04.09.2022 Views

kupdf.net_bn-i-haldn-mukaddime-icilt-clearscanpdf

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

-- MUKADDiME --

139

RÜYA

Rüyanın hakikatı, nefsin (ruhun), kendi ruhani aleminde, olayların suretini bir

anlık görmesidir. Çünkü bütün ruhani varlıklarda olduğu gibi, olaylar da ruhani alemde

fiilen mevcuttur. Nefis ise cismi yapısından ve bedeni özelliklerinden soyutlanarak ruhani

aleme geçer. Ve söylediğimiz gibi uyku sebebiyle bu bir anlık geçiş ve olayların suretini

görmek mümkün olur. İşte nefis, bilmek istediği geleceğe ait bu resmi alarak kendi

(beşeri) özelliklerine hemen geri döner.

Eğer ruhani alemden almış olduğu bu suret, karışıklığından dolayı zayıfsa ve yeteri

kadar açık değilse, bu karışıklığın giderilmesi için yorumlanmaya ihtiyaç vardır. Ancak

bu alıntı yeteri kadar açık da olabilir ve o durumda yoruma ihtiyaç kalmaz.

Nefis için böyle bir halin gerçekleşmesinin sebebi, onun, beden ve bedensel duyu

özellikleri ile mükemmelleştirilmiş ruhani bir varlık olmasıdır. Böylece nefis, katıksız bir

akla dönüşür ve varlığı da fiilen kemale erer. O zaman bedeni aletlerden hiçbir şeye ihtiyaç

duymadan idrak eden ruhani bir varlık olur. Ancak nefsin bu ruhaniliği, canlıların en

üst derecesinde bulunan ve kendilerini bedeni özellikler ile mükemmelleştirmeye ihtiyaç

duymayan meleklerin ruhaniliğinden farklıdır. İşte nefsin bu yeteneği, bedende olduğu

sürece devam eder. Bu yeteneğin (ruhani alemdeki olayların suretini yakalamanın) evliyalarda

görüldüğü türden daha özel bir şekli olduğu gibi, bütün insanlar için geçerli genel

bir şekli de vardır. Bu genel şekil rüyadır.

Peygamberlerde görülen, beşerilikten soyutlanarak katıksız bir melekliğe geçiş durumu

ise ruhani derecelerin en üstünüdür. Bu geçiş vahiy halinde sürekli tekrarlanır. İşte

peygamberlerin melekliğe geçişten sonra orada idrak ettiği (gaybi bilgilerle) tekrar beşeri

özelliklerine dönmeleri, açık bir şekilde uyku (rüya) durumuna benzemektedir. Her

ne kadar rüya, peygamberlerin bu geçişine göre kategorik olarak çok fazla gerilerde olsa

da ...

İşte bu benzerlikten dolayı, Hz. Peygamber rüyanın peygamberliğin kırk altı parçasından

biri, bir başka rivayette kırk üç parçasından biri ve diğer bir rivayette ise yetmiş

parçasından biri olduğunu ifade etmiştir. Buradaki oranların bizzat kendileri kast edilmemiştir.

Maksat, (rüya ile, peygamberlerin özelliği olan gaybi bilgilere sahip olma noktasında)

insanlarının derecelerinin değiştiğidir. Bazı rivayetlerde gelen yetmiş sayısının,

Arap dilinde çokluğu ifade etmek için kullanılıyor olması bu söylediğimizin delilidir. Bazıları

ise kırk atlı parçasından biri olmasını şu şekilde yorumlamışlardır: Vahiy başlangıçta,

altı ay süreyle rüya şeklinde gelmiştir. Bu süre ise yarım sene etmektedir. Mekke ve Medine

dönemleri dahil Hz. Peygamber'in peygamberliğinin toplam süresi ise yirmi üç senedir

ve yarım sene bu toplam sürenin kırk altıda biri yapmaktadır.

Ancak bu, bizce gerçeklikten uzak bir görüştür. Çünkü bu sözü (rüyanın, peygamberliğin

kırk altıda biri olduğunu) Hz. Peygamber söylemiştir. Bu sürenin, diğer peygamberler

için de geçerli olduğunu nereden biliyoruz? Çünkü bu oran, vahyin rüya şeklinde

gelmesinin toplam peygamberlik süresine kıyaslanmasıyla elde ediliyor. Dolayısıyla, buradaki

oran gerçek anlamda peygamberliğin bir parçasını ifade etmiyor.

Bu husus açıklığa kavuştuktan sonra anlaşılıyor ki, buradaki oranlama ile, bütün

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!