04.09.2022 Views

kupdf.net_bn-i-haldn-mukaddime-icilt-clearscanpdf

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

-- IBN-l HALDON --

330

Onlardan sonra gelen Tavaif hükümdarları da bu lakabı kullanmaktan geri kalmamışlar

ve onu kullanmayı bir şeref kabul etmişlerdir. Hükümdarlığa ait isim ve lakaplardan

sonra, mutlaka "hacip" ve "zü'l-vizareteyn" (iki vezirlik sahibi) yani seyfiye ve kalemiye

vezirlikleri lakaplarını da kullanırlardı. Haciplik ile seçkin ve sıradan kimselerin

hükümdarın yanına girmelerine engel olmayı, zü'l-vizareteyn ile de seyfiye ve kalemiye

görevlerini kendilerinde topladıklarını kastederlerdi.

Mağrib ve Afrika'daki devletlerde ise, içinde bulundukları bedevilikten dolayı bu

lakaplar kullanılmazdı. Sadece büyük bir güce ulaşan ve medenileşen Mısır'daki Ubeydiyyin

devletinde az bir şekilde kullanılmıştır.

Muvahhidin devletinde de bu tür lakaplar ancak son dönemde kullanılmıştır.

Çünkü devlet görevlerinin branşlaşmasını ve bu tür lakapların kullanılmasını gerektiren

medeni seviyeye ancak son dönemlerde ulaşmışlardı. Yine de devlet içinde sadece vezirlik

makamı vardı. Başlangıçta vezir ismini, hükümdarın özel işlerine bakan katip için

kullanıyorlardı. Abdusselam Kumi ve İbn-i Atiyye gibi. Ancak bununla birlikte vezir hesap

ve mali işlere de bakıyordu. Daha sonra bu isim, İbn-i Cami ve diğerleri gibi, Muvahhidin

devletini elinde bulunduranların soyundan gelenler için kullanıldı. O zamanlar

devlette, hacip ismi ise bilinmiyordu.

Afrika'daki Ebu Hafs oğulları devletine gelince, onlardaki en yüksek ve önde gelen

makam, görüş ve meşveret (danışma) vezirliğiydi. Bu makamda bulunan "şeyhu'lmuvahhidin"

(muvahhidlerin şeyhi) olarak isimlendiriliyordu. Eyaletlerle ilgilenmek,

görevlileri azletmek, askerlerin ihtiyaçlarını karşılamak ve savaş işlerine bakmak onun

göreviydi.

Hesap ve kayıtların tutulması (divan) işleri ise ayrı bir görevi teşkil ediyordu. Bu

görevi yürüten kişi "sahibu'l-eşgal" olarak isimlendiriliyordu. Devletin gelir ve giderlerini

kontrol etmek, (ilgilileri) sorgulamak, devlet mallarının envanterini çıkarmak ve kayıplardan

dolayı ceza vermek onun göreviydi. Bu makama gelmenin şartı (devleti kuran)

Muvahhidlerin soyundan olmaktı.

Kalem (yazışmalar) görevine ise, yazışmaları en güzel şekilde yapabilecek ve sır

saklayabilecek kişiler atanıyordu. Çünkü onlar okuma yazma bilen bir kavim olmadığı

gibi, yazışma dilini de bilmiyorlardı. Bu göreve gelecek kişinin Muvahhidler soyundan olması

şartı aranmaz.

Hükümdarın ülkesi geniş ve ihtiyaçlarını karşılamak için kendisine gelenler çok

olduğu için, belli bir düzen içinde gelenlere erzak, bahşiş ve giyecek vermek için, konutunda

özel bir görevli tayin etmiştir. Bu özel görevli (dağıtılacak) bütün bu ihtiyaçları

vergi görevlilerinden sağlamak ve bununla ilgili bütün işleri yapmakla yükümlüdür. İşte

"hacip" ismi bu görevliye tahsis edilmiştir. Bu kişinin yazma sanatı iyi olduğu takdirde,

yazışmaların üzerine (hükümdarlık) alameti koyma işi bazen ona, bazen de başkalarına

tevdi ediliyordu. Devlet yönetimi bu hal üzere devam etti. Hükümdar insanlarla görüşmezdi.

İnsanlar ile bütün görevliler arasındaki aracılık hacip tarafından yapılıyordu.

Devletin son dönemlerinde önce seyfiye ve savaş, sonra da görüş ve meşveret görevleri de

ona verildi. Böylece bu makam, en yüksek ve kapsamlı makam haline geldi.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!