15.12.2022 Views

Hillsider 100

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

2


<strong>100</strong>. sayıda %<strong>100</strong> elektrikli!<br />

Akıllı ve çok yönlü karakteriyle şehir yaşamını keyiflendiren,<br />

yenilenen tasarım çizgisi ve tamamen elektrikli sürüş deneyimiyle<br />

farkındalığını gösteren XC40 Recharge ile tanışın.<br />

Volvo XC40 Recharge Pure Electric<br />

Service by Volvo | Volvo Car Garanti | Volvo Car Finance | Volvo Car Kasko | Volvo Car Prime | / VolvoCarTurkey | volvocars.com.tr | Volvo Car Türkiye İletişim Merkezi 444 48 58


MINOA’da Buluşmak için <strong>100</strong> Neden<br />

MINOA<br />

10<br />

Yuvarlak<br />

1<br />

Masa<br />

Minoa<br />

Village’da<br />

Yeşil Bir<br />

Nefes Molası<br />

2<br />

Kitaplar Buluşturur<br />

14<br />

25<br />

3<br />

Hemingway Kokteyli<br />

Aradığın O Kitap<br />

Bir<br />

Kutlama<br />

24<br />

19 20<br />

En Sevdiğin Sanatçı<br />

ile Bir Sayfada Buluşmak<br />

32<br />

28<br />

Sevdiğin Cam<br />

Kenarı Masa<br />

38<br />

Okuduğun<br />

Derginin<br />

Yeni Sayısı<br />

29<br />

4<br />

İtinalı Kitap<br />

Seçimi<br />

Minoa<br />

Granola<br />

Hamlet<br />

Kokteyli<br />

Sağlıklı Bir Mola<br />

33<br />

11<br />

Sana Ait<br />

Bir<br />

Akşamüstü<br />

Beş Çayı<br />

26<br />

15<br />

Kitap<br />

Rafları<br />

Arasında<br />

Bir Tiyatro<br />

Gecesi<br />

39 Sohbetler<br />

Yeni Bir Çocuk<br />

40<br />

için<br />

Buluşma<br />

Kitabı Keşfi<br />

34<br />

35<br />

5<br />

Bir<br />

Fincan<br />

Kahve<br />

8<br />

Spor Öncesi<br />

Minoa Fit<br />

Kahvaltı<br />

Noktası<br />

İmza Günü<br />

12<br />

Müzik<br />

Dinletisi<br />

30<br />

İstanbul<br />

6<br />

16<br />

17<br />

18<br />

Keyifli<br />

Bir Kutlama<br />

Kitap<br />

Mahzeni<br />

Tatlı<br />

Kaçamağı<br />

21 22 23<br />

Avokadolu<br />

Bruschetta<br />

7<br />

Kahvaltıda<br />

Buluşmak<br />

Bir Dilim<br />

Çilekli Tart<br />

Sevdiklerinle<br />

Bir<br />

Akşam<br />

Yemeği<br />

27 nuuk<br />

Dondurması<br />

41<br />

Güneşli Bir<br />

Sabah Kahvesi<br />

31<br />

Tanımadığın<br />

İnsanlarla<br />

Tanıdık<br />

Sohbetler<br />

Etmek<br />

9<br />

13<br />

Arka Masanda<br />

36<br />

Çok Sevdiğin<br />

Binlerce<br />

O Kitabın Konuşulması<br />

Kitabın<br />

Doldurduğu<br />

Raflar 37<br />

47<br />

48<br />

Sağlıklı<br />

Bir Lezzet<br />

55<br />

Kitap Seçmek<br />

2<br />

Annen İçin Bir<br />

59<br />

56<br />

49<br />

Minoa’da<br />

1 Bir Sabah<br />

1<br />

Jazz<br />

Geceleri 1<br />

Kendinle Baş Başa<br />

Minoa<br />

Village’da<br />

Eski Bir Arkadaş<br />

Kitap Rafları<br />

Arasında<br />

ile<br />

Gezinmek<br />

Öğle Yemeği<br />

63<br />

64<br />

74<br />

Yeni<br />

Bir Yazar<br />

ile<br />

Tanışmak<br />

79<br />

75<br />

Gün Boyu<br />

Açık Olması<br />

Spor Sonrası<br />

Dinlenme Molası<br />

Hillside’da<br />

Ders Sonrası<br />

Kombucha<br />

60<br />

65<br />

Minoa Village<br />

Bahçesinde<br />

Gün Batımı<br />

66 67<br />

1 1<br />

69<br />

71<br />

89<br />

95<br />

Yeni Bir<br />

Tarif<br />

Kitabı<br />

70<br />

Taze<br />

Kruvasan<br />

Kinoa Köfte<br />

83<br />

Arka<br />

Fondaki<br />

Sakin Müzik<br />

Hillside'da<br />

Çocuk<br />

Programları<br />

Öncesi Ailece<br />

Kitap Keşfi<br />

80<br />

81<br />

84<br />

96<br />

Tasarım<br />

Bölümündeki<br />

Kitap<br />

Çeşitliliği<br />

Gereksiz Konularda<br />

Gerekli Bilgiler Edinmek<br />

97<br />

50 51<br />

Sıcak<br />

Bir<br />

Bitki<br />

Çayı<br />

Kitap Mahzeninde<br />

Çizgi Roman<br />

Keşfi<br />

90<br />

Ait<br />

Hissettiğin<br />

Köşe<br />

91<br />

98<br />

52<br />

57<br />

61<br />

76<br />

Minoa<br />

Village'ın<br />

Rahat<br />

Ahşap<br />

Çatısı Koltuğu<br />

85 86<br />

Nefis<br />

Bir Tatlı<br />

Başucu<br />

Kitabını<br />

Raflarda<br />

Bulmak<br />

Vegan<br />

Menü<br />

77<br />

62<br />

Uzakdoğu<br />

Kasesi<br />

Hillside’da<br />

Huzurlu<br />

Bir Köşe<br />

87<br />

Sinema<br />

Öncesi<br />

Village’da<br />

Bir Yemek<br />

Haftaya<br />

Güzel<br />

Bir<br />

Başlangıç<br />

92<br />

Minoa’nın<br />

Kedileri<br />

99<br />

Ev Hissi<br />

73<br />

82<br />

88<br />

53<br />

58<br />

68<br />

93<br />

İş<br />

Çıkışı<br />

Uğrak<br />

Bir Nokta<br />

Yeni<br />

Pişmiş<br />

Kek<br />

Kokusu<br />

1<br />

54<br />

Seyahat<br />

Öncesi<br />

Bir Şehir<br />

Rehberi<br />

Minoa’dan Bir<br />

Kahve Alıp Maçka<br />

Parkı’na Yürümek<br />

Kitap<br />

Kulübü<br />

Buluşmaları<br />

72<br />

Bir Hikaye<br />

Molası<br />

78<br />

Köpekli<br />

Misafirleri<br />

<strong>100</strong><br />

Kitaplara<br />

Açılan<br />

Kapılar<br />

Minoa Village’da<br />

Toplantı<br />

Botanik<br />

Kitapları<br />

94<br />

Minoa Village’ın<br />

Aydınlık Koridoru<br />

Yeni Bir<br />

Defter<br />

42<br />

43<br />

Kendine<br />

Sebepsiz<br />

Bir Hediye<br />

44<br />

Yeni<br />

Bir Kitabın<br />

Verdiği<br />

Başlangıç<br />

Hissi<br />

45<br />

46<br />

Bir Kitap<br />

Sohbeti<br />

@minoavillage<br />

@minoabooksandcoffee<br />

www.minoa.com


<strong>Hillsider</strong><br />

Magazine’den...<br />

ir dergi fikri aklımıza ilk düştüğünde 1995 senesiydi;<br />

Alkent Etiler’de çağın ötesinde bir hizmet anlayışı<br />

ile açtığımız rekreasyon merkezimiz Hillside City<br />

Club’ın sevilen fasilitelerine ekleyebileceğimiz bir<br />

renk daha olur diye düşünmüştük. Kulüpten ve<br />

üyelerimizden haberler veren dergi formunda birkaç<br />

sayfalık bir gazetenin sevileceğinden emindik, ancak<br />

kendi sınırlarını aşıp, bağımsız ve çok ses getiren bir<br />

yayına dönüşeceğinden habersizdik o vakitler.<br />

Evet, bugün <strong>100</strong>. sayımızda aradan geçen 27 seneye şöyle bir baktığımızda,<br />

<strong>Hillsider</strong> Magazine’in birkaç sayfalık bir kulüp yayınından; yeni küresel<br />

eğilimleri kendi diliyle sunan, renkli “hayat tarzları"nı yansıtan, üretimlerine<br />

saygı duyulan ve ilham veren kişilere sayfalarında alan açan, keşfedilmemiş<br />

coğrafyaları evinize getiren 136 sayfalık “özgün”, “öncü” ve “zamansız” bir<br />

dergiye dönüştüğünü görüyoruz. Kurumdan bağımsız kurumsal yayıncılığın<br />

ilk örneklerinden biri olan <strong>Hillsider</strong>, hem ülkemizde hem de dünyanın pek<br />

çok şehrinde hayata karşı meraklı, seçici ve yaşam gustosu yüksek on binlerce<br />

kişiye ulaştı. Yüzlerce seçkin marka tarafından tercih edildi. Tasarımı ve<br />

kalitesiyle hayranlık uyandırdı, yurt dışından ödüller aldı. Kendisinden ilham<br />

alan örneklerden özenle ayrılmayı başardı. Her yaptığı ile iyi hissettirmeye<br />

odaklanmış bir markanın, her zaman iyi hissettiren iletişim yüzü oldu. Ve tüm<br />

bunlar onu, yeni sayısı sabırsızlıkla beklenen, pek çokları tarafından arşivlenen<br />

bambaşka bir koleksiyon objesi konumuna taşıdı.<br />

<strong>Hillsider</strong> Magazine bizi gerçekten gururlandırdı. Tüm bu başarının ardında<br />

elbette, zamansız nice konuyu kaleme alan başarılı yazarlarımız; yüzlerce<br />

değerli isimle söyleşiler yapan editörlerimiz; dergiyi yıldızlaştıran fotoğraf<br />

sanatçılarımız; çizimleriyle dergiye renk katan illüstratörlerimiz; okuma<br />

kalitesini yükselten redaktörlerimiz; yurt dışındakilere de sesimizi ileten<br />

çevirmenlerimiz; hayranlık uyandıran ve ödül getiren tasarımlara imza<br />

atan yaratıcı ajanslarımız, art direktörlerimiz; derginin kalitesini koruyan<br />

basımevleri; binlerce kişiye emniyetle ulaşmasını sağlayan dağıtım firmaları<br />

ve elbette bizlerle istikrarla işbirliğini sürdüren reklam verenlerimiz var. Her<br />

birine gönülden teşekkürlerimizi sunuyoruz.<br />

Bugün, 27 yıl boyunca aynı kalite ve çizgide varlık göstermenin yayıncılık<br />

dünyası için bir istisna olduğunu bilerek, <strong>100</strong>. sayımızda geleceğe heyecanla<br />

bakıyoruz. Sizleri iyi hissettirme misyonumuzu ve yayıncılık alanındaki öncü,<br />

zevkli yaklaşımımızı sürdürüyor olacağız.<br />

Sevgilerimizle,<br />

Modern, dinamik ve şehirli.<br />

Macan T.<br />

Edip İlkbahar<br />

Genel Yayın Koordinatörü<br />

Özlem Gökbel<br />

S. Yazı İşleri Müdürü<br />

Ortalama yakıt tüketimi (l/<strong>100</strong>km): 10,7–10,1; ortalama CO 2<br />

emisyonu (g/km): 242–229; Dönem: 09/2022


20-24<br />

26-33<br />

Ahu Serter<br />

Röportaj<br />

36-40<br />

Kanatlı Uygarlığın<br />

Peşinde<br />

42-46<br />

Tenisin İlham<br />

Dolu Yükselişi<br />

48-52<br />

İyi Hissetmenin <strong>100</strong> Yolu<br />

58-62<br />

Uyku Deyip Geçmeyelim...<br />

63-70<br />

<strong>Hillsider</strong> Retrospektif<br />

72-77<br />

Kopenhag Rehberi<br />

78-83<br />

Peki, Ya Uçarsan<br />

Hamak Yogası<br />

84-90<br />

New Cool<br />

shopi-go fotoğraf çekimi<br />

96-99<br />

Word of Mouth<br />

Nesilden Nesile<br />

Sürdürülebilir Mutfak<br />

102-105<br />

Peter Lord:<br />

Bir Animasyon Ustası<br />

108-112<br />

Havaalanlarında Sanat<br />

114-118<br />

Beraber İyi Hissetmek<br />

Sanatçı Söyleşileri<br />

120-125<br />

Japonya Dosyası<br />

126-131<br />

İstanbul'un Tadını Çıkaranlar<br />

132-134<br />

İçerik Üreten Yapay Zeka<br />

135-137<br />

Astroloji<br />

54-57<br />

Permakültür<br />

92-94<br />

Zeyneb Uras<br />

Now Chat<br />

138-140<br />

Good for Men<br />

142<br />

Reklam Verenlerimize Teşekkürler


Yazarlar ve Katkıda Bulunanlar<br />

Bahar Akıncı – Kopenhag Rehberi<br />

Berna Gençalp – ArtBlog / Bir Animasyon Ustası: Peter Lord<br />

Billur Somer – Now & Then + İstanbul’un Tadını Çıkaranlar<br />

Ceyda Abik – Now Chat / Zeyneb Uras röportajı<br />

Çağla Cabaoğlu – ArtBlog / Japonya Dosyası<br />

Deniz Özdağ – Tenisin İlham Dolu Yükselişi<br />

Ebru Şinik – Uyku Deyip Geçmeyelim<br />

Funda Karayel – ArtBlog / Havaalanlarında Sanat<br />

Handegül Sert – İçerik Üreten Yapay Zeka<br />

İpek Kigan – Astrolojide Doğru Bilinen Yanlışlar<br />

Lian Penso Benbasat – Nesilden Nesile Sürdürülebilir Mutfak<br />

Melih Uslu – Kuş Gözlemi<br />

Merve Ateş – Permakültür<br />

Oben Budak - Good for Men<br />

Özlem Gökbel – Ahu Serter röportajı<br />

Pınar Morpınar – Hamak Yogası<br />

Rana Korgül - ArtBlog / Sanatçı Söyleşileri<br />

Arda Süsoy – Now Chat / Zeyneb Uras portreleri<br />

Başak Nur Vanlıoğlu – Kopenhag illüstrasyonu<br />

Koray Özdemir – Tasarım ve illüstrasyonlar<br />

Manolya Urkan – İyi Hissetmenin <strong>100</strong> Yolu illüstrasyonları<br />

Serkan Eldeleklioğlu – Ahu Serter portreleri<br />

Zeynep Özkanca – İstanbul’un Tadını Çıkaranlar fotoğrafları<br />

Nesil Kalenderoğlu<br />

(Kapak illüstrasyonu)<br />

Lisans eğitimini İTÜ Mimarlık Fakültesi'nde tamamladı.<br />

Üniversite boyunca ve sonrasında mimarlık çalışmalarına<br />

devam ederken, dergilere ve iki çocuk kitabına<br />

illüstrasyonlar yaptı. İlk kişisel sergisi Bu (arada) bu yıl<br />

Berlin‘de gerçekleşti. Şu an freelance illüstratör olarak<br />

Almanya‘da çalışıyor. Doğa, insan ve gündelik objeleri<br />

farklı oran ve renk kompozisyonları içinde dijital ve<br />

analog çalışmalarla tekrar yorumluyor.<br />

Yayımcı<br />

Attaş Alarko Turistik Tesisler A.Ş.<br />

Nisbetiye Cad. Ahular Sok. No.6 Etiler 34337<br />

İstanbul/Türkiye T. 0212 362 30 00<br />

Attaş Alarko Turistik Tesisler Adına Sahibi<br />

İzzet Garih<br />

Genel Yayın Koordinatörü<br />

Edip İlkbahar<br />

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü ve<br />

Reklam Sorumlusu<br />

Özlem Gökbel (ozlemgokbel@gmail.com)<br />

Yazı İşleri<br />

Çağan Şimşek, Serkan Mekikoğlu, Billur Somer<br />

Tasarım<br />

Gutentag Studio<br />

Basımcı ve Basıldığı Yer<br />

Promat Matbaa<br />

Orhangazi Mah. 1673 Sok. No.34 Esenyurt<br />

İstanbul / Türkiye T. 212 622 6363<br />

Basıldığı Tarih<br />

Aralık 2022<br />

Yayın Türü<br />

Yerel Süreli Yayın (Dergi)<br />

<strong>100</strong>. Sayı Özel Baskısı<br />

(Altı ayda bir yayımlanır. Bir sonraki sayı Nisan 2023'de.)<br />

<strong>Hillsider</strong> Magazine'de yayımlanan yazı ve fotoğrafların tüm hakları, <strong>Hillsider</strong> logosu ve isim hakkı Attaş Alarko Turistik Tesisler A.Ş.’ye aittir. Kaynak gösterilerek de olsa<br />

Attaş Alarko Turistik Tesisler A.Ş.’nin yazılı izni olmadan hiçbir şekilde yazı ve fotoğraflardan alıntı yapılamaz.<br />

www.hillside.com.tr<br />

hillsider@hillside.com.tr


& THEN<br />

Courtesy of Valentino<br />

Forever Valentino<br />

Valentino Garavani’ye ve onun Haute<br />

Couture mükemmellik mirasına saygı<br />

duruşu niteliğindeki büyük çaplı perspektif<br />

sergisi “Forever Valentino” Msheireb<br />

Downtown Doha’daki tasarım ve inovasyon<br />

merkezi M7’de izleyicilerle buluştu. Sergi<br />

izleyicileri; saraylara, meydanlara ve<br />

avlulara sokup çıkararak Roma şehrinin<br />

düşsel bir temsilini oluştururken, aynı<br />

zamanda ünlü Valentino Atölyeleri,<br />

modaevinin dillere destan arşivleri ve<br />

Piazza Mignanelli’de bulunan efsanevi<br />

genel merkezindeki prova salonları<br />

gibi gözlerden uzak, mahrem alanlarla<br />

buluşturuyor. “Forever Valentino”<br />

sergisinde Elizabeth Taylor, Jacqueline<br />

Kennedy ve yakın zamanda Zendaya<br />

gibi isimler için tasarlanan ve nadiren<br />

gözler önüne çıkan tasarımların<br />

yanı sıra Valentino’nun sadık<br />

müşterisi Şeyha Moza bint Nasser’in<br />

özel koleksiyonundan parçalar<br />

da sergileniyor. Küratörlüğünü,<br />

New York New Museum Sanat<br />

Direktörü Massimiliano Gioni ve<br />

moda eleştirmeni Alexander Fury’nin<br />

Valentino Kreatif Direktörü Pierpaolo<br />

Piccioli ile birlikte gerçekleştirdiği bu<br />

muhteşem sergi 1 Nisan 2023 tarihine<br />

kadar ziyarete açık.<br />

Courtesy of Valentino<br />

Hillside’ın İyi Hissettiren<br />

Dünyası, Hillside Beyond<br />

ile Metaverse’de!<br />

Hillside’ın iyi hissettiren dünyası bildiğimiz<br />

deneyimlerin ötesine geçerek genişlemeye<br />

devam ediyor. Hillside tutkunlarıyla daha<br />

fazla etkileşim kurabilmek adına dijital bir<br />

buluşma alanı olarak tasarlanan Hillside<br />

Beyond; sanat, teknoloji, eğlence, spor ve<br />

çok daha fazlasını artırılmış sanal gerçeklik<br />

deneyimi ile birleştiriyor.<br />

Anı yakalayan Hillside NOW içeriklerinin<br />

Metaverse’e uyarlanmış versiyonları,<br />

5 kıtadan dünyaca ünlü sanatçıların<br />

eserleriyle kürasyonu yapılan “Feeling<br />

Good Digital Art in The Club” sergisi ve<br />

teknolojinin geldiği son noktayı sürprizlerle<br />

deneyimleten temalarıyla, eşsiz ve yepyeni<br />

bir Hillside çağı kapıda. Daha fazla bilgi<br />

için www.hillsidebeyond.com<br />

adresini ziyaret<br />

edebilirsiniz.<br />

QR kodunu okut,<br />

Hillside Beyond'a ışınlan<br />

Fotoğraf: Alto Piano / Agostino Osio<br />

20 Now & Then 21


& THEN<br />

Disney+ İlk Artırılmış Gerçeklik Filmi<br />

“Remembering”i Yayınladı<br />

Disney+, “Remembering” adlı kısa filmle ilk artırılmış gerçeklik<br />

(AR) denemesini yaptı. Başrolünde Captain Marvel’da hayat verdiği<br />

Carol Danvers karakteriyle hafızalara kazınan Brie Larson’ın<br />

oynadığı film, bir yazarın içindeki çocuğun unuttuğu fikri hatırlamak<br />

üzere çıktığı yolculuğu konu alıyor. 8 dakika uzunluğunda olan film,<br />

kullanıcıların televizyonu iOS cihazlarıyla taramalarının ardından<br />

mobil cihaz ile entegre bir şekilde izlenebiliyor.<br />

“Remembering: The AR Experience” adlı mobil uygulama sayesinde<br />

izleyiciler; kelebekleri, ağaçları, yaprakları televizyonlarında<br />

canlıymış gibi izleyebiliyor.<br />

Seyahatinizi<br />

Kolaylaştıracak Mobil<br />

Uygulamalar<br />

Öğrenmenin en zevkli yolu seyahat etmek...<br />

Yola çıkmadan alınacak uçak biletleri ve<br />

kalınacak oteller hazır, ama ya seyahatinizi<br />

baştan sona kolaylaştıracak diğer unsurlar?<br />

Burada da devreye mobil uygulamalar<br />

giriyor. Özellikle yurt dışı yolculuklarınızı<br />

daha keyifli hale getirecek uygulamaları<br />

sizin için derledik.<br />

Trippin: Yeni nesil seyahat platformu<br />

Trippin, Doğu Afrika’da Malavi’den Batı’da<br />

Manchester’a kadar 97 destinasyon için<br />

lokaller tarafından hazırlanmış kapsamlı<br />

listeler sunuyor.<br />

Bu Kış Sanatla<br />

Daha Sıcak Geçecek<br />

Önümüzdeki haftalarda ziyaret<br />

edebileceğiniz sergilerden ve sanatsal<br />

etkinliklerden radarımıza takılanlar<br />

EVE DÖNÜŞ / KARŞILAMA 5.Yıl /<br />

Galeri Diani / 30 Aralık’a Kadar<br />

Bugüne kadar Türkiye’den 5 yılda yaklaşık<br />

160 sanatçının katılımıyla gerçekleşmiş<br />

“Eve Dönüş/Karşılama 5.Yıl” başlığındaki<br />

proje-serginin beşincisi İspanya, Fransa ve<br />

Portekiz’den sonra Türkiye ayağında yine<br />

Galeri Diani’de sergileniyor.<br />

İNZİVA – Seçkin Pirim / Dirimart / 31<br />

Aralık’a kadar<br />

Seçkin Pirim bu kişisel sergisinde,<br />

pandemiden sonra üzerine yoğunlaştığı,<br />

kişinin kendi içine dönmesi ve tekleşme<br />

halinin zorlukları etrafında şekillenen<br />

heykellerini ve kâğıt işlerini izleyiciyle<br />

buluşturuyor.<br />

YABANCILAŞMA - Turgut Kocaman /<br />

Ferda Art Platform / 7 Ocak’a kadar<br />

Sanatçı bu sergisinde, göç etme eylemini<br />

bir çeşit form değiştirme olarak ele alarak,<br />

bu değişimin reddedilmesini ise göç edenin<br />

bulunduğu mekânı reddetmesi olarak<br />

tanımlıyor.<br />

FRACTUS – Yağızhan Çalışkan / Istanbul<br />

Concept Gallery / 7 Ocak’a kadar<br />

Genç sanatçının odak noktasına gerçekliğini<br />

ve radikalliğini reddedemeyeceğimiz<br />

ekolojik krizi koyduğu İstanbul’daki ilk<br />

kişisel sergisinde; “Doğal ne?”, “Senin<br />

doğalın ne?” gibi sorular, Spinoza’nın<br />

“tanrı doğaya içkin” sözünün yarattığı<br />

alan içerisinde yanıtlanıyor ve insanın<br />

doğa karşısında kendini konumlandırdığı<br />

yerle, bu yerin netliğini oluşturan dogmatik<br />

bilgiler sorgulanıyor.<br />

PROMESSE – Karma Sergi / Decollage Art<br />

Space / 9 Ocak’a kadar<br />

Emine Şenses, Melike Kılıç, Ömer<br />

Koçağ, Pelin Bayçelebi, Sayat Uşaklıgil<br />

ve Yağmur Yılan’ın eserlerinden oluşan<br />

sergi, Serap Atala sergi danışmanlığı ve<br />

koordinatörlüğünde hayata geçiyor.<br />

“NEW GENERATION 7- DÖN,ÜŞÜ’M -<br />

Karma Sergi / EKAV / 22 Ocak’a kadar<br />

Kuruluşundan bu yana üniversitelerin<br />

Güzel Sanatlar bölümlerinde farklı<br />

disiplinlerde başarı gösteren öğrencilere<br />

burslar vererek Türkiye’deki sanat<br />

eğitimine destek olan EKAV bu sergisinde<br />

de genç sanatçıları bir araya getiriyor.<br />

Yağızhan Çalışkan, Fractus, Istanbul Concept Gallery<br />

ÜTOPYADAN SONRA: KUŞLAR -<br />

Felekşan Onar / Sadberk Hanım Müzesi /<br />

28 Şubat’a kadar<br />

Cam sanatçısı Felekşan Onar’ın yazar ve<br />

küratör Arie Amaya-Akkermans’la çok<br />

disiplinli bir iş birliği içinde hazırladığı bu<br />

özel sergi; cam heykeller serisi, çağdaş bir<br />

tiyatro oyunu ve bir sergi monografisi gibi<br />

üç ana bileşen etrafında kurgulanıyor.<br />

15'inci ULUSLARARASI 360<br />

DERECEDEN AŞK FESTİVALİ /<br />

Şubat ayı boyunca<br />

İstanbul'un kültür, sanat ve yaşam festivali.<br />

Disiplinlerarası bir oluşum olan festivalin<br />

15'inci edisyon teması: Özgürlük Senin<br />

Karakterindir!<br />

ÇOK YÖNLÜ BİR MİMAR: ŞANDOR<br />

HADİ, TÜRKİYE’DE İKİNCİ NESİL<br />

BİR MACAR / Macar Kültür Merkezi / 1<br />

Nisan’a kadar<br />

Liszt Enstitüsü – İstanbul Macar Kültür<br />

Merkezi’nin ev sahipliği yaptığı sergi, Macar<br />

asıllı mimar Şandor Hadi’nin şahsi hayatını<br />

ve yaratıcı kişiliğini de merceğe alıyor<br />

ve Sevinç Hadi ile kurdukları mimarlık<br />

ofisinin hayata geçirdiği projelerden bir<br />

seçkiyi sunuyor.<br />

Sanat Odaklı<br />

Metaverse Platformu<br />

OMNEA Büyüyor!<br />

Türkiye’nin öncü dijital deneyim kolektifi<br />

DECOL’ün, dijital sanat alanında projeler<br />

geliştiren, Hollanda merkezli NonSpace<br />

ve Todays Art iş birliğinde tasarladığı<br />

OMNEA, yaratıcı dijital deneyimler<br />

kazandırmak için ziyaretçilerini bekliyor.<br />

Fiziksel dünya ile etkileşim halinde sanal<br />

bir evren olarak tanımlanabilen OMNEA,<br />

ayrıntılı tasarımlarıyla dikkat çeken<br />

oyunlaştırılmış hibrit deneyim alanları,<br />

dijital sanat üretiminde yeni metotlar ve<br />

kesintisiz etkileşim fırsatlarının yanı sıra,<br />

sanal kültür toplulukları, canlı görsel-işitsel<br />

performanslar, sergiler ve daha fazlasını<br />

sunuyor. OMNEA’yı deneyimlemek<br />

ve dünyasındaki son gelişmeleri takip<br />

etmek için omnea.xyz adresini ziyaret<br />

edilebilirsiniz.<br />

LoungeBuddy: Dünyanın birçok<br />

havalimanında geçerli olan LoungeBuddy,<br />

uçuşlar arası aktarmalarınızı çok daha<br />

konforlu hale getiriyor. Uçuş bilgilerinize<br />

göre yurt dışındaki havalimanlarında<br />

ücretsiz kullanabileceğiniz<br />

loungeları ve sundukları hizmetleri<br />

görüntüleyebiliyorsunuz.<br />

Urbs: Cebinizde taşıyabileceğiniz bir<br />

tur rehberi niteliğindeki uygulama,<br />

büyük şehirleri konusunda uzman kişiler<br />

tarafından yazılmış 500’den fazla sesli<br />

açıklama ile gezebilmenizi sağlıyor.<br />

Getmyboat: 180’den fazla ülkede hizmet<br />

veren uygulama, saatlik ya da günlük olarak<br />

tekne kiralamanızı kolaylaştırıyor.<br />

22<br />

Now & Then<br />

23


& THEN<br />

Filip Ćustić<br />

Yas ve Haz Sergisi - OMM<br />

OMM - Odunpazarı Modern Müze’de<br />

“Yas ve Haz”<br />

OMM’nin üçüncü yıl dönümünde kapılarını<br />

açan “Yas ve Haz” sergisi, 30 Temmuz<br />

2023’e kadar yerli ve yabancı 38 sanatçıyı<br />

bir araya getiriyor. Karma sergi, insan<br />

olmaya dair mutluluk, beğeni, üzüntü, öfke,<br />

korku, şaşkınlık, iğrenme, küçümseme ve<br />

utanç gibi duygularla birlikte aynı bedende<br />

yas ve haz gibi çelişkili halleri de eş zamanlı<br />

olarak mümkün kılan tüm mekanizmaları<br />

odağına alıyor. Seçkide, resimden fotoğrafa,<br />

heykelden video ve yerleştirmeye kadar<br />

uzanan çeşitli disiplinlerde üretilmiş<br />

eserler yer alıyor. “Yas ve Haz” sergisinde<br />

Ali İbrahim Öcal, Alpin Arda Bağcık,<br />

Annemarie Busschers, Asger Carlsen, Ayça<br />

Telgeren, Begüm Yamanlar, Bill Viola, Bruce<br />

Nauman, CANAN, Catherine Opie, Cindy<br />

Sherman, Elif Uras, Erdoğan Zümrütoğlu,<br />

Erwin Wurm, Filip Custic, Francesco<br />

Albano, Hicham Benohoud, Liu Susiraja,<br />

İ. Ata Doğruel, İnci Eviner, John Coplans,<br />

Julian Opie, Lea Colombo, Mamali Shafahi,<br />

Mustafa Ata, Onur Mansız, Ömer Uluç,<br />

Pınar Yolaçan, Robert Mapplethorpe, Saelia<br />

Aparicio, Shadi Ghadirian, Sibel Horada,<br />

Theo Triantafyllidis, Universal Everything,<br />

Vito Acconci, Willi Dorner, Yüksel Arslan<br />

ve Zhang Huan’ın eserleri görülebilir.<br />

24 Now & Then<br />

Daha fazlası için @hillsidenow'ı takip edin!


Kendi<br />

Cennetini<br />

Yaratmanın<br />

Pesinde…..<br />

Fotoğraflar:<br />

Serkan Eldeleklioğlu<br />

genetiğinden gelen kaderinin “girişimcilik”,<br />

misyonunun ise “fark yaratmak” ve “değer<br />

katmak” olduğunu düşünüyor. Ve hedefi,<br />

bu özelliklerini kullanarak hepimize kendi<br />

cennetimizi yaşatmak… Bu niyeti ütopik<br />

buluyorsanız Ahu Serter’i tanımıyorsunuz<br />

demektir. Elini attığı her işi, bambaşka bir forma dönüştürmeyi<br />

başaran, yenilikçi vizyonu ile umut vadeden projelerin hayata<br />

geçmesini sağlayan, birliktelik zekasına inanan, kolektif başarılarla<br />

dolu daha iyi bir geleceğin insanı o. Ağırlıklı olarak otomotiv<br />

ve beyaz eşya alanlarında faaliyet gösteren ve Forbes tarafından<br />

Türkiye’nin en yenilikçi 50 şirketinden biri seçilen Fark Holding’in<br />

yönetim kurulu başkanlığını yürüten Ahu Serter, holding alt<br />

markalarından olan küresel inovasyon ve dönüşüm merkezi<br />

Fark Labs, Arya Kadın Yatırım Platformu ve F+Ventures’ın da<br />

bizzat kurucusu. Gidenlere bir sanat şöleni sunan otelleri Casa<br />

dell’Arte (Bodrum) ve Casa dell’Arte Club House’u (Lizbon)<br />

yaratarak turizm alanındaki elit zevklerini de ispat etmiş oldular.<br />

Kendisini yakından tanıma fırsatı bulduğum için çok şanslı<br />

hissettiğim bu söyleşi için Ahu Hanım’la Fark Labs’in, insanın<br />

içindeki yaratıcılığa zirve yaptırabilecek özgünlükteki, sanatsal<br />

alanında buluştuk. İş ve aile yaşamından, sanat aşkından, gelecek<br />

planlarından ve daha pek çok ilham verici konudan bahsettik.<br />

Bir “dergi” insanın çocuğu gibi hissettiği bir varlığa dönüşebilir mi? Dönüşebiliyormuş.<br />

22 sene boyunca geceli gündüzlü ama hep sevgiyle emek verdiğim ve kanatlanıp <strong>100</strong>.sayısına ulaştığını gördüğüm<br />

<strong>Hillsider</strong>’ın bende yarattığı güçlü duygu “kıvanç”! Birlikte kayda değer bir tarihe şahit olmak, güzel insanlar tanımak,<br />

sürekli öğrenmek, gelişmek ve her daim yenilenmek, parçası olduğum Hillside’ın senelerdir her adımında başardığı<br />

gibi bana da kendimi “çok iyi hissettirdi”. <strong>Hillsider</strong> Magazine’e minnettarım. Hep var olsun!<br />

