KADIKÖY LIFE / Eylül & Ekim 2022
- No tags were found...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Eylül & Ekim 2022 | Yıl: 18 | Sayı: 107 | Fiyatı: 25 TL
Tarihi eski, ruhu yeni
GENÇLERİN TERCİHİ
KADIKÖY
SEÇKİN
KİTABEVLERİNDE
Kadıköy’ün yakın tarihini
merak ediyor musunuz?
Arif Atılgan; Küçükyalı’dan Moda’ya, Üsküdar’dan Haydarpaşa’ya,
Kadıköy’ün 1800’lü yıllardan günümüze uzanan öyküsünü yazdı...
Kent kültürü belleğine derin saygısı olan yazar Osman Öndeş,
ailece ömrünün geçtiği eski Moda’yı belgeleriyle gün ışığına çıkardı.
Kadıköy’ün Güngörmüş Sayfiyesi Moda adıyla yayınlanan kitap
Moda ve Kadıköy hakkında çok şey anlatıyor.
İsteme Adresi:
www.kiletisimyayinlari.com adresinden ÜCRETSİZ KARGO ile adresinize gelmesini isteyebilirsiniz.
Kuşdili Caddesi Misk-i Amber Sokak No: 44 Kat: 2 Daire: 6 Kadıköy - İstanbul
Tel: 0216 550 11 17 - 0532 266 82 43
İçindekiler
Tarihiyle eski, ruhuyla yepyeni
Kadıköy’den merhaba
Haber • Magazin • Aktüalite • Ekonomi • Politika
CANAN TOPRAKKAYA
haber@kadikoylife.com
Kendisi yaşlı ama nüfusu
genç... Her daim moda, her
daim klas... Ara sokaklarında
dolaşmakla bitmez,
Moda’sında çay keyfinden
geçilmez, sahilinde gün
batımı kaçmaz, barlarında
muhabbeti eksilmez, alışveriş
keyfinde zamanın nasıl
geçtiği anlaşılmaz, sokak
müzisyenlerinde neşeden
durulmaz.
İstanbul’un trend ilçesi Kadıköy’deyiz. Biz zaten ezeli
Kadıköylüyüz de gençlere ne demeli? Kuşdili’ndeki İS-
PARK akşam üzerine doğru dolmaya başlıyor, buradan
adeta Kadıköy istilası başlıyor. Moda sahilinden barlar
sokağına, butik kafelerden Bahariye’nin ara sokaklarına
kadar nereye baksanız genç bir yüz size gülümsüyor.
Üçüncü nesil kahveciler her gün full açıyor, full kapatıyor.
Hele Yoğurtçu’da bir kahvaltı mekânı var ki kapısında
sıra sıra gençler, ciğerci kedisi gibi beklemekte.
Mekânsal çeşitliliği kadar ekonomik açıdan da geniş bir
yelpazede Kadıköy... Her bütçeye uygun ve mutlu uğurluyor
misafirlerini. Kökleri bizim olan, bize dayanan,
yerel-ulusal kültürlerden evrensele açılan bir gelenekte
yer alan tarihi eski, ruhu yeni Kadıköy’de gençlere uzanıyoruz
ve kapak dosyamızda bir durum tespiti yapıyoruz:
“Gençlerin tercihi Kadıköy”
***
“Yetmez” diyor ve yılların sanatçısı Selda Alkor’dan geniş
bir İstanbul perspektifine doğru yol alıyoruz: “Ben
Üsküdar’ı çok severdim ama çok yaşamadım o yakada.
Kadıköy de bildiğim bir yer tabii ki. Özellikle ben Kadıköy’deki
belediye binasını çok severdim. Ne oldu ona
bilmiyorum. Uzun süredir de ayrı kaldım Kadıköy’den.
Hâlâ Kadıköy’de tramvayın olması güzel, bu bana eski
İstanbul’u hatırlatıyor.”
Oyuncu ve Müzisyen Renan Bilek var sırada… Ortaoyuncular’da
başlayan kariyerine televizyon ve sinemayla
devam eden eski İstanbullu Bilek ile röportajımızda,
kent analizlerine sizleri de ortak ediyoruz: “Bir ikilem
yaşadığımı itiraf etmeliyim. Ülkenin genel anlamdaki
yozlaşma ve çürümesinden her kurum, her yapı ve
tabi ki her birey de maalesef üzerine düşen payı alıyor.
Buna rağmen İstanbul’da birkaç ilçe var ki tarihi birikimleri
ve misyonlarıyla bu negatif değişimi en azından
yavaşlatmayı becerebiliyorlar. Kadıköy, kanımca bu direnişçi
ilçeler arasında en özellikli ilçe.”
Yunan gazeteci Vana Stellou, tam üç yıldır Kadıköy Yeldeğirmeni
sakini... Gazetecilik mesleğini Türkiye’de sürdüren
ve farklı şehirlerde röportajlar yapan Vana’nın da
bir Kadıköy görüşü var elbette: “Konser ve festivalleri
çok sık takip ediyorum. Süreyya Operası favori mekânlarımdan,
programı genelde çok iyi oluyor. Eski tarihi
lokantalara da çok sık gidiyorum. Özellikle Kadıköy’ün
meyhanelerine bayılıyorum. Bahariye’de Ali Suavi Sokak’ta,
ayrıca buradaki sanatçı atölyelerinde de sık sık
vakit geçiriyor ve oradaki workshoplara katılıyorum.
Bunun yanında sinema ve tiyatrolara da sıklıkla gidiyorum.
Çok iyi işler üretiliyor Türkiye’de. Bunun yanında
Salı Pazarı’na her hafta giderim. Oradakilerle de arkadaş
oldum.”
Yerelden evrensele uzanan köprüde Kadıköy’den sevgiler,
selamlar...
TARAFSIZ, BÖLGESEL,HABER,
MAGAZİN, AKTÜALİTE, EKONOMİ,
POLİTİKA DERGİSİ
İmtiyaz Sahibi ve
Genel Yayın Yönetmeni
Fatma Canan Toprakkaya
Yayın ve Yönetim Kurulu Başkanı
Kadir Toprakkaya
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
İrem Toprakkaya
Yayın Kurulu
Dr. R. Sertaç Kayserilioğlu,
İnal Aydınoğlu, Sedef Turan
Nusret Karaca, Osman Öndeş,
Muzaffer Ayhan Kara
Haber Müdürü
Cenay Toprakkaya
Editörler
Pınar Baltacı, Yiğit Uygun,
Ahmet Ayvalıoğlu
Fotoğraf Editörü
Emin Küçükserim
Foto Muhabiri
Batuhan Karaman
Görsel Yönetim
Kubilay Şenyiğit
Reklam ve Halkla İlişkiler
Tulu Evrensel
Tel: 0532 266 82 43
Basım
Ege Reklam ve Basım
Sanatları San. Tic. Ltd. Şti.
Sertifika No: 45604
Esatpaşa Mah. Ziyapaşa Cad.
No: 4/1 Ataşehir - İstanbul
Tel: (0216) 470 44 70
www.egebasim.com.tr
Dağıtım
Arıksoy Basın Yayın Dağıtım Ltd. Şti.
KADIKÖY LIFE dergisinin birinci sayfasından
son sayfasına kadar olan yazılardan imza
sahipleri sorumludur. Yayınlanan reklamların
sorumluluğu reklam sahiplerine aittir. KADIKÖY
LIFE dergisinde yayınlanan her türlü yazı,
fotoğraf ve illüstrasyonların her hakkı saklıdır.
İzinsiz, kısmen veya tümüyle yayınlanamaz.
KADIKÖY LIFE’ın hiçbir kurum ve kuruluşla
doğrudan veya dolaylı bağlantısı yoktur.
Yayıncı
K-İletişim Basın Yayın ve
Tanıtım Hizmetleri
Karanfil Sokak No: 27/13
Göztepe / İstanbul
Tel: 0216 360 72 04 - 0216 550 11 17
Gsm: 0532 266 82 43
E-posta: kadikoylife@yahoo.com
www.kadikoylife.com
İrtibat Bürosu
Kuşdili Cad. Misk-i Amber Sok.
No: 44/6 Kadıköy / İstanbul
Tel: 0532 470 73 05
ISSN 1307-5535
Eylül & Ekim 2022
Yıl: 18 Sayı: 107 Fiyat: 25 TL
Basım Tarihi: 15 Eylül 2022
Yayın türü: İki aylık, bölgesel,
süreli yayındır.
KADIKÖY LIFE
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC)
ve Anadolu Yakası Gazeteciler
Derneği (AYGAD) üyesidir.
6 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
İçindekiler
48
08
24
58
08
DİKEY TARIMI YERİNDE TÜKETİMLE
BİRLEŞTİRİP, KARBON AYAK İZİNİ AZALTIYOR
Eski bir otoparkı dönüştürüp, sürdürülebilir gıda için
“topraksız ve dikey tarım” uygulamasına başlayan elif
boyner; minimum karbon ayak izi, minimum atık ve üretildiği
yerde tüketimin mümkün olduğu alanlar oluşturmayı
amaçlıyor.
63
24
TARİHİ ESKİ, RUHU YENİ
GENÇLERİN TERCİHİ KADIKÖY
Kadıköy, uzun bir süredir gençlerin de birincil tercihi.
Özellikle lise ve üniversite öğrencileri tarafından sık sık
tercih edilen Kadıköy’ün ‘genç’ yüzünü, o genç yüzlerin
dillerinden dökülenlerle anlattık.
58
OSMANLI’NIN DOĞU-BATI SENTEZİ;
BEYLERBEYİ SARAYI
Osmanlı’nın Anadolu yakasındaki tek sarayı; Beylerbeyi!
Şüphesiz İstanbul’un bu tarafında sayısız köşk, kasır, yalı
yapılmış Osmanlı’da ama saray yok. Sadece bundan değil
önemi, anlatacak hikâyesi çok!
46
EKREM İMAMOĞLU’NDAN
“FİNANS ŞEHİR” ÇAĞRISI
Devletin finans kurumlarını bünyesinde barındıracak
Finans Şehir’in ulaşım sorununu büyük oranda çözecek
Ümraniye-Ataşehir-Göztepe metro hattının Göztepe istasyonunda
“Finans Şehir” konulu toplantı gerçekleştirildi.
63
YUNANİSTAN’DAN KADIKÖY’E
GAZETECİLİK SERÜVENİ
On senedir İstanbul’da yaşayan Yunan gazeteci Vana Stellou,
tam üç yıldır da Kadıköy Yeldeğirmeni sakini... Gazetecilik
mesleğini Türkiye’de sürdüren ve farklı şehirlerde
röportajlar yapan Vana, gerçek bir İstanbul aşığı...
48
FİNLANDİYA EĞİTİM SİSTEMİNİN
TÜRKİYE’DEKİ ÖNCÜSÜ;
FİİN KOLEJİ
Finlandiya eğitim sisteminin Türkiye’deki öncüsü Fiin
Koleji’nin kurucusu M. Bora Çakmak ile bir röportaj gerçekleştirerek,
Fiin Koleji’nin eğitiminin neler vadettiğini,
vizyonlarını ve misyonlarını detaylı bir şekilde konuştuk.
Keyifli okumalar...
78
SELDA ALKOR İLE
YEŞİLÇAM VE ESKİ İSTANBUL ÜZERİNE...
Türk sinemasının duayenlerinden usta oyuncu Selda
Alkor ile nostaljik bir söyleşide buluştuk. Hem Yeşilçam’ı
hem de eski İstanbul’u büyük bir özlemle anan Alkor, Kadıköylülere
özel açıklamalarda bulundu.
46
78
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 7
Çevre
Yürümeyen merdivenler, çalışmayan asansörler
İstanbulluları bezdirdi
HABER MERKEZİ
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) bağlı
metro, tramvay ve metrobüs duraklarında çalışmayan
yürüyen merdivenler ve asansörler,
İstanbulluların çilesine çile katıyor. Özellikle
yaşlı, çocuklu ve engelliler, bir kısmı uzun zamandır
çalışmayan asansör ve merdivenlere
isyan ediyor.
26,2 kilometre uzunluğunda ve 19 istasyon barındıran
Kadıköy-Tavşantepe Metro Hattı’nda
37 yürüyen merdiven ile 2 asansör çalışmıyor.
Huzurevi ve Pendik İstasyonu’ndaki çalışmayan
1’er asansör, Anadolu yakasında yolculuk
yapanları daha da yoruyor. Yine Gülsuyu ve
Hastane-Adliye’de 5’er, Maltepe ve Esenkent’te
4’er, Ünalan ve Kozyatağı’nda 3’er, Ayrılık Çeşmesi,
Tavşantepe, Yakacık, Göztepe ve Yenisahra’da
2’şer, Bostancı, Pendik ve Huzurevi’nde 1’er
yürüyen merdivenin arızalı olduğu belirlendi.
Anadolu yakasında oturanların vazgeçilmezi
olan 20 kilometrelik Üsküdar-Çekmeköy Metro
Hattı’nın Kısıklı İstasyonu’nda 2 asansörün yanı
sıra Altunizade’de 6, Dudullu’da 4, Altınşehir’de
2, Bulgurlu, Çarşı ve Necip Fazıl’daki 1’er yürüyen
merdiveninin de çalışmadığı tespit edildi.
KISA HATLAR DA
İSTANBULLUYU TERLETİYOR
Bahariye-Olimpiyat Metro Hattı, İstanbul’un
en kısa hatları arasında yer alıyor. 6 kilometre
uzunluğundaki hat, 5 istasyondan oluşuyor.
Olimpiyat İstasyonu’nda 9 yürüyen merdiven
ile 2 asansör çalışmıyor. Aynı şekilde Ziya Gökalp
Mahallesi durağında da 8 yürüyen merdiven
hizmet vermiyor. 3,3 kilometre uzunluğuyla
İBB’nin en kısa hattı olan Levent-Boğaziçi
Üniversitesi/Hisarüstü Metro Hattı’nda 4 durak
bulunuyor. Bu hatta Etiler İstasyonu’nda 1 yürüyen
merdivenin, Hisarüstü İstasyonu’nda ise bir
asansörün arızalı olduğu görüldü.
MERDİVENLERİ ADIMLAMAK
GEREKİYOR
Beylikdüzü’den başlayıp, Söğütlüçeşme’ye kadar
uzanan 44 duraklı metrobüs hattı, İstanbulluları
kısmen trafik çilesinden kurtarıyor. Özellikle
sabah ve akşam trafiğin durma noktasına
geldiği saatlerde metrobüsü tercih edenleri,
çalışmayan merdivenler karşılıyor. Beylikdüzü,
Beykent ve Cihangir-Üniversite Mahallesi duraklarındaki
yürüyen merdivenlerin çalışmadığını
gören İstanbullular, merdivenleri adımlamak
zorunda kalıyor.
İBB: TASARRUF TEDBİRLERİ
KAPSAMINDA ÇALIŞMIYOR
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, hangi hatlarda
çalışmayan asansör ve yürüyen merdiven bulunduğuna
ilişkin Metro İstanbul internet sitesinden
vatandaşları bilgilendiriyor. Buna göre,
bazı duraklarda çalışmayan yürüyen merdiven
ve asansörlerin arıza gerekçesiyle değil,
tasarruf tedbirleri kapsamında çalıştırılmadığı
bilgisi yer alıyor.
8 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Çevre
İzocam, atıkların
denize ulaşmasına “DUR!” dedi
Doğadan ilham alarak doğal olanı destekleyen
İzocam, gelecek kuşaklara mavi kıyılar ve
yaşayan bir deniz bırakma hedefiyle önemli
bir etkinliğe imza attı. DenizTemiz Derneği /
TURMEPA ve Aktif Balık Adamlar ekipleri ile iş
birliği içinde üç saat boyunca kıyı ve dip temizliği
yapan gönüllü İzocam çalışanları, sadece 30
dakikada 11 kilogram atık topladı.
Türkiye’yi 57 yıl önce sağlıklı yalıtımla tanıştıran
lider marka İzocam, yapımında geri dönüşümlü
malzemelerin de kullanıldığı, insan sağlığına
zarar vermediği ve doğa dostu olduğu kanıtlanmış
ürünleriyle sektörüne liderlik ediyor. Attığı
her adımda doğadan ilham alarak doğal olanı
destekleyen İzocam, son olarak denizlerimizdeki
kirliliğe dikkat çeken önemli bir etkinliğe
imza attı. İzocam çalışanlarından oluşan 18 kişilik
gönüllü bir ekip, karasal atık kaynaklı deniz
kirliliğine karşı DenizTemiz Derneği / TURME-
PA ve Aktif Balık Adamlar Spor Kulübü Derneği
ile bir araya gelerek, gelecek kuşaklara mavi
kıyılar ve yaşayan bir deniz bırakma hedefiyle
kıyı ve dip temizliği gerçekleştirdiler. Üç bröveli
ve CMAS sertifika sahibi olan İzocam İhracat
Müdürü Onur Gören’in dip temizliği yaptığı
etkinlikte, TURMEPA ve Aktif Balık Adamlar
Derneği de farkındalık çalışmaları, eğitimler ve
oyunlarla oluşturdukları özel bir içerikle etkinliğe
destek oldu.
İZOCAM EKİBİ, SADECE 30 DAKİKADA
11 KİLOGRAM ATIK TOPLADI
Gelecek kuşaklara mavi kıyılar ve yaşayan bir
deniz bırakabilmemiz için karasal atık kaynaklı
deniz kirliliğine “DUR” dememiz gerektiğini
vurgulayan İzocam İnsan Kaynakları Direktörü
Gözdehan Çaycı; “İzocam olarak bu önemli konuya
dikkat çekmek amacıyla, çalışma arkadaşlarımızdan
oluşan gönüllü bir ekip oluşturduk.
Kıyı ve dip temizliği etkinliğimiz kapsamında
sadece 30 dakikada 11 kilogram kağıt, plastik,
metal, cam ve geri dönüştürülemeyen atık toplamayı
başaran ekibimiz, 3 saatlik bir iş birliğiyle
kıyı ve dip temizliğini tamamladı. Toplamda
35 kilogram atık, denizden uzaklaştırılarak geri
dönüşüm tesislerine iletildi. Dünyayı daha iyi
bir yuva haline getirme hedefiyle bir araya gelen
gönüllü ekibimiz, çalışmalarına ilerleyen
günlerde farklı etkinliklerle devam etmeye hazırlanıyor”
diye konuştu.
DOĞADAN İLHAM ALIP,
DOĞAL OLANI DESTEKLİYOR
Sağlıklı yalıtım bilincinin oluşmasında sektörüne
liderlik eden İzocam, gerçekleştirdiği sosyal sorumluluk
projelerinin yanı sıra ürünlerinin içeriğinden
ambalajına kadar her detayda sürdürülebilirlik
katkısını ön planda tutuyor. Doğadan
ilham alarak doğal olanı destekleyen İzocam,
ülkemizdeki yasaların zorunlu tutmamasına
rağmen yapımında geri dönüşümlü malzemeler
kullanılan, insan sağlığına zarar vermediği ve
doğa dostu olduğu kanıtlanmış ürünler üretiyor.
Çevre dostu malzemeler içeren İzocam camyünü
ve taşyünü yalıtım malzemeleri, dünyada
en çok bilinen ve en güvenilir ürünler arasında.
İzocam’ın üretiminde yüzde 80’e kadar geri
dönüştürülmüş malzeme ve cam kırığı kullanıyor.
Üretim artıkları da tekrar ürün imalatında
değerlendiriliyor. İzocam, ürünlerinin içeriği ile
sürdürülebilirliğe hizmet ederken, tüm canlılara
ve doğaya da sağlıklı bir yaşam sunuyor.
ARALIKSIZ YATIRIMLAR
GERÇEKLEŞTİRİYOR
İzocam, aynı zamanda uzun yıllardır Taşyünü
ve Camyünü ürünlerde EUCEB sertifikası için
aralıksız yatırımlar gerçekleştiriyor. EUCEB sertifikası,
deri ve solunum yoluyla vücuda nüfuz
eden elyafların vücuttan çözünerek atıldığını
ispatlıyor. Bu sertifika, mineral yünlerin Avrupa
Birliği yönetmeliklerine uygun olarak üretildiğini
ve düzenli bir şekilde bağımsız uzmanlar
tarafından denetlendiğini ifade ediyor. Böylece,
EUCEB sertifikasına sahip olan ürünlerin
bio-çözünürlüğü uluslararası standartlarda kanıtlanmış
oluyor.
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 9
Çevre
Dikey tarımı yerinde tüketimle birleştirip,
karbon ayak izini azaltıyor
Eski bir otoparkı dönüştürüp, sürdürülebilir gıda için “topraksız ve dikey tarım”
uygulamasına başlayan Elif Boyner; minimum karbon ayak izi, minimum atık ve
üretildiği yerde tüketimin mümkün olduğu alanlar oluşturmayı amaçlıyor.
CENAY TOPRAKKAYA
Son yıllarda dünyada ve Türkiye’de örnekleri
artan topraksız tarım metoduyla daha az su
ve gübre kullanılarak yüksek verim ve kalitede
ürün alınırken, dikey tarım uygulaması da
enerji maliyetini yüzde 40 oranında azaltıyor.
Topraksız ve dikey tarım uygulamasının çevre
dostu yanlarını göz önünde bulundurarak,
Kadıköy’ün Caddebostan Mahallesi’nde daha
önce otopark olarak kullanılan bir alanı dönüştürüp,
“Vertical” adlı dikey tarım projesini hayata
geçiren Elif Boyner, projesinin detaylarını
dergimize anlattı.
Sürdürülebilir dikey tarıma ilgisinin üniversite
yıllarında başladığını belirten Boyner; “Amerika’daydım
ve eski ABD Başkan Yardımcısı Al
Gore’un yeşil politikalar üzerine konuşmaya
başladığı, yeşil dünya ve sürdürülebilirlik üzerine
çıkış yaptığı zamanlardı. Okulda zorunlu
olarak sürdürülebilir tasarım ve sürdürülebilirlik
üzerine birçok ders alıyorduk. Böylece farkındalığım
oluşmaya başlamıştı” diye konuştu.
“ŞEHİRLER KÖTÜ YERLER DEĞİL”
Elif Boyner, ön tarafında restoran, arka tarafında
ise dikey tarım alanı bulunan Vertical’i hayata
geçirme sürecine ilişkin ise şunları söyledi:
“Pandemiyle beraber birçok şehirli ‘Şehir sürdürülebilir
değil. Köye taşınacağım, kasabaya
taşınacağım’ diyerek, romantik hayallerle şehirleri
terk etmeye başlamıştı ve bu durum ‘Çiftçi
olacağım, tarım yapacağım’ şekline dönüştü.
Sonra insanlar zamanla ya geri döndü ya da süpermarkete
gitmeye devam ettiler, çünkü adaptasyonları
biraz zor oldu. Bu noktada ‘Şehirler
kötü yerler değil. Biz ne kadar güzelleştirirsek,
o kadar güzel olur’ diyerek, projemizi hayata
geçirmeye karar verdik.”
10 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Çevre
ATIKLARLA KOMPOST YAPILIYOR
“Vertical” adının “vertical farming” yani “dikey
tarım”dan geldiğini aktaran Boyner, uyguladıkları
atık yönetimi konusunda şunları dile getirdi:
“Minimum karbon ayak izi, minimum atık ve
mümkün olduğunca üretildiği yerde tüketilebilen
alanlar oluşturmayı amaçladık. Minimum
atığı olan bir yer olsun istedik. Atık yönetimi bizim
için çok önemli. Bütün atık yağlarımız sıvı
el sabununa, kahveden çıkan posalarımız cilt
bakım ürünlerine dönüşüyor. Ayrıca kompostun
minerallerini güçlendirerek, o kompostla
mantar yetiştiriyoruz. Daha sonra o mantar
mutfağımıza gidiyor ve mutfaktan tabaklara
geliyor. Tabakta kalan yemekler, 24 saat içinde
iyi besini olan komposta dönüşüyor. Bir sonraki
hedefimiz, gıda atıklarını hayvan mamasına dönüştürüp,
barınaklara göndermek.”
“ŞEHİRLERDE DE SÜRDÜRÜLEBİLİR
ALANLAR YARATMAK MÜMKÜN”
Elif Boyner, mekândaki mobilyaların çoğunun
ileri dönüşüm atölyelerinde atık paletlerle yapıldığını,
ayrıca farklı markaların ileri dönüştürülmüş
malzemelerden ürettiği veya ikinci el
olarak satın alıp, tamir ettikleri mobilyaları kullandıklarını
anlattı. Vertical’in bulunduğu Bağdat
Caddesi’nin İstanbul’un tüketim odaklı noktalarından
biri olduğuna dikkat çeken Boyner;
“Şehirlerde de sürdürülebilir alanlar yaratmak
mümkün. Bu projeyle hem kendimize hem de
dışarıya bunun zor olmadığını kanıtlamak istedik.
Her geçen gün yeni bir şey öğreniyoruz,
yeni entegrasyonlar yapıyoruz. ‘Mutfakta başka
nelere dikkat edebilir, nasıl daha az atık çıkarabiliriz
ve var olanı nasıl değerlendirebiliriz?’ soruları
üzerine çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
“ÜRETİLEN YERDE TÜKETMEK,
KARBON AYAK İZİNİ YÜZDE 98
AZALTIYOR”
Sürdürülebilirliği şehirde sağlayıp, üretilen
yerde tüketebiliyor olmanın karbon ayak izini
yüzde 98 azalttığı bilgisini veren Elif Boyner,
dikey tarımda su tasarrufunun yüzde 95 civarında
olduğunu, kimyasal ilaç ve koruyucular
kullanılmadıklarını söyleyerek; “Dikey tarımda
pestisitlere ve farklı kimyasalların hiçbirine
yer yok, çünkü topraksız tarım yapılıyor” dedi.
Boyner, hâlihazırdaki çalışmaları hakkında şu
açıklamalarda bulundu: “Bahçemizde fesleğen,
kuzukulağı, roka, maydanoz gibi bitkilerin denemelerini
yaptık, mikro yeşillikler de geliyor.
Ayrıca mantarımızın alanını da büyüteceğiz. Şu
anda iki modülümüz var. Diğerleri bakımdan
geçiyor ama yakında toplam 20 modül olacak
ve mahsullerimizi restoranımızın ihtiyacını
karşılayacak şekilde geliştireceğiz. Mantar ve
sebzeler de buna dahil olacak. Mantar dışında
yaban mersini, çilek, domates, mini hıyarlar
yetiştirilebiliyor. Deniyoruz, fakat yüksek bir verim
için bu tür ürünlerde biraz büyük alanlara
ihtiyaç var.”
“BU SİSTEMLE İKLİM KRİZİNİN ÖNÜNE
GEÇEBİLİRİZ”
İş dünyasına bu alanda yatırım çağrısında bulunan
Elif Boyner, sözlerini şöyle tamamladı:
“Dünyada çok ciddi kıtlık ve susuzluk var. Bu
sistemle beraber iklim krizinin önüne geçilebileceğini
düşünüyorum. Dikey tarım bünyesinde
gıda tedarik zinciri çok daha kolaylaşıyor.
Büyüyeceğine inanmaktan öte buna mecbur
kalacağımıza inanıyorum. Türkiye’de çok büyük
zihinler var. Bunu gerçekten yapabilecek
girişimler, ekipler ve biz gençler olarak neden
dışarıdan gıdamızı almak zorunda kalalım?
Biz yapabiliriz, yapabilen harika ekipler var.
Bu ekiplerin desteklenmesi gerekiyor. Türkiye
bunu yapan ülke olsun ve lütfen yatırımcılar ve
iş insanları, şehirli tarımcılardan desteğini esirgemesin.”
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 11
İSKİ
Şile’nin su ve alt yapı
sorunu son buldu
Yüksek turizm potansiyeli nedeniyle kış aylarında
41 bin olan Şile nüfusu, yaz mevsiminde
1 milyona ulaşıyor, fazla su talebi karşılanamıyordu.
Ayrıca ilçeye bağlı 16 mahallenin kanalizasyon
hattı bulunmuyor, bölgedeki atık sular
derelere açıktan akıyordu. İstanbul Büyükşehir
Belediyesi (İBB) bağlı kuruluşu İSKİ, bu duruma
son vermek ve ihtiyacı karşılamak için 340 milyonluk
yatırımla başlattığı imalatları tamamladı.
Projelerin hizmete alımı için Şile Ultrafiltrasyon
Mebmran İçme Suyu Arıtma Tesisi’nde düzenlenen
törende konuşan İBB Başkanı Ekrem
İmamoğlu; ekonomik kriz, pandemi, enerji
krizi, hukuki ya da fiili engellemelere teslim
olmadan her koşulda iş ve çözüm ürettiklerini
söyledi. “Amacımız, İstanbul’u adil bir kent hâline
getirmek” diyen Başkan İmamoğlu, şu açıklamalarda
bulundu:
“Bunun için iş üretirken, hizmet sunarken,
proje geliştirirken iki şey yapıyoruz; bütün
toplumsal kesimlere, bütün farklı kimliklere
karşı eşit ve adil davranıyoruz. İstanbul’un
bütün bölgelerine eşit ve adaletli yaklaşıyoruz.
Siyasi sebeplerle, ödüllendirme ya da
cezalandırma yaklaşımıyla, seçimde bana
oy getirir mi düşüncesiyle İstanbul’un hiçbir
bölgesini diğerinden ayırmıyoruz. Böyle bir
ayrımcılık bizim karakterimizde, ruhumuzda,
kurum kültürümüzde
yok. ‘Görünen-görünmeyen,
seçmenin ilgisini
çekecek-çekmeyecek
projeler’ gibi bir
ayrım da yok bizim zihnimizde.
İhtiyaç varsa
giderilir, sorun varsa
çözülür. Bizim için mesele
bu kadar basit.”
İSTANBUL’DAKİ İLK
MEMBRAN TESİS
Şile’de özellikle yaz aylarında içme suyu kapasitesinin
yetersiz olduğunu, en temel atık su ve
yağmur suyu alt yapısına sahip olmadığını belirten
İmamoğlu; “Bu sorunları bütüncül bir yaklaşımla
ele alan, kalıcı olarak çözecek bir proje
geliştirdik ve tam zamanında bitirdik. Şile’nin
yaz aylarında artan su ihtiyacını karşılayacak
olan arıtma tesisi, İstanbul’un ilk Ultrafiltrasyon
Membran İçme Suyu Arıtma Tesisi’dir. Son derece
etkili, hijyenik, modern arıtma teknolojisiyle
değerli bir örnektir” ifadelerini kullandı.
İHTİYAÇ DUYDUĞU ELEKTRİĞİN
YÜZDE 15’İNİ KENDİ ÜRETİYOR
Tesisin çatısında bulunan güneş enerjisi paneli
sayesinde ihtiyaç duyduğu elektriğin yüzde
15’ini kendisinin üreteceğinin bilgisini veren İBB
Başkanı; “Çevreyi korumak, enerji verimliliğini
artırmak, israftan kaçınmak gibi çok önem verdiğimiz
değer ve yaklaşımları en güzel şekliyle yansıtan
bu tesisin yapımında emeği geçen, katkısı
bulunan herkese çok teşekkür ediyorum” dedi.
“İSTANBUL’UN MUTLULUĞU,
ÜLKENİN MUTLULUĞU DEMEK”
Proje kapsamında bazı mahallelerde atık su ve
yağmursuyu hattı ile birlikte dere ıslahı ve foseptik
imalatları yaparak, açıktan akan atık sular
sisteme alındığının bilgisini veren İmamoğlu, ilçeden
hayata geçen projelerden örnekler verdi.
Şile Saklıgöl’ün bozuk yolunun yenilenmesi, Şile
tarihinde ilk kez bir İBB Koordinasyon Merkezi
açılması ve Şile Arıcılık Merkezi’nin hayata geçirilmesi
gibi örnekleri sıralayan İBB Başkanı
Ekrem İmamoğlu, şunları kaydetti: “Bundan
sonra da Şile Belediyesi ve buradaki yerel dinamiklerle
uyum içerisinde, iş birliği içerisinde
çalışma arzusundayız. Biz kesinlikle hizmetin,
çözümün bir parçası olacağız. Söz verdik, aynı
kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz. İnsanımızı
mutlu etmenin çabası içerisindeyiz. İnsanımızı
mutlu ettiğimiz takdirde, her neresinde
yaşıyorsa yaşasın İstanbul’u mutlu etmiş oluruz.
İstanbul’un mutluluğu demek, bütün ülkemizin
mutluluğu demektir.”
12 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
İSKİ
Genel Müdür Şafak Başa:
Su musluktan içilir
CENAY TOPRAKKAYA
İstanbul Büyükşehir Belediyesi bağlı kuruluşu
İSKİ, İstanbulluların geçici su kesintisi yaşamaması
için başlattığı alt yapı yatırımını tamamladı.
Dudullu ve Ömerli arasında yaklaşık 15
kilometre uzunluğundaki yeni içme suyu iletim
hattı, düzenlenen törenle hizmete başladı.
Kadıköy, Ataşehir, Üsküdar, Ümraniye, Sancaktepe,
Fatih, Zeytinburnu ve Bahçelievler ilçelerindeki
arıza ve bakımlarda yaşanan sorunları
ortadan kaldıracak isale hattının resmi açılışında
konuşan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “150
Günde 150 Proje” maratonunda her biri İstanbul’un
lehine akıl ve bilimsel tabanda geliştirilen
projeleri hayata geçirildiği söyledi. Süreci iyi
analiz edilmiş, maliyetleri ve finansmanından
ihalesine, sürecin sonraki takibi, denetimi ve
sona erdirilişiyle beraber bütüncül bir biçimde
şehrin sorunlarını ele aldıklarını belirten İmamoğlu,
şunları ifade etti:
Şafak Başa
“Süreç başlangıçlarında vatandaşlarımızın taleplerini
alıyoruz. Sosyal faydayı maksimum
gözeten ve doğru yatırım anlamında da hareket
eden bir anlayışla yol yürüyoruz. Günü kurtarma
odaklı değil, içerisinde seçime endeksli
bir hareket yapalım kaygısı yok, gözünü boyayalım
anlayışı da yok. Artı devamlılık kaidesi
içerisinde, görev kime nasip olursa olsun başlangıcından
bitimine, yani bir sonraki bayrak
devredeceğimiz ana kadar süreci mutlak şeffaf
bir biçimde yönetiyoruz. Muamma, bilinmez
hiçbir tarafı olmayan anlayışla yürütüyoruz. Bir
proje kavramına böyle bakıyoruz. Dolayısıyla
bugün yaptığımız açılış tam da böyle bir hizmetin
tarifi.”
“2071’E KADAR ÇÖZDÜK DENİLEN
MELEN, ŞU ANDA BİR MUAMMA”
Melen Havzası’nda atık su toplama ve deşarj
öncesinde de arıtma sürecini üstlendiklerini
kaydeden İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“2016’da şu gün şu saatte biteceği söylenen proje
için 2019 seçimlerinden önce Sayın Cumhurbaşkanı,
‘İstanbul’un 2071’e kadar su sorununu
çözdük’ demişti. ‘2071’e kadar su sorununu
çözdük’ denilen Melen Barajı, şu anda bir muamma.
Bununla ilgili arkadaşlarım hukuki bir
süreci hazırlıyorlar. Çünkü sonrasında mukavele
gereği buradaki tesis İBB’ye devredilecek.
Biz İstanbul halkı olarak devletimize parasını
ödeyeceğiz.”
“SU MUSLUKTAN İÇİLİR”
Projenin İstanbul’a kazandıracağı faydalara ve
hayata geçen projelere konuşmasında yer veren
İSKİ Genel Müdürü Şafak Başa ise İstanbullulara
musluk suyu içme çağrısında bulundu.
Başa; “İstanbul’da su musluktan içilir diyoruz.
İstanbul’un suyunu kaynağından korumaya
başlıyor, 22 adet içme suyu arıtma tesisimizde
titizlikle arıtıyoruz. Bu suları evlere, şebekenin
yüzde 99’u yenilenmiş ve içerisinde herhangi
bir kirlilik barındırmayan borularla ulaştırıyoruz.
Şehre verdiğimiz suyu, yine otorite laboratuvarlarımızda
düzenli olarak kontrol ediyoruz”
diye konuştu.
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 13
Fikri Takip
Unutulan Moda İskelesi
yeniden hayat buldu
HABER MERKEZİ
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul’un
en eski ve simgesel yapılarından Moda İskelesi’ndeki
restorasyon ve yeniden işlevlendirme
çalışmalarını tamamladı. İstanbullular; kütüphanesi,
kafesi ve yanaşan vapurlarıyla tarihi
öneme sahip eserle tekrar buluştular. İBB Miras
ekipleri tarafından kapsamlı bir restorasyon çalışması
geçiren Kadıköy’ün zarif simgesi Moda
İskelesi’nin açılışını, İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Kadıköy Belediye
Başkanı Şerdil Dara Odabaşı birlikte yaptılar.
YENİ BİR KÜLTÜR SANAT MEKÂNI
Çok sayıda Kadıköylünün katıldığı açılışta konuşması
için ilk söz, Kadıköy Belediye Başkanı
Şerdil Dara Odabaşı’na verildi. Odabaşı, açılışta
yaptığı konuşmada şunları ifade etti: “Tarihi
Moda İskelesi ve Kütüphanesi’nin yeni bir kültür
sanat mekânı olarak hayata dönmüş olmasını
Kadıköy için, Kadıköylüler için büyük bir
kazanç kabul ediyorum. Buradan Kadıköylü
komşularımızın faydalanacak olması, hepimiz
için mutluluk kaynağı olacaktır. Bir asrı geçmiş
ömrü, bütün zarafetiyle Moda’yı bezeyen,
İstanbul’un simgelerinden olan Tarihi Moda
İskelesi, 23 Haziran seçimleri sonrası değişen
zihniyetin mahir elleriyle hak ettiği değeri
buldu. Tek eksiği insandı, bugün insanla da
buluşuyor. Daha düne kadar yandaşa peşkeş
çekilip, tarihi duvarlarına monte edilen klima
motorlarını gizlemek için siyah sacla kapanan
iskele duvarlarına artık yeniden dokunabilir,
seyrine doyulmaz bu mücevherin önünde yeniden
anı biriktirebilirsiniz.”
“ADALAR İSKELESİ’NDEKİ
İŞGALİ DE ORTADAN KALDIRACAĞIZ”
Şerdil Dara Odabaşı’ndan sonra söz alan İBB
Başkanı Ekrem İmamoğlu ise; “Biz Kadıköy’e ne
kadar hizmet ediyorsak, Sultanbeyli’ye de o kadar
hizmet edeceğiz. Eğer Gaziosmanpaşa’yla
Bakırköy’ü eşit tutamıyorsanız, İstanbul’a belediye
başkanlığı yapamazsınız” dedi. İstanbul’un
maneviyatına ve binlerce yıllık geçmişine sahip
çıkacaklarının altını çizen İmamoğlu; “Hukuksuzluğun
ve adaletsizliğin ortadan kalkacağı
ilk anda size söz, Adalar İskelesi’ndeki işgali de
ortadan kaldıracağız” diyerek, sözlerini şöyle
sürdürdü: “25 yıl boyunca tümden unutulmuş,
İBB hizmetlerinin neredeyse yok seviyesinde
olduğu bir Kadıköy’ü devraldık. Eski bir Kadıköylü
olarak bu yılların kısmen şahidiyim. Ancak
artık o dönem bitti. İstanbul’un maneviyatına
ve binlerce yıllık geçmişine sahip çıkacağız.
İstanbul’un her rengine sahip çıkacağız.”
14 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Aktüel
İstanbul Yenileniyor Platformu’ndan önemli mesaj:
Başvurun, binanızı yenileyelim!
CENAY TOPRAKKAYA
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından
kurulan İstanbul Yenileniyor Platformu kapsamında
riskli yapılar tek tek yenilenmeye başlıyor.
Platforma başvuran Kadıköy’deki Özden
Apartmanı’nın yıkımı gerçekleşti. Yıkılan binanın
yerine depreme dayanıklı, sağlıklı bir yeni
konut inşa edilecek.
İstanbul Yenileniyor Platformu ile kâr amacı güdülmeden,
sadece inşaat maliyetine dönüşüm
sağlanıyor. 5 Temmuz 2021’de kurulan İstanbul
Yenileniyor Platformu’na bugüne kadar 5 binin
üzerinde başvuru alındı. Deprem riski altındaki
konutlarını yenilemek isteyen İstanbullular,
platforma başvurarak talepte bulunabiliyor,
ücretsiz danışmanlık ve rehberlik hizmeti alabiliyor,
binalarını yenileyebiliyor.
