16.09.2022 Views

KADIKÖY LIFE / Eylül & Ekim 2022

  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Eylül & Ekim 2022 | Yıl: 18 | Sayı: 107 | Fiyatı: 25 TL

Tarihi eski, ruhu yeni

GENÇLERİN TERCİHİ

KADIKÖY





SEÇKİN

KİTABEVLERİNDE

Kadıköy’ün yakın tarihini

merak ediyor musunuz?

Arif Atılgan; Küçükyalı’dan Moda’ya, Üsküdar’dan Haydarpaşa’ya,

Kadıköy’ün 1800’lü yıllardan günümüze uzanan öyküsünü yazdı...

Kent kültürü belleğine derin saygısı olan yazar Osman Öndeş,

ailece ömrünün geçtiği eski Moda’yı belgeleriyle gün ışığına çıkardı.

Kadıköy’ün Güngörmüş Sayfiyesi Moda adıyla yayınlanan kitap

Moda ve Kadıköy hakkında çok şey anlatıyor.

İsteme Adresi:

www.kiletisimyayinlari.com adresinden ÜCRETSİZ KARGO ile adresinize gelmesini isteyebilirsiniz.

Kuşdili Caddesi Misk-i Amber Sokak No: 44 Kat: 2 Daire: 6 Kadıköy - İstanbul

Tel: 0216 550 11 17 - 0532 266 82 43


İçindekiler

Tarihiyle eski, ruhuyla yepyeni

Kadıköy’den merhaba

Haber • Magazin • Aktüalite • Ekonomi • Politika

CANAN TOPRAKKAYA

haber@kadikoylife.com

Kendisi yaşlı ama nüfusu

genç... Her daim moda, her

daim klas... Ara sokaklarında

dolaşmakla bitmez,

Moda’sında çay keyfinden

geçilmez, sahilinde gün

batımı kaçmaz, barlarında

muhabbeti eksilmez, alışveriş

keyfinde zamanın nasıl

geçtiği anlaşılmaz, sokak

müzisyenlerinde neşeden

durulmaz.

İstanbul’un trend ilçesi Kadıköy’deyiz. Biz zaten ezeli

Kadıköylüyüz de gençlere ne demeli? Kuşdili’ndeki İS-

PARK akşam üzerine doğru dolmaya başlıyor, buradan

adeta Kadıköy istilası başlıyor. Moda sahilinden barlar

sokağına, butik kafelerden Bahariye’nin ara sokaklarına

kadar nereye baksanız genç bir yüz size gülümsüyor.

Üçüncü nesil kahveciler her gün full açıyor, full kapatıyor.

Hele Yoğurtçu’da bir kahvaltı mekânı var ki kapısında

sıra sıra gençler, ciğerci kedisi gibi beklemekte.

Mekânsal çeşitliliği kadar ekonomik açıdan da geniş bir

yelpazede Kadıköy... Her bütçeye uygun ve mutlu uğurluyor

misafirlerini. Kökleri bizim olan, bize dayanan,

yerel-ulusal kültürlerden evrensele açılan bir gelenekte

yer alan tarihi eski, ruhu yeni Kadıköy’de gençlere uzanıyoruz

ve kapak dosyamızda bir durum tespiti yapıyoruz:

“Gençlerin tercihi Kadıköy”

***

“Yetmez” diyor ve yılların sanatçısı Selda Alkor’dan geniş

bir İstanbul perspektifine doğru yol alıyoruz: “Ben

Üsküdar’ı çok severdim ama çok yaşamadım o yakada.

Kadıköy de bildiğim bir yer tabii ki. Özellikle ben Kadıköy’deki

belediye binasını çok severdim. Ne oldu ona

bilmiyorum. Uzun süredir de ayrı kaldım Kadıköy’den.

Hâlâ Kadıköy’de tramvayın olması güzel, bu bana eski

İstanbul’u hatırlatıyor.”

Oyuncu ve Müzisyen Renan Bilek var sırada… Ortaoyuncular’da

başlayan kariyerine televizyon ve sinemayla

devam eden eski İstanbullu Bilek ile röportajımızda,

kent analizlerine sizleri de ortak ediyoruz: “Bir ikilem

yaşadığımı itiraf etmeliyim. Ülkenin genel anlamdaki

yozlaşma ve çürümesinden her kurum, her yapı ve

tabi ki her birey de maalesef üzerine düşen payı alıyor.

Buna rağmen İstanbul’da birkaç ilçe var ki tarihi birikimleri

ve misyonlarıyla bu negatif değişimi en azından

yavaşlatmayı becerebiliyorlar. Kadıköy, kanımca bu direnişçi

ilçeler arasında en özellikli ilçe.”

Yunan gazeteci Vana Stellou, tam üç yıldır Kadıköy Yeldeğirmeni

sakini... Gazetecilik mesleğini Türkiye’de sürdüren

ve farklı şehirlerde röportajlar yapan Vana’nın da

bir Kadıköy görüşü var elbette: “Konser ve festivalleri

çok sık takip ediyorum. Süreyya Operası favori mekânlarımdan,

programı genelde çok iyi oluyor. Eski tarihi

lokantalara da çok sık gidiyorum. Özellikle Kadıköy’ün

meyhanelerine bayılıyorum. Bahariye’de Ali Suavi Sokak’ta,

ayrıca buradaki sanatçı atölyelerinde de sık sık

vakit geçiriyor ve oradaki workshoplara katılıyorum.

Bunun yanında sinema ve tiyatrolara da sıklıkla gidiyorum.

Çok iyi işler üretiliyor Türkiye’de. Bunun yanında

Salı Pazarı’na her hafta giderim. Oradakilerle de arkadaş

oldum.”

Yerelden evrensele uzanan köprüde Kadıköy’den sevgiler,

selamlar...

TARAFSIZ, BÖLGESEL,HABER,

MAGAZİN, AKTÜALİTE, EKONOMİ,

POLİTİKA DERGİSİ

İmtiyaz Sahibi ve

Genel Yayın Yönetmeni

Fatma Canan Toprakkaya

Yayın ve Yönetim Kurulu Başkanı

Kadir Toprakkaya

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

İrem Toprakkaya

Yayın Kurulu

Dr. R. Sertaç Kayserilioğlu,

İnal Aydınoğlu, Sedef Turan

Nusret Karaca, Osman Öndeş,

Muzaffer Ayhan Kara

Haber Müdürü

Cenay Toprakkaya

Editörler

Pınar Baltacı, Yiğit Uygun,

Ahmet Ayvalıoğlu

Fotoğraf Editörü

Emin Küçükserim

Foto Muhabiri

Batuhan Karaman

Görsel Yönetim

Kubilay Şenyiğit

Reklam ve Halkla İlişkiler

Tulu Evrensel

Tel: 0532 266 82 43

Basım

Ege Reklam ve Basım

Sanatları San. Tic. Ltd. Şti.

Sertifika No: 45604

Esatpaşa Mah. Ziyapaşa Cad.

No: 4/1 Ataşehir - İstanbul

Tel: (0216) 470 44 70

www.egebasim.com.tr

Dağıtım

Arıksoy Basın Yayın Dağıtım Ltd. Şti.

KADIKÖY LIFE dergisinin birinci sayfasından

son sayfasına kadar olan yazılardan imza

sahipleri sorumludur. Yayınlanan reklamların

sorumluluğu reklam sahiplerine aittir. KADIKÖY

LIFE dergisinde yayınlanan her türlü yazı,

fotoğraf ve illüstrasyonların her hakkı saklıdır.

İzinsiz, kısmen veya tümüyle yayınlanamaz.

KADIKÖY LIFE’ın hiçbir kurum ve kuruluşla

doğrudan veya dolaylı bağlantısı yoktur.

Yayıncı

K-İletişim Basın Yayın ve

Tanıtım Hizmetleri

Karanfil Sokak No: 27/13

Göztepe / İstanbul

Tel: 0216 360 72 04 - 0216 550 11 17

Gsm: 0532 266 82 43

E-posta: kadikoylife@yahoo.com

www.kadikoylife.com

İrtibat Bürosu

Kuşdili Cad. Misk-i Amber Sok.

No: 44/6 Kadıköy / İstanbul

Tel: 0532 470 73 05

ISSN 1307-5535

Eylül & Ekim 2022

Yıl: 18 Sayı: 107 Fiyat: 25 TL

Basım Tarihi: 15 Eylül 2022

Yayın türü: İki aylık, bölgesel,

süreli yayındır.

KADIKÖY LIFE

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC)

ve Anadolu Yakası Gazeteciler

Derneği (AYGAD) üyesidir.

6 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


İçindekiler

48

08

24

58

08

DİKEY TARIMI YERİNDE TÜKETİMLE

BİRLEŞTİRİP, KARBON AYAK İZİNİ AZALTIYOR

Eski bir otoparkı dönüştürüp, sürdürülebilir gıda için

“topraksız ve dikey tarım” uygulamasına başlayan elif

boyner; minimum karbon ayak izi, minimum atık ve üretildiği

yerde tüketimin mümkün olduğu alanlar oluşturmayı

amaçlıyor.

63

24

TARİHİ ESKİ, RUHU YENİ

GENÇLERİN TERCİHİ KADIKÖY

Kadıköy, uzun bir süredir gençlerin de birincil tercihi.

Özellikle lise ve üniversite öğrencileri tarafından sık sık

tercih edilen Kadıköy’ün ‘genç’ yüzünü, o genç yüzlerin

dillerinden dökülenlerle anlattık.

58

OSMANLI’NIN DOĞU-BATI SENTEZİ;

BEYLERBEYİ SARAYI

Osmanlı’nın Anadolu yakasındaki tek sarayı; Beylerbeyi!

Şüphesiz İstanbul’un bu tarafında sayısız köşk, kasır, yalı

yapılmış Osmanlı’da ama saray yok. Sadece bundan değil

önemi, anlatacak hikâyesi çok!

46

EKREM İMAMOĞLU’NDAN

“FİNANS ŞEHİR” ÇAĞRISI

Devletin finans kurumlarını bünyesinde barındıracak

Finans Şehir’in ulaşım sorununu büyük oranda çözecek

Ümraniye-Ataşehir-Göztepe metro hattının Göztepe istasyonunda

“Finans Şehir” konulu toplantı gerçekleştirildi.

63

YUNANİSTAN’DAN KADIKÖY’E

GAZETECİLİK SERÜVENİ

On senedir İstanbul’da yaşayan Yunan gazeteci Vana Stellou,

tam üç yıldır da Kadıköy Yeldeğirmeni sakini... Gazetecilik

mesleğini Türkiye’de sürdüren ve farklı şehirlerde

röportajlar yapan Vana, gerçek bir İstanbul aşığı...

48

FİNLANDİYA EĞİTİM SİSTEMİNİN

TÜRKİYE’DEKİ ÖNCÜSÜ;

FİİN KOLEJİ

Finlandiya eğitim sisteminin Türkiye’deki öncüsü Fiin

Koleji’nin kurucusu M. Bora Çakmak ile bir röportaj gerçekleştirerek,

Fiin Koleji’nin eğitiminin neler vadettiğini,

vizyonlarını ve misyonlarını detaylı bir şekilde konuştuk.

Keyifli okumalar...

78

SELDA ALKOR İLE

YEŞİLÇAM VE ESKİ İSTANBUL ÜZERİNE...

Türk sinemasının duayenlerinden usta oyuncu Selda

Alkor ile nostaljik bir söyleşide buluştuk. Hem Yeşilçam’ı

hem de eski İstanbul’u büyük bir özlemle anan Alkor, Kadıköylülere

özel açıklamalarda bulundu.

46

78

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 7


Çevre

Yürümeyen merdivenler, çalışmayan asansörler

İstanbulluları bezdirdi

HABER MERKEZİ

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) bağlı

metro, tramvay ve metrobüs duraklarında çalışmayan

yürüyen merdivenler ve asansörler,

İstanbulluların çilesine çile katıyor. Özellikle

yaşlı, çocuklu ve engelliler, bir kısmı uzun zamandır

çalışmayan asansör ve merdivenlere

isyan ediyor.

26,2 kilometre uzunluğunda ve 19 istasyon barındıran

Kadıköy-Tavşantepe Metro Hattı’nda

37 yürüyen merdiven ile 2 asansör çalışmıyor.

Huzurevi ve Pendik İstasyonu’ndaki çalışmayan

1’er asansör, Anadolu yakasında yolculuk

yapanları daha da yoruyor. Yine Gülsuyu ve

Hastane-Adliye’de 5’er, Maltepe ve Esenkent’te

4’er, Ünalan ve Kozyatağı’nda 3’er, Ayrılık Çeşmesi,

Tavşantepe, Yakacık, Göztepe ve Yenisahra’da

2’şer, Bostancı, Pendik ve Huzurevi’nde 1’er

yürüyen merdivenin arızalı olduğu belirlendi.

Anadolu yakasında oturanların vazgeçilmezi

olan 20 kilometrelik Üsküdar-Çekmeköy Metro

Hattı’nın Kısıklı İstasyonu’nda 2 asansörün yanı

sıra Altunizade’de 6, Dudullu’da 4, Altınşehir’de

2, Bulgurlu, Çarşı ve Necip Fazıl’daki 1’er yürüyen

merdiveninin de çalışmadığı tespit edildi.

KISA HATLAR DA

İSTANBULLUYU TERLETİYOR

Bahariye-Olimpiyat Metro Hattı, İstanbul’un

en kısa hatları arasında yer alıyor. 6 kilometre

uzunluğundaki hat, 5 istasyondan oluşuyor.

Olimpiyat İstasyonu’nda 9 yürüyen merdiven

ile 2 asansör çalışmıyor. Aynı şekilde Ziya Gökalp

Mahallesi durağında da 8 yürüyen merdiven

hizmet vermiyor. 3,3 kilometre uzunluğuyla

İBB’nin en kısa hattı olan Levent-Boğaziçi

Üniversitesi/Hisarüstü Metro Hattı’nda 4 durak

bulunuyor. Bu hatta Etiler İstasyonu’nda 1 yürüyen

merdivenin, Hisarüstü İstasyonu’nda ise bir

asansörün arızalı olduğu görüldü.

MERDİVENLERİ ADIMLAMAK

GEREKİYOR

Beylikdüzü’den başlayıp, Söğütlüçeşme’ye kadar

uzanan 44 duraklı metrobüs hattı, İstanbulluları

kısmen trafik çilesinden kurtarıyor. Özellikle

sabah ve akşam trafiğin durma noktasına

geldiği saatlerde metrobüsü tercih edenleri,

çalışmayan merdivenler karşılıyor. Beylikdüzü,

Beykent ve Cihangir-Üniversite Mahallesi duraklarındaki

yürüyen merdivenlerin çalışmadığını

gören İstanbullular, merdivenleri adımlamak

zorunda kalıyor.

İBB: TASARRUF TEDBİRLERİ

KAPSAMINDA ÇALIŞMIYOR

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, hangi hatlarda

çalışmayan asansör ve yürüyen merdiven bulunduğuna

ilişkin Metro İstanbul internet sitesinden

vatandaşları bilgilendiriyor. Buna göre,

bazı duraklarda çalışmayan yürüyen merdiven

ve asansörlerin arıza gerekçesiyle değil,

tasarruf tedbirleri kapsamında çalıştırılmadığı

bilgisi yer alıyor.

8 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Çevre

İzocam, atıkların

denize ulaşmasına “DUR!” dedi

Doğadan ilham alarak doğal olanı destekleyen

İzocam, gelecek kuşaklara mavi kıyılar ve

yaşayan bir deniz bırakma hedefiyle önemli

bir etkinliğe imza attı. DenizTemiz Derneği /

TURMEPA ve Aktif Balık Adamlar ekipleri ile iş

birliği içinde üç saat boyunca kıyı ve dip temizliği

yapan gönüllü İzocam çalışanları, sadece 30

dakikada 11 kilogram atık topladı.

Türkiye’yi 57 yıl önce sağlıklı yalıtımla tanıştıran

lider marka İzocam, yapımında geri dönüşümlü

malzemelerin de kullanıldığı, insan sağlığına

zarar vermediği ve doğa dostu olduğu kanıtlanmış

ürünleriyle sektörüne liderlik ediyor. Attığı

her adımda doğadan ilham alarak doğal olanı

destekleyen İzocam, son olarak denizlerimizdeki

kirliliğe dikkat çeken önemli bir etkinliğe

imza attı. İzocam çalışanlarından oluşan 18 kişilik

gönüllü bir ekip, karasal atık kaynaklı deniz

kirliliğine karşı DenizTemiz Derneği / TURME-

PA ve Aktif Balık Adamlar Spor Kulübü Derneği

ile bir araya gelerek, gelecek kuşaklara mavi

kıyılar ve yaşayan bir deniz bırakma hedefiyle

kıyı ve dip temizliği gerçekleştirdiler. Üç bröveli

ve CMAS sertifika sahibi olan İzocam İhracat

Müdürü Onur Gören’in dip temizliği yaptığı

etkinlikte, TURMEPA ve Aktif Balık Adamlar

Derneği de farkındalık çalışmaları, eğitimler ve

oyunlarla oluşturdukları özel bir içerikle etkinliğe

destek oldu.

İZOCAM EKİBİ, SADECE 30 DAKİKADA

11 KİLOGRAM ATIK TOPLADI

Gelecek kuşaklara mavi kıyılar ve yaşayan bir

deniz bırakabilmemiz için karasal atık kaynaklı

deniz kirliliğine “DUR” dememiz gerektiğini

vurgulayan İzocam İnsan Kaynakları Direktörü

Gözdehan Çaycı; “İzocam olarak bu önemli konuya

dikkat çekmek amacıyla, çalışma arkadaşlarımızdan

oluşan gönüllü bir ekip oluşturduk.

Kıyı ve dip temizliği etkinliğimiz kapsamında

sadece 30 dakikada 11 kilogram kağıt, plastik,

metal, cam ve geri dönüştürülemeyen atık toplamayı

başaran ekibimiz, 3 saatlik bir iş birliğiyle

kıyı ve dip temizliğini tamamladı. Toplamda

35 kilogram atık, denizden uzaklaştırılarak geri

dönüşüm tesislerine iletildi. Dünyayı daha iyi

bir yuva haline getirme hedefiyle bir araya gelen

gönüllü ekibimiz, çalışmalarına ilerleyen

günlerde farklı etkinliklerle devam etmeye hazırlanıyor”

diye konuştu.

DOĞADAN İLHAM ALIP,

DOĞAL OLANI DESTEKLİYOR

Sağlıklı yalıtım bilincinin oluşmasında sektörüne

liderlik eden İzocam, gerçekleştirdiği sosyal sorumluluk

projelerinin yanı sıra ürünlerinin içeriğinden

ambalajına kadar her detayda sürdürülebilirlik

katkısını ön planda tutuyor. Doğadan

ilham alarak doğal olanı destekleyen İzocam,

ülkemizdeki yasaların zorunlu tutmamasına

rağmen yapımında geri dönüşümlü malzemeler

kullanılan, insan sağlığına zarar vermediği ve

doğa dostu olduğu kanıtlanmış ürünler üretiyor.

Çevre dostu malzemeler içeren İzocam camyünü

ve taşyünü yalıtım malzemeleri, dünyada

en çok bilinen ve en güvenilir ürünler arasında.

İzocam’ın üretiminde yüzde 80’e kadar geri

dönüştürülmüş malzeme ve cam kırığı kullanıyor.

Üretim artıkları da tekrar ürün imalatında

değerlendiriliyor. İzocam, ürünlerinin içeriği ile

sürdürülebilirliğe hizmet ederken, tüm canlılara

ve doğaya da sağlıklı bir yaşam sunuyor.

ARALIKSIZ YATIRIMLAR

GERÇEKLEŞTİRİYOR

İzocam, aynı zamanda uzun yıllardır Taşyünü

ve Camyünü ürünlerde EUCEB sertifikası için

aralıksız yatırımlar gerçekleştiriyor. EUCEB sertifikası,

deri ve solunum yoluyla vücuda nüfuz

eden elyafların vücuttan çözünerek atıldığını

ispatlıyor. Bu sertifika, mineral yünlerin Avrupa

Birliği yönetmeliklerine uygun olarak üretildiğini

ve düzenli bir şekilde bağımsız uzmanlar

tarafından denetlendiğini ifade ediyor. Böylece,

EUCEB sertifikasına sahip olan ürünlerin

bio-çözünürlüğü uluslararası standartlarda kanıtlanmış

oluyor.

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 9


Çevre

Dikey tarımı yerinde tüketimle birleştirip,

karbon ayak izini azaltıyor

Eski bir otoparkı dönüştürüp, sürdürülebilir gıda için “topraksız ve dikey tarım”

uygulamasına başlayan Elif Boyner; minimum karbon ayak izi, minimum atık ve

üretildiği yerde tüketimin mümkün olduğu alanlar oluşturmayı amaçlıyor.

CENAY TOPRAKKAYA

Son yıllarda dünyada ve Türkiye’de örnekleri

artan topraksız tarım metoduyla daha az su

ve gübre kullanılarak yüksek verim ve kalitede

ürün alınırken, dikey tarım uygulaması da

enerji maliyetini yüzde 40 oranında azaltıyor.

Topraksız ve dikey tarım uygulamasının çevre

dostu yanlarını göz önünde bulundurarak,

Kadıköy’ün Caddebostan Mahallesi’nde daha

önce otopark olarak kullanılan bir alanı dönüştürüp,

“Vertical” adlı dikey tarım projesini hayata

geçiren Elif Boyner, projesinin detaylarını

dergimize anlattı.

Sürdürülebilir dikey tarıma ilgisinin üniversite

yıllarında başladığını belirten Boyner; “Amerika’daydım

ve eski ABD Başkan Yardımcısı Al

Gore’un yeşil politikalar üzerine konuşmaya

başladığı, yeşil dünya ve sürdürülebilirlik üzerine

çıkış yaptığı zamanlardı. Okulda zorunlu

olarak sürdürülebilir tasarım ve sürdürülebilirlik

üzerine birçok ders alıyorduk. Böylece farkındalığım

oluşmaya başlamıştı” diye konuştu.

“ŞEHİRLER KÖTÜ YERLER DEĞİL”

Elif Boyner, ön tarafında restoran, arka tarafında

ise dikey tarım alanı bulunan Vertical’i hayata

geçirme sürecine ilişkin ise şunları söyledi:

“Pandemiyle beraber birçok şehirli ‘Şehir sürdürülebilir

değil. Köye taşınacağım, kasabaya

taşınacağım’ diyerek, romantik hayallerle şehirleri

terk etmeye başlamıştı ve bu durum ‘Çiftçi

olacağım, tarım yapacağım’ şekline dönüştü.

Sonra insanlar zamanla ya geri döndü ya da süpermarkete

gitmeye devam ettiler, çünkü adaptasyonları

biraz zor oldu. Bu noktada ‘Şehirler

kötü yerler değil. Biz ne kadar güzelleştirirsek,

o kadar güzel olur’ diyerek, projemizi hayata

geçirmeye karar verdik.”

10 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Çevre

ATIKLARLA KOMPOST YAPILIYOR

“Vertical” adının “vertical farming” yani “dikey

tarım”dan geldiğini aktaran Boyner, uyguladıkları

atık yönetimi konusunda şunları dile getirdi:

“Minimum karbon ayak izi, minimum atık ve

mümkün olduğunca üretildiği yerde tüketilebilen

alanlar oluşturmayı amaçladık. Minimum

atığı olan bir yer olsun istedik. Atık yönetimi bizim

için çok önemli. Bütün atık yağlarımız sıvı

el sabununa, kahveden çıkan posalarımız cilt

bakım ürünlerine dönüşüyor. Ayrıca kompostun

minerallerini güçlendirerek, o kompostla

mantar yetiştiriyoruz. Daha sonra o mantar

mutfağımıza gidiyor ve mutfaktan tabaklara

geliyor. Tabakta kalan yemekler, 24 saat içinde

iyi besini olan komposta dönüşüyor. Bir sonraki

hedefimiz, gıda atıklarını hayvan mamasına dönüştürüp,

barınaklara göndermek.”

“ŞEHİRLERDE DE SÜRDÜRÜLEBİLİR

ALANLAR YARATMAK MÜMKÜN”

Elif Boyner, mekândaki mobilyaların çoğunun

ileri dönüşüm atölyelerinde atık paletlerle yapıldığını,

ayrıca farklı markaların ileri dönüştürülmüş

malzemelerden ürettiği veya ikinci el

olarak satın alıp, tamir ettikleri mobilyaları kullandıklarını

anlattı. Vertical’in bulunduğu Bağdat

Caddesi’nin İstanbul’un tüketim odaklı noktalarından

biri olduğuna dikkat çeken Boyner;

“Şehirlerde de sürdürülebilir alanlar yaratmak

mümkün. Bu projeyle hem kendimize hem de

dışarıya bunun zor olmadığını kanıtlamak istedik.

Her geçen gün yeni bir şey öğreniyoruz,

yeni entegrasyonlar yapıyoruz. ‘Mutfakta başka

nelere dikkat edebilir, nasıl daha az atık çıkarabiliriz

ve var olanı nasıl değerlendirebiliriz?’ soruları

üzerine çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

“ÜRETİLEN YERDE TÜKETMEK,

KARBON AYAK İZİNİ YÜZDE 98

AZALTIYOR”

Sürdürülebilirliği şehirde sağlayıp, üretilen

yerde tüketebiliyor olmanın karbon ayak izini

yüzde 98 azalttığı bilgisini veren Elif Boyner,

dikey tarımda su tasarrufunun yüzde 95 civarında

olduğunu, kimyasal ilaç ve koruyucular

kullanılmadıklarını söyleyerek; “Dikey tarımda

pestisitlere ve farklı kimyasalların hiçbirine

yer yok, çünkü topraksız tarım yapılıyor” dedi.

Boyner, hâlihazırdaki çalışmaları hakkında şu

açıklamalarda bulundu: “Bahçemizde fesleğen,

kuzukulağı, roka, maydanoz gibi bitkilerin denemelerini

yaptık, mikro yeşillikler de geliyor.

Ayrıca mantarımızın alanını da büyüteceğiz. Şu

anda iki modülümüz var. Diğerleri bakımdan

geçiyor ama yakında toplam 20 modül olacak

ve mahsullerimizi restoranımızın ihtiyacını

karşılayacak şekilde geliştireceğiz. Mantar ve

sebzeler de buna dahil olacak. Mantar dışında

yaban mersini, çilek, domates, mini hıyarlar

yetiştirilebiliyor. Deniyoruz, fakat yüksek bir verim

için bu tür ürünlerde biraz büyük alanlara

ihtiyaç var.”

“BU SİSTEMLE İKLİM KRİZİNİN ÖNÜNE

GEÇEBİLİRİZ”

İş dünyasına bu alanda yatırım çağrısında bulunan

Elif Boyner, sözlerini şöyle tamamladı:

“Dünyada çok ciddi kıtlık ve susuzluk var. Bu

sistemle beraber iklim krizinin önüne geçilebileceğini

düşünüyorum. Dikey tarım bünyesinde

gıda tedarik zinciri çok daha kolaylaşıyor.

Büyüyeceğine inanmaktan öte buna mecbur

kalacağımıza inanıyorum. Türkiye’de çok büyük

zihinler var. Bunu gerçekten yapabilecek

girişimler, ekipler ve biz gençler olarak neden

dışarıdan gıdamızı almak zorunda kalalım?

Biz yapabiliriz, yapabilen harika ekipler var.

Bu ekiplerin desteklenmesi gerekiyor. Türkiye

bunu yapan ülke olsun ve lütfen yatırımcılar ve

iş insanları, şehirli tarımcılardan desteğini esirgemesin.”

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 11


İSKİ

Şile’nin su ve alt yapı

sorunu son buldu

Yüksek turizm potansiyeli nedeniyle kış aylarında

41 bin olan Şile nüfusu, yaz mevsiminde

1 milyona ulaşıyor, fazla su talebi karşılanamıyordu.

Ayrıca ilçeye bağlı 16 mahallenin kanalizasyon

hattı bulunmuyor, bölgedeki atık sular

derelere açıktan akıyordu. İstanbul Büyükşehir

Belediyesi (İBB) bağlı kuruluşu İSKİ, bu duruma

son vermek ve ihtiyacı karşılamak için 340 milyonluk

yatırımla başlattığı imalatları tamamladı.

Projelerin hizmete alımı için Şile Ultrafiltrasyon

Mebmran İçme Suyu Arıtma Tesisi’nde düzenlenen

törende konuşan İBB Başkanı Ekrem

İmamoğlu; ekonomik kriz, pandemi, enerji

krizi, hukuki ya da fiili engellemelere teslim

olmadan her koşulda iş ve çözüm ürettiklerini

söyledi. “Amacımız, İstanbul’u adil bir kent hâline

getirmek” diyen Başkan İmamoğlu, şu açıklamalarda

bulundu:

“Bunun için iş üretirken, hizmet sunarken,

proje geliştirirken iki şey yapıyoruz; bütün

toplumsal kesimlere, bütün farklı kimliklere

karşı eşit ve adil davranıyoruz. İstanbul’un

bütün bölgelerine eşit ve adaletli yaklaşıyoruz.

Siyasi sebeplerle, ödüllendirme ya da

cezalandırma yaklaşımıyla, seçimde bana

oy getirir mi düşüncesiyle İstanbul’un hiçbir

bölgesini diğerinden ayırmıyoruz. Böyle bir

ayrımcılık bizim karakterimizde, ruhumuzda,

kurum kültürümüzde

yok. ‘Görünen-görünmeyen,

seçmenin ilgisini

çekecek-çekmeyecek

projeler’ gibi bir

ayrım da yok bizim zihnimizde.

İhtiyaç varsa

giderilir, sorun varsa

çözülür. Bizim için mesele

bu kadar basit.”

İSTANBUL’DAKİ İLK

MEMBRAN TESİS

Şile’de özellikle yaz aylarında içme suyu kapasitesinin

yetersiz olduğunu, en temel atık su ve

yağmur suyu alt yapısına sahip olmadığını belirten

İmamoğlu; “Bu sorunları bütüncül bir yaklaşımla

ele alan, kalıcı olarak çözecek bir proje

geliştirdik ve tam zamanında bitirdik. Şile’nin

yaz aylarında artan su ihtiyacını karşılayacak

olan arıtma tesisi, İstanbul’un ilk Ultrafiltrasyon

Membran İçme Suyu Arıtma Tesisi’dir. Son derece

etkili, hijyenik, modern arıtma teknolojisiyle

değerli bir örnektir” ifadelerini kullandı.

İHTİYAÇ DUYDUĞU ELEKTRİĞİN

YÜZDE 15’İNİ KENDİ ÜRETİYOR

Tesisin çatısında bulunan güneş enerjisi paneli

sayesinde ihtiyaç duyduğu elektriğin yüzde

15’ini kendisinin üreteceğinin bilgisini veren İBB

Başkanı; “Çevreyi korumak, enerji verimliliğini

artırmak, israftan kaçınmak gibi çok önem verdiğimiz

değer ve yaklaşımları en güzel şekliyle yansıtan

bu tesisin yapımında emeği geçen, katkısı

bulunan herkese çok teşekkür ediyorum” dedi.

“İSTANBUL’UN MUTLULUĞU,

ÜLKENİN MUTLULUĞU DEMEK”

Proje kapsamında bazı mahallelerde atık su ve

yağmursuyu hattı ile birlikte dere ıslahı ve foseptik

imalatları yaparak, açıktan akan atık sular

sisteme alındığının bilgisini veren İmamoğlu, ilçeden

hayata geçen projelerden örnekler verdi.

Şile Saklıgöl’ün bozuk yolunun yenilenmesi, Şile

tarihinde ilk kez bir İBB Koordinasyon Merkezi

açılması ve Şile Arıcılık Merkezi’nin hayata geçirilmesi

gibi örnekleri sıralayan İBB Başkanı

Ekrem İmamoğlu, şunları kaydetti: “Bundan

sonra da Şile Belediyesi ve buradaki yerel dinamiklerle

uyum içerisinde, iş birliği içerisinde

çalışma arzusundayız. Biz kesinlikle hizmetin,

çözümün bir parçası olacağız. Söz verdik, aynı

kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz. İnsanımızı

mutlu etmenin çabası içerisindeyiz. İnsanımızı

mutlu ettiğimiz takdirde, her neresinde

yaşıyorsa yaşasın İstanbul’u mutlu etmiş oluruz.

İstanbul’un mutluluğu demek, bütün ülkemizin

mutluluğu demektir.”

12 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


İSKİ

Genel Müdür Şafak Başa:

Su musluktan içilir

CENAY TOPRAKKAYA

İstanbul Büyükşehir Belediyesi bağlı kuruluşu

İSKİ, İstanbulluların geçici su kesintisi yaşamaması

için başlattığı alt yapı yatırımını tamamladı.

Dudullu ve Ömerli arasında yaklaşık 15

kilometre uzunluğundaki yeni içme suyu iletim

hattı, düzenlenen törenle hizmete başladı.

Kadıköy, Ataşehir, Üsküdar, Ümraniye, Sancaktepe,

Fatih, Zeytinburnu ve Bahçelievler ilçelerindeki

arıza ve bakımlarda yaşanan sorunları

ortadan kaldıracak isale hattının resmi açılışında

konuşan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “150

Günde 150 Proje” maratonunda her biri İstanbul’un

lehine akıl ve bilimsel tabanda geliştirilen

projeleri hayata geçirildiği söyledi. Süreci iyi

analiz edilmiş, maliyetleri ve finansmanından

ihalesine, sürecin sonraki takibi, denetimi ve

sona erdirilişiyle beraber bütüncül bir biçimde

şehrin sorunlarını ele aldıklarını belirten İmamoğlu,

şunları ifade etti:

Şafak Başa

“Süreç başlangıçlarında vatandaşlarımızın taleplerini

alıyoruz. Sosyal faydayı maksimum

gözeten ve doğru yatırım anlamında da hareket

eden bir anlayışla yol yürüyoruz. Günü kurtarma

odaklı değil, içerisinde seçime endeksli

bir hareket yapalım kaygısı yok, gözünü boyayalım

anlayışı da yok. Artı devamlılık kaidesi

içerisinde, görev kime nasip olursa olsun başlangıcından

bitimine, yani bir sonraki bayrak

devredeceğimiz ana kadar süreci mutlak şeffaf

bir biçimde yönetiyoruz. Muamma, bilinmez

hiçbir tarafı olmayan anlayışla yürütüyoruz. Bir

proje kavramına böyle bakıyoruz. Dolayısıyla

bugün yaptığımız açılış tam da böyle bir hizmetin

tarifi.”

“2071’E KADAR ÇÖZDÜK DENİLEN

MELEN, ŞU ANDA BİR MUAMMA”

Melen Havzası’nda atık su toplama ve deşarj

öncesinde de arıtma sürecini üstlendiklerini

kaydeden İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“2016’da şu gün şu saatte biteceği söylenen proje

için 2019 seçimlerinden önce Sayın Cumhurbaşkanı,

‘İstanbul’un 2071’e kadar su sorununu

çözdük’ demişti. ‘2071’e kadar su sorununu

çözdük’ denilen Melen Barajı, şu anda bir muamma.

Bununla ilgili arkadaşlarım hukuki bir

süreci hazırlıyorlar. Çünkü sonrasında mukavele

gereği buradaki tesis İBB’ye devredilecek.

Biz İstanbul halkı olarak devletimize parasını

ödeyeceğiz.”

“SU MUSLUKTAN İÇİLİR”

Projenin İstanbul’a kazandıracağı faydalara ve

hayata geçen projelere konuşmasında yer veren

İSKİ Genel Müdürü Şafak Başa ise İstanbullulara

musluk suyu içme çağrısında bulundu.

Başa; “İstanbul’da su musluktan içilir diyoruz.

İstanbul’un suyunu kaynağından korumaya

başlıyor, 22 adet içme suyu arıtma tesisimizde

titizlikle arıtıyoruz. Bu suları evlere, şebekenin

yüzde 99’u yenilenmiş ve içerisinde herhangi

bir kirlilik barındırmayan borularla ulaştırıyoruz.

Şehre verdiğimiz suyu, yine otorite laboratuvarlarımızda

düzenli olarak kontrol ediyoruz”

diye konuştu.

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 13


Fikri Takip

Unutulan Moda İskelesi

yeniden hayat buldu

HABER MERKEZİ

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul’un

en eski ve simgesel yapılarından Moda İskelesi’ndeki

restorasyon ve yeniden işlevlendirme

çalışmalarını tamamladı. İstanbullular; kütüphanesi,

kafesi ve yanaşan vapurlarıyla tarihi

öneme sahip eserle tekrar buluştular. İBB Miras

ekipleri tarafından kapsamlı bir restorasyon çalışması

geçiren Kadıköy’ün zarif simgesi Moda

İskelesi’nin açılışını, İstanbul Büyükşehir Belediye

Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Kadıköy Belediye

Başkanı Şerdil Dara Odabaşı birlikte yaptılar.

YENİ BİR KÜLTÜR SANAT MEKÂNI

Çok sayıda Kadıköylünün katıldığı açılışta konuşması

için ilk söz, Kadıköy Belediye Başkanı

Şerdil Dara Odabaşı’na verildi. Odabaşı, açılışta

yaptığı konuşmada şunları ifade etti: “Tarihi

Moda İskelesi ve Kütüphanesi’nin yeni bir kültür

sanat mekânı olarak hayata dönmüş olmasını

Kadıköy için, Kadıköylüler için büyük bir

kazanç kabul ediyorum. Buradan Kadıköylü

komşularımızın faydalanacak olması, hepimiz

için mutluluk kaynağı olacaktır. Bir asrı geçmiş

ömrü, bütün zarafetiyle Moda’yı bezeyen,

İstanbul’un simgelerinden olan Tarihi Moda

İskelesi, 23 Haziran seçimleri sonrası değişen

zihniyetin mahir elleriyle hak ettiği değeri

buldu. Tek eksiği insandı, bugün insanla da

buluşuyor. Daha düne kadar yandaşa peşkeş

çekilip, tarihi duvarlarına monte edilen klima

motorlarını gizlemek için siyah sacla kapanan

iskele duvarlarına artık yeniden dokunabilir,

seyrine doyulmaz bu mücevherin önünde yeniden

anı biriktirebilirsiniz.”

“ADALAR İSKELESİ’NDEKİ

İŞGALİ DE ORTADAN KALDIRACAĞIZ”

Şerdil Dara Odabaşı’ndan sonra söz alan İBB

Başkanı Ekrem İmamoğlu ise; “Biz Kadıköy’e ne

kadar hizmet ediyorsak, Sultanbeyli’ye de o kadar

hizmet edeceğiz. Eğer Gaziosmanpaşa’yla

Bakırköy’ü eşit tutamıyorsanız, İstanbul’a belediye

başkanlığı yapamazsınız” dedi. İstanbul’un

maneviyatına ve binlerce yıllık geçmişine sahip

çıkacaklarının altını çizen İmamoğlu; “Hukuksuzluğun

ve adaletsizliğin ortadan kalkacağı

ilk anda size söz, Adalar İskelesi’ndeki işgali de

ortadan kaldıracağız” diyerek, sözlerini şöyle

sürdürdü: “25 yıl boyunca tümden unutulmuş,

İBB hizmetlerinin neredeyse yok seviyesinde

olduğu bir Kadıköy’ü devraldık. Eski bir Kadıköylü

olarak bu yılların kısmen şahidiyim. Ancak

artık o dönem bitti. İstanbul’un maneviyatına

ve binlerce yıllık geçmişine sahip çıkacağız.

İstanbul’un her rengine sahip çıkacağız.”

14 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022




Aktüel

İstanbul Yenileniyor Platformu’ndan önemli mesaj:

Başvurun, binanızı yenileyelim!

CENAY TOPRAKKAYA

İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından

kurulan İstanbul Yenileniyor Platformu kapsamında

riskli yapılar tek tek yenilenmeye başlıyor.

Platforma başvuran Kadıköy’deki Özden

Apartmanı’nın yıkımı gerçekleşti. Yıkılan binanın

yerine depreme dayanıklı, sağlıklı bir yeni

konut inşa edilecek.

İstanbul Yenileniyor Platformu ile kâr amacı güdülmeden,

sadece inşaat maliyetine dönüşüm

sağlanıyor. 5 Temmuz 2021’de kurulan İstanbul

Yenileniyor Platformu’na bugüne kadar 5 binin

üzerinde başvuru alındı. Deprem riski altındaki

konutlarını yenilemek isteyen İstanbullular,

platforma başvurarak talepte bulunabiliyor,

ücretsiz danışmanlık ve rehberlik hizmeti alabiliyor,

binalarını yenileyebiliyor.

