yaparken yüzün<br />

anatomisine, kişinin karakterine, gülüşüne, diş yapısına, gözlerindeki derinliğe<br />

bakarım ve bu baktıklarım o kişinin dudağı için bana ilham kaynağı olur”<br />

açıklamasında bulunuyor.<br />

Melek Yazıcı<br />

Mert Koç<br />

Yaşlanmak kaçınılmazsa da doğallığı<br />

bozmadan güzel yaşlanmak günümüzde<br />

çok önemli. Bu kapsamda bir hekim olarak<br />

medikal uygulamalara bakış açınızla ilgili<br />

bilgi alabilir miyiz?<br />

Yaşının güzeli olmak son derece<br />

önemli. Doğal olarak çok güzel yaşlananlar<br />

var, onlar çok şanslılar ama sayıları da<br />

çok az. Yaşının güzeli olmayı, doğal<br />

yaşlanmayı hedefleyenlere medikal estetik<br />

uygulamalarıyla hitap ediyoruz. Evet,<br />

yaşlanmayı durdurma şansımız yok ama<br />

yavaşlatabilme olanağımız var. Paradigma<br />

değişti artık; daha çok yirmili otuzlu<br />

yaşlara ulaşmaya başladı. Medikal estetik<br />

uygulamalarına erken yaşta başlayanlar,<br />

sonraki yıllarına daha genç ve dinamik<br />

devam ediyor. Bu kazandıkları dinamik<br />

hal sadece kendilerine değil, ailelerine ve<br />

yakınlarına da mutlu ve enerjik bir hayat<br />

sunuyor. Bir anlamda sadece o kişiye değil,<br />

etrafındakilere de dokunmuş oluyoruz.<br />

Yüz bölgesinin yanı sıra yaşın etkileri en<br />

çok nerelerde görülüyor?<br />

Boyun bölgesi, dekolte ve el sırtı,<br />

kişinin yaşıyla ilgili fikir verir. Bunlarla ilgili<br />

herhangi bir işlem yapılmamış ve sadece<br />

yüz bölgesi gençleştirilmişse, kişi “sahte”<br />

bir güzelliğe sahip olur. Bazılarının boynu<br />

çok iyidir, yüzü yaşlanmıştır; kimisinde<br />

ise durum tam dersidir. Önemli olan bir<br />

harmoni oluşturmak, bunun için de uygun<br />

bir plan yapmaktır. Amacımız güzellikte<br />

bütünselliktir.<br />

“HER DUDAK HERKESE<br />

YAKIŞMAZ”<br />

Dudak dolgusu en çok yaptığınız<br />

işlemlerden biridir, diyebilir miyiz? Dudak<br />

dolgusu yaklaşımınız nedir?<br />

Dudak dolgusu, gerçekten de en<br />

sevdiğim ve en çok yaptığım işlemlerden<br />

biri. Dolgu malzemesi, sanatımızın en<br />

büyük enstrümanıdır. Yüz artistik bir<br />

bölge olduğundan, artistik bir bakış<br />

açısıyla yaklaşmayı gerektirir. Aritmetikle,<br />

toplama ve çıkarmayla yüzü doğal<br />

güzelliğe taşıyacak sırlar çözülemez.<br />

Yüksek matematik bilgisi belki yardımcı<br />

olur. Bu nedenle yüzü şekillendirmek<br />

sadece mühendislik becerisiyle, ölçüm<br />

ve cetvelle (caliper) yapılamaz, ancak<br />

yardımı olur. Sadece ölçümle bir dayanak<br />

noktası yarattığınızda, dayandığınız<br />

noktanın yüzün altın oranıyla bir tezat<br />

oluşturmaması gerekir. Buna dayanarak<br />

çene ucu, burun ucu ve onlara uygun bir<br />

dudak yaptığınızda doğal ve güzel olmuyor<br />

ki! Altın oran da bir yere kadar. Zaten<br />

her dudak herkese yakışmaz, bunun bir<br />

kalıbı da yoktur. Oysa ben dudak yaparken<br />

yüzün anatomisine, kişinin karakterine,<br />

gülüşüne, diş yapısına, gözlerindeki<br />

derinliğe bakarım ve bu baktıklarım o<br />

kişinin dudağı için bana ilham kaynağı olur.<br />

Yani dudağı aslında ilhamla yaparım. Yüze<br />

ilave uygulamalar yapılması gerektiğinde ise<br />

önce bunları gerçekleştirir, ardından kişinin<br />

30 OCAK <strong>2023</strong><br />

OCAK <strong>2023</strong> 31


V<br />

RÖPORTAJ<br />

gülümsemesini ve konuşmasını da dikkate<br />

alarak dudağa geçerim.<br />

Pek çok danışan, dudakta “dilemma”,<br />

yani ikilem sorunu yaşıyor. Bunu şöyle<br />

açıklayabilirim: Bir yanda dolgunlaştırılmış,<br />

büyütülmüş bir dudak görüyorlar ama<br />

yapay. Öte yanda ince, hiç dokunulmamış<br />

ve doğal olan dudaklarına razı oluyorlar.<br />

Büyütülmüş olsa da estetik durmayan,<br />

“sahte” görünümlü dudak uygulamalarını<br />

gördüklerinde haklı olarak korkuyorlar.<br />

İşte bu bir ikilem. Ne o iyi ne de bu<br />

iyi. Bu ikilemden çıkmamız gerekiyor.<br />

Daha doğal, güzel, artistik, gerçekçi ve<br />

kişinin konuşmasını bozmayan dudak<br />

oluşturabileceğimizi hastalarımıza iyice<br />

anlatmamız gerekiyor.<br />

“DOLGU ERİSE DE TAM OLARAK<br />

KAYBOLMAZ”<br />

Dudak dolgusunun etki süresi ne kadardır?<br />

Dudak dolgusunun etkisi 6 ay ila 12 ay<br />

arasındadır. Yumuşak dolgular genelde 6<br />

ayda erir ama süreç içinde nemlilik, canlılık<br />

ve hoşluk sağlar. Kıvam ve şekillendirme<br />

söz konusu olduğunda ise 12 aya varan<br />

etki söz konusudur. Aslında bu süreler<br />

sonunda dolgu erise de tam olarak ortadan<br />

kaybolmaz, yüzde 10-15 kadarı dudakta<br />

kalır. Bu da dudağa güzel bir destek sağlar.<br />

Uygulama sırasında ağrı, acı hissediliyor<br />

mu?<br />

Eskiden hissedilirdi. Günümüzün<br />

dolguları içinde yer alan lidokain isimli<br />

anestezik madde büyük fayda sağlıyor. Bu<br />

nedenle dolgu uygulamalarında, içeriğinde<br />

lidokain olan ürünleri kullanıyorum.<br />

Bunlar hekime de konfor sağlıyor, ayrıca<br />

enjeksiyonla anestezi yapmaya gerek<br />

kalmıyor. Cilt üzerine anestezik krem de<br />

uygulanabilir. Bu şekilde ağrıyı ciddi oranda<br />

azaltabiliyoruz.<br />

Dudak dolgusu yapılırken hangi durumda<br />

iğne veya kanül kullanılıyor, farkları<br />

nedir?<br />

İğneyle yapmanın kanüle, kanülle<br />

yapmanın iğneye göre bazı üstünlükleri olsa<br />

da biri diğerinden daha iyidir denilemez.<br />

Hangisini kullanacağıma hastanın dudak<br />

yapısına göre karar veriyorum, ikisini de<br />

rahatlıkla kullanıyorum. Etkileri aynıdır.<br />

İğneyle yapıldığında dudaktaki ödem ve<br />

morarma biraz daha fazla olabilir ama<br />

bunda da hekimin tekniği önemlidir.<br />

Dudak dolgusunun komplikasyonları var<br />

mı?<br />

Dolgu malzemesini seçerken kılı<br />

kırk yarıyoruz. Ürünün güvenliği,<br />

ülkenin yetkili kurumlarınca onaylanıp<br />

onaylanmadığı, teknolojisinin yeterli<br />

olup olmadığı başta olmak üzere pek<br />

çok değerlendirmeden geçiriyoruz. Zaten<br />

hyalüronik asitli dolgularda tıbbın geldiği<br />

nokta çok iyi ve maddeye bağlı olarak bir<br />

sorun oluşma ihtimali çok düşük. Bunun<br />

dışında morluklar, ödemler olabilir. Ancak<br />

uygulama hekim tarafından yapılmazsa,<br />

ruhsatlı ürün kullanılmazsa pek çok<br />

komplikasyon yaşanabilir.<br />

Uygulama sonrasında hastanın nelere<br />

dikkat etmesi lazım?<br />

Hastayı uygulamadan sonra birkaç<br />

saat boyunca yiyip içmemesi konusunda<br />

uyarıyoruz. Üç gün boyunca da dudak<br />

üzerinde baskı yaratacak bir şey<br />

yapmamasını söylüyor, öpüşme ve masaj<br />

gibi durumları kısıtlıyoruz.<br />

“DOLGU YAPILDIĞINDA YÜZ<br />

ZAYIFLAR”<br />

Bazı kişilerde dolgunun kaslara<br />

zarar vereceği, sonrasında da sarkma<br />

yapabileceği yönünde bir inanış var…<br />

Oysa durum bunun tam tersi.<br />

Yüzümüzde kemik, yağ dokusu, kas, cilt<br />

altı dokusu ve cilt olmak üzere çeşitli<br />

öğeler var. Bunlarla birlikte kemiklerden<br />

başlayan ve çoğu kez de cilt yüzeyine<br />

kadar uzanan zar gibi dayanak noktaları<br />

var. Bunları incecik bir Çin Seddi gibi<br />

düşünebilirsiniz. İşte dolguyla bu setleri<br />

güçlendiriyoruz. O zaman da setler suyun<br />

önündeki baraj gibi duruyor. Dolgunun<br />

yüzde kaldığı süre boyunca cilt daha<br />

genç, daha kuvvetli oluyor. Hastalar bir<br />

de “yüzüm aşağı düştü, kilom da var, bir<br />

de dolgu yaptırırsam iyice kötü görünmez<br />

miyim” diye soruyor. Paradoks gibi görünse<br />

de dolgu yapıldığında yüz zayıflar, tabii ki<br />

ehil ellerde yapılması koşuluyla.<br />

İkili üçlü medikal estetik uygulamalarında<br />

tercihleriniz ne yönde?<br />

Botolinum toksini (botoks), çok güvenli<br />

bir ilaç, öyle ki antiaging konusunun<br />

en önemli adımlarından biri düzenli<br />

botolinum toksini kullanılmasıdır. İkincisi<br />

ise cildin mukavemetinin ve kondisyonun<br />

devam ettirilmesi adına ters dönen kum<br />

saatini arada bir doldurmaktır. Bu da cilde<br />

verilecek olan ve “gençlik aşısı” ismiyle<br />

anılan vitaminleri, mineralleri, enzimleri,<br />

hyalüronik asidi içeren mezoterapik<br />

ürünlerdir. Bu iki temel nokta, benim<br />

mottomdur. Bu uygulamalarla başlarım,<br />

çünkü bunlar yaşlanmaya direkt etki eder.<br />

Sonrasında gerekiyorsa elmacık dolgusu,<br />

dudak dolgusu, jawline yaparım. Bazen<br />

hepsi birlikte yapılabilir bazen ara vermek<br />

gerekebilir. Hekim hastanın durumuna göre<br />

öncelik sıralamasını, planını oluşturur.<br />

Biolift gençlik aşısının etkileriyle ilgili<br />

biraz daha bilgi alabilir miyiz sizden?<br />

Yüzümünüz belli yerlerinde yer<br />

çekimine karşı koymamızı sağlayan zar<br />

gibi dayanak noktaları var; daha önce Çin<br />

Seddi örneğini vererek anlatmıştım. Bu<br />

sayede yüzümüz öne ve merkeze doğru<br />

çökmez. Ancak yaşın ilerlemesiyle birlikte<br />

bunlar iyice incelir veya yağ ağırlaşır,<br />

böylece çöküş meydana gelir. Biyolojik<br />

katkı sağlayan Biolift gençlik aşısı, bu<br />

zarları güçlendirir, kolajeni ve fibroblastları<br />

güçlendirir, cildin mukavemetini sağlar,<br />

lifting etkisi yaratır, ayrıca cildi parlatır.<br />

Bunu uyguladığımızda yüzünün eski<br />

durumuna doğru gidebilme ihtimalini<br />

görmesi bile hastaya büyük moral verir.<br />

Doğal bir filtre etkisi yaratır ve bu etki dört<br />

ay boyunca sürer.<br />

FUTBOL, RESİM, TIP ÜÇGENİNDEN<br />

MEDİKAL ESTETİK HEKİMLİĞİNE<br />

l “Lisenin son sınıfındayken bir yol ayrımındaydım ve önümde<br />

üç seçenek vardı: Biri profesyonel futbolculuk kariyeriydi;<br />

Kocaelispor’dan teklif almıştım. Diğeri, resim hocam Zeki Serbest’in<br />

beni ressam olmam yönünde teşvik etmesiydi. Üçüncüsü ise<br />

doktorluktu.<br />

l İlk iki seçeneğe reddederek ‘doktor olacağım’ dedim. Aslında<br />

doktor olmak, çocukluğumdan beri istediğim bir şeydi. Bir de<br />

o kadar okumuşum, üstelik yatılı okumuşum, aylarca ailemi<br />

görmemişim ve doktor olabilecek durumdayım… Ayrıca 1980’li<br />

yıllarda doktor olmak önemli bir şeydi, bir doktor yoldan geçerken<br />

esnaf ayağa kalkardı örneğin. Bu şekilde doktor olmaya karar<br />

verdim.<br />

l Ama futbol aşkımın devam ettiği gibi resim ve aynı zamanda<br />

heykel de her zaman hayatımda oldu. Resim ve heykel, zaman<br />

içinde medikal estetikte kullanabileceğim enstrümanlara dönüştü.”<br />

“RUHUNDA MARILYN MONROE’YU TAŞIYANLARA<br />

O ENERJİDE BİR DUDAK YAPMAK GEREKİR”<br />

l “Dudak dolgusu benim için hiçbir zaman dudağı dolgunlaştırıp ileri doğru çıkartmak olmadı. Kişinin yüz yapısına, karakterine,<br />

beklentilerine, sosyal statüsüne dikkat ederim. Çok sade birine ‘femme fatale’ bir dudağın yakışması mümkün değildir, benzer şekilde<br />

ruhunda Marilyn Monroe’yu taşıyanlara da o enerjide bir dudak yapmak gerekir.<br />

l İleri yaş grubundakilere, gençlerin talep ettiği dudakları yapmam. O yaş grubunda en önemli nokta, volümü çok iyi ayarlamaktır.<br />