Röportaj: Özlem Gökbel<br />

ig /ozlemgokbel<br />

26 Ahu Serter<br />

27


Özlem Gökbel<br />

Ahu Serter<br />

Ö.G.<br />

A.S.<br />

Ö.G.<br />

Yatırım, otomotiv, inovasyon, teknoloji,<br />

mobilite, turizm, sanat ve kültürel girişimcilik<br />

gibi pek çok alanda aktif uğraş veriyorsunuz.<br />

İçlerinden hangisi sizi gerçekten tanımlıyor?<br />

Hepsi ve hiçbiri diyebilirim. Kendimi<br />

yatırımcı eğitimi almış bir girişimci olarak<br />

tanımlarsam bugüne kadar yaptığım her şey<br />

doldurmak istediğim kimliği tamamlayıcı<br />

oldu. Dönüştürmek, ilgisiz noktaları<br />

birbirine bağlayıp anlam katmak, fark<br />

yaratmak, yetenek ve fikir keşfetmek ve tüm<br />

bunları oyun oynar, spor yapar gibi zevkle<br />

yapmak benim yaptıklarımın özeti. İçinde<br />

bulunduğum disiplinler ve bugüne kadar<br />

yaptığım farklı işler bu üst kimliğe hizmet<br />

eden bilgi ve başlama noktaları oldu.<br />

Henüz orta okul, lise sıralarındayken ileride<br />

neler yapacağınızı biliyor muydunuz? Nasıl<br />

bir gençtiniz?<br />

Hep çok sorgulayan, aklı yatmadığında kabul<br />

etmeyen, klasik başarı normlarına bağlı<br />

kalacağına kendi yolunu keşfetmeyi seven ve<br />

bu keşifte çok ısrarcı bir gençtim. Gençken<br />

“farklı” olmak hiç kolay değil, toplum<br />

konformist insanları daha çok seviyor. O<br />

yüzden kendi tercihlerimde ısrar etme<br />

uğruna çok kolay bir gençlik geçirmedim,<br />

sanırım aileme de epey zorluk yaşattım.<br />

İlerleyen zamanlarda herkes Mersin’e<br />

giderken, ben yolun tersine gitmeye devam<br />

ettim, bu da hem özel yaşamım hem de<br />

kariyerimde benim önüme çok farklı fırsatlar<br />

getirdi. Çok hayalim, olmak istediğim insan<br />

hakkında çok net bir öngörüm vardı. Hatta<br />

bunu yıllıkta kendime yazdığım bir yazıda<br />

belirtmiştim. Herkes birilerine yazı<br />

yazdırırken, kendine yazı yazan kız olarak da<br />

epey garipsenmiştim.<br />

Başkalarının bizim hakkımızdaki<br />

düsünceleri, anıları tabii ki<br />

önemli ama asıl yolculuk kendi<br />

iç sesimizi dinleyip, kendimizle<br />

iletişimde oldugumuz zaman<br />

başlıyor.<br />

Bunu erken fark eden bir çocuk olarak çok<br />

şanslı sayıyorum kendimi. Çocuklarıma da<br />

aynı öğütleri verip, kendi yolculuklarında<br />

onlara elimden geldiğince iyi bir rehber<br />

olmaya çalışıyorum.<br />

Ailenizin kurduğu bir holdingin başkanlığını<br />

yürütürken sıklıkla yeni şirketler kurup, yeni<br />

yatırımlar yapıyorsunuz. Aileniz sizi<br />

koşulsuz destekler mi? Nasıldır ilişkileriniz?<br />

A.S.<br />

Ö.G.<br />

A.S.<br />

Genetiğinde girişimcilik olan bir aileden<br />

geliyorum. Babam ve annem ailelerinin ilk<br />

üniversite mezunları; her şeylerini sıfırdan<br />

yapmışlar ama açık görüşlülük, hızlı<br />

öğrenme ve hayal kurma kabiliyetleri<br />

sayesinde pek çok ailenin birkaç<br />

jenerasyonda gelemeyeceği maddi ve kültürel<br />

seviyeye ulaştırdılar ailemizi. En güzeli de<br />

tüm bunları yaparken ben ve kardeşimi<br />

çocuk diye kenarda tutmadılar, tüm hayalleri<br />

birlikte kurduk ve hepsine ortak olduk.<br />

Sanırım bu büyüme tarzı benim de hep<br />

ileriye odaklanan, keşfetmekten hoşlanıp,<br />

risk almaktan çekinmeyen yapımı destekledi.<br />

Dolayısıyla çılgın fikrilerimi ailem her zaman<br />

desteklemese de en azından onları takip<br />

etmekteki ısrarımda engel de olmadı. Aynı<br />

tavır aile işine de yansıdı. Şirketimiz farklı<br />

fırsat alanlarını bulup, denemekten<br />

çekinmeyen bir şirket haline geldi. Bugün<br />

Türkiye’nin en inovatif şirketleri arasına<br />

girmişsek bu başarıyı ailemizin açık<br />

görüşlülüğüne borçluyuz. Ancak şirketin<br />

almak istemediği riskleri de ben kendim<br />

girişimci ve yatırımcı olarak aldım. Şimdi<br />

artık kendim için kişisel önem taşıyan işlere<br />

ağırlık vererek yatırımlara ve girişimlere<br />

devam ediyorum.<br />

Nispeten daha genç oluşumlarınızdan biri<br />

olan Fark Labs’i kurma amacınız olarak; “Bu<br />

dünyada kendi cennetimizi yaşamak ve<br />

birlikte daha iyi bir gelecek yaratmak için,”<br />

demişsiniz. Şahsen çok hoşuma gitti.<br />

Rasyonel ve somut işlerin dünyasından biri<br />

olarak maneviyat tarafınızın da güçlü olduğu<br />

fikrine kapıldım. Nasıl bir dağılımı var<br />

yaşamınızda bu olguların?<br />

Evet aslında ben okumayı çok seven biriyim,<br />

hayatta yaşadığımız her problemi çözmek<br />

için yazılmış bir kitap olduğuna inanıyorum.<br />

Thomas Man’ın Ütopya kitabını<br />

okuduğumda daha çok küçüktüm ama<br />

okuduklarım hep hayatta kendi<br />

ütopyalarımı yaratma konusunda kafamda<br />

yer etti. Şimdi de her yaptığım işte veya<br />

projede nasıl bir birliktelik yaratabileceğimi,<br />

kolektif mükemmeliyeti yakalamaya<br />

çalışırken geçireceğim eşsiz yolculuğu<br />

düşünüp heyecanlanırım. Sanat kreatif<br />

düşüncenin ana kaynağı. Sanatla ilgili<br />

olmak insana bakmanın ötesinde görmeyi,<br />

fark etmeyi öğretiyor. O yüzden yaptığım<br />

her işin içinde sanat var. Sanatçılarla<br />

dostluğumu çok önemsiyorum, çünkü<br />

onların yaratıcı prosesleri, aslında<br />

girişimcilerin yolculuklarından çok da farklı<br />

değil, çok fazla paralellik var. Bilim, sanat<br />

ve teknolojinin doğru insanlarla birleştiği<br />

yerlerde BIGBANG gibi patlamalar var.<br />

Sanat kreatif düşüncenin ana<br />

kaynağı. Sanatla ilgili olmak<br />

insana bakmanın ötesinde görmeyi,<br />

fark etmeyi öğretiyor.<br />

O yüzden yaptığım her işin içinde<br />

sanat var.<br />

28 Ahu Serter<br />

29


İşte ben bu patlamanın gerçekleştiği yerleri<br />

arıyorum. Daha konvansiyonel bir anlatımla,<br />

gözünüzü kapadığınızda nasıl bir yerde<br />

çalışmayı hayal edersiniz? Kimlerle, ne iş<br />

yapmak istersiniz? Önce hayal edip, sonra<br />

uyguladığımız bir yer Fark Labs. İş ve özel<br />

hayatımda dönüştürmeyi kendine iş edinmiş<br />

bir kişi olarak gözlemim; çoğu şirketin ve<br />

insanın aslında olduğu yerden memnun<br />

olmayıp, dönüşmeyi istemesine rağmen bunu<br />

nasıl yapacağını ve nerden başlayacağını<br />

bilemediği. O zaman öyle bir yer olsun ki,<br />

farklı profillerden yetenekli insanlar bir<br />

araya gelsin, birliktelik zekâsı oluşsun, renkli<br />

ve kucaklayıcı olsun, disiplinler ve<br />

departmanlar arası akışkanlık olsun.<br />

Tamamlanmamışlıklar eksiklik değil,<br />

büyüme alanı olarak görülsün, tanımlı<br />

olmayan konular kaygı yaratmasın ve<br />

zamanla çözülsün. İşte Fark Labs, kendi<br />

bulunduğu yeri güzelleştirmek ve değerli<br />

kılmak isteyen insanların, hatta şirketlerin<br />

de dönüşüm aracı olarak kullanabileceği bir<br />

inovasyon merkezi olarak kuruldu.<br />

Ö.G.<br />

A.S.<br />

Burası geleceğe dükkân açmak isteyen<br />

herkesin kullanımına ve yolculuğuna açık.<br />

Holding içinde yarattığımız bu girişimi bu yıl<br />

sonu itibari ile tamamen bağımsız bir oluşum<br />

haline getiriyoruz. Ben de diğer görevlerimin<br />

yanı sıra ama ağırlıkla Fark Labs’in<br />

girişimcisi olarak kariyerime devam<br />

edeceğim. Mottomuz: BETTER. FUTURE.<br />

TOGETHER<br />

Alanı ve projelerinizi bizzat gelip, gördükten<br />

sonra ben de gerçekten heyecan duydum.<br />

Tüm o dahiyane fikirlerin hayata geçtiğini<br />

görmek için sabırsızlanıyorum. Projeleriniz<br />

arasında en çok ses getirenlerden biri de Arya<br />

Kadın Yatırım Platformu. Birçok kadın<br />

girişimciye ışık oldunuz. Arya için gurur<br />

kaynağınız diyebilir miyiz?<br />

Röportajın başında söyledim ya, ben kendime<br />

meslek olarak çoğu insanın görmediği<br />

fırsatları görüp, parlatmayı edindim diye; işte<br />

Arya’yı bugüne kadar gördüğüm en iyi<br />

fırsatlardan birini parlatmak ve yatırım<br />

yapmak için kurdum. Ne mi bu fırsat:<br />

Kadınlar! Kadınlar dünyanın en az ve<br />

verimsiz şekilde faydalandığı kaynakların en<br />

genişi. Sadece çalışma hayatında değil,<br />

girişim ve yatırım dünyasında da kadın<br />

kapitali kullanımı minimum düzeyde. Yavaş<br />

yavaş dünya bu fırsatı görmeye başladı ve<br />

tüm bu kadın gücü dünyada daha iyi<br />

kullanılsa global gayri safi milli hasılanın ne<br />

büyük oranlarda artacağı ölçümlendi.<br />

İşte Arya da tıpkı Fark Labs gibi,<br />

önemli bir araç olma misyonunu<br />

üstleniyor: Dünyayı Kadın Gücüyle<br />

Dönüştürmek!<br />

2012 yılında Arya Kadın Yatırım<br />

Platformu’nu bir sosyal girişim olarak<br />

kurdum. İlk destekçim, ortağım Münteha<br />

Adalı oldu. Arya girişimcilik, yatırımcılık ve<br />

networking alanlarında kadınlara hizmet<br />

ediyor ve kadınların para ile olan ilişkisini<br />

geliştirmeyi amaçlıyor, çünkü paranın<br />

cinsiyeti yok. Yani para konusunda başarılı<br />

olmak, cinsiyet ayrımcılığını ortadan<br />

kaldırmanın en hızlı yolu. Bu yıl Arya için<br />

bir dönüm noktası: Yolculuğumuzun<br />

başından beri yanımızda olan İş Bankası’nın<br />

da desteğiyle Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun<br />

ilk cinsiyet odaklı (gender lens) fonunu<br />

kuruyoruz. ‘Gender lens’, dünyada son beş<br />

yılda ortaya çıkmış bir kavram. İstatistiklere<br />

göre yönetim kurulunda ve icra ekibinde<br />

kadın ve erkek dengesi olan şirketlerin<br />

performansı diğerlerine göre çok daha<br />

yüksek.<br />

Öte yandan içinde kadınların kurduğu<br />

işletmelere risk sermayesi fonlarının sadece<br />

yüzde 2,5 kadarı. Nedeni ise bu fonların<br />

akışına karar veren ekiplerin de çoğunlukla<br />

salt erkelerden oluşması. Karar vericilerin<br />

sadece yüzde 7,5'i kadın. Yani maalesef<br />

masanın hiçbir tarafında kadınlar dengeli<br />

temsil edilmiyor. Arya Fonu bu eşitsizliği<br />

hem karar vericiler tarafında hem de yatırım<br />

tarafında ortadan kaldırıyor. İçinde en az bir<br />

kadın kurucu olan, büyüme potansiyeli<br />

yüksek şirketlere $<strong>100</strong>K-$500K arası yatırım<br />

yapma misyonuyla çalışıyor. Fonun toplam<br />

büyüklüğünün 10 milyon dolar olmasını<br />

planlıyoruz. Türkiye’nin yetiştirdiği tüm<br />

başarılı iş kadınlarını, kız babalarını ve<br />

kadın olmadan gerçek kalkınmanın<br />

gerçekleşmeyeceğini düşünen tüm kurum ve<br />

kişileri bu fona yatırımcı olmaya çağırıyoruz.<br />

İnşallah bu fon, Türkiye’nin uluslararası<br />

platformlarda örnek gösterildiği bir başarı<br />

hikâyesi yaratacak bizim için.<br />

Ö.G.<br />

A.S.<br />

Ö.G.<br />

A.S.<br />

Merak ediyorum, reddedilen bir girişimci ne<br />

yapmalı? Siz de bir melek yatırımcı olarak<br />

kimleri destekler, kimleri geri çevirirsiniz?<br />

Hatta bu vesile ile yatırımcı ve girişimcilere<br />

1-2 öneriniz de varsa duymak isteriz.<br />

Fark Labs’de bir girişimcide olması gereken<br />

beş özelliği, 5P olarak sıralıyoruz:<br />

Persistence - Sebat<br />

Purpose - Amaç<br />

Passion - Tutku<br />

People - İnsan, takım<br />

Progress - İlerleme<br />

İlla girişimci olmanız gerekmiyor ama bu<br />

kafa yapısına sahip olmanız size her türlü<br />

problemi çözmek için girişimci gibi düşünme<br />

kabiliyetini verir. Ben 5P’si olan girişimcileri<br />

ve takım arkadaşlarını seviyorum, buna<br />

sahip insanlara zaten iş veya başarı tarifi<br />

gerekmiyor. Ret girişimciliğin olmazsa<br />

olmazı. Her reddedildiğinizde aldığınız geri<br />

bildirimi sizi ve ürününüzü daha iyi yapmak<br />

için bir fırsat olarak görürseniz, reddedildikçe<br />

güçlenirsiniz. Aynı zamanda vazgeçmemeyi<br />

öğrenmek de yine ret ile başlıyor.<br />

Yatırımcılığı bir hayat felsefesi<br />

olarak görüyorum, neyi konuşuyorsak<br />

yatırımımızı da oraya yapmalıyız.<br />

Ben kadınlara çok inanıyorum deyip, onlara<br />

yatırım yapmamak veya sürekli gelecek<br />

teknolojileri hakkında konuşup bir tane bile<br />

gelecek odaklı yatırım yapmamak olmaz.<br />

NY’ta finans dünyasında çok kullanılan bir<br />

söz vardır: “Paranı ağzının olduğu yer koy!”<br />

Bu sözü çok seviyorum.<br />

Ve gelelim sanat aşığı Ahu Büyükkuşoğlu<br />

Serter’e… 15 sene önce Bodrum’da açtığınız<br />

ilk butik sanat oteli Casa dell’Arte ile ne<br />

kadar güçlü bir sanatsever ve iyi bir<br />

koleksiyoner olduğunuzu anlamıştık. Sanat<br />

sizin için ne anlam ifade ediyor?<br />

Sanatı çok seviyorum, çok yararlanıyorum<br />

ama sanat bilgisi ve koleksiyonerlik<br />

konusunda iddialı olduğumu söyleyemem.<br />

Bir de sanatı sahip olunacak bir obje gibi<br />

görmüyor, her işi bir yolculuk gibi<br />

algılıyorum; sahibi olmaktansa keyfine ortak<br />

olduğum bir yolculuk gibi... Sanatın<br />

zenginleştirdiği her oluşumu seviyorum, bu<br />

yüzden de Casa dell’Arte’nin hayatımda<br />

büyük önemi var. Türkiye’nin ilk sanat oteli<br />

olarak kurguladığımız Casa dell’Arte,<br />

30<br />

Ahu Serter 31


A.S.<br />

Evet, çok şükür ki 3 kızım da tam olmalarını<br />

istediğim gibi, kendileri hayatta ne hayal<br />

ediyorsa onun peşinden giden, verdikleri<br />

kararların sorumluluğunu alabilen, bağımsız<br />

çocuklar. Ben hep çok çalışan bir anneydim.<br />

Çalışmayı hiçbir zaman yük olarak görmedim,<br />

çocuklarıma da bunu göstermeye çalıştım.<br />

İnsan sevdiği işi yapınca çalışmak aslında bir<br />

hobi haline geliyor, onlara da kendilerine<br />

böyle işler seçmelerini tavsiye ediyorum.<br />

Büyük kızım Selin Culinary Institute of<br />

America’yı bitirdi, 16 yaşından beri her<br />

yazını çeşitli mutfak ve restoranlarda<br />

çalışarak geçirdi. Şimdi Lizbon’da Portekiz ve<br />

Türk yemeklerinin benzerliklerinden ilham<br />

alan LISTAMBUL adlı restoranını açıyor.<br />

Ortanca kızım Amerika’da moleküler<br />

biyoloji ve Çince okuyor; ailemizden bir bilim<br />

kadınının çıkması bizi çok mutlu ediyor.<br />

Küçük sadece 10 yaşında, onu<br />

‘homeschooling’ ile eğitiyoruz, uluslararası<br />

bir online okul sistemine tabi. O da bizimle<br />

birlikte mobil bir hayat yaşıyor. İnsanın<br />

ailesinde huzurlu olması tüm hayatını<br />

etkiliyor, çok şükür bu huzuru kendi<br />

aramızda yakalamış bir aileyiz. Uzaklıklar<br />

bizim için sorun değil, tam tersine kavuşmak<br />

için bir fırsat.<br />

Ö.G.<br />

A.S.<br />

Ö.G.<br />

Bodrum’da açıldığı ilk günden beri dünyanın<br />

çeşitli yerlerinden, sanat zevki odağında<br />

buluşan pek çok insanı ağırladı, bana da bu<br />

kadar değerli insani tanıma imkânı verdi.<br />

Ben buna yatırımcılığımda “Return on<br />

People” diyorum. Yani bazı yatırımlar size<br />

para getirir, bazıları prestij, bazıları da insan...<br />

Birkaç yıl önce Lizbon’da Casa dell’Arte’nin<br />

daha küçük bir versiyonu olan Casa dell’Arte<br />

Club House’u açarak modern Türk insanının<br />

vizyonunu, Türk sanatçılarını da yanınıza<br />

alarak yurt dışına taşıdınız.<br />

Evet, burada Türk sanatçıların eserlerini<br />

sergiledik ve Türk markalarının tanıtımına<br />

yer verdik. Portekizli sanatçıları da tanıma<br />

imkânı bulduk ve onlar için de bir platform<br />

olduk. Club House yaşayan bir galeri. Sanata<br />

sadece koleksiyonerliğini yaptığım bir konu<br />

olarak bakmıyorum, hayatımın her alanına<br />

girmiş bir zenginleştirici o. Diğer konularda<br />

olduğu gibi bu alanda da keşfedici ve<br />

geliştirici olmayı çok seviyorum, o yüzden<br />

pek çok genç sanatçıyla proje yapıyorum.<br />

Tüm bu koşturma içinde 3 kız çocuğu<br />

yetiştirdiniz. Hep çalışan bir anne miydiniz?<br />

Kızlarınız yurt dışında yaşıyorlar. Nasıl<br />

onlarla ilişkileriniz?<br />

Ö.G.<br />

A.S.<br />

Bu kadar yoğun bir iş hayatı içinde kendinize<br />

boş zamanlar yaratabiliyor musunuz?<br />

Hobileriniz var mı mesela? Ya sporla aranız<br />

nasıl?<br />

Söylediğim gibi işim benim hobim, çalıştığım<br />

insanlar da ailemin, sosyal çevremin önemli<br />

bir parçası zaten. Onun dışında bir yere<br />

bağlanmayı sevmem, global bir vatandaş<br />

olarak hem iş hem de özel hayat için çok<br />

seyahat ederim. Eşimle uzun motor<br />

gezilerine gideriz. Ailecek kayak yaparız.<br />

Uzun yürüyüşler yapmayı severim. Eşim<br />

bunun bir hobi olmadığını söylese de kitap<br />

okumayı da çok severim; çok iyi ve hızlı<br />

okurum.<br />

Ö.G.<br />

En tahammülünüz olmayan şey nedir?<br />

A.S.<br />

Tahammül edemediğim şeyler; her şeyi<br />

bildiğini sanan, egosu yüksek insanlar,<br />

“zaten ve ama” laflarının çok kullanılması ve<br />

“bir işin neden yapılamadığına, o işi nasıl<br />

yaparım” diye düşünmekten daha fazla<br />

zaman ayıran insanlar… Bir de “fırsatlar”<br />

yerine “kaygıya” odaklanan kişilerle<br />

anlaşamam.<br />

Ö.G.<br />

Peki size yaşamda “iyi hissettiren” şeyler<br />

nelerdir? En çok ne motive eder sizi?<br />

A.S. Hayal kurmak, hayali ve yeteneği olan güzel<br />

insanlarla tanışmak, onlarla hayata değer katan<br />

projeler yapmak, hikâyelerinin hayal ortağı<br />

olmak beni çok motive eder. Eğlenmek, öğrenmek,<br />

faydalı olmak, anı yaratmak da aynı şekilde. Bir<br />

de kitapların arasında olmak beni çok mutlu ve<br />

huzurlu hissettirir.<br />

Ö.G.<br />

Bundan bir 15 sene sonrası için nasıl bir<br />

resim var zihninizde? Gelecek planlarınızdan<br />

bahsedebilir miyiz biraz?<br />

A.S.<br />

O kadar çok projem var ki, anlat anlat bitmez<br />

ama hepsinin özü bu dünyada kendi<br />

cennetini yaratmaya ve güzel insanlara<br />

Ö.G.<br />

A.S.<br />

çıkıyor. Hayallerim gerçek oldukça zaten<br />

okursunuz, haberiniz olur. Şu an benim için<br />

çok önemli 2 tane hayalim var:<br />

1) Kadın liderliğinde dünyayı dönüştürmek<br />

için kurduğum Arya fonunun devreye<br />

girmesi<br />

2) Kendilerinin daha iyi versiyonunu arayan<br />

şirket ve insanların kullanacağı bir dönüşüm<br />

aracı olan Fark Labs ile Türkiye’den dünyaya<br />

uzanan başarı hikâyeleri yaratmak.<br />

Çok teşekkür ediyoruz. Bir de bonus sorum<br />

olsun; 27.yaşını kutlayan dergimizin <strong>100</strong>.<br />

sayısına konuk olmak nasıl bir his? Hillside<br />

markası sizin için ne ifade ediyor?<br />

Hillside benim gençliğimin markası. Cool,<br />

sofistike, enerjik, açık, sosyal olmayı<br />

çağrıştırdı hep bana, hâlâ da öyle. Dünyadaki<br />

pek çok marka bir “yaşam tarzı” olmayı daha<br />

yeni yeni keşfederken bunu çok önceden<br />

keşfetmiş ve kendisine sadık insanları<br />

bağlayıp, “love brand” olmuş bir marka.<br />

Umarım daha nice sayılarınız ve Hillside’ın<br />

da dönüşerek gelişen nice seneleri olur.<br />

32<br />

Ahu Serter 33


OLED 807 Serisi<br />

Canlı. Güzel.<br />

Etkileyici.<br />

4K UHD OLED Android TV<br />

SATIN ALINABiLECEK EN iYi OLED<br />

TV<br />

QR kodu<br />

tarayın<br />

keşfedin!<br />

www.philips.com.tr/oled


Kanatlı<br />

Uygarlığın<br />

Peşinde<br />

Gri kaz / Fotoğraf: Franz Schabreiter<br />

Fotoğraf: Erkki Alvenmod<br />

Kuş gözlemcileri, en çok görmek istedikleri türlerin sayısı <strong>100</strong>’e ulaştığında şöyle derler: “DALYA!” Bir tür zafer haykırışı olan bu sözün<br />

iki anlamı vardır esasen: İlki, bir şey sayılırken kerteriz olarak alınan rakama gelindiğinde söylenen sözcük. İkincisi, yıldız çiçeği...<br />

Her ikisi de <strong>Hillsider</strong> Magazine’in <strong>100</strong>’üncü sayısını çok iyi anlatıyor bence. Dergicilikte <strong>100</strong>’üncü sayıya ulaşmak kolay iş değil.<br />

Neresinden baksanız saygı duyulacak bir başarı. Çünkü büyük bir emek, istikrar, fedakârlık ve vizyon ister. Dergicilikte çeyrek asrı<br />

geride bırakmış biri olarak böylesi örnekleri çok az gördüm. <strong>Hillsider</strong> Magazine’in ilk sayısı 1995 yılında çıkmış. Yani benim bir dergi<br />

muhabiri-editörü olma hayalleriyle Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne adım attığım sene. Aradan ne çok yıl geçmiş ama <strong>Hillsider</strong><br />

Magazine, “su akar yolunu bulur” misali hep var olmuş. Üstelik tasarımından içeriğine kalitesini sürekli çoğaltarak… “Sanatçı”<br />

ellerde ilmek ilmek dokunan bu kıymetli derginin yazar kadrosuna 90’lı sayılarda dahil olmak, benim için büyük bir onur demek.<br />

Kanatlanmaya devam <strong>Hillsider</strong> Magazine! Nice dalyalara…!<br />

Yazı: Melih Uslu www.melihuslu.com ig/melih_uslu_<br />

Sorularla Kuş Gözlemciliği<br />

eki sizi doğanın tüm renkleriyle buluşturacak, önemli doğal alanların ve<br />

habitatların korunmasına yardımcı olan bu eğlenceli aktivite nasıl yapılır,<br />

püf noktaları nelerdir, kimler kuş gözlemcisi olabilir?<br />

Kuş gözlemi, her şeyden önce insanı dinlendiren, doğa hakkındaki bilgisini<br />

ve vizyonunu genişleten benzersiz bir etkinlik. Sadece gözlemle sınırlı<br />

kalmayıp bilgi ve fotoğraflarınızı paylaşarak, doğa sevgisinin gelişmesine<br />

de katkı sağlayabilirsiniz. Bu sayede ortak heyecanlara sahip dostluklar da<br />

geliştirebilirsiniz. Kondisyonunuz ve beden sağlığınız yeterli ise kaç yaşında olduğunuzun<br />

bir önemi olmuyor. Kuş gözlemi yapmak için ilk koşul, bu işe uygun bir dürbüne sahip<br />

olmaktan geçiyor. Başlangıç için 7x, 8x veya 10x büyütme oranına sahip bir dürbün tercih<br />

edebilirsiniz. Objektif çapı olarak da 30-50 mm. lens arasında bir boyut seçmeniz yeterli.<br />

Daha detaylı özellikleri, basit bir internet araştırmasıyla belirleyebilirsiniz. Zaman içinde<br />

destekleyici ekipmanlar ve üç ayaklı bir teleskop edinerek hobinizi ilerletmek elinizde.<br />

Dört mevsim yapılabilen bu aktivitenin en verimli olduğu saatler, genellikle sabah ve<br />

gün batımına yakın zamanları kapsıyor. Fakat hangi kanatlı türünün ne zaman, nerede<br />

olabileceğini bilmek, gözlemde büyük avantaj sağlayan unsurlardan... Deniz, göl, nehir ve<br />

dere gibi sulak alanların yanı sıra; ormanlarda ve ağaçlı bölgelerde, kırsal alanlarda, hatta<br />

yakın çevrenizde bile kuş gözlemi yapmak mümkün olabiliyor.<br />

Gelelim işin etiğine… Gözlemci, kuşları strese sokacak ve tehlikeye atacak bütün<br />

davranışlardan uzak durarak hobisini gerçekleştirmeli. Gerektiğinde kamuflaj kullanmalı.<br />

Floraya zarar vermemek adına, yollardan ve patikalardan olabildiğince ayrılmamalı. Gözlem<br />

sırasında mecbur kalmadıkça konuşmamalı ve sessizce hareket etmeyi alışkanlık haline<br />

getirmeli. Ayrıca kuşlara yaklaşırken ani hareketlerden kaçınmalı. Nasıl, kolay aslında<br />

değil mi? Bir de güzel haberim var sizlere. Ülkemiz, kıtaları buluşturan konumuyla kuşların<br />

yeryüzündeki önemli göç yolları üzerinde yer alıyor. İşte Türkiye’de 500’e yakın türü<br />

gözlemleyebileceğiniz beş gözde doğal alan:<br />

36<br />

Kanatlı Uygarlığın Peşinde 37


Yaban Ördeklerini Beklerken<br />

Manyas Gölü<br />

Ornitologların Gözdesi<br />

Bafa Gölü<br />

Yüzen Adalarıyla<br />

Ladik Gölü<br />

Balıkesir sınırları içerisinde bulunan<br />

Manyas Kuş Cenneti Millî Parkı, zengin<br />

kanatlı faunası nedeniyle Avrupa Konseyi<br />

tarafından verilen A sınıfı diplomaya<br />

sahip. Her yıl yaklaşık üç milyon kuşu<br />

barındıran gölde yerleşik, göçmen ve ender<br />

rastlanan türlerin de bulunduğu 250’den<br />

fazla kuş türü gözlemlenebiliyor. Her yıl<br />

büyük bölümü yabani türlerden oluşan<br />

<strong>100</strong>.000’den fazla kuşun göl çevresinde<br />

kuluçkaya yattığı biliniyor. Bölgeyi iyi<br />

tanıyan tecrübeli kuş gözlemcilerinin<br />

aktardığı bilgilere bakılırsa bu kış göle<br />

yaban ördeği akını bekleniyor. Pandemi<br />

döneminde göl çevresine yapılan yapay<br />

yuvalarda kuluçkaya yatan tepeli<br />

pelikanların sayısında da ciddi artışlar<br />

görülmüş. Anadolu’nun ilk millî<br />

parklarından biri olan kuş cennetinde,<br />

gözlemcilere pek çok olanak sunuluyor:<br />

Gözetleme kuleleri ve göl kıyısındaki<br />

gözlem alanları, yürüyüş parkurlarıyla<br />

birbirine bağlanmış. Park alanı içerisinde,<br />

yöredeki kuş türlerini anlatan bir de müze<br />

hizmet veriyor. Bölgede kanatlı uygarlığa<br />

atfedilmiş bir festival de düzenleniyor. Her<br />

yıl haziran ayının ilk yarısında yapılan<br />

Uluslararası Bandırma Kuşcenneti<br />

Festivali’nin en son 31’incisi düzenlenmiş.<br />

Çeşitli etkinliklerle şenlenen festival,<br />

toplam beş gün sürüyor.<br />

Mavi kuş<br />

İki bin yıl önce Ege Denizi’nin bir parçası<br />

olan Bafa Gölü, Muğla ile Aydın sınırları<br />

içerisinde yer alıyor. Kıyı uzunluğu 50<br />

kilometreye ulaşan göl, özellikle bahar<br />

aylarında dünyanın dört bir yanından<br />

gelen ornitologları ağırlıyor. Pelikan,<br />

flamingo, şahin, karabatak, beyaz ve tepeli<br />

balıkçıl, gölde barınan 200’ün üzerinde<br />

kuş türünden sadece birkaçı. Gölün<br />

hemen arkasındaki Beşparmak Dağları’nın<br />

eteklerinde görülen akkuyruk kartalı ise<br />

kuş gözlemcilerini en fazla heyecanlandıran<br />

türler arasında bulunuyor. Göl kıyısında<br />

tanıştığım Biyolog Jan Höper, dünyanın<br />

pek çok bölgesinde kuş gözlemi yaptığını,<br />

Bafa Gölü’nün kanatlı çeşitliliğinin çok<br />

zengin olduğunu anlatmıştı. Sazlıklarla<br />

kaplı kıyıların yanında, göl üzerindeki<br />

adacıklar da bölgeye gelen kuşların<br />

en sevdiği barınma alanları arasında.<br />

Bafa Gölü’nde kuş gözlemcilerinin en<br />

sık görüldüğü yerlerden biri de gölün<br />

kuzeybatısında kalan Serçin Mevkii. Yörede<br />

kuş ve bitki türlerinin en fazla yoğunluk<br />

gösterdiği bu bölgeye, Söke yolundan<br />

ayrılan stabilize bir yolla ulaşılıyor. Yeri<br />

gelmişken Bafa Gölü’nün, Türkiye’de 2004<br />

yılından bu yana kutlanan Dünya Kuş<br />

Gözlem Günü’nün önde gelen buluşma<br />

adreslerinden biri olduğunu da belirtelim.<br />

Her yıl ekim ayında gerçekleştirilen<br />

etkinliğin amacı, kamuoyuna kanatlı<br />

ekolojisi hakkında bilgi vererek katılımcıları<br />

kuş gözlemcisi olmaya teşvik etmek. Daha<br />

fazla bilgi için dogadernegi.org internet<br />

adresini takip edebilirsiniz.<br />

Flamingo Cenneti<br />

Akyatan Lagünü<br />

Çukurova’daki en büyük lagün gölü olan<br />

Akyatan, Adana’ya yaklaşık 50 kilometre<br />

uzaklıkta bulunuyor. Seyhan Nehri’nin<br />

azmaklarından biri olan göl, geçtiğimiz<br />

yıllarda bir rekora sahne olmuştu. Doğa<br />

Araştırmaları Derneği ve Orta Doğu Teknik<br />

Üniversitesi Kuş Gözlem Topluluğu üyeleri<br />

tarafından yapılan sayımda, gölde tam 43<br />

bin 350 flamingo tespit edilmişti. Bu rakam,<br />

Anadolu’da son çeyrek asırda tek bir alanda<br />

Manyas Golü - Balıkesir<br />

görülen en fazla flamingo sayısını ifade<br />

ediyor. Gölün batı kısmında yoğunlaşarak<br />

su yüzeyinde pembe adalar oluşturan<br />

flamingoların kuş gözlemcilerine muhteşem<br />

anlar yaşattığını söylememe gerek var mı?<br />

Güneybatıdan çıkan iki kilometrelik dar<br />

bir kanalla denize bağlanan göl, bahar<br />

aylarında en az yarım milyon su kuşuna ev<br />

sahipliği yapıyor. Protein deposu böcekler<br />

bakımından son derece zengin olan gölün<br />

sazlık kıyıları ve çalılıklarla kaplı kumulları,<br />

kuşlar için ideal beslenme ve barınma<br />

alanları oluşturuyor. Yaz ördeği, turaç, saz<br />

horozu, kocagöz, akça cılıbıt, mahmuzlu kız<br />

kuşu ve küçük sumru popülasyonlarıyla<br />

öne çıkan gölde, bugüne dek 250’den<br />

fazla kuş türü gözlem kayıtlarına geçmiş<br />

durumda. Sahi “kayıt” deyince aklıma geldi.<br />

Diyelim ki Akyatan Lagünü’ne gözlem için<br />

gittiniz ve tanıklık ettiğiniz türleri bu işin<br />

meraklılarıyla paylaşmak istiyorsunuz.<br />

Yapmanız gereken şey çok basit: Kuş<br />

gözlemcilerinin buluşma adresi trakus.org’a<br />

ücretsiz üye olup bilgi ve fotoğraflarınızı<br />

siteye yüklemek. Doğal ortamında yaşayan<br />

kuş türleri hakkında anonim olarak<br />

bilgi ve fotoğraf toplanıp paylaşılması<br />

amacıyla kurulan internet platformu<br />

Trakus’ta Türkiye’de gözlenen (Ekim 2022<br />

itibarıyla) 458 tür hakkında ilginç detaylara<br />

ulaşabilirsiniz.<br />

Gelin kanatlı uygarlığın peşi sıra<br />

Karadeniz’e uzanalım. Samsun’un<br />

güneyindeki Ladik Gölü, barındırdığı<br />

zengin kanatlı popülasyonu nedeniyle<br />

Anadolu’nun önemli kuş gözlem<br />

alanlarından biri olarak tanımlanıyor.<br />

Uzunluğu yedi kilometreye ulaşan 950<br />

rakımlı göl, çevresini süsleyen dağ ve<br />

ormanlar sayesinde kuş severlere keyifli<br />

gözlemler sunuyor. Gölü, Anadolu’daki<br />

benzerlerinden ayıran asıl özellik ise<br />

üzerinde yüzen adacıklar. Su kuşlarının<br />

çok sevdiği birer barınma alanına dönüşen<br />

bu adacıkların oluşum hikâyesi de oldukça<br />

ilginç: Gölün tabanında yetişen tatlı su<br />

bitkileri köklerinden ayrılarak su yüzeyinde<br />

birikmiş. Rüzgârın etkisiyle yaprak ve<br />

köklerle birleşen bu kütle, zamanla derinliği<br />

birkaç metreyi bulan yüzen adacıklar<br />

oluşturmuş. Tektonik bir çöküntü sonucu<br />

oluşan göl, yıl boyunca pek çok kuş türüne<br />

ev sahipliği yapıyor. Tepeli toygar, tarla<br />

kuşu, kızıl sırtlı örümcek kuşu, boğmaklı<br />

ardıç, gece balıkçılı, küçük akbalıkçıl, kara<br />

leylek, yeşilbaş, uzunbacak, kız kuşu, yeşil<br />

düdükçün, gümüş martı, küçük sumru, ak<br />

kanatlı sumru ve turna gölde rastlanan kuş<br />

türlerinden bazıları.<br />

Kızıl aynak<br />

Angıt Ördeğinin Yurdu<br />

Kuyucuk Gölü<br />

Kars’ın 30 kilometre kuzeydoğusundaki<br />

Kuyucuk Gölü, son yıllardaki kuş sayım<br />

etkinliklerinde rekorlar kırıyor. Geçtiğimiz<br />

yıllarda burada yapılan Dünya Kuş Gözlem<br />

Günü’nde 41 farklı türden tam 16 bin<br />

469 kuş türü tespit edilmiş. Yine burada<br />

yapılan halkalama çalışmaları ile Kuyucuk<br />

Gölü’ne uğrayan kuşların izlediği göç yolları<br />

takip ediliyor. Dünyanın prestijli ornitoloji<br />

kuruluşları tarafından Avrupa’nın<br />

“seçkin doğa cenneti” olarak tanımlanan<br />

göl, Uluslararası Ramsar Sözleşmesi ile<br />

koruma altında tutuluyor. Yaklaşık 210<br />

hektarlık bir alanı kaplayan göl, kaynak<br />

sularıyla besleniyor. Denizden bin 627<br />

Manyas Golü - Balıkesir<br />

metre yükseklikteki gölün en derin noktası,<br />

yaklaşık 13 metre. Kuş gözlemi ve doğa<br />

turizmi açısından büyük bir potansiyel<br />

taşıyan göldeki en belirgin tür ise angıt<br />

ördeği. 200’den fazla türden on binlerce<br />

kuşu barındıran gölde, nadir görülen<br />

dikkuyruk ördeği ile Sibirya kazına da<br />

rastlanabiliyor.<br />

Eylül 2004’te bir gün içinde dünya angıt<br />

nüfusunun yaklaşık yüzde 12’sinin<br />

(20 binin üzerinde) Kuyucuk Gölü’nde<br />

gözlemlendiğini biliyor muydunuz?<br />

38<br />

Kanatlı Uygarlığın Peşinde<br />

39


Dünyada yeni trend<br />

Kuş gözlemi sadece Türkiye’de değil,<br />

dünyada da popülerliği hızla artan bir<br />

aktivite. Hatta yüz binlerce insan için başlı<br />

başına bir yaşam biçimi. Halen yeryüzünde<br />

50 milyondan fazla aktif kuş gözlemcisi<br />

bulunuyor. Yeni başlayan, başlama<br />

potansiyeli olan ve düzensiz aralıklarla<br />

gözlem yapanlarla birlikte bu rakamın<br />

çeyrek milyara ulaştığı düşünülüyor<br />

40<br />

Gözlemcilerin dünyanın her yerinden<br />

bilgi girebilecekleri, Türkiye dahil<br />

tüm ülkelerden kuş kayıtlarını<br />

sorgulayabilecekleri worldbirds.org adında<br />

bir veri bankası da bulunuyor. Bu global kuş<br />

bankasına iddialı türlerle katkıda bulunmak<br />

isterseniz doğru yerlerde gözlem yapmanız<br />

gerekiyor. Sadece adı geçtiğinde bile kuş<br />

gözlemcilerini heyecanlandıran sekiz doğa<br />

harikasını <strong>Hillsider</strong> Magazine için derledim.<br />

Bu özel alanların dünyada kaydedilen en<br />

yüksek kuş gözlem sayısına sahip<br />

(GBIF- Global Biodiversity Information<br />

Facility verilerine göre) olduğunu<br />

vurgulamak isterim.<br />

Estero Llano Grande State Park,<br />

Teksas – ABD<br />

Yüzlerce kıyı kuşu türünü gözlemlemek için<br />

doğru adres. Pek çok endemik türe kucak<br />

açan parkın sığ gölü, göç mevsimlerinde su<br />

kuşlarını cezbediyor. Ormanlık ve dikenli<br />

çalılıkların içinde yivli gagalı ani ve altamira<br />

oriole ile şansınız varsa nadir bulunan<br />

kırmızı taçlı papağanları görebilirsiniz.<br />

Ottenby Bird Observatory, İsveç<br />

Kuzey Avrupa’nın en çok ziyaret edilen<br />

doğa rezervlerinden biri. Ottenby, kıyıdaki<br />

çayırlar ve zengin ormanlar arasında<br />

uzanan yürüyüş parkurlarıyla dolu. Bu<br />

görkemli gözlem bölgesi, geniş bir kıyı şeridi<br />

üzerinde yer aldığından rezerv boyunca<br />

nadide kuş türleri ve etkileyici okyanus<br />

manzaraları sunuyor.<br />

Point Pelee National Park,<br />

Ontario – Kanada<br />

Göçmen kuş türlerine ilgi duyanlar için<br />

ideal bir gözlem bölgesi. Kuşların önemli<br />

geçiş yolları üzerinde yer alan park, Erie<br />

Gölü ile ayrıcalık kazanıyor. Gözlem<br />

Kanatlı Uygarlığın Peşinde<br />

alanında 390’dan fazla türün kaydedilmiş<br />

olması inanılmaz değil mi sizce de? Parktaki<br />

en iyi kuş çeşitliliğini yakalamak için bahar<br />

aylarında gitmek gerekiyor.<br />

Western Treatment Plant,<br />

Melbourne – Avustralya<br />

Burada, nadir ve nesli tükenmekte olan<br />

kuşlar da dahil olmak üzere 295’ten fazla<br />

kuş türü kaydedilmiş bugüne dek. İster<br />

yeni başlayan bir kuş gözlemcisi olun, ister<br />

deneyimli olun; bu bölgede kuş gözlemciliği<br />

için harika seçenekler sizi bekliyor. Emin<br />

olun, Avustralya’nın en nadir kıyı kuşlarını<br />

burada görebilirsiniz.<br />

Jomfruland Fyr, Norveç<br />

Norveç Ornitoloji Derneği’nin gözdesine<br />

hoş geldiniz! Muhteşem bir kanatlı<br />

habitatına ev sahipliği yapan bu özellikli<br />

bölge, kuş göçleri zamanı gözlemcilere<br />

heyecan verici deneyimler sunuyor. Bugüne<br />

kadar Jomfruland ve çevresinde 330’dan<br />

fazla kuş türü kaydedilmiş. Yörenin iki<br />

karakteristik deniz feneri ise ortama özgün<br />

bir atmosfer kazandırıyor.<br />

Reserva Ecológica Costanera<br />

Sur, Arjantin<br />

Buenos Aires şehir merkezinden sadece<br />

birkaç blok ötede lagünler, bataklıklar,<br />

kızılağaç ormanları ve çayırlarla dolu 350<br />

hektarlık bir gözlem bölgesi. Bu ekolojik<br />

Fotoğraf: Somya Dinkar<br />

koruma alanı, zengin bir faunada 250’den<br />

fazla kuş türüne ev sahipliği yapıyor. Kara<br />

boyunlu kuğu ve diğer su kuşlarının geniş<br />

popülasyonları burada görülüyor.<br />

Rietvlei Nature Reserve,<br />

Gauteng, Güney Afrika<br />

Johannesburg ile Pretoria arasında yer<br />

alan koruma alanı, dünyanın en büyük<br />

kentsel doğa rezervlerinden birini temsil<br />

ediyor. 3 bin 800 hektarlık alana yayılan<br />

bölgede, Güney Afrika’nın ulusal kuşu mavi<br />

turna da görülebiliyor. Turuncu boğazlı<br />

uzunpençe, beyaz göğüslü karabatak, yeşil<br />

sırtlı balıkçıl ve çok daha fazlası burada sizi<br />

bekliyor.<br />

Changaram Wetlands<br />

(Ezhupunna), Kerala – Hindistan<br />

Sulak alanlarıyla tanınan kuş gözlem<br />

noktası, barışçıl bir ortam ve geniş bir tür<br />

çeşitliliği barındırıyor. Yaklaşık 120 yerleşik<br />

türün yanı sıra; çeşitli göçmen kuşlar, farklı<br />

kaynaklardan besleniyor. Bu nedenle de<br />

birbirleriyle çok az rekabete giriyorlar.<br />

Bölgenin dikkate değer türleri arasında<br />

mavi yanaklı arı kuşu yer alıyor.<br />

CUPRA<br />

F ORMENT O R<br />

SEVDİĞİNİ VEYA SEVMEDİĞİNİ<br />

ANLAMAK İÇİN 7 SANİYE YETERLİ.<br />

DETAYLI BİLGİ İÇİN CUPRAOFFICIAL.COM.TR<br />

Doğuş Otomotiv’in CUPRA için tercihi<br />

Doğuş Otomotiv<br />

Trafik Hayattır<br />

CUPRA Formentor’un NEDC standartlarına göre karma CO2 emisyonu 128-175 g/km, karma yakıt tüketimi 5,6-7,7<br />

l/<strong>100</strong> km aralığındadır. Görselde bulunan donanım ve özellikler, Türkiye’de satılmakta olan ürünlerde farklılık<br />

gösterebilir veya opsiyonel olarak sunulabilir. Doğuş Otomotiv’in fiyatlarda, CUPRA modellerinde, teknik<br />

özelliklerde, donanımlarda, renklerde değişiklik yapma ve/veya sonlandırma hakkı saklıdır. CUPRA modelleri ile ilgili<br />

detaylı bilgiye CUPRA Yetkili Satıcılarından ve www.cupraofficial.com.tr adresinden ulaşılabilir.