KİPTAŞ TARİHİNDE İLK DEFA

TEK BLOKLAR YENİLENİYOR

Kadıköy Kozyatağı Mahallesi’nde deprem riski

altında bulunan Özden Apartmanı sakinleri de

binalarını yenilemek için 12 Aralık 2021’de istanbulyenileniyor.com’a

tek yapı başvurusunda

bulundu. Talepleri dinlendi, proje hazırlandı. 24

Şubat 2022’de hak sahipleri ile sözleşme imzalanmaya

başlandı. 28 Nisan 2022’de hak sahiplerinin

tamamıyla uzlaşıldı ve tahliye işlemlerine

başlandı. Riskli yapı ilan edilen ve tahliye süreci

tamamlanan Özden Apartmanı’nın yıkımına, 18

Ağustos’ta KİPTAŞ Genel Müdürü Ali Kurt’un

katılımıyla başlandı. Deprem riski altındaki bina

yıkılarak, yerine depreme dayanıklı bir proje

inşa edilecek.

İNŞAAT MALİYETİNE DÖNÜŞÜM

İstanbul’u depreme hazırlamak için dönüşümün

tercih değil zorunluluk olduğunu her

fırsatta dile getiren Genel Müdür Ali Kurt, Kadıköy’de

başlayan dönüşüme ilişkin şu bilgileri

aktardı: “KİPTAŞ olarak ilk kez mahalle arasına

da girerek, tek yapıları dönüştürmeye başladık.

Büyük proje, küçük proje diye herhangi bir beklentimiz

veya bir ayrımımız yok. Riskli yapıda

oturduğunu düşünen 10 dairelik bir blok da

olabilir, bin dairelik bir site de olabilir. Biz İstanbul’daki

tüm riskli yapıları dönüştürmeye hazırız.

Üstelik bunları inşaat maliyetleri üzerinden

dönüştürüyoruz. Vatandaşlarımızın kredi kullanmaları

durumunda ise KİPTAŞ olarak kefaletimizle

kredi kullanma imkânı da sağlıyoruz.

Kadıköy’deki bu projeyi 7 ya da 8 ay içerisinde

hak sahiplerimize vermeyi hedefliyoruz.”

38 İLÇE, 5 BİN 500 FARKLI NOKTA,

127 BİN BAĞIMSIZ BİRİM

İstanbul Yenileniyor Platformu’nun işleyişi

hakkında da bilgi veren Kurt; “Riskli yapılarda

oturan vatandaşlarımızdan İstanbul Yenileniyor

Platformu’na başvurmalarını, bizden teklif

almalarını ve hızlıca uzlaşarak riskli yapılarını

dönüştürülmelerini bekliyoruz” dedi. İstanbul

Yenileniyor Platformu, kurulduğu 5 Temmuz

2021’den bugüne 38 ilçede, yaklaşık 5 bin 500

farklı noktada 127 bine yakın bağımsız birimden

başvuru aldı.

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 17


Çevre

Moda’nın çocuk parkı işlevini kaybediyor

BATUHAN KARAMAN

Kadıköy Moda’daki Şair Nefi Parkı’na dair şikâyetler

durulmuyor. Semt sakinleri, parkta gece

geç saatlere kadar süren gürültülere tepkili. Esasında

çocuklara özel bir park olan Şair Nefi Parkı,

bu işlevini yavaş yavaş kaybetmeye başladı.

“PARKA GECE GİRİŞLERİ

YASAKLANSIN”

Konuya ilişkin şikâyetlerini haber merkezimize

ileten Modalılar, Caferağa Mahallesi Muhtarı

Zeynep Ayman öncülüğünde muhtarlık binasında

gerçekleştirdikleri mahalle toplantısında

şu noktalara dikkat çektiler: “Çocuklara ait

Şair Nefi Parkı, geceleri ne yazık ki gençlerin

elinde bir çeşit eğlence merkezine dönüşüyor.

Yusuf Kamil Paşa ve Moda Bostanı Sokak gibi

bölgelerin parka bakan cephesinde yaşayanlar,

gürültü ve asayiş sorunlarıyla karşılaşıyorlar.

Talebimiz, bu parkın çevrelenerek giriş saatlerine

tabi tutulması. Görevliler, gece saatlerinde

parkın kullanımını engellemeli. Parkın sadece

çocuklara özel olarak kullanılmasını istiyoruz.

Temizlensin, onarılsın ve sigara, alkol kullanımını

engelleyecek uyarı tabelaları asılsın. İnanın ki

sabahları yoğun koku ve çevre pisliği nedeniyle

parka girmekte zorlanıyoruz.”

“PARKTA SABAHLIYORLAR!”

Caferağa Mahallesi Muhtarı Zeynep Ayman ise

dergimize özel açıklamalarda bulundu: “Caferağa

Mahallesi, yeşil alan ve parklar açısından

Kadıköy’ün şanssız mahallelerinden biri. Mahallemizde

çocuklarımızın oyun alanı olarak

sadece Moda Çocuk Parkı ve Şair Nefi Parkı var.

Şair Nefi Parkı, mahallemiz içinde çok küçük ve

sevimli bir park. Gelin görün ki son zamanlarda

kullanıcı profili çocuk olmaktan çıktı. Oyun

alanının ortasına çadır kurarak burada sabahlayanlar,

öğle saatlerine doğru kalkıyorlar. Sabahlara

kadar süren eğlencenin nasıl geçtiğini,

sabahleyin parktaki cam kırıklarından ve pisliklerden

anlamak mümkün…

SADECE ÇOCUKLAR KULLANSIN

Bizler, mahallemizde çok kısıtlı imkânlara sahip

olan çocuklarımızın oyun parkının sadece

çocukların kullanımında kalmasını istiyoruz.

Günün çoğunda parkı amacı dışında kullananların

burayı işgal etmesi engellenirse, sorunumuz

çözülecektir. Park belirli saatlerde açık

olursa, çocuklarımız da güvenle oyun oynayıp,

rahatça eğlenebilirler. Böylelikle parkın amaç

dışı kullanımından rahatsız olan çevre sakinleri,

evlerinde özellikle akşamdan sabaha kadar

olan zamanlarını huzurla geçirebilirler. Bu amaca

yönelik olarak parka komşu sokaklarda bir

imza kampanyası başlatıyoruz. Sonrasında ise

Kadıköy Belediye Başkanımızdan parkın kapatılmasını

isteyeceğiz.”

18 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Aktüel

Yürüyerek de sokak hayvanlarına destek mümkün

Sağlık ve iyiliği telefon uygulamasında bir araya getiren Help Steps aracılığıyla, hayvanseverler binlerce

sokak hayvanına destek oldu. Şimdiye kadar hayvanlara destek olan derneklere 16.8 milyar adım

gönderildi. Bu rakamla yaklaşık 115 bin TL’lik bağış, 7 ton mama ve bakım desteğine dönüştü.

isterse biriktiriyor ya da ihtiyaç sahibi bireysel

yararlanıcılar veya sivil toplum kuruluşlarına

bu uygulama üzerinden bağışlıyor.

Dünyanın adımları bağışa dönüştüren ilk uygulaması

Help Steps, kullanıcılarına sokak

hayvanlarına sadece adım atarak destek olma

fırsatı sunuyor. Sağlık ve iyiliği akıllı telefon uygulamasında

bir araya getiren Help Steps aracılığıyla

hayvanseverler şimdiye kadar sokak hayvanlarına

16.8 milyar adım bağışında bulundu.

Yaklaşık 115 bin TL’lik maddi desteğe dönüşen

adımlarla sokak hayvanlarına 7 tondan fazla

mama ve bakım desteği sağlandı.

NASIL ADIM BAĞIŞLANIYOR?

Help Steps uygulamasını indiren kullanıcılar,

cep telefonları cebindeyken tüm gün her zamanki

gibi yürüyor, bisiklete biniyor veya koşuyor.

Bu adımlar, aynı zamanda bir adımsayar

olan Help Steps uygulamasında birikiyor. Ardından

akşam saat 24.00 olmadan kullanıcılar uygulamaya

girip, “Adımlarımı HS’ye çevir” butonuna

basıyor ve kısa bir reklam izliyor. Adımları

HS puanına dönüşen kullanıcılar, bu puanları

HANGİ STK’LARA BAĞIŞ YAPILIYOR?

Help Steps aracılığıyla atılan adımlar; HAÇİKO,

Melekler Şehri Derneği, Altın Patiler Sokak Hayvanlarını

Koruma ve Kurtarma Derneği, Dilsiz

Dostlar, HEP AD ve Nuh’un Gemisi Derneği’ne

bağışlanabiliyor. Bu bağışlarla söz konusu

STK’lar ile birlikte hayvanlara bakım ve mama

desteği sağlanıyor.

10 BİN KEZ DÜNYA TURU ATILDI

Help Steps’in kurucusu ve CEO’su Gözde Venedik,

uygulamada 1.6 milyona ulaşan kullanıcı

sayısıyla 200 milyar adım atıldığını belirtiyor.

10 bin kez dünya turuna denk gelen bu

adımlarla ihtiyaç sahibi kişilere, STK’lara ve

bakıma muhtaç dostlara destekte bulunulduğunu

söyleyen Gözde Venedik; “Help Steps’te

sokak hayvanlarına olan desteğin her geçen

gün arttığını görmek bizi mutlu ediyor. Sadece

yürüyerek bu iyiliğe ortak olan herkese teşekkür

ediyoruz” diyor.

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 19


Çevre

Kadıköy tarihinin tanıklarından

Çavuşoğlu Apartmanı da yıkılıyor

BATUHAN KARAMAN

Kadıköy’ün kent hafızasında önemli bir yeri

olan tarihi apartmanlarından biri daha yıkılıyor.

Ermeni yazar Zaven Biberyan’ın uzun yıllar yaşadığı

ve Moda’da bulunan Çavuşoğlu Apartmanı,

bir inşaat firmasına satıldı.

1948 yılında Caferağa Mahallesi Rıza Paşa Sokağı’nda

inşa edilen Çavuşoğlu Apartmanı, hem

Kadıköy tarihinin en eski tanıklarından hem de

Ermeni yazar Zaven Biberyan’a ev sahipliği yapmış

önemli bina. Geçtiğimiz aylarda bina üzerine

yerleştirilen ‘proje alanı’ ibaresinin ardından

hızla boşaltılan bina, yıkılmak için gün sayıyor.

Binanın yıkım haberi duyulur duyulmaz sosyal

medya üzerinden çok sayıda kullanıcı karara

tepki verirken; yıkım kararında geri adım atılmayarak,

binanın eylül sonu gibi yıkılacağı ifade

edildi.

ARAS YAYINCILIK’TAN DA

TEPKİ GECİKMEDİ

Yazarın kitaplarının da çıktığı Aras Yayıncılık,

kararı şu sözlerle eleştirdi: “Romancı Zaven

Biberyan’ın uzun yıllar yaşadığı ev Moda’da,

Rıza Paşa Sokağı Çavuşoğlu Apartmanı’ndaydı.

Arkadaşımız Nazım Dikbaş, geçtiğimiz gün sosyal

medyada bu apartmanın kentsel dönüşüm

kapsamına alındığını duyurarak; ‘Bu ne demek,

bu kıymetli bina yıkılacak mı?’ diye sordu. Biz

de Nazım’a katılarak soruyoruz, ‘Bu kıymetli ev

yıkılacak mı?”

ZAVEN BİBERYAN HAKKINDA

1921’de İstanbul Çengelköy’de doğdu. Kadıköy

Aramyan-Uncuyan ve Dibar Gırtaran (Sultanyan)

Ermeni İlkokulları, Saint-Joseph Fransız

Lisesi ve İstanbul Ticari İlimler Akademisi’nde

öğrenim gördü. 1941’de Yirmi Sınıf

(Kura) asker toplanırken o da askere

alındı ve bayındırlık hizmetine

verildi. Üç buçuk yıl süren askerlik

dönüşü Jamanak Gazetesi’nde yayınlanan

“Krisdoneutyan Vağhcanı”

(Hıristiyanlığın Sonu) adlı yazı dizisi

büyük gürültü kopardı, dizinin yayını

durduruldu. Nor Lur (Yeni Haber)

ve Nor Or (Yeni Gün) gazetelerinde,

daha sonra da Jamanak Gazetesi

Yayın Kurulu’nda görev aldı. Sosyalist

düşüncelerinden dolayı gelen

baskılar sonucu gazeteden ayrılmak

zorunda kaldı. 1946’da kovuşturmaya uğrayıp

hapis yatan, daha sonra bulduğu işlerden de

baskılar sonucu ayrılmak zorunda kalan Biberyan,

sonunda ülkeyi terk etmeye karar verip,

1949’da Beyrut’a gitti. Orada gazetecilik mesleğini

Ermenice yayınlanan Zartonk (Uyanış) ve

Ararat’ın yazı işlerinde görev alarak sürdürdü.

Siyasi durumun iyileştiğini düşünerek, yaşamını

güç koşullarda sürdürdüğü Beyrut’tan ayrılıp,

1953’te İstanbul’a döndü. 1964’te yayınlamaya başladığı

“Nor Tar” (Yeni Yüzyıl) adlı siyasi ve edebi

dergi, maddi sıkıntılar nedeniyle kapandı. 1960’lı

yılların sonunda Meydan Larousse Büyük Lügat

ve Ansiklopedi’nin redaksiyon kurulunda yer

aldı. Türkiye İşçi Partisi’nden 1965 genel seçimlerinde

İstanbul milletvekili adayı oldu, ancak milletvekili

seçilemedi. 1968 yerel seçimlerinde ise

aynı partiden İstanbul Belediye Meclisi Üyeliği’ne

seçildi ve Meclis Başkan Yardımcılığı yaptı.

Ülser hastalığına yakalanan Biberyan, 4 Ekim

1984’te yaşama veda etti ve Şişli Ermeni Mezarlığı

Aydınlar Bölümü’ne gömüldü. 1970’te Jamanak

Gazetesi’nde tefrika edilen, ölümünden

birkaç hafta önce ise kitap olarak yayımlanan

romanı “Mırçünneru Verçaluysı” (Karıncaların

Günbatımı) onun başyapıtı sayılır. Bu kitap,

1998’de Türkçeye “Babam Aşkale’ye Gitmedi”

adıyla çevrilmiş, diğer romanlarından “Lıgırdadzı”

(Yalnızlar) 2000’de, “Angudi Siraharner”

(Meteliksiz Âşıklar) ise 2017’de yayımlanmıştır.

20 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Çevre

Eski İSKİ binası

öğrenci yurdu

oluyor

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), öğrencilere

yönelik projelerini hızlandırdı. Geçtiğimiz

günlerde sosyal medya hesabında yaptığı bir

paylaşımla öğrencilere müjde veren İBB Başkanı

Ekrem İmamoğlu, Kadıköy’e yeni bir yurt

binası yaptırılacağını söyledi.

Başkan İmamoğlu, “150 günde 150 proje” etiketiyle

yaptığı paylaşımda şu ifadelere yer verdi:

“Kadıköy’ün göbeğinde yıllarca atıl kalmış, harabe

hâldeki bu yapıyı öğrenci yurduna dönüştürüyoruz.

Öğrencilerin barınma sorununu çözmek

için bulduğumuz bütün uygun alanlara

yurt yapıyoruz. Kadıköy Caferağa’daki eski İSKİ

binasının dönüşümü yakında başlıyor.”

23-29 EYLÜL ARASINDA

KAYIT YAPTIRILABİLECEK

2021 yılında Avcılar’da iki, Beyoğlu Örnektepe’de

bir kız öğrenci yurduyla hizmet vermeye

başlayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bu yıl

yurt sayısını kısa sürede 10’a yükseltti. Gaziosmanpaşa,

Esenyurt, Bayrampaşa, Şişli, Eyüpsultan,

Ümraniye ve Maltepe’de açılan yurtlarla

birlikte geçtiğimiz yıl 622 olan öğrenci kapasitesi,

2 bin 800’e yükseldi. İBB Gençlik ve Spor

Müdürlüğü tarafından hizmet verilen yükseköğrenim

öğrenci yurtları için başvurular, 22-28

Ağustos tarihleri arasında online olarak yapıldı.

“yurt.ibb.istanbul” web adresi üzerinden 15 bin

547 kişi başvuru gerçekleştirdi. Başvuruların

yüzde 59,5’i 9 bin 250 kişiyle kız öğrencilerden

oluşurken, yüzde 40,5’lik kısmı 6 bin 297 kişiyle

erkek öğrencilerden geldi ve yedi günlük

sürenin sonuna toplam kontenjanın 5,5 katını

aşan bir talep ortaya çıktı. İBB Yükseköğrenim

Öğrenci Yurtları’nda barınmaya hak kazanan ve

isimlerini asil listede gören öğrencilerin kayıtları

15-21 Eylül tarihleri arasında, yedek listeden

hak kazanan öğrenciler ise 23-29 Eylül tarihleri

arasında yurtlarına gelerek kayıtlarını yaptırabilecekler.

Çocuk parkları yenilenmeyi bekliyor

Geçtiğimiz haftalarda Göztepe Mahallesi Karanfil

Sokak üzerinde bulunan çocuk parkındaki

mini kaydıraklardan biri, bağlantı noktalarından

koparak bir çocuğun yaralanmasına neden

oldu. Olayın ardından çocuk parklarındaki güvenlik

sorunları tekrar gündeme geldi.

Çocuğun hafif yaralanması yüreklere su serperken,

Kadıköy Life Haber Merkezi’ne gelen

görüntüler, düzenli bakımları ihmal edildiğinde

çocuk parklarında oluşabilecek tehlikeleri

gözler önüne serdi. Vatandaşlar, parklarda

düzenli bakım yapılması gerekliliğini vurgulayarak,

dergimize şu açıklamalarda bulundular:

“Çocuklarımız parklarda oynarken büyük korkular

yaşıyoruz. Parklarda kırık yollar, çukurlar,

plansız toprak alanlar ne yazık ki çok fazla. Kısacası

sadece oyun grupları değil, yer zemininin

yapısı da çoğunda sıkıntılı. Yerel yönetimlerden

talebimiz, çocuk parklarında düzenli kontrol

ve onarımların yapılması, gerekli güvenlik önlemleriyle

çocuklarımızın olumsuz bir tabloyla

karşılaşmalarının engellenmesi.”

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 21


Çevre

Kadıköy’de yeni binaların

enerji verimliliği artacak

Kadıköy Belediyesi, ilçe genelinde yoğun bir şekilde

devam eden parsel bazlı bina dönüşümlerinde

sürdürülebilir şehircilik ve yeşil bina esaslarından

biri olan “enerji verimliliğini” arttırmak

üzere yeni bir meclis kararı aldı. Belediye, bu

uygulamayla binalardan kaynaklı karbon emisyonlarının

azaltılmasını hedefliyor.

Kadıköy Belediyesi, iklim değişiminin etkilerinin

daha yıkıcı hâle gelmesi ile birlikte 2018

yılında alınan meclis kararı doğrultusunda,

2030 yılına kadar karbon emisyonlarını yüzde

40 azaltmayı hedefleyen yeni bir İklim Eylem

Planı hazırlamıştı. Bu proje kapsamında, ilçede

yoğun bir şekilde devam eden parsel bazlı bina

dönüşümlerinde sürdürülebilir şehircilik ve

yeşil bina esaslarından biri olan enerji verimliliğini

arttırmak üzere 9 Haziran 2022’de alınan

yeni meclis kararı, 1 Temmuz 2022’de yürürlüğe

girdi. Bu karara göre, yapı ruhsat aşamalarında

“Binalarda Enerji Performansı” yönetmeliğinde

tanımlanan B sınıfı enerji performansı zorunlu

tutuluyor.

Kadıköy Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdür

Yardımcısı Serhat Şahin, konuya ilişkin yaptığı

açıklamada bu uygulamayla birlikte 2030 yılı

iklim eylem hedeflerine ulaşma konusunda

katkı sunacaklarını ve her geçen gün yükselen

enerji fiyatları karşısında da binaları yenilenecek

vatandaşlarımızın ekonomisine destek

olacaklarını ifade etti. Şahin, sözlerini şöyle

sürdürdü: “Karbon salınımlarının azaltılmasına

dair hedefimiz bağlamında, tüm dünyada

olduğu gibi ilçemizde de karbon salınımlarının

yaklaşık yüzde 40’ına sebep olan binaların,

‘enerji verimliliği’ sektöründe en önemli konuların

başında geldiğini düşünmekteyiz. Bu

amaçla, İmar ve Şehircilik Müdürlüğümüzün

koordinesi ile yapı ruhsat ve iskan aşamalarında,

yapılardaki enerji verimliliğini artırarak

Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği’nde

tanımlanan B sınıfı enerji performansını zorunlu

tutacağız.”

Adres tarifinden bıkan simitçi,

tezgâhına tabela koydu

Kozyatağı Metro İstasyonu çıkışında simit satan

Özkan Aydoğdu, sürekli adres tarif etmekten

bıktığı için üzerinde önemli yerlerin adreslerinin

yer aldığı tabelayı tezgâhın önüne koyarak önlem

aldı. Kadıköy’deki istasyonun 2 numaralı çıkışının

önünde 13 yıldır satıcılık yapan Aydoğdu’nun aklına,

vatandaşların metrodan çıkıp kendisine sürekli

adres sormasını önlemek için bir fikir geldi.

Özkan Aydoğdu, pratik olması için sıklıkla sorulan

hastaneler, bankalar, okul, toplu taşımada

kullanılan duraklar, iş merkezleri, alışveriş

mekânları ve mağazalar gibi önemli yerlerin

adreslerinin bulunduğu tabelayı hazırlatarak,

simit arabasının önüne koydu. Tabela sayesinde

vatandaşların adres bulmakta zorlanmayacağını

düşünen Aydoğdu, artık eskisi kadar sık

sık adres tarif etmeyeceğini umuyor.

“SOSYAL MEDYADA

PAYLAŞANLAR OLDU”

Aydoğdu, konu ile ilgili yaptığı açıklamada güzel

tepkiler aldığını dile getirerek; “Sağ olsun

herkes beğendi, sosyal medyada paylaşanlar

oldu. Benim de hoşuma gitti. Her şey böyle

gelişti” dedi. Tabelayı koymasına rağmen

hâlâ adres sormaya devam edenlerin olduğunu

anlatan simitçi Özkan Aydoğdu, şunları

söyledi: “Her şeyi yazdım tabelaya. Alışveriş

merkezleri, hastaneleri, şirketleri, plazaları,

eczaneleri, okulları... Kozyatağı’ndaki merkezi

her yerin yazılı olduğu tabela dikkatleri çekiyor,

okuyorlar, gitmek istedikleri yerin adresini

rahatlıkla bulabiliyorlar. Benim için de artık

sıkıntı olmuyor. Genellikle sabah yoğunluğunda

daha çok adres soruluyor. Bu benim için de

kolaylık oldu.”

22 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Fikri Takip

Söğütlüçeşme’nin akıbeti

hâlâ merak konusu

HABER MERKEZİ

Bir süredir Kadıköylülerin gündeminde olan

Söğütlüçeşme AVM/Gar Projesi’nin akıbeti hâlâ

merak konusu. Birçok kez Kadıköy Belediyesi

yetkilileri, CHP Kadıköy İlçe Örgütü ve çeşitli

sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin de dahil

olduğu büyük protesto eylemleri gerçekleştiren

Kadıköylüler, şimdilerde başlayan viyadük

çalışmalarıyla birlikte projeyi yeniden mercek

altına aldı.

“AVM İNŞA EDİLMEYECEK”

Yüklenici firma Fıratcan İnşaat, Kadıköy Söğütlüçeşme’de

tartışmalara neden olan projeyle

ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Proje kapsamında

Söğütlüçeşme’deki viyadüklerin altında

yeme-içme ve kültür sanat alanları yer alacak,

ancak AVM inşa edilmeyecek. Ayrıca, 250 ağacın

kesildiği iddiası da doğru değildir.”

“HALK SAĞLIĞINI

TEHLİKEYE ATACAKLAR”

Kadıköy Kent İnisiyatifi ise konu ile ilgili yaptığı

açıklamada inşaat şirketini samimi bulmadıklarını

aktararak, şunları ifade ettiler: “Akfen Holding

bünyesindeki Fıratcan İnşaat Ticaret ve

Turizm A.Ş tarafından Söğütlüçeşme’de başlatılan

tren garı, ticaret alanı ve otopark yapımına

bütün uyarılarımıza rağmen devam edilmektedir.

Proje bedelinin 20 milyon Avro olduğu

bilgisine ulaşılan bu inşaat hakkında Meclis’te

soru önergesi verilmiş, ancak ticari gizlilik

kararı ile kamuoyu bilgilendirilmemiştir. Bu

projenin uygulanması durumunda bölgedeki

ağaçlar tamamen yok olacaktır. Viyadük inşaatı

için yapılan sondaj çalışmasından çıkarılan ve

birçok zehirli madde içeren çamur, Kurbağalıdere

üzerinden Marmara Denizi’ne karışacağı

için halk sağlığına tehlike yaratacaktır. Bu proje

ihtiyaç değildir, yokluk ve yoksullukla boğuşan

halkımızın sırtına binen bir yüktür. Bizler, Kadıköylüleri

ve İstanbulluları mağdur edecek, tek

amacı rant olan bu projenin hemen durdurulmasını

istiyoruz.”

“ALANIN BU TRAFİK YÜKÜNÜ

KALDIRMASI MÜMKÜN DEĞİL”

Sivil toplum kuruluşlarının söz konusu projeye

başlıca itiraz nedenleri arasında şu hususlar da

yer alıyor: “Bu proje ile bölgeye ticari fonksiyon

kazandırılarak, bölge çekim merkezi hâline dönüştürülecek

ve bölgedeki Kadıköy Belediyesi

Binası, Nikâh Salonu, Fenerbahçe Stadı, Marmaray,

YHT, metrobüs hatları, otopark, dolmuş

durakları nedeniyle günün her saatinde var

olan yaya ve araç trafiğine çok ciddi bir yük getirecek.

Bu alanın bu trafik yükünü kaldırması

mümkün değil.”

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 23


Çevre

Maltepe Meydanı

çok güzel olacak

Maltepe Minibüs Yolu, iki yönlü olarak trafiğe kapatıldı. Yaklaşık dört ay sürecek

çalışma ile bölge, İstanbul’un en güzel meydanlarından birine kavuşacak.

CENAY TOPRAKKAYA

Maltepe, büyük ve modern bir meydana kavuşuyor.

Bağdat Caddesi’nde (Minibüs Yolu)

trafik tamamen yer altına alınırken, Mimar Sinan

Caddesi ile İnönü Caddesi arasında kalan

bölüm yayalaştırılıp, İstanbul’un örnek caddelerinden

biri olacak. Bu kapsamda araç trafiğine

kapatılan bölgede altgeçit kazı işlemleri başladı.

Kazı çalışmaları nedeniyle Bağdat Caddesi’nde

(Minibüs Yolu) Mimar Sinan Caddesi ile İnönü

Caddesi arası güzergâhta 120 gün boyunca çift

yönlü trafik akışı olmayacak.

ALTERNATİF YOLLAR BELİRLENDİ

Sürücüler, alternatif yollara yönlendirilecek.

Kadıköy-Kartal istikametinde trafik akışı Mimar

Sinan Caddesi, Rıhtım Caddesi, Ardıçlı

Sokak, Şehit Nedim Özpolat Sokak, İstasyon

Caddesi ve Drama Köprüsünü takiben İkinci

İlkokul Caddesi üzerinden tekrar Bağdat

Caddesi’ne bağlanacak. Kartal-Kadıköy istikametinde

ise trafik akışı bir süredir olduğu gibi

İnönü Caddesi, Kooperatif Caddesi ve Atatürk

Caddesi’ni takiben Adalı Sokak üzerinden

tekrar Bağdat Caddesi’ne bağlanacak şekilde

gerçekleşecek.

ÖRNEK BİR MEYDAN OLACAK

Maltepe Meydan Projesi kapsamında 550 metre

uzunluğunda araç altgeçidi yapılacak. Maltepe

ilçesi, 25 bin metrekarelik yayalaştırılmış

meydana sahip olacak. Maltepe Meydanı aktif

hâle geldiğinde insanların ferah nefes alacağı

ve keyifli vakit geçireceği bir çarşı ambiyansı

oluşacak. Bölge, Anadolu yakasının en cazip

yerlerinden biri hâline gelecek. Yaklaşık dört

ay sürecek çalışmaların yeni yıla yetiştirilmesi

hedefleniyor.

24 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022



Kapak

Tarihi eski, ruhu yeni

GENÇLERİN

TERCİHİ KADIKÖY

Yeldeğirmeni, sakin sokakları, Bağdat Caddesi boyunca uzanan sahil şeridiyle huzurun

adresi olan Kadıköy, aynı zamanda renkli yaşantısı ve etkinlikleriyle de gençlerin tercihi...

İstanbul’daki öğrencilerin mekân ve etkinlikte öncelik tercihi Kadıköy olurken; özellikle

Moda sahil, Bahariye, Yeldeğirmeni kafeleri ve Kadıköy Belediyesi’ne bağlı etkinlik

alanları, sık vakit geçirdikleri bölgeler arasında yer alıyor.

26 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Kapak

PINAR BALTACI

Sizlere bu sayımızda yıllara meydan okuyan

bir Kadıköy’den sesleneceğiz. Kuşkusuz İstanbul’un

en eski semtlerinden ama her daim

genç... Apartmanları, ağaçları ve anıları çok eski,

ancak ruhu genç. O ruh, Kadıköy’ün gittikçe

gençleşen nüfusuyla var ediyor kendini. İleri

yaştakilerin huzur ve sakinliği bulduğu, çocukların

parklarında yeşil alanlarında koşturduğu

Kadıköy, uzun bir süredir gençlerin de birincil

tercihi. Özellikle lise ve üniversite öğrencileri tarafından

sık sık tercih edilen Kadıköy’ün ‘genç’

yüzünü, o genç yüzlerin dillerinden dökülenlerle

anlattık.

İlk olarak yolumuzu Kadıköy sokaklarına düşürdük

ve sorduk; “Gençler Kadıköy’ü neden

tercih ediyor?” Kimi kendini ne kadar özgür

hissettiğinden bahsetti, kimi ise Kadıköy’ün

sunduğu alternatifli etkinlik seçeneklerinden.

Ardından Kadıköy’ü gençler arasında cazibe

merkezi hâline getirmek için elinden geleni yapan

yerel yönetime uzattık mikrofonu. Kadıköy

Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı, sorumuzu

Kadıköy’ün gençleri cezbeden mekânlarını

detaylandırarak yanıtlarken; Kadıköy Belediyesi

Gençlik ve Spor Hizmetleri Müdürü Anıl Çobanoğulları,

sportif faaliyetler açısından Kadıköy’ü

değerlendirdi. Her yaş grubundan İstanbulluya

kucak açan Kadıköy’ün gençlerini ve genç Kadıköy’ü

daha yakından tanımaya hazır mısınız?

Tabii bir selam da her daim genç kalanlara

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 27


Kapak

Kadıköy’de söz bu defa

gençlerde!

Kadıköy Life Dergisi olarak sözü bu kez sadece gençlere verdik.

Biz sorduk, onlar yanıtladı. İşte, Kadıköy’ün genç yüzü...

→ Kadıköy’de mi yaşıyorsunuz, buraya ne sıklıkla geliyorsunuz?

→ Kadıköy’de en beğendiğiniz yerler? Etkinliklere katılıyor musunuz?

→ Sizce genç kitle neden Kadıköy’ü daha çok tercih ediyor?

Kadıköy’de genç nüfusun yoğunlukta olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

→ Kadıköy ekonomik açıdan öğrenci dostu mu?

→ Kadıköy’ün değişmesini istediğiniz yanları nelerdir, olumsuz tecrübeleriniz var mı?

28 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Kapak

Maria & Joshua

Burada yaşamıyoruz, bu yüzden çok fazla etkinliğe

katılma imkânımız olmadı. Ancak birkaç sene

önce burada öğrenciydik. O zamandan bu yana

Kadıköy’ü çok seviyoruz.

→ Kadıköy daima çok hareketli bir yer oldu. Hiç

uyumayan ve sabah, akşam, gece hareketliliği

hiç bitmeyen bir ilçe burası... Kısacası, çok canlı

diyebiliriz. En çok Moda’yı seviyor ve dolayısıyla orada geziyoruz. Etkinliklere de sık sık katılıyor,

özellikle canlı müzik yapan kafelere bayılıyoruz.

→ Kadıköy, İstanbul’un diğer ilçelerine göre daha modern olduğu için gençlerin tercih ettiğini

düşünüyoruz. Ayrıca bizim için İngilizce konuşan kişi sayısının fazla olması da önemli bir

etken.

→ Bizce öğrenci dostu bir ilçe...

→ Burayı çok detaylı bilmesek de değişime çok fazla ihtiyacı olduğunu düşünmüyoruz. Çok güzel

kafeleri ve bohem bir tarzı var. Hep böyle çeşitli kültürleri barındıran bir yer olmasını isteriz.

Cenk Efe Bıyıklıoğlu &

Müge Kocakuşakoğlu

→ Cenk: Ataşehir’den geliyorum, haftada 1-2 gün

buradayım.

Müge: Ben de Gaziosmanpaşa’dan geliyorum,

her hafta buradayım.

→ Kadıköy’de favori semtimiz Moda. Oradaki etkinliklere

katılmaya çalışıyoruz.

→ Cenk: Kadıköy’de yapılabilecek çok fazla aktivite

olduğu için gençler tarafından tercih ediliyor bana

kalırsa. Bar, sahil, oyun merkezleri gibi pek çok yer,

küçük bir alana toplanmış gibi. Ve tüm bunların yanında

ulaşımı kolay...

Müge: Marjinal kişiler burada daha rahat takılabiliyorlar. Ayrıca, kolaylıkla herkesin

sosyalleşebileceği bir alan... Kadıköy bana kalırsa herkese hitap ediyor ama gençlere

biraz daha fazla.

→ Kadıköy’de her yerde tavuk dönerci var. Bazı yerler gerçekten çok ucuz.

→ Müge: Kadıköy’de değişim istiyorum evet, çünkü benim çiçekçi ablalar ve Moda sahile gelip,

bileklik satmaya çalışan ağabeylerle olumsuz tecrübelerim var.

Cenk: Benim de aynı şekilde. Seyyar satıcılar çok fazla. Ara sokaklarda trafik çok kötü ve

otopark yok. Her yer paralı, serbest alan da ne yazık ki yok. Ancak yine de Kadıköy’de insan

tipleri çok güzel. Sokaklarda farklı insanlar var ve her çeşide ev sahipliği yapıyor.

Ayça Yamaç &

Ufkun Altun

→ Burada yaşamıyoruz, ancak sık sık geliyoruz.

→ Ufkun: Etkinliklere sık sık katılasam da ben genellikle

kahve içebileceğim mekânlara gidiyorum.

Ayça: Ben özellikle alışveriş yapabileceğim alanları

tercih ediyorum. Hiçbir yerde bulamadığımız

mağaza ve ürünler burada var. Mesela bir sokaktaki

mekânlar, tamamen anime satışı yapan mağazalara

ayrılmış. Her geldiğimde “Ne güzel” diye

geçiriyorum içimden. Birkaç kere de Festivalpark

Kadıköy’de konsere gittik. Alanı bulmakta zorlandık

ama konser çok güzeldi ve uzun sürdü. Ayrıca

yakınlarda Kaan Tangöze’nin konserine gittik,

hem eğlendik hem de arkadaş edindik.

→ Ayça: Bir kere Kadıköy, mağaza bakımından çok

zengin bir yer olduğu için tercih ediliyor bence. Bunun

yanında hem mekân olarak zengin hem de arkadaşlarınızla

rahat rahat oturabileceğiniz bir sahili

var. Ayrıca, genç kitle çok fazla olduğu için arkadaş

edinmek isteyen herkes de buraya gelebilir.

Ufkun: Bana kalırsa en önemli etken, eğlence

mekânlarının fazlalığı.

→ Kadıköy’de bütçeye göre çeşitlilik gösteren yerler

var. Her bütçeye uygun diyebiliriz. Ucuz yerleri

de var, pahalı yerleri de.

→ Burada içkici ve kötü niyetli insanlar çok fazla

var ve maalesef onlara sıklıkla denk geliyoruz.

Keşke olmasalar! Bunun yanında umarız etkinlik

sayısı daha da artar.

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 29


Kapak

Barış Coşkun

→ Kadıköy’de yaşamıyorum, ancak sadece

burada sosyalleşebiliyorum.

→ Etkinliklere imkân buldukça katılıyorum

ama esasında Moda Çay Bahçesi’nde

vakit geçiyoruz. Sahil manzarası

da olduğu için arkadaşlarımızla keyifli

vakit geçirme olanağı buluyoruz.

→ Kadıköy’e her kesimden insan geliyor,

bu da güzel bence. İnsanlar alışverişlerini

yapıp, keyifli vakit geçiriyorlar.

→ Kadıköy ne yazık ki her yer gibi çok

pahalı, ancak kiralar çok yüksek olduğu

için esnafımızı da anlıyorum tabii.

→ Kadıköy’de ciddi oranda gürültü problemi

var. Araçlar geç saatlere kadar

yüksek sesle müzik dinleyerek sokaklardan

geçiyorlar. Bunun yanında

alkol kullanımından ötürü güvenlik

problemi de yaşanıyor. Çevre güvenliği

için polis sayısının artırılması da

şart!

Berra Nur Beşir

→ Kadıköy’ün Erenköy Mahallesi’nde yaşıyorum.

Sık sık Kadıköy’e gelip, keyifli vakit

geçiriyorum.

→ Kadıköy, Anadolu yakasının en canlı,

en keyifli, en renkli yerlerinden biri...

Hatta belki de tek yer burası diyebilirim.

Arkadaşlarımla hemen her akşam

Altıyol Meydanı’nın yukarısındaki

sokakları dolaşıyoruz. Girdiğimiz her

sokak, ayrı bir güzellikte mimari yapıya

sahip. Tarihimizin kalıntıları olan antik ve klasik detaylar bizi her seferinde büyülüyor.

Bu sebeple, bu sokaklardan geçmek ayrı bir keyif veriyor. Bu tarihi yapılara yakışır butik

mekânlar da çokça bulunuyor. Bu tarz otantik, retro kafe ve restoranlarda vakit geçirmek

Kadıköy ambiyansını tamamlıyor.

→ Alışveriş, yiyecek, içecek ve kültürel çeşitliliğin bir arada toplandığı bir kent Kadıköy. Farklılık arayan

günümüz gençlerinin tam olarak ihtiyacı olan şey de bu. Her zevke hitap eden butikler ve kafeler

mevcut. Bu da gençleri kendine çeken en önemli unsur...

→ Mekânsal çeşitliliği olduğu gibi ekonomik açıdan da geniş bir skalanın aynı anda bulunduğu bir yer

Kadıköy. Hemen her bütçeye uygun mekânlar var diyebilirim. Günümüz ekonomisinde her şey normalin

çok çok üstünde, Kadıköy bu açıdan yine çeşitliliği ile ön plana çıkıyor.

→ Farklı imkânları aynı anda sağlayan bir zaman ve mekân yaratıyor Kadıköy. Bu sebeple, İstanbul’un

çokça misafir ve turist almasıyla ilgi ve talep her geçen gün giderek artıyor. Dolayısıyla da bu kalabalığın

sokak atıkları oluşuyor. Bu konuda daha organize bir çevre düzenlemesi yapılabilir.

Kadıköy’ün en eski işletmelerinden Moda’daki Kemal Usta Waffles’ın

sahibi Kemal Özelgil de geçmişten bu yana gençler tarafından

tercih edilen Kadıköy’ü ve değişen genç profilini özetledi:

“İşletmeci olarak 1980’den bu yana buradayım. Öncelikle ticareti

görmek gerekiyor. Yeni yetişen nesil ne yiyor, neleri seviyor? Onlara

bir şeyler sunabilirsen başarırsın. Şimdiki gençlik farklı... Mesela,

1970-80’lerde pastanede yer alan ürünleri şimdiki gençler tanımıyor.

Onların kahve ve kahve yanına tatlı kültürleri var. Bunun

yanında genel gözlemlerim doğrultusunda gençleri anlatmam

gerekirse; gençlerimiz aklı başında, kültürlü insanlar. Şu an gençlerimizin

kahve kültürü var ve bu güzel bir şey. Nasıl derseniz, şu

an yeni bir mekân açıldığında gençlerimiz hemen gidip görüyor,

oturup zaman geçiriyor ve sohbet ediyorlar. Ne istediklerini biliyorlar,

nereleri yapmaktan hoşlandıklarının çok farkındalar.”