Çünkü dudaklarını çevreleyen bağ dokuları zayıflamıştır ve fazla dolgu verirsem dudakları bu ağırlığı taşıyamaz, hatta doğal bir şekilde<br />

konuşamaz. Bu nedenle onlara daha yumuşak dolgu yaparım. Ama öncesinde dudağın etrafını ve ağız dokusunu desteklerim. Sadece<br />

görüntüyü değil fonksiyonelliği de düşünmeliyiz ki güzel sonuçlar alalım.<br />

l Yaşı genç ve başka herhangi bir desteğe ihtiyaç duymayan hastalara tabii ki sadece dudak yaparım. Ama örneğin, elmacıkları olmayan,<br />

nazolabial çizgileri yoğun bir hasta dudak dolgusu yaptırmak istiyorsa öncelikle bu sorunlarını çözmek için onu ikna etmeye çalışırım.<br />

Yoksa dudakları daha da kötü görünür. Elmacıklarını çözdüğümde yüzü yukarı ve yana doğru kalkar, nazolabial çukurları kendiliğinden<br />

açılır. Nazolabial çukurlara dolguyu çok dikkatli vermek gerekir. Çünkü çukurlaşmanın sebebi nazolabialin kendisi değildir, büyük bölümü<br />

yaşla birlikte yüzün aşağı doğru inmesiyle oluşmuştur. Burun kökündeki alanı dolguyla desteklediğimizde sorunun büyük kısmı biter. Ben<br />

nazolabial çukurun bir kısmının durmasını isterim, tamamen silmeyi doğru bulmam; dümdüz bir nazolabial sadece oyuncak bebeklerde var.”<br />

