04.09.2022 Views

kupdf.net_bn-i-haldn-mukaddime-icilt-clearscanpdf

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

-- IBN-I HALDÜN --

-

rinde hükümdarların kendilerini diğer insanlardan üstün görmeleri sebebiyle, namaz kıldırmak

için başkalarını tayin etmişlerdir. Bazen verdikleri önemden dolayı, bayram ve

cuma namazları gibi genel namazları, kendilerinin kıldırdığı da oluyordu. Devletlerinin

başlangıcında Abbasi ve Ubeydi halifelerinin pek çoğu da böyle yapıyordu.

Fetva meselesine gelince, bu konuda halifenin görevi, ilim ve tedris ehlini araştırıp,

fetva verme işini buna layık ve ehil olanlara tevdi etmek ve bu konuda onlara gerekli

yardımı sağlamaktır. Diğer taraftan da fetva vermeye ehil olmayanların fetva vermesine

engel olmak ve onları bundan sakındırmaktır. Çünkü bu iş Müslümanların dinleriyle

ilgili genel maslahatlardan olduğu için, ehil olmayanların bu işe girişip insanları saptırmasına

engel olmak için halifenin bu konuyla ilgilenmesi ve kontrol altında tutması gerekir.

Müderrislerin görevi ise, ilmin öğretilmesi ve yayılması işini üstlenmek ve bunun

için camilerde oturmaktır. Ancak ders verdikleri camiler, idaresini ve imam atama işini

halifenin üzerine aldığı büyük camilerdense, buralarda ders okutmak için de izin alınması

gerekir. Diğer camilerde ise bunu için izin alınmasına gerek yoktur. Ancak hem (fetva

veren) müftülerin, hem de (ders okutan) müderrislerin, kendilerini yeterli ve ehliyetli olmadıklara

şeylere girişmekten sakındırmaları gerekir. Aksi takdirde kendilerine başvuran

kimseleri yoldan çıkartıp saptırırlar. Bir hadiste şöyle denmiştir: "Fetva vermeye en cüretkar

olanınız, cehenneme girmeye en cüretkar olanınızdır." Onun için sultanın, bu konuda

(ehil olanlara) izin vermek ve (ehil olmayanları) sakındırmak suretiyle genel maslahatın

gereklerini gözetip yerine getirmesi gerekir.

Yargı (kada) işi de, halifeliğin görevleri kapsamındadır. Çünkü bu makam, insanlar

arasındaki husumetleri ve anlaşmazlıkları, Kur'an ve sünnet hükümlerine göre, ortadan

kaldırma makamıdır. lslam'ın ilk dönemlerinde halifeler bu görevi bizzat kendileri

yerine getiriyorlar ve başkalarına havale etmiyorlardı. Bu işi bakmaları için birilerin atayan

ilk kişi Hz. ômer'dir. Bu göreve Medine'de Ebu'd-Derda'yı, Basra'da Şurayh'ı ve Kufe'de

ise Ebu Musa Eş'ari'yi atamıştır. Hz. Ömer, yargılamanın genel hükümlerini yeteri

derecede içeren meşhur mektubunu Ebu Musa'ya hitaben yazmıştır. Orada şöyle diyor:

"Yargı (husumetleri ve anlaşmazlıkları çözmek) apaçık bir farz ve tabi olunan bir

sünnettir. Sana bir anlaşmazlık getirildiğinde, onu iyice anla. Mesele senin için açıklığa

kavuştuğunda da (hükmünü ver ve) onu uygula. Çünkü uygulanmadıktan sonra doğruyu

söylemenin bir faydası yoktur.

Tavır ve hareketlerinde, insanlara karşı eşit ve adaletli davran ki, güçlü ve üstün

olan haksız bir şekilde kendi lehine hüküm vereceğin hevesine kapılmasın, zayıf olan da

senin adil bir hüküm vereceğinden ümidini kesmesin.

Delil göstermek iddia sahibine (davacıya), yemin etmek de iddiayı inkar edene

(davalıya) düşer.

Bir haramı helal, bir helali de haram kılmadıkça Müslümanlar arasında sulh olmak

(anlaşmaya varmak) caizdir.

Dün vermiş olduğun ve üzerinde tekrar düşündükten sonra doğru olmadığını anladığın

bir hüküm, (bu gün doğru olduğuna inandığın) hükmü vermene engel olmasın.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!