30 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Kapak

“Her genç kendine uygun bir

aktivite bulabiliyor”

Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı’na

gençlerin Kadıköy’ü tercih etmek sebeplerini

sorduk. “Biz Kadıköy’ü geleceğe hazırlarken,

bu ülkenin geleceği olan gençlerin de Kadıköy’e

ilgisi kaçınılmaz elbette” diyen Odabaşı, sorumuzu

şöyle yanıtladı:

Gençler üzerinde yapılan anketlerle genellikle

tercih ettikleri mekânların neredeyse hepsinin

Kadıköy’de olduğunu görüyoruz. Siz gençlerin

Kadıköy’de bu denli yoğunlukta olmasını neye

bağlıyorsunuz? Gençlere yönelik proje ve çalışmalarınıza

dair neler söylersiniz?

Biz Kadıköy’ü geleceğe hazırlarken, bu ülkenin

geleceği olan gençlerin de Kadıköy’e ilgisi kaçınılmaz

elbette. Sadece gençler değil kadınlar,

çocuklar ve hatta bu ülkenin dezavantajlı bütün

gruplarının da zaman geçirmek istediği bir kent

Kadıköy.

Sosyal hayatın canlılığı ve ulaşım kolaylığı nedeniyle

İstanbul’un en çok tercih edilen ilçesi Kadıköy’de

yaşayan ya da ziyarete gelen her genç,

burada kendisine uygun bir aktivite mutlaka

bulabiliyor. İlçemiz ayrıca özgürlüğün de merkezi.

Yapılan araştırmalarda özellikle kadınlar

ve her yaştan vatandaş, burada kendisini güvende

hissediyor. Belediyemizin kültür sanat,

spor, eğlence, akademik çalışmalar gibi pek çok

konuda verdiği ücretsiz hizmetler, gençlerin ilgisini

çekiyor. Gençler için cazibe merkezi hâline

gelen Kadıköy’de kütüphanelerimiz, ders çalışma

ortamlarımız, sosyalleşme ve spor yapma

alanlarımızla gençler burada en verimli şekilde

vakit geçiriyorlar.

Size projelerimizden kısaca bahsedecek olursam;

kütüphanelerimizden Muhtar Özkaya

Halk Kütüphanesi ile Tarih Edebiyat ve Sanat

Kütüphanesi (TESAK), zengin kitaplığı ve erişilebilir

ortamıyla ders çalışmak ve araştırma yapmak

için gençlere sunulan en uygun mekânlar

arasında yer alıyor. Ayrıca, belediyemizin ilçeye

kazandırdığı Moda’daki İDEA da hem ders çalışmak

hem vakit geçirmek için cazip seçeneklerden

biri. Gençler, yenilikçi ve yaratıcı fikirlerin

uygulamaya geçtiği buluşma ortamı Tasarım

Atölyesi Kadıköy’de de fikir ve önerileriyle proje

süreçlerine katılıp, yaşadıkları mahallenin tasarım

stratejilerine katkıda bulunabilir.

Belediyemizin ilçede yazın açık havada, kışın

da kapalı merkezlerinde düzenlediği konser,

sinema, tiyatro gösterimleri ve spor etkinlikleri

ilgi çekiyor. Ayrıca, Karikatür Evi’nin karikatür,

manga, çizgi roman; Gençlik Sanat Merkezi’nin

enstrüman, dans, drama gibi atölyeleri her yıl

yüzlerce gence ücretsiz hizmet veriyor. Belediyemiz,

spor yapmak isteyen gençleri de destekliyor.

Acıbadem Yüzme Havuzu, Kalamış Gençlik

Spor Merkezi, Özgürlük Parkı Spor Merkezi,

Koşuyolu Spor Merkezi ve her sabah parklarda

düzenlenen etkinliklerden gençler, kendine ve

zamanına uygun olanı seçerek yararlanabiliyor.

Gençler buralarda masa tenisi, plaj voleybolu,

futbol, basketbol oynayabiliyor, kaykay kayabiliyor,

yüzebiliyor ve spor müsabakalarını dev

ekranlardan izleyerek, sporun heyecanını arkadaşlarıyla

birlikte yaşayabiliyor.

Kadıköy Belediyesi’nin öğrencilere

sunduğu ücretsiz hizmetlerle birlikte

sosyal hayatın canlılığı ve ulaşım kolaylığı

nedeniyle İstanbul’un en çok

tercih edilen ilçesi Kadıköy, öğrenciler

için de cazibe merkezi hâlinde.

Belediye öğrencilere kütüphaneler,

ders çalışma ortamları, sosyalleşme

ve spor yapma alanları sunarak, öğrenciliklerini

en verimli şekilde geçirmelerine

katkı sağlıyor.

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 31


Kapak

“Kadıköy, gençlere yönelik ihtiyaçları

karşılayan bir ilçe”

Kadıköy Belediyesi Gençlik ve Spor Hizmetleri

Müdürü Anıl Çobanoğulları, Kadıköy Belediyesi’nin

akademisyen kökenli müdürü. Ankara

Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde araştırma

görevlisi olarak çalışırken sporun ekonomi

politiği üzerine akademik çalışmalarını sürdüren

Çobanoğulları, geçtiğimiz mart ayından

bu yana yeni görevinde Kadıköylüleri sportif

faaliyetlerle buluşturuyor.

Kadıköy’ü özellikle gençler arasında cazibe

merkezi hâline getiren unsurlardan biri de kuşkusuz

sportif faaliyetler. Bu bağlamda, Gençlik

ve Spor Hizmetleri Müdürü Anıl Çobanoğulları’na

sorularımızı yönelttik ve gençlerin spora

ilgisini değerlendirmesini istedik.

Anıl Çobanoğulları

“KADIKÖY, GENÇLERİN

NEFES ALDIĞI BİR ALAN”

Kadıköy’e dair öncelikle alışılagelmiş söylemlerin

hepsinin doğru olduğunu düşündüğünü

ifade eden Çobanoğulları, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kadıköy hem bir cazibe merkezi hem

de gençlerin nefes aldığı bir alan. Hatta kurtarılmış

bölge dahi diyebiliriz Kadıköy için. Ben

üniversite öğrencileriyle yıllarca iç içe çalıştım.

Bir üniversitesi öğrencisi ne isterse hâkimim.

Kadıköy de gençlere yönelik bu ihtiyaçları

karşılayan bir ilçe. Bir genç hayatta okuyarak,

düşünerek ve eğlenerek, bunların sonucunda

elde ettiği döngüden bir şeyler üretir. Bu üçlüyü

sağlayamadığımızda, öğrencilerin üretim

mekanizmasını kısıtlamış oluyoruz. İşte Kadıköy,

bu aşamada üçünü de karşılayan bir yer

olduğu için önemli.”

7’DEN 77’YE SPORTİF FAALİYETLER

Gençlik ve Spor Hizmetleri Müdürlüğü olarak

çalışmalarından da bahseden Anıl Çobanoğulları;

“Bu yaz 7-12 yaş arasındaki Kadıköylü

çocuklarımıza 9 farklı spor dalının olduğu yaz

okulunu açtık ve neredeyse 450 farklı öğrencinin

yararlanmasını sağladık. Sembolik ücretlerle

yaptığımız bu uygulamadan aileler de çok

memnun kaldı. Özellikle yaz okuluna dair çok

iyi geri dönüşler alıyoruz. Merkezlerin artmasına

yönelik çok fazla talep oluyor, ancak ne yazık

ki Kadıköy’de böyle bir alan yok. Şu an hâlihazırda

Gençlik ve Spor Hizmetleri Müdürlüğü olarak

5 tane tesisimiz var ve günün neredeyse 17

saati hizmet veriyoruz. Açıkçası yer de bulunamıyor

kolay kolay, çünkü talep çok fazla. Bizim

müdürlük olarak hizmet verdiğimiz yaş skalası

7-70 yaş arası. Yani yediden 7’den 77’ye herkese

hizmet veriyoruz. Her yaşa uygun sporsal faaliyetlerimiz

var” dedi ve ekledi:

HEM FİZİKSEL HEM DE

RUHSAL AKTİVİTE

“Spora hiçbir zaman sadece fiziksel bir aktivite

olarak bakmadım, çünkü hem ruh sağlığı

için çok önemli hem de dayanışma için... Spor,

insanları her şeyden önce bir araya getiriyor.

Bizim sabah sporlarımız var. Haftada beş gün,

saat 07.00 ve 08.00’de olmak üzere üç farklı

alanda sabah sporları yaptırıyoruz. Mesela burada

sabah erken kalkan ve genellikle emekli

olan insanlara yönelik egzersizleri belirliyoruz.

Artık sosyalleşiyorlar da bu alanlarda. Ben

burada kadın futbolunu da çok önemsiyor ve

öne çıkarmayı düşünüyorum. Erkek futboluna

herkes ulaşabiliyor ama kadın futbolunun

böyle bir alanı yok. Belediye olarak dezavantajlı

gruplara öncelik veriyoruz.”

32 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022



Moda

Tarihi Moda İskelesi açıldı:

“Deniz Yutacak Sanırdın Bir An”

Bazen de Moda’dan Kalamış’a yüzme yarışlarında, bazen sandal sefalarında,

kimi aşık buluşmalarında, ne çok Kadıköylü hatıralar biriktirmişti o iskelede.

Akşamüstü terasında çay vakitlerindeki sohbetlerde, eşlerinin işten dönüşlerini

bekleyen kalabalığın arasında ne çok hikâye birikmişti o iskelede...

MELİKE ÇAPAN

Lodos esmezse şanslıydılar. O gün Kadıköy’e

kadar inmeye gerek kalmadan, şıp diye atarlardı

kendilerini vapura. Ama bir lodos vursa,

eyvahlar olsun o zaman… Tabanvay yolu tutulurdu

çarşının. Zira Moda’ya artık vapur yanaşmazdı.

Boyu aşan dalgalar yıkadıkça iskelenin

duvarlarını, camdan izleyen Modalılar, dimdik

duran ve koca dalgalara asla boyun eğmeyen

küçücük tarihi yapının gücünü korku ve hayranlık

duygusuyla karmakarışık bir şekilde

izlerdi. Sular devleşir, iskele küçülürdü. Deniz

yutacak sanırdın bir an. Sonra dinerdi lodos,

iskele sapasağlam dururdu yerinde. Görkemli

ve mağrur…

Bir de mehtaplı geceler… Bir başka olurdu ay iskelenin

üstünde. Münir Nurettin’in sesi biraz öteden

akşama eşlik ederdi. Geceyi bir kızıllık sarar, kıpkızıl

ayın altında Kadıköy’de ne kadar insan varsa o

iskeleye sıralanırdı. Ayaklar Marmara ile buluşurken,

diller Münir Nurettin’e eşlik ederdi. Yüzlerde

bir tatlı huzur… Yorgun gün geride kalmıştır artık.

O gece o iskele, bin saraya bedel rahatlıktadır.

Bazen de Moda’dan Kalamış’a yüzme yarışlarında,

bazen sandal sefalarında, kimi aşık

buluşmalarında, ne çok Kadıköylü hatıralar

biriktirmişti o iskelede. Akşamüstü terasında

çay vakitlerindeki sohbetlerde, eşlerinin işten

dönüşlerini bekleyen kalabalığın arasında ne

çok hikâye birikmişti o iskelede...

Anlatılan bir masal gibi gelse de İstanbul gördü

o günleri. Yalnızlığa, hoyratlığa, yozlaşmaya

mahkûm edilmeden çok önce… Kentin insanları

sayfiye semtinde ya da şehrin göbeğinde bir

araya gelip eğlenebilmeyi, gündelik yaşamlarına

birazcık neşe katabilmeyi unutmadan önce…

Ya da unutturulmadan önce…

Mimar Vedat Tek’in nadide eserleri arasında

yer alan Moda Vapur İskelesi unutulmuş, unutturulmuş

zamanlarda Kadıköylülerin yaşam

noktalarından biri olmuştu. İstanbul’un meşhur

lodosuna kafa tutan bu tarihi yapı, 1917 yılında

inşa edildi. Kütahya çinileriyle süslenen yapının

1937 yılında ahşap üst katı, fırtınada zarar görünce

yıktırıldı. 1985’e kadar Modalılara hizmet

veren iskele, her ne kadar lodosa kafa tutsa da

yolcuları tarihi yapı kadar inatçı çıkmadı. Yolcusu

azalan iskelenin kapısına kilit vuruldu ve

bundan sonra hikâyeler hep yarım kaldı.

34 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Moda

Osman Öndeş

Şimdilerde İstanbul Büyükşehir Belediyesi, yarım

kalan hikâyeleri tamamlamak için kolları

sıvamış hâlde. Nereye baksam, sarı brandaların

ardında kentin hayatına can katan eserleri için

bir uğraş var. Sıra Moda Vapur İskelesi’ne geldi,

yıllardır kapalı kalan tarihi iskele artık İstanbullularla

buluştu. Uzun bir restorasyon süreci

geçiren iskelenin öyküsünü Modalılar, Gerçek

Gündem’e anlattı.

“MODA İSKELESİ, SEYREDİLECEK

MUAZZAM BİR TABLO OLURDU”

Gençlik yıllarında Kadıköy’e yerleşen Osman

Öndeş, bir güzele aşık olunca (Mutlu Hanım)

yeni yuvası da Moda olur ve semtte ömrünün

yarım asrını geçirir. Osman Bey, bu sayfiye semtinin

en özel mimari eserlerinden bir tanesinin

hiç kuşkusuz Moda İskelesi olduğunu söylüyor.

Moda İskelesi ve civarında geçen ömründe

aklında kalan gençlik yıllarını anlatıyor: “Moda

İskelesi’nin sağ tarafında Moda Deniz Kulübü

vardı. Varlıklı olan aileler oraya üyeydi. Sol tarafta

bir lokanta var. Gençliğimde yalnızca bir tane

otomobil vardı. Demek ki Moda, bu kadar sakin

ve sükûnet içerisinde bir yerdi. Moda Vapur İskelesi’nde

kadınlar ve erkekler yürüyüş yapardı.

Moda Deniz Kulübü’nde konserler olurdu.

Özellikle de Münir Nurettin Selçuk’un konserleri

ilgi görürdü. O zaman aşıklar sevgilileriyle ya

da aileler ayaklarını iskeleden aşağıya sallandırır,

otururlar ve konseri dinlerlerdi.”

Osman Bey, Kalamış-Moda-Karaköy seferi yapan

vapurun Moda İskelesi’ne uğradığı o anda, eşlerini

ya da çocuklarını işe uğurlayan hanımlarla

iskelenin özellikle sabah ve akşam üzeri saatlerinde

bu yüzden daha da kalabalık olduğunu

anlatırken, “Böyle çok sevecen bir ömür yaşadık”

diyor. 1960-70’li yıllarda iskelenin terasında bir

kafe açıldığından bahsediyor Osman Bey, ancak

kafe çok uzun ömürlü olmamış. Moda’nın lodosu

iskelenin boyunu aşan dalgaları, Modalıların

bir araya geldiği bu mekânın yaşamasına izin

vermemiş. Osman Bey; “Lodosta vapur çalışmaz

ama Moda İskelesi, seyredilecek muazzam bir

tablo olurdu” diye anlatıyor o görüntüyü.

Osman Bey, iskelenin alnında eski yazıyla Moda

Vapur İskelesi yazdığını hatırlıyor, fakat daha

sonraki yıllarda bu yazıyı görememiş. İskeleden

vapura bindiğinde lüks kamarada oturanları

izlediğini söyleyen Osman Bey, kesilen biletin

yere atılmasını hâlâ unutamıyor. Moda İskelesi’nin

Kadıköy için simgesel bir yapı olduğunu

ifade eden Osman Bey, yeniden açılmasının

semtin kültürel ve sosyal hayatında etkili olacağına

inanıyor ve “İskeleyi geri kazandıranlara”

teşekkür ediyor.

“YOLCUSUZLUKTAN KAPANDI”

25 yıl Moda’da muhtarlık yapan Oğuz Sarıcaoğlu’nun

Moda serüveni, gençlik yıllarında

ailesiyle taşınmasıyla başlıyor. Oğuz Bey, o dönem

eğlencenin merkezlerinden biri olan Bostancı’ya

gitmek için akşam seferlerini sıklıkla

kullandığını anlatıyor. “Tek hat vardı” diyor

Oğuz Bey de ve iskelenin yolcusuz kalmaktan

kapandığından yakınıyor, lodosta boyunu

aşan dalgaların iskeleyi sarıp sarmaladığından

bahsediyor. 2000’li yıllarda Modalıların girişimleriyle

iskele kısa süreliğine de olsa yeniden

çalışır hâle geldi. Oğuz Bey, iskeleye yolcu

toplamak için çok uğraştıklarını ama sonuç

alamadıklarını söylüyor.

Oğuz Sarıcaoğlu

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 35


Perspektif

Dalyan’dan Söğütlüçeşme’ye

komplo teorim

ARİF ATILGAN

Özellikle 2000’li yıllardan itibaren Kadıköy’de

çeşitli projeler açıklanıyor. O projelerden ilham

alarak komplo teorimi üretmek istiyorum. Dalyan

Orduevi’nden başlayıp, Kadıköy Belediyesi

binasına kadar sıralanan kamusal alanları inceleyelim.

Alan rakamları fikir vermek içindir.

Google’dan ölçüldüğü için yaklaşıktır. Ayrıca bazıları

denizi de kapsamaktadır. Amacım, geneli

ifade edebilmektir.

• Dalyan’da Fenerbahçe Orduevi alanı (178 bin

metrekare): Burası ile ilgili yayınlanmış bir

plan bulamadım.

• TCDD Kampı (20 bin metrekare): 2008 yılında

Özelleştirme İdaresi’ne verilmiş. 2009

yılında 50 metre açığına kadar SİT alanı ilan

edilmiş. O yıllarda buraya da marina yapılacağı

söylentisi olmuştu.

• Fenerbahçe Plajı (3 bin metrekare): Günümüzde

burada belediye tesisleri bulunmakta.

• Fenerbahçe Yarımadası (137 bin metrekare):

1936 yılında Atatürk’e köşk yapılmak istenmiş,

ancak kendisinden “Burası bir insan için çoktur.

Halk istifade etsin” cevabı alınmış. Fenerbahçe

Burnu olarak bildiğimiz alanın kıyılarında

spor kulübü tesisleri bulunuyor. Bugüne

kadar burayla ilgili bir proje duymadım.

• Kalamış Marina (478 bin metrekare): Uzun

süredir yat limanı olarak kullanılıyor. Günümüzde

yeni bir plan-projeyle daha kapsamlı

hâle getirilmek isteniyor.

• Yoğurtçu Parkı (20 bin metrekare): Bilindiği

gibi burası bir park, ancak uzun süredir drenaj

çalışması var. Park kapalı. Uzun süren çalışmalar

bana sıkıntı verir.

• Kuşdili Çayırı (45 bin metrekare): 2006 yılından

bu yana birçok proje yapıldı buraya. En

son 2018 yılı planı geçerli. İBB yetkilileri alana

araba sokulmayacağını, yeşil park yapılacağını

açıkladılar. Sevindik ama gerçek olan ‘geçerli

plan’ ve o hiç sevindirici değil.

• Söğütlüçeşme Meydanı (65 bin metrekare):

Hâlen çeşitli planlar ve çalışmalar yapılmakta.

Viyadüklerin üstünde istasyon ve tren

bulunuyor, alttaki alana ise yeme-içmeci

ağırlıklı bir AVM yapılmak isteniyor. Projeyi

görmedim, zemin altına otopark yapılıp yapılmayacağını

bilmiyorum.

• Kadıköy Belediyesi ile Nikâh Salonu arası (60

bin metrekare): Belediye binasının depreme

karşı zayıf olduğu söyleniyor. Yıkılıp yeniden

yapılması konuşuluyor, ancak belediyenin

burayı terk edeceği de söylentiler arasında.

Eğer belediye giderse, Nikâh Salonu da gidebilir

diye düşünüyorum. Dolayısıyla aradaki

otopark da...

Konu ettiğim tesislerin toplam alanı yaklaşık

1000 dönümdür. Bu alanların içerisinde bugüne

kadar proje üretilenler; TCDD Kampı, Kalamış

Marina, Kuşdili Çayırı, Söğütlüçeşme Meydanı...

Toplam 565 bin metrekare!

Proje üretilmeyenlerin hâlihazır durumuna

bakalım:

• Fenerbahçe Orduevi ve Fenerbahçe Plajı: Bu

alanların içinde kendi tesisleri var.

• Fenerbahçe Burnu: Sağ tarafında spor kulübü

tesisleri var. Hele bir tanesi kendini Kalamış’ta

sanıyor.

• Yoğurtçu Parkı: Bir parkın bu kadar uzun

süre bakımı benim hoşuma gitmiyor. 100 yıllık

parkta ilk defa böyle bir çalışma yapılıyor.

• Kadıköy Belediyesi ve Nikâh Salonu arası: Belediyenin

taşınması-kalması gibi çeşitli söylentiler

var. Netlik gerek. Önceki örneklerden

bildiğimiz kadarıyla bu alanlar için bir özelleştirme

kararı yeterli. O zaman Dalyan’dan

Söğütlüçeşme Meydanı’na kadar büyük bir

proje alanı ortaya çıkabiliyor. Üstelik çok

değerli... Aslında daha önce Kadıköy Belediyesi’nin

yaptığı bir yarışmada Kurbağalıdere’nin

E-5’e kadarki kıyısı da ele alınmıştı ama

orayı başka bir yazıda değerlendiririm.

Yukarıda anlattığım komplo projesi alanı civarındaki

mülk sahipleri, “Ya yapılırsa” diye şimdiden

akıllarının bir köşesine yazsınlar ve karşı

durmayı planlasınlar. Zira böyle bir proje yapıldığında,

onların mülklerine en üst düzey ekonomik

durumda olanlar gelecektir. Yazdıklarım

komplo teorimdir. İnanmayabilirsiniz. Umarım

bendeki “muzurluk” yetkililerde yoktur. Çünkü

onlar yetkili! Benim düşüncemi sorarsanız, hiçbir

tesis olmaksızın kıyıların tamamen boşaltılmasını

ve halka açılmasını isterim. Tüm kıyıları

böyle görebilmek en büyük hayalimdir.

36 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022



İlçelerimiz

Kartal’da çeyrek asırlık sorunlara

İBB ile ortak çözüm

Kartal Belediyesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi

(İBB) ile birlikte ilçenin adeta kanayan

yarası hâline gelen 25 yıllık altyapı sorunlarına

çözüm üretmeye devam ediyor. 2019 yılından

bu yana hayata geçirilen çalışmalarda, 19 mahalle

ve 90 sokakta toplamda 14 bin 131 metre

uzunluğunda yeni altyapı sistemi uygulaması

gerçekleştirildi.

Yoğun bir mesainin harcandığı büyük altyapı

atılımı sayesinde hem Kartal’da yağmur suyu

sistemi ile atık su sistemleri ayrıştırılarak Marmara

Denizi’ne atık suyun dökülmesinin önüne

geçildi hem de kentin altyapısı dört kat büyüdü.

Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel,

Kartal’da İBB ile birlikte altyapı çalışmalarının

süreceğini kaydederek; “Kartal’da İBB ile ortak

gerçekleştirdiğimiz altyapı atılımı ile son 25

yılda görülmemiş bir yatırım gerçekleştiriyoruz.

Bugüne kadar ne yazık ki ihmal edilen bir sorundu.

Bu çalışmalar, ara vermeden Kartal’ın tamamında

devam edecek. Altyapı, yol, kaldırım

ve çevre düzenlemeleri yaparak, cadde ve sokaklarımızı

modern hâle getirip, onlara prestij

kazandıracağız” dedi.

Ataşehir’e yemyeşil

bir park daha

Ataşehir Belediyesi, her yaştan yurttaşın aileleriyle birlikte güzel vakit geçirmek,

çocukların oyun oynayıp, eğlenmek amacıyla ziyaret ettiği park ve yeşil

alanların sayısını artırmaya devam ediyor. Bu kapsamda, Atatürk Mahallesi’nde

çocuk oyun grubu, egzersiz-oturma alanları, yürüme, koşu parkuru ve basketbol

sahasının yer alacağı, 4 bin 902 metrekarelik alan üzerinde kurulacak

parkın yapımına başlandı.

Atatürk Mahallesi, Dicle Caddesi ile Fırat Caddesi kesişiminde bulunan, aynı

zamanda Yenişehir Mahallesi Baraj Yolu’nda yer alacak park, 4 bin 902 metrekare

arsa üzerinde yaklaşık 2 bin 939 metrekarelik yeşil alan miktarına sahip

olacak. Tüm Ataşehirlilerin yeşil ile iç içe olacakları parkta; 285 metre uzunluğunda

yürüme-koşu parkuru, 264 metrekare basketbol sahası, 200 metrekare

çocuk oyun alanı, açık hava spor alanları, süs havuzu, yürüme yolları,

dinlenme-oturma-piknik alanları ile köpek gezdirme bölümü yer alacak.

Validebağ

Korusu’nda doğa ile

iç içe pilates

Üsküdar spor saraylarında pazartesi ve çarşamba günleri

kış boyu devam eden kadınlara özel ücretsiz pilates

dersleri, yaz aylarının gelmesi ile açık havaya taşınmıştı.

Validebağ Korusu’nda bu yaz ilk kez uygulanan

açık hava derslerine katılım oldukça fazla. Doğa ile iç

içe spor yapma imkânı bulan Üsküdarlılar, sabah saatlerinde

spor kıyafetlerini giyip, soluğu koruda alıyorlar.

Deneyimli spor hocaları eşliğinde her pazartesi ve çarşamba

günleri gerçekleşen derslere, kadınlar ücretsiz

olarak katılım sağlıyor. Üsküdar Belediyesi, sağlıklı yaşam

için pilates yapmak isteyen 16 yaş üstü kadınları

Validebağ Korusu’na davet ediyor. Başvuru için Üsküdar

Belediyesi’nin web sitesinde giriş yaparak kayıt

yaptırabilirsiniz.

38 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Projesi olan gençler,

melek yatırımcı ile

buluşacak

İlçelerimiz

Kurtköy’e dev meydan

Pendik Belediyesi, Kurtköy’e devasa bir meydan kazandırıyor. İçinde

oturma alanları, büfe, mescit ve tuvalet gibi donatıların bulunacağı

meydan, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın yürüttüğü proje kapsamında

Kurtköy Metro İstasyonu’na entegre edilecek.

İlçe geneline yeşil alan kazandırmayı sürdüren Pendik Belediyesi,

Kurtköy’e dev bir meydan inşa ediyor. Ankara Caddesi üzerinde

Kurtköy Metro İstasyonu’na entegre olarak inşa edilen meydan tamamlandığında,

7 bin 500 metrekarelik bir alana sahip olacak. 3 bin

650 metrekarelik yeşil alanın bulunacağı Kurtköy Meydanı’nda aynı

zamanda oturma alanları, büfe, mescit ve tuvalet gibi donatılar yer

alacak. Kurtköy Meydanı’nın Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın sürdürdüğü

Kurtköy Metro İstasyonu ile birlikte önümüzdeki günlerde

tamamlanarak açılması planlanıyor.

Tuzla Belediyesi, KOSGEB iş birliğiyle Türkiye’de yerel yönetimler

bazında ilk kez Teknoloji Merkezi’ni kurdu. Türkiye’nin en fonksiyonel

parkı olan Tuzla Belediyesi Şelale Eğitim Parkı içerisinde kurulan

Teknoloji Merkezi, çağın gerektirdiği inovatif fikirlere ev sahipliği yapmaya

başladı.

İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul Medeniyet Üniversitesi ve Gebze

Teknik Üniversitesi iş birliğiyle eğitim ağı genişletilirken; yeni fikirler

için biyoteknoloji, yazılım, kimya ve yapay zekâ konularında

uygulama alanları oluşturuldu. Tuzla Belediye Başkanı Dr. Şadi Yazıcı,

Halk Günü başta olmak üzere öğrencilerle buluşmalarında ve üniversite

ziyaretleri sırasında birebir görüşme gerçekleştirdiği tüm gençleri

Teknoloji Merkezi’ne davet ediyor.

Maltepe’de kadınlar

daha güvenle yol alacak

Maltepe Belediyesi Strateji Geliştirme Müdürlüğü, kadınların

toplumsal hayata katılımını öne çıkaran yeni bir proje için çalışmalara

başladı. Avrupa Birliği tarafından desteklenen “TOPUK

(Toplu Taşımaya Ulaşan Kadın)” projesi için Prof. Dr. Türkan

Saylan Kültür Merkezi’nde çalıştay gerçekleştirildi. Proje ile

Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi çevresinde yaşayan, çalışan

veya bu alanı kullanan kişilerin, özellikle kadınların toplu

taşımaya ulaşırken yaşadıkları sorunların çözülmesi, kullanılan

yolların güvenli bir hâle dönüştürülmesi hedefleniyor.

Çalıştayda katılımcılara verilen

bilgide, TOPUK Projesi’nin Maltepe

Belediyesi Strateji Müdürlüğü

ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi

Ulaşım Daire Başkanlığı,

KAVŞAK (Türkiye Sürdürülebilir

Kent içi Ulaşım Ağı), EKA (Erişilebilir

Kent Atölyesi), İstanbul Teknik

Üniversitesi Mimarlık Fakültesi

İstanbul Kentsel Hareketlilik

Laboratuvarı-İstanbulON ve Sokak

Bizim derneği gibi kurumlar

ortaklığında yürütülen bir proje

olduğu bildirildi.

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 39


İlçelerimiz

Kardeş belediyeden

Çekmeköy’e ziyaret

Çekmeköy Belediye Başkanı Ahmet Poyraz ve Van Edremit Belediye

Başkanı İsmail Say arasında yapılan görüşmeler neticesinde

geçtiğimiz yıllarda iki ilçe kardeş belediye protokolü imzalamıştı.

Sanayi, ticaret, çevre ve şehircilik, bilim, kültür, sanat, sağlık, spor

ve turizm gibi alanlarda iş birliği yapılması ve kardeş şehir ilişkisi

kurulması amacıyla imzalan protokol neticesinde çeşitli iş birlikleri

yapılmış ve karşılıklı ziyaretler gerçekleşmişti.

Van Edremit Belediye Başkanı İsmail Say ve beraberindeki heyet,

bu çalışmalar hakkında değerlendirme yapmak ve istişare gerçekleştirmek

üzere Çekmeköy Belediye Başkanı Ahmet Poyraz’ı ziyaret

etti. Başkan Poyraz; “Kardeş belediyemizin başkanı, kıymetli

arkadaşımız İsmail Say’ı ve belediye başkan yardımcılarını ağırlamanın

mutluluğunu yaşadık. Birçok konuda iş birliğimiz güçlenerek

devam edecek. Nazik ziyaretleri ve güzel hediyeleri için kendilerine

teşekkür ediyorum” değerlendirmesinde bulundu.

Şile bezi yeniden dünya

markası olma yolunda

“Adalar’ın Efsane

Sporcuları” anıldı

Lefter Küçükandonyadis’ten boks efsanesi Garbis Zakaryan’a kadar

farklı branşlarda milli olmuş sporcuların anıldığı “Adalar’ın Efsane

Sporcuları” etkinlikleri, sergi açılışı ile başlayarak madalya ve ödül törenleriyle

sona erdi. Üç gün süren etkinlikler kapsamında Adalar’ın

Milli Sporcuları Sergisi, Adalı sporcuların bandolu kortej yürüyüşleri,

“Cafe Aman İstanbul” konseri ve Adalar’da faaliyet gösteren kulüpler

arasında turnuva maçları gerçekleşti.

Etkinliğin son yapılan turnuva maçlarında Burgazada Takımı birinci

olurken, ikinci Büyükada oldu. Heybeliada ile Kınalıada ise üçüncülüğü

paylaştı. Sporculara madalya ve ödüllerini veren Adalar Belediye

Başkanı Erdem Gül, bu etkinliği gerçekleştiren

ve emekleri geçen herkese

teşekkür ederek, tüm sporcuları tebrik

etti. Adalar’daki çeşitlilikleri zenginlik

olarak gördüğünü söyleyen Gül, sporu

barışın ve kardeşliğin öncüsü kabul ederek,

şunları söyledi: “İlerleyen yıllarda da

devam edecek bu etkinliğimizi, seneye

Cumhuriyetimizin 100. yılına yakışır olarak

daha kapsamlı bir şekilde gerçekleştirmeyi

hedefliyoruz.”

150 yıllık geçmişe sahip

Şile bezi, İstanbul’un

coğrafi işaretli

tek değeri olarak geçmişi

geleceğe taşımaya

hazırlanıyor. Üretim

ağını tek bir noktada

toplamak ve dünyaya

tanıtmak için harekete

geçen Şile Belediyesi, Üretim Tesisi Projesi ile entegre üretim tesisi

açacağının müjdesini verdi. Şile Bezi Üretim Tesisi Projesi’nin

temeli eylül-ekim aylarında atılmış olacak.

İstanbul’un ilk coğrafi işaretli ürünü olan Şile bezini dünyaya tekrar

duyurmak için büyük bir seferberlik başlattıklarını belirten Belediye

Başkanı İlhan Ocaklı; “Ünü dünyaya ulaşmış ve İstanbul’un ilk coğrafi

işaret tesciline sahip ürünü olan Şile bezini, bugün bulunduğu yerden

kadınlarımızın katkılarıyla daha ileri götüreceğiz. Şileli kadınların elinde

doğan Şile bezi, yüz yılı aşkın süredir kadınlarımızın elinde hayat

bulmaya devam ediyor. Şairlere, ressamlara ilham kaynağı olan Şile

bezimizin öyküsünü tüm dünyaya anlatacak ve ilçemizde dokuduğumuz

bezlerimizi tüm dünyaya ulaştıracağız” diye konuştu.

40 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


İlçelerimiz

Beykoz Spor Ormanı,

Türkiye’nin bisiklet üssü olacak

Türkiye’nin en büyük spor ormanı olarak kurulan Beykoz Spor Ormanı, nitelikli

saha ve parkurlarıyla bisiklet sporunun merkez üssü olacak. Avrupa’nın en prestijli

yarışlarından Tour de France benzeri organizasyonlara ev sahipliği yapması hedeflenen

alan, 7 gün 24 saat bisiklet sporcularına hizmet verecek.

Beykoz Belediyesi tarafından 8 milyon 479 bin metrekarelik devasa yeşil bir

alanda yapılan düzenlemeyle, bisiklet sporu için uluslararası standartlarda tesis

ve parkurlarla donatılarak şehre kazandırılan Beykoz Spor Ormanı, açılış için gün

sayıyor. Avrupa’da bisiklet tutkunlarının her yıl heyecanla beklediği, dünyanın farklı

ülkelerinden bisikletçiler ve binlerce izleyiciyi ağırlayan Tour de France gibi sinerji

yaratması beklenen spor ormanının, bisiklet sporcuları ve şehir sakinleri için çekim

merkezi olması hedefleniyor. Duatlon, kriteryum, gece koşusu, 24 saat yarışları

gibi birçok türde ulusal ve uluslararası organizasyonun yapılacağı alan, sporcuların

heyecanlı buluşmasına sahne olacak. Yurt içi ve yurt dışından pek çok seyirci,

yarışları izlemek için ilçeye gelecek.

Sultanbeyli’de “İyi Bir Başlangıç”

Çocuklara ve gençlere yönelik çalışmalara önem

veren Sultanbeyli Belediyesi, 0-6 yaş arası çocuklar

ve ebeveynleri için “İyi Bir Başlangıç” projesini

hayata geçirdi. Proje, Sultanbeyli’deki yüksek

çocuk ve genç nüfus potansiyelinin en iyi şekilde

değerlendirilmesi ve avantaja çevrilmesi amacıyla,

erken dönem ve okul öncesi dönemdeki çocukların

fiziksel ve bilişsel gelişimini amaçlıyor.

Bunun yanı sıra proje kapsamında çocukların

sağlıklı, mutlu, özgüvenli, donanımlı ve üretken

bireyler olmaları için atölyeler gerçekleştirilecek.

Proje dâhilinde; “Ev Ziyareti Temelli Aile Rehberliği

Programı”, “Merkez Temelli Aile Rehberliği Programı”,

“Temel Mesajlar Beceri Geliştirme Atölyeleri”,

“Halka Açık Seminerler”, “Seyyar Oyun Parkları

Faaliyeti” ve “Evlilik Öncesi Eğitim Programları”

düzenlenecek.

Sancaktepe çiçek açıyor

Sancaktepe Belediyesi, vatandaşların etrafa karşı ilgisini ve hassaslık

şuurunu desteklemek, halkın yaşadığı alanın peyzajına

yönelik ilgisini teşvik etmek amacıyla “Sancaktepe Çiçek Açıyor”

sloganıyla, ilçede bulunan balkonlarda kullanılmak üzere 6

bin adet Çamgüzeli çiçeği dağıtımı gerçekleştirdi. Çiçek dağıtım

etkinliğine, Sancaktepe Belediye Başkanı Şeyma Döğücü de

katılım sağladı.

Sancaktepe Belediyesi tarafından organize edilen etkinlik çerçevesinde

Samandıra Merkez, Sarıgazi Demokrasi Caddesi ve Yenidoğan

Merkez’de kurulan stantlara başvuran vatandaşlara, toplamda

6 bin adet Çamgüzeli çiçeği dağıtımı yapıldı. Vatandaşlara

iki adet çiçeğin yanında toprak ve torf da verildi. Çiçekleri balkonlarına

koyan vatandaşların ilçede görsel bir güzellik oluşturmaları

sağlanırken, evlere neşe ve canlılık katması da hedeflendi.

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 41


İş Dünyasının Hayata Yansıması


Sektör

AYİDER’den İmamoğlu’na ziyaret

KADİR TOPRAKKAYA

Anadolu Yakası İnşaat Müteahhitleri Derneği

(AYİDER), İstanbul Büyükşehir Belediye

Başkanı Ekrem İmamoğlu’na bir ziyaret gerçekleştirdi.

Ziyarete, AYİDER Başkanı Melih

Tavukçuoğlu ile birlikte Yönetim Kurulu’ndan

Oğuz Toprak, Hakan Şişik, İrfan Aydoğan, Ahmet

Erkurtoğlu ve Emrullah Tellioğlu katıldılar.

AYİDER yönetimi, Ekrem İmamoğlu’na

gerçekleştirmiş oldukları çalıştay programına

verdiği emeklerden ve desteklerinden dolayı

teşekkürlerini ilettiler.

GÜÇLÜ İŞ BİRLİĞİ DEVAM EDECEK

AYİDER yönetimi, geçtiğimiz aylarda gerçekleştirdikleri,

özellikle kentsel dönüşüm ve kentsel

yenileme alanlarında sürdürülebilirlik adına

önemli detaylar içeren çalıştayı İBB Başkanı

Ekrem İmamoğlu’na teslim ettiklerini belirttiler.

Ziyaret sonrası AYİDER yönetimi tarafından

yapılan açıklamada; “Sektör paydaşları ve uzmanlarla

birlikte hazırlanan çalıştay raporunu

Sayın İmamoğlu’na teslim ettik. Bundan sonraki

projelerde de beraber çalışmalarda bulunabileceğimizi

bildirdik” denildi.

SAĞLIKLI VE YEŞİL KENT

UNSURLARI ÖN PLANDA

Anadolu Yakası İnşaat Müteahhitleri Derneği,

geride bıraktığımız 23 Mayıs’ta Büyük Kulüp’te

düzenlediği “İnşaat Zirvesi” ile sektör paydaşlarını

bir araya getirmiş; kentin ruhunu koruyacak

sağlıklı ve yeşil kent unsurları planlamayı

ve çağdaş yaşamın ön plana çıktığı yapılar ortaya

koymayı hedeflemişti. İstanbul Büyükşehir

Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kadıköy

Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı ve Kartal

Belediye Başkanı Gökhan Yüksel’in katılımıyla

gerçekleşen zirvede; 2022 yılından beklentiler,

kentsel dönüşümün planlanması ve geleceği

gibi konular ele alınmıştı.

“CİDDİ MANADA ŞEHİRCİLİK

SORUNLARIMIZ VAR”

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, o buluşma sırasında

kendisinin de inşaat sektöründen geldiğini

dile getirerek, son derece anlamlı bir konuşma

yapmıştı. İşte o konuşmadan bazı notlar: “Ben de

sizler gibi müteahhitlikten geliyorum. Bu kentte

müteahhit olmak zor. Herkes mesleğini bırakıp,

bu işi yapmak istiyor. Bu mesleğin statüye kavuşması

için zamanında gerekli adımlar atılmadı

ama şimdi görüyorum ki AYİDER gibi sivil toplum

çatısı altında iyi işler yapılıyor. Sivil toplum çatısı

altında bilimsel ve teknik işlerin yapılıyor olmasını,

öncü olmak bakımından da değerli buluyorum.

