19.10.2022 Views

RAREPORT- 29 Eylül Dünya Kalp Günü Özel Sayı

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Your Favorite Rare Disease Magazine

RAREPORT

29 Eylül Dünya Kalp Günü Özel Sayı

Nadir Sistemik Dolaşım Hastalıkları

RCD Class-I

Nadir Konjenital Kardiyovasküler

Hastalıklar RCD Class-IV

Pulmoner Dolaşım

Hastalıkları

Nadir Bir Kanser Grubu:

Primer Kalp Tümörleri


RAREPORT

Genel Yayın

Yönetmeni

S. Gökalp Hafızoğlu

İÇİNDEKİLER

Editör

Cennet Onay

1

Nadir Aritmiler

Tasarım Sorumluları

İ. Alperen Şimşek

S. Esat Berkil

Beyza Setenay Tunçkıran

Nadir Konjenital Kardiyovasküler

Hastalıklar RCD Class-IV

7

Yazarlar

Kadir Can Barış

Batuhan Kazancı

Ceren Mert

Zülfikar Ege Ateş

Taha Türkcan

11

Nadir Sistemik Dolaşım

Hastalıkları RCD Class-I

Pulmoner Dolaşım

Hastalıkları 19

24 Kaynakça

@nadir__an

@ankarauninadir

ankarauninadir@gmail.com


NADİR

ARİTMİLER

Nadir aritmiler; Krakow Nadir Kardiyovasküler

Hastalıklar (RCD) Sınıflandırmasına göre Sınıf V'i

oluşturur. Nadir aritmiler ve iletim bozuklukları

hastalık yönetimi sürecinde bireysel

değerlendirme gerektiren geniş bir hastalık

grubudur.

1)KALBİN NADİR HASTALIKLARINDA

ARİTMİLER:

A. Konjenital Kalp Hastalıklarında Görülen

Aritmi Türleri

Konjenital kalp hastalıkları, canlı

doğumların yaklaşık %1 ile %2'sinde görülür.

Aritmiler, konjenital kalp hastalıkları olan

yetişkin popülasyonda hastaneye yatış ve

ani kardiyak ölümün başlıca nedenidir.

Atriyal Septal Defekt:

Atrial septal defekt (ASD) kalbin atriumları

arasında delik olması ve çoğu kez üfürümle

fark edilen konjenital kalp hastalığıdır.

Cerrahi tedavi yapılmayan hastaların

yaklaşık %20'sinde atriyal aritmiler gözlenir.

Bunlara makro-reentran sağ atriyal

taşikardi (konjenital kalp hastalıklarında

ameliyat sonrası geç görülen bir komplikasyon),

tipik atriyal flutter ve atriyal

fibrilasyon dahildir.

Büyük Arterlerin Doğuştan Düzeltilmiş

Transpozisyonu (L‐TGA):

Bu hastalıkta sağ ve sol ventrikül yer

değiştirmiştir. Sağ atriyumdan oksijeni az

kan sol ventriküle gider ve pulmoner arter

yoluyla akciğerlere pompalanır ve sol

atriyumdan oksijeni bol olan kan sağ

ventriküle gider ve aorta pompalanır.

Buradaki temel problem yılda %2 oranında

meydana gelebilecek tam atriyoventriküler

blok ile iletimin tamamen kaybolmasıdır.

Blok genellikle his demetinde gözlemlenir.

Temel patoloji fibrozistir ve hastalarda

genellikle nodal kaçış ritmi gözlemlenir.

Ebstein Anomalisi:

Kalpte sağdaki triküspit kapağın 2

yaprağının sağ karıncığa doğru olması

gereken yerden daha aşağıda bulunması ile

karakterize konjenital kalp hastalığıdır. İleti

sistemi genellikle normal olmakla beraber

%14 oranında aksesuar A-V yol mevcuttur.

Ventriküler Septal Defekt:

VSD kalbin vetrikülleri arasında delik olması

ile karakterize konjenital kalp hastalığıdır.

Üfürüm oluşturur. Ventriküler aritmiler

genellikle polimorfik ventriküler atımların

görüldüğü cerrahi tedavi yapılmamış VSD

hastalarında ortaya çıkar. Hastaların

%6’sında ventriküler taşikardi gözlemlenir.

Atrial Septal Defect (ASD) - Willis-Knighton Health System - Shreveport - Bossier City - Louisiana

1


NADİR

ARİTMİLER-2

Fontan Prosedürü Sonrası Kalp:

Öncelikle Fontan prosedürünü açıklayalım. Fontan dolaşımında

kalbin fonksiyonel işlerine yetebilecek tek bir ventrikül vardır. Bu

nedenle bu ventrikül kalbin zor işi olan vücuda kan depolar.

Fontan Prosedüründe kalbin diğer işlevi olan oksijence fakir

kanın akciğere gönderilmesi işlevi için yeterli ventrikül

olmadığından aort ve pulmoner arter arası anostomozlar

kurulur. Geç postoperatif mortalitenin ana nedeni aritmiye bağlı

ani ölümdür. Ameliyattan sonra atriyal aritmiler ve az da olsa

atriyal fibrilasyon görülür.

Fallot Tetralojisi:

4 ayrı kalp problemi bulunan konjenital kalp hastalığıdır. Bu 4

pulmoner stenoz, ventriküler septal defet, sağ ventrikül

hipertrofisi, aortun sağa kaymasıdır. Normalde akciğere gitmesi

gereken oksijence fakir kanın vücuda dağılmasıyla oluşan

siyanoz nedeniyle mor bebek hastalığı da denir. Fallot

Tetralojisinde ameliyat sonrası aritmiler önemli bir sorundur.

Atriyal flutter baskın görülmekle birlikte atipik atriyal flutter ve

fokal atriyal taşikardiler de görülebilir. 20 yıllık postoperatif

takipte hastaların %10'unda monomorfik VT görülür. Ameliyat

sonrası ölüm nedeni en sık ventriküler aritmilerle ilişkili ani

ölümdür.

Büyük Arter Transpozisyonu (d-TGA):

Büyük arter transpozisyonu konjenital kalp damarlarının ters

olduğu bir kalp anomalisidir. Bu anomalide damarların yerleri

değişmiştir. Damarlar yanlış ventriküllerden çıkar. Sağdan

çıkması gereken damar soldan, soldan çıkması gereken damarda

sağdan çıkar. Bu nedenle oksijenden fakir kan vücuda gönderilir

ve bebekte siyanoz meydana gelir.

Ameliyat sonrası 20 yıllık takipte hastaların yaklaşık %60'ında

sinüs düğümü disfonksiyonu ve %24'ünde atriyal taşiaritmiler

gelişir. Ani kardiyak ölümün risk faktörleri arasında ventriküler

aritmiler, dolaşım bozukluğu, atriyal flutter ve atriyal fibrilasyon

yer alır.

2


NADİR

ARİTMİLER-3

Sol Ventrikül Çıkış Yolunda Tıkanıklık:

Amerika Birleşik Devletleri'nde, vakalarının çoğu, 50 yaşından

küçük bireylerde ve doğuştandır. Diğer sebepler: subaortik

stenoz, biküspit aort kapağı, subvalvüler aort stenozu…

Ventriküler aritmilerin oluşumu obstrüksiyonun şiddeti, sol

ventrikül hipertrofisi ve sistolik fonksiyon bozukluğu ile ilişkilidir.

Ani kardiyak ölüm riski ameliyattan sonra ilk 10 yılda %3, ilk 30

yılda ise %20 olarak devam eder.

Atriyoventriküler Septal Defekt:

Atrioventriküler septumda defekte neden olan kalp

problemlerinin bir kombinasyonudur. Kalp boşlukları arasında

delik ve kalp kapakçıklarında problemlerle kendini gösterir.

AVSD konjenital bir hastalıktır. AVSD nedenleri arasında Down

Sendromu önemli yer tutar. Hastaların %30'unda ventriküler

ektopik atımlar gözlenir. Özellikle sol ventrikül fonksiyonunda

problem gözüken kişilerde ventriküler aritmiler ortaya çıkar.

Cerrahi tedaviden sonra yaklaşık %2 tam atriyoventriküler blok

riski vardır. Cerrahi olarak tedavi edilen hastaların %5'inde atriyal

flutter veya atriyal fibrilasyon görülür.

Aritmojenik Sağ Ventrikül Displazisi(ARVD):

Genellikle otozomal dominant geçişli genetik bir

kardiyomiyopati olup çoğunlukla sağ ventrikülün bazen ise sol

ventrikülün miyokardının yağ ve fibröz dokuyla yer değiştirmesiyle

karakterize bir hastalıktır. Kalp kası zamanla yerini

yağ dokuya bırakır ve tehlikeli kalp ritimlerine neden olur.

Erkeklerde daha sık görülür. Ani kardiyak ölüm hastalığın ilk

belirtisi olabilir.

Genellikle sağ ventrikülden kaynaklanan ventriküler aritmiler ve

prematüre ventriküler erken vuru (ventiküler taşikardi ve ventriküler

fibrilasyonu tetikleyebilir) görülür.

3


NADİR ARİTMİLER-4

B.Kalbin Elektriksel Fonksiyonunun

Genetik Anormallikleri

Burada sayacağımız nadir hastalıların ani

kardiyak ölümlerin %5-10’undan sorumlu

olduğu tahmin edilmektedir.

Brugada Sendromu:

Otozomal dominant kalıtım gösteren

genetik bir hastalıktır. Yapısal kalp hastalığı

olmayan hastalarda ventriküler aritmi ve ani

kardiyak ölüm ile karakterizedir. Yapısal

kalp hastalığı olmayan hastalarda ani

kardiyak ölümlerin %50'sine kadarının

Brugada Sendromundan kaynaklandığı

tahmin edilmektedir. Sendromun

komponentleri; sağ dal bloğu, prekordiyal

göğüs derivasyonlarında (V1-V3) ST segment

elevasyonu ve ani kardiyak ölümdür.

Hastalıktan kalpte bulunan sodyum

kanallarının düzenlenmesinden sorumlu

olan SCN5A genindeki mutasyon

sorumludur. Semptomların başlangıcı

genellikle yaşamın 3. ila 4. dekatındadır.