Yazı: Deniz Özdağ<br />

Ölçülü, Mücadeleci<br />

ve Çekici:<br />

Tenisin<br />

ilham<br />

dolu<br />

yükselisi<br />

Yıllardır severek okuduğum, farklı insanların hikâyelerine ortak olduğum,<br />

trendleri takip ettiğim ve yepyeni rotalar keşfettiğim bir başucu rehberi<br />

diyebilirim <strong>Hillsider</strong> Magazine için. Her bir sayısı renkli ve dolu dolu<br />

sayfalarıyla bambaşka dünyaların kapısını aralıyor. Bu sayfalara <strong>100</strong>. sayı<br />

gibi özel bir sayıda kişisel olarak eşlik etmek ise benim için büyük mutluluk.<br />

Daha nice sayılara ve nice yazılara <strong>Hillsider</strong>.<br />

ig/denizozdag<br />

Bu aralar<br />

başımızı hangi yöne<br />

çevirsek tenisten izler görüyoruz.<br />

Tenis severler için bu izler en az topun<br />

karşılıklı gidiş gelişini izlemek kadar<br />

keyifli. Kendisi, geçmişi çok uzun yıllara<br />

dayanan olimpik bir spor dalı belki ama son<br />

yıllarda yarattığı etki farklı disiplinlere yön<br />

verecek kadar güçlü. Moda, yaşam tarzı,<br />

sanat, dekorasyon gibi alanlara ve hatta<br />

yeni spor dallarının doğuşuna ilham olacak<br />

kadar etkili olması tenisi spor dünyasında<br />

bambaşka bir yerde konumlandırıyor.<br />

Peki tenisi neden<br />

bu kadar seviyoruz?<br />

Seyir zevki yüksek müsabakalara sahne<br />

olması ve hep diri kalan heyecanlı dünyası<br />

haliyle tenisi cazip kılıyor. Ruhundaki<br />

tutarlı ve elit çizgisini de eklemek gerek.<br />

Bu cazibenin gerçek kahramanlarıysa<br />

mücadeleci oyunlarıyla tenisçiler elbette;<br />

uzun saatlere yayılan ve heyecanı dinmeyen<br />

maçları, ezeli Grand Slam rekabetleri<br />

ve kortlarda sergiledikleri karakteristik<br />

oyunlarıyla tenisi kuşaklar boyu sevdirmeyi<br />

başarıyorlar. Özellikle son on senedir<br />

kadın ve erkek klasmanlarında nice güçlü<br />

oyunlar çıkaran Serena Williams, Naomi<br />

Osaka, Rafael Nadal, Roger Federer,<br />

Novak Djokovic, Andy Murray gibi<br />

isimlerin mücadeleleri dünya çapında ilgi<br />

uyandırarak bu sporu zirveye taşımayı<br />

başardı. Bu sevginin zamanla kendini farklı<br />

alanlarda göstermesi ve ilhamını yaymaya<br />

başlaması şaşırtıcı değil. Hatta 2022 yılı<br />

tenis için epey anlamlı –biraz da buruk–<br />

oldu diyebiliriz. Çok önemli iki tenisçinin<br />

kariyerlerine veda yılları olması gözleri<br />

yeniden tenise çevirmeye vesile oldu. Arka<br />

arkaya Serena Williams ve Roger Federer’in<br />

veda mesajları –her ne kadar bekleniyorsa<br />

da– sporun takipçileri arasında hüzünlü<br />

anlara yol açtı. Haleflerinin aynı etkiyi<br />

bırakıp bırakamayacaklarını görmek<br />

için birkaç yıla daha ihtiyacımız olsa da<br />

tenis maçlarını soluksuz izlemeye devam<br />

edeceğimize şüphe yok. Bu haberleri<br />

sindirmeye çalışırken gelin biraz<br />

tenisin hayatımızdaki<br />

yeni oluşumlarına ve<br />

ilham alanlarına<br />

yakından<br />

bakalım.<br />

Amerika’nın tenis sonrası<br />

yeni tutkusu: Pickleball<br />

Bir süredir Amerika’yı kasıp kavuran ve<br />

pandemiyle birlikte ilginin hızla arttığı<br />

bir spor dalı var. Tenisin ilham verdiği<br />

spor dallarından biri olan Pickleball’dan<br />

bahsediyoruz. Tabii bir süre dediğimize<br />

bakmayın zira bu spor dalının geçmişi<br />

1965 yılına dayanıyor. Hikâye Washington<br />

eyaletine bağlı Bainbridge isimli bir<br />

adada başlıyor. Yaz tatilini burada geçiren<br />

kongre üyesi Joel Pritchard ve arkadaşı<br />

Bill Bell’in icadı bu oyun can sıkıntısından<br />

bulunmuş desek abartmış olmayız.<br />

Tatilde sıkılan çocuklarını eğlendirmek<br />

için ellerindeki ekipmanlarla bir oyun<br />

yaratmaya karar veren babalar farkına<br />

varmadan günümüzde 5 milyona yakın<br />

kişinin oynayıp adına federasyonların<br />

kurulduğu bir spor dalının tohumlarını<br />

atmış oluyorlar. Pickleball için tenis,<br />

badminton ve ping-pongun bir karışımı<br />

demek mümkün. Hepsinden biraz almakla<br />

birlikte elbette ki kendine has kuralları<br />

ve ekipmanı olan bir spor. Aynı tenisteki<br />

gibi oyuncular arasında bir ağ, karşılıklı<br />

atılan bir top ve oynamak için raketler<br />

var. Ancak klasik raket yerine paddle adı<br />

verilen, tenis raketinden daha kısa olan<br />

ve şekli biraz küreği andıran bir ekipman<br />

kullanılıyor. Tekler ve çiftler şeklinde<br />

oynanabiliyor. En önemlisi de beden<br />

aktivitesine fayda sağlamaya ek olarak<br />

çok eğlenceli bir sosyalleşme aracı oluyor.<br />

Turnuvaların düzenlendiği bir spor dalı<br />

olmakla birlikte sıklıkla rekreasyon amaçlı<br />

da tercih ediliyor. Öğrenmesi nispeten kolay<br />

ve erişim maliyeti düşük olan Pickleball’a<br />

ilginin pandemi döneminde artması şaşırtıcı<br />

değil aslında. Kapalı alanda olduğu gibi<br />

açık alanlarda da keyifle oynanabilen oyun,<br />

izolasyon dönemi sonrası sağlıklı<br />

bir biçimde açık<br />

alanları<br />

tercih edenlere<br />

çözüm getirdi. Şehir<br />

parklarının küçük birkaç<br />

dokunuşla Pickleball kortlarına<br />

dönüştürülebilmesiyle uzun süre<br />

birbirinden ayrı kalanlar hem sosyalleşme<br />

hem de spor yapma şansına eriştiler. O<br />

dönemde yükselişe geçen Pickleball furyası<br />

halen devam ediyor ve günden güne<br />

meraklısı artıyor.<br />

Araya bir de not düşeyim;<br />

New York Times tarafından<br />

“yılın sporu” ilan edilen,<br />

Hollywood yıldızlarının<br />

ilgisiyle dünya gündemine<br />

oturan ‘Pickleball’ Ocak<br />

ayında Hillside City Club’da<br />

başlıyormuş.<br />

Paddle Tennis ve Padel<br />

Bu furyaya değinmişken yine tenis<br />

ilhamlı iki ayrı raket sporundan daha<br />

bahsetmemek olmaz. Badminton ve<br />

Squash’ın eski etkisini yitirmesiyle birlikte<br />

yükselen Paddle Tennis ve Padel de tenis<br />

meraklılarının radarına girmiş durumda.<br />

Paddle Tennis, genel olarak tenisle benzer<br />

kurallara ve puanlamalara sahip bir dal<br />

ancak kullandığı raket ve toplar daha farklı.<br />

Padel ise cam ve ağdan yapılmış kapalı<br />

kortlarda çiftler halinde oynanan bir oyun.<br />

Özellikle Avrupa’da hızla yaygınlaşan<br />

Padel’ın kimi zaman iş toplantılarına bile<br />

sahne olduğu biliniyor. Squash’ın yerini<br />

aldığını rahatlıkla söyleyebiliriz.<br />

Kimileri için isimleri çok yeni olan bu üç<br />

sporun ülkemizde de meraklıları olduğunu<br />

eklemek gerek. Tenisin bu denli yükselişte<br />

olduğu böyle bir dönemde işin içine<br />

raketin girdiği her dalın kendi müdavimini<br />

yaratacağını söylemek yerinde bir öngörü<br />

olur. Kendinizi yeni bir spor dalına<br />

adamaya hazır hissediyorsanız yanıtlar<br />

sizi bir kortta bekliyor olabilir.<br />

42<br />

Tenisin İlham Dolu Yükselişi<br />

43


Serena Williams x Virgil Abloh - Off-White Fotoğraf: Getty Images<br />

Fotoğraf: Nike<br />

Fotoğraf: Adidas x Gucci<br />

Fotoğraf: Adidas x Gucci<br />

Fotoğraf: MIU MIU<br />

Modada tenis ilhamı<br />

Tenis dünyasının heyecanlı ve tatlı<br />

rekabetinden kendimizi alıp biraz daha<br />

geniş çerçeveden baktığımızda ilham<br />

olduğu alanların başında modanın<br />

geldiğini söylemek mümkün. Tenisçilerin<br />

turnuvalardaki spor giyimleri günlük<br />

hayatta bir akım yaratacak kadar etkili.<br />

Şu aralar TikTok kullanıcılarının<br />

etkisiyle o mecrada virale dönüşen ve<br />

nihayetinde hayatımıza giren bir kavram<br />

bulunuyor. “Tennis-core” adı verilen bu<br />

akım kortlarda hâkim olan sakin renk<br />

paletini ve tenis dokunuşlu çizgileri kort<br />

dışına taşıyor. Beyaz, krem, yeşil, sarı<br />

ve yer yer siyah tonların öne çıktığı bu<br />

stili ifade ederken sessiz lüks ibaresini<br />

kullanmak yerinde olabilir. Zira lüks<br />

hissiyatını kaliteli, şık ama bir o kadar<br />

da ölçülü biçimde göz önüne serdiğini<br />

söyleyebiliriz. Aslına bakacak olursanız<br />

moda dünyasını yakından takip edenlerin<br />

aşina olduğu bir stil söz konusu burada.<br />

Tennis-core, seksenli yıllarda etkisini<br />

göstermeye başlayan ve spor giyimin<br />

günlük hayata entegre olan kullanımını<br />

vurgulayan “athleisure” stilini tenis<br />

perspektifinden yansıtıyor. Giyimi kolay,<br />

çok yönlü, nötr renkli, özgür ve temiz<br />

görünümlü bu stilin markalar tarafından<br />

sahiplenilmesi de gecikmedi haliyle.<br />

İlk yansımaları pileli tenis eteklerinde<br />

gördüğümüzü söyleyebiliriz. Uzun bir<br />

aradan sonra pileli etekler hem spor<br />

markalarının koleksiyonlarına hem de<br />

ünlü tasarımcıların defilelerine geri dönüş<br />

yaptı. Miu Miu’nun 2022 Sonbahar/Kış<br />

defilesinde tenis eteği görünümünde pileli<br />

eteklere yer vermesi epey ses getirdi ve<br />

yolu açmış oldu. Trendleri uygulamada<br />

ve hatta yenilerini oluşturmada ne kadar<br />

etkili olduğunu bildiğimiz Bella Hadid’in bu<br />

yılki Cannes Film Festivali’ne pileli eteğiyle<br />

katılması da bu etekleri sık göreceğimizin<br />

habercisiydi.<br />

Adidas ve Gucci’nin<br />

iş birliğine girerek yine<br />

eteklerde tenis dokunuşları<br />

yapması da dikkatlerden<br />

kaçacak gibi değildi.<br />

Bu noktada tenisçi Serena Williams’ın<br />

etkisine de değinmek lazım. Kendisinin<br />

kortlardaki sayısız şampiyonluk içeren<br />

mücadeleci ruhunun yanı sıra ikonik giyim<br />

tarzıyla da hep gündemde olduğu biliniyor.<br />

Öyle ki 2019 yılında bunu bir adım ileriye<br />

taşıyarak Nike ile iş birliğine girdi ve henüz<br />

yolun başında 10 tasarımcıyla çalışarak<br />

bir koleksiyon hazırladılar. Güzel bir işe<br />

imza atmanın yanında deneyimi nispeten<br />

az ama umut vaat eden tasarımcıları<br />

destekleyerek örnek bir iş de<br />

çıkarmış oldular.<br />

Fotoğraf: Nike<br />

44<br />

Tenisin İlham Dolu Yükselişi<br />

45


King Richard (2021)<br />

BORN FROM A COMBINATION OF<br />

PERFECTION & BOUNDLESS ENERGY<br />

Setup, Runner Up / Kabataş<br />

Gündelik hayatın içinden tenis<br />

Bir yanda modaya verdiği yön bir yanda<br />

sporun içinde yarattığı yeni dallar<br />

ile tenisin ilham dolu yolculuğunun<br />

getirilerine bir nebze değindik. Ama bu<br />

etkiler bu kadarla sınırlı değil. Spordaki<br />

heyecanlı dünyası, sahip olduğu elit ve<br />

retro havasıyla tenis aslında baktığımız,<br />

izlediğimiz, girip çıktığımız çoğu yerde<br />

izlerini bırakmaya devam ediyor. Kortların<br />

efsane isimleri Serena-Venus Williams<br />

kardeşlerin babaları Richard Williams’ın<br />

biyografik hikâyesi King Richard, 2021’de<br />

vizyona giren ve Oscar ödülü getiren bir<br />

film olmayı başardı. Babalarından aldıkları<br />

koçlukla bugünkü kariyerlerini inşa eden<br />

kardeşlerin babalarıyla olan ilişkileri ve<br />

Richard Williams’ın profesyonel duruşuna<br />

odaklanan film 6 dalda Oscar’a aday oldu.<br />

Aralarında En İyi Film adaylığının da<br />

olduğu film başrol oyuncusu Will Smith’e<br />

En İyi Erkek Oyuncu ödülünü getirdi.<br />

Sinemadan ayrılıp da yönümüzü biraz<br />

da mekânlara çevirdiğimizde yine bizi<br />

bekleyen tenis temalı sürprizler var. Hem<br />

de İstanbul’da! Kabataş Setüstü’nün sevilen<br />

mekânlarından Setup’ın bir uzantısı olan<br />

kahve dükkânı Runner Up’a henüz yolunuz<br />

düşmediyse bundan sonrası belki size ilham<br />

olabilir. Instagram hesaplarına girdiğinizde<br />

bile kendilerini tanımlarken “tennis”<br />

ibaresini eklediklerini göreceksiniz. Çünkü<br />

bu mekânın duvarlarında belki de örneğini<br />

şehirde başka yerde göremeyeceğiniz müthiş<br />

bir ‘vintage’ tenis raketi koleksiyonu var.<br />

Mekânın duvarlarına yerleştirilen raketlerin<br />

her biri adeta zamanda yolculuk yaptırıyor.<br />

Çerçevelenmiş siyah beyaz tenis temalı<br />

fotoğraflar da bu yolculuğu perçinliyor.<br />

Şehirde çok yakında tenis temasının hâkim<br />

olduğu Alfie isimli bir başka mekânın<br />

daha açılacağının haberini verelim. Sadece<br />

dekorasyonla değil yarattığı sportif, kendine<br />

güvenen ve aynı zamanda retro hisler de<br />

bırakan ruhuyla tenisin dokunuşlarını<br />

gündelik hayatın mekânlarında görmek<br />

bu sporu sevenleri farklı şekilde mutlu<br />

edecektir.<br />

Şöyle bir uzaktan baktığımızda dünyadaki<br />

yükselişini emin adımlarla artıran tenisle<br />

daha uzun yıllar içli dışlı olacağımızı<br />

görebiliyoruz. Rekabetindeki tatlı sert hava<br />

ve incelikli kurallarıyla spor dünyasının<br />

bu elit dalı ışığını yaymaya, hayatın güzel<br />

anlarına ilham olmaya devam edecek. Spora<br />

karşı mesafeli olanların bile büyüsüne<br />

kapılması an meselesi. Ne dersiniz?<br />

46<br />

Tenisin İlham Dolu Yükselişi<br />

www.numarine.com


IYI HISSETMENIN<br />

YOLU<br />

48 İyi Hissetmenin <strong>100</strong> Yolu<br />

49


50 İyi Hissetmenin <strong>100</strong> Yolu 51


52 İyi Hissetmenin <strong>100</strong> Yolu


Doğaya Rağmen Değil,<br />

Doğa İle Birlikte:<br />

Permakültür<br />

Bir masal diyarında günlerin<br />

birinde ormanda yangın<br />

çıkar. Oradaki canlılar<br />

yangından kaçmak için<br />

var güçleriyle ormandan<br />

kaçarken ufak bir bal kuşu<br />

dereye doğru uçar. Dereden alabildiği birkaç<br />

damla suyu yangın alanının üzerine bırakır.<br />

Bunu gören diğer canlılar bal kuşuna bunu<br />

neden yaptığını sorar. Bal kuşu ise şöyle<br />

yanıt verir: Ben kendi üzerime düşeni<br />

yapıyorum. Eğer siz de yaparsanız, yangını<br />

söndürebiliriz…<br />

Bal kuşunun hikâyesi, gezegenin mevcut<br />

sorunları karşısında insanların düştüğü<br />

ikilemin adeta bir özeti gibi. Bal kuşu misali<br />

sorunların çözümü için hareket edenlerle<br />

ne yapacağını bilemeyenler arasındaki<br />

bu döngüde, gezegenin hikâyesini,<br />

harekete geçenler değiştiriyor. “Doğaya<br />

rağmen değil, doğa ile birlikte” diyerek<br />

çalışmalar yapan permakültür inisiyatifleri<br />

de bal kuşunun öyküsünden ilhamla<br />

sürdürülebilir bir geleceğe katkı sağlamayı<br />

hedefliyor…<br />

Belentepe Çiftliği<br />

Yazı: Merve Ateş<br />

“Zaman; geçmiş, gelecek ve şimdinin sığındığı bir liman. İçinde sayısız dersi<br />

barındıran, kütüphanenin bir ucunda okunmayı bekleyen tozlu, koca kitap.<br />

Her şeyi içine sığdırdığımız, yola birlikte çıktığımız sırt çantası, değişim ve<br />

dönüşümlerin başlangıç noktası…” diyerek başlayan <strong>Hillsider</strong> yolculuğumun<br />

üzerinden bir yıl geçti. Yola birlikte çıktığım sırt çantası gibi işlev gören bir yılı<br />

aşkın o zamanın içine değerli tecrübeler, her biri birbirinden kıymetli onlarca insan<br />

eklediğim için oldukça şanslı ve mutluyum. Sizlerle mevcut olan bu zamanda bana<br />

öğrettiğiniz her şey için teşekkürler <strong>Hillsider</strong> Ailem. Sizi çok seviyor, birlikte nice <strong>100</strong>.<br />

sayılara demek istiyorum!<br />

ig/merveates4<br />

1970’li yıllarda Bill Mollison tarafından geliştirilen<br />

permakültür, insanların doğayla uyum içerisinde olduğu<br />

sürdürülebilir yaşam alanlarını kapsıyor. Gıda, enerji,<br />

barınma gibi temel ihtiyaçların yaşam alanlarında<br />

sürdürülebilir bir şekilde karşılanmasını hedefliyor.<br />

Yeryüzüne saygı, insana saygı ve paylaşım ilkelerinden<br />

oluşan permakültür gerek şehirlerde gerekse diğer<br />

yerlerde doğayla uyumlu bir yaşamın mümkün olduğuna<br />

işaret ediyor.<br />

54 Permakültür 55


Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de<br />

permakültür akımını temsil eden pek çok<br />

oluşum bulunuyor. 2011 yılında Taner<br />

Aksel tarafından kurulan Belentepe<br />

Çiftliği/ @belentepeciftligi, Aksel’in<br />

permakültür ilkelerine göre düzenlediği<br />

bir çiftlik. Belentepe Çiftliği'nde toprak<br />

koruma/üretme, yağmur suyu hasadı,<br />

gıda üretimi, bahçecilik, temiz enerji, geri<br />

dönüşüm, doğal hayvancılık gibi pek çok<br />

çalışma yapılıyor.<br />

“1998’de Bursa Uludağ eteklerinde<br />

bir buğday tarlası almıştım. Arazide<br />

kimyasal ilaç ve gübreden uzak, doğal<br />

tarım yapmaya çalıştım ancak pek<br />

başarılı olamadım. Doğal yaşam<br />

hakkında eğitimleri araştırırken<br />

karşıma permakültür çıktı. İki<br />

haftalık permakültür eğitimi sırasında<br />

doğanın işleyişleri hakkında ne<br />

kadar bilgisiz olduğumu ve yıllar<br />

boyunca arazide yaptığım hataları<br />

fark ettim. Permakültür, arazimi<br />

canlandırmak ve bir çiftlik kurabilmek<br />

için takip edebileceğim etkili bir yol<br />

haritası vermişti. Bu sayede mümkün<br />

olabildiğince kendi kendine yetebilen,<br />

sürdürülebilir bir yaşam alanı olarak<br />

Belentepe Çiftliği’nin permakültür<br />

tasarımını gerçekleştirdim. Farklı<br />

mevsimlerde doğayı gözlemledim,<br />

örüntüleri görmeye çalıştım ve doğanın<br />

en büyük öğretici olduğunu fark ettim.”<br />

2020 yılında ise Aksel ve 28 arkadaşı<br />

permakültürün yaygınlaşması amacıyla<br />

Permatürk Vakfı/@permaturkvakfi‘nı<br />

Permatürk Vakfı<br />

İstanbul Permakültür Kolektifi<br />

kuruyor. Vakıf, permakültür<br />

uygulamalarına yönelik eğitim ve atölyeler<br />

düzenlemenin yanı sıra; bahçe tasarımı<br />

ve dönüşümü için danışmanlık hizmeti<br />

de veriyor. Vakfın Beykoz Belediyesi ile<br />

imzaladığı protokol kapsamında Beykoz<br />

Kanuni Kent Ormanı’nda oluşturduğu bir<br />

ekolojik parkı da bulunuyor. Aksel, ekolojik<br />

park kapsamında yapılan çalışmaları şöyle<br />

özetliyor:<br />

“Ekolojik parkta doğayı<br />

nasıl canlandırdığımızı,<br />

nasıl agroekolojik gıdalar<br />

üretebildiğimizi anlattığımız<br />

eğitim ve atölyeler düzenliyoruz.<br />

Beykoz okulları, çiftçi ve köylüleri<br />

ile çalışıyoruz. Bu çalışmalardan<br />

edindiğimiz tecrübe ve birikimlerle<br />

yurdumuzun çeşitli bölgelerinde<br />

benzer projeleri hayata geçirmeyi<br />

hedefliyoruz. Yakınımızdaki<br />

metruk haldeki yapıları da<br />

‘Ekomahalle’ olarak yeniden<br />

kurgulayacağız.”<br />

Permakültür konusunda kapsamlı<br />

çalışmalar gerçekleştiren diğer bir oluşum<br />

İstanbul Permakültür Kolektifi<br />

/@istanbul.permakultur.kolektifi.<br />

Kolektifin kurucuları arasında yer alan<br />

Dilek Yalçın Demiralp’in permakültür<br />

deneyimi 2009 yılında çocuğunu GDO<br />

içermeyen besinlerle beslemek istemesiyle<br />

başlıyor. 2012’de permakültür eğitimi,<br />

2013’te İstanbul Permakültür Kolektifi’nin<br />

kurulmasıyla devam eden bu süreçte<br />

şehirde yaşayan insanların doğa temelli<br />

yolculuklarına permakültür tasarımı ile<br />

bakmasının sağlanması amaçlanıyor.<br />

“Yaşam alanlarımızı doğa<br />

üzerinde yarattığımız negatif<br />

etkiyi en aza indirerek<br />

tasarlamak, kendi ihtiyacımızı<br />

karşılarken çevremizi<br />

sömürmemek, ekonomik<br />

olarak uygulanabilir, ekolojik<br />

olarak sağlıklı ve uzun vadede<br />

sürdürülebilir sistemler kurmak<br />

kulağınıza nasıl gelir?<br />

Tüm bunları yaparken de<br />

birbiriyle rekabet etmeyen,<br />

birlikte ahenkli bir şekilde<br />

çalışabilen, birbirine öğreten ve<br />

öğrenen topluluklar oluşturmak…”<br />

“İstanbul Permakültür Kolektifi<br />

olarak; permakültür başta<br />

olmak üzere, ekoloji ve kendi<br />

kendine yeterlilikle ilgili eğitimler,<br />

atölyeler, sohbetler, konferanslar<br />

düzenliyoruz.<br />

Okullarda içeriğinde ekoloji,<br />

doğa ve permakültür olan ve<br />

müfredatını bizim hazırladığımız<br />

‘’Doğa ve Çocuk’’ dersleri veriyor,<br />

çocuklarla birlikte bahçe<br />

tasarlıyor ve bahçeden elde<br />

ettiğimiz ürünlerle de “Yemek<br />

Atölyesi” yapıyoruz.<br />

Arazilerde, çiftliklerde,<br />

okullarda ya da şehirde evlere,<br />

iş yerlerine, topluluklara<br />

permakültür tasarımı ve<br />

danışmanlık yapıyoruz. Sosyal<br />

girişimler, dernekler, okullar,<br />

üreticilerle ağlar oluşturuyor ve<br />

iş birliği içerisinde kalmaya özen<br />

gösteriyoruz.”<br />

Aylin Zeynep Ertem’in öncülük ettiği<br />

Sihirli Tohumlar/@sihirlitohumlar<br />

oluşumu ise, bir ailenin karavanla başlayan<br />

yolculuklarını doğa sevgisiyle bir araya<br />

getirmesinin sonucu. Ailesiyle yaptığı<br />

karavan yolculuklarında insanın doğanın<br />

bir parçası olduğunu daha iyi anladığını<br />

belirten Ertem, ilk olarak 2011 yılında<br />

bir çiftlik kuruyor. 2017’de ise çiftliği<br />

permakültür tasarımıyla yeniden inşa<br />

ederek, çiftlikte sürdürülebilir bir yapı<br />

oluşturuyor. Böylece Sihirli Tohumlar<br />

ürettiği gıdayla çiftlikteki yaşamı ve<br />

ziyaretçileri destekleyen, kendi elektriğini<br />

üreten, su ihtiyacının büyük bir kısmını<br />

yağmur suyu hasadıyla karşılayan, biyolojik<br />

arıtma ve kompost tuvaletlerin kullanıldığı<br />

ve biyolojik çeşitliliğin arttığı bir yerleşkeye<br />

dönüşüyor.<br />

Sihirli Tohumlar<br />

Sihirli Tohumlar<br />

“Topraktaki organik madde<br />

miktarını arttırmak adına<br />

çalışmalar yürütüyoruz.<br />

Mutfak atıklarını komposta<br />

dönüştürüyoruz. Su ve enerji<br />

konularında ise yağmur suyunu<br />

toprakta tutan hendekler mevcut.<br />

Arazimizde bu suyu depolamak<br />

ve dağıtmak için göletlerimiz<br />

var. Çiftlikte yetiştirdiğimiz<br />

ürünlerle Sihirli Tohumlar<br />

ailesini ve ziyaretçilerimizi<br />

beslemeye de önem veriyoruz.<br />

Bunların dışında, çiftlikte farklı<br />

konu ve uygulama alanlarında<br />

etkinlikler düzenliyoruz.<br />

Misyonumuz yarattığımız bu<br />

yaşam biçimini daha çok kişiyle<br />

paylaşabilmek ve aktarabilmek.<br />

Permakültür uygulamalarıyla<br />

zehirsiz bahçeler yaratmak ve<br />

sürdürülebilir yaşam alanları<br />

kurgulamak mümkün.”<br />

Sihirli Tohumlar Sihirli Tohumlar<br />

56<br />

Permakültür 57


Fotoğraf: Thuy Ha Bich<br />

Uyku Deyip<br />

Geçmeyelim...<br />

Yaklaşık 300.000 yıldır var olduğu belirtilen türümüz<br />

Homo Sapiens’in ana besin kaynakları nedir diye sorarsanız<br />

sıralama şu şekildedir;<br />

1. Nefes<br />

2. Uyku<br />

3. Ağız yoluyla alınan besin maddeleri<br />

4. Sevgi<br />

Göreceğiniz üzere, sirkadiyen ritimlere göre her 24 saat içinde<br />

uyunan 6-8 saat arasında değişen kaliteli bir uyku beden-zihin<br />

dengesinin baş rol oyuncularından.<br />

Neredeyse çeyrek asırdır kalitesinden ve özgünlüğünden hiç ödün vermeden<br />

yüksek bir gusto ile yayıncılık hayatına devam eden <strong>Hillsider</strong> Magazine’in<br />

yazarlar ekibinde ben de kalem tutmaktan mutluluk ve neşe duyuyorum.<br />

Son derece titiz ve yenilikçi olan <strong>Hillsider</strong>’ın <strong>100</strong>.sayısı kutlu olsun!<br />

Yazı: Ebru Şinik / Ayurveda Eğitmeni & Wellbeing Uzmanı<br />

www.yukselencag.com<br />

Ç<br />

Neden Sirkadiyen<br />

Ritimlere göre uyumak önemli peki?<br />

Ç<br />

ünkü bedenimizdeki organlar, hücreler güneş ışığının dalga boyuna göre<br />

işlevlerini değiştirirler. Yani gece uykusu sağlık açısından asla gündüz<br />

uykusunun yerini tutamaz. Bedenimiz robotik bir mekanizmaya sahip olup,<br />

biyolojik ritimleri sirkadiyen ritimlere yani doğanın ritimlerine uyumludur.<br />

Buna göre her gece güneş battıktan birkaç saat sonra fizik bedenin doğal<br />

detoks mekanizmaları çalışmaya başlar ya da çalışmaya başlamak ister diyelim uyumayanlar<br />

veya uyuyamayanlar için. Her gece ortalama 22.00-02.00 arası beden fizyolojiden toksinleri<br />

atmak için çalışmaya başlar. İlk görevi de sindirim sistemini temizlemektir; o yüzden<br />

akşam ağır yemekler yemek hiç de akıllıca bir seçim değildir. Çünkü böyle bir durumda<br />

beden sindirim sistemini yenilemek ve temizlemek için kullanması gereken enerjiyi,<br />

yediklerinizin ana sindirim sürecini tamamlamak için kullanmak zorunda kalacak ve<br />

doğal detoks süreciniz sekteye uğrayacaktır. Bu arada elbette yeni hücre replikasyonları,<br />

58 Uyku Deyip Geçmeyelim...<br />

hillsider.com<br />

59


Az uyuyanlar kilo vermekte de<br />

çok zorlanır ve hatta veremez.<br />

Neden?<br />

Peki Yetersiz ve Düzensiz<br />

Uykunun Olumsuz Etkileri<br />

Nelerdir?<br />

Fotoğraf: Ketut Subiyanto<br />

melatonin hormonunun gece boyunca<br />

yükselmesiyle diğer hormon salgı bezlerinin<br />

düzenlenmesi, bazı organların pasif<br />

çalışma halinde dinlenmeye geçmesi vb.<br />

gibi eylemler de gerçekleşir. Farklı saat<br />

aralıklarında fizyolojimiz birbirleri ile<br />

bağlantılı olarak bir dizi iş yapar. Ama<br />

eğer gece yatağa sürekli 24.00-01.00 ve<br />

sonrasında giden gruptaysanız, “wellaging”<br />

dediğimiz süreçten faydalanamayıp,<br />

biyolojik olarak kronolojik yaşınızdan<br />

çok daha hızlı yaşlanmaya başlamanız<br />

kaçınılmazdır.<br />

İşte uykunun önemi, ileri yaşlarda da<br />

sağlıklı bir bedene ve berrak ve mutlu bir<br />

zihne sahip olmak için bu noktada başlar.<br />

Uyku esnasında merkezi sinir sistemimiz<br />

kendisini tamir eder, yıkama yağlama<br />

ve tüm bakım işlerini yapar. Merkezi<br />

sinir sistemi ne kadar dengede olursa<br />

bedenimizdeki diğer tüm fizyolojik<br />

sistemler ona bakarak çalışmayı<br />

sürdürdüğü için, o kadar dengede<br />

olursunuz. Uyuyamadığınız gecelerin<br />

ertesi günü de o derece dengesizleşir tüm<br />

sistemler... Çünkü bedenin her 24 saatte<br />

ihtiyaç duyduğu ana besin kaynaklarından<br />

olan uykuyu yeterince ona vermezseniz,<br />

en ilkel organımız, varlık halimizi yaşamda<br />

tutmakla görevli olan amigdala bunu bir<br />

tehdit olarak algılayıp, gün boyunca böbrek<br />

üstü bezlerine optimal seviyelerin üzerinde<br />

stres hormonu salgılaması için emir verir.<br />

Bu durumda bir çeşit büyüme hormonu<br />

olarak da bilinen DHEA hormon salınımı<br />

salgısı baskılanır ve kortizol lüzumsuzca<br />

yükselme eğiliminde olur.<br />

Bizi hormonlarımız<br />

yönetiyor değerli<br />

<strong>Hillsider</strong> Okurları,<br />

hormonlarınızı<br />

yönetmeyi öğrenirseniz,<br />

beden ve zihninizi de<br />

yönetebilirsiniz!<br />

Hormonlar sadece<br />

uyku ile mi yönetilir?<br />

Elbette hayır ama kaliteli uyku çok önemli<br />

bir parçasıdır. Burundan alınıp verilen nefes<br />

teknikleri ve meditasyon uygulamaları<br />

ve düzenli olarak egzersiz yapmak da<br />

hormonlarımızı oldukça besleyici ve<br />

düzenleyici etkiye sahiptir elbette. Ama<br />

hepsinden önce kaliteli gece uykusu gelir!<br />

Çünkü bu kadar stres hormonu kanda<br />

gezerken nereye kilo veriyorsunuz? Beden<br />

kendisini tehdit altında buluyorsa yağ<br />

hücreleri tahliyesine uzun bir süre izin<br />

vermeyecektir. Epey uğraşmanız lazım<br />

yani bunun için, bedenin tüm doğal<br />

akış mekanizmaları bozuluncaya kadar<br />

zorlamalısınız uykusuz bir şekilde kilo<br />

vermek için; tabii böyle yaptığınız takdirde<br />

de dokularda inflamasyon artışı başlayacak<br />

ve hastalıklara zemin hazırlayacaktır.<br />

Bedenimiz sabit bir<br />

yapıtaşı değildir.<br />

Aynı evrenin kendisi<br />

gibi dinamik ve sürekli<br />

değişen, dönüşen bir<br />

süreçtir.<br />

Kaliteli bir uyku;<br />

Cildin kendini günlük olarak yenilemesini<br />

ve otomatik tamir mekanizmalarını<br />

çalıştırmasını destekler.<br />

Gözaltı morluklarının da oluşmasını<br />

engeller ve stres kaynaklı göz seğirmesi<br />

hareketini de sakinleştirir.<br />

Dengeli bir uyku düzeni stresi azalttığı<br />

için, beslenme alışkanlıklarını ve sindirim<br />

sistemini de olumlu olarak etkileyerek,<br />

destekler. Bu da, sağlıklı besinler ile cilt<br />

tonunun daha berrak olmasını sağladığı<br />

gibi, düzenli bir uyku neticesinde her gün<br />

konforlu bir dışkı tahliyesinin destekçisidir.<br />

Ayrıca optimum düzeyde uyku, bedenin<br />

salgıladığı büyüme hormonu GHA ve stres<br />

ile baş etmemizi sağlayan, inflamasyon<br />

önleyici DHEA hormon salınımını da<br />

artırır. GHA hormonu otomatik olarak<br />

kolajen üretimini çoğaltır yani cildimiz hem<br />

daha berrak hem de daha elastik formuna<br />

kavuşarak ışıldamaya başlar.<br />

1. Erken cilt dejenerasyonları<br />

2. Uyurken kilo veriyoruz. Az uyuyan<br />

kişilerde tokluk hormonu olan leptin salgısı<br />

az olduğu için daha fazla yemek yeme<br />

dürtüsüne sahip olurlar.<br />

3. Az uyuyan kişiler stresi, kaliteli<br />

uyku çekenlere kıyasla tolere edemez.<br />

Uykusuzluk çekenlerin stres hormonu olan<br />

kortizol salınımı çok daha fazladır.<br />

4. Özellikle çocuklarda ve ergenlik<br />

döneminde uykusuzluk beyindeki<br />

bilişsel faaliyetleri olumsuz yönde etkiler.<br />

Unutmayın yeni bir bilginin hafızada kalıcı<br />

olması için beyinde yeni protein oluşması<br />

lazım. Bu protein de 7 saat kaliteli uyku<br />

almadan oluşamıyor.<br />

5. Hormonal düzensizlikler baş gösterir.<br />

6. Bağışıklık sistemi stres hormonu kortizol<br />

yüzünden baskılanmaya ve zayıflamaya<br />

başlar. Muhtelif hastalıklara kapı aralarsınız<br />

yani.<br />

7. Bedenin her 24 saatlik sirkadiyen ritim<br />

içinde doğal olarak çalıştırdığı detoks<br />

mekanizmaları tam randımanla çalışamaz,<br />

fizyolojimizde oksidatif stres yükü çoğalır.<br />

8. Fiziksel performans düşer.<br />

9. Depresyon ve anksiyete eğilimi başlar<br />

10.Beyinde sinir ağı hasarı oluşur.<br />

Şimdi size daha sağlıklı, mutlu, enerjik,<br />

dengede olmak için ve kronolojik yaşınızdan<br />

biyolojik olarak daha genç görünmenizi<br />

sağlayacak olan wellaging sürecinin temel<br />

kirişi ve ilk adımı olan kaliteli bir uyku için<br />

birkaç öneri vermek isterim ki, yazımın da<br />

hakkını vereyim;<br />

1. Geceleri 24.00’den veya daha geç<br />

saatlerden önce yatmaya alışık değilseniz,<br />

her hafta yatış saatinizi yarım saat erkene<br />

çekerek, bedeninizi 22.00-22.30 aralığında<br />

yatacak şekilde alıştırabilirsiniz.<br />

2. Alkol, kafein ve nikotin uykusuzluk<br />

nedenlerindendir. Kafein ve nikotin uyarıcı<br />

olarak etki ederken, alkol ise ağırlık ve<br />

uyuşukluk verdiği halde gece boyunca uyku<br />

bölünmelerine ve ertesi gün boyunca da<br />

yorgun hissetmeye neden olabilir.<br />

3. Günün en zengin öğününün öğle<br />

menüsü olmasına ve akşamları 19.30-20.00<br />

öncesinde nispeten daha hafif bir akşam<br />

yemeği yemeye özen gösterin.<br />

4. Özellikle yağlı yiyeceklerden uzak durun.<br />

Çünkü yağlı besinlerin hazım süresi daha<br />

uzun sürer. Ve akşam yemeğinden sonra<br />

abur cubur atıştırmayın.<br />

5. Bedeniniz gün boyunca yeterince hareket<br />

edip, egzersiz yaptığı takdirde yorulur ve<br />

gece çok daha hızlı uykuya geçer. Gündüz<br />

egzersiz yapmaya fırsat bulamadıysanız,<br />

akşam yemeği sonrası hafif bir yürüyüş veya<br />

evde kendi kendinize uygulayabileceğiniz<br />

rahatlatan bazı yoga pozları uygulaması<br />

oldukça iyi bir fikirdir.<br />

6. Yatak odanızın olabildiğince karanlık,<br />

iyi havalanmış ve serin olmasını sağlayın.<br />

Gerekirse gözünüze yumuşak bir uyku<br />

maskesi takın.<br />

7. Yatakta partneriniz horluyor ise<br />

horlamayı önleyici önlemler almasını<br />

sağlayın ve yine de kulaklarınızı yumuşak<br />

bir kulak tıkacı ile kapayın.<br />

8. Yatağınızı işiniz için asla kullanmayın.<br />

Yatakta bilgisayar ile çalışmak ve I-pad’den<br />

bir şeyler okumak alışkanlıklarınızdan<br />

vazgeçin.<br />

60 Uyku Deyip Geçmeyelim...<br />

61


9. Yatakta cep telefonunuzla oynamayın,<br />

mesaj yazmayın, sosyal medyada<br />

gezinmeyin. Kısaca telefonunuzu yatak<br />

odanızdan çıkarın. Saate ihtiyacınız varsa<br />

eski günlerdeki gibi normal bir çalar saat<br />

alın.<br />

10. Yatak odasında televizyon<br />

bulundurmayın. Yatağa yatmadan en az 1<br />

saat önce de televizyon seyretmeyi bırakın.<br />

Entelektüel olarak sizi zorlamayacak,<br />

rahatlatacak bir şeyler okuyun (yatağınızda<br />

değil, başka bir yerde) veya hafif bir müzik<br />

dinleyerek, duyularınızın gevşemesine izin<br />

verin.<br />

11. Yatak odası mobilyalarını, duvarlarını,<br />

nevresim takımı renklerini sakinleştirici<br />

renklerden seçin.<br />

12. Yatmadan 1 saat kadar önce ılık bir<br />

duş alın ve rahatlatıcı saf uçucu yağların<br />

damlatıldığı sıcak bir küvet içinde 10-15<br />

dakika kadar dinlenin.<br />

13. Banyo sonrası bitkisel yağlarla<br />

Abhyanga Masajı yapın ve/veya ardından<br />

rahat bir yerde oturarak ayak tabanlarınıza<br />

uzun uzun masaj yapın. Bu uygulama tüm<br />

bedendeki gerilim ve tansiyonu alarak,<br />

tahliye eder.<br />

14. Yatak odanızda yatmadan önce sizi<br />

sakinleştiren sandal ağacı veya lavanta gibi<br />

bir tütsü yakabilir veya buhurdanlık içinde<br />

bu tarz saf uçucu yağları kullanabilirsiniz.<br />

Yastık altınıza lavanta keseleri koymak da<br />

bir çözüm.<br />

15. Yatağa yatmadan önce dik bir şekilde<br />

oturarak 5-10 dk. arası Dönüşümlü Burun<br />

Nefes Egzersizi (Nadi Shodhana) uygulayın.<br />

Bu uykusuzluk için en güçlü metotlardan<br />

birisidir.<br />

16. Yatağa yattığınızda uzanır halde 5-10<br />

dk. arası Basit Diyafram Nefesi egzersizi de<br />

çok işe yarayan başka bir nefes egzersizidir.<br />

17. Yatağa yattığınızda tüm bedeninizi<br />

yukarıdan aşağıya ve daha sonra da<br />

aşağıdan yukarıya doğru tarayarak,<br />

bedeninizin her noktasında gün boyunca<br />

oluşan gerilimi serbest bırakacak,<br />

rahatlatacak şekilde komutlar verebilir ve<br />

beden tarama meditasyonu yapabilirsiniz.<br />

18. Omurga ergonomisine uygun bir<br />

yatak ile boyun ve omuz hizanızı yeterli<br />

şekilde destekleyecek bir yastık alın. Hatta<br />

hipoalerjenik etiketli olan yastıkları seçin.<br />

Böylece gece boyunca yastık içindeki<br />

muhtelif ev tozu akarlarının sebep<br />

olabileceği alerjik reaksiyonları mümkün<br />

olduğunca önlemiş olursunuz.<br />

19. Her gün yatağınızı iyice havalandırın<br />

ve nevresim takımlarınızın temiz olmasına<br />

özen gösterin.<br />

20. Gün boyunca uyku şekerlemeleri<br />

yapmaktan kaçının.<br />

21. Yatmadan önce yudum yudum papatya<br />

veya lavanta çayı içebilir veya içine biraz<br />

muskat tozu karıştırılmış ılık keçi sütü,<br />

homojenize edilmemiş inek sütü veya<br />

badem sütü içebilirsiniz. Muskatın içindeki<br />

miristisin maddesinin sinir sistemini<br />

rahatlatıcı etkisi bulunmaktadır.<br />

22. Gece olmadık bir saatte uyanırsanız,<br />

yatakta sırtüstü dümdüz uzanın ve<br />

hayatınızda sahip olduğunuz neler için<br />

şükretmelisiniz diye düşünün. Ve daha<br />

sonra bir önceki gün yaşadığınız şükür<br />

edecek anlarınızı bulun.<br />

23. Yatağa gitmeden önce bir ritüel<br />

oluşturabilirsiniz. Mesela 20.30 civarı<br />

mavi ışık yayan her türlü elektronik<br />

aletinizden uzaklaşıp, madde 12 ve 13’deki<br />

önerilerimi de yapıp, sonrasında da o güne<br />

ait düşüncelerinizi ve yeni niyetlerinizi<br />

Dönüşüm Defterinize yazabilirsiniz. Bu<br />

sayede gece yatmadan önce zihnimizdekileri<br />

yazarak, onu rahatlatır ve sizi uyanık<br />

tutmasını da engellemiş olursunuz.<br />

Tüm bu önerilerim neticesinde uykusuzluğa en iyi gelen şeyin aslında günlük<br />