KİPTAŞ TARİHİNDE İLK DEFA
TEK BLOKLAR YENİLENİYOR
Kadıköy Kozyatağı Mahallesi’nde deprem riski
altında bulunan Özden Apartmanı sakinleri de
binalarını yenilemek için 12 Aralık 2021’de istanbulyenileniyor.com’a
tek yapı başvurusunda
bulundu. Talepleri dinlendi, proje hazırlandı. 24
Şubat 2022’de hak sahipleri ile sözleşme imzalanmaya
başlandı. 28 Nisan 2022’de hak sahiplerinin
tamamıyla uzlaşıldı ve tahliye işlemlerine
başlandı. Riskli yapı ilan edilen ve tahliye süreci
tamamlanan Özden Apartmanı’nın yıkımına, 18
Ağustos’ta KİPTAŞ Genel Müdürü Ali Kurt’un
katılımıyla başlandı. Deprem riski altındaki bina
yıkılarak, yerine depreme dayanıklı bir proje
inşa edilecek.
İNŞAAT MALİYETİNE DÖNÜŞÜM
İstanbul’u depreme hazırlamak için dönüşümün
tercih değil zorunluluk olduğunu her
fırsatta dile getiren Genel Müdür Ali Kurt, Kadıköy’de
başlayan dönüşüme ilişkin şu bilgileri
aktardı: “KİPTAŞ olarak ilk kez mahalle arasına
da girerek, tek yapıları dönüştürmeye başladık.
Büyük proje, küçük proje diye herhangi bir beklentimiz
veya bir ayrımımız yok. Riskli yapıda
oturduğunu düşünen 10 dairelik bir blok da
olabilir, bin dairelik bir site de olabilir. Biz İstanbul’daki
tüm riskli yapıları dönüştürmeye hazırız.
Üstelik bunları inşaat maliyetleri üzerinden
dönüştürüyoruz. Vatandaşlarımızın kredi kullanmaları
durumunda ise KİPTAŞ olarak kefaletimizle
kredi kullanma imkânı da sağlıyoruz.
Kadıköy’deki bu projeyi 7 ya da 8 ay içerisinde
hak sahiplerimize vermeyi hedefliyoruz.”
38 İLÇE, 5 BİN 500 FARKLI NOKTA,
127 BİN BAĞIMSIZ BİRİM
İstanbul Yenileniyor Platformu’nun işleyişi
hakkında da bilgi veren Kurt; “Riskli yapılarda
oturan vatandaşlarımızdan İstanbul Yenileniyor
Platformu’na başvurmalarını, bizden teklif
almalarını ve hızlıca uzlaşarak riskli yapılarını
dönüştürülmelerini bekliyoruz” dedi. İstanbul
Yenileniyor Platformu, kurulduğu 5 Temmuz
2021’den bugüne 38 ilçede, yaklaşık 5 bin 500
farklı noktada 127 bine yakın bağımsız birimden
başvuru aldı.
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 17
Çevre
Moda’nın çocuk parkı işlevini kaybediyor
BATUHAN KARAMAN
Kadıköy Moda’daki Şair Nefi Parkı’na dair şikâyetler
durulmuyor. Semt sakinleri, parkta gece
geç saatlere kadar süren gürültülere tepkili. Esasında
çocuklara özel bir park olan Şair Nefi Parkı,
bu işlevini yavaş yavaş kaybetmeye başladı.
“PARKA GECE GİRİŞLERİ
YASAKLANSIN”
Konuya ilişkin şikâyetlerini haber merkezimize
ileten Modalılar, Caferağa Mahallesi Muhtarı
Zeynep Ayman öncülüğünde muhtarlık binasında
gerçekleştirdikleri mahalle toplantısında
şu noktalara dikkat çektiler: “Çocuklara ait
Şair Nefi Parkı, geceleri ne yazık ki gençlerin
elinde bir çeşit eğlence merkezine dönüşüyor.
Yusuf Kamil Paşa ve Moda Bostanı Sokak gibi
bölgelerin parka bakan cephesinde yaşayanlar,
gürültü ve asayiş sorunlarıyla karşılaşıyorlar.
Talebimiz, bu parkın çevrelenerek giriş saatlerine
tabi tutulması. Görevliler, gece saatlerinde
parkın kullanımını engellemeli. Parkın sadece
çocuklara özel olarak kullanılmasını istiyoruz.
Temizlensin, onarılsın ve sigara, alkol kullanımını
engelleyecek uyarı tabelaları asılsın. İnanın ki
sabahları yoğun koku ve çevre pisliği nedeniyle
parka girmekte zorlanıyoruz.”
“PARKTA SABAHLIYORLAR!”
Caferağa Mahallesi Muhtarı Zeynep Ayman ise
dergimize özel açıklamalarda bulundu: “Caferağa
Mahallesi, yeşil alan ve parklar açısından
Kadıköy’ün şanssız mahallelerinden biri. Mahallemizde
çocuklarımızın oyun alanı olarak
sadece Moda Çocuk Parkı ve Şair Nefi Parkı var.
Şair Nefi Parkı, mahallemiz içinde çok küçük ve
sevimli bir park. Gelin görün ki son zamanlarda
kullanıcı profili çocuk olmaktan çıktı. Oyun
alanının ortasına çadır kurarak burada sabahlayanlar,
öğle saatlerine doğru kalkıyorlar. Sabahlara
kadar süren eğlencenin nasıl geçtiğini,
sabahleyin parktaki cam kırıklarından ve pisliklerden
anlamak mümkün…
SADECE ÇOCUKLAR KULLANSIN
Bizler, mahallemizde çok kısıtlı imkânlara sahip
olan çocuklarımızın oyun parkının sadece
çocukların kullanımında kalmasını istiyoruz.
Günün çoğunda parkı amacı dışında kullananların
burayı işgal etmesi engellenirse, sorunumuz
çözülecektir. Park belirli saatlerde açık
olursa, çocuklarımız da güvenle oyun oynayıp,
rahatça eğlenebilirler. Böylelikle parkın amaç
dışı kullanımından rahatsız olan çevre sakinleri,
evlerinde özellikle akşamdan sabaha kadar
olan zamanlarını huzurla geçirebilirler. Bu amaca
yönelik olarak parka komşu sokaklarda bir
imza kampanyası başlatıyoruz. Sonrasında ise
Kadıköy Belediye Başkanımızdan parkın kapatılmasını
isteyeceğiz.”
18 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Aktüel
Yürüyerek de sokak hayvanlarına destek mümkün
Sağlık ve iyiliği telefon uygulamasında bir araya getiren Help Steps aracılığıyla, hayvanseverler binlerce
sokak hayvanına destek oldu. Şimdiye kadar hayvanlara destek olan derneklere 16.8 milyar adım
gönderildi. Bu rakamla yaklaşık 115 bin TL’lik bağış, 7 ton mama ve bakım desteğine dönüştü.
isterse biriktiriyor ya da ihtiyaç sahibi bireysel
yararlanıcılar veya sivil toplum kuruluşlarına
bu uygulama üzerinden bağışlıyor.
Dünyanın adımları bağışa dönüştüren ilk uygulaması
Help Steps, kullanıcılarına sokak
hayvanlarına sadece adım atarak destek olma
fırsatı sunuyor. Sağlık ve iyiliği akıllı telefon uygulamasında
bir araya getiren Help Steps aracılığıyla
hayvanseverler şimdiye kadar sokak hayvanlarına
16.8 milyar adım bağışında bulundu.
Yaklaşık 115 bin TL’lik maddi desteğe dönüşen
adımlarla sokak hayvanlarına 7 tondan fazla
mama ve bakım desteği sağlandı.
NASIL ADIM BAĞIŞLANIYOR?
Help Steps uygulamasını indiren kullanıcılar,
cep telefonları cebindeyken tüm gün her zamanki
gibi yürüyor, bisiklete biniyor veya koşuyor.
Bu adımlar, aynı zamanda bir adımsayar
olan Help Steps uygulamasında birikiyor. Ardından
akşam saat 24.00 olmadan kullanıcılar uygulamaya
girip, “Adımlarımı HS’ye çevir” butonuna
basıyor ve kısa bir reklam izliyor. Adımları
HS puanına dönüşen kullanıcılar, bu puanları
HANGİ STK’LARA BAĞIŞ YAPILIYOR?
Help Steps aracılığıyla atılan adımlar; HAÇİKO,
Melekler Şehri Derneği, Altın Patiler Sokak Hayvanlarını
Koruma ve Kurtarma Derneği, Dilsiz
Dostlar, HEP AD ve Nuh’un Gemisi Derneği’ne
bağışlanabiliyor. Bu bağışlarla söz konusu
STK’lar ile birlikte hayvanlara bakım ve mama
desteği sağlanıyor.
10 BİN KEZ DÜNYA TURU ATILDI
Help Steps’in kurucusu ve CEO’su Gözde Venedik,
uygulamada 1.6 milyona ulaşan kullanıcı
sayısıyla 200 milyar adım atıldığını belirtiyor.
10 bin kez dünya turuna denk gelen bu
adımlarla ihtiyaç sahibi kişilere, STK’lara ve
bakıma muhtaç dostlara destekte bulunulduğunu
söyleyen Gözde Venedik; “Help Steps’te
sokak hayvanlarına olan desteğin her geçen
gün arttığını görmek bizi mutlu ediyor. Sadece
yürüyerek bu iyiliğe ortak olan herkese teşekkür
ediyoruz” diyor.
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 19
Çevre
Kadıköy tarihinin tanıklarından
Çavuşoğlu Apartmanı da yıkılıyor
BATUHAN KARAMAN
Kadıköy’ün kent hafızasında önemli bir yeri
olan tarihi apartmanlarından biri daha yıkılıyor.
Ermeni yazar Zaven Biberyan’ın uzun yıllar yaşadığı
ve Moda’da bulunan Çavuşoğlu Apartmanı,
bir inşaat firmasına satıldı.
1948 yılında Caferağa Mahallesi Rıza Paşa Sokağı’nda
inşa edilen Çavuşoğlu Apartmanı, hem
Kadıköy tarihinin en eski tanıklarından hem de
Ermeni yazar Zaven Biberyan’a ev sahipliği yapmış
önemli bina. Geçtiğimiz aylarda bina üzerine
yerleştirilen ‘proje alanı’ ibaresinin ardından
hızla boşaltılan bina, yıkılmak için gün sayıyor.
Binanın yıkım haberi duyulur duyulmaz sosyal
medya üzerinden çok sayıda kullanıcı karara
tepki verirken; yıkım kararında geri adım atılmayarak,
binanın eylül sonu gibi yıkılacağı ifade
edildi.
ARAS YAYINCILIK’TAN DA
TEPKİ GECİKMEDİ
Yazarın kitaplarının da çıktığı Aras Yayıncılık,
kararı şu sözlerle eleştirdi: “Romancı Zaven
Biberyan’ın uzun yıllar yaşadığı ev Moda’da,
Rıza Paşa Sokağı Çavuşoğlu Apartmanı’ndaydı.
Arkadaşımız Nazım Dikbaş, geçtiğimiz gün sosyal
medyada bu apartmanın kentsel dönüşüm
kapsamına alındığını duyurarak; ‘Bu ne demek,
bu kıymetli bina yıkılacak mı?’ diye sordu. Biz
de Nazım’a katılarak soruyoruz, ‘Bu kıymetli ev
yıkılacak mı?”
ZAVEN BİBERYAN HAKKINDA
1921’de İstanbul Çengelköy’de doğdu. Kadıköy
Aramyan-Uncuyan ve Dibar Gırtaran (Sultanyan)
Ermeni İlkokulları, Saint-Joseph Fransız
Lisesi ve İstanbul Ticari İlimler Akademisi’nde
öğrenim gördü. 1941’de Yirmi Sınıf
(Kura) asker toplanırken o da askere
alındı ve bayındırlık hizmetine
verildi. Üç buçuk yıl süren askerlik
dönüşü Jamanak Gazetesi’nde yayınlanan
“Krisdoneutyan Vağhcanı”
(Hıristiyanlığın Sonu) adlı yazı dizisi
büyük gürültü kopardı, dizinin yayını
durduruldu. Nor Lur (Yeni Haber)
ve Nor Or (Yeni Gün) gazetelerinde,
daha sonra da Jamanak Gazetesi
Yayın Kurulu’nda görev aldı. Sosyalist
düşüncelerinden dolayı gelen
baskılar sonucu gazeteden ayrılmak
zorunda kaldı. 1946’da kovuşturmaya uğrayıp
hapis yatan, daha sonra bulduğu işlerden de
baskılar sonucu ayrılmak zorunda kalan Biberyan,
sonunda ülkeyi terk etmeye karar verip,
1949’da Beyrut’a gitti. Orada gazetecilik mesleğini
Ermenice yayınlanan Zartonk (Uyanış) ve
Ararat’ın yazı işlerinde görev alarak sürdürdü.
Siyasi durumun iyileştiğini düşünerek, yaşamını
güç koşullarda sürdürdüğü Beyrut’tan ayrılıp,
1953’te İstanbul’a döndü. 1964’te yayınlamaya başladığı
“Nor Tar” (Yeni Yüzyıl) adlı siyasi ve edebi
dergi, maddi sıkıntılar nedeniyle kapandı. 1960’lı
yılların sonunda Meydan Larousse Büyük Lügat
ve Ansiklopedi’nin redaksiyon kurulunda yer
aldı. Türkiye İşçi Partisi’nden 1965 genel seçimlerinde
İstanbul milletvekili adayı oldu, ancak milletvekili
seçilemedi. 1968 yerel seçimlerinde ise
aynı partiden İstanbul Belediye Meclisi Üyeliği’ne
seçildi ve Meclis Başkan Yardımcılığı yaptı.
Ülser hastalığına yakalanan Biberyan, 4 Ekim
1984’te yaşama veda etti ve Şişli Ermeni Mezarlığı
Aydınlar Bölümü’ne gömüldü. 1970’te Jamanak
Gazetesi’nde tefrika edilen, ölümünden
birkaç hafta önce ise kitap olarak yayımlanan
romanı “Mırçünneru Verçaluysı” (Karıncaların
Günbatımı) onun başyapıtı sayılır. Bu kitap,
1998’de Türkçeye “Babam Aşkale’ye Gitmedi”
adıyla çevrilmiş, diğer romanlarından “Lıgırdadzı”
(Yalnızlar) 2000’de, “Angudi Siraharner”
(Meteliksiz Âşıklar) ise 2017’de yayımlanmıştır.
20 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Çevre
Eski İSKİ binası
öğrenci yurdu
oluyor
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), öğrencilere
yönelik projelerini hızlandırdı. Geçtiğimiz
günlerde sosyal medya hesabında yaptığı bir
paylaşımla öğrencilere müjde veren İBB Başkanı
Ekrem İmamoğlu, Kadıköy’e yeni bir yurt
binası yaptırılacağını söyledi.
Başkan İmamoğlu, “150 günde 150 proje” etiketiyle
yaptığı paylaşımda şu ifadelere yer verdi:
“Kadıköy’ün göbeğinde yıllarca atıl kalmış, harabe
hâldeki bu yapıyı öğrenci yurduna dönüştürüyoruz.
Öğrencilerin barınma sorununu çözmek
için bulduğumuz bütün uygun alanlara
yurt yapıyoruz. Kadıköy Caferağa’daki eski İSKİ
binasının dönüşümü yakında başlıyor.”
23-29 EYLÜL ARASINDA
KAYIT YAPTIRILABİLECEK
2021 yılında Avcılar’da iki, Beyoğlu Örnektepe’de
bir kız öğrenci yurduyla hizmet vermeye
başlayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bu yıl
yurt sayısını kısa sürede 10’a yükseltti. Gaziosmanpaşa,
Esenyurt, Bayrampaşa, Şişli, Eyüpsultan,
Ümraniye ve Maltepe’de açılan yurtlarla
birlikte geçtiğimiz yıl 622 olan öğrenci kapasitesi,
2 bin 800’e yükseldi. İBB Gençlik ve Spor
Müdürlüğü tarafından hizmet verilen yükseköğrenim
öğrenci yurtları için başvurular, 22-28
Ağustos tarihleri arasında online olarak yapıldı.
“yurt.ibb.istanbul” web adresi üzerinden 15 bin
547 kişi başvuru gerçekleştirdi. Başvuruların
yüzde 59,5’i 9 bin 250 kişiyle kız öğrencilerden
oluşurken, yüzde 40,5’lik kısmı 6 bin 297 kişiyle
erkek öğrencilerden geldi ve yedi günlük
sürenin sonuna toplam kontenjanın 5,5 katını
aşan bir talep ortaya çıktı. İBB Yükseköğrenim
Öğrenci Yurtları’nda barınmaya hak kazanan ve
isimlerini asil listede gören öğrencilerin kayıtları
15-21 Eylül tarihleri arasında, yedek listeden
hak kazanan öğrenciler ise 23-29 Eylül tarihleri
arasında yurtlarına gelerek kayıtlarını yaptırabilecekler.
Çocuk parkları yenilenmeyi bekliyor
Geçtiğimiz haftalarda Göztepe Mahallesi Karanfil
Sokak üzerinde bulunan çocuk parkındaki
mini kaydıraklardan biri, bağlantı noktalarından
koparak bir çocuğun yaralanmasına neden
oldu. Olayın ardından çocuk parklarındaki güvenlik
sorunları tekrar gündeme geldi.
Çocuğun hafif yaralanması yüreklere su serperken,
Kadıköy Life Haber Merkezi’ne gelen
görüntüler, düzenli bakımları ihmal edildiğinde
çocuk parklarında oluşabilecek tehlikeleri
gözler önüne serdi. Vatandaşlar, parklarda
düzenli bakım yapılması gerekliliğini vurgulayarak,
dergimize şu açıklamalarda bulundular:
“Çocuklarımız parklarda oynarken büyük korkular
yaşıyoruz. Parklarda kırık yollar, çukurlar,
plansız toprak alanlar ne yazık ki çok fazla. Kısacası
sadece oyun grupları değil, yer zemininin
yapısı da çoğunda sıkıntılı. Yerel yönetimlerden
talebimiz, çocuk parklarında düzenli kontrol
ve onarımların yapılması, gerekli güvenlik önlemleriyle
çocuklarımızın olumsuz bir tabloyla
karşılaşmalarının engellenmesi.”
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 21
Çevre
Kadıköy’de yeni binaların
enerji verimliliği artacak
Kadıköy Belediyesi, ilçe genelinde yoğun bir şekilde
devam eden parsel bazlı bina dönüşümlerinde
sürdürülebilir şehircilik ve yeşil bina esaslarından
biri olan “enerji verimliliğini” arttırmak
üzere yeni bir meclis kararı aldı. Belediye, bu
uygulamayla binalardan kaynaklı karbon emisyonlarının
azaltılmasını hedefliyor.
Kadıköy Belediyesi, iklim değişiminin etkilerinin
daha yıkıcı hâle gelmesi ile birlikte 2018
yılında alınan meclis kararı doğrultusunda,
2030 yılına kadar karbon emisyonlarını yüzde
40 azaltmayı hedefleyen yeni bir İklim Eylem
Planı hazırlamıştı. Bu proje kapsamında, ilçede
yoğun bir şekilde devam eden parsel bazlı bina
dönüşümlerinde sürdürülebilir şehircilik ve
yeşil bina esaslarından biri olan enerji verimliliğini
arttırmak üzere 9 Haziran 2022’de alınan
yeni meclis kararı, 1 Temmuz 2022’de yürürlüğe
girdi. Bu karara göre, yapı ruhsat aşamalarında
“Binalarda Enerji Performansı” yönetmeliğinde
tanımlanan B sınıfı enerji performansı zorunlu
tutuluyor.
Kadıköy Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdür
Yardımcısı Serhat Şahin, konuya ilişkin yaptığı
açıklamada bu uygulamayla birlikte 2030 yılı
iklim eylem hedeflerine ulaşma konusunda
katkı sunacaklarını ve her geçen gün yükselen
enerji fiyatları karşısında da binaları yenilenecek
vatandaşlarımızın ekonomisine destek
olacaklarını ifade etti. Şahin, sözlerini şöyle
sürdürdü: “Karbon salınımlarının azaltılmasına
dair hedefimiz bağlamında, tüm dünyada
olduğu gibi ilçemizde de karbon salınımlarının
yaklaşık yüzde 40’ına sebep olan binaların,
‘enerji verimliliği’ sektöründe en önemli konuların
başında geldiğini düşünmekteyiz. Bu
amaçla, İmar ve Şehircilik Müdürlüğümüzün
koordinesi ile yapı ruhsat ve iskan aşamalarında,
yapılardaki enerji verimliliğini artırarak
Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği’nde
tanımlanan B sınıfı enerji performansını zorunlu
tutacağız.”
Adres tarifinden bıkan simitçi,
tezgâhına tabela koydu
Kozyatağı Metro İstasyonu çıkışında simit satan
Özkan Aydoğdu, sürekli adres tarif etmekten
bıktığı için üzerinde önemli yerlerin adreslerinin
yer aldığı tabelayı tezgâhın önüne koyarak önlem
aldı. Kadıköy’deki istasyonun 2 numaralı çıkışının
önünde 13 yıldır satıcılık yapan Aydoğdu’nun aklına,
vatandaşların metrodan çıkıp kendisine sürekli
adres sormasını önlemek için bir fikir geldi.
Özkan Aydoğdu, pratik olması için sıklıkla sorulan
hastaneler, bankalar, okul, toplu taşımada
kullanılan duraklar, iş merkezleri, alışveriş
mekânları ve mağazalar gibi önemli yerlerin
adreslerinin bulunduğu tabelayı hazırlatarak,
simit arabasının önüne koydu. Tabela sayesinde
vatandaşların adres bulmakta zorlanmayacağını
düşünen Aydoğdu, artık eskisi kadar sık
sık adres tarif etmeyeceğini umuyor.
“SOSYAL MEDYADA
PAYLAŞANLAR OLDU”
Aydoğdu, konu ile ilgili yaptığı açıklamada güzel
tepkiler aldığını dile getirerek; “Sağ olsun
herkes beğendi, sosyal medyada paylaşanlar
oldu. Benim de hoşuma gitti. Her şey böyle
gelişti” dedi. Tabelayı koymasına rağmen
hâlâ adres sormaya devam edenlerin olduğunu
anlatan simitçi Özkan Aydoğdu, şunları
söyledi: “Her şeyi yazdım tabelaya. Alışveriş
merkezleri, hastaneleri, şirketleri, plazaları,
eczaneleri, okulları... Kozyatağı’ndaki merkezi
her yerin yazılı olduğu tabela dikkatleri çekiyor,
okuyorlar, gitmek istedikleri yerin adresini
rahatlıkla bulabiliyorlar. Benim için de artık
sıkıntı olmuyor. Genellikle sabah yoğunluğunda
daha çok adres soruluyor. Bu benim için de
kolaylık oldu.”
22 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Fikri Takip
Söğütlüçeşme’nin akıbeti
hâlâ merak konusu
HABER MERKEZİ
Bir süredir Kadıköylülerin gündeminde olan
Söğütlüçeşme AVM/Gar Projesi’nin akıbeti hâlâ
merak konusu. Birçok kez Kadıköy Belediyesi
yetkilileri, CHP Kadıköy İlçe Örgütü ve çeşitli
sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin de dahil
olduğu büyük protesto eylemleri gerçekleştiren
Kadıköylüler, şimdilerde başlayan viyadük
çalışmalarıyla birlikte projeyi yeniden mercek
altına aldı.
“AVM İNŞA EDİLMEYECEK”
Yüklenici firma Fıratcan İnşaat, Kadıköy Söğütlüçeşme’de
tartışmalara neden olan projeyle
ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Proje kapsamında
Söğütlüçeşme’deki viyadüklerin altında
yeme-içme ve kültür sanat alanları yer alacak,
ancak AVM inşa edilmeyecek. Ayrıca, 250 ağacın
kesildiği iddiası da doğru değildir.”
“HALK SAĞLIĞINI
TEHLİKEYE ATACAKLAR”
Kadıköy Kent İnisiyatifi ise konu ile ilgili yaptığı
açıklamada inşaat şirketini samimi bulmadıklarını
aktararak, şunları ifade ettiler: “Akfen Holding
bünyesindeki Fıratcan İnşaat Ticaret ve
Turizm A.Ş tarafından Söğütlüçeşme’de başlatılan
tren garı, ticaret alanı ve otopark yapımına
bütün uyarılarımıza rağmen devam edilmektedir.
Proje bedelinin 20 milyon Avro olduğu
bilgisine ulaşılan bu inşaat hakkında Meclis’te
soru önergesi verilmiş, ancak ticari gizlilik
kararı ile kamuoyu bilgilendirilmemiştir. Bu
projenin uygulanması durumunda bölgedeki
ağaçlar tamamen yok olacaktır. Viyadük inşaatı
için yapılan sondaj çalışmasından çıkarılan ve
birçok zehirli madde içeren çamur, Kurbağalıdere
üzerinden Marmara Denizi’ne karışacağı
için halk sağlığına tehlike yaratacaktır. Bu proje
ihtiyaç değildir, yokluk ve yoksullukla boğuşan
halkımızın sırtına binen bir yüktür. Bizler, Kadıköylüleri
ve İstanbulluları mağdur edecek, tek
amacı rant olan bu projenin hemen durdurulmasını
istiyoruz.”
“ALANIN BU TRAFİK YÜKÜNÜ
KALDIRMASI MÜMKÜN DEĞİL”
Sivil toplum kuruluşlarının söz konusu projeye
başlıca itiraz nedenleri arasında şu hususlar da
yer alıyor: “Bu proje ile bölgeye ticari fonksiyon
kazandırılarak, bölge çekim merkezi hâline dönüştürülecek
ve bölgedeki Kadıköy Belediyesi
Binası, Nikâh Salonu, Fenerbahçe Stadı, Marmaray,
YHT, metrobüs hatları, otopark, dolmuş
durakları nedeniyle günün her saatinde var
olan yaya ve araç trafiğine çok ciddi bir yük getirecek.
Bu alanın bu trafik yükünü kaldırması
mümkün değil.”
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 23
Çevre
Maltepe Meydanı
çok güzel olacak
Maltepe Minibüs Yolu, iki yönlü olarak trafiğe kapatıldı. Yaklaşık dört ay sürecek
çalışma ile bölge, İstanbul’un en güzel meydanlarından birine kavuşacak.
CENAY TOPRAKKAYA
Maltepe, büyük ve modern bir meydana kavuşuyor.
Bağdat Caddesi’nde (Minibüs Yolu)
trafik tamamen yer altına alınırken, Mimar Sinan
Caddesi ile İnönü Caddesi arasında kalan
bölüm yayalaştırılıp, İstanbul’un örnek caddelerinden
biri olacak. Bu kapsamda araç trafiğine
kapatılan bölgede altgeçit kazı işlemleri başladı.
Kazı çalışmaları nedeniyle Bağdat Caddesi’nde
(Minibüs Yolu) Mimar Sinan Caddesi ile İnönü
Caddesi arası güzergâhta 120 gün boyunca çift
yönlü trafik akışı olmayacak.
ALTERNATİF YOLLAR BELİRLENDİ
Sürücüler, alternatif yollara yönlendirilecek.
Kadıköy-Kartal istikametinde trafik akışı Mimar
Sinan Caddesi, Rıhtım Caddesi, Ardıçlı
Sokak, Şehit Nedim Özpolat Sokak, İstasyon
Caddesi ve Drama Köprüsünü takiben İkinci
İlkokul Caddesi üzerinden tekrar Bağdat
Caddesi’ne bağlanacak. Kartal-Kadıköy istikametinde
ise trafik akışı bir süredir olduğu gibi
İnönü Caddesi, Kooperatif Caddesi ve Atatürk
Caddesi’ni takiben Adalı Sokak üzerinden
tekrar Bağdat Caddesi’ne bağlanacak şekilde
gerçekleşecek.
ÖRNEK BİR MEYDAN OLACAK
Maltepe Meydan Projesi kapsamında 550 metre
uzunluğunda araç altgeçidi yapılacak. Maltepe
ilçesi, 25 bin metrekarelik yayalaştırılmış
meydana sahip olacak. Maltepe Meydanı aktif
hâle geldiğinde insanların ferah nefes alacağı
ve keyifli vakit geçireceği bir çarşı ambiyansı
oluşacak. Bölge, Anadolu yakasının en cazip
yerlerinden biri hâline gelecek. Yaklaşık dört
ay sürecek çalışmaların yeni yıla yetiştirilmesi
hedefleniyor.
24 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Kapak
Tarihi eski, ruhu yeni
GENÇLERİN
TERCİHİ KADIKÖY
Yeldeğirmeni, sakin sokakları, Bağdat Caddesi boyunca uzanan sahil şeridiyle huzurun
adresi olan Kadıköy, aynı zamanda renkli yaşantısı ve etkinlikleriyle de gençlerin tercihi...
İstanbul’daki öğrencilerin mekân ve etkinlikte öncelik tercihi Kadıköy olurken; özellikle
Moda sahil, Bahariye, Yeldeğirmeni kafeleri ve Kadıköy Belediyesi’ne bağlı etkinlik
alanları, sık vakit geçirdikleri bölgeler arasında yer alıyor.
26 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Kapak
PINAR BALTACI
Sizlere bu sayımızda yıllara meydan okuyan
bir Kadıköy’den sesleneceğiz. Kuşkusuz İstanbul’un
en eski semtlerinden ama her daim
genç... Apartmanları, ağaçları ve anıları çok eski,
ancak ruhu genç. O ruh, Kadıköy’ün gittikçe
gençleşen nüfusuyla var ediyor kendini. İleri
yaştakilerin huzur ve sakinliği bulduğu, çocukların
parklarında yeşil alanlarında koşturduğu
Kadıköy, uzun bir süredir gençlerin de birincil
tercihi. Özellikle lise ve üniversite öğrencileri tarafından
sık sık tercih edilen Kadıköy’ün ‘genç’
yüzünü, o genç yüzlerin dillerinden dökülenlerle
anlattık.
İlk olarak yolumuzu Kadıköy sokaklarına düşürdük
ve sorduk; “Gençler Kadıköy’ü neden
tercih ediyor?” Kimi kendini ne kadar özgür
hissettiğinden bahsetti, kimi ise Kadıköy’ün
sunduğu alternatifli etkinlik seçeneklerinden.
Ardından Kadıköy’ü gençler arasında cazibe
merkezi hâline getirmek için elinden geleni yapan
yerel yönetime uzattık mikrofonu. Kadıköy
Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı, sorumuzu
Kadıköy’ün gençleri cezbeden mekânlarını
detaylandırarak yanıtlarken; Kadıköy Belediyesi
Gençlik ve Spor Hizmetleri Müdürü Anıl Çobanoğulları,
sportif faaliyetler açısından Kadıköy’ü
değerlendirdi. Her yaş grubundan İstanbulluya
kucak açan Kadıköy’ün gençlerini ve genç Kadıköy’ü
daha yakından tanımaya hazır mısınız?
Tabii bir selam da her daim genç kalanlara
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 27
Kapak
Kadıköy’de söz bu defa
gençlerde!
Kadıköy Life Dergisi olarak sözü bu kez sadece gençlere verdik.
Biz sorduk, onlar yanıtladı. İşte, Kadıköy’ün genç yüzü...
→ Kadıköy’de mi yaşıyorsunuz, buraya ne sıklıkla geliyorsunuz?
→ Kadıköy’de en beğendiğiniz yerler? Etkinliklere katılıyor musunuz?
→ Sizce genç kitle neden Kadıköy’ü daha çok tercih ediyor?
Kadıköy’de genç nüfusun yoğunlukta olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
→ Kadıköy ekonomik açıdan öğrenci dostu mu?
→ Kadıköy’ün değişmesini istediğiniz yanları nelerdir, olumsuz tecrübeleriniz var mı?
28 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Kapak
Maria & Joshua
Burada yaşamıyoruz, bu yüzden çok fazla etkinliğe
katılma imkânımız olmadı. Ancak birkaç sene
önce burada öğrenciydik. O zamandan bu yana
Kadıköy’ü çok seviyoruz.
→ Kadıköy daima çok hareketli bir yer oldu. Hiç
uyumayan ve sabah, akşam, gece hareketliliği
hiç bitmeyen bir ilçe burası... Kısacası, çok canlı
diyebiliriz. En çok Moda’yı seviyor ve dolayısıyla orada geziyoruz. Etkinliklere de sık sık katılıyor,
özellikle canlı müzik yapan kafelere bayılıyoruz.
→ Kadıköy, İstanbul’un diğer ilçelerine göre daha modern olduğu için gençlerin tercih ettiğini
düşünüyoruz. Ayrıca bizim için İngilizce konuşan kişi sayısının fazla olması da önemli bir
etken.
→ Bizce öğrenci dostu bir ilçe...
→ Burayı çok detaylı bilmesek de değişime çok fazla ihtiyacı olduğunu düşünmüyoruz. Çok güzel
kafeleri ve bohem bir tarzı var. Hep böyle çeşitli kültürleri barındıran bir yer olmasını isteriz.
Cenk Efe Bıyıklıoğlu &
Müge Kocakuşakoğlu
→ Cenk: Ataşehir’den geliyorum, haftada 1-2 gün
buradayım.
Müge: Ben de Gaziosmanpaşa’dan geliyorum,
her hafta buradayım.
→ Kadıköy’de favori semtimiz Moda. Oradaki etkinliklere
katılmaya çalışıyoruz.
→ Cenk: Kadıköy’de yapılabilecek çok fazla aktivite
olduğu için gençler tarafından tercih ediliyor bana
kalırsa. Bar, sahil, oyun merkezleri gibi pek çok yer,
küçük bir alana toplanmış gibi. Ve tüm bunların yanında
ulaşımı kolay...
Müge: Marjinal kişiler burada daha rahat takılabiliyorlar. Ayrıca, kolaylıkla herkesin
sosyalleşebileceği bir alan... Kadıköy bana kalırsa herkese hitap ediyor ama gençlere
biraz daha fazla.
→ Kadıköy’de her yerde tavuk dönerci var. Bazı yerler gerçekten çok ucuz.
→ Müge: Kadıköy’de değişim istiyorum evet, çünkü benim çiçekçi ablalar ve Moda sahile gelip,
bileklik satmaya çalışan ağabeylerle olumsuz tecrübelerim var.
Cenk: Benim de aynı şekilde. Seyyar satıcılar çok fazla. Ara sokaklarda trafik çok kötü ve
otopark yok. Her yer paralı, serbest alan da ne yazık ki yok. Ancak yine de Kadıköy’de insan
tipleri çok güzel. Sokaklarda farklı insanlar var ve her çeşide ev sahipliği yapıyor.
Ayça Yamaç &
Ufkun Altun
→ Burada yaşamıyoruz, ancak sık sık geliyoruz.
→ Ufkun: Etkinliklere sık sık katılasam da ben genellikle
kahve içebileceğim mekânlara gidiyorum.
Ayça: Ben özellikle alışveriş yapabileceğim alanları
tercih ediyorum. Hiçbir yerde bulamadığımız
mağaza ve ürünler burada var. Mesela bir sokaktaki
mekânlar, tamamen anime satışı yapan mağazalara
ayrılmış. Her geldiğimde “Ne güzel” diye
geçiriyorum içimden. Birkaç kere de Festivalpark
Kadıköy’de konsere gittik. Alanı bulmakta zorlandık
ama konser çok güzeldi ve uzun sürdü. Ayrıca
yakınlarda Kaan Tangöze’nin konserine gittik,
hem eğlendik hem de arkadaş edindik.
→ Ayça: Bir kere Kadıköy, mağaza bakımından çok
zengin bir yer olduğu için tercih ediliyor bence. Bunun
yanında hem mekân olarak zengin hem de arkadaşlarınızla
rahat rahat oturabileceğiniz bir sahili
var. Ayrıca, genç kitle çok fazla olduğu için arkadaş
edinmek isteyen herkes de buraya gelebilir.
Ufkun: Bana kalırsa en önemli etken, eğlence
mekânlarının fazlalığı.
→ Kadıköy’de bütçeye göre çeşitlilik gösteren yerler
var. Her bütçeye uygun diyebiliriz. Ucuz yerleri
de var, pahalı yerleri de.
→ Burada içkici ve kötü niyetli insanlar çok fazla
var ve maalesef onlara sıklıkla denk geliyoruz.
Keşke olmasalar! Bunun yanında umarız etkinlik
sayısı daha da artar.
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 29
Kapak
Barış Coşkun
→ Kadıköy’de yaşamıyorum, ancak sadece
burada sosyalleşebiliyorum.
→ Etkinliklere imkân buldukça katılıyorum
ama esasında Moda Çay Bahçesi’nde
vakit geçiyoruz. Sahil manzarası
da olduğu için arkadaşlarımızla keyifli
vakit geçirme olanağı buluyoruz.
→ Kadıköy’e her kesimden insan geliyor,
bu da güzel bence. İnsanlar alışverişlerini
yapıp, keyifli vakit geçiriyorlar.
→ Kadıköy ne yazık ki her yer gibi çok
pahalı, ancak kiralar çok yüksek olduğu
için esnafımızı da anlıyorum tabii.
→ Kadıköy’de ciddi oranda gürültü problemi
var. Araçlar geç saatlere kadar
yüksek sesle müzik dinleyerek sokaklardan
geçiyorlar. Bunun yanında
alkol kullanımından ötürü güvenlik
problemi de yaşanıyor. Çevre güvenliği
için polis sayısının artırılması da
şart!
Berra Nur Beşir
→ Kadıköy’ün Erenköy Mahallesi’nde yaşıyorum.
Sık sık Kadıköy’e gelip, keyifli vakit
geçiriyorum.
→ Kadıköy, Anadolu yakasının en canlı,
en keyifli, en renkli yerlerinden biri...
Hatta belki de tek yer burası diyebilirim.
Arkadaşlarımla hemen her akşam
Altıyol Meydanı’nın yukarısındaki
sokakları dolaşıyoruz. Girdiğimiz her
sokak, ayrı bir güzellikte mimari yapıya
sahip. Tarihimizin kalıntıları olan antik ve klasik detaylar bizi her seferinde büyülüyor.
Bu sebeple, bu sokaklardan geçmek ayrı bir keyif veriyor. Bu tarihi yapılara yakışır butik
mekânlar da çokça bulunuyor. Bu tarz otantik, retro kafe ve restoranlarda vakit geçirmek
Kadıköy ambiyansını tamamlıyor.
→ Alışveriş, yiyecek, içecek ve kültürel çeşitliliğin bir arada toplandığı bir kent Kadıköy. Farklılık arayan
günümüz gençlerinin tam olarak ihtiyacı olan şey de bu. Her zevke hitap eden butikler ve kafeler
mevcut. Bu da gençleri kendine çeken en önemli unsur...
→ Mekânsal çeşitliliği olduğu gibi ekonomik açıdan da geniş bir skalanın aynı anda bulunduğu bir yer
Kadıköy. Hemen her bütçeye uygun mekânlar var diyebilirim. Günümüz ekonomisinde her şey normalin
çok çok üstünde, Kadıköy bu açıdan yine çeşitliliği ile ön plana çıkıyor.
→ Farklı imkânları aynı anda sağlayan bir zaman ve mekân yaratıyor Kadıköy. Bu sebeple, İstanbul’un
çokça misafir ve turist almasıyla ilgi ve talep her geçen gün giderek artıyor. Dolayısıyla da bu kalabalığın
sokak atıkları oluşuyor. Bu konuda daha organize bir çevre düzenlemesi yapılabilir.
Kadıköy’ün en eski işletmelerinden Moda’daki Kemal Usta Waffles’ın
sahibi Kemal Özelgil de geçmişten bu yana gençler tarafından
tercih edilen Kadıköy’ü ve değişen genç profilini özetledi:
“İşletmeci olarak 1980’den bu yana buradayım. Öncelikle ticareti
görmek gerekiyor. Yeni yetişen nesil ne yiyor, neleri seviyor? Onlara
bir şeyler sunabilirsen başarırsın. Şimdiki gençlik farklı... Mesela,
1970-80’lerde pastanede yer alan ürünleri şimdiki gençler tanımıyor.
Onların kahve ve kahve yanına tatlı kültürleri var. Bunun
yanında genel gözlemlerim doğrultusunda gençleri anlatmam
gerekirse; gençlerimiz aklı başında, kültürlü insanlar. Şu an gençlerimizin
kahve kültürü var ve bu güzel bir şey. Nasıl derseniz, şu
an yeni bir mekân açıldığında gençlerimiz hemen gidip görüyor,
oturup zaman geçiriyor ve sohbet ediyorlar. Ne istediklerini biliyorlar,
nereleri yapmaktan hoşlandıklarının çok farkındalar.”