Genellikle erkeklerde görülür.

Konjenital Uzun QT Sendromu (LQTS):

Uzun QT sendromu yapısal kardiyak

anomalinin eşlik etmediği, miyokardiyal

repolarizasyon bozukluğu ile karakterize ani

bebek ölüm riskinin arttığı nadir bir

hastalıktır. Konjenital uzun QT

sendromunun sıklığı 1/2500-7000 olarak

tahmin edilmektedir. Hastalığa kalp kası

hücre membranındaki sodyum ve potasyum

iyon kanallarını kodlayan çeşitli genlerdeki

mutasyonlar(LQT1-10 olmak üzere 10 gen

tanımlanmıştır) yol açmaktadır. Sendrom,

EKG'de genetik aracılı QT-segmentinin

uzaması ve yaşamı tehdit eden ventriküler

aritmi riski ile karakterizedir.

Kısa QT Sendromu (SQTS):

Hastalık yakın zamanda 2000’li yıllarda

tanımlanmıştır.

Kısa QT ve ventriküler aritmilere bağlı ani

kardiyak ölüm ile karakterize genetik bir

hastalıktır. Mutasyonlar sodyum kanalını

kodlayan genlerde (SQT1-5 genleri) görülür.

Anormal iyon transportu, repolarizasyon

sürecini etkileyerek elektriksel instabiliteye

ve ventriküler, atriyal aritmilere yol açar.

Katekolaminerjik Polimorfik Ventriküler

Taşikardi (CPVT):

Yapısal kalp hastalığı olmaksızın, genetik

nedenlere bağlı olarak gelişen bir ritim

bozukluğudur. Efor ve duygusal stres gibi

sempatik uyarıyı arttıran nedenlerle

tetiklenen ventriküler taşikardi, ventriküler

fibrilasyon, ani kardiyak ölüm gelişebilir.

Çoğunlukla kalpteki Ryanodin reseptörünü

kodlayan RyR2 geni üzerinden otozomal

baskın olarak kalıtılır. Daha az sıklıkla

kalsequestrin genini kodlayan CASQ2

mutasyonu ile ya da sporadik olarak da

oluşabilir. Bu genler hücre içi kalsiyum

salınımı ve kasılma ile ilgili işlev

göstermektedirler. Gerçek prevalans

bilinmemekle birlikte 1/10 000 olabileceği

tahmin edilmektedir.

Wolff Parkinson White (WPW) Sendromu:

Bu sendromda normal iletim yolundan

farklı aksesuar iletim yolu bulunur.

Konjenital bir anomalidir ve aksesuar yol

nedeniyle aritmilere sebep olur. Sendrom,

genel popülasyonun yaklaşık %0,1 ila

%0,3'ünde görülür ve erkeklerde iki kat

daha sıktır. Bu hastaların yarısı

asemptomatik kalırken, kalan hastalar

paroksismal atriyoventriküler reentran

taşikardi gösterir. Hastaların%20-30’unda

atriyal aritmiler (atriyal fibrilasyon, atriyal

flutter, atriyal taşikardi) görülür. Aksesuar

yoldan hızlı iletim ile tetiklenen ventriküler

fibrilasyon yılda %0,15 oranıyla ani kardiyak

ölüm riski oluşturur.

4


NADİR ARİTMİLER-5

2)Belirli klinik durumlarda ortaya çıkan

aritmiler:

A. Gebelikteki Aritmiler

Kardiyovasküler hastalıklar, hamile

kadınların yaklaşık %0.2 ila %4'ünü etkiler.

Hamilelikte, supraventriküler taşikardi,

hamilelikten önce bu tür aritmiden

muzdarip kadınların yaklaşık %20 ila

%44'ünde kötüleşir. Doğuştan kalp hastalığı

olan gebelerin %5'inde tedavi gerektiren

paroksismal supraventriküler taşikardi veya

ventriküler taşikardi görülür.

Sağlıklı görünen ve hikayesinde kardiyak

aritmi bulunmayan bireylerde, gebelik

aritmiyi tetikleyebilir. Gebelikte kadınların

hormonal ve hemodinamik durumlarında,

kendilerini aritmiye daha yatkın hale

getiren önemli değişiklikler oluşur.

B.Kardiyotorasik Cerrahi Sonrası Aritmiler

Cerrahi sonrası aritmiler kardiyotorasik

operasyonlardan sonra erken veya geç

dönemde ortaya çıkabilir.

Erken dönemde ortaya çıkan aritmilere

neden olan faktörler: kalbin iletim

sisteminin hasarlanması ve miyokard hasarı,

metabolik anormallikler ve elektrolit

anormallikleri, cerrahi strese bağlı artan

adrenerjik aktivite ve inotropik ilaçlardır.

Geç dönemde ise cerrahi skarlar (insizyonel

aritmiler), dikişler ve yamalar ve

ameliyattan kaynaklanan hemodinamik

anormallikler nedeniyle aritmiler artar.

Aritmiler konjenital kalp hastalıklarının

cerrahi olarak düzeltilmesinden sonra

morbidite ve mortalite için önemli bir risk

faktörüdür. Mekanizması tam olarak

bilinmese de kalp nakli alıcılarında da

aritmiler görülebilmektedir. Nakil sonrası

atriyal aritmilerin prevelansı %18 ile %65

arasında değişkenlik gösterir ve yüksek

ölüm riski ile ilişkilidir.

C.Kemoterapiye Bağlı Oluşan Aritmiler

Kemoterapide kullanılan bazı ilaçların

proaritmik etkileri vardır. Atriyal

fibrilasyon, ventriküler ektopik atımlar ve

uzamış QT, kemoterapi gören kanser

hastalarının maruz kaldığı en yaygın

aritmilerdir.

Antrasiklinlerin kullanımı hastaların %2 ila

%10'unda yeni başlayan atriyal fibrilasyon

ile daha az yaygın olarak artan QT aralığı

ile ilişkili ventiküler taşikardi veya

vebtriküler fibrilasyon ile sonuçlanır.

5-fluorourasil kullanımı ile ventriküler

aritmiler, intraperikardiyal sisplatin

kullanımı ile atriyal fibrilasyon ve

ventriküler taşikardi, Melfalan ile atriyal

fibrilasyon ortaya çıkabilir.

3)Atipik elektrofizyolojik mekanizmaya

ve nadir elektrokardiyografik özelliklere

sahip aritmiler

Bu tür aritmilere klinik uygulamalar

sırasında nadiren karşılaşılır ve bu

aritmilerin prevalansı kesin olarak

bilinmemektedir.

A. Atipik Atriyoventriküler Nodal ReEntran

Taşikard (AVNRT):

Tüm ANVRT hastalarından %6 kadarı atipik

AVNRT tanısına sahiptir.

B. Wolff Parkinson White (WPW) Sendromunda

Görülen Antidromik Taşikardi:

WPW sendromlu hastalarda görülen tüm

taşikardilerin yaklaşık %5 ila %10'unu

oluşturur. WPW Sendromu kalbin fizyolojik

iletim sistemi olan AV nod ile patolojik

olarak bulunan aksesuar yol arasında

taşikardi halkasının geliştiği reentran bir

taşikardidir. Yani ventriküllerin aksesuar

yoldan uyarılması antidromik taşikardi

olarak adlandırılır.

5


NADİR

ARİTMİLER-6

C.Mahaim Sendromu Olan Hastada Taşikardi:

Mahaim yolları; aksesuar yolların yaklaşık %3’ünü oluşturur.

Genel popülasyonda görülme sıklığı 0.5-1/10000’dir. Sol dal bloğu

morfolojisindeatriyoventriküler nodal reentran taşikardisinden

(AVNRT) sorumludurlar.

D. His Demetinin (Bundle branch) Dallarında Görülen

Reentrant Ventriküler Taşikardi:

Purkinje lifleri içinde reentry döngüsü varlığından kaynaklanan

nadir görülen ventriküler taşikardi şeklidir. %40’a varan oranla

iskemik olmayan kardiyomiyopatili hastalarda ve daha az sıklıkla

(%6) iskemik kardiyomiyopatili hastalarda görülür.

E. PR Aralığından Daha Uzun RP Aralığına Sahip Taşikardi:

Bu EKG özelliği atriyal taşikardide, atipik atriyoventriküler nodal

reentran taşikardisinde(AVNRT), Coumel'in aksesuar yolağında

gözlemlenir.Bu tür aritmiler taşiaritmik kardiyomiyopatinin

gelişimine neden olabilir.

Nadir aritmisi olan hastalara tanı nasıl koyulur?

Öykü ve fizik muayene, EKG ve 24 saatlik Holter ile

monitörizasyon, görüntüleme (radyografi, EKG, BT, MR…), invaziv

elektrofizyolojik çalışma yapılarak koyulur.

Nadir aritmisi olan hastaların tedavisi nasıl yapılır?

Farmakolojik yöntemler: Primer hastalık için antiaritmikler veya

diğer ilaçlar kulanılır.

Non-farmakolojik yöntemler: Perkütan radyofrekans ablasyonu,

kriyoablasyon.

Kardiyoverter-defibrilatör, kalp pili, kardiyak resenkronizasyon

tedavisi implanasyonları yapılabilir

6


KONJENİTAL

KARDİYOVASKÜLER

HASTALIKLAR

RCD CLASS-IV

Konjenital kalp hastalığı en sık görülen gelişimsel anomalidir.

Yaklaşık yeni doğanların %1’ini temsil eder. Konjenital kalp

hastalıklarının çoğu nadir konjenital kalp hastalığı olarak

sınıflandırılmaktadır.

1)Kalbin ve Damarların Konum ve

Bağlantı Anormallikleri :

A. Kalp Pozisyonu :

*Dextrokardi : Kalbin apeksinin daha tipik

yerleşimi yerine vücudun sağ tarafında yer

aldığı nadir bir konjenital durumdur.

*Mezokardi : Nadir, konjenital, sendromik

olmayan bir kalp malformasyonu, kalbin

göğüs kafesinin orta hattında, apeks orta

hatta olacak şekilde atipik bir yerleşimi ile

karakterizedir.