32 OCAK <strong>2023</strong><br />

OCAK <strong>2023</strong> 33


V<br />

RÖPORTAJ<br />

Son dönemde adını sıkça duyduğumuz<br />

alloblast’ın ne olduğunu sizden öğrenebilir<br />

miyiz?<br />

Alloblast, yenidoğan sünnet derisinden<br />

elde edilen kök hücrelerin, yani fibroblast<br />

hücrelerinin laboratuvar ortamında<br />

çoğaltılarak hastanın ihtiyaç duyduğu<br />

bölgeye enjekte edilmesidir. Hastanın<br />

kendisinden alınan kök hücre tedavilerinde<br />

olduğu gibi alloblast’ın içeriğindeki<br />

fibroblast hücreleri de örnek dokudan elde<br />

edilir. Ancak bu yöntemde kişinin kendi<br />

hücreleri değil, yenidoğanın hücreleri<br />

kullanılır.<br />

Alloblast ile<br />

doğal<br />

gençleşme<br />

Alloblast, yani yenidoğanların sünnet derisinden elde<br />

edilen kök hücrelerin hastanın ihtiyaç duyduğu bölgelere<br />

enjekte edilmesi yöntemi, son bir yıldır Türkiye’de sıklıkla<br />

uygulanıyor. Alloblast’tan ciltteki yaşlanma belirtilerinin ve<br />

cilt üzerindeki izlerin azaltılmasında yararlanıldığını belirten<br />

Dermatoloji Uzmanı Dr. Seher Arı, “Sünnet derisinin<br />

çok sayıda hücre içermesi, çoğaltılmalarının kolay olması,<br />

genç yaşta elde edildiği için çevresel faktörlerden ve zararlı<br />

maddelerden en az şekilde etkilenmesi alloblast tedavisinin<br />

en belirgin avantajlarıdır” açıklamasında bulunuyor.<br />

Melek Yazıcı<br />

Mert Koç<br />

“YENİDOĞAN SÜNNET DERİLERİ<br />

SAFLAŞTILIRIP ÇOĞALTILIYOR”<br />

Yenidoğan sünnet derileri ne tür<br />

işlemlerden geçirilerek medikal estetiğin<br />

kullanımına hazır hale getiriliyor?<br />

Yenidoğan sünnet derileri, GMP<br />

(Good Manufacturing Practice-İyi Üretim<br />

Uygulamaları) onaylı sıfır partikül<br />

laboratuvarda saflaştırılıp çoğaltılıyor<br />

ve genç fibroblastlar (kök hücreler)<br />

elde ediliyor. Genç fibroblast hücreleri,<br />

hastanın ihtiyaç duyduğu bölgeye<br />

enjekte ediliyor. Alloblast, allojenik,<br />

yani bir vericiden alınan hücrelerin<br />

nakledildiği bir tedavi yöntemidir. Alloblast<br />

üretimi için milyonlarca yeni fibroblast<br />

hücresinin çoğalması sağlanıyor. Sünnet<br />

derisinin çok sayıda hücre içermesi,<br />

çoğaltılmalarının kolay olması, genç yaşta<br />

elde edildiği için çevresel faktörlerden<br />

ve zararlı maddelerden en az şekilde<br />

etkilenmesi alloblast tedavisinin en belirgin<br />

avantajlarıdır.<br />

Alloblast, medikal estetikte hangi<br />

sorunları çözüyor?<br />

Alloblast’tan hastanın cildindeki<br />

yaşlanma belirtilerinin, sivilce<br />

izlerinin, yaraların ve ameliyat izlerinin<br />

azaltılmasında yararlanılıyor. Yaşlanma<br />

sebebiyle deride meydana gelen sarkmalar,<br />

hücrelerden elde edilen fibroblastlarla<br />

minimuma indiriliyor. Fibroblastlar,<br />

ciltte kolajen ve elastin üretimini<br />

artırıyor. Bu sayede hastanın daha iyi<br />

bir görünüme sahip olmasına yardım<br />

ediliyor. Alloblast uygulaması sonrasında<br />

cildin sıkılaştırılması, ince kırışıklıkların<br />

giderilmesi, cildin daha parlak görünmesi<br />

sağlanıyor. Alloblast sıklıkla yüz, boyun,<br />

dekolte ve eller için kullanılırken saç<br />

mezoterapisi olarak da elimizi güçlendiren<br />

alternatiflerden biri.<br />

Ne zamandır kullanılıyor?<br />

Kök hücre tedavisi, tıp alanında uzun<br />

yıllardır kullanılıyor. İlk olarak ameliyat<br />

veya bir kaza sonrasında oluşan izlerin<br />

tedavisi için kullanılmaya başlanmış olup<br />

günümüzde estetik dermatoloji alanında da<br />

bu yöntemden yararlanılıyor. Alloblast ise<br />

34 OCAK <strong>2023</strong> OCAK <strong>2023</strong> 35


V<br />

RÖPORTAJ<br />

“YAŞ İLERLEDİKÇE<br />

VÜCUTTA BULUNAN<br />

KÖK HÜCRENİN<br />

MİKTARI AZALIR”<br />

“Vücudumuzdaki tüm<br />

organ ve dokular, hücrelerden<br />

oluşur. Bazı hücreler kendilerini<br />

yenileyebilir ve farklı hücre<br />

tiplerine dönüşebilir niteliktedir.<br />

Kök hücre olarak adlandırılan bu<br />

hücreler, çoğalamayan kas ve<br />

sinir hücrelerinden farklı olarak<br />

bölünebilir ve çoğalabilir. Tek<br />

bir hücreden yüz binlerce hatta<br />

milyonlarca hücrenin oluşmasını<br />

sağlayan kök hücre, aynı zamanda<br />

kendisini yenilemek amacıyla<br />

bölünerek çoğalabilir.<br />

Bir ömür boyunca kendisini<br />

yenileme özelliğine sahip olan kök<br />

hücre, diğer hücrelere dönüşür.<br />

Vücudun ihtiyacı doğrultusunda<br />

farklılaşarak diğer hücrelerin<br />

gelişimini, olgunlaşmasını ve<br />

çoğalmasını sağlar. Fakat yaş<br />

ilerledikçe vücutta bulunan kök<br />

hücrenin miktarı, diğer hücrelere<br />

kıyasla azalır. Yenidoğan bebeklerde<br />

her 10 bin hücreden 1’i kök<br />

hücreyken, 65 yaşındaki bir kişide<br />

her 1 milyon hücreden yalnızca biri<br />

kök hücredir. Yaşın ilerlemesiyle<br />

birlikte azalım gösteren kök hücre<br />

miktarı nedeniyle hasarlanan doku<br />

ve organlar yeterince onarılamaz<br />

hale gelir.”<br />

dünyada 10 yıldır, Türkiye’de de son bir<br />

yıldır sıklıkla uygulanıyor. Sağlık Bakanlığı<br />

onaylı bir tedavidir.<br />

“TEK SEANS UYGULANIYOR”<br />

Alloblast yönteminin en önemli avantajı<br />

nedir?<br />

En önemli avantajının etkinliği ve<br />

yüksek hasta memnuniyeti olduğunu<br />

söyleyebilirim. Ayrıca tek seans olarak<br />

uygulanıyor, bu da hasta uyumunu<br />

artırıyor. Herhangi bir dezavantajı da<br />

bulunmuyor. Tamamen doğal bir içeriğe<br />

sahip olduğundan alerji riski sıfıra yakın,<br />

en güvenli uygulamalardan biri.<br />

Hastanın kendisinden alınan kök<br />

hücrelerin uygulandığı fibrocelle ile<br />

alloblast arasındaki farklar nelerdir?<br />

Bence iki önemli fark var. Bunlardan<br />

ilki alloblast’ın etki başlangıç süresinin<br />

fibrocelle yöntemine göre daha kısa olması.<br />

Diğeri ise alloblast’ta hastanın kliniğe<br />

dört yerine sadece bir kere gelmesi. Tabii<br />

maliyet avantajına da unutmamak lazım.<br />

Yöntem, pek çok kişinin ulaşabileceği bir<br />

bütçeye mi yapılıyor, yoksa daha niş bir<br />

kesime mi hitap ediyor?<br />

Bunu şöyle değerlendirmek daha doğru<br />

olur: Hali hazırda intradermal tedavileri<br />

yaptıran ve bunun için toplamda üç dört<br />

seansa ihtiyaç duyulan hasta grubunda<br />

toplamda aynı maliyete ulaşılıyor. Bu<br />

şekilde düşünürsek, bu hasta grubu<br />

için maddi olarak herhangi bir farklılık<br />

olmayacaktır. Hatta tek seans uygulanması<br />

sayesinde zaman ve işgücü kaybının önüne<br />

geçtiğimizi de düşünürsek daha avantajlı<br />

olduğu söylenebilir.<br />

“UYGULAMA 20 DAKİKA SÜRÜYOR”<br />

Alloblast, nasıl uygulanıyor?<br />

Hastamız kliniğe geldiğinde önce cildi<br />

derinlemesine temizleniyor, sonrasında<br />

ise uygulama bölgesi lokal anestezikle<br />

uyuşturuluyor ve ardından çok ince uçlu<br />

mezoterapi iğneleriyle cilt altına hücreler<br />

yerleştiriliyor. Uygulama 20 dakika kadar<br />

sürüyor.<br />

Tedavi öncesinde ve sonrasında nelere<br />

dikkat edilmesi gerekiyor?<br />

En önemlisi hastanın randevu saatinde<br />

klinikte hazır olması, zira doku bankasından<br />

temin edilen ürünlerin kliniğe teslim edilme<br />

zamanı hastanın randevu saatine göre<br />

organize ediliyor. Uygulama yapılan bölgede<br />

küçük papüller şeklinde hafif kabarıklıklar<br />

olacaktır; hastamızın bu noktalara<br />

dokunmaması çok önemli.<br />

Uygulamanın etkisi ne zaman görülmeye<br />

başlıyor ve ne kadar sürüyor?<br />

Etkileri üç dört hafta içinde görmeye<br />

başlıyoruz. Etki süresi ise kişinin yaşam<br />

tarzına ve kendini cilde zarar veren<br />

etkenlerden korumasına da bağlı olarak iki<br />

ila dört buçuk yıl olarak değişiyor. Yöntemin<br />

tekrar edilmesi de mümkün. Hastanın<br />

rejuvenasyon ihtiyacına göre aynı bölgede ya<br />

da farklı bölgelerde kullanılabiliyor.<br />

Alloblast yöntemi kimler için daha<br />

uygundur?<br />

Bu yöntemi 18 yaş ve üstündekilere<br />

uyguluyoruz. Gerek yaş alma sebebiyle<br />

cildinde sorun oluşanlar gerekse dışarıdan<br />

herhangi bir negatif etkiye maruz kalıp<br />

doku ve hücre kaybına uğramış olanlar için<br />

etkili bir tedavi yöntemidir.<br />

Sizce kök hücre tedavisi önümüzdeki<br />

yıllarda nasıl gelişecek?<br />

Kök hücre tedavileri, uzun yıllardır<br />

güvenle kullanılan ve Sağlık Bakanlığı,<br />

FDA (U.S. Food and Drug Administration-<br />

Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi),<br />

Avrupa Sağlık Otoritesi onaylı tedavi<br />

tekniklerindendir. İlerleyen yıllarda<br />

hastaların farkındalığı arttıkça daha erken<br />

yaşlardaki uygulamalarla daha kalıcı ve<br />

belirgin sonuçlar elde edilecektir.<br />

Tedavi yaklaşımınızı öğrenebilir miyiz?<br />

Bir hasta karşınıza geldiğinde onu<br />

nasıl değerlendiriyor ve neleri analiz<br />

ediyorsunuz?<br />

Benim temel odağım, hastanın yaşına<br />

uygun, en doğal, en canlı halini yakalamak.<br />

Bir hasta bana ilk geldiğinde derinlemesine<br />

bir cilt analizi yaparak hem cildin<br />

yüzeyinde hem de cildin altındaki durumu<br />

hakkında hastayı detaylı bir şekilde<br />

bilgilendiriyorum. Sonrasında ise kısa ve<br />

uzun vadede cildin kalitesini nasıl artırıp<br />

bunu nasıl koruyacağımıza dair kişiye özel<br />

tedavi protokolünü hastamla paylaşıyorum.<br />

Burada dikkat ettiğim konulardan biri de<br />

hastanın yaşam tarzının tedaviye ne kadar<br />

uyum sağlayıp sağlayamayacağını anlamak<br />

ve hastayı uyum sağlayabileceği tedavilere<br />

yönlendirmek.<br />

“HASTA MEMNUNİYETİNİN<br />

ÖNCELİKLİ OLDUĞU BİR<br />

YAKLAŞIMLA ÇALIŞIYORUM”<br />

l “İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’ndeki<br />

eğitimimi 2005 yılında tamamladım. Tıp eğitimim<br />

sonrasında Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi<br />

Dermatoloji Kliniği’nde çalışmalarımı sürdürerek<br />

dermatoloji alanında uzmanlaştım. Estetik ve kozmetik<br />

dermatoloji, klinik dermatoloji, melanositik ve nonmelanositik<br />

lezyonlarda dermoskopik değerlendirme<br />

alanında uzmanlığa sahibim.<br />

l Özel Acıbadem Hastanesi Göktürk, Fulya ve Zekeriyaköy<br />

şubelerinde dermatoloji uzmanı olarak 10 yıl boyunca<br />

hastalarıma ve danışanlarıma hizmet verdim. Ağustos<br />

2021’den bu yana da Göktürk’te, en güncel teknolojilerle<br />

donatılmış yeni kliniğimizde hasta memnuniyetinin<br />

öncelikli olduğu bir yaklaşımla çalışıyorum; danışanlarıma<br />

sağlık ve estetik dermatoloji hizmetlerini sunmaya devam<br />

ediyorum.<br />

l Dermatoloji alanını seçmemdeki en büyük<br />

motivasyonum, hastalarımın hem cilt problemlerine ve<br />

hastalıklarına çözüm bulmak hem de zamanın etkilerinden<br />

kurtarıp onların en doğal ve en canlı görünümlerine<br />

kavuşmalarını sağlayıp özgüvenlerini artırmaktı. Bunu<br />

başardıkça benim de motivasyonum gün geçtikçe daha da<br />

artıyor.”<br />

36 OCAK <strong>2023</strong> OCAK <strong>2023</strong> 37


V<br />

ZOOM<br />

“Hastalarımızın<br />

daha mutlu hissetmesi<br />

için çalışıyoruz”<br />

Bir yandan hekimlerin eli ayağı, öte yandan hastaların kılavuzu ve dert ortağı olan hasta<br />

danışmanlarını <strong>Voyant</strong>’ta konuk etmeyi sürdürüyoruz. Bu sayımızın gizli kahramanı ise<br />

çalışmalarını Dr. Tülay Kadıoğlu Medikal Estetik Kliniği’nde sürdüren Hülya Demircan.<br />

Melek Yazıcı<br />

l “İstanbul’da doğdum. Trakya Üniversitesi Kimya Bölümü’nden 2008’de<br />

mezun oldum, 2020’de ise ikinci üniversite olarak açık öğretimde Sosyal<br />

Hizmetler Bölümü’nü bitirdim. İlk üniversite mezuniyetimden sonra kimya<br />

bölümüyle ilgili iş bulmanın zorluğunu anladığımdan, 2008’de özel bir<br />

hastanede hasta kabul sekreteri olarak çalışmaya başladım. İşimi en iyi<br />

şekilde yapabilmek için pek çok eğitime katıldım, aynı zamanda çalıştığım<br />

hastanenin çeşitli bölümlerindeki işleyiş, hasta iletişimi ve hasta hakları<br />

gibi süreçlerini en iyi şekilde tecrübe ettim.<br />

l Hayatımın dönüm noktalarından biri, 2012’de Prof. Dr. Hüseyin Kadıoğlu<br />

ile çalışma fırsatı elde etmiş olmamdır. Bu süreçte sağlık sektöründeki<br />

pek çok projede aktif görev alarak mesleki vizyonumu daha da geliştirdim.<br />

Hekim asistanı olarak hem birlikte çalıştığım hekime hem de hastalara pek<br />

çok konuda destek sağladım.<br />

l Bu mesleği yaparken krizi doğru yönetmeyi, soğukkanlı olmayı, hızlı<br />

karar verebilmeyi, net olmayı, sağlıklı iletişim kurabilmenin önemini,<br />

sonuç odaklı davranmayı, hastalara empatiyle yaklaşabilmeyi, sahiplenme<br />

duygusunu; kısacası bu işin sabır ve emek gerektirdiğini öğreniyoruz.<br />

Bunları yerine getirdiğimizde hastalarımızla aramızda güvene dayalı bir<br />

bağ oluşuyor. Bu sayede hasta, aldığın hizmetin fiyatını ve tedavisinin nasıl<br />

olacağını açık ve net şekilde bizlerle rahat rahat konuşabiliyor; sevincini,<br />

heyecanını, derdini paylaşabiliyor.<br />

l Özveriyle, sabırla, samimiyetle ve kendimizi adayarak çalışmamızın<br />

karşılığında hastalarımızı mutlu görmek, beni mesleki olarak çok tatmin<br />

ediyor. Mesleğim sayesinde pek çok insan tanıyıp hem onlara hem hizmet<br />

verdiğim hekime faydalı olduğum duygusunu yaşadım.<br />

l Meslek hayatımın 11. yılına geldiğimde Dr. Tülay Kadıoğlu Medikal<br />

Estetik Kliniği’nde asistanlık görevine başladım. Medikal estetik, farklı bir<br />

sektördü. Estetisyenlik başta olmak üzere çeşitli eğitimler alarak ve aynı<br />

sektörde çalıştığım kişilerle interaktif ilişkiler kurarak farklı bir yola girdim.<br />

Medikal estetik sektöründe hastalarımızın daha mutlu hissetmesi için<br />

çalışıyoruz. Daha konforlu bir ortamda hizmet sağlarken hasta-asistan,<br />

asistan-hekim ilişkisi de buna paralel olarak daha samimi ve keyifli bir<br />

diyalogla gerçekleşiyor. Ekip olarak en iyi hizmeti vermeye çalıştığımız<br />

hastaların kliniğimizden mutlu olarak ayrılmalarını sağlamak ve onlardan<br />

olumlu geri bildirim almak işimizin en memnun edici yanı.<br />

l Çok değer verdiğim bir hekimin bana anlattığı hikâyeyi paylaşmak<br />

istiyorum: Çin’de yetişen bambu ağacının önce tohumu ekilir, sulanır ve<br />

gübrelenir. Birinci yıl tohumda herhangi bir değişiklik olmaz ama tohum<br />

yine sulanıp gübrelenir. İkinci, üçüncü ve dördüncü yıllarda da işlem<br />

yinelenir ama görünürde bir şey yoktur. Çinliler büyük bir sabırla beşinci<br />

yılda da bambuya su ve gübre vermeye devam eder. Nihayet beşinci yılın<br />

sonlarına doğru bambu yeşermeye başlar ve altı hafta gibi kısa bir sürede<br />

yaklaşık 27 metreye ulaşır. Peki bambu ağacı, 27 metre boyuna altı haftada<br />

mı yoksa beş yılda mı ulaşmıştır? Bu hikâye; aşılanan emeğin, sabrın,<br />

inanmanın, inandığından vazgeçmemenin, mücadele etmenin, asla pes<br />

etmemenin değerini ve bunun karşılığını göreceğimi bana hissettirmiştir.”<br />

38 OCAK <strong>2023</strong>


V MAKALE<br />

Yorgun ve mutsuz yüz<br />

ifadesinin gelişim nedenleri<br />

ve tedavi yöntemleri<br />

Yeterince uyuyup dinlenmiş olmamıza, içsel anlamda kendimizi iyi hissetmemize rağmen etrafımızdaki kişilerin,<br />

“yorgun musun, bugün uykunu alamadın mı?” gibi sorularıyla karşılaşmaya başladıysak artık profesyonel bir destek<br />