30 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Kapak
“Her genç kendine uygun bir
aktivite bulabiliyor”
Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı’na
gençlerin Kadıköy’ü tercih etmek sebeplerini
sorduk. “Biz Kadıköy’ü geleceğe hazırlarken,
bu ülkenin geleceği olan gençlerin de Kadıköy’e
ilgisi kaçınılmaz elbette” diyen Odabaşı, sorumuzu
şöyle yanıtladı:
Gençler üzerinde yapılan anketlerle genellikle
tercih ettikleri mekânların neredeyse hepsinin
Kadıköy’de olduğunu görüyoruz. Siz gençlerin
Kadıköy’de bu denli yoğunlukta olmasını neye
bağlıyorsunuz? Gençlere yönelik proje ve çalışmalarınıza
dair neler söylersiniz?
Biz Kadıköy’ü geleceğe hazırlarken, bu ülkenin
geleceği olan gençlerin de Kadıköy’e ilgisi kaçınılmaz
elbette. Sadece gençler değil kadınlar,
çocuklar ve hatta bu ülkenin dezavantajlı bütün
gruplarının da zaman geçirmek istediği bir kent
Kadıköy.
Sosyal hayatın canlılığı ve ulaşım kolaylığı nedeniyle
İstanbul’un en çok tercih edilen ilçesi Kadıköy’de
yaşayan ya da ziyarete gelen her genç,
burada kendisine uygun bir aktivite mutlaka
bulabiliyor. İlçemiz ayrıca özgürlüğün de merkezi.
Yapılan araştırmalarda özellikle kadınlar
ve her yaştan vatandaş, burada kendisini güvende
hissediyor. Belediyemizin kültür sanat,
spor, eğlence, akademik çalışmalar gibi pek çok
konuda verdiği ücretsiz hizmetler, gençlerin ilgisini
çekiyor. Gençler için cazibe merkezi hâline
gelen Kadıköy’de kütüphanelerimiz, ders çalışma
ortamlarımız, sosyalleşme ve spor yapma
alanlarımızla gençler burada en verimli şekilde
vakit geçiriyorlar.
Size projelerimizden kısaca bahsedecek olursam;
kütüphanelerimizden Muhtar Özkaya
Halk Kütüphanesi ile Tarih Edebiyat ve Sanat
Kütüphanesi (TESAK), zengin kitaplığı ve erişilebilir
ortamıyla ders çalışmak ve araştırma yapmak
için gençlere sunulan en uygun mekânlar
arasında yer alıyor. Ayrıca, belediyemizin ilçeye
kazandırdığı Moda’daki İDEA da hem ders çalışmak
hem vakit geçirmek için cazip seçeneklerden
biri. Gençler, yenilikçi ve yaratıcı fikirlerin
uygulamaya geçtiği buluşma ortamı Tasarım
Atölyesi Kadıköy’de de fikir ve önerileriyle proje
süreçlerine katılıp, yaşadıkları mahallenin tasarım
stratejilerine katkıda bulunabilir.
Belediyemizin ilçede yazın açık havada, kışın
da kapalı merkezlerinde düzenlediği konser,
sinema, tiyatro gösterimleri ve spor etkinlikleri
ilgi çekiyor. Ayrıca, Karikatür Evi’nin karikatür,
manga, çizgi roman; Gençlik Sanat Merkezi’nin
enstrüman, dans, drama gibi atölyeleri her yıl
yüzlerce gence ücretsiz hizmet veriyor. Belediyemiz,
spor yapmak isteyen gençleri de destekliyor.
Acıbadem Yüzme Havuzu, Kalamış Gençlik
Spor Merkezi, Özgürlük Parkı Spor Merkezi,
Koşuyolu Spor Merkezi ve her sabah parklarda
düzenlenen etkinliklerden gençler, kendine ve
zamanına uygun olanı seçerek yararlanabiliyor.
Gençler buralarda masa tenisi, plaj voleybolu,
futbol, basketbol oynayabiliyor, kaykay kayabiliyor,
yüzebiliyor ve spor müsabakalarını dev
ekranlardan izleyerek, sporun heyecanını arkadaşlarıyla
birlikte yaşayabiliyor.
Kadıköy Belediyesi’nin öğrencilere
sunduğu ücretsiz hizmetlerle birlikte
sosyal hayatın canlılığı ve ulaşım kolaylığı
nedeniyle İstanbul’un en çok
tercih edilen ilçesi Kadıköy, öğrenciler
için de cazibe merkezi hâlinde.
Belediye öğrencilere kütüphaneler,
ders çalışma ortamları, sosyalleşme
ve spor yapma alanları sunarak, öğrenciliklerini
en verimli şekilde geçirmelerine
katkı sağlıyor.
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 31
Kapak
“Kadıköy, gençlere yönelik ihtiyaçları
karşılayan bir ilçe”
Kadıköy Belediyesi Gençlik ve Spor Hizmetleri
Müdürü Anıl Çobanoğulları, Kadıköy Belediyesi’nin
akademisyen kökenli müdürü. Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde araştırma
görevlisi olarak çalışırken sporun ekonomi
politiği üzerine akademik çalışmalarını sürdüren
Çobanoğulları, geçtiğimiz mart ayından
bu yana yeni görevinde Kadıköylüleri sportif
faaliyetlerle buluşturuyor.
Kadıköy’ü özellikle gençler arasında cazibe
merkezi hâline getiren unsurlardan biri de kuşkusuz
sportif faaliyetler. Bu bağlamda, Gençlik
ve Spor Hizmetleri Müdürü Anıl Çobanoğulları’na
sorularımızı yönelttik ve gençlerin spora
ilgisini değerlendirmesini istedik.
Anıl Çobanoğulları
“KADIKÖY, GENÇLERİN
NEFES ALDIĞI BİR ALAN”
Kadıköy’e dair öncelikle alışılagelmiş söylemlerin
hepsinin doğru olduğunu düşündüğünü
ifade eden Çobanoğulları, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kadıköy hem bir cazibe merkezi hem
de gençlerin nefes aldığı bir alan. Hatta kurtarılmış
bölge dahi diyebiliriz Kadıköy için. Ben
üniversite öğrencileriyle yıllarca iç içe çalıştım.
Bir üniversitesi öğrencisi ne isterse hâkimim.
Kadıköy de gençlere yönelik bu ihtiyaçları
karşılayan bir ilçe. Bir genç hayatta okuyarak,
düşünerek ve eğlenerek, bunların sonucunda
elde ettiği döngüden bir şeyler üretir. Bu üçlüyü
sağlayamadığımızda, öğrencilerin üretim
mekanizmasını kısıtlamış oluyoruz. İşte Kadıköy,
bu aşamada üçünü de karşılayan bir yer
olduğu için önemli.”
7’DEN 77’YE SPORTİF FAALİYETLER
Gençlik ve Spor Hizmetleri Müdürlüğü olarak
çalışmalarından da bahseden Anıl Çobanoğulları;
“Bu yaz 7-12 yaş arasındaki Kadıköylü
çocuklarımıza 9 farklı spor dalının olduğu yaz
okulunu açtık ve neredeyse 450 farklı öğrencinin
yararlanmasını sağladık. Sembolik ücretlerle
yaptığımız bu uygulamadan aileler de çok
memnun kaldı. Özellikle yaz okuluna dair çok
iyi geri dönüşler alıyoruz. Merkezlerin artmasına
yönelik çok fazla talep oluyor, ancak ne yazık
ki Kadıköy’de böyle bir alan yok. Şu an hâlihazırda
Gençlik ve Spor Hizmetleri Müdürlüğü olarak
5 tane tesisimiz var ve günün neredeyse 17
saati hizmet veriyoruz. Açıkçası yer de bulunamıyor
kolay kolay, çünkü talep çok fazla. Bizim
müdürlük olarak hizmet verdiğimiz yaş skalası
7-70 yaş arası. Yani yediden 7’den 77’ye herkese
hizmet veriyoruz. Her yaşa uygun sporsal faaliyetlerimiz
var” dedi ve ekledi:
HEM FİZİKSEL HEM DE
RUHSAL AKTİVİTE
“Spora hiçbir zaman sadece fiziksel bir aktivite
olarak bakmadım, çünkü hem ruh sağlığı
için çok önemli hem de dayanışma için... Spor,
insanları her şeyden önce bir araya getiriyor.
Bizim sabah sporlarımız var. Haftada beş gün,
saat 07.00 ve 08.00’de olmak üzere üç farklı
alanda sabah sporları yaptırıyoruz. Mesela burada
sabah erken kalkan ve genellikle emekli
olan insanlara yönelik egzersizleri belirliyoruz.
Artık sosyalleşiyorlar da bu alanlarda. Ben
burada kadın futbolunu da çok önemsiyor ve
öne çıkarmayı düşünüyorum. Erkek futboluna
herkes ulaşabiliyor ama kadın futbolunun
böyle bir alanı yok. Belediye olarak dezavantajlı
gruplara öncelik veriyoruz.”
32 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Moda
Tarihi Moda İskelesi açıldı:
“Deniz Yutacak Sanırdın Bir An”
Bazen de Moda’dan Kalamış’a yüzme yarışlarında, bazen sandal sefalarında,
kimi aşık buluşmalarında, ne çok Kadıköylü hatıralar biriktirmişti o iskelede.
Akşamüstü terasında çay vakitlerindeki sohbetlerde, eşlerinin işten dönüşlerini
bekleyen kalabalığın arasında ne çok hikâye birikmişti o iskelede...
MELİKE ÇAPAN
Lodos esmezse şanslıydılar. O gün Kadıköy’e
kadar inmeye gerek kalmadan, şıp diye atarlardı
kendilerini vapura. Ama bir lodos vursa,
eyvahlar olsun o zaman… Tabanvay yolu tutulurdu
çarşının. Zira Moda’ya artık vapur yanaşmazdı.
Boyu aşan dalgalar yıkadıkça iskelenin
duvarlarını, camdan izleyen Modalılar, dimdik
duran ve koca dalgalara asla boyun eğmeyen
küçücük tarihi yapının gücünü korku ve hayranlık
duygusuyla karmakarışık bir şekilde
izlerdi. Sular devleşir, iskele küçülürdü. Deniz
yutacak sanırdın bir an. Sonra dinerdi lodos,
iskele sapasağlam dururdu yerinde. Görkemli
ve mağrur…
Bir de mehtaplı geceler… Bir başka olurdu ay iskelenin
üstünde. Münir Nurettin’in sesi biraz öteden
akşama eşlik ederdi. Geceyi bir kızıllık sarar, kıpkızıl
ayın altında Kadıköy’de ne kadar insan varsa o
iskeleye sıralanırdı. Ayaklar Marmara ile buluşurken,
diller Münir Nurettin’e eşlik ederdi. Yüzlerde
bir tatlı huzur… Yorgun gün geride kalmıştır artık.
O gece o iskele, bin saraya bedel rahatlıktadır.
Bazen de Moda’dan Kalamış’a yüzme yarışlarında,
bazen sandal sefalarında, kimi aşık
buluşmalarında, ne çok Kadıköylü hatıralar
biriktirmişti o iskelede. Akşamüstü terasında
çay vakitlerindeki sohbetlerde, eşlerinin işten
dönüşlerini bekleyen kalabalığın arasında ne
çok hikâye birikmişti o iskelede...
Anlatılan bir masal gibi gelse de İstanbul gördü
o günleri. Yalnızlığa, hoyratlığa, yozlaşmaya
mahkûm edilmeden çok önce… Kentin insanları
sayfiye semtinde ya da şehrin göbeğinde bir
araya gelip eğlenebilmeyi, gündelik yaşamlarına
birazcık neşe katabilmeyi unutmadan önce…
Ya da unutturulmadan önce…
Mimar Vedat Tek’in nadide eserleri arasında
yer alan Moda Vapur İskelesi unutulmuş, unutturulmuş
zamanlarda Kadıköylülerin yaşam
noktalarından biri olmuştu. İstanbul’un meşhur
lodosuna kafa tutan bu tarihi yapı, 1917 yılında
inşa edildi. Kütahya çinileriyle süslenen yapının
1937 yılında ahşap üst katı, fırtınada zarar görünce
yıktırıldı. 1985’e kadar Modalılara hizmet
veren iskele, her ne kadar lodosa kafa tutsa da
yolcuları tarihi yapı kadar inatçı çıkmadı. Yolcusu
azalan iskelenin kapısına kilit vuruldu ve
bundan sonra hikâyeler hep yarım kaldı.
34 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Moda
Osman Öndeş
Şimdilerde İstanbul Büyükşehir Belediyesi, yarım
kalan hikâyeleri tamamlamak için kolları
sıvamış hâlde. Nereye baksam, sarı brandaların
ardında kentin hayatına can katan eserleri için
bir uğraş var. Sıra Moda Vapur İskelesi’ne geldi,
yıllardır kapalı kalan tarihi iskele artık İstanbullularla
buluştu. Uzun bir restorasyon süreci
geçiren iskelenin öyküsünü Modalılar, Gerçek
Gündem’e anlattı.
“MODA İSKELESİ, SEYREDİLECEK
MUAZZAM BİR TABLO OLURDU”
Gençlik yıllarında Kadıköy’e yerleşen Osman
Öndeş, bir güzele aşık olunca (Mutlu Hanım)
yeni yuvası da Moda olur ve semtte ömrünün
yarım asrını geçirir. Osman Bey, bu sayfiye semtinin
en özel mimari eserlerinden bir tanesinin
hiç kuşkusuz Moda İskelesi olduğunu söylüyor.
Moda İskelesi ve civarında geçen ömründe
aklında kalan gençlik yıllarını anlatıyor: “Moda
İskelesi’nin sağ tarafında Moda Deniz Kulübü
vardı. Varlıklı olan aileler oraya üyeydi. Sol tarafta
bir lokanta var. Gençliğimde yalnızca bir tane
otomobil vardı. Demek ki Moda, bu kadar sakin
ve sükûnet içerisinde bir yerdi. Moda Vapur İskelesi’nde
kadınlar ve erkekler yürüyüş yapardı.
Moda Deniz Kulübü’nde konserler olurdu.
Özellikle de Münir Nurettin Selçuk’un konserleri
ilgi görürdü. O zaman aşıklar sevgilileriyle ya
da aileler ayaklarını iskeleden aşağıya sallandırır,
otururlar ve konseri dinlerlerdi.”
Osman Bey, Kalamış-Moda-Karaköy seferi yapan
vapurun Moda İskelesi’ne uğradığı o anda, eşlerini
ya da çocuklarını işe uğurlayan hanımlarla
iskelenin özellikle sabah ve akşam üzeri saatlerinde
bu yüzden daha da kalabalık olduğunu
anlatırken, “Böyle çok sevecen bir ömür yaşadık”
diyor. 1960-70’li yıllarda iskelenin terasında bir
kafe açıldığından bahsediyor Osman Bey, ancak
kafe çok uzun ömürlü olmamış. Moda’nın lodosu
iskelenin boyunu aşan dalgaları, Modalıların
bir araya geldiği bu mekânın yaşamasına izin
vermemiş. Osman Bey; “Lodosta vapur çalışmaz
ama Moda İskelesi, seyredilecek muazzam bir
tablo olurdu” diye anlatıyor o görüntüyü.
Osman Bey, iskelenin alnında eski yazıyla Moda
Vapur İskelesi yazdığını hatırlıyor, fakat daha
sonraki yıllarda bu yazıyı görememiş. İskeleden
vapura bindiğinde lüks kamarada oturanları
izlediğini söyleyen Osman Bey, kesilen biletin
yere atılmasını hâlâ unutamıyor. Moda İskelesi’nin
Kadıköy için simgesel bir yapı olduğunu
ifade eden Osman Bey, yeniden açılmasının
semtin kültürel ve sosyal hayatında etkili olacağına
inanıyor ve “İskeleyi geri kazandıranlara”
teşekkür ediyor.
“YOLCUSUZLUKTAN KAPANDI”
25 yıl Moda’da muhtarlık yapan Oğuz Sarıcaoğlu’nun
Moda serüveni, gençlik yıllarında
ailesiyle taşınmasıyla başlıyor. Oğuz Bey, o dönem
eğlencenin merkezlerinden biri olan Bostancı’ya
gitmek için akşam seferlerini sıklıkla
kullandığını anlatıyor. “Tek hat vardı” diyor
Oğuz Bey de ve iskelenin yolcusuz kalmaktan
kapandığından yakınıyor, lodosta boyunu
aşan dalgaların iskeleyi sarıp sarmaladığından
bahsediyor. 2000’li yıllarda Modalıların girişimleriyle
iskele kısa süreliğine de olsa yeniden
çalışır hâle geldi. Oğuz Bey, iskeleye yolcu
toplamak için çok uğraştıklarını ama sonuç
alamadıklarını söylüyor.
Oğuz Sarıcaoğlu
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 35
Perspektif
Dalyan’dan Söğütlüçeşme’ye
komplo teorim
ARİF ATILGAN
Özellikle 2000’li yıllardan itibaren Kadıköy’de
çeşitli projeler açıklanıyor. O projelerden ilham
alarak komplo teorimi üretmek istiyorum. Dalyan
Orduevi’nden başlayıp, Kadıköy Belediyesi
binasına kadar sıralanan kamusal alanları inceleyelim.
Alan rakamları fikir vermek içindir.
Google’dan ölçüldüğü için yaklaşıktır. Ayrıca bazıları
denizi de kapsamaktadır. Amacım, geneli
ifade edebilmektir.
• Dalyan’da Fenerbahçe Orduevi alanı (178 bin
metrekare): Burası ile ilgili yayınlanmış bir
plan bulamadım.
• TCDD Kampı (20 bin metrekare): 2008 yılında
Özelleştirme İdaresi’ne verilmiş. 2009
yılında 50 metre açığına kadar SİT alanı ilan
edilmiş. O yıllarda buraya da marina yapılacağı
söylentisi olmuştu.
• Fenerbahçe Plajı (3 bin metrekare): Günümüzde
burada belediye tesisleri bulunmakta.
• Fenerbahçe Yarımadası (137 bin metrekare):
1936 yılında Atatürk’e köşk yapılmak istenmiş,
ancak kendisinden “Burası bir insan için çoktur.
Halk istifade etsin” cevabı alınmış. Fenerbahçe
Burnu olarak bildiğimiz alanın kıyılarında
spor kulübü tesisleri bulunuyor. Bugüne
kadar burayla ilgili bir proje duymadım.
• Kalamış Marina (478 bin metrekare): Uzun
süredir yat limanı olarak kullanılıyor. Günümüzde
yeni bir plan-projeyle daha kapsamlı
hâle getirilmek isteniyor.
• Yoğurtçu Parkı (20 bin metrekare): Bilindiği
gibi burası bir park, ancak uzun süredir drenaj
çalışması var. Park kapalı. Uzun süren çalışmalar
bana sıkıntı verir.
• Kuşdili Çayırı (45 bin metrekare): 2006 yılından
bu yana birçok proje yapıldı buraya. En
son 2018 yılı planı geçerli. İBB yetkilileri alana
araba sokulmayacağını, yeşil park yapılacağını
açıkladılar. Sevindik ama gerçek olan ‘geçerli
plan’ ve o hiç sevindirici değil.
• Söğütlüçeşme Meydanı (65 bin metrekare):
Hâlen çeşitli planlar ve çalışmalar yapılmakta.
Viyadüklerin üstünde istasyon ve tren
bulunuyor, alttaki alana ise yeme-içmeci
ağırlıklı bir AVM yapılmak isteniyor. Projeyi
görmedim, zemin altına otopark yapılıp yapılmayacağını
bilmiyorum.
• Kadıköy Belediyesi ile Nikâh Salonu arası (60
bin metrekare): Belediye binasının depreme
karşı zayıf olduğu söyleniyor. Yıkılıp yeniden
yapılması konuşuluyor, ancak belediyenin
burayı terk edeceği de söylentiler arasında.
Eğer belediye giderse, Nikâh Salonu da gidebilir
diye düşünüyorum. Dolayısıyla aradaki
otopark da...
Konu ettiğim tesislerin toplam alanı yaklaşık
1000 dönümdür. Bu alanların içerisinde bugüne
kadar proje üretilenler; TCDD Kampı, Kalamış
Marina, Kuşdili Çayırı, Söğütlüçeşme Meydanı...
Toplam 565 bin metrekare!
Proje üretilmeyenlerin hâlihazır durumuna
bakalım:
• Fenerbahçe Orduevi ve Fenerbahçe Plajı: Bu
alanların içinde kendi tesisleri var.
• Fenerbahçe Burnu: Sağ tarafında spor kulübü
tesisleri var. Hele bir tanesi kendini Kalamış’ta
sanıyor.
• Yoğurtçu Parkı: Bir parkın bu kadar uzun
süre bakımı benim hoşuma gitmiyor. 100 yıllık
parkta ilk defa böyle bir çalışma yapılıyor.
• Kadıköy Belediyesi ve Nikâh Salonu arası: Belediyenin
taşınması-kalması gibi çeşitli söylentiler
var. Netlik gerek. Önceki örneklerden
bildiğimiz kadarıyla bu alanlar için bir özelleştirme
kararı yeterli. O zaman Dalyan’dan
Söğütlüçeşme Meydanı’na kadar büyük bir
proje alanı ortaya çıkabiliyor. Üstelik çok
değerli... Aslında daha önce Kadıköy Belediyesi’nin
yaptığı bir yarışmada Kurbağalıdere’nin
E-5’e kadarki kıyısı da ele alınmıştı ama
orayı başka bir yazıda değerlendiririm.
Yukarıda anlattığım komplo projesi alanı civarındaki
mülk sahipleri, “Ya yapılırsa” diye şimdiden
akıllarının bir köşesine yazsınlar ve karşı
durmayı planlasınlar. Zira böyle bir proje yapıldığında,
onların mülklerine en üst düzey ekonomik
durumda olanlar gelecektir. Yazdıklarım
komplo teorimdir. İnanmayabilirsiniz. Umarım
bendeki “muzurluk” yetkililerde yoktur. Çünkü
onlar yetkili! Benim düşüncemi sorarsanız, hiçbir
tesis olmaksızın kıyıların tamamen boşaltılmasını
ve halka açılmasını isterim. Tüm kıyıları
böyle görebilmek en büyük hayalimdir.
36 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
İlçelerimiz
Kartal’da çeyrek asırlık sorunlara
İBB ile ortak çözüm
Kartal Belediyesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi
(İBB) ile birlikte ilçenin adeta kanayan
yarası hâline gelen 25 yıllık altyapı sorunlarına
çözüm üretmeye devam ediyor. 2019 yılından
bu yana hayata geçirilen çalışmalarda, 19 mahalle
ve 90 sokakta toplamda 14 bin 131 metre
uzunluğunda yeni altyapı sistemi uygulaması
gerçekleştirildi.
Yoğun bir mesainin harcandığı büyük altyapı
atılımı sayesinde hem Kartal’da yağmur suyu
sistemi ile atık su sistemleri ayrıştırılarak Marmara
Denizi’ne atık suyun dökülmesinin önüne
geçildi hem de kentin altyapısı dört kat büyüdü.
Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel,
Kartal’da İBB ile birlikte altyapı çalışmalarının
süreceğini kaydederek; “Kartal’da İBB ile ortak
gerçekleştirdiğimiz altyapı atılımı ile son 25
yılda görülmemiş bir yatırım gerçekleştiriyoruz.
Bugüne kadar ne yazık ki ihmal edilen bir sorundu.
Bu çalışmalar, ara vermeden Kartal’ın tamamında
devam edecek. Altyapı, yol, kaldırım
ve çevre düzenlemeleri yaparak, cadde ve sokaklarımızı
modern hâle getirip, onlara prestij
kazandıracağız” dedi.
Ataşehir’e yemyeşil
bir park daha
Ataşehir Belediyesi, her yaştan yurttaşın aileleriyle birlikte güzel vakit geçirmek,
çocukların oyun oynayıp, eğlenmek amacıyla ziyaret ettiği park ve yeşil
alanların sayısını artırmaya devam ediyor. Bu kapsamda, Atatürk Mahallesi’nde
çocuk oyun grubu, egzersiz-oturma alanları, yürüme, koşu parkuru ve basketbol
sahasının yer alacağı, 4 bin 902 metrekarelik alan üzerinde kurulacak
parkın yapımına başlandı.
Atatürk Mahallesi, Dicle Caddesi ile Fırat Caddesi kesişiminde bulunan, aynı
zamanda Yenişehir Mahallesi Baraj Yolu’nda yer alacak park, 4 bin 902 metrekare
arsa üzerinde yaklaşık 2 bin 939 metrekarelik yeşil alan miktarına sahip
olacak. Tüm Ataşehirlilerin yeşil ile iç içe olacakları parkta; 285 metre uzunluğunda
yürüme-koşu parkuru, 264 metrekare basketbol sahası, 200 metrekare
çocuk oyun alanı, açık hava spor alanları, süs havuzu, yürüme yolları,
dinlenme-oturma-piknik alanları ile köpek gezdirme bölümü yer alacak.
Validebağ
Korusu’nda doğa ile
iç içe pilates
Üsküdar spor saraylarında pazartesi ve çarşamba günleri
kış boyu devam eden kadınlara özel ücretsiz pilates
dersleri, yaz aylarının gelmesi ile açık havaya taşınmıştı.
Validebağ Korusu’nda bu yaz ilk kez uygulanan
açık hava derslerine katılım oldukça fazla. Doğa ile iç
içe spor yapma imkânı bulan Üsküdarlılar, sabah saatlerinde
spor kıyafetlerini giyip, soluğu koruda alıyorlar.
Deneyimli spor hocaları eşliğinde her pazartesi ve çarşamba
günleri gerçekleşen derslere, kadınlar ücretsiz
olarak katılım sağlıyor. Üsküdar Belediyesi, sağlıklı yaşam
için pilates yapmak isteyen 16 yaş üstü kadınları
Validebağ Korusu’na davet ediyor. Başvuru için Üsküdar
Belediyesi’nin web sitesinde giriş yaparak kayıt
yaptırabilirsiniz.
38 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Projesi olan gençler,
melek yatırımcı ile
buluşacak
İlçelerimiz
Kurtköy’e dev meydan
Pendik Belediyesi, Kurtköy’e devasa bir meydan kazandırıyor. İçinde
oturma alanları, büfe, mescit ve tuvalet gibi donatıların bulunacağı
meydan, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın yürüttüğü proje kapsamında
Kurtköy Metro İstasyonu’na entegre edilecek.
İlçe geneline yeşil alan kazandırmayı sürdüren Pendik Belediyesi,
Kurtköy’e dev bir meydan inşa ediyor. Ankara Caddesi üzerinde
Kurtköy Metro İstasyonu’na entegre olarak inşa edilen meydan tamamlandığında,
7 bin 500 metrekarelik bir alana sahip olacak. 3 bin
650 metrekarelik yeşil alanın bulunacağı Kurtköy Meydanı’nda aynı
zamanda oturma alanları, büfe, mescit ve tuvalet gibi donatılar yer
alacak. Kurtköy Meydanı’nın Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın sürdürdüğü
Kurtköy Metro İstasyonu ile birlikte önümüzdeki günlerde
tamamlanarak açılması planlanıyor.
Tuzla Belediyesi, KOSGEB iş birliğiyle Türkiye’de yerel yönetimler
bazında ilk kez Teknoloji Merkezi’ni kurdu. Türkiye’nin en fonksiyonel
parkı olan Tuzla Belediyesi Şelale Eğitim Parkı içerisinde kurulan
Teknoloji Merkezi, çağın gerektirdiği inovatif fikirlere ev sahipliği yapmaya
başladı.
İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul Medeniyet Üniversitesi ve Gebze
Teknik Üniversitesi iş birliğiyle eğitim ağı genişletilirken; yeni fikirler
için biyoteknoloji, yazılım, kimya ve yapay zekâ konularında
uygulama alanları oluşturuldu. Tuzla Belediye Başkanı Dr. Şadi Yazıcı,
Halk Günü başta olmak üzere öğrencilerle buluşmalarında ve üniversite
ziyaretleri sırasında birebir görüşme gerçekleştirdiği tüm gençleri
Teknoloji Merkezi’ne davet ediyor.
Maltepe’de kadınlar
daha güvenle yol alacak
Maltepe Belediyesi Strateji Geliştirme Müdürlüğü, kadınların
toplumsal hayata katılımını öne çıkaran yeni bir proje için çalışmalara
başladı. Avrupa Birliği tarafından desteklenen “TOPUK
(Toplu Taşımaya Ulaşan Kadın)” projesi için Prof. Dr. Türkan
Saylan Kültür Merkezi’nde çalıştay gerçekleştirildi. Proje ile
Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi çevresinde yaşayan, çalışan
veya bu alanı kullanan kişilerin, özellikle kadınların toplu
taşımaya ulaşırken yaşadıkları sorunların çözülmesi, kullanılan
yolların güvenli bir hâle dönüştürülmesi hedefleniyor.
Çalıştayda katılımcılara verilen
bilgide, TOPUK Projesi’nin Maltepe
Belediyesi Strateji Müdürlüğü
ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi
Ulaşım Daire Başkanlığı,
KAVŞAK (Türkiye Sürdürülebilir
Kent içi Ulaşım Ağı), EKA (Erişilebilir
Kent Atölyesi), İstanbul Teknik
Üniversitesi Mimarlık Fakültesi
İstanbul Kentsel Hareketlilik
Laboratuvarı-İstanbulON ve Sokak
Bizim derneği gibi kurumlar
ortaklığında yürütülen bir proje
olduğu bildirildi.
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 39
İlçelerimiz
Kardeş belediyeden
Çekmeköy’e ziyaret
Çekmeköy Belediye Başkanı Ahmet Poyraz ve Van Edremit Belediye
Başkanı İsmail Say arasında yapılan görüşmeler neticesinde
geçtiğimiz yıllarda iki ilçe kardeş belediye protokolü imzalamıştı.
Sanayi, ticaret, çevre ve şehircilik, bilim, kültür, sanat, sağlık, spor
ve turizm gibi alanlarda iş birliği yapılması ve kardeş şehir ilişkisi
kurulması amacıyla imzalan protokol neticesinde çeşitli iş birlikleri
yapılmış ve karşılıklı ziyaretler gerçekleşmişti.
Van Edremit Belediye Başkanı İsmail Say ve beraberindeki heyet,
bu çalışmalar hakkında değerlendirme yapmak ve istişare gerçekleştirmek
üzere Çekmeköy Belediye Başkanı Ahmet Poyraz’ı ziyaret
etti. Başkan Poyraz; “Kardeş belediyemizin başkanı, kıymetli
arkadaşımız İsmail Say’ı ve belediye başkan yardımcılarını ağırlamanın
mutluluğunu yaşadık. Birçok konuda iş birliğimiz güçlenerek
devam edecek. Nazik ziyaretleri ve güzel hediyeleri için kendilerine
teşekkür ediyorum” değerlendirmesinde bulundu.
Şile bezi yeniden dünya
markası olma yolunda
“Adalar’ın Efsane
Sporcuları” anıldı
Lefter Küçükandonyadis’ten boks efsanesi Garbis Zakaryan’a kadar
farklı branşlarda milli olmuş sporcuların anıldığı “Adalar’ın Efsane
Sporcuları” etkinlikleri, sergi açılışı ile başlayarak madalya ve ödül törenleriyle
sona erdi. Üç gün süren etkinlikler kapsamında Adalar’ın
Milli Sporcuları Sergisi, Adalı sporcuların bandolu kortej yürüyüşleri,
“Cafe Aman İstanbul” konseri ve Adalar’da faaliyet gösteren kulüpler
arasında turnuva maçları gerçekleşti.
Etkinliğin son yapılan turnuva maçlarında Burgazada Takımı birinci
olurken, ikinci Büyükada oldu. Heybeliada ile Kınalıada ise üçüncülüğü
paylaştı. Sporculara madalya ve ödüllerini veren Adalar Belediye
Başkanı Erdem Gül, bu etkinliği gerçekleştiren
ve emekleri geçen herkese
teşekkür ederek, tüm sporcuları tebrik
etti. Adalar’daki çeşitlilikleri zenginlik
olarak gördüğünü söyleyen Gül, sporu
barışın ve kardeşliğin öncüsü kabul ederek,
şunları söyledi: “İlerleyen yıllarda da
devam edecek bu etkinliğimizi, seneye
Cumhuriyetimizin 100. yılına yakışır olarak
daha kapsamlı bir şekilde gerçekleştirmeyi
hedefliyoruz.”
150 yıllık geçmişe sahip
Şile bezi, İstanbul’un
coğrafi işaretli
tek değeri olarak geçmişi
geleceğe taşımaya
hazırlanıyor. Üretim
ağını tek bir noktada
toplamak ve dünyaya
tanıtmak için harekete
geçen Şile Belediyesi, Üretim Tesisi Projesi ile entegre üretim tesisi
açacağının müjdesini verdi. Şile Bezi Üretim Tesisi Projesi’nin
temeli eylül-ekim aylarında atılmış olacak.
İstanbul’un ilk coğrafi işaretli ürünü olan Şile bezini dünyaya tekrar
duyurmak için büyük bir seferberlik başlattıklarını belirten Belediye
Başkanı İlhan Ocaklı; “Ünü dünyaya ulaşmış ve İstanbul’un ilk coğrafi
işaret tesciline sahip ürünü olan Şile bezini, bugün bulunduğu yerden
kadınlarımızın katkılarıyla daha ileri götüreceğiz. Şileli kadınların elinde
doğan Şile bezi, yüz yılı aşkın süredir kadınlarımızın elinde hayat
bulmaya devam ediyor. Şairlere, ressamlara ilham kaynağı olan Şile
bezimizin öyküsünü tüm dünyaya anlatacak ve ilçemizde dokuduğumuz
bezlerimizi tüm dünyaya ulaştıracağız” diye konuştu.
40 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
İlçelerimiz
Beykoz Spor Ormanı,
Türkiye’nin bisiklet üssü olacak
Türkiye’nin en büyük spor ormanı olarak kurulan Beykoz Spor Ormanı, nitelikli
saha ve parkurlarıyla bisiklet sporunun merkez üssü olacak. Avrupa’nın en prestijli
yarışlarından Tour de France benzeri organizasyonlara ev sahipliği yapması hedeflenen
alan, 7 gün 24 saat bisiklet sporcularına hizmet verecek.
Beykoz Belediyesi tarafından 8 milyon 479 bin metrekarelik devasa yeşil bir
alanda yapılan düzenlemeyle, bisiklet sporu için uluslararası standartlarda tesis
ve parkurlarla donatılarak şehre kazandırılan Beykoz Spor Ormanı, açılış için gün
sayıyor. Avrupa’da bisiklet tutkunlarının her yıl heyecanla beklediği, dünyanın farklı
ülkelerinden bisikletçiler ve binlerce izleyiciyi ağırlayan Tour de France gibi sinerji
yaratması beklenen spor ormanının, bisiklet sporcuları ve şehir sakinleri için çekim
merkezi olması hedefleniyor. Duatlon, kriteryum, gece koşusu, 24 saat yarışları
gibi birçok türde ulusal ve uluslararası organizasyonun yapılacağı alan, sporcuların
heyecanlı buluşmasına sahne olacak. Yurt içi ve yurt dışından pek çok seyirci,
yarışları izlemek için ilçeye gelecek.
Sultanbeyli’de “İyi Bir Başlangıç”
Çocuklara ve gençlere yönelik çalışmalara önem
veren Sultanbeyli Belediyesi, 0-6 yaş arası çocuklar
ve ebeveynleri için “İyi Bir Başlangıç” projesini
hayata geçirdi. Proje, Sultanbeyli’deki yüksek
çocuk ve genç nüfus potansiyelinin en iyi şekilde
değerlendirilmesi ve avantaja çevrilmesi amacıyla,
erken dönem ve okul öncesi dönemdeki çocukların
fiziksel ve bilişsel gelişimini amaçlıyor.
Bunun yanı sıra proje kapsamında çocukların
sağlıklı, mutlu, özgüvenli, donanımlı ve üretken
bireyler olmaları için atölyeler gerçekleştirilecek.
Proje dâhilinde; “Ev Ziyareti Temelli Aile Rehberliği
Programı”, “Merkez Temelli Aile Rehberliği Programı”,
“Temel Mesajlar Beceri Geliştirme Atölyeleri”,
“Halka Açık Seminerler”, “Seyyar Oyun Parkları
Faaliyeti” ve “Evlilik Öncesi Eğitim Programları”
düzenlenecek.
Sancaktepe çiçek açıyor
Sancaktepe Belediyesi, vatandaşların etrafa karşı ilgisini ve hassaslık
şuurunu desteklemek, halkın yaşadığı alanın peyzajına
yönelik ilgisini teşvik etmek amacıyla “Sancaktepe Çiçek Açıyor”
sloganıyla, ilçede bulunan balkonlarda kullanılmak üzere 6
bin adet Çamgüzeli çiçeği dağıtımı gerçekleştirdi. Çiçek dağıtım
etkinliğine, Sancaktepe Belediye Başkanı Şeyma Döğücü de
katılım sağladı.
Sancaktepe Belediyesi tarafından organize edilen etkinlik çerçevesinde
Samandıra Merkez, Sarıgazi Demokrasi Caddesi ve Yenidoğan
Merkez’de kurulan stantlara başvuran vatandaşlara, toplamda
6 bin adet Çamgüzeli çiçeği dağıtımı yapıldı. Vatandaşlara
iki adet çiçeğin yanında toprak ve torf da verildi. Çiçekleri balkonlarına
koyan vatandaşların ilçede görsel bir güzellik oluşturmaları
sağlanırken, evlere neşe ve canlılık katması da hedeflendi.
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 41
İş Dünyasının Hayata Yansıması
Sektör
AYİDER’den İmamoğlu’na ziyaret
KADİR TOPRAKKAYA
Anadolu Yakası İnşaat Müteahhitleri Derneği
(AYİDER), İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı Ekrem İmamoğlu’na bir ziyaret gerçekleştirdi.
Ziyarete, AYİDER Başkanı Melih
Tavukçuoğlu ile birlikte Yönetim Kurulu’ndan
Oğuz Toprak, Hakan Şişik, İrfan Aydoğan, Ahmet
Erkurtoğlu ve Emrullah Tellioğlu katıldılar.
AYİDER yönetimi, Ekrem İmamoğlu’na
gerçekleştirmiş oldukları çalıştay programına
verdiği emeklerden ve desteklerinden dolayı
teşekkürlerini ilettiler.
GÜÇLÜ İŞ BİRLİĞİ DEVAM EDECEK
AYİDER yönetimi, geçtiğimiz aylarda gerçekleştirdikleri,
özellikle kentsel dönüşüm ve kentsel
yenileme alanlarında sürdürülebilirlik adına
önemli detaylar içeren çalıştayı İBB Başkanı
Ekrem İmamoğlu’na teslim ettiklerini belirttiler.
Ziyaret sonrası AYİDER yönetimi tarafından
yapılan açıklamada; “Sektör paydaşları ve uzmanlarla
birlikte hazırlanan çalıştay raporunu
Sayın İmamoğlu’na teslim ettik. Bundan sonraki
projelerde de beraber çalışmalarda bulunabileceğimizi
bildirdik” denildi.
SAĞLIKLI VE YEŞİL KENT
UNSURLARI ÖN PLANDA
Anadolu Yakası İnşaat Müteahhitleri Derneği,
geride bıraktığımız 23 Mayıs’ta Büyük Kulüp’te
düzenlediği “İnşaat Zirvesi” ile sektör paydaşlarını
bir araya getirmiş; kentin ruhunu koruyacak
sağlıklı ve yeşil kent unsurları planlamayı
ve çağdaş yaşamın ön plana çıktığı yapılar ortaya
koymayı hedeflemişti. İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kadıköy
Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı ve Kartal
Belediye Başkanı Gökhan Yüksel’in katılımıyla
gerçekleşen zirvede; 2022 yılından beklentiler,
kentsel dönüşümün planlanması ve geleceği
gibi konular ele alınmıştı.
“CİDDİ MANADA ŞEHİRCİLİK
SORUNLARIMIZ VAR”
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, o buluşma sırasında
kendisinin de inşaat sektöründen geldiğini
dile getirerek, son derece anlamlı bir konuşma
yapmıştı. İşte o konuşmadan bazı notlar: “Ben de
sizler gibi müteahhitlikten geliyorum. Bu kentte
müteahhit olmak zor. Herkes mesleğini bırakıp,
bu işi yapmak istiyor. Bu mesleğin statüye kavuşması
için zamanında gerekli adımlar atılmadı
ama şimdi görüyorum ki AYİDER gibi sivil toplum
çatısı altında iyi işler yapılıyor. Sivil toplum çatısı
altında bilimsel ve teknik işlerin yapılıyor olmasını,
öncü olmak bakımından da değerli buluyorum.