Sizlerin de bildiği gibi bizim ciddi manada

şehircilik sorunlarımız var. Bu güzel coğrafyanın

tarihine, doğasına uygun olmayan şehirler ürettik.

Ortak akılla sorunlara çözüm üretmek mümkün.

PARİS ANLAŞMASI,

İSTANBUL’DAKİ YOL HARİTAMIZ

Burada babadan, dededen bu mesleği devralan

üçüncü nesil gençleri görüyorum. Her müteahhit

ailede mimar, inşaat mühendisi var. Artık

ülkemiz bu anlamda gereken dersi aldı. 1999

depremi bizler için bir milat oldu. Çok fazla

yapmanın, en büyüğü ve en genişini yapmanın

yerine daha estetiğini ve daha kalitelisini yapmanın

arayışına düştük. Bu anlamda buradaki

herkesin şehirciliği sorguladığını biliyorum. Paris

Anlaşması, bizim de yeşil çözüm diye tariflediğimiz

İstanbul’da yol haritamız. Bizler bu anlaşma

çerçevesinde çok konut üreterek mutlu

olmayacağız. Dünyanın şu an konuştuğu yeşil

binalar yapan, çevre dostu kent yaratarak mutlu

olacağız. Lütfen önce kendinize, sonra da bu

ülkenin kıymetli bilim insanlarına güvenin.”

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 43


Analiz

Kadıköy Meydanı’nın ses analizi:

Deniz, martı, vapur ve

piyano sesleri

PINAR BALTACI

Kadıköy’e dair akademik çalışmalara geçtiğimiz

aylarda bir yenisi daha eklendi. İstanbul Teknik

Üniversitesi Doktora Öğrencisi Oğuz Öner, doktora

tez çalışmasında mekânlarda ses algısını inceledi.

Mekân olarak Kadıköy Meydanı’nı örneklem

alan Öner, Kadıköy Meydanı’ndaki sesleri ve

ortaya çıkan analizleri dergimizle paylaştı.

Oğuz Öner

“Mekân, onu dinleyenle konuşur.

Ses algısı çalışmalarından kentsel

planlamaya: Kadıköy Akustik” isimli

doktora tezinizin çalışma kapsamını

dinleyebilir miyim?

Gerçekleştirdiğim çalışma, ilk önce “kadıköy_AKUSTİK”

başlıklı araştırma projesi olarak

2014 yılında yola çıktı. Kadıköy Meydanı

ve çevresini ses peyzajı anlamında ele alarak,

kentsel mekânların karakterinin belirlenmesinde

“ses”in bir unsur olarak kullanılmasına dair

literatüre katkıda bulunmayı amaçlamıştım.

Proje, İTÜ Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP)

kapsamında yürütülürken, bir yandan İKSV

Tasarım Bienali ve Tasarım Atölyesi Kadıköy

(TAK) desteğini alarak yoluna devam etti. Bir

pilot proje olarak araştırmanın hedefi, sesin katılımcı

kentsel planlama süreçlerinde nasıl kullanılacağı

konusunda kentsel planlamacılara ve

tasarımcılara rehberlik etmek oldu.

İTÜ’deki çok değerli danışmanım Prof. Dr. Özlem

Özçevik’in özverili desteğiyle gerçekleştirilen

araştırmada, işitsel peyzaj teorilerini temel

alan psikocoğrafik analiz yöntemleri kullandım.

Çalışmamda kentsel planlama çalışmalarında

kullanıcının duyusal tepki, davranış ve isteklerinin

araştırılması, bu sayede kentsel alanların

anlamsal analizi ve tamamen faydacı bir kentsel

tasarıma yeni alternatifler üretebilecek, alanı

bir tür “akort etme” pratiği öneriliyor. Araştırma

projesinde İstanbul’un önemli kentsel mekânları

arasındaki Kadıköy Meydanı’nın çevresel

akustiğini geliştirmeye yönelik, mekâna özgü

tasarlanan ve uygulanan mekânsal okuma

yöntemlerinden ses yürüyüşleri ve zihin haritalama

atölyeleri gibi katılımcı psikocoğrafi yöntemlere

odaklandım.

2013 yılı ile 2020 yılları arasında gerçekleştirdiğimiz

çalışmalarda farklı gruplardaki katılımcılar,

rehberler eşliğinde yaklaşık 40 dakika

süren gözü kapalı yürüyüşler gerçekleştirdi.

Ardından eğitmenler ile birlikte gerçekleştirdikleri

“Kolektif Yaratıcı Zihin Haritası” çalışmasıyla

duydukları sesleri, işitsel katmanları ve dikkat

44 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Analiz

çekici noktaları belirlediler. Hemen ardından

“Bireysel Ses Algı Haritası” çalışmaları yaptık.

Bu çalışmada katılımcılar, rehberleriyle birlikte

gezdikleri duraklarda alınan ses kayıtlarını kulaklıklarla

dinleyerek, o durağa ilişkin duydukları

sesleri ve hissettiklerini ikon etiketleriyle pafta

üzerinde belirlediler. Böylelikle Türkiye’de ilk

kez bilimsel yöntemlerle mekâna dair işitsel bir

duygu haritalaması yapılmış oldu.

Çalışmanızda öne çıkan ‘işitsel peyzaj’

kavramını detaylandırır mısınız?

İşitsel peyzaj veya ses peyzajı terimi, kısaca ‘sessel

çevre’ olarak tanımlanabilir. “Bireyler veya

toplumlar tarafından algılandığı ve anlaşıldığı

şekliyle bir ses çevresi” olarak algı merkezli bir

yaklaşımla da açıklanabilir. Akustik araştırmacı

Barry Truax, ses peyzajı ekolojisini “Bir ses

peyzajının, içinde yaşayanların fiziksel tepki ve

davranışsal özellikleri üzerinde yarattığı etkileri

araştıran alan” olarak açıklarken; Schafer ise “İnsanlar

ve sessel çevreler arasındaki sistematik

ilişkileri inceleyen alan” şeklinde ifade ediyor.

İşitsel peyzaj, biz mekân kullanıcılarının mekâna

dair ses kaynaklarını ve genel işitsel ortamı

nasıl algıladığımıza, dolayısıyla mekân kimliğini

bireysel ve kolektif olarak nasıl oluşturduğumuza

odaklanır. Bunun için öncelikle kulaklarımızı

“açarak” dinlemeye yönlenmemiz, sesi ve mekânı

nasıl algıladığımızı anlamamız önemlidir.

Araştırmanızda niçin örneklem olarak

Kadıköy’ü aldınız?

Öncelikle bir Kadıköylü olduğum için... Yıllarca

çok ilişki içinde olduğum bir meydandı burası

ama meydan özelliği, birçok diğer meydan gibi

İstanbul’da sorgulanması gereken, çok farklı

katmanları olan bir transit geçiş alanı... Kadıköy,

coğrafi konumu ile sahip olduğu önemin yanı

sıra içinde barındırdığı hizmet, ticaret ve ulaşım

fonksiyonlarının çeşitliliği dolayısıyla İstanbul’un

önemli merkezlerinden biri. Fonksiyonel

çeşitlilik, metropoliten anlamda kullanımların

çeşitli olmasını sağladığı gibi farklı sosyo-kültürel

gruplardan insanların burada yaşamayı

tercih etme nedenlerini de oluşturuyor.

Bunların paralelinde ve ışığında, ilçenin barındırdığı

bir ses peyzajı ve kentsel akustik karakteri

bulunuyor. Dönüşüm alanı olan Kadıköy

Meydanı; sembol sesler açısından zengin, çok

katmanlı ve yer yer kaotik yapıya sahip. Çiçekçiler,

şantiyeler, vapur düdüğü, vapur yolcuları,

gişeler, ezan çağrıları, tramvay araçları, eski

konservatuar, martılar, trafik ve deniz gibi çok

katmanlı ses kaynaklarının, zengin ve bereketli

yapısı itibariyle araştırma için oldukça elverişli

olduğuna inandım ve yola çıktım.

‘Ses yürüyüşü’ gerçekleştirdiniz.

Anlatır mısınız biraz?

Evet, ses yürüyüşleri gerçekleştirdik. Bu yürüyüşlerden

ilki, gönüllü olarak mimarlık fakültesinden

katılan öğrencilerle, daha sonrakiler

ise açık çağrıyla yapıldı. Rehberler, gözü kapalı

katılımcıları Kadıköy Meydanı’nda belli bir rotada

gezdirdi ve katılanların Kadıköy’ün seslerine

kulaklarını açmalarını sağladı. Rotadaki öncelikli

işitme alanı içinde kalan ses kaynakları;

ezan, vapur, turnike-akbil, martı, seyyar satıcı,

sokak satıcısı, klasik müzik-opera, deniz, insan,

tekerlekli bavul/çanta, anons ve trafik sesleri

oldu. Bunların bazıları belli noktalarda arka

plan sesleri, bazıları baskın ses niteliğinde oldu

ve verdikleri hisler değişiklik gösterdi. Bazı seslerin

olumlu çağrışımlara sahip olmasının yanı

sıra bazı seslerin olumsuz, itici, fazla yüksek,

kaotik nitelik ve çağrışımları oldu. Bu yanıtlar,

daha sonradan katılımcıyla birlikte hazırlanan

haritalara işlendi; bireysel algı haritaları ve nihayetinde

işitsel algı sentez haritaları ortaya çıktı.

Kadıköy’ün bir dönüşüm alanı olması,

çalışmanıza ne tür bir katkı sundu?

Araştırma verileri ortaya çıktığı süreçte İBB’nin

Kadıköy Meydanı Kentsel Tasarım Yarışması

gündeme geldi. Biz de İTÜ ekibi olarak “Güverte

Kadıköy” projesiyle sürece katıldık ve ilk kez

tasarım sürecine ses peyzajı katmanının dahil

edilmesini sağladık. İşitsel analizler sonucunda

ortaya çıkan meydan ihtiyaçları ve önerilerini,

bu araştırmadan elde edilen işitsel algı verileri

ışığında derleyerek, Katılımcı İşitsel Peyzaj Tasarım

Modeli (KİPTAM) başlıklı, plancıların ve

sesle ilgilenecek uzmanların kullanabileceği

bir rehber model oluşturdum. Ardından ekiple

birlikte çalışma çıktılarını “Kadıköy Meydanı

Kentsel Tasarım Yarışması KİPTAM Metodolojisi

Entegrasyonu” başlıklı raporla jüriye sunduk.

Proje, jüri tarafından seçilmemiş olsa da jüri

yorumları arasında ses peyzajı konusunun tasarım

sürecine dâhil edilmesinin çok olumlu

etki yarattığı belirtildi. Böylelikle saha çalışmasından

elde edilen verilerin ve nihayetinde

oluşturulan KİPTAM modelinin tasarım ve

uygulama safhasına nasıl geçebileceğine dair

bir proje çalışması yapılabildi. Umudum, genel

anlamda dönüşüm alanlarında ses ve algı çalışmalarının

dikkate alınması. Ve bundan sonraki

kamusal alan yarışma projelerinin şartnamelerinde

“ses”in, mekâna dair üzerinde çalışılması,

irdelenmesi gereken bir alan olarak yer alması.

Kadıköy Meydanı’ndaki sesleri nasıl

örneklendirir ve bu örnekleri çalışmanız

bağlamında nasıl yorumlarsınız?

Rota genelinde en baskın duyulan ses kaynakları

turnike, deniz, kuş, klasik müzik, insan konuşmaları,

trafik, iskele anonsu oldu. Bu kaynakları,

kullanıcı his algı verilerine göre inceledik. Sonuç

olarak; “keyifli his” algısının doğal (deniz,

martı, rüzgâr, yaprak hışırtısı gibi ses kaynakları),

insan mevcudiyeti-hareketi ile ilişkili olan

(klasik müzik-opera ve sokak müzisyeni), ulaşım

(sadece vapur) ile ilişkili ses kaynaklarıyla

doğrudan bağlantılı; “keyifsiz his” algısının ise

insan mevcudiyeti-hareketi ile ilişkili olan, uyarı/anons

(iskele anonsu), ulaşım (binek araba

ve otobüs) insanla ilgili (tekerlekli valiz) ses kaynaklarıyla

ilişkilendirildiğini gözlemledik.

Son olarak herkese naçizane önerim, bulunduğunuz

mekânlarda 1 dakika bile olsa sessizce

oturup gözlerinizi kapamayı, kulaklarınızı açmayı,

etrafınızı dinlemeyi ihmal etmeyin. İnanın

mekân sizinle “konuşacak”.

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 45


Restorasyon

Maltepe’nin tarihi binası

mimarlara teslim

PINAR BALTACI

TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent

Şubesi Anadolu 2. Büyükkent Bölge Temsilciliği,

yakın zamanda yıkılmak üzere olan tarihi bir

binaya yeniden hayat verdi. Aslına sadık kalınarak

restore edilen yapı, Mimarlar Odası’nın

Anadolu 2. Büyükkent Bölge Temsilciliği olarak

da kullanılıyor. Binanın restorasyon süreci ve tarihine

ilişkin bilgileri, TMMOB Mimarlar Odası

İstanbul Büyükkent Şubesi Anadolu 2. Büyükkent

Bölge Temsilciliği Yönetim Kurulu Üyesi

Özge Çabuk ile konuştuk.

Özge Çabuk

TMMOB Mimarlar Odası İstanbul

Büyükkent Şubesi Anadolu 2.

Büyükkent Bölge Temsilciliği’ne dair

genel bilgiler alabilir miyiz?

TMMOB Mimarlar Odası’nın İstanbul Büyükkent

Şubesi’ne bağlı temsilciliğimiz, Anadolu 2. Büyükkent

Bölge Temsilciliği olarak çalışıyor. Çalışma

etki alanında Kartal, Maltepe, Pendik, Sultanbeyli,

Şile, Tuzla OSB ve Tuzla bölgesi bulunuyor.

Yıllarca Kartal’da bulunan temsilciliğimiz, 14 Haziran

2021 tarihinden itibaren restorasyonunu

yaptığımız yeni binasında hizmet veriyor.

Yakın zamanda Maltepe’de bulunan

tarihi bir binayı TMMOB Mimarlar

Odası olarak restore ettiniz. Bu binanın

tarihini paylaşabilir misiniz?

Bu tarihi sivil mimarlık örneği yapı, 1920-1921

yılları arasında Rumlar tarafından yapılmış, ancak

içinde oturamadan mübadele başlayınca

Yunanistan’a göçmek zorunda kalmışlar. Devlet,

mübadele sonucu Maltepe’ye gelip yerleşen

Katip Osman Bey’e evi tahsis etmiş. 1930’larda

Eczacı Halit Bey, evi Katip Osman Bey’den satın

almış. 1940’lı yıllarda Halit Bey de Anadolu’ya gidince

Piyade Atış Okulu Zırhlı Tugay Komutanı,

bu evde kiracı olarak oturmaya başlamış. Tugay

Komutanı’ndan sonra ev bir dizi kiracı tarafından

kullanılmış.

1954 Türkiye Güzellik Kraliçesi Sibel Göksel,

sonrasında 1960’lı yılların sonlarına doğru avcılık

yapan bir ihtiyar, dilsiz kızıyla birlikte yaşamış

bu evde. Daha sonra Maltepe’de ‘İncirli

Hasan’ lakaplı beyin kızı Tacidar Hanım oturmuş.

Eczacı Halit Bey ölünce, ev miras olarak

iki oğluna kalmış. Tacidar Hanım’dan sonra oturan

olmadığı için zaman içinde ev bakımsızlıktan

harabeye dönmüş. 1990’lı yıllarda eski eser

olarak tescil edilmiş. Son olarak, 2 Mayıs 2011

tarihinde TMMOB Mimarlar Odası adına satın

alınan binanın 28 Şubat 2020 tarihinde restore

edilmek üzere inşaatına başlandı.

46 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Restorasyon

Bina konum olarak nerede bulunuyor?

Bunun öneminden bahseder misiniz?

İstanbul ili Maltepe ilçesi Feyzullah Mahallesi

Kartallı Sokak’ta bulunan bu bina, Maltepe’de

kentsel sit alanı olarak ilan edilen ve Balıkçıköy

olarak anılan, birçok tarihi sivil mimarlık örneği

yapıların bulunduğu bölgeye yakın konumda

bulunuyor. Bina, yapıldığı yıllarda henüz dolgu

alanı olarak kullanılmayan Maltepe sahile yakın

konumu nedeniyle sayfiye evi olarak da kullanılmış.

Restorasyonunu yaptığımız binanın bulunduğu

sokağa ve burada yaşayanların bu yapı

ile ilgili anılarını canlandırmasıyla yöre halkına

büyük bir enerji kattığını düşünüyorum.

Restorasyon sürecinde izlediğiniz yolları

anlatır mısınız? Ne gibi yenilikler yaptınız?

Restorasyon sürecinin en riskli tarafı, mevcut

ahşap binanın strüktürünü bozmadan ve zarar

vermeden askıya alınarak, alt kısmına bodrum

kat yapılması işlemiydi. Bina, düşeyde demir

kazıklar ve yatayda kızaklar yardımıyla askıya

alındı. Askıdaki binanın ve iç bahçenin altına

betonarme bodrum kat yapılmak üzere, parsel

sınırındaki toprak hafriyatı yapıldı. Konferans

salonu ve fuaye olarak kullanılacak bodrum kat

yapıldıktan sonra, askıdaki bina eski konumuna

yerleştirildi. Başarılı ve deneyimli restorasyon

uygulama ekibi ile bu aşama, bina zarar görmeden

sıkıntısız bir şekilde atlatıldı ve mevcut

ahşap binanın yenilenmesi aşamasına geçildi.

Mevcut binadan korunarak çıkarılan kapılar,

pencere pervazları, cephe süslemeleri ve payandalar,

özel tekniklerle temizlenerek üzerindeki

boyalardan arındırıldı. Sağlam olarak kurtarılan

parçaların tamamı, eski yerlerinde orijinaline uygun

olarak kullanıldı. Eksik parçalar ise bodrum

katta kurulan marangozhanede aslına uygun

imal edilerek tamamlandı. Mevcut bina yapım

sistemi, ahşap ana taşıyıcılar ve duvar çaprazları

ile aslına uygun olarak yenilendi. Neredeyse tamamı

yıkık ve çürümüş hâlde olan duvar bağdadi

çıtaları yenilenerek, iç ve dış duvarlar orijinal

teknikle aslına uygun şekilde inşa edildi.

Binanın bugünkü işlevini nasıl anlatırsınız?

Mevcut yapının zemin katında; giriş holünden

ulaşılan bir oda, bir mutfak ve WC bulunmakta,

aynı holden binaya ait geniş bir iç bahçeye kapı

açılmakta. Ayrıca, mutfağa sokaktan açılan bir

servis kapısı bulunmakta. Birinci katta; merdiven

çıkışında bir adet WC, geniş bir hol ve bu

hole açılan iki oda bulunuyor. Odalardan büyük

olanında ve holde balkonlar mevcut. Çatı katında

ise bir küçük oda ve balkonu bulunmakta...

Restorasyonunu yaptığımız binayı son hâli ile

tüm katlarını aktif bir şekilde kullanabilecekleri

bir meslek odası binası olarak üyelerimizin

hizmetine sunduk. İç bahçemizde her hafta

etkinlikler düzenliyoruz. Binaların arasında kalmış

son yeşil alanlardan biri olarak üyelerimize

böyle bir alanı sunmak ve etkin bir şeklide kullanabilecekleri

olanakları sağlamak, temsilcilik

yönetim kurulumuz için gurur verici oldu. Bodrum

katta ince yapıyı tamamlamak üzere bazı

üyelerimizin maddi katkılar sunmasıyla 60-70

kişilik bir konferans salonu ve fuaye kullanımı

imkânı yarattık. Bu salonda da her perşembe

değerli hocalar ve konuklarımız ile mesleki anlamda,

kentsel ve çevresel sorunları konuşup

tartıştığımız, aynı zamanda mesleğimizin gelişmesine

katkı sağladığımız söyleşiler düzenliyoruz.

Yani binayı mimar üyelerimiz ve çevre

halkı için en aktif ve etkin biçimde kullanıyoruz.

Bu tarz binaları yenilemek ve

restore etmek neden önemli?

Özellikle İstanbul’da ve Anadolu’nun genelinde

unutulmuş, kendi kaderine bırakılmış ve belki

de bazı rantsal çıkarlar için göz ardı edilmiş,

yenilenmeyi bekleyen birçok tarihi yapı bulunmakta.

Harabeye dönmüş ve yıkılmaya yüz

tutmuş bu yapıların doğru uygulanmış restorasyon

teknikleri ile yenilenmesi, geçmişin izini

günümüze taşıyarak ve geçmişe ait kültürlerin

yeni nesillere aktarılması açısından belge olarak

değerlendirilmesi önemli. Ayrıca, bu binaların

bulunduğu bölgede yaşayan her yaştan

insana kattığı estetik değeri ve manevi katkısı

son derece değerli...

“1920’li yıllardan 2020’li yıllara kadar

geçen 100 yıllık ömrüne birçok kullanıcı

sığdırmış bu tarihi sivil mimarlık

yapısı, 14 Haziran 2021 tarihinden itibaren

artık TMMOB Mimarlar Odası

üyelerine uzun yıllar ev sahipliği yapacak.

Ayrıca, örnek teşkil edecek şekilde

uygulanan restorasyon teknikleri ile

TMMOB Mimarlar Odası’nın mimarlık

tarihine kazandırdığı bir değer olarak

yerini alacak. Temsilciliğimiz yönetim

kurulu üyeleri adına da belirtmeliyim

ki böylesi tarihi değeri olan bir yapının

günümüze ve geleceğe taşınmasına

vesile olan bu yapım sürecinde görev

almak hepimiz için gurur vericiydi.”

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 47


Aktüel

Ekrem İmamoğlu’ndan

“Finans Şehir” çağrısı

Devletin finans kurumlarını bünyesinde barındıracak Finans Şehir’in

ulaşım sorununu büyük oranda çözecek Ümraniye-Ataşehir-Göztepe metro hattının

Göztepe istasyonunda “Finans Şehir” konulu toplantı gerçekleştirildi.

CENAY TOPRAKKAYA

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem

İmamoğlu, devletin finans kurumlarını bünyesinde

barındıracak Finans Şehir’in ulaşım sorununu

büyük oranda çözecek Ümraniye-Ataşehir-Göztepe

metro hattı için Avrupa Kalkınma

Bankası’ndan aldıkları 75 milyon Euro’luk ek

krediye onay vermeyen Hazine ve Maliye Bakanı

Nureddin Nebati’ye çağrı yaptı. Bakan Nebati’den

9 aydır izin imzası beklediklerini belirten

İmamoğlu, şunları söyledi:

“Bu onay ne biliyor musunuz? Hazine garantisi

olmayan, sadece bir onay... Yani kendisinden

kalemi mürekkebe batırıp, imza atmasını bekliyoruz

tam 9 aydır. 9 aydır o kredi gelmemesine

rağmen biz burada öz kaynaktan, büyük bir

mücadeleyle işimize devam ediyoruz. Ancak

bunun imzalanmamasının bir sebebi, bir gerekçesi,

bir aklı olamaz. Lütfen Sayın Bakan, bir

an önce imzalayın ki arkamızda gördüğünüz

Finans Şehir’in ulaşımla ilgili sorununu İstanbul

halkı adına ve ülkemiz adına çözebilelim.”

GÖZTEPE İSTASYONUNDA “FİNANS

ŞEHİR” KONULU TOPLANTI

Ekrem İmamoğlu, devletin finans kurumlarını

bünyesinde barındıracak Finans Şehir’in ulaşım

sorununu büyük oranda çözecek Ümraniye-Ataşehir-Göztepe

metro hattının Göztepe

istasyonunda “Finans Şehir” konulu toplantı

yaptı. Toplantı sonunda Kadıköy Belediye Başkanı

Şerdil Dara Odabaşı, Ataşehir Belediye

Başkanı Battal İlgezdi ve İBB Genel Sekreter Yardımcısı

Pelin Alpkökin ile kameraların karşısına

geçen İmamoğlu, açıklama yaptığı istasyonun

Finans Şehir’e şantiye olduğunu belirtti. Finans

Şehir’de 100 binin üzerinde çalışanın olacağının

öngörüldüğünü belirten Başkan İmamoğlu,

bölgenin günlük trafiğinin çok yoğun olmasının

beklendiğini kaydetti. Bu kapsamda metronun

böylesi bir merkezin en sağlıklı ulaşım aracı olacağına

vurgu yapan İmamoğlu, açıklamasında

Finans Şehir’in yaklaşık 10 yıla erişen kuruluş

ve inşaat sürecine dair kısa bir özet yaptı.

“DÖRT BELEDİYE BAŞKANIMIZLA

ORTAK ÇALIŞIYORUZ”

Gerekli planlamalar yapılmadan inşa edilme-

48 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Aktüel

ye başlanan Finans Şehir bünyesinde Merkez

Bankası, BDDK, SPK, Ziraat Bankası, Halkbank

ve Vakıfbank gibi kamu kurumlarının olacağı

bilgisini paylaşan Başkan İmamoğlu; “Bir ara

uzun bir süre durduğunu hatırlıyorum. Bu yaz

sonu, eylül-ekim gibi de taşınma sürecinden

bahsedildi. Tabii burada birkaç konu var. Nedir

birkaç konu? Bir tanesi ulaşım, en önemlisi...

Yani karayolu ulaşımı ve metro ulaşımı ama

en büyük yükü alacak olan da metro ulaşımı.

Karayolu ulaşımıyla ilgili de hem Büyükşehir

Belediyemizle hem ilçe belediyeleriyle sürecin

çok iyi ve uyumlu bir şekilde yönetilmesi gerekiyordu.

Bu kapsamda ben genel sekreterimize

talimat verdim ve dört belediye başkanımızla;

Ataşehir, Kadıköy, Ümraniye ve Üsküdar Belediye

Başkanlarımızla görüşmelerini arzu ettim.

Belediye başkanı arkadaşlarımız da bakanlıkla

bu konuda görüşmeler sürdüreceklerini bizlere

beyan ettiler” ifadelerini kullandı.

“YÜZDE 4 İLERLEMEYLE ALDIK,

YÜZDE 55’E ULAŞTIK”

Finans Şehir’in bitiş sürecinin belirsiz olduğuna

dikkat çeken İmamoğlu, bölge için hayati

önemdeki Ümraniye-Ataşehir-Göztepe metro

hattının yapım süreciyle ilgili şu bilgileri paylaştı:

“Hat, 2017 yılında başladı. Bir çalışma yapıldı

ama firma süreci durdurdu. Çünkü bir ödenek

yok, bir kredisi yok. Ardından uzun bir süre

burası çalışmadı. 2017’de başladığı gibi durdu

aslında. 2018 yılında malum bir imzayla buranın

tamamı iptal edildi. Bu iptal geri çekildi ve

yine tekrar başlatılmasına karar verildi. Fakat

bir ödeneği olmadığı için de yüklenici firmalar

burada yürümedi. Burası bir konsorsiyum. Biz

göreve geldiğimizde, ilk ilgilendiğimiz hatlardan

birisi burası oldu. Sebebi de Finans Şehir…

İlk finans görüşmelerimizi yaptığımız hatların

birincisi de burası oldu ve 175 milyon Euro’luk

bir finansman elde ettik. Bu 175 milyon Euro’luk

finansmanla beraber müteahhitlerimizi başlattık.

Nasıl başlattık? Yine 2019’un ekimi gibi

başlattığımız bu süreçte, devraldığımız işin bitirilme

oranı yaklaşık yüzde 4’tü. Şu anda yüzde

55’lerin üzerine çıkmış durumdayız.”

“MALİYE BAKANLIĞI’NA

11 AY ÖNCE BAŞVURDUK”

Söz konusu hattın yeni finansmanlara ihtiyacı

olduğunu vurgulayan İBB Başkanı İmamoğlu;

“Bu finansman ihtiyacından ötürü yine daha

önce buraya kredi aldığımız kurum olan IBRD

ile tekrar bir görüşme yaptık. 75 milyon Euro’luk

ek bir kredi alımıyla ilgili bir ön uzlaşma sağladık.

Bu uzlaşmaya dönük, bizim buraya kredi

bulma konusunda izin almamız gerekiyordu.

İBB Meclisi’nden oy birliğiyle bunu çıkarttık ve

Maliye Bakanlığı’na başvuru yaptık. Ne kadar

önce? Tam 11 ay önce. Ve Ocak ayında Maliye

Bakanı’nın önüne bu imza dosyası geldi. Yani

Sayın Nebati’nin önünde 9 aydır bu onayımız

imza bekliyor. Bu onay ne biliyor musunuz? Hazine

garantisi olmayan, sadece bir onay... Yani

kendisinden kalemi mürekkebe batırıp, imza

atmasını bekliyoruz” şeklinde konuştu.

“Bizim 10 metro

hattımızın 10’u da

gümbür gümbür

çalışıyor. Bu sene içinde

3 metro hattımızda

açılışlar yapacağız.”

Bazı bakanların İBB’nin elindeki metro çalışmalarının

yürümediğini iddia ettiğini hatırlatan

İmamoğlu; “Bizim 10 metro hattımızın 10’u

da gümbür gümbür çalışıyor. Bu sene içinde 3

metro hattımızda açılışlar yapacağız. Ümraniye-Ataşehir-Göztepe

metro hattımız da yürüyor

ama aldığımız kredinin bu ülkeye para girişini

engelliyorsunuz. Yani 75 milyon Euro, Avrupa

Kalkınma Bankası’ndan para gelecek, bunu engelliyorsunuz.

Akıl alır gibi değil. Bakın bir örnek

vermek istiyorum, bu da kulaklarına gitsin istiyorum.

Mesela önceki Ulaştırma Bakanı Sayın

Turhan, ulaşımla ilgili bir açıklamada bulunmuştu:

‘İstanbul Havalimanı Metrosu, 2020 yılının

başında bitecek.’ ‘Mayıs 2021’de bitecek’ diye

de yeni bakan açıklama yapıyor. Bugün 2022’nin

sonuna doğru geliyoruz ve şimdi de ‘2023’ün

başında açılacak’ diyorlar. Bakın, her geciken iş

bize zarar. Biz bir an önce İstanbul Havalimanı

Metrosu’nun şehre bağlanmasını istiyoruz. Aynı

şekilde Finans Şehir’in ihtiyacını karşılama konusunda

da sorumluluğumuzu yerine getirmek

için bu finansmana ihtiyaç var. Buradaki her gecikme,

buranın işlememesi anlamına gelir. Kim

işlemeyecek? Merkez Bankası’nın işleri burada

yürümeyecek, BDDK’nın işleri burada yürümeyecek,

SPK’nın işleri yürümeyecek, Ziraat

Bankası Genel Müdürlüğü’nün işleri yürümeyecek.

Halk Bankası, Vakıfbank’ın Genel Müdürlüğü’nün

işleri burada yürümeyecek” dedi.

“SAYIN CUMHURBAŞKANI’NI DA

BİLGİLENDİRMİŞ OLUYORUM”

Finans Şehir’de çalışacak insanların bölgede ev

kiralamaya başladıkları bilgisini aktaran Ekrem

İmamoğlu, sözlerini şöyle noktaladı: “Buraya taşınma

hazırlıkları yaptıkları bana ulaşıyor. Yahu

işlerine gelip gidemeyecekler. Sayın Nebati, 75

milyon Euro’luk iznimizi hemen imzalayın. Bu

sizin bir siyasi kararınız değildir. Belki Sayın

Cumhurbaşkanı’nın bu takvimden de haberi

yoktur. Ben, Sayın Cumhurbaşkanı’nı da bu

vesileyle bilgilendirmiş oluyorum. Finans Şehir

diye, kendileri bu konuda çok övünüyorlar.

Buranın metroya hızlıca kavuşmasıyla ilgili

yaptığımız yoğun çalışma engelleniyor. 75 milyon

Euro’luk krediden sonra belki biz bir kredi

daha alacağız, belki bir ihtiyacımız daha var.

Onun için de konuşuyoruz. Zaten metroların

genelinin böyle bir finansman ihtiyacıyla yürüdüğü

ortada. Ülkemizin merkezi hükümetinin

bütün imkânlarıyla mücadele ettiği havalimanının

metrosunda bile 2 senelik bir gecikme söz

konusu. Dolayısıyla biz gecikmek istemiyoruz.

Halkımıza verdiğimiz taahhütlerde ‘2024’ün ilk

altı ayında biz burayı açacağız’ demiştik. Her halükârda

sürdüreceğiz. Lütfen Sayın Bakan, bir

an önce imzalayın ki arkamızda gördüğünüz

Finans Şehir’in ulaşımla ilgili sorununu İstanbul

halkı adına ve ülkemiz adına çözebilelim.”

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 49


Eğitim

Finlandiya eğitim sisteminin Türkiye’deki öncüsü;

Fiin Koleji

AHMET AYVALIOĞLU

Finlandiya eğitim sisteminin Türkiye’deki öncüsü

Fiin Koleji’nin kurucusu M. Bora Çakmak

ile bir röportaj gerçekleştirerek, Fiin Koleji’nin

eğitiminin neler vadettiğini, vizyonlarını ve misyonlarını

detaylı bir şekilde konuştuk. Keyifli

okumalar...

M. Bora Çakmak

Merhaba, ilk olarak bize kendinizden

bahseder misiniz?

Ben yaklaşık 20 yıldır bu sektördeyim. Uzun yıllar

boyunca ulusal bir zincirde tepe yöneticiliği

yaptım. Hem örgün eğitim tarafında hem yükseköğretim

tarafında hem kursçuluk hem de

yayıncılık anlamında geçmişte birçok iş yaptım.

2015 senesinde farklı bir eğitim sistemi, farklı bir

okulculuk modeli üzerine çalışmaya başladık ve

Fiin Koleji’nin doğuşu da böyle gerçekleşti. Çok

uzun yıllar okul yöneticiliği ve okul işletmeciliği

yapmış biriyim. Eğitimin içinden geliyorum.

Okul işletmeciliği, eğitim yöneticiliği ve banka

yönetimi konusunda hem eğitim hem de tecrübe

sahibiyim. Evliyim ve iki çocuğum var.

Fiin Koleji’nin misyonundan ve

vizyonundan bahseder misiniz?

Dünya hızla değişiyor. Özellikle son 30 yılda internetin

yaygınlaşmasıyla beraber birçok şeyin

şekli değişti. Eğitimde de çok şey değişti. Artık çocuklara

ne öğretirseniz öğretin, günün sonunda

mezun olduklarında ellerindeki bilgiler eskidir.

O zaman bizim daha yaratıcı, ortama daha kolay

adapte olabilecek, yenilikleri daha hızlı algılayabilecek,

daha yaratıcı düşünebilecek insanlar

yetiştirmemiz lazım ki geleceğin dünyasında

kendine doğru koltuk ve doğru köşeler bulabilsinler.

Fiin Koleji, bu bakış açısıyla kuruldu. Fiin

Koleji’nin esas misyonu, erişebileceğimiz miktarda

öğrenciye derinlemesine eğitim vermek.

Derinlemesine eğitim vermek: Çocukları en az

aileleri kadar iyi tanımak ve hatta ailelerinden

daha iyi tanıyarak onları yönlendirmek gibi

bir düşüncemiz, bir misyonumuz var. Bunu

yapmak mümkün müdür? Eğer objektif kriterleriniz

ve profesyonel bir kadronuz varsa

bunu yapabilirsiniz. Bizim bu konuyla ilgili geliştirdiğimiz

sistemlerimiz var. Çocuklara derinlemesine

bir takip metoduyla nüfuz ediyoruz.

Çocukların yetkinliklerini ve becerilerini ortaya

çıkartıyoruz ve çocuk bazında eğitim metodolojisini

buna göre özelleştiriyoruz. Fiin Koleji’nde

temel yaklaşımımız budur.

Dünyada birçok eğitim sistemi var.

Okulunuzda Finlandiya eğitim sistemini

tercih etme sebebiniz nedir?

Bu bir araştırma sonucunda ortaya çıktı. 2015

yılından itibaren biz Türkiye’de nasıl bir fark

yaratabiliriz, eğitimde nasıl katma değer yaratacak

insanlar ortaya çıkartabiliriz düşüncesiyle,

dünyadaki eğitim sistemleri arasında arayış

içine girdik. Bu konuyla ilgili akademik bir

çalışma yaptık. Birçok akademisyenimiz bize

destekler verdiler ve bu konuya katkı sağladılar.

Çeşitli eğitim modellerini inceledik. Türkiye’ye

ve Türk insanına çok yakın iki tane eğitim modeli

var: Bunlardan bir tanesi kuzey ülkelerinin

yaklaşımı, diğeri ise Uzak Doğu yaklaşımıdır.

Uzak Doğu yaklaşımı artık dünyada modasını

yitiriyor. Çünkü çok yoğun çalışmalar, çok uzun

saatler odaklanma gerektiriyor. Oysaki artık gelişen

dünyada odaklanmaya önem verip, hızlı

odaklanarak hızlı sonuçlar alabileceğiniz bir

yaşam döngüsü var. Dolayısıyla, biz Finlandiya

eğitim sistemini bu sebeple benimsedik.

Finlandiya eğitim sisteminde çok çalışmadan

ziyade akıllı çalışma var. Optimum sürede, optimum

miktarda bilgi ediniyorsunuz ama daha

ziyade bunu kullanmayı öğreniyorsunuz. Biz

çocukların merak duygularını, araştırma yetilerini

geliştiriyoruz ve bunlarla yaratıcı sonuçlar

elde edebilecekleri bir metodoloji koyuyoruz

ortaya. Ancak şöyle bir farklılıkla: Dünyanın

neresinde olursa olsun, bir eğitim sistemini alıp

başka bir ülkeye uyarlamaya çalışırsanız, bazı

şeyler uymayacaktır. Finlandiya sistemi için de

50 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Eğitim

bu böyledir. Finlandiya, 5.5 milyon nüfusu olan,

refah seviyesi yüksek olan ve devletin sosyal

haklarının çok yüksek olduğu bir ülke. Dolayısıyla,

Finlandiya dışındaki dünyanın geri kalanı

farklı bir yer bu anlamda. Biz dünyanın her tarafında

ayaklarının üstüne sağlam basabilecek insanlar

yetiştirmeyi hedefliyoruz. Bundan dolayı

bu sistemi birebir burada kullanmadık. Daha

ziyade bunun mental gelişim için kullanılabilecek

araştırma ve deneyimleme taraflarını Türk

eğitim sistemine entegre etmeyi tercih ettik.

Önümüzdeki 5-10 sene içerisinde

okulunuzda neleri geliştirmeyi ve ne gibi

yenilikler yapmayı hedefliyorsunuz?

Bizim ekip olarak inancımız şu: Hayat, sürekli

değişen bir döngü aslında. Dolayısıyla değişmeyecek

tek şey, bizim sürekli değişim içinde

oluşumuz. Biz değişime ve gelişime çok önem

veren bir kurumuz. Bu anlamda gerek kadronun

sürekli eğitimlerle güncellenmesi gerekse

sistemimizin sürekli güncellenmesi için ciddi

bir efor sarf ediyoruz. Bu konularla ilgili sadece

bu iş için çalışan arkadaşlarımız var. Hem eğitim

sisteminin geliştirilmesi hem de eğitim kadrolarının

sürekli güncellenmesi için yoğun bir çalışma

içerisindeyiz. Fiin Koleji’nde bir öğretmen,

ortalama on ay içinde yirminin üzerinde hizmet

içi eğitime girer. Bu, sürekli bir gelişme demektir.

Önümüzdeki on yıl içinde 20 yeni kampüs

kurmayı planlıyoruz. Ve her biri, sürekli aynı devinimle

kendini geliştiren yerler olacak. Çünkü

bizim asıl odağımız sayılar değil kalite...

Fiin Koleji’nde hedeflediğiniz ve

yetiştirmek istediğiniz öğrenci ve

insan modeli nedir?

Bugün dünyada artık sınırlar yok. Oturduğunuz

yerden Uzak Doğu’ya veya Amerika’ya iş yapabilir

durumdasınız. Dolayısıyla artık açık fikirli,

önünde kendi bariyerleri olmayan ve yaratıcı

düşünebilen insanlara ihtiyaç var. Çünkü inanıyoruz

ki insanlar sınırlarını kendi koyarlar ve

kendileri yıkarlar. Biz bu şekilde düşünebilen

bireyler yetiştirmek istiyoruz. Kutunun içinde

değil, özgürce düşünebilen insanlar yetiştirirseniz,

ülke adına da büyük katkılar sağlamış olursunuz.

Bizim genel bakış açımız budur.