rutinlerinizi oturtmaktan geçtiğini rahatça söyleyebilirim. Özellikle sabah &<br />

akşam düzenli olarak uygulanan nefes egzersizleri ve mantra meditasyonları<br />

bu sorunu kökünden çözen uygulamalardır. Bu uygulamalar neticesinde<br />

günün gerginliklerini bedeninizden rahatlıkla atabilir, stres seviyenizi optimal<br />

düzeylerde tutabilirsiniz. Böylece zihniniz, bedeniniz yorgun olduğunda onun<br />

uyumasına izin verecektir.<br />

İyi Hissettiren Anlarla Dolu<br />

<strong>100</strong>. Sayıya Özel Seçki...<br />

62 Uyku Deyip Geçmeyelim...


Azra Kohen / h88<br />

Hakan Ateş / h83<br />

Yonca Ebüzziya / h96<br />

Şah Yaycı / h90<br />

Pınar Sabancı / h98<br />

Dr. Ayşegül Çoruhlu / h89<br />

Haluk Akakçe / h25<br />

Onay Akbaş / h27<br />

Cem Yılmaz / h10<br />

Ece Şirin / h94<br />

Görgün Taner / h99<br />

Ayşe Kucuroğlu / h74<br />

Aytaç Biter / h72<br />

Zafer Civelek / h10<br />

İlk günden<br />

bu yana bize<br />

ilham verenler...<br />

Gökhan Öğüt / h77<br />

Derin Sarıyer / h73<br />

Dida Didem Kaymaz / h80<br />

Ece Çiftçi / h95<br />

Burak Gorbon / h17<br />

Meltem Cumbul / h92<br />

Cem Kitapçı & Selim Kemahlı / h15<br />

Emre Sayın / h66<br />

Gamze Cizreli / h81<br />

Refik Anadol / h93<br />

Suzan Sabancı / h34


İlk sayıyı dün gibi hatırlıyorum. <strong>Hillsider</strong>; bakış açısı,<br />

içeriği, tasarımı, baskısı ile Türkiye’de o güne dek<br />

görülmemiş bir dergicilik örneğiydi. Yaratım sürecinin<br />

her aşamasında kadromuza yenilikleri deneyimleme ve<br />

serbestçe çalışma imkânı sunuyordu; bu da bizlere<br />

büyük heyecan veriyordu. Beklediği etkiyi fazlasıyla<br />

yarattı; dergiden öte bir arzu nesnesi haline geldi.<br />

Ardından çıkan benzeri yayınlardan hiçbiri uzun soluklu<br />

olamadı. Basılı yayınların neredeyse kaybolduğu<br />

bugünlerde <strong>Hillsider</strong> halen okuyucusu tarafından heyecanla beklenen bir<br />

dergi olmaya devam ediyor. Bunu, başlangıcından bu yana <strong>Hillsider</strong>’ı<br />

kurumsal kimliğinin bir parçası olarak benimseyen Hillside Grubu'nun<br />

büyük başarısı olarak görüyorum. Ayda Gündüz-Yazar<br />

<strong>Hillsider</strong> ile 14 yıla yakın süren bir yazar-yayın<br />

birlikteliğimiz oldu. Yazı konularımı kendim belirlediğim,<br />

keyifle yazdığım, çektiğim fotoğraflarla yazılarıma destek<br />

sağladığım, özgün sayfa tasarımlarıyla hayat bulan, baskı<br />

bitimini heyecanla bekleyip sayfalarına bakmaya<br />

doyamadığım, benzeri olmayan, bir dergiden çok daha<br />

fazlası <strong>Hillsider</strong> benim için. Nice <strong>100</strong>’lere!<br />

Burak Işık-Yazar<br />

2000 yılında <strong>Hillsider</strong> Magazine ile ilk<br />

karşılaştığımda bir tasarımcı olarak hissettiğim<br />

hayranlığı hâlâ anımsıyorum. İçeriğe eşlik eden tüm<br />

elementlerin böylesi bir ahenk içinde olması o<br />

yıllarda benim pek rastladığım bir şey değildi.<br />

Dergiyi büyük bir heyecanla incelemiştim. Sekiz yıl<br />

sonra <strong>Hillsider</strong>’ın 55'inci sayısında yer alacak bir<br />

makale için çizmem isteniyordu. Hemen ardından<br />

bu kez illüstrasyonum 56'ncı sayının kapağındaydı. Bunlar benim için ilk değildi ancak<br />

geri dönüp baktığımda çalışırken, üretirken beni böylesi iyi hissettiren çok az işin<br />

içinde yer aldığımı söyleyebilirim. Kişisel tarihimdeki yeri böylesi bir duyguyla öne<br />

çıkıyor :) Yansıttığı dünyanın içinden ya da dışından, baktığım her yerden iyiliğe ve<br />

güzelliğe olan inancımı her seferinde tazeleyen bir dünya sundu bana. Bu iyilik hali için<br />

sonsuz teşekkürler… Meral Erdoğan-İllüstratör<br />

Kendini tekrar etmeyen sıra dışı içeriği, yaratıcı tasarımı ile yılların<br />

emeğini ve adanmışlığını yansıtan <strong>Hillsider</strong> dergisine yazmak, onu<br />

posta kutumda görmek ve sayfalarını karıştırmak kadar keyifli ve<br />

heyecan verici olmuştur. Nice yaşlara <strong>Hillsider</strong>! Nihan Vural-Yazar<br />

Modern şehir kadınına en güzel rehberdir.<br />

Ben daha genç bir kızken elimden tutan<br />

bana rehberlik eden birlikte büyümemizi<br />

sağlayan, hep yeni hep trend hep pozitif<br />

hep tarafsız, modern, çağdaş, özgür Türk<br />

insanını temsil eden çok özel bir dergidir<br />

İlk günden bu yana katkıda bulunanlar<br />

Ne dediler?<br />

benim için <strong>Hillsider</strong>… Nur Yılmaz Rupi-Yazar<br />

Her sayısını merakla beklediğim, elime aldığım anda içimi<br />

mutluluk dalgası kaplayan <strong>Hillsider</strong> Magazine <strong>100</strong>. sayısını<br />

yayınlıyor. Zengin içeriğinden ve kaliteli yayın anlayışından ödün<br />

vermeden yoluna devam eden dergimizin harika ekibini<br />

yürekten kutluyorum. <strong>Hillsider</strong> Magazine ailesinin bir parçası<br />

olmaktan her zaman gurur duyuyorum. Ayşe Kaynarcalı-Yazar<br />

Benim için <strong>Hillsider</strong> öncü demek. Dünyalı yaşam demek.<br />

Yenilikçi ve kentli içerik demek. Tasarım sınırlarını zorlayan<br />

bir dergi demek. Kısaca kalite demek.<br />

Dr. Burak Arıkan-Yazar<br />

<strong>Hillsider</strong>'la yolculuğuma başladığımda yeni mezun,<br />

İstanbul'un kaprisli kışını pencereden izleyen bir<br />

kızdım. Benimle Amerika'ya geldi <strong>Hillsider</strong>.<br />

Sayfalarına güney kıyılarından biraz okyanus havası,<br />

üniversite şehirlerinden biraz kendini adamışlık,<br />

Alanya'nın tembel sahillerinden biraz keyif döktüm.<br />

Bir anlamda <strong>Hillsider</strong>'la büyüdüm. Bakalım başka<br />

neler göreceğiz beraber... Elmira Gürses-Yazar<br />

Benim için “iyi yaşa, iyi hisset” felsefesini en keyifli şekilde yansıtan<br />

yayınlardan olan <strong>Hillsider</strong> Magazine’in tarihinde yazılarımla ufak da<br />

olsa bir iz bırakabilmenin mutluluğunu yaşıyor, iyi yaşama sanatının<br />

tam <strong>100</strong> sayıdır en yaratıcı ve yenilikçi şekillerde yansıtılmasında<br />

emeği geçen herkese ayrı ayrı teşekkürlerimi iletiyorum.<br />

Özgün yaşam stillerini eşsiz bakış açılarıyla keşfetmeye devam<br />

edeceğimiz nice sayılara! Koray Caner Öztürk-Yazar<br />

<strong>Hillsider</strong> dergisinde yazmaya<br />

başlamak benim için, heybemde<br />

birikenleri paylaşmak kadar<br />

heybeme birkaç kelam doldurduğum<br />

bir süreçti… Yazarken öğrendiğim ve<br />

insanları kendi dünyama davet<br />

etmeye fırsat bulduğum bu güzel<br />

oluşumun nice sayılarının olması<br />

dileği ile… Mesut Alp-Yazar<br />

<strong>Hillsider</strong> yıllardır dergicilikteki standartları<br />

belirliyor. Zamanının ötesindeki kalitesi,<br />

her daim şaşırtan içeriği ile yeni sayısını<br />

sabırsızlıkla beklediğim bir dergi.<br />

Saffet Emre Tonguç-Yazar<br />

2013’te köşe yazarlığına başladığım ilk günden bu yana, bir parçası<br />

olmaktan hep büyük gurur duyduğum <strong>Hillsider</strong> Magazine, benim<br />

için araştırma ve bilgilerimi aktarma konusunda çok keyifli bir<br />

platform olmakla kalmayıp yeri gelince hayal gücümü ve<br />

yaratıcılığımı da zorladığım ‘oyun alanım’ da oldu. Güzel insanlar,<br />

güzel anılar, güzel konular, güzel geri dönüşler kısacası ‘güzel hisler’<br />

<strong>Hillsider</strong>’da yazmaya başladığım 2012’den beri hayatıma<br />

eklenenler. Tüm bunlar için sana minnettarım sevgili <strong>Hillsider</strong><br />

Magazine. <strong>100</strong>. sayımız kutlu olsun, daha nice güzelliklere, hep<br />

birlikte, hep sağlık ve sevgiyle. Özlem Yücelener-Yazar<br />

Genç bir kadınken <strong>Hillsider</strong> Magazine’e seneler boyunca makaleler yazdım.<br />

O yılların çoğunda yurt dışında yaşıyordum. Okunduğum, insanlara ulaştığım<br />

tek mecramdı <strong>Hillsider</strong>. Müthiş özenir, her sayıda ne yazacağımı günlerce<br />

dert edinirdim. Güzel dert. Dikkat etmediğim ve ilginç bir konuyu yaklaşan<br />

teslim günü sayesinde hayatımdan çekip çıkarır, mercek altına alır işlerdim.<br />

Yazıları teslim ettiğimde derin bir oh çeker ve yayınlandığı anda da sayının<br />

güzelliğinden estetiğinden her seferinde müthiş etkilenirdim. Değer katardı,<br />

her birimize, yaşama. Gururlanırdım işte. Orda olmak güzeldi, özeldi. Çok<br />

sevdiğim insanlarla çalışıyor olmak bir yana, internetin bugün gibi hayatımızı<br />

kaplamadığı o yıllarda, dergi benim ülkemle bağımın belki de en doğrudan<br />

aracıydı, sesimdi. Pırıl pırıl ve high tech bir mikrofondu. Kalbimin belleğinde<br />

<strong>Hillsider</strong>’ı seve seve baş köşelerden birine oturturum. Benim ve sayısız insan<br />

için unutulmazdır, dergiden çok ötesidir. Petek Erim-Yazar<br />

Dergi yayınlamanın bir tür Don Kişot’luk olduğu ülkemizde çıktığı ilk günden<br />

bu yana çizgisini ve kalitesini koruyan <strong>Hillsider</strong> Magazine’in <strong>100</strong>. sayısını<br />

kutlarım. Birkaç sayısına katkıda bulunmuş olmak benim için gurur kaynağı<br />

olan derginin mutfağında çalışanları yürekten kutluyor ve nice yeni başarılar<br />

diliyorum. Sevgi ile... Süha Derbent-Fotoğraf sanatçısı<br />

Yirmi seneden uzun bir süredir bir parçası olduğum<br />

<strong>Hillsider</strong> Magazine, benim için onu gördüğüm ilk<br />

andan itibaren efsanedir. Çığır açan tasarım ve<br />

mizanpajı ile en iyi fotoğraf kullanımı yapan bu<br />

dergiye fotoğraf çekmek, kalıpların dışına çıkan<br />

karelere izin verdiği için, her fotoğrafçı için bir gurur<br />

kaynağıydı. Ufkumu açtığı ve açmaya devam ettiği<br />

için, tüm emeği geçenlere teşekkür ederim.<br />

Uğur Bektaş-Fotoğraf sanatçısı<br />

<strong>Hillsider</strong> dergisi ile profesyonel fotoğraf hayatımın<br />

başlarında tanışmış olmak ve ilk sayılarından<br />

itibaren katkı sağlayanlardan biri olmak benim için<br />

çok kıymetli. <strong>Hillsider</strong>; zamanının ötesinde yenilikçi<br />

ve yaratıcı tasarım anlayışı ile dergicilik ve<br />

yayıncılık sektöründe önde giden bir dergi olarak<br />

tüm diğer medya bileşenlerine her zaman ilham<br />

vermiştir. Günümüz dünyasında hâlâ<br />

konvansiyonel olarak basılıp yayımlanması çok<br />

sevindirici. Nice yüzüncü sayılara…<br />

Yasin Baran-Fotoğraf sanatçısı<br />

66<br />

<strong>Hillsider</strong> Retrospektif


Sayfalara sığmayan<br />

rengarenk destinasyonlar<br />

Tasarım, yaratıcılık ve sanatla açılan<br />

<strong>Hillsider</strong> Magazine kapakları<br />

68 <strong>Hillsider</strong> Retrospektif


W M F P E R F E C T I O N<br />

W MF Z orlu Center City’s Nişantaşı Metropol A taşehir mağazalarında.


Tasarım, Gastronomi, Sanat<br />

Christianborg Sarayı<br />

Dünyadaki “yaşam kalitesi” anketlerinde,<br />

Kopenhag'ın diğer şehirleri geride bırakmasının<br />

birçok nedeni var. Bunlardan biri, mobilitenin<br />

ve şehir sakinlerinin refahının önünü açan inkâr<br />

edilemez, kusursuz şehir planlaması. Basitçe<br />

söylemek gerekirse, bisiklete binmek, yürümek, zihni<br />

ve gustoyu beslemek yani yaşamak için tasarlanmış<br />

bir kent Kopenhag. Gezegendeki en sürdürülebilir,<br />

yaşanabilir ve en mutlu şehirlerden biri olarak<br />

tekrar ve tekrar adlandırılması bu yüzden.<br />

Şehrin Kendisi<br />

Başlı Başına Bir Tasarım<br />

<strong>Hillsider</strong> benim yıllar önce reklam yazarı olarak çalışırken, ajans başkanımıza<br />

kargo ile gelen, ondan önce okumak için odasına girip gizlice masasından<br />

aldığımız okuyup yerine koyduğumuz yegâne dergi. Türkiye'de okumaktan en<br />

keyif aldığım dergilerden biri <strong>Hillsider</strong>. Şimdi yazarı olarak da görev yaparken,<br />

bir kez daha dileğimi tekrarlamak istiyorum: Nice yıllara <strong>Hillsider</strong>!<br />

Yazı ve fotoğraflar: Bahar Akıncı / Gazeteci-Yazar<br />

bhrakinci@gmail.com<br />

S<br />

ineklere, Lego bloklarına,<br />

uzay gemilerine, elmaslara ve<br />

ekmek kızartma makinelerine<br />

benzeyen Kopenhag'ın<br />

siluetini oluşturan binalar,<br />

sofistike bir oyunculukla<br />

adeta dans ediyor. Güzel mimari ve insan<br />

odaklı kentsel tasarım ile eş anlamlı olan<br />

Kopenhag, zarif liman mimarisinden araba<br />

yerine bisiklete öncelik vermeye kadar, 21.<br />

yüzyılın kentsel zorluklarına pragmatik<br />

ama şık çözümler sunuyor.<br />

Tasarım kültürü, gastronomi<br />

kültürünü besliyor.<br />

Kuzey Avrupa’nın avangart başkenti<br />

Kopenhag; İskandinav tarzı sanatsal<br />

tasarım anlayışı sayesinde, uzun zamandır<br />

elinde bulundurduğu Nordik şehirler<br />

ligindeki birinciliğini, bir kültüre daha<br />

borçlu: Gastronomi! Bu başlık çok uzun<br />

yıllardır Kopenhag’a giden gezginlerin<br />

listesinde. Kuzey Avrupa’nın sadeliğini<br />

yaratıcılıkla birleştiren şefler sayesinde,<br />

şehrin ara sokaklarındaki Michelin<br />

yıldızlılardan tutun da küçük şef<br />

lokantalarına ve tahıllı ekşi mayalı ekmek<br />

üzerine yerleştirilen sandviç (smörrebrod)<br />

dükkanlarına kadar şehrin her köşesinde<br />

bir lezzet şöleni yaşanıyor. Şimdi gelin<br />

müzelerinden parklarına, Michelin yıldızlı<br />

lokantalarından, popüler yerel lezzet<br />

noktalarına kadar, cumadan pazar gününe<br />

3 günlük dolu dolu bir Kopenhag turuna<br />

çıkalım beraber.<br />

72 Kopenhag<br />

73


Ilk gün / cuma<br />

Şehir içi ulaşım: Havaalanından<br />

taksiye para vermek yerine, bir kat yukarı<br />

çıktığınızda, trenle 12 dakikada Kopenhag<br />

merkezindesiniz. Metrodan iner inmez<br />

ilk işiniz, tüm müze, metro ve otobüslere<br />

ücretsiz binmenizi sağlayacak 72 saatlik<br />

Copenhagen Card almak olsun.<br />

Kahve & Kahvaltı: Kopenhag aynı<br />

zamanda bir üçüncü dalga kahve ve kahvaltı<br />

cenneti. Hafta içi 08.00’de açılan kahveler,<br />

pazar günleri sabah 10.00’a kadar kapalı.<br />

Bilmenizde fayda var. Şehirde tavsiye<br />

edebileceğim en güzel yeni nesil kahve<br />

& kahvaltı dükkanları ise şöyle: *Sonny<br />

* Wecycle Copenhagen * The Coffee<br />

Collective * Democratic Coffee * Risteriet *<br />

Original Coffee * The Corner 108 * Rist<br />

Plajlar: Yaz mevsiminin ömrü<br />

Kopenhag’da yaklaşık 7 hafta. Bu nedenle<br />

şehre haziran başı ayak bastıysanız,<br />

plajlarda yatmak, müzik dinlemek, arada bir<br />

merhaba diyen güneşten nasibinizi almak<br />

için doğru adres Amager semti.<br />

Kanal Turu: Cuma günü şehirle<br />

tanışmanın ilk yolu; Nyhavn Limanı!<br />

Buradan 10 dakikada bir kalkan kanal<br />

teknelerine atlayıp mimariye hayran<br />

kalmamak mümkün değil. Kanal turları<br />

sabah 09.00 itibariyle başlıyor ve akşam<br />

üzeri 17.00’ye dek devam ediyor. Tekne<br />

ile kanal turu yaklaşık 1 saat sürüyor ve<br />

yetişkinler için ücreti 85 kron. (Yaklaşık<br />

8 euro) 6 ila 15 yaş arası çocuklar yarı<br />

fiyatına, 0 ile 5 yaş arası çocuklar ücretsiz.<br />

Alışveriş: Kopenhag; kıyafet<br />

alışverişinden ziyade enteresan çantalar,<br />

geri dönüştürülmüş tasarım defterler,<br />

ahşap gözlükler, aksesuarlar, bisikletler<br />

ve tasarım objeler konusunda bir cennet.<br />

Şehrin en geniş ve en uzun alışveriş caddesi<br />

olan Stroget, bunun için biçilmiş kaftan.<br />

Dükkanlar hafta içi 18.00, cumartesi<br />

günleri 15.00’te (!) kapanıyor. Ayrıca pazar<br />

günü, müzeler dışında her yer kapalı, bu<br />

nedenle görmek istediğiniz müzeleri pazar<br />

gününe bırakmanızda fayda var.<br />

Bisiklet: Şehrin iki önemli bisiklet<br />

kiralama şirketinden biri Halmtorvet ve<br />

Stalgade caddelerinin kesişim noktasındaki<br />

dükkân, diğeri ise daha kuzeyde yer alan<br />

Turesensgade caddesindeki Cykelbørsen.<br />

1881 yılında kurulmuş olan bu iki kiralama<br />

şirketindeki güncel kiralama fiyatları ve<br />

şartlarına www.cykelborsen.dk adresinden<br />

ulaşabilirsiniz.<br />

Christiansborg Sarayı:<br />

Slotsholmen semtinin küçük ve şirin<br />

adasında Danimarka’nın en göz<br />

alıcı mimarilerinden biri yer alıyor.<br />

Christiansborg, 800 yılı aşkın köklü bir<br />

geçmişe sahip ve bugün Parlamento,<br />

Başbakanlık Merkezi ve Yüksek<br />

Mahkeme’ye ev sahipliği yapıyor. Sarayın<br />

büyük bir bölümü ziyarete açık olsa da<br />

bir kısmı hâlâ kraliyet ailesi tarafından<br />

kullanılıyor. Ziyaret gün ve saatleri için;<br />

www.kongeligeslotte.dk/<br />

Stroget Caddesi<br />

Nyhavn Limanı<br />

Nyhavn Limanı<br />

Tivoli Eğlence Parkı<br />

Little Mermaid Heykeli<br />

Churchill Park<br />

Ikinci gün / cumartesi<br />

Churchillparken, Kastellet,<br />

King’s Garden: Güneşli bir cumartesi<br />

gününü şahane bir şekilde; piknik yaparak,<br />

bisiklete binerek, çimlere uzanıp güneşin<br />

keyfini çıkararak ve üzerine de tarihi bir<br />

şato görerek geçirmek istiyorsanız, bu<br />

yazdığım üç park tam size göre. Her üçü de<br />

gece saat 22.00’ye dek açık.<br />

Küçük Deniz Kızı Heykeli:<br />

İngilizce adı The Little Mermaid<br />

olan Küçük Deniz Kızı’nı görmeden<br />

Danimarka'nın başkenti Kopenhag’dan<br />

ayrılmayın. Nyhavn'dan Kastellet’e kıyı<br />

boyunca ilerleyin (2 km’den az mesafe) ve<br />

şehrin artık simgesi haline gelen ihtişamlı<br />

Küçük Deniz Kızı heykelini yakından<br />

görün. Heykel, Kopenhag'ın resmi amblemi<br />

olarak kabul ediliyor. 1913'te Edvard<br />

Eriksen tarafından yaratılan bronz heykel,<br />

bir zamanlar denizin derinliklerinden gelen<br />

bir deniz kızının hikâyesini anlatan Hans<br />

Christian Andersen'in masallarından birini<br />

de simgeliyor.<br />

Küçük tatlı mahalleler:<br />

Ruhunuzda “hipster”lık varsa en<br />

seveceğiniz mahalle Vesterbro olacak.<br />

Mahalleye Sønder Bulvarı'ndan yürüyerek<br />

başlarsanız yemyeşil ağaçları, bulvarları<br />

geçtikten sonra Kaffe ya da Kihoskh’ya<br />

uğrayabilirsiniz. Kopenhag’ın bir diğer nefis<br />

mahallesi ise Værnedamsvej. 1960’ların<br />

şarkıları ile harika bir müzik ziyafeti çeken<br />

Gronola kahve molası için ideal. Tasarım<br />

ürünü t-shirt’ler, kalemler, bardaklar satın<br />

almak isterseniz de doğru adres Playtype<br />

Store. Le Gourmand ise size şarap, peynir<br />

ve şarküterinin kapılarını aralayacak.<br />

Kødbyens mahallesi ise tıpkı New York’taki<br />

Meatpacking District gibi bir eski kasaplar<br />

bölgesi. Şimdilerdeyse cumartesi ve<br />

pazar günleri kurulan Kødbyens, Mad &<br />

Marked’teki yemek standları, barları ve<br />

elektronik gece kulüpleri ile ünlü.<br />

Tivoli Bahçeleri ve<br />

Eğlence Parkı: Belediye Sarayı<br />

Meydanı’ndan yapacağınız yürüyüş H.C.<br />

Andersens Bulvarı’nı da geçtikten sonra<br />

size Disney parklarını aratmayan meşhur<br />

Tivoli Eğlence Merkezi’ne götürecek.<br />

1843’ten kalma tarihi ile günümüz<br />

bahçe mimarisine ilham kaynağı olmuş<br />

Tivoli Bahçeleri’nin ana girişi olan<br />

Vesterbrogade çok görkemli. Hız treni de<br />

dahil olmak üzere 20’den fazla oyuncağın<br />

olduğu eğlence parkında keyifle vakit<br />

geçirebilirsiniz.<br />

74<br />

Kopenhag


SMK – Statens Museum for Kunst<br />

Üçüncü gün /<br />

pazar<br />

Louisiana Modern Sanatlar<br />

Müzesi: København V’ten 20 dakikada<br />

bir kalan tren sizi, kalbimi çalan<br />

Louisiana’ya götürecek. Avrupa’nın en iyi<br />

modern sanatlar müzesi kesinlikle burası.<br />

1954 yılından başlayarak, günümüze dek<br />

ulaşan koleksiyon; tüm akımlardan çağdaş<br />

sanat eserlerine sahip. Sergilenen eserlerin<br />

yanı sıra manzarası ve bahçesi ile de göz<br />

kamaştırıyor. Müzede Joan Miro, Alexander<br />

Calder, Max Ernst gibi sanatçıların<br />

eserlerinin yanı sıra, Yayoi Kusama, Marina<br />

Abramovic ve Andy Warhol gibi kült haline<br />

gelmiş isimlerin işleri de sergileniyor.<br />

Danimarka Ulusal Galerisi:<br />

“Statens Museum for Kunst”, Kopenhag’ın<br />

en çok ziyaret edilen noktalarından biri.<br />

1700'lerden günümüze kadar dünyanın<br />

dört bir yanında en etkileyici eserleri<br />

sanatseverlerle buluşturuyor. Galerideki<br />

en can alıcı bölümler; Rembrant, Edvard<br />

Munch ve Picasso'nun eserlerinin olduğu<br />

bölümler. Muhteşem bir ambiyansı olan<br />

galeriyi dilerseniz bir rehber eşliğinde de<br />

gezebilirsiniz.<br />

Designmuseum Denmark:<br />

Danimarka Ulusal Tasarım Müzesi. Eğer<br />

bir endüstriyel tasarımcı, mimar, moda<br />

tasarımcısı ya da bu bölümlerden birinin<br />

öğrencisiyseniz; dünya üzerinde ilk<br />

görmeniz gereken adreslerden biri burası.<br />

Bizdeki kurlarla nasıl olacak, bilmiyorum<br />

tabii. Burası Orta Çağ’dan günümüze kadar<br />

hem Batı dünyasından hem Asya’dan<br />

dekoratif sanat, el sanatları ve endüstriyel<br />

tasarım sergileri barındıran müthiş bir<br />

koleksiyona sahip.<br />

Design Museum<br />

Kopenhag ’ın alternatif<br />

yeme – içme adresleri:<br />

Açık sandviç: Günün her saati,<br />

Cafe Dyrehaven’a uğrayıp; tahıllı ekşi<br />

mayalı ekmek üzerine taze kabak,<br />

sarımsak, somon, taze otlar, keçi peyniri,<br />

kabak çekirdeği, kiraz gibi malzemelerle<br />

“smørrebrød” (Danimarka usulü açık<br />

sandviç) yiyebilirsiniz.<br />

Gurme burger: Ünlü “Københavns<br />

Fisketorvet”in yani Kopenhag Balık<br />

Pazarı’nın hemen yanında bulunan Sunset<br />

Boulevard isimli burgerci, günün her saati<br />

43 krona gurme burger, sadece 15 krona<br />

ise mini burger (snack burger) yapıyor.<br />

Fisketorvet (Balık Pazarı):<br />

İçindeki tezgahlarda satılan taze deniz<br />

ürünlerini, Tayland, Çin, Akdeniz tarzı<br />

küçük lokantalarda pişirtebiliyorsunuz.<br />

Kişi başı yemek maliyeti <strong>100</strong> krondan az.<br />

Pizzeria La Fiorita<br />

Hot dog: Kopenhag’da pek çok hotdog<br />

arabası ya da büfesi göreceksiniz ama<br />

benim yediğim en iyi büfenin ismi DØP.<br />

Kişi başı 40 kron civarına mükemmel bir<br />

ziyafet çekebilirsiniz.<br />

Pizza: Merkeze yürüyerek 12 dakika<br />

mesafedeki gölün hemen yanında yer<br />

alan Pizzeria La Fiorita kalbimi çaldı.<br />

Dileyenlere vegan çeşitler ya da tortellini<br />

de var.<br />

Kokteyl: 1656 Kokteyl Bar, ev yapımı<br />

elma şerbeti, kavun püresi, ev yapımı<br />

nar ekşisi, taze zencefil gibi katkısız<br />

malzemelerden yapılan kokteyller sunuyor.<br />

#Kopenhag'tan bunları yapmadan dönmeyin:<br />

Tiger'a (The City Hall Square, No: 59) uğrayıp onlarca elbise<br />

ya da ev eşyasını 10-30 kron arası almadan<br />

Opera binasını görmeden ve bir temsil izlemeden<br />

Eğer yazın giderseniz, bir Kopenhaglı gibi yemeğinizi kese kağıdına sardırıp<br />

kanal kenarında ayaklarınızı suya uzatıp piknik yapmadan<br />

50 yaşına giren Hippi mahallesi Christiana’nın ilginç atmosferini görmeden<br />

76<br />

Kopenhag<br />

77


Peki, Ya<br />

Uçarsan...<br />

"There is freedom waiting for you, On the<br />

breezes of the sky,And you ask "What if I fall?<br />

Oh but my darling, What if you fly?”*<br />

*Meltemin estiği gökyüzünde, seni özgürlük<br />

bekliyor, ve sen; ya düşersem? diye soruyorsun,<br />

ama canım; peki ya uçarsan?<br />

Demiş Erin Hanson, çok sevdiğim bu satırlarında. Ne zaman cesarete<br />

ihtiyacım olsa, düşmekten korksam aklıma gelir. Yeni şeyler denemeye<br />

bayılırım ve bu yönüm adrenalinden pek hazzetmeyen tarafıma genelde<br />

ağır basar. Başka bir deyişle; uçmaya olan merakım, düşmeye olan<br />

korkumun üstesinden gelir.<br />

Hamak yogası da benim için korkularımın üstüne gittiğim, kendimi<br />

özgür hissettiğim ve rahat bırakabildiğim, çok eğlendiğim, aynı zamanda<br />

zihnime meydan okuduğum, kendimi aştığımı hissettiğim ve tüm bunların<br />

yanında beni çok mutlu eden bir pratik.<br />

Benim için sayfalarını ilk açtığımdan beri dopdolu içeriğin, kaliteli duruşun, cool tarzın, şahane tasarımın birleşimi olan sevgili<br />

dergimiz <strong>Hillsider</strong>’ın, bugün <strong>100</strong>. sayısı için bu satırları yazıyor olmak, çok büyük bir mutluluk gerçekten. Onunla tanıştığım ilk<br />

günden beri her kapak tasarımına hayran kaldım, taze dergi kokusunu içime çektim, sayfalarını hep merakla çevirdim, yazıları<br />

büyük zevkle okudum, kendi sayfalarımı hep heyecanla açtım, yazar arkadaşlarımın yazılarını okumaktan çok keyif aldım. Kendimi,<br />

hayat tarzımı kelimelerimle ifade ettiğim, bildiklerimi paylaştığım, her satırı büyük bir zevkle yazdığım bu özgür alanı bana açtığı<br />

için başta derginin yönetmeni sevgili Özlem Gökbel olmak üzere Hillside ailesine çok teşekkür ederim! Birlikte nice <strong>100</strong>’lere...<br />