Sizlerin de bildiği gibi bizim ciddi manada
şehircilik sorunlarımız var. Bu güzel coğrafyanın
tarihine, doğasına uygun olmayan şehirler ürettik.
Ortak akılla sorunlara çözüm üretmek mümkün.
PARİS ANLAŞMASI,
İSTANBUL’DAKİ YOL HARİTAMIZ
Burada babadan, dededen bu mesleği devralan
üçüncü nesil gençleri görüyorum. Her müteahhit
ailede mimar, inşaat mühendisi var. Artık
ülkemiz bu anlamda gereken dersi aldı. 1999
depremi bizler için bir milat oldu. Çok fazla
yapmanın, en büyüğü ve en genişini yapmanın
yerine daha estetiğini ve daha kalitelisini yapmanın
arayışına düştük. Bu anlamda buradaki
herkesin şehirciliği sorguladığını biliyorum. Paris
Anlaşması, bizim de yeşil çözüm diye tariflediğimiz
İstanbul’da yol haritamız. Bizler bu anlaşma
çerçevesinde çok konut üreterek mutlu
olmayacağız. Dünyanın şu an konuştuğu yeşil
binalar yapan, çevre dostu kent yaratarak mutlu
olacağız. Lütfen önce kendinize, sonra da bu
ülkenin kıymetli bilim insanlarına güvenin.”
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 43
Analiz
Kadıköy Meydanı’nın ses analizi:
Deniz, martı, vapur ve
piyano sesleri
PINAR BALTACI
Kadıköy’e dair akademik çalışmalara geçtiğimiz
aylarda bir yenisi daha eklendi. İstanbul Teknik
Üniversitesi Doktora Öğrencisi Oğuz Öner, doktora
tez çalışmasında mekânlarda ses algısını inceledi.
Mekân olarak Kadıköy Meydanı’nı örneklem
alan Öner, Kadıköy Meydanı’ndaki sesleri ve
ortaya çıkan analizleri dergimizle paylaştı.
Oğuz Öner
“Mekân, onu dinleyenle konuşur.
Ses algısı çalışmalarından kentsel
planlamaya: Kadıköy Akustik” isimli
doktora tezinizin çalışma kapsamını
dinleyebilir miyim?
Gerçekleştirdiğim çalışma, ilk önce “kadıköy_AKUSTİK”
başlıklı araştırma projesi olarak
2014 yılında yola çıktı. Kadıköy Meydanı
ve çevresini ses peyzajı anlamında ele alarak,
kentsel mekânların karakterinin belirlenmesinde
“ses”in bir unsur olarak kullanılmasına dair
literatüre katkıda bulunmayı amaçlamıştım.
Proje, İTÜ Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP)
kapsamında yürütülürken, bir yandan İKSV
Tasarım Bienali ve Tasarım Atölyesi Kadıköy
(TAK) desteğini alarak yoluna devam etti. Bir
pilot proje olarak araştırmanın hedefi, sesin katılımcı
kentsel planlama süreçlerinde nasıl kullanılacağı
konusunda kentsel planlamacılara ve
tasarımcılara rehberlik etmek oldu.
İTÜ’deki çok değerli danışmanım Prof. Dr. Özlem
Özçevik’in özverili desteğiyle gerçekleştirilen
araştırmada, işitsel peyzaj teorilerini temel
alan psikocoğrafik analiz yöntemleri kullandım.
Çalışmamda kentsel planlama çalışmalarında
kullanıcının duyusal tepki, davranış ve isteklerinin
araştırılması, bu sayede kentsel alanların
anlamsal analizi ve tamamen faydacı bir kentsel
tasarıma yeni alternatifler üretebilecek, alanı
bir tür “akort etme” pratiği öneriliyor. Araştırma
projesinde İstanbul’un önemli kentsel mekânları
arasındaki Kadıköy Meydanı’nın çevresel
akustiğini geliştirmeye yönelik, mekâna özgü
tasarlanan ve uygulanan mekânsal okuma
yöntemlerinden ses yürüyüşleri ve zihin haritalama
atölyeleri gibi katılımcı psikocoğrafi yöntemlere
odaklandım.
2013 yılı ile 2020 yılları arasında gerçekleştirdiğimiz
çalışmalarda farklı gruplardaki katılımcılar,
rehberler eşliğinde yaklaşık 40 dakika
süren gözü kapalı yürüyüşler gerçekleştirdi.
Ardından eğitmenler ile birlikte gerçekleştirdikleri
“Kolektif Yaratıcı Zihin Haritası” çalışmasıyla
duydukları sesleri, işitsel katmanları ve dikkat
44 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Analiz
çekici noktaları belirlediler. Hemen ardından
“Bireysel Ses Algı Haritası” çalışmaları yaptık.
Bu çalışmada katılımcılar, rehberleriyle birlikte
gezdikleri duraklarda alınan ses kayıtlarını kulaklıklarla
dinleyerek, o durağa ilişkin duydukları
sesleri ve hissettiklerini ikon etiketleriyle pafta
üzerinde belirlediler. Böylelikle Türkiye’de ilk
kez bilimsel yöntemlerle mekâna dair işitsel bir
duygu haritalaması yapılmış oldu.
Çalışmanızda öne çıkan ‘işitsel peyzaj’
kavramını detaylandırır mısınız?
İşitsel peyzaj veya ses peyzajı terimi, kısaca ‘sessel
çevre’ olarak tanımlanabilir. “Bireyler veya
toplumlar tarafından algılandığı ve anlaşıldığı
şekliyle bir ses çevresi” olarak algı merkezli bir
yaklaşımla da açıklanabilir. Akustik araştırmacı
Barry Truax, ses peyzajı ekolojisini “Bir ses
peyzajının, içinde yaşayanların fiziksel tepki ve
davranışsal özellikleri üzerinde yarattığı etkileri
araştıran alan” olarak açıklarken; Schafer ise “İnsanlar
ve sessel çevreler arasındaki sistematik
ilişkileri inceleyen alan” şeklinde ifade ediyor.
İşitsel peyzaj, biz mekân kullanıcılarının mekâna
dair ses kaynaklarını ve genel işitsel ortamı
nasıl algıladığımıza, dolayısıyla mekân kimliğini
bireysel ve kolektif olarak nasıl oluşturduğumuza
odaklanır. Bunun için öncelikle kulaklarımızı
“açarak” dinlemeye yönlenmemiz, sesi ve mekânı
nasıl algıladığımızı anlamamız önemlidir.
Araştırmanızda niçin örneklem olarak
Kadıköy’ü aldınız?
Öncelikle bir Kadıköylü olduğum için... Yıllarca
çok ilişki içinde olduğum bir meydandı burası
ama meydan özelliği, birçok diğer meydan gibi
İstanbul’da sorgulanması gereken, çok farklı
katmanları olan bir transit geçiş alanı... Kadıköy,
coğrafi konumu ile sahip olduğu önemin yanı
sıra içinde barındırdığı hizmet, ticaret ve ulaşım
fonksiyonlarının çeşitliliği dolayısıyla İstanbul’un
önemli merkezlerinden biri. Fonksiyonel
çeşitlilik, metropoliten anlamda kullanımların
çeşitli olmasını sağladığı gibi farklı sosyo-kültürel
gruplardan insanların burada yaşamayı
tercih etme nedenlerini de oluşturuyor.
Bunların paralelinde ve ışığında, ilçenin barındırdığı
bir ses peyzajı ve kentsel akustik karakteri
bulunuyor. Dönüşüm alanı olan Kadıköy
Meydanı; sembol sesler açısından zengin, çok
katmanlı ve yer yer kaotik yapıya sahip. Çiçekçiler,
şantiyeler, vapur düdüğü, vapur yolcuları,
gişeler, ezan çağrıları, tramvay araçları, eski
konservatuar, martılar, trafik ve deniz gibi çok
katmanlı ses kaynaklarının, zengin ve bereketli
yapısı itibariyle araştırma için oldukça elverişli
olduğuna inandım ve yola çıktım.
‘Ses yürüyüşü’ gerçekleştirdiniz.
Anlatır mısınız biraz?
Evet, ses yürüyüşleri gerçekleştirdik. Bu yürüyüşlerden
ilki, gönüllü olarak mimarlık fakültesinden
katılan öğrencilerle, daha sonrakiler
ise açık çağrıyla yapıldı. Rehberler, gözü kapalı
katılımcıları Kadıköy Meydanı’nda belli bir rotada
gezdirdi ve katılanların Kadıköy’ün seslerine
kulaklarını açmalarını sağladı. Rotadaki öncelikli
işitme alanı içinde kalan ses kaynakları;
ezan, vapur, turnike-akbil, martı, seyyar satıcı,
sokak satıcısı, klasik müzik-opera, deniz, insan,
tekerlekli bavul/çanta, anons ve trafik sesleri
oldu. Bunların bazıları belli noktalarda arka
plan sesleri, bazıları baskın ses niteliğinde oldu
ve verdikleri hisler değişiklik gösterdi. Bazı seslerin
olumlu çağrışımlara sahip olmasının yanı
sıra bazı seslerin olumsuz, itici, fazla yüksek,
kaotik nitelik ve çağrışımları oldu. Bu yanıtlar,
daha sonradan katılımcıyla birlikte hazırlanan
haritalara işlendi; bireysel algı haritaları ve nihayetinde
işitsel algı sentez haritaları ortaya çıktı.
Kadıköy’ün bir dönüşüm alanı olması,
çalışmanıza ne tür bir katkı sundu?
Araştırma verileri ortaya çıktığı süreçte İBB’nin
Kadıköy Meydanı Kentsel Tasarım Yarışması
gündeme geldi. Biz de İTÜ ekibi olarak “Güverte
Kadıköy” projesiyle sürece katıldık ve ilk kez
tasarım sürecine ses peyzajı katmanının dahil
edilmesini sağladık. İşitsel analizler sonucunda
ortaya çıkan meydan ihtiyaçları ve önerilerini,
bu araştırmadan elde edilen işitsel algı verileri
ışığında derleyerek, Katılımcı İşitsel Peyzaj Tasarım
Modeli (KİPTAM) başlıklı, plancıların ve
sesle ilgilenecek uzmanların kullanabileceği
bir rehber model oluşturdum. Ardından ekiple
birlikte çalışma çıktılarını “Kadıköy Meydanı
Kentsel Tasarım Yarışması KİPTAM Metodolojisi
Entegrasyonu” başlıklı raporla jüriye sunduk.
Proje, jüri tarafından seçilmemiş olsa da jüri
yorumları arasında ses peyzajı konusunun tasarım
sürecine dâhil edilmesinin çok olumlu
etki yarattığı belirtildi. Böylelikle saha çalışmasından
elde edilen verilerin ve nihayetinde
oluşturulan KİPTAM modelinin tasarım ve
uygulama safhasına nasıl geçebileceğine dair
bir proje çalışması yapılabildi. Umudum, genel
anlamda dönüşüm alanlarında ses ve algı çalışmalarının
dikkate alınması. Ve bundan sonraki
kamusal alan yarışma projelerinin şartnamelerinde
“ses”in, mekâna dair üzerinde çalışılması,
irdelenmesi gereken bir alan olarak yer alması.
Kadıköy Meydanı’ndaki sesleri nasıl
örneklendirir ve bu örnekleri çalışmanız
bağlamında nasıl yorumlarsınız?
Rota genelinde en baskın duyulan ses kaynakları
turnike, deniz, kuş, klasik müzik, insan konuşmaları,
trafik, iskele anonsu oldu. Bu kaynakları,
kullanıcı his algı verilerine göre inceledik. Sonuç
olarak; “keyifli his” algısının doğal (deniz,
martı, rüzgâr, yaprak hışırtısı gibi ses kaynakları),
insan mevcudiyeti-hareketi ile ilişkili olan
(klasik müzik-opera ve sokak müzisyeni), ulaşım
(sadece vapur) ile ilişkili ses kaynaklarıyla
doğrudan bağlantılı; “keyifsiz his” algısının ise
insan mevcudiyeti-hareketi ile ilişkili olan, uyarı/anons
(iskele anonsu), ulaşım (binek araba
ve otobüs) insanla ilgili (tekerlekli valiz) ses kaynaklarıyla
ilişkilendirildiğini gözlemledik.
Son olarak herkese naçizane önerim, bulunduğunuz
mekânlarda 1 dakika bile olsa sessizce
oturup gözlerinizi kapamayı, kulaklarınızı açmayı,
etrafınızı dinlemeyi ihmal etmeyin. İnanın
mekân sizinle “konuşacak”.
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 45
Restorasyon
Maltepe’nin tarihi binası
mimarlara teslim
PINAR BALTACI
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent
Şubesi Anadolu 2. Büyükkent Bölge Temsilciliği,
yakın zamanda yıkılmak üzere olan tarihi bir
binaya yeniden hayat verdi. Aslına sadık kalınarak
restore edilen yapı, Mimarlar Odası’nın
Anadolu 2. Büyükkent Bölge Temsilciliği olarak
da kullanılıyor. Binanın restorasyon süreci ve tarihine
ilişkin bilgileri, TMMOB Mimarlar Odası
İstanbul Büyükkent Şubesi Anadolu 2. Büyükkent
Bölge Temsilciliği Yönetim Kurulu Üyesi
Özge Çabuk ile konuştuk.
Özge Çabuk
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul
Büyükkent Şubesi Anadolu 2.
Büyükkent Bölge Temsilciliği’ne dair
genel bilgiler alabilir miyiz?
TMMOB Mimarlar Odası’nın İstanbul Büyükkent
Şubesi’ne bağlı temsilciliğimiz, Anadolu 2. Büyükkent
Bölge Temsilciliği olarak çalışıyor. Çalışma
etki alanında Kartal, Maltepe, Pendik, Sultanbeyli,
Şile, Tuzla OSB ve Tuzla bölgesi bulunuyor.
Yıllarca Kartal’da bulunan temsilciliğimiz, 14 Haziran
2021 tarihinden itibaren restorasyonunu
yaptığımız yeni binasında hizmet veriyor.
Yakın zamanda Maltepe’de bulunan
tarihi bir binayı TMMOB Mimarlar
Odası olarak restore ettiniz. Bu binanın
tarihini paylaşabilir misiniz?
Bu tarihi sivil mimarlık örneği yapı, 1920-1921
yılları arasında Rumlar tarafından yapılmış, ancak
içinde oturamadan mübadele başlayınca
Yunanistan’a göçmek zorunda kalmışlar. Devlet,
mübadele sonucu Maltepe’ye gelip yerleşen
Katip Osman Bey’e evi tahsis etmiş. 1930’larda
Eczacı Halit Bey, evi Katip Osman Bey’den satın
almış. 1940’lı yıllarda Halit Bey de Anadolu’ya gidince
Piyade Atış Okulu Zırhlı Tugay Komutanı,
bu evde kiracı olarak oturmaya başlamış. Tugay
Komutanı’ndan sonra ev bir dizi kiracı tarafından
kullanılmış.
1954 Türkiye Güzellik Kraliçesi Sibel Göksel,
sonrasında 1960’lı yılların sonlarına doğru avcılık
yapan bir ihtiyar, dilsiz kızıyla birlikte yaşamış
bu evde. Daha sonra Maltepe’de ‘İncirli
Hasan’ lakaplı beyin kızı Tacidar Hanım oturmuş.
Eczacı Halit Bey ölünce, ev miras olarak
iki oğluna kalmış. Tacidar Hanım’dan sonra oturan
olmadığı için zaman içinde ev bakımsızlıktan
harabeye dönmüş. 1990’lı yıllarda eski eser
olarak tescil edilmiş. Son olarak, 2 Mayıs 2011
tarihinde TMMOB Mimarlar Odası adına satın
alınan binanın 28 Şubat 2020 tarihinde restore
edilmek üzere inşaatına başlandı.
46 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Restorasyon
Bina konum olarak nerede bulunuyor?
Bunun öneminden bahseder misiniz?
İstanbul ili Maltepe ilçesi Feyzullah Mahallesi
Kartallı Sokak’ta bulunan bu bina, Maltepe’de
kentsel sit alanı olarak ilan edilen ve Balıkçıköy
olarak anılan, birçok tarihi sivil mimarlık örneği
yapıların bulunduğu bölgeye yakın konumda
bulunuyor. Bina, yapıldığı yıllarda henüz dolgu
alanı olarak kullanılmayan Maltepe sahile yakın
konumu nedeniyle sayfiye evi olarak da kullanılmış.
Restorasyonunu yaptığımız binanın bulunduğu
sokağa ve burada yaşayanların bu yapı
ile ilgili anılarını canlandırmasıyla yöre halkına
büyük bir enerji kattığını düşünüyorum.
Restorasyon sürecinde izlediğiniz yolları
anlatır mısınız? Ne gibi yenilikler yaptınız?
Restorasyon sürecinin en riskli tarafı, mevcut
ahşap binanın strüktürünü bozmadan ve zarar
vermeden askıya alınarak, alt kısmına bodrum
kat yapılması işlemiydi. Bina, düşeyde demir
kazıklar ve yatayda kızaklar yardımıyla askıya
alındı. Askıdaki binanın ve iç bahçenin altına
betonarme bodrum kat yapılmak üzere, parsel
sınırındaki toprak hafriyatı yapıldı. Konferans
salonu ve fuaye olarak kullanılacak bodrum kat
yapıldıktan sonra, askıdaki bina eski konumuna
yerleştirildi. Başarılı ve deneyimli restorasyon
uygulama ekibi ile bu aşama, bina zarar görmeden
sıkıntısız bir şekilde atlatıldı ve mevcut
ahşap binanın yenilenmesi aşamasına geçildi.
Mevcut binadan korunarak çıkarılan kapılar,
pencere pervazları, cephe süslemeleri ve payandalar,
özel tekniklerle temizlenerek üzerindeki
boyalardan arındırıldı. Sağlam olarak kurtarılan
parçaların tamamı, eski yerlerinde orijinaline uygun
olarak kullanıldı. Eksik parçalar ise bodrum
katta kurulan marangozhanede aslına uygun
imal edilerek tamamlandı. Mevcut bina yapım
sistemi, ahşap ana taşıyıcılar ve duvar çaprazları
ile aslına uygun olarak yenilendi. Neredeyse tamamı
yıkık ve çürümüş hâlde olan duvar bağdadi
çıtaları yenilenerek, iç ve dış duvarlar orijinal
teknikle aslına uygun şekilde inşa edildi.
Binanın bugünkü işlevini nasıl anlatırsınız?
Mevcut yapının zemin katında; giriş holünden
ulaşılan bir oda, bir mutfak ve WC bulunmakta,
aynı holden binaya ait geniş bir iç bahçeye kapı
açılmakta. Ayrıca, mutfağa sokaktan açılan bir
servis kapısı bulunmakta. Birinci katta; merdiven
çıkışında bir adet WC, geniş bir hol ve bu
hole açılan iki oda bulunuyor. Odalardan büyük
olanında ve holde balkonlar mevcut. Çatı katında
ise bir küçük oda ve balkonu bulunmakta...
Restorasyonunu yaptığımız binayı son hâli ile
tüm katlarını aktif bir şekilde kullanabilecekleri
bir meslek odası binası olarak üyelerimizin
hizmetine sunduk. İç bahçemizde her hafta
etkinlikler düzenliyoruz. Binaların arasında kalmış
son yeşil alanlardan biri olarak üyelerimize
böyle bir alanı sunmak ve etkin bir şeklide kullanabilecekleri
olanakları sağlamak, temsilcilik
yönetim kurulumuz için gurur verici oldu. Bodrum
katta ince yapıyı tamamlamak üzere bazı
üyelerimizin maddi katkılar sunmasıyla 60-70
kişilik bir konferans salonu ve fuaye kullanımı
imkânı yarattık. Bu salonda da her perşembe
değerli hocalar ve konuklarımız ile mesleki anlamda,
kentsel ve çevresel sorunları konuşup
tartıştığımız, aynı zamanda mesleğimizin gelişmesine
katkı sağladığımız söyleşiler düzenliyoruz.
Yani binayı mimar üyelerimiz ve çevre
halkı için en aktif ve etkin biçimde kullanıyoruz.
Bu tarz binaları yenilemek ve
restore etmek neden önemli?
Özellikle İstanbul’da ve Anadolu’nun genelinde
unutulmuş, kendi kaderine bırakılmış ve belki
de bazı rantsal çıkarlar için göz ardı edilmiş,
yenilenmeyi bekleyen birçok tarihi yapı bulunmakta.
Harabeye dönmüş ve yıkılmaya yüz
tutmuş bu yapıların doğru uygulanmış restorasyon
teknikleri ile yenilenmesi, geçmişin izini
günümüze taşıyarak ve geçmişe ait kültürlerin
yeni nesillere aktarılması açısından belge olarak
değerlendirilmesi önemli. Ayrıca, bu binaların
bulunduğu bölgede yaşayan her yaştan
insana kattığı estetik değeri ve manevi katkısı
son derece değerli...
“1920’li yıllardan 2020’li yıllara kadar
geçen 100 yıllık ömrüne birçok kullanıcı
sığdırmış bu tarihi sivil mimarlık
yapısı, 14 Haziran 2021 tarihinden itibaren
artık TMMOB Mimarlar Odası
üyelerine uzun yıllar ev sahipliği yapacak.
Ayrıca, örnek teşkil edecek şekilde
uygulanan restorasyon teknikleri ile
TMMOB Mimarlar Odası’nın mimarlık
tarihine kazandırdığı bir değer olarak
yerini alacak. Temsilciliğimiz yönetim
kurulu üyeleri adına da belirtmeliyim
ki böylesi tarihi değeri olan bir yapının
günümüze ve geleceğe taşınmasına
vesile olan bu yapım sürecinde görev
almak hepimiz için gurur vericiydi.”
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 47
Aktüel
Ekrem İmamoğlu’ndan
“Finans Şehir” çağrısı
Devletin finans kurumlarını bünyesinde barındıracak Finans Şehir’in
ulaşım sorununu büyük oranda çözecek Ümraniye-Ataşehir-Göztepe metro hattının
Göztepe istasyonunda “Finans Şehir” konulu toplantı gerçekleştirildi.
CENAY TOPRAKKAYA
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem
İmamoğlu, devletin finans kurumlarını bünyesinde
barındıracak Finans Şehir’in ulaşım sorununu
büyük oranda çözecek Ümraniye-Ataşehir-Göztepe
metro hattı için Avrupa Kalkınma
Bankası’ndan aldıkları 75 milyon Euro’luk ek
krediye onay vermeyen Hazine ve Maliye Bakanı
Nureddin Nebati’ye çağrı yaptı. Bakan Nebati’den
9 aydır izin imzası beklediklerini belirten
İmamoğlu, şunları söyledi:
“Bu onay ne biliyor musunuz? Hazine garantisi
olmayan, sadece bir onay... Yani kendisinden
kalemi mürekkebe batırıp, imza atmasını bekliyoruz
tam 9 aydır. 9 aydır o kredi gelmemesine
rağmen biz burada öz kaynaktan, büyük bir
mücadeleyle işimize devam ediyoruz. Ancak
bunun imzalanmamasının bir sebebi, bir gerekçesi,
bir aklı olamaz. Lütfen Sayın Bakan, bir
an önce imzalayın ki arkamızda gördüğünüz
Finans Şehir’in ulaşımla ilgili sorununu İstanbul
halkı adına ve ülkemiz adına çözebilelim.”
GÖZTEPE İSTASYONUNDA “FİNANS
ŞEHİR” KONULU TOPLANTI
Ekrem İmamoğlu, devletin finans kurumlarını
bünyesinde barındıracak Finans Şehir’in ulaşım
sorununu büyük oranda çözecek Ümraniye-Ataşehir-Göztepe
metro hattının Göztepe
istasyonunda “Finans Şehir” konulu toplantı
yaptı. Toplantı sonunda Kadıköy Belediye Başkanı
Şerdil Dara Odabaşı, Ataşehir Belediye
Başkanı Battal İlgezdi ve İBB Genel Sekreter Yardımcısı
Pelin Alpkökin ile kameraların karşısına
geçen İmamoğlu, açıklama yaptığı istasyonun
Finans Şehir’e şantiye olduğunu belirtti. Finans
Şehir’de 100 binin üzerinde çalışanın olacağının
öngörüldüğünü belirten Başkan İmamoğlu,
bölgenin günlük trafiğinin çok yoğun olmasının
beklendiğini kaydetti. Bu kapsamda metronun
böylesi bir merkezin en sağlıklı ulaşım aracı olacağına
vurgu yapan İmamoğlu, açıklamasında
Finans Şehir’in yaklaşık 10 yıla erişen kuruluş
ve inşaat sürecine dair kısa bir özet yaptı.
“DÖRT BELEDİYE BAŞKANIMIZLA
ORTAK ÇALIŞIYORUZ”
Gerekli planlamalar yapılmadan inşa edilme-
48 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Aktüel
ye başlanan Finans Şehir bünyesinde Merkez
Bankası, BDDK, SPK, Ziraat Bankası, Halkbank
ve Vakıfbank gibi kamu kurumlarının olacağı
bilgisini paylaşan Başkan İmamoğlu; “Bir ara
uzun bir süre durduğunu hatırlıyorum. Bu yaz
sonu, eylül-ekim gibi de taşınma sürecinden
bahsedildi. Tabii burada birkaç konu var. Nedir
birkaç konu? Bir tanesi ulaşım, en önemlisi...
Yani karayolu ulaşımı ve metro ulaşımı ama
en büyük yükü alacak olan da metro ulaşımı.
Karayolu ulaşımıyla ilgili de hem Büyükşehir
Belediyemizle hem ilçe belediyeleriyle sürecin
çok iyi ve uyumlu bir şekilde yönetilmesi gerekiyordu.
Bu kapsamda ben genel sekreterimize
talimat verdim ve dört belediye başkanımızla;
Ataşehir, Kadıköy, Ümraniye ve Üsküdar Belediye
Başkanlarımızla görüşmelerini arzu ettim.
Belediye başkanı arkadaşlarımız da bakanlıkla
bu konuda görüşmeler sürdüreceklerini bizlere
beyan ettiler” ifadelerini kullandı.
“YÜZDE 4 İLERLEMEYLE ALDIK,
YÜZDE 55’E ULAŞTIK”
Finans Şehir’in bitiş sürecinin belirsiz olduğuna
dikkat çeken İmamoğlu, bölge için hayati
önemdeki Ümraniye-Ataşehir-Göztepe metro
hattının yapım süreciyle ilgili şu bilgileri paylaştı:
“Hat, 2017 yılında başladı. Bir çalışma yapıldı
ama firma süreci durdurdu. Çünkü bir ödenek
yok, bir kredisi yok. Ardından uzun bir süre
burası çalışmadı. 2017’de başladığı gibi durdu
aslında. 2018 yılında malum bir imzayla buranın
tamamı iptal edildi. Bu iptal geri çekildi ve
yine tekrar başlatılmasına karar verildi. Fakat
bir ödeneği olmadığı için de yüklenici firmalar
burada yürümedi. Burası bir konsorsiyum. Biz
göreve geldiğimizde, ilk ilgilendiğimiz hatlardan
birisi burası oldu. Sebebi de Finans Şehir…
İlk finans görüşmelerimizi yaptığımız hatların
birincisi de burası oldu ve 175 milyon Euro’luk
bir finansman elde ettik. Bu 175 milyon Euro’luk
finansmanla beraber müteahhitlerimizi başlattık.
Nasıl başlattık? Yine 2019’un ekimi gibi
başlattığımız bu süreçte, devraldığımız işin bitirilme
oranı yaklaşık yüzde 4’tü. Şu anda yüzde
55’lerin üzerine çıkmış durumdayız.”
“MALİYE BAKANLIĞI’NA
11 AY ÖNCE BAŞVURDUK”
Söz konusu hattın yeni finansmanlara ihtiyacı
olduğunu vurgulayan İBB Başkanı İmamoğlu;
“Bu finansman ihtiyacından ötürü yine daha
önce buraya kredi aldığımız kurum olan IBRD
ile tekrar bir görüşme yaptık. 75 milyon Euro’luk
ek bir kredi alımıyla ilgili bir ön uzlaşma sağladık.
Bu uzlaşmaya dönük, bizim buraya kredi
bulma konusunda izin almamız gerekiyordu.
İBB Meclisi’nden oy birliğiyle bunu çıkarttık ve
Maliye Bakanlığı’na başvuru yaptık. Ne kadar
önce? Tam 11 ay önce. Ve Ocak ayında Maliye
Bakanı’nın önüne bu imza dosyası geldi. Yani
Sayın Nebati’nin önünde 9 aydır bu onayımız
imza bekliyor. Bu onay ne biliyor musunuz? Hazine
garantisi olmayan, sadece bir onay... Yani
kendisinden kalemi mürekkebe batırıp, imza
atmasını bekliyoruz” şeklinde konuştu.
“Bizim 10 metro
hattımızın 10’u da
gümbür gümbür
çalışıyor. Bu sene içinde
3 metro hattımızda
açılışlar yapacağız.”
Bazı bakanların İBB’nin elindeki metro çalışmalarının
yürümediğini iddia ettiğini hatırlatan
İmamoğlu; “Bizim 10 metro hattımızın 10’u
da gümbür gümbür çalışıyor. Bu sene içinde 3
metro hattımızda açılışlar yapacağız. Ümraniye-Ataşehir-Göztepe
metro hattımız da yürüyor
ama aldığımız kredinin bu ülkeye para girişini
engelliyorsunuz. Yani 75 milyon Euro, Avrupa
Kalkınma Bankası’ndan para gelecek, bunu engelliyorsunuz.
Akıl alır gibi değil. Bakın bir örnek
vermek istiyorum, bu da kulaklarına gitsin istiyorum.
Mesela önceki Ulaştırma Bakanı Sayın
Turhan, ulaşımla ilgili bir açıklamada bulunmuştu:
‘İstanbul Havalimanı Metrosu, 2020 yılının
başında bitecek.’ ‘Mayıs 2021’de bitecek’ diye
de yeni bakan açıklama yapıyor. Bugün 2022’nin
sonuna doğru geliyoruz ve şimdi de ‘2023’ün
başında açılacak’ diyorlar. Bakın, her geciken iş
bize zarar. Biz bir an önce İstanbul Havalimanı
Metrosu’nun şehre bağlanmasını istiyoruz. Aynı
şekilde Finans Şehir’in ihtiyacını karşılama konusunda
da sorumluluğumuzu yerine getirmek
için bu finansmana ihtiyaç var. Buradaki her gecikme,
buranın işlememesi anlamına gelir. Kim
işlemeyecek? Merkez Bankası’nın işleri burada
yürümeyecek, BDDK’nın işleri burada yürümeyecek,
SPK’nın işleri yürümeyecek, Ziraat
Bankası Genel Müdürlüğü’nün işleri yürümeyecek.
Halk Bankası, Vakıfbank’ın Genel Müdürlüğü’nün
işleri burada yürümeyecek” dedi.
“SAYIN CUMHURBAŞKANI’NI DA
BİLGİLENDİRMİŞ OLUYORUM”
Finans Şehir’de çalışacak insanların bölgede ev
kiralamaya başladıkları bilgisini aktaran Ekrem
İmamoğlu, sözlerini şöyle noktaladı: “Buraya taşınma
hazırlıkları yaptıkları bana ulaşıyor. Yahu
işlerine gelip gidemeyecekler. Sayın Nebati, 75
milyon Euro’luk iznimizi hemen imzalayın. Bu
sizin bir siyasi kararınız değildir. Belki Sayın
Cumhurbaşkanı’nın bu takvimden de haberi
yoktur. Ben, Sayın Cumhurbaşkanı’nı da bu
vesileyle bilgilendirmiş oluyorum. Finans Şehir
diye, kendileri bu konuda çok övünüyorlar.
Buranın metroya hızlıca kavuşmasıyla ilgili
yaptığımız yoğun çalışma engelleniyor. 75 milyon
Euro’luk krediden sonra belki biz bir kredi
daha alacağız, belki bir ihtiyacımız daha var.
Onun için de konuşuyoruz. Zaten metroların
genelinin böyle bir finansman ihtiyacıyla yürüdüğü
ortada. Ülkemizin merkezi hükümetinin
bütün imkânlarıyla mücadele ettiği havalimanının
metrosunda bile 2 senelik bir gecikme söz
konusu. Dolayısıyla biz gecikmek istemiyoruz.
Halkımıza verdiğimiz taahhütlerde ‘2024’ün ilk
altı ayında biz burayı açacağız’ demiştik. Her halükârda
sürdüreceğiz. Lütfen Sayın Bakan, bir
an önce imzalayın ki arkamızda gördüğünüz
Finans Şehir’in ulaşımla ilgili sorununu İstanbul
halkı adına ve ülkemiz adına çözebilelim.”
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 49
Eğitim
Finlandiya eğitim sisteminin Türkiye’deki öncüsü;
Fiin Koleji
AHMET AYVALIOĞLU
Finlandiya eğitim sisteminin Türkiye’deki öncüsü
Fiin Koleji’nin kurucusu M. Bora Çakmak
ile bir röportaj gerçekleştirerek, Fiin Koleji’nin
eğitiminin neler vadettiğini, vizyonlarını ve misyonlarını
detaylı bir şekilde konuştuk. Keyifli
okumalar...
M. Bora Çakmak
Merhaba, ilk olarak bize kendinizden
bahseder misiniz?
Ben yaklaşık 20 yıldır bu sektördeyim. Uzun yıllar
boyunca ulusal bir zincirde tepe yöneticiliği
yaptım. Hem örgün eğitim tarafında hem yükseköğretim
tarafında hem kursçuluk hem de
yayıncılık anlamında geçmişte birçok iş yaptım.
2015 senesinde farklı bir eğitim sistemi, farklı bir
okulculuk modeli üzerine çalışmaya başladık ve
Fiin Koleji’nin doğuşu da böyle gerçekleşti. Çok
uzun yıllar okul yöneticiliği ve okul işletmeciliği
yapmış biriyim. Eğitimin içinden geliyorum.
Okul işletmeciliği, eğitim yöneticiliği ve banka
yönetimi konusunda hem eğitim hem de tecrübe
sahibiyim. Evliyim ve iki çocuğum var.
Fiin Koleji’nin misyonundan ve
vizyonundan bahseder misiniz?
Dünya hızla değişiyor. Özellikle son 30 yılda internetin
yaygınlaşmasıyla beraber birçok şeyin
şekli değişti. Eğitimde de çok şey değişti. Artık çocuklara
ne öğretirseniz öğretin, günün sonunda
mezun olduklarında ellerindeki bilgiler eskidir.
O zaman bizim daha yaratıcı, ortama daha kolay
adapte olabilecek, yenilikleri daha hızlı algılayabilecek,
daha yaratıcı düşünebilecek insanlar
yetiştirmemiz lazım ki geleceğin dünyasında
kendine doğru koltuk ve doğru köşeler bulabilsinler.
Fiin Koleji, bu bakış açısıyla kuruldu. Fiin
Koleji’nin esas misyonu, erişebileceğimiz miktarda
öğrenciye derinlemesine eğitim vermek.
Derinlemesine eğitim vermek: Çocukları en az
aileleri kadar iyi tanımak ve hatta ailelerinden
daha iyi tanıyarak onları yönlendirmek gibi
bir düşüncemiz, bir misyonumuz var. Bunu
yapmak mümkün müdür? Eğer objektif kriterleriniz
ve profesyonel bir kadronuz varsa
bunu yapabilirsiniz. Bizim bu konuyla ilgili geliştirdiğimiz
sistemlerimiz var. Çocuklara derinlemesine
bir takip metoduyla nüfuz ediyoruz.
Çocukların yetkinliklerini ve becerilerini ortaya
çıkartıyoruz ve çocuk bazında eğitim metodolojisini
buna göre özelleştiriyoruz. Fiin Koleji’nde
temel yaklaşımımız budur.
Dünyada birçok eğitim sistemi var.
Okulunuzda Finlandiya eğitim sistemini
tercih etme sebebiniz nedir?
Bu bir araştırma sonucunda ortaya çıktı. 2015
yılından itibaren biz Türkiye’de nasıl bir fark
yaratabiliriz, eğitimde nasıl katma değer yaratacak
insanlar ortaya çıkartabiliriz düşüncesiyle,
dünyadaki eğitim sistemleri arasında arayış
içine girdik. Bu konuyla ilgili akademik bir
çalışma yaptık. Birçok akademisyenimiz bize
destekler verdiler ve bu konuya katkı sağladılar.
Çeşitli eğitim modellerini inceledik. Türkiye’ye
ve Türk insanına çok yakın iki tane eğitim modeli
var: Bunlardan bir tanesi kuzey ülkelerinin
yaklaşımı, diğeri ise Uzak Doğu yaklaşımıdır.
Uzak Doğu yaklaşımı artık dünyada modasını
yitiriyor. Çünkü çok yoğun çalışmalar, çok uzun
saatler odaklanma gerektiriyor. Oysaki artık gelişen
dünyada odaklanmaya önem verip, hızlı
odaklanarak hızlı sonuçlar alabileceğiniz bir
yaşam döngüsü var. Dolayısıyla, biz Finlandiya
eğitim sistemini bu sebeple benimsedik.
Finlandiya eğitim sisteminde çok çalışmadan
ziyade akıllı çalışma var. Optimum sürede, optimum
miktarda bilgi ediniyorsunuz ama daha
ziyade bunu kullanmayı öğreniyorsunuz. Biz
çocukların merak duygularını, araştırma yetilerini
geliştiriyoruz ve bunlarla yaratıcı sonuçlar
elde edebilecekleri bir metodoloji koyuyoruz
ortaya. Ancak şöyle bir farklılıkla: Dünyanın
neresinde olursa olsun, bir eğitim sistemini alıp
başka bir ülkeye uyarlamaya çalışırsanız, bazı
şeyler uymayacaktır. Finlandiya sistemi için de
50 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Eğitim
bu böyledir. Finlandiya, 5.5 milyon nüfusu olan,
refah seviyesi yüksek olan ve devletin sosyal
haklarının çok yüksek olduğu bir ülke. Dolayısıyla,
Finlandiya dışındaki dünyanın geri kalanı
farklı bir yer bu anlamda. Biz dünyanın her tarafında
ayaklarının üstüne sağlam basabilecek insanlar
yetiştirmeyi hedefliyoruz. Bundan dolayı
bu sistemi birebir burada kullanmadık. Daha
ziyade bunun mental gelişim için kullanılabilecek
araştırma ve deneyimleme taraflarını Türk
eğitim sistemine entegre etmeyi tercih ettik.
Önümüzdeki 5-10 sene içerisinde
okulunuzda neleri geliştirmeyi ve ne gibi
yenilikler yapmayı hedefliyorsunuz?
Bizim ekip olarak inancımız şu: Hayat, sürekli
değişen bir döngü aslında. Dolayısıyla değişmeyecek
tek şey, bizim sürekli değişim içinde
oluşumuz. Biz değişime ve gelişime çok önem
veren bir kurumuz. Bu anlamda gerek kadronun
sürekli eğitimlerle güncellenmesi gerekse
sistemimizin sürekli güncellenmesi için ciddi
bir efor sarf ediyoruz. Bu konularla ilgili sadece
bu iş için çalışan arkadaşlarımız var. Hem eğitim
sisteminin geliştirilmesi hem de eğitim kadrolarının
sürekli güncellenmesi için yoğun bir çalışma
içerisindeyiz. Fiin Koleji’nde bir öğretmen,
ortalama on ay içinde yirminin üzerinde hizmet
içi eğitime girer. Bu, sürekli bir gelişme demektir.
Önümüzdeki on yıl içinde 20 yeni kampüs
kurmayı planlıyoruz. Ve her biri, sürekli aynı devinimle
kendini geliştiren yerler olacak. Çünkü
bizim asıl odağımız sayılar değil kalite...
Fiin Koleji’nde hedeflediğiniz ve
yetiştirmek istediğiniz öğrenci ve
insan modeli nedir?
Bugün dünyada artık sınırlar yok. Oturduğunuz
yerden Uzak Doğu’ya veya Amerika’ya iş yapabilir
durumdasınız. Dolayısıyla artık açık fikirli,
önünde kendi bariyerleri olmayan ve yaratıcı
düşünebilen insanlara ihtiyaç var. Çünkü inanıyoruz
ki insanlar sınırlarını kendi koyarlar ve
kendileri yıkarlar. Biz bu şekilde düşünebilen
bireyler yetiştirmek istiyoruz. Kutunun içinde
değil, özgürce düşünebilen insanlar yetiştirirseniz,
ülke adına da büyük katkılar sağlamış olursunuz.
Bizim genel bakış açımız budur.
Okulunuzdan mezun olacak
öğrencilerinizi gelecekte nerelerde
görmeyi arzu ediyorsunuz ve
hedefliyorsunuz?