Okulunuzdan mezun olacak

öğrencilerinizi gelecekte nerelerde

görmeyi arzu ediyorsunuz ve

hedefliyorsunuz?

Biz dünyanın her tarafında ayakları üstünde

durabilen insanlar yetiştirmek istiyoruz. Buradan

çıkan insanların özgür düşünebilen, yaratıcı

düşünceler üretebilen, dolayısıyla hayata

katma değer yaratabilecek insanlar olacaklarını

tahmin ediyorum. Gerek sosyal meziyetler olarak

gerek akademik meziyetler olarak gerekse

sanat ve spor meziyetleri olarak insanları geliştirmeyi

ve onların gelişime açık oldukları istikametleri

göstermeyi hedefliyoruz. Böyle olunca

da kaçınılmaz olan, başarılı insanlar yaratmak.

Mutlaka başarılı insanlar olacaklar, hem özel

sektörde hem de kamuda mutlaka göreceğiz.

Sizi bu okulu kurmaya yönelten

etkenler nelerdi? Diğer okullarda ne gibi

eksiklikler gördünüz veya Fiin Koleji

neleri diğer okullardan farklı yapıyor?

Ben yıllarca kitlesel eğitim alanında faaliyet gösterdim

ve şunu gördüm: Dünyada paradigma

değişiyor. Dünyada bir şeyler artık eskisi gibi

yapılmıyor. Artık biz eğitimciler de sanayi kuruluşları

da hizmet sektörü kuruluşları da fark

ettiler ki her insanın birbirinden tamamen farklı

birçok yetkinliği var. Dolayısıyla, siz eğer özel

okulculuk yapıyorsanız, mutlaka her çocuğun

farklılıklarına yönelmelisiniz ve onların diğerlerinden

daha iyi olduğu alanları çıkartıp geliştirmelisiniz.

Bazen aileler bile kendi çocuklarının

asıl yetkinliklerini fark edemiyorlar.

Sonuçta biz şu noktaya geldik: 1500-2000 tane

çocuğu bir binanın içine doldurğunuzda, o bina

ne kadar şık olursa olsun, aslında yaptığınız şey

tam anlamıyla özel okul hedeflerine ulaştıramıyor

sizi. Biz her çocuğa derinlemesine erişebilmek

istiyoruz. Bu yüzden şöyle bir ilke benimsedik:

Fiin Koleji olarak hiçbir yerleşkemizde

300’den fazla öğrenci almıyoruz. Dolayısıyla,

erişebileceğimiz miktarda öğrencimiz var ve

bu öğrencileri ailelerinden daha iyi tanıyabilecek

bir sistem kurduk. Bu anlamda bir farklılık

yarattığımızı düşünüyoruz. Bunu da bu şekilde

devam ettiriyor olacağız.

Butik okul olmanın avantajları nelerdir?

Türkiye’de butik okul kavramı doğru anlaşılmıyor.

Butik okul dediğiniz zaman, küçük okul

olarak anlaşılıyor. Biz bu işe böyle bakmıyoruz.

Öğrenci başına düşen eğitim personeli oranına

baktığımızda, kitlesel okullardan çok daha fazla

insanla çocuklara erişebiliyoruz. Biz butik okulu,

çocuklara özel hizmet üretebilen eğitim kurumu

olarak adlandırıyoruz. Her çocuğun ihtiyaçlarını,

yeteneklerini doğru anlayan ve onlara gerek

etüt programlarıyla gerekse okul dışı kariyer

planlamasıyla yön veren bir okul olarak butik

okulu tanımlıyoruz ve böyle hareket ediyoruz.

Çocuklarımız zaman zaman çeşitli destekler

alıyorlar dışarıdan, çeşitli kurslar alıyorlar ve

kendilerini geliştirebilecek başka şeyler yapıyorlar.

Burada okul olarak bunları çok iyi takip

ediyoruz. Diyelim ki bir çocuğumuz, okçuluk

alanında kendini geliştirmek için okçuluk kulübüne

üye. Bizim okul rehberlik servisimiz, o

kulüple sürekli olarak iletişim hâlinde. Çocuğun

o anlamda gelişimini de takip ediyoruz. Hem fiziksel

anlamda hem de mental anlamda çocuklara

çok yakın durmayı tercih ediyoruz ve bu işi

böyle götürüyoruz.

Röportajımıza katıldığınız için teşekkür ederim.

Ben teşekkür ederim, çok keyifliydi.

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 51


Resim

Burcu Perçin doğaya dikkat çektiği sanatını,

şimdi antik dünya üzerinden kurguluyor

İleriye Doğru Bakanlar (2022)

PINAR BALTACI

Burcu Perçin

Ressam Burcu Perçin, duyarlı olduğu çevresel

konuları ve mekânsal gerçeklikleri eserlerine

yansıtıyor. Resim sanatının yanı sıra fotoğraf

ve heykel disiplininde üretimler yapan sanatçı,

bugünlerde Kadıköy Moda’daki atölyesinde

çalışmalarını sürdürüyor. Sanatçı Burcu Perçin

ile eserlerine ve sanatla geçen yaşantısına dair

keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

TAM 20 SENEDİR MODALI

Çok küçük yaşlardan bu yana sanatın içerisinde

olduğunu ifade eden Perçin, Güzel Sanatlar

Anadolu Lisesi’nden sonra Mimar Sinan Güzel

Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü’nden 2002

yılında mezun olmuş. O zamandan beri Moda’daki

atölyesinde çalışmalarına devam ediyor.

ÇEVREYE VE DOĞAYA DUYARLILIK

Çocukluğundan başlayan sanat tutkusunu

zamanla eğitim alarak ortaya çıkardığı yeteneğiyle

birleştiren Burcu Perçin, sanatına dair şu

bilgileri veriyor: “Sanatta disiplin içinde ilerlemek,

değişime açık olmak benim için her zaman

önemli oldu. İşlerimde genellikle çevresel

sorunlara ve insanın doğayla olan ilişkisine

odakladım. Bu çok küçük yaşlardan beri duyarlı

olduğum bir konu. Birbirinden çok farklı temalar

oluşsa bile her zaman doğa ve yaşadığımız

çevreye dair mesajlar vermeye çalıştım. Mesela

‘Dağların Sahibi Yoktur’, ‘Yeşili Doldurmak’ başlıklı

sergilerimdeki gibi... Birinde mermer ocaklarını

imge olarak ele aldım, diğerinde yapay

doğa manzaralarını.

RESİMLERİMDEKİ DEĞİŞİM

BENİ HEYECANLANDIRIYOR

Son yıllarda ise Antik Roma ve Yunan figürlerini

yorumluyorum. Geçmişte doğayla insan arasındaki

ilişki nasıldı, ilk ne zaman bozuldu sorusunu

sorduğumda antik dünyaya olan merakım

arttı. Önce mimari yapıları ele aldım, sonra

antik figürler ön plana çıkmaya başladı. Resimlerimdeki

bu figürlerin daha sonra heykellerini

yaptım. Erken dönem resimlerime baktığınızda

endüstriyel mekânlar, derin perspektifli distopik

bir dünyanın ön planda olduğunu görürsünüz.

Şu an ise antik bedenler merkeze yerleşti.

Resimlerimdeki bu değişim beni heyecanlandırıyor.

Her ne kadar konularımda bütünsel bir

mesaj olsa da resimlerim, tekniğim değişiyor.

Bir sonrakinde neler çıkacağını tam olarak bilmiyor

olmak, bir merak duygusu barındırmak

heyecanımı arttırıyor. Geçmiş donanımım, ön

çalışmalarım birçok şeyi belirliyor olsa da tuvalin

karşısına geçtiğimde her zaman bildiklerimin

ötesine geçmeyi hedeflerim.”

FARKLI DİSİPLİNLERDE ÜRETİMLER:

RESİM, HEYKEL VE FOTOĞRAF

Ressam Burcu Perçin, resim yapmaya başladığı

ilk yıllarda fotoğraf çekmeye başladığını vurguluyor:

“Kendi çektiğim fotoğraflardan ilham

almayı ve onlardan yola çıkarak yeni bir dünya

kurmayı seviyorum. Eskiden elle fotoğrafları

keserek kolajlar yapardım, hatta ‘Foto-kolaj’ başlıklı

bir sergi açmıştım. Sonra fotoğraflara yağlı

boya ile müdahale etmeye başladım. O dönem

uzunca bir süre sanayi mekânlarını işledim.

Bunların bazıları tarihi yapılardı; Haliç, Camialtı

tersaneleri, Gazhane binası, Edirne’de Osmanlı’dan

kalan bir yapı gibi... Onları resmederken

ölümsüzleştirme kaygım vardı daima. Korumamız

gerektiğini hatırlatıyordum. Bugün birçoğu

maalesef yok olmakta. Bunlardan Gazhane binası

için gerçekten iyi bir dönüşüm geçirdiğini

ve halka kazandırıldığını örnek verebiliriz.

TÜM TEMALAR VE TEKNİKLER

BİRBİRİNİ BESLİYOR

Sadece endüstriyel yapıların uğradığı ve yarattığı

tahribat değil, yaban doğanın içindeki tahribat

da her zaman gündemimdeydi. Oyulmuş

dağlar, taş ve mermer ocakları serisi bu şekilde

ortaya çıktı. Genelde temalar, teknik arayışlarımı

etkiliyor. Heykele yönelişim ilk 2014 yılında, mermer

ocakları serisini oluşturduğum dönemde

başladı. Mermer ocaklarında gezerken mermerden

rölyefler yapma fikri doğdu. Son yıllarda ise

mermerin tarihine odaklandığım için heykeller

antik figürler üzerinden oluşuyor. Antik dönemi

incelerken bu anlamda çok zengin bir ülkede

yaşadığımızı ve ne kadar şanslı olduğumuzu tekrar

fark ettim. Belki de Türkiye’nin elindeki en

büyük koz bu. Her yerinde arkeolojik kalıntılar

çıkan bir coğrafyadayız. Bu zenginliğimizi daha

görünür kılmak ve insanlarda daha çok merak

uyandırmak beni mutlu ediyor. Öte yandan, kurguladığım

bu antik figürleri güncel yaşadığımız

sorunlarla birleştiriyorum. Bunu pozitif yönde

yansıtıyorum. Örneğin eşitliği, dayanışmanın

gücünü, doğayla uyum içinde olabileceğimizi

vurgulayan imgelere yer veriyorum.”

Yenilenmeye Bırakılmış Dağlar

Mountains Left to Regerate (2016)

52 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Resim

Hülya Botasun,

10. kişisel sergisini

Moda Deniz Kulübü’nde açıyor

“Doğa, insan ve günlük hayattan söylemek istediklerimi benzetme yoluyla resme aktardım.

Genellikle doğadan aldığım tema olan ‘ağaç’ figürleri öne çıkacak. Daha önce de çok kez bulunduğum

Kadıköy’de yeniden Kadıköylü sanatseverlerle buluşmak için sabırsızlanıyorum.”

Ressam Hülya Botasun, “Mimesisler - III” başlıklı

yeni kişisel sergisini Moda Deniz Kulübü’nün

sergi alanında açıyor. Sanatçının son yapıtlarının

yanı sıra çeşitli dönemlerinden seçme yapıtların

da yer aldığı sergi, 5-19 Ekim 2022 tarihleri arasında

11.00-18.00 saatlerinde gezilebilecek.

‘AĞAÇ’ FİGÜRLERİ ÖNE ÇIKACAK

Serginin ismi ve içeriğine dair dergimize açıklamalarda

bulunan Ressam Hülya Botasun, şunları

ifade etti: “Mimesisler antik bir kelime ve benzetmeler

anlamına geliyor. Antik Yunan’da tiyatro

alanında ortaya çıkmış bir kelime. O dönem eleştirmek

istediklerini direkt söylemek yerine farklı

yöntemlerle anlatma yolunu seçiyorlarmış. Ben

bu yöntemi daha önce arkadaşlarımın portrelerini

hayvan olarak çalıştığımda kullanmıştım.

Sergide hem o dönemlerimdeki eski işlerimden

bazı tablolar hem de yeni işlerim olacak. Doğa,

insan ve günlük hayattan söylemek istediklerimi

benzetme yoluyla resme aktardım. Genellikle

doğadan aldığım tema olan ‘ağaç’ figürleri öne

çıkacak. Daha önce de çok kez bulunduğum

Kadıköy’de yeniden Kadıköylü sanatseverlerle

buluşmak için sabırsızlanıyorum.”

HÜLYA BOTASUN HAKKINDA

1962’de İstanbul’da doğan Hülya Botasun,

Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi

Resim Bölümü 1990 mezunu. Uluslararası

Plastik Sanatlar Derneği’nin de üyesi olan Botasun,

1989’dan günümüze 9 kişisel sergi açtı,

46 grup sergisine katıldı. Yurt içi ve yurt dışında

çeşitli workshop’lara, etkinliklere katıldı, Resim

Heykel Müzeleri Derneği’nde eğitmenlik görevinde

bulundu. Hâlen “Hülya Botasun’la Sanat

Akşamları” ve Moda Deniz Kulübü’nde “Sanatçı

Sofraları” programlarını düzenleyen sanatçının

yurt içi ve yurt dışında çeşitli koleksiyonlarda

resimleri bulunuyor.

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 53


Yaşam

Villa Mon Plaisir’de

sonbahar

Fenerbahçe Kalamış Caddesi üzerinde bugün

hâlâ ayakta kalabilen ender köşklerden Villa

Mon Plaisir’in ön cephesinde, küçük renkli seramiklerden

yapılmış dört büyük tablo yer alır.

Eskiden kış aylarında sacdan kapaklarla örtü-

lerek korunan bu güzel resimler, mevsimleri

temsil eder ve altlarında ilkbahar, yaz, sonbahar

ve kış mevsimlerinin Fransızca karşılığı olan

“Printemps”, “Eté”, “Automne”, “Hiver” kelimeleri

yazılıdır.

Dr. Müfid Ekdal’ın “Bir Fenerbahçe Vardı” başlıklı

kitabında verdiği bilgilere göre, bu tablolar Fransa’da

yapılmış olup, Arnoux imzası taşımaktadır.

Villa Mon Plasir’in 1906 yılında yapılmış olduğunu

ise kapı üzerinde yazılı tarihten anlıyoruz.

Bu arada Beyoğlu’ndaki Löbon Pastanesi’nde

bu tabloların eşi bulunmaktaymış, ancak aralarından

kış mevsimine ait tablo eksikmiş. Bu

sayımızda sonbahara uygun olarak “Automne”

başlıklı tabloya yer veriyoruz, diğer tabloları da

mevsimi geldiğinde paylaşmak üzere...

Look Kafe’de

müdavimler dönemi

Kadıköy Hasırcıbaşı’nın yeni mekânlarından Look Kafe, müdavimleriyle

ayakta duran bir kafe. Düzenli gelen misafirlerinin kahve fincanlarını

kafe duvarına asan mekân sahipleri, kafede adeta bir ev yaşantısı imkânı

sunuyorlar.

HERKESE AİT ÖZEL FİNCAN

Look Kafe İşletmecisi İlhami Uludağ,

pandemi sürecinin öncesinde

Bahariye’de yine ‘Look’ ismiyle kafe

işlettiğini ifade ederek, dergimize

şunları söyledi: “Ardından o mekânı

kapatarak Hasırcıbaşı’ndaki bu

yeni mekânı açtım. Daha çok kahve

ikramlarında bulunuyoruz. Burası

müdavimleriyle var olan bir kafe. O

sebeple de sürekli gelen misafirlerimizin

fincanlarını, isimlerinin yazılı

olduğu rafa koyuyoruz. Uzun süre

gelmeyenlerinkini kaldırıyor, yerine

yeni müdavimleri getiriyoruz.

Gelen misafirlerimiz, böylelikle mekâna karşı aitlik hissediyorlar ve

kısa sürede aile gibi oluyoruz. Tıpkı evine girip, mutfaktan fincanını

almak gibi...”

“SAMİMİYET HER ZAMAN KAZANIR”

Müdavimlerin en az haftada bir de olsa kafeye uğradığını dile getiren

Uludağ; “Kadıköy dışarıdan gelen kitleyle gün içinde nüfusunu

attıran bir ilçe. O yüzden bu tarz müdavimlik durumları biraz zor

gibi görünüyor olabilir, ancak ben daha çok burada yaşayan Kadıköylülere

hitap ediyorum. Burada iyi ürün garantim var. Buraya gelenler

sevmeyecekleri, lezzetsiz ve kalitesiz hiçbir şey tüketemezler.

Benim müşterilerimin de büyük çoğunluğu siyah kahvecidir zaten.

Bunun dışında da samimiyet her zaman kazanır” şeklinde konuştu.

54 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022



Nostalji

Genç Osman’ın arzusuyla oluşturulan

tarihin ilk at kabristanı

NURETTİN EDİZ

Sürekli okurlarımız hatırlayacaktır, Kadıköy Life

kısa bir süre önce Üsküdar ilçesini kapak konusu

yapmıştı. 1930 yılına kadar Kadıköy’ümüzün

de bağlı olduğu Üsküdar, dünyanın en özel, en

güzel manzarasına sahip ilçelerden biridir. Bu

konuda yazmak, paylaşım yapmak için biraz

geç kaldım belki ama yine de dergimizin bu

sayısına ilk kez göreceğinize emin olduğum,

Üsküdar temalı üç fotoğrafla katkıda bulunmak

istiyorum.

Üzerinde tarih olmayan ve panoramik bir

anlayışla çekilen ilk iki fotoğraf, muhtemelen

1930’lu-40’lı yıllarda çekilmiş. Fotoğraflara bakınca,

ister istemez zaman zaman duyduğumuz

şu cümle geliyor insanın aklına: “100 yıl

geriye gitsek, 100 yıl ileriye gitmiş olacağız!” Bu

iki fotoğrafın dışında oldukça ilginç bir hikâyesi

olan ve Murat Bardakçı’nın deyimiyle tarihin ilk

ve tek at evliyası olan, Genç Osman’ın atı “Sisli

Kır”a ait türbenin fotoğrafını paylaşıyorum.

Fransız arşivlerinde karşıma çıkan bu fotoğraf

nasıl olduysa gözlerden kaçmış, Üsküdar Belediyesi

de dahil konuyu yazan, çizen hiç kimse

tarafından bugüne kadar paylaşılmamış!

ÜSKÜDAR’DA BİR AT KABRİSTANI

Bir zamanlar Karacaahmet Mezarlığı’nda yer

alan “At Mezarlığı”, tarihimizin en ilginç mekânlarından

biri olarak kayda geçmiş. Ne yazık ki

bu mekândan geriye hiçbir iz kalmamış. Fransız

arşivlerinde araştırma yaparken bulduğum

bu fotoğraf, muhtemelen At Kabristanı’na ait

tek görsel belge. Yaşamı ve ölümü insanın içini

sızlatan Genç Osman’ın çok sevdiği atı “Sisli Kır”

için yaptırdığı türbenin hikâyesini Murat Bardakçı,

2013 yılında Habertürk gazete ve sitesinde

bakın nasıl anlatmış:

“Sisli Kır, tarihe ‘Genç Osman’ diye geçen II. Osman’ın

sevgili atı idi. Bu at ile beraber büyüyen

genç padişah, can yoldaşının 1619’da dünyasını

değiştirmesi üzerine sanki bir parçası gitmiş gibi

hüzünlendi ve can yoldaşının ismini sonsuza

kadar yaşatmak istedi. Sisli Kır’ın Üsküdar’daki

Kavak Sarayı’nın avlusuna defnedilmesini ve başına

da kitabeli bir taş dikilmesini buyurdu. Emir

yerine getirildi ve böylelikle de tarihin hem ilk

hem de son ‘at evliyası’ yaratılmış oldu. Kavak Sarayı’ndaki

mezar, zamanla sahipleri tarafından

şifa bulmaları umuduyla getirilen hasta atlarla

doldu. Sancı çeken, hastalığa yakalanan yahut

uysal olması istenen atlar Üsküdar’a getiriliyor,

Sisli Kır’ın mezarı üç defa tavaf ettirilip, şifa bulmaları

yahut sakinleşmeleri bekleniyordu.

Derken, Sisli Kır’ın mezarını başka at kabirleri

takip etti. Karacaahmet Mezarlığı’nda günün

birinde ‘atlara mahsus’ bir bölüm açıldı. At

kabristanının, altı adet mermer sütun üzerinde

yükselen bir de kubbesi vardı. Sisli Kır’ın ve

hemcinslerinin mezarlarının yerinde bugün

yeller esiyor. At kabristanının ne şekilde olduğu

ve nasıl ziyaret edildikleri konusu da sadece

eski kitapların sararmış sayfalarında kalmış

ama ata mezar yapma faaliyetinin ardındaki

düşünce açık şekilde biliniyor. Hayvanlar hem

‘Allah ile insan arasında ilişki kuran bir kurban’,

hem de ‘ahlâkî ve manevî hisselerin çıkartılacağı

öykülerin kahramanları’ kabul ediliyorlar,

mezarlarının üzerine taş bile dikiliyor.

Genç Osman’ın atının mezar taşı, kaybolup

gideceği endişesiyle 1900’lerin başında Üsküdar’da

bulunduğu yerden kaldırıldı ve Gülhane’deki

Çinili Köşk’e nakledilip, depoya kondu.

Karacaahmet’teki at mezarlığı ise zamanla yok

oldu ve İstanbul’da tek bir ‘at evliyası’ kalmadı.”

56 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Nostalji

Moda Plajı önüne düşen uçak...

Kurbağalıdere ağzındaki okul...

Vecihi Hürkuş’un hikâyesi

SEYHUN BİNZET

Bana ne zaman sorsalar ne “İstanbulluyum”

derim, ne de “Kadıköylü”…“Ben Kalamış köylüyüm”

demeyi çok severim. Şimdi size bu köyün

sembollerinden bir ağabeyimizi anlatacağım.

Kızıltoprak THY bürosu önüne heykeli dikilen

Vecihi Hürkuş’u...

6 Ocak 1896, Arnavutköy doğumludur. Birinci

Dünya Savaşı’na katılmış, yaralanmış, İstanbul’a

dönmüş ve Yeşilköy’deki Tayyare Mektebi’ne

katılarak pilot olmuştur.Osmanlı pilotu olarak

Kafkas cephesine yollanmış ve burada bir Rus

uçağını düşürerek, ilk düşman uçağı düşüren

pilotumuz olmuştur. Uçağı yara almış, paraşütle

atlamış ve atlamadan uçağı yakarak, Rusların

eline geçmesini önlemiştir. Esir alınmış, Hazar

Denizi’nde bir adaya hapis edilmiş ama kaçarak

İran’a geçmiş, oradan dağ yolları ile Erzurum’a

ulaşmış, sonra da İstanbul’a dönmüştür.

İstanbul artık eskisi gibi değildir; Mondros Mütarekesi

imzalanmış ve İstanbul işgal altındadır.

Her vatansever gibi hemen bir yolunu bulmuş

Vecihi Hürkuş

Vecihi Hürkuş’un kızı Eribe... Vecihi Sivil Tayyare Okulu (1933)...

ve Ankara’ya gidip,Kuvay-ı Milliye’ye katılmıştır.

Ankara ordusunun ilk hava kuvvetleri subayıdır.

Havadan büyük istihbarat işleri yapmış ve

bir Yunan uçağını düşürmüştür. 30 Ağustos

zaferinden sonra kaçmakta olan Yunan kuvvetlerinin

geride bıraktığı uçakları almak için

Gaziemir Havaalanı’na inmiş ve oradaki Yunan

uçaklarına el koymuştur.

Vecihi ağabeyimiz, kırmızı şeritli İstiklal Madalyası

ve TBMM tarafından üç defa takdirname

verilmiş tek Kurtuluş Savaşı kahramanımızdır.

Soyadı Kanunu çıkıncada hep sevgiyle baktığı,

boşlukta uçan hür kuşlardan esinlenip, ‘Hürkuş’

soyadını almıştır. 1925 senesinde ilk uçağı olan

“Vecihi K-VI” tipi uçakla İzmir Seydiköy Havaalanı’ndan

ilk yaptığı uçakla uçan Cumhuriyet

pilotumuz olmuştur.

Koyu’nu seçmiştir. İlk iş olarak Kadıköy Keresteciler

Sokak’ta bir marangozhane kiralamış, 3

ay gece gündüz çalışarak “Vecihi-14” tipi 110 beygirlik

ilk motorlu uçağını inşa etmiştir. Bu uçak

iki paralel kanatlıdır ve Vecihi ağabey, Kadıköy

halkının ve gençlerinin kendine verdiği desteği

hep anlatmıştır. Kurbağalıdere’nin ağzından

havalandığı zaman bütün Kuşdili Çayırı seyirci

dolar ve onu alkışlarla uğurlarmış.

Vecihi Hürkuş’un keşif tayyaresi...

Dünyanın değişimini görmüş,Mussolini’nin

uçak sanayisine verdiği desteği kıskanmış,

savaşı kaybeden Almanya’da kurulan birçok

uçuş okulu gibi bir okul yapmak için Kalamış

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 57


Yaşamın İçinden

Kadıköylü bir Cumhuriyet öğretmeni;

Pervin Öztabağ

okuduktan sonra ilk mecburi hizmetim için

Hacı Bekir’in memleketi Kastamonu Araç’a gittim.

Mecburi hizmetlerim Anadolu’nun çeşitli

yerlerinde sürdü, ardından Kadıköy Anadolu

Lisesi yıllarım başladı. Ancak orada çok çalışamadım,

eşimin rahatsızlığından ötürü emekliliğimi

istedim.”

PINAR BALTACI

Tam 37 yıllık eğitimcilik hayatının ardından

Kadıköy Anadolu Lisesi’nden 1980’li yıllarda

emekli olan Öğretmen Pelin Öztabağ, uzun yıllardır

Kadıköy sakini… Felsefe öğretmeni ve yazar

olan eşi Lütfi Öztabağ’ı kaybettikten sonra

Moda’da birlikte yaşadıkları evlerinde hayatını

sürdüren Kadıköy’ün Pervin Hoca’sı ile hem eğitimcilik

serüvenini hem de mücadele ile geçen

yılları konuştuk.

İLK HİZMET ANADOLU’YA!

Ailesi Batı Trakya’dan Sultanahmet’e göç edince

“Esas İstanbul orası” diye tanımladığı Sultanahmet’te

dünyaya gelen Pervin Öztabağ, başarılı bir

eğitim hayatının ardından kendisini Ankara’da

Öğretmenlik Okulu sınavlarına girerken bulmuş:

“Ben esasında mimar olmak istiyordum, ancak

babamı erken kaybedip, ekonomik sıkıntılar

yaşayınca Öğretmen Okulu’na başvurmaya karar

verdim ve bursla okuyarak eğitim hayatımı

tamamladım. O zamanlar eğitim ve sınav sisteminde

çok ciddi bir hakkaniyet vardı. Her ne

kadar yönetimde Demokrat Parti olsa da Atatürk’ün

kurduğu sistem işliyordu. Öğretmenlik

sınavında gerçekten mesleki yetkinliğe uygun

sorular soruluyor, hiçbir siyasi görüş konuşulmuyordu.

Ankara’da Gazi Öğretmen Okulu’nda

KADIKÖY ANADOLU LİSESİ YILLARI

Pervin Hoca’nın Kadıköy Anadolu Lisesi’nde

çalıştığı yıllar, YÖK kurumunun da kurulduğu

yıllar olmuş: “YÖK kurulduktan sonra Atatürkçü

öğretmenlere baskı arttı ve hatta çeşitli

yerlere dağıtıldılar. Kadıköy Anadolu Lisesi,

tüm Cumhuriyetçi etkinliklere katılırdı. Güzel

zamanlar geçirdik. Çocukların başarı ortalaması

da oldukça yüksekti orada. Fakat eğitimin

yavaş yavaş bozulduğu yıllar da bu zamanlara

denk gelir. Yurtdışında işçi ailelerin çocukları dil

bildikleri için bu okullara yerleştirildiler. Bu durum

da okulların eğitim seviyesini düşürdü. Gelen

çocuklar açısından da sorunlu bir durumdu

bu. Hem Anadolu’daki hem de Kadıköy’deki

öğrencilerimle çok güzel günler geçirdik, ancak

beni daha çok Anadolu’daki öğrencilerim arayıp

sorarlar. Bir de muazzam şekilde koordine

olabiliyorlar. Sanıyorum İstanbul gibi büyük

kentlerdeki insanlar, yaşam meşguliyetinin içine

daha yoğun giriyorlar ama kırsaldakiler eski

günleri biraz daha net hatırlıyor.”

O’NU HAK ETMEK…

Kadıköy’de geçen hayatında çeşitli sosyal ve

kültürel çalışmalarda bulunan Pervin Öztabağ,

aynı zamanda STK’larda da aktif olarak rol almış

bir isim. Pandemi döneminde “Bir Cumhuriyet

öğretmeninin tarihten günümüze bakışı”

önsözüyle kaleme aldığı “O’nu Hak Etmek” isimli

kitabını da yayımlayan Pervin Hoca, kitabını

Kadıköy Anadolu Lisesi, Mayıs 1985...

1980’li yıllarda Moda İskelesi...

Pervin-Lütfi Öztabağ, 1980’li yıllar...

şu sözlerle anlatıyor: “Kitabımda bir eğitimci

olarak Atatürk’ün eğitim sistemini anlattım.

Ülkemizde yaşanan bazı siyasi olayların eğitim

sistemine etkisini de yorumladım aynı zamanda.

Kitabımı, Cumhuriyet’in temel değerleri ve

Cumhuriyet nimetleriyle yetişmiş bir öğretmen

olarak, Atatürk devriminin birçok alanda yok

sayıldığı uygulamalardan duyduğum endişe ve

üzüntü içinde yazdım.”

Pervin Öztabağ, Moda Gönüllüleri

kurucuları arasında yer alıyor ve yakın

zamanda İBB tarafından yeniden

halka hizmete açılan Moda İskelesi’nin

yıllar önce kapanmasına karşı

mücadele veren Kadıköylülerden

biri. Pervin Hoca ayrıca; Atatürkçü

Düşünce Derneği, Cumhuriyet Kadınları

Dernekleri gibi birçok kurumda

gerek yönetici pozisyonunda

gerekse de gönüllü olarak çalışmalar

yürütmüş bir isim.

58 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Proje

Yüksel Dorukhan ve Saruhan Fatih Dalya...

Kadıköy’de örnek bir proje;

Moda Lezzet Atölyesi

BATUHAN KARAMAN

Kadıköy’ün örnek projeleri ve başarılarıyla

adından söz ettiren eğitim kurumlarından Kadıköy

Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, yepyeni

bir projeye daha imza attı. Bu sene hayata geçirilen

“Eğitim, Üretim ve İstihdam” isimli proje

kapsamında okul bünyesinde hizmete giren

Moda Lezzet Atölyesi ile Aşçılık Bölümü öğrencileri,

okurken mesleklerini tecrübe imkânı da

buluyorlar. Öğrenciler bir yandan teorik ders

alırken, diğer yandan okula kurulan ekmek fırını

ile pratikte de mesleki deneyim kazanma

olanağına sahip oluyorlar. Milli Eğitim Bakanlığı

bünyesinde gerçekleştirilen projeyi yerinde

gözlemleyerek, hem öğretmen ve öğrencilerden

hem de okul yönetiminden görüşler aldık.

Kadıköy Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü

Mehmet Taşcı, projenin yeni nesillere

erken yaşta meslek edindirmek için önemli

olduğunun altını çizerek, dergimize şu açıklamalarda

bulundu: “Okulumuz öğretmen ve

öğrencileri adına söyleyebilirim ki bu projeden

çok memnunuz. Öğrencilerimizin mesleklerine

dair erkenden deneyim kazanması, bizler için

mutluluk verici. Ekmek fırını ve satış bürosunun

bir arada olması, aynı zamanda bu sene okulumuz

için bir sermaye oluşturdu. Öğrencilerimiz

ekmeği kendileri yapıp, ardından da satış

sürecinde bulunuyorlar. Aynı zamanda yemek

de yapıyorlar. Böylelikle okulumuzdan mezun

olan öğrenciler ustalık ve kalfalık belgesi alarak,

iş yeri açma hakkına da sahip oluyorlar.”

“HER ŞEY ÖĞRENCİLERİN EMEĞİ”

Moda Lezzet Atölyesi’nin usta öğreticisi Furkan

Gök ise dergimize şunları aktardı: “Moda Lezzet

Atölyesi’nde üç öğrenci, bir de eğitmen olarak

görev yapıyoruz. Öğrenciler, yemeklerin yanı

sıra servisin nasıl yapıldığına dair detaylara da

hâkim oluyorlar. Kadıköylülerin bilmesi gerekir

ki burada yiyecekleri her şey, gençlerin emeği!

Sadece su ve kutu içecekler dışarıdan geliyor.

Hedefimiz, öğrencilerimizi mezun olduklarında

sektöre hazır hâle getirmek.”

“HEM KENDİMİZİ GELİŞTİRİYORUZ

HEM DE BELGELERİMİZİ ALIYORUZ”

Görüşlerini aldığımız Kadıköy Mesleki ve Teknik

Anadolu Lisesi Aşçılık Bölümü öğrencileri

Tarık Gül ve Ceren Çelik de; “Bizler bu projeden

çok mutluyuz. Okul bittikten sonra sektöre girdiğimizde

büyük bir tedirginlik yaşayacağımızı

düşünürken, şimdi hepimiz mesleği elimize aldık.

Yemeklerimizde hijyene özen gösteriyoruz

ve ekipçe çalışıyoruz. Takım çalışmasını öğrendiğimiz

için de okulumuzu yarışmalarda kolaylıkla

temsil etme olanağı buluyoruz. Hem elde

edilen gelir de okulumuza gittiği için çok mutluyuz.

Kısacası, hem kendimizi geliştiriyor hem

de belgelerimizi alıyoruz” şeklinde konuştular.

Aşçılık Bölümü öğrencisi Tarık Gül, Okul

Müdürü Mehmet Taşçı, Aşçılık Bölümü

öğrencisi Ceren Çelik (önde) ile Usta Öğretici

Faruk Gök, Aşçılık Bölümü öğrencisi Saruhan

Fatih Dalya, Müdür Yardımcıları Merve

Borazan ve Murat Yeldan (arkada).

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 59


Objektifimden

Osmanlı’nın doğu-batı sentezi;

BEYLERBEYİ SARAYI

İhtişamın ve zarafetin yanında,

ironik bir ‘hapis’ hikâyesi…

YİĞİT UYGUN

Osmanlı’nın Anadolu yakasındaki tek sarayı;

Beylerbeyi! Şüphesiz İstanbul’un bu tarafında

sayısız köşk, kasır, yalı yapılmış Osmanlı’da ama

saray yok. Sadece bundan değil önemi, anlatacak

hikâyesi çok!

Aslında burası, ana saray ve çevresindeki köşklerden

oluşan bir kompleks olarak tasarlanmış.

Bu kompleksin büyük bölümü günümüze ulaşmayı

başarmış. Bir-iki mekân zamana direnememiş

sadece. Beylerbeyi ve civarının geçmişteki

adı ‘İstavroz Bahçeleri’. Bizans döneminde

II. Constantin buraya çok büyük bir haç diktirmiş.

‘İstavroz’ adı buradan. Osmanlı ise ‘Has

Bahçe’ demiş buralara. İmparatorluğun yazlık

sarayı, aynı zamanda yabancı konuklarında

ağırlandığı bir yer.

Bölgedeki ilk yapı, II. Selim’in kızı Gevher Sultan’a

ait. Osmanlı’da iz bırakan padişahlardan

olan IV. Murat’ın bu mekânda doğduğu söylenir.

Ancak ünlü padişahın doğumuna ilişkin farklı

söylemler de var. Sonraki dönemlerde bölge civarında

I. Ahmet’in, III. Ahmet’in, I. Mahmut’un

kasırlar, köşkler, yalılar yaptırdıkları bilgileri var.

Yıllar sonra III. Mustafa döneminde ayakta kalmış

yapıların yıktırılıp, arazilerin halka satışı söz

konusu. Daha sonraları II. Mahmut zamanında

bu arazilerin tekrar geri alındığını görüyoruz.

Padişah II. Mahmut, 1829’da ahşap bir saray yaptırıyor

ve saray çevresinde de köşkler, bahçeler…

Bu kompleksi açalım; zira büyük ölçüde günümüzde

de devam ediyor. Ana sarayın devasa

bahçesinde iki ayrı küçük Deniz Köşkü yer alır.

Sarayın arka tarafındaki setlerde de ‘Mermer

Köşk’, ‘Ahır Köşk’ ve ‘Sarı Köşk’ yükselir. Kademeli

bir arazi yapısı olduğundan, arka sıradaki

sistem beş set olarak planlanmış. Tabi ki alan

büyüklükleri değişken...

Denize sıfır konumdaki iki ayrı Deniz Köşkü,

manzaraları ile sıra dışı. Bu köşklerin devamında

da gerçekten özel tasarlanmış iki adet kapı

var, denizden tekne ile saraya gelen konukların

karşılanması için. Aynı mimariye sahip iki kapıdan,

çıkışa yakın olanı daha görkemli. Hem kapı

hem de üstteki Osmanlı tuğrası şık.

60 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Objektifimden

Köşklerin dış tavan süslemeleri de gerçekten

görülmeye değer. Taşıyıcı dış sütunlarda geleneksel

Helen mimarisinin izleri görülür. Korint

düzenli gibi tasarlanan sütunlar, çağlar öncesinden

haber verir gibi… Bu düzen, ana sarayın

tekli ve ikili dış yapı sütunlarında da var.

Abdülmecid’den sonra tahta geçen Abdülaziz,

dönemine göre kısmen daha Batılı bir hükümdar.

Avrupa’da geziye çıkan ilk padişah mesela!

Sonrasında bu ziyaretlerin iadesi için gelenler,

kalanlar da var. Abdülaziz, babası II. Mahmut’un

yaptırdığı, yanmış ve kaderine terk edilmiş ahşap

sarayı yıktırır. Yıl 1861… Dönemin ünlü mimarları,

aslında mimar bir aile demek gerekir,

Sarkis ve Agop Balyan’dan burada yepyeni bir

saray yapmalarını ister.

İnşa yaklaşık 4 yıl sürer ama beklemeye değer!

Ermeni asıllı mimarlar, 1865’te açılışı

yapılan sarayda Barok ve Rönesans stillerini

ortaya koyarken, mimaride doğu esintilerinden

de yararlanırlar. Dolayısı ile Beylerbeyi

Sarayı, sentez bir yapı olarak yükselir. Ve görkemlidir...

nizi ve denizciliği yansıtan özel çizimler önemli

roller oynuyor.Bu çalışmaların bir bölümü için

yurtdışından getirilen ve konularında gerçekten

usta sanatçılardan yardım alınmış.

Köşklerdeki havuzlar özel, bu yaklaşım ana sarayda

da devam etmekte. Beylerbeyi Sarayı’nın

zemin katında, üzeri camekânla kapatılmış bir

havuz var. Üstelik denizden su çekme tesisatı

ile! Dahası, ikinci katında havuzu olan tek saray

burası! Olası serinlik katsın diye ve görsel zenginlik

anlamında düşünülmüş. Bence olağanüstü

fikir... Ortadaki fıskiye, çevredeki devasa objeler

ve hemen arkadaki bir üste çıkan görkemli

merdivenin oluşturduğu arka plan ile karelere

yansıyan fotoğraf olağanüstü. Birde bu fıskiyenin

çalıştığını, su sesini, oluşan görseli yaşayın

hayalinizde… Buna, sihirden başka ne denir?

Arkadaki setlerde devasa ağaçlar, bitkiler ve

çiçekler ile keyifli yeşil bir dünya yaratılmak istenmiş.

Yukarıda, sona doğru ‘Mermer Köşk’ yer

alıyor. Burası aslında bir av köşkü... Tek katlı, bir

salon ve iki odadan oluşmakta ama salonunda

havuz var. Kaplama mermerler ve işçilik enteresan.

‘Ahır Köşk’ ise adı üstünde, atların muhafazası

için. ‘Has Ahır’da denmiş. Burada da bir

havuz ve yirmi bölümlü bir barınak mevcut...

Duvarlardaki hayvan figürleri ilginç.

Son set ‘Sarı Köşk’e ait... Üç katlı yapıda, tüm katlarda

bir salon ve iki oda var. Tüm bu alanın içinde

havuzlara, çeşmelere rastlıyoruz. Zamanında

bazı özel hayvanlar da beslenmiş. Ana sarayın hemen

yanındaki tarihi tünel de enteresan. O da ilk

saray kompleksinin bir parçası.1829-32’ye tarihlenen

tünelden sarayın içine geçişler olduğu söyleniyor.