Yazı: Pınar Morpınar<br />

ig/pinarmorpinar<br />

78 Peki, Ya Uçarsan


NEDIR bu<br />

hamak yogasi ?<br />

i<br />

ngilizcesi Aerial Yoga-<br />

Hammock Yoga olarak<br />

geçen, temelde yoga<br />

pozlarını hamakla<br />

desteklenerek yaptığınız bir<br />

yoga pratiği. Hamak tavanda<br />

bir bara veya özel bir ekipman ile direkt<br />

olarak tavana monte ediliyor. Genel olarak<br />

hamaklar 300 kg’a kadar taşıyabiliyor, bu<br />

yüzden son derece güvenli.<br />

Burada bir parantez açıyorum; Aerial<br />

(Hammock )Yoga yani Hamak Yogası<br />

hamakla yapılan, Aerial Silk uzun ipek<br />

karışımlı kumaş parçalarıyla yapılan,<br />

Antigravity de bilinenin aksine bir tür değil,<br />

marka ismi. Aerial Swing de tutma yerleri<br />

olan bir hamak türü. Ben bu yazıyı ağırlıklı<br />

olarak hamak yogası üzerine hazırladım.<br />

Hamak materyali ve pozlara giriş şekilleri<br />

farklılık gösterse de, prensipleri özünde<br />

aynı. Ben paraşüt kumaşından, daha<br />

sert bir kumaş olan hamağa alışkınım;<br />

pratiklerime 2019’da bu hamak tipini<br />

kullanan Kadıköy’deki Nuve Yoga’da<br />

(@nuveyoga) başladım. Eğitmenlik<br />

eğitimimi de orada aldım ancak bu yazıyı<br />

hazırlarken daha yumuşak ve esnek<br />

bir kumaş olan ipek karışımlı hamağı<br />

da Mamsport Performance Studio’da<br />

(@mamsportsperformancestudio)<br />

deneyimledim ve onunla pratik yapmak<br />

da çok hoşuma gitti. İkisinin de farklı<br />

özellikleri, pratik yapmayı kolaylaştıran<br />

veya daha fazla güç isteyen yönleri var.<br />

Matta yogada girmenin zor olduğu<br />

pozlara hamak yardımıyla çok daha rahat<br />

girebiliyorsunuz; mesela ters duruşlar;<br />

hamak desteğiyle kendinizi çok daha<br />

güvende hissediyorsunuz. Sadece ters<br />

duruşlarda değil, tüm pozlar, hamağın<br />

varlığıyla, bir oyuna, limitlerini keşfettiğin<br />

bir araştırmaya dönüşüyor.<br />

“Matta olmaktan en temel ve<br />

vurgulamak istediğim farkı;<br />

pratiğin ve hareketlerin hamak ile<br />

desteklenmesi ve yumuşatılması”<br />

diye belirtiyor, sayısız pratiğimi birlikte<br />

yaptığım, eğitmenlik eğitimimi de aldığım<br />

sevgili hocam Gayatri. (@gayatriji_yoga)<br />

“Matta ters duruş yaparken<br />

birçok insan düşmekten çok fazla<br />

tedirgin oluyor, ancak aynı duruş<br />

hamakta, hamak desteklediği<br />

için çok daha güvenli ve konforlu<br />

yapılabiliyor. Hatta ilk kez hamak<br />

yoga ile yoga yapmaya başlayan<br />

öğrencilerim Hatha ya da Vinyasa<br />

Yoga sınıflarında ters duruşlara<br />

ya da denge pozlarına çok daha<br />

rahat girebildiklerini söylüyorlar.<br />

Esnekliği arttırmak için de<br />

Hamak Yogası kesinlikle çok daha<br />

destekleyici”<br />

diyor Nuve’deki eğitmenlerimden biri olan<br />

sevgili Burcu (@burcu_coskun) ve ben de<br />

kesinlikle katılıyorum! Zira ters duruşlara<br />

her zaman çekingen yaklaştım, kendimi<br />

güvende hissedemedim; ta ki hamak yogası<br />

ile tanışana kadar. Ters durmanın zevkini<br />

hamak yogası ile tattım.<br />

Hamak yogasının hem fiziksel, hem<br />

zihinsel olarak birçok faydası var. “Core”<br />

kuvveti önemli, tüm vücudu çalıştıran bir<br />

pratik. Mental olarak ‘bırakabilme hissi’ni<br />

de tamamen deneyimlediğiniz bir pratik;<br />

zihin alışkın olmadığı bir poza girdiğinizde,<br />

ne kadar güvende olursanız olun, sanki<br />

düşecekmişsiniz, dengede değilmişsiniz<br />

gibi hissetmenize sebep oluyor. O mental<br />

bariyeri aştıktan sonrası saf mutluluk<br />

desem, yeridir. Zihnin sustuğu, tamamen<br />

o anda olduğunuz, bir nevi meditasyon<br />

hali, bence.<br />

“Yaparken birebir o anda, o<br />

alanda kalmak en güzeli. Bedeni<br />

bütüncül yapısıyla keşfetmek,<br />

eklemi, beli, boynu koruyarak<br />

güçlendirmek, omurların arasını<br />

açıp, omurgayı özgürleştirmek,<br />

nefesle kumaşın üzerinde<br />

kalmak ve akmak, belki de hiç<br />

hissetmediğimiz kasları her<br />

defasında tekrar ve tekrar<br />

hissedebilmek; en güzeli”<br />

diyor sevgili Selin de (@selin_koldas)<br />

O da yıllardır yoga, pilates ve Aerial Silk<br />

eğitmenliği yapıyor, şu an Pilates Plus<br />

Istanbul’da (pilatesplusistanbul) Aerial Silk<br />

dersleri de veriyor.<br />

Hamak yogası özellikle hamak desteğiyle<br />

yaptığımız ters duruşlarda, ağırlığı tamamen<br />

hamağa bırakmamızın da etkisiyle,<br />

vücudun başka bölgelerine yoğun bir baskı<br />

yaratmadan omurganın açılmasına yardımcı<br />

oluyor ve insanı çok rahatlatıyor.<br />

“En başta dolaşım sistemini ve<br />

hücrelerin oksijenlenmesini<br />

hareketlendiriyor. Omurgaya<br />

inanılmaz faydası var, duruş<br />

bozukluğunda, bel, boyun fıtığı<br />

ya da skolyoz ve kifoz rahatsızlığı<br />

olan kişilerde çok etkili ve<br />

rahatlatıcı olabiliyor. Sinir<br />

sistemi ve hormonel sistem<br />

için de çok faydalı”<br />

diye anlatıyor Burcu. Tüm bunları<br />

yazarken önemle belirtmek gerekir ki;<br />

herhangi bir rahatsızlığınız varsa<br />

lütfen doktorunuza danışmadan,<br />

sadece duyduklarınıza - okuduklarınıza<br />

dayanarak denemeyin lütfen. Burcu da<br />

2019’dan beri hamak yogası pratiği yapıyor<br />

ve sonrasında eğitmenlik eğitimi alıp, staj<br />

derslerinin ardından Nuve’de ders vermeye<br />

başladı. Eğitmen olma yolculuğunu şöyle<br />

açıklıyor;<br />

“Açıkçası eğitim alırken<br />

motivasyonum evde kendim<br />

pratik yaparken güvenli bir alan<br />

oluşturabilmekti. Yabancı uyruklu<br />

olan hocamız Türkçe bilmediği<br />

için stüdyo bir sonraki eğitmenlik<br />

eğitiminde asistan eğitmen olarak<br />

kendisine tercümanlık yapmamı<br />

istedi. Orada fark ettim ki, bilgiyi<br />

ve tecrübeyi aktarmak çok keyifli.<br />

Ters duruşlarda korkan kişilere<br />

kendi tecrübemden bahsetmek,<br />

onların yapamam dedikleri<br />

pozlarda onları yüreklendirip,<br />

pozları yapabilmelerini sağlamak<br />

çok iyi hissettirdi.”<br />

Benim de aslında eğitmenlik eğitimine<br />

yazılmamın sebebi, üç sene önce kendime<br />

bir doğum günü hediyesi vererek,<br />

özgürleştiğimi hissettiğim bu harika<br />

alanda pratiğimi derinleştirmekti. Ders<br />

vermeye başlamaya yeni karar verdim<br />

ve motivasyonum öncelikli olarak kendi<br />

yaşadığım tecrübeleri aktarmak, insanlara<br />

yapamayacaklarını düşündükleri şeyleri<br />

yapabileceklerini deneyimletmek olacak.<br />

Özgürlük! Sadece benim değil, bu yazıyı<br />

hazırlarken konuştuğum, hepsi az üç<br />

senedir hamak yogası yapan ve aynı<br />

zamanda eğitmen olan herkesin hamak<br />

yogasına dair ortak hissiymiş meğer<br />

özgürlük. Gerçekten havada asılı olmak,<br />

yer çekimine karşı koyarak pozdan poza<br />

girmek, başka bir şekilde yapmanın<br />

neredeyse imkânsız olduğu hareketleri<br />

hamak yardımıyla yapmak, insana müthiş<br />

bir hafiflik, tarifsiz bir özgürlük, bir kere<br />

deneyimledikten sonra vazgeçemeyeceğiniz<br />

bir boşlukta salınma hissi veriyor.<br />

“Hamak yogası benim için güveni<br />

ve bırakabilmeyi ifade ediyor. Tüm<br />

pozlarını hamak ile destekliyorsun<br />

ve ne kadar güvenebilirsen o<br />

kadar uyumla hareket ediyorsun.<br />

Bu benim için ilk başlarda çok<br />

zordu. Sanırım bu yüzden çok<br />

seviyorum”<br />

diyor sevgili dostum Elif. O da<br />

(@ucmakhanim) eğitmenlik eğitimini<br />

Nuve Yoga’dan aldı, şu anda orada staj<br />

dersleri veriyor. Benim için de ilk başlarda<br />

hamağa ve kendime güvenmek, uyumla<br />

hareket etmek zordu, bazen birkaç gün<br />

ara verince bile kendimi bıraktığım o ilk<br />

anlarda hafif bir endişe hissediyorum.<br />

Tatlı bir heyecanın eşlik ettiği o endişe,<br />

alışır alışmaz yerini güvene ve mutluluğa<br />

bırakıyor. Tabii ki ilk pratiğinizde<br />

korkmanız, endişelenmeniz, hamağa ve<br />

kendinize güvenmemeniz de çok mümkün,<br />

merak etmeyin. Yalnız değilsiniz :) Elif’in<br />

de dediği gibi:<br />

“İlk kez denediğinizde güvenlik<br />

endişesi hissetmek çok normal<br />

hatta uzun yıllar sonra bile<br />

zihnin devreye girmesi ile bazı<br />

kaygılar olabiliyor. Ancak hocanın<br />

talimatlarını dikkatli dinleyip<br />

uyguladığınız takdirde korkacak<br />

hiçbir şey yok.”<br />

80<br />

Peki, Ya Uçarsan 81


Peki kimler<br />

Hamak YogasI<br />

yapabilir?<br />

“Aslında bir yaş sınırımız yok.<br />

Özellikle çocuklara hiçbir şey<br />

öğretmeye gerek yok, hemen<br />

korkusuzca kendi ritimlerinde<br />

pratiğe dahil oluyorlar.<br />

Annem 65 yaşında, kolaylıkla<br />

hamak yogası yapabiliyor.”<br />

diyor Burcu. “Hamile olanlar, son 6 ay<br />

içinde herhangi bir ameliyat geçirmiş<br />

olanlar, 48 saat içinde dolgu ya da botoks<br />

işlemi yaptırmış olanların yapması uygun<br />

olmaz” diye devam ediyor; ancak yukarıda<br />

da önemle vurguladığım gibi; herhangi<br />

bir rahatsızlığınız varsa, doktorunuza<br />

danışmadan pratiğe başlamayın lütfen.<br />

“Hamak yogası deneyimlemek için<br />

yoga pratiğiniz olması gerekmez<br />

ama yoga pratiğinizin olması<br />

hamak yogası dersleri sırasında<br />

nefes ve beden farkındalığı<br />

konusunda avantaj sağlar”<br />

diye öneriyor Elif. Bence de yoga pratiğiniz<br />

varsa daha rahat edersiniz. Çevremde<br />

sıfırdan hamak yogası ile yoga pratiğine<br />

başlamış olan kimse olmadığı için, aksi<br />

bir bakış açısıyla yorum yapamıyorum.<br />

Okuyanlar arasında varsa, bana<br />

ulaşabilirler :)<br />

“Eğer sağlıklıysanız ve tecrübeli bir<br />

öğretmeniniz varsa, denememeniz için<br />

hiçbir sebep yok. Bence her evde eğlenceli<br />

ve basit bir araç olan hamağın olması,<br />

tüm ailenin hareketliğini ve sağlığını<br />

korumasına yardımcı olur” diyor<br />

hocam Gayatri de. Gerçekten de<br />

Gayatri’nin dediği gibi; evde bir hamak<br />

olması harika! Dilediğim zaman, istediğim<br />

kadar ve içimden geldiği gibi pratik<br />

yapabilmek şahane bir his! Eğitmenliği<br />

geliştirmek için de kesinlikle çok faydalı.<br />

Benim hamak yogası pratiklerime<br />

başladığım, eğitmenlik eğitimimi de<br />

aldığım Kadıköy’deki Nuve Yoga’da,<br />

yazımın içinde de bahsettiğim gibi paraşüt<br />

kumaştan hamak kullanılıyor.<br />

Önerebileceğim bir başka stüdyo da<br />

Fulya’da Mamsports Performance Studio.<br />

Kurucusu Mine Melek (@mine_melek)<br />

“Aklın iplerini salmak” olarak adlandırdığı<br />

ve beden, zihin, ruh üzerindeki etkilerine<br />

kapıldığı hamak disiplini ile ilk defa<br />

2013 İtalya Rimini Wellness’da tanışmış,<br />

Türkiye’nin ilk eğitmenlerinden. Uzun<br />

yıllar Antigravity Fitness markasının<br />

Türkiye haklarına sahipmiş. The Mam<br />

Academy’de kendi bünyesindeki Air Arts<br />

Academy-Hava Sanatları: Hamak Yoga<br />

& Fitness Akademisi’nde de eğitimler<br />

veriyor (@airartshammockyoga). Burada<br />

deneyimlediğim hamak türü daha esnek,<br />

daha yumuşak bir kumaş olan ipek<br />

karışımlı hamak.<br />

Araştırma yaparken buluğum stüdyolardan<br />

bir diğeri de Erenköy’de Pilates Plus<br />

İstanbul. Pilates Plus İstanbul’da Aerial<br />

Silk özel dersleri var. Buraya en yakın<br />

zamanda gidip Selin ile Aerial Silk’i de<br />

deneyimlemek istiyorum.<br />

Ayrıca Avrupa Yakası’nda Bakırköy’de<br />

Maya Yoga’da (@mayayogaturkiye),<br />

Anadolu Yakası’nda ise Kozyatağı’nda<br />

Locus Movement (@locusmovement),<br />

Moda’da Goa Yoga (@goayogamoda) ve<br />

Kalamış’ta Niche Pilates & Yoga<br />

(@nichepilatesyoga - sadece özel ders)<br />

pratik yapabileceğiniz stüdyolar. Bu yazıyı<br />

hazırlarken programına hamak yogasını<br />

ekleyen stüdyoların günden güne arttığını<br />

görmek, beni ayrıca çok sevindirdi.<br />

Yogayla ilk tanıştığım zamanlarda,<br />

sonrasında aldığım 200 saatlik eğitimimin<br />

hocalarından biri de olan, her zaman<br />

mentorüm olarak gördüğüm, çok sevgili<br />

hocam Zeyneb Uras; dersler esnasında<br />

konuşurken matın üstünde ve matın<br />

dışında yogadan bahsederdi. İlk zamanlar<br />

hiç anlamazdım; matın dışında yoga<br />

nasıl oluyordu ki? Yıllar içinde anladım;<br />

yoga hayatın ta kendisi. Matın üstünde<br />

yaşadıkların, yaşamın bir yansıması. Ve<br />

bu, hamak yogası için de, tüm kalbimle<br />

söyleyebilirim ki, aynı şekilde geçerli.<br />

Hatta belki duygular, geçişler, yüzleşmeler<br />

daha bile keskin. Hamakta salıncak gibi<br />

sallanırken, içindeki çocuk çok mutlu olur;<br />

zor bir poz çalışırken güvensizliklerin<br />

ortaya çıkar; ters duruşlara girerken<br />

korkularınla yüzleşirsin; kendini bıraktığın<br />

anda rahatlarsın; zihin sustuğu anda<br />

özgürsündür. Düşmekten korkarsın ama,<br />

kendine sorarsın: “Peki, ya uçarsam?”<br />

Yazımı hazırlarken faydalandığım çok değerli katkıları için (alfabetik sırayla)<br />

sevgili Burcu Coşkun, Elif Uçmak, Gayatri, Mine Melek, Selin Koldaş Denli’ye<br />

çok teşekkür ederim.<br />

82<br />

Peki, Ya Uçarsan<br />

83


New Cool<br />

Fotoğraf: Abdullah Yazıc - Stylist: Simay Yılmaz - Saç: Tolga Oğuzhan<br />

Make up: Erdem Şahanlı - Model: Laura Shakimova - P.A: Esra Soylu, Asya Özdemir<br />

shopi go'ya teşekkürler...<br />

BODY Marine Serre, shopi go / DERİ CEKET Rassvet, shopi go<br />

84 New Cool<br />

85


ELBİSE MT1012, shopi go<br />

T-SHIRT shopi go / JEAN Burqu, shopi go<br />

86<br />

New Cool<br />

87


Elbis MT1012, shopi go<br />

T-SHIRT shopi go / JEAN Burqu, shopi go<br />

88 New Cool 89


YÜZÜKLER Romanow, shopi go<br />

Unmatched Luxury<br />

Meets Unrivaled<br />

On-Water Performance<br />

All-new for 2022, the Malibu Wakesetter 25 LSV is the new standard for<br />

25-footers. The 25 LSV is the longest boat in the Luxury Sport V-Drive Series with<br />

all the amenities you need for a big crew on a long day. Cut through big-lake<br />

chop, double-ups and rolling surf waves with the sleek traditional bow even while<br />

fully loaded with an 18-person crew and topped-off ballast. Stretch out and grab<br />

some sun in the luxurious wraparound lounge or convert the space into a dining<br />

room with the Multi View Wake Bench. In a boat this roomy with all these<br />

amenities, the only thing you’ll be leaving behind is the dock.<br />

90 New Cool<br />

www.mevwatersports.com


Türkiye’de yoga denince akla gelen ilk<br />

isimlerden biri olan Zeyneb Uras ile<br />

yoga yolculuğu, kendi yarattığı<br />

‘Sensin Kartları’ ve onu iyi<br />

hissettirenler üzerine<br />

keyifli bir sohbet...<br />

Fotoğraflar: Arda Süsoy<br />

NOW CHAT<br />

Röportaj: Ceyda Abik<br />

Yepyeni heyecanlarla yaratılan, bu süreçte içimizi kıpır kıpır eden<br />

<strong>Hillsider</strong> Magazine’in <strong>100</strong>. sayısının anlamı bambaşka! Her sayısı<br />

birbirinden farklı deneyimler ve isimler içeren bu değerli yayına<br />

küçük de olsa katkım olduğu için çok mutluyum.<br />

ig/ceydaabik<br />

Ceyda Abik<br />

Yoga yolculuğunuzdan bahsedebilir misiniz?<br />

Zeyneb Uras Seneler önce eşimle Los Angeles’da yaşarken<br />

yoga yolculuğum başladı. Farkındalık gelişimi<br />

için ders aldığımız bir hocamız vardı. 5 sene<br />

boyunca hemen hemen her pazar kendisiyle<br />

çalıştık. Ondan tamamen ayrı olarak da<br />

“Zeyneb sen niye yoga yapmıyorsun?<br />

Sanki bedenine çok iyi gelecek,<br />

sen iyi yapacaksın bu işi,” diye kendi<br />

kendime düşünerek yoga stüdyosundaki<br />

derslere gitmeye başladım.<br />

Sonrasında İstanbul'a geri taşındık, çocuklar<br />

oldu. Bir gün ‘Biraz yorgunum, kendime<br />

bakmak istiyorum, kendim için bir şeyler<br />

yapmalıyım’ diye düşündüm ve bir<br />

arkadaşımın stüdyosuna gitmeye başladım.<br />

Ama stüdyo uzak, benim de aklımda<br />

yaşadığım yerlerde niye stüdyo yok diye<br />

düşünceler var. Derken vücudum açılsın,<br />

daha da güçlensin diye bir eğitime yazıldım.<br />

Kısa bir süre sonra da önce hoca sonra da<br />

yoga stüdyoları sahibi oldum. Senelerce yoga<br />

stüdyolarını idare ettim, birçok eğitim<br />

verdim, birçok inziva düzenledim. ‘Kendim<br />

için ne yapabilirim?’ sorusunun cevabı hem<br />

kendime inanılmaz şeyler sundu hem de<br />

birçok kişiye dokundum.<br />

C.A.<br />

“Yaşam Yogam” felsefeniz nedir tam olarak?<br />

Z.U.<br />

Matın üstündeki meditasyonun yaşamımın<br />

her dakikasına yansımasıyla, onun idrakiyle,<br />

yaşam yogam ortaya çıktı. Kendini<br />

irdeleyerek, senin daha derinine, yükseğine<br />

C.A.<br />

Z.U.<br />

ve etrafına akma araştırması gibi yaşam<br />

yogam. Eğer matın üstü seni çekmiyorsa<br />

önemli değil, o hareketleri hiç yapmana gerek<br />

yok. İster spor, ister mat üstünde fiziksel yoga<br />

pratiğin veya işindeki sen, ya da sevdiğinle<br />

sen, ister yemek yerken arkadaşınla<br />

buluştuğun sen… Bunların hepsini<br />

toparlayan bir çerçeve var; bu da farkındalık.<br />

Yani her an arınabilmen, dönüşebilmen ve<br />

gelişebilmen adına gerekeni sunuyor. Mesela<br />

çok canın yanar, belki 3-5 ay, belki de bir<br />

sene sonra olaylar öyle bir gelişir ki; dönüp<br />

“İyi ki oldu” dersin. Yaşam yogam pratiğimle<br />

ben de bu “İYİ Kİ”nin farkına vardım.<br />

‘Benim canım yandı, neden bunlar oldu hiç<br />

anlayamıyorum, bu sanki benim doğrum gibi<br />

değil’ diye düşünüyorsan ama aynı şeyler<br />

başına tekrar tekrar geliyorsa “Acaba yaşam<br />

bana bir şeyler mi söylüyor?” diye bir düşün.<br />

“Bir dur bakalım” diyebilirsen, belki de yaşamın<br />

sana karşı değil de seninle beraber olduğunu<br />

görebilirsin.<br />

Sensin Kartları’ndan bahsedebilir miyiz?<br />

Sensin Kartları benim bütün pratiklerimi<br />

içeriyor; bütün kavrayışımı, bütün soru<br />

işaretlerimi. Seneler içerisinde kendimde<br />

neler çözebildim, neler çözemedim diye<br />

araştırmam sürüyor. Zaten çözebildiklerim<br />

de ya derinleşiyor ya da hafifleşiyor, nasıl<br />

söylemek istersen. Pratik hep sürüyor<br />

esasında yaşam içerisinde. Ne zaman “Ben<br />

bunu hallettim” dediysem, daha derinden<br />

vurdu ve ben öyle bir anladım ki, hiçbir şey<br />

hallettim gibi değil de aslında yaşamın<br />

içerisinde pratiğinle birlikte var olmak adına.<br />

Dolayısıyla acaba ben kartlar tasarlayabilir<br />

miyim diye düşünmeye başladım ve o zaman<br />

92 Zeyneb Uras<br />

93


niyet ettim kartları yapmaya. Kartların bütün<br />

içeriğini oluşturdum. Her bir kartta yaşama<br />

ya da yogaya dair bir kelime var. O kelime<br />

hakkında bana ne yardımcı olduysa, bir iki<br />

cümle şeklinde de o yazıyor.<br />

C.A.<br />

Z.U.<br />

C.A.<br />

Z.U.<br />

C.A.<br />

Güne başlama rutininiz?<br />

Zaman içerisinde neyi yaşamımda<br />

geliştirmek istiyorsam onu deneyimlemeye<br />

özen gösterdim. Biraz daha fazla meditasyon,<br />

biraz daha fazla yürüyüş, biraz daha sakinlik,<br />

biraz daha belki düzenli yoga pratiği. Oluşan<br />

rutinim çok daha serbest, çok daha doğal. Bir<br />

anda buraya gelmiyorsun, biraz zamanla<br />

gelişiyor. Onun için başında birtakım şeyleri<br />

belki biraz daha ötelemek de fayda var. O<br />

sükuneti, o dinginliği içimde bulmaya<br />

çalışıyorum günlük rutinimde.<br />

Kimlerle yoga yapmak isterdiniz?<br />

Bana ilham olan ve senelerdir takip ettiğim<br />

aklıma gelen ilk 3 ismi paylaşabilirim:<br />

Ram Dass, Eckhart Tolle ve Jeff Foster.<br />

Sizi neler iyi hissettirir?<br />

Z.U.<br />

Geçenlerde bir paylaşımda dedim ki:<br />

“Nefesimde olduğum sürece çok iyiyim,<br />

kalbimdeyim. Kalbimde var olduğum sürece,<br />

en güvenilir alanımdayım.”<br />

Seneler içerisinde fark ettim ki, dışarıdan<br />

hiçbir şey beni iyi hissettiremez. Tabii araçlar<br />

var, bazen zorlayabiliyorlar, bazen destek gibi<br />

gözüküyorlar. Ancak seni tam anlamda<br />

güvende, hafiflikte, güçte, sevgide<br />

hissettirecek yer kalbin. Kalbinle, ruhunla,<br />

özünle iletişimde olan nedir diye düşünürsen<br />

cevap belli; aldığın nefes ve verdiğin nefes.<br />

İnsana bu yolculukta ne yardımcı olabilir<br />

diye bakarsak; nefesin ve bir de şu an<br />

bulunduğun yerle şu anki zaman. Burası ve<br />

bu an çok değerli, ben de ilk defa bir<br />

hocamdan duymuştum. Ne yaptığımızla ne<br />

kadar çok ilgileniyoruz, değil mi? Esasında<br />

yoga hiç ona bakmıyor. Neyi, nasıl yaptığın,<br />

hangi farkındalık ile yaptığın önemli. Hem<br />

senin zihnine alan sunacak hem de bu<br />

zihnindeki alan ile yaşamının her anında<br />

pratiğini sürdüreceksin, bu da senin kalbini<br />

duymana imkân tanıyacak.<br />

94 Zeyneb Uras


Uzun zamandır severek takip ettiğim <strong>Hillsider</strong> Magazine’in <strong>100</strong>. sayısında<br />

olmak ne de güzel oldu! Özellikle basılı yayının değerinin her geçen gün<br />

kaybolduğu günlerde hem uzun ve keyifli vakit geçirmelik, hem saklamalık<br />

zamansız içerikler çıkaran bu derginin dilerim nice yüzlerce sayısı olur.<br />

Emeği geçen herkese teşekkürler.<br />

Yazı: Lian Penso Benbasat ig/bukizhepac<br />

“Yerele destek”,<br />

“sıfır atık”, “eco yaşam”<br />

gibi sosyal medya<br />

etiketlerinden çok daha<br />

evvel sessizce yaşanan<br />

bir sürdürülebilir<br />

hayat vardı aslında.<br />

Peki bu hayat kimindi?<br />

ijital dünyada, basılı<br />

yayınlarda, hatta<br />

türlü türlü dost<br />

tavsiyesiyle her gün<br />

yeni çevre dostu<br />

bir ipucu veya yeni<br />

bir ürün keşfetmek<br />

mümkün. Balmumu<br />

saklama kumaşları,<br />

cam, bambu ve buğday pipetler, freeze dry<br />

sebzeler, farklı bitkisel proteinler… İklim<br />

krizi kaygısının her gün daha derine işleyen<br />

jenerasyonlar olarak daha iyi bir gelecek<br />

ve dünya için elimizden geldiğince doğaya<br />

daha az zararlı alternatiflerin peşinden<br />

gidiyoruz. Aslında unuttuğumuz bir şey<br />

var: Bu bilgileri etrafta aramak yerine<br />

daha yakına bakmak! Mesela çocukken<br />

yaz tatillerinizi geçirdiğiniz evi düşünün,<br />

bayramlarda ziyaret ettiğiniz veya belki<br />

de sizinle yaşayan o kişiyi düşünün. Evet<br />

buldunuz diye düşünüyorum; o doğru kişi!<br />

Cevap büyükannelerimizde.<br />

Hem tarifleri hem mutfak alışkanlıklarıyla<br />

sessizce, göstermeden sürdürülebilir<br />

hayatların en güzel örnekleri onlar.<br />

İster şehirde ister köyde. Bugün sessiz<br />

kuşak ve bir kısmını da boomer olarak<br />

tanımladığımız 70 yaş ve üstü kişiler<br />

gençliğinde ebeveynleriyle beraber savaşları,<br />

kıtlığı, yokluğu tatmış insanlar. Evet o<br />

dönem çoğu çocuk ya da ergen olsalar da<br />

kendi ailelerinde bunun yansımalarını<br />

hissedenler diyebiliriz. Belki bambudan<br />

pipetleri, bitkisel sütleri yoktu ancak<br />

günlük hayatlarına entegre olmuş basit<br />

mutfak alışkanlıklarıyla sürdürülebilirlik<br />

anlamında dünyaya katkıları vardı, bu katkı<br />

hâlâ da devam ediyor.<br />

Bu “basit” diye tabir ettiğimiz günlük<br />

hayata entegre alışkanlıklardan ilki kendi<br />

ürününü yetiştirme, saksı tarımı. Kent<br />

tarımı, tarihte genellikle savaş ve buhran<br />

dönemlerinden sonra insanların sebze<br />

ve meyve gereksinimlerini karşılamak<br />

Dikkat çeken bir başka geleneksel tarif<br />

ise Sefarad mutfağının sembolik<br />

lezzetlerinden kabağın kabuklarıyla<br />

yapılan kaşkarikas yani ekşili kabak<br />

kabuğu yemeği. Bu tarif de yine<br />

yokluktan doğan, kabağın her<br />

detayının kullanıldığı bir tarif.<br />

2 orta boy domatesi rendeleyip<br />

1 kahve fincanı zeytinyağı ile beraber<br />

tencerenize koyun ve pişirmeye<br />

başlayın. 4 kabağın kabuklarını<br />

kalın bir şekilde ayırıp ardından<br />

kare olacak şekilde doğrayın ve<br />

domatese ekleyin. Tuz ve 1 tatlı kaşığı<br />

şeker ekleyin. 1 limon sıkın ve pişmeye<br />

yakın yarım demet kadar dereotunu<br />

ince ince doğrayıp yemeğe ekleyin.<br />

Bu yemek bir meze misali<br />

soğuk tüketiliyor. Özellikle<br />

yaz sıcağında sofraya<br />

ferah bir dokunuş yapıyor.<br />

amacıyla yükselmiştir. Özellikle 1. ve<br />

2. Dünya Savaşı dönemlerinde okul<br />

bahçelerinin, kullanılmayan arazilerin bile<br />

tarım alanlarına döndüğünü biliyoruz.<br />

Günümüzde büyükannelerimizin kullandığı<br />

gibi bostanlar pek kalmasa da varsa bahçe,<br />

yoksa balkon, yoksa cam önünde rahatlıkla<br />

taze otlar, sebze, meyve yetiştirmek<br />

mümkün. Ayrıca günümüzde online<br />

alışverişin arttığı, her mesafeden erişilebilir<br />

ürünlerin dijitalde sunulduğu dünyadan çok<br />

uzakta, mahalledeki pazardan, bakkaldan,<br />

manavdan, köşe marketten yaptıkları<br />

alışverişlerle büyüklerimizin karbon ayak<br />

izi her zaman daha düşük olmuş.<br />

Bir diğer basit alışkanlık ise plastikler<br />

ve tek kullanımlık ürünlerin bu<br />

mutfaklardaki azlığı. Büyükannelerin<br />

mutfaklarına girdiğimizde ise gözünüzde<br />

canlandıracağınız bazı öğeleri hatırlatmak<br />

96<br />

Word of Mouth<br />

97


isterim. Mesela kâğıt havlu yerine bez havlu<br />

alışkanlığı. Evet bugün geri dönüştürülebilir<br />

kâğıt havlular olsa da klasik olmuş bir<br />

temizleyici kadar uzun süreli bir çözüm<br />

değil. Elde veya makinede yıkanabilir<br />

bez havlularla tek kullanımlık ürünleri<br />

rahatlıkla reddetmek mümkün. Bunun yanı<br />

sıra plastik kaplara, streç filme alternatif<br />

cam saklama kavanozları bu mutfakların<br />

vazgeçilmezleri.<br />

Özellikle bu jenerasyonun zamanında<br />

limitli erişim sağladığı malzemelerle oluşan<br />

alışkanlıkları bugüne kadar hayatlarında ve<br />

tabii ki tariflerinde.<br />

Sebze ve meyveleri turşulama, reçel yapma,<br />

kurutma ve aroma verici olarak kullanma<br />

gibi yöntemler ürünü saklamanın yanı sıra<br />

gıda atığını da minimize ediyor.<br />

Aynı zamanda da alışverişi ve dışarıya<br />

bağımlığı azaltıyor. Özellikle reçel yapmak<br />

hem pratik hem de evdeki malzemelerle<br />

rahatlıkla yapılabilecek bir israf azaltma<br />

yöntemi. Hazır reçellerin, marmelatların<br />

aksine mandalina, portakal, limon gibi<br />

kabukları yenmeyen ve kalın kabuklu<br />

meyvelerin şekerle, vanilya ile buluşması<br />

leziz bir reçele dönüşebilir. Vişne, erik,<br />

çilek gibi kısa dönemli meyveleri de tüm<br />

seneye reçel olarak yaymak mümkün. Bir<br />

büyükanne mutfağında vişnenin birkaç<br />

türlü kullanımını görebilirsiniz: vişne reçeli,<br />

vişne suyu, vişne kompostosu belki de yıl<br />

ortasını bekleyen bir şişe vişne likörü…<br />

Bayat ekmeklerden kurabiye hazırlama,<br />

kökünden sapına sebzenin her detayını<br />

kullanma, balık pişiyorsa kullanılmayan<br />

parçalarıyla balık çorbası yapma, etin<br />

suyunu stoklama ve az malzemeli tariflerle<br />

lezzetli, yaratıcı yöntemler de büyükanne<br />

mutfak kurallarının olmazsa olmazlarından.<br />

Hatta tarihsel döngüsünün de önem taşıdığı<br />

muzlu ekmek resmen Türkçeye de girmiş<br />

nam-ı diğer banana bread.<br />

Fotoğraf: Roman Odintsov<br />

Muzlu ekmeğin köklerine bir yolculuk...<br />

Kendisi 1930’lu yıllarda Amerika’da<br />

kabartma tozu ve karbonatın<br />

popülerleşmesiyle beraber dikkatleri<br />

çekiyor. Bu popülerliğin arkasındaki dönem<br />

ise 1929’den itibaren derinden hissedilen<br />

ekonomik bunalım yani Büyük Buhran<br />

yılları. Gıdanın her anlamda değerli olduğu<br />

ve ev hanımlarının her türlü atığı azaltmaya<br />

çalıştığı bir dönem. Muzlu ekmek ise bu<br />

noktada ev hanımlarının olgunlaşan ve<br />

çürüyen muzlarını çöpe atmamak ve daha<br />

tutumlu olmak için yarattığı bir tarif olarak<br />

karşımıza çıkıyor.<br />

Bu tarifin yükselişini tetikleyen bir<br />

başka unsur ise başta Royal olmak üzere<br />

farklı markaların karbonat ve kabartma<br />

tozunu seri üretimle piyasaya sürmesiyle<br />

oluyor. Böylelikle olgunlaşmış muzları<br />

değerlendirirken karbonatın, kabartma<br />

tozunun da dahil olduğu mayalanma süresi<br />

olmayan muzlu ekmekler pişirilmeye<br />

başlanıyor. İlk modern muzlu ekmek tarifi<br />

ise 1933 yılında “Pillsbury’s Balanced<br />

Recipes” yemek kitabına giriyor. 1940larda<br />

ise özellikle 2. Dünya Savaşı döneminde<br />

yine muzlu ekmek mutfakların hâkimi<br />

Fotoğraf: Leigh Skomal<br />

olmaya devam ediyor. Amerikan şef yazar<br />

Irma S. Rombauer tarafından yazılan<br />

“The Joy of Cooking” kitabının 1946<br />

edisyonunda yer alan muzlu ekmekte<br />

tek yumurta, ekşi süt veya yayık altı<br />

dediğimiz buttermilk kullanılıyor. Baharatın<br />

kullanılmadığı bu tarifte konu tabii ki hayal<br />

gücünü harekete geçirmek değil mideyi<br />

doyurmak.<br />

98<br />

Word of Mouth<br />

99


102-105<br />

108-112<br />

114-118<br />

120-125<br />

BİR ANİMASYON USTASI: PETER LORD<br />

HAVAALANLARINDA SANAT<br />

SANATÇI SÖYLEŞİLERİ<br />

JAPONYA DOSYASI<br />

101


<strong>Hillsider</strong>’ın <strong>100</strong>. sayıya ulaşması ne güzel. Her sayıda, ilk yazım çıktığındaki<br />

kadar mutlu oluyorum. Şehrin farklı noktalarında dergi ile karşılaşmak<br />

bana kıvanç veriyor. <strong>Hillsider</strong> olmasa belki de yazıya hiç dökülmeyecek<br />

seyahat anılarımın, heyecanlarımın, meraklarımın kayda geçmiş olduğunu<br />

görüyorum. 2004 yılındaki 34. sayıdan beri bu neşeli, dinamik derginin<br />

yazarıyım. Böyle istikrarlı bir varoluş içinde bana da sayfalarını ayırdığı için<br />

<strong>Hillsider</strong>’a teşekkürler!<br />

Yazı: Berna Gençalp<br />

bernagencalp@gmail.com<br />

dı, yaşayan en önemli ustalar arasında sayılan biri var karşınızda;<br />

Aardman Animations’ın eş-kurucusu ve Yaratıcı Yönetmeni Peter Lord.<br />

Kendisi 2022’nin Ekim ayında 10. Canlandıranlar Uluslararası Film<br />

Festivali’nin Onur Konuğu olarak İstanbul’daydı. Her yaştan izleyiciye<br />

hitap eden animasyonlarını zaten biliyordum. Canlandıranlar ekibinde yer<br />

aldığım için İstanbul ziyareti sırasında kendisiyle tanışma fırsatı buldum.<br />

Festivalde yaptığı etkinliklerden arta kalan zamanlarda Boğaz’da, İstiklal ’de, Eminönü’nde<br />

uzun uzun yürüdük. Peter Lord İstanbul’a gelirken yanında ünlü animasyon karakteri<br />

Morph’u da getirmişti. Zaman zaman kutusundan çıkarıp çeşitli İstanbul manzaralarında<br />

Morph’u fotoğraflamayı hiç ihmal etmedi. Sosyal medyadaki Canlandıranlar hesaplarında<br />

ve Morph hesaplarında bu sevimli karakterin mutlu İstanbul pozlarını görebilirsiniz. Peter<br />

Lord, Salt Galata’nın Oditoryum’unda gerçekleşen ve iki saat kadar süren konuşmasının<br />

ardından yine iki saat kadar İstanbullu hayranlarına Morph ile birlikte poz verdi.<br />