Biz dünyanın her tarafında ayakları üstünde
durabilen insanlar yetiştirmek istiyoruz. Buradan
çıkan insanların özgür düşünebilen, yaratıcı
düşünceler üretebilen, dolayısıyla hayata
katma değer yaratabilecek insanlar olacaklarını
tahmin ediyorum. Gerek sosyal meziyetler olarak
gerek akademik meziyetler olarak gerekse
sanat ve spor meziyetleri olarak insanları geliştirmeyi
ve onların gelişime açık oldukları istikametleri
göstermeyi hedefliyoruz. Böyle olunca
da kaçınılmaz olan, başarılı insanlar yaratmak.
Mutlaka başarılı insanlar olacaklar, hem özel
sektörde hem de kamuda mutlaka göreceğiz.
Sizi bu okulu kurmaya yönelten
etkenler nelerdi? Diğer okullarda ne gibi
eksiklikler gördünüz veya Fiin Koleji
neleri diğer okullardan farklı yapıyor?
Ben yıllarca kitlesel eğitim alanında faaliyet gösterdim
ve şunu gördüm: Dünyada paradigma
değişiyor. Dünyada bir şeyler artık eskisi gibi
yapılmıyor. Artık biz eğitimciler de sanayi kuruluşları
da hizmet sektörü kuruluşları da fark
ettiler ki her insanın birbirinden tamamen farklı
birçok yetkinliği var. Dolayısıyla, siz eğer özel
okulculuk yapıyorsanız, mutlaka her çocuğun
farklılıklarına yönelmelisiniz ve onların diğerlerinden
daha iyi olduğu alanları çıkartıp geliştirmelisiniz.
Bazen aileler bile kendi çocuklarının
asıl yetkinliklerini fark edemiyorlar.
Sonuçta biz şu noktaya geldik: 1500-2000 tane
çocuğu bir binanın içine doldurğunuzda, o bina
ne kadar şık olursa olsun, aslında yaptığınız şey
tam anlamıyla özel okul hedeflerine ulaştıramıyor
sizi. Biz her çocuğa derinlemesine erişebilmek
istiyoruz. Bu yüzden şöyle bir ilke benimsedik:
Fiin Koleji olarak hiçbir yerleşkemizde
300’den fazla öğrenci almıyoruz. Dolayısıyla,
erişebileceğimiz miktarda öğrencimiz var ve
bu öğrencileri ailelerinden daha iyi tanıyabilecek
bir sistem kurduk. Bu anlamda bir farklılık
yarattığımızı düşünüyoruz. Bunu da bu şekilde
devam ettiriyor olacağız.
Butik okul olmanın avantajları nelerdir?
Türkiye’de butik okul kavramı doğru anlaşılmıyor.
Butik okul dediğiniz zaman, küçük okul
olarak anlaşılıyor. Biz bu işe böyle bakmıyoruz.
Öğrenci başına düşen eğitim personeli oranına
baktığımızda, kitlesel okullardan çok daha fazla
insanla çocuklara erişebiliyoruz. Biz butik okulu,
çocuklara özel hizmet üretebilen eğitim kurumu
olarak adlandırıyoruz. Her çocuğun ihtiyaçlarını,
yeteneklerini doğru anlayan ve onlara gerek
etüt programlarıyla gerekse okul dışı kariyer
planlamasıyla yön veren bir okul olarak butik
okulu tanımlıyoruz ve böyle hareket ediyoruz.
Çocuklarımız zaman zaman çeşitli destekler
alıyorlar dışarıdan, çeşitli kurslar alıyorlar ve
kendilerini geliştirebilecek başka şeyler yapıyorlar.
Burada okul olarak bunları çok iyi takip
ediyoruz. Diyelim ki bir çocuğumuz, okçuluk
alanında kendini geliştirmek için okçuluk kulübüne
üye. Bizim okul rehberlik servisimiz, o
kulüple sürekli olarak iletişim hâlinde. Çocuğun
o anlamda gelişimini de takip ediyoruz. Hem fiziksel
anlamda hem de mental anlamda çocuklara
çok yakın durmayı tercih ediyoruz ve bu işi
böyle götürüyoruz.
Röportajımıza katıldığınız için teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim, çok keyifliydi.
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 51
Resim
Burcu Perçin doğaya dikkat çektiği sanatını,
şimdi antik dünya üzerinden kurguluyor
İleriye Doğru Bakanlar (2022)
PINAR BALTACI
Burcu Perçin
Ressam Burcu Perçin, duyarlı olduğu çevresel
konuları ve mekânsal gerçeklikleri eserlerine
yansıtıyor. Resim sanatının yanı sıra fotoğraf
ve heykel disiplininde üretimler yapan sanatçı,
bugünlerde Kadıköy Moda’daki atölyesinde
çalışmalarını sürdürüyor. Sanatçı Burcu Perçin
ile eserlerine ve sanatla geçen yaşantısına dair
keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
TAM 20 SENEDİR MODALI
Çok küçük yaşlardan bu yana sanatın içerisinde
olduğunu ifade eden Perçin, Güzel Sanatlar
Anadolu Lisesi’nden sonra Mimar Sinan Güzel
Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü’nden 2002
yılında mezun olmuş. O zamandan beri Moda’daki
atölyesinde çalışmalarına devam ediyor.
ÇEVREYE VE DOĞAYA DUYARLILIK
Çocukluğundan başlayan sanat tutkusunu
zamanla eğitim alarak ortaya çıkardığı yeteneğiyle
birleştiren Burcu Perçin, sanatına dair şu
bilgileri veriyor: “Sanatta disiplin içinde ilerlemek,
değişime açık olmak benim için her zaman
önemli oldu. İşlerimde genellikle çevresel
sorunlara ve insanın doğayla olan ilişkisine
odakladım. Bu çok küçük yaşlardan beri duyarlı
olduğum bir konu. Birbirinden çok farklı temalar
oluşsa bile her zaman doğa ve yaşadığımız
çevreye dair mesajlar vermeye çalıştım. Mesela
‘Dağların Sahibi Yoktur’, ‘Yeşili Doldurmak’ başlıklı
sergilerimdeki gibi... Birinde mermer ocaklarını
imge olarak ele aldım, diğerinde yapay
doğa manzaralarını.
RESİMLERİMDEKİ DEĞİŞİM
BENİ HEYECANLANDIRIYOR
Son yıllarda ise Antik Roma ve Yunan figürlerini
yorumluyorum. Geçmişte doğayla insan arasındaki
ilişki nasıldı, ilk ne zaman bozuldu sorusunu
sorduğumda antik dünyaya olan merakım
arttı. Önce mimari yapıları ele aldım, sonra
antik figürler ön plana çıkmaya başladı. Resimlerimdeki
bu figürlerin daha sonra heykellerini
yaptım. Erken dönem resimlerime baktığınızda
endüstriyel mekânlar, derin perspektifli distopik
bir dünyanın ön planda olduğunu görürsünüz.
Şu an ise antik bedenler merkeze yerleşti.
Resimlerimdeki bu değişim beni heyecanlandırıyor.
Her ne kadar konularımda bütünsel bir
mesaj olsa da resimlerim, tekniğim değişiyor.
Bir sonrakinde neler çıkacağını tam olarak bilmiyor
olmak, bir merak duygusu barındırmak
heyecanımı arttırıyor. Geçmiş donanımım, ön
çalışmalarım birçok şeyi belirliyor olsa da tuvalin
karşısına geçtiğimde her zaman bildiklerimin
ötesine geçmeyi hedeflerim.”
FARKLI DİSİPLİNLERDE ÜRETİMLER:
RESİM, HEYKEL VE FOTOĞRAF
Ressam Burcu Perçin, resim yapmaya başladığı
ilk yıllarda fotoğraf çekmeye başladığını vurguluyor:
“Kendi çektiğim fotoğraflardan ilham
almayı ve onlardan yola çıkarak yeni bir dünya
kurmayı seviyorum. Eskiden elle fotoğrafları
keserek kolajlar yapardım, hatta ‘Foto-kolaj’ başlıklı
bir sergi açmıştım. Sonra fotoğraflara yağlı
boya ile müdahale etmeye başladım. O dönem
uzunca bir süre sanayi mekânlarını işledim.
Bunların bazıları tarihi yapılardı; Haliç, Camialtı
tersaneleri, Gazhane binası, Edirne’de Osmanlı’dan
kalan bir yapı gibi... Onları resmederken
ölümsüzleştirme kaygım vardı daima. Korumamız
gerektiğini hatırlatıyordum. Bugün birçoğu
maalesef yok olmakta. Bunlardan Gazhane binası
için gerçekten iyi bir dönüşüm geçirdiğini
ve halka kazandırıldığını örnek verebiliriz.
TÜM TEMALAR VE TEKNİKLER
BİRBİRİNİ BESLİYOR
Sadece endüstriyel yapıların uğradığı ve yarattığı
tahribat değil, yaban doğanın içindeki tahribat
da her zaman gündemimdeydi. Oyulmuş
dağlar, taş ve mermer ocakları serisi bu şekilde
ortaya çıktı. Genelde temalar, teknik arayışlarımı
etkiliyor. Heykele yönelişim ilk 2014 yılında, mermer
ocakları serisini oluşturduğum dönemde
başladı. Mermer ocaklarında gezerken mermerden
rölyefler yapma fikri doğdu. Son yıllarda ise
mermerin tarihine odaklandığım için heykeller
antik figürler üzerinden oluşuyor. Antik dönemi
incelerken bu anlamda çok zengin bir ülkede
yaşadığımızı ve ne kadar şanslı olduğumuzu tekrar
fark ettim. Belki de Türkiye’nin elindeki en
büyük koz bu. Her yerinde arkeolojik kalıntılar
çıkan bir coğrafyadayız. Bu zenginliğimizi daha
görünür kılmak ve insanlarda daha çok merak
uyandırmak beni mutlu ediyor. Öte yandan, kurguladığım
bu antik figürleri güncel yaşadığımız
sorunlarla birleştiriyorum. Bunu pozitif yönde
yansıtıyorum. Örneğin eşitliği, dayanışmanın
gücünü, doğayla uyum içinde olabileceğimizi
vurgulayan imgelere yer veriyorum.”
Yenilenmeye Bırakılmış Dağlar
Mountains Left to Regerate (2016)
52 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Resim
Hülya Botasun,
10. kişisel sergisini
Moda Deniz Kulübü’nde açıyor
“Doğa, insan ve günlük hayattan söylemek istediklerimi benzetme yoluyla resme aktardım.
Genellikle doğadan aldığım tema olan ‘ağaç’ figürleri öne çıkacak. Daha önce de çok kez bulunduğum
Kadıköy’de yeniden Kadıköylü sanatseverlerle buluşmak için sabırsızlanıyorum.”
Ressam Hülya Botasun, “Mimesisler - III” başlıklı
yeni kişisel sergisini Moda Deniz Kulübü’nün
sergi alanında açıyor. Sanatçının son yapıtlarının
yanı sıra çeşitli dönemlerinden seçme yapıtların
da yer aldığı sergi, 5-19 Ekim 2022 tarihleri arasında
11.00-18.00 saatlerinde gezilebilecek.
‘AĞAÇ’ FİGÜRLERİ ÖNE ÇIKACAK
Serginin ismi ve içeriğine dair dergimize açıklamalarda
bulunan Ressam Hülya Botasun, şunları
ifade etti: “Mimesisler antik bir kelime ve benzetmeler
anlamına geliyor. Antik Yunan’da tiyatro
alanında ortaya çıkmış bir kelime. O dönem eleştirmek
istediklerini direkt söylemek yerine farklı
yöntemlerle anlatma yolunu seçiyorlarmış. Ben
bu yöntemi daha önce arkadaşlarımın portrelerini
hayvan olarak çalıştığımda kullanmıştım.
Sergide hem o dönemlerimdeki eski işlerimden
bazı tablolar hem de yeni işlerim olacak. Doğa,
insan ve günlük hayattan söylemek istediklerimi
benzetme yoluyla resme aktardım. Genellikle
doğadan aldığım tema olan ‘ağaç’ figürleri öne
çıkacak. Daha önce de çok kez bulunduğum
Kadıköy’de yeniden Kadıköylü sanatseverlerle
buluşmak için sabırsızlanıyorum.”
HÜLYA BOTASUN HAKKINDA
1962’de İstanbul’da doğan Hülya Botasun,
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Resim Bölümü 1990 mezunu. Uluslararası
Plastik Sanatlar Derneği’nin de üyesi olan Botasun,
1989’dan günümüze 9 kişisel sergi açtı,
46 grup sergisine katıldı. Yurt içi ve yurt dışında
çeşitli workshop’lara, etkinliklere katıldı, Resim
Heykel Müzeleri Derneği’nde eğitmenlik görevinde
bulundu. Hâlen “Hülya Botasun’la Sanat
Akşamları” ve Moda Deniz Kulübü’nde “Sanatçı
Sofraları” programlarını düzenleyen sanatçının
yurt içi ve yurt dışında çeşitli koleksiyonlarda
resimleri bulunuyor.
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 53
Yaşam
Villa Mon Plaisir’de
sonbahar
Fenerbahçe Kalamış Caddesi üzerinde bugün
hâlâ ayakta kalabilen ender köşklerden Villa
Mon Plaisir’in ön cephesinde, küçük renkli seramiklerden
yapılmış dört büyük tablo yer alır.
Eskiden kış aylarında sacdan kapaklarla örtü-
lerek korunan bu güzel resimler, mevsimleri
temsil eder ve altlarında ilkbahar, yaz, sonbahar
ve kış mevsimlerinin Fransızca karşılığı olan
“Printemps”, “Eté”, “Automne”, “Hiver” kelimeleri
yazılıdır.
Dr. Müfid Ekdal’ın “Bir Fenerbahçe Vardı” başlıklı
kitabında verdiği bilgilere göre, bu tablolar Fransa’da
yapılmış olup, Arnoux imzası taşımaktadır.
Villa Mon Plasir’in 1906 yılında yapılmış olduğunu
ise kapı üzerinde yazılı tarihten anlıyoruz.
Bu arada Beyoğlu’ndaki Löbon Pastanesi’nde
bu tabloların eşi bulunmaktaymış, ancak aralarından
kış mevsimine ait tablo eksikmiş. Bu
sayımızda sonbahara uygun olarak “Automne”
başlıklı tabloya yer veriyoruz, diğer tabloları da
mevsimi geldiğinde paylaşmak üzere...
Look Kafe’de
müdavimler dönemi
Kadıköy Hasırcıbaşı’nın yeni mekânlarından Look Kafe, müdavimleriyle
ayakta duran bir kafe. Düzenli gelen misafirlerinin kahve fincanlarını
kafe duvarına asan mekân sahipleri, kafede adeta bir ev yaşantısı imkânı
sunuyorlar.
HERKESE AİT ÖZEL FİNCAN
Look Kafe İşletmecisi İlhami Uludağ,
pandemi sürecinin öncesinde
Bahariye’de yine ‘Look’ ismiyle kafe
işlettiğini ifade ederek, dergimize
şunları söyledi: “Ardından o mekânı
kapatarak Hasırcıbaşı’ndaki bu
yeni mekânı açtım. Daha çok kahve
ikramlarında bulunuyoruz. Burası
müdavimleriyle var olan bir kafe. O
sebeple de sürekli gelen misafirlerimizin
fincanlarını, isimlerinin yazılı
olduğu rafa koyuyoruz. Uzun süre
gelmeyenlerinkini kaldırıyor, yerine
yeni müdavimleri getiriyoruz.
Gelen misafirlerimiz, böylelikle mekâna karşı aitlik hissediyorlar ve
kısa sürede aile gibi oluyoruz. Tıpkı evine girip, mutfaktan fincanını
almak gibi...”
“SAMİMİYET HER ZAMAN KAZANIR”
Müdavimlerin en az haftada bir de olsa kafeye uğradığını dile getiren
Uludağ; “Kadıköy dışarıdan gelen kitleyle gün içinde nüfusunu
attıran bir ilçe. O yüzden bu tarz müdavimlik durumları biraz zor
gibi görünüyor olabilir, ancak ben daha çok burada yaşayan Kadıköylülere
hitap ediyorum. Burada iyi ürün garantim var. Buraya gelenler
sevmeyecekleri, lezzetsiz ve kalitesiz hiçbir şey tüketemezler.
Benim müşterilerimin de büyük çoğunluğu siyah kahvecidir zaten.
Bunun dışında da samimiyet her zaman kazanır” şeklinde konuştu.
54 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Nostalji
Genç Osman’ın arzusuyla oluşturulan
tarihin ilk at kabristanı
NURETTİN EDİZ
Sürekli okurlarımız hatırlayacaktır, Kadıköy Life
kısa bir süre önce Üsküdar ilçesini kapak konusu
yapmıştı. 1930 yılına kadar Kadıköy’ümüzün
de bağlı olduğu Üsküdar, dünyanın en özel, en
güzel manzarasına sahip ilçelerden biridir. Bu
konuda yazmak, paylaşım yapmak için biraz
geç kaldım belki ama yine de dergimizin bu
sayısına ilk kez göreceğinize emin olduğum,
Üsküdar temalı üç fotoğrafla katkıda bulunmak
istiyorum.
Üzerinde tarih olmayan ve panoramik bir
anlayışla çekilen ilk iki fotoğraf, muhtemelen
1930’lu-40’lı yıllarda çekilmiş. Fotoğraflara bakınca,
ister istemez zaman zaman duyduğumuz
şu cümle geliyor insanın aklına: “100 yıl
geriye gitsek, 100 yıl ileriye gitmiş olacağız!” Bu
iki fotoğrafın dışında oldukça ilginç bir hikâyesi
olan ve Murat Bardakçı’nın deyimiyle tarihin ilk
ve tek at evliyası olan, Genç Osman’ın atı “Sisli
Kır”a ait türbenin fotoğrafını paylaşıyorum.
Fransız arşivlerinde karşıma çıkan bu fotoğraf
nasıl olduysa gözlerden kaçmış, Üsküdar Belediyesi
de dahil konuyu yazan, çizen hiç kimse
tarafından bugüne kadar paylaşılmamış!
ÜSKÜDAR’DA BİR AT KABRİSTANI
Bir zamanlar Karacaahmet Mezarlığı’nda yer
alan “At Mezarlığı”, tarihimizin en ilginç mekânlarından
biri olarak kayda geçmiş. Ne yazık ki
bu mekândan geriye hiçbir iz kalmamış. Fransız
arşivlerinde araştırma yaparken bulduğum
bu fotoğraf, muhtemelen At Kabristanı’na ait
tek görsel belge. Yaşamı ve ölümü insanın içini
sızlatan Genç Osman’ın çok sevdiği atı “Sisli Kır”
için yaptırdığı türbenin hikâyesini Murat Bardakçı,
2013 yılında Habertürk gazete ve sitesinde
bakın nasıl anlatmış:
“Sisli Kır, tarihe ‘Genç Osman’ diye geçen II. Osman’ın
sevgili atı idi. Bu at ile beraber büyüyen
genç padişah, can yoldaşının 1619’da dünyasını
değiştirmesi üzerine sanki bir parçası gitmiş gibi
hüzünlendi ve can yoldaşının ismini sonsuza
kadar yaşatmak istedi. Sisli Kır’ın Üsküdar’daki
Kavak Sarayı’nın avlusuna defnedilmesini ve başına
da kitabeli bir taş dikilmesini buyurdu. Emir
yerine getirildi ve böylelikle de tarihin hem ilk
hem de son ‘at evliyası’ yaratılmış oldu. Kavak Sarayı’ndaki
mezar, zamanla sahipleri tarafından
şifa bulmaları umuduyla getirilen hasta atlarla
doldu. Sancı çeken, hastalığa yakalanan yahut
uysal olması istenen atlar Üsküdar’a getiriliyor,
Sisli Kır’ın mezarı üç defa tavaf ettirilip, şifa bulmaları
yahut sakinleşmeleri bekleniyordu.
Derken, Sisli Kır’ın mezarını başka at kabirleri
takip etti. Karacaahmet Mezarlığı’nda günün
birinde ‘atlara mahsus’ bir bölüm açıldı. At
kabristanının, altı adet mermer sütun üzerinde
yükselen bir de kubbesi vardı. Sisli Kır’ın ve
hemcinslerinin mezarlarının yerinde bugün
yeller esiyor. At kabristanının ne şekilde olduğu
ve nasıl ziyaret edildikleri konusu da sadece
eski kitapların sararmış sayfalarında kalmış
ama ata mezar yapma faaliyetinin ardındaki
düşünce açık şekilde biliniyor. Hayvanlar hem
‘Allah ile insan arasında ilişki kuran bir kurban’,
hem de ‘ahlâkî ve manevî hisselerin çıkartılacağı
öykülerin kahramanları’ kabul ediliyorlar,
mezarlarının üzerine taş bile dikiliyor.
Genç Osman’ın atının mezar taşı, kaybolup
gideceği endişesiyle 1900’lerin başında Üsküdar’da
bulunduğu yerden kaldırıldı ve Gülhane’deki
Çinili Köşk’e nakledilip, depoya kondu.
Karacaahmet’teki at mezarlığı ise zamanla yok
oldu ve İstanbul’da tek bir ‘at evliyası’ kalmadı.”
56 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Nostalji
Moda Plajı önüne düşen uçak...
Kurbağalıdere ağzındaki okul...
Vecihi Hürkuş’un hikâyesi
SEYHUN BİNZET
Bana ne zaman sorsalar ne “İstanbulluyum”
derim, ne de “Kadıköylü”…“Ben Kalamış köylüyüm”
demeyi çok severim. Şimdi size bu köyün
sembollerinden bir ağabeyimizi anlatacağım.
Kızıltoprak THY bürosu önüne heykeli dikilen
Vecihi Hürkuş’u...
6 Ocak 1896, Arnavutköy doğumludur. Birinci
Dünya Savaşı’na katılmış, yaralanmış, İstanbul’a
dönmüş ve Yeşilköy’deki Tayyare Mektebi’ne
katılarak pilot olmuştur.Osmanlı pilotu olarak
Kafkas cephesine yollanmış ve burada bir Rus
uçağını düşürerek, ilk düşman uçağı düşüren
pilotumuz olmuştur. Uçağı yara almış, paraşütle
atlamış ve atlamadan uçağı yakarak, Rusların
eline geçmesini önlemiştir. Esir alınmış, Hazar
Denizi’nde bir adaya hapis edilmiş ama kaçarak
İran’a geçmiş, oradan dağ yolları ile Erzurum’a
ulaşmış, sonra da İstanbul’a dönmüştür.
İstanbul artık eskisi gibi değildir; Mondros Mütarekesi
imzalanmış ve İstanbul işgal altındadır.
Her vatansever gibi hemen bir yolunu bulmuş
Vecihi Hürkuş
Vecihi Hürkuş’un kızı Eribe... Vecihi Sivil Tayyare Okulu (1933)...
ve Ankara’ya gidip,Kuvay-ı Milliye’ye katılmıştır.
Ankara ordusunun ilk hava kuvvetleri subayıdır.
Havadan büyük istihbarat işleri yapmış ve
bir Yunan uçağını düşürmüştür. 30 Ağustos
zaferinden sonra kaçmakta olan Yunan kuvvetlerinin
geride bıraktığı uçakları almak için
Gaziemir Havaalanı’na inmiş ve oradaki Yunan
uçaklarına el koymuştur.
Vecihi ağabeyimiz, kırmızı şeritli İstiklal Madalyası
ve TBMM tarafından üç defa takdirname
verilmiş tek Kurtuluş Savaşı kahramanımızdır.
Soyadı Kanunu çıkıncada hep sevgiyle baktığı,
boşlukta uçan hür kuşlardan esinlenip, ‘Hürkuş’
soyadını almıştır. 1925 senesinde ilk uçağı olan
“Vecihi K-VI” tipi uçakla İzmir Seydiköy Havaalanı’ndan
ilk yaptığı uçakla uçan Cumhuriyet
pilotumuz olmuştur.
Koyu’nu seçmiştir. İlk iş olarak Kadıköy Keresteciler
Sokak’ta bir marangozhane kiralamış, 3
ay gece gündüz çalışarak “Vecihi-14” tipi 110 beygirlik
ilk motorlu uçağını inşa etmiştir. Bu uçak
iki paralel kanatlıdır ve Vecihi ağabey, Kadıköy
halkının ve gençlerinin kendine verdiği desteği
hep anlatmıştır. Kurbağalıdere’nin ağzından
havalandığı zaman bütün Kuşdili Çayırı seyirci
dolar ve onu alkışlarla uğurlarmış.
Vecihi Hürkuş’un keşif tayyaresi...
Dünyanın değişimini görmüş,Mussolini’nin
uçak sanayisine verdiği desteği kıskanmış,
savaşı kaybeden Almanya’da kurulan birçok
uçuş okulu gibi bir okul yapmak için Kalamış
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 57
Yaşamın İçinden
Kadıköylü bir Cumhuriyet öğretmeni;
Pervin Öztabağ
okuduktan sonra ilk mecburi hizmetim için
Hacı Bekir’in memleketi Kastamonu Araç’a gittim.
Mecburi hizmetlerim Anadolu’nun çeşitli
yerlerinde sürdü, ardından Kadıköy Anadolu
Lisesi yıllarım başladı. Ancak orada çok çalışamadım,
eşimin rahatsızlığından ötürü emekliliğimi
istedim.”
PINAR BALTACI
Tam 37 yıllık eğitimcilik hayatının ardından
Kadıköy Anadolu Lisesi’nden 1980’li yıllarda
emekli olan Öğretmen Pelin Öztabağ, uzun yıllardır
Kadıköy sakini… Felsefe öğretmeni ve yazar
olan eşi Lütfi Öztabağ’ı kaybettikten sonra
Moda’da birlikte yaşadıkları evlerinde hayatını
sürdüren Kadıköy’ün Pervin Hoca’sı ile hem eğitimcilik
serüvenini hem de mücadele ile geçen
yılları konuştuk.
İLK HİZMET ANADOLU’YA!
Ailesi Batı Trakya’dan Sultanahmet’e göç edince
“Esas İstanbul orası” diye tanımladığı Sultanahmet’te
dünyaya gelen Pervin Öztabağ, başarılı bir
eğitim hayatının ardından kendisini Ankara’da
Öğretmenlik Okulu sınavlarına girerken bulmuş:
“Ben esasında mimar olmak istiyordum, ancak
babamı erken kaybedip, ekonomik sıkıntılar
yaşayınca Öğretmen Okulu’na başvurmaya karar
verdim ve bursla okuyarak eğitim hayatımı
tamamladım. O zamanlar eğitim ve sınav sisteminde
çok ciddi bir hakkaniyet vardı. Her ne
kadar yönetimde Demokrat Parti olsa da Atatürk’ün
kurduğu sistem işliyordu. Öğretmenlik
sınavında gerçekten mesleki yetkinliğe uygun
sorular soruluyor, hiçbir siyasi görüş konuşulmuyordu.
Ankara’da Gazi Öğretmen Okulu’nda
KADIKÖY ANADOLU LİSESİ YILLARI
Pervin Hoca’nın Kadıköy Anadolu Lisesi’nde
çalıştığı yıllar, YÖK kurumunun da kurulduğu
yıllar olmuş: “YÖK kurulduktan sonra Atatürkçü
öğretmenlere baskı arttı ve hatta çeşitli
yerlere dağıtıldılar. Kadıköy Anadolu Lisesi,
tüm Cumhuriyetçi etkinliklere katılırdı. Güzel
zamanlar geçirdik. Çocukların başarı ortalaması
da oldukça yüksekti orada. Fakat eğitimin
yavaş yavaş bozulduğu yıllar da bu zamanlara
denk gelir. Yurtdışında işçi ailelerin çocukları dil
bildikleri için bu okullara yerleştirildiler. Bu durum
da okulların eğitim seviyesini düşürdü. Gelen
çocuklar açısından da sorunlu bir durumdu
bu. Hem Anadolu’daki hem de Kadıköy’deki
öğrencilerimle çok güzel günler geçirdik, ancak
beni daha çok Anadolu’daki öğrencilerim arayıp
sorarlar. Bir de muazzam şekilde koordine
olabiliyorlar. Sanıyorum İstanbul gibi büyük
kentlerdeki insanlar, yaşam meşguliyetinin içine
daha yoğun giriyorlar ama kırsaldakiler eski
günleri biraz daha net hatırlıyor.”
O’NU HAK ETMEK…
Kadıköy’de geçen hayatında çeşitli sosyal ve
kültürel çalışmalarda bulunan Pervin Öztabağ,
aynı zamanda STK’larda da aktif olarak rol almış
bir isim. Pandemi döneminde “Bir Cumhuriyet
öğretmeninin tarihten günümüze bakışı”
önsözüyle kaleme aldığı “O’nu Hak Etmek” isimli
kitabını da yayımlayan Pervin Hoca, kitabını
Kadıköy Anadolu Lisesi, Mayıs 1985...
1980’li yıllarda Moda İskelesi...
Pervin-Lütfi Öztabağ, 1980’li yıllar...
şu sözlerle anlatıyor: “Kitabımda bir eğitimci
olarak Atatürk’ün eğitim sistemini anlattım.
Ülkemizde yaşanan bazı siyasi olayların eğitim
sistemine etkisini de yorumladım aynı zamanda.
Kitabımı, Cumhuriyet’in temel değerleri ve
Cumhuriyet nimetleriyle yetişmiş bir öğretmen
olarak, Atatürk devriminin birçok alanda yok
sayıldığı uygulamalardan duyduğum endişe ve
üzüntü içinde yazdım.”
Pervin Öztabağ, Moda Gönüllüleri
kurucuları arasında yer alıyor ve yakın
zamanda İBB tarafından yeniden
halka hizmete açılan Moda İskelesi’nin
yıllar önce kapanmasına karşı
mücadele veren Kadıköylülerden
biri. Pervin Hoca ayrıca; Atatürkçü
Düşünce Derneği, Cumhuriyet Kadınları
Dernekleri gibi birçok kurumda
gerek yönetici pozisyonunda
gerekse de gönüllü olarak çalışmalar
yürütmüş bir isim.
58 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Proje
Yüksel Dorukhan ve Saruhan Fatih Dalya...
Kadıköy’de örnek bir proje;
Moda Lezzet Atölyesi
BATUHAN KARAMAN
Kadıköy’ün örnek projeleri ve başarılarıyla
adından söz ettiren eğitim kurumlarından Kadıköy
Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, yepyeni
bir projeye daha imza attı. Bu sene hayata geçirilen
“Eğitim, Üretim ve İstihdam” isimli proje
kapsamında okul bünyesinde hizmete giren
Moda Lezzet Atölyesi ile Aşçılık Bölümü öğrencileri,
okurken mesleklerini tecrübe imkânı da
buluyorlar. Öğrenciler bir yandan teorik ders
alırken, diğer yandan okula kurulan ekmek fırını
ile pratikte de mesleki deneyim kazanma
olanağına sahip oluyorlar. Milli Eğitim Bakanlığı
bünyesinde gerçekleştirilen projeyi yerinde
gözlemleyerek, hem öğretmen ve öğrencilerden
hem de okul yönetiminden görüşler aldık.
Kadıköy Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü
Mehmet Taşcı, projenin yeni nesillere
erken yaşta meslek edindirmek için önemli
olduğunun altını çizerek, dergimize şu açıklamalarda
bulundu: “Okulumuz öğretmen ve
öğrencileri adına söyleyebilirim ki bu projeden
çok memnunuz. Öğrencilerimizin mesleklerine
dair erkenden deneyim kazanması, bizler için
mutluluk verici. Ekmek fırını ve satış bürosunun
bir arada olması, aynı zamanda bu sene okulumuz
için bir sermaye oluşturdu. Öğrencilerimiz
ekmeği kendileri yapıp, ardından da satış
sürecinde bulunuyorlar. Aynı zamanda yemek
de yapıyorlar. Böylelikle okulumuzdan mezun
olan öğrenciler ustalık ve kalfalık belgesi alarak,
iş yeri açma hakkına da sahip oluyorlar.”
“HER ŞEY ÖĞRENCİLERİN EMEĞİ”
Moda Lezzet Atölyesi’nin usta öğreticisi Furkan
Gök ise dergimize şunları aktardı: “Moda Lezzet
Atölyesi’nde üç öğrenci, bir de eğitmen olarak
görev yapıyoruz. Öğrenciler, yemeklerin yanı
sıra servisin nasıl yapıldığına dair detaylara da
hâkim oluyorlar. Kadıköylülerin bilmesi gerekir
ki burada yiyecekleri her şey, gençlerin emeği!
Sadece su ve kutu içecekler dışarıdan geliyor.
Hedefimiz, öğrencilerimizi mezun olduklarında
sektöre hazır hâle getirmek.”
“HEM KENDİMİZİ GELİŞTİRİYORUZ
HEM DE BELGELERİMİZİ ALIYORUZ”
Görüşlerini aldığımız Kadıköy Mesleki ve Teknik
Anadolu Lisesi Aşçılık Bölümü öğrencileri
Tarık Gül ve Ceren Çelik de; “Bizler bu projeden
çok mutluyuz. Okul bittikten sonra sektöre girdiğimizde
büyük bir tedirginlik yaşayacağımızı
düşünürken, şimdi hepimiz mesleği elimize aldık.
Yemeklerimizde hijyene özen gösteriyoruz
ve ekipçe çalışıyoruz. Takım çalışmasını öğrendiğimiz
için de okulumuzu yarışmalarda kolaylıkla
temsil etme olanağı buluyoruz. Hem elde
edilen gelir de okulumuza gittiği için çok mutluyuz.
Kısacası, hem kendimizi geliştiriyor hem
de belgelerimizi alıyoruz” şeklinde konuştular.
Aşçılık Bölümü öğrencisi Tarık Gül, Okul
Müdürü Mehmet Taşçı, Aşçılık Bölümü
öğrencisi Ceren Çelik (önde) ile Usta Öğretici
Faruk Gök, Aşçılık Bölümü öğrencisi Saruhan
Fatih Dalya, Müdür Yardımcıları Merve
Borazan ve Murat Yeldan (arkada).
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 59
Objektifimden
Osmanlı’nın doğu-batı sentezi;
BEYLERBEYİ SARAYI
İhtişamın ve zarafetin yanında,
ironik bir ‘hapis’ hikâyesi…
YİĞİT UYGUN
Osmanlı’nın Anadolu yakasındaki tek sarayı;
Beylerbeyi! Şüphesiz İstanbul’un bu tarafında
sayısız köşk, kasır, yalı yapılmış Osmanlı’da ama
saray yok. Sadece bundan değil önemi, anlatacak
hikâyesi çok!
Aslında burası, ana saray ve çevresindeki köşklerden
oluşan bir kompleks olarak tasarlanmış.
Bu kompleksin büyük bölümü günümüze ulaşmayı
başarmış. Bir-iki mekân zamana direnememiş
sadece. Beylerbeyi ve civarının geçmişteki
adı ‘İstavroz Bahçeleri’. Bizans döneminde
II. Constantin buraya çok büyük bir haç diktirmiş.
‘İstavroz’ adı buradan. Osmanlı ise ‘Has
Bahçe’ demiş buralara. İmparatorluğun yazlık
sarayı, aynı zamanda yabancı konuklarında
ağırlandığı bir yer.
Bölgedeki ilk yapı, II. Selim’in kızı Gevher Sultan’a
ait. Osmanlı’da iz bırakan padişahlardan
olan IV. Murat’ın bu mekânda doğduğu söylenir.
Ancak ünlü padişahın doğumuna ilişkin farklı
söylemler de var. Sonraki dönemlerde bölge civarında
I. Ahmet’in, III. Ahmet’in, I. Mahmut’un
kasırlar, köşkler, yalılar yaptırdıkları bilgileri var.
Yıllar sonra III. Mustafa döneminde ayakta kalmış
yapıların yıktırılıp, arazilerin halka satışı söz
konusu. Daha sonraları II. Mahmut zamanında
bu arazilerin tekrar geri alındığını görüyoruz.
Padişah II. Mahmut, 1829’da ahşap bir saray yaptırıyor
ve saray çevresinde de köşkler, bahçeler…
Bu kompleksi açalım; zira büyük ölçüde günümüzde
de devam ediyor. Ana sarayın devasa
bahçesinde iki ayrı küçük Deniz Köşkü yer alır.
Sarayın arka tarafındaki setlerde de ‘Mermer
Köşk’, ‘Ahır Köşk’ ve ‘Sarı Köşk’ yükselir. Kademeli
bir arazi yapısı olduğundan, arka sıradaki
sistem beş set olarak planlanmış. Tabi ki alan
büyüklükleri değişken...
Denize sıfır konumdaki iki ayrı Deniz Köşkü,
manzaraları ile sıra dışı. Bu köşklerin devamında
da gerçekten özel tasarlanmış iki adet kapı
var, denizden tekne ile saraya gelen konukların
karşılanması için. Aynı mimariye sahip iki kapıdan,
çıkışa yakın olanı daha görkemli. Hem kapı
hem de üstteki Osmanlı tuğrası şık.
60 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Objektifimden
Köşklerin dış tavan süslemeleri de gerçekten
görülmeye değer. Taşıyıcı dış sütunlarda geleneksel
Helen mimarisinin izleri görülür. Korint
düzenli gibi tasarlanan sütunlar, çağlar öncesinden
haber verir gibi… Bu düzen, ana sarayın
tekli ve ikili dış yapı sütunlarında da var.
Abdülmecid’den sonra tahta geçen Abdülaziz,
dönemine göre kısmen daha Batılı bir hükümdar.
Avrupa’da geziye çıkan ilk padişah mesela!
Sonrasında bu ziyaretlerin iadesi için gelenler,
kalanlar da var. Abdülaziz, babası II. Mahmut’un
yaptırdığı, yanmış ve kaderine terk edilmiş ahşap
sarayı yıktırır. Yıl 1861… Dönemin ünlü mimarları,
aslında mimar bir aile demek gerekir,
Sarkis ve Agop Balyan’dan burada yepyeni bir
saray yapmalarını ister.
İnşa yaklaşık 4 yıl sürer ama beklemeye değer!
Ermeni asıllı mimarlar, 1865’te açılışı
yapılan sarayda Barok ve Rönesans stillerini
ortaya koyarken, mimaride doğu esintilerinden
de yararlanırlar. Dolayısı ile Beylerbeyi
Sarayı, sentez bir yapı olarak yükselir. Ve görkemlidir...
nizi ve denizciliği yansıtan özel çizimler önemli
roller oynuyor.Bu çalışmaların bir bölümü için
yurtdışından getirilen ve konularında gerçekten
usta sanatçılardan yardım alınmış.
Köşklerdeki havuzlar özel, bu yaklaşım ana sarayda
da devam etmekte. Beylerbeyi Sarayı’nın
zemin katında, üzeri camekânla kapatılmış bir
havuz var. Üstelik denizden su çekme tesisatı
ile! Dahası, ikinci katında havuzu olan tek saray
burası! Olası serinlik katsın diye ve görsel zenginlik
anlamında düşünülmüş. Bence olağanüstü
fikir... Ortadaki fıskiye, çevredeki devasa objeler
ve hemen arkadaki bir üste çıkan görkemli
merdivenin oluşturduğu arka plan ile karelere
yansıyan fotoğraf olağanüstü. Birde bu fıskiyenin
çalıştığını, su sesini, oluşan görseli yaşayın
hayalinizde… Buna, sihirden başka ne denir?
Arkadaki setlerde devasa ağaçlar, bitkiler ve
çiçekler ile keyifli yeşil bir dünya yaratılmak istenmiş.
Yukarıda, sona doğru ‘Mermer Köşk’ yer
alıyor. Burası aslında bir av köşkü... Tek katlı, bir
salon ve iki odadan oluşmakta ama salonunda
havuz var. Kaplama mermerler ve işçilik enteresan.
‘Ahır Köşk’ ise adı üstünde, atların muhafazası
için. ‘Has Ahır’da denmiş. Burada da bir
havuz ve yirmi bölümlü bir barınak mevcut...
Duvarlardaki hayvan figürleri ilginç.
Son set ‘Sarı Köşk’e ait... Üç katlı yapıda, tüm katlarda
bir salon ve iki oda var. Tüm bu alanın içinde
havuzlara, çeşmelere rastlıyoruz. Zamanında
bazı özel hayvanlar da beslenmiş. Ana sarayın hemen
yanındaki tarihi tünel de enteresan. O da ilk
saray kompleksinin bir parçası.1829-32’ye tarihlenen
tünelden sarayın içine geçişler olduğu söyleniyor.
Bir süre karayolu olarak da kullanılmış.