Bir süre karayolu olarak da kullanılmış.

Sihir burada da bitmiyor bu salon için, yine

bir ilk var! Osmanlı’da heykeli olan tek padişah

Abdülaziz’dir. Kendi isteği ile yaptırdığı, O’nu at

üzerinde betimleyen bronz heykel de bu salonun

devamında! İngiliz sanatçı Charles Fuller’ın

tasarımı, küçük bir eser ama başarılı. Floransa’da

yapılan çalışmanın bronz dökümü München’de,

Almanya’da yapılmış.

Şimdi gelelim ana yapıya; yazlık saray ya da

‘Beylerbeyi Sarayı’…II. Mahmut’un yaptırdığı ahşap

saray bir yangın geçirir, neredeyse kullanılamaz

hâle gelir. Bu yangın sırasında Padişah Abdülmecid

de saraydadır ama kurtarılır. Bu olay

ile beraber sarayın uğursuz olduğu söylemleri

dolaşmaya başlar ve kaderine terk edilir.

Tabi salt mimari olarak değerlendirmek doğru

olmaz bu güzelliği. İç düzenlenme, dekorasyon

biçimi büyük önem taşır. Şüphesiz kumaşların,

döşemeliklerin, perdelerin, kullanılan aksesuarların

büyük etkisi vardır bu sihirde. Yeni yapılan

bu sarayda 24 oda, 6 salon, 1 hamam ve 1 banyo

görüyoruz. Dikdörtgen planlı yapının üç adet

girişi var. Doğal olarak haremlik ve selamlık

ayrımı ile tanımlanan iç yapıda, kuzey taraftaki

harem, döşeme ve dizayn anlamında sade, basit

çizgilere sahip.

Güney taraftaki Mabeyn-i Hümayun’da ise daha

üst bir çizgiden söz etmek gerekir, düzenleme

adına. Bodrumun dâhil edilmesi ile üç katlı bir

yapı olarak karşımıza çıkan Beylerbeyi Sarayı’nda

mermer ve ahşap son derece orantılı ama

gerçekten şatafatlı denebilecek nitelikte kullanılmış.

Şüphesiz bu şatafatta altın işlemeler,

tavan ve duvar süslemelerinde kullanılan hat

sanatı ve tabi Abdülaziz’in özel tutkusu olan, de-

Sarayın kimi salonlarında, zeminde de çok ciddi

bir sanat yatıyor. Kimilerinde 1 metrekarede

1 milyon düğümün atıldığı Hereke halıları, ihtişama

davet çıkarıyor. Kuşkusuz başka halılar da

var ama özel olgu, çok başka zemine dair! Malum,

saray denize sıfır ve onun etkisi ile nem oldukça

yüksek. Mısır’dan getirilen zemin örtülerini

göreceksiniz sarayın değişik bölümlerinde.

Bu örtü biçimi, sarayın içinde deniz etkisinden

kaynaklanan nemi içine çekerek, oluşan hava

sirkülasyonuyardımıyla yapı içindeki oluşabilecek

küf olasılığını neredeyse sıfıra indiriyor.

Binanın her yanında; tavanlarda, duvarlarda

yaşatılan süsleme sanatının en güzel örneklerinin

günümüze hiçbir biçimde yıpranmadan

gelmesinin temel sebebi bu!

Beylerbeyi Sarayı’nın salonlarının görkemi hep

konuşulur. ‘Mavi Salon’ ve devamında ‘Havuzlu

Salon’ herhalde en özellerden... ‘Valide’ sultanların

kullanımı için tasarlanan ve yabancı konuk-

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 61


Objektifimden

Sarayda kullanılan süsleme ve objeler de özel.

Devasa vazolar ve avizeler ile saatler buna örnek.

Bazılarının hediye edildiği söylenir. Kristaller

mesela ilginçtir. Binbir desenli, orijinal fırınlanmış

toprak ürünler çok görkemli. Özellikle

tavan ve duvar süslemeleri ile bir araya gelince

oluşan görünüm sıra dışı!

ların ağırlandığı salonlar da bir başka. Ve elbette

kalabalık yemeklerin alınabileceği ‘Yemek Salonu’.

Peki; sarayın en basit odası neresi derseniz,

cevabı basit! II. Abdülhamit’in yaklaşık 6 yılını

geçirdiği oda!

Bir yatak, çalışma masası, bir kaç sehpa ve bir

seperatör. Belki birkaç da aksesuar… Bu oda,

padişahın ölümünde dek O’na yuva olmuş. II.

Abdülhamit, tahttan indirildikten sonra bir süre

Selanik’te yaşar. Balkan Savaşları sonrası güvenlik

amacı ile İstanbul’a getirilir ve son yıllarını

Beylerbeyi Sarayı’nda geçirir. Burada da ölür.

Odasına o gözle bakmalı…

Osmanlı’nın yazlık sarayında ağırlanan çok

önemli konuklar var. III. Napolyon’un eşi Eugenie,

burada ağırlanan ilk yabancı özel konuk. Yıl

1869… Peki son? 1934’de Ulu Önderimizin konuğu

olan İran Şahı Rıza Pehlevi. 1860’lar ve 70’lerde

prensler, imparatorlar, kraliçeler ve şahlar

ağırlanmış. Gereğinden fazla kalıp gitmesi için

dua edilenler de olmuş. Buraya bağlanmışlar

demek ki, yabancı olsalar da!

Gelelim Ana Saray’ın bahçesine… Şık bir peyzaj

dönemine göre. Burada en önemli unsur, yüzyıllık

manolya ağaçlarıdır. Nefis fotoğraf verirler

ve saraya çok yakışırlar.Sadece manolya değil

elbette; ıhlamurlar, kayınlar, meşeler, kestane

ve dişbudaklar süsler buraları. Benzer peyzaj,

yukarıdaki setlerde de fazlasıyla gözlenir. Ana

Saray’da bu görkemli peyzajla bütünleşen heykeller,

Beylerbeyi Sarayı’na apayrı bir hava katar.

Paris’te yaptırıldığı söylenen eserler arasında,

özellikle aslan ve kaplan heykelleri ön plana çıkar.

Kaplan heykelleri, doğurganlığı betimleyen

tasarımlarda, ana ve yavru ile ‘anaçlık- annelik’

teması ile özeldir. Aslan heykellerinde ise durum

çok daha farklı... Sarayın giriş kapılarında,

iki yanda yer alan tasvirler gücü simgeler. Ancak

bir tanesi diğerlerinden ayrışır. Bir aslan, sağ

pençesi ile bir küreyi, olası dünyayı zapt etmiştir.

Ne demek istenmiş acaba? Geyik tasvirleri

de ilgi çekicidir. Abdülaziz döneminde yapılmış

heykellerin yirmi civarı günümüze ulaşabilmiş.

Beylerbeyi Sarayı, ünlü mimar Vedat Tek tarafından

1909’da yenileniyor. Döneminin son

derece özel sanatçısı… Ana Saray’ın görkemli

bahçesindeki bir-iki yapı ile hayvanların korunduğu

yerler ve basit çaplı bir tıbbi merkezin günümüze

ulaşamadığı söylenir. Ulaşanlar zaten

çok değerli! Ulu önderimiz eşliğinde, 1936’da

Balkan Oyunları Festivali burada yapılmış.

Beylerbeyi Sarayı gerçekten çok önemli değerler

barındırıyor. Kentte yaşayanlar zaten bilmeli,

peki İstanbul dışındakiler?

62 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Resim, sinema, tiyatro, fotoğraf,

edebiyat sanata dair her şey…

İSTANBUL’UN

KÜLTÜR & SANAT

DERGİSİ

Sanat ve kültürün yeni heyecanı İSTANBUL SANAT Dergisi’nde

resim, sinema, tiyatro, fotoğraf ve edebiyata dair içeriklere kolayca

ulaşabilir, alanında uzman isimlerin ilk defa yayınlanan köşe yazılarını,

röportajlarını büyük bir keyifle okuyabilirsiniz…

fi

istanbulsanatdergisi

www.istanbulsanatdergisi.com


Zanaatkâr

Beyoğlu’ndan Kadıköy’e,

geçmişten bugüne terzilik mesleği

PINAR BALTACI

1970’li yılların başında memleketi Sivas’tan İstanbul’a

göç eden Hasan Hüseyin Akpınar, Beyoğlu’nda

başladığı terzilik mesleğini yaklaşık

20 yıldır Kadıköy’de sürdürüyor. O dönemler

mesleğinin popüler ve tercih edilen bir meslek

olduğunu ifade eden Akpınar, “Artık bayramlardan

önce bile iş yapamıyoruz” diyor.

MESLEĞİN PARLAK YILLARINDA

BEYOĞLU’NDA!

Beyoğlu’nda terzilik mesleğini öğrenen ve ardından

işlerini büyüterek bir süre atölye işleten

Hasan Hüseyin Akpınar, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Eskiden şimdiki gibi değildi, herkes

kıyafetlerini diktiriyordu. Beyoğlu’nda uzun

süre Oben Mağazaları’nın sahibi Abdullah Bey

ile çalıştım. Çok sayıda ünlü isim de geliyordu.

Mesela, Tekin Akmansoy’un kızı Alev Esen sık

sık dükkâna uğrar, elbiseler diktirirdi. Mesleğimizin

parlak dönemiydi o zamanlar. O dönemlerin

ardından yolum Kadıköy’e düştü, neredeyse

20 yıldır burada çalışıyorum. Şu an Şadırvan

Pasajı’ndaki bu dükkânı, vefat eden bir meslektaşımın

ardından devraldım. Yani bu dükkânın

neredeyse bir 40 yılı var. Onun döneminden

kalma 40 yıllık ipler hâlâ duruyor.”

“TERZİLİK MESLEĞİNİN

EN ZOR DÖNEMİNİ YAŞIYORUZ”

Günümüzde ise terzilik mesleğinin en kötü günlerinin

yaşandığının altını çizen Hasan Bey; “Mesleğimiz

artık son demlerini yaşıyor, çünkü hiç

kimse kıyafet diktirmeye gelmiyor. Herkes seçenek

çok olduğu için hazır alıyor. Gençler özellikle

çok nadir uğruyorlar. Gelenler de çok beğendikleri

bir kıyafeti daha ucuza dikmemizi istiyorlar.

Eski Kadıköylülerden hâlâ hayatta olanlar da

uğruyorlar. Onların yine terziye giysi diktirme

alışkanlığı var ama yaşlandıkları için sürekli gelip

gidemiyorlar. Daha çok tadilat işleri yapıyoruz. Kısacası,

şu an sadece vatandaşa hizmet etmek için

çalışıyoruz. 1970’li yıllardan bu yana mesleğin en

zor dönemini yaşıyoruz” şeklinde konuşuyor.

Günümüzde artık terzilik mesleğinde

çırak yetişmediğinin altını çizen

Hasan Hüseyin Akpınar’a göre; “Terzilik

mesleği benim jenerasyonum

ile bitecek. Eskiden özellikle bayramlardan

önce, günde iki saat uyuyarak

çalışırdım. Ancak artık o dönemler

bitti. Özellikle son bayramda

arife günü, dükkânı erkenden kapatıp

eve gittim. Çünkü inanın ki

hiç iş olmadı. Artık herkes her gün

bayrammış gibi giyiniyor. Bayramın

bu anlamda hiçbir özelliği kalmadı,

tabii mesleğimizin de...”

64 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


İçimizdeki Yabancı

Yunanistan’dan Kadıköy’e

gazetecilik

serüveni

PINAR BALTACI

On senedir İstanbul’da yaşayan Yunan gazeteci

Vana Stellou, tam üç yıldır da Kadıköy Yeldeğirmeni

sakini... Gazetecilik mesleğini Türkiye’de

sürdüren ve farklı şehirlerde röportajlar yapan

Vana, gerçek bir İstanbul aşığı...

Kadıköy’den önce yedi yıl Sultanahmet’te yaşadığını

ifade eden Vana Stellou; “Türkiye’ye

geldiğim 2012 yılından bu yana gazetecilik mesleğime

burada devam ediyorum. Yunanistan’da

Dışişleri Bakanlığı’nın basın ofisinde çalışıyordum.

Türkiye’de ise hem Yunanistan Medya

Grubu’na buradan haberler ilettim hem de TRT

Yunanca için söyleşiler yapmaya başladım. Her

gün radyoda da canlı röportajlar yapıyorum.

Sadece İstanbul değil, tüm Anadolu’da çeşitli röportajlar

yapıyorum. Özellikle Mardin, Gaziantep

ve Hatay gibi şehirler beni çok etkiledi. Çünkü

çok büyük ve büyüleyici bir kültür var orada.

Bunun yanında Karadeniz’den İç Anadolu’ya ve

Ege’ye kadar çok yeri gezdim. Türkiye’de en çok

kahvaltıları seviyorum. Kahvaltı yapmadan evden

çıkmamaya başladım. Türkiye, bana güzel

bir kahvaltı kültürü öğretti” dedi.

“BURADAN UZAKLAŞTIĞIMDA

DEPRESYONA GİRİYORUM”

Sultanahmet’in ardından yine çok kültürlü

yapısıyla bilinen Yeldeğirmeni’ne yerleşen ve

Kadıköy’de kendini çok özgür hissettiğini belirten

gazeteci, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yeni

mahallem Yeldeğirmeni, bana kalırsa Kadıköy’ün

en güzel mahallelerinden. Üç farklı din

ve kültürün buluşma noktası adeta. Burada bir

kilise, sinagog ve cami bir arada... Üç kültür yıllar

önce de birlikte yaşıyorlarmış, şimdi de öyle.

Kadıköy’de her türlü kültür ve tarih var. Aynı

zamanda çok fazla yabancıya da kucak açıyor.

Benim Yunanistan’dan gelen, burada çalışan ve

hatta evlenen çok sayıda arkadaşım var. Bunun

yanında Türkiye’de bizim kültürümüze de çok

benzeyen Ege kültürü var. Kültürel anlamda

müzikler, yemeklerimiz ve samimiyetimiz aynı.

Ben buradayken Yunanistan’dan hiç uzaklaşmamış

gibi hissediyorum kendimi. Türkiye

benim memleketim gibi... Türkiye’den bir hafta

dahi uzaklaşsam depresyona giriyor ve kendimi

çok kötü hissediyorum.”

“TÜRKİYE MODERN BİR ÜLKE”

Vana’ya göre Türkiye, dışarıdan görünenin ve

algılananın aksine çok modern bir ülke: “İstanbul’un

Kadıköy dışında Beşiktaş ve Ortaköy gibi

ilçelerini de çok beğeniyor ve modern buluyorum.

Zaten Türkiye, modern bir ülke bana kalırsa.

Türk gençlerinin geleneksel yaşamın dışında

yepyeni hayatlar inşa ettiklerini görüyorum.

Gençlerin yaşam biçimlerini Avrupa’dakilerden

çok da farklı görmüyorum. Üstelik Avrupa

ülkelerine göre çok da büyük bir ülke. Yunanistan’da

yaşarken İstanbul’u hiç bilmiyordum

ama burayı seveceğime emindim. O yüzden

gelip ziyaret etmeye korktum, çünkü gelirsem

buradan ayrılmayacağımı biliyordum. Yunanistan’da

şöyle derler; ‘Güzellikler en çok korkutan

şeyden gelecek.’ Nitekim öyle de oldu.”

HER HAFTA SALI PAZARI ZİYARETİ

Vana’nın Kadıköy’de neler yaptığını da konuştuk:

“Konser ve festivalleri çok sık takip ediyorum.

Süreyya Operası favori mekânlarımdan,

programı genelde çok iyi oluyor. Eski tarihi

lokantalara da çok sık gidiyorum. Özellikle Kadıköy’ün

meyhanelerine bayılıyorum. Bahariye’de

Ali Suavi Sokak’ta, ayrıca buradaki sanatçı

atölyelerinde de sık sık vakit geçiriyor ve oradaki

workshoplara katılıyorum. Bunun yanında

sinema ve tiyatrolara da sıklıkla gidiyorum. Çok

iyi işler üretiliyor Türkiye’de. Bunun yanında

Salı Pazarı’na her hafta giderim. Oradakilerle de

arkadaş oldum.”

“YUNANİSTAN’A GİDEN RUMLAR

BURAYI ÇOK ÖZLÜYORLAR”

Geçtiğimiz sayıda kapak konusu olarak Adalar’a

yer vermiş, Türkiye’den Yunanistan’a zorunlu

göç etmek durumunda kalan Rumları

konuşmuştuk. Vana Stellou tanıklığında, Türkiyeli

Rumların Yunanistan’daki yaşamlarını da

dinledik: “Buradan göç eden çok sayıda Rum

ile tanıştım Yunanistan’da. İstanbul’dan her

bahsettiklerinde uzun uzun ağlıyorlar. Burayı

hatırlamak onları üzüyor. Günümüzde gelip,

çocukluklarının geçtiği Adalar’ı ziyaret ediyorlar.

Hatta bazılarının evlerinin de durduğunu

biliyorum. Gökçeada ve Bozcaada’da da öyle…

Burada bir hayatları vardı. O günleri özlediklerini

duyuyorum. Buradan götürdükleri kültürü

de Atina’da devam ettiriyorlar. Yemek kültürü,

zanaat bilgileri vs...”

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 65


Festival

Tehlike Altındaki Diller Masal Festivali’nin

ev sahibi Kadıköy!

Festival kapsamında Lazcadan Pomakçaya, Çerkesçeden Süryaniceye

15 farklı dilde masallar anlatıldı; tarihin ve kültürün en değerli öğeleri,

Tehlike Altındaki Diller Masal Festivali’nde yaşatıldı.

PINAR BALTACI

Avrupa Birliği’nin desteğiyle Laz-Çerkes Sivil

Toplum Ağı Projesi kapsamında hayata geçirilen

“Tehlike Altındaki Diller Masal Festivali”, geçtiğimiz

aylarda İstanbul’da Kadıköy Belediyesi

Yeldeğirmeni Sanat’ta gerçekleşti. Bulunduğu

ülke topraklarında, UNESCO tarafından tehlike

altında olduğu tespit edilen bütün dillerin konuşurlarını

ve masallarını bir araya getirmesiyle

dünyada yapılan ilk masal festivali olan etkinlikte,

Süryani ve diğer azınlık kültürlerine dair

araştırmalarda bulunan Özcan Geçer ise “Her

Dil Tarihin Arşividir” başlığıyla tehlike altındaki

dillere özel bir sergi düzenledi.

Serginin detaylarına dair bilgiler aktaran Geçer,

şu açıklamalarda bulundu: “Bildiğiniz üzere

ana dil, soyut bir konu. Konuyu sergiyle soyuttan

somuta taşımak da zira bir o kadar zor.

Özcan Geçer

Bu konuyla ilgili çalışmaları incelerken, UNES-

CO’nun dünya çapındaki yarışmacılara açtığı

‘Ana dil önemlidir’ temalı yarışmaya rastladım.

Bu yarışmadaki posterlere ulaştım ve kendime

göre uygun, güzel bulduğum 100 tanesini seçtim.

Bu 100 posterin sahibine tek tek ulaşarak,

Türkiye’de kültürel projeler yaptığımdan bahsederek,

posterleri sergide kullanmak istediğimi

söyledim. 50 tanesi gönderdi ve bazıları posterlerinin

üzerindeki yazıları, Süryanice harfleri

modifiye ederek gönderdiler.

66 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Festival

Serginin bir ayağı posterlerden oluştu, diğer

ayağı ise alfabenin gelişimiyle alakalıydı. Bugüne

kadar kullandığımız bütün harflerin antik

dönemden bu yana nasıl bir dönüşüm içerisinde

bulunduğunu anlatmaya çalıştım ve harflerin

de nasıl doğadan esinlendiklerini gösterdik.

Mesela, A harfinin bir öküz başı figüründen

nasıl evrildiğini anlattık. Mesela, M harfiyle ilgili

suyun dalgalı olma hâlinin zaman içerisinde yazılarda

M’ye dönmesi gibi bilgiler vermiştik. Bu

da farkındalık yaratan bir işti.

ANA DİLİN TAŞIYICISI ANNELER DE

SERGİDE YER ALDI

Bir diğer işimiz, 1905 yılında Mardin’de yaşayan

iki Süryani kadının kostümlerinin sergilenmesiydi.

Gümüş kemerlerine kadar sergiledik. Ana

dilin taşıyıcısı da isminden de anlaşılacağı üzere

anneler olduğu için de güzel bir temsil oldu. Bu

sergilemeden de bir metafor çıkardım. Kurguda

bir tanesinin eline antika bir anahtar verdim

ve bir seramik sanatçı, onların seramik örneğini

yaptı. Şöyle bir hikâye kurguladık: ‘Ölüm döşeğinde

olan yaşlı bir kadın, çok uzaklarda olan torunlarını

hazinenin yerini söylemek için yanına

çağırır. Torunları gelir, kadın son nefesini verirken

hazinenin yerini söyler, ancak ana dili bilmeyen

torunlar kadını anlamazlar. Kadın böyle

ölür.’ Bu da izleyiciler için etkileyici işlerden biriydi.

Bir başka işimiz ise ‘Hasret Rüzgârı’ isimli

bir projeydi. O da bir Süryaninin toprağına olan

özleminin anlatıldığı bir çalışmaydı. Sergideki

diğer çalışmalar ise video projeleriydi.”

SÜRYANİLERİN TÜRKİYE’DEKİ

NÜFUSU SADECE 15 BİN

Diyarbakır’da doğup büyüyen ama aslen Mardinli

bir Süryani olan Özcan Geçer ile etkinliğin

yanı sıra Süryani kültürünün bugünlerini de

konuştuk. Avrupa ülkelerine göç eden Süryanilerin

sayıca çok fazla olduğunun altını çizen

Geçer; “Biz Türkiye’de şu an 15 binlik bir nüfusuz”

dedi ve ekledi: “Türkiye’de Süryani toplumu

olarak çok azınlıktayız. 80 milyonda 10-15

binlik bir nüfusuz. Bir İsveç’te bile 300 bin kadar

Süryani olduğunu biliyoruz. Bunların yaklaşık

200 bini Türkiye kökenli. Çok büyük bir

göçün sonucunda azlık-çokluk düzleminden,

varlık-yokluk düzlemine geldiğimiz bir noktada

tabii ki çok daha hassas ve mücadeleci olmanız

gerektiğini fark ederek, Süryani kültürüne dair

çalışmalarımı hızlandırdım. Çünkü kaybolan

değerlerin özellikle kültürel mirasta, sözlü tarih

gibi çalışmalarda yaşaması gerekiyor. Yaşlılar

yaşlandıkça hafızalarını kaybediyor ve birtakım

bilgiler silinmeye başlıyor. Amacım tüm değerleri,

silinmemişse yaşatmaya çalışmak, silinmişse

hafızada duran kadarını kurtarabilmek.

SÖZLÜ GELENEĞİN EN BÜYÜK

TEMSİLCİSİ OLAN MASALLAR

ANLATILDI

Çalışmalarımı hayata geçirirken de modern ve

gelenekseli birleştiren sanatsal işler yapmaya

çalışıyorum. Video yerleştirme, üç boyutlu teknolojiler

gibi... Ayrıca bu süreçte farklı kültürlerle

birlikte hareket etmesinin gerekliliğine sahip olduğum

bir bilinçle de Avrupa Birliği projelerini

takip ettim ve azınlık kültürleriyle ilgili çalışmalara

katıldım. ‘Tehlikede Altındaki Diller Ağı’ ile

de bu süreçte tanışma olanağı buldum. İlk olarak

Dünya Ana Dili Günü’nde etkinlikler yapmaya

başladık. Bu projeler kapsamında da dünyada

ilk olarak nitelendireceğimiz Tehlikede Altındaki

Diller Masal Festivali’ni yaptık. Yaklaşık 14 dilden

konuşmacılar katıldı ve sözlü geleneğin en büyük

temsilcisi olan masallar anlatıldı.”

“MARDİN, MİDYAT BİZİM İÇİN

KUTSAL BÖLGELER”

Mardin’deki Süryani kültürünün bugününe de

değinen Geçer, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Mardin

tabii şu an için çok turistik bir yer. Oradaki

Süryaniler, Türkiye’deki 15 binlik nüfusun içindeki

1-2 binlik nüfus. Bizim için Mardin, Midyat çok

kutsal bölgeler. Mardin merkez çok kozmopolit

bir yer, fakat diğer yandan da Arapça çok hâkim

olduğu için merkezdeki Süryaniler, Arapça konuşurlar.

Ancak Midyat’taki köyler homojen bir

yapıda olduğu için Süryanice konuşurlar. Yani

aynı halk, aralarındaki birkaç saatlik yol mesafesinde

farklı dillerde konuşuyorlar. Çocukluğumdan

bu yana çok farklı kültürleri bir arada

görme olanağına sahip oldum. Diyarbakır’da

Türkçe, Kürtçe ve Arapçanın konuşulduğu bir

ortamdan kendi aile içimde çok farklı bir alfabeye

sahip olan Süryaniceyi duydum. Sonra kilisemize

gittim; bambaşka resimler, devasa kitapları

gördüm. Daha önce görmediğim harfler, ilahiler,

tütsü kokuları... Bu başka başka atmosferleri

tadarak şunu fark ediyorsunuz; ailemin bana

gösterdiği kültürden çok başka kültürler de var.

İşte bu merakı doğuruyor. Bu merak da beni

zamanla hem kendi kültürümü hem de başka

kültürleri araştırmaya itti.”

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 67


Sivil Toplum

KA.DER Kadıköy Şubesi,

yeni sezona yeni yönetimiyle hazır

PINAR BALTACI

Kadınların ve erkeklerin her alanda eşit olarak

temsil edilmelerini savunan ve kadın-erkek

eşitliğini demokrasinin bir gereği olarak kabul

eden kadın örgütü Kadın Adayları Destekleme

Derneği (KA.DER)’in Kadıköy Şubesi Yönetim

Kurulu Başkanı Ayşegül Kansar ve yönetim

kurulu üyeleriyle bir araya geldik. Kadın mücadelesini

üniversiteden yerel yönetimlere ve öğrenciler

bazında ele alan yönetim kurulu üyeleriyle

faaliyetlerini hızlandırdıklarını ifade eden

Başkan Ayşegül Kansak, KA.DER’in mücadele

alanına ve önemine şu sözlerle değindi:

“KA.DER Kadıköy’ün bu dönem başkanıyım.

Daha önce Kadıköy Şubesi’nde sayman ve

yönetim kurulu üyesi olarak çalıştım. Ondan

sonra genel merkezde bir dönem genel başkanlık

ve disiplin kurulu başkanlığı yaptım. 15 yılı

aşkın süredir KA.DER’de çalışmalarıma devam

ediyorum. KA.DER, 1996 yılından bu yana faaliyetlerini

sürdüren ve kadınların karar mekanizmalarında

yer almasının gerekliliğini savunan

bir kadın örgütü. Hem politika ve siyasi hayatta

hem de genel olarak temsilde kadının daha da

ön saflarda yer almasının gerekliliğini savunan,

artı fermuar sisteminin oturmasının gerekliliğini

destekleyen bir dernek.

Türkiye genelinde Mersin, Adana, İzmir ve Ankara

gibi illerde şubelerimiz var. Ana merkezimiz

de İstanbul Mecidiyeköy’de ve onlar da aktif

olarak faaliyetlerini sürdürüyorlar. Esasında

şube olarak çok daha fazlaydık, ancak ne yazık

ki pandemiden de önce siyasi atmosferin etkisiyle

bazı şehirlerdeki şubelerimiz kapanmak

Ayşegül Kansak

zorunda kaldı. Her ne kadar elimizden geleni

yapıp, faal olmaya çalışsak da kadınların önü

bir yerden sonra ne yazık ki kapanıyor. Aktif

olmaya başladığımız noktada soruşturmalara

maruz kalıyoruz. Hâl böyle olunca da bazı kadın

arkadaşlarımız ne yazık ki sürecin zorluğunu

kaldıramıyorlar.”

“HEPİMİZ AYNI YOLDA YÜRÜYEN

YOLCULAR GİBİYİZ”

Kadıköy özelindeki faaliyetlerinden de bahseden

Kansak; “Biz yeni yönetim olarak çalışmalarımıza

geçtiğimiz şubat ayında başladık. Şimdilerde

ise yaz tatili dolayısıyla faaliyetlerimizde

yavaşlama oldu. Eylül ayında hep beraber Bozcada

tatiline gidip, orada yeni sezon çalışmalarımıza

yön vermeye başlayacağız. KA.DER

Kadıköy Şubesi olarak şu an toplam 106 üyemiz

var. Etkinliklerimiz de kalabalık oluyor. Geçtiğimiz

aylarda İBB İstanbul Vakfı Başkanı Perihan

Yücel ve Gazeteci Sedef Kabaş’ı ağırladık. Yeni

sezonda kadın konuşmacılarla çalışmalarımız

sürecek” dedi ve ekledi:

“Siyasi partilere eşit mesafede olmak ilk kuralımız.

Neredeyse tüm siyasi partilerin kadın kollarıyla

ilişkilerimiz var, hepsini çalışmalarımıza

68 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Sivil Toplum

davete diyoruz. Katılıp katılmamak onların tercihi

tabii... Bazen de kendileri gelip, bizi buluyorlar.

Bizler, Türkiye Cumhuriyeti’nin bizlere vermiş

olduğu yetkiyi en doğru şekilde kullanmayı

amaç ediniyoruz. Hepimiz, siyasi görüşümüz

her ne olursa olsun, birer Cumhuriyet kadını

olarak Cumhuriyetinizin kurucusu Ulu Önder

Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere vermiş olduğu

yetkiyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Hepimiz

aynı yolda yürüyen yolcular gibiyiz.”

“KADINLAR EN BAŞTA

EĞİTİMDE DESTEKLENMELİ”

Ayşegül Kansak başkanlığında seçilen yeni yönetimde,

farklı kesimlerden ve meslek gruplarından

kadınlar da bulunuyor. Akademisyen

Dr. Öğretim Üyesi Ayşin Şişman da çalışmaların

üniversite ayağını canlı tutmaya gayret

gösteriyor: “İstanbul Gedik Üniversitesi Kadın

Girişimcileri Uygulama Araştırma Merkezi Müdürü’yüm.

Normalde akademik çalışmalarımda

Osmanlı dönemindeki yabancılar, azınlıklar,

temsil edilmeyen kitleyi konu alıyorum. Orada

da kadın hareketi ve kadına dair çalışmalar ön

planda. Bu doğrultuda bütün çalışmalarımda

kadının dünü, bugünü, yarınını çalışmak ilkem

hâline geldi. KA.DER’in en önemli çalışmalarından

biri siyaset akademileri. Bu doğrultuda, benim

yolum da KA.DER ile yaklaşık dört yıl önce

bir siyaset akademisinde kesişti.

Kadının toplumsal hayatta güçlendirilmesini

hedef alan KA.DER’in içinde yer aldıkça da kadının

bu yapı içerisinde her alanda temsil edildiğini

görüyoruz. Ben ekonomide kadının güçlendirilmesi

adına çalışmalar yürütüyorum. Yerel

yönetimlerle birlikte çalışan kadın arkadaşlarımız

var. Bunun yanında avukat arkadaşlarımız

da baroda neler yaşandığını anlatıyor bizlere.

Biliyoruz ki her gün ülkemizde kadına yönelik

şiddet başta olmak üzere haksızlıklar, adaletsizlikler

söz konusu. İstanbul Sözleşmesi’nin

devam eden süreci sürekli olarak gündemimizde...

KA.DER Kadıköy’ü en güçlü kılan nokta

sahada, kendi alanlarında etkin çalışan insanlardan

oluşuyor olmaları. Bu bağlamda herkes

bilfiil çalışıyor. Ben eğitimci olduğum için de en

başta kadınların eğitimde desteklenmelerini

önemsiyor ve desteklemek için elimden geleni

yapıyorum.”

“DÜNYAYI KADINLARIN

DEĞİŞTİRECEĞİNE İNANIYORUZ”

Mahalle çalışmaları yaparak kadınların yaşadığı

sorunları direkt gözlemleme imkânı bulan

Sevgi Uluğ ise Ataşehir Belediyesi Meclis Üyesi

olarak genellikle sahada çalıştığını ifade ederek,

şunları söyledi: “Sokak sokak, ev ev geziyoruz ve

gördüklerimizi burada masaya yatırarak, neler

yapacağımız üzerine tartışıyoruz. KA.DER olarak

karar mekanizmalarında olmak istememizin

nedeni kadınları güçlendirmek. Kız çocukların

önünü açmak ve esasında toplumsal eşitlik

için... Yani eşit iş, eşit ücret ve eşit eğitim şart.

Mal bölümünde dahi hâlâ daha kız çocuklarına

pay verilmiyor. Kadınların ekonomik olarak

güçlenmesi ve kendi ayakları üzerinde durabilmeleri

tabii ki çok önemli... Kendi ayakları

üzerinde durabilen, ekonomik güce sahip olan

kadının birçok şeyi de değiştirebilme gücüne

sahip olduğunu biliyoruz. Zira günümüzde hem

dünyada hem de ülkemizde yükselen bir kadın

hareketinden söz edebiliyoruz. Dünyayı kadınların

değiştireceğine inanıyoruz. Bu sebeple de

elimizden geldiğince her alanda çalışmaya ve

insanları bilinçlendirmeye devam edeceğiz. En

başta da tabii ki dilimizi düzelterek, mücadelemizi

sürdürmeyi hedefliyoruz. Ayrımcı, cinsiyetçi

dili kullanmayarak, kullananları da uyararak

yolumuza devam ediyoruz. Önce eğiterek,

sonra elimizdeki tüm kaynakları paylaşarak, bu

hareket içinde var gücümüzle çalışmaya gayret

ediyoruz. Seçim dönemi olmasa da alanlarda

ve etkinliklerde hep bir aradayız.”

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 69


Nostalji

Kadıköy romanlarda

bir başka güzel

FİLİZ SEVER

Bir zamanların Kadıköy’ünde neler var, neler

yoktu? Semtlerinde nasıl bir hayat sürülürdü?

Bugün bu soruları cevaplamak için geçmişte

yazılmış kitaplara ve çekilmiş filmlere ulaşmak

gerekiyor. Evet, tüm bu sorular geçmişin izlerinde

saklı duruyor.

Eski Türk filmlerinin unutulmaz sahnelerinden

biri de bahçe içindeki köşklerde çekilmiştir. İşte

bu köşklerin en meşhur olanı, Erenköy’deki

Kâni Bey’in köşküdür. Bugün hâlâ varlığını korumayı

başarmış bir yapıdır. 1889-1958 yılları

arasında yaşamış, İstanbul Kandilli doğumlu

yazar Nezihe Muhiddin, “Benliğim Benimdir!”

adlı novellasında bir Çerkez kızı olan Zeynep’in

hayatını konu ediyor. Ve tek tük köşklerin yer

aldığı Erenköy’deki bir konakta yaşamını sürdüren

Zeynep, az ötedeki köşkün genci ile kameriyede

buluşuyorlar. 1929 yılında basılmış bir

kitap olduğuna göre, o dönemin Kadıköy’ünü

tıpkı Türk filmlerindeki köşk sahneleri gibi çok

iyi veriyor.

Yine aynı yazarın “Güzellik Kraliçesi” ismini

taşıyan eserinde Kadıköy, Haydarpaşa ve Kızıltoprak

istasyonları işlenmiş olup, bakınız

Kızıltoprak’tan nasıl bahsediyor: “İstasyonun

arkasından bostana inen ince ve çarpık yokuşun

başına gelince, tiz bir düdük sesiyle titreyen

Belkıs, sanki bir tehlikeden kaçar gibi.”

korkunç bir uçuruma benziyordu. Yokuştan

alışık adımlarla kaydı. Aynı süratle bostanı geçti.

Bütün köy gayri meskûn vahşi bir diyara benziyordu.”

Evet, o yılların Kızıltoprak semtine ‘köy’ diyor

yazarımız! Gerçekten de pastoral manzaralarla

anlatılan Kadıköy’ün o yıllarda kırsal bir alan

olduğu gözden kaçmıyor. Hey gidi günler hey!

DENİZ VE MEHTAP…

Eskilerin anlattığından yola çıkarak, bir zamanların

İstanbul’unun sayfiye yerinin Kadıköy sahilleri

olduğunu bilmekteyiz. Avrupa yakasında

oturanlar, yaz aylarında mutlaka Anadolu yakasından

yazlık ev tutarlarmış. Kadıköy’ün sahil

kesimi ve plajları yazlıkçılarla dolup taşarmış.

Yüzmenin yanı sıra yelken, kürek gibi su sporları

da pek revaçtaymış. Peki, bunu hangi romandan

anlıyoruz?

Hemen belirteyim; Rebia Arif’in “Kadın Tipleri”

adlı romanında genç bir kızın kürek dersi aldığı

öğretmenine olan aşkından çıkarıyoruz. O zamanın

yaz aşkları da böyle oluyormuş demek.

1935 yılında ilk olarak tefrika olarak yayımlanmış

olan bu romanın geçtiği yıllar, 1930’lar...

Caddebostan, Bostancı’da tekne, yelken ve kürek

yarışları yapılıyor. Yarışlar öncesinde dersler

alınıyor. Plajların hayli kalabalık olduğuna da

sıkça değiniyor kitapta.

ACABA 1940’LARDA NASILDI?

Yaşam, olaylar ve zamanın akışıyla beraber ilerlediği

için geçmişe döndüğümüzde, karşımıza çıkan

mekâna da geçiyor tüm bunlar. Ve olayların

kişilere ve mekânlara yansıması da kaçınılmaz

oluyor. Bildiğimiz gibi 1942 yılında çıkan Varlık

Vergisi ile çok zorluklar yaşandı aileler içinde ve

ülkede. Buraya nereden geçtiğimi hemen belirteyim;

tabii ki yine bir romanla Kadıköy’deki bir

semtin yaşanmışlığına değineceğim.

Yılmaz Karakoyunlu’nun yazdığı “Salkım Hanımın

Taneleri” adlı bu romanda, Varlık Vergisi’nden

muzdarip bir ailenin yazlık ev olarak kullandığı,

Bağdat Caddesi’ne iki paralel sokaktaki köşkten

bahsediyor. Erenköy’deki bu köşkün hangisi olduğunu

ve günümüzde hâlâ varlığını koruyup korumadığını

doğrusu çok merak ettim. Ve işte bu

romanla da 1940’lı yılların Kadıköy’ü anlatılıyor.

1960’lar, 70’ler, 80’ler... Hepsinin apayrı yeri var

ilçemizde. Ve hepsinden ayrı ayrı izler taşıyor Kadıköy’ümüz.

Ta gerilere gittim belki ama o yılları

ancak bu şekilde anlayabiliyoruz, öyle değil mi?

Yapılar bile o devrin yaşamını gözler önüne sermeye

yetiyor aslında. İlk İstanbul kadın aktivisti,

feminist yazar Nezihe Muhiddin, bu romanını

ise 1930’lu yılların sonunda kaleme almış. Bir

zamanların Kızıltoprak semtinde geniş araziler

üzerindeki seyrek sepelek köşkler ile bağlık

bahçelik alanların varlığından şöyle söz ediyor:

“İstasyondan geçti. Etrafta kimseler yoktu.

Arka tarafa saptı, bostan zifiri karanlık içinde

70 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Yorum

“Kadıköyünü” (*)

gezer iken...

ESAT SÖNMEZ

Bir haziran ayında sürekli ve günlerce yağan

yağmurun durup, yerini güneşe bırakmasıyla,

benim de Kadıköy’e gidesim geldi. İlk gördüğüm,

Söğütlüçeşme Camisi’nin karşı sırasındaki

Dürümcü Emmi’nin bacasının tutuşmuş,

yanıyor olması oldu! Neyse ki itfaiye hemen

karşıdaydı. İki itfaiye aracı yangına müdahale

ediyordu. Baktım yeteri kadar izleyeni var, yani

reytingi yüksek, ben oradan ayrıldım.

Söğütlüçeşme Caddesi’nden Boğa’ya doğru ilerlerken

genç bir kadın; “Ay af edersiniz, iskeleye

nasıl giderim?” diye sordu. Kadıköy’ü ezbere bilenler

için bu soru komik olabilir ama kızcağız

kim bilir nereden geldi? Neyse; “Bu caddeden

dümdüz devam edin, on dakika sonra iskeleleri

göreceksiniz” dedim. “Otobüs gitmiyor mu?”

diye sorunca, “Gidiyor ama bu trafik yoğunluğunda

otobüsle yarım saatte gidersiniz” deyince

şaşırdı o da. Zaten biz yol tarifi yaparken Boğa’ya

geldik, sahil göründü. Sağ elimin işaret parmağı

ile “Ordular ilk hedefiniz!” misali “İşte” dedim, “İskeleler

gözüktü.” O da teşekkür etti, gitti.