102 Peter Lord 103


Okul Arkadaşlığından Ortaklığa<br />

Peter Lord’un Bristol’de gelişen kariyer<br />

hikâyesi oldukça ilginç. O, sadece usta<br />

bir animasyoncu değil aynı zamanda en<br />

yetenekli insanları bulup ekibine katmayı,<br />

kazanılan başarıyı onlarla paylaşmayı<br />

bilen bir kişi. Hikâye orta okul öğrencisi<br />

Peter Lord’un arkadaşı David Sproxtan<br />

ile eğlenmek için yaptığı animasyon<br />

denemeleri ile başlıyor. 16 mm. kamera<br />

kullanarak yaptıkları bu denemeler onlara<br />

hem çok eğlenceli hem de büyüleyici<br />

geliyor. İlerleyen yıllarda animasyon<br />

eğitimi almıyorlar ama çeşitli tekniklerde<br />

küçük animasyon filmler yapmaya,<br />

animasyon karakterler geliştirmeye devam<br />

ediyorlar. Giderek stop-motion tekniğinde<br />

ustalaşıyorlar. Bu teknik için Türkçe’de<br />

“tek kare canlandırma” deniyor ve stopmotion<br />

çizime değil kukla ya da çeşitli<br />

nesnelerin hareket ettirilip kare kare<br />

fotoğraflanmasına dayanıyor. Peter Lord<br />

stop-motion’a odaklanmalarının nedenini<br />

şöyle açıklıyor:<br />

Bizim eğitimimiz animasyon<br />

üzerine değildi. Walt Disney’de<br />

çalışan animasyoncularla rekabet<br />

edemezdik. Onlarınki gibi bir<br />

çizim tekniğine sahip değildik.<br />

Ama ilgi çekici karakterler<br />

tasarlayabiliyorduk, kuklaları<br />

bir hikâye anlatacak şekilde<br />

hareket ettirebiliyorduk.<br />

O yıllarda, stop-motion ile öne<br />

çıkan, karşılaştırılabileceğimiz<br />

birileri de yoktu.”<br />

Peter Lord için stop-motion animasyon<br />

yapmanın en hoş tarafı fiziksel olarak var<br />

olan bir sette, ekiple birlikte çekim yapmak,<br />

saatlerce tek başına bir bilgisayar ekranına<br />

bakmak zorunda olmamak.<br />

Kil Kuklaların da<br />

Duyguları Vardır!<br />

Firmalarının adı olan Aardman kulağa<br />

tuhaf gelebilir. Haklısınız. Çünkü bu,<br />

uydurulmuş bir kelime. Güney Afrika’da<br />

yaşayan bir memeli hayvan olan<br />

“Aardwark” ile “Superman” kelimelerinin<br />

birleştirilmesinden türetilmiş… Peter ve<br />

David, Aardman imzası ile 1970’li yıllarda<br />

BBC’ye ilk işlerini yapıyorlar.<br />

Morph karakteri bu sırada doğuyor.<br />

Fotoğraf: Canlandıranlar Arşivi<br />

Kil bir kukla olan Morph karakterinin<br />

oldukça sade ama sevimli bir görüntüsü var.<br />

Peter Lord diyor ki:<br />

“İlk kil kukla animasyon yapan<br />

biz değiliz ama öncülerden<br />

olduğumuz söylenebilir.<br />

O güne dek yapılan kukla<br />

animasyonlarda duygu aktarımı,<br />

yüz ifadeleri yoktu. Örneğin,<br />

konuşan karakterlerin<br />

dudakları oynamıyordu sadece<br />

başlarını ve kollarını<br />

sallıyorlardı.”<br />

Morph ve diğer Aardman karakterleri için<br />

ise çeşitli duygu durumlarını aktaracak<br />

ifadeler tek tek tasarlanıp kuklalara<br />

uygulanıyor.<br />

Wallace<br />

Meşakkatli Bir Tekniğin<br />

Üretim Aşamaları<br />

Peter Lord’a göre, çalışmak eğlenceli olmalı.<br />

Elbette bir iş yetiştirmeye çalışırken bu her<br />

zaman mümkün değil ama stop-motion<br />

film yapım aşamalarından büyük bir keyifle<br />

bahsediyor. Yazarların bir odaya kapanıp<br />

konuştukları senaryo aşaması ona göre<br />

henüz her şeyin mümkün olduğu çok<br />

heyecan verici bir aşama.<br />

Senaryo netleştikten sonra<br />

filmin resimli öyküsü<br />

(storyboard) çiziliyor.<br />

Daha sonra çizimler<br />

renklendiriliyor ve bu<br />

esnada filmin estetik<br />

yaklaşımı da şekilleniyor.<br />

Karakterlerin hareket ve<br />

yürüme stilini belirlemek<br />

için çekimden önce oyuncularla deneme<br />

çekimleri yapılıyor. Aslında bu deneme<br />

çekimlerinde animatörler de kamera<br />

karşısına geçiyorlar. Daha sonra gerçek<br />

oyuncularla sahneler çekilip kurgulanıyor,<br />

oradaki oyunculuklar kil kuklalara<br />

uygulanıyor.<br />

Ekip Genişliyor<br />

1984 yılında Aardman’a National Film<br />

School London’da öğrenci olan Nick<br />

Park katılıyor. Peter Lord, kendine has<br />

bir komedi duygusuna sahip Nick Park’ı<br />

“kendi kuşağının animasyon dâhisi” olarak<br />

niteliyor. Aardman Animations çatısı<br />

altında Nick Park’ın yönetmenliğinde<br />

çok sevilen Wallace and Grommit serisi<br />

üretiliyor. Stop-motion gibi çok meşakkatli<br />

bir teknikle aksiyon sahnesi çekilse<br />

nasıl olur diye merak ederseniz, serinin<br />

The Wrong Trousers bölümüne bir göz<br />

atabilirsiniz. Aardman farklı anlatım<br />

stillerine sahip genç yönetmenlerle<br />

çalışmaya bugün de devam ediyor.<br />

Çeşitlenen Üretimler<br />

En sevilen Aardman yapımları arasında<br />

Tavuklar Firarda ve Korsanlar ile TV<br />

dizisi Koyun Shaun bulunuyor. Aardman<br />

stop-motion karakterlerini sinema ve<br />

televizyon mecralarının ötesine sanal<br />

gerçeklik (VR) ortamına da taşıyor.<br />

Stüdyoda çeşitli markalar için reklam<br />

Fotoğraf: Canlandıranlar Arşivi<br />

filmleri, sosyal sorumluluk filmleri de<br />

üretiliyor. 1980’li yıllarda Peter Gabriel’in<br />

şarkısı Sledgehammer için yaptıkları<br />

video klip çok ses getiriyor ve ödül alıyor.<br />

Nokia telefonlarının reklam filmi olarak<br />

telefonun kamerası ile çekilen DOT isimli<br />

film minicik bir kız kukla karakterin<br />

maceralarını konu alıyor ve büyük sempati<br />

topluyor. Peter Lord, videogame’lerin<br />

yeni neslin odağında olduğunun farkında.<br />

Aardman üretimi Memories Retold oyunu<br />

ile bu alanı da yaratıcı bir yaklaşımla ele<br />

almışlar. Aardman’ın bir başka faaliyeti<br />

de eğlence parkı. Bu alanda Disneyland<br />

gibi büyük yatırımları yok ama İngiltere,<br />

Danimarka, Avusturalya, Japonya, İngiltere<br />

ve Kore’de Shaunland’ler var. Belki bir<br />

tanesine rast gelirsiniz…<br />

Shaun the Sheep Movie<br />

Stüdyonun bağımsızlığını güvence altına<br />

almak amacıyla Kasım 2018’den itibaren<br />

Aardman Animations çalışanlara ait bir<br />

yapıya büründürülmüş. Peter Lord bunun<br />

“Hakkaniyetli bir yöntem” olduğunu<br />

düşünüyor ve<br />

“Bir medya imparatorluğuna<br />

şirketi satsaydık çok para<br />

kazanırdık ama kontrolü<br />

kaybederdik, özgürlüğümüzü<br />

kaybederdik. Alınıp<br />

satılacak bir şey olmasını<br />

istemedik, Aardman'ın”<br />

diyor ve ekliyor, “Bu seçimimizden gurur<br />

duyuyoruz, çok mutluyuz ve diğer şirketlere<br />

de bunu öneriyoruz.”<br />

Aardman ve Peter Lord’un işlerine sadece<br />

perdede ve ekranlarda rastlamıyoruz. Bir<br />

de dünyayı dolaşan sergileri var. 350’den<br />

fazla nesnenin ziyaretçilere sunulduğu bu<br />

sergide Aardman filmlerinde kullanılan<br />

kuklalar, dekorlar, orijinal skeç defterleri,<br />

konsept çizimleri, karakter tasarımları yer<br />

alıyor. Sergi bugüne dek Paris, Frankfurt,<br />

Melbourne, Seoul şehirlerini dolaşmış. Biz<br />

Peter Lord’u tekrar İstanbul’a<br />

bekliyoruz. Bakarsınız<br />

Canlandıranlar olarak<br />

bu sergiyi de<br />

İstanbul’a getiririz…<br />

Chicken Run<br />

Gromit<br />

104<br />

Peter Lord<br />

105


HAVALİMANLARININ KARMAŞASINDAN KAÇIP,<br />

SANATA SIĞINMAK…<br />

Uçağınızı beklerken<br />

sanatsal bir tura<br />

ne dersiniz?<br />

<strong>Hillsider</strong>’da bazı dosya konularında<br />

zaman ve mekân kavramını sorguladık.<br />

Birlikte sanata değindik, dağlara<br />

çıktık, denizlere açıldık, zamanın<br />

içinde kaybolduğumuz seyre daldığımız<br />

alanlara gittik, ben ve <strong>Hillsider</strong>...<br />

Şimdi de havaalanlarındayız…<br />

Yazı: Funda Karayel<br />

Dile kolay, tam <strong>100</strong> sayı… Hepsi ruha iyi gelen, birbirinden hoş içeriklerle<br />

dolu… Yeni yollar keşfetmemizi, iyi hissetmenin farkındalığına varmamızı<br />

sağlayan <strong>Hillsider</strong>’dan başkası değil bahsettiğim. Bugüne kadar insan<br />

deneyimlerinin yaşama ışık tutmuş halini okuyucuyla buluştururken, sınırsız<br />

hayal gücüne açık çağrı yaptı. Tüm ekibi kutluyorum.<br />

fundakarayel@gmail.com<br />

Bir başka ülkeye<br />

uçmak için saatler<br />

öncesinden gidip<br />

beklediğiniz<br />

havalimanlarında<br />

gözümüz, ruhumuz<br />

sanatla bayram<br />

etse fena mı olur? Gelin bekleme<br />

sürelerini hangi ülkede hangi kültür-sanat<br />

etkinlikleriyle değerlendirebileceğinize<br />

yakından bakalım. Televizyonda havalimanı<br />

programı yapmaya başladığımdan beri<br />

alanın her köşesini ayrı keşfediyorum.<br />

Herkes havalimanlarındaki bekleme<br />

sürelerinin ne kadar sıkıcı ve yorucu<br />

olduğundan şikâyet eder, halbuki bu alanlar<br />

kaliteli vakit geçirmenin tam karşılık<br />

bulduğu yerlerdir. 21. yüzyılın bir başka<br />

gerçeği de; havalimanlarının ikinci evim<br />

olacağıymış. Bu nedenle sizi evime sanat<br />

gözüyle bakmaya davet ediyorum.<br />

108 Havaalanlarında Sanat<br />

Fotoğraf: Yousef Alfuhigi<br />

109


İstanbul Havalimanı<br />

çalışmış sanatçıları tanıtıyor. Yirminci<br />

yüzyılın ortalarında modern bir Amerikan<br />

estetiğinin oluşumunda merkezi rol<br />

oynayan Kaliforniya, dekoratif sanatlar ve<br />

tasarımın, heyecan verici yeni teknolojileri<br />

ve ifade biçimlerini yansıtıyordu. Modernist<br />

sanatçılar ve tasarımcılar geleneksel<br />

yöntemlerin ötesine bakıyorlardı. Ancak<br />

bu yenilikçi sanatçı ve tasarımcıların<br />

çoğu, mevcut cinsiyet eşitsizliği nedeniyle<br />

büyük zorluklarla karşılaşan kadınlardı.<br />

İşte bu sergi, 1800’lerin sonu ve 1900lerin<br />

ortalarında yaşamış mücevher tasarımcısı,<br />

çömlekçi, heykeltıraş kadın sanatçı<br />

ve tasarımcıların eserleri ile izleyiciye<br />

zamanda yolculuk yaptırıyor.<br />

Doha Havalimanı<br />

Tom Claassen eseri; Falcon<br />

Doha Havalimanı<br />

KAWS<br />

Doha-Kaws<br />

Suudi Arabistan’a Doha üzerinden uçarken<br />

havaalanı şaheserlerinin insana verdiği<br />

huzur karşısında bekleme süresinin<br />

keyfini çıkarıyorum. Katar’daki Hamad<br />

Uluslararası Havalimanı transfer hattında<br />

karşımda kocaman bir Kaws heykeli<br />

duruyor. ‘Small Lie’ isimli 30 metrelik<br />

ahşap heykeli görenler havalimanına<br />

‘Kaws Airport’ diyor. Small Lie heykelinin<br />

arkasındaki ilham, sanatçının büyüyen<br />

ahşap oyuncaklarla olan ilişkisinden<br />

ve ahşabın sıcak hissinden geliyor. Bu<br />

arada KAWS'ın eserlerinden biri ilk kez<br />

bir havaalanında sergileniyor. Ressam,<br />

heykeltıraş, tasarımcı ve koleksiyoner<br />

olan KAWS’ın çalışmaları, popüler kültür<br />

dünyasını gezegenin dört bir yanındaki her<br />

yaştan izleyiciye açıyor. Havalimanında<br />

sergilenen diğer sanat eserleri, burası için<br />

özenle seçilmiş, mekâna özgü kreasyonların<br />

ve parçaların bir karışımını içeriyor.<br />

İsviçreli sanatçı Urs Fischer'ın ikonik<br />

‘Lamp Bear’, Hollandalı sanatçı Tom<br />

Claassen'in havalimanı girişindeki ‘Falcon<br />

heykeli’, Amerikalı heykeltıraş Tom<br />

Otterness'in ‘Oyun Alanı’ hepsi görülmeye<br />

değer. Yeter ki yolunuz Doha’ya düşsün.<br />

İstanbul Havalimanı-<br />

İstanbul Modern<br />

İstanbul Havalimanı'na çoğu zaman<br />

özellikle 3 saat öncesinden gittiğim oluyor.<br />

O kadar çok sanatsal aktivite var ki, vakit<br />

nasıl geçiyor anlamıyor insan. Müzeler,<br />

havalimanı kütüphanesi gibi alanların<br />

dışında, çok sayıda sergi, atölye çalışması<br />

ve canlı müzik performansı yapılıyor.<br />

Sanatı ve sanatçıyı destekleme konusunda<br />

dünyadaki iddialı havaalanlarından biri<br />

diyebilirim İstanbul için. Örneğin çok<br />

yakın geçmişte açılan İstanbul Havalimanı<br />

Müzesi, 29 müzeden 316 eserin yer<br />

aldığı, 1.000 metrekarelik bir alanda<br />

yer alıyor. Türkiye’nin ilk modern ve<br />

çağdaş sanat müzesi İstanbul Modern’in<br />

koleksiyonundan özel bir seçkiye ise<br />

THY Dış Hatlar Lounge-Business’da yer<br />

veriliyor. 16 sanatçının 38 yapıtı; 20. yüzyıl<br />

başı manzara resmi geleneğinden 1950’li<br />

yıllarda doğu-batı sanatları arasında sentez<br />

arayışı içerisinde olan ressamların soyut<br />

resimlerinden örnekler yer alıyor. Figür<br />

resminin gündelik hayat içerisindeki yerini<br />

görselleştiren yapıtların da sergilendiği<br />

seçkide, Anadolu’nun kültürel değerlerini<br />

yeni bir bakış açısıyla yorumlayan<br />

kompozisyonlar da izleyiciyle buluşuyor.<br />

Seçkide Şeref Akdik, Hakkı Anlı, Fethi<br />

Arda, Ferruh Başağa, Hasan Vecih<br />

Bereketoğlu, Aliye Berger, Nurullah Berk,<br />

Adnan Çoker, Nejad Melih Devrim, Abidin<br />

Dino, Neş’e Erdok, Bedri Rahmi Eyüboğlu,<br />

Hoca Ali Rıza, Hikmet Onat, Selim Turan,<br />

Fahrelnisa Zeid’in yapıtları sergileniyor.<br />

San Francisco-<br />

Kaliforniya Modernist<br />

Kadınlar<br />

İlham verici havalimanlarından biri de<br />

San Francisco Uluslararası Havaalanı.<br />

Ana terminalde karşınıza; Anthony<br />

Grant, Woody De Othello, Juana Alicia ve<br />

Emmanuel C. Montoya, Lordy Rodriguez ve<br />

birçok değerli sanatçıya ait eserler çıkıyor.<br />

Yolunuz 30 Nisan 2023 tarihine kadar<br />

da buraya düşerse çok şanslısınız çünkü<br />

Harvey Milk Terminal 1’de harika bir kadın<br />

sergisi yer alıyor. California Modernist<br />

Women: Groundbreaking Creativity<br />

(Kaliforniya Modernist Kadınlar: Çığır<br />

Açan Yaratıcılık) geçmişte Kaliforniya<br />

ve San Francisco Körfez Bölgesi'nde<br />

Bodrum Havalimanı<br />

Devrim Erbil<br />

Bodrum Havalimanı-<br />

Devrim Erbil<br />

Türk resim sanatının en önemli<br />

isimlerinden Devrim Erbil’in dünyanın<br />

en önemli müzelerinde sergilenen çeşitli<br />

dönemlerine ait benzersiz yağlı boya<br />

tabloları, mix-media limitli seride üretilmiş<br />

ipek baskı eserleri, tek kopya üretilen<br />

Giclee eserleri Renk Erbil, Renko London<br />

küratörlüğünde organize edilen proje<br />

kapsamında Bodrum Havaalanı Primeclass<br />

Lounge‘da sanatseverlerle buluşuyor. Bu kış<br />

aylarında Erbil’in eserleri dünyanın birçok<br />

ülkesini de gezmeye hazırlanıyor.<br />

Fotoğraf: Luis Dalvan<br />

110<br />

Havaalanlarında Sanat


Barcelona Havalimanı<br />

Joan Miro<br />

Atina - Anthony Grant<br />

Klasik Çağın en üretken üç<br />

heykeltıraşından biri olan Lysippos'a<br />

atfedilen bir heykel çıkıyor karşıma<br />

Atina’da. Anthony Grant’tan başkası değil<br />

heykeli yapan. Ayrıca Atina Uluslararası<br />

Havalimanı’nda bulunan müzede, neolitik<br />

ve erken helenistik dönemlerden Bizans<br />

sonrası döneme kadar uzanan 172'den fazla<br />

otantik eseri görebilirsiniz.<br />

Amsterdam- Van Gogh<br />

Amsterdam Schiphol Havalimanı'nda<br />

ünlü Rijks Müzesi ve Vincent van<br />

Gogh'un ‘Ayçiçekleri’ dikkatimi çekiyor.<br />

Rijksmuseum, transit alanında herkes<br />

için sıkıcı olabilecek bekleme sürelerini<br />

Rembrandt, Melchior d'Hondecoeter ve Van<br />

Gogh'un eserleri ile tam bir sanatsal şenliğe<br />

dönüştürüyor.<br />

Miami- Ken Nıntzel<br />

Londra, Heathrow Havalimanı<br />

Richard Wilson: Slipstream<br />

Miami Havalimanı'nda Amerikalı sanatçı<br />

Ken Nintzel'in uluslararası çalışmaları yer<br />

alıyor. Eser, sanatçının kozmosun gizemine<br />

olan bakış açısını yansıtıyor. Geceleri<br />

havalimanının karanlığında minik ışıklarla<br />

aydınlatılan aslanlar, ayılar, köpekler,<br />

yılanlar ve hayali kahramanlardan oluşan<br />

bu heykel enstalasyonları gördüğünüzde,<br />

bu sefer yıldızlara bakıyormuş ve<br />

noktaları birleştiriyormuşsunuz hissine<br />

kapılıyorsunuz.<br />

Londra-Richard Wilson<br />

Dünyanın ikinci en 'Instagrammed<br />

Havaalanı' kabul edilen Londra Heathrow,<br />

sokak sanatını desteklediği dönemde Los<br />

Angeles'tan Colette Miller'ın 'Wings'ini,<br />

Glasgow'dan Bobby McNamara’nın<br />

'Floating Taxi'sini, Roma'dan Alice<br />

Pasquini'nin 'Above the Lines' ve<br />

Lizbon'dan Odeith'in 'Anamorphic<br />

Frog'unu bir araya getirdi. Tüm sanat<br />

eserleri Instagram'da milyonlarca kişi<br />

tarafından çekildi ve paylaşıldı. Richard<br />

Wilson'ın 7 ton ağırlığında ve 78 metre<br />

uzunluğundaki anıtsal kamusal sanat<br />

eseri, Terminal 2’de görülmeli. Wilson'ın<br />

bugüne kadarki en büyük parçası olan soyut<br />

çalışma, hız ve hareketten ilham alıyor.<br />

Sanatçı, “Slipstream seyahat için bir<br />

metafordur,” diyor.<br />

Paris- Espace Musee<br />

Paris Charles de Gaulle Havalimanı'nda<br />

Terminal 2E'de Paris'in en büyük<br />

müzelerinden sanat eserleri sergileyen<br />

sanat galerisi Espace Musée yer alıyor.<br />

En iyi müzeciler tarafından özel olarak<br />

tasarlanan 250 m²'lik mimari bir ortam olan<br />

mekân, Fransa'nın sanatsal mirasına göz<br />

kamaştırıcı bir bakış sunuyor.<br />

Yolunuz bu zamanlarda Paris’e düşerse<br />

‘Frank Horvat: Paris'i Geçmek’ sergisini<br />

mutlaka ziyaret edin. Sergi, sanatçının<br />

1950-1980 yılları arasında Paris'te çektiği,<br />

şehrin sokaklarını, sakinlerini, gece<br />

hayatını, ünlülerini ve moda alanındaki<br />

faaliyetlerini yansıtan fotoğraflarından bir<br />

seçki sunuyor.<br />

Barcelona- Miro<br />

Barcelona Havaalanı'nda Terminal 2'nin<br />

ön cephesinde seramik parçalardan oluşan<br />

büyük bir duvar resmiyle karşılaşıyorsunuz.<br />

Desenlerden eserin sahibini tahmini etmek<br />

zor değil; Joan Miró tarafından karakteristik<br />

parlak renklerde tasarlanmış bir duvar.<br />

Duvar resmi 9 metre uzunluğunda ve 5<br />

metre genişliğinde olup, sanatçının yoğun<br />

bir çalışma döneminin ardından 1970<br />

yılında tamamlanmış.<br />

Amsterdam,<br />

Schiphol Havalimanı<br />

Londra,<br />

Heathrow Havalimanı<br />

Colette Miller: Wings<br />

Disiplinlerarası<br />

Üretim ve Buluşma<br />

Platformu<br />

Karaköy kültür-sanat rotasının yeni durağı KTSM, “İyi Bak Dünyana”<br />

hareketi kapsamında hayata geçirdiği sergiler, atölye çalışmaları<br />

ve üretim buluşmalarıyla sürdürülebilir bir dünya için sosyal fayda<br />

yaratan fikirlerin savunuculuğunu yapıyor. Herkesi sorumlu üretim<br />

ve tüketim için harekete geçmeye çağırıyor!<br />

112<br />

Havaalanında Sanat...


ARTIST TALKS /EMERGING ARTISTS<br />

z<br />

or günler, farklı zamanlardan geçiyoruz... Herkesin farklı değerlendirdiği şu günlerde sanatın iyi geldiğini,<br />

hatta iyileştirici gücü olduğunu sanırım hepimiz kabul ediyoruz. Pandeminin hayatımızın odak noktası<br />

olduğu bu süreçte hepimizin kendini iyi hissetmek için geliştirdiği çeşitli formüller olmuştur. Bazıları<br />

Netflix’teki filmlere ve dizilere, bazıları kitaplara, bazıları hobilerine, bazıları spora, bazılarımız da -benim<br />

gibi- sanat üretmeye kendini verdi. Üretirken mutlu olduk, paylaşma duygumuz da arttı. Sanatın ‘yapamam,<br />

bilmiyorum, beceremem’ savlarını çürüttüğünü gördük. İstek olduktan sonra herkesin sanatla uğraşıp kendini bu vesileyle iyi<br />

hissettiğine şahit olduk. Sanat hiç çıkmasın hayatınızdan diyerek gelecek vadeden dört sanatçı ile bir araya geldik ve onları<br />

yakından tanımak istedik. Seçimlerini, sanat görüşlerini, doğal yeteneklerini, nelerden beslendiklerini, hayat felsefelerini,<br />

hayallerini, gündemlerini ve kendilerini iyi hissetmek için neler yaptıklarını öğrendik...<br />

Yapım: Rana Korgül<br />

1995 senesinden beri yayın hayatında olan <strong>Hillsider</strong> ile benim yolum 2002'de kesişti ve dergideki ilk yayınım değerli ressam<br />

Haluk Akakçe ile oldu. <strong>Hillsider</strong> Magazine Türkiye'deki ilk tasarım ve life-style dergisi olarak hayatımıza girdi. O gün bu<br />

gündür beraberiz. Derginin yirmi senelik yazarlarından biri olarak hiç şüphesiz birbirimize iyi geliyoruz ki hiç ayrılmadık.<br />

Zaten derginin 'Feel Good' mottosu da her sayının dinamiğini hep yüksek tutuyor. Daha nice <strong>100</strong>. sayılara...<br />

ranakorgul@gmail.com<br />

Elif Havuz, Çanakkale merkezde yaşayan<br />

genç bir ressam. Ona göre üretim sürecinde<br />

yetkin olmak, ilk baştaki heyecanı<br />

koruyarak var olabilmek, birbirini<br />

tekrarlayan eserlerin arasında özgün<br />

kalmak ve kendine karşı dürüst olabilmek,<br />

sanattaki en önemli faktörler…<br />

“Herkesin kendini ifade etmeye ihtiyacı<br />

vardır. Yaptığımız seçimler ve yaşadığımız<br />

hayat da bir ifade biçimidir. Sanatçı<br />

olmanın ve sanatı anlayabilmenin<br />

farkındalık gerektirdiğini düşünüyorum.<br />

Kendi bakış açımda bunu görmem<br />

ve kabul etmem benim sürecimin bir<br />

parçası. Küçük yaşlarda çizim yapardım,<br />

eğlenceli ve iyi hissettirdiği için…<br />

Bunun bir sanat olduğunun ayrımını<br />

düşünmeden sadece seviyordum<br />

“Genç bir ressam olarak daha yolun başında<br />

olduğumu hissediyorum. Sanat sadece renkli<br />

ve estetik bir alan gibi görünse de bunda<br />

çok daha fazlası var, derinlerinde…”<br />

Elif Havuz<br />

çizmeyi. Zamanla daha fazlasını arar<br />

oldum. Nereye gittiğimi, neye ait<br />

olduğumu sorgularken sanattan başka<br />

bir çaremin olmadığını keşfettim.''<br />

Elif, insanın kendisiyle olan iletişimini<br />

anlamasını, içsel duygularıyla yüzleşmesini<br />

irdeleyen bir bakış açısında çalışıyor.<br />

Doğa faktörünü resimlerinde devamlı<br />

kullanıyor. Doğanın sükuneti, hissettirdiği<br />

huzur, insanın doğayla iyileşme ihtiyacı<br />

gibi kavramlar, resimlerinin temelinde yer<br />

alıyor. Yeni dönem işlerinde ise çok güçlü<br />

bir ifade biçimi olan figürü dahil etmeye<br />

başlamış. Son kişisel sergisi İstanbul’da<br />

pandeminin ilk günlerine denk gelen Elif,<br />

en son Eylül ayında İzmir’de Eskiiz Art<br />

Gallery’de karma bir sergiye katılmış.<br />

Şu sıralar yeni sergiler için Çanakkale<br />

atölyesinde çalışmalarına devam ediyor.<br />

“Ben bu hayatta minimalliği ve basitliği<br />

seviyorum. Zihnimdeki yoğunluk<br />

ve atölyemdeki kaosla (ki bu kaos,<br />

üretim sürecinin iyi bir parçasıdır) baş<br />

edebilmem için dışındaki her şeyin<br />

yavaşlaması ve sakinleşmesi gerekiyor.<br />

Son zamanlarda popüler olan bir kavram<br />

var, ‘Konfor alanından uzaklaş!’ diye. Bu<br />

bakış açısı çok hoşuma gidiyor çünkü<br />

size beklenmedik, tahmin edilmedik<br />

durumlar sunabiliyor. Hazırlıksız yakalanıp<br />

karşılığında verdiğiniz tepkiler, aslında<br />

sizin gerçek kişiliğinizi gösteriyor. Böylece<br />

kendinizi, yani gerçek sizi tanırsınız.<br />

Ayrıca, becerileriniz ve yaratıcılığınız da<br />

tetiklenir. Ben bu durumları, öğrenmeyi ve<br />

keşfetmeyi seviyorum.”<br />

“Uzun lafın kısası; ‘kendinize dürüst’<br />

olmanız, yaptığınız bir eserin size ait<br />

olması gerçeğini netleştirir ve size<br />

özgün olma fırsatı sunar. Kendi yolunu<br />

bulmak ve bunda samimi olmak, ileride<br />

kim olacağımızı gösteriyor. Buna sahip<br />

olmayı umuyorum.”<br />

114<br />

Beraber İyi Hissetmek<br />

115


“İşlerimde çoğunlukla figüratif resimler<br />

yapıp bu resimlerde ana tema olarak<br />

yalnızlık, mekânsızlaşma ve kültürün insan<br />

bedenindeki saklı gizemini yansıtıyorum.”<br />

Tıfak Arslan<br />

Tıfak Arslan, Mardin kökenli bir sanatçı<br />

ve eğitmen. İstanbul’da yaşıyor ve üretiyor.<br />

Yaşam yapbozunu, doğru zamanda ve<br />

doğru yere yerleştirerek tamamlıyor. Bu<br />

yapbozun içinde her zaman sanatına<br />

pozitif bakarak onu en güzel şekilde<br />

benimsiyor ve yorumluyor.<br />

“Çocukluk yıllarımdan beri ailemde<br />

sanatla uğraşan bireyler olduğu için<br />

sanata bir yönelimim vardı aslında.<br />

Onları, resim yaparken izlemek ve<br />

bulundukları atmosfere hep özenip bir<br />

gün yaşamak isterdim. Lise hayatıma<br />

sanat okulunda başlamam, bu sürece<br />

dahil olmamın en büyük etkisidir. Sanatta<br />

yoğun sürecim, İstanbul sanat ortamına<br />

girip yeni sergiler, yeni galeriler ve yeni<br />

sanatçılar tanımakla oluştu.”<br />

Tıfak’ın resimlerinde ana kompozisyonu,<br />

insan figürlerini oluşturuyor. Kişi, yaşam<br />

ve doğa gibi kavramları, çokluk ve teklik<br />

kavramlarıyla birleştirerek resmediyor.<br />

Resminin merkezinde sembolik duran bir<br />

figür ve bu figürün etrafında dönüşümlü<br />

olarak dağılan objeler veya birbirinden<br />

bağımsız arayışlarda olan küçük insanlar<br />

bulunuyor.<br />

“Sanat ile, içinden<br />

geçtiğim duygu durumlarımı ve<br />

deneyimlerimi kelimelerden<br />

çok daha iyi ifade<br />

edebiliyorum...”<br />

Melis Tör<br />

“Durgunluğun içinde yaşam belirtisi<br />

olarak gösterilen insan bedenleri, benim<br />

için sadece bir sembolik kaygı taşıyor.<br />

Asıl önemli olan, o bedenlerdeki yalnızlığı,<br />

dili ve kültürü görebilmektir. Çünkü bizler,<br />

fizikken ne kadar çoğunluğun içinde<br />

olsak da aslında ruhen yalnızız... Her gün<br />

yabancı insanlar arasında tanımadığımız<br />

yüzlerle yüzleşmekteyiz. Biz kimiz?<br />

Nereden geldik? Nereye gidiyoruz?<br />

sorularını sorarak bireyin varlık nedenini<br />

sorguluyorum!”<br />

Son olarak Ekavart’ta No.1, Grand<br />

Pera Cercle D'orient’te Baselected 2022<br />

sergilerine katılan Tıfak, sanatçının<br />

farklı bir şeyler düşünmeden, özgürce<br />

üretimlerini yaptığı bir ortamın, en güzel<br />

hayallerden olduğunu düşünüyor.<br />

“Özellikle bulunduğumuz bu süreçte,<br />

belirsizlikler içinde, bugünün yarından farklı<br />

olduğu zamanlarda yaşıyoruz. Gelecekte<br />

nelerin iyi ya da kötü olabileceği hakkında<br />

kesin bir şeyler söylemek zor. Zamanla<br />

birlikte hızla değişen bir dünyada<br />

insanlarla beraber sanatın duruşu da ne<br />

kadar değişir, o da belirsiz... Ben hayatı<br />

biraz minimal yaşamayı seviyorum; ne çok<br />

fazla ne de az...”<br />

Melis Tör, yoğun bir coşkuyla yaratım<br />

hayalleri kuran, İstanbul’da yaşayan<br />

genç bir sanatçı. Kendi içsel yolculuğu,<br />

deneyimleri, duyguları gibi kişisel konular<br />

sanatında odaklandığı konular.<br />

“Sanırım küçüklüğümden beri his olarak<br />

masa başı bir iş yapmak istemediğimi<br />

biliyordum. Ellerimi kullanarak yaptığım<br />

her aktiviteden çok zevk alıyordum.<br />

Resim yapmak, çamurla oynamak, yani<br />

seçmeli derslerde heykel seramik gibi<br />

aktiviteler daha çok ilgimi çekiyordu.<br />

Lise sınavları konu olmaya başladığında<br />

anneme ‘Ben ellerimle bir şey yapmak<br />

istiyorum, bu yarışın içinde olmak<br />

istemiyorum!’ demiştim.”<br />

Renk, doku, formla içindeki çocuğa<br />

dokunarak kendisini çok daha iyi ifade<br />

edebildiğini düşünen Melis’in sanat<br />

yolculuğu -neden olduğunu hiç bilmeden-<br />

yılan çizerek başlamış.<br />

“Suluboya çalışıyordum; yılanın pullarını<br />

teker teker çizmek ve bunu 4-5 kere<br />

tekrar etmek inanılmaz bir sabır<br />

yolculuğu... Bana terapi oldu. Zamanla<br />

da yılan formu yol arkadaşım oldu.<br />

Soyut olanı, duygularımı, vizyonlarımı<br />

ve düşüncelerimi ifade etmemde çok<br />

yardımcı oldu ve hâlâ da oluyor. Örneğin;<br />

dişi ve eril enerjiyi, yeniden doğumu<br />

ve şifayı anlatmak için yılan formunu<br />

kullanıyorum. Formlar ve renkler her işteki<br />

hikâyeyle ilgili olarak değişiyor.”<br />

Melis’in ilk sergisi 10 Eylül’de -bildiğimiz<br />

sergi anlayışının aksine- sadece bir<br />

günlük sergi olarak gerçekleşmiş. Balık<br />

dolunayına denk getirdiği, bir çember<br />

oluşturup, seremoni gibi düzenlediği<br />

sergi hep hayaliymiş. Çok yakında aynı<br />

şekilde ikincisini açmayı planlıyor.<br />

Farklı kültürlerin inanışları ve ritüelleri,<br />

efsaneler, semboller, elementler, mitoloji,<br />

hayvanlar, mistisizm ve takip ettiği,<br />

vizyonlarını, deneyimlerini sanata döken<br />

insanların kolektif bilinci Melis’e ilham<br />

veren olgular.<br />

“Duyguları ifade etme veya etkilendiğim<br />

bir mitolojiyi kendi gözümden anlatma<br />

ihtiyacı yaratımı başlatıyor bende.<br />

Renkler, formlar ve dokular gibi şeyler<br />

o yaratımı besliyor ve zamanla işliyor.<br />

Her şeyin arasındaki o bağı hissetmek<br />

ve onların kalbimde, kafamda ve<br />

vizyonumda birleşip ellerimden akması<br />

beni yaratmaya itiyor.”<br />

“Özgürce kendimi ifade edebileceğim<br />

bir gelecek hayal ediyorum, hem kendim<br />

hem de ailem için. Sevgiyle ve aşkla…”<br />

116<br />

Beraber İyi Hissetmek<br />

117


STUDIO<br />

“Kendini ifade etmek için sanat dilini<br />

tercih etmiş karbon bazlı bir yaşam<br />

formuyum. An an yepyeni taraflarımla<br />

karşılaşmanın tadını çıkarmaya bayılıyorum…”<br />

Erin Ilkcan Aslan<br />

Erin İlkcan Aslan, İzmir’de resim yaparak<br />

yaşıyor. Hayallerinin oluşumunu bir<br />

resimmişcesine izliyor ve bu süreci<br />

paylaşmayı çok seviyor. Bizlerin, Dünya<br />

gezegeninde ikamet eden kocaman bir<br />

aile olduğumuzu, her birimizin kendi<br />

güzelliğimizin nadideliğini ifade ettiğini<br />

düşünüyor. Ona göre sanat, biricikliğimizi<br />

tüm hallerimiz ile yaratımın özünde<br />

birleştiriyor.<br />

“Sanatsal ifade ile dolu bir ailenin tek<br />

çocuğu olarak doğdum. Her yolculuk<br />

gibi ben de biricik yolculuğumda farklı<br />

yollar denemeyi ve yolu süreç olarak<br />

deneyimleyerek ilerliyorum. Arada sırada<br />

sanki daha önce hiç icra etmemişim<br />

gibi sıfırdan ‘Ben sanat yapacağım!’<br />

diyerek kendimi motive ettiğim de oluyor.<br />

Muazzam bir his. Her seferinde hiçbir şey<br />

bilmiyormuş gibi yeniden başlamak!”<br />

“Sanat; varlığımda beliren bir şeyin, bir<br />

halin, bir oluş durumunun ifade dili sanki.<br />

Yalnızca bana ait değil, kesinlikle! Beni<br />

de kapsıyor, hem de nasıl! Bende bir sürü<br />

farklı şekilde beliriyor.''<br />

''Yeri geliyor; bir anda orada bulunan<br />

bir enstrümanı kaptığım gibi şarkılar<br />

söylemeye ve oradan geçerken neler<br />

hissediyorsam doğaçlama ile ifade<br />

etmeye başlıyorum. Bir başka anda<br />

günlerce devam edecek bir nokta resmi<br />

yapıyorum. Meditatiftir, öneririm...”<br />

Son kapsamlı kişisel sergisi yeni sonlanan<br />

Erin’in ifadesine göre, sanatının arkasında<br />

yatan tek bir düşünce yok! “Ben her<br />

an değişirken olamaz da!” diyor. Hatta<br />

bazen düşüncenin sınırlarından ayrılarak<br />

düşüncenin olmadığı yerlerde izlerin,<br />

dokuların, çizgilerin peşinden gittiği de<br />

oluyormuş.<br />

“Bence her birimiz yaratımın sonsuzlukta<br />

ifade bulan anlarıyız. Bunu fark<br />

ettiğimizde içimizdeki yaratıcı taraf<br />

titreşmeye, bilinçli olarak ifade bulmaya<br />

başlıyor. Beraber üretelim. İlham<br />

perilerimizi tanıştıralım.”<br />

“Hayatımı sağlıkla, sıhhatle, sevgiyle,<br />

aşkla, huşuyla, merakla, heyecanla,<br />

keyifle, coşkuyla, neşeyle, bollukla,<br />

bereketle, zarafetle, bir ve birlik hissiyle<br />

paylaşarak yaşamayı seviyorum. Herkes<br />

için de aynı niyeti paylaşıyorum. Hayat,<br />

ruhumuzun mevsim geçişlerine şahit<br />

olduğumuz her an bizlere varlığımızı<br />

derinden deneyimleme ve sürecin<br />

farkında olma şansı tanıyor. Ne mutlu<br />

ki hayattayız! Birlikteyiz… İyi nedir, nasıl<br />

hissedilir net bir şey söyleyemem ancak<br />

‘kendini hissetmek’ konusunda hayatın<br />

sevgili bir çocuğu olmanın şansını<br />

taşıyorum,”<br />

Katlanarak büyüyoruz!<br />

Benzersiz hikayeler paylaşmak için yaratıcılık, yetenek ve çalışkanlığa, sergilemek için ise yere ihtiyaç var.<br />

Kültür, sanat ve tasarım dünyasının vitrini Istanbul Concept, uluslararası sanatçı ve tasarımcıların eser<br />

ve objelerini Istanbullularla buluşturan platformuna yeni yılda Studio’yu ekliyor. Görüşmek üzere...<br />

13.12.2022 - 7.01.2023<br />

YAĞIZHAN ÇALIŞKAN<br />

SOLO SERGİSİ<br />

Fractus<br />

17.01 - 17.02.2023<br />

ANDREAS GEORGİADİS<br />

SOLO SERGİSİ<br />

Come Back<br />

8.02 - 28.02.2023<br />

XV. Love 360° Fest<br />

Özgürlük Senin<br />

Karakterindir<br />

9.03 - 8.04.2023<br />

KARMA SERGI<br />

10x10<br />

(XII. Edisyon)<br />

13.04 - 13.05.2023<br />

ÜMIT ÜNAL SOLO SERGİSİ<br />

Maskeler ve<br />

Manzaralar<br />

118<br />

Beraber İyi Hissetmek<br />

Tomtom Mah. Nur-u Ziya Sk. No:27 34433 Beyoğlu, İstanbul • T: +90 549 391 9131 • istanbulconcept.com<br />

DESIGN: DJOCHKOUN SAMI


Doğan Güneşin Ülkesi<br />

Nüfusu 40 milyona<br />

yaklaşan Tokyo,<br />

dikey yerleşimi,<br />

şehir planı, mimarisi<br />

ve her şeyi ile<br />

dünyada gördüğüm<br />

mükemmele en yakın<br />

metropol oldu.<br />

Paleolitik çağın son<br />

döneminden itibaren Japonya adalarında<br />

yaşam olduğu biliniyor. Sanırım bu derin<br />

yaşanmışlık kültürlerini uzun yıllar<br />

korumaları ve bir dönem kendilerini<br />

bilinçli olarak tecrit etmeleri Japonya’nın<br />

orijinalliğini korumasını sağlamış.<br />

Japonya halkı, dünyada hem en yüksek<br />

öğrenim diplomasına hem de en yüksek<br />

vatandaşlık oranına sahip ülke. Sinema<br />

sektörü, müzik endüstrisi, animasyon,<br />

video, dijital medya, prodüksiyon, teknoloji,<br />

bilim, sanat, tasarım, mimari konularında<br />

dünyaya yadsınamaz bir katkıda bulunuyor.<br />

Haneda Havalimanı’na indiğim andan<br />

itibaren gerek batıda gerekse doğuda<br />

alıştığımız ve bildiğimiz düzen dışında,<br />

ezberi bozan bir durumla karşılaştım.<br />

Bu yazımda Japonya’daki çağdaş ve<br />

geleneksel sanattan, mimariden, fütüristik<br />

müzelerden ve minimalist anlayışın hâkim<br />

olduğu alanlardan bahsedeceğim.<br />

Art Blog yazılarımla <strong>Hillsider</strong> ailesinin bir parçası olmaktan her zaman çok büyük<br />

mutluluk duydum. Yenilikçi, öncü ve lider <strong>Hillsider</strong> yayını her zaman sanata ve<br />

sanatçıya da verdiği değerle ön plana çıkmıştır. Özveri ve titizlikle devam eden<br />