Sihir burada da bitmiyor bu salon için, yine
bir ilk var! Osmanlı’da heykeli olan tek padişah
Abdülaziz’dir. Kendi isteği ile yaptırdığı, O’nu at
üzerinde betimleyen bronz heykel de bu salonun
devamında! İngiliz sanatçı Charles Fuller’ın
tasarımı, küçük bir eser ama başarılı. Floransa’da
yapılan çalışmanın bronz dökümü München’de,
Almanya’da yapılmış.
Şimdi gelelim ana yapıya; yazlık saray ya da
‘Beylerbeyi Sarayı’…II. Mahmut’un yaptırdığı ahşap
saray bir yangın geçirir, neredeyse kullanılamaz
hâle gelir. Bu yangın sırasında Padişah Abdülmecid
de saraydadır ama kurtarılır. Bu olay
ile beraber sarayın uğursuz olduğu söylemleri
dolaşmaya başlar ve kaderine terk edilir.
Tabi salt mimari olarak değerlendirmek doğru
olmaz bu güzelliği. İç düzenlenme, dekorasyon
biçimi büyük önem taşır. Şüphesiz kumaşların,
döşemeliklerin, perdelerin, kullanılan aksesuarların
büyük etkisi vardır bu sihirde. Yeni yapılan
bu sarayda 24 oda, 6 salon, 1 hamam ve 1 banyo
görüyoruz. Dikdörtgen planlı yapının üç adet
girişi var. Doğal olarak haremlik ve selamlık
ayrımı ile tanımlanan iç yapıda, kuzey taraftaki
harem, döşeme ve dizayn anlamında sade, basit
çizgilere sahip.
Güney taraftaki Mabeyn-i Hümayun’da ise daha
üst bir çizgiden söz etmek gerekir, düzenleme
adına. Bodrumun dâhil edilmesi ile üç katlı bir
yapı olarak karşımıza çıkan Beylerbeyi Sarayı’nda
mermer ve ahşap son derece orantılı ama
gerçekten şatafatlı denebilecek nitelikte kullanılmış.
Şüphesiz bu şatafatta altın işlemeler,
tavan ve duvar süslemelerinde kullanılan hat
sanatı ve tabi Abdülaziz’in özel tutkusu olan, de-
Sarayın kimi salonlarında, zeminde de çok ciddi
bir sanat yatıyor. Kimilerinde 1 metrekarede
1 milyon düğümün atıldığı Hereke halıları, ihtişama
davet çıkarıyor. Kuşkusuz başka halılar da
var ama özel olgu, çok başka zemine dair! Malum,
saray denize sıfır ve onun etkisi ile nem oldukça
yüksek. Mısır’dan getirilen zemin örtülerini
göreceksiniz sarayın değişik bölümlerinde.
Bu örtü biçimi, sarayın içinde deniz etkisinden
kaynaklanan nemi içine çekerek, oluşan hava
sirkülasyonuyardımıyla yapı içindeki oluşabilecek
küf olasılığını neredeyse sıfıra indiriyor.
Binanın her yanında; tavanlarda, duvarlarda
yaşatılan süsleme sanatının en güzel örneklerinin
günümüze hiçbir biçimde yıpranmadan
gelmesinin temel sebebi bu!
Beylerbeyi Sarayı’nın salonlarının görkemi hep
konuşulur. ‘Mavi Salon’ ve devamında ‘Havuzlu
Salon’ herhalde en özellerden... ‘Valide’ sultanların
kullanımı için tasarlanan ve yabancı konuk-
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 61
Objektifimden
Sarayda kullanılan süsleme ve objeler de özel.
Devasa vazolar ve avizeler ile saatler buna örnek.
Bazılarının hediye edildiği söylenir. Kristaller
mesela ilginçtir. Binbir desenli, orijinal fırınlanmış
toprak ürünler çok görkemli. Özellikle
tavan ve duvar süslemeleri ile bir araya gelince
oluşan görünüm sıra dışı!
ların ağırlandığı salonlar da bir başka. Ve elbette
kalabalık yemeklerin alınabileceği ‘Yemek Salonu’.
Peki; sarayın en basit odası neresi derseniz,
cevabı basit! II. Abdülhamit’in yaklaşık 6 yılını
geçirdiği oda!
Bir yatak, çalışma masası, bir kaç sehpa ve bir
seperatör. Belki birkaç da aksesuar… Bu oda,
padişahın ölümünde dek O’na yuva olmuş. II.
Abdülhamit, tahttan indirildikten sonra bir süre
Selanik’te yaşar. Balkan Savaşları sonrası güvenlik
amacı ile İstanbul’a getirilir ve son yıllarını
Beylerbeyi Sarayı’nda geçirir. Burada da ölür.
Odasına o gözle bakmalı…
Osmanlı’nın yazlık sarayında ağırlanan çok
önemli konuklar var. III. Napolyon’un eşi Eugenie,
burada ağırlanan ilk yabancı özel konuk. Yıl
1869… Peki son? 1934’de Ulu Önderimizin konuğu
olan İran Şahı Rıza Pehlevi. 1860’lar ve 70’lerde
prensler, imparatorlar, kraliçeler ve şahlar
ağırlanmış. Gereğinden fazla kalıp gitmesi için
dua edilenler de olmuş. Buraya bağlanmışlar
demek ki, yabancı olsalar da!
Gelelim Ana Saray’ın bahçesine… Şık bir peyzaj
dönemine göre. Burada en önemli unsur, yüzyıllık
manolya ağaçlarıdır. Nefis fotoğraf verirler
ve saraya çok yakışırlar.Sadece manolya değil
elbette; ıhlamurlar, kayınlar, meşeler, kestane
ve dişbudaklar süsler buraları. Benzer peyzaj,
yukarıdaki setlerde de fazlasıyla gözlenir. Ana
Saray’da bu görkemli peyzajla bütünleşen heykeller,
Beylerbeyi Sarayı’na apayrı bir hava katar.
Paris’te yaptırıldığı söylenen eserler arasında,
özellikle aslan ve kaplan heykelleri ön plana çıkar.
Kaplan heykelleri, doğurganlığı betimleyen
tasarımlarda, ana ve yavru ile ‘anaçlık- annelik’
teması ile özeldir. Aslan heykellerinde ise durum
çok daha farklı... Sarayın giriş kapılarında,
iki yanda yer alan tasvirler gücü simgeler. Ancak
bir tanesi diğerlerinden ayrışır. Bir aslan, sağ
pençesi ile bir küreyi, olası dünyayı zapt etmiştir.
Ne demek istenmiş acaba? Geyik tasvirleri
de ilgi çekicidir. Abdülaziz döneminde yapılmış
heykellerin yirmi civarı günümüze ulaşabilmiş.
Beylerbeyi Sarayı, ünlü mimar Vedat Tek tarafından
1909’da yenileniyor. Döneminin son
derece özel sanatçısı… Ana Saray’ın görkemli
bahçesindeki bir-iki yapı ile hayvanların korunduğu
yerler ve basit çaplı bir tıbbi merkezin günümüze
ulaşamadığı söylenir. Ulaşanlar zaten
çok değerli! Ulu önderimiz eşliğinde, 1936’da
Balkan Oyunları Festivali burada yapılmış.
Beylerbeyi Sarayı gerçekten çok önemli değerler
barındırıyor. Kentte yaşayanlar zaten bilmeli,
peki İstanbul dışındakiler?
62 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Resim, sinema, tiyatro, fotoğraf,
edebiyat sanata dair her şey…
İSTANBUL’UN
KÜLTÜR & SANAT
DERGİSİ
Sanat ve kültürün yeni heyecanı İSTANBUL SANAT Dergisi’nde
resim, sinema, tiyatro, fotoğraf ve edebiyata dair içeriklere kolayca
ulaşabilir, alanında uzman isimlerin ilk defa yayınlanan köşe yazılarını,
röportajlarını büyük bir keyifle okuyabilirsiniz…
fi
istanbulsanatdergisi
www.istanbulsanatdergisi.com
Zanaatkâr
Beyoğlu’ndan Kadıköy’e,
geçmişten bugüne terzilik mesleği
PINAR BALTACI
1970’li yılların başında memleketi Sivas’tan İstanbul’a
göç eden Hasan Hüseyin Akpınar, Beyoğlu’nda
başladığı terzilik mesleğini yaklaşık
20 yıldır Kadıköy’de sürdürüyor. O dönemler
mesleğinin popüler ve tercih edilen bir meslek
olduğunu ifade eden Akpınar, “Artık bayramlardan
önce bile iş yapamıyoruz” diyor.
MESLEĞİN PARLAK YILLARINDA
BEYOĞLU’NDA!
Beyoğlu’nda terzilik mesleğini öğrenen ve ardından
işlerini büyüterek bir süre atölye işleten
Hasan Hüseyin Akpınar, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Eskiden şimdiki gibi değildi, herkes
kıyafetlerini diktiriyordu. Beyoğlu’nda uzun
süre Oben Mağazaları’nın sahibi Abdullah Bey
ile çalıştım. Çok sayıda ünlü isim de geliyordu.
Mesela, Tekin Akmansoy’un kızı Alev Esen sık
sık dükkâna uğrar, elbiseler diktirirdi. Mesleğimizin
parlak dönemiydi o zamanlar. O dönemlerin
ardından yolum Kadıköy’e düştü, neredeyse
20 yıldır burada çalışıyorum. Şu an Şadırvan
Pasajı’ndaki bu dükkânı, vefat eden bir meslektaşımın
ardından devraldım. Yani bu dükkânın
neredeyse bir 40 yılı var. Onun döneminden
kalma 40 yıllık ipler hâlâ duruyor.”
“TERZİLİK MESLEĞİNİN
EN ZOR DÖNEMİNİ YAŞIYORUZ”
Günümüzde ise terzilik mesleğinin en kötü günlerinin
yaşandığının altını çizen Hasan Bey; “Mesleğimiz
artık son demlerini yaşıyor, çünkü hiç
kimse kıyafet diktirmeye gelmiyor. Herkes seçenek
çok olduğu için hazır alıyor. Gençler özellikle
çok nadir uğruyorlar. Gelenler de çok beğendikleri
bir kıyafeti daha ucuza dikmemizi istiyorlar.
Eski Kadıköylülerden hâlâ hayatta olanlar da
uğruyorlar. Onların yine terziye giysi diktirme
alışkanlığı var ama yaşlandıkları için sürekli gelip
gidemiyorlar. Daha çok tadilat işleri yapıyoruz. Kısacası,
şu an sadece vatandaşa hizmet etmek için
çalışıyoruz. 1970’li yıllardan bu yana mesleğin en
zor dönemini yaşıyoruz” şeklinde konuşuyor.
Günümüzde artık terzilik mesleğinde
çırak yetişmediğinin altını çizen
Hasan Hüseyin Akpınar’a göre; “Terzilik
mesleği benim jenerasyonum
ile bitecek. Eskiden özellikle bayramlardan
önce, günde iki saat uyuyarak
çalışırdım. Ancak artık o dönemler
bitti. Özellikle son bayramda
arife günü, dükkânı erkenden kapatıp
eve gittim. Çünkü inanın ki
hiç iş olmadı. Artık herkes her gün
bayrammış gibi giyiniyor. Bayramın
bu anlamda hiçbir özelliği kalmadı,
tabii mesleğimizin de...”
64 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
İçimizdeki Yabancı
Yunanistan’dan Kadıköy’e
gazetecilik
serüveni
PINAR BALTACI
On senedir İstanbul’da yaşayan Yunan gazeteci
Vana Stellou, tam üç yıldır da Kadıköy Yeldeğirmeni
sakini... Gazetecilik mesleğini Türkiye’de
sürdüren ve farklı şehirlerde röportajlar yapan
Vana, gerçek bir İstanbul aşığı...
Kadıköy’den önce yedi yıl Sultanahmet’te yaşadığını
ifade eden Vana Stellou; “Türkiye’ye
geldiğim 2012 yılından bu yana gazetecilik mesleğime
burada devam ediyorum. Yunanistan’da
Dışişleri Bakanlığı’nın basın ofisinde çalışıyordum.
Türkiye’de ise hem Yunanistan Medya
Grubu’na buradan haberler ilettim hem de TRT
Yunanca için söyleşiler yapmaya başladım. Her
gün radyoda da canlı röportajlar yapıyorum.
Sadece İstanbul değil, tüm Anadolu’da çeşitli röportajlar
yapıyorum. Özellikle Mardin, Gaziantep
ve Hatay gibi şehirler beni çok etkiledi. Çünkü
çok büyük ve büyüleyici bir kültür var orada.
Bunun yanında Karadeniz’den İç Anadolu’ya ve
Ege’ye kadar çok yeri gezdim. Türkiye’de en çok
kahvaltıları seviyorum. Kahvaltı yapmadan evden
çıkmamaya başladım. Türkiye, bana güzel
bir kahvaltı kültürü öğretti” dedi.
“BURADAN UZAKLAŞTIĞIMDA
DEPRESYONA GİRİYORUM”
Sultanahmet’in ardından yine çok kültürlü
yapısıyla bilinen Yeldeğirmeni’ne yerleşen ve
Kadıköy’de kendini çok özgür hissettiğini belirten
gazeteci, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yeni
mahallem Yeldeğirmeni, bana kalırsa Kadıköy’ün
en güzel mahallelerinden. Üç farklı din
ve kültürün buluşma noktası adeta. Burada bir
kilise, sinagog ve cami bir arada... Üç kültür yıllar
önce de birlikte yaşıyorlarmış, şimdi de öyle.
Kadıköy’de her türlü kültür ve tarih var. Aynı
zamanda çok fazla yabancıya da kucak açıyor.
Benim Yunanistan’dan gelen, burada çalışan ve
hatta evlenen çok sayıda arkadaşım var. Bunun
yanında Türkiye’de bizim kültürümüze de çok
benzeyen Ege kültürü var. Kültürel anlamda
müzikler, yemeklerimiz ve samimiyetimiz aynı.
Ben buradayken Yunanistan’dan hiç uzaklaşmamış
gibi hissediyorum kendimi. Türkiye
benim memleketim gibi... Türkiye’den bir hafta
dahi uzaklaşsam depresyona giriyor ve kendimi
çok kötü hissediyorum.”
“TÜRKİYE MODERN BİR ÜLKE”
Vana’ya göre Türkiye, dışarıdan görünenin ve
algılananın aksine çok modern bir ülke: “İstanbul’un
Kadıköy dışında Beşiktaş ve Ortaköy gibi
ilçelerini de çok beğeniyor ve modern buluyorum.
Zaten Türkiye, modern bir ülke bana kalırsa.
Türk gençlerinin geleneksel yaşamın dışında
yepyeni hayatlar inşa ettiklerini görüyorum.
Gençlerin yaşam biçimlerini Avrupa’dakilerden
çok da farklı görmüyorum. Üstelik Avrupa
ülkelerine göre çok da büyük bir ülke. Yunanistan’da
yaşarken İstanbul’u hiç bilmiyordum
ama burayı seveceğime emindim. O yüzden
gelip ziyaret etmeye korktum, çünkü gelirsem
buradan ayrılmayacağımı biliyordum. Yunanistan’da
şöyle derler; ‘Güzellikler en çok korkutan
şeyden gelecek.’ Nitekim öyle de oldu.”
HER HAFTA SALI PAZARI ZİYARETİ
Vana’nın Kadıköy’de neler yaptığını da konuştuk:
“Konser ve festivalleri çok sık takip ediyorum.
Süreyya Operası favori mekânlarımdan,
programı genelde çok iyi oluyor. Eski tarihi
lokantalara da çok sık gidiyorum. Özellikle Kadıköy’ün
meyhanelerine bayılıyorum. Bahariye’de
Ali Suavi Sokak’ta, ayrıca buradaki sanatçı
atölyelerinde de sık sık vakit geçiriyor ve oradaki
workshoplara katılıyorum. Bunun yanında
sinema ve tiyatrolara da sıklıkla gidiyorum. Çok
iyi işler üretiliyor Türkiye’de. Bunun yanında
Salı Pazarı’na her hafta giderim. Oradakilerle de
arkadaş oldum.”
“YUNANİSTAN’A GİDEN RUMLAR
BURAYI ÇOK ÖZLÜYORLAR”
Geçtiğimiz sayıda kapak konusu olarak Adalar’a
yer vermiş, Türkiye’den Yunanistan’a zorunlu
göç etmek durumunda kalan Rumları
konuşmuştuk. Vana Stellou tanıklığında, Türkiyeli
Rumların Yunanistan’daki yaşamlarını da
dinledik: “Buradan göç eden çok sayıda Rum
ile tanıştım Yunanistan’da. İstanbul’dan her
bahsettiklerinde uzun uzun ağlıyorlar. Burayı
hatırlamak onları üzüyor. Günümüzde gelip,
çocukluklarının geçtiği Adalar’ı ziyaret ediyorlar.
Hatta bazılarının evlerinin de durduğunu
biliyorum. Gökçeada ve Bozcaada’da da öyle…
Burada bir hayatları vardı. O günleri özlediklerini
duyuyorum. Buradan götürdükleri kültürü
de Atina’da devam ettiriyorlar. Yemek kültürü,
zanaat bilgileri vs...”
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 65
Festival
Tehlike Altındaki Diller Masal Festivali’nin
ev sahibi Kadıköy!
Festival kapsamında Lazcadan Pomakçaya, Çerkesçeden Süryaniceye
15 farklı dilde masallar anlatıldı; tarihin ve kültürün en değerli öğeleri,
Tehlike Altındaki Diller Masal Festivali’nde yaşatıldı.
PINAR BALTACI
Avrupa Birliği’nin desteğiyle Laz-Çerkes Sivil
Toplum Ağı Projesi kapsamında hayata geçirilen
“Tehlike Altındaki Diller Masal Festivali”, geçtiğimiz
aylarda İstanbul’da Kadıköy Belediyesi
Yeldeğirmeni Sanat’ta gerçekleşti. Bulunduğu
ülke topraklarında, UNESCO tarafından tehlike
altında olduğu tespit edilen bütün dillerin konuşurlarını
ve masallarını bir araya getirmesiyle
dünyada yapılan ilk masal festivali olan etkinlikte,
Süryani ve diğer azınlık kültürlerine dair
araştırmalarda bulunan Özcan Geçer ise “Her
Dil Tarihin Arşividir” başlığıyla tehlike altındaki
dillere özel bir sergi düzenledi.
Serginin detaylarına dair bilgiler aktaran Geçer,
şu açıklamalarda bulundu: “Bildiğiniz üzere
ana dil, soyut bir konu. Konuyu sergiyle soyuttan
somuta taşımak da zira bir o kadar zor.
Özcan Geçer
Bu konuyla ilgili çalışmaları incelerken, UNES-
CO’nun dünya çapındaki yarışmacılara açtığı
‘Ana dil önemlidir’ temalı yarışmaya rastladım.
Bu yarışmadaki posterlere ulaştım ve kendime
göre uygun, güzel bulduğum 100 tanesini seçtim.
Bu 100 posterin sahibine tek tek ulaşarak,
Türkiye’de kültürel projeler yaptığımdan bahsederek,
posterleri sergide kullanmak istediğimi
söyledim. 50 tanesi gönderdi ve bazıları posterlerinin
üzerindeki yazıları, Süryanice harfleri
modifiye ederek gönderdiler.
66 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Festival
Serginin bir ayağı posterlerden oluştu, diğer
ayağı ise alfabenin gelişimiyle alakalıydı. Bugüne
kadar kullandığımız bütün harflerin antik
dönemden bu yana nasıl bir dönüşüm içerisinde
bulunduğunu anlatmaya çalıştım ve harflerin
de nasıl doğadan esinlendiklerini gösterdik.
Mesela, A harfinin bir öküz başı figüründen
nasıl evrildiğini anlattık. Mesela, M harfiyle ilgili
suyun dalgalı olma hâlinin zaman içerisinde yazılarda
M’ye dönmesi gibi bilgiler vermiştik. Bu
da farkındalık yaratan bir işti.
ANA DİLİN TAŞIYICISI ANNELER DE
SERGİDE YER ALDI
Bir diğer işimiz, 1905 yılında Mardin’de yaşayan
iki Süryani kadının kostümlerinin sergilenmesiydi.
Gümüş kemerlerine kadar sergiledik. Ana
dilin taşıyıcısı da isminden de anlaşılacağı üzere
anneler olduğu için de güzel bir temsil oldu. Bu
sergilemeden de bir metafor çıkardım. Kurguda
bir tanesinin eline antika bir anahtar verdim
ve bir seramik sanatçı, onların seramik örneğini
yaptı. Şöyle bir hikâye kurguladık: ‘Ölüm döşeğinde
olan yaşlı bir kadın, çok uzaklarda olan torunlarını
hazinenin yerini söylemek için yanına
çağırır. Torunları gelir, kadın son nefesini verirken
hazinenin yerini söyler, ancak ana dili bilmeyen
torunlar kadını anlamazlar. Kadın böyle
ölür.’ Bu da izleyiciler için etkileyici işlerden biriydi.
Bir başka işimiz ise ‘Hasret Rüzgârı’ isimli
bir projeydi. O da bir Süryaninin toprağına olan
özleminin anlatıldığı bir çalışmaydı. Sergideki
diğer çalışmalar ise video projeleriydi.”
SÜRYANİLERİN TÜRKİYE’DEKİ
NÜFUSU SADECE 15 BİN
Diyarbakır’da doğup büyüyen ama aslen Mardinli
bir Süryani olan Özcan Geçer ile etkinliğin
yanı sıra Süryani kültürünün bugünlerini de
konuştuk. Avrupa ülkelerine göç eden Süryanilerin
sayıca çok fazla olduğunun altını çizen
Geçer; “Biz Türkiye’de şu an 15 binlik bir nüfusuz”
dedi ve ekledi: “Türkiye’de Süryani toplumu
olarak çok azınlıktayız. 80 milyonda 10-15
binlik bir nüfusuz. Bir İsveç’te bile 300 bin kadar
Süryani olduğunu biliyoruz. Bunların yaklaşık
200 bini Türkiye kökenli. Çok büyük bir
göçün sonucunda azlık-çokluk düzleminden,
varlık-yokluk düzlemine geldiğimiz bir noktada
tabii ki çok daha hassas ve mücadeleci olmanız
gerektiğini fark ederek, Süryani kültürüne dair
çalışmalarımı hızlandırdım. Çünkü kaybolan
değerlerin özellikle kültürel mirasta, sözlü tarih
gibi çalışmalarda yaşaması gerekiyor. Yaşlılar
yaşlandıkça hafızalarını kaybediyor ve birtakım
bilgiler silinmeye başlıyor. Amacım tüm değerleri,
silinmemişse yaşatmaya çalışmak, silinmişse
hafızada duran kadarını kurtarabilmek.
SÖZLÜ GELENEĞİN EN BÜYÜK
TEMSİLCİSİ OLAN MASALLAR
ANLATILDI
Çalışmalarımı hayata geçirirken de modern ve
gelenekseli birleştiren sanatsal işler yapmaya
çalışıyorum. Video yerleştirme, üç boyutlu teknolojiler
gibi... Ayrıca bu süreçte farklı kültürlerle
birlikte hareket etmesinin gerekliliğine sahip olduğum
bir bilinçle de Avrupa Birliği projelerini
takip ettim ve azınlık kültürleriyle ilgili çalışmalara
katıldım. ‘Tehlikede Altındaki Diller Ağı’ ile
de bu süreçte tanışma olanağı buldum. İlk olarak
Dünya Ana Dili Günü’nde etkinlikler yapmaya
başladık. Bu projeler kapsamında da dünyada
ilk olarak nitelendireceğimiz Tehlikede Altındaki
Diller Masal Festivali’ni yaptık. Yaklaşık 14 dilden
konuşmacılar katıldı ve sözlü geleneğin en büyük
temsilcisi olan masallar anlatıldı.”
“MARDİN, MİDYAT BİZİM İÇİN
KUTSAL BÖLGELER”
Mardin’deki Süryani kültürünün bugününe de
değinen Geçer, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Mardin
tabii şu an için çok turistik bir yer. Oradaki
Süryaniler, Türkiye’deki 15 binlik nüfusun içindeki
1-2 binlik nüfus. Bizim için Mardin, Midyat çok
kutsal bölgeler. Mardin merkez çok kozmopolit
bir yer, fakat diğer yandan da Arapça çok hâkim
olduğu için merkezdeki Süryaniler, Arapça konuşurlar.
Ancak Midyat’taki köyler homojen bir
yapıda olduğu için Süryanice konuşurlar. Yani
aynı halk, aralarındaki birkaç saatlik yol mesafesinde
farklı dillerde konuşuyorlar. Çocukluğumdan
bu yana çok farklı kültürleri bir arada
görme olanağına sahip oldum. Diyarbakır’da
Türkçe, Kürtçe ve Arapçanın konuşulduğu bir
ortamdan kendi aile içimde çok farklı bir alfabeye
sahip olan Süryaniceyi duydum. Sonra kilisemize
gittim; bambaşka resimler, devasa kitapları
gördüm. Daha önce görmediğim harfler, ilahiler,
tütsü kokuları... Bu başka başka atmosferleri
tadarak şunu fark ediyorsunuz; ailemin bana
gösterdiği kültürden çok başka kültürler de var.
İşte bu merakı doğuruyor. Bu merak da beni
zamanla hem kendi kültürümü hem de başka
kültürleri araştırmaya itti.”
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 67
Sivil Toplum
KA.DER Kadıköy Şubesi,
yeni sezona yeni yönetimiyle hazır
PINAR BALTACI
Kadınların ve erkeklerin her alanda eşit olarak
temsil edilmelerini savunan ve kadın-erkek
eşitliğini demokrasinin bir gereği olarak kabul
eden kadın örgütü Kadın Adayları Destekleme
Derneği (KA.DER)’in Kadıköy Şubesi Yönetim
Kurulu Başkanı Ayşegül Kansar ve yönetim
kurulu üyeleriyle bir araya geldik. Kadın mücadelesini
üniversiteden yerel yönetimlere ve öğrenciler
bazında ele alan yönetim kurulu üyeleriyle
faaliyetlerini hızlandırdıklarını ifade eden
Başkan Ayşegül Kansak, KA.DER’in mücadele
alanına ve önemine şu sözlerle değindi:
“KA.DER Kadıköy’ün bu dönem başkanıyım.
Daha önce Kadıköy Şubesi’nde sayman ve
yönetim kurulu üyesi olarak çalıştım. Ondan
sonra genel merkezde bir dönem genel başkanlık
ve disiplin kurulu başkanlığı yaptım. 15 yılı
aşkın süredir KA.DER’de çalışmalarıma devam
ediyorum. KA.DER, 1996 yılından bu yana faaliyetlerini
sürdüren ve kadınların karar mekanizmalarında
yer almasının gerekliliğini savunan
bir kadın örgütü. Hem politika ve siyasi hayatta
hem de genel olarak temsilde kadının daha da
ön saflarda yer almasının gerekliliğini savunan,
artı fermuar sisteminin oturmasının gerekliliğini
destekleyen bir dernek.
Türkiye genelinde Mersin, Adana, İzmir ve Ankara
gibi illerde şubelerimiz var. Ana merkezimiz
de İstanbul Mecidiyeköy’de ve onlar da aktif
olarak faaliyetlerini sürdürüyorlar. Esasında
şube olarak çok daha fazlaydık, ancak ne yazık
ki pandemiden de önce siyasi atmosferin etkisiyle
bazı şehirlerdeki şubelerimiz kapanmak
Ayşegül Kansak
zorunda kaldı. Her ne kadar elimizden geleni
yapıp, faal olmaya çalışsak da kadınların önü
bir yerden sonra ne yazık ki kapanıyor. Aktif
olmaya başladığımız noktada soruşturmalara
maruz kalıyoruz. Hâl böyle olunca da bazı kadın
arkadaşlarımız ne yazık ki sürecin zorluğunu
kaldıramıyorlar.”
“HEPİMİZ AYNI YOLDA YÜRÜYEN
YOLCULAR GİBİYİZ”
Kadıköy özelindeki faaliyetlerinden de bahseden
Kansak; “Biz yeni yönetim olarak çalışmalarımıza
geçtiğimiz şubat ayında başladık. Şimdilerde
ise yaz tatili dolayısıyla faaliyetlerimizde
yavaşlama oldu. Eylül ayında hep beraber Bozcada
tatiline gidip, orada yeni sezon çalışmalarımıza
yön vermeye başlayacağız. KA.DER
Kadıköy Şubesi olarak şu an toplam 106 üyemiz
var. Etkinliklerimiz de kalabalık oluyor. Geçtiğimiz
aylarda İBB İstanbul Vakfı Başkanı Perihan
Yücel ve Gazeteci Sedef Kabaş’ı ağırladık. Yeni
sezonda kadın konuşmacılarla çalışmalarımız
sürecek” dedi ve ekledi:
“Siyasi partilere eşit mesafede olmak ilk kuralımız.
Neredeyse tüm siyasi partilerin kadın kollarıyla
ilişkilerimiz var, hepsini çalışmalarımıza
68 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Sivil Toplum
davete diyoruz. Katılıp katılmamak onların tercihi
tabii... Bazen de kendileri gelip, bizi buluyorlar.
Bizler, Türkiye Cumhuriyeti’nin bizlere vermiş
olduğu yetkiyi en doğru şekilde kullanmayı
amaç ediniyoruz. Hepimiz, siyasi görüşümüz
her ne olursa olsun, birer Cumhuriyet kadını
olarak Cumhuriyetinizin kurucusu Ulu Önder
Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere vermiş olduğu
yetkiyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Hepimiz
aynı yolda yürüyen yolcular gibiyiz.”
“KADINLAR EN BAŞTA
EĞİTİMDE DESTEKLENMELİ”
Ayşegül Kansak başkanlığında seçilen yeni yönetimde,
farklı kesimlerden ve meslek gruplarından
kadınlar da bulunuyor. Akademisyen
Dr. Öğretim Üyesi Ayşin Şişman da çalışmaların
üniversite ayağını canlı tutmaya gayret
gösteriyor: “İstanbul Gedik Üniversitesi Kadın
Girişimcileri Uygulama Araştırma Merkezi Müdürü’yüm.
Normalde akademik çalışmalarımda
Osmanlı dönemindeki yabancılar, azınlıklar,
temsil edilmeyen kitleyi konu alıyorum. Orada
da kadın hareketi ve kadına dair çalışmalar ön
planda. Bu doğrultuda bütün çalışmalarımda
kadının dünü, bugünü, yarınını çalışmak ilkem
hâline geldi. KA.DER’in en önemli çalışmalarından
biri siyaset akademileri. Bu doğrultuda, benim
yolum da KA.DER ile yaklaşık dört yıl önce
bir siyaset akademisinde kesişti.
Kadının toplumsal hayatta güçlendirilmesini
hedef alan KA.DER’in içinde yer aldıkça da kadının
bu yapı içerisinde her alanda temsil edildiğini
görüyoruz. Ben ekonomide kadının güçlendirilmesi
adına çalışmalar yürütüyorum. Yerel
yönetimlerle birlikte çalışan kadın arkadaşlarımız
var. Bunun yanında avukat arkadaşlarımız
da baroda neler yaşandığını anlatıyor bizlere.
Biliyoruz ki her gün ülkemizde kadına yönelik
şiddet başta olmak üzere haksızlıklar, adaletsizlikler
söz konusu. İstanbul Sözleşmesi’nin
devam eden süreci sürekli olarak gündemimizde...
KA.DER Kadıköy’ü en güçlü kılan nokta
sahada, kendi alanlarında etkin çalışan insanlardan
oluşuyor olmaları. Bu bağlamda herkes
bilfiil çalışıyor. Ben eğitimci olduğum için de en
başta kadınların eğitimde desteklenmelerini
önemsiyor ve desteklemek için elimden geleni
yapıyorum.”
“DÜNYAYI KADINLARIN
DEĞİŞTİRECEĞİNE İNANIYORUZ”
Mahalle çalışmaları yaparak kadınların yaşadığı
sorunları direkt gözlemleme imkânı bulan
Sevgi Uluğ ise Ataşehir Belediyesi Meclis Üyesi
olarak genellikle sahada çalıştığını ifade ederek,
şunları söyledi: “Sokak sokak, ev ev geziyoruz ve
gördüklerimizi burada masaya yatırarak, neler
yapacağımız üzerine tartışıyoruz. KA.DER olarak
karar mekanizmalarında olmak istememizin
nedeni kadınları güçlendirmek. Kız çocukların
önünü açmak ve esasında toplumsal eşitlik
için... Yani eşit iş, eşit ücret ve eşit eğitim şart.
Mal bölümünde dahi hâlâ daha kız çocuklarına
pay verilmiyor. Kadınların ekonomik olarak
güçlenmesi ve kendi ayakları üzerinde durabilmeleri
tabii ki çok önemli... Kendi ayakları
üzerinde durabilen, ekonomik güce sahip olan
kadının birçok şeyi de değiştirebilme gücüne
sahip olduğunu biliyoruz. Zira günümüzde hem
dünyada hem de ülkemizde yükselen bir kadın
hareketinden söz edebiliyoruz. Dünyayı kadınların
değiştireceğine inanıyoruz. Bu sebeple de
elimizden geldiğince her alanda çalışmaya ve
insanları bilinçlendirmeye devam edeceğiz. En
başta da tabii ki dilimizi düzelterek, mücadelemizi
sürdürmeyi hedefliyoruz. Ayrımcı, cinsiyetçi
dili kullanmayarak, kullananları da uyararak
yolumuza devam ediyoruz. Önce eğiterek,
sonra elimizdeki tüm kaynakları paylaşarak, bu
hareket içinde var gücümüzle çalışmaya gayret
ediyoruz. Seçim dönemi olmasa da alanlarda
ve etkinliklerde hep bir aradayız.”
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 69
Nostalji
Kadıköy romanlarda
bir başka güzel
FİLİZ SEVER
Bir zamanların Kadıköy’ünde neler var, neler
yoktu? Semtlerinde nasıl bir hayat sürülürdü?
Bugün bu soruları cevaplamak için geçmişte
yazılmış kitaplara ve çekilmiş filmlere ulaşmak
gerekiyor. Evet, tüm bu sorular geçmişin izlerinde
saklı duruyor.
Eski Türk filmlerinin unutulmaz sahnelerinden
biri de bahçe içindeki köşklerde çekilmiştir. İşte
bu köşklerin en meşhur olanı, Erenköy’deki
Kâni Bey’in köşküdür. Bugün hâlâ varlığını korumayı
başarmış bir yapıdır. 1889-1958 yılları
arasında yaşamış, İstanbul Kandilli doğumlu
yazar Nezihe Muhiddin, “Benliğim Benimdir!”
adlı novellasında bir Çerkez kızı olan Zeynep’in
hayatını konu ediyor. Ve tek tük köşklerin yer
aldığı Erenköy’deki bir konakta yaşamını sürdüren
Zeynep, az ötedeki köşkün genci ile kameriyede
buluşuyorlar. 1929 yılında basılmış bir
kitap olduğuna göre, o dönemin Kadıköy’ünü
tıpkı Türk filmlerindeki köşk sahneleri gibi çok
iyi veriyor.
Yine aynı yazarın “Güzellik Kraliçesi” ismini
taşıyan eserinde Kadıköy, Haydarpaşa ve Kızıltoprak
istasyonları işlenmiş olup, bakınız
Kızıltoprak’tan nasıl bahsediyor: “İstasyonun
arkasından bostana inen ince ve çarpık yokuşun
başına gelince, tiz bir düdük sesiyle titreyen
Belkıs, sanki bir tehlikeden kaçar gibi.”
korkunç bir uçuruma benziyordu. Yokuştan
alışık adımlarla kaydı. Aynı süratle bostanı geçti.
Bütün köy gayri meskûn vahşi bir diyara benziyordu.”
Evet, o yılların Kızıltoprak semtine ‘köy’ diyor
yazarımız! Gerçekten de pastoral manzaralarla
anlatılan Kadıköy’ün o yıllarda kırsal bir alan
olduğu gözden kaçmıyor. Hey gidi günler hey!
DENİZ VE MEHTAP…
Eskilerin anlattığından yola çıkarak, bir zamanların
İstanbul’unun sayfiye yerinin Kadıköy sahilleri
olduğunu bilmekteyiz. Avrupa yakasında
oturanlar, yaz aylarında mutlaka Anadolu yakasından
yazlık ev tutarlarmış. Kadıköy’ün sahil
kesimi ve plajları yazlıkçılarla dolup taşarmış.
Yüzmenin yanı sıra yelken, kürek gibi su sporları
da pek revaçtaymış. Peki, bunu hangi romandan
anlıyoruz?
Hemen belirteyim; Rebia Arif’in “Kadın Tipleri”
adlı romanında genç bir kızın kürek dersi aldığı
öğretmenine olan aşkından çıkarıyoruz. O zamanın
yaz aşkları da böyle oluyormuş demek.
1935 yılında ilk olarak tefrika olarak yayımlanmış
olan bu romanın geçtiği yıllar, 1930’lar...
Caddebostan, Bostancı’da tekne, yelken ve kürek
yarışları yapılıyor. Yarışlar öncesinde dersler
alınıyor. Plajların hayli kalabalık olduğuna da
sıkça değiniyor kitapta.
ACABA 1940’LARDA NASILDI?
Yaşam, olaylar ve zamanın akışıyla beraber ilerlediği
için geçmişe döndüğümüzde, karşımıza çıkan
mekâna da geçiyor tüm bunlar. Ve olayların
kişilere ve mekânlara yansıması da kaçınılmaz
oluyor. Bildiğimiz gibi 1942 yılında çıkan Varlık
Vergisi ile çok zorluklar yaşandı aileler içinde ve
ülkede. Buraya nereden geçtiğimi hemen belirteyim;
tabii ki yine bir romanla Kadıköy’deki bir
semtin yaşanmışlığına değineceğim.
Yılmaz Karakoyunlu’nun yazdığı “Salkım Hanımın
Taneleri” adlı bu romanda, Varlık Vergisi’nden
muzdarip bir ailenin yazlık ev olarak kullandığı,
Bağdat Caddesi’ne iki paralel sokaktaki köşkten
bahsediyor. Erenköy’deki bu köşkün hangisi olduğunu
ve günümüzde hâlâ varlığını koruyup korumadığını
doğrusu çok merak ettim. Ve işte bu
romanla da 1940’lı yılların Kadıköy’ü anlatılıyor.
1960’lar, 70’ler, 80’ler... Hepsinin apayrı yeri var
ilçemizde. Ve hepsinden ayrı ayrı izler taşıyor Kadıköy’ümüz.
Ta gerilere gittim belki ama o yılları
ancak bu şekilde anlayabiliyoruz, öyle değil mi?
Yapılar bile o devrin yaşamını gözler önüne sermeye
yetiyor aslında. İlk İstanbul kadın aktivisti,
feminist yazar Nezihe Muhiddin, bu romanını
ise 1930’lu yılların sonunda kaleme almış. Bir
zamanların Kızıltoprak semtinde geniş araziler
üzerindeki seyrek sepelek köşkler ile bağlık
bahçelik alanların varlığından şöyle söz ediyor:
“İstasyondan geçti. Etrafta kimseler yoktu.
Arka tarafa saptı, bostan zifiri karanlık içinde
70 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Yorum
“Kadıköyünü” (*)
gezer iken...
ESAT SÖNMEZ
Bir haziran ayında sürekli ve günlerce yağan
yağmurun durup, yerini güneşe bırakmasıyla,
benim de Kadıköy’e gidesim geldi. İlk gördüğüm,
Söğütlüçeşme Camisi’nin karşı sırasındaki
Dürümcü Emmi’nin bacasının tutuşmuş,
yanıyor olması oldu! Neyse ki itfaiye hemen
karşıdaydı. İki itfaiye aracı yangına müdahale
ediyordu. Baktım yeteri kadar izleyeni var, yani
reytingi yüksek, ben oradan ayrıldım.
Söğütlüçeşme Caddesi’nden Boğa’ya doğru ilerlerken
genç bir kadın; “Ay af edersiniz, iskeleye
nasıl giderim?” diye sordu. Kadıköy’ü ezbere bilenler
için bu soru komik olabilir ama kızcağız
kim bilir nereden geldi? Neyse; “Bu caddeden
dümdüz devam edin, on dakika sonra iskeleleri
göreceksiniz” dedim. “Otobüs gitmiyor mu?”
diye sorunca, “Gidiyor ama bu trafik yoğunluğunda
otobüsle yarım saatte gidersiniz” deyince
şaşırdı o da. Zaten biz yol tarifi yaparken Boğa’ya
geldik, sahil göründü. Sağ elimin işaret parmağı
ile “Ordular ilk hedefiniz!” misali “İşte” dedim, “İskeleler
gözüktü.” O da teşekkür etti, gitti.
