15.08.2022 Views

Voyant Temmuz 2022 07

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

VOYANT<br />

YIL: 2 SAYI: 7<br />

En iyi<br />

mezoterapi<br />

en kaliteli<br />

ürünle<br />

yapılandır<br />

<strong>Temmuz</strong><strong>2022</strong><br />

Yaşlılık<br />

fizyolojisi<br />

ve estetik<br />

uygulamalar<br />

Dudak<br />

dolgusunu<br />

ciddiye<br />

alın!<br />

Yaz<br />

aylarında<br />

cilt bakımının<br />

püf<br />

noktaları<br />

Yağların korkulu rüyası:<br />

Liposuction<br />

www.voyantdergi.com


EditörV<br />

VOYANT<br />

İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />

Unico Dijital İletişim Ltd. Şti. adına<br />

Meryem Bilici<br />

Danışma Kurulu<br />

Op. Dr. Altuğhan Cahit Vural<br />

(Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı)<br />

Dr. Banu Özge Öztürk<br />

(Dermatolog)<br />

Dr. Deniz Koral<br />

(Dermatolog)<br />

Prof. Dr. Murat Türegün<br />

(Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı)<br />

Dr. Seran Göçer<br />

(Medikal Estetik Hekimi)<br />

Dr. Yasemin Savaş<br />

(Medikal Estetik Hekimi)<br />

Vedat Günyol Cd.<br />

Defne Sk. No: 1<br />

Flora Rezidans Kat: 1 D. 109<br />

Ataşehir 34750 İstanbul<br />

T +90 216 255 5336<br />

Reklam ve iletişim<br />

info@unicodijital.com.tr<br />

Yapım<br />

Narrator Ajans<br />

Yayın Yönetmeni<br />

Dilek Girgin<br />

dilek@narratorajans.com<br />

Görsel Yönetmen<br />

Engin Perol<br />

Editör<br />

Elif G. Bayramçavuş<br />

İpek Itır Can<br />

Melek Yazıcı<br />

Güner Sk.<br />

No: 26/3 Üsküdar-İstanbul<br />

T +90 216 340 03<strong>07</strong><br />

www.narratorajans.com<br />

Baskı<br />

Erk Ofset<br />

Maltepe Mh. Litros Yolu Sk.<br />

A No: 2 -4A İç Kapı No: 412<br />

Zeytinburnu-İstanbul<br />

T +90 532 227 9764<br />

Baskı Yeri ve Tarihi<br />

İstanbul, <strong>Temmuz</strong> <strong>2022</strong><br />

Yerel süreli yayındır.<br />

Üç ayda bir yayınlanır.<br />

8.000 adet basılıp dağıtılmıştır.<br />

Ücretsizdir.<br />

Kişi kendisini beğeniyorsa<br />

güzel midir? Güzeldir! Çünkü,<br />

kendisinden hoşnut olan kişinin<br />

enerjisi karşısındakilere geçiyor.<br />

Medikal estetik uygulamalarında<br />

şu şiarı benimsemek çok doğru<br />

olabilir: Kendinden hoşnutsan<br />

ihtiyacın yok, değilsen var.<br />

Kendinden<br />

hoşnutsan ihtiyacın<br />

yok, değilsen var<br />

Plastik, rekonstrüktif ve estetik<br />

cerrahi uzmanları, dermatoloji uzmanları,<br />

medikal estetik hekimleri <strong>Voyant</strong>’ın her<br />

sayısına eşsiz katkılarda bulunuyor. En<br />

doğru ve en güncel bilgileri yolumuzu<br />

aydınlatan hekimlerimizden alıyoruz. Her<br />

biri uzman olduğu konularla ilgili bilgi<br />

paylaşımında bulunurken medikal estetik<br />

uygulamalarının “ehil” ellerde yapılması<br />

gerektiğine özellikle dikkat çekiyor.<br />

Hekimlerimizin vurgu yaptıkları<br />

bir konu da hastaların ihtiyaçları.<br />

Yaz sayımıza konuk ettiğimiz<br />

hekimlerimizden bazılarının satır<br />

aralarında bu konuya değindiklerini<br />

fark ettim. Örneğin, Medikal Estetik Hekimi Dr. Eren Ünal’ın “Kişi kendini<br />

beğeniyorsa bence güzeldir” cümlesinden çok etkilendim. Her şey bununla<br />

başlayıp bununla bitmiyor mu? Kendini beğenmek! Burada söz konusu olan<br />

ego değil, insanın kendisiyle barışık olması. Kendisinden hoşnut olan kişinin<br />

enerjisi, hekimimizin de belirttiği gibi karşısındakilere geçiyor. Medikal<br />

estetik uygulamalarında şu şiarı benimsemek çok doğru olabilir: Kendinden<br />

hoşnutsan ihtiyacın yok, değilsen var.<br />

Dermatoloji Uzmanı Dr. Erol Özan ile başka bir odağa ilerledim. Kendisi,<br />

hastanın ruh sağlığından emin olmanın önemine dikkat çekip estetik<br />

uygulamalarını “terapi” amacıyla kullanmanın mutsuzluk yaratacağını<br />

belirtiyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Hatice Coşkun Güngördü’nün, “Barbie<br />

bebek gibi görünen biri bunu (medikal estetik uygulamasını) istiyorsa beden<br />

algısı bozulmuş olabilir” cümlesi aracılığıyla ise ihtiyaç ve algı sarmalıyla<br />

karşılaştım.<br />

Ardından Medikal Estetik Hekimi Dr. Aida Keklik’in önemli bulduğum<br />

bir ifadesine geçtim: “Her insanın bir aurası ve karakteri var; bu da yüz<br />

ifadesine yansıyor.” Ne güzel söylemiş. Biriyle ilk karşılaşmanızda<br />

aurası, karakter yapısını ifade eden duruşu ve elbette enerjisi size<br />

aktarılıyor. Bunu bozmadan korumak çok önemli. Bu noktada<br />

da işin içine her zaman çok önemle üzerinde durduğumuz<br />

doğallık konusu giriyor. Medikal estetik uygulamaları<br />

doğallığı, aurayı, kişinin ifadesini bozmamalı.<br />

Evet, medikal estetik uygulamaları bize, hayatımıza<br />

çok şey katabiliyor. Ama gerçekten ihtiyacımız varsa ve<br />

doğallığımızı bozmuyorsa…<br />

Güzelliklerde buluşmak dileğiyle,<br />

Dilek Girgin<br />

TEMMUZ <strong>2022</strong><br />

3


VİÇİNDEKİLER<br />

6 İLK BAKIŞ<br />

Yeni ürünler<br />

Doğal bileşenleriyle iddialı: Le Desire. Su<br />

ile aktive oluyor: Lonjevite Daily Detox<br />

Powder Cleanse. Origins’in her cilt tipine<br />

uygun maskelerini keşfedin. Jowae<br />

Nemlendirici Yüz Misti ile ferah bir yaz.<br />

Lekeye karşı güneş koruması: Bioderma<br />

Photoderm Spot SPF 50+. Aurelia Geneve<br />

ile daha canlı ve daha sıkı bir cilt. Cildinizi<br />

güneşe karşı koruyan bir kalkan: Sebamed<br />

Sun. Shiseido Suncare, yeni ürünleriyle bu<br />

yaz da yanınızda. Selülitle mücadele için:<br />

Clio Jel.<br />

12 RÖPORTAJ<br />

Yaz aylarında cilt bakımının<br />

püf noktaları<br />

Medikal Estetik Hekimi Dr. Aida Keklik,<br />

yaz aylarında cildimizi çok yoğun olarak<br />

nemlendirmemiz, bunun için de cildimize<br />

uygun nemlendiriciler ve serumlar<br />

kullanmamız gerektiğini söylüyor.<br />

16 RÖPORTAJ<br />

“En iyi mezoterapi en<br />

kaliteli ürünle yapılandır”<br />

Medikal Estetik Hekimi Dr. Eren Ünal,<br />

“Medikal estetikte önce iyi el işçiliği<br />

olan bir hekim, sonra iyi ürün önemlidir.<br />

Mezoterapide ise bunlar yer değiştirir”<br />

açıklamasında bulunuyor.<br />

<strong>Temmuz</strong><strong>2022</strong><br />

20 GÜNDEM<br />

Stil ikonu olarak Prenses<br />

Diana’nın portresi<br />

Hayatının dönüm noktalarını yaz ayları<br />

belirledi; temmuzda doğdu ve evlendi,<br />

ağustosta boşandı ve hayatını kaybetti.<br />

Prenses Diana’yı ölümünün 25. yılında<br />

anıyor ve güzelliğinin sırlarını sayfalarımıza<br />

taşıyoruz.<br />

24 TREND<br />

Slugging ile cildiniz neme<br />

doyacak<br />

Amacı nemi cilde hapsetmek ve bu şekilde<br />

daha nemli, sağlıklı, pürüzsüz bir cilt<br />

yaratmak olan slugging, bir süredir yeni cilt<br />

bakım trendimiz olarak arz-ı endam ediyor.<br />

26 KAPAK RÖPORTAJI<br />

Yağların korkulu rüyası:<br />

Liposuction<br />

Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi<br />

Uzmanı Op. Dr. Ayşe Barutçu ile vücuttaki<br />

inatçı yağları yok etmede çok etkili<br />

bir yöntem olan liposuction hakkında<br />

konuştuk, ayrıca karın germeyle ilgili<br />

bilgiler edindik.<br />

32 RÖPORTAJ<br />

“Dudak dolgusunu ciddiye<br />

almak lazım”<br />

Dermatoloji Uzmanı Dr. Hatice Coşkun<br />

Güngördü, dudak dolgusuyla ilgili detayları<br />

anlattı. “Sadece dudak dolgusunda değil<br />

bütün dolgu uygulamalarında anatomiye<br />

hâkim olunmalı” dedi.<br />

36 MAKALE<br />

Kristal içerikli dolgular<br />

ile cildinizdeki kolajen<br />

miktarını<br />

artırın<br />

Medikal Estetik<br />

Hekimi Dr. Güngör<br />

Kırmızıgül, kristal<br />

içerikli dolguların<br />

güçlü dolgu efekti<br />

ve lifting etkisi<br />

yaratmanın yanı<br />

sıra bebek gibi taze<br />

bir cilde ulaşmamızı<br />

sağladığını<br />

belirtiyor.<br />

38 MAKALE<br />

Yaşlılık fizyolojisi ve estetik<br />

uygulamalar<br />

Dermatoloji<br />

Uzmanı Dr.<br />

Erol Özan,<br />

yaşlanmanın<br />

komplike<br />

olduğuna dikkat<br />

çekerek tek bir<br />

yöntemle bütün<br />

problemlerden<br />

kurtulmanın<br />

mümkün<br />

olmadığını<br />

açıklıyor.<br />

40 MAKALE<br />

Gözaltı ışık<br />

dolgusunu<br />

yakından tanıyalım<br />

Medikal Estetik Hekimi<br />

Dr. Dilek Çetintaş Yiğitalp,<br />

“Daha dinç bir yüz ifadesine<br />

sahip olmak istiyorsanız<br />

ve gözaltlarınız çukursa ilk<br />

yaptırmanız gereken işlem<br />

gözaltı ışık dolgusudur”<br />

diyor.<br />

42 MAKALE<br />

Sağlıklı kalmanın yolu;<br />

glutatyon<br />

Pek çok hastalığın önlenmesinde temel<br />

öneme sahip bir molekül olan glutatyonun<br />

işlevleriyle ilgili bilgileri Medikal Estetik<br />

Hekimi Dr. Mihriban Eryavuz paylaşıyor.<br />

44 PSİKOLOJİ<br />

Metaverse ruh sağlığımızı<br />

nasıl etkileyecek?<br />

Dijital bağımlılıkta metaverse ile yeni bir<br />

döneme giriyor olabiliriz. Metaverse’ün olası<br />

etkilerini Psikiyatr Dr. Burak Toprak anlatıyor.<br />

46 DİYET<br />

Kilo verememenizin<br />

suçlusu ekmek mi?<br />

Bize kilo aldıran ya da kilo veremememize<br />

neden olan gerçekten ekmek tüketimimiz<br />

mi? Bu sorunun cevabını Diyetisyen<br />

Mevhibe Erkek veriyor.<br />

48 SEYAHAT<br />

Barka ile su yollarında<br />

seyahat<br />

Barka ile seyahat edebileceğiniz yerler<br />

arasında Burgonya Kanalı, Midi Kanalı,<br />

Champagne-Ardenne Bölgesi, Venedik<br />

Lagünü ve İrlanda bulunuyor.<br />

52 KÜLTÜR SANAT<br />

Sanatın yeni hali: NFT<br />

Dijital dönüşüm hayatımıza yeni kavramlar<br />

katıyor. Bunlardan biri olan NFT aracılığıyla<br />

üretilen eserler, sanat boyutuyla olduğu<br />

kadar rekor kıran satış rakamlarıyla da<br />

dikkat çekiyor.<br />

56 TEKNOLOJİ<br />

Yapay zekânın gücü adına<br />

Ev yaşamı, moda, güzellik, tıp dahil olmak<br />

üzere yapay zekânın kullanılmadığı alan<br />

yok gibi. Öyleyse bazı uygulamalara<br />

yakından bakalım, ne dersiniz?<br />

4 TEMMUZ <strong>2022</strong> TEMMUZ <strong>2022</strong> 5


V<br />

İLK BAKIŞ<br />

DOĞAL BİLEŞENLERİYLE İDDİALI: LE DÉSIRÉ<br />

“Doğayı Hisset, Doğal Hisset”<br />

mottosuyla yola çıkan Le Désiré Hemp<br />

Collection ürünleri, doğal yaşamı<br />

ve insanların doğal güzelliğini bir<br />

arada tutmayı hedefliyor. Kenevir<br />

tohumu yağı, biomimetic peptitler,<br />

niacinamide, phospholipid ve kök<br />

hücre teknolojisi gibi içeriklerle özel<br />

bir dokunuş sağlayarak, cilt bakımı<br />

rutininize keyifli bir soluk getiriyor.<br />

l Cildinizi güneş ışınlarının ve çevresel<br />

faktörlerin zararlı etkilerine karşı<br />

koruyabileceğiniz Le Désiré Day Cream,<br />

SPF 15 koruma içeren formülüyle size<br />

gün boyu eşlik ediyor. İçeriğindeki<br />

kolajen, elastin ve hyalüronik asitle<br />

cildin elastikliğini artırıyor ve<br />

nemlendiriyor.<br />

l Göz çevresini canlandırarak dolgun<br />

bir görünüm kazandıran Le Désiré<br />

Eye Serum, kaz ayakları, dikey-yatay<br />

çizgiler ve koyu halka sorunlarını<br />

28 günde minimize ederek, göz<br />

bölgesinin görünümünü iyileştiriyor ve<br />

canlandırıyor.<br />

l Ciltte koruyucu bir tabaka<br />

oluşturarak, suyun kurutma etkisine<br />

karşı cildi temizlerken nemlendiren<br />

Facial Cleansing Foam, köpüğe<br />

dönüşen formuyla cildi nazikçe kirden<br />

ve makyaj kalıntılarından arındırıyor.<br />

Cildinizi temizleyip nem ve enerji<br />

veriyor.<br />

l Cildinizin pH seviyesini dengeleyerek<br />

ürün emilimini artıran Le Désiré Facial<br />

Toner, gözenekleri temizlerken cildi<br />

yatıştırıyor, yumuşatıyor ve gözenek<br />

görünümünü en aza indirgemeye<br />

yardımcı oluyor. Alkol içermiyor.<br />

l Le Désiré Night Cream, gece<br />

boyunca cildinizdeki nemi artırıyor,<br />

bariyer onarımını destekliyor, çene<br />

ve gıdı bölgesinde oluşan sarkıklığı<br />

azaltıyor, yıpranmış olan cildin hücre<br />

yenilenmesine destek oluyor ve<br />

cildinizi yenileyip canlandırarak bir<br />

sonraki güne hazırlıyor.<br />

ORIGINS’İN<br />

HER CİLT<br />

TİPİNE<br />

UYGUN<br />

MASKELERİNİ<br />

KEŞFEDİN<br />

Maskeler, cildi temizlemek ve ihtiyacı olan<br />

nemi sağlamak, canlı ve parlak bir cilde<br />

sahip olmak için önemli destek ürünlerinden<br />

biri. Haftada en az bir kez uygulayacağınız<br />

maskeler, cilde ihtiyaç duyduğu özel bakımı<br />

sağlamaya da yardımcı olabiliyor.<br />

Origins’in maskeleri, doğal ve<br />

yoğun içerikleri sayesinde bu<br />

özel bakımı sunuyor.<br />

SU İLE AKTİVE OLUYOR:<br />

LONJEVITE DAILY DETOX POWDER CLEANSE<br />

Lonjevite, yeni cilt temizleyicisi<br />

“Daily Detox Powder Cleanse” ile cilt<br />

bakım ritüelini değiştirmeye geldi. Yağı,<br />

makyajı ve diğer kirleri etkili bir şekilde<br />

temizleyen ve daha yumuşak, pürüzsüz,<br />

parlak bir cilt ortaya çıkaran Lonjevite<br />

Daily Detox Powder Cleanse, su ile<br />

aktive oluyor.<br />

Lonjevite’nin yeni temizleyicisinin<br />

farkı, içerdiği pirinç özü, pembe ve<br />

beyaz killer sayesinde nazikçe peeling<br />

yapması ve sebun dengesini sağlaması.<br />

Tüm cilt tiplerine uygun olan ürün,<br />

içerdiği papaya enzimi, aloe vera ve yulaf<br />

özüyle aydınlık bir cilt görünümünü<br />

destekliyor. Hindistan cevizinden elde<br />

edilen nazik bir köpürtücüyle cildin nem<br />

dengesine saygı göstererek gözeneklerin<br />

arındırılmasına yardımcı oluyor.<br />

Yüzde 100 vegan olan, parabenler,<br />

silikonlar ve sentetik malzemeler<br />

olmadan formüle edilen ürün, düzenli<br />

kullanımda doku ve gözeneklerin<br />

görünümünü iyileştiriyor. Detoks etkisi<br />

sunarken cildi yeniliyor, ince çizgi ve<br />

kırışık görünümünde azalma sağlıyor.<br />

Clear<br />

Improvement<br />

Aktif Kömür<br />

Maskesi<br />

Ürün, bambu kömürü<br />

içeriğiyle cildi kir,<br />

kalıntı, çevre kirliliği<br />

gibi gözenekleri tıkayan<br />

toksinlerden arındırıyor.<br />

Çevresel toksinleri<br />

emen beyaz Çin kili ile<br />

cilde daha aydınlık ve<br />

yumuşak bir görünüm<br />

sunuyor. Cildi arındırarak<br />

derinlemesine<br />

temizliyor. Yağlı ciltler<br />

için ideal olmakla<br />

birlikte tüm cilt tiplerinin<br />

kullanımına da uygun.<br />

Drink Up<br />

Intensive Yoğun<br />

Gece Maskesi<br />

İsviçre buzulu suyu,<br />

hyalüronik asit ve<br />

avokado yağı ile<br />

formüle edilen bu<br />

maske, 72 saat aralıksız<br />

nemlendirmeyle ekstra<br />

nemsiz kalmış cildinizi<br />

beslemeye yardımcı<br />

oluyor. Ayrıca, cildin<br />

kalıcı olarak nemi<br />

hapsetmesine destek<br />

veriyor. Siz uyurken<br />

cildinizi önemli gıdalarla<br />

besliyor. Yoğun nem<br />

ihtiyacı duyan kuru<br />

ciltler için uygun.<br />

Skin Pembe<br />

Kil İçerikli<br />

Canlandırıcı<br />

Maske<br />

Pembe kil içeren<br />

maske, gözenekleri<br />

nazikçe arındırarak cilt<br />

dokusunu yenilemeye<br />

yardımcı oluyor, daha<br />

kusursuz ve doğal<br />

olarak ışıldayan bir<br />

cilt sunuyor. Daha iyi<br />

bir cilt görünümü için<br />

gözenekleri tıkayan ölü<br />

deri, kir ve kalıntıları<br />

arındırıyor. Tüm cilt<br />

tipleri için uygun.<br />

Clear<br />

Improvement<br />

Besleyici &<br />

Arındırıcı Bakım<br />

Maskesi<br />

İçeriğindeki bambu<br />

kömürü ile cildi<br />

derinlemesine<br />

temizlemeye, bal ile cildi<br />

beslemeye yardımcı<br />

oluyor. Detoks etkisiyle<br />

cildin temizlenmiş ve<br />

rahatlamış hissetmesini<br />

sağlıyor. Tüm cilt tipleri<br />

için uygun.<br />

Out of Trouble<br />

Bakım Maskesi<br />

İçeriğindeki çinko oksit<br />

ve kükürt ile ciltteki<br />

fazla yağı emiyor.<br />

Salisilik asit ile daha<br />

aydınlık, yumuşak<br />

bir görünüm ve his<br />

sağlamaya yardımcı<br />

oluyor. Camphor<br />

(kâfur) içeriği ise cildi<br />

tazeliyor, ferahlatıyor<br />

ve sakinleştiriyor.<br />

Karmadan yağlıya dönük<br />

ciltler için uygun.<br />

6 TEMMUZ <strong>2022</strong> TEMMUZ <strong>2022</strong> 7


V<br />

İLK BAKIŞ<br />

JOWAE<br />

NEMLENDİRİCİ<br />

YÜZ MİSTİ İLE<br />

FERAH BİR YAZ<br />

Güney Kore’nin mucizevi bitkilerini ve<br />

Fransa’nın üstün dermokozmetik deneyimini<br />

eşsiz bir uyumla bir araya getiren Jowae,<br />

Nemlendirici Yüz Misti ile yaz boyunca cildinizi<br />

ferahlatırken nemlendiriyor, anında tazelik<br />

sunuyor.<br />

Tüm cilt tipleri ve hassas ciltlerin<br />

kullanımına uygun olan yüz misti, %97 doğal<br />

kaynaklı içerikleriyle cildi tedaviye hazırlıyor,<br />

derinlemesine nemlendiriyor ve cildin doğal<br />

dengesine kavuşmasını sağlıyor. Günün her<br />

anında, makyaj öncesi ve sonrası kullanıma<br />

uygun olan mist, tazeleyici bir bakım ritüeli<br />

sunuyor. Antioksidan etkili lumifenol ve<br />

canlandırıcı özelliğe sahip sakura çiçeği suyu<br />

formülüyle ışıltılı ve ferahlamış bir cilt için<br />

eşsiz bir bakım sağlarken, saf su, bambu suyu<br />

ve yasemin notalarıyla Asya esintilerinin eşsiz<br />

ferahlığını yaz aylarında cildinizde hissettiriyor.<br />

LEKEYE<br />

KARŞI GÜNEŞ<br />

KORUMASI:<br />

BIODERMA<br />

PHOTODERM<br />

SPOT SPF 50+<br />

Cilde saygı duyan ve etkili dermatolojik<br />

çözümler sunan Bioderma, leke karşıtı aktif<br />

içeriklere sahip ürünleriyle cildin doğal<br />

savunma mekanizmasını güçlendiriyor ve<br />

güneşe karşı hücreden başlayan koruma<br />

vadediyor.<br />

Bioderma’nın lekeye karşı güçlü güneş<br />

koruması sunan ürünlerinden Photoderm<br />

Spot SPF 50+, UVA 38 sayesinde çok yüksek<br />

koruma, içerdiği hücresel BioprotectionTM<br />

patentiyle %99,8 DNA koruması sağlıyor.<br />

Aynı zamanda formülündeki glabridin ile leke<br />

oluşma riskini minimuma indirmeye yardımcı<br />

oluyor, pigmentasyon oluşumunu ve tekrar<br />

ortaya çıkmasını engelliyor. Güçlü antienflamatuar<br />

etkisiyle cildi yatıştırıyor, cildi<br />

derinlemesine nemlendiriyor ve cilt florasını<br />

düzenliyor. Ayrıca uygulandıktan sonra yağlı<br />

bir his ve beyaz leke bırakmıyor.<br />

AURELIA GENEVE<br />

Sarkma Karşıtı<br />

& Çizgi Giderici<br />

Titreşimli<br />

-T- Güzellik Masaj Aleti<br />

Göz çevresi, dudaklar, alın,<br />

boyun ve ellerdeki kırışıklıkları,<br />

sarkmaları azaltarak cildin daha<br />

genç görünmesini sağlıyor. Pille<br />

çalışan titreşim özelliği (dakikada<br />

6.000 titreşim) sayesinde kan<br />

dolaşımını hareketlendirerek<br />

cilde lifting etkisi yapıyor<br />

ve böylece cilt daha canlı ve<br />

sağlıklı görünüme kavuşuyor.<br />

Su geçirmez yapısıyla banyoda<br />

da kullanılabilen masaj aleti<br />

ister tek ister nemlendirici ve<br />

serum gibi ürünlerinizle birlikte<br />

sadece yüzünüzde değil, dekolte<br />

bölgenizde de kullanılabiliyor.<br />

İLE DAHA CANLI VE DAHA SIKI BİR CİLT<br />

Farklı özelliklere sahip Aurelia Geneve Gua Sha ve masaj aletleri hem cildinize hem de enerjinize iyi<br />

geliyor. Geleneksel Doğu tıbbına dayanan Gua Sha ve farklı özelliklere sahip güzellik masaj aletleri<br />

iyileştirici ve canlandırıcı etkileriyle dikkat çekiyor. Doğal taşlar ve özel madenlerden üretilen Aurelia<br />

