04.09.2022 Views

kupdf.net_bn-i-haldn-mukaddime-icilt-clearscanpdf

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

-- İBN-I HALDÜN --

296

yi) vasiyet etmenin meşru olduğunda İcma ettiklerini (görüş birliği içinde olduklarını)

göstermektedir ve bilindiği gibi İcma ise şer'i delildir.

Bazıları babasını veya oğlunu vasiyet eden halifeyi bunun için itham edip suçlasalar

da -bazıları da babasını değil sadece oğlunu vasiyet edeni itham edip suçlamaktadırlar-

böyle yapan halife suçlanmaz. Çünkü bu halife hayattayken Müslümanların (din ve

dünya) işlerini yürütmek konusunda kendisine güvenilen biriydi. Öyleyse onun, ölümünden

sonrası için yaptığı bir şeye güvensizliğin hiç olmaması gerekir. Dolayısıyla halife

bu şekildeki bir vasiyetinden dolayı hakkında yapılabilecek olumsuz düşüncelerden

uzaktır. Özellikle de ortada bu şekilde hareket etmesini gerektiren bir fayda veya içine düşülmesinden

korkulan sakıncalı bir durum varsa.

Tıpkı Muaviye'nin oğlu Yezid'i vasiyet etmesindeki durum gibi. Her ne kadar insanların

bu konuda Muaviye'ye muvafakat etmeleri, bu durumun caiz olduğunu gösteriyorsa

da, Muaviye'yi oğlu Yezid'i vasiyet etmeye sevk eden asıl şey, toplumda gözettiği

maslahat ve bunun ehlü'l-hal ve'l-akd meclisindekilerin arzularına uygun olmasıdır.

Çünkü o zaman ehlü'l-hal ve'l-akd meclisi Emevilerden oluşmaktadır ve onlar da Kureyş'in

ve bütün Müslümanların (asabiyet yönünden) en güçlüleriydiler. Dolayısıyla başka

birinin halifeliğine razı olmazlardı. İşte bu yüzden Muaviye halifeliğe daha uygun olacağını

düşündüğü başka birini değil de oğlu Yezid'i vasiyet etmiş ve hüküm koyucu için

en önemli şey olan birlik ve beraberliğin muhafazasını gözeterek faziletli (üstün} olanı,

efdal (daha üstün) olana tercih etmiştir. Muaviye hakkında bundan başkası düşünülemez.

Adaleti ve Hz. Peygamber'in sahabesi oluşu, onun hakkında farklı bir düşüncede

bulunmaya engeldir.

Zaten Muaviye'nin oğlu Yezid'i vasiyet etmesinde, büyük sahabelerin hayatta olmaları

ve buna ses çıkarmamaları, bu işin caiz olduğu konusunda her hangi bir şüphe bırakmamaktadır.

Çünkü hakkı haykırmak konusunda hiçbir şey onlara engel olamazdı.

Yine Muaviye kendisini hakkı kabullenmekten üstün görecek biri değildi. Hepsi bu gibi

şeylerden çok uzaktılar ve adaletleri de buna engeldi.

Abdullah bin Ömer'in, Yezid'e biat etmemek için kaçması ise, ister caiz ister yasak

olsun, bu gibi işlere bulaşmaktan sakınmak istemesi şeklinde yorumlanır. Çünkü onun

bu özelliği bilinen bir şeydir. O zaman çoğunluk tarafında kabul edilip, sadece Abdullah

bin Zübeyr'in ve çok az sayıdaki kişinin muhalif kaldığı bilinen bu duruma, çağımızda

muhalif olan kalmamıştır. Muaviye' den sonra da, Emevilerden Abdulmelik ve Süleyman

ve Abbasilerden de Seffah, Cafer Mansur ve Harun Reşid gibi doğru yoldan ve haktan ayrılmadıkları

bilinen halifeler de aynı uygulamada bulunmuşlardır. Yine adaletleriyle,

Müslümanların işlerini en güzel şekilde idare etmeleriyle ve onların haklarını gözetmeleriyle

bilinen diğer halifeler de bu şekilde hareket etmişlerdir.

Ancak bu halifeler, bu konuda ilk dört halifenin uygulamasından ayrıldıkları ve

halifeliğe kendi oğulları ve kardeşlerini seçtiklerinden dolayı kınanmazlar. Çünkü onların

durumları ilk dört halifenin durumundan farklıydı. İlk dört halife zamanında henüz

(yönetimde) hükümdarlık karakteri ortaya çıkmamıştı. Temel yönlendirici unsur henüz

dindi ve herkes kendi kendisinin gözetleyicisi ve (yanlışlıklardan) sakındırıcısıydı. (Başka

hiçbir denge gözetilmeden) sadece dinin razı olacağı birini vasiyet edebilirler ve onu

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!