You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
AYYUKA
1 Şubat 2023 Sayı:1 Yıl:1 E-Dergi
GENEL YAYIN
ABDULLAH ÖKSÜZ
OĞUZHAN KILINÇ
ÖMER BABACAN
MUHAMMET KOPCAL
EDİTÖRLER
ZEKERİYA HIZAL
EMRULLAH CEBE
YAZARLAR
ABDULLAH ÖKSÜZ
HASAN HÜSEYİN ÇELİK
SELMAN YILMAZ
ZEKERİYA HIZAL
AHMET CAN YILDIZ
HASAN GÜZEL
RÖPORTAJ
KERİM BOZKURT
YASİN BOZKURT
BİLGEDER
GENÇLİK MERKEZİ
Kurşun Kalemin
Serüveni
Merhabalar, Ben Hasan Selman Yılmaz. 19
yaşındayım. Konya’nın Ereğli ilçesinde
doğdum. İlköğretim hayatımı Ereğli'de
tamamladıktan sonra liseyi de Karaman da
Prof. Dr. Ömer Dinçer AİHL'de okudum. Şu
anda Karaman’da Karamanoğlu
Mehmetbey Üniversitesinde İslami İlimler 1.
Sınıf öğrencisiyim. Aynı zamanda da Yunus
Emre Gençlik Merkezi El Beceri
Atölyesi’nin liderliğini yapmaktayım.
Atölyemizde; bileklik, maket ev, kedi evi,
çarkıfelek gibi çalışmalar yapmaktayız.
Ayrıyeten yakın zamanda model uçak kursu
açacağız. Bu gibi faaliyetlere katılmak için
bana ulaşabilirsiniz.
İnsanlığın belki de icat ettiği en önemli keşiflerden biridir
kalem. İnsanlar için; eğitimi, çalışmayı, ilimi ve edebiyatı
çağrıştırır. Bu yüzdendir ki eğitim ve öğretimin sembolü kalem ve
kitaptır. Tabi ki günümüzde kullandığımız kalemlerle ilkel
zamandaki kalemler bir değildir.
Kurşun kalemin tarihi çok eskilere dayanıyor. Bundan 5 bin yıl
önce Eski Mısır'da; saz, bambu, papirüs gibi bitkilerin kamışlarına
sıvı kurşun dökülerek kalem olarak kullanılıyordu.
Romalı yazar Plinius, Antik Çağ'da
kolay aşındığı ve doğrudan
kullanılabildiği için saf kurşundan
yapılmış çubukların kullanıldığından
bahseder. Orta Çağ'da ise rahip ve
yazarlar kurşun alaşımından yapılma
ve ucu gümüşle lehimlenmiş
çubukları yazı yazmak için
kullanıyordu.
Yazar: Hasan Selman YILMAZ
Tasarım: Oğuzhan KILINÇ
Ancak sert oluşu nedeniyle kurşundan yapılma bu kalemlerle yazı ve çizim oldukça
meşakkatliydi. 16'ncı yüzyılda gerçekleşen bir keşif, bu konuda büyük bir gelişme
yaşanmasını sağladı. İngiltere'nin kuzeyinde bulunan Keswick'te mavi-siyah renkli, parıltılı bir
mineral keşfedildi. Önce kurşun cevheri olarak adlandırılan bu mineral çok daha iyi bir yazı
kalitesine sahipti. İsveç asıllı Alman kimyager Carl Wilhelm Scheele, 1789 yılında bunun
kurşundan farklı kendi başına bir cevher olduğunu kanıtladı ve ona "yazmak" anlamına gelen
Yunanca "graphein" kelimesinden türetilen "grafit" adını verdi.
Ancak grafit elleri boyuyordu. 1830 yılında Amerikalı Josef Dixon'ın aklına grafiti ahşapla
kaplama fikri geldi.
Kullanılan grafit de zaman içinde çeşitli değişimler geçirdi ve bugün ki halini aldı.
Şimdi kalemin yapılış aşamalarını anlatacağım:
Grafit, toz haline getirilir. Sonra; kil, su, balmumu ve bazı başka kimyasal maddelerle
karıştırılır.
Grafitten elde edilen macun, ince bir ip haline gelsin diye dar bir delikten sıkıp çıkarılır. İp,
kalem boyunda kesilir ve düz olarak kurutulur.
Sedir ağacından, bir kalem uzunluğunda kesilmiş suntalar rendelenerek düzeltilir ve bir
yüzlerine oluklar açılır.
İnce bir zamk tabakası, suntaların üzerine yayılır ve bir makine grafit çubukları oluklara
yerleştirir.
Üzerlerinde grafit ya da zamk olmayan, oluklu öteki suntalar, ilk suntaların üzerine
yerleştirilir. İki sunta, zamk kuruyuncaya kadar mengeneyle birbirine kenetlenir.
Bir makine suntaları kabaca kalem boyutunda keser ve kalemlere altıgen ya da yuvarlak
şekil verir.