Geneve güzellik araçları, kırışıklık görünümünü gidermeye yardımcı ve ciltteki kolajen artırımını<br />

destekleyici özelliğiyle güzellik rutinlerinin etkisini üst seviyeye çıkarıyor.<br />

Çift Başlıklı &<br />

Titreşimli Gua<br />

Sha Masaj<br />

Taşı<br />

Büyük başlığı<br />

cildin kan dolaşımını<br />

uyarmaya,<br />

kolajen üretimini<br />

teşvik etmeye,<br />

ince çizgilerin<br />

ve kırışıklıkların<br />

görünümünü<br />

azaltmaya yardımcı<br />

oluyor. Küçük başlık<br />

ise göz çevresindeki<br />

şişlikleri ve göz<br />

altı morluklarını<br />

gidermeye yardımcı<br />

olarak canlılık ve<br />

aydınlık sağlıyor.<br />

İyileştirici gücünden<br />

yararlanmak için iki<br />

başlığı da pembe<br />

kuvars kristalinden<br />

tasarlanan bu masaj<br />

aleti, titreşimi<br />

açık ya da kapalı<br />

kullanılabiliyor.<br />

Paslanmaz Çelik Gua Sha<br />

Cildi iyileştirmeye, gençleştirmeye ve<br />

güzelleştirmeye destek oluyor. Çelik yapısıyla cilde<br />

buz etkisi yaparak cildi canlandırıyor. Cilt elastikiyetini<br />

düzenleyerek kırışıklık görünümünü azaltırken, tarak<br />

kısmıyla saç diplerindeki gözenekleri açarak köklerin<br />

güçlenmesini sağlıyor.<br />

8 TEMMUZ <strong>2022</strong> TEMMUZ <strong>2022</strong> 9


V<br />

İLK BAKIŞ<br />

CİLDİNİZİ GÜNEŞE KARŞI KORUYAN KALKAN:<br />

SEBAMED SUN<br />

UVB ışınlarına korunmadan<br />

maruz kalmak cilt yanıkları, güneş<br />

lekeleri, alerji, erken yaşlanma ve<br />

hatta deri kanseri gibi sonuçlara<br />

neden olabiliyor. Cildimizi korumak<br />

için koruyucu güneş kremlerini<br />

kullanmamız gerekiyor. Ancak doğru<br />

güneş kremini seçmek de önemli.<br />

Güneş Koruma Faktörü (SPF) testi<br />

yapılmış, dermatolojik olarak test<br />

edilmiş Sebamed Sun ürünleri, cildin<br />

ideal numarası olan pH 5.5 değeri,<br />

yüksek düzeyde etkili UVA/UVB<br />

filtre sistemi ve mikro pigmentlerle<br />

birlikte güneşin cilde verdiği zararları<br />

engelleyerek cildin ihtiyacı olan<br />

korumayı sağlıyor.<br />

Doğal hidro-fruktol formülüyle<br />

cildi nemlendirip besleyen Sebamed<br />

Sun Çok Yönlü Koruyucu Güneş Kremi<br />

ve Güneş Losyonu, içeriğindeki E<br />

vitamini ve Provitamin B5 ile de cildi<br />

ışığa bağlı erken yaşlanmaya karşı<br />

koruyor.<br />

Sebamed Sun Çok Yönlü Koruyucu<br />

Güneş Kremi, birleşik filtre sistemiyle<br />

yüz için güvenilir ve yüksek derecede<br />

etkili UVA + UVB karşıtı koruma<br />

sağlıyor, beyaz kalıntı bırakmadan<br />

kolayca emiliyor. Güneş hassasiyeti<br />

olan, yağ içermediği için yağlı ve<br />

akneye eğilimli ciltler için uygun<br />

kremin SPF 30 ve 50+ çeşitleri<br />

bulunuyor.<br />

Sebamed Sun Çok Yönlü Koruyucu<br />

Güneş Losyonu, güvenilir ve<br />

yüksek derecede etkili UVA ve UVB<br />

filtreleriyle güneşe bağlı cilt hasarına<br />

engel oluyor. Güneş hassasiyeti olan,<br />

yağ içermediği için yağlı ve akneye<br />

eğilimli ciltler için uygun losyonun<br />

SPF 20, 30 ve 50+ çeşitleri bulunuyor.<br />

SELÜLİTLE<br />

MÜCADELE<br />

İÇİN:<br />

CRIO<br />

JEL<br />

Vücudun belirli<br />

bölgelerinde<br />

depolanan yağların<br />

düzensiz bir<br />

şekilde cilt altına<br />

yerleşmesiyle<br />

ortaya çıkan selülitle<br />

mücadelenizde size<br />

kolaylık sağlayacak<br />

bir yardımcınız var:<br />

Clio Jel.<br />

SHISEIDO SUNCARE,<br />

YENİ ÜRÜNLERİYLE BU YAZ DA YANINIZDA<br />

Çevre dostu formülle geliştirilen, su, ter ve<br />

güneş ısısıyla temas ettiğinde koruyucu etkisini<br />

artıran Shiseido’nun güneş koruma serisi bu yaz<br />

da yanınızda olacak. Shiseido Suncare serisine<br />

yeni katılan, sürdürülebilir içeriğiyle öne çıkan<br />

iki yeni ürünü şimdi keşfedin.<br />

Shiseido Expert Sun Protector Cream<br />

SPF50+: Shiseido, beyaz iz bırakmayan,<br />

suya ve ısıya dirençli, yüksek koruma<br />

sağlayan yüz güneş kremi Expert Sun<br />

Protector Cream SPF50+ ile UVA dışında<br />

çok yüksek UVB koruması sunuyor. Bu<br />

yüz kremi, UV korumasını artırmak için<br />

ter, su ve güneşin ısısına tepki veren<br />

SynchroShield Technology ile formüle<br />

edildi. Profence CEL ve NatureSurge<br />

Complex, kırışıklıklar ve koyu lekeler<br />

gibi UV kaynaklı yaşlanma belirtilerine<br />

karşı koruyor. Aynı zamanda cilt bakım<br />

bileşenleriyle zenginleştirilmiş krem,<br />

yaşlanmanın neden olduğu ince çizgilerin<br />

ve eşit olmayan cilt tonunun görünümünü<br />

azaltmaya yardımcı oluyor.<br />

Shiseido After Sun Intensive Damage<br />

SOS Emulsion: Güneşe maruz kalma<br />

süresi ne olursa olsun After Sun Intensive<br />

Damage SOS Emulsion yüzünüze temas<br />

ettiği anda cildinizi iyileştiriyor. Güneş<br />

sonrası rahatlatıcı ve onarıcı yoğun<br />

bakım sağlayan bu emülisyon, doğaya<br />

duyarlı ambalaja sahip. Hyalüronik asit<br />

içeren “Anında Besleyici Kompleks”, cilde<br />

nem, bakım ve koruma sağlarken, aloe<br />

vera ve yumuşatıcı nane özü sayesinde<br />

kuruluk veya rahatsızlık hissi hafifliyor.<br />

24 saat nemlendirme sağlayan bu güneş<br />

sonrası krem, güneşe maruz kalan serbest<br />

radikallerin nüfuzunu yavaşlatmak için<br />

yüksek oranda antioksidan olan Japon yeşil<br />

çay özü içeriyor.<br />

Crio Jel, içeriğindeki<br />

fosfatidilkolin ve deoxikolc<br />

asitle bölgesel yağların yıkımını<br />

sağlar. Bunun yanı sıra etken<br />

maddelerinden biri olan kafein,<br />

diğer yardımcı maddelerle<br />

etkinleşerek parçalanan yağların<br />

vücuttan atılmasını destekler.<br />

Kafein bölgeye kan akışını<br />

artırır ve idrar söktürücü olarak<br />

çalışır. Bu da yağın su içeriğini<br />

değiştirerek selülit görünümünü<br />

azaltır.<br />

Crio Jel; selülitten çatlaklara,<br />

sertleşen cilt dokusundan<br />

sarkmaya kadar birçok cilt<br />

problemine karşı güçlü bir tedavi<br />

ve bakım sunar.<br />

Özel jel yapısıyla kolayca<br />

sürülen ve hızla emilerek yağ<br />

dokusuna nüfuz eden Crio Jel,<br />

haftada 2-3 kez banyodan sonra<br />

problemli bölgelere sert bir masajla<br />

uygulanır. Uyluklar, bacaklar, sırt<br />

ve vücudun çeşitli bölgelerindeki<br />

selülit ve çatlak görünümünü<br />

büyük ölçüde azaltırken cildin<br />

pürüzsüz bir görünüme sahip<br />

olmasına yardımcı olur.<br />

10 TEMMUZ <strong>2022</strong> TEMMUZ <strong>2022</strong> 11


V<br />

RÖPORTAJ<br />

Yaz aylarında<br />

cilt bakımının<br />

püf noktaları<br />

Yaz sıcaklarının, nemin ve güneşin cildimizi nasıl etkilediğini<br />

Medikal Estetik Hekimi Dr. Aida Keklik’ten öğrendik.<br />

“Öncelikle cildimizi çok yoğun olarak nemlendirmeli,<br />

bunun için de cilt tipimize uygun nemlendirici ürünler ve<br />

serumlar kullanmalıyız” diyen Dr. Aida Keklik, mezoterapiden<br />

yararlanmanın, yüksek faktörlü güneş koruyucusu sürmenin,<br />

düzenli olarak cilt bakımı yaptırmanın ve yeterli miktarda su<br />

içmenin de çok önemli olduğunu belirtti.<br />

Melek Yazıcı<br />

Meryem Bilici<br />

Sizce güzellik nedir, bize güzellik<br />

anlayışınızı anlatabilir misiniz?<br />

Güzellik hep denildiği gibi göreceli<br />

bir kavram. Ben güzelliğin bütünsel<br />

olduğunu düşünüyorum, yani bu kavram<br />

fiziksel olduğu kadar ruhsal güzelliği de<br />

içeriyor. İşin medikal estetik uygulamaları<br />

tarafında ise abartıya kaçmayan ve kişiyi<br />

doğallıktan uzaklaştırmayan dokunuşları<br />

tercih ediyorum. En önemlisi de cilt<br />

sağlığını koruyarak parlak ve canlı bir<br />

cilt yaratmak, anatomik yapıya uygun ve<br />

ifadeyi bozmayan uygulamalar yapmak.<br />

Bir hekim olarak görüşümü bu şekilde<br />

özetleyebilirim.<br />

Medikal estetik uygulamalarını kişinin<br />

doğallığını koruyarak gerçekleştirmek<br />

için nelere dikkat ediyorsunuz?<br />

Her insanın bir aurası ve karakteri var;<br />

bu da yüz ifadesine yansıyor. Anatomiyi<br />

iyi bilmek çok önemli. Kişinin anatomik<br />

yapısına uygun uygulamalar yaptığınızda<br />

doğallığını koruyorsunuz. Böylece<br />

yaptığınız işlemler abartılı görünmüyor.<br />

Ne yazık ki etrafımızda hep aynı tip<br />

insanlar görmeye başladık; aynı gözler,<br />

kaşlar, çizgiler… Bu nedenle doğallığı<br />

korumak benim için son derece önemli.<br />

“GÜNEŞ, CİLDİMİZİ EN ÇOK<br />

YIPRATAN FAKTÖRDÜR”<br />

Yaz aylarındayız. Sıcak, nem ve güneş<br />

cildimizi nasıl etkiliyor?<br />

Güneş, cildimizi en çok yıpratan<br />

faktördür. Foto yaşlanmaya, cilt<br />

kuruluğuna, lekelerin oluşumuna ve<br />

oluşmuş lekelerin derinleşmesine,<br />

kırışıklıkların ve kılcal damarların<br />

artmasına, cildin incelmesine neden<br />

oluyor. Yoğun sıcağa, neme ve güneşe<br />

maruz kalan melanin pigmentinin sentezi<br />

çok artıyor; ciltte kızarıklık, egzama ve<br />

leke gibi birtakım hassasiyetler ortaya<br />

çıkıyor. Buna denizin, kumun ve havuzun<br />

olumsuz etkileri de eklendiğinde yaz<br />

aylarının cilt için son derece riskli aylar<br />

olduğunu söyleyebiliriz.<br />

Bu olumsuzluklardan etkilenmemek için<br />

yaz aylarında cildimize nasıl bakmalıyız?<br />

Öncelikle cildimizi çok yoğun olarak<br />

nemlendirmeli, bunun için de cilt tipimize<br />

uygun nemlendirici ürünler ve serumlar<br />

kullanmalıyız. Yeterince su içmek de hem<br />

gerekli hem de çok önemli, yaz aylarında<br />

kesinlikle daha çok su tüketmeliyiz.<br />

Hepimizin bildiği gibi vücudumuzdaki<br />

hyalüronik asit üretimi 25 yaş itibariyle<br />

azalıyor, sonrasında sadece var olan<br />

depoları kullanmaya başlıyoruz. Bu<br />

depolar da bittiğinde maalesef cildin nem<br />

kompozisyonu değişiyor. Ama medikal<br />

estetikte bunları önleyebileceğimiz birçok<br />

silah var elimizde. Bunların başında da<br />

mezoterapi geliyor. Uzman hekimler<br />

tarafından yapılmak koşuluyla, mezoterapi<br />

gibi yöntemlerle cilt altını hedefleyerek<br />

cildimizi yoğun olarak nemlendirmeliyiz.<br />

Tabii ki özen gösterilmesi kaçınılmaz<br />

olan konulardan biri de yüksek faktörlü<br />

güneş koruyucusu kullanmak. Güneş<br />

koruyucusunu sadece sabah dışarı<br />

çıkarken sürmek yeterli değil, gün içinde<br />

iki üç saatte bir tekrarlamamız lazım.<br />

Ayrıca düzenli olarak cilt bakımı da<br />

yaptırmalıyız.<br />

12 TEMMUZ <strong>2022</strong><br />

TEMMUZ <strong>2022</strong> 13


V<br />

RÖPORTAJ<br />

“ÖĞRENMEK BİTMEYEN BİR YOLCULUK”<br />

l “Bosna-Hersek’te doğdum. Marmara Üniversitesi İngilizce Tıp Fakültesi’nden mezun<br />

oldum. Hekimlik kariyerim sürerken 2000’li yıllardan itibaren Fransa başta olmak üzere<br />

Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde medikal estetik eğitimlerine katıldım.<br />

l Daha sonra T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlenen sertifikasyon programına<br />

katılarak medikal estetik hekimi unvanı aldım. Halen günbegün medikal estetik alanındaki<br />

gelişmeleri takip ediyor ve eğitim programlarına katılmayı hiç aksatmıyorum. Şimdi de<br />

Roma Camerino Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde medikal estetik eğitimine devam ediyorum.<br />

Öğrenmek bitmeyen bir yolculuk. Ben de öğrenmeyi hiç bırakmadım.”<br />

“CİLT SAĞLIĞININ İLK ADIMI TEMİZ<br />

BİR CİLTTİR”<br />

Kliniğinize yaz başında gelen ve yazı<br />

bakımlı geçirmek istediğini söyleyen<br />

bir danışana ne tür uygulamalar<br />

öneriyorsunuz?<br />

Böyle bir taleple gelen danışana<br />

ilk olarak cilt analizi yapıyor ve bu<br />

analizden aldığım sonuçları dikkatle<br />

değerlendiriyorum. Belirli aralıklarla<br />

danışanımın cildini temizliyorum,<br />

çünkü cilt sağlığının ilk adımı temiz bir<br />

cilttir. Ayrıca dışarıdan uyguladığımız<br />

dermokozmetik ürünler ve medikal estetik<br />

uygulamaları temiz ve sağlıklı bir cilde<br />

daha iyi nüfuz eder. Dermokozmetik<br />

ürünlerin çeşitli ilaç tekniklerinden<br />

yararlanılarak üretilen ve dermatolojik<br />

testlerden geçirilmiş ürünler olduğunun<br />

altını çizmeliyim. Ardından danışanıma<br />

cilt tabakalarını yoğun bir şekilde<br />

nemlendirecek hyalüronik asit içerikli<br />

mezoterapi ürünlerini ve gençlik aşılarını<br />

uyguluyorum. Son dönemde popüler olan<br />

peptit kombinasyonlarını da öneriyorum.<br />

Eskiden mezoterapi ürünlerini kendimiz<br />

kombine ediyorduk. Günümüzün yüksek<br />

teknolojisiyle üretilmiş preparatlarla,<br />

hyalüronik asidin yanı sıra peptit, aminoasit<br />

ve vitamin içeren kombinasyonlarla işimiz<br />

artık çok daha kolay. Bu tür ürünleri iki üç<br />

seans olarak danışanıma uyguluyor, yazı<br />

son derece rahat ve konforlu geçirmesini<br />

destekliyorum.<br />

Kadın ve erkek cildi yaz aylarından farklı<br />

mı etkileniyor?<br />

Aslında arada çok yoğun bir fark<br />

olduğunu söyleyemem ama kadınların<br />

cildi erkeklere göre tabii ki daha narin.<br />

Erkeklerde de lekelenme dahil pek çok<br />

hassasiyet gelişebiliyor, bununla birlikte<br />

cilt sağlığı ve bakımı konusunda kadınlar<br />

kadar bilinçli olamayabiliyorlar. Gerçi son<br />

dönemde bu bilinç de biraz değişmeye<br />

başladı. Kliniğime gelenlerin yüzde 70’i<br />

kadın, yüzde 30’u ise erkek. Erkekler<br />

eskiden bir medikal estetik kliniğine<br />

gelmeye utanırdı, artık çok daha rahatlar.<br />

Çok bakımlı erkekler de var, hatta işlemleri<br />

önceden araştırıp gelebiliyor, eşlerine<br />

önerilerde dahi bulunabiliyorlar.<br />

Saç bakımıyla ilgili nelere dikkat etmek<br />

lazım?<br />

Saç bakımının da cilt bakımı kadar<br />

önemli olduğunu unutmamalıyız öncelikle.<br />

Yaz aylarının olumsuz çevresel etkilerinden<br />

saçlar da nasibini alıyor, kuruyup<br />

yıpranıyor. Bunu gidermenin en iyi yolu<br />

da yaz boyunca saçın nemlenmesini<br />

destekleyecek dermokozmetik ürünler<br />

kullanmak. Ama daha da iyisi yaz<br />

başlamadan önce saç mezoterapisi ve<br />

PRP gibi yöntemlerle saçın bariyerlerini<br />

güçlendirmek ve kurumasını engellemek.<br />

“YÜZÜMÜZÜN BAKIMI SAÇ VE<br />

VÜCUT BAKIMIYLA TAMAMLANIR”<br />

Cilt bakımı denince daha çok yüz bölgesi<br />

akla gelse de vücut bakımında da dikkate<br />

alınması gereken birçok nokta var, değil<br />

mi?<br />

Gerçekten öyle. Yüzümüze bakım<br />

yaparken nedense boynumuzu ve dekolte<br />

bölgemizi ihmal ediyoruz. Ellerimizi<br />

nemlendirmeyi de unutuyoruz. Aslında<br />

boynumuz, dekoltemiz ve ellerimiz de<br />

çok önemli ve yüz kadar bakım gerektiren<br />

bölgeler. Ben yaz öncesinde yoğun olarak<br />

boyun, dekolte ve ellere gerek cihaz gerekse<br />

mezoterapi uygulamaları yapıyorum.<br />

Vücutta da bölgesel yağlanmalar ve<br />

selülitler önemli sorunlar. Bunlarla da<br />

cihaz, lipoliz ve mezoterapi yardımıyla<br />

savaşıyoruz. Aslında kliniğime gelen bir<br />

danışan yüzünden saçlarına, tüm vücuduna<br />

kadar tam anlamıyla yenilenip çıkabiliyor.<br />

Nasıl güzel bir elbise şık bir ayakkabıyla<br />

tamamlanırsa yüzümüzün bakımı da saç<br />

ve vücut bakımıyla tamamlanır. Bütünsel<br />

yaklaşmak önemli ve gerekli.<br />

Peki, sonbaharla birlikte cildimizde neler<br />

değişiyor?<br />

Sonbaharda yaprakların dökülmeye<br />

başlaması gibi cildimizde de bazı<br />

değişiklikler oluyor. Özellikle yaz başında<br />

cildine bakım yaptırmayanların ve yaz<br />

boyunca önlem almayanların cildinde<br />

kalınlaşmalar, yoğun kuruluklar, renk<br />

değişiklikleri, lekelenmeler görülüyor,<br />

kılcal damarları ortaya çıkıyor. Daha mat<br />

ve daha kuru bir cilt yapısı hâkim oluyor,<br />

kırışıklıklar derinleşiyor, foto yaşlanmanın<br />

etkileri ortaya çıkıyor. Sonbahar için gerekli<br />

olan uygulamaların başında hydrafacial<br />

geliyor. Yaşlanma karşıtı hydrafacial,<br />

cilde ihtiyacı olan yoğun nemi sunarken<br />

lekelerin giderilmesine de yardımcı oluyor.<br />

Ayrıca hem cilt tonunu eşitlemek hem de<br />

cildin daha canlı görünmesini sağlamak<br />

için peeling uygulamaları yapıyorum.<br />

Tabii ki mezoterapi ile enerji bazlı cihaz<br />

uygulamaları da sonbahar bakımı için<br />

olmazsa olmazlarım.<br />

Sizin bir hekim olarak en sevdiğiniz<br />

uygulama nedir?<br />

Pek çok yöntemi sevmekle birlikte<br />

altın iğnenin vazgeçilmezim olduğunu<br />

söyleyebilirim. Etkinliği tüm dünyada en<br />

üst seviyede kabul görmüş bir radyofrekans<br />

uygulaması olan altın iğne, aslında bir<br />

cilt yenileme yöntemi. Cildi yenilerken<br />

gözenekleri küçültüyor, cilt tonunu<br />

eşitliyor, sivilce ve akne izlerini ortadan<br />

kaldırıyor, elastikiyet kaybını toparlayıp<br />

kırışıklıkları giderebiliyor. Bu anlamda altın<br />

iğne çok yönlü etkiye sahip. Üstelik sadece<br />

yüz bölgesinde değil, boyun, dekolte, el,<br />

sırt ve bacak da dahil olmak üzere vücudun<br />

her bölgesinde kullanılabiliyor.<br />

“BAKIMA ÇOK ÖNEM<br />

VEREN BİRİYİM”<br />

l “Ben daha lise son sınıftayken bile cilt<br />

bakımı yapıp dermokozmetik ürünler<br />

kullanırdım. Yani oldum olası bakıma<br />

çok önem veren biriyim. Halen de bu<br />

bakış açımı koruyorum.<br />

l Dermokozmetik ürünler kullanıp<br />

düzenli olarak cilt bakımı yaptırırken<br />

medikal estetik uygulamalarından<br />

biri olan mezoterapiyi de hiç ihmal<br />

etmiyorum. Yüzüme, dekolte bölgeme,<br />

ellerime ve vücuduma düzenli<br />

aralıklarla birtakım minik dokunuşlar<br />

gerçekleştiriyorum.<br />

l Sağlıklı besleniyorum ve bol su<br />

tüketiyorum. Sporu çok seviyor,<br />

pilates yapıp sık sık yürüyorum. İyi<br />

ve kaliteli bir uykunun önemine de<br />

çok inanıyorum. Pozitif bir insanım.<br />

Kendime ve aileme çok zaman ayırmaya<br />

çalışıyorum. Tüm bunların iç ve dış<br />

güzelliğe yansıdığını düşünüyorum.”<br />

14 TEMMUZ <strong>2022</strong><br />

TEMMUZ <strong>2022</strong> 15


V<br />

RÖPORTAJ<br />

“EN IYI<br />

MEZOTERAPI<br />

EN KALITELI<br />

ÜRÜNLE<br />

YAPILANDIR”<br />

Mezoterapinin bir cilt tedavisi yöntemi olduğunu belirten<br />

Medikal Estetik Hekimi Dr. Eren Ünal, “Medikal estetikte<br />

önce iyi el işçiliği olan bir hekim, sonra iyi ürün önemlidir.<br />

Mezoterapide ise bunlar yer değiştirir. En iyi mezoterapi en<br />

kaliteli ürünle yapılandır; önce iyi ürün, sonra hekim” diyor.<br />

Melek Yazıcı<br />

Meryem Bilici<br />

“KİŞİ KENDİNİ BEĞENİYORSA BENCE GÜZELDİR”<br />

l “Kişinin önce kendisini beğenmesi gerektiğini düşünüyorum, böyle bir durumda<br />

