04.09.2022 Views

kupdf.net_bn-i-haldn-mukaddime-icilt-clearscanpdf

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

-- MUKADDiME --

427

(Allah'ın imamlarda tecessüm etmesi yoluyla)- ilah olduklarını iddia etti. Onlardan bazıları

ölen imamın ruhunun tenasuh (reenkarnasyon) yoluyla yeni imama geçtiğini ve

böylece ölen imamın geri döndüğünü iddia ederken, bazıları da kesin olarak ölmüş imamın

geri döneceğini beklemeye başladı. Bir başka grup ise Mehdi konusunda aktarmış

olduğumuz hadislere ve başka hadislere dayanarak, halifeliğin yeniden ehl-i beyte döneceğini

bekliyor.

Sonraki sufiler ise, "keşf"ten, yani duyu organlarıyla algılanan şeylerin ötesindeki

şeylerin algılanmasından (sezgi ve ilhamdan) bahsetmeye başladılar. Sufilerden çoğu

"hulfı.l" (Allah'ın yaratılmışlarda tecessüm ettiği) ve "vahdet-i vücud" (varlığın birliği,

bütün kainatın bizzat Allah'ın tecellisi olduğu) görüşünü kabul ettiler. Böylece onlar, Allah'ın

imamlara hulul etmesini ve neticede imamların ilah olduklarını söyleyen İmamiyenin

ve Rafızilerin görüşlerine ortak oldular.

Aynı şekilde "abdal"B3 ve "kutub"B4 inancına da sahip oldular. Bu görüşleriyle,

Rafizilerin imamlar hakkındaki anlayışlarına benzemiş oldular. Sonuçta şiilerin söylediklerini

ve inançlarını kabullenmiş oldular. Hatta tarikatlarının esası olan "hırka giyme"yi,

Hz. Ali'nin, Hasan Basri'ye hırka giydirip, tarikattan (dosdoğru yoldan, hidayet yolundan)

ayrılmaması için ondan söz almış olduğu rivayetine dayandırıyorlar. Sonra bu gelenek

onların şeyhlerinden biri olan Cüneyd Bağdadi ile devam etmiştir. Ancak Hz. Ali'nin

böyle yaptığına ilişkin hiçbir sahih rivayet yoktur. Sonra tarikat (dosdoğru yol üzere devam

etmek) Hz. Ali'ye özgü bir şey değildi. Bütün sahabeler, hidayet yollarının en güzel

örnekleriydiler. Diğer sahabeleri bir kenara bırakıp bunu sadece Hz. Ali'ye özgü kılmakta,

çok kuvvetli bir şiilik etkisinin olduğunu gösteriyor. Evet, bu etki hem bu durumdan,

hem de yııkarıda işaret etmiş olduğumuz gibi sufilerin, şiilerin yoluna ve anlayışlarına

dalmış olduklarından anlaşılıyor.

İsmaililer ve sonraki mutasavvıflar, "kutub" meselelerine daldıkları gibi, beklenen

Mehdi hakkında da kitaplar dolusu şeyler yazmışlardır. Bunların birbirlerinin görüşlerine

meylettikleri ve birbirinin söylediklerini tekrar ettikleri anlaşılıyor. Her iki grubun

söyledikleri de bir temelden yoksun gibi görünüyor. Sanki bazıları müneccimlerin, büyük

savaşlara ve olaylara ilişkin, "kıranatlara" (belli yıldızların burçlarda birbirirıe yaklaşmasına)

bakarak söyledikleri kehanetleri esas alıyorlar. Bundan sonraki fasılda bu konuya

değineceğiz.

Sonraki mutasavvıflardan Mehdi hakkında en fazla konuşmuş olanlar, "Anka

Muğrib" isimli kitabında lbn-i Arabi Hatem!, "Hal'u Na'leyn" isimli kitabında İbn-i Kıssi,

Abdulhak bin Seb'in, "Hal'u Na'leyn"e yazdığı şerhte Abdulhak'ın öğrencisi İbn-i Ebu

Vatil'dir. Bunların Mehdi hakkında söylediklerinin çoğu bilmece gibi kapalı şeyler veya

misaller olup, çok az yerde açıkça onun adını zikrederler. Veya onların bu kapalı sözlerini

tefsir edip açıklayanlar, bu sözleriyle kastettikleri kişini Mehdi olduğu söylerler.

Özet olarak onların Mehdi hakkında görüşleri, lbn-i Ebu Vatil'in zikretmiş olduğu

şu hususlardır: Dalalet ve sapıklıktan sonra peygamberlik ile hak ve hidayet yolu aydınlatılmış

ve hakim kılınmıştır. Peygamberliği halifelik takip edecektir. Halifelikten son-

1 33 Tasawufta "abdal" gizli güçlere ve sırlara sahip olduklarına inanılan (ermiş) kimseler için kullanılır.

1 34 Tasawufta "kutub" evrenin manevi yönetiminden sorumlu olan veliler hükümetinin başkanına denir.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!