04.09.2022 Views

kupdf.net_bn-i-haldn-mukaddime-icilt-clearscanpdf

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

-- IBN-I HALDÜN --

310

Ömer'in, İdris Havlani'ye, Me'mun'un, Yahya bin Eksem'e ve Mu'tasım'ın, Ahmed bin

Ebu Davud'a tevdi ettiği gibi. Yine kadıları askerlerin başına komutan olarak atadıkları

da oluyordu. Örneğin kadı Yahya bin Eksem, halife Me'mun döneminde yazın Rumlara

karşı düzenlenen seferle katılırdı. Endülüs Emevi devleti hükümdarı Abdurrahman Nasır'ın

kadısı Münzir bin Said'te aynı şeyi yapardı. Bu görevlere atamalar ancak halife veya

halifenin atama yetkisi verdiği vezirler ya da hakimiyete ele geçirmiş sultanlar tarafından

yapılırdı.

Abbasi devletinde, Endülüs Emevi devletinde, Mısır ve Mağrib'teki Ubeydiyyin

devletinde, işlenen suçlara bakmak ve cezaları tatbik etmek şurtanın (polisin) işiydi. Söz

konusu devletlerde bu iş, dini ve şer'i görevlerden birini teşkil ediyordu. Ancak bu işlere

bakmak yargılama hükümlerinin (kurallarının) sınırlarını biraz aşıyordu. Töhmete (suçlamaya)

dayanarak hüküm veriliyor, suç sabit olmadan önce caydırıcı cezalar veriliyor,

hadlerıo2 infaz ediliyor, kısasa hükmediliyor, suç işlemekten vazgeçmeyenlere tazirl03 ve

tedip cezaları uygulanıyordu.

Sonra bu devletlerde halifeliğin göz ardı edilmesiyle, bu iki görev de unutulmuş

gibi terk edildi. Şikayetlere bakmak görevi yeniden -halife tarafından buna yetkili kılınsın

veya kılınmasın- (gücü elinde bulunduran) sultana geçti. Polisin yerine getirdiği görev

ise ikiye ayrıldı: (Birincisi), suç isnadında bulunmak, hadleri infaz etmek, kısasları uygulamaktır

ve bunun için, şer'i hükümlere başvurmadan siyasetin gereklerine göre hükmeden

bir hakim tayin edilir. Bu kişi bazen vali, bazen de polis olarak isimlendirildi.

(İkincisi) tazir cezasını gerektiren suçlar ile şer'an sabit olan had cezalarını gerektiren

suçlara bakmak ise yukarıda bahsetmiş olduğumuz kadılara bırakıldı.

Çağımızda durum bu şekildedir. Artık bu görev devlete hakim olan asabiyetin

elinden çıkmıştır. Çünkü daha önce yönetim, dini ve halifelik niteliğinde olduğundan, bu

görev de dini vazifelerden bir kabul edildiğinden, bu göreve ancak kendi asabiyetlerinden

olan ve yeterliliğine güvendikleri kimseleri atarlardı. Kendi asabiyetlerinden olanlar,

Araplar (yani kendilerine kan bağıyla bağlı olanlar) olabileceği gibi, köleleri ve himayelerine

aldıkları kimseler de olabilmektedir. Ancak hilafet (hilafetin misyonu) ortadan kalktıktan

ve iş tamamen hükümdarlığa dönüştükten sonra, bu görev hükümdarlığa biraz

uzak düştü. Çünkü bu görev hükümdarlığın sıfatlarında ve vazifelerinden değildir.

Daha sonra yönetim Arapların elinden tamamen çıkıp Türkler ve Berberiler gibi

diğer kavimlerin eline geçti. Böylece halifelik vazifelerinden biri olan bu görev, asabiyetinden

(asabiyeti elinde bulunduran güçten) iyice uzaklaştı. Bunun sebebi şudur: Araplar

şeriatı (kendi) dinleri, Hz. Peygamber'i kendilerinden biri ve onun koyduğu hükümleri

de takip edecekleri (kendi) yolları olarak görüyorlardı. Diğerleri ise böyle görmüyordu.

Onlar sadece lslam'a inanmış olmalarından dolayı, meseleye bir nevi hürmet ve saygıyla

yaklaşıyorlardı. Onun için bu görevlere, kendi asabiyetlerinden olmayan, daha önceki

halifelik dönemlerindeki gibi bu görevlere ehil olan kimseleri atadılar.

Bu görevlere ehil olan kimseler ise yüzlerce yıldır devletin sağladığı refaha ve bol-

102 lslam ceza hukukunda hadler, belirli bazı suçlara lslam'ın tayin ettiği cezalardır. Hadleri gerektiren

suçlar beştir: Zina. hırsızlık, içki içmek, namustu bir kadına zina iftirası atmak ve yol kesmek.

103 Had cezalarını gerektirmeyen suçlara verilen cezalardır. Tazir cezasının en üst sınırı, had cezalarının

en alt sınırını geçmemek şartıyla, işlenen suçun niteliğine göre kadı tarafından tayin edilir.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!