Boğa’nın restorasyonu bitmiş. Nesi restore
edilmiş anlamadım. Boğa’yı merkez alıp, Altıyol’un
altısına baktım. “Tıklım tıklım”, “lebaleb”,
“üst üste”, “sırt sırta”, “kucak kucağa” kalabalık...
Kalabalığın tarifi için gerekli tanımı siz seçin!
Kendimi “Eşkıya” gibi hissettim. Otuz sene sonra
hapisten çıkıp, yolu İstiklâl Caddesi’ne düşen
“Eşkıya” diyordu; “Bu nedir Cumali gardaş! İnsanlar
üzerime üzerime geliyor. Boğuluyor sandım
kendimi.” Heh işte ben de öyle!
Kadıköy, doğup büyüdüğüm ve ömrümün büyük
kısmını geçirdiğim ilçe, fakat Kadıköy merkez
çok kalabalık ve büyük bir kaosu yaşıyor.
Sakin ve hoş mahalleleri hâlâ var elbette ama
merkezi çok kalabalık. Sokak araları bile “cafe”
dolmuş. Mekânın büyüklüğü belki de 1x1 metre...
Olsun, o içeriye bir ocak, bir demlik, iki üç
cezve koymuş, girişe de “Cafe” diye yazmış; kaldırıma
da on sehpa, kırk tabure koymuş, olmuş
“Cafe”. “Kaldırıma ne mi oldu?”
Yayalar ne halt ederse etsin. Belediyelere “işgaliye”
parasını ödeyen, kaldırımın da sahibi olur.
Öyle “orantı” falan da yok. Komşu hatırına ya da
korku belasına, sağdaki soldaki dükkânların önü
de gasp edilmiş durumda. Karışanı yooook, soruşturanı
yok! Güzelim İstanbul, Fatih’ten sonra
en büyük işgali yaşarken, Kadıköy gibi seçkin bir
ilçe bu işgalin dışında kalacak değildi ya!
Buna rağmen mutlu olanlar var; çünkü temiz, sakin,
düzenli, saygılı, kültür ve sanat merkezlerinin
olduğu bir semti yadırgayanlar var. Meyhanesi,
kafeleri, sabaha kadar müzikli ve eğlenceli barlarıyla
yaşayan bir semti tercih edenler çoğunlukta
demek ki! Kimilerine göre “çağdaşlık” bu! Tıpkı
Atatürk’ü “rakı”, “zeybek” ikilisine sığdırdıkları gibi...
Çağdaşlığı da “bar”, “meyhane” ikilisine sığdırmışlar!
Bunu da uydurduğumu sanmayın. Gazete ve
dergi röportajlarında Kadıköy’de yaşayan ünlüler,
yazarlar, şairler, “Kadıköy’ü neden tercih ettiniz?”
sorusuna “Kadıköy dışında açık hava meyhanelerine,
sınırsız canlı müzik yayını yapan bar ve gece
kulüplerine izin veren başka semt kalmayınca,
Kadıköy cazibe merkezi oldu” diye yanıt vermiş.
(*) Aslı “Kadıköyü”dür, yani “Kadı’nın köyü”. Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 71
Spor Tarihi
Arşiv belgelerinde
Fenerbahçe’nin
şehit başkanı Arif Bey
4 Ocak 1914 tarihinde oynanan ve
Fenerbahçe’nin Galatasaray’ı ilk kez mağlup
ettiği karşılaşmada Arif Bey... Fondaki beyaz ev,
Fenerbahçe Stadı’nın Söğütlüçeşme’ye bakan
tarafında hâlâ ayakta.
BARIŞ EYMEN & BARIŞ KENAROĞLU
Türk’ün varoluş savaşının, Millî Mücadele’sinin
zaferle sonlanmasının yüzüncü yılını kutladığımız
bugünlerde, o mücadelenin sporcu kahramanlarından
birinin hikâyesi ile karşınızdayız. Fenerbahçe’nin
ilk şampiyonluğunda başkanlık makamında
olan, Türk Milli Futbol Takımı’nın oyuncusu, İstanbul
Teknik Üniversiteli Mühendis Emirzade Arif
Bey’in memleketi hüzne boğan bir sonla biten öyküsünü,
arşiv belgelerine dayanarak yazdık.
Fenerbahçe Başkanı Arif Bey’in 1913 yılında,
Fenerbahçe’nin ilk yabancı teması olan HMS New
Zealand maçından evvel çekilen bir fotoğrafı.
Arif Bey, dönemin birçok ünlü futbolcusu gibi,
Türk futboluna “altyapı” kurumunu armağan
eden, memleketimizin ilk scout’ı Elkatipzade
Mustafa Bey tarafından keşfedilmiş, 1911 yılı itibariyle
Fenerbahçe için ter dökmeye başlamıştı.
Arif Bey, futbol oynadığı 8 yılın ardından ülkenin
en iyi defans oyuncularından biri olarak
kabul edilmektedir. Bu özelliği ile hem Fenerbahçe’nin
hem de bugün Türk Futbol Milli Takımı
olarak kabul ettiğimiz İstanbul Karması’nın
oyuncularından biridir.
Arif Bey, Mühendis Mekteb-i Alisi, günümüz
Türkçesi ile Yüksek Mühendis Mektebi öğrencisi
iken Fenerbahçe’ye katılmıştı. Arif Bey’in
okulu (İstanbul Teknik Üniversitesi’nin öncülü
olan) Yüksek Mühendislik Mektebi, bugün hâlen
üniversite ambleminde kullanılan “arı” figürünü
armasında taşıyordu. Arif Bey’in 1913’te
mezun olduğu bu okulun öğrencileri, Birinci
Dünya Savaşı ve Milli Mücadele döneminde
gönüllü olarak orduya katılacak ve okul 1915 ile
1921 yılları arasında mezun vermeyecektir.
Arif Bey, mezun olduktan hemen sonra “Askeri
Mühendis” sıfatıyla göreve başladı. Dönemin
imar faaliyetlerinin demiryolu inşaatı üzerine
yoğunlaşmasından dolayı hayatının son
6 yılı demiryolu şantiyelerinde geçti. Devlet
arşivlerinde yer alan belgeden edindiğimiz
bilgiye göre, askerlik görevini Birinci Dünya
Savaşı’nda yedek subay olarak yaptı. Bu görevi
de Uzunköprü-Keşan demiryolu inşaatında
yerine getirdi.
Arif Bey’in son görevi, Bağdat Demiryolu Projesi
dâhilinde yer alan Ulukışla-Niğde-Kayseri
hattının inşaatının keşfidir. Arif Bey’in Türk
demiryolları tarihinin en önemli iki projesi
olan Rumeli Demiryolları ve Bağdat Demiryolu
projelerinin ikisinde birden çalıştığını kaydetmeliyiz.
İşte Mühendis Arif Bey, bu demiryolu
hattının Niğde-Kayseri bağlantısını tamamlamak
üzere görevlendirilen heyet ile birlikte
1919 yılının Haziran ayında bölgeye geldi. Hicri
takvimler Ramazan ayını gösteriyordu.
Sporcu ve Mühendis Arif Bey’i bugün ‘Şehit
Arif Bey’ olarak anmamızı neden olan olay, 15
Haziran 1919 Pazar günü gerçekleşti. Ulukışla-Niğde-Kayseri
demiryolu hattının güzergâhında
keşif yapmak için Ereğli’den Bor’a hareket
eden teknik heyet, Ereğli’nin Tahtaköprü
mevkiinde saldırıya uğradı. Mühendis Arif Bey,
göğsüne isabet eden mermi ile hayata gözlerini
yumarken, iki jandarma da yaralandı. Olay
derhal şifreli bir telgrafla Dâhiliye Nezareti’ne
haber verildi.
72 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Spor Tarihi
Telgrafın ardından 18 Haziran 1919’da Konya
Valiliği, Dâhiliye Nezareti’ne olayın detaylarını
anlatan bir dilekçe göndererek saldırganların 5
kişi olduğunu ve kimliklerinin tespit edildiğini
bildirdi. Konya Valiliği, bu kişilerin cezalandırılmalarının
hızlandırılması için savcılığa tebliğ
ettiğini de dilekçesine ekliyordu. 7 Temmuz
1919’da bu defa Niğde Mutasarrıflığı, ismi tespit
edilen 5 kişiden 4’ünün tutuklandığını ve Ereğli’ye
sevk edildiğini Dâhiliye Nezareti’ne haber
verdi. Olayın yarattığı infial ile bölgede artan
huzursuzluğun kontrol altına alındığı ve asayişin
berkemal olduğu da dilekçeye ekleniyordu.
Konya Vilayeti ve Niğde Mutasarrıflığı’nın bu
tarihten sonra Dâhiliye Nezareti ile yazışmalarından
anlaşıldığı üzere, ilk başta tespit edilen
zanlılardan bazıları serbest kalmış, 20 Temmuz
1919 ve 6 Ocak 1920 arasında süren haber trafiğinden
Arif Bey’i şehit eden katillerin Ulukışlalı
İsmail ve iki arkadaşı olduğu anlaşılmıştır.
Soruşturmanın derinleşmesi, zanlıların bazılarının
suçsuz bulunması ve yeni isimlerin katil
olarak tutuklanması, bölgedeki eşkıyalık faaliyetlerinin
varlığına işaret etmektedir. Nitekim
katillerden Ulukışlalı İsmail için arşiv belgelerinde
“önceden beri haydutluğu ile bilinen” notunun
düşülmesi önemlidir.
Arif Bey’in şehit olduğu haberi İstanbul’da duyulduğunda,
spor camiası büyük bir matem havasına
girmiştir. Yaptığımız basın taramalarında Arif
Bey’in cenaze törenine ilişkin bir bilgiye şimdilik
rastlayamadık, ancak Fenerbahçe’nin Kuşdili’ndeki
kulüp binasında yapılan anma ve dini tören
onun sadece Fenerbahçe’nin değil, Türk futbolunun
da kıymetli bir değeri olduğunu ve ne kadar
sevildiğini kanıtlamıştır. Spor Âlemi Dergisi’nin 6
Kasım 1919 tarihli sayısında bu anma töreninin
detaylarına yer verilmiş, sadece arkadaşlarının
değil, İstanbul’un tüm sporcularının onun için
bir araya geldiğini kayda geçirilmiştir.
Arif Bey’in şahadetinin Türk sporu için bir kayıp
olduğu açıktır. Fenerbahçe ise eski başkanı ve
oyuncusunu Türk spor tarihinde şimdiye dek
görülmemiş bir şekilde anarak, onun sarı-lacivert
renkler için ne anlam ifade ettiğini göstermiştir.
Fenerbahçe Futbol Takımı, 21 Kasım 1919
tarihinde İdman Yurdu ile oynadığı maça bile
isteye 10 kişi ile çıkmış, şehit olan arkadaşlarının
değerini hatırlatmış ve yerinin doldurulmayacağını
göstermek istemiştir. Maçın haberini
yapan Spor Âlemi Dergisi, 28 Kasım 1919 tarihli
sayısında Fenerbahçe’nin bu eylemini bir “rasime-i
matem” yani matem töreni olarak okuyucularına
aktarmıştır.
Arif Bey’in şahadetinin spor camiasındaki yankıları
sürerken, bağlı olarak çalıştığı Bayındırlık
Bakanlığı’nın Maliye Bakanlığı ile yaptığı yazışmalar,
hem ailesinin acısını hem de Osmanlı’nın
son döneminde devletin içinde bulunduğu
durumu ortaya koymuştur. Arif Bey, arkasında
anne ve babası ile birlikte küçük kız kardeşini
bırakmış, acılı ailenin mevcut durumu ve gelecekleri,
devletin iki bakanlığı arasında yazışmalara
konu olmuştur.
Yazışmalar, Arif Bey’in 15 Haziran’da şehit olmasından
kısa bir süre sonra, 8 Temmuz 1919’da
başlamıştır. Nafia Nazırı Ahmet Ferit Bey, Maliye
Nazırı Mehmet Tevfik Bey’e yazdığı dilekçede
“Kendisine verilen her vazifeyi hakkıyla yerine
getirmiş, Cihan Harbi’nde yedek subay olarak
görev yapmış Mühendis Arif Bey’in ailesine taziye
niteliğinde bir maaş bağlanmasını ya da bir
kereye mahsus olmak üzere tüm ihtiyaçlarının
giderecek bir meblağ ödenmesini” istemiştir.
Ahmet Ferit Bey’e cevap 20 Eylül 1919’da verilmiş,
Mehmet Tevfik Bey; Arif Bey’in ailesine
maaş bağlanmasına ilişkin Duyun-ı Umumiye
idaresi ile görüştüğünü ve kendilerinin bu maaşın
bağlanması için alınacak Bakanlar Kurulu
kararının Meclis-i Mebusan tarafından onaylanmasını
şart koştuğunu, aksi takdirde bu maaş
için hazinenin mevcut durumunun uygun olmadığını
yazmıştır.
İlkinde istediğini alamayan Ahmet Ferit Bey,
ikinci dilekçesini 16 Kasım 1919’da göndermiş,
bu dilekçede Arif Bey’in ailesinin tek dayanağı
olduğunu, görev esnasında şehit olduğunu
yineledikten sonra, bu aileye yardımda bulunulmaması
hâlinde şu anda görev yapan memurların
fedakârlık hislerinin yok olacağını,
kendilerinin de şehit olması durumunda ailelerinin
mağdur olacağına dair bir hisse kapılacaklarını
dile getirmiştir.
Ahmet Ferit Bey’in bu tespiti ve Arif Bey’in ailesi
için gösterdiği çaba, şüphesiz tarihi değer
taşımaktadır. Ahmet Ferit Bey, ilerleyen yıllarda
TBMM’de I. ve II. Dönem Milletvekilliği yapacak,
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk İçişleri Bakanı görevini
yürütecektir. “Tek” soyadını alacak Ahmet
Ferit Bey, aynı zamanda Türk Ocağı’nın kurucularından
biri olacaktır. Ahmet Ferit Bey’in ikinci
dilekçesinde yer alan önemli bir nokta da “Arif
Bey’in ailesine hazinenin ‘öngörülemeyen masraflar’
için ayırdığı bütçeden (Mesarif-i Gayr-i
Melhuz) maaş bağlanabileceği” yönündeki önerisini
Maliye Bakanı’na iletmesidir.
Dönemin Damat Ferit Hükümeti’nin iki bakanı
arasında gerçekleşen Şehit Arif Bey ailesinin
maaş mücadelesi, Mehmet Tevfik Bey’in 19 Kasım
1919 tarihli cevabı ile sonlanmıştır. Mehmet
Tevfik Bey, mevkidaşının ısrarlı tutumu karşısında
aileye bir meblağ
ödenmesini kabul etmiş,
ancak bunun için ailenin
İstanbul’a gelmesini şart
koşmuştur.
Türk sporu, Birinci Dünya
Savaşı ve Milli Mücadele
yıllarında yüzlerce
şehit vermiştir. Bugün
ülkemizin her tarafındaki
sahalarda, salonlarda
spor yapılabiliyorsa; her
kulüpten, her okuldan,
her semtten sporcular, canından
vazgeçen o kahramanlar
sayesindedir.
Fenerbahçe özelinde ise
sancılı kuruluş yıllarının
hemen ardından takıma ilk şampiyonluğu sahada
formasıyla, başkanlık koltuğunda ise elinde
kalemiyle kazandıran Şehit Arif Bey’in çok ayrı
bir yeri vardır. Devlet arşivlerinde yer alan belgelerde,
bu yazı aracılığı ile gün yüzüne çıkan
detaylar, Millî Mücadele ateşinin yakıldığı günlerde
Osmanlı Devleti’nin durumunu gözler önüne
sermiş, bir şehidin arkasında bıraktığı acılı ailenin
“perişan olmaması” için Türk milliyetçiliğinin
önemli ismi, büyük devlet adamı Ahmet Ferit
Tek’in çabasını Fenerbahçe tarihine kazımıştır.
Arif Bey’in takım arkadaşı Bedri Gürsoy’un da
dediği gibi; “Şurası muhakkaktır ki Türk futbol
tarihinde Arif’in kudretli hatırası, pırıl pırıl parlayan
tunçtan yapılmış bir abide halinde ebediyen
yaşayacaktır.”
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 73
Sağlık
Obezite kanser
riskini artırıyor!
PROF. DR. KÖKSAL BİLGEN
Bayındır İçerenköy Hastanesi
Genel Cerrahi Bölüm Başkanı
Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine
göre, yaklaşık 2 milyar yetişkin
obezite ile yaşamını sürdürürken,
ülkemizde ise obez bireylerin oranı
yüzde 22’lere ulaşmış durumda
bulunuyor. Birçok önemli hastalığa
neden olan obezite, her yıl 4
milyondan fazla bireyin hayatını
kaybetmesine yol açıyor.
Obezite, normalden çok fazla kilo alımına sebep
olan, vücutta sağlığı tehdit edecek düzeyde
yağ birikmesidir ve günümüzde çok yaygın
bir halk sağlığı problemidir. Obezite; metabolik
sendrom ve insulin direnci, tip 2 diyabet, kolesterol
ve lipid yüksekliği, koroner arter hastalığı,
hipertansiyon, kalp yetmezliği, uyku apnesi ve
uyku bozuklukları, solunum bozuklukları, gastroözofageal
reflü, polikistik over sendromu ve
kısırlık, adet düzensizlikleri, osteoartrit başta
olmak üzere kemik ve eklem problemleri, varis,
beyin kanaması, felç, safra kesesi taşları gibi
bir dizi sağlık sorununa neden olabilir. Ayrıca
meme, kalın bağırsak ve prostat kanseri gibi
bazı kanserler, obez kişilerde daha yaygındır.
Ancak obezite, aynı zamanda sigara kullanımından
sonra ikinci en ‘önlenebilir’ ölüm nedenidir.
OBEZİTE DERECESİ NASIL
BELİRLENİR?
Obezitenin sınıflandırılmasında en yaygın kullanılan
ölçüt, vücut kitle indeksidir. Vücut kitle
indeksi; kilogram olarak ağırlığın, metre cinsinden
boy uzunluğunun karesine bölünmesiyle
elde edilir. Tıbbi sınıflamada vücut kitle indeksi
18.5-25 kg/m² arasında olanlar normal kilolu, 25-
30 kg/m² arasında olanlar kilolu, 30-40 kg/m²
arasında olanlar obez, 40 kg/m²’nin üzerinde
olanlar ise morbid obez olarak adlandırılır.
OBEZİTE CERRAHİSİ İÇİN
KİMLER UYGUNDUR?
Morbid obezite ameliyatlarından hangi hastaların
yarar göreceği, bu ameliyatların kimlere yapılması
ve yapılmaması gerektiği bilimsel olarak
nettir. Vücut kitle indeksi 40 kg/m2’nin üzerinde
olan hastalar, en uygun hasta grubunu oluşturur.
Vücut kitle indeksi 35-40 kg/m2 arasında olan
ve obezitenin yol açtığı diyabet, hipertansiyon,
uyku apnesi gibi ek hastalıklara sahip olanlar
da obezite cerrahisinden önemli ölçüde fayda
görür. Morbid obezite ameliyatlarının yapılması
için hastaların daha önce diyet yapmayı denemiş
olması da önemlidir. Ayrıca ameliyat adayı olan
hastanın ruhsal açıdan iyi durumda olması, ameliyattan
sonra kurallara uyabilecek sosyal ve ruhsal
iyilik hâli ve bu ameliyat için motive olmuş
olması da istenilen özelliklerdir.
OBEZİTE CERRAHİSİ TİPLERİ
Morbid obezitenin cerrahi tedavisinde yapılan
ameliyatlar, kısıtlayıcı ameliyatlar ve hem kısıtlayıcı
hem de besin maddelerinin emilimini engelleyen
ameliyatlar olarak ikiye ayrılır. Kısıtlayıcı
ameliyatlar, tüketilen besin miktarını azaltmayı
hedeflerken, emilimi engelleyen ameliyatlar ile
tüketilen besin maddelerinin emilmesi azaltılarak
kilo kaybı amaçlanır. Bu ameliyatların tamamı
laparoskopik (kapalı) yöntemle yapılır.
TÜP MİDE AMELİYATI
Günümüzde en sık kullanılan kısıtlayıcı ameliyat,
tüp mide ameliyatı olarak bilinen ‘sleeve
gastrektomi’ ameliyatıdır. Bu ameliyatta amaç
midenin ‘fundus ve korpus’ adı verilen geniş
kesiminin çıkarılarak, tüm midenin ince bir tüp
hâline getirilmesidir. Böylece hasta, ameliyat
öncesine göre çok daha az besin maddesi tüketebilecek
hâle gelir. En önemli avantajlarından
birisi, midenin çıkartılan kısmından salgılanan
açlık hormonu düzeylerinin azalmasıdır. Açlık
hormonunun azalması ile hasta, ameliyat sonrasında
çok daha erken doygunluk hissetmeye
başlar. Bu da tüp mide ameliyatından sonra besin
alımının azalmasına katkıda bulunan önemli
bir faktördür. Laparoskopik tüp mide ameliyatının
önemli bir diğer avantajı, anatomik olarak
mide-on iki parmak bağırsağı-ince bağırsak
devamlılığını bozmamasıdır. Üstelik aşırı obez
hastalarda, daha sonra gerekirse emilim engelleyici
ameliyatların eklenmesine izin verir.
EMİLİM ENGELLEYİCİ AMELİYATLAR
En yaygın kullanılan emilim engelleyici ameliyat,
‘gastrik bypass’ (roux-en-y bypass ve mini
gastrik bypass) ameliyatıdır. Bunun dışında
‘duodenal switch’ ameliyatı da yapılır. Emilimi
engelleyen ameliyatların temel mantığı, hem
besin tüketimini kısıtlamak hem de tüketilen
besin maddelerinin emilimini engellemek için
ince bağırsağın içinden yiyecek geçen ve emilim
yapılan miktarını azaltmaktır. Bu ameliyatların
çeşitli farklı uygulamaları olabilir. Tüm emilimi
engelleyici ameliyatlar, mide-on iki parmak
bağırsağı-ince bağırsak devamlılığını bozarak
anatomiyi değiştirir ve teknik olarak kompleks
ameliyatlardır. Emilim bozucu ameliyatlardan
sonra genellikle hastanın uzun süreli vitamin ve
eser element desteği kullanması gerekir. Hastanın
obezite ameliyatına ihtiyaç duyup duymadığına
ve hangi ameliyatın en uygun seçenek
olduğuna, bu ameliyatlarda uzmanlaşmış genel
cerrahi uzmanı ile endokrinoloji ve metabolizma
hastalıkları uzmanı tarafından ayrıntılı bir
şekilde incelenerek karar verilmelidir.
74 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Sağlık
Ameliyatsız
damar yumağı
tedavisinde
risk azalıyor
Medicana Ataşehir Hastanesi’nden Girişimsel
Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Burçak Gümüş, doğuştan
var olan ve zamanla büyüyen damar
yumakları ile ilgili bilinmesi gerekenleri anlatarak,
tedavi yollarına ilişkin değerlendirmelerde
bulundu. Prof. Dr. Gümüş; “Normal dolaşım
sistemi seyrinde atar damarlar, besleyecekleri
organa kadar kanı götürdükten sonra kılcal damarlar
düzeyinde bırakır ve sonrasında toplardamarlar,
dokulardan gelen kanı alarak tekrar
kalbe götürürler. Bu aşamadaki herhangi bir
düzeyde atardamarlar ve toplardamarlar arasında
olmaması gereken bağlantılar ve genişlemelerin
meydana gelmesi, damar yumaklarının
oluşmasına yol açmaktadır” diye konuştu.
PROF. DR. BURÇAK GÜMÜŞ
Medicana Ataşehir Hastanesi
Girişimsel Radyoloji Uzmanı
“ESKİDEN UZUVLARDA
İŞLEV KAYBI GELİŞEBİLİYORDU”
Girişimsel Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Burçak
Gümüş; “Damar yumaklarının çoğu doğuştan
var olmakta ve zamanla büyümektedir. Bazı
hastalarda bu tür lezyonların ortaya çıkışında
travma hikâyesi olabilir. Yerleştiği organa ve
bölgeye göre işlev bozukluklarına yol açabilmektedir.
Kol ve bacaklarda yerleştiğinde renk
değişikliklerine, şişliklere, hareket kısıtlılıklarına,
kozmetik problemlere yol açabilmektedir.
İleri dönemlerde yeterli kan gitmesini engelleyerek,
çeşitli düzeylerde yara ve kangren oluşumuna
ve uzuv kaybına yol açabilmektedir.
Tanıda ilk olarak ultrason kullanılmakta, ancak
ikinci basamakta MR ve anjiografi gibi tetkikler
ile damar yumaklarının tipleri ve uzanımları
belirlenmekte. Bu hastalıkların tedavisinde
eskiden cerrahi olarak çıkarılma uygulanmaktaydı
ama çoğu hastada tam olarak çıkarılma
mümkün olamamakta ve damar yumakları yanında
normal dokunun da çıkarılması gerekliliği
nedeniyle komplikasyon riski artmakta,
uzuvlarda işlev kaybı gelişebilmektedir. Ayrıca
çok kanlanan damar yumaklarında, kanama
cerrahi olarak kontrol edilememektedir” ifadelerini
kullandı.
“İŞLEMLERDE CERRAHİ KESİLER GİBİ
BÜYÜK KESİLER KULLANILMIYOR”
Girişimsel radyoloji ile bu hastalıkların tedavisinde
cerrahi kesiler olmadan, yine kapalı
anjiografik yöntemlerle anormal bağlantıları
kapatacak embolizan denilen tıkayıcı maddeler
(sıvı kapatıcılar, sarmal kapatıcılar) kullanıldığını
söyleyen Prof. Dr. Gümüş, “Bazı vakalarda
bu tür damar yumaklarının tedavileri çoklu seanslarla
mümkün olabiliyor. Bu tür hastalıkların
tedavileri, başka bölümlerin katılımıyla multidisipliner
bir şekilde yapılıyor. Tedaviler, herhangi
bir kesi olmaksızın iğne deliğinden görüntüleme
kılavuzluğunda gerçekleştirilebiliyor. Tedavilerin
çoğu genel anesteziye gerek kalmaksızın
uygulanabiliyor. Hasta konforu sedasyon ile
maksimumda tutulmaya çalışılıyor. Çoğu işlemde
hasta aynı gün eve gönderilebiliyor ve ameliyata
kıyasla daha az risk taşıyor. Normal yaşama
ve çalışma hayatına dönüş süresi çok daha kısa
oluyor” dedi.
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 75
Sağlık
Saç ekiminde başarının
5 SIRRI
UZMAN BİR DOKTOR VE KLİNİK SEÇİN
Saç ekimi için gerek ülkemize yurt dışından gelenler gerek ise
yurt içinde saç ekimi düşünenler, klinik araştırmasını çoğunlukla
internet üzerinden yapıyor. İnternette yapılan araştırmalarda
da görseller ve yazılanlar üzerinden bir karara varılıyor. Oysa klinik
seçiminde bakılacak ana kriter, operasyonu yapacak kişinin
hekim olmasıdır. Ne yazık ki günümüzde pek çok klinik hekimlerle
değil, teknisyenlerle saç ekimi yapıyor. Onun için hastaların
kendilerine saç ekimi yapacak kişinin hekim olduğundan mutlaka
emin olmaları, içlerinde en ufak bir şüphe varsa diploma
istemeleri gerekiyor. Bunun yanı sıra klinikte daha önce işlem
yaptıran hasta yorumlarının da yol gösterici olduğunu unutmamak
önemli.
GERÇEKÇİ BEKLENTİYE GİRİN,
VAATLERE KANMAYIN
Bazı hastalar, saç ekimi operasyonunu ‘yoktan var etmek’ gibi
düşünüp, aşırı bir beklenti içine girerler. Kendilerine anlatılan
gerçekleri duymak istemezler ve sonunda mutsuz olurlar. Bu
nedenle, ilk başta beklentilerinizi gerçekçi bir temele oturtmanız
gerekiyor ki sonradan mutsuz olmayın. Burada bazı kliniklerin
hasta beklentilerini de geçerek, hep daha fazlasını vaat
ettiklerini de hatırlatmalıyım. Oysa saç ekiminde sonuçların
Aynaya baktığınızda yüzünüz gülüyorsa, saç ekiminiz başarıya
ulaşmış demektir. Yüz güldüren saç ekimini gerçekleştirmek
kolay mı? Kurduğunuz hayallerin sükuta uğramaması için saç
ekimi adımını atmadan önce sizleri nelerin beklediğini iyi bilmeniz
gerekiyor.
10 yıldır Türkiye’de ve dünyada görsel estetikte doğal görünümü
yakalayabilecek saç ekimi konusunda çalışmalar yürüten
Smile Hair Clinic Kurucu Ortağı Dr. Mehmet Erdoğan, saç ekiminde
başarı faktörlerini anlattı:
Dr. Mehmet Erdoğan
76 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Sağlık
görülmesi zaman alır. Aylarca bekleyen hasta, vaat edilen sonucu
göremeyince yine mutsuz olur. Bunun önüne geçmek için
hastaların kendi saç kayıplarıyla ilgili bilgilenmesi, araştırma
yapması, geçmiş örnekleri incelemesi, yanıltıcı bilgilere karşı
kalkan görevi görür.
UYGUN BİR ADAY MISINIZ?
Fue saç ekimi, her saç dökülme tipinin çaresi değildir. Bu nedenle,
saç ekimi yaptırmak isteyen kişinin aile hikâyesinin ve
ayrıntılı tıbbi geçmişinin hekim tarafından detaylı bir şekilde
incelenmesi, başarılı bir sonuç için etkilidir. Bazı hastalıklar da
yapılan saç ekiminin sonucunu doğrudan olumsuz etkiler. Hekimin
gerekli gördüğü takdirde ek tetkikler istemesi ve saç ekimine
uygun olup olmadığınızı belirlemesi gerekir.
DOĞRU PLANLAMA, DOĞRU SONUÇ
Saç ekiminde güzel ve doğal bir sonuç elde etmek için belirli bir
yoğunluğa ulaşmak şarttır. Planlama aşamasında hastanın ısrarı
ya da doktorun yanlış hesabıyla ekim yapılacak yüzey alanının
gerekenden düşük yoğunluğa sebep olacak şekilde geniş olarak
belirlenmesi, ne hastayı ne de hekimi mutlu eder. Bu nedenle,
işlem yapılacak alanla ilgili doğru bir planlama yapılması bizi de
doğru sonuca ulaştırır.
OPERASYON KADAR ÖNEMLİ: BAKIM DÖNEMİ
Fue saç ekiminden sonraki bir aylık dönem, en az işlemin kendisi
kadar önemlidir. İyi bir saç ekimi kliniği, hastalarını bakım
dönemiyle ilgili detaylı bir şekilde bilgilendirir. Biz de hastalarımızı
operasyon öncesinde olduğu gibi sonrası dönemiyle
ilgili de bilgilendiriyoruz ve süreçlerini takip ediyoruz. Yıkama
işleminin nasıl yapılması gerektiğini tüm ayrıntılarıyla aktarıyor,
yolunda gitmeyen en ufak bir şeyde yanlarında oluyoruz. Bakım
döneminde hayata geçirilen uygulamalar, başarılı bir saç ekimini
destekler.
Kliniğin
son hastalarından
Mara Cousin ve
Dr. Mehmet Erdoğan...
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 77
Renan Bilek
İstanbul’un
ruhu kalmadı
Selda Alkor ile
Yeşilçam ve eski
İstanbul üzerine...
Life Magazin
Selda Alkor ile
Yeşilçam ve eski İstanbul üzerine...
PINAR BALTACI
Türk sinemasının duayenlerinden usta oyuncu
Selda Alkor ile nostaljik bir söyleşide buluştuk.
Hem Yeşilçam’ı hem de eski İstanbul’u büyük
bir özlemle anan Alkor, Kadıköylülere özel açıklamalarda
bulundu.
Selda Hanım, geçtiğimiz aylarda
yönetmen Mehmet Tığlı’nın kısa filminde
sizi izleme olanağı buldum. Oldukça
güçlü bir senaryoda sizi izlemek çok
keyifliydi. Nasıl anlatırsınız filmi? Bu tarz
yapımlarda rol almak neden önemli?
Evet, sevgili Mehmet Tığlı ile bir kısa film yapmıştım.
Ondan önce yine Nurdan Tekeoğlu yönetimindeki
“İki Yaka Yarım Aşk” isimli filmde
rol aldım. Sonra yine “İki Gün” isimli bir kısa film
yaptım. Kısa filmlerde rol almak çok keyifli ve
önemli, çünkü kısa filmler uzun metrajların temelini
oluşturuyor. Neticede koskoca bir senaryoyu
kısacık bir zaman diliminden anlatmak
tabii ki kolay değil. Bunda başarılı olmuş bir yönetmen
de ilerideki çalışmalarında muhakkak
başarılı olur diye düşünüyorum.
Ben kısa filmlerde rol almaya devam ediyorum.
En son yine senaryosunu çok sevdiğim bir kısa
filmde rol aldım. İsmi “Radyodaki Şarkılar”, o da
aynı Mehmet Tığlı’nın hikâyesi gibi çok özeldi.
Genç ve bu işe gönül vermiş insanlara kısa filmlerle
destek olmak beni çok mutlu ediyor. Zaten
artık bu yaş ve zamandan sonra bizim görevimiz
gençlere destek olmak ve bu işe gönül vermiş
insanların yanında olmaktır.
Sosyal medyanızda sık sık geçmiş
dönem filmlerinizden nostaljik
kareleri paylaşıyorsunuz. O yıllara
özleminizden bahseder misiniz?
Evet, yeri geldiği zaman sosyal medyamda nostaljik
karelerimi paylaşıyorum. Ve evet, o yıllara
gidip, biraz da olsa özlemimi gideriyorum. Tabii
ki yıllarınızı vermişsiniz bu işe. 1965 senesinden
beri bu işin içerisindeyim. Bir sürü film, hikâye
ve bütün bunları paylaştığım çok önemli isimler...
O insanlarla yaşadığım anlar ve günler ne
güzeldi. İyi ki işin içinde olmuş ve gönül vermişim
diyorum. İyi ki bu zamana kadar da bu işi
bırakmamışım.
O zamanlar çok farklı senaryolar ve anlatımlarla
insanların karşısına çıkıyorduk ve yaptığımız
her film, Türk insanını son derece ilgilendiriyordu.
Hatta onların da içinde bulunma arzusunu
köpürtüyordu. Bence o yılların insanlarından
hepsi, herhangi bir jönün yerinde olmayı arzu
etmiştir. Herkes orada olmak isterdi. Bizler de
birbirimize karşı çok kibar davranır ve severdik.
Zaten hemen hemen bütün zamanımız, o filmde
birlikte oynadığımız kişiyle geçerdi. Öyle ya
sabahın erken saatlerinde bir araya gelir, akşama
hatta gece saatlerine kadar birlikte olurduk
80 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Life Magazin
ve büyük bir keyifle çalışırdık. O yıllara gitmek
artık mümkün değil. Teknolojiyle farklı kolaylıklar
oluştu, sinema başka bir noktaya geldi ama
ben yine de Yeşilçam döneminin güzelliğini özlerim.
Bu sebeple de ara sıra paylaşırım.
İlk gençlik zamanlarınızda ‘Ses’
mecmuasının açtığı yarışmada birinci
olmanızın ardından oyunculuk
yolculuğunuz başlıyor. Bu süreçlerdeki
anılarınızı dinleyebilir miyiz?
Ses mecmuasının birincisi olmam, hayatım açısından
bir dönüm noktasıydı. Ses mecmuası, çıkan
en güzel magazin dergisiydi ve çok farklıydı.
Benim dönemimde de Yazı İşleri Müdürü Çetin
Emeç’ti. İlk elemede seçildiğimi haber verdiklerinde
çok heyecanlandım. Benim orada olmam
bir hayal gibi geldi, çünkü hiçbir zaman böyle
görsel işlerde olmak gibi bir düşüncem yoktu.
Hatta aklımın köşesinden dahi geçmezdi. Fakat,
Ses mecmuasının birincisi olarak bir anda
kapak yıldızı olmak da benim için bir onurdu.
Zaten hemen ardından da oyunculuk dönemi
başladı. Tüm bunlar, yaşım küçük olduğu için
korkutucuydu aslında. Neyse ki bütün bu heyecanlar,
bana çok büyük güzellikler getirdi ve
ben bir rüyaya daldım. Öyle güzel bir rüya ki
hâlâ uyanmaya niyetim yok.
Sizi farklı rollerde izledik ve hepsi bizim
için apayrı duygularla yüklü. Peki ya
sizin için? “Şu rolün ve filmin yeri bende
ayrıdır” diyeceğiniz bir projeniz var mı?
Rollerimde farklılık yaratmayı her zaman istedim.
Kolay değil, çünkü 100’e yakın filmim var
ve hepsi belli hikâyeler içeriyor. Bu belli hikâyeleri
hiçbir zaman aynı kalıpta oynamak istemedim
ve kendime göre yapabileceğim kadar
değişiklikler yapmaya çalıştım. Tüm o roller
benim çocuğum gibidir. Aralarında tercih yapmam
çok zor ama hikâyesini çok beğendiğim;
“Buzlar Çözülmeden”, “Senede Bir Gün”, “Boğaziçi
Şarkısı”, “Elveda” gibi filmleri ayrı severdim.
Ancak yine de saymayı sürdürürsem, hepsini
tek tek söyleyebilirim sanırım. Sonra diziler
geldi. Bütün Türkiye’nin büyük bir keyifle izlediği
çok özel dizilerdi. Bu sebeple, kendimi çok
şanslı hissediyorum. Tabii “Kartallar Yüksek
Uçar” gibi bütün Türkiye’yi yerinden oynatan
bir dizide hanım ağa karakterini ortaya çıkarmak,
benim için gerçekten çok farklı ve güzeldi.
Bu dizide oynamış olmaktan çok mutlu oldum.
Sizi “Kartallar Yüksek Uçar” dizisinden
bu yana sık sık hanım ağa rollerinde de
görüyoruz. Siz bu benzer rollerin art
arda gelmesini nasıl yorumlarsınız?
Biraz evvel de söylediğim gibi dizi dönemi başladı,
“Kartallar Yüksek Uçar” dizisiyle tüm Türkiye yerinden
oynadı ve hanım ağa karakteri ortaya çıktı.
Çok özel bir projeydi ve çok özel insanlarla, rejiyle
çalışma imkânı buldum. Allah rahmet eylesin demek
bana çok kötü geliyor ama hepsini kaybettik.
Mesela, Sadri ağabey yok artık! Allah’tan çocuklar
yaşıyorlar. Kısacası, güzel bir işti. Attila İlhan gibi
bir ustanın yazdığı senaryo zaten kötü olamazdı,
biz de bunun keyfini hâlâ çıkarıyoruz.
Biraz da İstanbul’u sormak isterim.
Nerede yaşıyor ve en çok nerelerde vakit
geçirmekten hoşlanıyorsunuz? Eski ve
yeni İstanbul’u da sormak isterim. Tabii
bir de Kadıköy’ü…
Ahh İstanbul ahh… Ben Levent’te yaşıyorum
uzun süredir. Daha gençlik dönemlerimde de
Teşvikiye’de yaşadım. İstanbul’u ve o dönemlerini
hatırlıyorum, hatırlıyorum ama şimdiki
İstanbul’u görünce ne diyeceğimi bilemiyorum.
Ben bugünün İstanbul’unda araba bile
kullanamıyorum. Nereye, nasıl gideceğimi
bilemiyorum ve hatta gittiğim yerlere asla vaktinde
ulaşamıyorum. İstanbul çok başka oldu.
İçimden sürekli “Bu şehir o eski İstanbul mu?”
diye geçiriyorum. Bunda tabii birtakım göçler
almasının payı da var. Tabii ki göç alacak, ancak
her gelen kendi yöresinin geleneklerini
İstanbul’da yaşatınca, böyle bir sonuç çıkıyor
ortaya. Çok sevdiğimiz Anadolu’muzun çok
müstesna isimlerini her yerde görüyorum ve
biraz önce de dediğim gibi “Burası İstanbul
mu?” diye düşünüyorum. Nerede o eski İstanbullular?
Hiçbiri kalmadı gibi geliyor bana.
Eski İstanbul; simidiyle, çayıyla, her şeyi ile
güzeldi. Ancak ne yazık ki artık o güzellikleri
bulmak mümkün değil. Birtakım şeyleri maalesef
kaybettik. Özellikle sevgiyi, saygıyı, gelenek
ve göreneklerimizi kaybettik. Mesela, bir
eve taşınıp yıllarca oturuyorsunuz ama kapı
komşunuzu tanımıyorsunuz.