*Dekstropozisyon : Dekstropozisyon ve

dekstrokardi aynı terimler değildir.

Dekstropozisyon kalbin sekonder bir

sebebe bağlı olarak sağ hemitoraksa doğru

yer değiştirmesidir.

*Ektopi Kordis : Ektopi kordis veya ektopik

kalp , kalbin anormal bir şekilde toraksın

kısmen veya tamamen dışında yer aldığı

konjenital bir malformasyondur. Ektopik

kalp, boyun, göğüs veya karın dahil olmak

üzere çeşitli anatomik konumlarda

bulunabilir. Çoğu durumda, kalp göğüs

kafesinin dışına bölünmüş bir sternumdan

dışarı çıkar. Ektopia kordis oluşumu milyon

doğumda 8'dir.

B. Kalp Odacıkları :

*Kor Triatrium : Kor triatriumda

atriumlardan birinin fazladan bir zar ile

ikiye bölünmesi sonucu üç atrium (tri

atrium) görülür. Bu fazladan atrial odanın

varlığında kanın akciğerlerden kalbe geçişi

yavaşlar. Yenidoğanlarda görülme sıklığı

%0.1-0.4 olup, erişkinlerde oldukça nadirdir.

*Büyük damarların konjenital düzeltilmiş

transpozisyonu : Büyük arterlerin

transpozisyonu kalp büyük damarları ters

olması büyük damarların yanlış

ventriküllerden çıktığı bir doğumsal kalp

hastalığıdır. Büyük damarların düzeltilmiş

transpozisyonu nadir bir patoloji olup

konjenital kalp hastalıkları içinde %0.5-1.4

oranında görülür ve çoğunlukla diğer

anomaliler eşlik eder. En sık dekstrokardi

(%25) ile birliktedir. Multifaktöriyel geçişli

olduğu düşünülmektedir ve sıklıkla

erkeklerde görülür.

7


KONJENİTAL KARDİYOVASKÜLER

HASTALIKLAR-2

C. Venler ve Arterler :

*Sol Superior Vena Kava : Persistan sol

superior vena kava genel tanım itibariyle

baş boyun ve üst ekstremitenin venöz

drenajının tamamen veya bir kısmının

koroner sinüs aracılığıyla sağ atriuma

dökülmesidir. Persistan vena kava superior

nadir gözlenen anomali olmakla birlikte

toraks içindeki venöz sistemin en sık

saptanan anomalisidir.

*Pulmoner Ven Stenozu : Pulmoner ven

stenozu (PVS), kanı akciğerlerden kalbe geri

getiren kan damarlarında tıkanıklık olduğu

nadir ve ciddi bir durumdur. Bu tıkanıklık,

damar duvarlarının anormal

kalınlaşmasından kaynaklanır.

*Truncus Arteriozus : Trunkus arteriozus

(TA) nadir görülen kalp anomalilerindendir.

Doğuştan kalp hastalıklarının %1.4-2.8'ini

oluşturur. Bu anomalide kalpten çıkan tek

bir ana damar (trunkal arter) sistemik,

pulmoner ve koroner arter dolaşımını

sağlar.

D. Kapakçıklar :

*Triküspit Atrezisi : Triküspit atrezisi sağ

atriyum ile sağ ventrikülü birbirinden ayıran

triküspit kapağın yokluğu veya kaynaşması

ile karakterize siyanotik, doğumsal bir kalp

hastalığıdır. Sağ atriyumdan sağ ventriküle

kan akımı olmamaktadır. Sonuç olarak sağ

ventrikül küçük kalır ve tam olarak

gelişemez.

*Ebstein Anomalisi : Ebstein anomalisi,

triküspit valfın septal ve alt yaprakçıklarının

atriyoventriküler junksiyonda beklenenden

ziyade sağ ventrikül içinde menteşeli olacak

şekilde rotatif yer değiştirmesi ile

karakterize nadir görülen konjenital bir kalp

anomalisidir. Prevalans 1/50,000-1/200,000

olarak tahmin edilmektedir. Her iki cinsiyet

de eşit derecede etkilenir.

*Pulmoner Kapak Stenozu : Konjenital

pulmoner stenoz (PS), neonatal dönemde

ortaya çıkan kritik darlıktan asemptomatik

darlığa kadar değişebilen klinik bir sunumla

sağ ventrikül çıkış tıkanması ile karakterize

konjenital bir kalp bozukluğudur .

Prevalansı 1-5/10000 ‘dir.

*Mitral Stenoz : Mitral kapak darlığında,

kapağın alan ölçüsü daralır ve dolayısıyla

sol atriyumda bulunan kanın sol ventriküle

boşalması zorlaşır. Tanısı ekokardiyografi

(EKO) ile koyulabilen mitral kalp darlığı,

kapağın ya da kapağın altındaki dokuların

sertleşmesiyle oluşur. u nedenle mitral

kapağın açma ve kapama işlevi sınırlıdır.

*Aort Yetmezliği : Aort yetmezliği ise

kapakçıkların birçok sebeple tam olarak

kapanmaması sebebiyle kanın tekrar sol

ventriküle geri gelmesi ve böylece kanın

iletilmemesi sonucu sol ventrikülün

yükünün artmış olmasıdır. Aort

yetmezliğinde bir geri kaçış miktarı vardır.

Bu geri geri kaçış miktarına göre

derecelendirmeler olmaktadır. 1. 2. 3. derece

ya da 4. derece gibi dereceler

bulunmaktadır. Bunun yanı sıra, aort

yetmezliğine yol açan faktörler her ülkeye

göre farklılık göstermektedir. Gelişmekte

olan ülkelerde aort yetmezliğinin sebepleri

arasında en fazla görülen faktör romatizmal

kalp hastalığıdır. Gelişmiş olan ülkelerde ise

aort yetmezliğinin ortaya çıkmasının en

önemli sebebi aort kökünde meydana gelen

genişlemeler ve aort kapağının 2 yaprakçık

oluşması sorunlarıdır.

Ekokardiyografi

8


KONJENİTAL KARDİYOVASKÜLER

HASTALIKLAR 3

2) Şantlar :

A. Azalmış Pulmoner Akım :

*Fallot Tetralojisi : Fallot tetralojisi kalpte

meydana gelen dört farklı kusurun

oluşturduğu konjenital (doğuştan) bir nadir

hastalıktır. Bu kusurlar:

1.Ventricular septal defect (kalbin sağ ve

sol karıncığı arasındaki delik): Kalbin iki

karıncığı arasında geniş bir delik bulunur ve

oksijenden fakir kan sağ karıncıktan sola

geçer. Bu şekilde oksijenden fakir olan kan

akciğerlerde oksijenlendirilemeden aorta

yoluyla vücuda gönderilir.

2.Pulmoner stenoz (akciğer atardamarında

veya çıkış yolunda darlık): Bu dar bölge

nedeniyle oksijenden fakir kan yeteri kadar

akciğere gönderilemez. Darlığın ciddiyeti

çocuktan çocuğa farklılık gösterir.

3.Sağ ventrikül (karıncık) duvar

kalınlaşması: Karıncık duvarı normale göre

daha kalındır.

4.Aort (Ana atardamar) direkt olarak

karıncıklar arası delik üzerindedir ve her iki

karıncıktan da kan alır.

Bu durum oksijen dolaşımındaki

bozukluktan dolayı siyanoza (morarma)

neden olur.Bazı hastalarda genetik faktörler

rol oynuyor olsa da çoğu durumda

hastalığın nedeni tam olarak

bilinmemektedir. Kalp rahatsızlıkları

arasında yaygın olan bir hastalıktır. Down

sendromlu (AV kanal kusuruyla bağlantılı

olarak) veya DiGeorge sahibi bireylerde

daha sık görülebilir.

Amerika’da her yıl yaklaşık olarak 1660

bebek bu hastalıkla beraber doğuyor. Diğer

bir deyişle her 2518 bebekten biri fallot

tetralojosine sahip.

B. Artmış Pulmoner Akım :

*Atriyal Septal Defekt : Kısaca ASD olarak

adlandırılan Atriyal septal defekt kalpte,

kalbin içinde ve kalp kulakçıkları arasında

delik olması durumudur. Doğuştan gelen

kalp hastalıkları arasında yer alır. Normal bir

kalpte böyle bir delik bulunmaz. Bu deliğin

genişliği zaman içinde küçülebilir, kendi

kendine kapanabilir veya hiç değişme

olmadan yıllarca aynı kalabilir. Atriyal septal

defekt sonradan oluşmayan, doğumdan

itibaren mevcut olan bir rahatsızlıktır.

*Ventriküler Septal Defekt : Ventriküler

Septal Defekt kalbin iki karıncığı arasındaki

duvarda bir açıklık (delik) olmasıdır. Bu

açıklık vasıtasıyla kalbin sol tarafındaki

temiz kanın bir kısmı sağ tarafa geçer.

Diğer kalp delikleri gibi VSD’nin de nedeni

tam olarak bilinmemektedir. Ancak genel

olarak genetik ve çevresel faktörlerin

etkileşimi ile ortaya çıktığı

düşünülmektedir. Doğuştan kalp

hastalıklarının en sık görülen formu VSD’dir.

VSD, tüm doğuştan kalp hastalıklarının

yaklaşık beşte birini teşkil etmektedir. Tek

bir delik şeklinde olabileceği gibi birden

fazla delik ya da diğer doğuştan kalp

hastalıkları ile birliktelik şeklinde de ortaya

çıkabilir.

