04.09.2022 Views

kupdf.net_bn-i-haldn-mukaddime-icilt-clearscanpdf

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

-- MUKADDiME --

181

diası gerçek anlamda değil, mecazidir. İkisi arasındaki ortak nokta, ataların hayır ve üstünlükleri

ile sayılmasıdır. Eğer asillik, şan ve şeref kelimelerinin her iki grup için de gerçek

anlamda kullanıldığı sabit olsa bile, bu durumda bu kelimeler birden fazla gerçek anlamda

kullanılıyor demektir.

Önceleri asabiyetin (güç ve nüfuzun) eşlik ettiği gerçek anlamda asil ve şanlı olan

bir sülale, şehre yerleşip asabiyetlerini kaybedince asillik ve şanlarını da kaybederler. Ancak

içlerinde asil oldukları vesvesesi kalır ve kendilerini asil sülalelerden biri sayarlar. Oysa

asabiyetleri yok olup gittiği için, asillikleri de tamamen yok olup gitmiştir. Şehirlere

yerleşen Arap ve acem sülalelerinden çoğu ilk dönemlerde hep bu vesveseyle avunmuşlardır.

Bu vesvesenin kalplerinde en köklü şekilde yerleştiği kimseler ise İsrailoğullan'dır.

Çünkü bir zamanlar dünyanın en asil ve şanlı milletlerinden biriydiler. Bunda bir çok etken

vardı:

İlk olarak neseplerindeki ataları içinde Hz. İbrahim ve Hz. Musa'nın da aralarında

bulunduğu çok sayıda peygamber bulunuyordu ve ayrıca da büyüle bir güçleri (asabiyetleri)

vardı. İkinci olarak ise Allah onlara vermeyi vaat ettiği büyüle bir hükümdarlık ve

saltanat bahşetmişti. Ancak daha sonra bütün bunlar onlardan çekilip alındı ve zillet, hakirlik

ve aşağılanma içine düştürler. Sonra binlercesi yurtlanndan çıkarılarak yeryüzünde

sürgün hayatı yaşadılar ve kafirlerin köleleri oldular. Bu a ... 'Uiltunun hala onlara eşlik

ettiği ve konuşmalarında şöyle dedikleri görülüyor: "Bunun atası Harun'dur, bu Yuşa'nın

neslinden, şu Kalib'in soyundan, şu da Yahuda'nın soyundan ..." Oysa çok uzun zamandan

beri asabiyetlerini kaybetmişler ve zillet içlerine iyice yerlmiştir. Nesepleri asabiyetten

soyutlanmış şehirlilerden pek çoğu da aynı hezeyanları sayıklamaktadır.

Ebu Velid İbn-i Rüşd, "El-Hıtabetu Min Talhlsi Kitabi'l-Muallimi'l-Evvel"74 isimli

kitapta asillikten bahsederken bu hususu karıştırmıştır. Orada şöyle diyor: "Asillik, bir

kavmin şehre eskiden yerleşmiş olmasından gelir." Kendisi, bizim burada söylediklerimize

ise hiç değinmemiştir. Acaba düşmanlarını korkutabilecekleri ve kendilerini başkalarına

kabul ettirecekleri bir güçleri olmazsa, şehre önceden gelip yerlmiş olmalarının kendilerine

ne gibi bir faydası dokunabilir? EbU Velid lbn-i Rüşd, asilliği adeta yalnızca adları

sayılacak ataların çokluğuna bağlamıştır. Oysa (ele aldığı konu olan) "hitabet" (baştakinin),

kendi düşüncesine çekilmeleri önemli olan ehl-i hal ve'l-akd'ı (şfua meclisi üyelerini)

etkileme sanatıdır. Halbuki hiçbir gücü olmayan birine kimse dönüp bakmaz, o

da kimseyi kendi görüşüne çekmeye güç yettiremez. Şehirlerde yaşayanlar işte bu durumdadır.

Ancak lbn-i Rüşd, asabiyetin olmadığı ve asabiyetle ilgili durumların bilinip uygulanmadığı

bir çağda ve yerde yaşadığından, asilliği de sadece ataların sayılması olarak

görmüştür. Bu hususta asabiyetin hakikatini ve insanlar içindeki sırrını ise hiç göz önünde

tutmamıştır. Allah her şeyi bilir.

74 "Birinci Muallim"in Kitabından Özetle Hitabet". Burada "birinci muallim" ile kastedilen Aristo'dur. (Farabi'ye de ikinci muallim

deniliyor).

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!