yaydığı enerji karşısındakilere de kesinlikle geçiyor. Özetle, kişi kendini beğeniyorsa<br />

bence güzeldir.<br />

l Hastalarım bazen ‘acaba dolguya veya botoksa ihtiyacım var mı?’ diye bana<br />

soruyor. Eğer dolgu veya botokstan sonra aynaya baktığında kendini mutlu<br />

hissedecekse, eşine, çocuğuna, işine daha iyi bir enerji yayacaksa ihtiyacı vardır ve<br />

yaptırmalıdır. Yani sen istiyorsan ihtiyacın var, istemiyorsan yok.”<br />

Mezoterapiyi nasıl tanımlıyorsunuz?<br />

Mezoterapi, orta derinin yani<br />

mezodermin tedavisidir; cerrahi değildir,<br />

enjeksiyonla uygulanır. Örneğin, dolgu ve<br />

botoks, hastanın kozmetik olarak daha dinç<br />

görünmesi ve aynaya baktığında kendisini<br />

daha iyi hissetmesi için yaptığımız medikal<br />

estetik işlemleridir. Bir anlamda hastanın<br />

ruhunu iyileştiririz. Ama bunlar birer tedavi<br />

yöntemi değildir, oysa mezoterapi tam da<br />

öyledir.<br />

Kullanacağınız mezoterapi ürününü<br />

seçerken neye dikkat ediyorsunuz?<br />

Paris ışıltıları, Kleopatra’lar, somonlar,<br />

DNA’lar, kolajenler… Bu isimleri herkes<br />

duyuyor. Ama aslında önemli olan<br />

isimlerden çok içeriklerindeki ajanlar.<br />

Bunlar aynı zamanda mezoterapinin<br />

kalitesini ve kişiye göre hangi ürünü<br />

seçeceğinizi belirliyor. Benim için ürünün<br />

ismi ya da markası değil, içeriği önemli.<br />

Zaten mezoterapi, bireysel ve kişiye göre<br />

oluşturulması gereken bir tedavidir.<br />

Hastanın isteklerine, hastada gördüğüm<br />

cilt problemlerine, hedeflerimize göre<br />

belirli ajanları seçiyor ve bu ajanların<br />

olduğu mezoterapi ürünlerini kullanmaya<br />

çalışıyorum. Yani kaliteyi içerik belirliyor.<br />

Şöyle söyleyebilirim; 4 liralık incik<br />

boncuk da takıdır, 4 milyonluk pırlanta<br />

da. Mezoterapi ajanlarının arasında da<br />

bu kadar fark vardır. Basit bir PRP veya<br />

iç plazma enjeksiyonuna mezoterapi<br />

diyebileceğimiz gibi zenginleştirilmiş kök<br />

hücre çalışmasının enjeksiyonunu da aynı<br />

şekilde tanımlayabiliriz.<br />

“EN SIK YÜZ VE SAÇ<br />

BÖLGESİNDE MEZOTERAPİDEN<br />

YARARLANIYORUZ”<br />

Mezoterapinin medikal estetikteki<br />

uygulama alanları nelerdir?<br />

En sık yüz ve saç bölgesinde<br />

mezoterapiden yararlanıyoruz. Bunlar<br />

haricinde şu an için çok yaygın olmasa da<br />

göğüs dekoltesine, sırt ve bikini bölgesine<br />

de mezoterapi yapılabiliyor.<br />

Mezoterapi başka hangi rahatsızlıkların<br />

tedavisinde kullanılıyor?<br />

Mezoterapi, medikal estetik<br />

hedeflenerek bulunmuş bir yöntem değil.<br />

Aslen 1950’lerde ağrıları kesmek ve cilt<br />

hastalıklarını tedavi etmek amacıyla ortaya<br />

konulmuş. Mezoterapi aracılığıyla hedef<br />

bölgeye sistemik bir etki yaratmaksızın<br />

müdahale edilebiliyor. Bu müdahale<br />

romatizmal ağrılara veya kadınların adet<br />

sancılarını kesmeye yönelik de olabiliyor.<br />

Fibromiyaljide, bel fıtığında, eklem<br />

rahatsızlıklarında, yanık tedavilerinde, hatta<br />

kalp-damar hastalıklarında mezoterapik<br />

ajanlar kullanılabiliyor.<br />

Kronik hastalığı olanlara da mezoterapi<br />

yapılabiliyor mu?<br />

16 TEMMUZ <strong>2022</strong><br />

TEMMUZ <strong>2022</strong> 17


V<br />

RÖPORTAJ<br />

Esasen bu sorunun cevabı “hastalığa<br />

göre” olmalı ama biz genel olarak kronik<br />

hastalığı olanlara mezoterapi yapmıyoruz.<br />

Çünkü bu kişilerde inflamasyon (iltihap)<br />

yanıt çok hızlı oluyor. İçeriği zengin olan<br />

mezoterapi ajanlarında da inflamasyon<br />

yanıt gelişebiliyor.<br />

Yaz aylarının büyük sorunu selülit ile<br />

mücadelede mezoterapi nasıl bir rol<br />

üstleniyor?<br />

Selülit ve çatlak tedavilerinde<br />

mezoterapinin ciddi rolü olduğunu<br />

düşünüyorum. Ama hastaların selülit<br />

ve çatlaklarına mezoterapiyle müdahale<br />

ederken, sağlıklı bir yaşam biçimi ve<br />

beslenme düzeni uygulamak da gerekiyor.<br />

Çünkü ancak bu yapıldığında daha iyi<br />

sonuçlar alınabiliyor.<br />

Mezoterapi kaç seans uygulanan bir<br />

işlemdir?<br />

Daha eski dönemlerde mezoterapiler<br />

beş altı seansa bölünürdü. Şimdi ise iki<br />

üç seans yeterli. Ben kişisel olarak üç<br />

seansın üzerinde mezoterapi yapmıyor,<br />

mezoterapinin ikinci veya üçüncü seansta<br />

fayda göstermesi gerektiğine inanıyorum.<br />

Mezoterapi süreci nasıl ilerliyor?<br />

Hasta nazobial çizgileri, elastikiyet<br />

kaybı veya ciltteki renk eşitsizliği gibi<br />

sebeplerle geldiğinde ilk olarak cilt analizi<br />

yapıyor ya da gözlemlerimi paylaşıyorum.<br />

Hastada var olan sorunları nasıl yok<br />

edebileceğimi ve ona uygun mezoterapi<br />

ajanlarını belirliyorum. Dolgu isteyen<br />

hastalara da başlangıçta mezoterapi ile<br />

lifting uygulamayı doğru buluyorum.<br />

Seçtiğim ajanları, lokal anestezik krem<br />

uyguladıktan sonra hastanın cildine enjekte<br />

ediyorum. İşlem sonrasında herhangi bir<br />

alerjik reaksiyon oluşmaması için hastanın<br />

12 saat makyaj yapmaması, herhangi<br />

bir yabancı maddeyle temas etmemesi,<br />

yüzünü yıkamaması gerekiyor. Ama tabii<br />

ki hasta günlük yaşam rutinini sorunsuzca<br />

sürdürebiliyor.<br />

“TABİİ Kİ MEZOTERAPİDEN<br />

MUCİZE BEKLENMEMELİ”<br />

İşlemden sonra kişi kendisinde neler<br />

gözlemliyor?<br />

Bu işlemdeki amaç kişiyi kapatıcılardan<br />

ve makyaj rutininden kurtarmak, daha<br />

soft bir görüntü elde etmesini sağlamak.<br />

Mezoterapiden sonra kişi makyajsızken<br />

ve belki sadece basit bir nemlendirici<br />

kullanırken de son derece güzel, parlak,<br />

canlı göründüğünü fark edebilmeli. Bu<br />

kadar çok kozmetik ürünü kullanmanın<br />

anlamı olup olmadığını düşünmeli. Zaten<br />

kişilerin mezoterapiden sonra makyaj<br />

ürünlerinden uzaklaştığını gözlemliyorum.<br />

Bu da beni çok mutlu ediyor, çünkü<br />

ağır makyajın ve kapatıcıların kaliteli<br />

gözükmediği fikrindeyim. Ama tabii ki<br />

mezoterapiden mucize beklenmemeli.<br />

Güneş lekeleri, akne izleri, çiller tamamen<br />

yok olmuyor. Bununla birlikte kişi kendini<br />

daha canlı, daha taze hissedip yüzündeki<br />

geçmeyecek sorunlarla barışıyor ve onlarla<br />

güzel olduğunu düşünüyor.<br />

Mezoterapinin avantajları ve<br />

dezavantajları nelerdir?<br />

Mezoterapi, fiyat ve performans<br />

olarak yaptırılabilecek en mantıklı<br />

uygulamalardan biridir, yeter ki iyi<br />

ürünler kullanılsın. “Dolgu yaptırdım,<br />

eridi veya botoks yaptırdım, etkisi geçti”<br />

gibi bir bakış açısı mezoterapi için<br />

geçerli değil. Mezoterapi ile orta deri<br />

tabakasını, kolajenleri, elastinleri tedavi<br />

ediyoruz. Tekrarı gerekiyor mu? Diyelim<br />

ki gözünüz iltihaplandı ve antibiyotikli<br />

krem kullanarak iyileşme sağlandı.<br />

Antibiyotikli kremi, daha sonrasında sadece<br />

yine aynı sorunu yaşarsanız kullanırsınız.<br />

Mezoterapide de durum böyle ilerliyor.<br />

İhtiyaç duyarsanız tekrarlanır, duymazsanız<br />

tekrarlanmaz. Bu aslında çok büyük bir<br />

avantaj. Kişi mezoterapi yaptırıp kendini<br />

son derece güzel ve taze gördükten sonra<br />

yine mezoterapi yaptırmak isteyebilir, oysa<br />

mezoterapi sürekli yaptırılacak bir işlem<br />

değil. Dezavantajı sadece bu olabilir!<br />

“Benim olayım mezoterapi” tanımını<br />

kullanıyorsunuz. Mezoterapi, bir hekim<br />

olarak sizin için nasıl bir önem taşıyor?<br />

Her şeyin en kalitelisi en sade olanıdır;<br />

beyaz bir gömlek, siyah bir takım<br />

elbise gibi. Aynı şekilde en etkili aşk<br />

cümlesinin “seni seviyorum” olduğunu<br />

düşünüyorum. Mezoterapi de böyle<br />

bence. Öğrenciyken bütün hocalarım<br />

mezoterapilerini, PRP’lerini bana yaptırırdı.<br />

Bu da mezoterapiyle çok vakit geçirmemi<br />

ve kişilerin bundan çok fayda gördüğünü<br />

anlamamı sağladı. Bir kişiye mezoterapi<br />

uyguladığınızda ilk etapta bir değişiklik<br />

fark etmiyor ama sonrasında “hayatım<br />

değişti, özgüvenim yerine geldi” gibi geri<br />

dönüşleri oluyor, bu da beni inanılmaz<br />

motive ediyor ve doğru bir şeyler yaptığımı<br />

hissettiriyor. Bununla birlikte itiraf<br />

etmeliyim ki dolgu ve botoks yapmayı daha<br />

çok seviyorum, çünkü bunlar daha çok el<br />

işçiliği gerektirir ve hekimin kendisinden<br />

bir şeyler katmasını sağlar, sonuç da hemen<br />

gözlemlenir. Medikal estetikte önce iyi<br />

el işçiliği olan bir hekim, sonra iyi ürün<br />

önemlidir. Mezoterapide ise bunlar yer<br />

değiştirir. En iyi mezoterapi en kaliteli<br />

ürünle yapılandır, en iyi doktorun yaptığı<br />

değildir; önce iyi ürün, sonra hekim.<br />

“MEZOTERAPİYİ HERKESE<br />

ÖNERİRİM”<br />

Mezoterapi yaptırmak isteyenlere<br />

tavsiyeleriniz var mı, nelere dikkat<br />

etmeliler?<br />

Ben mezoterapiyi herkese öneririm<br />

öncelikle, cilt ve mezoderm kaliteleri<br />

kadınlara göre daha iyi olan erkekler de<br />

dahil olmak üzere. Mezoterapi yaptırmak<br />

isteyenlerin işlem öncesi ve sonrasında<br />

güneş koruyucu kremler kullanması lazım.<br />

Bu aslında mezoterapi yaptırmayanlar için<br />

de geçerli, çünkü güneşten korunmak<br />

çok önemli. Bir de mezoterapi ürününün<br />

ismine veya markasına değil içeriğine önem<br />

verilmeli, şırınganın içinde ne olduğu<br />

sorgulanmalı.<br />

Mezoterapi ile birlikte dolgu da<br />

uygulayacaksanız hangi tür dolguyu tercih<br />

ediyorsunuz?<br />

Dolgu uygulamasında “hastayı<br />

mutlu edecek kadar minimal” gidilmesi<br />

gerektiğini düşünüyorum, bu benim için<br />

çok önemli. Hastanın nazobial çizgisine<br />

3 cc, elmacık kemiklerine 4 cc gibi bir<br />

yaklaşımı hiç doğru bulmuyorum; ihtiyacı<br />

kadarı yeterlidir. Mezoterapinin öncesinde<br />

veya sonrasında orta yüzde dolguya ihtiyaç<br />

duyulabiliyor. Böyle durumlarda eski<br />

teknoloji dolgular yerine kristal dolguyu<br />

tercih ediyorum. Çünkü mezoterapi nasıl<br />

cilt tedavisi sağlıyorsa, içeriğinde kalsiyum<br />

hidroksiapatit olan kristal dolgu da kemik,<br />

kıkırdak ve deri dokusunda iyileştirici ve<br />

antiaging etki yaratıyor. Bunun yanında<br />

mezoterapik ve uzun süreli kalıcılık<br />

etkisine de sahip. Yani mezoterapi ile<br />

birlikte bir dolgu kombinleyeceksem, bence<br />

kristal dolgu bunun için biçilmiş kaftan.<br />

“İŞLEM YAPARKEN KENDİMİ İNANILMAZ MUTLU<br />

HİSSEDİYORUM”<br />

l “Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldum. Henüz öğrenciyken hocalarımın<br />

medikal estetik kliniklerine gittiğimde büyülenmiş gibi hissettim. Böyle bir hissi, örneğin<br />

bir ameliyathanede yaşamamıştım. Ben de bunu yapmalıyım, diye düşündüm.<br />

l Bu alanda çalışmaya başladığımda hocalarım elime şırıngayı verdi; yüzlerce saç PRP’si<br />

ve mezoterapi yaptım. Onlar sıkıcı bir iş diye bana yönlendiriyordu ama ben çok keyif<br />

alıyordum. Hiç bu kadar odaklandığımı hatırlamıyorum.<br />

l Stajyerlik döneminden sonra kendi kliniğimi açtım. Ama klinik açmak, işin bu taraflarıyla<br />

ilgilenmek biraz da gereksiz gelmişti. Sürekli işlem yapmak istiyordum, çünkü işlem<br />

yaparken kendimi inanılmaz mutlu hissediyorum. Belki zamanla doyuma ulaşacaktır bu<br />