Boğa’nın restorasyonu bitmiş. Nesi restore

edilmiş anlamadım. Boğa’yı merkez alıp, Altıyol’un

altısına baktım. “Tıklım tıklım”, “lebaleb”,

“üst üste”, “sırt sırta”, “kucak kucağa” kalabalık...

Kalabalığın tarifi için gerekli tanımı siz seçin!

Kendimi “Eşkıya” gibi hissettim. Otuz sene sonra

hapisten çıkıp, yolu İstiklâl Caddesi’ne düşen

“Eşkıya” diyordu; “Bu nedir Cumali gardaş! İnsanlar

üzerime üzerime geliyor. Boğuluyor sandım

kendimi.” Heh işte ben de öyle!

Kadıköy, doğup büyüdüğüm ve ömrümün büyük

kısmını geçirdiğim ilçe, fakat Kadıköy merkez

çok kalabalık ve büyük bir kaosu yaşıyor.

Sakin ve hoş mahalleleri hâlâ var elbette ama

merkezi çok kalabalık. Sokak araları bile “cafe”

dolmuş. Mekânın büyüklüğü belki de 1x1 metre...

Olsun, o içeriye bir ocak, bir demlik, iki üç

cezve koymuş, girişe de “Cafe” diye yazmış; kaldırıma

da on sehpa, kırk tabure koymuş, olmuş

“Cafe”. “Kaldırıma ne mi oldu?”

Yayalar ne halt ederse etsin. Belediyelere “işgaliye”

parasını ödeyen, kaldırımın da sahibi olur.

Öyle “orantı” falan da yok. Komşu hatırına ya da

korku belasına, sağdaki soldaki dükkânların önü

de gasp edilmiş durumda. Karışanı yooook, soruşturanı

yok! Güzelim İstanbul, Fatih’ten sonra

en büyük işgali yaşarken, Kadıköy gibi seçkin bir

ilçe bu işgalin dışında kalacak değildi ya!

Buna rağmen mutlu olanlar var; çünkü temiz, sakin,

düzenli, saygılı, kültür ve sanat merkezlerinin

olduğu bir semti yadırgayanlar var. Meyhanesi,

kafeleri, sabaha kadar müzikli ve eğlenceli barlarıyla

yaşayan bir semti tercih edenler çoğunlukta

demek ki! Kimilerine göre “çağdaşlık” bu! Tıpkı

Atatürk’ü “rakı”, “zeybek” ikilisine sığdırdıkları gibi...

Çağdaşlığı da “bar”, “meyhane” ikilisine sığdırmışlar!

Bunu da uydurduğumu sanmayın. Gazete ve

dergi röportajlarında Kadıköy’de yaşayan ünlüler,

yazarlar, şairler, “Kadıköy’ü neden tercih ettiniz?”

sorusuna “Kadıköy dışında açık hava meyhanelerine,

sınırsız canlı müzik yayını yapan bar ve gece

kulüplerine izin veren başka semt kalmayınca,

Kadıköy cazibe merkezi oldu” diye yanıt vermiş.

(*) Aslı “Kadıköyü”dür, yani “Kadı’nın köyü”. Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 71


Spor Tarihi

Arşiv belgelerinde

Fenerbahçe’nin

şehit başkanı Arif Bey

4 Ocak 1914 tarihinde oynanan ve

Fenerbahçe’nin Galatasaray’ı ilk kez mağlup

ettiği karşılaşmada Arif Bey... Fondaki beyaz ev,

Fenerbahçe Stadı’nın Söğütlüçeşme’ye bakan

tarafında hâlâ ayakta.

BARIŞ EYMEN & BARIŞ KENAROĞLU

Türk’ün varoluş savaşının, Millî Mücadele’sinin

zaferle sonlanmasının yüzüncü yılını kutladığımız

bugünlerde, o mücadelenin sporcu kahramanlarından

birinin hikâyesi ile karşınızdayız. Fenerbahçe’nin

ilk şampiyonluğunda başkanlık makamında

olan, Türk Milli Futbol Takımı’nın oyuncusu, İstanbul

Teknik Üniversiteli Mühendis Emirzade Arif

Bey’in memleketi hüzne boğan bir sonla biten öyküsünü,

arşiv belgelerine dayanarak yazdık.

Fenerbahçe Başkanı Arif Bey’in 1913 yılında,

Fenerbahçe’nin ilk yabancı teması olan HMS New

Zealand maçından evvel çekilen bir fotoğrafı.

Arif Bey, dönemin birçok ünlü futbolcusu gibi,

Türk futboluna “altyapı” kurumunu armağan

eden, memleketimizin ilk scout’ı Elkatipzade

Mustafa Bey tarafından keşfedilmiş, 1911 yılı itibariyle

Fenerbahçe için ter dökmeye başlamıştı.

Arif Bey, futbol oynadığı 8 yılın ardından ülkenin

en iyi defans oyuncularından biri olarak

kabul edilmektedir. Bu özelliği ile hem Fenerbahçe’nin

hem de bugün Türk Futbol Milli Takımı

olarak kabul ettiğimiz İstanbul Karması’nın

oyuncularından biridir.

Arif Bey, Mühendis Mekteb-i Alisi, günümüz

Türkçesi ile Yüksek Mühendis Mektebi öğrencisi

iken Fenerbahçe’ye katılmıştı. Arif Bey’in

okulu (İstanbul Teknik Üniversitesi’nin öncülü

olan) Yüksek Mühendislik Mektebi, bugün hâlen

üniversite ambleminde kullanılan “arı” figürünü

armasında taşıyordu. Arif Bey’in 1913’te

mezun olduğu bu okulun öğrencileri, Birinci

Dünya Savaşı ve Milli Mücadele döneminde

gönüllü olarak orduya katılacak ve okul 1915 ile

1921 yılları arasında mezun vermeyecektir.

Arif Bey, mezun olduktan hemen sonra “Askeri

Mühendis” sıfatıyla göreve başladı. Dönemin

imar faaliyetlerinin demiryolu inşaatı üzerine

yoğunlaşmasından dolayı hayatının son

6 yılı demiryolu şantiyelerinde geçti. Devlet

arşivlerinde yer alan belgeden edindiğimiz

bilgiye göre, askerlik görevini Birinci Dünya

Savaşı’nda yedek subay olarak yaptı. Bu görevi

de Uzunköprü-Keşan demiryolu inşaatında

yerine getirdi.

Arif Bey’in son görevi, Bağdat Demiryolu Projesi

dâhilinde yer alan Ulukışla-Niğde-Kayseri

hattının inşaatının keşfidir. Arif Bey’in Türk

demiryolları tarihinin en önemli iki projesi

olan Rumeli Demiryolları ve Bağdat Demiryolu

projelerinin ikisinde birden çalıştığını kaydetmeliyiz.

İşte Mühendis Arif Bey, bu demiryolu

hattının Niğde-Kayseri bağlantısını tamamlamak

üzere görevlendirilen heyet ile birlikte

1919 yılının Haziran ayında bölgeye geldi. Hicri

takvimler Ramazan ayını gösteriyordu.

Sporcu ve Mühendis Arif Bey’i bugün ‘Şehit

Arif Bey’ olarak anmamızı neden olan olay, 15

Haziran 1919 Pazar günü gerçekleşti. Ulukışla-Niğde-Kayseri

demiryolu hattının güzergâhında

keşif yapmak için Ereğli’den Bor’a hareket

eden teknik heyet, Ereğli’nin Tahtaköprü

mevkiinde saldırıya uğradı. Mühendis Arif Bey,

göğsüne isabet eden mermi ile hayata gözlerini

yumarken, iki jandarma da yaralandı. Olay

derhal şifreli bir telgrafla Dâhiliye Nezareti’ne

haber verildi.

72 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Spor Tarihi

Telgrafın ardından 18 Haziran 1919’da Konya

Valiliği, Dâhiliye Nezareti’ne olayın detaylarını

anlatan bir dilekçe göndererek saldırganların 5

kişi olduğunu ve kimliklerinin tespit edildiğini

bildirdi. Konya Valiliği, bu kişilerin cezalandırılmalarının

hızlandırılması için savcılığa tebliğ

ettiğini de dilekçesine ekliyordu. 7 Temmuz

1919’da bu defa Niğde Mutasarrıflığı, ismi tespit

edilen 5 kişiden 4’ünün tutuklandığını ve Ereğli’ye

sevk edildiğini Dâhiliye Nezareti’ne haber

verdi. Olayın yarattığı infial ile bölgede artan

huzursuzluğun kontrol altına alındığı ve asayişin

berkemal olduğu da dilekçeye ekleniyordu.

Konya Vilayeti ve Niğde Mutasarrıflığı’nın bu

tarihten sonra Dâhiliye Nezareti ile yazışmalarından

anlaşıldığı üzere, ilk başta tespit edilen

zanlılardan bazıları serbest kalmış, 20 Temmuz

1919 ve 6 Ocak 1920 arasında süren haber trafiğinden

Arif Bey’i şehit eden katillerin Ulukışlalı

İsmail ve iki arkadaşı olduğu anlaşılmıştır.

Soruşturmanın derinleşmesi, zanlıların bazılarının

suçsuz bulunması ve yeni isimlerin katil

olarak tutuklanması, bölgedeki eşkıyalık faaliyetlerinin

varlığına işaret etmektedir. Nitekim

katillerden Ulukışlalı İsmail için arşiv belgelerinde

“önceden beri haydutluğu ile bilinen” notunun

düşülmesi önemlidir.

Arif Bey’in şehit olduğu haberi İstanbul’da duyulduğunda,

spor camiası büyük bir matem havasına

girmiştir. Yaptığımız basın taramalarında Arif

Bey’in cenaze törenine ilişkin bir bilgiye şimdilik

rastlayamadık, ancak Fenerbahçe’nin Kuşdili’ndeki

kulüp binasında yapılan anma ve dini tören

onun sadece Fenerbahçe’nin değil, Türk futbolunun

da kıymetli bir değeri olduğunu ve ne kadar

sevildiğini kanıtlamıştır. Spor Âlemi Dergisi’nin 6

Kasım 1919 tarihli sayısında bu anma töreninin

detaylarına yer verilmiş, sadece arkadaşlarının

değil, İstanbul’un tüm sporcularının onun için

bir araya geldiğini kayda geçirilmiştir.

Arif Bey’in şahadetinin Türk sporu için bir kayıp

olduğu açıktır. Fenerbahçe ise eski başkanı ve

oyuncusunu Türk spor tarihinde şimdiye dek

görülmemiş bir şekilde anarak, onun sarı-lacivert

renkler için ne anlam ifade ettiğini göstermiştir.

Fenerbahçe Futbol Takımı, 21 Kasım 1919

tarihinde İdman Yurdu ile oynadığı maça bile

isteye 10 kişi ile çıkmış, şehit olan arkadaşlarının

değerini hatırlatmış ve yerinin doldurulmayacağını

göstermek istemiştir. Maçın haberini

yapan Spor Âlemi Dergisi, 28 Kasım 1919 tarihli

sayısında Fenerbahçe’nin bu eylemini bir “rasime-i

matem” yani matem töreni olarak okuyucularına

aktarmıştır.

Arif Bey’in şahadetinin spor camiasındaki yankıları

sürerken, bağlı olarak çalıştığı Bayındırlık

Bakanlığı’nın Maliye Bakanlığı ile yaptığı yazışmalar,

hem ailesinin acısını hem de Osmanlı’nın

son döneminde devletin içinde bulunduğu

durumu ortaya koymuştur. Arif Bey, arkasında

anne ve babası ile birlikte küçük kız kardeşini

bırakmış, acılı ailenin mevcut durumu ve gelecekleri,

devletin iki bakanlığı arasında yazışmalara

konu olmuştur.

Yazışmalar, Arif Bey’in 15 Haziran’da şehit olmasından

kısa bir süre sonra, 8 Temmuz 1919’da

başlamıştır. Nafia Nazırı Ahmet Ferit Bey, Maliye

Nazırı Mehmet Tevfik Bey’e yazdığı dilekçede

“Kendisine verilen her vazifeyi hakkıyla yerine

getirmiş, Cihan Harbi’nde yedek subay olarak

görev yapmış Mühendis Arif Bey’in ailesine taziye

niteliğinde bir maaş bağlanmasını ya da bir

kereye mahsus olmak üzere tüm ihtiyaçlarının

giderecek bir meblağ ödenmesini” istemiştir.

Ahmet Ferit Bey’e cevap 20 Eylül 1919’da verilmiş,

Mehmet Tevfik Bey; Arif Bey’in ailesine

maaş bağlanmasına ilişkin Duyun-ı Umumiye

idaresi ile görüştüğünü ve kendilerinin bu maaşın

bağlanması için alınacak Bakanlar Kurulu

kararının Meclis-i Mebusan tarafından onaylanmasını

şart koştuğunu, aksi takdirde bu maaş

için hazinenin mevcut durumunun uygun olmadığını

yazmıştır.

İlkinde istediğini alamayan Ahmet Ferit Bey,

ikinci dilekçesini 16 Kasım 1919’da göndermiş,

bu dilekçede Arif Bey’in ailesinin tek dayanağı

olduğunu, görev esnasında şehit olduğunu

yineledikten sonra, bu aileye yardımda bulunulmaması

hâlinde şu anda görev yapan memurların

fedakârlık hislerinin yok olacağını,

kendilerinin de şehit olması durumunda ailelerinin

mağdur olacağına dair bir hisse kapılacaklarını

dile getirmiştir.

Ahmet Ferit Bey’in bu tespiti ve Arif Bey’in ailesi

için gösterdiği çaba, şüphesiz tarihi değer

taşımaktadır. Ahmet Ferit Bey, ilerleyen yıllarda

TBMM’de I. ve II. Dönem Milletvekilliği yapacak,

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk İçişleri Bakanı görevini

yürütecektir. “Tek” soyadını alacak Ahmet

Ferit Bey, aynı zamanda Türk Ocağı’nın kurucularından

biri olacaktır. Ahmet Ferit Bey’in ikinci

dilekçesinde yer alan önemli bir nokta da “Arif

Bey’in ailesine hazinenin ‘öngörülemeyen masraflar’

için ayırdığı bütçeden (Mesarif-i Gayr-i

Melhuz) maaş bağlanabileceği” yönündeki önerisini

Maliye Bakanı’na iletmesidir.

Dönemin Damat Ferit Hükümeti’nin iki bakanı

arasında gerçekleşen Şehit Arif Bey ailesinin

maaş mücadelesi, Mehmet Tevfik Bey’in 19 Kasım

1919 tarihli cevabı ile sonlanmıştır. Mehmet

Tevfik Bey, mevkidaşının ısrarlı tutumu karşısında

aileye bir meblağ

ödenmesini kabul etmiş,

ancak bunun için ailenin

İstanbul’a gelmesini şart

koşmuştur.

Türk sporu, Birinci Dünya

Savaşı ve Milli Mücadele

yıllarında yüzlerce

şehit vermiştir. Bugün

ülkemizin her tarafındaki

sahalarda, salonlarda

spor yapılabiliyorsa; her

kulüpten, her okuldan,

her semtten sporcular, canından

vazgeçen o kahramanlar

sayesindedir.

Fenerbahçe özelinde ise

sancılı kuruluş yıllarının

hemen ardından takıma ilk şampiyonluğu sahada

formasıyla, başkanlık koltuğunda ise elinde

kalemiyle kazandıran Şehit Arif Bey’in çok ayrı

bir yeri vardır. Devlet arşivlerinde yer alan belgelerde,

bu yazı aracılığı ile gün yüzüne çıkan

detaylar, Millî Mücadele ateşinin yakıldığı günlerde

Osmanlı Devleti’nin durumunu gözler önüne

sermiş, bir şehidin arkasında bıraktığı acılı ailenin

“perişan olmaması” için Türk milliyetçiliğinin

önemli ismi, büyük devlet adamı Ahmet Ferit

Tek’in çabasını Fenerbahçe tarihine kazımıştır.

Arif Bey’in takım arkadaşı Bedri Gürsoy’un da

dediği gibi; “Şurası muhakkaktır ki Türk futbol

tarihinde Arif’in kudretli hatırası, pırıl pırıl parlayan

tunçtan yapılmış bir abide halinde ebediyen

yaşayacaktır.”

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 73


Sağlık

Obezite kanser

riskini artırıyor!

PROF. DR. KÖKSAL BİLGEN

Bayındır İçerenköy Hastanesi

Genel Cerrahi Bölüm Başkanı

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine

göre, yaklaşık 2 milyar yetişkin

obezite ile yaşamını sürdürürken,

ülkemizde ise obez bireylerin oranı

yüzde 22’lere ulaşmış durumda

bulunuyor. Birçok önemli hastalığa

neden olan obezite, her yıl 4

milyondan fazla bireyin hayatını

kaybetmesine yol açıyor.

Obezite, normalden çok fazla kilo alımına sebep

olan, vücutta sağlığı tehdit edecek düzeyde

yağ birikmesidir ve günümüzde çok yaygın

bir halk sağlığı problemidir. Obezite; metabolik

sendrom ve insulin direnci, tip 2 diyabet, kolesterol

ve lipid yüksekliği, koroner arter hastalığı,

hipertansiyon, kalp yetmezliği, uyku apnesi ve

uyku bozuklukları, solunum bozuklukları, gastroözofageal

reflü, polikistik over sendromu ve

kısırlık, adet düzensizlikleri, osteoartrit başta

olmak üzere kemik ve eklem problemleri, varis,

beyin kanaması, felç, safra kesesi taşları gibi

bir dizi sağlık sorununa neden olabilir. Ayrıca

meme, kalın bağırsak ve prostat kanseri gibi

bazı kanserler, obez kişilerde daha yaygındır.

Ancak obezite, aynı zamanda sigara kullanımından

sonra ikinci en ‘önlenebilir’ ölüm nedenidir.

OBEZİTE DERECESİ NASIL

BELİRLENİR?

Obezitenin sınıflandırılmasında en yaygın kullanılan

ölçüt, vücut kitle indeksidir. Vücut kitle

indeksi; kilogram olarak ağırlığın, metre cinsinden

boy uzunluğunun karesine bölünmesiyle

elde edilir. Tıbbi sınıflamada vücut kitle indeksi

18.5-25 kg/m² arasında olanlar normal kilolu, 25-

30 kg/m² arasında olanlar kilolu, 30-40 kg/m²

arasında olanlar obez, 40 kg/m²’nin üzerinde

olanlar ise morbid obez olarak adlandırılır.

OBEZİTE CERRAHİSİ İÇİN

KİMLER UYGUNDUR?

Morbid obezite ameliyatlarından hangi hastaların

yarar göreceği, bu ameliyatların kimlere yapılması

ve yapılmaması gerektiği bilimsel olarak

nettir. Vücut kitle indeksi 40 kg/m2’nin üzerinde

olan hastalar, en uygun hasta grubunu oluşturur.

Vücut kitle indeksi 35-40 kg/m2 arasında olan

ve obezitenin yol açtığı diyabet, hipertansiyon,

uyku apnesi gibi ek hastalıklara sahip olanlar

da obezite cerrahisinden önemli ölçüde fayda

görür. Morbid obezite ameliyatlarının yapılması

için hastaların daha önce diyet yapmayı denemiş

olması da önemlidir. Ayrıca ameliyat adayı olan

hastanın ruhsal açıdan iyi durumda olması, ameliyattan

sonra kurallara uyabilecek sosyal ve ruhsal

iyilik hâli ve bu ameliyat için motive olmuş

olması da istenilen özelliklerdir.

OBEZİTE CERRAHİSİ TİPLERİ

Morbid obezitenin cerrahi tedavisinde yapılan

ameliyatlar, kısıtlayıcı ameliyatlar ve hem kısıtlayıcı

hem de besin maddelerinin emilimini engelleyen

ameliyatlar olarak ikiye ayrılır. Kısıtlayıcı

ameliyatlar, tüketilen besin miktarını azaltmayı

hedeflerken, emilimi engelleyen ameliyatlar ile

tüketilen besin maddelerinin emilmesi azaltılarak

kilo kaybı amaçlanır. Bu ameliyatların tamamı

laparoskopik (kapalı) yöntemle yapılır.

TÜP MİDE AMELİYATI

Günümüzde en sık kullanılan kısıtlayıcı ameliyat,

tüp mide ameliyatı olarak bilinen ‘sleeve

gastrektomi’ ameliyatıdır. Bu ameliyatta amaç

midenin ‘fundus ve korpus’ adı verilen geniş

kesiminin çıkarılarak, tüm midenin ince bir tüp

hâline getirilmesidir. Böylece hasta, ameliyat

öncesine göre çok daha az besin maddesi tüketebilecek

hâle gelir. En önemli avantajlarından

birisi, midenin çıkartılan kısmından salgılanan

açlık hormonu düzeylerinin azalmasıdır. Açlık

hormonunun azalması ile hasta, ameliyat sonrasında

çok daha erken doygunluk hissetmeye

başlar. Bu da tüp mide ameliyatından sonra besin

alımının azalmasına katkıda bulunan önemli

bir faktördür. Laparoskopik tüp mide ameliyatının

önemli bir diğer avantajı, anatomik olarak

mide-on iki parmak bağırsağı-ince bağırsak

devamlılığını bozmamasıdır. Üstelik aşırı obez

hastalarda, daha sonra gerekirse emilim engelleyici

ameliyatların eklenmesine izin verir.

EMİLİM ENGELLEYİCİ AMELİYATLAR

En yaygın kullanılan emilim engelleyici ameliyat,

‘gastrik bypass’ (roux-en-y bypass ve mini

gastrik bypass) ameliyatıdır. Bunun dışında

‘duodenal switch’ ameliyatı da yapılır. Emilimi

engelleyen ameliyatların temel mantığı, hem

besin tüketimini kısıtlamak hem de tüketilen

besin maddelerinin emilimini engellemek için

ince bağırsağın içinden yiyecek geçen ve emilim

yapılan miktarını azaltmaktır. Bu ameliyatların

çeşitli farklı uygulamaları olabilir. Tüm emilimi

engelleyici ameliyatlar, mide-on iki parmak

bağırsağı-ince bağırsak devamlılığını bozarak

anatomiyi değiştirir ve teknik olarak kompleks

ameliyatlardır. Emilim bozucu ameliyatlardan

sonra genellikle hastanın uzun süreli vitamin ve

eser element desteği kullanması gerekir. Hastanın

obezite ameliyatına ihtiyaç duyup duymadığına

ve hangi ameliyatın en uygun seçenek

olduğuna, bu ameliyatlarda uzmanlaşmış genel

cerrahi uzmanı ile endokrinoloji ve metabolizma

hastalıkları uzmanı tarafından ayrıntılı bir

şekilde incelenerek karar verilmelidir.

74 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Sağlık

Ameliyatsız

damar yumağı

tedavisinde

risk azalıyor

Medicana Ataşehir Hastanesi’nden Girişimsel

Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Burçak Gümüş, doğuştan

var olan ve zamanla büyüyen damar

yumakları ile ilgili bilinmesi gerekenleri anlatarak,

tedavi yollarına ilişkin değerlendirmelerde

bulundu. Prof. Dr. Gümüş; “Normal dolaşım

sistemi seyrinde atar damarlar, besleyecekleri

organa kadar kanı götürdükten sonra kılcal damarlar

düzeyinde bırakır ve sonrasında toplardamarlar,

dokulardan gelen kanı alarak tekrar

kalbe götürürler. Bu aşamadaki herhangi bir

düzeyde atardamarlar ve toplardamarlar arasında

olmaması gereken bağlantılar ve genişlemelerin

meydana gelmesi, damar yumaklarının

oluşmasına yol açmaktadır” diye konuştu.

PROF. DR. BURÇAK GÜMÜŞ

Medicana Ataşehir Hastanesi

Girişimsel Radyoloji Uzmanı

“ESKİDEN UZUVLARDA

İŞLEV KAYBI GELİŞEBİLİYORDU”

Girişimsel Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Burçak

Gümüş; “Damar yumaklarının çoğu doğuştan

var olmakta ve zamanla büyümektedir. Bazı

hastalarda bu tür lezyonların ortaya çıkışında

travma hikâyesi olabilir. Yerleştiği organa ve

bölgeye göre işlev bozukluklarına yol açabilmektedir.

Kol ve bacaklarda yerleştiğinde renk

değişikliklerine, şişliklere, hareket kısıtlılıklarına,

kozmetik problemlere yol açabilmektedir.

İleri dönemlerde yeterli kan gitmesini engelleyerek,

çeşitli düzeylerde yara ve kangren oluşumuna

ve uzuv kaybına yol açabilmektedir.

Tanıda ilk olarak ultrason kullanılmakta, ancak

ikinci basamakta MR ve anjiografi gibi tetkikler

ile damar yumaklarının tipleri ve uzanımları

belirlenmekte. Bu hastalıkların tedavisinde

eskiden cerrahi olarak çıkarılma uygulanmaktaydı

ama çoğu hastada tam olarak çıkarılma

mümkün olamamakta ve damar yumakları yanında

normal dokunun da çıkarılması gerekliliği

nedeniyle komplikasyon riski artmakta,

uzuvlarda işlev kaybı gelişebilmektedir. Ayrıca

çok kanlanan damar yumaklarında, kanama

cerrahi olarak kontrol edilememektedir” ifadelerini

kullandı.

“İŞLEMLERDE CERRAHİ KESİLER GİBİ

BÜYÜK KESİLER KULLANILMIYOR”

Girişimsel radyoloji ile bu hastalıkların tedavisinde

cerrahi kesiler olmadan, yine kapalı

anjiografik yöntemlerle anormal bağlantıları

kapatacak embolizan denilen tıkayıcı maddeler

(sıvı kapatıcılar, sarmal kapatıcılar) kullanıldığını

söyleyen Prof. Dr. Gümüş, “Bazı vakalarda

bu tür damar yumaklarının tedavileri çoklu seanslarla

mümkün olabiliyor. Bu tür hastalıkların

tedavileri, başka bölümlerin katılımıyla multidisipliner

bir şekilde yapılıyor. Tedaviler, herhangi

bir kesi olmaksızın iğne deliğinden görüntüleme

kılavuzluğunda gerçekleştirilebiliyor. Tedavilerin

çoğu genel anesteziye gerek kalmaksızın

uygulanabiliyor. Hasta konforu sedasyon ile

maksimumda tutulmaya çalışılıyor. Çoğu işlemde

hasta aynı gün eve gönderilebiliyor ve ameliyata

kıyasla daha az risk taşıyor. Normal yaşama

ve çalışma hayatına dönüş süresi çok daha kısa

oluyor” dedi.

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 75


Sağlık

Saç ekiminde başarının

5 SIRRI

UZMAN BİR DOKTOR VE KLİNİK SEÇİN

Saç ekimi için gerek ülkemize yurt dışından gelenler gerek ise

yurt içinde saç ekimi düşünenler, klinik araştırmasını çoğunlukla

internet üzerinden yapıyor. İnternette yapılan araştırmalarda

da görseller ve yazılanlar üzerinden bir karara varılıyor. Oysa klinik

seçiminde bakılacak ana kriter, operasyonu yapacak kişinin

hekim olmasıdır. Ne yazık ki günümüzde pek çok klinik hekimlerle

değil, teknisyenlerle saç ekimi yapıyor. Onun için hastaların

kendilerine saç ekimi yapacak kişinin hekim olduğundan mutlaka

emin olmaları, içlerinde en ufak bir şüphe varsa diploma

istemeleri gerekiyor. Bunun yanı sıra klinikte daha önce işlem

yaptıran hasta yorumlarının da yol gösterici olduğunu unutmamak

önemli.

GERÇEKÇİ BEKLENTİYE GİRİN,

VAATLERE KANMAYIN

Bazı hastalar, saç ekimi operasyonunu ‘yoktan var etmek’ gibi

düşünüp, aşırı bir beklenti içine girerler. Kendilerine anlatılan

gerçekleri duymak istemezler ve sonunda mutsuz olurlar. Bu

nedenle, ilk başta beklentilerinizi gerçekçi bir temele oturtmanız

gerekiyor ki sonradan mutsuz olmayın. Burada bazı kliniklerin

hasta beklentilerini de geçerek, hep daha fazlasını vaat

ettiklerini de hatırlatmalıyım. Oysa saç ekiminde sonuçların

Aynaya baktığınızda yüzünüz gülüyorsa, saç ekiminiz başarıya

ulaşmış demektir. Yüz güldüren saç ekimini gerçekleştirmek

kolay mı? Kurduğunuz hayallerin sükuta uğramaması için saç

ekimi adımını atmadan önce sizleri nelerin beklediğini iyi bilmeniz

gerekiyor.

10 yıldır Türkiye’de ve dünyada görsel estetikte doğal görünümü

yakalayabilecek saç ekimi konusunda çalışmalar yürüten

Smile Hair Clinic Kurucu Ortağı Dr. Mehmet Erdoğan, saç ekiminde

başarı faktörlerini anlattı:

Dr. Mehmet Erdoğan

76 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Sağlık

görülmesi zaman alır. Aylarca bekleyen hasta, vaat edilen sonucu

göremeyince yine mutsuz olur. Bunun önüne geçmek için

hastaların kendi saç kayıplarıyla ilgili bilgilenmesi, araştırma

yapması, geçmiş örnekleri incelemesi, yanıltıcı bilgilere karşı

kalkan görevi görür.

UYGUN BİR ADAY MISINIZ?

Fue saç ekimi, her saç dökülme tipinin çaresi değildir. Bu nedenle,

saç ekimi yaptırmak isteyen kişinin aile hikâyesinin ve

ayrıntılı tıbbi geçmişinin hekim tarafından detaylı bir şekilde

incelenmesi, başarılı bir sonuç için etkilidir. Bazı hastalıklar da

yapılan saç ekiminin sonucunu doğrudan olumsuz etkiler. Hekimin

gerekli gördüğü takdirde ek tetkikler istemesi ve saç ekimine

uygun olup olmadığınızı belirlemesi gerekir.

DOĞRU PLANLAMA, DOĞRU SONUÇ

Saç ekiminde güzel ve doğal bir sonuç elde etmek için belirli bir

yoğunluğa ulaşmak şarttır. Planlama aşamasında hastanın ısrarı

ya da doktorun yanlış hesabıyla ekim yapılacak yüzey alanının

gerekenden düşük yoğunluğa sebep olacak şekilde geniş olarak

belirlenmesi, ne hastayı ne de hekimi mutlu eder. Bu nedenle,

işlem yapılacak alanla ilgili doğru bir planlama yapılması bizi de

doğru sonuca ulaştırır.

OPERASYON KADAR ÖNEMLİ: BAKIM DÖNEMİ

Fue saç ekiminden sonraki bir aylık dönem, en az işlemin kendisi

kadar önemlidir. İyi bir saç ekimi kliniği, hastalarını bakım

dönemiyle ilgili detaylı bir şekilde bilgilendirir. Biz de hastalarımızı

operasyon öncesinde olduğu gibi sonrası dönemiyle

ilgili de bilgilendiriyoruz ve süreçlerini takip ediyoruz. Yıkama

işleminin nasıl yapılması gerektiğini tüm ayrıntılarıyla aktarıyor,

yolunda gitmeyen en ufak bir şeyde yanlarında oluyoruz. Bakım

döneminde hayata geçirilen uygulamalar, başarılı bir saç ekimini

destekler.

Kliniğin

son hastalarından

Mara Cousin ve

Dr. Mehmet Erdoğan...

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 77



Renan Bilek

İstanbul’un

ruhu kalmadı

Selda Alkor ile

Yeşilçam ve eski

İstanbul üzerine...


Life Magazin

Selda Alkor ile

Yeşilçam ve eski İstanbul üzerine...

PINAR BALTACI

Türk sinemasının duayenlerinden usta oyuncu

Selda Alkor ile nostaljik bir söyleşide buluştuk.

Hem Yeşilçam’ı hem de eski İstanbul’u büyük

bir özlemle anan Alkor, Kadıköylülere özel açıklamalarda

bulundu.

Selda Hanım, geçtiğimiz aylarda

yönetmen Mehmet Tığlı’nın kısa filminde

sizi izleme olanağı buldum. Oldukça

güçlü bir senaryoda sizi izlemek çok

keyifliydi. Nasıl anlatırsınız filmi? Bu tarz

yapımlarda rol almak neden önemli?

Evet, sevgili Mehmet Tığlı ile bir kısa film yapmıştım.

Ondan önce yine Nurdan Tekeoğlu yönetimindeki

“İki Yaka Yarım Aşk” isimli filmde

rol aldım. Sonra yine “İki Gün” isimli bir kısa film

yaptım. Kısa filmlerde rol almak çok keyifli ve

önemli, çünkü kısa filmler uzun metrajların temelini

oluşturuyor. Neticede koskoca bir senaryoyu

kısacık bir zaman diliminden anlatmak

tabii ki kolay değil. Bunda başarılı olmuş bir yönetmen

de ilerideki çalışmalarında muhakkak

başarılı olur diye düşünüyorum.

Ben kısa filmlerde rol almaya devam ediyorum.

En son yine senaryosunu çok sevdiğim bir kısa

filmde rol aldım. İsmi “Radyodaki Şarkılar”, o da

aynı Mehmet Tığlı’nın hikâyesi gibi çok özeldi.

Genç ve bu işe gönül vermiş insanlara kısa filmlerle

destek olmak beni çok mutlu ediyor. Zaten

artık bu yaş ve zamandan sonra bizim görevimiz

gençlere destek olmak ve bu işe gönül vermiş

insanların yanında olmaktır.

Sosyal medyanızda sık sık geçmiş

dönem filmlerinizden nostaljik

kareleri paylaşıyorsunuz. O yıllara

özleminizden bahseder misiniz?

Evet, yeri geldiği zaman sosyal medyamda nostaljik

karelerimi paylaşıyorum. Ve evet, o yıllara

gidip, biraz da olsa özlemimi gideriyorum. Tabii

ki yıllarınızı vermişsiniz bu işe. 1965 senesinden

beri bu işin içerisindeyim. Bir sürü film, hikâye

ve bütün bunları paylaştığım çok önemli isimler...

O insanlarla yaşadığım anlar ve günler ne

güzeldi. İyi ki işin içinde olmuş ve gönül vermişim

diyorum. İyi ki bu zamana kadar da bu işi

bırakmamışım.

O zamanlar çok farklı senaryolar ve anlatımlarla

insanların karşısına çıkıyorduk ve yaptığımız

her film, Türk insanını son derece ilgilendiriyordu.

Hatta onların da içinde bulunma arzusunu

köpürtüyordu. Bence o yılların insanlarından

hepsi, herhangi bir jönün yerinde olmayı arzu

etmiştir. Herkes orada olmak isterdi. Bizler de

birbirimize karşı çok kibar davranır ve severdik.

Zaten hemen hemen bütün zamanımız, o filmde

birlikte oynadığımız kişiyle geçerdi. Öyle ya

sabahın erken saatlerinde bir araya gelir, akşama

hatta gece saatlerine kadar birlikte olurduk

80 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Life Magazin

ve büyük bir keyifle çalışırdık. O yıllara gitmek

artık mümkün değil. Teknolojiyle farklı kolaylıklar

oluştu, sinema başka bir noktaya geldi ama

ben yine de Yeşilçam döneminin güzelliğini özlerim.

Bu sebeple de ara sıra paylaşırım.

İlk gençlik zamanlarınızda ‘Ses’

mecmuasının açtığı yarışmada birinci

olmanızın ardından oyunculuk

yolculuğunuz başlıyor. Bu süreçlerdeki

anılarınızı dinleyebilir miyiz?

Ses mecmuasının birincisi olmam, hayatım açısından

bir dönüm noktasıydı. Ses mecmuası, çıkan

en güzel magazin dergisiydi ve çok farklıydı.

Benim dönemimde de Yazı İşleri Müdürü Çetin

Emeç’ti. İlk elemede seçildiğimi haber verdiklerinde

çok heyecanlandım. Benim orada olmam

bir hayal gibi geldi, çünkü hiçbir zaman böyle

görsel işlerde olmak gibi bir düşüncem yoktu.

Hatta aklımın köşesinden dahi geçmezdi. Fakat,

Ses mecmuasının birincisi olarak bir anda

kapak yıldızı olmak da benim için bir onurdu.

Zaten hemen ardından da oyunculuk dönemi

başladı. Tüm bunlar, yaşım küçük olduğu için

korkutucuydu aslında. Neyse ki bütün bu heyecanlar,

bana çok büyük güzellikler getirdi ve

ben bir rüyaya daldım. Öyle güzel bir rüya ki

hâlâ uyanmaya niyetim yok.

Sizi farklı rollerde izledik ve hepsi bizim

için apayrı duygularla yüklü. Peki ya

sizin için? “Şu rolün ve filmin yeri bende

ayrıdır” diyeceğiniz bir projeniz var mı?

Rollerimde farklılık yaratmayı her zaman istedim.

Kolay değil, çünkü 100’e yakın filmim var

ve hepsi belli hikâyeler içeriyor. Bu belli hikâyeleri

hiçbir zaman aynı kalıpta oynamak istemedim

ve kendime göre yapabileceğim kadar

değişiklikler yapmaya çalıştım. Tüm o roller

benim çocuğum gibidir. Aralarında tercih yapmam

çok zor ama hikâyesini çok beğendiğim;

“Buzlar Çözülmeden”, “Senede Bir Gün”, “Boğaziçi

Şarkısı”, “Elveda” gibi filmleri ayrı severdim.

Ancak yine de saymayı sürdürürsem, hepsini

tek tek söyleyebilirim sanırım. Sonra diziler

geldi. Bütün Türkiye’nin büyük bir keyifle izlediği

çok özel dizilerdi. Bu sebeple, kendimi çok

şanslı hissediyorum. Tabii “Kartallar Yüksek

Uçar” gibi bütün Türkiye’yi yerinden oynatan

bir dizide hanım ağa karakterini ortaya çıkarmak,

benim için gerçekten çok farklı ve güzeldi.

Bu dizide oynamış olmaktan çok mutlu oldum.

Sizi “Kartallar Yüksek Uçar” dizisinden

bu yana sık sık hanım ağa rollerinde de

görüyoruz. Siz bu benzer rollerin art

arda gelmesini nasıl yorumlarsınız?

Biraz evvel de söylediğim gibi dizi dönemi başladı,

“Kartallar Yüksek Uçar” dizisiyle tüm Türkiye yerinden

oynadı ve hanım ağa karakteri ortaya çıktı.

Çok özel bir projeydi ve çok özel insanlarla, rejiyle

çalışma imkânı buldum. Allah rahmet eylesin demek

bana çok kötü geliyor ama hepsini kaybettik.

Mesela, Sadri ağabey yok artık! Allah’tan çocuklar

yaşıyorlar. Kısacası, güzel bir işti. Attila İlhan gibi

bir ustanın yazdığı senaryo zaten kötü olamazdı,

biz de bunun keyfini hâlâ çıkarıyoruz.

Biraz da İstanbul’u sormak isterim.

Nerede yaşıyor ve en çok nerelerde vakit

geçirmekten hoşlanıyorsunuz? Eski ve

yeni İstanbul’u da sormak isterim. Tabii

bir de Kadıköy’ü…

Ahh İstanbul ahh… Ben Levent’te yaşıyorum

uzun süredir. Daha gençlik dönemlerimde de

Teşvikiye’de yaşadım. İstanbul’u ve o dönemlerini

hatırlıyorum, hatırlıyorum ama şimdiki

İstanbul’u görünce ne diyeceğimi bilemiyorum.

Ben bugünün İstanbul’unda araba bile

kullanamıyorum. Nereye, nasıl gideceğimi

bilemiyorum ve hatta gittiğim yerlere asla vaktinde

ulaşamıyorum. İstanbul çok başka oldu.

İçimden sürekli “Bu şehir o eski İstanbul mu?”

diye geçiriyorum. Bunda tabii birtakım göçler

almasının payı da var. Tabii ki göç alacak, ancak

her gelen kendi yöresinin geleneklerini

İstanbul’da yaşatınca, böyle bir sonuç çıkıyor

ortaya. Çok sevdiğimiz Anadolu’muzun çok

müstesna isimlerini her yerde görüyorum ve

biraz önce de dediğim gibi “Burası İstanbul

mu?” diye düşünüyorum. Nerede o eski İstanbullular?

Hiçbiri kalmadı gibi geliyor bana.

Eski İstanbul; simidiyle, çayıyla, her şeyi ile

güzeldi. Ancak ne yazık ki artık o güzellikleri

bulmak mümkün değil. Birtakım şeyleri maalesef

kaybettik. Özellikle sevgiyi, saygıyı, gelenek

ve göreneklerimizi kaybettik. Mesela, bir

eve taşınıp yıllarca oturuyorsunuz ama kapı

komşunuzu tanımıyorsunuz.

