04.09.2022 Views

kupdf.net_bn-i-haldn-mukaddime-icilt-clearscanpdf

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

-- MUKADDiME --

275

şekilde anlatıldığı için bu örnek veriliyor.

Hz. Ômer'in şu sözü de böyledir: "Eğer Huzeyfe'nin azatlısı Salim hayatta olsaydı

onu halife tayin ederdim." Veya "(Onu tayin etmek konusunda) bir şüpheye düşmezdim!'

Yine Hz. Omer'in bu sözü de, iki açıdan halifenin Kureyş'ten olmasının şart olmadığına

delil teşkil etmez. Birincisi sahabenin görüşü (şer'i) delil değildir, ikincisi de zaten

bir kavmin velisi (dostu, kölesi, azatlısı) o kavimden kabul edilir. Salim velayet bağı ile

Kureyş'in asabiyeti içinde yer almıştır ve bu durum da nesep şartını karşılamaktadır.

Hz. Ömer halifelik meselesine çok büyük önem verdiğinden ve kendi düşüncesine

göre, neredeyse onun şartlarını taşıyanların yokluğundan dolayı, aklı bu şartları taşıdığına

inandığı Salim'e gitmiştir. Bunlara nesep (Kureyş'ten olma) şartı da dahildir. Çünkü

söylediğimiz gibi, Kureyş'in asabiyeti içinde yer almakla Salim bu şartı da elde etmiştir.

Geriye sadece açık bir şekilde Kureyş soyundan olmadığı gerçeği kalmıştır ki, Hz.

Ömer de bunu gerekli görmemiştir. Çünkü nesepten beklenen fayda asabiyettir ki, bu da

velayet bağı ile elde edilmiştir. Hz. Ômer'in böyle bir şeye yönelmesi, Müslümanların işlerine

gösterdiği titizlikten ve onların işlerini (idaresini), kendisinde hiçbir leke ve kusurun

bulunmadığı birine tevdi etme hırsından kaynaklanmaktadır.

Halifenin Kureyş'ten olmasının şart olmadığını söyleyenlerden biri de Kadı Ebu

Bekir Bakıllani'dir. Bakıllani, artık Kureyş'in bir gücü kalmadığını ve acemlerin (Arap olmayanların)

halifeler üzerinde hakimiyet kurduklarını görünce -her ne kadar Haricilerin

görüşüyle uyum içinde olsa da- halifenin Kureyş'ten olma şartını düşürmüştür.

Bununla birlikte çoğunluk, halifenin Kureyş'ten olmasının şart olduğunu söylemeye

devam etmişlerdir. Hatta Müslümanların işlerini görmekten aciz olsalar bile. Ancak

onların bu görüşlerine, halifede bulunması gereken "kifayet" (yeterlilik) şartı ile itiraz

edilmiştir. Çünkü asabiyetin ortadan kalkmasıyla, (halifelik görevini yerine getirebilmek

için ihtiyaç duyacağı) güç de yok olacağından, sonuç olarak kifayet şartı da kaybolmuş

olur. Eğer kifayet şartının aranmamasıyla, halifelik şartları ihlal edilmeye başlanırsa,

bu durum ilim ve dindarlık gibi şartlara da sirayet eder ve sonuçta bu makam için aranan

şartlar dikkate alınmaz. Bu ise (bu konuda oluşmuş) icmaya aykırıdır.

Şimdi bu konudaki görüşlerden hangisinin doğru olduğunun ortaya çıkması için,

halifenin Kureyş'ten olması şartının hikmetinden bahsedelim: Şer'i hükümlerin tamamının,

konmalarını gerektiren amaçları ve hikmetleri vardır. Halifenin Kureyş'ten olma şartındaki

hikmeti ve amacı araştırdığımızda, meşhur olarak bilinenin aksine bunun sadece

Hz. Peygamber ile aynı soydan geldiklerinden dolayı, elde edilmesi umulan ve beklenen

bir uğur ve bereket olmadığını görürüz. Her ne kadar Hz. Peygamber'le aynı soydan gelmelerinden

dolayı hasıl olan bir uğur ve bereket varsa da. Ancak bilindiği gibi bir şeyden

beklenen uğur ve bereket şer'! amaçlardan değildir. O halde bu şartın konulmasından

beklenen bir amaç ve menfaat olmalıdır.

Bütün incelikleriyle ve derinlemesine araştırdığımızda bu şartın konulmasındaki

hikmetin, asabiyet (toplumsal güç ve taban) amacından başka bir şey olmadığını görüyoruz.

Çünkü savunma ve hakları elde etme asabiyet sayesinde olduğu gibi, ortaya çıkabilecek

anlaşmazlıklar ve gruplaşmalar da, bu makama gelenin sahip olduğu asabiyet sayesinde

ortadan kalkar ve insanlar ondan razı olup sükunet ve istikrar hakim olur.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!