durum ama halen yapmayı da izlemeyi de çok seviyorum.”<br />

18 TEMMUZ <strong>2022</strong><br />

TEMMUZ <strong>2022</strong><br />

19


V<br />

GÜNDEM<br />

STIL IKONU<br />

OLARAK<br />

PRENSES<br />

DIANA’NIN<br />

PORTRESI<br />

Hayatının dönüm noktalarını yaz ayları belirledi;<br />

temmuzda doğdu ve evlendi, ağustosta boşandı ve hayatını<br />

kaybetti. Prenses Diana’yı ölümünün 25. yılında anıyor ve<br />

güzelliğinin sırlarını yaz sayımızın sayfalarına taşıyoruz.<br />

Melek Yazıcı<br />

20 TEMMUZ <strong>2022</strong> TEMMUZ <strong>2022</strong> 21


V<br />

GÜNDEM<br />

Ölümünün üzerinden 25 yıl geçmesi<br />

ve bu süreye rağmen hâlâ gündemde<br />

olması ne kadar tuhaf geliyor insana.<br />

En son “Spencer” isimli filmin ve “The<br />

Last Days of Princess Diana” belgeselinin<br />

odağındaydı. Aile ismini taşıyan filmde<br />

önemli bir kararın eşiğinde geçirdiği<br />

birkaç gün anlatılıyor ve yaşadığı<br />

mutsuzluğun altı çiziliyor; belgeselde<br />

ise hüzün dolu son günleri kayıt altına<br />

alınıyordu.<br />

İngiliz aristokrasisinin üyesi olan<br />

Diana Spencer, bir yaz kızıydı; 1<br />

<strong>Temmuz</strong> 1961’de doğdu. Ve bir yaz<br />

günü, tüm dünyayı şaşkınlığa ve hüzne<br />

boğarak, 31 Ağustos 1997’de öldü.<br />

Daha 36 yaşındaydı. Hayatının dönüm<br />

noktalarında da yazın hâkimiyeti vardı;<br />

29 <strong>Temmuz</strong> 1981’de Prens Charles ile<br />

evlendi, 28 Ağustos 1996’da ise boşandı.<br />

Önceleri bir peri masalının<br />

kahramanıyken yaşam süreci onu hüznün<br />

prensesine dönüştürdü. Ama daima bir stil<br />

ikonu oldu, güzelliğiyle daima çarpıcıydı<br />

ve son derece bakımlıydı. Şimdi Prenses<br />

Diana’nın güzelliğinin temel noktalarını<br />

sizlerle paylaşmak istiyoruz.<br />

1ÖZENLI CILT BAKIMI: Açık renk<br />

ve ince bir cilt yapısına sahip olan<br />

Prenses Diana, cildini yoğun olarak<br />

nemlendirirdi. Gece yatmadan önce mutlaka<br />

makyajını silip cildini temizler, ardından<br />

tonik ve nemlendirici uygulardı. Ciltte dalga<br />

dalga kızarıklık şeklinde kendini gösteren<br />

ve genlerinden gelen bir cilt rahatsızlığına<br />

sahipti; rozasea, yani gül hastalığı. Özenli cilt<br />

bakımı sayesinde bu rahatsızlığını kontrol<br />

altına almayı başarmıştı.<br />

2<br />

İMZASI HALINE GELEN MAKYAJI:<br />

Cilt tonuna uygun bir nemlendirici<br />

sürdükten sonra yüzüne fondöten,<br />

göz çevresine ise kapatıcı uygulardı. Alt<br />

ve üst kirpiklerini tamamen kaplayacak<br />

şekilde rimel sürmek vazgeçilmeziydi. İlk<br />

dönemlerdeki stilini belirleyen önemli<br />

öğelerden biri mavi göz kalemiydi, sonraki<br />

yıllarda birlikte çalıştığı makyaj sanatçının<br />

önerisiyle tercihini kahverengi ve siyahtan<br />

yana kullandı. Yani göz makyajı onun için<br />

önemliydi. Bronzlaştırıcıyla çerçevelemesi<br />

sayesinde yüzünün merkezini ön<br />

plana çıkarırdı. Elmacık kemiklerini<br />

vurgulamaya da özen gösterirdi.<br />

Gündüzleri pembe ve ten rengi rujları<br />

tercih ederken davetlerde daha koyu renk<br />

rujlar sürerdi.<br />

3İKONIK SAÇLARI: Saçları hep<br />

kısaydı ve hep çok havalıydı. Ona<br />

özel yaratılan kısa katlı ve ensesine<br />

kadar uzanan saç kesimiyle tüm dünya<br />

kadınlarına ilham olmuştu. Son yıllarında<br />

çok daha androjen ve sportif bir kesimi<br />

tercih ediyordu; bu sayede taptaze ve<br />

modern bir görünüme sahipti.<br />

4DOĞAL TIRNAKLARI: Manikürünü<br />

tabii ki ihmal etmezdi ama tercihi kısa<br />

tırnaklardan yanaydı. Genel olarak<br />

tırnaklardaki yaklaşımını bakımlı, french<br />

veya ojesiz olarak özetleyebiliriz. Onu<br />

zaman zaman kırmızı ojeyle görmek de<br />

mümkündü.<br />

5HEM IDDIALI HEM SPOR GIYIM<br />

STILI: Evliliğinin ilk yıllarında<br />

kraliyet kurallarına uygun ve<br />

80’lerin hâkimiyeti nedeniyle göz<br />

yoran giysilerle görülse de sonraki<br />

yıllarda modern seçimleriyle ön plana<br />

çıkmıştı. İnce vücudunu zarafetle saran,<br />

belki de kraliyete bir meydan okuma<br />

olarak nitelendirilebilecek iddialı gece<br />

kıyafetleriyle kalıpları yıkarken günlük<br />

yaşamında olabildiğinde spor ve rahat bir<br />

tarz benimsemişti.<br />

6ZEVKLI AKSESUAR KULLANIMI:<br />

Evliliği sürerken çarpıcı ve iddialı<br />

şapkalarla göz alıcı bir görünüm<br />

sergiler, stiline stil katardı. Mücevherlerini<br />

ise hassasiyetle seçerdi. Düğününde<br />

ikonik gelinliği kadar Spencer ailesine<br />

ait elmaslarla süslü tacıyla da dikkat<br />

çekmişti. Safir ve elmas nişan yüzüğünü<br />

ise gözleriyle aynı renk olduğu için tercih<br />

ettiği belirtiliyordu. Prenses Diana sadece<br />

bunlarla değil kimi kendine kimi kraliyet<br />

ailesine ait olan eşsiz mücevherleriyle<br />

daima ilgi odağıydı.<br />

7KOKU SEÇIMI: Teniyle uyumlu<br />

parfüm seçimine önem verir ve daima<br />

güzel kokardı. Parfümün güzelliğin<br />

son dokunuşu olduğunu düşünürdü.<br />

Aromaterapiye ilgi duyar, kendini duygusal<br />

açıdan dengelemek için bitkilerin ve<br />

çiçeklerin yağlarından yararlanırdı.<br />

8DANS, SPOR VE UYKU<br />

RUTINI: Bale onun için önemliydi,<br />

çocukluğunda bale dersleri almıştı.<br />

Boyu 1,78 cm olduğundan balede bir<br />

kariyer yapamasa da dans etmeyi hiç<br />

bırakmadı. Dans tutkusunun yanı sıra<br />

yüzmeyi ve dalmayı da çok severdi. Sık sık<br />

egzersiz yapardı. Yoğun ve stresli yaşamına<br />

rağmen uyku düzenine önem verir, kaliteli<br />

bir uykunun psikolojisi ve cildi üzerindeki<br />

iyileştirici etkisine inanırdı.<br />

9SAĞLIKLI BESLENME DÜZENI:<br />

Prenses Diana, “bulimia nevroza”<br />

isimli bir yeme bozukluğundan<br />

muzdaripti birkaç yıl boyunca; aşırı<br />

yedikten sonra kendini kustururdu. Prens<br />

Charles ile evliliğinin ve kraliyet ailesi<br />

kurallarının ağırlığı nedeniyle yaşadığı<br />

stres, eşi tarafından sevilmemesinin<br />

tetiklediği daima zayıf ve mükemmel<br />

görünme arzusu bu hastalığı yaşamasına<br />

sebep olmuştu. Ama bu hastalıkla<br />

yüzleşmeyi ve ondan kurtulmayı başardı.<br />

Güne sıkı bir kahvaltıyla başlar, beslenme<br />

programında sebzeye, meyveye, balığa ve<br />

tavuğa yer verir, kırmızı et tüketmezdi.<br />

Sonraki dönemlerinde kraliyet ailesinin<br />

en sağlıklı beslenen bireyi olarak<br />

tanımlanmaya başlamıştı. Sigara ve alkolü<br />

ölçülü kullanırdı.<br />

10<br />

PARLAK GÜLÜMSEMESI:<br />

Prenses Diana, daima gülümser<br />

ve gülümsedikçe parlardı.<br />

Sürekli gülümsemesini bir sosyal duruş<br />

olarak annesinden öğrendiği, bazen<br />

mutsuzluğunu gizlemek için bir kalkan<br />

gibi kullandığı söylense de kesin olan<br />

şu ki gülümsemek güzelliğine güzellik<br />

katardı.<br />

22 TEMMUZ <strong>2022</strong> TEMMUZ <strong>2022</strong> 23


V<br />

TREND<br />

SLUGGING<br />

İLE<br />

CİLDİNİZ<br />

NEME<br />

DOYACAK<br />

Amacı nemi cilde hapsetmek ve bu şekilde<br />

daha nemli, sağlıklı, pürüzsüz bir cilt yaratmak<br />

olan slugging, bir süredir yeni cilt bakım<br />

trendimiz olarak arz-ı endam ediyor. Son<br />

derece kolay bir işlem olan slugging, sadece<br />

kuru ve hassas ciltlere uygun.<br />

Skinimalizm trendi<br />

gibi Kore’den çıkan, ama<br />

esas patlamasını TikTok<br />

kullanıcıları aracılığıyla<br />

yapan yeni bir cilt bakım<br />

trendini tanıtmak istiyoruz<br />

size: Slugging. Bu trend<br />

de genel olarak daha iyi<br />

bir cilt yaratma ve bunu<br />

minimalist bir şekilde yapma<br />

prensibiyle hareket ediyor.<br />

Ancak bir noktaya özellikle<br />

vurgu yapmak gerekiyor;<br />

slugging, sadece kuru ve<br />

hassas cildi olanlara ya da<br />

son derece kuru iklime sahip<br />

yerlerde yaşayanlara uygun<br />

bir yöntem. Yani herhangi bir<br />

sorun yaşamamaları adına<br />

yağlı ve akneye meyilli cildi<br />

olanların uygulamaması<br />

lazım.<br />

Slugging, yaygın olarak<br />

“salyangozlama” şeklinde<br />

Türkçeye aktarılıyor. İşlem<br />

sırasında cilt aşırı nemli,<br />

24 TEMMUZ <strong>2022</strong> TEMMUZ <strong>2022</strong> 25<br />

Melek Yazıcı<br />

parlak, hatta yapışkan ve<br />

sümüksü bir görünüme<br />

sahip oluyor. Bu görünümün<br />

sümüklü böceklerin bıraktığı<br />

ize benzemesi işlemin ismini<br />

de belirlemiş.<br />

Slugging işleminin amacı<br />

nemi cilde hapsetmek, daha<br />

nemli, sağlıklı ve pürüzsüz<br />

bir cilt yaratmak. Bu amaca<br />

ulaşmak için cilde önce nem<br />

veriliyor, sonra da nem cilde<br />

hapsediliyor. Aslında bu<br />

kadar basit!<br />

Asıl önemli olan işlemi<br />

doğru sırayla yapmak. Nemi<br />

cilde hapsetmek için vazelin<br />

veya benzeri merhem formlu<br />

ürünler tercih ediliyor, çünkü<br />

bu formdaki ürünler son<br />

derece büyük moleküllere<br />

sahip. Cilt bu molekülleri<br />

ememiyor ve merhem formlu<br />

ürünler cildi bir kalkan gibi<br />

sarıp harika bir bariyer işlevi<br />

görüyor.<br />

SLUGGING İŞLEMİ NE<br />

İŞE YARIYOR?<br />

l Nemini kaybetmiş ve kurumuş<br />

ciltlerdeki kuru görünümü, gerginliği,<br />

pul pul dökülmeyi ortadan kaldırıyor.<br />

l Cilde ihtiyaç duyduğu nemi geri<br />

veriyor.<br />

l Pürüzsüz, nemli, sağlıklı, dolgun ve<br />

yumuşak bir cilt sunuyor.<br />

NASIL YAPABİLİRSİNİZ?<br />

l Slugging işlemini yapmadan önce<br />

cildinizi iyice temizleyin, her türlü<br />

kirden ve kalıntıdan arındırın. Zaten<br />

bildiğiniz gibi cilt temizliği her şeyin<br />

başı.<br />

l Temizleme işleminin ardından<br />

cildinizi ıslak bırakın, kesinlikle<br />

kurulamayın.<br />

l Islak cildinize içeriğinde hyalüronik<br />

asit bulunan bir yüz serumu veya<br />

jeli uygulayın. Cildinizin üzerindeki<br />

su, kendi ağırlığının bin katı kadar<br />

su molekülü taşıyabilen hyalüronik<br />

asit sayesinde daha alt katmanlara<br />

ulaşacaktır.<br />

l Ardından cildinize yoğun<br />

nemlendirme özelliğine sahip olan<br />

merhem formunda bir nemlendirici<br />

sürün. Cildinizin üzerinde kalın<br />

bir katman oluşturacak bu ürün<br />

aracılığıyla nemi cildinize hapsedin.<br />

l Bu katmanı uzun süre, mümkünse<br />

gece boyunca cildinizde tutun.<br />

Sonrasında temizleyin.<br />

PÜF NOKTASI<br />

Slugging işlemini gece yapmak<br />

iki açıdan önem taşıyor.<br />

Birincisi: Siz uyurken cildiniz nem kaybetmiyor,<br />

tam tersine neme doyuyor.<br />

İkincisi: Cildinizde uzun süre yoğun bir katmanın<br />

kalması gerekiyor ve gece, doğal olarak bunun için<br />

en uygun zaman dilimi.


V<br />

KAPAK RÖPORTAJI<br />

YAĞLARIN<br />

KORKULU RÜYASI:<br />

Liposuction<br />

Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı<br />

Op. Dr. Ayşe Barutçu ile vücuttaki inatçı yağları<br />

yok etmede çok etkili bir yöntem olan liposuction<br />

hakkında konuştuk. Liposuction’ın kesinlikle bir kilo<br />

verme yöntemi olmadığına, vücut hatlarını düzeltmek<br />

için uygulandığına dikkat çeken Op. Dr. Ayşe Barutçu,<br />

<strong>Voyant</strong> okurları için karın germe ameliyatıyla ilgili de<br />

detaylı bilgi paylaşımında bulundu.<br />

Melek Yazıcı<br />

Meryem Bilici<br />

26 TEMMUZ <strong>2022</strong> TEMMUZ <strong>2022</strong> 27


V<br />

KAPAK RÖPORTAJI<br />

yaparsak hem boşa kürek çekmiş olur hem<br />

de istediğimiz estetik sonucu elde edemeyiz.<br />

Başka kimlere yapılmamalı?<br />

Kalp gibi önemli hastalıkları olanlara,<br />

kortizon kullananlara, yara iyileşmesiyle<br />

ilgili sorun yaşayanlara yani yoğun sağlık<br />

problemi olanlara yapmamayı tercih<br />

ediyoruz. Liposuction gibi işlemler<br />

ötelenebilir işlemlerdir. Hastanın önce<br />

sağlığının düzelmesi lazım. Sonrasında<br />

liposuction yapılması mümkündür zaten.<br />

Liposuction ağrılı mıdır?<br />

Ağrı kişiden kişiye değişkendir.<br />

Liposuction işleminden sonra akşam evine<br />

gidip ailesine hiçbir şey hissettirmeyen<br />

hastalarım olduğu gibi, 15 gün yataktan<br />

kaldıramadıklarım da oldu. Sonuç olarak<br />

liposuction işlemi ağrılıdır ama korkunç<br />

ağrılı değildir. Sanki merdivenden<br />

düşmüşüz de derimiz biraz ezilmiş veya<br />

dokununca acıyormuş gibi bir ağrı söz<br />

konusu. Ağrı sızı, işlemden sonraki beşinci<br />

gün itibariyle azalıyor. Ama tabii ki yapılan<br />

işlemin yoğunluğu da önemli. Tek bölgeye<br />

hafif bir işlem uygulandığında hasta aynı<br />

gün taburcu olup iki gün sonra gündelik<br />

yaşamına dönebiliyor. Tüm vücudu<br />

kapsayan yoğun bir işlem söz konusuysa<br />

dinlenme süresi on günü bulabiliyor.<br />

Liposuction nedir, nasıl yapılır?<br />

Liposuction, deri altındaki yağ dokusunu<br />

alma işlemidir. Genelde bu işlemi vakum<br />

yardımıyla yapıyoruz. Vücuda önce yağları<br />

şişiren bir solüsyon veriyor, sonra da kanül<br />

dediğimiz borular ve vakum aracılığıyla<br />

yağları çekiyoruz. Liposuction işlemi en kısa<br />

anlatımıyla budur ve sıkıntı olan her bölgeye<br />

uygulanabilir. Ayrıca uzun vadede bize zararı<br />

olan bir işlem değildir, beş veya on sene<br />

sonra karşımıza bundan dolayı herhangi bir<br />

hastalık çıkmaz.<br />

Liposuction işleminin kimlere yapılması<br />

uygundur?<br />

Bu işlem için bir yaş sınırımız olmasa da<br />

tabii ki 18’den sonra uygulanmasını tavsiye<br />

ediyoruz; üst yaş sınırımız ise yok. Kendisini<br />

ideal kilosunda hisseden ama karnında,<br />

baseninde, popo bölgesinde (vs.) diyet<br />

yapsa da kurtulamadığı yağlanmalar olanlar<br />

liposuction için en ideal hastalardır. Bununla<br />

birlikte kilosu fazla olanlara da çok zayıf<br />

olup belirli bölgelerinde sıkıntısı olanlara da<br />

liposuction yapılabilir.<br />

Söz konusu sıkıntılara sporla gitmeyen<br />

yağlar da dahil, değil mi?<br />

Evet. Bildiğiniz gibi spor yapan kişilerin<br />

kasları gelişir, sporla birlikte diyet de<br />

yapıyorlarsa vücutlarındaki yağ dağılımı<br />

azalır. Ama eğer genetik olarak kodlanmış<br />

ve bu nedenle yağlanma olan bölgeleri varsa<br />

oralara da liposuction yapılabilir. Bunlar<br />

hiçbir şekilde verilemeyen karın, diz içi, sırt<br />

bölgesi yağlanmaları olabilir.<br />

“LIPOSUCTION, KİLO VERME<br />

YÖNTEMİ DEĞİLDİR”<br />

Liposuction işleminin zayıflattığıyla ilgili<br />

yaygın bir inanç var, bu doğru mu?<br />

Biz liposuction işlemini hastayı<br />

zayıflatmak için yapmıyoruz. Liposuction,<br />

kesinlikle bir kilo verme yöntemi değildir,<br />

vücut hatlarını düzeltmek için uygulanır.<br />

Ama tabii ki vücuttan alınan yağ miktarının<br />

tartıda bir karşılığı vardır. Eğer hastadan<br />

dört litre yağ aldıysak bunun tartıdaki<br />

karşılığı üç veya üç buçuk kilo kadardır. Hiç<br />

önermesek de örneğin 10 litre yağ alınırsa<br />

bu durum tartıya daha da çok yansır.<br />

Liposuction, amacı kilo vermek olan kişilere<br />

yapılmamalı zaten. Yüksek kiloda olanlara<br />

liposuction işlemini zayıflatmak amacıyla<br />

“LIPOSUCTION İŞLEMİNİN PEK ÇOK ÇEŞİDİ VAR”<br />

l “Liposuction, hayatımıza ‘klasik liposuction’ olarak adlandırdığımız şekliyle girdi. Söz ettiğim gibi bir solüsyonla yağları şişiriyor ve<br />

vakumla çekiyorduk. Ama artık liposuction işleminin pek çok çeşidi var. Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte lipomatik, vaser lipoliz ve lazer<br />

lipoliz gibi işlemler ortaya çıktı.<br />

l Lipomatik işleminde yağlar kanüllere titreşim veren bir cihazla toplanıyor ve o titreşim sayesinde parçalanıyor; bu şekilde daha çok<br />

ve daha hızlı yağ almak mümkün oluyor. Yağların ultrason dalgasıyla parçalandığı vaser lipolizde de daha çok miktarda yağ alabiliyoruz,<br />

ayrıca deriyi bir miktar sıkılaştırabiliyoruz. Son teknolojilerden olan lazer lipolizde ise yağları lazerle parçalıyor, lazer alttan ısıttığı için<br />

derinin büzüşmesini sağlıyoruz.<br />

l Bu işlemlerden hangisinin tercih edileceği hekimin tecrübesine ve el alışkanlığına olduğu kadar hastaya da bağlı aslında. Genel anlamda<br />

30 yaşına kadar yapılan liposuction işlemlerinde deri sarkmasını çok az görüyoruz. Ama 30 yaşın üstündeki hastalarda yağ dokusunu<br />

aldığımızda üstteki cilt buna uyum sağlayamayabiliyor. O zaman da deride dalga dalga sarkma oluşabiliyor. Böylesi durumlarda vaser<br />

veya lazer lipoliz işlemini uygulamak daha uygun oluyor. Yani bu bir tercihten öte hastaya hangi işlemin uygun olmasıyla ilgili diyebiliriz.”<br />

“TAM İYİLEŞME BİR YIL SONRA<br />

GERÇEKLEŞİYOR”<br />

İyileşme süreci nasıldır?<br />

Liposuction işleminden sonra sıkıntılı<br />

bölgenin rahatladığı, zayıfladığı hemen<br />

görülüyor ama mutlaka ödem oluyor.<br />

Ödemin çözülmesi ve vücut hatlarının<br />

istenen seviyeye ulaşması ise bir ila üç<br />

ay sürüyor. Bir aylık dönemde morluklar<br />

ve kızarıklıklar görülüyor; bunlar yavaş<br />

yavaş gerileyip sararıyor, yeşilleniyor, en<br />

sonunda da kayboluyor. Biz vücudun şekil<br />

değerlendirmesini üçüncü ayda yapıyoruz.<br />

Tam iyileşme ise her işlemde olduğu gibi bir<br />

yıl sonra gerçekleşiyor. Ama belirtmeliyim<br />

ki bu sürecin hastaya bir eziyeti olmuyor,<br />

vücut yapılanmaya ve iyileşmeye devam<br />

ediyor.<br />

Komplikasyonları var mı?<br />

Belli güvenlik sınırlarımızda olduğu<br />

sürece liposuction son derece güvenli<br />

bir işlemdir. Ama örneğin çok fazla yağ<br />

alımı olduğunda veya beraberinde ek<br />

işlemler yapılıp ameliyat süresi uzadığında,<br />

diğer tüm ameliyatlarda olduğu gibi<br />

komplikasyonları elbette vardır.<br />

“BEŞ LİTRE SINIRINI KORUMAYA<br />

ÇALIŞIYORUM”<br />

Bir işlem sırasında en fazla ne kadar yağ<br />

alıyorsunuz?<br />

Kendi adıma beş litre sınırını korumaya<br />

çalışıyorum; bu bizim güvenlik sınırımız<br />

diyebilirim. Bundan çok daha fazla yağ<br />

28 TEMMUZ <strong>2022</strong> TEMMUZ <strong>2022</strong> 29


V<br />

KAPAK RÖPORTAJI<br />

alan hekimler de var ama böylesi bir<br />

durumda komplikasyon oranı çok artıyor.<br />

Örneğin hayati tehlike yaratan “damara yağ<br />

kaçması” gibi bir sorunla karşılaşabiliyoruz.<br />

Bu yağ pıhtısı kalbe gidip kalp krizine,<br />

bel bölgesine gidip felce sebep olabiliyor.<br />

Sonuçta anesteziyle gerçekleştirilen, ağrılı<br />

bir iyileşme süreci olan liposuction işlemi<br />

estetik ve güzellik için yapılıyor. Bu nedenle<br />

komplikasyonlardan kaçınmak, beş litre<br />

sınırını korumak önemli.<br />

Liposuction işleminin avantajları nelerdir?<br />

Bizler Akdeniz tipi vücuda sahibiz. Üst<br />

bedenimizle mutluyuz ama alt bedenimizde<br />

fazlalıklar olabiliyor. Bir elbise aldığımızda<br />

mutlaka terziye gitmek zorunda kalıyoruz;<br />

ya belini ya omzunu daralttırıyoruz.<br />

Liposuction ile kişinin bedenini daha<br />

orantılı bir hale getirebiliyoruz. Bu da<br />

kadınlar için ciddi bir avantaj. Erkeklerinse<br />

ne kadar spor yapsalar da ne kadar<br />

zayıflasalar da genelde hiç gitmeyen bir<br />

göbekleri var. Bunu da liposuction ile<br />

düzeltmek mümkün.<br />

İşlem sonrasında nelere dikkat etmek<br />

gerekiyor?<br />

Liposuction işleminden sonra mutlaka<br />

bir korse kullanılması gerekiyor, bunun<br />

sebebi de derinin alttaki kas tabakasına<br />

düzgün bir şekilde yapışmasını sağlamak.<br />

Dikkat edilmesi gereken bir başka konu<br />

ise hekimin tüm önerilerine uymak. Ben<br />

hastalarıma işlemden sonra tüketmeleri<br />

gereken yiyecek içeceklerden ne zaman<br />

gündelik yaşama döneceklerine, spor<br />

yapacaklarına kadar her şeyi anlatıyorum.<br />

Hastalardan aldığınız yağları ne<br />

yapıyorsunuz?<br />

Önce tartıyoruz ve hastalarımıza<br />

gösteriyoruz tabii ki. Eskiden yağlar<br />

genelde imha edilirdi ama günümüzde<br />

durum biraz değişti. Aldığımız yağları arzu<br />

edenlerin popolarına enjekte edebiliyor,<br />

memelerini büyütmede kullanabiliyor veya<br />

yüz bölgelerindeki derin çizgilere, oluklara,<br />

kırışıklıklara uygulayabiliyoruz.<br />

Liposuction, karın germe ameliyatıyla<br />

birlikte de yapılıyor mu?<br />

Genelde liposuction ile karın germe<br />

ameliyatını birlikte uygularız zaten. Ancak<br />

eğer hasta gerçekten ideal kilosundaysa ve<br />

spor yapıyorsa buna gerek kalmaz.<br />

“DOKTOR OLMAK ÇOCUKLUK HAYALİMDİ”<br />

l “İlkokuldayken bile doktor olacağımı söylerdim, bu şekilde üniversite sınavına kadar<br />

geldim. Yani doktor olmak benim çocukluk hayalimdi.<br />

l Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okudum. Hangi branşı seçeceğim konusunda<br />

biraz tereddüt yaşadım. Sanıyorum dördüncü sınıftayken ilk genel cerrahi ameliyatına<br />

girdiğimde ameliyathanede olmam gerektiğini anladım.<br />

l Fakat genel cerrahiyi biraz fazla ‘kan revan’ buldum. Göz ve kulak burun cerrahisini de<br />

istemedim açıkçası. O zaman pek revaçta olmasa da plastik cerrahide karar kıldım. Bütün<br />

stajlarımı plastik cerrahide yaptım.<br />

l Çünkü plastik cerrahi kibardır, hekimleri ameliyatları çok usul usul, yavaş yavaş, özenle<br />

yapar, çok dikkatli gider. Olmam gereken alan buydu. Şimdi de çok severek yapıyorum<br />

işimi. Hakikaten doğru bir karar vermiş, ruhuma en uygun olan alanı seçmişim.”<br />

