04.09.2022 Views

kupdf.net_bn-i-haldn-mukaddime-icilt-clearscanpdf

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

-- IBN-I HALDÜN ---

316

geldi. Emevi devletinin dışındaki devletlerde, halifelerin dışında hiç kimse bu lakabı kullanmamıştır.

Şiiler ise Hz. Ali için ve ona özgü olarak halife ile aynı anlama gelen "imam" lakabını

kullanırlar. Bununla aynı zamanda kendi mezheplerine ve bidat inançlarına göre,

Hz. Ali'nin namaz imamlığına Hz. Ebu Bekir' den daha layık olduğunu söylemek isterler.

İşte bu yüzden Hz. Ali ve ondan sonra halife olarak kabul ettikleri kişiler için bu lakabı

kullanırlar.

Şiiler davetlerini gizli olarak yürüttükleri müddetçe halife olarak kabul ettikleri

kimseleri imam olarak anarlar. Ancak bir devlete sahip olduklarında, (devleti kurandan)

sonrakiler için bu lakabı Mü'minlerin emiri lakabı ile değiştirirler. Abbasi taraftarları (şiası)

da aynısını yapmıştır. Onlar daveti açıktan yürütmeye başlayan İbrahim'e gelinceye

kadar liderlerini imam olarak anmışlardı. İbrahim ise daveti açıktan yapmaya başlamış

ve kendi emri altında savaşmanın sembolü olarak bayraklar edinmiştir. İbrahim öldürülünce

kardeşi Seffah, Mü'minlerin emiri olarak çağrılmıştır.

Afrika'daki Rafiziler için de aynı şey geçerlidir. Onlar da Ubeydullah Mehdi'ye gelinceye

kadar İsmail'in soyundan olan liderlerini, imam olarak çağırmışlardır. Ubeydullah'ı

ve ondan sonra gelen oğlu Ebu Kasım'ı da imam olarak çağırıyorlardı. Ancak bunlardan

sonra sağlam bir şekilde yönetimi ele aldıklarında, liderlerini Mü'minlerin emiri

olarak çağırmaya başladılar. Mağrib'teki İdrisilerin durumu da böyleydi. Başlangıçta İdris'i

ve oğlu Küçük İdris'i imam olarak çağırıyorlardı.

Halifeler, Mü'minlerin emiri lakabını almaya devam ettiler ve bu lakabı Hicaz'a,

Şam'a ve Irak'a hakim olmanın bir alameti haline getirdiler. Çünkü bu bölgeler Arap diyarları

olduğu gibi, devletin,ümmetin ve fetihleri gerçekleştirenlerin de merkeziydi.

Mü'minlerin emiri, halifelerin ortak lakabı olduğu için Abbasi halifelerinden her

biri, devletlerinin başlangıcından itibaren, birbirinden ayırt edilmelerini sağlayacak lakaplar

kullandılar. Seffah, Mansur, Mehdi, Hadi ve Reşid .... gibi. Devletleri yıkılana kadar

da buna devam ettiler. Böyle yapmalarının sebebi gerçek isimlerinin halkın ağzında

eskiyip yıpranmasına engel olmaktı. Afrika ve Mısır' daki Ubeydiler de bu konuda onları

örnek aldılar. Onlardan önceki Emeviler ise, sadeliklerinden ve henüz bedevilik özelliklerinden

kurtulmadıklarından dolayı isimlerinin yanında bu tür lakaplar kullanmamışlardı.

Endülüs Emevileri de başlangıçta, hem kendi selefleri kullanmadığı için hem de

Arapların, asabiyetin ve hilafetin merkezi olan Hicaz' dan çok uzakta oldukları için bu tür

lakaplar kullanmamışlardı. Zaten Endülüs'teki devletleriyle, aslında sadece kendilerini

Abbasilerden korumaya çalışıyorlardı. Ancak hicri dört yüzlü yılların başında devletin

başına geçen Abdurrahman Nasır' dan -ki ismi Nasır bin Muhammed bin Emir Abdullah

bin Muhammed bin Abdurrahman Avsat'tır- itibaren Endülüs Emevi hükümdarları da

isimlerinin yanında bir lakap kullanmaya başladılar. Bu sırada Doğudaki Abbasi devleti

tamamen mevalanın (Türkler gibi dışarıdan devlet hizmetlerine alınanların) etkisine girmişti.

Bunlar diledikleri gibi halifeleri azlediyorlar, değiştiriyorlar ve gözlerini oyuyorlardı.

İşte Abdurrahman Nasır, Doğudaki ve Afrika'daki halifeleri örnek alarak kendisini

Mü'minlerin emiri olarak isimlendirdi ve "Nasır Lidinillah" (Allah'ın dininin yardımcı)

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!