3) Kompleks Konjenital Kardiyovasküler

Hastalıklar :

A. Kalbin ve Damarların Pozisyonun ve

Bağlantısının Kompleks Anomalileri

B. Kalbin ve Şantlı Damarların Pozisyonu

ve Bağlantısının Kompleks Anomalileri

9


KONJENİTAL

KARDİYOVASKÜLER

HASTALIKLAR 4

4) Organ Disfonksiyonu ile Gelişen

Konjenital Kardiyovasküler Hastalıkların

Etkilediği Diğer Sistemler :

A. Sinir Sistemi

B. Pulmoner Sistem

C. Endokrin Sistem

D. Trombozis ve Hemostaz Bozuklukları

5)Yetişkinlerde

Konjenital

Kardiyovasküler Hastalıklar:

*Atriyal Septal Defekt (ASD):

Birçok kişide belirgin bir belirti

olmadığından yetişkinlik dönemine kadar

delik farkedilmeyebilir. Bu durumda kalp

kontrolleri sırasında yapılacak bir

görüntüleme işlemi sonucunda teşhisi

konulabilir.

*Patent Foramen Ovale (PFO):

“Patent” kelimesi, engellenmemiş veya açık anlamına gelir. Patent foramen ovale (PFO),

foramen ovale'nin doğumdan sonra açık kalması anlamına gelir. Toplumun yaklaşık %25-

30’unda PFO vardır. PFO'lu kişilerin çoğunda ömür boyu herhangi bir semptom görülmez.

Aslında, PFO genellikle hastalar diğer kalp rahatsızlıklarına yönelik testlere maruz

kaldıklarında farkedilmektedir. Başka kalp kusurları olmadıkça, PFO genellikle herhangi bir

soruna yol açmaz.

Eisenmenger Sendromu: Kronik olarak soldan sağa şanta neden olan sistemik kanla

pulmoner kanın karışmasıyla karakterize anomalilerde ortaya çıkan kompleks bir hastalık

durumudur. Birçok konjenital defekt eisenmenger sendromuna yol açsada olguların %70-

80’nini VSD, ASD ve PDA oluşturur.

A. Düzeltme Sonrası :

*Kalan Kusurlar Dışında Komplikasyon Yok

*İşlem Sonrası Komplikasyonlar ve Kalan Kusurlar

B. Palyatif Prosedürlerden Sonra :

*Fontan Prosedür

*Sistemik Pulmoner Anastomoz

Çift Odacıklı Sol Ventrikül (DCLV) : Çift odacıklı sol ventrikül (DCLV) oldukça nadir görülen

bir doğuştan kalp hastalığıdır. Bu durumda, sol ventrikül, anormal proliferasyona sahip bir

septum veya kas lifi ile iki odaya bölünür.

10


NADİR

SİSTEMİK DOLAŞIM

HASTALIKLARI

RCD CLASS-I

GİRİŞ

Nadir görülen arter hastalıkları damar hastalıkları grubunda

heterojen bi yapı oluşturur. Orphanet’e göre Bu hastalıkların

yaygınlıklarının 2000’de 1 olduğu tahmin edilmektedir. Nadir

oluşumlarını ve çok geniş, çeşitli klinik semptomlarını göz önüne

alırsak bu hastalıklar yıllar geçtikten sonra buna uygun bir

hastalık tanımlanıp uygun tedavi uygulanana kadar tanısız

kalmaktadır. Bu hastalıklar çok farklı organ ve sistemleri

etkiledikleri için tıbbın farklı alanlarından uzmanların dikkatini

çekmektedir. Bu hastalıklar çok geniş çapta arteriyel hastalıkları

kapsamaktadır. Biz beş ana gruba odaklanacağız:

·Ana arterlerin malformasyonu

·Aortanın anevrizmal hastalıkları

·Otoimmün damar hastalıkları

·Fibromüsküler displazi

·Arterin spontan diseksiyonu

1)Ana Arterlerin Malformasyonu:

Arter anomalisi veya arteriyel malformasyon spesifik arterin

anatomisi veya seyrine göre konjenital anomali olarak

tanımlanır. Bu tanıma göre bu anatomik anomaliler genel

nüfusun %1’inden daha az oranda meydana gelen varyantlardır.

Bu varyantlar tek bir varyant olarak bulunabilirler veya başka

konjenital anomalilerle karşımıza çıkabilirler. Çoğu arteriyel

anomali herhangi bir semptoma neden olmaz ve çoğu sadece

otopsiler sırasında veya anjiyografik uygulama sırasında

tanımlanır. Arteriyel anomaliler tüm vasküler bölgelerde

tanımlanabilir. En çok serebral, aort arkı, koroner, pulmoner ve

renal dolaşımlarda görülür.

11


NADİR SİSTEMİK DOLAŞIM

HASTALIKLARI-2

A.Moyamoya Hastalığı:

Serebral dolaşımda görülen bi hastalığa

bakalım: Moyamoya hastalığı Willis

poligonu ve supraklinoid internal karotid

arterin kronik progresif stenoz veya

oklüzyonları ile karakterize bir

serebrovasküler hastalıktır. Etiyolojisi

bilinmeyen Moyamoya hastalığı bazı

genetik, konjenital ve tümoral hastalıklarla

birlikte görülmektedir. Sarı ırkta özellikle

Japonya'da özellikle kadınlarda daha sık

görülmektedir. Çocuklarda iskemik

semptomlar, yetişkinlerde hemorajik

semptomlar ön plandadır. Amerikada ve

avrupa aşırı nadir bi hastalık olarak

görülmektedir milyonda 1’lik görülme

sıklığına sahiptir. Medikal literatürde şu ana

kadar görülen 70 vaka olmuştur.

Çok çeşitli arter anomalileri çok çeşitli

hastalıklara yol açabilir her bir konjenital

anomali farklı seyredebilir. Bu anomaliler

çoğu zaman hiçbir semptom vermezken

bazen kalp iskemisine neden olabilir çeşitli

organ iflaslarına neden olabilir bazıları ise

hiç hayatla bağdaşmaz.

2)Aortanın Anevrizmal Hastalıkları:

Anevrizmaya sebep olan bağ dokusu

hastalıklarının kapsamındadır. Sistemik bağ

dokusu hastalıklarına vasküler duvar inşa

bileşenlerini kodlayan genlerdeki

mutasyonlar sebep olur.

Bu bileşenler: Fibrillin 1 (Marfan Sendromu),

Kolajen 3 (Ehlers-Danlos Sendromu)

transforming growth factor-β receptor

genes 1 and 2 (TGFBR1/TGFBR2) (Loeys-

Dietz Sendromu) myosin heavy chain:

MYH11, ACTA2 (familial thoracic aortic

aneurysms and dissections[TAAD]

Yukardaki tüm semptomlar aort ve büyükorta

damar anevrizmal hastalıklarıyla

ilişkilidir.

A.Marfan Sendromu:

Marfan sendromu (MFS), FBN1 gen

mutasyonu ile ortaya çıkan, uzun kol ve

bacaklar, kalp tutulumu ve gözde myopi ve

lens dislokasyonu ile seyreden otozomal

dominant kalıtımlı bir bağ dokusu

bozukluğudur. Bu gen fibrillinden sorumlu

gendir. Kalp tutulumu aort kökü

dilatasyonunun ve mitral kapak prolapsusu

ile karşımıza çıkar ve aort diseksiyonu ve

rüptürü gibi hayati risk oluşturan

komplikasyonlar yol açabildiği gibi, kalp

kapak tutulumu olanlarda cerrahi girişim

esnasında bakteriyel endokardit riski vardır.

Bağ dokusuna ait yapısal proteinlerin

defekti hastalıkların patogenezinden

sorumludur. Marfan sendromu nispeten sık

görülür. 10.000 yenidoğanda 2 ila 3 kişi

oranındadır. Marfan sendromunda fibrillin

bakımından zengin doku ve organlara

yönelik klinik bulgular izlenir. Bu doku ve

organlar arasında gözler, kemik ve

tendonlar gibi kas-iskelet sistemi

elemanları, cilt ve kalp bulunur.

12


NADİR SİSTEMİK DOLAŞIM

HASTALIKLARI-3

B.Ehlers-Danlos Sendromu:

Ehler Danlos sendromu; EDS vücutta

yumuşak dokunun otozomal dominant ve

resesif geçişli bir hastalığıdır. COL5A1,

COL5A2, COL3A1 gen lokasyonlarında

mutasyon bulunmaktadır. Semptomları

Eklemlerde aşırı oynaklık-hipermobilite

Deride elastikiyet artışı Deride kolay hasar

gelişeme riski Kalp-damar, ortopedik,

sindirim sistemi ve göz komplikasyonları

deride kalsifiye yalancı tümör yapılarının

varlığıdır. 10 farklı tipi vardır. Kalpte kapak

yetmezlikleri bildirilmektedir. Büyük damar

anevrizmaları ve varisler sık görülmektedir.

Kardiyak-valvüler EDS (cvEDS): COL1A2

genindeki mutasyonlardan kaynaklanır ve bu

gen cvEDS ile ilişkili tek gendir. Kardiyakvalvüler

EDS, otozomal resesif modelde

kalıtılır. Kesin teşhis için genetik test

gereklidir.

Vasküler EDS (vEDS) (eski adıyla tip 4):

COL3A1 genindeki heterozigot bir mutasyon

sebep olur. Vasküler EDS, otozomal dominant

modelde kalıtılır.

C.Loeys-Dietz Sendromu:

Loeys-Dietz sendromu, aort anevrizması,

atardamar (arter) malformasyonları,

hipertelorizm ve oral yarıklarla karakterize,

TGFBR1 ve TGFBR2 genlerindeki mutasyon

sonucu ortaya çıkan, otosomal dominant

yolla aktarılan kalıtsal bir sendromdur.

Aort çıkışında anevrizma

Hastaların önemli bir bölümü aort

anevrizması komplikasyonlarıyla genç

yaşlarda kaybedilir (ortalama 26).

Kadınlarda gebelik sorunlarına yol açabilir.

Ehlers-Danlos sendromu ile önemli

benzerlikleri vardır. Bazı hastalarda kafatası

eklemlerinde erken kaynaşma

(kraniyosinostoz) görülebilir. Baş-boyun

damarları belirgindir. Hipertelorizm vardır.

Gözakı mavimsidir. Dışa şaşılık (ekzotropi)

ve göz kapağı düşüklüğü (ptozis) saptanır.

