MAKALE BİR DUAYEN UMUR DENİZCİ Türkiye Metal Döküm Sektörünün Duayenlerinden Denizciler Dökümcülük Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı aynı zamanda TÜDÖKSAD ve WFO eski Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Umur Denizci’yi Türkdöküm’de ağırlıyoruz. 24 <strong>TÜRKDÖKÜM</strong> EKİM-KASIM-ARALIK'22
Umur Bey, söyleşimize öncelikle metal döküm sanayii ile başlamak istiyoruz. ”Döküm” tarihsel geçmişi olan köklü bir sektör. “Yenilik ve ilerleme” ise sektörde üretim biçiminin ta kendisi diyebiliriz. Türkiye’de modern döküm sektörünün tarihini 1970’lerle başladığını düşünürsek bu 50 yıllık gelişimi nasıl değerlendirirsiniz? Türkiye döküm sektörü diğer sektörlere nazaran hızlı ve güzel gelişen bir sektör diyebiliriz. Bunu şöyle açıklayabiliriz; Bu ilerleme 1970’li yıllarda otomotiv sanayinin gelişimiyle birlikte başlamıştır. Otomotiv sanayinin ilk ihtiyaçlarını karşılayan döküm sektörü o tarihlerde yatırımlara başlamış ve gerçekten Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılayabilir hale gelmiştir. Öncelikle iç piyasa ihtiyaçları karşılanmıştır, belirli kalite ve miktar sağlandıktan sonra da ihracata dönmüştür. Bu, sektör için önemli bir durumdur. Fakat bu arada yeni bir sektör olduğu için bütün teçhizatı da modern makinalardan meydana gelmiştir. Bu çok önemlidir, örnek vermek gerekirse ben, 1970’li yıllarda İngiltere’deki dökümhaneye gittiğimde gördüğüm; tahta vinçlerin çalışmasıydı, bunun nedenini sorduğumda; dediler ki biz ikinci dünya savaşına gittik, savaştık, döndüğümüzde bıraktığımız dökümhanede çalışmaya devam ettik dediler. Ancak ikinci dünya savaşının baş aktörü Almanlar ise yeni makinalar yaptılar ve aramızda böyle bir fark oldu. Biz ise Türkiye olarak o yeni makinalara sahip olan ülkelerden biriyiz. Genel anlamda söylersek; döküm sektörü herkesin tahmin ettiği kadar devlet tarafından çok da teşvik edilen bir sektör değildir. Tabi bunun nedenlerinin tam olarak ne olduğunu bilemiyorum. Belki bir iki büyük şirketimiz teşvik almıştır ama geri kalanlar teşvik alamamıştır. Şuanda belirli kentlerde bazı destekler alındığını görüyoruz. Örneğin Konya’daki dökümcüler güzel de bir çalışma yaptılar, birleştiler, birlik oldular, o birliktelik sayesinde destek de aldılar. Birleşince, birlikte hareket edince bir şeyler oluyor, bunu sadece Konya’da gördüm. Diğer şehirlerde maalesef bu tür bir birliktelik yakalayamadık. Konya’daki bir “küme” çalışması ve birlikteliğiydi, Devlet de böyle bir birliktelik karşısında teşvikte bulundu. Örneğin ben şirket olarak teşvik için başvursan bunun karşılığı olmuyor. Belirttiğim gibi döküm teşvik almadan büyüyen bir sektördür. Halbuki döküm sektörünün en öne çıkan özelliği cari açığımıza pozitif katkı sunmasıdır. İhracatta yaklaşık beş milyar dolar artı değer yaratan bir sektörümüz var. Örneğin demir çelik sektörü yaklaşık 40 milyon ton üretim yapıyor ama cari açığımıza 4 milyar dolar negatif etkileri olur. Devlet ise, inşaatı beslediği için o sektöre teşvik ve destek veriyor. Tabi bunlar