04.09.2022 Views

kupdf.net_bn-i-haldn-mukaddime-icilt-clearscanpdf

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

-- IBN-1 HALDÜN --

142

Yine, bazı insanların sahip oldukları bir özellik sayesinde -ki bu özellik onları diğer

insanlardan ayırmaktadır- hadiseleri meydana gelmeden önce haber verdiklerini görüyoruz.

Bunu yapmak için (çalışmakla elde ettikleri) bir sanata başvurmadıkları gibi,

yıldızlar veya başka nesnelerden de yararlanmazlar. Onların bu özelliğinin sadece, yaratılışlarındaki

fıtratın bir sonucu olduğunu görüyoruz. Arraflar; ayna ve tastaki sulara,

hayvanların kalplerine, ciğerlerine ve kemiklerine bakarak; kuş ve yırtıcı hayvanların durumlarından

sonuç çıkartarak; küçük taşlar, buğday taneleri ve çekirdekleri saçarak gaybtan

haber veren falcılar bu grubu teşkil eden insanlardandır. Bütün bu durumlar insanlar

arasında mevcuttur ve kimse bunları inkar edecek durumda değildir.

Aynı şekilde, delilere gaybtan haberler telkin edilir ve onlar da bunu haber verirler.

Uykudakiler ve ölüler de, uykularının ve ölümlerinin başlangıcında gaybla ilgi şeyler

söylerler. Yine nefislerini terbiye ile meşgul olan mutasavvıfların, keramet sadedinde gaybi

algılamaları olduğu bilinmektedir.

Şimdi bütün bu gaybi algılamalardan bahsedeceğiz. Önce kahinlikten başlayacağız

ve sonra teker teker hepsini ele alacağız. İlk olarak, bütün gruplar için geçerli olmak

üzere, insan nefsinin gaybı nasıl idrak ettiğiyle ilgili bir giriş yapalım. Daha önce söylediğimiz

gibi bunun sebebi, insan nefsinin diğer ruhani varlıklar içinde, kuvve (potansiyel

güç) olarak mevcut olan ruhani bir varlık olmasıdır. Onun kuvveden fiiliyata geçmesi,

beden ve bedenin organları sayesinde olur. Bu herkes için bilinecek bir şeydir. Kuvve şeklinde

olan her şeyin, (fiiliyata geçmek için ihtiyaç duyduğu) maddesi ve sureti vardır. İşte

nefsin varlığının, kendisi ile kemale erdiği sureti, idrakin ve akletmenin kendisidir. O

başlangıçta kuvve olarak mevcut olmakla birlikte, külli (bütünsel) ve cüzi suretleri idrak

etmeye elverişli bir yapıdadır.

Sonra ona maddi idrak (algılama) özelliklerini veren bir bedene sahip olmak suretiyle

gelişmesini ve mevcudiyetini fiilen tamamlar. Bu durumda külli manaları idrak etme

durumundan sıyrılır ve suretleri teker teker idrak ederek; akletmeyi fiilen gerçekleştirir.

Böylece varlığı kemale erer. İşte başlangıçta nefis (boş, işlenmemiş) bir hammadde

gibidir ve algılama ile suretler birbiri ardınca ona gelir (ve onu geliştirir). Bu yüzden yeni

doğmuş bir çocuğun ne uyku ile, ne keşif ile ve ne de bu ikisinin dışında bir şey ile idrak

etmeye güç yetiremediğini görüyoruz. Çünkü onun zatının bizzat kendisi olan sureti

-ki bu idrak ve akletmedir- henüz kemale erip tamamlanmamıştır. Hatta henüz külli

manalardan sıyrılmamıştır.

Daha sonra (nefsin) fiilen zatı tamamlanıp kemale erer ve bir bedenle birlikte olmaya

devam ettikçe de iki türlü idrake sahip olur: Birincisi maddi aletler yani bedenin

organları ile idrak etme. İkincisi ise vasıtasız olarak, kendi zatı ile idrak etmedir. Ki bedende

olduğu ve bedenin (maddi) duyularıyla meşgul olduğu sürece bu idrakin üzeri kapalı

olur. Çünkü duyu organları, yaratılışları gereği, onu sürekli olarak dış algılamalara

çekerler.

Ancak nefsin, zahirden (dıştan) batına (içe) yöneldiği ve beden örtüsünden soyutlandığı

lahzalar olabilir. Bu, ya uyku gibi bütün insanlar için geçerli olan bir özellik ile,

veya kahinler ve falcılar gibi insanlardan bazılarında bulunan bir özellik ile ya da sofilerin

yaptığı gibi nefisleri terbiye etmek suretiyle olur. İşte bu lahzalarda nefis, kendisinden

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!