Yanaklar gelişememiştir. Yarık dudak, yarık

damak ve yarık küçükdil olabilir. Altçene

küçüktür ve geridedir Kalp kapakları

patolojileri görülebilir. Atardamarların

(arter) çoğu kıvrımlar yapar. Aort

dilatasyonu ve diseksiyonu (disekan

anevrizma) bulgularının yanı sıra çeşitli

arterlerde anevrizmalar görülür.

D.Ailesel Torasik Aort Anevrizması ve

diseksiyonları(TAAD):

Ailesel torasik aort anevrizması ve aort

diseksiyonu (Ailesel TAAD), aortu (kanı

kalpten vücudun geri kalanına dağıtan

büyük kan damarı) etkileyen nadir bir

durumdur. Bu durumdan etkilenen kişilerde

torasik aort (aortun kalbe yakın üst kısmı)

zayıflayabilir, gerilebilir ve/veya büyüyebilir.

Bu, aortun iç ve dış duvarları arasında kanın

akmasına izin veren aortun iç duvarında ani

bir yırtılmaya yol açabilir (ayrıca diseksiyon

olarak da adlandırılır). Bu aort

anormallikleri, vücudun diğer bölgelerine

kan akışını azaltabileceği ve/veya aortun

yırtılmasına neden olabileceği için ciddi

olabilir. Ailesel TAAD, birkaç farklı gendeki

değişikliklerden kaynaklanabilir ve

otozomal dominant bir şekilde kalıtılır.

13


NADİR SİSTEMİK DOLAŞIM

HASTALIKLARI-4

3) Otoimmün Damar Hastalıkları

A.Birincil Sistemik Vaskülitler:

Birincil sistemik vaskülitler otoimmün

sürecin bir parçasıdır. Bağışıklık sistemi

damar duvarlarındaki kendi antijenlerini

patojen bir antijen olarak algılar ve ve damar

duvarlarına zarar vermeye başlar bu zarar

organların iskemisiyle sonuçlanır. Birincil

sistemik vaskülitler çeşitli otoimmün

hastalık içerir.

B.Takayasu Vasküliti:

Takayaşu hastalığı bir vaskülit hastalığıdır.

Yani damar iltihabıdır. İltihap derken mikrop

bulaşması diye düşünmeyin. Vücudun

mikropsuz olarak kendi damarlarına

saldırması sonucu ortaya çıkan bir damar

(atar damar) hastalığıdır. Diğer vaskülitler

gibi damarlar tutulur ama her vaskülit aynı

değildir. Farkları yaratan bir özellik tutulan

damarların farklı yerde olmalarıdır. Takayaşu

hastalığı diğer vaskülitlerden farkı büyük

damarları tutmasıdır. Bu büyük damarlar

nelerdir peki?Bu damarlar kalpten çıkan en

büyük atar damar olan aort atardamarı ve

aort atardamarından çıkan büyük

damarlardır. Bu büyük damarların içini

döşeyen, kanın pıhtılaşmasını ve damarın

tıkanmasını önleyen hücrelere karşı immün

sistem bunlara patojenik bir antijenmiş gibi

saldırıya geçerler ve hastanın büyük

damarlarında tıkanıklıklar oluşur. Görülme

sıklığı milyonda 1-3’tür.

C.Dev Hücreli Arterit:

DHA, büyük damar duvarlarında

inflamasyona neden olan iskemik bir

hastalıktır. Hastalık tipik olarak aort (şah

damarı), major kolları ve dalları gibi kafa

derisi ve organlarını besleyen damarları

etkiler. Hastalığın nedeni bilinmemekle

birlikte ileri yaş tanımlanmış olan en önemli

risk faktörüdür. Spesifik olarak başa, gözlere

ve optik sinirlere kan taşıyan damarların,

özellikle temporal arterin enflamasyonudur.

Kadınlarda erkeklere oranla 4 kat daha yaygın

rastlanır.

D.Kawasaki Hastalığı:

Kawasaki hastalığı ilk kez 1967'de Tomisaku

Kawasaki adında Japon bir çocuk hastalıkları

uzmanı tarafından bildirilmiştir. Kawasaki

hastalığı en çok koroner damarlar olmak

üzere, vücuttaki orta çaplı atardamarlarda

genişlemelere (anevrizmalara) neden olabilen,

damar duvarlarının iltihaplanmasını ifade

eden akut sistemik bir damar yangısı, yani

vaskülittir. Buna rağmen çocukların büyük bir

kısmı, kardiyak komplikasyonlar olmaksızın

sadece akut belirtiler göstermektedir.

E.Poliarteritis Nodoza:

Poliarteritis Nodoza (PAN), orta veya küçük

boy arterlerde nekrotizan inflamasyon

(glomerülonefrit olmaksızın) vaskülit olarak

tanımlanmaktadır. Böbrekler, cilt, eklemler,

kaslar, sinirler ve gastrointestinal sistem

sıklıkla tutulur. PAN hemen hemen her organı

tutarken, akciğer tutulumu çok nadirdir.

Damar çeperlerine oturan immun

komplekslerin neden olduğu

düşünülmektedir. Önceleri ANCA pozitif

(ANCA: Anti-neutrophil cytoplasmic antibody)

vaskülitler grubunda değerlendirilmişti

ancak, gelişmiş teknikler olguların çoğunda

ANCA otoantikorlarının bulunmadığını

göstermektedir.

14


NADİR SİSTEMİK DOLAŞIM

HASTALIKLARI-5

F.Churg-Straus Sendromu:

Churg Strauss Sendromu küçük ve orta

çaplı damarları etkileyen bir vaskülittir.

Sıklıkla deri, akciğerler, kalp ve

gastrointestinal sistemi tutar. Kanda ve

etkilenen dokularda eozinofil yoğunluğu

vardır. Nedeni bilinmez. Olguların

geçmişlerinde alerjik astma ve kronik

ürtiker varlığı dikkat çekicidir. Churg-

Straus’da diğer vaskülitlerden farklı olarak

böbrek tutuluşu nadirdir. Kanda eozinofil

düzeyinin >%10 olması ayırt ettirici bir

özelliktir.

G.Wegener Granülomatozu:

Wegener granülomatozu (WG) üst solunum

yolları ve akciğerlerin ve de böbreklerin

nekrozlu granülomlu vaskülitidir. Eğer

sadece üst solunum yolu- akciğerler

etkilenmişse ve böbreklerde sorun yoksa

“sınırlı Wegener” ismini alır. Bazı kişilerde

böbreklerde hastalığın ortaya çıkmamasının

şimdilik bilinen bir nedeni yoktur. Zamanla

sinüzit, ağız içi ve mukozada yaralar, diş

etlerinde granülomlar ve kanamalar

görülebilir. Tedaviye dirençli, kısa aralıklarla

tekrarlayan sinüzit ataklarına neden olur.

Sinüzit o kadar şiddetli ve yaygın olabilir ki,

burun kökü çöker.

H.Mikroskopik Polianjitis:

Mikroskopik polianjiitis (MPA), küçük

damarların iltihabıyla seyreden ANCA ilişkili

vaskülitlerden biridir. Tutulan organ ve

dokularda iltihap ve kan akışının azalmasına

bağlı hasar veya hayati tehdit eden ciddi

hastalık durumu gelişebilir. Hastalığa neyin

sebep olduğu bilinmiyor. Otoimmün bir

hastalıktır. Hastalık 50-60’li yaşlarda daha

fazladır. Nadir olup 1-2/100 000 sıklıkta

görülür. Erkekler, kadınlara göre biraz daha

fazla etkilenir. MPA’de genellikle p-ANCA

pozitifliği; miyeloperoksidaza (MPO) karşı

antikorlar izlenir.

G.Henoch-Schönlein Purpurası:

Henoch-Shöenlein purpurası (HSP), küçük

kan damarlarının (kapilerlerin)

iltihaplandığı bir rahatsızlıktır. Bu iltihap,

vaskülit olarak adlandırılır ve genellikle deri,

bağırsak ve böbreklerdeki küçük kan

damarlarını etkiler. Bu iltihaplanmış kan

damarları, deri içine kanayarak purpura

denilen koyu kırmızı ya da mor renkteki

döküntülere yol açabilir. Aynı zamanda ince

bağırsaklar ya da böbrekler içine kanayıp,

kana boyanmış dışkı ve idrara (hematüri)

neden olabilir. HSP çocukluk çağının sık

görülen bir hastalığı olmamakla birlikte, 5

ila 15 yaş arası çocuklarda en sık görülen

sistemik vaskülittir. Erkeklerde, kızlara göre

daha yaygındır. HSP her yıl, 100.000

çocuktan yaklaşık 20 tanesini etkiler.

15


NADİR SİSTEMİK DOLAŞIM

HASTALIKLARI-6

H.Goodpasture Sendromu

Goodpasture sendromu (GS) ya da antiglomerüler

bazal membran hastalığı (Anti-

GBM hastalığı) pulmoner-renal sendrom ile

karakterize nadir görülen otoimmun bir

hastalıktır. Bu hastalıkta tipik olarak anti-

GBM antikorlar glomerül ve/veya alveolar

bazal membrandaki tip IV kollajenin alfa-3

nonkollajenöz kısmına bağlanır.

Böbreklerde ve akciğerlerde otoimmün

protein birikmesine neden olur ve bu

organların zarar görmesine neden olur.

Milyonda 1 görülen bir hastalıktır.

I.Karışık Kriyoglubinemi:

Karışık kriyoglobulinemi, kanda

kriyoglobulinlerin varlığı ile karakterize

nadir görülen bir hastalıktır.

Kriyoglobulinler, genellikle 98.6 derece

Fahrenheit'in (ortalama insan vücut

sıcaklığı) altında, soğuk sıcaklıklarda

kalınlaşan ve bir araya toplanan anormal

proteinlerdir. Bununla birlikte, bunun

gerçekleştiği kesin sıcaklık bir kişiden

diğerine değişebilir. Bu proteinler bir araya

toplandıklarında eklemlere, kaslara ve

organlara kan akışını kısıtlayabilirler.

Sonunda, etkilenen kan damarlarının ve

çevresindeki dokuların hasar görmesi veya

iltihaplanması gelişebilir. Küçük kan

damarları genellikle etkilenir.