alma zamanımız gelmiş demektir.<br />

Yaşlanmayla beraber yüzümüzde<br />

yapısal ve anatomik olarak ciddi değişimler<br />

gerçekleşir. Günümüzde mevcut bilimsel<br />

çalışmalar ve verilerle, bu alanda daha doğru<br />

ve ileri değerlendirmeler yapabiliyoruz.<br />

Cildimizde, yağ dokularımızda, kas<br />

yapımızda ve kemik yapımızda birtakım<br />

kayıplar ve yer değiştirmeler olduğunu<br />

biliyoruz. Değişimlerle birlikte yüzümüzdeki<br />

canlı, dinamik ve olumlu görünüm yerini<br />

yorgun, mutsuz ve olumsuz görünüme<br />

bırakır. Bu da hem aile hayatımızda hem<br />

sosyal hayatımızda hem de iş hayatımızda<br />

olumsuzluklara yol açabilir.<br />

Oysa bütüncül bir yaklaşımla, mezoterapi,<br />

dolgu, ip askı, enerji bazlı uygulamalar<br />

ve cerrahi uygulamalarla çözüm üretmek<br />

mümkündür.<br />

Yüze olumsuz, yorgun ve üzgün görünüm<br />

katan göz çevresi: Üst göz kapağındaki<br />

sarkmalar, kaş uçlarının aşağıya düşmesi,<br />

kaz ayaklarının belirginleşmesi, gözaltında<br />

torbalanmalar ve gözaltı morlukları bu<br />

görünümün oluşmasında çok etkilidir.<br />

Yanak bölgesindeki yoğun ve olumsuz<br />

ifade: Yanak bölgesinde, özellikle “malar fat<br />

pad”deki azalmalar ve yer değişiklikleriyle<br />

Dr. Okan Aslanol Medikal Estetik Hekimi<br />

oluşan sarkmalar, kemik dokusundaki<br />

azalmalar ve ciltteki elastikiyet kayıpları ciddi<br />

sarkmalara ve olumsuz görüntülere sebebiyet<br />

verir. Yanak bölgesindeki bu değişikliklerle<br />

beraber nazolabial derinleşme, çene<br />

hattındaki buldog görüntüsü ve marionette<br />

hattındaki derinleşmeler de beraber<br />

değerlendirilmelidir. Yüzümüzün çatısı<br />

ve tepe noktası olan bu bölgedeki destek<br />

kayıpları, tüm bölgeleri olumsuz etkiler,<br />

yorgun ve olumsuz yüz ifadesine yol açar.<br />

Ağız çevresindeki mutsuz ve olumsuz<br />

ifade: Özellikle dudak köşelerindeki<br />

kas doku desteğinin azalması ve ciltteki<br />

elastikiyet kaybının artmasıyla dudak<br />

köşelerinin aşağıya dönmesi, üzgün ve<br />

olumsuz yüz ifadesinde çok etkilidir. Ayrıca<br />

dudak hacminde ve dudak üstündeki doku<br />

kayıplarıyla beraber dudak mesafesinde<br />

uzamalar ve dudakta incelme, olumsuz yüz<br />

ifadesini artırır.<br />

Çene bölgesi ve boyun altı bölgedeki<br />

yorgun ve olumsuz ifade: Çene hattındaki<br />

sarkma görüntüsü, buldog deformitesi ve<br />

düzensizliklerle boyun bölgesindeki platisma<br />

bantları, yatay çizgilenmeler ve sarkmalar,<br />

yaşlı, yorgun ve olumsuz bir ifade oluşturur.<br />

YAŞLANMAYI TERSİNE ÇEVİRMEK<br />

NASIL MÜMKÜN OLUR?<br />

Özellikle metabolizmamızın yapımdan<br />

yıkıma döndüğü, kolajen miktarımızın<br />

azaldığı 30’lu yaşlarda yukarıdaki olumsuz<br />

görünümler yavaş yavaş gelişecektir. Böylesi<br />

bir gelişmede aşağıdaki tedavi çeşitleriyle bu<br />

durum tersine çevrilebilir.<br />

l Kaş uçlarının kaldırılması: Ciltteki<br />

elastikiyet kaybına ve yer çekimi etkisiyle<br />

beraber üst göz kapaklarındaki sarkmalara<br />

ve kaş uçlarının aşağıya düşmesine botoks<br />

uygulamalarıyla etkili çözüm üretebiliyoruz.<br />

Ayrıca mezoterapilerle kolajen üretimini<br />

destekleyip cilt kalitesini iyileştirmek, bu<br />

alanda tedavi etkinliği artırabiliyor. İp askı<br />

uygulamalarıyla da kaşlar kaldırılabiliyor.<br />

l Alt ve üst göz kapağı estetiği: Bazen<br />

yapısal bazen de yaşlanmaya bağlı olarak<br />

alt ve üst göz kapağında sarkmalar, alt<br />

göz kapağında torbalanmalar olabiliyor.<br />

Bu da yorgun, yaşlı ve olumsuz bir ifade<br />

oluşturuyor. Cerrahi olarak bu bölgedeki<br />

torbalanmalar alınıp alt ve üst göz kapağı<br />

blefaroplastisi yapılabiliyor. Yine mezoterapi<br />

uygulamaları, plazma enerjileri, fraksiyonel<br />

lazer, radyofrekans uygulamalarıyla bu<br />

bölgede kolajen sentezi uyarılıp<br />

kırışık ve sarkmış görüntüler<br />

azaltılabiliyor.<br />

l Gözyaşı oluğunun ve gözaltı<br />

morluğunun tedavisi: Gözyaşı oluğunun<br />

belirginleşmesi ve gözaltı morlukları,<br />

yüzümüzdeki yorgun ifadenin en önemli<br />

sebeplerindendir. Kimi zaman yapısal kimi<br />

zaman da cilt kalitesinin azalması ve doku<br />

hacim kayıplarıyla beraber bu bölgedeki<br />

sorunlar daha da belirginleşebiliyor.<br />

Mezoterapi uygulamalarıyla dolaşımı<br />

kısıtlı olan bu bölgenin dolaşımını ve cilt<br />

kalitesini artırmak öncelikli hedefimizdir.<br />

Gözyaşı oluğu belirginliğinde gözaltı ışık<br />

dolgusu uygulamalarıyla çökmeyi gidermek,<br />

o bölgenin daha fazla ışık almasını ve<br />

daha dinamik, dinlenmiş görünmesini<br />

sağlayacaktır.<br />

l Şakak uygulamaları: Şakaktaki yapısal<br />

veya yağ doku kayıplarına bağlı oluşan<br />

çökmeler, yaşlı ve olumsuz bir görüntüye<br />

sebebiyet veriyor. Dolgu uygulamalarıyla<br />

hem bu bölgedeki çökük görüntü gideriliyor<br />

hem de alt yüze lifting sağlayıcı bir destek<br />

sağlanıyor.<br />

l Yanakların kaldırılması: Yüzümüzün<br />

en büyük destek noktası ve çatısı olan bu<br />

bölgedeki yağ doku kayıpları ve kemik doku<br />

kayıplarını, hyalüronik asit veya kalsiyum<br />

hidroksiapatit bazlı dolgu uygulamalarıyla<br />

yerine koyabiliyor ve yüzü yeniden total<br />

olarak yukarıya taşıyabiliyoruz. Daha yoğun<br />

durumlarda ip askı ve dolgu uygulamaları<br />

kombine edilebiliyor. İleri yaşlarda cerrahi<br />

yüz germeler öne çıkıyor.<br />

l Ağız köşesinin yukarı kaldırılması: Ağız<br />

köşesi çevresindeki dokulardaki elastikiyet<br />

kaybı ve angulis oris kasının aşağıya<br />

çeken etkinliğiyle düşen ağız köşelerini,<br />

mezoterapi, dolgu uygulamaları ve angulis<br />

oris kasına yapılacak toksin uygulamasıyla<br />

yukarıya kaldırmak mümkündür.<br />

l Uzamış dudak mesafesinin kısaltılması:<br />

Özellikle dudağa ve filtrumlara (üst<br />

dudağın üstündeki boşluk) yapılacak dolgu<br />

uygulamalarıyla dudak hacimlendirilip<br />

dışarıya döndürülerek dudak-burun<br />

mesafesi kısaltılabiliyor. Ayrıca cerrahi<br />

uygulama olarak “lip lift” operasyonu da bu<br />

alanda kullanılabiliyor.<br />

l Boyun bölgesi ve çene hattının<br />

düzenlenmesi: Boyun bölgesindeki platisma<br />

bantlarının toksinle giderilmesi, dolgu<br />

uygulamalarıyla çene hattının düzenlenmesi,<br />

ip askı uygulamalarıyla sarkmaların<br />

toparlanması yaşlı, yorgun ve olumsuz<br />

ifadenin giderilmesinde etkilidir.<br />

l Yüzün cilt kalitesinin artırılması:<br />

Cilt kalitesinin artırılmasına yönelik<br />

yapılacak PRP, mezoterapi, HA dolgu,<br />

kalsiyum hidroksiapatit dolgu, hibrit dolgu,<br />

radyofrekans, fraksiyonel lazer gibi çeşitli<br />

enerji bazlı uygulamalar çok değerlidir. Bu<br />

uygulamalarla cildimizdeki kolajen miktarını<br />

artırılabiliriz. Işıldayan, parlak ve dinamik<br />

bir ciltle yüzümüzdeki yorgun ve olumsuz<br />

ifadeden kurtulabiliriz.<br />

40 OCAK <strong>2023</strong> OCAK <strong>2023</strong> 41


V MAKALE<br />

Biorezonans<br />

terapisi ile<br />

nasıl kilo verilir?<br />

Biorezonans terapisi ile fazla kiloların<br />

asıl nedeni olan karbonhidratlı ve<br />

şekerli besinlere düşkünlüğünüzü<br />

tamamen ortadan kaldırmak<br />

mümkün. Biorezonans terapisi;<br />

ekmek, makarna, pilav, börek,<br />

tatlı ve çikolata gibi besinleri sizin<br />

için bir tutku olmaktan çıkarıyor,<br />

açlık hissinizi azaltıyor, iştahınızı<br />

kapatıyor, vücudunuzun yağ bırakma<br />

hızını artırırken metabolizmanızı<br />

dengeliyor. Böylelikle biorezonans<br />

terapisi ile sağlıklı ve kalıcı olarak kilo<br />

verebiliyorsunuz.<br />

Op. Dr. Hasan İlkehan<br />

Çocuk Cerrahisi Uzmanı<br />

Biorezonans Terapisi Uzmanı<br />

Biorezonans terapisi, bilgisayar<br />

kontrollü bir frekans tedavisidir.<br />

Biorezonans terapisiyle bize faydalı<br />

frekansları/bilgileri taklit ederek<br />

vücudumuza geri yollamamız da<br />

bize zararlı olan frekansları ters<br />

çevirip vücudumuzdan silmemiz<br />

de mümkündür. Bu bakış açısı<br />

biorezonansın tedavi amacıyla her<br />

konuda kullanılabileceğini de ortaya<br />

koyuyor.<br />

Biorezonans terapisi ile fazla kiloların<br />

asıl nedeni olan karbonhidratlı ve şekerli<br />

besinlere düşkünlüğünüzü tamamen<br />

ortadan kaldırmak mümkün oluyor.<br />

Biorezonans terapisi; ekmek, makarna,<br />

pilav, börek, tatlı ve çikolata gibi besinleri<br />

sizin için bir tutku olmaktan çıkarıyor,<br />

açlık hissinizi azaltıyor, iştahınızı<br />

kapatıyor, vücudunuzun yağ bırakma<br />

hızını artırırken metabolizmanızı<br />

dengeliyor. Böylelikle biorezonans<br />

terapisi ile sağlıklı ve kalıcı olarak kilo<br />

verebiliyorsunuz.<br />

TERAPİ SÜRECİNDE NELER<br />

YAŞANIYOR?<br />

Biorezonans terapisi öncesinde hekim,<br />

hastayı muayene ediyor ve şu anki ya da<br />

geçmişteki hastalıklarıyla ilgili öyküsünü<br />

(anamnez) dinliyor. Biorezonansa özel<br />

kan testiyle de hastanın kilo almasının<br />

sebepleriyle birlikte vücudundaki<br />

alerjenler, alerjiler, bakteriler, virüsler<br />

(vb.) tespit ediliyor. Sonrasında<br />

kişiye özel bir program oluşturularak<br />

vücuttaki toksinler ve kiloya neden<br />

olan organizmalar frekanslar aracılığıyla<br />

temizleniyor; glüten, karbonhidratlı ve<br />

şekerli besinler için detoks yapılıyor. Kilo<br />

alımının sebepleri arasında psikolojik<br />

faktörler de önemli yer tuttuğundan<br />

hastaya stresini azaltacak, uyku kalitesini<br />

artıracak ve kaygılarını giderecek<br />

frekanslar da uygulanıyor.<br />

BIOREZONANS KİLO VERDİRİRKEN<br />

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ DE<br />

DÜZENLİYOR<br />

Aslında biorezonans ile kilo verme<br />

terapisi, sigara ve alkolde olduğu gibi<br />

bir bağımlılık terapisidir de diyebiliriz.<br />

Buradaki özne, kilo alımına hatta<br />

obeziteye sebep olan sorunlu gıdalardır.<br />

Sonuç olarak biorezonans terapisi,<br />

zorlu diyetlerle uğraşmadan sakin<br />

bir şekilde kilo vermeyi sağlarken,<br />

bir yandan da genel olarak vücudun<br />

işleyişini düzenliyor, bağışıklık sistemini<br />

güçlendiriyor ve metabolizmanın<br />

daha hızlı çalışmasını sağlıyor. Seans<br />

sayısı hastanın durumuna göre (kilo<br />

fazlalığının az veya çok olması, hormonal<br />

problemlerin varlığı, metabolizmada<br />

sorun olup olmadığı vb.) hekim<br />

tarafından belirleniyor.<br />

Biorezonans ile kilo verme terapisinin<br />

ilk seanslarından itibaren hastanın iştahı<br />

ve açlık algısı azalmaya başlıyor. Bununla<br />

birlikte bu yöntem çok kısa sürede<br />

ve hızlı değil, ağır ağır kilo vermeyi<br />

deneyimlemek isteyen hastalar için daha<br />

uygun. Ama şunu da unutmamak lazım:<br />

Biorezonans terapisiyle birlikte hem<br />

sağlıklı ve dengeli bir beslenme düzenine<br />

geçmek hem de egzersiz yapmak, en<br />

azından her gün bir saat yürümek<br />

gerekiyor.<br />

Biorezonansı koruyucu amaçla kullanmak da mümkün<br />

l “Bir hastalık nasıl ortaya çıkar?” sorusuna sıklıkla “bardağın taşması”<br />

örneğiyle cevap veriyorum. O bardak yavaş yavaş doluyor ve ancak taştığı<br />

zaman biz farkına varıyoruz. Genetik bilgiyle doğuyoruz ve bu bilgi bardağın<br />

bir kısmını az ya da çok dolduruyor. Alerjiler, mikrobik durumlar, çevremizdeki<br />

elektromanyetik kirlilikler, ağır metaller ve stres gibi faktörler bardağın iyice<br />

dolmasını sağlıyor. Gündelik hayatımızda karşımıza çıkan şeyler veya beslenme<br />

tarzımız da vücudumuzda yıpranmalara sebep oluyor. Tüm bunlar bir araya<br />

geldiğinde bardak taşabiliyor. Ama her birimizin parmak izinin farklı olması<br />

gibi bardakların taşma şekli ve yeri de farklı, yani her birimizin hastalığı farklı<br />