ekonomiden çok politik konular ve yaklaşımlardır. Bu arada döküm sektörümüzün demir çelik ile hiçbir alakası yok tamamen farklı sektörlerdir. Bu 50 yıllık süreçte sektörümüz birçok zorluk ve krizlerle karşılaştı ancak ayakta kalmayı ve sürdürülebilir bir büyümeyi de hep başardı. Sektörümüz 2021 yılı rakamlarına göre dünyada 9. Avrupa’da ise 2. en büyük döküm üreticisi konumunda. Sürdürülebilir başarının sırrı sizce nedir? Döküm sektörü münferit, kişilere bağlı bir sektördür. Daha doğrusu kişilerin sevgisine çok bağlıdır. Eğer bu sektörde çalışıyorsanız ve bir müddet sonra da bu keyfi elde ederseniz ki keyif şudur; size verilen bir küçük teknik resimden sonunda bir eser meydana getiriyorsunuz. Modelini yapıyorsunuz, döküyorsunuz, işliyorsunuz ve sonunda örneğin bir makinanın parçası ortaya çıkarıyorsunuz. Bu keyifsiz olabilir mi? İşyerimi ilk açtığımda bana bir parça getirdiler “abi buna benzesin, bunun gibi olsun” dediler, yani “motto” buydu. 1970’li yıllarda “buna benzesin” ile başladık. Aslında çevresel etkileriyle birlikte çok ağır bir iş koludur. Çalışanlar için de hep risk dolu bir tarafı vardır. Fakat dediğim gibi, işin içerisine sevgi girdimi, bu sevgiyi de aşkla bağladığın için biraz da insan faktörüyle büyüyen bir sektördür. Döküm sektörü emek yoğundur, küçük firmalarda bu emek daha çoktur, firmalar büyüdükçe ve makinalaşma artıkça emek yoğunluk azalır ama yine de eninde sonunda insan elinin değmesi gerekiyor. Otomasyona da çok fazla giremiyorsun. Bence işin sırrı sevgide, yoktan bir şey yaratıyorsun, cevher veya hurda… Yoktan bir şeyi yaratmak kolay değildir. Elle tutulan metalden bir ürün üretmek çok gurur verici bir durum. Bu seri üretim için de geçerlidir. Örneğin bir su pompası üretiyorsun, makine parçası üretiyorsun, otomobil parçası üretiyorsun bu gerçekten insanı çok gururlandırıyor. Aslında dökümcünün hedefi hiçbir zaman para kazanmak değildir, dökümcü para kazanmak için dökümhane kurmaz, para kazanmak için bir çok iş var, para kazanmak için dökümcü olunmaz ki. Dökümcülük gerçekten çok meşakkatli bir iş, döküm sektörünün ilerlemesinde en büyük etken mesleğe karşı duyulan sevgidir. Özellikle Covid-19 pandemisiyle birlikte dünyada tüm taşlar yerinden oynadı. Sosyal ve ekonomik hayattaki değişim ve dönüşüm tüm üretim biçimlerini etkiledi ve etkilemeye devam ediyor. Döküm sektörü bu değişimden nasıl etkilendi ve etkileniyor? Döküm sektörünün bu değişimden üretimsel olarak çok etkilendiğini söylersek doğru olmaz. Ama bu dönemde hammadde sorunları yaşandı. Aslında Rusya – Ukrayna savaşı daha fazla etkili oldu. Pandemide nakliye yani lojistikte sorunlar oldu. Uzak Doğu’dan ilgili gemi veya konteyner bulmak zorlaştı ve bulunduğunda da fiyatlar en az 4-5 kat arttı. Yine aynı şekilde ürettiğiniz ürünü göndermede sorunlar yaşandı. Bence Covid pandemisinin en büyük etkisi bize lojistik problemlerle yansıdı. Covid artı Rusya-Ukrayna savaşının hammadde fiyat artışlarına çok büyük etkisi oldu. İki olgunun <strong>TÜRKDÖKÜM</strong> EKİM-KASIM-ARALIK'22 25