Ben Üsküdar’ı çok severdim ama çok yaşamadım

o yakada. Kadıköy de bildiğim bir yer tabii

ki. Özellikle ben Kadıköy’deki belediye binasını

çok severdim. Ne oldu ona bilmiyorum. Uzun

süredir de ayrı kaldım Kadıköy’den. Ancak hep

Avrupa yakasında yaşadığım için Anadolu yakasında

yaşayamazmışım gibi geliyor bana. Açıkçası,

geldiğimde yolu bile kaybediyorum. Yine

de hâlâ Kadıköy’de tramvayın olması güzel, bu

bana eski İstanbul’u hatırlatıyor. Söylediğim gibi

ben hâlâ eski İstanbul’u çok özlüyorum. Hani

nerede o yeşil tepeler? Her taraf bina oldu. Sahiden

bu kadar çok binada oturan insan var mı

İstanbul’da! Siz bana İstanbul dediğiniz zaman

benim aklıma hemen yaşadığımız eski İstanbul

geliyor. Emirgan’a gidip, Çınaraltı’nda bir çay

bile içemiyoruz.

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 81


Life Magazin

Renan Bilek:

İstanbul’un

ruhu kalmadı

PINAR BALTACI

FOTOĞRAFLAR: BATUHAN KARAMAN

Hem oyuncu hem de müzisyen Renan Bilek…

Ortaoyuncular’da başlayan kariyerine televizyon

ve sinemayla devam etmiş, ancak müzik

hep hayatında bir yerlerde olmuş. Röportajımız

hem sanatın birbirini besleyen sanat dallarına

dokundu, hem de eski İstanbullu Renan Bilek’in

kent analizlerine. Keyifli okumalar...

Renan Bey, öncelikle bugünlerde neler

yapıyorsunuz? Uzun soluklu pandemi

sürecinin ardından hayatınızda ne gibi

değişiklikler oldu?

Benim işim oyunculuk ve müzisyenlik. Fırsatlar

el verdiği ölçüde devam ediyorum. Yeni sezon

görüşme ve senaryo incelemeleri dışında Neşet

Ertaş ustanın hayatının anlatıldığı sinema filminin

çekimlerine gidip geliyorum. Bir diğer yandan,

gazetecilik yüksek lisansı yapmış olan bir iletişim

fakültesi mezunu olmama karşın resmi olarak

eğitimini aldığım işlerle pek ilgilenmiyorum ne zamandır.

Bir dönem gazete ve dergi yazılarım oldu

ama uzun süredir yapmıyorum. Yine de henüz

ne şekilde değerlendireceğime karar vermesem

de yazmayı bıraktığım söylenemez.

Sanırım pandemi süreci nedeniyle hayatımdaki

en önemli değişiklik, dizi ve film oyuncularının

bir araya geldiği 13 yıllık birliğimiz Sinema

Oyuncuları Meslek Birliği - BİROY’un başkanlığına

gelmiş olmam. Pandemide bizler sahneye

çıkamaz, müzik yapamaz, oyun oynayamaz bir

hâldeyken, eski oynadığımız dizilerin tekrar

ve tekrar televizyonlarda yayınlanıp, hakkımız

olan telif bedellerinin ise hâlen ödenmiyor olmasına

artık sabrımın kalmadığını fark ettim.

Siz hem oyunculukta hem de müzik

alanındaki üretimlerinizle bilinen bir

isim olarak, bu iki alanın hayatınızdaki

yerini nasıl anlatırsınız? Müzik ve

oyunculuk birbirini besliyor mu?

Beslemez mi? Genel olarak böyle bir bağ vardır

bu iki sanat dalı arasında. Hatta eğer sahneden,

tiyatrodan konuşuyorsak, buna dansı da eklemek

yanlış olmayacaktır. Fakat benim özelimde,

oyunculuk ve müzik iç içe bir hâlde, sahne üzerinde

benim kendimi ifade biçimim oldu diyebilirim.

Hatta yaklaşık 10 senedir sadece tek kişilik

gösteriler yaptığımı düşünürsek, oyunculukla

desteklenen konserler ya da müzikle desteklenen

oyunlardan, ikisinin birlikte harmanlandığı,

hemhâl olduğu interaktif bir hikâye anlatıcılığı

hâline dönüştü benim sahne maceram.

Oyunculuk demişken, bir dönem yer

aldığınız Ortaoyuncular’ı sormadan

edemeyeceğim. Bu deneyimin mesleki

hayatınıza katkıları ne oldu?

Ortaoyuncular bana katkıda bulunan bir yer

değil, okulumdur. Katkı ne demek? Tiyatro için

beni var eden yerdir. Ortaoyuncular’daki dostlarım,

ağabeylerim, ustalarım, hayatımda önemli

yerleri olan, o kadar önemli ve değerli insanlar

ki. Düşünsenize, ustam zaten Ferhan Şensoy.

Bir öğrencinin birçok hocası olur ama bir ustası

olur. Bu anlamda Ferhan Şensoy benim ustamdır.

Ben o ekolden geliyorum. Zaman içerisinde

farklı açılımlardan beslenerek yelpazemi genişletmem

başka bir şey ama benim ekolüm,

yuvam Ferhan Şensoy ve Ortaoyuncular’dır.

Ferhan Usta sayesinde ben Erol Günaydın’la,

Münir Özkul’la, Baykal Kent’le, Rasim Öztekin’le

aynı sahneyi paylaşma şansı yakaladım. Genç

bir oyuncu için ne büyük şans. Hepsi bir şekilde

hocam olmuş. Daha ne olsun?

82 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Life Magazin

Sizi dönem dizilerinde de sık

sık gördük. Ülkemizdeki dönem

dizilerinin başarılarına dair gözlem ve

yorumlarınızı alabilir miyiz?

Müthiş bir şey tabi, çok ciddiyim bu konuda.

Olağanüstü işler yapılıyor bizim ülkemizde.

Hatta o kadar fazla iyi yapılıyor ki, bu insanüstü

çaba ve beceriyi maalesef sermaye doğal sanıyor.

İş artık hadsizlik noktasında saygısız bir

şekilde normal karşılamaya kadar gitti. Oysa 5

günde 120-150 dakika arası bir ürün! Sinemada

olsa, salon sahibi bile 105-110 dakika olsun ister,

hem daha fazla seans hem de büfenin daha

fazla iş yapması için. Ancak televizyon, doymak

bilmeyen obur bir sektör... Reklamlar ve özetle

4 küsur saat sürmek ne demek yahu? Ve tüm

bunlar 5 günde hazırlanıyor. Gerçekten deli olmak

lazım...

Özellikle yurt dışında çok ciddi bir potansiyel

var. Ciddi anlamda alıcıları var bizim dizilerimizin.

Oyuncular olarak hâlâ hakkımız olmasına

karşın ülkemizde gasp edilen teliflerimizi biz

yurt dışından alıyoruz. Ne var ki her şeyde olduğu

gibi işlerin birbirine benzemeye başlaması,

en önemli iki tehlikeden biri. Diğeri de hikâyeyi

yani senaryoyu hafife almak. Oysa senaryo

çok önemli... İyi bir hikâyen yoksa, akıllıca bir

dramatik yapı kurmadıysan; en ünlü, en güzel,

en fiyakalı oyuncular dahi kurtaramaz eseri.

Senaryo çok önemli, senarist de tabi. Ne yazık

ki yapımcıyı bırak, neden-sonuç ikilisinin temel

taşı dramaturjiyi bilmeyen senaristler bile var.

Dönem söz konusu olduğunda da plato ortamı

ve sanat yönetmeni de işi vezir eden unsurlardan.

Açıkçası, kanımca son 10 yılda harika sanat

yönetmenleri kazandı sektör. Nefis işler çıkartanlar

var.

Beşiktaş’ta doğmuş, Galatasaray

Lisesi’nde okumuş biri olarak

İstanbul’un bugünlerini nasıl

anlatırsınız?

Buna İstanbul Üniversitesi nedeniyle Beyazıt,

Süleymaniye, Eminönü gibi eski İstanbul’u da

ekleyelim bence, çünkü erken farkındalığa

varmış bir gençtim öğrencilik yıllarımda. Yaşadığım,

zaman geçirdiğim yerlerde, adım attığım

sokaklar ve girip çıktığım binalar ve mekânlarda

vaktiyle neler yaşandığını, kimlerin girip çıktığını

hayal etmek önemli bir oyun, hatta keyif

sebebiydi benim için. Fakat artık bambaşka

bir kentten bahsetmek durumundayız. Bizim

kuşak, İstanbul’un “şehir”den “büyükşehir”e

geçişini yaşayan kuşaktı. Bir değişimin içindeydik

ama yetişebiliyor ve artısı eksisiyle tartışıp,

değerlendirebiliyorduk. Şimdiyse İstanbul artık

bir megakent, bir dünya şehri. New York gibi,

Paris gibi, Londra gibi... Nerde başlayıp, nerde

bittiği belli olmayan... Planlı bir gelecek hazırlanmadığından

ruhu da kalmadı neredeyse

artık. İstanbul Boğazı’na da halel gelirse tamamen

bitecek ve hiçbir karakteri kalmayacak bir

megakent. Özelliğini, ruhunu yitirip, vasatlaşma

tehlikesiyle karşı karşıya kalan...

Boğaz neden önemli? Önemli, çünkü İstanbul’u

var edenin aslında dikkat ederseniz İstanbul

Boğazı olduğunu görürsünüz. Boğaz sürekli

dirsekler hâlinde koylar oluşturur Karadeniz

ve Marmara arasında. Koy koydur Boğaz. Ve

her koyda da bir küçük köy oluşmuştur aslında.

Koy koy Boğaz ve köy köy İstanbul... Her köyde

deniz kenarında balıkçı sandalları için çekçek

ya da iskeleler, eskilerde mutlaka bir meyhane...

Yerine göre kilise ya da cami, hatta bazen ikisi

birden... Ve belki de bir koca çınar ağacı çevresine

yerleşmiş bir çay bahçesi… İstanbul’un eski

dokusu... Eskiden köyden kente göçte kentlileşmenin

simgesiydi İstanbul. “Bundan başka

İstanbul yok!” cümlesi, kentlileşme ve modernite

beklentisinin edep ve adapla bezenmiş ifadesiydi.

Şimdi kim, kime kuracak bu cümleyi?

İstanbulluluk nedir artık? Nasıl tanımlayacağız?

İstanbul Türkçesi diye bir kavram vardı eskiden.

Şimdi? Nasıl ifade edeceğiz bunu? Sanırım

bir söyleyip, bin ah işittiniz. Bu soru sanırım benim

için başlı başına bir makale konusu.

Kadıköy’ün genel İstanbul tablosundaki

farkı nedir sizce? Günümüzde özellikle

gençler arasında bir hayli popüler olan

Kadıköy’ü siz nasıl anlatırsınız?

Bir ikilem yaşadığımı itiraf etmeliyim. Ülkenin

genel anlamdaki yozlaşma ve çürümesinden

her kurum, her yapı ve tabi ki her birey de maalesef

üzerine düşen payı alıyor. Buna rağmen

İstanbul’da birkaç ilçe var ki tarihi birikimleri ve

misyonlarıyla bu negatif değişimi en azından

yavaşlatmayı becerebiliyorlar. Kadıköy, kanımca

bu direnişçi ilçeler arasında en özellikli ilçe.

Kadıköy dendiğinde çoğu zaman akla gelen

iskeleden stada kadarki, Boğa Heykeli çevresindeki

yaklaşık 2 km yarıçapındaki bir alandır.

Oysa Üsküdar, Ataşehir, Maltepe sınırlarındaki

ve sahil boyunca devam eden mahalleleri düşündüğümüzde,

son derece renkli ve kültürel

zenginliği olan bir ilçedir Kadıköy.

Bir ucundan bir ucuna 7 istasyonu olan Kadıköy’ün,

kimi küçük uzak kalmalar haricinde

ben de yaklaşık 40 yıldır çeşitli mahallelerinde

yaşadım. Hâlen de Bostancı’dayım. Merkezde

Barlar Sokağı olarak adlandırılan bölgede yaşamanın

çok zor olduğunu düşünüyorum ama

uzun süre Beyoğlu sınırları içerisinde hayatını

sürdüren birçok alternatif tiyatro topluluğu,

artık Kadıköy sınırları içerisindeki mekânlarda

yaşıyor. Bunlara yıllardır Kadıköy’de yaşayanları

da eklersek, bir yandan sinemaların

AVM’lere tıkılmasından rahatsız olunmalı ama

bu tiyatro çabasını da görmek ve desteklemek

gerekir diye düşünüyorum. Belediyenin “Size

şunu getirdik” yaklaşımından artık uzaklaşıp,

“Bizimle bunları yapabilirsiniz” ya da “Sizinle

şunları yapalım” noktasına gelmesi en büyük

temennim. Ancak Kadıköy, bana göre hâlâ eksiklerine

rağmen bir kültür ilçesi olma özelliğini

sürdürüyor.

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 83


Sokak Müzisyenleri

Alper Selan:

Kadıköy’de

sokak müziği yapmak

tam bir terapi

BATUHAN KARAMAN

Kadıköy’ün sokaklarında müzisyenlerin ezgileri

yankılanmaya devam ediyor. 15 yıldır profesyonel

olarak müzikle ilgilenen Alper Selan da soluğu

Kadıköy’de alan müzisyenlerden. Pandemi

döneminden sonra kendini sokaklara attığını

ifade eden Selan’a göre; “Kadıköy’de sokak müziği

yapmak tam bir terapi...”

Sizi tanıyabilir miyiz? Müzik ne

zamandan bu yana hayatınızda?

Zannediyorum ki 20 yılı aşmıştır müzik ve tiyatroyla

iç içe oluşum. Biraz klişe olsa da “kendimi

bildim bileli” sözü benim için de geçerli. Yaşım

37, müziği profesyonel olarak 15 yıla yakındır

gerek sahnede gerekse stüdyo çalışmalarımda

yaşam biçimi hâline getirdim. Tiyatro da en az

bu minvalde yer kaplıyor hayatımda. Dolayısıyla,

müzikal projelerde yer aldığım zamanlarda

kendimi çok şanslı ve “Tanrı’dan torpilli” hissediyorum.

Sevilen bir sanatı icra etmek gerçekten

büyük bir lüks...

Kendi müzik tarzınızı

nasıl anlatırsınız?

90’lı yılların kaset kültürüyle

yetişmiş biri olarak o yılların

10 şarkılık albüm geleneği,

sevdiğimiz sanatçıları daha

iyi anlamamızı ve aynı frekansa

daha kolay girmemizi

sağladığından, hangi tarzı

icra etsem de eskiye dönük

motifleri sürekli taşıyorum

kendi müziğimde. Sahnede

çaldığım cover şarkılarda da

kendi bestelerimde de 90’lar

hissi vazgeçilmez bir hâl aldı.

Genel olarak rock müzik

yapıyorum. Yeni deneysel teknolojiyle birlikte

harmanlarsak, alternatif rock demek daha doğru

olur.

Ne zamandan bu yana sokak müziği

yapıyorsunuz? Kadıköy’de sokak müziği

yapmak nasıl bir duygu?

Düzenli olarak pandemi döneminden sonra

attım kendimi sokaklara. Artık evlerde tıkılı kalmaktan

toplumca çok bunalmıştık. Müzisyenler

için sahne yasakları da vardı o zamanlar. Sokak

dışında başka bir alternatif yoktu bizim için.

Hangi müzisyen arkadaşımı arasam hepsi sokaktaydı.

Ben de o günden bu yana neredeyse

eve girmiyorum diyebilirim. Çünkü Kadıköy’de

sokak müziği yapmak tam bir terapi, hem dinleyene

hem icra edene. Ben de bir Kadıköylü

olarak buranın insanının aurasına ve yüksek

frekansına kendimi rahatlıkla bırakabiliyorum.

Kadıköy, ‘Susam Sokağı’ gibi özel ve kurtarılmış

bir bölge bizim için. İlkeli ve açık fikirli insanların

olduğu bir sığınak ilçe diyebilirim.

Sanıyorum müzik yaptığınız sırada

sizi dinlemekten hoşlanan daimi bir

dinleyiciniz de var. Bu minik dostumuzu

bize de anlatır mısınız?

Evet, ismi “Şaşal”. Hem hafif şaşı baktığı için hem

de gerçekten uzandığında koca bir şaşal şişeye

benzediği için adını Şaşal koymuş bir arkadaşım.

Sarman bir kedi, bizim Bahariye’nin yerlisi.

Tüm esnafı tanır. Yaz aylarında hangi dükkânda

klima varsa gündüzü orada yatarak geçirir, geceleri

de yollarda... Son zamanlarda müzik yaparken

sürekli yanıma gelip, önümdeki çantaya

uzanıyor. Yaklaşık 1 saat günlük müzik dozunu

alıp, beni VIP olarak protokolden dinler. Çevrenin

ilgisini çekmeye başladı. Yoldan geçenler

onu görünce daha çok dikkat kesildiler müziğe.

Güzel bir ikili olduk. Tabi ki günlük hasılattan

payına düşeni, güzel bir yaş mama olarak fazlasıyla

alıyor. Diğer günlerde de yanına gider, bir

şeye ihtiyacı var mı diye sorarım. Sanattan anlayan,

entelektüel bir kedimizdir Şaşal...

Müzik kariyerinizi bundan sonraki

süreçte nasıl yönlendirmeyi

düşünüyorsunuz?

Kendi bestelerim var, single olarak yayınlamayı

planlıyorum. Geçtiğimiz mayıs ayında “Gizli

Tuzak” isimli bir single yayınladım, diğerleri

de kendi zamanlarını bekliyorlar. İlgilenenler,

dijital müzik marketlerden ve sosyal medya

hesaplarımdan takip ederek dinleyebilirler. Bu

arada zaman zaman sahne alsam da sokaktan

aldığım keyif gerçekten vazgeçilmez. Kültürümüzdeki

şehir şehir gezen aşık ozan hissini

yaşatıyor bana. İnsanlara şarkılarla bir şeyler

anlatmaya çalışmanın spritüel bir tarafı da var.

Galiba bu işten vazgeçemeyeceğim. Albümleri

olan, konserler veren ama sokağı bırakmayan

bir müzisyen kariyeri görünüyor ufukta.

84 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022



Mekân

Hafta sonu için alternatif arayanlara önerimiz var;

“Bİ DEĞİŞİK EV”

Bi Değişik Ev’in lezzetlerinden bazıları şöyle: Özel ekmek içinde pişmiş tereyağ ve peynirli

köy yumurtası, kremalı peynirli patates, sucuk tava, menemen, simit dolması, Çerkez peyniri,

Kars kaşarı, çubuk peynir, beyaz peynir, siyah zeytin, yeşil zeytin, bal, tereyağ, reçel, ceviz,

mevsim meyveleri, domates, marul, kuzu kulağı, dereotu, salatalık, yeşil biber, maydanoz.

CANAN-KADİR TOPRAKKAYA

Özellikle hafta sonlarında farklı yerler görmek, farklı lezzetler tatmak,

İstanbul gibi büyükşehirlerde yaşayanlar için hep arzulanan bir şeydir.

Son zamanlarda böyle alternatifler çoğalmış olsa da bunlar arasında

doğru adresi bulmak pek kolay değil. Bazılarında hijyen, bazılarında kalite

sorunu, bazılarında da abartılı fiyatlarla karşılaşmak mümkün.

“BURALARDA ‘Bİ DEĞİŞİK EV’ VARMIŞ”

Sizlere konuklarının mekândan ayrılırken dostlarına “Bi Değişik Ev” olarak

anlattıkları, ardından kendilerini gelmek ve görmek zorunda hissedenlerin

“Buralarda ‘Bi Değişik Ev’ varmış” diye aradıkları özel mekândan

söz etmek istiyoruz.

PİLAVCI AİLESİNİN YARATTIĞI BUTİK BİR MEKÂN

Bostancı’dan yaklaşık 45 dakikada ulaşabileceğiniz Karamürsel’in Pazarköy

tepesinde, orman içindeki bir evden söz ediyoruz. Uzun yıllar bölge-

86 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Mekân

Mekânın bir başka masasında ise Alper Tunga’ya rastladık.

Yakın arkadaşı Nursan Elbirlik ile objektiflerimize konuk

olan Tunga; “Bi Değişik Ev’de ‘bi değişik’ gün yaşayalım

istedik. Çok da iyi yapmışız” diye konuştu.

nin önde gelen sanayi kuruluşlarından Akkim

Kimya’da çalışan Ali Pilavcı ve ailesinin 1999

Gölcük depremine, ardından Adapazarı depremine

yakalanınca o zamanlar göz ardı ettikleri,

aileye ait orman eteklerinde bulunan arazideki

güvenli evlerinde yaşamayı tercih etmeleriyle

başlamış hikâyeleri.

MİSAFİR SEVGİSİNDEN DOĞAN MARKA

İşletmeci Ali Bey, tasarımcı Gül Hanım ve biricik

oğulları tiyatro eğitimli Mert Pilavcı, sakinliğin

verdiği yalnızlığın da tetiklemesiyle sık sık dostlarını

evlerine davet ederler. Misafirler çektikleri

fotoğrafları dostlarıyla paylaşınca, misafir

olmak isteyenlerin sayısı bir anda yüzlere ulaşır.

Aile üyeleri ise “Haydi o zaman, hiç değilse hafta

sonlarında ticarete dönüştürelim ve lezzetlerimizi

daha fazla kitleye ulaştıralım” derler.

DOĞAYA SAYGILI BİR

ETNOGRAFYA MÜZESİ

Adını gelen konukların koyduğu “Bi Değişik Ev”

ile yolunuz kesiştiğinde, bize sonuna kadar hak

vereceğinizi düşünüyoruz. Zira mekânda müthiş

bir samimiyet var. Doğaya son derece saygılı

bir anlayışa tanık olacaksınız. Kullanım dışı kalmış

her türlü obje, Gül Hanımın tasarım becerisinden

yola çıkılarak değerlendirilmiş. Öyle ki

Ali Pilavcı, Gül Pilavcı,

Mert Pilavcı, Kadir Toprakkaya

ve Canan Toprakkaya.

200 yıllık bir evin kapısı, masa olarak düzenlenmiş.

Yine eski bir dikiş makinesi, sehpa olarak

karşınızda size gülümseyebiliyor. Yine 60-70

yıllık bir tahta asker bavulu, mekânın fincan dolabı

olarak duvarda sizi selamlayabiliyor.

DOĞALLIK VE HİJYEN ÖN PLANDA

Sadece rezervasyonla misafir kabul eden Pilavcı

ailesi, kahvaltı konseptlerinin serpme kahvaltı

zenginliğinde, fakat sunumlarının kişiye

özel ve son derece hijyenik olduğunu özellikle

vurguluyorlar. Mert Pilavcı; “Ürünlerimizin ne

Bi Değişik Ev’e konuk olduğumuzda,

arkadaşlarının anlata anlata bitiremedikleri

mekânı “Biz de görmezsek olmaz” diyerek

gelen aileye fikirlerini sorduğumuzda,

“Haklıymışlar” dediler. Meltem Bozkurt Gedik,

Murat Bozkurt, Murat Gedik, Hazal Gedik ve

Emir Gedik...

kadar doğal olduğunu söylememize artık gerek

bile yok. Çünkü, ‘Bi Değişik Ev’ ailesi olarak bizler

doğallığın ve organik gıdaların kıymetini çok

iyi biliyoruz. Üretebildiğimiz ürünleri kendimiz

üretiyor, üretemediğimiz ürünlerin ise en doğalına,

en kalitesine ulaşıp, değerli misafirlerimize

sunuyoruz” diyerek, samimiyeti ve heyecanı ile

bizlere kat kat güven veriyor.

ŞEN BAKKAL’A UĞRAMAK DA MÜMKÜN

Mekân, ürettiği veya temin ettiği yüksek kaliteli

ürünlerden az miktarda, arzu eden misafirlerin

sınırlı adet olmak üzere satın alabilmelerine de

olanak sağlıyor. Uğradığınızda, Bi Değişik Ev’in

bir köşesinde “Şen Bakkal” adı altında sergilenen

ürünlere göz atmayı ihmal etmeyin.

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 87


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

Ayşegül’ümüzü

Avusturya’ya gelin verdik

Göztepe’nin önde gelen ailelerinden Şükran

& Ömer Engin çiftinin biricik kızları Ayşegül’ü

mutluluğa uğurladık. Uzun yıllardır

Avusturya’nın başkenti Viyana’da yaşayan

Ayşegül Engin, burada eğitim gördüğü yıllarda

tanıştığı ve gönlünü kaptırdığı Christian

Schützenhofer ile hayatını birleştirme

kararı alarak, yaptıkları çifte düğün ile dünyaevine

girdi.

HRANT GÜLYAN GİTARIYLA EŞLİK ETTİ

Kalamış Yat Limanı’ndan hareket eden yelkenli

ile Moda açıklarını dolaşıp, İstanbul

Yelken Kulübü İskelesi’ne yanaşan Ayşegül

Engin & Christian Schützenhofer çiftine ve

konuklara, gece boyunca ünlü gitar ustası

Hrant Gülyan gitarıyla eşlik etti. Kadıköy Life

Ailesi olarak Ayşegül Engin & Christian Schützenhofer

çiftine sonsuz mutluluk dileklerimizi

iletiyoruz

ÖNCE VİYANA, SONRA İSTANBUL

Ayşegül Engin & Christian Schützenhofer

ikilisinin düğünleri, 29 Temmuz’da Viyana’nın

“Lusthaus” adlı mekânında gerçekleşti.

Ailenin Türkiye’deki dostları ve yakınları

için düzenlenen ikinci düğün daveti ise 12

Ağustos Cumartesi akşamı İstanbul Yelken

Kulübü’nde yapıldı. Konsept danışmanlığını

Ayşegül Engin’in kuzeni Eda Engin’in üstlendiği

düğün, son derece renkliydi.

88 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 89


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

Moda Deniz Kulübü’nde kutlama

Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Türk ordusunun işgalci güçlere son ve kesin darbeyi vurmasını

sağlamak ve Anadolu’dan atmak için gizli olarak Haziran 1922’de hazırlıklarına başlanan ve 26 Ağustos sabahı

harekete geçilen Büyük Taarruz, 30 Ağustos 1922’de zaferle sonuçlanmıştı. Bu büyük zaferin 100. yıldönümü, Ulu

Önderimiz Atatürk’ün isteğiyle kurulan Moda Deniz Kulübü’nde de kutlandı. Kulüp üyelerinin büyük çoğunluğunun

kırmızı-beyaz kıyafetlerle katıldığı 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlaması, son derece coşkulu bir ortamda gerçekleşti.

“TÜRK MİLLETİNİN DESTANIDIR”

30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 100. yıldönümü nedeniyle

bir konuşma yapan Moda Deniz Kulübü

Yönetim Kurulu Başkanı Teoman Taşpınar; “Bu

bayramı çok iyi anlamalıyız. Bu bayram, Türk milletinin

destanıdır. Özellikle gençlerimize çok iyi anlatmalıyız.

Zira geçmişini iyi bilmeyen, geleceğini

gereğince şekillendiremez” ifadelerini kullandı.

“BUGÜN BURADA OLMANIN DA

KARŞILIĞIDIR”

Teoman Taşpınar, sözlerini şöyle sürdürdü: “30

Ağustos Zafer Bayramı, benim için çok başka değerler

de taşımaktadır. 30 Ağustos, bugün böyle bir

mekânda sizlerle birlikte huzur içinde bir arada olabiliyor

olmamızın da karşılığıdır. Bu nedenle, başta

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere silah

arkadaşlarını ve bu uğurda tüm emeği geçenleri

büyük saygı, rahmet ve minnetle anıyoruz.”

Gecenin katılımcıları

arasında Mustafa &

Hüsniye Önen çifti de

vardı. Hüsniye Hanım,

özel tasarım elbisesiyle

tüm dikkatleri üzerinde

topladı.

Yaşadığımız pandemi sürecinde yaklaşık 15 kilo

veren ünlü siyaset bilimci Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu

da gecenin konukları arasındaydı. Kadıköy Life

Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Canan Toprakkaya

ile bir süre sohbet eden Kalaycıoğlu; “30 Ağustos’u

çok iyi anlamalı ve Cumhuriyet’i çok iyi korumalıyız”

mesajı verdi.

30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 100. yıldönümü kutlaması

gecesinde, sürpriz bir isim daha objektiflerimize

yansıdı. 1970’li yıllarda Kadıköy’ün çağdaş reklamcılık

sektöründe ilk markalarından olan Kale Reklamcılık’ın

kurucusu Cahit Göncü, sanki o yıllarda dondurulmuş

(kriyoprezervasyon) ve şimdilerde hayata döndürülmüş

gibi objektiflerimize yansıdı. Cahit Göncü, Leda Kazancı,

Mehmet Osken ve Leyla Osken.

90 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

Silvia Magripli, Merih Gürkaynak,

Azade Toner, Meral Güneri,

Tülin Dinçer, Nuran Musluoğlu

ve Dr. Kenan Magripli.

Eldebran Akınel, Serap Köseoğlu,

Verda Terazi, Nezih Terazi, Nilüfer

Tokay, Polat Tokay, Alime Güner, Reha

Güner ve Osman Ulukan.

Gecenin katılımcıları arasında,

ödüllere layık fotoğraflar çeken Bağdat

Caddesi’nin Bosch bayisi Muharrem

Öztürk de vardı. Fotoğraflarını

paylaşma sözü aldığımız Öztürk,

gecede dolunay görüntüleri ile birlikte

Moda İskelesi’nden son derece ilginç

kareler elde etti. Şükrü Bilge, Pelin

Öztürk, Muharrem Öztürk, Serpil Bilal,

Mehmet Bilal ve Mahinur Bilge.

Janset Yeşilyurt, Güngör Akın Ergene, Alp Aydoğan ve Esra Aydoğan.

Mümtaz Yavuz, Jack Toger, Masal Toger, Melis Berk, Fulya Yavuz ve Kamil Berk.

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 91


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

Show TV,

Habertürk’e gelin verdi

TV ekranlarının iki sevilen yüzü Pınar Erbaş ve Mehmet Akif Ersoy,

hayatlarını birleştirerek mutluluğun yolunu tuttular. Show

Ana Haber sunucularından Pınar Erbaş ile Habertürk TV moderatörlerinden

Mehmet Akif Ersoy, Sait Halim Paşa Yalısı’nda

düzenlenen bir düğün ile dünyaevine girdiler.

Çiftin nikâh şahitliklerini, Ciner Yayın Holding Yönetim Kurulu

Başkanı Kenan Tekdağ ile Pınar Erbaş’ın çocukluk arkadaşı Bahriye

Betül Özdemir yaptı. Show TV çalışanları tarafından “Habertürk’e

gelin verdik” sözleriyle dile getirilen düğünün ağır misafirleri

de vardı. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü

Ömer Çelik, Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Dursun Özbek,

Fenerbahçe Spor Kulübü’nün önceki Başkanı Aziz Yıldırım, Sait

Halim Paşa Yalısı’nda kıyılan nikâh törenine katılan isimler olarak

göze çarpanlar arasındaydı.

Kıyılan nikâh sonrasında bir konuşma yapan Ömer Çelik, evlilik

cüzdanını Pınar Erbaş’a teslim ederek mutluluk dileklerini iletti.

Düğünün fotoğraf, video ve tüm görsel çekimlerini, prenseslerin

ve uluslararası ünlü markaların çekiminde görev alan Bülent

Uluçay yaptı.

92 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

Fatma Şahin kızını

evlendirdi, onur konuğu

İnal Aydınoğlu oldu

Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in

kızı Merve Şahin, Cihan Oklap ile hayatını birleştirdi. Beykoz

Mecidiye Kasrı’nda yapılan düğünün davetlileri arasında

Aydınoğlu Ailesi de vardı. Onur Aydınoğlu, Nurdan

Aydınoğlu ve İnal Aydınoğlu.

“Mutluluk hep

sizinle olsun”

DW Türkçe yazarı, gazeteci Bülent Mumay, meslektaşı Ceren

Kumbasar ile hayatını birleştirdi. Çiftin nikâhını İstanbul

Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu kıydı.

İkiliye mutluluk dileklerini ileten İmamoğlu, “Mutluluk hep

sizinle olsun” dedi.


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

Kadıköy’de hayat doludizgin

Kadıköy’ün sahilleri, çimenleri ve spor alanları yine dopdolu... Sadece semt sakinleri değil, şehir ve ilçe

dışından da çok sayıda ismi ağırlayan Kadıköy, her geçen gün yeni yüzleri kucaklamaya devam ediyor.

KARTAL’DAN KADIKÖY’E BISIKLET YOLCULUĞU

Haftanın neredeyse dört günü bisikletleriyle birlikte Moda sahiline

gelen Ertunç Turhan ve Selçuk Berk, güzergâh olarak sahil hattındaki

bisiklet yolunu kullanıyorlar. Biri Kartal’dan, diğeri ise Bostancı’dan

yola çıkan arkadaşlar, dergimize şunları söylediler: “Uzun bir bisiklet

yolu gezisinin ardından Moda sahilini, güzergâhın son durağı olarak

dinlenme noktası seçiyoruz.”

MODA’DA YAŞAMAK AYRICALIKTIR

Kadıköy’ün müdavimi olan arkadaşlar Şant Zıngık, İpek Pakün ve

Andre Sarafkan, her akşam soluğu Moda sahilde alıyorlar. Moda

sahilin özellikle geceleri oldukça güzel olduğunun altını çizen arkadaşlar,

“Moda’da yaşamak ayrıcalıktır” dediler.

SEVGILILERIN TERCIHI DE MODA

Moda’yı özellikle akşam saatlerinde tercih eden genç sevgililer, hem

denize karşı sohbet ediyor hem de serin akşamlarda kitaplarını okuyorlar.

Aynı zamanda Kadıköy’ün sokak hayvanlarını da seven ikili,

Kadıköy banklarının müdavimi...

SEVIMLI DOSTLARLA KADIKÖY KEYFI

14 yıldır Kadıköy’de yaşayan Erdem Gerim ile sevimli dostları

Cuno ve İyo da objektiflerimize yansıyan simalardan oldular. Her

akşam köpeklerini Kadıköy’de gezmeye çıkaran Erdem Bey’e göre

dostları Cuno ve İyo, Kadıköy’de yaşadıkları için çok şanslı. Çünkü

Kadıköy’ün kültürlü insanları, onlara çok sıcak davranıyor.

SPORUN İSTANBUL’DAKI ADRESI KADIKÖY

Mert Serveren ve Sena Bekar, iş çıkışlarında spor için Kadıköy’ü

tercih ediyorlar. Özellikle tenis kortlarında bir araya gelen ikili; “Kadıköy’de

tenis kortları ücretsiz olduğu için çok şanslıyız. Özellikle

genç yeteneklerin kendilerini geliştirmeleri için harika alanlar var”

şeklinde konuştular.

KADIKÖY’DE BABA-OĞUL GEZISI

Küçüklüğünü Kadıköy’de geçirmiş ve burada büyümüş olan Veysel

Erdal’a, oğlu Ahmet Efe Erdal’a Kadıköy’ü gezdirirken denk geldik.

Kadıköy’ün gençlerin yanı sıra çocuklar için de çok keyifli ve faydalı

bir bölge olduğunu paylaşan, oğluyla aktivite yapmaya koyuldu.

94 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

SPORUN BIR DIĞER ADRESI YOĞURTÇU PARKI

Spor yaparken tanıştıklarını ve bu tanışmanın sonucunda güzel birer

arkadaşlık kurduklarını ifade eden arkadaşlar, her akşam Yoğurtçu

Parkı’nda buluşarak basketbol oynuyorlar. Sporu çok sevdiklerini

dile getiren gençler, Kadıköy’de spor yapmaktan hayli keyif aldıklarını

kaydettiler.

DENIZ HAVASININ TADINA VARIYORLAR

Lise öğrencileri Muhammed Özkan ve Berat Kuş, haftanın belli

günleri Bayrampaşa’dan Kadıköy’e gelerek deniz havasının tadına

varıyorlar. Kış aylarında Kadıköy’ü ulaşım zorluğundan ötürü tercih

etmediklerini söyleyen arkadaşlar, yazın gelmesini iple çektiklerini

paylaştılar.

ŞEHIR DIŞINDAN KADIKÖY’E

Biri Trabzon, diğeri ise Gaziantep’ten gelen sevgililer de tercihlerini

Kadıköy’den yana kullandı. Kadıköy’ün özellikle gecelerini çok sevdiklerini

vurgulayan Kaan Çivi ve Başak Duran çifti, şu değerlendirmede

bulundular: “Kadıköy’ün çoğu mekânı sabaha kadar açık. Bu

sebeple, şehir dışından kısa süreliğine geldiğimizde de kolaylıkla

verimli vakit geçirebiliyoruz.”

KADIKÖY’ÜN EMEKTAR BALIKÇILARI

Kadıköy’de balıkçılık yapan emektar balıkçılar İsmail Atar, Cengiz

Akça ve Durmuş Kızılarslan, özellikle sıcak havalarda tekneleriyle

açılıyorlar. Hem denizin keyfini çıkaran hem de mesleklerini yapan

emektarlara göre; “Balıkçılık çok zor meslek, sadece gerçekten sevenler

yapabilir.”

JAPON NEOKI’NIN TENIS TUTKUSU

Kadıköy Life objektiflerine takılan bir diğer sportmen isim ise Japon

Neoki oldu. Suadiye’de yaşayan ve Kadıköy’de vakit geçirmekten

keyif aldığını belirten Neoki, bisiklete binmeyi ve tenis oynamayı

çok sevdiğini, her hafta sonu tenis antrenmanı yapmak için Yoğurtçu

Parkı’na geldiğini aktardı.

PATILI DOSTLARIMIZIN ÇIM KEYFI

Egemen Meyveci, sekiz yıldır Kadıköy’de birlikte yaşadığı köpeği

Yıldız ile objektiflerimize poz verdi. Her sabah ve akşam köpeğini

gezdirmek için sokağa çıkan ve bu doğrultuda Kadıköy’ün farklı

zamanlarına şahitlik etme imkânı bulan Egemen Bey, yaz aylarında

köpeğinin çimler üzerinde gezdiğini, ancak atılan cam kırıklarının

kendisine zarar verdiğinin altını çizdi.

Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 95


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

Çelik Çifti Alaçatı’da

Bir önceki sayımızda düğün haberlerine yer verdiğimiz

Emra & Umur Çelik çifti, bu defa Alaçatı’nın ünlü mekânlarından

FAVA’da objektiflerimize yansıdı. Masalarında ise

Emra’nın annesi Lale Hanım ile babası Vehbi Ataç vardı.

Özel Ailesi’nin

mutlu günü

Deren 1 yaşında

Görkem & Elçin Saral çifti, biricik kızları Deren’in 1. yaşı için

bir doğum günü partisi düzenlediler. Et-inn’de kahvaltı organizasyonu

ile gerçekleşen kutlamaya, aile yakınları ve

Saral çiftinin yakın dostları katıldı. Kadıköy Life Ailesi olarak

bizler de minik Deren’e sağlık, başarı ve neşe dolu

nice güzel yaşlar diliyoruz.

Ünlü gayrimenkul danışmanlarından Hüseyin Özel, yazar Burcu

Karadaş ile hayatını birleştirdi. Kadıköy Belediyesi’nin bahçesinde

gerçekleşen nikâh törenine çiftin aileleri, aile yakınları ve arkadaşları

katıldı. Serhat Bayrak ile Mert Köymek’in nikâh şahitliği

görevini üstlenerek mutluluğa uğurladığı Hüseyin & Burcu Özel

çifti, konuklara “Bu mutlu günümüzde bizimle olduğunuz için teşekkürlerimizi

iletiyoruz” mesajı verdiler.

96 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022




Da Vinci Robotik Cerrahi

Medicana Ataşehir

Hastanemizde!

Robotik Cerrahi, ameliyathanede hastanın yanında bulunan cerrah konsolundan,

cerrahın hasta üzerinde 3 boyutlu kamera ve robotik el aletleri yardımıyla

ameliyatı gerçekleştirmesidir.

Robotik Cerrahinin Kullanıldığı 7 Farklı Branş

1

2

3

4

Üroloji

5

Çocuk

Cerrahisi

6

Genel

Cerrahi

7

Kalp ve

Damar

Cerrahisi

KBB ve

Baş-Boyun

Cerrahisi

Kadın

Hastalıkları

ve Doğum

Göğüs

Cerrahisi

0850 460 63 34

www.medicana.com.tr

ÖZEL MEDICANA

ATAŞEHİR HASTANESİ

0216 970 34 34


Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!