şekillerde ortaya çıkıyor.<br />

l Tabii öncelikle enerji bedeni ve fiziksel beden olmak üzere iki ayrı bedenimiz<br />

olduğunu bilmemiz gerekiyor. Vücudumuzda görünmeyen enerji yolları var ve<br />

buradaki voltaj bozuklukları hastalıkların temelinde rol oynuyor. Bu bozukluklar<br />

fiziksel bedenden önce enerji bedeninde başlıyor. Sonrasında fiziksel bedene<br />

yansıyor, semptom vermeye başlıyor, şikâyet yaratıyor. Biz de böylece hastalığın<br />

farkına varıyoruz.<br />

l Biorezonansı terapisi, koruyucu amaçla da kullanılabiliyor; bunun yolu da<br />

frekans bozulmalarını henüz enerji bedenindeyken saptayıp düzeltmekten ve<br />

fiziksel beden hasta olmadan önlem almaktan geçiyor. Bu da zaten biorezonansın<br />

en önemli avantajı ve farkıdır. Çünkü fiziksel bedenin hasta olması demek<br />

aslında geç kalmış olmak demektir. Tahliller yapılması, röntgenler çekilmesi, ilaç<br />

kullanılması gibi unsurlar hep fiziksel bedende beliren rahatsızlıkları saptamaya<br />

yöneliktir. Yani buradaki ayrımın fark edilmesi ve fiziksel bedenin hasta olmaktan<br />

korunması son derece önemlidir.<br />

Biorezonans, teşhise<br />

ve tedaviye yönelik<br />

önemli fırsatlar<br />

sunuyor<br />

l Biorezonans terapisine<br />

başlamadan önce yapılan özel<br />

kan testi aracılığıyla hastaların<br />

vücudunda hangi hastalığın/<br />

hastalıkların frekans kodunun<br />

bulunduğu öğreniliyor. Bu<br />

test, 6.400’den fazla maddenin<br />

frekans kodunun taramasını<br />

yapıyor. Kanser hücreleri,<br />

alerjenler, alerjiler, virüsler,<br />

bakteriler, mantarlar, parazitler,<br />

ağır metaller, toksinler bu<br />

taramadan kaçamıyor.<br />

l Patolojik frekansların<br />

tespitinin ardından biorezonans<br />

cihazı, bu frekansların ters<br />

frekansını hastaya manyetik<br />

bir minder sayesinde uyguluyor.<br />

Saptanan ağır metaller, alerjiler,<br />

kimyasallar (zehirli madde),<br />

parazitler, enfeksiyonlar, mantar<br />

enfeksiyonları, yoğun elektro<br />

manyetik alanlar, yaşanan<br />

bölgenin coğrafi özelliklerinin<br />

kişide yarattığı olumsuz etkiler<br />

gibi baskılayıcı, zarar verici<br />

madde ve etkenlerin frekansları<br />

ortadan kaldırılıyor. Fiziksel<br />

kanunlara göre frekansın<br />

tersi uygulandığında titreşim<br />

sıfırlanmış oluyor. Biorezonansın<br />

vücuttaki sistemlerin üzerindeki<br />

stresi ortadan kaldırma özelliği<br />

sayesinde vücut hastalıklardan<br />

korunmuş oluyor.<br />

42 OCAK <strong>2023</strong> OCAK <strong>2023</strong> 43


V MAKALE<br />

Affetmek mi<br />

Affetmemek mi?<br />

PEKİ NE YAPMALIYIZ?<br />

Hem affet diyorum hem de mümkün<br />

değil diyorum, bu ne biçim iş?<br />

Peki ne yapmalıyız? Öncelikle affetmeyi<br />

“kendiniz için” yaptığınızın farkına varın ve<br />

bu duygusal özgürleşmeye “karar verin.”<br />

Daha önce de yazdığım gibi öfke, nefret<br />

(vb.) bir duygudur, yani bir enerjidir. Onları<br />

yok sayarak, bastırarak yok edemezsiniz.<br />

İzin verirseniz aslında bütün duygular kısa<br />

ömürlüdür. Bırakın bedeninizde ömrünü<br />

tamamlasın ve sönümlensin. Yerini huzura,<br />

yaşam sevincine, sevgiye bıraksın.<br />

Nasıl mı?<br />

Onlardan korkmayın, kaçmayın da…<br />

Kişilerin karşınızda olmasına gerek yok,<br />

siz sanki onlar karşınızdaymış gibi bağırın,<br />

kızın, ağlayın, yani üstüne gidin sonuna<br />

kadar, dibine kadar, değişene kadar.<br />

Duyguların ömrünü tamamlamasına,<br />

sönümlenmesine izin verin.<br />

Ve duygusal özgürleşmeyi affederek<br />

deneyimleyin.<br />

Affedemediğiniz olayları ya da<br />

affedemediklerinizi affedebilmeniz<br />

dileklerimle…<br />

Affetmemek, geçmişinizi karartan kişilerin ve olayların bugününüzü hatta yarınınızı da mahvetmesine izin vermek,<br />

pembeyi siyaha çevirmektir. Oysa affetmek sizi özgürleştirecek, bulunduğunuz cehennemin ateşini söndürecek, hayata<br />