Ben Üsküdar’ı çok severdim ama çok yaşamadım
o yakada. Kadıköy de bildiğim bir yer tabii
ki. Özellikle ben Kadıköy’deki belediye binasını
çok severdim. Ne oldu ona bilmiyorum. Uzun
süredir de ayrı kaldım Kadıköy’den. Ancak hep
Avrupa yakasında yaşadığım için Anadolu yakasında
yaşayamazmışım gibi geliyor bana. Açıkçası,
geldiğimde yolu bile kaybediyorum. Yine
de hâlâ Kadıköy’de tramvayın olması güzel, bu
bana eski İstanbul’u hatırlatıyor. Söylediğim gibi
ben hâlâ eski İstanbul’u çok özlüyorum. Hani
nerede o yeşil tepeler? Her taraf bina oldu. Sahiden
bu kadar çok binada oturan insan var mı
İstanbul’da! Siz bana İstanbul dediğiniz zaman
benim aklıma hemen yaşadığımız eski İstanbul
geliyor. Emirgan’a gidip, Çınaraltı’nda bir çay
bile içemiyoruz.
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 81
Life Magazin
Renan Bilek:
İstanbul’un
ruhu kalmadı
PINAR BALTACI
FOTOĞRAFLAR: BATUHAN KARAMAN
Hem oyuncu hem de müzisyen Renan Bilek…
Ortaoyuncular’da başlayan kariyerine televizyon
ve sinemayla devam etmiş, ancak müzik
hep hayatında bir yerlerde olmuş. Röportajımız
hem sanatın birbirini besleyen sanat dallarına
dokundu, hem de eski İstanbullu Renan Bilek’in
kent analizlerine. Keyifli okumalar...
Renan Bey, öncelikle bugünlerde neler
yapıyorsunuz? Uzun soluklu pandemi
sürecinin ardından hayatınızda ne gibi
değişiklikler oldu?
Benim işim oyunculuk ve müzisyenlik. Fırsatlar
el verdiği ölçüde devam ediyorum. Yeni sezon
görüşme ve senaryo incelemeleri dışında Neşet
Ertaş ustanın hayatının anlatıldığı sinema filminin
çekimlerine gidip geliyorum. Bir diğer yandan,
gazetecilik yüksek lisansı yapmış olan bir iletişim
fakültesi mezunu olmama karşın resmi olarak
eğitimini aldığım işlerle pek ilgilenmiyorum ne zamandır.
Bir dönem gazete ve dergi yazılarım oldu
ama uzun süredir yapmıyorum. Yine de henüz
ne şekilde değerlendireceğime karar vermesem
de yazmayı bıraktığım söylenemez.
Sanırım pandemi süreci nedeniyle hayatımdaki
en önemli değişiklik, dizi ve film oyuncularının
bir araya geldiği 13 yıllık birliğimiz Sinema
Oyuncuları Meslek Birliği - BİROY’un başkanlığına
gelmiş olmam. Pandemide bizler sahneye
çıkamaz, müzik yapamaz, oyun oynayamaz bir
hâldeyken, eski oynadığımız dizilerin tekrar
ve tekrar televizyonlarda yayınlanıp, hakkımız
olan telif bedellerinin ise hâlen ödenmiyor olmasına
artık sabrımın kalmadığını fark ettim.
Siz hem oyunculukta hem de müzik
alanındaki üretimlerinizle bilinen bir
isim olarak, bu iki alanın hayatınızdaki
yerini nasıl anlatırsınız? Müzik ve
oyunculuk birbirini besliyor mu?
Beslemez mi? Genel olarak böyle bir bağ vardır
bu iki sanat dalı arasında. Hatta eğer sahneden,
tiyatrodan konuşuyorsak, buna dansı da eklemek
yanlış olmayacaktır. Fakat benim özelimde,
oyunculuk ve müzik iç içe bir hâlde, sahne üzerinde
benim kendimi ifade biçimim oldu diyebilirim.
Hatta yaklaşık 10 senedir sadece tek kişilik
gösteriler yaptığımı düşünürsek, oyunculukla
desteklenen konserler ya da müzikle desteklenen
oyunlardan, ikisinin birlikte harmanlandığı,
hemhâl olduğu interaktif bir hikâye anlatıcılığı
hâline dönüştü benim sahne maceram.
Oyunculuk demişken, bir dönem yer
aldığınız Ortaoyuncular’ı sormadan
edemeyeceğim. Bu deneyimin mesleki
hayatınıza katkıları ne oldu?
Ortaoyuncular bana katkıda bulunan bir yer
değil, okulumdur. Katkı ne demek? Tiyatro için
beni var eden yerdir. Ortaoyuncular’daki dostlarım,
ağabeylerim, ustalarım, hayatımda önemli
yerleri olan, o kadar önemli ve değerli insanlar
ki. Düşünsenize, ustam zaten Ferhan Şensoy.
Bir öğrencinin birçok hocası olur ama bir ustası
olur. Bu anlamda Ferhan Şensoy benim ustamdır.
Ben o ekolden geliyorum. Zaman içerisinde
farklı açılımlardan beslenerek yelpazemi genişletmem
başka bir şey ama benim ekolüm,
yuvam Ferhan Şensoy ve Ortaoyuncular’dır.
Ferhan Usta sayesinde ben Erol Günaydın’la,
Münir Özkul’la, Baykal Kent’le, Rasim Öztekin’le
aynı sahneyi paylaşma şansı yakaladım. Genç
bir oyuncu için ne büyük şans. Hepsi bir şekilde
hocam olmuş. Daha ne olsun?
82 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Life Magazin
Sizi dönem dizilerinde de sık
sık gördük. Ülkemizdeki dönem
dizilerinin başarılarına dair gözlem ve
yorumlarınızı alabilir miyiz?
Müthiş bir şey tabi, çok ciddiyim bu konuda.
Olağanüstü işler yapılıyor bizim ülkemizde.
Hatta o kadar fazla iyi yapılıyor ki, bu insanüstü
çaba ve beceriyi maalesef sermaye doğal sanıyor.
İş artık hadsizlik noktasında saygısız bir
şekilde normal karşılamaya kadar gitti. Oysa 5
günde 120-150 dakika arası bir ürün! Sinemada
olsa, salon sahibi bile 105-110 dakika olsun ister,
hem daha fazla seans hem de büfenin daha
fazla iş yapması için. Ancak televizyon, doymak
bilmeyen obur bir sektör... Reklamlar ve özetle
4 küsur saat sürmek ne demek yahu? Ve tüm
bunlar 5 günde hazırlanıyor. Gerçekten deli olmak
lazım...
Özellikle yurt dışında çok ciddi bir potansiyel
var. Ciddi anlamda alıcıları var bizim dizilerimizin.
Oyuncular olarak hâlâ hakkımız olmasına
karşın ülkemizde gasp edilen teliflerimizi biz
yurt dışından alıyoruz. Ne var ki her şeyde olduğu
gibi işlerin birbirine benzemeye başlaması,
en önemli iki tehlikeden biri. Diğeri de hikâyeyi
yani senaryoyu hafife almak. Oysa senaryo
çok önemli... İyi bir hikâyen yoksa, akıllıca bir
dramatik yapı kurmadıysan; en ünlü, en güzel,
en fiyakalı oyuncular dahi kurtaramaz eseri.
Senaryo çok önemli, senarist de tabi. Ne yazık
ki yapımcıyı bırak, neden-sonuç ikilisinin temel
taşı dramaturjiyi bilmeyen senaristler bile var.
Dönem söz konusu olduğunda da plato ortamı
ve sanat yönetmeni de işi vezir eden unsurlardan.
Açıkçası, kanımca son 10 yılda harika sanat
yönetmenleri kazandı sektör. Nefis işler çıkartanlar
var.
Beşiktaş’ta doğmuş, Galatasaray
Lisesi’nde okumuş biri olarak
İstanbul’un bugünlerini nasıl
anlatırsınız?
Buna İstanbul Üniversitesi nedeniyle Beyazıt,
Süleymaniye, Eminönü gibi eski İstanbul’u da
ekleyelim bence, çünkü erken farkındalığa
varmış bir gençtim öğrencilik yıllarımda. Yaşadığım,
zaman geçirdiğim yerlerde, adım attığım
sokaklar ve girip çıktığım binalar ve mekânlarda
vaktiyle neler yaşandığını, kimlerin girip çıktığını
hayal etmek önemli bir oyun, hatta keyif
sebebiydi benim için. Fakat artık bambaşka
bir kentten bahsetmek durumundayız. Bizim
kuşak, İstanbul’un “şehir”den “büyükşehir”e
geçişini yaşayan kuşaktı. Bir değişimin içindeydik
ama yetişebiliyor ve artısı eksisiyle tartışıp,
değerlendirebiliyorduk. Şimdiyse İstanbul artık
bir megakent, bir dünya şehri. New York gibi,
Paris gibi, Londra gibi... Nerde başlayıp, nerde
bittiği belli olmayan... Planlı bir gelecek hazırlanmadığından
ruhu da kalmadı neredeyse
artık. İstanbul Boğazı’na da halel gelirse tamamen
bitecek ve hiçbir karakteri kalmayacak bir
megakent. Özelliğini, ruhunu yitirip, vasatlaşma
tehlikesiyle karşı karşıya kalan...
Boğaz neden önemli? Önemli, çünkü İstanbul’u
var edenin aslında dikkat ederseniz İstanbul
Boğazı olduğunu görürsünüz. Boğaz sürekli
dirsekler hâlinde koylar oluşturur Karadeniz
ve Marmara arasında. Koy koydur Boğaz. Ve
her koyda da bir küçük köy oluşmuştur aslında.
Koy koy Boğaz ve köy köy İstanbul... Her köyde
deniz kenarında balıkçı sandalları için çekçek
ya da iskeleler, eskilerde mutlaka bir meyhane...
Yerine göre kilise ya da cami, hatta bazen ikisi
birden... Ve belki de bir koca çınar ağacı çevresine
yerleşmiş bir çay bahçesi… İstanbul’un eski
dokusu... Eskiden köyden kente göçte kentlileşmenin
simgesiydi İstanbul. “Bundan başka
İstanbul yok!” cümlesi, kentlileşme ve modernite
beklentisinin edep ve adapla bezenmiş ifadesiydi.
Şimdi kim, kime kuracak bu cümleyi?
İstanbulluluk nedir artık? Nasıl tanımlayacağız?
İstanbul Türkçesi diye bir kavram vardı eskiden.
Şimdi? Nasıl ifade edeceğiz bunu? Sanırım
bir söyleyip, bin ah işittiniz. Bu soru sanırım benim
için başlı başına bir makale konusu.
Kadıköy’ün genel İstanbul tablosundaki
farkı nedir sizce? Günümüzde özellikle
gençler arasında bir hayli popüler olan
Kadıköy’ü siz nasıl anlatırsınız?
Bir ikilem yaşadığımı itiraf etmeliyim. Ülkenin
genel anlamdaki yozlaşma ve çürümesinden
her kurum, her yapı ve tabi ki her birey de maalesef
üzerine düşen payı alıyor. Buna rağmen
İstanbul’da birkaç ilçe var ki tarihi birikimleri ve
misyonlarıyla bu negatif değişimi en azından
yavaşlatmayı becerebiliyorlar. Kadıköy, kanımca
bu direnişçi ilçeler arasında en özellikli ilçe.
Kadıköy dendiğinde çoğu zaman akla gelen
iskeleden stada kadarki, Boğa Heykeli çevresindeki
yaklaşık 2 km yarıçapındaki bir alandır.
Oysa Üsküdar, Ataşehir, Maltepe sınırlarındaki
ve sahil boyunca devam eden mahalleleri düşündüğümüzde,
son derece renkli ve kültürel
zenginliği olan bir ilçedir Kadıköy.
Bir ucundan bir ucuna 7 istasyonu olan Kadıköy’ün,
kimi küçük uzak kalmalar haricinde
ben de yaklaşık 40 yıldır çeşitli mahallelerinde
yaşadım. Hâlen de Bostancı’dayım. Merkezde
Barlar Sokağı olarak adlandırılan bölgede yaşamanın
çok zor olduğunu düşünüyorum ama
uzun süre Beyoğlu sınırları içerisinde hayatını
sürdüren birçok alternatif tiyatro topluluğu,
artık Kadıköy sınırları içerisindeki mekânlarda
yaşıyor. Bunlara yıllardır Kadıköy’de yaşayanları
da eklersek, bir yandan sinemaların
AVM’lere tıkılmasından rahatsız olunmalı ama
bu tiyatro çabasını da görmek ve desteklemek
gerekir diye düşünüyorum. Belediyenin “Size
şunu getirdik” yaklaşımından artık uzaklaşıp,
“Bizimle bunları yapabilirsiniz” ya da “Sizinle
şunları yapalım” noktasına gelmesi en büyük
temennim. Ancak Kadıköy, bana göre hâlâ eksiklerine
rağmen bir kültür ilçesi olma özelliğini
sürdürüyor.
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 83
Sokak Müzisyenleri
Alper Selan:
Kadıköy’de
sokak müziği yapmak
tam bir terapi
BATUHAN KARAMAN
Kadıköy’ün sokaklarında müzisyenlerin ezgileri
yankılanmaya devam ediyor. 15 yıldır profesyonel
olarak müzikle ilgilenen Alper Selan da soluğu
Kadıköy’de alan müzisyenlerden. Pandemi
döneminden sonra kendini sokaklara attığını
ifade eden Selan’a göre; “Kadıköy’de sokak müziği
yapmak tam bir terapi...”
Sizi tanıyabilir miyiz? Müzik ne
zamandan bu yana hayatınızda?
Zannediyorum ki 20 yılı aşmıştır müzik ve tiyatroyla
iç içe oluşum. Biraz klişe olsa da “kendimi
bildim bileli” sözü benim için de geçerli. Yaşım
37, müziği profesyonel olarak 15 yıla yakındır
gerek sahnede gerekse stüdyo çalışmalarımda
yaşam biçimi hâline getirdim. Tiyatro da en az
bu minvalde yer kaplıyor hayatımda. Dolayısıyla,
müzikal projelerde yer aldığım zamanlarda
kendimi çok şanslı ve “Tanrı’dan torpilli” hissediyorum.
Sevilen bir sanatı icra etmek gerçekten
büyük bir lüks...
Kendi müzik tarzınızı
nasıl anlatırsınız?
90’lı yılların kaset kültürüyle
yetişmiş biri olarak o yılların
10 şarkılık albüm geleneği,
sevdiğimiz sanatçıları daha
iyi anlamamızı ve aynı frekansa
daha kolay girmemizi
sağladığından, hangi tarzı
icra etsem de eskiye dönük
motifleri sürekli taşıyorum
kendi müziğimde. Sahnede
çaldığım cover şarkılarda da
kendi bestelerimde de 90’lar
hissi vazgeçilmez bir hâl aldı.
Genel olarak rock müzik
yapıyorum. Yeni deneysel teknolojiyle birlikte
harmanlarsak, alternatif rock demek daha doğru
olur.
Ne zamandan bu yana sokak müziği
yapıyorsunuz? Kadıköy’de sokak müziği
yapmak nasıl bir duygu?
Düzenli olarak pandemi döneminden sonra
attım kendimi sokaklara. Artık evlerde tıkılı kalmaktan
toplumca çok bunalmıştık. Müzisyenler
için sahne yasakları da vardı o zamanlar. Sokak
dışında başka bir alternatif yoktu bizim için.
Hangi müzisyen arkadaşımı arasam hepsi sokaktaydı.
Ben de o günden bu yana neredeyse
eve girmiyorum diyebilirim. Çünkü Kadıköy’de
sokak müziği yapmak tam bir terapi, hem dinleyene
hem icra edene. Ben de bir Kadıköylü
olarak buranın insanının aurasına ve yüksek
frekansına kendimi rahatlıkla bırakabiliyorum.
Kadıköy, ‘Susam Sokağı’ gibi özel ve kurtarılmış
bir bölge bizim için. İlkeli ve açık fikirli insanların
olduğu bir sığınak ilçe diyebilirim.
Sanıyorum müzik yaptığınız sırada
sizi dinlemekten hoşlanan daimi bir
dinleyiciniz de var. Bu minik dostumuzu
bize de anlatır mısınız?
Evet, ismi “Şaşal”. Hem hafif şaşı baktığı için hem
de gerçekten uzandığında koca bir şaşal şişeye
benzediği için adını Şaşal koymuş bir arkadaşım.
Sarman bir kedi, bizim Bahariye’nin yerlisi.
Tüm esnafı tanır. Yaz aylarında hangi dükkânda
klima varsa gündüzü orada yatarak geçirir, geceleri
de yollarda... Son zamanlarda müzik yaparken
sürekli yanıma gelip, önümdeki çantaya
uzanıyor. Yaklaşık 1 saat günlük müzik dozunu
alıp, beni VIP olarak protokolden dinler. Çevrenin
ilgisini çekmeye başladı. Yoldan geçenler
onu görünce daha çok dikkat kesildiler müziğe.
Güzel bir ikili olduk. Tabi ki günlük hasılattan
payına düşeni, güzel bir yaş mama olarak fazlasıyla
alıyor. Diğer günlerde de yanına gider, bir
şeye ihtiyacı var mı diye sorarım. Sanattan anlayan,
entelektüel bir kedimizdir Şaşal...
Müzik kariyerinizi bundan sonraki
süreçte nasıl yönlendirmeyi
düşünüyorsunuz?
Kendi bestelerim var, single olarak yayınlamayı
planlıyorum. Geçtiğimiz mayıs ayında “Gizli
Tuzak” isimli bir single yayınladım, diğerleri
de kendi zamanlarını bekliyorlar. İlgilenenler,
dijital müzik marketlerden ve sosyal medya
hesaplarımdan takip ederek dinleyebilirler. Bu
arada zaman zaman sahne alsam da sokaktan
aldığım keyif gerçekten vazgeçilmez. Kültürümüzdeki
şehir şehir gezen aşık ozan hissini
yaşatıyor bana. İnsanlara şarkılarla bir şeyler
anlatmaya çalışmanın spritüel bir tarafı da var.
Galiba bu işten vazgeçemeyeceğim. Albümleri
olan, konserler veren ama sokağı bırakmayan
bir müzisyen kariyeri görünüyor ufukta.
84 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Mekân
Hafta sonu için alternatif arayanlara önerimiz var;
“Bİ DEĞİŞİK EV”
Bi Değişik Ev’in lezzetlerinden bazıları şöyle: Özel ekmek içinde pişmiş tereyağ ve peynirli
köy yumurtası, kremalı peynirli patates, sucuk tava, menemen, simit dolması, Çerkez peyniri,
Kars kaşarı, çubuk peynir, beyaz peynir, siyah zeytin, yeşil zeytin, bal, tereyağ, reçel, ceviz,
mevsim meyveleri, domates, marul, kuzu kulağı, dereotu, salatalık, yeşil biber, maydanoz.
CANAN-KADİR TOPRAKKAYA
Özellikle hafta sonlarında farklı yerler görmek, farklı lezzetler tatmak,
İstanbul gibi büyükşehirlerde yaşayanlar için hep arzulanan bir şeydir.
Son zamanlarda böyle alternatifler çoğalmış olsa da bunlar arasında
doğru adresi bulmak pek kolay değil. Bazılarında hijyen, bazılarında kalite
sorunu, bazılarında da abartılı fiyatlarla karşılaşmak mümkün.
“BURALARDA ‘Bİ DEĞİŞİK EV’ VARMIŞ”
Sizlere konuklarının mekândan ayrılırken dostlarına “Bi Değişik Ev” olarak
anlattıkları, ardından kendilerini gelmek ve görmek zorunda hissedenlerin
“Buralarda ‘Bi Değişik Ev’ varmış” diye aradıkları özel mekândan
söz etmek istiyoruz.
PİLAVCI AİLESİNİN YARATTIĞI BUTİK BİR MEKÂN
Bostancı’dan yaklaşık 45 dakikada ulaşabileceğiniz Karamürsel’in Pazarköy
tepesinde, orman içindeki bir evden söz ediyoruz. Uzun yıllar bölge-
86 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Mekân
Mekânın bir başka masasında ise Alper Tunga’ya rastladık.
Yakın arkadaşı Nursan Elbirlik ile objektiflerimize konuk
olan Tunga; “Bi Değişik Ev’de ‘bi değişik’ gün yaşayalım
istedik. Çok da iyi yapmışız” diye konuştu.
nin önde gelen sanayi kuruluşlarından Akkim
Kimya’da çalışan Ali Pilavcı ve ailesinin 1999
Gölcük depremine, ardından Adapazarı depremine
yakalanınca o zamanlar göz ardı ettikleri,
aileye ait orman eteklerinde bulunan arazideki
güvenli evlerinde yaşamayı tercih etmeleriyle
başlamış hikâyeleri.
MİSAFİR SEVGİSİNDEN DOĞAN MARKA
İşletmeci Ali Bey, tasarımcı Gül Hanım ve biricik
oğulları tiyatro eğitimli Mert Pilavcı, sakinliğin
verdiği yalnızlığın da tetiklemesiyle sık sık dostlarını
evlerine davet ederler. Misafirler çektikleri
fotoğrafları dostlarıyla paylaşınca, misafir
olmak isteyenlerin sayısı bir anda yüzlere ulaşır.
Aile üyeleri ise “Haydi o zaman, hiç değilse hafta
sonlarında ticarete dönüştürelim ve lezzetlerimizi
daha fazla kitleye ulaştıralım” derler.
DOĞAYA SAYGILI BİR
ETNOGRAFYA MÜZESİ
Adını gelen konukların koyduğu “Bi Değişik Ev”
ile yolunuz kesiştiğinde, bize sonuna kadar hak
vereceğinizi düşünüyoruz. Zira mekânda müthiş
bir samimiyet var. Doğaya son derece saygılı
bir anlayışa tanık olacaksınız. Kullanım dışı kalmış
her türlü obje, Gül Hanımın tasarım becerisinden
yola çıkılarak değerlendirilmiş. Öyle ki
Ali Pilavcı, Gül Pilavcı,
Mert Pilavcı, Kadir Toprakkaya
ve Canan Toprakkaya.
200 yıllık bir evin kapısı, masa olarak düzenlenmiş.
Yine eski bir dikiş makinesi, sehpa olarak
karşınızda size gülümseyebiliyor. Yine 60-70
yıllık bir tahta asker bavulu, mekânın fincan dolabı
olarak duvarda sizi selamlayabiliyor.
DOĞALLIK VE HİJYEN ÖN PLANDA
Sadece rezervasyonla misafir kabul eden Pilavcı
ailesi, kahvaltı konseptlerinin serpme kahvaltı
zenginliğinde, fakat sunumlarının kişiye
özel ve son derece hijyenik olduğunu özellikle
vurguluyorlar. Mert Pilavcı; “Ürünlerimizin ne
Bi Değişik Ev’e konuk olduğumuzda,
arkadaşlarının anlata anlata bitiremedikleri
mekânı “Biz de görmezsek olmaz” diyerek
gelen aileye fikirlerini sorduğumuzda,
“Haklıymışlar” dediler. Meltem Bozkurt Gedik,
Murat Bozkurt, Murat Gedik, Hazal Gedik ve
Emir Gedik...
kadar doğal olduğunu söylememize artık gerek
bile yok. Çünkü, ‘Bi Değişik Ev’ ailesi olarak bizler
doğallığın ve organik gıdaların kıymetini çok
iyi biliyoruz. Üretebildiğimiz ürünleri kendimiz
üretiyor, üretemediğimiz ürünlerin ise en doğalına,
en kalitesine ulaşıp, değerli misafirlerimize
sunuyoruz” diyerek, samimiyeti ve heyecanı ile
bizlere kat kat güven veriyor.
ŞEN BAKKAL’A UĞRAMAK DA MÜMKÜN
Mekân, ürettiği veya temin ettiği yüksek kaliteli
ürünlerden az miktarda, arzu eden misafirlerin
sınırlı adet olmak üzere satın alabilmelerine de
olanak sağlıyor. Uğradığınızda, Bi Değişik Ev’in
bir köşesinde “Şen Bakkal” adı altında sergilenen
ürünlere göz atmayı ihmal etmeyin.
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 87
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy
Ayşegül’ümüzü
Avusturya’ya gelin verdik
Göztepe’nin önde gelen ailelerinden Şükran
& Ömer Engin çiftinin biricik kızları Ayşegül’ü
mutluluğa uğurladık. Uzun yıllardır
Avusturya’nın başkenti Viyana’da yaşayan
Ayşegül Engin, burada eğitim gördüğü yıllarda
tanıştığı ve gönlünü kaptırdığı Christian
Schützenhofer ile hayatını birleştirme
kararı alarak, yaptıkları çifte düğün ile dünyaevine
girdi.
HRANT GÜLYAN GİTARIYLA EŞLİK ETTİ
Kalamış Yat Limanı’ndan hareket eden yelkenli
ile Moda açıklarını dolaşıp, İstanbul
Yelken Kulübü İskelesi’ne yanaşan Ayşegül
Engin & Christian Schützenhofer çiftine ve
konuklara, gece boyunca ünlü gitar ustası
Hrant Gülyan gitarıyla eşlik etti. Kadıköy Life
Ailesi olarak Ayşegül Engin & Christian Schützenhofer
çiftine sonsuz mutluluk dileklerimizi
iletiyoruz
ÖNCE VİYANA, SONRA İSTANBUL
Ayşegül Engin & Christian Schützenhofer
ikilisinin düğünleri, 29 Temmuz’da Viyana’nın
“Lusthaus” adlı mekânında gerçekleşti.
Ailenin Türkiye’deki dostları ve yakınları
için düzenlenen ikinci düğün daveti ise 12
Ağustos Cumartesi akşamı İstanbul Yelken
Kulübü’nde yapıldı. Konsept danışmanlığını
Ayşegül Engin’in kuzeni Eda Engin’in üstlendiği
düğün, son derece renkliydi.
88 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 89
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy
Moda Deniz Kulübü’nde kutlama
Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Türk ordusunun işgalci güçlere son ve kesin darbeyi vurmasını
sağlamak ve Anadolu’dan atmak için gizli olarak Haziran 1922’de hazırlıklarına başlanan ve 26 Ağustos sabahı
harekete geçilen Büyük Taarruz, 30 Ağustos 1922’de zaferle sonuçlanmıştı. Bu büyük zaferin 100. yıldönümü, Ulu
Önderimiz Atatürk’ün isteğiyle kurulan Moda Deniz Kulübü’nde de kutlandı. Kulüp üyelerinin büyük çoğunluğunun
kırmızı-beyaz kıyafetlerle katıldığı 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlaması, son derece coşkulu bir ortamda gerçekleşti.
“TÜRK MİLLETİNİN DESTANIDIR”
30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 100. yıldönümü nedeniyle
bir konuşma yapan Moda Deniz Kulübü
Yönetim Kurulu Başkanı Teoman Taşpınar; “Bu
bayramı çok iyi anlamalıyız. Bu bayram, Türk milletinin
destanıdır. Özellikle gençlerimize çok iyi anlatmalıyız.
Zira geçmişini iyi bilmeyen, geleceğini
gereğince şekillendiremez” ifadelerini kullandı.
“BUGÜN BURADA OLMANIN DA
KARŞILIĞIDIR”
Teoman Taşpınar, sözlerini şöyle sürdürdü: “30
Ağustos Zafer Bayramı, benim için çok başka değerler
de taşımaktadır. 30 Ağustos, bugün böyle bir
mekânda sizlerle birlikte huzur içinde bir arada olabiliyor
olmamızın da karşılığıdır. Bu nedenle, başta
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere silah
arkadaşlarını ve bu uğurda tüm emeği geçenleri
büyük saygı, rahmet ve minnetle anıyoruz.”
Gecenin katılımcıları
arasında Mustafa &
Hüsniye Önen çifti de
vardı. Hüsniye Hanım,
özel tasarım elbisesiyle
tüm dikkatleri üzerinde
topladı.
Yaşadığımız pandemi sürecinde yaklaşık 15 kilo
veren ünlü siyaset bilimci Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu
da gecenin konukları arasındaydı. Kadıköy Life
Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Canan Toprakkaya
ile bir süre sohbet eden Kalaycıoğlu; “30 Ağustos’u
çok iyi anlamalı ve Cumhuriyet’i çok iyi korumalıyız”
mesajı verdi.
30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 100. yıldönümü kutlaması
gecesinde, sürpriz bir isim daha objektiflerimize
yansıdı. 1970’li yıllarda Kadıköy’ün çağdaş reklamcılık
sektöründe ilk markalarından olan Kale Reklamcılık’ın
kurucusu Cahit Göncü, sanki o yıllarda dondurulmuş
(kriyoprezervasyon) ve şimdilerde hayata döndürülmüş
gibi objektiflerimize yansıdı. Cahit Göncü, Leda Kazancı,
Mehmet Osken ve Leyla Osken.
90 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet
Silvia Magripli, Merih Gürkaynak,
Azade Toner, Meral Güneri,
Tülin Dinçer, Nuran Musluoğlu
ve Dr. Kenan Magripli.
Eldebran Akınel, Serap Köseoğlu,
Verda Terazi, Nezih Terazi, Nilüfer
Tokay, Polat Tokay, Alime Güner, Reha
Güner ve Osman Ulukan.
Gecenin katılımcıları arasında,
ödüllere layık fotoğraflar çeken Bağdat
Caddesi’nin Bosch bayisi Muharrem
Öztürk de vardı. Fotoğraflarını
paylaşma sözü aldığımız Öztürk,
gecede dolunay görüntüleri ile birlikte
Moda İskelesi’nden son derece ilginç
kareler elde etti. Şükrü Bilge, Pelin
Öztürk, Muharrem Öztürk, Serpil Bilal,
Mehmet Bilal ve Mahinur Bilge.
Janset Yeşilyurt, Güngör Akın Ergene, Alp Aydoğan ve Esra Aydoğan.
Mümtaz Yavuz, Jack Toger, Masal Toger, Melis Berk, Fulya Yavuz ve Kamil Berk.
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 91
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy
Show TV,
Habertürk’e gelin verdi
TV ekranlarının iki sevilen yüzü Pınar Erbaş ve Mehmet Akif Ersoy,
hayatlarını birleştirerek mutluluğun yolunu tuttular. Show
Ana Haber sunucularından Pınar Erbaş ile Habertürk TV moderatörlerinden
Mehmet Akif Ersoy, Sait Halim Paşa Yalısı’nda
düzenlenen bir düğün ile dünyaevine girdiler.
Çiftin nikâh şahitliklerini, Ciner Yayın Holding Yönetim Kurulu
Başkanı Kenan Tekdağ ile Pınar Erbaş’ın çocukluk arkadaşı Bahriye
Betül Özdemir yaptı. Show TV çalışanları tarafından “Habertürk’e
gelin verdik” sözleriyle dile getirilen düğünün ağır misafirleri
de vardı. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü
Ömer Çelik, Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Dursun Özbek,
Fenerbahçe Spor Kulübü’nün önceki Başkanı Aziz Yıldırım, Sait
Halim Paşa Yalısı’nda kıyılan nikâh törenine katılan isimler olarak
göze çarpanlar arasındaydı.
Kıyılan nikâh sonrasında bir konuşma yapan Ömer Çelik, evlilik
cüzdanını Pınar Erbaş’a teslim ederek mutluluk dileklerini iletti.
Düğünün fotoğraf, video ve tüm görsel çekimlerini, prenseslerin
ve uluslararası ünlü markaların çekiminde görev alan Bülent
Uluçay yaptı.
92 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet
Fatma Şahin kızını
evlendirdi, onur konuğu
İnal Aydınoğlu oldu
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in
kızı Merve Şahin, Cihan Oklap ile hayatını birleştirdi. Beykoz
Mecidiye Kasrı’nda yapılan düğünün davetlileri arasında
Aydınoğlu Ailesi de vardı. Onur Aydınoğlu, Nurdan
Aydınoğlu ve İnal Aydınoğlu.
“Mutluluk hep
sizinle olsun”
DW Türkçe yazarı, gazeteci Bülent Mumay, meslektaşı Ceren
Kumbasar ile hayatını birleştirdi. Çiftin nikâhını İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu kıydı.
İkiliye mutluluk dileklerini ileten İmamoğlu, “Mutluluk hep
sizinle olsun” dedi.
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy
Kadıköy’de hayat doludizgin
Kadıköy’ün sahilleri, çimenleri ve spor alanları yine dopdolu... Sadece semt sakinleri değil, şehir ve ilçe
dışından da çok sayıda ismi ağırlayan Kadıköy, her geçen gün yeni yüzleri kucaklamaya devam ediyor.
KARTAL’DAN KADIKÖY’E BISIKLET YOLCULUĞU
Haftanın neredeyse dört günü bisikletleriyle birlikte Moda sahiline
gelen Ertunç Turhan ve Selçuk Berk, güzergâh olarak sahil hattındaki
bisiklet yolunu kullanıyorlar. Biri Kartal’dan, diğeri ise Bostancı’dan
yola çıkan arkadaşlar, dergimize şunları söylediler: “Uzun bir bisiklet
yolu gezisinin ardından Moda sahilini, güzergâhın son durağı olarak
dinlenme noktası seçiyoruz.”
MODA’DA YAŞAMAK AYRICALIKTIR
Kadıköy’ün müdavimi olan arkadaşlar Şant Zıngık, İpek Pakün ve
Andre Sarafkan, her akşam soluğu Moda sahilde alıyorlar. Moda
sahilin özellikle geceleri oldukça güzel olduğunun altını çizen arkadaşlar,
“Moda’da yaşamak ayrıcalıktır” dediler.
SEVGILILERIN TERCIHI DE MODA
Moda’yı özellikle akşam saatlerinde tercih eden genç sevgililer, hem
denize karşı sohbet ediyor hem de serin akşamlarda kitaplarını okuyorlar.
Aynı zamanda Kadıköy’ün sokak hayvanlarını da seven ikili,
Kadıköy banklarının müdavimi...
SEVIMLI DOSTLARLA KADIKÖY KEYFI
14 yıldır Kadıköy’de yaşayan Erdem Gerim ile sevimli dostları
Cuno ve İyo da objektiflerimize yansıyan simalardan oldular. Her
akşam köpeklerini Kadıköy’de gezmeye çıkaran Erdem Bey’e göre
dostları Cuno ve İyo, Kadıköy’de yaşadıkları için çok şanslı. Çünkü
Kadıköy’ün kültürlü insanları, onlara çok sıcak davranıyor.
SPORUN İSTANBUL’DAKI ADRESI KADIKÖY
Mert Serveren ve Sena Bekar, iş çıkışlarında spor için Kadıköy’ü
tercih ediyorlar. Özellikle tenis kortlarında bir araya gelen ikili; “Kadıköy’de
tenis kortları ücretsiz olduğu için çok şanslıyız. Özellikle
genç yeteneklerin kendilerini geliştirmeleri için harika alanlar var”
şeklinde konuştular.
KADIKÖY’DE BABA-OĞUL GEZISI
Küçüklüğünü Kadıköy’de geçirmiş ve burada büyümüş olan Veysel
Erdal’a, oğlu Ahmet Efe Erdal’a Kadıköy’ü gezdirirken denk geldik.
Kadıköy’ün gençlerin yanı sıra çocuklar için de çok keyifli ve faydalı
bir bölge olduğunu paylaşan, oğluyla aktivite yapmaya koyuldu.
94 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet
SPORUN BIR DIĞER ADRESI YOĞURTÇU PARKI
Spor yaparken tanıştıklarını ve bu tanışmanın sonucunda güzel birer
arkadaşlık kurduklarını ifade eden arkadaşlar, her akşam Yoğurtçu
Parkı’nda buluşarak basketbol oynuyorlar. Sporu çok sevdiklerini
dile getiren gençler, Kadıköy’de spor yapmaktan hayli keyif aldıklarını
kaydettiler.
DENIZ HAVASININ TADINA VARIYORLAR
Lise öğrencileri Muhammed Özkan ve Berat Kuş, haftanın belli
günleri Bayrampaşa’dan Kadıköy’e gelerek deniz havasının tadına
varıyorlar. Kış aylarında Kadıköy’ü ulaşım zorluğundan ötürü tercih
etmediklerini söyleyen arkadaşlar, yazın gelmesini iple çektiklerini
paylaştılar.
ŞEHIR DIŞINDAN KADIKÖY’E
Biri Trabzon, diğeri ise Gaziantep’ten gelen sevgililer de tercihlerini
Kadıköy’den yana kullandı. Kadıköy’ün özellikle gecelerini çok sevdiklerini
vurgulayan Kaan Çivi ve Başak Duran çifti, şu değerlendirmede
bulundular: “Kadıköy’ün çoğu mekânı sabaha kadar açık. Bu
sebeple, şehir dışından kısa süreliğine geldiğimizde de kolaylıkla
verimli vakit geçirebiliyoruz.”
KADIKÖY’ÜN EMEKTAR BALIKÇILARI
Kadıköy’de balıkçılık yapan emektar balıkçılar İsmail Atar, Cengiz
Akça ve Durmuş Kızılarslan, özellikle sıcak havalarda tekneleriyle
açılıyorlar. Hem denizin keyfini çıkaran hem de mesleklerini yapan
emektarlara göre; “Balıkçılık çok zor meslek, sadece gerçekten sevenler
yapabilir.”
JAPON NEOKI’NIN TENIS TUTKUSU
Kadıköy Life objektiflerine takılan bir diğer sportmen isim ise Japon
Neoki oldu. Suadiye’de yaşayan ve Kadıköy’de vakit geçirmekten
keyif aldığını belirten Neoki, bisiklete binmeyi ve tenis oynamayı
çok sevdiğini, her hafta sonu tenis antrenmanı yapmak için Yoğurtçu
Parkı’na geldiğini aktardı.
PATILI DOSTLARIMIZIN ÇIM KEYFI
Egemen Meyveci, sekiz yıldır Kadıköy’de birlikte yaşadığı köpeği
Yıldız ile objektiflerimize poz verdi. Her sabah ve akşam köpeğini
gezdirmek için sokağa çıkan ve bu doğrultuda Kadıköy’ün farklı
zamanlarına şahitlik etme imkânı bulan Egemen Bey, yaz aylarında
köpeğinin çimler üzerinde gezdiğini, ancak atılan cam kırıklarının
kendisine zarar verdiğinin altını çizdi.
Eylül & Ekim 2022 kadikoylife.com 95
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy
Çelik Çifti Alaçatı’da
Bir önceki sayımızda düğün haberlerine yer verdiğimiz
Emra & Umur Çelik çifti, bu defa Alaçatı’nın ünlü mekânlarından
FAVA’da objektiflerimize yansıdı. Masalarında ise
Emra’nın annesi Lale Hanım ile babası Vehbi Ataç vardı.
Özel Ailesi’nin
mutlu günü
Deren 1 yaşında
Görkem & Elçin Saral çifti, biricik kızları Deren’in 1. yaşı için
bir doğum günü partisi düzenlediler. Et-inn’de kahvaltı organizasyonu
ile gerçekleşen kutlamaya, aile yakınları ve
Saral çiftinin yakın dostları katıldı. Kadıköy Life Ailesi olarak
bizler de minik Deren’e sağlık, başarı ve neşe dolu
nice güzel yaşlar diliyoruz.
Ünlü gayrimenkul danışmanlarından Hüseyin Özel, yazar Burcu
Karadaş ile hayatını birleştirdi. Kadıköy Belediyesi’nin bahçesinde
gerçekleşen nikâh törenine çiftin aileleri, aile yakınları ve arkadaşları
katıldı. Serhat Bayrak ile Mert Köymek’in nikâh şahitliği
görevini üstlenerek mutluluğa uğurladığı Hüseyin & Burcu Özel
çifti, konuklara “Bu mutlu günümüzde bizimle olduğunuz için teşekkürlerimizi
iletiyoruz” mesajı verdiler.
96 kadikoylife.com Eylül & Ekim 2022
Da Vinci Robotik Cerrahi
Medicana Ataşehir
Hastanemizde!
Robotik Cerrahi, ameliyathanede hastanın yanında bulunan cerrah konsolundan,
cerrahın hasta üzerinde 3 boyutlu kamera ve robotik el aletleri yardımıyla
ameliyatı gerçekleştirmesidir.
Robotik Cerrahinin Kullanıldığı 7 Farklı Branş
1
2
3
4
Üroloji
5
Çocuk
Cerrahisi
6
Genel
Cerrahi
7
Kalp ve
Damar
Cerrahisi
KBB ve
Baş-Boyun
Cerrahisi
Kadın
Hastalıkları
ve Doğum
Göğüs
Cerrahisi
0850 460 63 34
www.medicana.com.tr
ÖZEL MEDICANA
ATAŞEHİR HASTANESİ
0216 970 34 34