<strong>Hillsider</strong>’ın <strong>100</strong>. sayısında emeği geçen herkesi kutluyorum.<br />

Yazı ve fotoğraflar: Çağla Cabaoğlu / Sanat Yönetmeni, Galeri Sahibi<br />

www.caglacabaoglu.com<br />

120 Japonya Dosyası


Museum of Contemporary Art Tokyo (MOT)<br />

Imperial Hotel<br />

(Frank Lloyd Wright)<br />

1880’lerin sonunda Japon aristokrasisi<br />

Batılı ziyaretçiye hizmet etmesi için<br />

imparatorluk sarayı arazisinin yanına<br />

bir otelin yapılmasını istemiş. Otelin ilk<br />

çizimleri Alman Neo-Rönesans mimarı<br />

Heinrich Mänz tarafından yapılmış.<br />

Daha sonra Yuzuru Watanabe tarafından<br />

1890-1922 tarihleri arasında tasarlanan<br />

Imperial Hotel, Frank Lloyd Wright’ın<br />

tasarımı ile ikinci Imperial Hotel binasının<br />

da eklenmesi ile 1923’te açılmış. Wright,<br />

1911’deki Japonya seyahatinde otel planını<br />

incelemiş ve yapımının onaylanması ile<br />

Maya Revival stilinde Meso-American<br />

mimari (Colomb öncesi kültürden etkilenen<br />

mimari) etkisindeki otele imzasını atmıştır.<br />

Otelin simgesi Wright’ın Imperial Otel için<br />

tasarladığı ve ilk orada kullanılan Peacock<br />

Chair de dünyada tasarım klasiği olarak<br />

müzelerde yerini almış.<br />

Kraliyet düğünlerine ev sahipliği yapan,<br />

önemli devlet başkanlarını ağırlayan, yangın<br />

ve depremlere defalarca maruz kalmış,<br />

Japonya’nın mimari, iç mimari ve tarihiyle<br />

öne çıkan bu otel adeta bir zaman kapsülü.<br />

Frank Llyod Wright adını hâlâ yaşatan<br />

otelde bir müze bölümü oluşturulmuş. <strong>100</strong>.<br />

yılını kutlarken Wright’s Imperial belgeseli<br />

otelin girişinde, müze bölümünde orijinal<br />

proje çizimleri ve maketleriyle gösteriliyor.<br />

Museum of Contemporary Art<br />

Tokyo (MOT)<br />

Müze, eğitim platformu ve kütüphane alanı<br />

ile 1995’de kurulmuş. Müzenin mimarı<br />

Takahiko Yanagisawa. Ekim ortasına kadar<br />

süren Fransız Mimar Jean Prouvé’nin özel<br />

bir tasarım sergisi gösterimdeydi. Jean<br />

Prouvé (1901-1984), mimari ve tasarım<br />

dünyasında Le Corbusier’nin "Mimarlığını,<br />

mühendisliğini harmanlayan inşaatçı"<br />

olarak tanımladığı yapısal ve mobilya<br />

tasarımında öncü bir isim. Ana başarısı<br />

da dünya mimari ve tasarım tarihinde<br />

estetik niteliklerini kaybetmeden imalatı<br />

endüstriden mimariye aktarma becerisiydi.<br />

Prouvé’nin tasarımları bugün Centre<br />

Pompidou, Moma ve birçok müzede<br />

bulunuyor. Müzenin geri kalan kısmında<br />

modern dönem müze koleksiyonu<br />

sergileniyor.<br />

Artizon Museum-Ishibashi<br />

Foundation<br />

Bridgestone Corporation kurucusu,<br />

Shojiro Ishibashi’nin (1889-1976)<br />

oluşturmaya başladığı Ishibashi Collection<br />

geleneği aile tarafından devam ettiriliyor.<br />

Sergilenen koleksiyonu gördüğümüzde,<br />

koleksiyonun diğer parçalarının da iddiasını<br />

anlıyorsunuz.<br />

1950’li yıllardan bu yana dünyadan<br />

başyapıtların toplandığı koleksiyonda,<br />

Amerikan modern ve çağdaş sanatının<br />

en bilinen isimleri göze çarpıyor. Japon<br />

aristokrasisinin sadeliği ve mütevazılığı<br />

ile bazı filmlere konu olan karakterin<br />

(teknolojiyi kullanarak uzayda yer<br />

çekiminden bağımsız ölümsüzlüğü<br />

keşfeden iş adamı) Shojiro Ishibashi<br />

olduğu söyleniyor.<br />

Team Lab Planets<br />

Sanat yapıtı olarak düşünmediğim bu<br />

‘immersive experience’lar (kişinin gerçek<br />

çevresinin görseller, ses ve teknolojinin<br />

karışımı ile manipüle edilmesi, başka<br />

hayali dünyalar yaratılması diyebiliriz)<br />

2018 yılında Team Lab Planets’in<br />

kurduğu platformlar aracılığıyla dünyanın<br />

değişik şehirlerinde izleyiciye ulaştı.<br />

Burada da tüm bedeni devasa bir ‘Body<br />

Immersive’ çalışmasına dahil ediyor ve<br />

algıyla oynuyorlar. Gerçeklik kavramının<br />

sınırlarını zorlayan son teknoloji,<br />

Metaverse gözlüklerin yerini çok kısa<br />

sürede holografik projeksiyonlara bırakmış.<br />

Böylece katılımcıya 5 duyu ile hissettirilen<br />

bir deneyim yaşatılıyor.<br />

122<br />

Japonya Dosyası 123


National Art Center Tokyo<br />

Mimarı Kisho Kurokawa olan bu kültür<br />

merkezi (bizim de salonlarında sergi<br />

yapmak istediğimiz platform), dünyaca ünlü<br />

minimalist, ressam, heykeltıraş ve filozof<br />

Lee Ufan’ın (1936) dönemler sergisine<br />

ev sahipliği yapıyor. Prodüksiyonu çok<br />

zahmetli olan sergi, çok geniş bir galeri<br />

alanında, çelik levhalar, cam paneller gibi<br />

endüstriyel malzemeler ile oluşturduğu<br />

enstalasyonların getirilmesiyle kurgulanmış.<br />

UNESCO ödüllü sanatçının kişisel müzesi<br />

ise Naoshima Adası’nda Tadao Ando<br />

tarafından tasarlanmıştı.<br />

Sumida Hokusai Museum &<br />

Ōta Memorial Museum<br />

Dünyaca ünlü sanatçı Hokusai (1760-<br />

1849) ölümünün 173. yılında anılıyor. Bu<br />

müzeleri ve sergileri gördüğümüzde Japon<br />

Manga ve animasyon başarısının, tarihte<br />

nereden nereye geldiğini anlıyoruz.<br />

Sanatçının ölümünden sonra, 1876’da<br />

Paris’te açılan Japonizm sergisi,<br />

eserlerindeki dinamik kompozisyonlar<br />

ve parlak renkleriyle Avrupalı sanatçılar<br />

için o dönem devrim niteliğinde bir etki<br />

yaratmıştır.<br />

Yaşadığı döneme göre sanat stilleriyle<br />

medyaları cesurca ve farklı kullanan<br />

Hokusai’den etkilenen sanatçılar arasında<br />

Vincent van Gogh, Edgar Degas da<br />

vardır. Hokusai’nin Kırmızı Fuji Dağı<br />

ve Kanagawa’nın Büyük Dalgası eserleri<br />

Japonya denilince akla ilk gelen ikonik<br />

eserlerdendir.<br />

Nezu Museum<br />

Nezu Kaichiro tarafından Japon ve Doğu<br />

Asya sanat koleksiyonunu korumak<br />

ve sergilemek amaçlı kurulan müze üç<br />

kuşaktır devam etmekte. National Treasury<br />

(Ulusal Hazine) ve önemli kültürel<br />

varlık kategorisinde eserler sergilemekte<br />

olan müzenin bahçesindeki heykeller,<br />

bitki çeşitliliği ve peyzajıyla ‘landscape’<br />

konusunda yine dünya sıralamasında olan<br />

özelliklere sahip.<br />

Ünlü mimar Kengo Kuma müze inşaatını<br />

2009 yılında bitirdikten sonra bahçe ve<br />

eserler arasında uyum sağlama duygusu<br />

manifestosu ile yola çıkmış. Gerçekten o<br />

hissi müzede yaşıyorsunuz. Müzenin logosu<br />

yine ünlü Alman grafik tasarımcı Peter<br />

Schmidt tarafından tasarlanmış.<br />

MORI Art Museum (MAM) &<br />

Gallery Koyanagi<br />

Tokyo’nun en hareketli bölgelerinden<br />

biri olan Roppongi’de MAM Collection’ın<br />

sergilendiği 53. katında yer alan müze<br />

hem dijital hem de kendi koleksiyonundan<br />

eserlere ev sahipliği yapıyor.<br />

Dünyaca ünlü fotoğraf sanatçısı Hiroshi<br />

Sugimoto’nun (1948) kendi galerisi olan<br />

Gallery Koyanagi’de "Opera House"<br />

sergisini görmek büyük bir şans oldu.<br />

Hiroshi Sugimoto’nun özel sunum odasında<br />

vakit geçirmek çok özel bir deneyimdi.<br />

Multidisipliner bir sanatçı olan Hiroshi<br />

Sugimoto eserlerinde, zamanın doğasını,<br />

algıyı ve bilincin kökenlerini inceler,<br />

Doğu ve Batı ideolojileri arasında köprü<br />

kurar. Eserleri, Metropolitan Museum,<br />

New York ve Paris'teki Pompidou<br />

Center gibi dünyanın önde gelen müze<br />

koleksiyonlarında yer almaktadır.<br />

Bu arada müze bahçesinde yine<br />

karşılaştığım, Takashi Murakami’nin tekrar<br />

gündeme taşıdığı animasyon karakteri<br />

Doraemon’lar tüm şehirde, ilanlarda,<br />

havaalanında hatta ürün paketlerinin<br />

üzerinde bile bir salgın gibi göze çarpıyor.<br />

The National Museum of<br />

Modern Art Tokyo (MOMAT)<br />

& National Crafts Museum<br />

The National Museum of Modern Art<br />

Tokyo (MOMAT) & National Crafts<br />

Museum, mimarı Kunio Maekawa olan,<br />

Japonya’nın ilk ulusal sanat müzesi.<br />

Kuruluşu 1952’ye uzanan müze Yoshiro<br />

Taniguchi (MOMA’nın New York’taki<br />

uzantısını tasarlayan Yoshio Taniguchi’nin<br />

babasıdır) tarafından yeniden ek binalar<br />

dahil edilerek tasarlandı (1969). Gerhard<br />

Richter’in 90. yaşı ve 60. sanat yılı için<br />

düzenlenen retrospektif sergisi 16 yıldır<br />

Japonya’da bir müzede düzenlenen ilk<br />

Richter gösterimi ve Tokyo’da açılan ilk<br />

Gerhard Richter sergisi.<br />

Design Sight 21_21<br />

Kurucuları, Issey Miyake (Tasarımcı),<br />

Isamu Noguchi (Heykel sanatçısı), Ikko<br />

Tanaka (Grafik Tasarımcı), Shiro Kuramata<br />

(Tasarımcı) ve Tadao Ando (Mimar),<br />

Design Sight 21_21 platformunu; "Tasarım<br />

yoluyla düşünme, dünya ile iletişimi<br />

sağlama, fikirleri ve önerileri aktarma<br />

alandır" olarak tanımlıyorlar. Burası sadece<br />

görünenler değil görünmeyen nesneler ve<br />

ilişkilerle tasarımın geleceğini etkileyecek<br />

kültür keşiflerini ortaya koyma hedefi ve<br />

asimetrik sürpriz alanlar sunan mimarisi<br />

ile de büyülüyor. Cephe ve çatısı Issey<br />

Miyake kumaşından esinlenerek yapılan<br />

müze, yerin altında sedir ağaçları arasında<br />

bir parkta yer alıyor. Design Sight ismini<br />

‘geleceği görme’ manifestosundan dolayı<br />

koymuşlar. Design Sight 21_21, 12 Şubat<br />

2023 tarihine kadar Christo & Jeanne-<br />

Claude L’Arc Triomphe, Wrapped, sergisine<br />

ev sahipliği yapıyor.<br />

Design Sight 21_21- ekibi: Soldan sağa: Noriko Kawakami,<br />

Issey Miyake (Kurucu), Taku Satoh (Genel Direktör-Grafik<br />

Tasarımcı), Naoto Fukasawa (Direktör-Tasarımcı, yazar),<br />

Tadao Ando (Mimar-Kurucu)<br />

Şehir planının mükemmelliği, büyük<br />

binaları, yeşil alanları heykelsi anıtsal<br />

bir algı kıvamına getiren parkları, her<br />

adımda hayatımı etkileyen ezberimdeki<br />

Tadao Ando ve tasarımcı Issey Miyake<br />

ile iz bırakan Tokyo; medeniyet, gelecek,<br />

temizlik, saygı, endüstri, minimalist<br />

mimari ve tasarımın en sofistike halini<br />

gördüğünüz muhteşem bir şehir. Aklım,<br />

ruhum Japonya’da kaldı.<br />

Issey Miyake’yi kaybettiğimiz yakın<br />

zamanda şunu düşündüm: Moda<br />

tasarımında bu kadar zirvede olan kendi<br />

sektörünün tarihinde çığır açan biri<br />

sessizce, sansasyonsuz hayatı ile, sadece<br />

yaptıklarını ortaya koyarak, öğreterek ve<br />

etkileyerek bu hayata veda etti. Yaptıkları<br />

ve geride bıraktıkları nesilleri etkileyerek<br />

yaşamaya devam edecek.<br />

124 Japonya Dosyası<br />

125


İstanbul’un<br />

Tadını Çıkaranlar<br />

Her gün yeni bir mekâna ‘merhaba’ diyen ve heyecanı hiç<br />

bitmeyen İstanbul’un keyfi en güzel sonbahar ve kış aylarında<br />

çıkıyor! Biz de şehrin tadını çıkarmayı seven dört kişiye;<br />

İstanbul’da yapmaktan keyif aldıklarını sorduk.<br />

Yeni keşiflere çıkmak için bize eşlik etmek ister misiniz?<br />

Fotoğraflar: Zeynep Özkanca<br />

Yeni sayısını gördüğüm an heyecanlandığım, yeni keşiflere kapılar açan, birbirinden<br />

değerli kişileri yazıları sayesinde tanımamı sağlayan <strong>Hillsider</strong> Magazine'in <strong>100</strong>.<br />

sayısında yer alabilmek benim için bambaşka bir heyecan. Beraber nice sayılara,<br />

nice kutlamalara!<br />

Yapım: Billur Somer<br />

ig/billursomer<br />

126 İstanbul'un Tadını Çıkaranlar<br />

127


Melike Sarıkatipoğlu<br />

Aşçı, Dijital İçerik Üreticisi<br />

ig/melikesarikatipoglu<br />

İstanbul'da yaşamanın en güzel tarafı?<br />

Bence en güzel tarafı birçok dinamiği içinde<br />

barındırması ve herkesin istediği şekilde<br />

yaşayabilmesine imkân tanıması.<br />

İstanbul’un tadını nasıl çıkarıyorsunuz?<br />

Sokaklara karışarak, tek başıma yeni<br />

mahalleler keşfederek, insanları uzaktan<br />

izleyerek ve elbette sevdiğim insanlarla bir<br />

sürü anı paylaşarak.<br />

Sonbahar ve kış mevsiminde İstanbul’da<br />

yapılabilecek en keyifli şeyler?<br />

Herkes yazın tercih etse de ben kışın vapura<br />

binmeye bayılıyorum. Özellikle akşam<br />

dışarıda kokladığım hava benim<br />

İstanbul’umun kokusu. Onun dışında<br />

festival ve konserleri kovalamaktan, şehrin<br />

yeniliklerini keşfe çıkmaktan keyif alıyorum.<br />

Kendinizi evinizde hissettiğiniz, her<br />

gittiğinizde keyfinizi yerine getiren mekân<br />

var mı?<br />

Mahallemin kahvesi Bebek Petra, öğlenleri<br />

sakince balık yemek istediğimde<br />

Arnavutköy Balıkçısı, bana kendimi evimde<br />

hissettiren Hayat Cihangir. Çamlık Ocakbaşı,<br />

Journey ve Cup of Joy Bebek de diğer<br />

sevdiğim mekânlar.<br />

Çoğu kişinin bilmediği ama sizin çok<br />

beğendiğiniz mekânlar?<br />

Norm Cihangir ve Guten Morgen Moda çok<br />

popülerliğini duymadığım ama sevdiğim<br />

kahveciler. Çok Çok Pera’nın Ernest isimli<br />

barı ve Fatih Akerdem’in muhteşem rakılı<br />

kokteylleri kesinlikle daha fazla ilgiyi hak<br />

ediyor. Özellikle cuma akşamları çok keyifli<br />

bir grup çalıyor. Yeni açılan Arkestra’nın üst<br />

katındaki Listening Room da çok keyifli.<br />

Galerilerden de bir ara alt katında yemek<br />

pişirdiğim Çukurcuma’daki Simbart<br />

Galeri’yi beğeniyorum.<br />

Berk Kır<br />

Sanatçı, Sanat Tarihçisi<br />

ig/creperzs<br />

İstanbul'da yaşamanın en güzel tarafı?<br />

Ait hissetmek…<br />

İstanbul’un tadını nasıl çıkarıyorsunuz?<br />

Fotoğraf alanında üretim yapan bir sanatçı<br />

olarak, kent yürüyüşleri benim için öne<br />

çıkıyor. Yürümeyi, gözlem yapmayı ve<br />

özümsemeyi önemsiyorum. Tüm bunları<br />

yaparken yolda gördüğüm karşılaştığım<br />

durumlardan, mimariden mutluluk<br />

duyuyorum.<br />

Sonbahar ve kış mevsiminde İstanbul’da<br />

yapılabilecek en keyifli şeyler?<br />

Filmekimi ve Tiyatro Festivali ilk aklıma<br />

gelen etkinlikler. Sonbahar ve kış mevsimleri<br />

kapalı alan kullanımını öne çıkaran<br />

dönemler oluyor. Bu sebeple zaman geçirmek<br />

için biraz daha geniş ya da şehri yukarıdan<br />

gören çatı katı mekânları tercih ediyorum.<br />

Keyif aldığım bir diğer şey de bu dönemlerde<br />

sık sık gerçekleşen sanatçı/sergi<br />

konuşmalarını takip etmek.<br />

Kendinizi evinizde hissettiğiniz, her<br />

gittiğinizde keyfinizi yerine getiren mekân<br />

var mı?<br />

İstanbul’da genel anlamda evimde<br />

hissediyorum. Özellikle, Beyoğlu’nda Urban<br />

diyebilirim ama.<br />

Çoğu kişinin bilmediği ama sizin çok<br />

beğendiğiniz mekânlar?<br />

Pera’daki Comedus, yakınlarındaki Solera,<br />

Tomtom’daki Rutin ve Karaköy’deki<br />

Gümrük ilk aklıma gelen yeme-içme yerleri.<br />

Galeri olarak, yeni açılan Kairos dikkatimi<br />

çekiyor.<br />

İstanbul'da yeni açıldığını bildiğiniz ve<br />

görmek için sabırsızlandığınız bir yer var mı?<br />

Sanırım yok. Şehrin temposunu iyi<br />

yakalıyorum! :)<br />

İstanbul'da yeni açıldığını bildiğiniz ve<br />

görmek için sabırsızlandığınız bir yer var mı?<br />

Yeni açılan yerleri açıldığı gibi denemeye<br />

çalışıyorum, o sebeple gitmiş olduklarım var.<br />

Terasıyla kalbimi çalan Simone, Arkestra ve<br />

Mabou gittiklerimden. Henüz gitmeyip<br />

denemek istediklerim ise Bordel, Ronay’s<br />

Deli ve Altkat Coffee.<br />

128<br />

İstanbul'un Tadını Çıkaranlar 129


Defne Çağlar<br />

Dijital Pazarlama Uzmanı<br />

ig/defnecaglar<br />

İstanbul'da yaşamanın en güzel tarafı?<br />

Farklı kültürleri bir arada bulundurması<br />

sanırım İstanbul’da yaşamanın en güzel<br />

tarafı.<br />

İstanbul’un tadını nasıl çıkarıyorsunuz?<br />

Şehrin tadını köpeğimle sahil yürüyüşleri<br />

yaparak, yeni yerler keşfederek ve balıkçıya<br />

giderek çıkarıyorum.<br />

Sonbahar ve kış mevsiminde İstanbul’da<br />

yapılabilecek en keyifli şeyler?<br />

Belgrad veya Atatürk Kent Ormanı'nda<br />

yapılan yürüyüşler bence soğuk havalarda<br />

yapılabilecek en iyi aktivite.<br />

Kendinizi evinizde hissettiğiniz, her<br />

gittiğinizde keyfinizi yerine getiren mekân<br />

var mı?<br />

Apartıman Yeniköy<br />

Çoğu kişinin bilmediği ama sizin çok<br />

beğendiğiniz mekânlar?<br />

Bebek’teki Ma Soeur et Moi, Balat’taki The<br />

Pill Gallery ve Smelt & Co.<br />

İstanbul'da yeni açıldığını bildiğiniz ve<br />

görmek için sabırsızlandığınız bir yer var mı?<br />

Arkestra. Bir arkadaşımın açtığı yeni bir<br />

mekân, geçen gün gitme fırsatımız oldu. Her<br />

şey mükemmeldi.<br />

Oğuz Erel<br />

Kreatif Direktör, Stilist<br />

ig/oguzerel<br />

İstanbul'da yaşamanın en güzel tarafı?<br />

Ahmet Hamdi Tanpınar ‘Beş Şehir’ adlı<br />

kitabında İstanbul için “İstanbul, büyük<br />

mimari eserlerinin olduğu kadar küçük<br />

köşelerin, sürpriz peyzajların da şehridir.<br />

Hatta iç İstanbul’u onlarda aramalıdır.<br />

Büyük eserler ona uzaktan görülen yüzünü<br />

verirler; ikinciler ise onu çizgi çizgi işleyerek<br />

portrenin içini dolduran, büyük tecridin<br />

kurduğu çerçeveyi bin türlü psikolojik hal ile,<br />

yaşanmış hayat izleriyle tamamlayan<br />

eserlerdir.’’ der. Benim için de İstanbul’un en<br />

güzel tarafı ilk bakışta görünen İstanbul bir<br />

yana, portrenin içini dolduran eserlerin<br />

peşine düşmek, yani ayrıntıda gizli<br />

İstanbul’u keşfetmek.<br />

İstanbul’un tadını nasıl çıkarıyorsunuz?<br />

Benim gibi yoğun çalışan insanlar bulabildiği<br />

kısıtlı boş zamanları akıllıca değerlendirmek<br />

istiyorlar. Bu konuda İstanbul’un etkinlik<br />

bonkörlüğü şehrin tadını çıkarmama<br />

yardımcı oluyor. Tiyatrolar, sanat<br />

etkinlikleri, film festivalleri ve bienaller bir<br />

yana, taksiyle Boğaz’dan geçerken gördüğüm<br />

muhteşem manzara bile ‘İyi ki İstanbul’<br />

dedirtebiliyor.<br />

Sonbahar ve kış mevsiminde İstanbul’da<br />

yapılabilecek en keyifli şeyler?<br />

Atatürk Orman Çiftliği sonbaharda turuncu<br />

yapraklarla baştan yaratılmış gibi. Boş bir<br />

pazar gününü burada değerlendirmek güzel<br />

bir seçenek.<br />

Kendinizi evinizde hissettiğiniz, her<br />

gittiğinizde keyfinizi yerine getiren mekân<br />

var mı?<br />

Nişantaşı’nın en samimi yerinde,<br />

Topağacı’nda oturuyorum. Mersin’de küçük<br />

bir mahallede doğduğum için, buradaki<br />

mahalle sıcaklığı beni çocukluğuma yakın<br />

hissettiriyor. Mahallenin hem sabah<br />

kahvaltısı hem de öğle ve akşam yemekleri<br />

için yolunu tuttuğum tek bir adresi var;<br />

Lokanta Kru.<br />

Çoğu kişinin bilmediği ama sizin çok<br />

beğendiğiniz mekânlar?<br />

Balat’taki The Pill Gallery özenli seçkisiyle<br />

keşfedilmesi gereken sanat galerilerinden<br />

birisi. Tophane’deki Frankeştayn Kitabevi.<br />

Eminönü’ndeki Coffeetopia ve<br />

Topağacı’ndaki Spada Coffee de favorilerim<br />

arasında.<br />

İstanbul'da yeni açıldığını bildiğiniz ve<br />

görmek için sabırsızlandığınız bir yer var mı?<br />

Yeniköy’de yeni açılan The Red Balloon<br />

isimli restoranı bir an önce keşfetmek için<br />

sabırsızlanıyorum. İskandinav ilhamlı<br />

dekorasyonu ve özenli sunumlara sahip bir<br />

mekân diye duyup notlarıma eklemiştim.<br />

130 İstanbul'un Tadını Çıkaranlar<br />

131


consectetuer<br />

adipiscing<br />

elitr sed diam<br />

nonummy nibh<br />

euismod<br />

tincidunt ut<br />

laoreet<br />

dolore<br />

q<br />

ef<br />

Lorem<br />

ipsum<br />

q<br />

ef<br />

Lorem<br />

ipsum<br />

dolor<br />

sit amet,<br />

q<br />

e<br />

L<br />

euismod tineidunt<br />

ut laonset dolore<br />

magnelaliquam erat<br />

vilutpat. Ut wisi<br />

enhm ad minim<br />

veniam, qais nostrud<br />

a<br />

e<br />

ullamcorper suscipit<br />

lobortis nisl ut<br />

n<br />

e<br />

ut<br />

ma<br />

vol<br />

min<br />

nost<br />

tatio<br />

consequat, vel illum dolore<br />

eu feugiat nulla facilisis at<br />

suscip<br />

ut aliq<br />

vero eros et accumsan et iusto<br />

odio dignissim qui blandit praesent<br />

commodo<br />

autem vel<br />

dolor in he<br />

vulputate vel<br />

molestie conseq<br />

illum dolore eu fe<br />

nulla koray vero eros<br />

accumsan et iusto odio digni<br />

qui blandit praesent luptatum zzri<br />

delenit augue duis<br />

nisl ut<br />

aliquip<br />

hendrerit in<br />

vulputate velit<br />

esse molestie<br />

consequat, vel<br />

illum dolore eu<br />

feugiat nulla facilisis<br />

at vero eros et<br />

accumsankoray ozdemir<br />

silsile was here dolore<br />

te feu Lorem ipsum dolor<br />

sit amet, consectetuer<br />

adipiscing elit, sed diam<br />

nonummy nibh euismod ti<br />

cidunt ut laoreet dolore<br />

magna aliquam erat volutpat.<br />

Ut wisi enim ad minim veniam,<br />

quis nostrud exerci tation<br />

ullamcorper suscipit lobortis nisl<br />

132<br />

icerik<br />

Üreten<br />

Yapay<br />

Zekâ<br />

Yazı: Handegül Sert<br />

Yapay Zeka<br />

Tam <strong>100</strong> sayıdır ilham veren, aynı zamanda öğreten, keşfettiren, en önemlisi<br />

hep iyi hissettiren <strong>Hillsider</strong> Magazine ailesinin bir parçası olduğum için kıvanç<br />

doluyum! Merak eden, merak ettikçe öğrenen, öğrendikçe heyecanlanan,<br />

heyecanlandıkça birbiriyle paylaşmak için yanıp tutuşan bu güzel topluluğun bu<br />

özel sayısında yapay zekanın bugününü konuşacağız. Teknolojinin ışık hızında<br />

geliştiği bu zamanda tüm bu nimetleri insanlığa fayda sağlayabilmek için<br />

kullanabilecek miyiz dersiniz?<br />

velit esse molestie<br />

consequat, vel illum dolore<br />

eu feugiat nulla facilisis at<br />

vero eros et accumsan et iusto<br />

odio dignissim qui blandit praesent<br />

luptatum zzril<br />

Tüm dünya, internetteki içeriğinize<br />

arama motorlarından yapılacak uygun<br />

bir aramayla ulaşabiliyor... İnternet<br />

tarihinin en önemli gelişmesi diye<br />

adlandırabileceğimiz “arama motoru”<br />

sayesinde herhangi bir problemin ya da<br />

sorumuzun cevabını, birileri bir şekilde<br />

çözümünü yazmıştır umuduyla arayarak<br />

bulabiliyoruz. Şimdi ise istediğimiz<br />

herhangi bir şeyi “üreten motorlar”<br />

sayesinde hiç yoktan üretebiliyoruz. Şimdi<br />

ise yapay zekayla birlikte dijital üretimin de<br />

maliyeti ortadan kalkıyor!<br />

Lorem ipsum dolor sit amet, consectetuer adipiscing elit, sed diam nonummy nibh euismod tincidunt ut laoreet dolore magna aliquam erat volutpat. Ut wisi enim ad minim veniam, quis<br />

nostrud exerci tation ullamcorper suscipit lobortis nisl ut aliquip ex ea commodo consequat. Duis autem vel eum iriure dolor in hendrerit in vulputate velit esse<br />

molestie consequat, vel illum dolore eu feugiat nulla facilisis at vero eros et accumsan et iusto odio dignissim qui blandit praesent luptatum zzril delenit augue<br />

duis dolore te feu Lorem ipsum dolor sit amet, consectetuer adipiscing elit, sed diam nonummy nibh euismod ti cidunt ut laoreet dolore magna aliquam erat<br />

volutpat. Ut wisi enim ad minim veniam, quis nostrud exerci tation ullamcorper suscipit lobortis nisl ut aliquip ex ea commodo consequat. Duis autem vel<br />

eum iriure dolor in hendrerit in vulputate velit esse molestie consequat, vel illum dolore eu feugiat nulla facilisis at vero eros et accumsan et iusto<br />

odio dignissim qui blandit praesent luptatum zzril delenit augue duis dolore te feu Lorem ipsum dolor sit amet, consectetuer adipiscing elit, sed<br />

diam nonummy nibh euismod tincidunt ut laoreet dolore magna aliquam erat volutpat. Ut wisi enim ad minim veniam, quis nostrud exerci tation<br />

ullamcorper suscipit lobortis nisl ut aliquip ex ea commodo consequat. Duis autem vel eum iriure dolor in hendrerit in vulputate velit esse<br />

molestie consequat, vel illum dolore eu feugiat nulla facilisis at vero eros et accumsan et iusto odio dignissim qui blandit praesent<br />

luptatum zzril delenit augue duis dolore te feu ortis nisl ut aliquip ex ea commodo consequat. Duis autem vel eum iriure dolor in<br />

hendrerit in vulputate velit esse molestie consequat, vel illum dolore eu feugiat nulla facilisis at vero eros et accumsan et iusto<br />

odio dignissim qui blandit praesent luptatum zzril delenit augue duis dolore te feu Lorem ipsum dolor sit amet, consectetuer<br />

Lorem ipsum dolor sit amet, consectetuer adipiscing elit, sed diam nonummy nibh euismod tincidunt ut laoreet dolore magna aliquam adipiscing erat volutpat. elit, Ut sed wisi diam enim nonummy ad minim nibh veniam, euismod quis ti cidunt ut laoreet dolore magna aliquam erat<br />

nostrud exerci tation ullamcorper suscipit lobortis nisl ut aliquip ex ea commodo Lorem consequat. Duis autem vel eum iriure dolor in hendrerit volutpat. in vulputate Ut wisi enim velit ad esse minim veniam, quis nostrud exerci tation<br />

molestie consequat, vel illum dolore eu feugiat nulla facilisis at vero ipsum eros dolor et accumsan et iusto odio dignissim qui blandit praesent luptatum ullamcorper zzril delenit suscipit augue lobortis nisl ut aliquip<br />

duis dolore te feu Lorem ipsum dolor sit amet, consectetuer adipiscing sit amet, elit, sed diam nonummy nibh euismod ti cidunt ut laoreet dolore magna aliquam erat<br />

volutpat. Ut wisi enim ad minim veniam, quis nostrud exerci consectetuer<br />

tation ullamcorper suscipit lobortis nisl ut aliquip ex ea commodo consequat. Duis autem vel<br />

eum iriure dolor in hendrerit in vulputate velit esse molestie adipiscing consequat, vel illum dolore eu feugiat nulla facilisis at vero eros et accumsan et iusto<br />

odio dignissim qui blandit praesent luptatum zzril delenit elitr sed augue diam duis dolore te feu Lorem ipsum dolor sit amet, consectetuer adipiscing elit, sed<br />

diam nonummy nibh euismod tincidunt ut laoreet dolore nonummy magna nibh aliquam erat volutpat. Ut wisi enim ad minim veniam, quis nostrud exerci tation<br />

ullamcorper suscipit lobortis nisl ut aliquip ex euismod ea commodo consequat. Duis autem vel eum iriure dolor in hendrerit in vulputate velit esse<br />

molestie consequat, vel illum dolore eu feugiat tincidunt nulla facilisis ut at vero eros et accumsan et iusto odio dignissim qui blandit praesent<br />

luptatum zzril delenit augue duis dolore te feu laoreet ortis nisl ut aliquip ex ea commodo consequat. Duis autem vel eum iriure dolor in<br />

hendrerit in vulputate velit esse molestie consequat, dolore vel illum dolore eu feugiat nulla facilisis at vero eros et accumsan et iusto<br />

odio dignissim qui blandit praesent luptatum zzril magna delenit augue duis dolore te feu Lorem ipsum dolor sit amet, consectetuer<br />

adipiscing elit, sed aliqu<br />

Ut wisi enim ad minim veniam, quis nostrud exerci tation<br />

diam nonummy nibh euismod ti cidunt ut laoreet dolore magna aliquam erat<br />

Lorem<br />

volutpat.<br />

ipsum dolor<br />

ullamcorper suscipit lobortis nisl ut aliquip<br />

sit amet,<br />

consectetuer<br />

adipiscing<br />

elitr sed diam<br />

nonummy nibh<br />

euismod<br />

tincidunt ut<br />

laoreet<br />

dolore<br />

magna<br />

aliqu<br />

q<br />

ef<br />

Lorem<br />

ipsum<br />

dolor<br />

sit amet,<br />

consec-<br />

Teknolojinin<br />

tetuer<br />

geldiği bu<br />

adipiscing<br />

elit, sed diam<br />

noktada, internetin bize<br />

nonummy ninh<br />

euismod tineidunt<br />

sağladığı en büyük kolaylık,<br />

ut laonset dolore<br />

magnelaliquam erat<br />

dağıtım maliyetini ortadan<br />

vilutpat. Ut wisi<br />

enhm ad<br />

kaldırmasıydı.<br />

minim<br />

İnternet<br />

veniam, qais nostrud<br />

exerci ntation<br />

sayesinde üretilen bir dijital<br />

ullamcorper suscipit<br />

içeriğin lobortis son kullanıcıya nisl ut ulaştırılması -son<br />

aliquip ex ea commodo<br />

kullanıcının consequat. interneti Duis autem olduğu varsayımıylavel<br />

eum iriure dolor in<br />

sıfırlandı. hendrerit in İnternetle vulputate ürettiğiniz bir içeriği<br />

insanlara ulaştırmak artık ücretsiz.<br />

grtis<br />

of-<br />

aliquip<br />

ut nisl<br />

commodo<br />

ea ex<br />

Duis autem<br />

consequat.<br />

dolor in<br />

iriure<br />

eum vel<br />

ut aliquip ex ea<br />

www.handegulsert.com<br />

Nedir ?<br />

GPT-3, DALL-E ve diğer yapay zekâ<br />

hendrerit in vulputate<br />

uygulamaları sayesinde velit internete esse molestie bir şeyler<br />

consequat, vel illum dolore<br />

üretmenin maliyeti eu feugiat ortadan nulla kalkıyor.<br />

facilisis at<br />

vero eros et accumsan et iusto<br />

Yazdığınız odio dignissim küçük bir qui yazı blandit parçasından<br />

praesent<br />

luptatum zzril<br />

yola çıkarak size bütün bir yazı yazabilen<br />

GPT3’ü biliyoruz. Sadece birkaç İngilizce<br />

kelimeyi yapay zekaya veriyorsunuz ve<br />

o sonucu size sunuyor. Makinelere bir<br />

şeyler yaptırmak için yeni bir bilgisayar dili<br />

öğrenmek ya da 25 adımlı bir reçete izlemek<br />

durumunda değilsiniz, basitçe İngilizce<br />

kelimeler kullanmanız yeterli oluyor.<br />

DALL-E ise metinden imaj yaratma<br />

modellerinin en popüleri. 2021 yılında<br />

yayımlandı. Nisan 2022’ de ise devamı olan<br />

DALL-E 2 çıktı. Çok kısa bir süre sonra<br />

DALL-E mini isimli yeni bir versiyon çıktı<br />

ortaya, ancak bu resmi bir sürüm değildi.<br />

DALL-E’nin yaratıcısı OpenAI’ın baskıları<br />

sonucu bu yeni model Craiyon olarak isim<br />

değiştirdi. Mayıs ayında ise Google Imagen<br />

isimli kendi modelini tanıttı.<br />

Kısa bir süre sonra ise Midjourney isminde<br />

bir model daha geldi. 2 ay içerisinde Discord<br />

grubu içerisinde 1,8 milyon kullanıcıya<br />

ulaştı. Bu alandaki bir diğer önemli girişim<br />

ise 22 Ağustos’ta açık kaynaklı versiyon<br />

olarak yayımlanan Stable Diffusion.<br />

Kendi bilgisayarınızda ücretsiz olarak<br />

kullanabileceğiniz bu versiyonla birlikte<br />

aklınıza gelebilecek herhangi bir resmi ve<br />

hatta animasyonu birkaç kelime İngilizceyle<br />

ortaya çıkarmanız mümkün. Yapay zekanın<br />

bu kadar ilerlemesi ve kendi kendine bir<br />

şeyler üretmesi -ve oldukça iyi üretmesi- sizi<br />

nostrud exerci tation ullamcorper suscipit lobortis nisl ut aliquip ex ea commodo consequat. Duis autem vel eum iriure dolor in hendrerit in vulputate velit esse<br />

veniam, quis<br />

minim ad enim wisi Ut volutpat. erat aliquam magna dolore laoreet ut tincidunt euismod nibh nonummy diam sed elit, adipiscing consectetuer amet, sit dolor ipsum Lorem<br />

duis dolore te feu Lorem ipsum dolor sit amet, consectetuer adipiscing elit, sed diam nonummy nibh euismod ti cidunt ut laoreet dolore magna aliquam erat<br />

augue<br />

delenit zzril luptatum praesent blandit qui dignissim odio iusto et accumsan et eros vero at facilisis nulla feugiat eu dolore illum vel consequat, molestie<br />

eum iriure dolor in hendrerit in vulputate velit esse molestie consequat, vel illum dolore eu feugiat nulla facilisis at vero eros et accumsan et iusto<br />

vel<br />

autem Duis consequat. commodo ea ex aliquip ut nisl lobortis suscipit ullamcorper tation exerci nostrud quis veniam, minim ad enim wisi Ut volutpat.<br />

diam nonummy nibh euismod tincidunt ut laoreet dolore magna aliquam erat volutpat. Ut wisi enim ad minim veniam, quis nostrud exerci tation<br />

sed<br />

elit, adipiscing consectetuer amet, sit dolor ipsum Lorem feu te dolore duis augue delenit zzril luptatum praesent blandit qui dignissim odio<br />