döndürecek, sonrasında “iyi ki” dedirtecek tek yol, tek seçenektir.<br />

Buket Elbeyoğlu<br />

Kişisel Gelişim Uzmanı-Biyolog<br />

kim bilir kaç geceyi zehir etmektir.<br />

l Geçmişinizi karartan kişilerin ve<br />

olayların bugününüzü, hatta yarınınızı da<br />

mahvetmesine izin vermektir.<br />

l Bu kamburla gece gündüz yaşamak hatta<br />

pembeyi siyaha çevirmektir.<br />

Hepimiz hayatımızın belli dönemlerinde<br />

birilerine (bu kişiler annemiz, babamız,<br />

kardeşimiz kadar yakınlarımız olabilirken<br />

arkadaşımız, ortağımız, komşumuz gibi<br />

daha uzak insanlar da olabilir) illaki kızmış,<br />

öfkelenmişizdir. Hatta bazı kişilerden<br />

büyük darbeler yemiş, ihanetler görmüş<br />

ve “sırtımdan hançerlendim” dediğimiz<br />

noktalara gelmişizdir. İşte tüm bu<br />

yaşananlar öfke, nefret, kin gibi bizim için<br />

yıkıcı hatta zehir etkisi oluşturabilecek<br />

son derece negatif duyguların ortaya<br />

çıkmasına neden olur. Devamında bize<br />

bunları hissettiren olayları çözememiş,<br />

hesaplaşma yapamamış, haklılığımızı<br />

ortaya koyamamış, helalleşememişsek<br />

zihnimizde bu dosyalar kapanmaz. Böylesi<br />

bir durumda da bahsetmiş olduğum<br />

duygular döngüsü ömrünü tamamlayamaz,<br />

bedenimizde esir kalır, hapsolur ve<br />

dilimizde “asla affetmeyeceğim” sözcükleri<br />

tekrarlanır durur.<br />

Hatta genellikle affedemediğimiz kişileri<br />

cezalandırdığımızı sanarak, “sonsuza kadar,<br />

ebediyen, ne bu dünyada ne de ahirette”<br />

gibi sözlerle iyice sabitleriz affetmeyeceğim<br />

inancını yüreğimize, zihnimize. İntikam,<br />

öfke, kızgınlık, kin ve nefret gibi duygular<br />

ne kadar yoğunsa bu zehirli tohum daha<br />

bir beslenir, filizlenir içimizde.<br />

Ne yazık ki bu duygularla hayatı<br />

yaşamak, dünyada cehennemi yaşamanın<br />

ta kendisidir. Beslediğimiz duygular<br />

gözümüzün önüne bir perde gibi inmekte,<br />

güzeli çirkin, sevgiyi nefret, huzuru kaos<br />

olarak algılatıp hayatı bize zehir etmektedir.<br />

Lütfen kendinize bu haksızlığı yapmayın.<br />

Yol yakınken, duygularınız sizi tüketmeden,<br />

dert sahibi yapmadan, ziyan ettiğinizi<br />

düşündüğünüz geçmişteki günlerin üzerine<br />

bir de bugününüzü ve geleceğinizi heba<br />

etmeden bu kabustan uyanın.<br />

Nasıl mı?<br />

Şimdi yazacağım şey belki sizi çileden<br />

çıkartacak, ama inanın sizi özgürleştirecek,<br />

bulunduğunuz cehennemin ateşini<br />

söndürecek, hayata döndürecek, sonrasında<br />

“iyi ki” dedirtecek tek yol, tek seçenek:<br />

Affetmek:<br />

Tamam, sizleri duyar gibiyim. Bana<br />

“saçmalama, nasıl olabilir, mümkün mü?”<br />

diyorsunuz. Kesinlikle haklısınız! Size<br />

yapılan tüm ihanetlerin, haksızlıkların,<br />

kötülüklerin üstüne bir de “hadi affet”<br />

diyorum ve size en büyük haksızlığı yapmış<br />

gibi görünüyorum.<br />

Bir durun, affetmek kelimesine<br />

yüklediğim anlamı hele bir okuyun.<br />

Ama bunun öncesinde “affetmenin ne<br />

olmadığını” biraz açıklamak istiyorum.<br />

AFFETMEK NE DEĞİLDİR?<br />

l Affetmek, yapılanı hafife almak ya da<br />

görmezden gelmek veya onaylamak asla<br />

değildir.<br />

l Yediğin kazığı kabullenmek, unutmaya<br />

çalışmak ya da yapanları suçsuz görmek<br />

asla değildir.<br />

l O kişiyi sevmeyi deneyimlemek ya da<br />

yeniden hayatına sokmaya çalışmak asla<br />

değildir.<br />

l Yanağına bir tokat yemişsen öbür<br />

yanağını çevirmek asla değildir.<br />

l Pollyanna’cılık oynamak asla ama asla<br />

değildir.<br />

PEKİ, AFFETMEK NEDİR?<br />

l Affetmek öncelikle ruhsal bir iyileşmedir.<br />

l Özgürleştirir ve yüceltir.<br />

l Bağışlayan olma noktasına varabilmektir.<br />

l Ona helallik verebilme erdemine<br />

ulaşmanın hazzını yaşayabilmektir.<br />

l Sadece biyolojik olarak insandan ruhsal<br />

gelişime evrilmenin en büyük adımıdır.<br />

l Yaradan’ı hissetmenin en mükemmel<br />

yoludur.<br />

l Geçmişteki anıların boyunduruğundan<br />

kurtulmak, bu duygunun yaşamımızı<br />

kontrol altında tutmasına son vermektir.<br />

l Artık acıyı hissetmemektir.<br />

l Geçmişten gelen olumsuz duygu<br />

yükünden özgürleşmektir.<br />

l Olayı hatırlamak ama bizi tüketen, yiyip<br />

bitiren duyguları artık hissetmemektir.<br />

l Geçmişe takılı kalmaktan, yaşam<br />

enerjimizi geçmişe harcamaktan<br />

kurtulmaktır.<br />

l Hatta affetmek, varsa tekamül sürecini<br />

deneyimleyebilmektir.<br />

Affederek geçmişinizi değiştirmezsiniz ama<br />

bugününüzü kurtarır hatta geleceğinizi siz<br />

şekillendirirsiniz.<br />

Affetmemek ise;<br />

l Ayağınızda prangadır.<br />

l Şu muhteşem güzellikteki rengarenk<br />

dünyayı sadece zifiri karanlıkta görmektir.<br />

l Geceleri tavana gözlerini dikip<br />

affedemediğin kişiyi resmetmek, bu şekilde<br />

ANCAK AFFETMEK SÖZLE OLMAZ<br />

Bir insana “tüm hissettiklerinden<br />

affettiğin taktirde kurtulacaksın” derseniz<br />

büyük ihtimalle önce şiddetle itiraz edecek,<br />

kızacak, öfkelenecek, hatta bazılarının<br />

yaptığı gibi bu ızdıraba dayanamadığından<br />

kendini sahte bir affetme davranışına<br />

zorlayacaktır. Kendini bile affettiğine<br />

inandıracaktır.<br />

Bu durumda maalesef kendimizi<br />

kandırır, duygularımızı bastırır ve<br />

zihnimizin arşivine kaldırırız. Olayı<br />

unuttuğumuzu, acısının son bulduğunu<br />

sanırız ama aslında o olayların sebep<br />

olduğu duyguları taşımaya devam ederiz.<br />

Duygular enerjidir. Bildiğiniz gibi<br />

enerji yok olmaz. İşte içimizdeki bu<br />

olumsuz enerji, hiç ummadığımız bir<br />

şekilde zaman zaman öfke patlamaları,<br />

depresyon, anksiyete, davranış bozukluğu,<br />

cilt sorunları ve ne yazık ki kansere kadar<br />

gidebilen süreçlere evrilerek, birçok<br />

fiziksel, ruhsal ya da davranışsal sorun<br />

olarak, yani şekil değiştirerek ortaya<br />

çıkacak ve “buradayım, beni bastıramazsın”<br />

diyecektir.<br />

44 OCAK <strong>2023</strong> OCAK <strong>2023</strong> 45


V<br />

KOLAJEN<br />

İPUCU<br />

YE<br />

GENÇ<br />

KAL!<br />

9ÖNERİ<br />

1<br />

İLİKLİ KEMİK SUYU:<br />

İlik, kemik ve bağ dokusu<br />

içeriğiyle kolajen üretimine katkı<br />

sağlayan en önemli besinlerden<br />

biri. Kemik iliğinde kolajenin<br />

yanı sıra magnezyum, kalsiyum,<br />

fosfor gibi mineraller, aminoasitler<br />

de var. Yemeklere kemik suyu<br />

katmak, paça çorbası gibi ürünler<br />

tüketmek vücuttaki kolajen miktarını<br />

desteklemek için iyi seçenekler<br />

arasında yer alıyor.<br />

2<br />

KIRMIZI VE BEYAZ ET: Sığır,<br />

tavuk ve hindi eti, sakatatlar<br />

kolajen içerikleriyle göz dolduran<br />

besinler. Bu besinlerin bazı kısımları<br />

daha yüksek oranda kolajen içeriyor;<br />

tavuk boynu ve kıkırdağı gibi. Bu<br />

zengin protein kaynakları, cildin<br />

elastikiyetini artırırken hücrelerin<br />

yapısını korumaya yardımcı oluyor.<br />

3BALIK: Balık, bir kolajen kaynağı<br />

olmasının yanı sıra kolajeni artırıcı<br />

özelliğiyle de dikkat çekiyor. Kolajen,<br />

balığın hem etinde hem de derisinde<br />

ve kemiklerinde bulunuyor. En yoğun<br />

bulunduğu bölgeler ise başı, gözleri<br />

ve pulları. Balık, kolajenin yanı sıra<br />

Omega-3 içeriğiyle de cildin güçlenmesini<br />

destekliyor.<br />

4YUMURTA BEYAZI: En nitelikle<br />

protein kaynaklarından biri olan<br />

yumurta, özellikle de beyazı prolin<br />

isimli aminoasiti içeriyor. Bu aminoasit,<br />

kolajen üretimi için gerçek bir destekleyici<br />

olmasıyla öne çıkıyor.<br />

5KIRMIZI VE MOR MEYVELER-<br />

SEBZELER: Çilek, ahududu,<br />

böğürtlen, yaban mersini, nar, kiraz,<br />

kızılcık, elma, pancar, domates, kapya<br />

biberi gibi meyve ve sebzeler güçlü<br />

antioksidanlardır. Bu özellikleri sayesinde<br />

vücudumuzdaki kolajenin çoğalması ve<br />

yaşlanmanın geciktirilmesi için çalışıyorlar.<br />

Ayrıca cildi güneşin zararlı ışınlarına karşı<br />

koruyorlar.<br />

6C VİTAMİNİ İÇEREN<br />

MEYVELER-SEBZELER: Portakal,<br />

mandalina, greyfurt, limon, kivi, mango,<br />

ananas, maydanoz, yeşil biber, domates ve<br />

havuç bildiğiniz gibi C vitamini açısından<br />

çok zengindir. Zaten vücudumuzdaki<br />

kolajen üretiminin ve sentezinin baş<br />

kahramanlarından biri, cildin pürüzsüzlüğüne<br />

katkıda bulunan C vitaminidir.<br />

7KÜKÜRT VE SÜLFÜR İÇERİKLİ<br />

BESİNLER: Soğan, sarımsak,<br />

brokoli, karnabahar, lahana, Brüksel<br />

lahanası, pırasa, kereviz, tofu, muz, salatalık<br />

gibi kükürt ve sülfür içeren besinler de<br />

kolajen üretimine verdikleri destekle<br />

dikkat çekiyor. Kolajenin parçalanmasına,<br />

sentezlenmesine, hasar almış kolajen<br />

liflerinin düzeltilmesine ve kolajen<br />

bağlarının sağlamlaşmasına yardımcı<br />

oluyor.<br />

8YEŞİL YAPRAKLI SEBZELER-<br />

OTLAR: Ispanak, pazı, roka,<br />

ebegümeci, nane, adaçayı gibi sebzeler<br />

ve otlar hem kolajen üretimini artırıyor<br />

hem de kolajenin parçalanmasını önlüyor.<br />

Antioksidan açısından zengin bu besinler,<br />

cildin nemini ve sıkılığını korumaya da<br />

yardımcı oluyor.<br />

9SOYA, AVOKODA YAĞI VE<br />

BEYAZ ÇAY: Kolajen üretimini<br />

artıran soya ve soyadan yapılan<br />

ürünler, kolajen üretimini destekleyip<br />

cildi yaşlanma etkilerine karşı koruyan<br />

avokado yağı, kolajen moleküllerini<br />

koruma potansiyeline sahip olan beyaz<br />

çay, vücudundaki kolajen miktarını<br />

desteklemek isteyenlerin tüketmesi<br />

gerekenler arasında yer alıyor.<br />

Kolajen, dokularımızda bulunan ve vücudumuzun ürettiği temel bir protein. 30 yaşından sonra her<br />

yıl kolajenimiz yüzde 1,5 oranında düşüyor, 50 yaşına geldiğimizde yarıya inmiş oluyor. Bu nedenle<br />

vücudumuzdaki kolajeni artırmaya çalışmamız gerekiyor. Çünkü kolajen demek, cildin daha elastik, daha<br />

dayanıklı, daha canlı görünmesi, yani gençlik demek. Genel sağlığımız üzerinde de olumlu etkileri olan<br />