4) Erken Tromboza Neden Olan Bağ

Dokusu Bozuklukları

A.Antifosfolipid Antikor Sendromu:

Antifosfolipid antikor sendromu (APS)

otoimmün bir bozukluktur. Antifosfolipid

antikor sendromunda vücut yanlışlıkla

fosfolipidlere (bir tür yağ) saldıran

antikorlar üretir.. Antikor fosfolipidlere

saldırınca hücrelere zarar verir. Bu durum

vücudun atardamar ve toplardamarlarında

istenmeyen kan pıhtılarının oluşmasına

neden olur. Çok nadir olarak Antifosfolipid

antikor sendromu olan bazı kişiler haftalar

ya da aylar içinde birçok kan pıhtısı

geliştirebilir. Bu durum katastrofik

antifosfolipid sendromu (CAPS) olarak

adlandırılır.

B.Sistemik Lupus Eritematozus

Sistemik lupus eritamatozus (SLE) özellikle

deri, eklemler, kan, böbrekler ve merkezi

sinir sistemi olmak üzere vücudun farklı

organlarını etkileyebilen kronik, otoimmün

bir hastalıktır. Sadece Lupus olarak da

adlandırılan sistemik lupus eritematosus

başta eklemler, cilt, akciğerlerin veya kalbin

etrafındaki membranlar ve böbrekler başta

olmak üzere vücudun hemen hemen her

bölümünü etkileyebilir.SLE nadir görülen

bir rahatsızlıktır; fakat giderek daha sık

görülmeye başlanmıştır. Çoğu vaka

kadınlarda ortaya çıkmaktadır.

16


NADİR SİSTEMİK DOLAŞIM

HASTALIKLARI-7

C.Skleroderma:

Skleroderma, deriyi ve vücudun diğer

organlarını etkileyen sistemik otoimmün bir

hastalıktır. Skleroderma (sistemik skleroz

olarak da bilinir), Yunan dilinde “sert cilt”

anlamındadır. Ciltte kalınlaşma ve

sertleşmeyle; skar dokusu oluşumuyla giden

kronik bir hastalıktır. Sklerodermanın

lokalize ve sistemik olmak üzere iki tipi

vardır. Lokalize skleroderma sadece cildi

tutar ve genellikle sistemik formu kadar

zarar oluşturmaz. Sistemik skleroz

formunda ise cilt değişikliklerine ek olarak

kan damarlarında, akciğer, kalp ve

böbrekler gibi iç organlarda hasara yol

açabilir.

D.(Diğer Otoimmün Damar Hastalıkları)

Behçet Hastalığı:

Behçet Hastalığı kronik bir damar

hastalığıdır. Damarların iltihabıdır yani bir

vaskülittir. Hastalık, tekrarlayan yani nüks

eden ağız ve genital bölge yaraları, göz

iltihabı, cilt bulguları ve damar tutulumları

ile kendini gösterir.

VASKÜLOBEHÇET:

Behçet sendromu, dolaşım sistemindeki

tüm boyutlardaki tolardamar (ven) ve

atardamar (arter) sistemleri etkileyebilen

ender vaskülitler yani damar iltihapları

arasındadır. Tabloya genellikle trombozun

yani damar içi pıhtılaşmanın sorumlu

olduğu toplardamar tıkanması DVT (derin

ven trombozu) tutulumu hakim olmakla

birlikte, ortaya çıkan sorunlar; atardamar

tıkanıklıklarından damar genişlemesi yani

anevrizmaya (damar balonlaşması), yüzeyel

tromboflebitten (varis damarının iltihabı),

inferior vena cava (karında bulunan ana

toplar damar) tıkanıklığına kadar geniş bir

yelpaze içermektedir.

NÖROBEHÇET:

Sinir tutulumla giden behçet

sendromunda, hastalığın iki ana alt

grubundan birini oluşturan beyindeki venöz

sinus trombozu yani tıkanıklığı, damar

etkilenimi açısından örnek verilebilir ve bu

durumda genellikle iyi seyirli bir klinik

izlenmektedir.

Cogan Sendromu:

Cogan Sendromu oküler ve vestibüloratör

fonksiyon bozukluklarıyla karaktarize olan

nadir görülen otoimmün bir vaskülittir.

Literatürde çoğunlukla Kafkas gençleri

etkileyen nadir bir durum olmasına rağmen

o tarihten itibaren 250 vaka bildirilmiştir. 2

yıldan az bir sürede hastalığın belirtileri

ortaya çıkmaktadır. Bu belirtiler arasında;

oküler semptomlar, sifitilik olmayan

intertisyel keratit, Meniere Sendromu’na

benzer vestibuloakustik disfonksiyonlar,

ışığa duyarlılık (fotofobi), kulak çınlaması,

sensorinöral işitme kaybı, akut vertigo

atakları, hemipleji veya afazi gibi nörolojik

semptomlar, ishal, melena, karın ağrısı gibi

gastrointestinal semptomlar sayılabilir.

Hastaların %70’inde konjestif kalp

yetmezliği, aort kapak yetmezliği,

adenopati gibi sistemik bozukluklar

mevcuttur.

Vaskülobehçet

17


NADİR SİSTEMİK DOLAŞIM

HASTALIKLARI-8

4) Fibromusküler Displazi

Fibromüsküler Displazi (FMD); küçük ve

orta çaplı arterleri etkileyen idiyopatik,

segmenter, non-aterosklerotik ve noninflamatuvar

bir arteriyopatidir. En sık orta

yaşlı kadınlarda görülmekle birlikte, her yaş

grubunda ortaya çıkabilir. Etkilenen arterler

sırasıyla renal, karotis, vertebral ve

intrakraniyal arterlerdir. Nadiren diğer arter

segmentleri de tutulabilir. Etkilenen arterde

stenoz, anevrizma, diseksiyon, oklüzyon ve

tortuositeye sebep olabilir. Klinik tablo

etkilenen vasküler segmenti yansıtacak

şekilde ortaya çıkar ve hipertansiyon,

subaraknoid kanama, kulak çınlaması, felç,

mezenterik iskemi gibi bulgular gözlenir.

Etiyopatogenezi tam olarak

bilinmemektedir ancak çevresel ve genetik

faktörlerin FMD gelişiminde etkili

olabileceği düşünülmektedir. Yaygınlığı

binde 4’tür servikokraniyal FMD bunun

yarısında görülme sıklığına sahiptir.

5)Arterin Spontan Diseksiyonu

A.Spontan Karotid ve Vertebral Arter Diseksiyonu:

Diseksiyon, sıklıkla arterin intima tabakasının media tabakasından ayrılmasını, daha nadir

olarak da media tabakasının adventisya tabakasının ayrılmasını tanımlamak üzere

kullanılan bir terimdir. Arter diseksiyonu travmaya bağlı olarak veya spontan oluşabilir.

Karotis arter diseksiyonunun en sık sebebi boyun bölgesine alınan künt travmadır. Karotis

arterinin künt travmasının görülme sıklığının, künt travma geçiren hastaların %1’inden

azında olduğu bildirilmiştir.

Vertebral arter diseksiyonu (VAD) posterior iskemik inmeye neden olan, çocukluk çağında

nadir görülen ancak hayatı tehdit eden akut serebrovasküler bir olaydır. Diseksiyon

spontan oluşabileceği gibi travmayı takiben de ortaya çıkabilir. Çoğu zaman şiddetli

travmadan ziyade hafif travma sonucu gelişir. Erişkinlerde VAD sıklığı 2,5-3/100.000 iken,

çocuklarda oldukça nadir görüldüğünden sıklığı tam bilinmemektedir.

Sistemik Dolaşımda Sorun Yaratabilen Bazı Prematür Hastalıklar

Hutchinson-Gilford Progeria Sendromu

Dunningan-type Parsiyel lipodistrofi

Polisistik Over Sendromu

Edinilmiş İmmün Yetmezlik Sendromu

18


PULMONER

DOLAŞIM HASTALIKLARI

Pulmoner dolaşım hastalıkları; Krakow Nadir Kardiyovasküler Hastalıklar (RCD)

Sınıflandırmasına göre Sınıf II'yi oluşturur. 3 gruba ayrılır:

1-)Pulmoner damarların doğuştan anomalileri,

2-)Pulmoner damarların edinilmiş anomalileri,

3-)Pulmoner hipertansiyon(Normalde pulmoner dolaşımın edinsel bir hastalığı olmasına

rağmen, karmaşık patogenezi ve patofizyolojisi nedeniyle ayrı bir grup olarak kabul

edilmiştir.)

1) Pulmoner Damarların Doğuştan

Anomalileri

Konjenital pulmoner damar anomalileri

nadirdir ama her nadir hastalık gibi erken

tanı ve yeterli tedavi hastaların yaşam

kalitesi ve süresini azaltmaya yardımcı olur.

Hastalıkların

etiyolojilerinin,

sınıflandırmalarının, ilişkili anomalilerin ve

cerrahi yönetimin anlaşılması, yetersiz veya

aşırı tanıdan kaçınmak için yardımcı olabilir.

Radyolojide duruma bağlı olarak pediatrik

bilgisayarlı tomografi anjiyogramları (CTA)

inceleme veya MRI kullanılabilir. Fakat

MRI’da küçük çocuklara uzun süre sabit

durmaları için anestezi vermek gerektiği

için ve CTA’da düşük doz teknikleri

kullanıldığından tedavi sürecinde daha

tekrarlanabilir olduğu için CTA daha çok

tercih edilir.

A.Pulmoner Arterin Oluşum Bozuklukları

*Pulmoner Kapak Darlığı (Pulmoner

Stenoz):

PA darlığı, sağ ventrikülden pulmoner

arterlere akışın tıkanması olarak tanımlanır.