“YAĞLANMA FARKI BİR ŞEYDİR,<br />

DERİNİN BOLLAŞMASI FARKLI”<br />

Karın germe ameliyatını hangi<br />

durumlarda uyguluyorsunuz?<br />

Bu ameliyatı hastanın karın derisi fazla<br />

olduğunda yapıyoruz. Yağlanma farklı<br />

bir şeydir, derinin bollaşması farklı. İkisi<br />

aynı anda olmak zorunda da değildir. Çok<br />

zayıf bir kadının bile, hele de hamilelik<br />

yaşamışsa derisi bollaşıp aşağıya doğru<br />

sarkabiliyor. Yağlarını aldığımızda derisinin<br />

sarkacağını düşündüğümüz tüm hastalara,<br />

düzgün bir karın hattı sağlamak için karın<br />

germe ameliyatı yapmamız gerekiyor.<br />

Karın germe tam olarak nasıl bir<br />

ameliyattır?<br />

Çok özetle şöyle anlatabilirim: Öncelikle<br />

tam bikini hattına denk gelecek şekilde<br />

sezaryen kesisinden daha büyük bir kesi<br />

yapıyoruz. Sonrasında karın derisini yelken<br />

gibi kaldırıp içerideki kas dokusunu<br />

sıkılaştırıyoruz, özellikle de hasta spor<br />

yapmıyorsa. Ardından deriyi gerginleştirip<br />

alt tarafından fazlasını alıyor ve dikiyoruz.<br />

Deriyi aşağı doğru çektiğimizde göbek<br />

deliği olması gereken yerin çok aşağısında<br />

kaldığından onu da olması gereken yere<br />

monte ediyoruz.<br />

İz kalıyor mu?<br />

Bikini hattındaki iz kalıcıdır ve<br />

ömürlüktür. Bu nedenle kesiyi bikini<br />

hattının içinde kalacak şekilde ayarlamaya<br />

çalışıyoruz. Bu iz bikiniliyken görünmez,<br />

çıplakken mutlaka görünür. Birçok hastam<br />

bu izi önemsemiyor, bir kısmı ise kamufle<br />

etmek için dövme yaptırıyor. Birçok<br />

şey gibi iz konusu da hastadan hastaya<br />

değişiyor tabii ki. Bazı hastaların derisi hızla<br />

iyileşiyor, hele ki iz kremleri ve bantlarıyla<br />

sorunu destekledilerse çok da belirgin<br />

olmuyor. Ama özellikle genetik faktörler<br />

nedeniyle bazı hastalardaki ameliyat izi<br />

bazen çok kalınlaşabiliyor, kabarabiliyor,<br />

kızarabiliyor. O yüzden biz her zaman çok<br />

iz kalacakmış gibi hazırlıklı oluyoruz.<br />

Karın germe ameliyatı üst üste<br />

tekrarlanabiliyor mu?<br />

Tekrarlanabiliyor ama ikinci ameliyat<br />

hem yapan hem de yaptıran için ilkine<br />

göre çok daha zordur. Bu nedenle<br />

tekrarlanmamasını tavsiye ediyoruz.<br />

“KARIN GERME, SEZARYEN<br />

AYARINDADIR”<br />

Zor bir ameliyat, değil mi?<br />

Karın germeyi basit bir ameliyat olarak<br />

düşünmemek lazım. Karın germe zor bir<br />

ameliyattır, ağrı sızı ve iyileşme süreci<br />

olarak sezaryen ayarındadır. Hastaların üç<br />

dört gün yataktan doğrulurken, otururken,<br />

kalkarken ağrıları olur; beşinci gün<br />

itibariyle ağrılar azalmaya başlar.<br />

Hastaların ameliyat sonrasında nelere<br />

dikkat etmesi gerekiyor?<br />

Karın germe ameliyatından sonra<br />

hastaların özellikle ilk iki gün çok dik<br />

yürümemesi, öne doğru eğik bir şekilde<br />

yürümesi gerekir. Ayrıca ameliyattan<br />

sonra üç hafta boyunca gece gündüz korse<br />

takmalılar. Hastalarıma kendilerine bir hafta<br />

kadar zaman ayırmalarını, beslenme ve<br />

sıvı tüketimiyle ilgili kurallara uymalarını<br />

öneriyorum. İstirahat önemli ama bundan<br />

kasıt yatak istirahati değil kesinlikle. Hasta<br />

evin içinde mutlaka hareket etmeli, çünkü<br />

günlük hayata kendisini zorlamadan ama<br />

ne kadar hızlı dönerse o kadar çabuk<br />

toparlanır. Birçok antibiyotik ve ilaç<br />

verdiğimizden ameliyattan sonra alkol<br />

tüketimi de yasak.<br />

Hastanın sigara içmeyi ise ameliyattan<br />

iki hafta önce bırakması, ameliyat<br />

sonrasında da en az bir ay içmemesi lazım.<br />

İlk olarak sigara içmek ciğer kapasitesini<br />

daralttığından anestezi sırasında sorun<br />

oluşabiliyor. İkinci olarak ise özellikle<br />

estetik ameliyatlarda küçük damarların<br />

büzülmesine ve bu nedenle de derinin<br />

kanlanmasının azalmasına neden oluyor.<br />

Deri kanlanması az olduğunda iyileşme<br />

yavaşlıyor. Enfeksiyon oluşumu ve<br />

dikiş açılması gibi ihtimalleri sigara<br />

içenlerde daha fazla görüyoruz. Aslında<br />

yoğun sigara içenlere bu ameliyatı hiç<br />

yapmamak gerekiyor. Ben özellikle yüz<br />

germe ameliyatını yoğun sigara içenlere<br />

yapmıyorum.<br />

Neden yoğun sigara içenlere özellikle yüz<br />

germe ameliyatı yapmıyorsunuz?<br />

Yüz germe, çok daha hassas bir<br />

ameliyattır ve sigara içenlerin derisinde<br />

çürümeler olabilir. Karında oluşabilecek<br />

minik bir deri çürümesi çok daha rahat<br />

kamufle edilebilir ve büyük sorunlara yol<br />

açmayabilir. Ama yüz bölgesinde mutlaka<br />

izle sonuçlanır, çok nahoş durumlar ortaya<br />

çıkar.<br />

Karın germe ameliyatından sonra nasıl<br />

bir beslenme programı uygulanmasını<br />

öneriyorsunuz?<br />

Hasta, ameliyattan sonraki ilk 10-<br />

15 gün protein ağırlıklı bir beslenme<br />

programı uygulamalı. Yaraların iyileşmesi<br />

için protein gerekir, bunu sağlayamazsak<br />

kaslar yıkılmaya başlar. Bu nedenle hasta<br />

ameliyattan sonra ne yiyip içtiğine çok<br />

dikkat etmeli. Ayrıca iyileşme sürecini<br />

yavaşlattığından düşük kalorili diyetler<br />

yapmamalı. Ben hastalarıma ameliyattan<br />

sonra kilo almayı da yasaklıyorum. İster<br />

karın germe ister liposuction yapmış olalım<br />

hastalar ameliyattan sonra iki üç kilo<br />

alabilir, bu da ameliyata zarar vermez. Fakat<br />

beş kilodan fazla kilo alımı olduğunda<br />

ameliyat edilen bölgeler de kilo almaya<br />

başlar ve yaptığımız işlem boşa gider. Özetle<br />

ameliyat sonrasında beslenmeye bir ömür<br />

boyunca dikkat etmek lazım.<br />

30 TEMMUZ <strong>2022</strong> TEMMUZ <strong>2022</strong> 31


V<br />

RÖPORTAJ<br />

Sizden öncelikle dolguyu hangi durumlarda<br />

kullandığınızı öğrenebilir miyiz?<br />

Yaş grubuna göre dolgunun kullanım<br />

amacı değişiyor. Genç yaştaki kişilerde<br />

şekillendirme, volüm verme, yani<br />

güzelleştirme amacıyla dolgu kullanıyoruz.<br />

İleri yaştakilerin ise yaşıtlarından daha<br />

iyi görünmesini ve yaşını geri almasını<br />

sağlıyoruz; yani kişiyi 10 yıl önceki<br />

dudağına, göz altına, yüzüne ulaştırmaya<br />

çalışıyoruz.<br />

Dolgu kaç yaşından itibaren yapılmalı?<br />

Dolgu uygulaması için bence alt sınır<br />

18 olmalı. Bu yaşın altındakilere dolgu<br />

yapılmasını doğru da bulmuyorum<br />

gerekli de. Ama göz altı çöküntüsü veya<br />

dudakta belirgin asimetri gibi yapısal bir<br />

sorun söz konusuysa, bu durum kişiyi<br />

çok etkiliyorsa, anne babanın da rızası<br />

varsa 15-16 yaşındaki hastalara uygulama<br />

yapmak mümkün. Aslında tamamen soruna<br />

ve hastaya bağlı bir durum bu. Ancak<br />

güzelleşmek adına 18 yaşından önce bu tür<br />

uygulamalar yaptırmamak lazım, çok erken.<br />

Dolgu için üst yaş sınırı var mı, yani belli<br />

bir yaştan sonra da anlamlı sonuçlar elde<br />

etmek mümkün mü?<br />

Dolgu çok ileri yaştakilere uygulanamaz<br />

diye bir şey olmasa da çok fazla miktarda<br />

kullanılması gerektiği bir gerçek. Kişinin<br />

40 yaşında dolgu yaptırmasıyla 60 yaşında<br />

yaptırması arasında ciddi bir fark var.<br />

Çünkü yaşlı bir cilt zaten elastikiyetini<br />

kaybetmiş ve kırışmış oluyor, yani çok<br />

ideal sonuçlara ulaşamıyoruz. Dolgu, ileri<br />

yaşlardakilerde daha çok lifting ve cilt<br />

kalitesini artırma amaçlı kullanılabilir.<br />

“DUDAK<br />

DOLGUSUNU<br />

CIDDIYE<br />

ALMAK<br />

LAZIM”<br />

“BÜTÜNCÜL YAKLAŞIMI<br />

SEVİYORUM”<br />

Tek bir bölgeye dolgu yapılması yeterli mi<br />

sizce?<br />

“En son dudaklar” diye bir slogan<br />

var, çünkü yüzün sarkması dahi dudağın<br />

pozisyonunu değiştiriyor ve ağız köşeleri<br />

DUDAK DOLGUSU<br />

YAPTIRMAK İSTEYENLER<br />

NELERE DİKKAT ETMELİ?<br />

l “Dudak dolgusu yaptırmak isteyen<br />

hastalar öncelikle beklentilerini belirlemeli.<br />

Çünkü biz hekimler buna göre hareket<br />

ediyoruz. Belki bana güzel görünen bir şey<br />

onun hoşuna gitmeyecek.<br />

l Hekim olmayan kişileri kesinlikle<br />

tercih etmemeliler. Güzellik salonlarında<br />

dolgu yaptırmak isteyenler ya da kendi<br />

kendilerine dudağına bir şey enjekte<br />

edenler olduğunu biliyorum. Oysa bu<br />

uygulamayı ehil birisinin yapması gerekiyor.<br />

l Eriyebilen dolgulara eğilim göstermeliler.<br />

Özellikle dudak bölgesinde erimeyen<br />

dolguların yapılmasını önermiyoruz.”<br />

Dermatoloji Uzmanı Dr. Hatice Coşkun Güngördü,<br />

<strong>Voyant</strong> okurları için dudak dolgusuyla ilgili<br />

detayları anlattı. “Sadece dudak dolgusunda değil<br />

bütün dolgu uygulamalarında anatomiye hâkim<br />

olunmalı” diyen Dr. Hatice Coşkun Güngördü,<br />

söz konusu işlemin mutlaka uzman hekimlerce<br />

yapılması gerektiğini vurguladı.<br />

Melek Yazıcı<br />

Meryem Bilici<br />

32 TEMMUZ <strong>2022</strong> TEMMUZ <strong>2022</strong> 33


V<br />

RÖPORTAJ<br />

aşağıya doğru dönüyor. Marionette<br />

çizgilerini doldurmadan 50 yaşındaki bir<br />

kadına dudak dolgusu yaptığınızda protez<br />

dudak gibi duruyor. Bu nedenle bütüncül<br />

yaklaşımı seviyorum, özellikle 40 yaşından<br />

sonra. Belirgin bir elmacık kemiği, net bir<br />

çete hattı, bombe bir alın, tolere edilebilir<br />

bir burun, dolgun bir dudak… Bunların<br />

hepsi bir bütün aslında. Sadece dudak ya<br />

da yanak yeterli olmuyor. Ama dudağının<br />

belirginleşmesini isteyen genç bir kadına<br />

sadece dudak dolgusu yaptığımızda tabii ki<br />

çok güzel sonuçlar alıyoruz.<br />

Dudak dolgusu yaparken özellikle nelere<br />

dikkat ediyorsunuz? Eskiden dudak<br />

dolgusu yaptıranlar hemen anlaşılırdı,<br />

şimdi doğal uygulamalar ve tercihlerle bu<br />

durum azaldı gibi.<br />

Aslında kişisel talepler değişken. Bazıları<br />

doğal uygulama isteyip sonrasında doğal<br />

olmayana doğru ilerleyebiliyor, bazıları<br />

ise doğal olmamasını tercih edebiliyor.<br />

Doğal bir dudak dolgusu isteyip ödem<br />

geçtikten sonra “dolgum eridi” diye gelenler<br />

de oluyor. Aslen dolgu erimiyor, sadece<br />

normale dönüyor. Dudağın bir anatomisi<br />

ve kapasitesi var, zorlasanız da şeklini çok<br />

değiştiremezsiniz. Aynı seansta bir tüpten<br />

fazla dolgu uygulanması bence dudağın<br />

anatomisini çok zorluyor. Oysa iki üç veya<br />

altı ay sonra tekrar yapılabilir. Teknik de<br />

çok. Ben kişinin yüzüne ve yaşına hangisi<br />

yakışacaksa onu yapmaya çalışıyorum.<br />

Tercihim doğal uygulamalardan yana. Kimi<br />

zaman Rus kimi zaman Fransız tekniğini<br />

kullanıyor, bazen de ikisini birleştiriyorum.<br />

Ama en başında hastayla konuşup<br />

bilgilendirmek ve beklentisini doğru<br />

anlamak çok önemli.<br />

“STANDART BİR UYGULAMA<br />

OLMUYOR”<br />

Bu işlemi yapanların yüz anatomisini çok<br />

iyi bilmesi gerekiyor, değil mi?<br />

Dudak dolgusunu ciddiye almak lazım,<br />

hiç de kolay bir işlem değil. Belirttiğiniz gibi<br />

yüz anatomisini çok iyi bilmek gerekiyor.<br />

Zaten sadece dudak dolgusunda değil bütün<br />

dolgu uygulamalarında anatomiye hâkim<br />

olunmalı. Çünkü dolgunun nadir de olsa<br />

damar içine kaçıp körlüğe sebep olması<br />

ya da damarı tıkayarak beslediği yerde<br />

cilt nekrozu (doku ölümü) yaratabilmesi<br />

gibi çok korktuğumuz komplikasyonları<br />

söz konusu. Herkesin anatomisi ve şekli<br />

farklı olduğundan dudakta standart bir<br />

uygulama olmuyor, duruma uygun bir<br />

yaklaşım gerekiyor. Bununla birlikte hiç<br />

dokunulmaması ya da girilmemesi gereken<br />

bölgeler var; bu durum da tüm dolgu<br />

uygulamaları için geçerli.<br />

Dudak dolgusu yapıldığında<br />

dolgunlaştırma dışında başka ne gibi<br />

sonuçlar elde ediliyor?<br />

Dudak canlanıyor, kuruluğu ve çizgileri<br />

azalıyor. Nemli görünmesi için daha hafif<br />

ve volüm vermeyen uygulamalar yapılması<br />

gerekiyor. Hyalüronik asit nemlendirmeyle<br />

birlikte dudağın yaşlanmasını geciktiriyor,<br />

hatta tekrarlayan uygulamalarla<br />

gençleştiriyor. Bir süre sonra da kalıcı bir<br />

etki yaratıyor.<br />

Dudak dolgusuyla sigara içme nedeniyle<br />

oluşan dudak üstü çizgilerinin giderilmesi<br />

de mümkün mü?<br />

Tabii ki yapılabiliyor ama bu tür<br />

çizgilerin ileri yaşlarda açılması çok güç.<br />

Oluşmadan önlenmesi, nem aşılarıyla<br />

yerleşmesinin geciktirilmesi çok daha<br />

iyi. Ama dudak üstü çizgileri yerleşmişse<br />

bunlar dudağa şekil veren sert dolgular<br />

yerine daha yumuşak dolgularla açılabilir.<br />

Sert dolguların bıyık bölgesinde taşma,<br />

“ördekleşme” görüntüsü yaratma gibi<br />

handikapları olabiliyor ki bu kesinlikle<br />

istediğimiz bir şey değil.<br />

Dudağı zaten güzel ve dolgun olan ama<br />

daha fazlasını isteyen kişiler de oluyor,<br />

değil mi? Sizce bunun sebebi nedir?<br />

Kişi, beğendiği birisine benzemek<br />

istiyor olabilir. Ama aslen bu durumun<br />

kişilerin görsel algısıyla ilgili olduğunu<br />

düşünüyorum. Barbie bebek gibi görünen<br />

biri bunu istiyorsa beden algısı bozulmuş<br />

olabilir ki bu da ruhsal rahatsızlık<br />

belirtisidir. Onlara hiçbir uygulama<br />

yapılmamalıdır. Ben bir hekim olarak<br />

gözüme hoş gelmeyen bir şeyi hastalarıma<br />

yapmam, çünkü onlar beni temsil ediyor.<br />

Bu nedenle çok ekstrem uygulamaları tercih<br />

etmiyorum. Zaten bir süre sonra herkes<br />

birbirine benziyor.<br />

Dudak dolgusu yaptıran erkek hastalar da<br />

var mı?<br />

Dudak dolgusu yaptıran erkek hastam<br />

“GÜZEL GÖRÜNEN ŞEYLER BANA HAZ VERİYOR”<br />

l “Adana’da doğdum. Eğitimimi Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamladım, uzmanlık eğitimi içinse dermatoloji alanını seçtim.<br />

Ardından kozmetik dermatolojiye ilgi duyduğum için daha çok bu konuya yoğunlaştım.<br />

l Mecburi hizmetimi tamamladıktan sonra ilk muayenehanemi 2019 yılında Mersin’de açtım. Eşimin atamasının gerçekleşmesi nedeniyle<br />

yedi sekiz ay önce Adana’ya döndüm. Adana’daki yeni kliniğimde hem cilt hastalıkları alanında çalışıyor hem de ameliyatsız estetik<br />

uygulamaları yapıyorum.<br />

l Görsel olarak güzel görünen şeyler bana haz veriyor. Bu, bir odada her şeyin yerli yerinde ve derli toplu olması için de yüzün simetrik ve<br />

canlı görünmesi için de geçerli. Bir insanı estetik olarak daha yukarıya taşıyan dokunuşlar yapmak beni mutlu ediyor. Bu yüzden medikal<br />

estetiği seviyorum.”<br />

hiç olmasa da yaptırdıklarını biliyorum.<br />

Dudağı neredeyse “hiç” olmayan ya da<br />

dudağı yüzüne üzgün bir ifade katan<br />

erkekler, dudak dolgusu yaptırabiliyor.<br />

Erkekler daha köşeli çene ile birlikte daha<br />

düz dudakları tercih ediyor. Yani kadınlar<br />

ile erkeklerin dudak dolguları farklı oluyor.<br />

“DUDAKTA ACISIZ BİR İŞLEM<br />

MÜMKÜN DEĞİL”<br />

Dolgu uygulamalarında acıyı azaltma<br />

yönünde yenilikler var mı? Sinirlerin yoğun<br />

olduğu bir bölge olduğundan uyuşturmak<br />

için krem sürülse veya iğne yapılsa da<br />

canının çok acıdığını söyleyenler oluyor.<br />

Bence dudakta acısız işlem mümkün<br />

değil. Yüzdeki bütün sinirleri uyuşturan ve<br />

“blok anestezi” dediğimiz bir yöntem olsa<br />

da ben bunu tercih etmiyorum. Hastayı<br />

tepkisiz hale getirmek iyi olmayabilir,<br />

çünkü acı da bir belirti. Hastanın “çok<br />

acıdı” diye bir uyarı yapması önemli, belki<br />

de o sırada damarına enjeksiyon yapıyor<br />

olabilirsiniz. Genelde hastanın ağrıyı 10<br />

birim hissedecekse iki üç birim hissetmesini<br />

sağlayan deri uyuşturucu kremler<br />

yeterli oluyor. Zaten yeni nesil kremler<br />

çok kuvvetli, üç beş dakikada dudağı<br />

uyuşturabiliyor. Çok hassas kişilere de<br />

nadiren ağız içi lokal anestezi enjeksiyonu<br />

yapabiliyoruz.<br />

Dudak dolgusunun komplikasyonları var<br />

mı?<br />

Uygulama sırasında komplikasyon<br />

olabilir ama geri dönüşü olmayan bir<br />

durum söz konusu değil, çünkü hyalüronik<br />

asit eritilebiliyor. Kalıcı dudak dolguları<br />

ya da silikon dolgular olsa da ben bunları<br />

kesinlikle önermiyorum. Yeterli bilgiye<br />

sahip olmayan hastalar bu tür dolgulara<br />

eğilim gösterebiliyor, oysa dudağınıza<br />

eritilemeyen bir uygulama yaptığınızda<br />

bunun geri dönüşü yok.<br />

İşlem sonrasında hastanın nelere dikkat<br />

etmesi lazım?<br />

Hastalara işlem sonrasında ödemini<br />

artıracak çok sıcak ya da çok soğuk<br />

içecekler tüketmemesini öneriyorum.<br />

Yine ödemini artırmaması adına iki üç<br />

gün, maksimum bir hafta öpüşmemesi<br />

lazım. Zaten genel olarak dolgu oturana<br />

kadar dudağıyla uğraşmaması gerekiyor.<br />

Hasta sigara içebiliyor ama sigara içenlerde<br />

dolgunun kalıcılığı azalıyor.<br />

Kullanacağınız dolguyu hangi kıstaslara<br />

göre seçiyorsunuz?<br />

Kişinin yaşına ve beklentisine göre<br />

seçtiğimi söyleyebilirim. Çok volüm<br />

bekleyen hastalarda daha sert, şekil vermeye<br />

daha uygun dolguları tercih ediyorum.<br />

Hasta sadece dudağının nemlenmesini<br />

istiyorsa dudağını fazla büyütmeyecek,<br />

konturunu belirginleştirecek daha hafif<br />

dolguları seçiyorum.<br />

34 TEMMUZ <strong>2022</strong> TEMMUZ <strong>2022</strong> 35


V<br />

MAKALE<br />

Kristal içerikli dolgular<br />

ile cildinizdeki kolajen<br />

miktarını artırın<br />

Kristal içerikli dolgular, hem çok güçlü<br />

dolgu efekti veriyor ve lifting etkisiyle<br />

cildin yukarı doğru kalkmasını<br />

sağlıyor hem de metabolize olma<br />

sürecinde sentezlenen kolajen ve<br />

elastin lifleriyle cildi yenileyerek<br />

bebek gibi taze bir cilde ulaşmamızı<br />

sağlıyor.<br />

Dr. Güngör Kırmızıgül<br />

Medikal Estetik Hekimi<br />

KOLAJEN ÇOK ÖNEMLİ<br />

Yaşın ilerlemesiyle birlikte yüz aşağı doğru<br />

sarkıyor, kırışıklıklar ve çukurlar oluşuyor.<br />

Yüz bölgesinde en çok şikâyet edilen<br />

bölgeler, nazolabial çizgiler, çene hattının<br />

bozulması ve yaşa bağlı ağız kenarlarının<br />

sarkmasıyla oluşan marionette çizgileri.<br />

Bu yaşlılık belirtilerini yok edebilmek için<br />

medikal estetikte iki ana kolumuz var:<br />

Bunlardan birisi teknoloji uygulamaları<br />

ve enerji bazlı cihaz uygulamaları, diğeri<br />

enjeksiyon uygulamaları. Enjeksiyon<br />

uygulamalarında çoğunlukla dolguyu, daha<br />

çok da uzun süreli etkisi olanları tercih<br />

ediyorum.<br />

Cildin yaşlanmasının birçok nedeni<br />

olsa da bunların tek sonucu ciltteki kolajen<br />

kaybı. Cilt altında dermis, epidermis ve yağ<br />

dokusu gibi farklı katmanlar bulunuyor. Ama<br />

aslında her şey dermiste oluyor. Dermiste<br />

bağ dokusu dediğimiz yapı içinde kolajen ve<br />

elastin lifleri var. Bu kolajen ve elastin lifleri,<br />

cilde esneklik, sağlamlık ve yerçekimine karşı<br />

koyma gücü kazandırıyor. Dolayısıyla kolajen<br />

çok önemli.<br />

KOLAJEN MİKTARINI YÜKSELTMEK<br />

İÇİN…<br />

Cilt altındaki kolajen miktarını, sistemik<br />

ya da lokal olarak artırabiliyoruz. Ağızdan<br />

alınan kolajen desteği, vücuttaki kolejen<br />

miktarının sistemik olarak artmasını<br />

sağlıyor. Direkt olarak cilt altına kolajen<br />

enjeksiyonu yaparak ya da kristal içerikli<br />

dolgu gibi kolajen aktivasyonunu tetikleyen<br />

dolgu maddeleri kullanarak da söz konusu<br />

bölgedeki kolajen miktarını yükseltebiliyoruz.<br />

Farklı isimlerle piyasada bulunan kristal<br />

içerikli dolgular, kalsiyum hidroksiapatit<br />

küreciklerinden meydana geliyor. Farklı<br />

büyüklüklerde olsalar da sadece elektron<br />

mikroskobunda görülebilen kalsiyum<br />

hidroksiapatit kürecikleri, ciltte çöküntü<br />

oluşan yerleri doldurarak etkisini gösteriyor.<br />

Bildiğiniz gibi eğer yüz bölgesinde belirli<br />

kayıplar varsa bunlar ancak doldurarak<br />

giderilebiliyor. Dolgu uygulaması yaparken<br />

yaşlanmanın ana nedenini de ortadan<br />

kaldırmak adına doğal kolajen ve elastin<br />

liflerinin miktarını artırmak, bu nedenle de<br />

kristal içerikli dolgular kullanmak önem<br />

taşıyor.<br />

KRİSTALDEN KOLAJENE…<br />

Kristal içerikli dolgular cilt altına<br />

verildiğinde hemen metabolize olmaya, yani<br />

cilt tarafından yok edilme sürecine giriyor. Bu<br />

esnada kalsiyum hidroksiapatit küreciklerinin<br />

çevresi cilt tarafından üretilen kolajen ve<br />

elastin lifleriyle sarılıyor. Kürecikler, 18-24<br />

ay içinde eritiliyor ve ortadan kaldırılıyor.<br />

Tabii süreçte kolajen ve elastin lifleri o<br />

kadar çoğalıyor ki ciltte rejuvenasyon, yani<br />

yenilenme oluşuyor. Tıpkı bir balık ağı<br />

gibi cilt altını kolajen ve elastin liflerinden<br />

oluşan sağlam bir tabaka kaplıyor. Bu şekilde<br />

yerçekimine karşı koyamayan ve aşağı doğru<br />

sarkan ciltler, tekrar yukarı doğru kalkacak<br />

gücü bulabiliyor.<br />

Sonuç olarak şöyle toparlayabiliriz: Kristal<br />

içerikli dolgular, hem çok güçlü dolgu efekti<br />

veriyor ve lifting etkisiyle cildin yukarı doğru<br />

kalkmasını sağlıyor hem de metabolize olma<br />

sürecinde sentezlenen kolajen ve elastin<br />

lifleriyle cildi yenileyerek bebek gibi taze bir<br />

cilde ulaşmamızı sağlıyor.<br />

ETKİSİ 18-24 AY ARASI SÜRÜYOR<br />

Kalsiyum hidroksiapatit kürecikleri zaten<br />

vücudun ürettiği kemik yapıdan oluştuğu<br />

için uygulamadan sonra yabancı madde<br />

reaksiyonu ve alerjik reaksiyon gibi yan<br />

etkileri gösterme riski minimal düzeyde<br />

bulunuyor. Güvenle kullanılabiliyor.<br />

Kristal içerikli dolgu uygulaması sırasında<br />

kişi farkı hemen görebiliyor. Etkisi ise 18 ay<br />

ile 24 ay devam ediyor. Etki süresi benim<br />

için çok önemli. Özellikle yurtdışından<br />

gelen hastalarıma kısa sürede uygulamaları<br />

tekrarlayamayacağım için kalıcılık süresi<br />

uzun olan kristal içerikli ürünleri uygulamayı<br />

tercih ediyorum.<br />

Bu yöntem sadece yüz bölgesinde değil,<br />

boyun ve dekoltede, ayrıca el gençleştirmede<br />

de sıkça kullandığımız yöntemler arasında yer<br />

alıyor. Sadece göz altı bölgesi ve dudaklarda<br />

kullanılmıyor. Son zamanlarda erkeklerin de<br />

kadınlar kadar kristal içerikli dolguları tercih<br />

etmeye başladıklarını gözlemliyorum.<br />

MAT VE YORGUN CİLT GÖRÜNÜMÜ NASIL GİDERİLİR?<br />

l Yüz bölgesine uygulanan medikal estetik yöntemlerinin yaşa ve kişiye özel olmasına<br />

dikkat etmek gerekiyor. Tabii ki doğal çözümler sunmak da günümüzün beklentileri<br />

arasında bulunuyor. Yüzün doğru analizi, ihtiyacın doğru tespiti yol gösterici oluyor.<br />

l Günümüzün önemli şikâyet konularından biri de mat ve yorgun cilt görünümü. Bu<br />

tür sorunlarda Hifu terapi ve radyofrekans gibi cihaz uygulamalarını, sarkma daha ciddi<br />

boyuttaysa iple yüz askılamayı tercih ediyorum.<br />

l Mat ve tonunu kaybetmiş ciltlerde mezoterapi yöntemlerinden de yararlanıyorum.<br />