kolajenin bulunduğu gıdaları tüketelim, genç ve sağlıklı kalalım.<br />

Melek Yazıcı<br />

KOLAJENİNİZİ KORUMAK<br />

İSTİYORSANIZ…<br />

l Sigara içmeyin.<br />

l Şeker tüketmeyin.<br />

l Sağlıklı beslenin.<br />

l Güneşten korunun.<br />

l Egzersiz yapın.<br />

l Günde yedi sekiz saat uyuyun.<br />

l Stresten uzak durun.<br />

46 OCAK <strong>2023</strong> OCAK <strong>2023</strong> 47


V<br />

SEYAHAT<br />

Dağ<br />

evlerinde<br />

kış<br />

rüyası<br />

Karda uzun yürüyüşler, kayak dâhil tatlı<br />

kış aktiviteleri, şöminede yanan odunların<br />

çıtırtıları eşliğinde romantik anlar… Yeni yılı<br />

karşılamak veya kış aylarında sessizliğin<br />

sesini dinlemek isteyenler için yurt içi ve<br />

yurt dışından seçtiğimiz dağ evlerini ziyaret<br />

etmeye hazır mısınız?<br />

İpek Itır Can<br />

Hem yakın<br />

hem konforlu:<br />

Karadeniz<br />

Dağ Evleri<br />

Yılbaşı ve kış tatilinde izole seçeneklerden<br />

yana olanlara Artvin, Bolu, Bartın, Giresun,<br />

Rize ve Trabzon’daki (vb.) dağ evlerini<br />

önerebiliriz. Dağ evleri denildiğinde genel<br />

olarak ilk akla gelen Alpler olsa da artık<br />

Türkiye’de de son derece nitelikli işletmeler<br />

var.<br />

Popülerliği giderek artan Karadeniz dağ<br />

evleri, manzarası ve dekorasyonuyla olduğu<br />

kadar kaliteli hizmetiyle de göz dolduruyor.<br />

Karadeniz dağ evlerinde soba veya şömine<br />

karşısında keyifli zaman geçirmek, mis kokulu<br />

dağlarda yürüyüşler yapmak, yöre insanlarıyla<br />

sıcak iletişim kurmak ve yöresel lezzetleri<br />

tatmak mümkün.<br />

Örneğin, Rize’deki Seyr-i Cennet Dağ<br />

Evleri hem eşsiz manzarası hem de konforlu<br />

ve sıcak odalarıyla huzur vaat ederken,<br />

Çamlıhemşin ve Ayder Yaylası gibi görülesi<br />

yerlere yapılacak ziyaretlere de göz kırpıyor.<br />

Yine Rize’de, Çamlıhemşin-Pokut Yaylası’nda<br />

yer alan Plato’da Mola ise son derece izole<br />

bir dinlenceyle birlikte Karadeniz evlerinin<br />

sıcaklığını ve Karadeniz lezzetlerini, Fırtına<br />

Deresi’nde yapılabilecek yürüyüşleri, tarihi<br />

köprü ve konakları keşfetmeyi olanakları<br />

arasına katıyor.<br />

Bartın’daki Küre Dağ Evleri, Küre Dağları<br />

Milli Parkı içinde hizmet veriyor. Konaklamak<br />

için burayı seçerseniz nefis Karadeniz seması<br />

manzaraları, Amasra ve Safranbolu’ya<br />

yapabileceğiniz günübirlik geziler, bol lezzet ve<br />

bol keyif sizi bekliyor diyebiliriz. Giresun’un<br />

Kümbet Yaylası’ndaki Birun Kümbet Dağ Evi<br />

de Karadeniz aşıklarını mutlu edebilecek bir<br />

başka mekân. Odaların dekorasyonu kadar<br />

mekânda yer alan hamam, sauna, havuz gibi<br />

hizmetler, Kümbet Yaylası’nın temiz havası,<br />

ATV turları da baş döndürebilir.<br />

Karadeniz’in biraz daha batısına<br />

uzandığımızda ise karşımıza Bolu’daki<br />

dağ evlerinin çıkması hiç de şaşırtıcı değil.<br />

Örneğin, ilhamını “Pamuk Prenses ve Yedi<br />

Cüceler” masalından alarak, dağ evlerine<br />

cücelerin ismini veren Abant’taki Yeşil Masal<br />

Evleri, rahatlıkla en iyiler kategorisinde<br />

değerlendirilebilir. İstanbul’a yakınlığıyla<br />

cazibesini artıran mekân, sunduğu büyüleyici<br />

atmosfer kadar dinginliğiyle de öne çıkıyor.<br />

Abant Gölü’nü ziyaret, doğa yürüyüşleri ve at<br />

binme burada yapılacak tatilin keyifli yanları<br />

arasında yer alıyor.<br />

48 OCAK <strong>2023</strong><br />

OCAK <strong>2023</strong> 49


V<br />

SEYAHAT<br />

Lüksün adı:<br />

İsviçre, Chalet<br />

Chesetta<br />

Kar tatili denildiğinde akla ilk gelen ülke İsviçre’dir,<br />

İsviçre denildiğinde de Saint Moritz. Şimdiye kadar<br />

dünya kış olimpiyatlarına birden fazla kez ev sahipliği<br />

yapmış olan Saint Moritz, James Bond filmlerinde<br />

mekân olmasıyla da tanınıyor. St. Moritz’de yer alan Piz<br />

Corvatsch, kayak tutkunlarının aklını başından almaya<br />

yetiyor. Üstelik Segantini Müzesi ve Morteratsch Buzulu<br />

gibi hazineleri barındırması da burayı harika bir yer<br />

haline getiriyor.<br />

Chalet Chesetta ise St. Moritz’in en lüks ve en zarif<br />

dağ evlerinden biri. Şehrin tüm gürültü ve karmaşasından<br />

uzaktaki Silvaplana bölgesinde inşa edilmiş lüks villaların<br />

yüzü tamamen güneye dönük. Chalet Chesetta’nın<br />

modern ve zarif iç mekân tasarımları, kar havasını sıcak<br />

renklerle harmanlayarak ortama pozitif enerji veriyor.<br />

Döşemelerde kullanılan kumaşlardan her biri bir çağdaş<br />

sanat eseri olan antikalarına kadar her şey, burada<br />

geçireceğiniz zamanın kalitesini en üst noktaya taşımak<br />

için özenle seçilmiş ve bütünü tamamlayan birer ayrıntı.<br />

Chalet Chesetta’nın sunduğu ekstrem kar aktiviteleri ise<br />

tatilinize konforun yanı sıra heyecan katacak.<br />

Üst düzey<br />

mahremiyet:<br />

Avusturya,<br />

Chalet Rainbow<br />

Avusturya Alplerinde, Fügen köyü yakınlarındaki<br />

Chalet Rainbow, 20.000 metrekarelik bir alanda kurulu.<br />

Üst düzey bir mahremiyet sunan Chalet Rainbow,<br />

büyüleyici vadi ve dağ manzarasına, dekorasyonda<br />

kullanılan eskitilmiş ahşapla sade ve sıcak bir atmosfere<br />

sahip. Bir yanda şöminenin çıtırtısı, diğer yanda evin<br />

arkasındaki ladin ağaçlarının hafif rüzgarla ulaşan<br />

yatıştırıcı sesi. Dağ evi panoramik pencereleri, modern<br />

mutfağı, lüks banyosu, jakuzisi, ısıtmalı yatağı, kocaman<br />

kanepeleriyle ne kadar konforluysa çevresi de o kadar<br />

doğayla iç içe. Burada gezinti yapan geyikleri, sevimli mi<br />

sevimli tavşanları görmek bile mümkün.<br />

Chalet Rainbow’dan 2 kilometre uzaklıktaki Fügen<br />

köyü ise dünyanın en beğenilen kayak merkezlerinden<br />

birine sahip. Fügen köyü güzel ve samimi restoranları,<br />

barları, eğlence merkezleri, açık hava havuzları, gölleri,<br />

golf sahası, macera parkı ve mağazalarıyla bir turistin<br />

isteyebileceği pek çok olanağı sunuyor. Yani istediğiniz<br />

anda inzivadan çıkıp kalabalıklara karışabilirsiniz.<br />

Paha biçilmez<br />

konfor: Fransa,<br />

Chalet White<br />

Pearl<br />

Fransa’da, Val d’Isere’de yer alan Chalet White Pearl,<br />

karların arasında hem dış hem de iç tasarımıyla beyaz<br />

bir inci gibi parlıyor. Burası lüks kelimesinin karşılığı<br />

olan tüm tanımlara cevap vermek için tasarlanmış<br />

kusursuz bir mekân. Val d’Isere ile Funival arasına yer<br />

alan Chalet White Pearl, Fransız Alplerindeki en ünlü<br />

kayak merkezi olan Espace Killy’nin tüm avantajlarından<br />

yararlanabilecek konumda olmasıyla rakiplerinin<br />

arasından sıyrılıyor.<br />

Rahat ve sıcak havasını yüksek standarda entegre<br />

edebilmiş bu modern mekân, 300 metrekarelik bir<br />

alan üzerine kurulmuş. Terasa ve özel havuza sahip dağ<br />

evinin belki de en güzel tarafı şöminenin karşısındaki<br />

dev kanepelere uzanıp şekerleme yapmak olmalı. Karın<br />

yorgun düşürdüğü vücudunuzu spada rahatlattıktan<br />

sonra sauna veya hamamda tüm yorgunluğunuzdan<br />

arındığınızı düşünün. Böyle bir konfora gerçekten paha<br />

biçilemez. Tabii ki hemen yakınlarında kayak yapabilme<br />

olanağı sunması da öyle.<br />

Tam donanımlı<br />

keyif: İtalya,<br />

Chalet Cesa<br />

del Louf<br />

Chalet Cesa del Louf, İtalya’nın kuzeybatısında,<br />

Avusturya sınırına yakın Arabba köyünde yer<br />

alıyor. Köy ise UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki<br />

Dolomit Dağlarının kalbinde, 1.602 metre uzaklıkta<br />

bulunuyor. Burası ayrıca Dolomitlerin en yüksek<br />

zirvesi olan Marmolada Buzula’na açılan kapı.<br />

İtalyan Alplerindeki bu çok geleneksel dağ köyünde<br />

aileniz veya arkadaşlarınızla çok özel bir tatilin<br />

tadını çıkarabilir, ayrıca Arabba’dan sadece birkaç<br />

adım uzaklıktaki Dolomitler’in en güzel zirvelerini<br />

keşfedebilir ve tabii ki bol bol kayabilirsiniz.<br />

Cesa del Louf, eski bir çiftlikten etkileyici bir<br />

dağ evine dönüştürülmüş. Eski yapının orijinal<br />

görünümünü ve cazibesini korumak için geri<br />

dönüştürülmüş malzemelerle özenle restore<br />

edilmiş, en yüksek konforu garanti etmek içinse<br />

modern teknolojik sistemlerle donatılmış. Dağ<br />

evinde buhar banyosu, yüzme havuzu ve jakuziyi<br />

de içeren bir spa ile sinema odası da var.<br />

50 OCAK <strong>2023</strong><br />

OCAK <strong>2023</strong> 51


V<br />

KÜLTÜR SANAT<br />

Fenomen<br />

dizilere<br />

yakın<br />

bakış<br />

Dizi izlemeyi hep<br />

sevdik ama dijital<br />

platformlarla birlikte<br />

başlayan yeni dönem,<br />

konuya bambaşka bir<br />

boyut kattı. Öyleyse sizi<br />

dijital platformlardaki<br />

yeni nesil keyfe ve bu<br />

keyfin son dönemdeki<br />

fenomenlerine davet<br />

edelim.<br />

52 OCAK <strong>2023</strong><br />

Melek Yazıcı<br />

Efsanenin öncesi:<br />

Yüzüklerin<br />

Efendisi-<br />

Güç Yüzükleri<br />

İngiliz yazar (aynı zamanda şair, akademisyen ve filolog)<br />

John Ronald Reuel Tolkien’in ilk kez 1950’lerde yayınlanan<br />

efsanevi roman üçlemesi “Yüzüklerin Efendisi”nin yeri<br />

kitapseverler, özellikle fantastik edebiyat tutkunları için çok<br />

özel, çok değerli ve çok farklıdır. Yeni Zelandalı yönetmen<br />

Peter Jackson, bu seriyi 1999’dan itibaren sinemaya aktardı.<br />

Hiç hayal kırıklığı yaratmadığı gibi efsaneyi büyüttü.<br />

Aradan 20 yıldan fazla bir süre geçtiğinde ve Amazon<br />

Prime’in “Yüzüklerin Efendisi”nin geçtiği dönemden<br />

(Üçüncü Çağ) binlerce yıl öncesine odaklanacak bir<br />

yapıma başladığı duyulduğunda hayranların bir yandan<br />

kaygılanması bir yandan heyecan duyması kaçınılmazdı.<br />

BUGÜNE KADAR YAPILMIŞ EN PAHALI DİZİ<br />

Sonuç olarak “Yüzüklerin Efendisi-Güç Yüzükleri”,<br />

Eylül 2022 itibariyle bir dizi olarak yayınlandı. İçerik<br />

açısından hayal kırıklığı yaşatsa da hiç kimsenin yapımın<br />

görkemine itirazı olmadı. “Yüzüklerin Efendisi-Güç<br />

Yüzükleri”, 8 bölümden oluşan ve 465 milyon dolara<br />

ulaşan ilk sezon bütçesiyle bugüne kadar yapılmış en<br />

pahalı diziydi. Bu bütçe, tarihin en maliyetli dizilerinden<br />

biri olan “Game of Thrones”un son sezonunun yaklaşık beş<br />

katıydı.<br />

“Yüzüklerin Efendisi-Güç Yüzükleri”, Orta Dünya’nın<br />

İkinci Çağı’nda geçiyor. O dönemki Orta Dünya’ya,<br />

elflere, cücelere, kılayaklara, insanlara odaklanırken<br />

Orta Dünya’yı karanlığa boğmak isteyen Sauron’un<br />

henüz bir insan olduğu ve güç yüzüklerinin yaratıldığı<br />

günleri anlatıyor. Film serisinde yan karakter olarak<br />

selamlaştığımız elf hanımı Galadriel (Morfydd Clark) ile<br />

gelecekte Ayrıkvadi’nin Lordu ve Arwen’in babası olacak<br />

yarı elf Elrond (Robert Aramayo) ise dizide en önemli<br />

karakterlerinden ikisi olarak karşımıza çıkıyor; tabii ki<br />

binlerce yıl daha genç olarak. Nori Brandyfoot (Markella<br />

Kavenaugh), Prens Durin IV (Owain Arthur), Kraliçe<br />

Regent Miriel (Cynthia Addai-Robinson), Halbrand<br />

(Charlie Vickers), Bronwyn (Nazanin Bonadi) ve Arondir<br />

(Ismael Cruz Cordova), dizinin diğer karakterleri arasında<br />

bulunuyor.<br />

Her şeye rağmen daha şimdiden fenomen diziler<br />

arasındaki yerini alan “Yüzüklerin Efendisi- Güç<br />

Yüzükleri”, toplamda beş sezondan oluşacak. Ama belli ki<br />

ilk sezon gibi diğer sezonlar da epeyce tartışma yaratacak,<br />

öte yandan cazibesine karşı konulamayacak.<br />

OCAK <strong>2023</strong> 53


V<br />

KÜLTÜR SANAT<br />

Distopik bir<br />

dünya:<br />

Sıcak Kafa<br />

Netflix’de Aralık 2022’de yayınlanmaya başlayan<br />

yerli dizimiz “Sıcak Kafa”, Türkiye’nin ilk distopik dizisi<br />

olarak tanımlanıyor. Özellikle ilk bölümlerindeki durağan<br />

atmosferiyle yorsa da genel olarak yarattığı etkiyle fenomen<br />

dizilerimiz arasına girmeye hak kazanmış bulunuyor.<br />

Odağında ise yaşanan ağır bir salgın<br />

var.<br />

Yazar Afşin Kum’un kitabından<br />

uyarlanan dizi, tabii ki akla hemen<br />

pandemi döneminde yaşananları<br />

getiriyor. Ama salgın, solunum<br />

veya aynı noktaya temas etme<br />

yoluyla değil konuşmayla, iletişimle,<br />

“abuklamaya” maruz kalmakla<br />

yayılıyor. Abuklamaya maruz<br />

kalmaksa delilik demek. Bu noktada<br />

hemen belirtmeliyiz ki Afşin Kum,<br />

kitabını pandemi dönemi öncesinde<br />

yazmış. Yani pandemi ona ilham<br />

vermemiş; bir anlamda kendisi<br />

önemli bir öngörüde bulunmuş<br />

diyebiliriz.<br />

Dizide, salgından korunmak<br />