Bu tipik olarak pulmoner kapak seviyesinde

meydana gelir. Konjenital pulmoner stenoz,

teşhis edildiğinde genellikle

asemptomatiktir. Tanı muayene sırasında

üfürüm duyulması ve ekokardiyografi ile

konulur. olan hastalarda balon valvüloplasti

ilk tedavi seçeneğidir. Yenidoğan

döneminde pulmoner stenozda tedavi

darlığın yeri ve şiddetine bağlı olmakla

birlikte ilk seçenek balon valvüloplastidir

*Unilateral Pulmoner Arter Agenezisi:

Pulmoner arter agenezisi sol veya sağ

pulmoner arterin proksimal kısa

segmentinde atrezinin olduğu nadir

görülen bir konjenital anomalidir. Tek

başına olabileceği gibi, Fallot tetralojisi,

septal defektler veya pulmoner stenoz gibi

kardiyak anomalilerle beraber de olabilir.

Oldukça nadir görülen bu anomalinin

komplikasyonları nedeniyle mortalitesi

yüksektir. Arter agenezisi bulunan tarafın

hilusundaki arterle revaskülarizasyon

yapılması seçilmiş olgularda bir tedavi

seçeneği olabilir..

19


PULMONER DOLAŞIM

HASTALIKLARI 2

B.Konotrunkal Kalp Anomalileri

*Trunkus Arteriozus: Trunkus arteriozus

10.000 doğumda 1 görülmesi ile nadirdir ve

vakaların yaklaşık %32'si 22q11.2 delesyonu

(DiGeorge sendromu) ile ilişkilidir. Normal

embriyolojide konotrunkus; aorta ve

pulmoner arter gövdelerine ayrılır. Burada

ise ventriküler septal defekt ile sağ ve sol

ventrikül birleşmiştir. Aort ve pulmoner

arter birleşmiş iki ventrikülden tek bir

damar gibi çıkar. Artan pulmoner arter

basıncına bağlı kalp yetmezliği gelişimi

tipiktir. Tedavisi cerrahidir eğer tedavi

edilmezse %90 ölüm oranı ile sonuçlanan

bir prognoza sahiptir.

*İdiopatik Pulmoner Arter Dilatasyonu:

Hastalık oluşum nedeni tam bilinmeyen

nadir bir hastalıktır. Sağ veya sol pulmoner

arter genişlemesi olsun veya olmasın

pulmoner trunkusta anormal genişleme ile

karakterizedir. Pulmoner arter elastik

liflerindeki konjenital defektten

kaynaklandığı düşünülmektedir.

C.Pulmoner Arterin Anormal Orijinleri:

*Pulmoner Arterin Anomalik Orijinleri:

Pulmoner arterin bir dalının ana pulmoner

arterden (normal orijinli) diğerinin ise

doğrudan aorttan gelmesi (anormal orijinli)

ile karakterize nadir görülen konjenital kalp

malformasyonudur. Yeni doğanlarda

solunum sıkıntısı, tekrarlayan solunum yolu

enfeksiyonu, orta ila şiddetli pulmoner

hipertansiyon, konjestif kalp yetmezliği ve

yaşamın ilk aylarında gelişme geriliği ile

kendini gösterir. Tedavisi cerrahidir.

Hastalık tedavi edilmezse hastaların %30'u 3

ay içinde ölür.

*Sol Pulmoner Arter Askısı: Pulmoner arter

askısı, sol pulmoner arterin sol akciğere

giderken alışılmadık bir başlangıç ​yeri ve

rotasına sahip olduğu nadir bir durumdur.

Genellikle ana pulmoner arterden ayrılır.

Pulmoner arter askısı olan bir kalpte sağ

pulmoner arterden ayrılır ve trakea ile

yemek borusu arasından geçer. Bu

olağandışı yol, trakea ve yemek borusu

üzerinde baskıya neden olur. Tedavisi

cerrahidir.

2) Pulmoner Damarların Edinilmiş

Anomalileri:

*Akut Pulmoner Emboli: Nadir bir hastalık

sayılmasa da pulmoner dolaşımın edinilmiş

anomalileri kategorisinde yer alır. Pulmoner

emboli, akciğer atardamarının ani

tıkanmasıdır. Pulmoner embolinin en

yaygın sebebi bacak toplardamarlarında

gelişen damar içi pıhtılaşma olduğundan,

buna zemin hazırlayan durumlarda derin

ven trombozu ile birlikte pulmoner emboli

gelişme riski artar. Araştırmalar, pulmoner

emboli vakalarının yaklaşık üçte birinde,

teşhis yapılamaması durumunda hayatın

kaybedildiğini ortaya koymuştur. Bununla

birlikte, zamanında yapılan erken müdahale

ile pulmoner embolinin tedavi edilmesi

mümkündür. Tedavisi hastalığın şiddetine

göre antikoagülan, trombolitik ilaçlar, Vena

kava filtresi veya açık cerrahi ile yapılabilir.

20


PULMONER DOLAŞIM

HASTALIKLARI 3

*Pulmoner Arteriovenöz Malformasyon:

Bir veya daha fazla pulmoner arter ile bir

veya daha fazla pulmoner ven dalının

arasındaki anormal bağlantı nedeniyle

sağdan sola giden şant ile karakterizedir.

Sağdan sola şant bireyleri yüksek

paradoksal embolik komplikasyon riski ve

nörolojik risk altına sokar. Genelde

asemptomatiktir bu yüzden ortalama

farkedilme yaşı 50 yaş ve üzeridir. Gebelikte

anne ölümlerinin en sık nedenidir. Tanı

radyolojik görüntüleme ile koyulur. Tedavisi

malformasyona katılan arterin

embolizasyonu ile yapılır.

*Pulmoner Arter Anevrizmaları ve

Psödoanevrizmaları:

Pulmoner trunkusun çapının >30 mm

olması olarak tanımlanmaktadır. Otopsi

çalışmalarında saptanan 1/14000 insidansı

ile PAA oldukça nadir görülen bir

hastalıktır. Genellikle aortik anevrizmaya

göre daha genç yaş grubunda gözlenir ve

her iki cinsiyeti eşit tutar. %98'i ana

pulmoner arteri tutar, sadece %11'i

pulmoner arter dallarında gözlenir.

Genellikle asemptomatiktir. Pulmoner arter

anevrizmasının en önemli komplikasyonu

diseksiyon ya da yırtılmadır. Bu yüzden tanı

konulan hastalarda düzeltici cerrahi

önerilmektedir. Ancak, cerrahi tedavinin

riskleri ve uzun dönem sonuçları iyi

tanımlanmamıştır ve sonuçları oldukça

değişkendir. Psödoanevrizmalar, arteriyel

duvardaki bozulma nedeniyle kanın arter

lümeninin dışına çıkarak oluşturduğu ve

aynı zamanda lümen ile iletişim halinde

olduğu lokalize pulsatil kitlesel yapılardır.

PAP çok nadir görülür. Birçok PAP

kardiyovasküler hastalıklar ile ilişkili edinsel

olarak ortaya çıkar.

Bu nedenler dışında enfeksiyona,

tümörlere, tramvalara da bağlı olabilir.

Tedavide anjiyo embolizasyon veya

anevrizma kesesinin doldurulması cerrahiye

alternatiftir. Erken tanı ve minimal invaziv

endovasküler tedaviler PAP ilişkili yüksek

mortalite oranlarını azaltabilir.

*Primer Pulmoner Arter Sarkomu:

Primer pulmoner arter sarkomu (PPAS) çok

nadir görülen ve agresif bir malign

tümördür. Pulmoner emboliyi (PE) taklit

ederek tanıda gecikmeye ve mortalitede

artışa neden olur. Bu hastalık iki cinsiyet

için de eşit dağılımlıdır. Vakaların yaş

ortalaması 51.7’dir. Cerrahi öncesi

kemoterapi ile cerrahi olarak tümörün

çıkarılması kombinasyonu, PPAS için tercih

edilen tedavi olarak kabul edilir.

3) Pulmoner Hipertansiyon

Pulmoner hipertansiyon nedir?

Pulmoner arteriyel hipertansiyon

(PAH),pulmoner arterdeki damar duvarının

kalınlaşması ve damar lümeninin daralması

nedeniyle kan akışını azaltan ve basıncı

artıran, ilerleyici, milyonda 15-50 kişide

görülen nadir bir hastalıktır.

Kadınlarda daha sık görülürken aynı

zamanda prognozu da kadınlarda daha iyi

seyirlidir. Normal hipertansiyon ile aynı şey

değildir. Normal pulmoner arter basınç

ortalama 14mmHg civarıdır. Pulmoner

hipertansiyon (PH), dinlenme sırasında 25

mmHg veya egzersiz sırasında 30 mmHg'ye

eşit veya daha yüksek ortalama basınç

olarak tanımlanır.

Pulmoner hipertansiyon (PH)'u olan kadınlar

gebelikte yüksek morbidite ve mortalite

riski ile karşılaşmaktadırlar.

Spesifik bir belirti vermediğinden daha geç

tanı alır ve tedavi edilmezse kalp yetmezliği

görülebilir.

21


PULMONER DOLAŞIM

HASTALIKLARI 4

Pulmoner hipertansiyon tedavisi nasıl

yapılır?

Pulmoner hipertansiyona özgü onaylanmış

tedaviler: endotelin reseptör antagonistleri,

fosfodiesteraz 5 inhibitörleri ve

prostanoidlerdir.

Tedavide destekleyici olarak oksijen

terapisi, diüretikler ve antikoagülasyon

kullanılabilir.

Eğer tedaviler etki etmezse akciğer nakli

tedavi seçeneği devreye girer.

Pulmoner hipertansiyonun nedenleri

nelerdir?

*Kalıtsal pulmoner hipertansiyon:

Çeşitli PAH vakaları mevcut olan

ailelerin %80’inde tümör büyüme faktörü

(TGF), beta süper ailesinin bir üyesi olan

kemik morfojenik protein reseptör tip 2

(BMPR2)

mutasyonlarıtanımlanabilmektedir. Ek

olarak hastaların %5 kadarı TGFβ süper

ailesine ait diğer genlerdeki nadir

mutasyonlara sahiptir.

*İlaç ve toksinlerin tetiklediği pulmoner

hipertansiyon:

Benfluorex (fenfluramin derivesi)

hipolipidemik ve hipoglisemik olarak

bir zamanlar kullanılmakla birlikte en sık

PAH olmak üzere birçok kalp hastalığına

neden olduğu için piyasadan toplatıldı.