Cilt altına enjeksiyonla ihtiyacı olan maddeleri vererek daha parlak ve gergin bir cilt<br />

sağlıyorum.<br />

l Kimi zaman kristal içerikli dolguları mezoterapi yöntemiyle tüm yüz bölgesi için<br />

kullanıyorum. Bağ dokusundaki artış ciltteki yorgun görünümü ve matlığı ortadan<br />

kaldırıyor, diri, taze ve parlak bir cilt oluşumunu destekliyor.<br />

36 TEMMUZ <strong>2022</strong> TEMMUZ <strong>2022</strong> 37


V<br />

MAKALE<br />

Yaşlılık<br />

fizyolojisi ve<br />

estetik<br />

uygulamalar<br />

UZM. DR. EROL<br />

ÖZAN KİMDİR?<br />

Gülhane Askeri Tıp<br />

Akademisi’nden mezun oldu.<br />

İhtisasını Gülhane Eğitim ve<br />

Araştırma Hastanesi’nde deri<br />

ve zührevi hastalıklar üzerine<br />

yaptı. Dermatoloji alanında<br />

özellikle deri yaşlanması<br />

ve estetik-kozmetik<br />

dermatolojiyle ilgileniyor, yedi<br />

yıldır estetik uygulamalar<br />

üzerinde çalışıyor.<br />

Yaşlanma bir süreçtir, bazı hastalarda<br />

hacim kaybı bazı hastalarda cilt<br />

yaşlanması daha ön plandadır.<br />

Hepsinden de önemlisi yaşlanma,<br />

komplikedir yani birçok etkenin bir<br />

sonucudur. Tek bir yöntemle bütün<br />

problemlerden kurtulmanız da<br />

mümkün değildir.<br />

Uzm. Dr. Erol Özan<br />

Dermatoloji Uzmanı<br />

Yaşlılıktan insan vücudundaki her organ<br />

nasibini alır. Görmeniz azalır, duymanız<br />

azalır, karaciğeriniz az çalışır, böbreğiniz az<br />

çalışır vs. Bu durumdan tabii ki yüzünüz de<br />

etkilenir. Yüz yaşlanmasını üç ana başlıkta<br />

toplayabiliriz: Birincisi hacim kaybı, ikincisi<br />

deri sağlığının kaybı, üçüncüsü ise derinin<br />

taşıyıcı kolanlarının gevşemesidir.<br />

YÜZÜN YAŞLANMA SÜRECİ<br />

Hacim kaybını, yağ dokusu kaybı ve<br />

kemik dokusu kaybı olmak üzere ikiye<br />

ayırabiliriz. Hacim kaybına bağlı olarak<br />

şakaklarda, alında, elmacık hatlarında<br />

çökmenin yanı sıra gözaltı çukurlarının,<br />

keder çizgileri denilen nazolabial olukların,<br />

Çin bıyığı denilen marionette çizgilerinin<br />

ve en son olarak çene kenarlarında buldog<br />

görünümünün oluşması gözlenebilir.<br />

Hatta burun genişler ve ucu düşmeye<br />

başlar, dudaklar incelir ve göz küreleri<br />

içine çökmeye başlar. Deride ise güneş<br />

hasarı nedeniyle oluşan lekelenmelerle<br />

birlikte azalan kolajen ve artan elastine<br />

bağlı olarak sabitleşmiş kırışıklıklar ortaya<br />

çıkar. Taşıyıcı kolanların gevşemesiyle de<br />

yüz sanki bölmelere ayrılmış gibi görünür<br />

ve genel hacim kaybının sonuçlarını<br />

daha da kötüleştirir. Bu durumu şöyle<br />

de ifade edebiliriz; üzerinize tam oturan<br />

bir kıyafetiniz var ve siz zayıflayıp<br />

küçülüyorsunuz, kıyafet ise genişleyip<br />

büzüşüyor.<br />

SÜRECİ YAVAŞLATMAK VE HATTA<br />

DURDURMAK İÇİN…<br />

Yüzün yaşlanma süreci böyleyken<br />

estetik uygulamalarla bu süreç<br />

yavaşlatılabilir hatta durdurulup<br />

iyileştirilebilir. Estetik uygulamaları eksiği<br />

ve eksileni yerine koymak, fazlalıkları yok<br />

etmek şeklinde özetleyebiliriz. Genetik<br />

olarak eksik olanları (çene, dudak, jawline<br />

vs.) tamamlayabilir, yaşla beraber eksilen<br />

hacmi dolgu uygulamalarıyla, kolajeni<br />

ise mezoterapi uygulamalarıyla yerine<br />

koyabiliriz. Bazı durumda fazladan<br />

çalışan kası veya kas gruplarını, bazen<br />

de gereğinden fazla uzamış, sarkmış<br />

dokuları yok edebilir ya da aktivitesini<br />

kısıtlayabiliriz.<br />

Estetik uygulamalara ihtiyaç, hastanın<br />

kendisini rahatsız hissetmesiyle başlar. Yani<br />

görünümünden rahatsız olmayan hastanın<br />

ömür boyu estetiğe ihtiyacı yoktur. Tersi de<br />

söz konusu. Her uygulamayı kapsamasa da<br />

bir noktasından rahatsız olan hasta, estetik<br />

için belirli bir yaşı beklemek durumunda<br />

değildir. Ameliyatsız estetik uygulamalarına<br />

çok erken yaşlarda başlanabilir. Örneğin<br />

botulinum toksin (botoks) uygulaması çok<br />

kuvvetli ve iz bırakma potansiyeli olan bir<br />

alın kası varsa 18 yaşında da yapılabilir veya<br />

50 yaşına kadar ihtiyaç da olmayabilir. Ama<br />

genel olarak 25-30 yaş arasında başlanması<br />

hem yaşlanmanın önlenmesi hem de uzun<br />

dönem optimal sonuçlar için ideal yaş aralığı<br />

olacaktır. Çok gecikilmesi durumunda<br />

maliyet artıp başarı oranı düşecektir.<br />

AMELİYATLI VE AMELİYATSIZ<br />

ESTETİK UYGULAMALARI<br />

İÇERİSİNDE HANGİSİ TERCİH<br />

EDİLMELİ?<br />

Öncelikle bu karar hekimle birlikte<br />

verilmeli ve her zaman hekimin önerisi<br />

dinlenilmelidir. Tıpta cerrahi mümkün<br />

olduğu kadar ötelenmeye çalışılır, estetik<br />

uygulamalarda da aynı kural geçerlidir.<br />

Yani mümkün olduğu kadar ameliyatsız<br />

yöntemler tercih edilmelidir ama ameliyatlı<br />

ve ameliyatsız uygulamaları birbirinden<br />

ayırmamız pek mümkün değildir.<br />

Yaşlanma bir süreçtir, bazı hastalarda<br />

hacim kaybı bazı hastalarda cilt yaşlanması<br />

daha ön plandadır. Hepsinden de önemlisi<br />

yaşlanma, komplikedir yani birçok etkenin<br />

bir sonucudur. Tek bir yöntemle bütün<br />

problemlerden kurtulmanız da mümkün<br />

değildir. O yüzden olabildiğince ameliyatsız<br />

yöntemler tercih edilmelidir. Bununla<br />

birlikte ameliyat kaçınılmazsa ameliyatsız<br />

yöntemlerle zaman kaybedilmesinin bir<br />

anlamı yoktur. Örneğin, ufak bir burun<br />

ucu düşüklüğü varsa bunu bir dakikada<br />

dolguyla düzeltmek varken ameliyat olmak<br />

mantıksızdır, ama çok büyük, çok eğri veya<br />

nefes problemi olan bir burun varsa bunda<br />

da ameliyattan kaçmanın bir yolu yoktur.<br />

Ayrıca ileri seviye yüz yaşlanması<br />

olan hastalarda ameliyatsız yöntemlerin<br />

beklentiyi karşılama ihtimali zayıftır.<br />

Dünya geneline bakarsak 2000-2015 yılları<br />

arasında ameliyatsız estetik uygulamaları<br />

%1.500 civarı artış gösterirken ameliyatlı<br />

estetiklerde %50 civarında azalma vardır.<br />

Aslında tüm dünyada bu yöne bir eğilim<br />

mevcuttur.<br />

Her tıbbi uygulamada olduğu gibi estetik<br />

uygulamalarda da komplikasyon görülebilir.<br />

Bu komplikasyonlar bazen geçici bazen de<br />

kalıcı hasarlar oluşturabilir. Ameliyatsız<br />

estetik uygulamaları güvenli görülse<br />

de bazen yıllar yılı süren reaksiyonlar<br />

yaşanabilir. Ama iyi yetişmiş ellerde ve iyi<br />

ürünlerle komplikasyon oranı çok azdır veya<br />

komplikasyon olsa bile kalıcı hasar olma<br />

ihtimali çok zayıftır. Deneyimsiz ellerde veya<br />

kalitesiz malzemeyle ciddi sıkıntılar görülme<br />

riski ise maalesef çok yüksektir.<br />

HASTANIN RUH HALİNİN SAĞLIKLI OLDUĞUNDAN EMİN<br />

OLUNMALIDIR<br />

Ameliyatlı veya ameliyatsız estetik uygulama kararı vermeden önce hem hasta hem<br />

de hekim, hastanın ruh halinin sağlıklı olduğundan emin olmalıdır. Artık bazı hastalar,<br />

genel mutsuzluk veya depresyon halindeyken estetik uygulamaları terapi amaçlı<br />

kullanmaya başlamıştır. Bazı durumlarda bu uygulamalar yardımcı olsa da çoğunlukla<br />

hasta yeni haline de alışamaz ve daha fazla mutsuz olur. Bu hastaların önden tespit<br />

edilmesi için hasta öyküsünün (anamnez) ayrıntılı alınması ve durumu tespit edilen<br />

hastaların gerekli branşlara yönlendirilmesi hayati önem arz eder. Özellikle kalıcı<br />