molestie consequat, vel illum dolore eu feugiat nulla facilisis at vero eros et accumsan et iusto odio dignissim qui blandit praesent<br />

esse<br />

velit vulputate in hendrerit in dolor iriure eum vel autem Duis consequat. commodo ea ex aliquip ut nisl lobortis suscipit ullamcorper<br />

hendrerit in vulputate velit esse molestie consequat, vel illum dolore eu feugiat nulla facilisis at vero eros et accumsan et iusto<br />

in<br />

dolor iriure eum vel autem Duis consequat. commodo ea ex aliquip ut nisl ortis feu te dolore duis augue delenit zzril luptatum<br />

adipiscing elit, sed diam nonummy nibh euismod ti cidunt ut laoreet dolore magna aliquam erat<br />

sit amet, consectetuer<br />

dolor ipsum Lorem feu te dolore duis augue delenit zzril luptatum praesent blandit qui dignissim odio<br />

ullamcorper suscipit lobortis nisl ut aliquip<br />

quis nostrud exerci tation<br />

veniam, minim ad enim wisi Ut volutpat.<br />

ipsum dolor<br />

Lorem<br />

sit amet,<br />

sit amet,<br />

dolor<br />

elit, sed diam<br />

adipiscing<br />

q<br />

ef<br />

Lorem<br />

ipsum<br />

dolor<br />

sit amet,<br />

consectetuer<br />

adipiscing<br />

elit, sed diam<br />

nonummy ninh<br />

euismod tineidunt<br />

ut laonset dolore<br />

magnelaliquam erat<br />

vilutpat. Ut wisi<br />

enhm ad minim<br />

veniam, qais nostrud<br />

exerci ntation<br />

ullamcorper suscipit<br />

lobortis nisl ut<br />

aliquip ex ea commodo<br />

consequat. Duis autem<br />

vel eum iriure dolor in<br />

de korkutmuyor mu? Yazılım bir zamanlar<br />

fırça darbesini taklit edebiliyorken, şimdi<br />

ressamlığı taklit edebiliyor!<br />

euismod tincidunt<br />

nibh<br />

nonummy<br />

elit, sed diam<br />

adipiscing<br />

magna aliquam erat<br />

dolore<br />

laoreet ut<br />

nonummy ninh<br />

minim seni, quis<br />

ad Ut volutpat.<br />

tation ullamcorper<br />

seviyorum<br />

nostrud<br />

ut aliquip ex ea<br />

nisl<br />

lobortis suscipit<br />

Nasıl ?<br />

Örneğin sadece “19.yy’da yaşayan<br />

centilmen bir su samuru” yazdığınızda<br />

Stable Diffusion size şu sonuçla dönecek:<br />

Ya da ‘Jeff Bezos, Elon Musk, Mark<br />

Zuckerberg ve Bill Gates’ dörtlüsünden<br />

tek bir insan olarak elde etmek için şu<br />

of-<br />

kelimeleri grtis<br />

İngilizce olarak yazmanız yeterli:<br />

nisl ut<br />

- Jeff Bezos aliquip<br />

son derece ayrıntılı,<br />

ex ea<br />

pürüzsüz,keskin commodo<br />

odak, fotoğraf<br />

consequat.<br />

- Elon Musk<br />

Duis son<br />

autem<br />

derece ayrıntılı, pürüzsüz,<br />

vel eum iriure<br />

keskin odak,<br />

dolor fotoğraf<br />

in<br />

hendrerit in<br />

- Mark Zuckerberg, son derece ayrıntılı,<br />

vulputate velit<br />

esse molestie<br />

keskin odak, fotoğraf<br />

consequat, vel<br />

illum dolore eu<br />

- Bill Gates, son derece ayrıntılı, keskin<br />

feugiat nulla facilisis<br />

at vero eros et<br />

odak, fotoğraf<br />

accumsankoray ozdemir<br />

silsile was here dolore<br />

te feu Lorem ipsum dolor<br />

sit amet, consectetuer<br />

adipiscing elit, sed diam<br />

nonummy nibh euismod ti<br />

cidunt ut laoreet dolore<br />

magna aliquam erat volutpat.<br />

Ut wisi enim ad minim veniam,<br />

quis nostrud exerci tation<br />

ullamcorper suscipit lobortis nisl<br />

ut aliquip ex ea<br />

exerci ntation<br />

autem vel eum iriure<br />

Duis<br />

consequat. commodo<br />

vulputate velit esse<br />

in<br />

hendrerit in dolor<br />

consequat. Duis autem<br />

commodo<br />

ea ex aliquip<br />

illum dolore eu feugiat<br />

vel<br />

consequat, molestie<br />

hendrerit in vulputate<br />

in<br />

dolor iriure eum vel<br />

accumsan et iusto odio dignissim<br />

et eros vero koray nulla<br />

velit esse molestie<br />

delenit augue duis<br />

zzril<br />

luptatum praesent blandit qui<br />

luptatum zzril<br />

tetuer<br />

consec-<br />

grtis<br />

of-<br />

commodo<br />

ea ex<br />

Duis autem<br />

consequat.<br />

dolor in<br />

iriure<br />

eum vel<br />

vulputate velit<br />

in<br />

hendrerit<br />

consequat, vel<br />

molestie<br />

esse<br />

feugiat nulla facili-<br />

eu<br />

dolore illum<br />

accumsankoray ozdemir<br />

eros et<br />

vero at sis<br />

te feu Lorem ipsum dolor<br />

dolore<br />

here was silsile<br />

adipiscing elit, sed diam<br />

consectetuer<br />

amet, sit<br />

cidunt ut laoreet dolore<br />

ti<br />

euismod nibh nonummy<br />

Ut wisi enim ad minim veniam,<br />

volutpat.<br />

erat aliquam magna<br />

ullamcorper suscipit lobortis nisl<br />

tation<br />

exerci nostrud quis<br />

ut aliquip ex ea<br />

Midjourney<br />

magna<br />

aliqu<br />

tetuer<br />

consec-<br />

- Her bir fotoğraf %25 ağırlıklı;<br />

q<br />

Omaha Beach Savaşı’nda *selfie* çeken<br />

ef<br />

Lorem<br />

asker içinse yazılması gereken kelimeler;<br />

ipsum<br />

- Omaha Beach Savaşı’nda<br />

dolor<br />

selfie çeken<br />

sit amet,<br />

asker, 1944, İkinci Dünya<br />

consec-<br />

Savaşı, aksiyon,<br />

savaş, askerler, gopro<br />

tetuer<br />

adipiscing<br />

elit, sed diam<br />

nonummy nibh<br />

euismod tincidunt<br />

ut laoreet dolore<br />

magna aliquam erat<br />

volutpat. Ut ad<br />

minim seni, quis<br />

nostrud seviyorum<br />

tation ullamcorper<br />

suscipit lobortis nisl<br />

ut aliquip ex ea<br />

commodo consequat. Duis<br />

autem vel eum iriure<br />

dolor in hendrerit in<br />

vulputate velit esse<br />

molestie consequat, vel<br />

illum dolore eu feugiat<br />

nulla koray vero eros et<br />

accumsan et iusto odio dignissim<br />

qui blandit praesent luptatum zzril<br />

delenit augue duis<br />

Midjourney<br />

Bu sonuçlar çıktıktan sonra “Hayal et”<br />

butonuna bastıkça da farklı sonuçlar<br />

üretmeye devam eden bir üretim<br />

makinesinden bahsediyoruz. Sanki<br />

tasarımcıyla birlikte çalışıyorsunuz da “bir<br />

kere daha dene”, “başka bir versiyon daha<br />

çalış”, “hayır o değil, mavi denesene bir de”<br />

dedikten bir saniye sonra yeni bir sonuç<br />

görüyorsunuz...<br />

DALL·E<br />

Fotoğraflar sıkıcı geldiyse ve bu durum<br />

hâlâ sizi heyecanlandırmadıysa Adobe’nin<br />

Photoshop uygulamasına eklenen Stable<br />

Diffusion versiyonuyla birlikte bir<br />

tasarımcının sadece birkaç kelime yazarak<br />

oluşturduğu görselleri izleyebilirsiniz.<br />

Teknolojinin önce mavi yakalıların işlerini<br />

ortadan kaldıracağını düşünüyorduk<br />

ama beyaz yakaya özgü işler de şu an<br />

itibariyle tehlike altında diyebiliriz. Grafik<br />

tasarımcıların pabucu dama atılmak üzere.<br />

Heyecanınızı artırmak için bir örnek daha<br />

vereyim: Bir film insanıysanız, Runway<br />

uygulamasıyla birlikte sadece birkaç kelime<br />

yazarak bir film oluşturabileceksiniz desem<br />

gözleriniz büyümez miydi?<br />

Runway uygulaması, bu film sahnesini<br />

yaratmanın haricinde sahnedeki arka<br />

planı değiştirebiliyor, bir objeyi silebiliyor<br />

ve herhangi bir dijital efekt artistinin<br />

yapabileceği her şeyi tek bir kelime ile<br />

yapabiliyor…<br />

getalpaca.io<br />

133


q<br />

ef<br />

Lor<br />

ips<br />

dol<br />

sit<br />

con<br />

tet<br />

adi<br />

eli<br />

non<br />

euis<br />

ut l<br />

magn<br />

volut<br />

minim<br />

nostru<br />

tation<br />

suscipit<br />

ut aliqui<br />

commodo co<br />

autem vel eu<br />

dolor in hend<br />

vulputate velit<br />

nulla koray vero eros et<br />

accumsan et iusto odio dignissi<br />

qui blandit praesent luptatum zzril<br />

delenit augue duis<br />

quis nostrud exerci tation<br />

ullamcorper suscipit lobortis nisl<br />

magna aliquam erat volutpat.<br />

Ut wisi enim ad minim veniam,<br />

nonummy nibh euismod ti<br />

cidunt ut laoreet dolore<br />

sit amet, consectetuer<br />

adipiscing elit, sed diam<br />

silsile was here dolore<br />

te feu Lorem ipsum dolor<br />

illum dolore eu<br />

feugiat nulla facilisis<br />

at vero eros et<br />

accumsankoray ozdemir<br />

hendrerit in<br />

vulputate velit<br />

vel eum iriure<br />

dolor in<br />

consequat.<br />

Duis autem<br />

ex ea<br />

commodo<br />

nisl ut<br />

aliquip<br />

ofgrtis<br />

ut aliquip ex ea<br />

illum dolore eu feugi<br />

consequat<br />

molestie<br />

Mid Journey tarafından üretilen<br />

''content-generating AI,<br />

feeling good, <strong>100</strong> th issue,<br />

celebration'' görseli.<br />

consequat, vel<br />

molestie<br />

esse<br />

Astrolojide<br />

Dogru Bilinen<br />

Ne Olur ?<br />

İnternet, fiziksel emekle yapılan çoğu şeyi,<br />

bilgisayarlar arası bağlantılarla dijital pazar<br />

yerlerine dönüştürerek ortadan kaldırdı.<br />

Medya şirketlerinin coğrafi dezavantajı<br />

tamamen ortadan kalktı. Politikacılar,<br />

Twitter beğenilerinin büyük kampanya<br />

harcamalarından daha değerli olduğunu<br />

fark ettiler. Şimdi sadece ayaklarının<br />

resimlerini satarak altı haneli rakamlar<br />

kazanan binlerce insan var.<br />

Yapay zekadaki bu gelişmeler de kötümser<br />

olmamıza yol açabilir...<br />

Yapay zekâ içerik oluşturma maliyetini<br />

sıfıra indirgeyecek ve bunun etkileri<br />

çok geniş kapsamlı olacaktır şüphesiz.<br />

Kazananlar yapay zekaya en iyi verilerle<br />

besleyen şirketler olacaktır. Sattıkları<br />

ürünleri kullanıcıya özel reklam üreterek,<br />

tam olarak kullanıcının ihtiyacını<br />

onun gözünün önüne sererek ürününü<br />

pazarlayan şirketler büyümeye devam<br />

edecektir. Ancak iyimser olmamızı<br />

gerektirecek birçok alan da var. Google gibi<br />

bir şirketin “arama motoru” yerine “üretme<br />

motoru” yapabileceğini hayal edebiliriz.<br />

Bunun özellikle çocuklar için ne kadar<br />

muhteşem olabileceğini düşünebiliyor<br />

musunuz? Yazarak değil ama sesli komutla<br />

çalışan bir uygulama ile örneğin, çocuğunuz<br />

uygulamaya “elinde iPad olan tek boynuzlu<br />

at” diyecek ve uygulama bunu animasyon<br />

haline döndürecek? Çocuğunuz kendi<br />

filmini yapıp izleyebilecek? Çocukların<br />

hayal gücü için muhteşem bir gelişme<br />

olmaz mıydı?<br />

Yapay zekanın en büyük etkisi bence,<br />

içerikle olan ilişkimizi temelden<br />

değiştirecek olmasıdır. Gerçek olan, sahte<br />

olan, sadece bizim için yapılmış olantüm<br />

bunlar eskisinden çok daha etkili<br />

olabilir. Yukarıda bahsettiğimiz yapay<br />

zekâ uygulamalarının etiğini henüz ele<br />

almadık (bu başlı başına bir yazıyı hak<br />

ediyor), ancak her şey çok karmaşık. Bu<br />

gelişmelerle hem bireysel hem de toplumsal<br />

düzeyde değişme potansiyeli, geçmişin<br />

diğer icatlarının ötesinde bir şey. Ve bu<br />

değişiklikler varsayımsal, uzak bir gelecekte<br />

gerçekleşmiyor, tam şu anda oluyorlar.<br />

İçinde yaşadığımız toplum yapısı bir kere<br />

daha derinden değişiyor. Kemerlerimizi<br />

bağlamak ve insanlık için en iyisini<br />

ummaktan başka bir yolumuz yok gibi<br />

duruyor...<br />

A<br />

stroloji hakkında doğru<br />

bilinen yanlışlar! Evet<br />

birçok şehir efsanesi var!<br />

Yıllardır danışanlarıma<br />

ve eğitimlerime<br />

katılanlara bıkmadan,<br />

usanmadan anlattığım<br />

Akonular bunlar! En çok sorulanları<br />

buraya da yazarak acı gerçekleri ortaya<br />

çıkarmak istedim. Bildiğinizi sandığınız,<br />

çok inandığınız, hatta belki sağda solda<br />

savunuculuğunu yaptığınız konuların<br />

doğrularını öğrenmeye hazır mısınız?<br />

O zaman astroloji efsaneleri içinde kült<br />

olmuş bir konu ile başlamak istiyorum. Feci<br />

bir şekilde yayılmış, insanlar tarafından da<br />

acayip kabul görmüş bir konu bu:<br />

30 yaşında burcumuz değişir!<br />

Yükselen burcumuz ne ise o olur!<br />

Külliyen yanlış! :))) Nasıl böyle bir<br />

fikir üretildi bir tahminim var ama<br />

ispatlayamam. Yükselen burç, doğduğumuz<br />

anda bulunduğumuz şehre göre Doğu<br />

ufkunda yükselmekte olan burçtur. Güneş<br />

ve Ay burcumuz kadar önemlidir. Hayata<br />

bakış açımızı, doğduğumuz koşulları,<br />

fiziksel görüntümüzü, ilk intibamızı,<br />

sağlığımızı anlatır ve karakterimizin<br />

önemli bir kısmını oluşturur. Güneş<br />

burcumuz ise doğduğumuz anda Güneş’in<br />

bulunduğu burçtur. Kimliğimizi, egomuzu,<br />

isteklerimizi, canlılığımızı anlatır. Yani<br />

hem Güneş burcumuz hem de yükselen<br />

burcumuz bizim için hep vardır, hep var<br />

olacaktır. Zamanla değişmez, önemi artmaz<br />

veya azalmaz. Yükselen burcumuz sosyal<br />

maskelerimizi de anlatan bir noktadır. İşte<br />

bu yüzden yaş aldıkça daha çok yükselen<br />

burcumuzun özelliklerini ortaya koymaya<br />

başlayabiliriz. Çünkü büyümek, daha fazla<br />

maske kullanmak, esas kimliğimizi daha<br />

fazla saklamak demektir bir bakıma. Belki<br />

de bu yüzden doğruluğu olmayan bu bilgi,<br />

inanılmaya layık görülmüştür<br />

Yanlıslar<br />

27 yıl boyunca kendini aralıksız var edebilme başarısını gösteren, öncü, yenilikçi<br />

ve yaratıcı tavrını hiç bozmayan <strong>Hillsider</strong> Magazine’in <strong>100</strong>. sayısında hâlen yazıyor<br />

olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Yıllar önce ilk sayıları ile başlayan maceram<br />

hâlâ devam ediyor. Bu sürede sayısız insanla röportaj yaptım, kitap ve astroloji<br />

yazıları yazdım. Beraber büyüdük diyebiliriz <strong>Hillsider</strong> Magazine ile. Birbirimizin çeşitli<br />

dönemlerine, gelişimine, değişimine tanık olduk. Mesela bugün <strong>100</strong>. sayısına yazımı<br />

hazırlarken astrolojiye başlamamın 10. yılını kutladım ben de! <strong>Hillsider</strong> Magazine<br />

bu yola nasıl girdiğime, o güne kadar getirdiğim eski kariyerimi nasıl geride<br />

bıraktığıma en yakın şahit! Aramızda derin bir bağ var yani! Daha nice yılları olsun…<br />

Yazı: İpek Kigan/Astrolog<br />

ig/ipekkigan_<br />

134<br />

Yapay Zeka<br />

Astroloji<br />

135


Haftalık ve aylık burç yorumları<br />

Güneş burcuma bakarak<br />

okuyorum.<br />

Astroloji 12 burçtan, insanlar da<br />

12 karakterden oluşuyor! Boğa<br />

burcu musun yoksa İkizler mi?<br />

Bana ondan haber ver!<br />

Burcumuz diye bildiğimiz şey bir önceki<br />

konuda belirttiğim gibi doğduğumuz<br />

anda Güneş’in bulunduğu burç. Çok<br />

önemli. Ama biz sadece Güneş ile ifade<br />

bulabilir miyiz? İnsan karmaşık bir varlık.<br />

Ve doğum haritamız bize bunu açık bir<br />

şekilde gösteriyor. Modern bilgiyle doğum<br />

haritamızı oluşturan Güneş, Ay dahil<br />

10 gezegeni, hassas noktaları ve aslında<br />

daha bir çok detayı bir bütün olarak<br />

incelediğimizde bizi olduğu gibi anlatan<br />

verilere ulaşılabiliyor. Kombinasyonları siz<br />

düşünün.<br />

Kova çağındayız artık!<br />

Tüm olanlar bu yüzden!<br />

Hayır, halen Balık çağındayız! Kova çağına<br />

geçmek için daha beklememiz gerekecek!<br />

Açıklamak gerekirse astrolojik çağlar 2160<br />

yıllık bir süreyi kapsıyor. Ve Güneş’in<br />

ilkbahar ekinoksunda hangi takımyıldızın<br />

önünde olduğu ile belirleniyor. Dünya’nın<br />

kendi yörüngesindeki hareketi sırasında<br />

oluşan yalpalama sonucu bu ekinoks<br />

noktası 72 yılda bir derece geriye kayıyor.<br />

İşte bu nedenle Kova çağına geçebilmek için<br />

önümüzde daha yüzyıllar var.<br />

Astroloji %<strong>100</strong> ne olacağını bilen<br />

bir kehanet aracıdır!<br />

Astroloji içinde astronomi, matematik,<br />

istatistik, mitoloji, psikoloji ve ezoterizm<br />

gibi alanları barından bir ilimdir. İlk<br />

astrolojik çalışmalar binlerce yıl öncesine<br />

dayanıyor. Astrolojinin ana mantığı<br />

gökyüzündeki hareketlerin gözlemlenerek<br />

yeryüzü ve insanlar üzerindeki<br />

tekrarlanan etkilerinin incelenmesidir.<br />

Dolayısıyla içinde öngörü yani kehaneti<br />

de barındırıyor. Ama bu eldeki geçmiş<br />

verilere bakarak önümüzdeki süreci<br />

tahmin etme şeklinde gerçekleşiyor. Yani<br />

olasılıklar değerlendiriliyor. Bu nedenle<br />

hiçbir şekilde kesin ifadeli bir öngörü<br />

yapılmıyor. Özetle astroloji fal değil.<br />

Astrolog size kesin evleneceksin ya da<br />

mümkün değil evlenmezsin gibi keskin,<br />

net, emin ifadeler kullanamaz! Ama önce<br />

doğum haritanızdaki potansiyeli inceler.<br />

Sonra en az 4-5 ayrı teknik kullanarak<br />

önünüzdeki sürecinin nasıl gelişebileceğinin<br />

tahminlerini oluşturur. Kişinin güncel<br />

olarak içinde bulunduğu olayları, durumu<br />

da işin içine katar. Ve ondan sonra yakın<br />

süre içinde oluşabilecek ihtimalleri belirler.<br />

Doğum haritasının doğum saati ne kadar<br />

doğru ve yorumlayan astrolog işinin ne<br />

kadar ehli ise bu tahminlerin zamanlama<br />

yüzdesi de o oranda artar.<br />

Eyvah tutulma var,<br />

çok kötü şeyler olacak!<br />

Tutulmalar veya gökyüzünde oluşan diğer<br />

kombinasyonlar bireysel anlamda sadece<br />

kendi haritamıza göre çalışır. Yani doğum<br />

haritamızın potansiyeli ne ise günlük<br />

gökyüzü de ona göre bizi etkileyecektir.<br />

Kimi için mucizeler içeren bir gün, diğeri<br />

için zorlayıcı etkileri çalıştırabilir. Bu<br />

yüzden genel astroloji yorumları bizim<br />

için oldukça yanıltıcı olur. Meraklıysanız<br />

okuyun tabii ama yazıları çok da üzerinize<br />

almayın. Hani doğum haritanız üzerinden<br />

bile sadece olasılık bazında tahminler<br />

oluşturabiliyorken, genel yorumlar bireysel<br />

anlamda son derece havada kalan yorumlar<br />

olacaktır.<br />

Haftalık ve aylık burç yorumları yükselen<br />

burç baz alınarak hazırlanır. Bu yüzden<br />

yükselen burcunuza göre okumak biraz<br />

daha isabetli bir genel yorum okumanıza<br />

neden olacaktır.<br />

Astrolog olabilmek için 6.<br />

hislerin kuvvetli olması çok<br />

önemlidir. Bilgi tamam da<br />

astrolog dediğin yukarıdan<br />

mesajını alacak!<br />

İnanın alakası yok! Astrolog olabilmek<br />

için öncelikle yıllar süren astroloji<br />

eğitiminin eksiksiz olarak alınması ve<br />

kişinin sentezleme, gözlem, karşılaştırma<br />

ve değerlendirme yeteneğinin güçlü<br />

olması gerekmektedir. Ayrıca saatlerce<br />

masa başında oturarak çalışabilecek<br />

sabra, araştırmacı, çalışkan, yaptığı işin<br />

sorumluluğunu alabilen, etik değerleri olan<br />

bir yapıya ve danışanın yaşı, geçmişi, içinde<br />

bulunduğu durumu göz önüne alarak doğru<br />

seçilmiş kelimelerle harita yorumlama<br />

meziyetine sahip olmalıdır. Astroloji bilgiye<br />

dayalı, son derece zihinsel bir iştir. Saydığım<br />

özelliklere sahip ve bu işi gerçekten seven<br />

her insan yapabilir.<br />

Astrolojiyi 8-12 haftalık<br />

eğitimlerle öğrenebiliriz!<br />

Bir sürü kişi yapıyor!<br />

Bir sürü kişi büyük yanlış yapıyor. 8-12<br />

haftalık eğitim sadece astrolojiye giriş<br />

niteliği taşıyabilir. Astroloji eğitimi 2-3<br />

sene süren bir eğitim programı. Çok fazla<br />

detayı var. Ve sadece bu eğitim programını<br />

bitirmek öğrendiklerini uygulayabildiğin<br />

anlamına da gelmiyor! Mezun olduktan<br />

sonra bilginin içselleşmesi ve dışarıya<br />

sunulabilmesi için bol bol harita çalışması<br />

yapılan bir sürenin de geçmesi gerekiyor.<br />

Elbette daha başka konular da var ama en<br />

yanlış bilinenleri yazayım istedim. Eh artık<br />

doğrusunu öğrendiğinize göre içim rahat<br />

bir şekilde astroloji çalışmak için saatlerimi<br />

geçirdiğim masama geri dönebilirim!<br />

136 Astroloji<br />

137


Çeyrek<br />

Asırlık<br />

Moda<br />

Sarmalı<br />

<strong>Hillsider</strong>’ın <strong>100</strong>. sayısını kutluyoruz… 27 yıl, dile kolay. İlk kez 1996’da hafta sonu<br />

sinemaya gittiğimiz Hillside’da gördüğüm bu özgün dergide erkeklerin dünyasına<br />

yönelik, moda ve yaşam tarzı üzerine yazılar yazıyor olmak heyecan verici. O<br />

zamandan bu zamana kendine has kalitesinden asla ödün vermeyen <strong>Hillsider</strong>’a iyi<br />

ki doğdun öpücüğü kondurup, dünya bu süre içinde nereden nereye geldi ona bir<br />

göz atalım. Bunca sene içinde bıyığın maskülenlik simgesi olarak ilan edilmesinden,<br />

cinsiyetsizlik modasına kadar neler oldu neler!<br />

Hazırlayan: Oben Budak / Gazeteci<br />

ig/obenbudak<br />

K<br />

asedi biraz başa<br />

sararsak 25 yıl kadar<br />

öncesine gittiğimizde<br />

90’ların sonuna<br />

geliyoruz. Dünya<br />

tarihinin en kötü<br />

giyinilen seneleri<br />

olarak adlandırılsa da günümüzde yeni yeni<br />

hortlamaya başlayan rahat giyim akımının<br />

temelleri o zaman atıldı. 60’ların hippilerini<br />

de bu akıma katabiliriz fakat onlar daha<br />

çok giyinmek üzerine değil de soyunmak<br />

üzerine yaşadıkları için konuyu başka türlü<br />

algılamayalım şimdi.<br />

90’lar, denim kumaşların gözden düşüp<br />

yerini kargo pantolonlar ve eşofman<br />

altlarına bıraktığı yıllar. Hip-hop stilinin<br />

piyasaya görkemli bir giriş yapmasından<br />

sonra ortaya çıkan logolu beysbol şapkaları<br />

bu dönem önem kazandı. O yıllarda müzik<br />

dünyasını baskılayan NSYNC grubunun<br />

elemanları gibi salopet giymek öne çıktı. Bu<br />

seneler, Marlon Brando ve James Dean’in<br />

popüler yaptığı deri, motorcu ceketlerinin<br />

yeniden ortalığa çıktığı dönemler. Hiç<br />

motor kullanmamış olsalar bile erkekler bu<br />

ceketlere bayılıyordu. Boğazlı kazakların<br />

her türlüsü moda oldu. Çete üyeliklerini<br />

temsil etmek için bandana kullanmaya<br />

başlayan ‘rapper’ların ardından tüm alt<br />

kültürler bu aksesuarı kullanmaya başladı.<br />

90’lar ayrıca grunge alt kültürünün<br />

oluştuğu seneler biliyorsunuz, ama ona<br />

sonra geleceğim.<br />

2000’ler ise özetlenecek olursa erkek<br />

giyiminin zirvesi falan değildi şüphesiz.<br />

Kesimler, kumaşlar hep bir tuhaf<br />

oldu. Çünkü 2000’lere girmek o kadar<br />

önemliydi ki, hepimiz bir anda Jetgiller<br />

gibi yaşayacağımıza emindik neredeyse.<br />

Millennium heyecanı herkesi sarmıştı.<br />

Back to The Future filmini izledikten<br />

sonra beklenti tavan olmuştu hatta.<br />

Herkes o yıllarda janjanlı montlarını giyip<br />

uçan kaykayların üzerine atlayacağını<br />

düşünürken gerçekte ise biraz garip<br />

giyinmeye başladık doğrusu. 2000’lerin<br />

ilk on yılı, 80’ler ve 90’lar kadar ikonik<br />

kabul edilebilir. 90’larda farklı kumaş<br />

teknolojileri keşfedilmeye başlayınca, 10<br />

sene içinde türlü türlü yenilikler ortaya<br />

çıkmaya başladı. Küreselleşmenin yükselişte<br />

olduğu dönemler yaşandığından, markalar<br />

seri bir şekilde birbirini etkiledi ve bu<br />

sayede çoğu marka bir diğerini taklit ederek<br />

popülerlik kazandı. 80’lerde gençlerin ve<br />

işçilerin üzerinde sıklıkla rastlayabileceğiniz<br />

jeanler artık moda dünyasının göz bebeği<br />

olmuştu. Gucci, DKNY, Ralph Lauren gibi<br />

moda evleri kot pantolonu ilk kez 90’larda<br />

koleksiyonlarına almıştı ama 2000’lerde<br />

kırmızı halıda bile jeanlere rastlar olduk.<br />

2001’de Justin Timberlake American<br />

Awards törenine jean takımla katıldı. O<br />

dönemki partneri Britney Spears’ın elbisesi<br />

de baştan aşağı jean kumaşındandı. Öyle<br />

böyle bir yükseliş değil yani. Tam bir altın<br />

çağı yaşama dönemi! Bununla beraber,<br />

kargo pantolonlar ve düşük belli kotlar<br />

erkeklerin vazgeçilmezleri arasına bu on<br />

yılda girdi.<br />

2000’ler ayrıca üst üste giyinme modasının<br />

başladığı yıllar. Uzun kollu tişört üzeri<br />

kısa kollu tişört giyerek kendimizi cool<br />

hissettiğimiz günler işte. Hatta ne akla<br />

hizmetse farklı renklerde polo Lacoste<br />

tişörtleri alıp üst üste giyiyorduk.<br />

Kurt Cobain ya da Heath Ledger gibi<br />

isimlerin popüler yaptığı salaş hırkalar<br />

da bu dönemde doğdu. MTV'nin, popüler<br />

dünyada en önemli kanal olduğu günlerde<br />

Kurt Cobain Unplugged konserine<br />

o hırkayla çıktı ve ertesi gün herkes<br />

babaannesini arayıp bu tarz hırka sipariş<br />

verir hale geldi. Hipster’ların yükselişi<br />

denebilecek zamanlar da aynı günlere<br />

denk gelir. Kirli mi temiz mi anlaşılamayan<br />

grunge görünüm, yerini artık bakımı<br />

yapılan sakallara bırakmaya başladı. Bir<br />

yandan da David Beckham’ın başını çektiği<br />

‘metroseksüel’ akımı herkesi avucunun<br />

içine almıştı. İnsanlar erkeklerin de yüz<br />

bakım kremi kullanabileceğini, bakım<br />

yapabileceğini o günlerde anlamaya<br />

başlamıştı.<br />

Günümüzde izi bile kalmayan ya da eski<br />

havası ile alakası olmayan Aberchrombie<br />

& Fitch, Fubu, Ed Hardy gibi markalar<br />

sayesinde popstarlara dönmeniz çok<br />

kolaydı o ara. Kıyafetler havalıydı<br />

gerçekten. 1999’da çekilmeye başlanan<br />

Matrix üçlemesi de dönemin en popüler<br />

akımlarından birini yarattı: Matrix<br />

pardösüleri! Film kırmızı hap mı mavi hap<br />

mı diye kafamızı bulandıra dursun, Neo<br />

ya da Morpheus’a özenmeyen kalmamıştı.<br />

Aynalı Matrix gözlükleri ve havalı pilot<br />

gözlükleri neredeyse herkesin üzerindeydi.<br />

2009’da Kanye West LV ile bir ayakkabı<br />

tasarlayınca moda dünyası bir anda başka<br />

bir kapı açtı. Lüks tüketim markalarının<br />

daha önce sadece reklamlarında oynayan<br />

ünlüler artık tasarımda da rol almaya<br />

başladı. 2010’ların başında ise moda makul<br />

fiyatlarla birlikte kişiye özel hale gelmeye<br />

başladı. Hemen her şeyi özel olarak sipariş<br />

vererek kendinize uyarlamanız mümkündü.<br />

138<br />

Good for Men<br />

139


140<br />

Hatta spor ayakkabınızı bile! Tıpkı<br />

1920’lerdeki gibi özel dikim gömlekler,<br />

takım elbiseler ve aksesuarlar yeniden önem<br />

kazandı. Uzay çağı beklentisi boşa çıkınca<br />

tasarımcılar önceki yıllardan etkilenmeye<br />

başladı. Gömleklerin keyfinize göre dikiliyor<br />

olması ve üzerine adınızın baş harflerini<br />

ya da istediğiniz bir logoyu ekliyor olmanız<br />

harikaydı. Kendini özel hissettiriyordu<br />

doğrusu. Fötr şapkalar da yeniden aramıza<br />

geldi. Tabii bu sefer güneşten korumak<br />

için değil, Diddy, Justin Timberlake gibi<br />

havalı görünebilmek için geldi. Numarasız<br />

gözlükler kullanarak kendimize karizma<br />

katmayı denedik. Bütün bunların yanında<br />

kravatların incelmesi en cool hareketlerden<br />

biriydi. Aslında 1950’lerin trendi olan<br />

ince kravatlar 2010 gençliğinin en güçlü<br />

aksesuarlarından biri oldu. Aslında sadece<br />

kravatlar değil, bütün stiller ince bir zevk<br />

sarmalına girmişti adeta. Fransız rockerları<br />

gibi ince görünümlü erkeklerin yükselişi<br />

bile o senelerde başlar. Kravatla şıklaşan<br />

erkekler o döneme kadar aşırı moda olan<br />

dijital saatlerinden de uzaklaşıp analog,<br />

klasik saatlere dönmeye başladı.<br />

2010’larda kıyafetler tamamen gündelik<br />

olmaya başladı. Sokak modası, tasarımların<br />

her alanında görülmeye başlandı. Lüks<br />

giyim hastaları bile daha sakin kıyafetler<br />

giymeye başladı. O dönem için, anca bir<br />

pazar günü ekmek almaya gideceğiniz<br />

kıyafetleri podyumlarda görmek şaşırtıcıydı.<br />

Hatta 2020’lere gelinirken pijamalar bile<br />

gece gezmelerinde kullanılan bir şey oldu<br />

çıktı. Başlangıçta The Rolling Stones, Bob<br />

Dylan ve The Beatles gibi 1960'ların rock<br />

starları tarafından popüler hale getirilen<br />

dar kesim denim, 2010'larda gerçek adımını<br />

attı. Bu on yılda, erkek dar kesim jeanlerine<br />

tasarımcı dokunuşları gelmeye başladı.<br />

Erkekler, queer’lerin bile giymeye cesaret<br />

edemediği darlıkta pantolonlarıyla çok<br />

mutluydu. Erkeklerin bu cesareti 2022’ye<br />

gelindiğinde çıplak bedene giyilen ceketlere<br />

kadar vardı.<br />

Covid sonrası evdeki rahatlığın tadına<br />

varan erkeklerin bir daha o şık görünüme<br />

dönmesi için biraz süreye ihtiyacı vardı.<br />

Evde gömlek altına boxer giyilerek yapılan<br />

Zoom toplantılarına o kadar alışılmıştı ki,<br />

dışarı çıkarken hazırlanmaya kimsenin<br />

hali kalmamıştı. Zamanın ne kadar önemli<br />

bir şey olduğu evde oturulan bu dönemde<br />

keşfedildi. Tasarımcılar da bu dönemi<br />

90’lardaki büyük beden giyme modasını<br />

geri çağırarak geçiştirmeyi tercih etti.<br />

Tabii 2020’lerin abartısıyla. Eskiden<br />

Good for Men<br />

sadece sweatshirtleri büyük beden almayı<br />

tercih eden beyler sonrasında gömleklerin<br />

hatta blazer ceketlerin bile en büyüğünü<br />

kullanmaya başladı.<br />

Ayakkabılar ise kabalaşmaya başladı.<br />

Sürekli kendini tekrarlayan ayakkabı<br />

tasarımları uzay boyutuna geçti diyebiliriz.<br />

Pantolonlar, gömlekler ne kadar normal<br />

kaldıysa, ayakkabılar o kadar gelişti. Biraz<br />

ayakta ağırlık yapsa da erkekler bu geniş<br />

ve kaba ayakkabılara da bayıldı. Aslında<br />

kaba oldukları kadar tabanları da kalındı<br />

ve erkeklerin boy problemini çözmek için<br />

ideal parçalardı. Yeni bir şey üretemeyen<br />

tasarımcılar, kirli ayakkabı modasını ortaya<br />

attı. İnsanlar artık moda diye eskitilmiş<br />

ve kirletilmiş ayakkabılara para ödemeye<br />

başladı. Bel çantaları geri geldi. Aslında<br />

hayli pratik olan ama kötü imajı yüzünden<br />

tercih edilmeyen bel çantaları, büyük<br />

firmalar tarafından üretilmeye başlanınca<br />

statü kazandı.<br />

Sonuç olarak son 25 yılda erkekler fazla<br />

maskülen olduğu yılları geride bırakıp bir<br />

süre metroseksüel takıldılar. Ardından<br />

feminen görünümlüler ‘androjen’ adı<br />

altında kabul görmeye başladı. Günümüzde<br />

ise annelerin inci kolyeleri ödünç alınıp<br />

gece kulüplerine gidilir oldu.<br />

Şu sıra biraz eski dönemlerin tekrarıyla<br />

oyalansak da o beklenen uzay çağına bir ara<br />

geçilir herhalde!<br />

İyi ki Bitti<br />

Dediğimiz Şeyler<br />

Good for Men<br />

2000’lerde Alexander McQueen’in kafataslı fularları herkesin üzerindeydi. O markayı ya<br />

da taklidini kullanmayanı döveceklerdi neredeyse. Sahtesi gerçeği demeden kadın erkek<br />

herkesi etkisi altına alan bir gereksizlik! Jeanlerin üzerine yapılan leopar desenli kumaş<br />

yamaları korkunçtu. Neden yapıldığını kimse bilmiyordur herhalde. Sonra boot-cut jeanler<br />

uzun boylu olmayan erkekleri çok çirkin gösteriyordu. Bacak boyuna uygun olmayan kısa<br />

erkekler giydiğinde paçalar yerlerin tozunu alıyor ve berbat gözüküyordu. Bir ara yerleri<br />

süpüren pantolonlarla beraber parmak arası terlik giyme modası vardı ki, hatırlamaya<br />

değmez. Benzer bir çirkinlik de yazın plajda giyilen diz altı mayo şortlarda yaşanmadı<br />

dersem yalan olur. Sonra kadife taklidi bir malzemeden yapılan eşofmanlar vardı, felaket!<br />

Hatırlayanlar pişmanlıkla çığlık atıyordur herhalde.<br />

Gereksiz aksesuarlar olarak cüzdan zincirleri kullanılmaya başlanmıştı. Cüzdanlara ve<br />

kemerlere eklenen metal çiviler aşırı kullanışsızdı. Ucu sivri makosen ayakkabılar vardı.<br />

İtalyan kesim falan deniyordu ama ne olursa olsun çok kötüydüler. Tişört üzerine giyilen<br />

kravatlar da çok kötüydü. Tabii tasarımcılar çok sıkıştığı dönemde bu tarzları yeniden<br />

hayata kazandırmaya çalışacaktır ama temkinli olmakta fayda var sanki.


C<br />

M<br />

Y<br />

CM<br />

MY<br />

CY<br />

CMY<br />

K<br />

WMF_Hillside_24x34.pdf 1 28.03.2022 13:51<br />

İlk günden bu yana <strong>Hillsider</strong>'ı tercih eden<br />

reklam verenlerimize<br />

teşekkürlerimizle...<br />

99. Sayıda<br />

En Beğenilen<br />

İlan<br />

Siz Bu Sayıda En Çok Hangi İlanı Beğendiniz?<br />

Bize mail ile bildirebilirisiniz.<br />

hillsider@hilside.com.tr<br />

veya instagram @hillsidenow hesabına DM gönderebilirsiniz<br />

142


UA HOVR INFINITE 4<br />

TRENT ALEXANDER-ARNOLD<br />

PRO RIGHT-BACK<br />

UNDERARMOUR.COM.TR

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!