Başka bir makine, kalemleri boyar. Boya kuruduğu zaman son makine kalemlerin
kenarlarını damgalar.
Böylece kalemler kullanılmaya hazır olur.
Yazar: Hasan Selman YILMAZ
Tasarım: Oğuzhan KILINÇ
Yazar: Hasan Hüseyin ÇELİK
Tasarımcı: Oğuzhan KILINÇ
Selimiye Cami
Tarihi ve Mimari
Özellikleri
Adım Hasan Hüseyin Çelik 24 yaşındayım. Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi
İslami İlimler Fakültesi son sınıf öğrencisiyim. Teknolojiye, spora, sanat tarihine
ve mimarilere ilgiliyimdir. Bilgeder Gençlik merkezimizde teknoloji atölyesinin
liderliğini yapmaktayım. Teknoloji Atölyemizde; 3D yazıcı, arduino (robotik
kodlama), photoshop, temel bilgisayar kullanımı vb. birçok eğitimleri gelen
talepler doğrultusunda verebilmekteyiz. Sizlere de dergimizin bu sayısında
Selimiye Cami’sinden bahsetmek istiyorum.
Mimar Sinan; çıraklık eserinin ‘’Şehzade Cami’’, kalfalık eserinin ‘’Süleymaniye Cami’’ ve ustalık
eserinin ‘’Selimiye Cami’’ olduğunu söyler. Mimar Sinan’ın 80 yaşında inşa ettiği ve “Ustalık
eserim” diye nitelediği yapıt olan Selimiye Cami, Osmanlı-Türk mimarlık tarihinin olduğu kadar,
dünya mimarlık tarihinin de başyapıtları arasında gösterilmektedir. Edirne'nin ve aynı zamanda
Osmanlı Döneminin simgesi olan cami; 1569-1575 yılları arasında II. Selim’in emriyle yaptırılmıştır.
Çok uzaklardan dört minaresi ile göze çarpan yapı, kurulduğu yerin seçimiyle Mimar Sinan’ın aynı
zamanda usta bir şehircilik uzmanı olduğunu da gösterir. Kesme taştan yapılan cami iç
bölümüyle 1620 metrekare, tümüyle ise toplam 2475 metrekarelik bir alanı kaplamaktadır.
Selimiye Cami, yerden yüksekliği 43,28 metre olan 31,30 metre çapındaki kubbesiyle ilgi çeker.
Selimiye Cami’nin taş duvarlarla çevrili geniş dış avlusunda, Dar-ül- Sübyan, Dar-ül-Kurra ve Dar-ül-
Hadis yapıları bulunmaktadır. Bu yapılardan Dar-ül-Hadis bölümü Türk-İslam eserleri müzesi olarak
kullanılmaktadır. Dar-ül Kura bölümü ise Vakıf Eserleri müzesidir. Cami terasının altında yer alan Arasta
çarşısı, III.Murat zamanında Selimiye’ye gelir sağlaması amacıyla yaptırılmıştır. İlk sırası Mimar Sinan
tarafından yapılmış, daha sonra da Mimar Davut Ağa tamamlamıştır.
Sinan Cami hatlarını Karahisar Halifelerinden Molla Hüsrev’in yapmasını istemiştir.
II. Selim’in istediği zamanda cami bitmemiştir. Selim 1574 yılında vefat etmiş ve camide namaz kılmak ona
nasip olmamıştır.
Edirne 9 Ekim 1912 yılında Bulgar saldırısına
uğramıştır. Bu Bulgar saldırısında atılan toplardan
birisi Selimiye Camine isabet etmiştir. Selimiye
Cami’nin bir top mermisine karşı aldığı yara çok
küçüktür. Bunu sebebi taşlar örülürken aralarına
horasan harcı (Horasan harcı kullanıldıktan sonra
taş gibi sertleşmektedir.) konulmasından dolayı çok
sağlamdır. Hatta bu sağlamlığından dolayı bu eserin
insanlıkla beraber kıyamete kadar ayakta kalacağı
söylenilmektedir. Dönemin hükümeti bu hasarı
görünce ‘’Bu yara asla onarılmayacak ve alınacak bir
öcün nişanesi olacaktır.’’ demiştir.
Kubbe, 6 metre genişliğindeki kemerlerle birbirine
bağlanan 8 büyük payeye oturur. Mimar Sinan’ın inşa
ettiği 8 dayanaklı cami planının en başarılı örneğidir.
Caminin 3,80 cm çapında, 70,89 m yüksekliğindeki
üçer şerefeli dört zarif minaresi vardır. Güneybatı ve
Kuzeydoğudaki 2 minare, üçer yolludur. Birinci
merdivenden direkt 3. şerefeye, ikinci merdivenden
1. ve 3. şerefeye, üçüncü merdivenden de 2. ve 3.
Şerefeye çıkılır. Yani ayrı merdivenlerden çıkan 3
kişi birbirlerini görmeden 3. Şerefede
buluşmaktadırlar.
Yazar: Hasan Hüseyin ÇELİK
Tasarımcı: Oğuzhan KILINÇ
5