uygulamalar öncesinde çok daha fazla dikkatli olunmalıdır.<br />

38 TEMMUZ <strong>2022</strong> TEMMUZ <strong>2022</strong> 39


V<br />

MAKALE<br />

Gözaltı<br />

ışık dolgusunu<br />

yakından tanıyalım<br />

Daha dinç bir yüz ifadesine sahip<br />

olmak istiyorsanız ve gözaltlarınız<br />

çukursa ilk yaptırmanız gereken<br />

işlem gözaltı ışık dolgusudur.<br />

Gözaltında kullanılan dolgunun<br />

bu bölgede kolay yayılabilir<br />

yumuşaklıkta olması gerekir. Bu<br />

tür dolguların yoğun nemlendirici<br />

özelliğinin bulunması, içindeki<br />

vitamin, mineral ve aminoasitlerle<br />

göz çevresini gençleştirmesi ve koyu<br />

görüntüyü gidermek için tasarlanmış<br />

olması önemlidir.<br />

Dr. Dilek Çetintaş Yiğitalp<br />

Medikal Estetik Hekimi<br />

Göz çevresi sorunları, antiaging<br />

tedaviler arasında en sık karşılaşılan<br />

sorunlardır. Göz çevresi, hassas ve ince<br />

olmasından dolayı bilgi ve deneyim<br />

gerektiren bir bölgedir. Alt göz kapağının<br />

buruna yakın kısmından başlayıp aşağı<br />

ve dışarı doğru uzanan kısma “tear<br />

trough” yani gözyaşı oluğu denir. Bu<br />

alanda bulunan yağ pedinin gerek<br />

gençlerde hızlı kilo alıp vermelerle<br />

erimesi gerek yaş almayla birlikte atrofiye<br />

olması, gözaltının da çökmesine neden<br />

olur. Göz çevresi sorunlarını tiroit<br />

hastalıkları, D vitamin eksikliği, demir<br />

eksikliği, aşırı ekran kullanımı ve uzun<br />

süreli uykusuzluklar da tetikleyebilir.<br />

Bir kuyuya baktığımızda nasıl ki<br />

dışarıdan ışığı tam alamadığı için<br />

karanlık görünüyorsa, bu bölge de<br />

çukurlaştıkça karşıdan gelen ışığı tam<br />

alamaz ve olduğundan koyu görünür.<br />

Gözaltı morluğu veya gözaltı kararması<br />

şikâyeti ile başvuran çoğu hastada asıl<br />

sorunun bu bölgedeki gözyaşı oluğunun<br />

boşalmasından kaynaklı olduğu<br />

görülür. Bu boşluk uygun bir dolgu ile<br />

doldurulduğunda hastalar koyuluğun<br />

kaybolduğunu görüp mutlu olur.<br />

Gözyaşı oluğunun boşalması ile<br />

gözaltlarında oluşan çukurluk ve<br />

morluklar kişiyi olduğundan yorgun<br />

ve üzgün gösterir. Başvuran hastaların<br />

çoğunun şikâyeti “çok uyumuş da olsam,<br />

kendimi yorgun hissetmiyor da olsam<br />

bana bakan herkes uykusuz musun,<br />

yorgun musun diye soruyor. Yüzümdeki<br />

yorgun ifadeden kurtulmak istiyorum”<br />

şeklindedir.<br />

GÖZALTI IŞIK DOLGUSUNDA EN<br />

İYİ DOLGU HANGİSİDİR?<br />

Dolgular biz hekimlerin çocukları gibi<br />

olduğundan birini diğerinden ayırmak<br />

gerçekten çok zor. Ancak gözaltında<br />

kullanılan dolgunun bu bölgede kolay<br />

yayılabilir yumuşaklıkta olması gerekir.<br />

Bu tür dolguların yoğun nemlendirici<br />

özelliğinin bulunması, içindeki<br />

vitamin, mineral ve aminoasitlerle<br />

göz çevresini gençleştirmesi ve koyu<br />

görüntüyü gidermek için tasarlanmış<br />

olması önemlidir. Ayrıca patentli ve<br />

Sağlık Bakanlığından onaylı olması da<br />

aranması gereken diğer özelliklerden<br />

biridir. Bu özelliklere sahip dolgular<br />

sadece göz altı boşluğunu doldurmaz,<br />

aynı zamanda oluşmuş koyu halkaları<br />

da ortadan kaldırır. Bu özelliklere<br />

sahip olmayan dolgular çukurları<br />

doldursa bile koyu halkaları ve derideki<br />

gevşemeyi sıkılaştırma konusunda<br />

başarılı olmamaktadır. Bu noktada gözaltı<br />

mezoterapilerinden destek alınmalıdır.<br />

Bu bölgeyle ilgili önemli sorulardan<br />

biri de şudur: Gözaltı, mezoterapi<br />

ile mi desteklenmeli yoksa dolgu<br />

mu konmalıdır? Bu noktada da yine<br />

gözaltında bir çukurlaşma var mı yok<br />

mu diye bakılmalı, varsa çukurun<br />

derinliği göz önünde bulundurulmalıdır.<br />

Eğer çukurluk yoksa ya da çok hafifse,<br />

sorun sadece göz çevresindeki genetik<br />

morluksa veya ince kırışıklıklarsa tabii<br />

ki o zaman önceliğimiz göz çevresi<br />

mezoterapileri olmalıdır. Bu bölgeye<br />

uygulanan mezoterapiler deri rengini<br />

bir miktar açar, deriyi sıkılaştırır, göz<br />

çevresini daha aydınlık ve parlak gösterir,<br />

ince kırışıklıkları giderir. Çukurluk<br />

derinse öncelik tabii ki dolgunundur,<br />

koyuluk azalmazsa dolguya ilaveten<br />

mezoterapi ile desteklenir.<br />

GÖZALTINA NE KADAR DOLGU<br />

GEREKİR?<br />

Gözaltına ne kadar dolgu gerektiği<br />

kişiden kişiye farklılıklar gösterir.<br />

Gözaltında oluşmuş çukurluğun<br />

derinliğine göre kullanılan dolgu miktarı<br />

değişir. Bir seferde tek göz için 0,5ml,<br />

toplamda 1 ml’yi geçmemek tercih edilir.<br />

Ancak bazı hastaların çukurluğu o kadar<br />

derindir ki 1 ml yetmeyebilir. Tekrarlı<br />

uygulamalarla dolgu miktarını artırmak<br />

gerekebilir. “Gözaltı ışık dolgusu<br />

yaptırdım ama çukurluk geçmedi”<br />

diyorsanız çukur olan alan çok derindir<br />

ve kullanılan dolgu miktarı yetmemiştir.<br />

Bu durumda bir müddet sonra tekrar<br />

ilave dolgu yapmak gerekir. İyi yapılan<br />

bir gözaltı ışık dolgusu uygulamasında<br />

bir miktar boş bırakılır.<br />

Su tutucu özelliğinden dolayı bir<br />

müddet sonra dolgunun hacmi artar<br />

ve ideal ölçüye ulaşır. Ancak dolgu<br />

yaptırdıktan sonra iki ay geçmiş ve hâlâ<br />

gözaltında boş görünüm devam ediyorsa,<br />

gözaltı çukurunun çok derin olduğunu<br />

ve ikinci bir dolguya ihtiyaç olduğunu<br />

düşünebiliriz.<br />

SONRASINDA NE TÜR<br />

SORUNLAR OLABİLİR?<br />

Doğru alana, doğru ürünle,<br />

tecrübeli bir elin koyduğu dolguda<br />

hiçbir sıkıntı oluşmaz. Kişi gündelik<br />

hayatına kaldığı yerden aynen devam<br />

eder. Bir öğlen arası molasında bile<br />

yapılabilir. Yüzde herhangi bir deformite<br />

oluşmaz. Tecrübesiz ellerde tindall<br />

efekt görünümü gelişebilir. Bu durum<br />

birkaç mm’lik alanda kemik, yağ pedi,<br />

kas dokusu, deri ayrımının yapılamayıp<br />

dolgunun cilt altına konması ile alakalı<br />

oluşur. Böyle bir gelişme, dolgu eritilip<br />

bir müddet beklendikten sonra yenisi<br />

konarak kolayca düzeltilebilir. Giriş<br />

sırasında oluşabilecek minik damar<br />

yaralanmaları küçük morluklara<br />

neden olabilir. Bu da birkaç gün içinde<br />

kendiliğinden geçecektir.<br />

GÖZALTI IŞIK<br />

DOLGUSUNUN ÖMRÜ<br />

NE KADARDIR?<br />

l Tüm hyalüronik asit<br />

dolgularında olduğu gibi gözaltı<br />

ışık dolgusunda da kalıcılık<br />

süresi yaklaşık olarak 10-15 ay<br />

arasındadır. Süre, bazı kişilerde 18<br />

aya kadar çıkabilir.<br />

l Kişinin içtiği su miktarı azaldıkça<br />

dolgu ömrü kısalır. Aşırı bedensel<br />

faaliyet, aşırı güneş ve yüksek ısı,<br />

sauna, kaplıca gibi ortamlar bölge<br />

damarlarını genişleterek dolgunun<br />

hızlı erimesine neden olur.<br />

l Tabii ki kişinin metabolizma<br />

hızını da dolgu ömrünü etkileyen<br />

sebepler arasında saymazsak<br />

olmaz. Yani dolgunuzun ömrünü<br />

siz belirleyeceksiniz dersek abartılı<br />

bir ifade kullanmış olmayız.<br />

l Kısacası çok sıcak teması, çok<br />

hareket, az su tüketimi, hipertiroit<br />

gibi metabolik hızı artıran<br />

durumlar bu süreyi kısaltabilir.<br />

NE KADAR SÜREDE<br />

YAPILIR VE<br />

AĞRILI MIDIR?<br />

Kişinin hareketsiz durması<br />

dışında işlem sırasında dikkat<br />

etmesi gereken bir husus yoktur.<br />

Yanaktan açılan tek bir delikten<br />

ucu sivri olmayan kanül ile girilir,<br />

gerekli alana uygun miktarda<br />

dolgu bırakılıp çıkılır. Ağrılı bir<br />

işlem değildir. Uygulama süresi<br />

yaklaşık 15 dakikadır.<br />

40 TEMMUZ <strong>2022</strong> TEMMUZ <strong>2022</strong> 41


V<br />

MAKALE<br />

Sağlıklı kalmanın<br />

ve hastalıklardan<br />

korunmanın yolu;<br />

glutatyon<br />

Glutatyon; yaşlanma, kanser, kalpdamar<br />

hastalıkları, bunama (demans)<br />

ve başka birçok kronik/dejeneratif<br />

hastalığın önlenmesinde temel öneme<br />

sahip bir moleküldür. Sağlıklı kalmak,<br />

performansı artırmak, hastalıkları<br />

önlemek ve yaşlanmanın etkilerinden<br />

korunmak, ayrıca bağışıklık<br />

işlevinin ve enflamasyonun kontrolü<br />

için glutatyon düzeyleri yüksek<br />

tutulmalıdır.<br />

Dr. Mihriban Eryavuz<br />

Medikal Estetik Hekimi<br />

GLUTATYON NEDİR, NE İŞE<br />

YARAR?<br />

Glutatyon, hücrelerin enerji<br />

santralleri olan mitokondrilerin sağlıklı<br />

bir şekilde çalışması için gereklidir.<br />

Hasarlanmış veya işlev bozukluğu olan<br />

mitokondrilerin kanserleşme sürecinde<br />

kritik bir yeri vardır. Mitokondrilerin<br />

çalışması toksinler veya sağlıksız hücresel<br />

ortam nedeniyle bozulduğunda, hücre<br />

solunum için oksijen yerine glikoz<br />

(şeker) kullanılan daha ilkel bir solunum<br />

formuna geçtiğinde kanserleşmektedir.<br />

Sağlıklı kalmak, performansı<br />

artırmak, hastalıkları önlemek ve<br />

yaşlanmanın etkilerinden korunmak,<br />

ayrıca bağışıklık işlevinin ve<br />

enflamasyonun kontrolü için glutatyon<br />

düzeyleri yüksek tutulmalıdır.<br />

Araştırmalar yüksek glutatyon<br />

düzeylerinin kas hasarını azalttığını,<br />

kasların iyileşme süresini kısalttığını,<br />

kas kuvveti ve dayanıklılığını artırdığını,<br />

metabolizmayı yağ depolama yerine kas<br />

yapımına kaydırdığını göstermektedir.<br />

Glutatyon, sağlıklı kalmak ve<br />

hastalıktan korunmak için en önemli<br />

moleküllerden biridir. Yaşlanma,<br />

kanser, kalp-damar hastalıkları, bunama<br />

(demans) ve başka birçok kronik/<br />

dejeneratif hastalığın önlenmesinde temel<br />

öneme sahip olan glutatyon üç yapı<br />

taşından oluşur. Bunlar sisteine, glisin ve<br />

glutamin aminoasitleridir.<br />

GLUTATYON EKSİKLİĞİ NEDEN<br />

OLUR?<br />

Vücut doğal yoldan glutatyon<br />

üretmekte ama bu yaşla birlikte<br />

azalmaktadır. Toksinler de glutatyon<br />

düzeylerinin azalmasına neden<br />

olmaktadır. Glutatyon azaldığında serbest<br />

radikallere karşı korunamadığımız için<br />

bu moleküller vücut yapılarına zarar<br />

verebilmektedir.<br />

Glutatatyon serbest radikalleri<br />

toplayarak doyduğunda karaciğer de<br />

kendini yenilemektedir. İdeal şartlarda<br />

glutatyonun %10’u inaktif (oksitlenmiş)<br />

durumda iken %90’ı aktif formdadır.<br />

GSH olarak da bilinen aktif glutatyon<br />

%90’ın altında düştüğünde serbest<br />

radikallerle savaşı kaybetmeye başlarız.<br />

Toksinler daha da biriktiğinde GSH<br />

azalmaya devam eder. GSH, %70’in<br />

altına düştüğünde bağışıklık sisteminde<br />

bozulma görülür.<br />

Vücudumuzdaki glutatyon (GSH)<br />

düzeylerindeki eksiklik, iç ve dış<br />

faktörler olmak üzere iki nedene bağlı<br />

olabilir. İç faktörler vücudumuzda<br />

bağışıklık, DNA onarımı, oksidatif<br />

stresten korunma gibi çeşitli süreçlerin<br />

önemli bir parçası olan glutatyona<br />

duyulan gereksinimin artmasıyla ilgilidir.<br />

Her gün maruz kaldığımız toksik ve<br />

zararlı maddeler gibi dış faktörler ise<br />

kayda değer miktarda glutatyonun<br />

detoksifikasyon için kullanılması<br />

sonucunu doğurur.<br />

Bu maddelerden bazıları şunlardır:<br />

l Asetaminofen (parasetamol)<br />

l Aseton, çözücüler (tiner), akaryakıt<br />

ve yan ürünleri<br />

l Ağır metaller (cıva -diş dolguları,<br />

aşılar, dövmeler-, kurşun, kadmiyum,<br />

bakır vb.)<br />

l Böcek öldürücüler (pestisitler),<br />

zirai mücadele ilaçları (herbisidler)<br />

l Nitratlar ve kimyasal gıda katkıları<br />

(salam, sosis, tütsülenmiş gıdalar vb.)<br />

l Yapay tatlandırıcı aspartam<br />

l Sentetik gıda boyaları<br />

l Benzopirenler (sigara dumanı,<br />

mangal dumanı, egzoz dumanı vb.)<br />

l Alkol<br />

l Ev temizlik ürünleri (deterjanlar,<br />

çamaşır yumuşatıcılar, oda kokuları,<br />

naftalin, temizlik malzemeleri,<br />

beyazlatıcılar vb.)<br />

l Mutfak malzemeleri (yapışmayan<br />

tava kaplamaları, plastik saklama kapları,<br />

konserve kutuları ve karton ambalajların<br />

iç kaplamaları vb.)<br />

l Formaldehid ve stiren (fotokopi ve<br />

printer toner mürekkepleri)<br />

l Klorlu su<br />

l Röntgen ışınları<br />

l UV radyasyon<br />

l Elektromanyetik alanlar (EMF)<br />

l Endüstriyel atıklar<br />

Diğer dış faktörler ise şöyledir:<br />

l Yetersiz beslenme: Kofaktör<br />

olan vitamin ve minerallerin eksikliği<br />

sonucunda glutatyon sentezi yetersiz<br />

kalır, başka antioksidanların yetersizliği<br />

de glutatyonun harcanmasına sebebiyet<br />

verir.<br />

l Aşırı egzersiz: Vücutta fazla<br />

miktarda serbest radikal oluşması<br />

glutatyonun harcanmasına yol açar.<br />

l Kronik stres<br />

l Kaygı ve endişe<br />

l Depresyon<br />

l Gece saatlerinde ışığa maruz<br />

kalınması melatonin salınmasını<br />

baskılayarak glutatyonun azalmasına<br />

neden olur (başucu lambaları,<br />

cep telefonu, tablet gibi cihazların<br />

ekranından yayılan mavi ışık)<br />

l Yaş: 20 yaşından sonra doğal<br />

glutatyon üretimi her on yılda ortalama<br />

%10 azalmaktadır.<br />

Bu faktörlerin tümünden uzak<br />

durmamız mümkün değildir ama pek<br />

çoğunu düzenli yaşam tarzı, toksinlerden<br />

kaçınma ve detoks yaparak minimize<br />

edebiliriz.<br />

ÇOK ÖNEMLİ BİR ANTİ-OKSİDANDIR<br />

Glutatyon vücudumuzda doğal olarak üretilir. Glutatyona “ana anti-oksidan”<br />

denilmesinin sebebi, onun serbest radikalleri yakalayarak karaciğere taşıması ve burada<br />

kendisini yenileyerek tekrar işine geri dönmesidir. Serbest radikaller, çoğu zaman normal<br />

hücre metabolik oksidasyonunun yan ürünleri ve toksik atıklarıdır. Anti-oksidanlar<br />

tarafından etkisiz hale getirilmediklerinde otoimmün hastalıklara, kanser gibi kronik<br />

hastalıklara yol açabilirler.<br />

42 TEMMUZ <strong>2022</strong> TEMMUZ <strong>2022</strong> 43


V<br />

PSİKOLOJİ<br />

Metaverse<br />

ruh sağlığımızı<br />

nasıl etkileyecek?<br />

Dijital bağımlılık zihinsel, fiziksel, ruhsal, finansal ve sosyal açıdan bizleri<br />

olumsuz etkileyebiliyor. Durum böyleyken dijital bağımlılıkta yeni bir<br />

döneme giriyor olabiliriz. Çünkü oyunlar, internet, sosyal medya derken<br />

hayatımızı metaverse de kuşatmaya başladı. Çok daha “gerçek” bir<br />

deneyim vadeden metaverse’ün yoğun bağımlılık yaratacağını ve ruh<br />

sağlığımız üzerinde etkileri olacağını düşünebiliriz.<br />

Dr. Burak Toprak<br />

Psikiyatr<br />

Son dönemde herkes metaverse’den<br />

söz ediyor. Buna rağmen pek çok kişi<br />

konuyu tam da bilmiyor. Çok basit olarak<br />

metaverse’ü üç boyutlu internet şeklinde<br />

tanımlayabiliriz. Metaverse ile kullanıcılar,<br />

sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik gibi<br />

teknolojilerle internetin içinde olmayı<br />

deneyimliyor. Dijital benlikleri veya<br />

avatarlarıyla diğer kullanıcılar, nesneler ve<br />

ortamlarla etkileşimde bulunabiliyor.<br />

Yepyeni bir deneyim sunan metaverse,<br />

tabii ki insanlar için zihinsel, fiziksel ve<br />

ruhsal yararlar sağlayacak ama olumsuz<br />

etkilerinin olacağını düşünmek, dijital<br />

bağımlılığı tetikleyeceğini tahmin etmek<br />

hiç de zor değil. Sosyal medyanın<br />

yarattığı bağımlılıkla ilgili bilgi sahibiyiz.<br />

Metaverse üzerine çalışan bir uzmandan<br />

da “bağımlılık yapabileceği” uyarısı gelmiş<br />

bulunuyor. Zaten araştırmalar video<br />

oyunlarının, internetin ve özellikle sosyal<br />

medyanın pek çok rahatsızlığa sebep<br />

olabileceğini ortaya koyuyor. Bunlar<br />

arasında anksiyete, depresyon, dikkat<br />

eksikliği, yeme bozukluğu, dismorfi<br />

bozukluğu da bulunuyor.<br />

BEYİN VE BAĞIMLILIK<br />

ARASINDAKİ İLİŞKİ<br />

Bağımlılık yapan madde ve davranışlar,<br />

beynin zevkten sorumlu bölgesini uyarıyor.<br />

Bunlar, duygusal tepkilerin kontrolünü<br />

etkileyen bir kimyasal olan dopaminin (vb.)<br />

salınımını uyardığında beyin bu deneyime<br />

güvenmeye başlıyor. Yani kişi psikolojik ve<br />

fizyolojik olarak bir bağımlılık oluşturur<br />

hale geliyor. Örneğin, sosyal medyada<br />

aldığınız her beğeni ve yorumda, oyun<br />

oynarken bir üst seviyeye geçtiğinizde<br />

beyin dopamin salgılıyor. Metaverse ile<br />

bunun daha da artması bekleniyor. Çünkü<br />

metaverse, oyunlarla, sosyal medyayla ve<br />

internetle deneyimlediklerimizden çok<br />

daha farklı, çok daha “gerçek” bir deneyim<br />

vadediyor.<br />

Sosyal medyanın insanları birbirine<br />

bağladığı söylense de öte yandan çok daha<br />

yalnız ve mesafeli olmaya yönelttiği de<br />

iddia ediliyor. Sosyal medyadaki etkileşim,<br />

reel dünyadaki kadar tatmin edici değil<br />

aslında. Kullanıcılar arkadaşları ve<br />

aileleriyle iletişimde olduklarına inansalar<br />

da evlerinde yalnızlar sonuçta. Video<br />

oyunları oynarken de öyle. Yalnızlığın aynı<br />

bağımlılık gibi zihinsel sorunlara katkısı<br />

olması açısından bu son derece önemli bir<br />

olgu. Metaverse yoluyla yaşanan/yaşanacak<br />

deneyimler daha “gerçek” hissedilse de kişi<br />

yine yalnız olmaya devam ediyor.<br />

NASIL ETKİLER YARATABİLİR?<br />

Biraz önce söz ettiğim gibi aşırı<br />

dijital bağımlılık ve metaverse ile yoğun<br />

etkileşim, anksiyete, depresyon, stres,<br />

psikoz, paranoid düşünce ve somatik<br />

semptomlar gibi zihinsel sorunlara sebep<br />

olabilir. Ama öte yandan insanlara stresten<br />

uzaklaşma ve rahatlama sunup hazları<br />

da harekete geçirebilir. Bir önemli konu<br />

da sanal gerçekliğin fobi, anksiyete,<br />

sanrı, halüsinasyon gibi çeşitli ruh sağlığı<br />

sorunlarının tedavisinde kullanılıyor<br />

olması. Ruh sağlığı konusunda profesyonel<br />

yardım aramadan aile, arkadaş ve<br />

yabancılardan destek almaya kadar pek<br />

çok konu da teknoloji sayesinde kolaylaştı.<br />

Zihinsel sağlık uygulamalarıyla ilgili faaliyet<br />

gösteren sanal gerçeklik şirketlerinin<br />

varlığından da haberdarız. Yani her olayın<br />

olduğu gibi teknolojinin ve dijitalleşmenin<br />

de avantajları ve dezavantajları var.<br />

Durum böyleyken metaverse’ün ruh<br />

sağlığımızı nasıl etkileyeceğiyle ilgili<br />

daha fazla araştırma yapılması, bunların<br />

sonuçlarının da incelenmesi gerekiyor.<br />

BİR DİJİTAL<br />

BAĞIMLIYSANIZ<br />

BİLMENİZ<br />

GEREKENLER<br />

l Dijital bağımlılığınız varsa ve<br />

kontrol edemiyorsanız bu konuda<br />

uzmanlaşmış bir bağımlılık<br />

terapistinden veya psikiyatrdan<br />

yardım almanız gerekir.<br />

l Bu konuyla ilgili tedavi, terapinin<br />

yanı sıra altta yatıyor olabilecek<br />

zihinsel sorunları gidermek için ilaç<br />

tedavisini içerebilir.<br />

l Dijital bağımlılık terapisi<br />

izolasyonu azaltmaya, destek<br />

oluşturmaya ve iyileşme için gerekli<br />

araçları öğrenmeye yardımcı olabilir.<br />

l Bağımlılığın çok ciddi olduğu<br />

durumlarda yatarak tedavi<br />

gerekebilir.<br />

DİJİTAL BAĞIMLILIĞIN BELİRTİLERİ<br />

l Dijital araçlara çok fazla zaman ayırmak.<br />

l Kullanım süresini denetlemeyi veya kısıtlamayı istememek.<br />

l Dijital olarak aktif olunmadığında dahi sürekli bunu düşünmek.<br />

l Dijital araçların kullanımı sebebiyle aile, iş, okul gibi sosyal unsurları, uyku ve kişisel<br />

bakım gibi konuları ihmal etmek.<br />

l Sosyal aktivitelerde bulunmaktan ve hobilere zaman ayırmaktan kaçınmak.<br />

l Araba kullanırken, caddede karşıdan karşıya geçerken (vb.) bile dijital araçları<br />

kullanmaktan vazgeçmemek.<br />

l Anksiyete, depresyon, stres, kaygı, sinirlilik (vb.) gibi durumları yaşarken dahi dijital<br />

etkileşimi sürdürmek.<br />

l Gerçeklikten kaçmak için dijital araçları kullanmak.<br />

44 TEMMUZ <strong>2022</strong> TEMMUZ <strong>2022</strong> 45


V<br />

DİYET<br />

Kilo verememenizin<br />

suçlusu<br />

ekmek mi?<br />

Birçok kişiden “Ekmeği kestim ama hâlâ kilo veremiyorum” veya “Ekmek yemiyorum, neden kilo alıyorum?” gibi<br />

cümleler duyuyorsunuzdur. Peki, bize kilo aldıran ya da kilo veremememize neden olan gerçekten ekmek tüketimimiz mi?<br />

