04.09.2022 Views

kupdf.net_bn-i-haldn-mukaddime-icilt-clearscanpdf

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

- MUKADDlME -

287

ve dini bir amaç için böyle yaptığını söylemesinden dolayı onu hatalı bulmamıştır. Eğer

maksat hükümdarlığı temelinden reddetmek olsaydı, Kisralara benzeyen kıyafeti konusunda

Muaviye'nin verdiği cevapla ikna olmaz, aksine onu, giymiş olduğu o kıyafetlerin

hepsini çıkartmaya teşvik ederdi. Hz. Ömer'in, "Kisralara mı özeniyorsun" sözüyle kastettiği,

Fars hükümdarlarının içinde bulundukları batıl uygulamalar, zulüm, haksızlık ve

Allah'tan gafil olma gibi durumlardır. Ancak Muaviye, böyle giyinmektek:i amacının, Fars

hükümdarlarının (Kisraların) batıl ve haksız uygulamalarına özenmek olmadığını, aksine

bundaki amacının Allah'ın rızasını kazanmak olduğunu söyleyince Hz. Ömer susmuştur.

Sahabelerin hükümdarlığı ve onun gelenek ve alışkanlıklarını reddetmelerinin sebebi

de onun batıla karışmasından sakınmak içindir.

Hz. Peygamber'e ölüm geldiği zaman, namaz kıldırması için Hz. Ebıl Bekir'i vekil

tayin etti. Namaz din işlerinin en önemlisi olduğu için, insanlar da -insanları şeriatın hükümlerine

göre yaşamaya yönlendirmek olan- halifelik için ondan razı oldular. O zaman

hükümdarlığın sözü bile geçmemiştir. Çünkü o dönemde hükümdarlık (içine daldıkları

batıl uygulamalarla) kafirlerin ve din düşmanlarının yaşayış ve yönetim şekliydi. Bu yüzden

Hz. Ebıl Bekir, Allah'ın dilemesiyle, dostunun (Hz. Peygamber'in) sünnetine tabi oldu

ve Araplar lslam üzere birleşip bir araya gelene kadar dinden dönenlerle savaştı.

Sonra halifeliğe Hz. Ömer'i vasiyet etti ve Hz. Ömer de onun yolunu takip etti.

Diğer milletlerle savaştı ve onlara üstün geldi. Araplara onların ellerindeki dünyalıkları

ve devletlerini almaya izin verdi ve onlardan bunları aldılar. Sonra halifelik Hz. Osman' a,

ondan sonra da Hz. Ali'ye geçti. Bunların hepsi de hükümdarlıktan kaçındılar ve ona götüren

yollardan uzak durdular.

lslam'ın (ruhlarındaki ve hayatlarındaki) tazeliği ve Arapların içinde bulundukları

bedevilik de onların böyle olmasını destekleyip kuvvetlendirdi. Çünkü onlar dünyanın

lüks ve şatafatından en uzak olan kavimdi. Bunun sebebi dünya nimetlerine dalmamaya

çağıran dinleri veya bedevilikleri ve vatanları değil, alışmış oldukları yaşamlarının ve geçimlerinin

zorluğudur.

Hiçbir kavim, Hicaz'daki Mudar Arapları kadar geçim darlığı içinde olmamıştır.

Çünkü bulundukları topraklar ziraata elverişli olmayan verimsiz yerlerdi. Ziraata elverişli

olan verimli ve bereketli topraklardan ise yararlanamıyorlardı. Çünkü bu yerlere hem

uzaktılar hem de Rebia kabilesi ve Yemen kabileleri tarafından sahiplenilmişlerdi. Bu

yüzden çoğu zaman akrep ve domuzlan böceği (osurgan böceği) yiyorlardı. Taş ile kanda

ezilip pişirilmiş deve derisini yemeleriyle övünüyorlardı. Yemeleri ve konutları açısından

Kureyş'in durumu da buna yakındı.

Araplar güçlerini (asabiyetlerini) Allah'ın onları lütfettiği Hz. Muhammed'in peygamberliği

sayesinde İslam dini üzere birleştirince, Farsların ve Rumların üzerine yürüdüler

ve Allah'ın, şaşmaz vaadiyle onlar için takdir ettiği topraklan talep ettiler. Böylece

onların ülkelerini ve dünyalıklarını (servetlerini) ellerinden alıp bolluğa ve refaha kavuştular.

Hatta bazı savaşlarda bir süvarinin payına otuz bin veya buna yakın altın düşüyor -

du. Bu şekilde sayılamayacak kadar çok mal ve servet ele geçirdiler. Bununla birlikte (lükse

dalmıyorlar), zorluk içindeki yaşayışlarına devanı ediyorlardı. Hz. Ömer elbiselerindeki

yırtıkları deriyle yamıyor, Hz. Ali de şöyle diyordu: "Ey altınlar ve gümüşler! Benden

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!