04.09.2022 Views

kupdf.net_bn-i-haldn-mukaddime-icilt-clearscanpdf

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

-- MUKADDiME --

135

şarak vahyetmesine muhatap olmak ise resullerin derecesidir. Onun için bu derece birinciden

daha üstündür. Bu, Hz. Peygamber'in vahiy hakkındaki açıklamasını içeren hadisin

anlamıdır. Haris bin Hişam, Hz. Peygamber' e, "Sana vahiy nasıl geliyor?" diye sormuş,

o da şöyle demiştir: "Bazen çıngırak sesine benzeyen bir sesle gelir. Böylesi bana en ağır

olanıdır. Benden ayrıldığında söylediğini anlamış olurum. Bazen de melek bana insan

şeklinde görünür, benimle konuşur ve söylediğini anlarım":

Birinci şeklin çok daha ağır olmasının sebebi, bu şeklin, beşeri özelliklerden soyutlanıp

melekler alemiyle bağlantıya geçmenin başlangıcı olmasından kaynaklanan zorluktur.

Bu nedenle o durumda peygamber beşeri algılama özelliklerinden sadece "duyma"

ile yetinmektedir. Ancak vahyin gelişi tekrarlanıp çoğaldığında bu geçiş kolaylaşmakta

ve beşeri algılamalarına döndüğünde bütün özelliklerini kullanabilmektedir. Bunlardan

en açık ve net olanı da "görme duyusu" olmaktadır.

Yukarıdaki hadiste, birinci şekilde gelen vahyi anlamanın geçmiş zaman kipiyle

(söylediğini anlamış olurum), ikinci şekilde geleni anlamanın ise, şimdiki zaman kipiyle

(söylediğini anlarım) ifade edilmiş olmasında belaği bir incelik vardır. Bu incelik şudur:

Hadis, vahyin geldiği iki şekli anlatmak için söylenmiştir. Birinci şekli, örfte söz ve konuşmak

anlamına gelmeyen "deviy" (uğultu, gürültü) kelimesiyle açıklamış ve (vahyedileni)

anlayıp kavramanın bu uğultunun kesilmesinden sonra gerçekleştiğini haber vermiştir.

İşte (bu uğultunun) kesilip bitmesinden sonra gelen anlamayı geçmiş zaman kipiyle ifade

etmek uygun olmaktadır. Ancak ikinci durumda ise melek insan suretinde gelip onunla

konuşmaktadır ve peygamberin onun söylediklerini anlaması (konuşma bittikten sonra

değil, konuşması boyunca) konuşma anında olmaktadır. İşte bu durumdaki anlamayı

ifade etmek için kullanılacak en uygun kip de şimdiki zaman kipidir.

Bil ki, bir bütün olarak vahyin (vahye muhatap olmanın) her şeklinde bir zorluk

vardır. Kur'an buna şu ayette işaret etmektedir: "Şüphesiz biz sana (taşınması) ağır bir

söz vahyedeceğiz" (Müzeınmil Suresi, 5). Hz. Aişe ise şöyle diyor: "'Vahiy geldiğinde şiddetli

bir zorluğa katlanıyordu". Yine şöyle diyor: "Çok soğuk bir havada kendisine vahiy

gelir, (vahyi getiren melek) ondan ayrıldığında alnından terler dökülürdü". İşte bu zorluklardan

dolayı, vahiy gelmesi anında Hz. Peygamber' de baygınlık ve horlamaya benzer

o bilinen haller görülüyordu.

Bunun sebebi, yukarıda belirttiğimiz gibi vahyin (vahye muhatap olmanın), beşerilikten

soyutlanarak meleklik özelliklerine geçmek ve ilahi kelamı almak anlamına gelmesidir.

İşte bu geçişten, yani kendi zatından ayrılıp soyutlanarak başka bir boyuta geçmekten

böylesi bir zorluk doğmaktadır. Hz. Peygamber'in, kendisine vahiy gelmesinin

başlangıcıyla ilgili söylediği şu söz de bu anlama gelmektedir: "(Cebrail) beni sararak öyle

bir sıktı ki, nefesim kesildi. Sonra beni bıraktı ve oku, dedi. Ben okuma bilmem, dedim.

Sonra bunu ikinci ve üçüncü defa tekrarladı' Ancak peygamberin (vahyin gelmeye

devam edişiyle) bu duruma alıştığını ve öncekilere göre yavaş yavaş belli bir kolaylık

oluştuğunu anlıyoruz.

Onun için Kur'an'ın Mekke'de inen sure ve ayetleri Medine' de inenlere göre daha

kısadır. Berae (Tevbe) Suresi'nin inişiyle ilgili rivayete göre, bu surenin tamamı veya büyük

bir kısmı, TEbük Savaşı sırasında Hz. Peygamber devesinin üzerindeyken nazil ol-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!