22


PULMONER

DOLAŞIM HASTALIKLARI 5

(metilfenidat), Parkinson hastalığı (ropinirole)

ve narkolepsi (mazindol) gibi çeşitli durumların

tedavisinde kullanılan ilaçlar kullanımları

sırasında hastaların PAH açısından yakın takip

edilmeleri gerekir. Özetle, bugüne kadar pek

çok yeni ilaç PAH için kesin, büyük olasılıkla

veya olası olarak tanımlanmıştır. PAH’ı

tetikleyen potansiyel ilaçların tespitini

sağlamak için, her PAH hastasında önceki ve o

andaki maruziyetlerin sorgulandığı detaylı bir

öykü almanın kritik önemini vurgulamak

gerekir.

*Bağ dokusu hastalığı ile ilişkili PAH

Pulmoner arter hipertansiyonu prevalansı

yalnızca sklerodermada iyi tanımlanmıştır.

Skleroderma ilişkili PAH hastalarında prognoz

zayıf ve diğer PAH alt gruplarından daha

kötüdür.

*HIV enfeksiyonu ilişkili PAH

HİV enfeksiyonu ile ilişkili PAH prevalansı

geçtiğimiz on yılda sabit kalmış ve %0,5 olarak

hesaplanmıştır. Geliştirilen tedavilerle %20

iyileşme ihtimali vardır.

*Portal hipertansiyon ilişkili PAH

Hemodinamik çalışmalar portal hipertansiyon

hastalarının %2 ile %6’sında portopulmoner

hipertansiyon (PoPH) olarak adlandırılan PAH

varlığını göstermektedir. PAH gelişmesinde bir

grup ilaç ve toksin tanımlanmıştır. Her ne

kadar PAH ile gösterilmiş bir ilişkisi

saptanamamış olsa da, amfetaminlere benzer

mekanizmaları olan obezite

[fentermine/topiramat (Qsival)], dikkat

eksikliği bozukluğu

*Erişkinde konjenital kalp hastalığı ilişkili PAH

DKH olan erişkinlerin %10’unda PAH da

bulunabileceği tahmin edilmektedir. DKH olan

erişkinler arasında PAH prevalansına

bakıldığında, DKH olan her hasta üçüncü

basamak merkezlerde PAH olup olmadığı

açısından uygun değerlendirme yapılmasını

hak etmektedir.

*Şistosomiyasis ile ilişkili PAH

Bugün, SchPAH dünya genelinde olasılıkla en

sık PAH nedenidir. Güncel kontrolsüz veri PAH

tedavilerinin Sch-PAH hastalarında yararlı

olabileceğine işaret etmektedir.

*Kronik hemolitik anemi

Orak hücreli anemi (OHA), talasemi,

sferositozis ve stomatositozis gibi kronik

hemolitik anemiler artmış PH riski ile ilişkilidir.

PH nedeni açık değildir ve multifaktöriyeldir.

Kronik hemolize bağlı serbest plazma

hemoglobini tarafından nitrik oksit

inaktivasyonunun rolü tartışmalıdır.

23


KAYNAKÇA

https://www.turkiyeklinikleri.com/article/tr-arteriyel-diseksiyon-sendromlari-46707.html

http://www.crcd.eu/?page_id=1456

https://academic.oup.com/eurheartj/article/38/43/3190/4627784

http://www.kanhastaliklari.org.tr/icerik.php?id=180&alt_id=280

https://tr.wikipedia.org/wiki/Wegener_gran%C3%BClomatozu

http://www.crcd.eu/?page_id=1436

http://www.crcd.eu/wp-content/uploads/2015/10/001-424_RCD_BOOK.pdf

nusudur.

http://kaplanlab.com/nht/tum-hastaliklar-v2/

https://jag.journalagent.com/eurasianjpulmonol/pdfs/EJP_17_1_62_66%5BA%5D.pdf

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC6085843/#:~:text=IDPA%20is%20a%20rare%20congenital,is%20a%20diagnosis%20of%20exclusion.

http://noyantemucinogus.com.tr/konjenital-kalp-hastaliklari/

31937.html#:~:text=%C4%B0diopatik%20pulmoner%20arter%20dilatasyonu%20nadir,ge%C3%A7%20ya%C5%9Fa%20kadar%20semptomsuz%20kalabilmek

tedir.

https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/OC_Exp.php?Expert=99050&lng=EN

https://www.romatizmahastaliklari.com/sistemik-sklerozskleroderma#:~:text=Skleroderma%20(sistemik%20skleroz%20olarak%20da,i%C3%A7%20organlarda%20hasara%20neden%20olabilir.

https://romatizmatv.org/churg-strauss-hastaliginin-klinik-bulgulari-nelerdir-nasil-tedaviedilir/#:~:text=Churg%20Strauss%20Sendromu%2C%20orta%20ya%C5%9Flarda,hastal%C4%B1%C4%9Fa%20yatk%C4%B1n%20bireyler%20s%C3%B6z%20ko

https://www.turkiyeklinikleri.com/article/tr-idiopatik-pulmoner-arter-dilatasyonu-

https://www.nemours.org/services/pulmonary-arterysling.html#:~:text=Pulmonary%20artery%20sling%20is%20a,from%20the%20main%20pulmonary%20artery.

https://www.crcd.eu/wp-content/uploads/2015/10/001-424_RCD_BOOK.pdf

https://www.ajronline.org/doi/pdf/10.2214/AJR.13.11760

https://www.medicana.com.tr/saglik-rehberi-detay/15032/pulmoner-emboli

https://tgkdc.dergisi.org/uploads/pdf/pdf_TGKDC_2310.pdf

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC6838465/

https://rarediseases.org/

https://www.acibadem.edu.tr/rare/nadir-hastaliklar-listesi

http://kaplanlab.com/nht/

http://www.crcd.eu/?page_id=1436

http://www.crcd.eu/wp-content/uploads/2015/10/001-424_RCD_BOOK.pdf

https://academic.oup.com/eurheartj

https://www.turkiyeklinikleri.com/

24


KAYNAKÇA

Ahmet HUYUT, Ç. A. (2013). ARTRALJİ VE ATEŞ YÜKSEKLİĞİNE NEDEN OLAN SOL ATRİYAL DEV MİKSOMA. ADÜ Tıp Fakültesi Dergisi .

Alicia Xue Fen Chia, Z. Z. (2019). Primary cardiac lymphoma. BMJ.

Antonio Nenna, F. L. (2022). miRNAs in Cardiac Myxoma: New Pathologic Findings for Potential Therapeutic Oppotunities. International Journal of

Molecular Sciences.

Dandan Sun, e. a. (2018). Primary cardiac myxofibrosarcoma: case report, literature review and pooled analysis. BMC.

Goddard, M. J. (2018). Cardiac Tumors. Diagnostis Histopathology.

İsmail Başyiğit, E. D. (2015). Nadir bir kalp tümörü: Biatrial miksoma. Dicle Tıp Dergisi.

Jiaojiao Qiu, Y. S. (2022). Clinical characteristics and prognostic factors of primary malignant. Chinese Medical Journal.

Kambiz Rahbar, H. S. (2012). Differentiation of Malignant and Benign Cardiac Tumors Using 18F-FDG PET/CT. The Journal of Nuclear Medicine .

Karolis Jonavicius, K. S. (2015). Primary cardiac lymphoma: two cases and a review of literature. Journal of Cardiothoracic Surgery .

Marcus Smith, M. A. (2012). Cardiac myxoma induced paraneoplastic syndromes: A review of the literature. European Journal of Internal Medicine.

Mehmet Kaplan, M. M. (2002). Kardiyak Miksoma: 45 Olguluk Deneyim. Türk Göğüs ve Kalp Damar Cerrahisi Dergisi.

Monika J. Leja, e. a. (2010). Primary Cardiac Tumors. Texas Heart Institute Journal.

Monika Komar, P. P. (2013). Cardiac tumors and cardiovascular diseases in malignancy: Perspective of the Centre for Rare Cardiovascular Diseases. e. a.

Piotr Podolec içinde, Rare CardiOvascular Diseases From Classification to Clinical Examples (s. 329-355). Krakow: Wydawnictwo Medycyna Praktyczna.

Nathan Burnside, S. W. (2012). Malignant primary cardiac tumours. the European Association for Cardio-Thoracic Surgery.

Ricardo Ribeiro Dias, F. F. (2014). Mortality and Embolic Potential of Cardiac Tumors. Sociedade Brasileira De Cardiologia.

Sara Tyebally, D. C. (2020). Cardiac Tumors. The American Collage of Cardiology.

Shenthar, J. (2017). Clinical presentations, diagnosis and management of arrhythmias associated wth cardiac tumors. Journal of Arrhythmia.

Shiqi Guo, Q. G. (2020). Primary Cardiac Angiosarcoma A Case Report and Review of the Literature. the International Heart Journal Association.

Swetal Dilip Patel, A. P. (2013). Primary Cardiac Angiosaroma-a review. Medical Science Monitor.

Tanya Varma, P. A. (2011). Primary Cardiac Synovial Sarcoma. Archives of Pathology & Laboratory Medicine.

Turhan Yavuz, O. P. (2003). Akut Miyokard Enfarktüsüne Neden Olan Sol Atriyal Miksoma. Türk Göğüs ve Kalp Damar Cerrahisi Dergisi.

Vildan Karpuz, B. İ. (2007). Kalp Tümörlerine Genel Bakış: Klinik ve Ekokardiyografik Yaklaşım. Anadolu Kardiyoloji Dergisi.

Xiangyu Zhoua, H. W. (2017). ACOX2 deficiency in primary malignant cardiac tumors . Proceedings of the National Academy of Sciences.

Yangyang Li, T. Y. (2017). Primary, cardiac, fibroblastic osteosarcoma A case report. Medicine Open Access.

Yuan, S.-M. (2014). Infected Cardiac Myxoma: an Updated Review. Brazilian Journal of Cardiovascular Surgery.

25

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!