için herkes kulaklık takıyor. Ama<br />

kahramanımız dil bilimci Murat Siyavuş (Osman Sonant),<br />

abuklamaya karşı bağışıklığa sahip. Kendini gizlemeye<br />

çalışsa da SMK (Salgınla Mücadele Kurumu) tarafından<br />

bir şekilde fark ediliyor ve aranmaya başlıyor. Üstelik +1<br />

Dayanışma Grubu da onun peşinde. Böylelikle Murat<br />

Siyavuş, peşine bir sürü macerayı da katarak İstanbul’un<br />

gizemli noktalarına savruluyor.<br />

Dizinin yaratıcısı olan Mert Baykal, aynı zamanda Umur<br />

Turagay’la birlikte yönetmenliği de üstleniyor. Oyuncu<br />

kadrosu da müthiş: Kadroda Osman Sonant’ın yanı sıra<br />

Haluk Bilginer, Tilbe Saran, Şevket Çoruh, Gonca Vuslateri,<br />

Kubilay Tunçer, Hazal Subaşı bulunuyor.<br />

Dizinin ikinci sezonunun gelip gelmeyeceğiyle ilgili<br />

soru işaretleri ise sürüyor.<br />

Ejderhaların<br />

gücü aşkına:<br />

House of<br />

Dragon<br />

Tüm zamanların en etkileyici, en şaşaalı dizilerinden<br />

biri ve aynı zamanda en maliyetlisi olan, her bir bölümü<br />

sinema filmi tadındaki “Game of Thrones”, takipçilerini<br />

duygudan duyguya sürükleyerek biteli çok oldu ama<br />

ardılının geleceği de hep konuşuldu. Dizi, Amerikalı yazar<br />

George Raymond Richard Martin’in aynı adlı kitabından<br />

uyarlanmıştı. Birkaç ay önce beIN CONNECT’te yayına<br />

giren “House of the Dragon” ise fantastik roman dehasının<br />

“Fire & Blood” kitabına dayanıyor. Roman ve dizi, “Game<br />

of Thrones”a konu olan olayların yaklaşık 200 yıl öncesine<br />

ve Targanyen hanesine, o dönemki iç savaşa, demir taht<br />

için verilen mücadelelere odaklanıyor. Targanyen hanesi,<br />

“Game of Thrones”un efsanevi ejderha annesi Daenerys<br />

Targanyen karakterinin hanesi hatırlayacağınız üzere.<br />

Başrollerinde Milly Alcock, Emma D’Arcy, Matt Smith,<br />

Paddy Considine, Olivia Cooke, Eve Best’in yer aldığı<br />

dizinin yönetmenleri Miguel Sapochnik, Greg Yaitanes,<br />

Clare Kilner ve Geeta Vasant Patel. Dizinin yaratıcıları ise<br />

George R. R. Martin ve Ryan J. Condal.<br />

Yayınlandığı ilk gün 10 milyon kişinin izlediği dizinin<br />

her bir bölümü 20 milyon dolarlık<br />

bir bütçeyle çekildi. Dizinin<br />

büyüleyici atmosferini<br />

yaratmak için İngiltere’de<br />

Cornwall, İrlanda’da The<br />

Dart Hedges, İspanya’da<br />

Caceres, Portekiz’de<br />

Monsanto, Hırvatistan’da<br />

Dubrovnik başta olmak<br />

üzere ağırlıklı olarak<br />

Avrupa’nın köy, şehir ve<br />

bölgelerinden yararlanıldı.<br />

“House of Dragon”un<br />

ikinci sezonunun çekimleri<br />

Mart <strong>2023</strong>’te başlayacak ve Mart<br />

2024’te izleyiciyle buluşacak.<br />

Kült fantastik<br />

komediye atıf:<br />

Wednesday<br />

Dijital platformların en büyük güç kaynağı, “eskilerin<br />

yenisi”dir diyebiliriz belki de. Fenomen diziler seçkimizde,<br />

“Güç Yüzükleri” ve “House of Dragon”la birlikte<br />

“Wednesday”e yer vermemiz kaçınılmazdı. Charles Addams<br />

tarafından 1938’de yaratılan kült “Addams Ailesi”nin<br />

tuhaf ve karanlık kızı Wednesday, dizimize adını vermekle<br />

kalmıyor, duruşuyla ve tabii ki küçük büyük herkese<br />

bulaştırdığı<br />

dansıyla da fark<br />

yaratıyor.<br />

Başrolünde<br />

Jenna Ortega’yı<br />

izlediğimiz Netflix<br />

dizisi, geçmiş<br />

günlerin ikon<br />

oyuncularından<br />

Catherine Zeta-<br />

Jones’la birlikte<br />

Luis Guzman’ı,<br />

Morticia Addams<br />

ve Gomez Addams<br />

olarak ekrana<br />

taşıyor. Tim<br />

Burton’un imzasını<br />

attığı bu fantastik<br />

dedektiflik<br />

dizisinde gizem,<br />

korku, komedi<br />

bir arada.<br />

Addams Ailesi’nin<br />

16 yaşındaki<br />

gotik genç kızı<br />

Wednesday, hiç istemeden de olsa ailesinin izinden giderek,<br />

“dışlanmış canavarların okulu” olan Nevermore Akademi’ye<br />

kaydoluyor. Bir yandan psişik yeteneklerinde ustalaşıp<br />

bölgede yaşanan esrarengiz cinayetleri, öte yandan anne ve<br />

babasının 25 yıl önce akademide okurken karıştığı gizemi<br />

çözmeye çalışıyor.<br />

Tatlı bir bilgi daha verelim bu diziyle ilgili: 90’lı yıllarda<br />

çekilen filmlerde Wednesday’i canlandıran Christina<br />

Ricci, fenomen dizimizde Nevermore Akademi’nin<br />

öğretmenlerinden Marilyn Thornhill rolüyle karşımıza<br />

çıkıyor.<br />

Macera tam gaz<br />

devam ediyor:<br />

Ayak İşleri<br />

Aksiyon, macera, felsefe ve kahkaha dolu “Ayak<br />

İşleri” dizisi, üçüncü sezonuyla Gain’de izleyicileriyle<br />

buluşuyor. Yerli yapım fenomen dizimiz, Vedat için yeni<br />

travmaları, Evren için ise çetrefilli felsefi sorgulamaları<br />

yine beraberinde getiriyor. Çağlar Çorumlu ve Güven<br />

Murat Akpınar tarafından canlandırılan bu ikili; sınırlarda<br />

gezindikleri, durmadan didişip durdukları ama ne olursa<br />

olsun birbirlerinin arkasını kolladıkları maceralarına tam<br />

gaz devam ediyor.<br />

Evren, tüm yaşadıklarına rağmen içine kapanmayı<br />

reddedip yolunu bulmak için Polaris’i arayadursun, Vedat<br />

her zaman olduğu gibi eşsiz mesleki sezgileriyle yine çok<br />

kötü olayların içine düştüklerinin kokusunu alabiliyor.<br />

Kapkaranlık bir gecede tanık oldukları gizemli kaza, ikiliyi<br />

yepyeni maceralara sürüklüyor.<br />

Gain orijinal yapımı dizinin üçüncü sezonunda başrol<br />

oyuncularına Berkay Ateş, Selin Yeninci, Çağdaş Onur<br />

Öztürk, Şenay Gürler, Taner Barlas, Alp Öyken, Kamil<br />

Güler, Esra Kızıldoğan ve Cihan Talay gibi çok sevilen<br />

oyuncular eşlik ediyor. Senaryosu Caner Özyurtlu, Volkan<br />

Öge ve Deniz Alnıtemiz tarafından yazılan “Ayak İşleri”nin<br />

yönetmenliğini Caner Özyurtlu üstleniyor.<br />

54 OCAK <strong>2023</strong><br />

OCAK <strong>2023</strong> 55


V<br />

TEKNOLOJİ<br />

Robotik cerrahi ve<br />

genetik testlerde<br />

son gelişmeler<br />

Robotik teknolojilerinin kullanımı her sektörde olduğu gibi medikal sektörde de<br />

artarken gerek cerrahlar gerekse hastalar için önemli konfor alanları yaratıyor. Genetik<br />

testlerin sağlığa yansımalarını ise “müthiş” diyerek özetlemek mümkün.<br />

Elif G. Bayramçavuş<br />

ROBOTİK ORTOPEDİ<br />

AMELİYATLARI HASTA<br />

KONFORUNU ÜST SIRAYA TAŞIYOR<br />

Eklemleri ciddi olarak hasar görmüş<br />

hastalara eklem protezi yapılıyor. Bu<br />

alanda en çok uygulananlarsa kalça ve<br />

diz protezleri. Klasik cerrahide kalça ve<br />

diz protezi ameliyatlarından sonra hasta<br />

ortalama 4 gün hastanede kalıyor; bu<br />

süreçte hasta ayağa kaldırılıyor, koltuk<br />

değnekleri veya yürüteçle yürütülmeye<br />

çalışılıyor, merdiven inip çıkma eğitimi<br />

veriliyor. Robotik cerrahiyle yapılan<br />

işlemlerde (bazı vakalarda) ise hastalar<br />

ameliyattan iki saat sonra ayağa<br />

kalkabiliyor, ameliyatın ikinci günü<br />

ise taburcu edilebiliyor. Ameliyat<br />

sonrasındaki süreci yarı yarıya kısaltan<br />

ve ağrıları azaltan robotik cerrahi,<br />

ameliyat sırasında da daha hatasız<br />

ve daha az kesi yapmayı sağlarken<br />

ameliyattaki kan kaybını da azaltıyor.<br />

56 OCAK <strong>2023</strong><br />

Memorial<br />

Bahçelievler<br />

Hastanesi Ortopedi ve<br />

Travmatoloji Bölümü’nden Prof.<br />

Dr. Mustafa Kürklü’nün verdiği bilgilere<br />

göre robotların hataya yer bırakmaması,<br />

robotik cerrahinin çok önemli bir<br />

avantajı. Ameliyattan önce hastanın<br />

kalça ve diz tomografisi çekiliyor,<br />

bunun sonuçlarıyla birlikte ameliyatta<br />

kullanılacak protezin çeşidi, büyüklüğü,<br />

ne kadar kemik kesileceğiyle ilgili<br />

bilgiler robota yükleniyor. Bu ameliyat<br />

planı da ameliyat sırasındaki hata<br />

şansını sıfırlıyor.<br />

Şu anda diz ve kalça protezlerinde<br />

uygulanan robot teknolojisinin yakın<br />

bir gelecekte omuz protezlerinde de<br />

kullanılması hedefleniyor.<br />

Bir de<br />

notumuz<br />

var: Tabii<br />

ki robotlar<br />

tek başlarına<br />

ameliyatı<br />

gerçekleştirmiyor.<br />

Masa büyüklüğünde<br />

bir cihaz olan robot,<br />

hareketli bir nesne değil.<br />

Bilgiler robota yüklendikten sonra<br />

hekim, robotun yardımıyla operasyonu<br />

yapıyor. Robot, hekimin hata yapmasını<br />

engelliyor ama sonuçta robotu hekim<br />

kullanıyor.<br />

İNSANLARIN YENİ UMUDU GENETİK TESTLER OLABİLİR Mİ?<br />

Genetik hastalığa sahip olanların sayısıyla birlikte genetik testlerin önemi de artıyor. Nesiller<br />

Genetik Hastalıkları Değerlendirme Merkezi’nin Kurucusu Dr. Gülay Özgön’ün de belirttiği üzere<br />

tanısal testler, genetik analizinde hâkim segment olarak dikkat çekiyor. Genetik tanı testleri,<br />

genetik bir durumu analiz etmek ya da dışında bırakmak için kullanılıyor. Görünür belirti ve<br />

semptomlara dayalı olarak belirli bir hastalıktan şüphelenildiğinde tanı koymak için kullanılan<br />

genetik testler, tüm dünyada büyük bir yükselişte. Bunun sebebi ise genetik testlerin tanı sürecini<br />

kısaltması ve bu durumun tedavinin başarısını olumlu etkilemesi. Örneğin, genetik testler sayesinde<br />

cerrahi müdahaleye gerek olmadan kişinin damarından alınan kanın analiz edilmesiyle kanserin<br />

teşhisi mümkün olabiliyor, bu durum da genetik testleri kanserle savaşta bir umut haline getiriyor.<br />

Hastaların kan analizinde ortaya çıkan genetik değişikliklerin saptanması, tümör takibine ve<br />

tedavinin planlanmasına olanak tanıyor.<br />

Genetik testler, nadir olarak ortaya çıkan hastalıkların teşhisinde de anne karnındaki bebekte<br />

görülmesi olası hastalıkların belirlenmesinde fayda sağlıyor.<br />

OCAK <strong>2023</strong> 57


V<br />

TEKNOLOJİ<br />

ROBOTİK CERRAHİ, ÇOCUK ÜROLOJİ AMELİYATLARINDA BAŞARIYLA KULLANILIYOR<br />

Robotik cerrahinin en önemli<br />

özelliklerinden biri, vücut üzerinde kesi<br />

yapmadan ameliyat olanağı sunması.<br />

Memorial Bahçelievler ve Ataşehir<br />

Hastaneleri Çocuk Ürolojisi Bölümü’nden<br />

Prof. Dr. Selçuk Sılay’ın da vurguladığı gibi<br />

bu yöntem çocuk üroloji ameliyatlarında<br />

da güvenle ve başarıyla uygulanıyor.<br />

Ameliyatın robotik cerrahi yöntemiyle<br />

yapılması sayesinde kanama riski azalıyor,<br />

milimetrik delikler uygulanmasıyla da<br />

ameliyat izi ya çok az oluyor ya da hiç<br />

olmuyor. Ameliyat sırasında anatomik<br />

dokular 3 boyutlu olarak görüntülenebiliyor.<br />

Açık ya da kapalı (laparoskopi) ameliyatlara<br />

nazaran robotik cerrahinin manevra<br />

kabiliyetinin daha üstün olduğu belirtiliyor.<br />

Ameliyat sonrasında çocuk hastalar<br />

minimum seviyede bir ağrı yaşarken<br />

hastanede yatış süreleri de kısalıyor.<br />

Robotik cerrahi ameliyatı, her yaş<br />

grubundaki çocuğa uygulanabiliyor.<br />

Üroloji alanında robotik cerrahinin en sık<br />

uygulandığı operasyonlar böbrek çıkış<br />

darlığının ve vezikoüreteral reflünün<br />

(mesaneden böbreğe idrar kaçması vb.)<br />

yanı sıra genişlemiş idrar yolu cerrahisi, çift<br />

böbrek cerrahisi, mesane büyütme, böbrek<br />

ve böbrek üstü bezleri cerrahisi olarak<br />

sıralanıyor.<br />

GENETİK TESTLERE YAKIN BAKIŞ<br />

Tıp dünyasında şu anda 77.000’den fazla genetik<br />

test kullanılıyor. İnanılmaz bir rakam değil mi? Üstelik<br />

daha fazlasını yapmak için de çalışmalar sürdürülüyor.<br />

Genetik testle, vücudun işleyişine dair bilgiler/<br />

talimatlar taşıyan DNA inceleniyor; kromozomlardaki,<br />

genlerdeki, proteinlerdeki değişiklikler hem<br />

saptanıyor hem tanımlanıyor. Bu inceleme, genlerdeki<br />

hastalıkları ya da hastalığa neden olabilecek durumları<br />

ortaya çıkarabiliyor ya da bunlarla ilgili olasılıkları<br />

ortadan kaldırabiliyor. Eğer bir genetik sorun varsa<br />

kişinin bunu geliştirip geliştirmeyeceği veya bir<br />

başkasına geçirip geçirmeyeceğiyle ilgili de veriler<br />

sunabiliyor. Bir hastalığa yakalanabileceğinizi veya<br />

bir hastalığın taşıyıcısı olduğunuzu genetik testlerle<br />

öğrenebiliyorsunuz.<br />

Ama sonuçta bu testler değişkenlik de içerebiliyor.<br />

Yani bir hastalık semptomu her zaman o hastalığa<br />

yakalanacağınızı işaret etmiyor. Bu nedenle sonuçların<br />

bir hekimle incelenmesi önemli. Genetik test bir<br />

teşhise yol açmazsa ama ortada yine de şüphe<br />

uyandıran bir durum varsa DNA örneğinin analiz<br />

edildiği genom dizilimi de incelenebiliyor ve bu sayede<br />

sağlıkla ilgili genetik varyantlar belirlenebiliyor.<br />

58 OCAK <strong>2023</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!