Nasıl ki kilo vermenizi sağlayacak<br />

mucizevi tek bir besin yoksa almanıza<br />

neden olan suçlu tek bir besin de yoktur.<br />

Beslenmenizin genelinde yaptığınız yanlışlar,<br />

sağlıksız beslenme alışkanlıkları, hareketsiz<br />

yaşam ve su tüketiminin azlığı gibi birçok<br />

madde kilo almanızda bir neden olabilir.<br />

Ancak genelde diğer noktaları göz ardı<br />

ederek, tek bir besine ya da alışkanlığa<br />

bağlarız kilo alma nedenimizi. Oysa<br />

suçladığımız ekmek, sağlıklı beslenme<br />

ya da kilo verme sürecinde bize yardımcı<br />

bile oluyor. Aslında bu noktada sormamız<br />

gereken iki soru var:<br />

l Hangi çeşidi tüketmeliyim?<br />

l Ne kadar tüketmeliyim?<br />

Bu iki sorunun cevabını doğru şekilde<br />

verdiğinizde göreceksiniz ki kilo almanızın<br />

nedeni ekmek değil, onu ne kadar<br />

tükettiğiniz ya da öğünlerde tabaklarınızda<br />

nasıl bir denge oluşturduğunuz ve belki de<br />

“Hayır diyemem, ayıp olur” diyerek aldığınız<br />

ikramlar.<br />

“Ekmek tüketmiyorum” diyor ama börek,<br />

makarna, pilav, mısır, leblebi gibi yiyecekleri<br />

bol bol tüketiyorsanız aslında ekmek<br />

tüketiyorsunuz. Nasıl mı? Bu belirttiğim<br />

besinler ekmek grubunda yer alır. Ancak<br />

Mevhibe Erkek<br />

Diyetisyen<br />

haliyle kalorileri içeriklerinden dolayı daha<br />

yüksek olduğundan, porsiyonuna ve sıklığına<br />

dikkat edilmediğinde kilo almanıza ya da<br />

verememenize neden olur.<br />

Birçok çalışmada, tam tahıl tüketimi<br />

ile kardiyovasküler hastalık, kanser, tip<br />

II diyabet ve obezite gibi birçok kronik<br />

hastalık riskinin azaltıldığı gösterilmektedir.<br />

Besleyiciliği yüksek olan buğdayın<br />

öğütülmesiyle kepek ve öz kısmının<br />

ayrılması, birçok besin öğesinde önemli<br />

kayıplara neden olmaktadır. Bu nedenle<br />

tüketmemenizi gerektiren bir hastalığınız<br />

yoksa tam tahıl, tam buğday gibi ekmekleri<br />

tercih etmeniz gerekir ki hem tokluk<br />

süreniz uzasın hem de yeterli lif alımına<br />

katkıda bulunun. Tam tahıllı ekmeklerin<br />

lif oranı yüksek olduğu için tokluk hissi<br />

sağlar, dolayısıyla kan şekerinin de dengede<br />

kalmasına yardımcı olur ve bağırsak sağlığını<br />

da olumlu etkiler.<br />

Türk yemek kültüründe oldukça<br />

önemli bir yere sahip olan ekmeğin tüketim<br />

miktarında da dikkatli olmak gerekiyor. Bir<br />

öğünde bir ekmek yememek gerekir, kişiye<br />

göre miktarı değişmekle birlikte 1-2 dilim<br />

yeterli olur. Makarna, pilav gibi yiyeceklerle<br />

beraber ekmek tüketilmemelidir.<br />

NELERE DİKKAT ETMELİSİNİZ?<br />

l Kilo almanıza neden olan bir etmen de<br />

sağlıklı olarak düşündüğünüz besinlerin<br />

porsiyonuna dikkat etmemenizdir. Mesela<br />

çikolata, cips yemiyorsunuzdur ya da<br />

şekersiz besleniyorsunuzdur ancak kuru<br />

meyve, kuru yemiş gibi “sağlıklı” olarak<br />

düşünülen besinlerden oldukça fazla<br />

yiyorsunuzdur. Bu da kilo almanıza ya da<br />

verememenize neden olur. Besinleri iyi- kötü,<br />

sağlıklı-sağlıksız şeklinde etiketlememek<br />

burada size yardımcı olacaktır. Bir besinin<br />

içeriği temiz de olsa sıfır kalori değildir,<br />

dolayısıyla tüketim sıklığına ve miktarına<br />

dikkat edilmelidir.<br />

l Diyet kola, şekersiz içecek, şekersiz<br />

bisküvi gibi tatlandırıcı içeren diyet<br />

ürünlerin sıklıkla tüketilmesi de yine yapılan<br />

hatalardan biridir. Yapılan çalışmalarda<br />

şeker yerine tatlandırıcı kullanmanın kilo<br />

kaybına bir etkisi olmadığı belirtilmektedir.<br />

Ayrıca tatlandırıcıların uzun vadedeki etkileri<br />

hâlâ yeteri kadar bilinmemektedir. Dr.<br />

Joerg Meerpohl, “Tatlandırıcı kullanımının<br />

sağlığa etkisinin kanıtları çelişkili” demiştir.<br />

Yapılan bazı diğer çalışmalar ise tatlandırıcı<br />

kullanmanın obezite ve insülin direnci<br />

görülme riskini artıracağını göstermiştir.<br />

l Su tüketiminiz her zaman önemli. Su<br />

tüketiminin yeterli olması metabolizmanızı<br />

hızlandırır ve dolayısıyla yağ yakımını<br />

destekler. Günde kg başına 30 ml su<br />

içmek Dünya Sağlık Örgütü’nün önerisidir<br />

(örneğin: 60 kg olan bir kişi, gün içerisinde<br />

en az 30 ml*60 kg = 1.800 ml su<br />

tüketmelidir).<br />

l Battı balık yan gider mantığı da kilo<br />

verememenize neden olabilir. Diyet yaparken<br />

diyetinizi bozan bir besin yediğinizde, “Zaten<br />

diyetim bozuldu, bari bir tane daha yiyeyim,<br />

akşama da iki porsiyon hamburger yiyeyim”<br />

şeklinde devam ederseniz kilo veremezsiniz.<br />

Bunun yerine “Diyetimde olmayan bu besini<br />

yedim ama sonrasında kaldığım yerden<br />

listeme uymaya devam edeceğim” derseniz<br />

o zaman kilo verme sürecini sürdürmüş<br />

olursunuz.<br />

l Kilo verme sürecinde sizi destekleyecek<br />

bir başka etmen düzenli egzersiz<br />

yapmanızdır. Dünya Sağlık Örgütü’nün<br />

önerisi haftada 150 dakika egzersiz<br />

yapılmasıdır. Bu hem metabolizmanızı<br />

hızlandırır hem de kalp-damar, diyabet gibi<br />

hastalıklara yakalanma riskinizi azaltır.<br />

l Kan değerlerinizi mutlaka kontrol<br />

ettirmelisiniz. Eğer kilo vermede zorluk<br />

yaşıyorsanız bazı kan değerlerinizde eksiklik<br />

olabilir.<br />

HEDEFE KALICI KİLO KAYBINI<br />

KOYMAK GEREKİYOR<br />

Tüm bu maddelere dikkat ettiğinizde ve en<br />

önemlisi sürdürülebilir bir diyet programıyla<br />

kalıcı kilo kaybını hedeflediğinizde,<br />

diyeti sağlıklı beslenme alışkanlığı<br />

kazandığınız bir süreç olarak<br />

düşündüğünüzde sonuca siz de<br />

yorulmadan ulaşabilirsiniz.<br />

Diyete başlarken “Bundan<br />

sonra sevdiğim ama bana<br />

kilo aldıran besinleri bir daha<br />

yemeyeceğim” gibi bir hedef<br />

koyarsanız maalesef kalıcı bir kilo<br />

kaybı elde edemezsiniz. Çünkü diyeti<br />

bıraktığınızda o besinleri tekrar yemeye,<br />

belki de uzun süredir uzak kaldığınız için<br />

çok daha fazla yemeye başlayarak tekrar<br />

kilo alabilirsiniz. Oysa sürdürülebilir<br />

bir beslenme modeliyle ara ara bu tarz<br />

besinlere yer verdiğinizde kilo verme<br />

sürecine devam eder ve besinlerle olan<br />

ilişkinizi bozmazsınız.<br />

Kısacası, kilo vermek ya da<br />

kilonuzu sabit tutmak istediğinizde bir<br />

besini suçlu ilan edip, sağlıklı olarak<br />

nitelendirdiğimiz kuru meyve, kuru<br />

yemiş gibi besinlerin porsiyonlarına<br />

dikkat etmemek sizi hedefe<br />

ulaştırmaz. Her zaman tabağınızdaki<br />

dengeye özen göstermelisiniz.<br />

Önemli olan tüketim sıklığı ve<br />

porsiyon kontrolü sağlayabilmektir.<br />

Siz de bunu alışkanlık olarak<br />

benimsediğinizde istediğiniz hedefe<br />

ulaşmış ve sağlıklı beslenme<br />

alışkanlıklarını kazanmış<br />

olursunuz.<br />

46 TEMMUZ <strong>2022</strong> TEMMUZ <strong>2022</strong> 47


V<br />

SEYAHAT<br />

BARKA İLE<br />

SU YOLLARINDA<br />

SEYAHAT<br />

Barka seyahati, gezginleri keyifle, konforla, kültürle, tarihle, farklı<br />

mutfaklar ve tatlarla buluşturuyor. Barka ile seyahat edebileceğiniz<br />

yerler arasında Burgonya Kanalı, Midi Kanalı, Champagne-<br />

Ardenne Bölgesi, Venedik Lagünü ve İrlanda bulunuyor.<br />

İpek Itır Can<br />

Burgonya<br />

Kanalı’nda<br />

Orta Çağ<br />

kasabalarını<br />

ve bağları<br />

keşfedin<br />

Barka, İtalyanca “büyük sandal”<br />

anlamına geliyor. Avrupa’da uzun yıllar<br />

deniz yolu ticareti ve taşımacılığında<br />

kullanılan barkalar, artık çok keyifli bir<br />

seyahatin tanımı olarak karşımıza çıkıyor.<br />

Özellikle Fransa ve İtalya’daki büyük su<br />

kanalları ve nehirlerde barkalarla “yavaş”<br />

seyahat, günümüzün yükselen trendleri<br />

arasında bulunuyor.<br />

Bu seçenek, farklı gemi ve nehir<br />

seyahatleri arasından butik havasıyla<br />

sıyrılarak daha yakın ve samimi bir seyahat<br />

olanağı sunuyor. Kargo taşıyıcılığından<br />

titizlikle lüks seyahat sandallarına<br />

çevrilen barkalar, 80 km hızla ilerliyor ve<br />

maksimum 20 kişi taşıyabiliyor. Barkalarla<br />

seyahatin en cazip taraflarından biri de<br />

bakir kalmış kırsal bölgeleri keşfetmeye<br />

olanak sağlıyor olması. Bir şeylere yetişme<br />

telaşına kapılmadan doya doya istediğiniz<br />

yerleri keşfedebiliyor, barkanız hareket<br />

halindeyken bile doğa ve tarihle iç içe<br />

olabiliyorsunuz.<br />

Barka ile seyahat edebileceğin en<br />

çekici yerlerden biri Fransa’daki Burgonya<br />

Kanalı. Tadım ve gastronomi turlarının<br />

göz bebeği olan Burgonya, Fransa’nın<br />

en eski bölgelerinden biri. Barka ile<br />

Burgonya Kanalı’nda yapacağınız geziyle<br />

Orta Çağ kasabalarına ve bağlara uzanıp<br />

bölgedeki birçok manastırı görebilirsiniz.<br />

Bu manastırların arasında en önemlisinin<br />

UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan,<br />

sade ve gösterişsiz mimarisiyle dikkat çeken<br />

Fontenay Manastırı olduğunu söyleyebiliriz.<br />

Zarif şatoları, dünyaca ünlü şarabı ve<br />

leziz yemekleriyle ünlü Burgonya, 15. ve<br />

16. yüzyıllarda inşa edilen Tanlay Şatosu,<br />

sayısız müzenin bulunduğu Dijon, en iyi<br />

korunmuş Orta Çağ şehirlerinden biri olan<br />

Beaune, Serein Nehri kıyısındaki Chablis<br />

köyü, romantik ve büyüleyici atmosferiyle<br />

Châteauneuf-en-Auxois, Burgonya’nın en<br />

büyük üzüm bağlarından biri olan Clos de<br />

Vougeot ve 1346’da inşa edilen Commarin<br />

Şatosu görülmesi gereken diğer önemli<br />

yerler.<br />

48 TEMMUZ <strong>2022</strong> TEMMUZ <strong>2022</strong> 49


V<br />

SEYAHAT<br />

Midi<br />

Kanalı’nda<br />

Kathar<br />

kültürüyle tanışın<br />

Fransa’nın en önemli su yollarından biri olan Midi<br />

Kanalı (Canal du Midi) da UNESCO Dünya Mirası<br />

Listesi’nde yer alıyor. Biskay Körfezi ile Akdeniz<br />

arasında uzanan ve son halini 1692’de alan kanal, 214<br />

km uzunluğa sahip; Toulouse’u Akdeniz’e bağlarken<br />

Aude ve Garonne üzerinden Atlas Okyanusu’na<br />

açılıyor.<br />

Barka ile yapacağınız Midi Kanalı seyahatiniz<br />

sizi “Orta Çağ’ın isyankâr Hıristiyanları” olarak<br />

tanımlanan Katharların kültürüyle buluşturuyor. Ünlü<br />

yazar Moliere’e de ev sahipliği yapmış olan Pezenas,<br />

doğal koruma alanı olan Bagnas, 14. yüzyıldan<br />

kalma Perdiguier Şatosu, Galya’daki en büyük Roma<br />

bölgesinin başkenti Narbonne, Kathar sığınağı<br />

Minerve, antik yolların üzerindeki Capestang, boğa<br />

güreşleriyle ünlü Beziers ve kale-kent Carcassonne<br />

ziyaret edebileceğiniz yerler arasında bulunuyor.<br />

Champagne-<br />

Ardenne<br />

Bölgesi’nde<br />

doğayla<br />

kucaklaşın<br />

Fransa’nın kuzeydoğusunda bulunan ve Belçika<br />

ile komşu olan Champagne-Ardenne Bölgesi, antik<br />

çağlardan beri zengin bir tarihe sahip. Bölge, Champagne<br />

adını taşıyan köpüklü beyaz şarabıyla da tanınıyor.<br />

Barka ile Champagne rotası ise Marne Nehri üzerinde<br />

şarap, peynir, doğa ve tarih kokulu bir keşif vadediyor.<br />

Barka seyahatinde 13. yüzyıla tarihlenen ve Fransa’nın<br />

en güzel gotik kiliselerinden biri olan Reims Notre-<br />

Dame Katedrali ve Notre-Dame de I’Epine Bazilikası gibi<br />

dini yapılar, şatolar, tarihi kasabalar görülebiliyor. 1638-<br />

1715 yıllar arasında bölgede yaşamış olan keşiş Dom<br />

Pierre Perignon’un ilk şampanyayı yaptığı Hautvillers<br />

Manastırı da bölgede ziyaret edilebilecek yerler arasında<br />

bulunuyor. Bu seyahatte ayrıca Fransız mutfağından<br />

örnekler tadılabiliyor, tabii ki üzüm ve bağcılık<br />

kültürüne tanıklık edilebiliyor.<br />

Venedik<br />

Lagünü’nde<br />

huzurun ve tarihin<br />

tadını çıkarın<br />

Venedik Lagünü’nü Venedik’in büyüleyici güzelliği<br />

ve huzuruyla çevrelenmiş bir seyahatle keşfedebilirsiniz.<br />

Ünlü Bianco Kanalı, katedraller, manastırlar, şatolar,<br />

saraylar, mahzenler ve Rönesans mimarisinin eşsiz<br />

örnekleriyle dolu seyahatinizi yerel tatların izinde daha da<br />

keyifli kılabilirsiniz.<br />

Yüzlerce köprü ve kanal üzerine kurulu olan bu sıra<br />

dışı kentte görülecekler listesi bir hayli uzun aslında.<br />

İşte onlardan bazıları: Venedik su trafiğinin ana hattı<br />

olan 3.800 metrelik Büyük Kanal ve kanalın etrafında<br />

bulunan 13. ve 18. yüzyıllar arasında inşa edilen 170<br />

kadar yapı, “Altınların Kilisesi” olarak da adlandırılan San<br />

Marco Bazilikası, Venedik’in simgelerinden biri olan Aziz<br />

Mark’ın Çan Kulesi, 9. yüzyılda inşa edilen Dükler Sarayı,<br />

Torre dell Orologio adındaki saat kulesi ile Arkeoloji<br />

Müzesi’nin de bulunduğu San Marco Meydanı, Venedik’in<br />

en ünlü köprüsü olan Rialto Köprüsü, rengarenk evleriyle<br />

ünlü Burano Adası ve cam işçiliğiyle tanınan Murano<br />

Adası…<br />

İrlanda’nın<br />

efsanevi<br />

öykülerine<br />

uzanın<br />

Yemyeşil tarlaları, nehirleri, gölleri,<br />

filmlere konu olan doğal güzellikleri,<br />

Kelt manastırları, kaleleri ve efsanevi<br />

öyküleriyle ünlü İrlanda da barka ile<br />

keşfedebileceğiniz rotalar arasında.<br />

İrlanda’nın en uzun nehri olan<br />

360 kilometrelik Shannon Nehri’nde<br />

yapacağınız gezide, “kanlı şapel” olarak<br />

da anılan perili Leap Şatosu, Boyne<br />

Vadisi’ndeki höyükler, “Harry Potter”<br />

filmlerine de ev sahipliği yapan ve 14<br />

kilometre boyunca uzanan Cliffs of<br />

Moher Uçurumları, unutulmaz “Cesur<br />

Yürek” filminin savaş sahnelerinin<br />

çekildiği Wicklow Dağları görülecekler<br />

listenizde mutlaka yer almalı. Publarıyla<br />

ünlü İrlanda’nın mutfağının da mutlaka<br />

keşfedilmesi gerekenler arasında<br />

olduğunu unutmamakta fayda var.<br />

50 TEMMUZ <strong>2022</strong> TEMMUZ <strong>2022</strong> 51


V<br />

KÜLTÜR SANAT<br />

NFT NEDİR?<br />

NFT’nin açılımı non-fungible token,<br />

değiştirilemez token veya nitelikli fikri tapu<br />

şeklinde ifade ediliyor. Bir tür kripto para cinsi<br />

olarak tanımlanabilse de diğerlerinden “değerli<br />

bir varlığı temsil etmesi ve koleksiyon değeri<br />

taşıyan ürünler olması” ile farklılaşıyor. NFT<br />

eserleri ve koleksiyonları, dijital ortamda üretilip<br />

satışa sunuluyor. Dünyada milyarlarca dolarlık<br />

bir piyasa değerine sahip olan NFT’de dijital<br />

sanatın payı ve önemi büyük.<br />

NFT<br />

SANATIN YENI HALI:<br />

Dijital dönüşüm hayatımıza yeni kavramlar katıyor.<br />

Bunlardan biri olan NFT aracılığıyla üretilen eserler,<br />

sanat boyutuyla olduğu kadar rekor kıran satış<br />

rakamlarıyla da dikkat çekiyor. Biz de NFT sanatçılarını ve<br />

inanılmaz rakamlara satılan eserlerini mercek altına aldık.<br />

İpek Itır Can<br />

REFİK ANADOL<br />

VE “CASA BATLLO:<br />

YAŞAYAN MİMARİ”<br />

Türk-Amerikalı medya sanatçısı<br />

Refik Anadol, medya sanatlarını ve<br />

mimariyi yapay zekâyla buluşturarak<br />

eserler üretiyor, yapay zekâ sanatının<br />

öncülerinden biri olarak tüm<br />

dünyada kabul görüyor. NFT eserleri<br />

ise milyon dolarlarla ifade edilen<br />

fiyatlara alıcı buluyor. Örneğin,<br />

geçtiğimiz mayıs ayında “Casa Batllo:<br />

Yaşayan Mimari” isimli NFT’si, New<br />

York Christie’s Müzayede Evi’nde<br />

yapılan açık artırmada 1 milyon 380<br />

bine (21 milyon 160 bin TL) satıldı.<br />

Refik Anadol, dünyaca ünlü Katalan<br />

mimar Antoni Gaudi’nin en bilinen<br />

eserlerinden olan Barselona’daki<br />

Casa Batllo’nun ikonik cephesinden<br />

esinlenerek dinamik-veri heykelini<br />

yaptı. New York’taki Rockefeller<br />

Plaza’da bir yerleştirme olarak<br />

sergilenen bu NFT eser, Barselona’da<br />

görsel-işitsel performans olarak da<br />

sunuldu.<br />

Refik Anadol, “Casa Batllo-Yaşayan<br />

Mimari” eserinden ve bu yeni sanatın<br />

çağrışımlarından yola çıkarak şu<br />

açıklamayı yapmıştı: “Gerçekten ileri<br />

bir teknoloji çağında yaşıyoruz, ancak<br />

hâlâ geçmişimizi ve mirasımızı doğru<br />

bir şekilde nasıl hatırlayacağımızı<br />

bilmiyoruz. Bence bu proje, tarihin<br />

ve kültürel mirasın teknoloji ve<br />

gelecekle birlikte kullanılmasının<br />

harika bir örneği. Projenin çok<br />

önemli olmasının nedenlerinden biri<br />

de tarihsel verileri saygılı bir şekilde<br />

kullanmak, gelecekteki teknolojilerle,<br />

aynı zamanda NFT, metaverse ve<br />

blockchain ile birleştirmek. Sonuç,<br />

geçmişin ve geleceğin gerçekten<br />

birbirine bağlandığı heyecan verici<br />

hayal gücü.”<br />

Refik Anadol’un daha önce de<br />

“Machine Hallucinations-Nature<br />

Dreams: Al Data Sculpture 2011 1/1”<br />

isimli bir başka NFT eseri 1,1 milyon<br />

dolara alıcı bulmuştu. Genç sanatçı,<br />

Amerika’da yaşıyor ve çalışmalarını<br />

Refik Anadol Studio’da sürdürüyor.<br />

Ayrıca Kalifornia Üniversitesi Medya<br />

Sanatları Okulu’nda öğretim görevlisi<br />

olarak çalışıyor. Türkiye’ye sık sık<br />

gelerek eserlerini sergiliyor. Son<br />

olarak geçen ay Beyoğlu Kültür Yolu<br />

Festivali kapsamında İstanbul Atatürk<br />

Kültür Merkezi’nde “Rumi Dreams”<br />

isimli enstalasyonunu sergiledi.<br />

52 TEMMUZ <strong>2022</strong> TEMMUZ <strong>2022</strong> 53


V<br />

KÜLTÜR SANAT<br />

PAK VE “THE MERGE”<br />

NFT dünyasında rekor satış<br />

rakamıyla dikkat çeken bir isim de<br />

dijital sanatın en yaratıcı isimlerinden<br />

Pak ve onun “The Merge” isimli<br />

projesi. Önceleri Murat Pak, daha<br />

sonra ise sadece “Pak” olarak anılmaya<br />

başlayan sanatçının kimliği tam olarak<br />

bilinmiyor, bir kişi değil ekip olduğu da<br />

düşünülüyor.<br />

Küratörlük platformu Archillect’in<br />

yaratıcısı olan gizemli Pak, “The<br />

Merge”i NFT pazarı Nifty Gateway<br />

üzerinden açık artırmaya çıkardı ve<br />

300 binden fazla NFT’yi 91,8 milyon<br />

dolara sattı. Aralık 2021’de gerçekleşen<br />

bu satış, yaşayan bir sanatçının halka<br />

açık olarak yaptığı en büyük sanat<br />

eseri satışı olarak tanımlandı. Açık<br />

artırmada NFT birim sınırı yoktu ve<br />

29 bine yakın koleksiyoner istediği<br />

sayıda toplu alım yapabildi ki bu da<br />

projeyi farklılaştıran unsurdu. Ayrıca<br />

alınan NFT sayısına göre sanat eserinin<br />

değişkenlik göstermesi bir başka dikkat<br />

çeken yenilikti.<br />

Pak’ın eserleri Nifty Gateway’in<br />

yanı sıra Sotheby’s, MakersPlace ve<br />

SuperRare gibi platformlarda da satıldı.<br />

MIKE WINKELMANN<br />

VE “EVERYDAYS-THE<br />

FIRST 5.000 DAYS”<br />

Dijital sanatçı ve grafik tasarımcı<br />

Mike Winkelmann, profesyonel<br />

hayatında daha çok “Beeple” ismiyle<br />

tanınıyor, tabii bir de rekor fiyatlara<br />

satılan NFT eserleriyle. Sanatçı,<br />

“Everydays-The First 5.000 Days”<br />

isimli NFT eserini geçtiğimiz yıl<br />

Christie’s Müzayede Evi’nde 69,3<br />

milyon dolara sattı. Beeple, 20<strong>07</strong>’den<br />

beri her gün bir tane olmak üzere<br />

dijital resimler üretmişti. Tüm bunları<br />

tek bir kolajda buluşturarak eserini<br />

ortaya çıkardı ve bu şekilde en pahalı<br />

NFT’lerden birine imza atmış oldu.<br />

Beeple, “Crossroad” isimli bir<br />

başka çalışmasını ise Nifty Gateway’de<br />

6,6 milyon dolara satmayı başarmıştı;<br />

10 saniyelik videoda ABD eski<br />

Başkanı Donald Trump’ın seçimleri<br />

kaybetmesini konu ediyordu.<br />

Sanatçının, “Meta evrende doğan bir<br />

insanın ilk portresi” olarak tanımladığı<br />

“Human One” ise Christie’s’de<br />

yaklaşık 29 milyon dolara alıcı buldu.<br />

ROSS WILLIAM<br />

ULBRICHT VE<br />

“GENESİS”<br />

Amerikalı Ross William Ulbricht’in<br />

hikâyesi, NFT piyasasındaki pek çok<br />

şeyden daha ilgi çekici olabilir, çünkü<br />

kendisi NFT’lerini hapishanede<br />

geliştirdi. Ulbricht, 2011’de kurduğu<br />

darknet sitesi Silk Road üzerinden<br />

yasadışı ürün ticareti yaptığı için<br />

2013 yılında tutuklandı. Aslen<br />

bilgisayar programcısı olan Ulbricht,<br />

hapishanede sanatsal yönüyle tekrar<br />

bağlantı kurarak yaşamını anlatan<br />

NFT’ler üretti. Sonunda on eserden<br />

oluşan “Genesis” isimli koleksiyonunu<br />

geçtiğimiz aralık ayında SuperRare<br />

NFT platformundaki müzayedede 6<br />

milyon dolara satmayı başardı. Bunlar<br />

arasında özellikle “Ölüm” isimli dijital<br />

eseri öne çıktı.<br />

Müebbet hapse mahkum olan<br />

sanatçının serbest bırakılması için<br />

çeşitli kampanyalar düzenlendi.<br />

Hayatı şirketiyle aynı ismi taşıyan ve<br />

2021’de gösterime giren “Silk Road”<br />

isimli belgesele konu oldu.<br />

EDWARD SNOWDEN VE “STAY FREE”<br />

Edward Snowden, Amerika Ulusal Güvenlik Ajansı-NSA ve<br />

Amerika Ulusal Güvenlik Teşkilatı-CIA için çalışmış bir istihbaratçı<br />

ve bilgisayar programcısı. Kendisi ifade özgürlüğü savunucusu<br />

olarak da tanımlanıyor. Ona ihbarcı diyenler de var, çünkü Snowden,<br />

2013 yılında ABD’nin toplu gözetim yaparak yasaları ihlal ettiğini<br />

halka açıklamasıyla gündeme gelmişti. Sonrasında bu durumun<br />

yasalara aykırı<br />

olduğu mahkeme<br />

kararıyla<br />

netleştirildi.<br />

Gelişen olaylar<br />

nedeniyle artık<br />

Rusya’da yaşayan<br />

Snowden,<br />

mahkeme<br />

kararının<br />

sayfalarıyla “Stay<br />

Free” isimli bir<br />

NFT oluşturdu,<br />

hatta sayfaların ardına Amerikalı fotoğrafçı Platon’un çektiği siluetini<br />

ve imzasını da yerleştirdi. Söz konusu NFT eserini Ethereum’da 5,4<br />

milyon dolara sattı. Satıştan elde ettiği geliri ise Basın Özgürlüğü<br />

Vakfı’na bağışladı. “Stay Free”, Snowden tarafından üretilen tek NFT.<br />

Snowden’in “Sistem Hatası-ABD’nin Dünyayı Nasıl Gözetlediğini İfşa<br />

Eden Bir Ajanın Hikâyesi” isimli bir kitabı da bulunuyor.<br />

54 TEMMUZ <strong>2022</strong> TEMMUZ <strong>2022</strong> 55


V<br />

TEKNOLOJİ<br />

YAPAY<br />

ZEKÂNIN<br />

GÜCÜ<br />

ADINA!<br />

Yapay zekâ denildiğinde akla daha çok bilimkurgu<br />

filmleri gelse de aslında navigasyonlardan chatbot’lara<br />

kadar pek çok uygulamayla kendisi her an yanımızda.<br />

Ev yaşamı, moda, güzellik, tıp dahil olmak üzere<br />

yapay zekânın kullanılmadığı alan yok gibi. Öyleyse<br />

bazı uygulamalara yakından bakalım, ne dersiniz?<br />

Elif G. Bayramçavuş<br />

YAPAY ZEKÂ,<br />

ARTIK<br />

STİL<br />

DANIŞMANLIĞI DA<br />

YAPIYOR<br />

Dünyanın en büyük<br />

sektörlerinden biri olan moda<br />

sektörü, gerek tasarımların<br />

ve trendlerin gerekse üretim<br />

miktarlarının belirlenmesinde<br />

yapay zekâdan yararlanıyor, müşteri<br />

verilerini kullanarak onların daha çok<br />

seveceği stilleri ortaya çıkarıyor. Hatta<br />

modacılar, dijital modelleri kullanarak<br />

gerçekten üretilmemiş koleksiyonlarını<br />

sergileyebiliyor, bu şekilde israfı azaltırken<br />

sürdürülebilirliğe de katkıda bulunuyor.<br />

Yapay zekâ benzer şekilde müşterilerin de<br />

hizmetinde tabii ki. Müşteriler kendilerine<br />

en uygun gömleği veya ayakkabıyı ararken<br />

yapay zekâ perde arkasında gerekli verileri<br />

başarıyla yönetiyor.<br />

Yapay zekânın modada kullanımıyla<br />

ilgili yenilikçi bir örneği de moda markası<br />

DeFacto’da görüyoruz. DeFacto.com<br />

üzerinden hizmet veren Karıştır & Eşleştir<br />

uygulamasıyla moda severler, sezon<br />

trendlerini takip eden ve böylece ürün<br />

eşleştirmeleriyle kişiye özel seçenekler<br />

sunan yapay zekâ temelli stil danışmanına<br />

kavuşmuş bulunuyor.<br />

Karıştır & Eşleştir yapay zekâ<br />

uygulaması, herkesin özgün stilini<br />

oluşturması için son trendlerden<br />

ve sayısız seçenekten yararlanmasını<br />

sağlıyor. Seçilen bir ürüne tişörtten<br />

hırkaya, çantadan ayakkabıya kadar<br />

geniş bir alternatif oluşturuyor,<br />

toplamda 25 bin adet ürüne sayısız<br />

kombin önerisi sunuyor, sezonun en<br />

moda renkleri, desenleri ve koleksiyon<br />

parçaları doğrultusunda eşleştirmeler<br />

yapıyor. Uygulama, moda öncüleri ve fikir<br />

önderlerinin anlık sosyal medya içerikleri<br />

de dahil olmak üzere geniş bir veri tabanı<br />

üzerinden algoritmalarla yönetiliyor.<br />

GÜZELLİK YAPAY ZEKÂDAN SORULUYOR<br />

Yapay zekâ, yüz tanıma teknolojilerinden<br />

artırılmış gerçekliğe kadar uzanan bir<br />

yelpazede güzellik sektörüne de hizmet<br />

veriyor. Güzellik portallarındaki<br />

ya da marka sitelerindeki ürün<br />

simülasyonları aracılığıyla<br />

yüz özelliklerini analiz ediyor,<br />

sonrasında da kişilere allık, far, ruj,<br />

rimel gibi çeşitli kozmetik ürünleri<br />

öneriyor. Ya da cilt analizleri<br />

yaparak kişinin cildine en uygun<br />

bakım ürünlerini deneyimlemesini<br />

sağlıyor. Benzer şekilde müşteri<br />

verilerini kullanarak kişinin sıklıkla<br />

tercih ettiği kozmetik ve cilt bakımı<br />

ürünlerini belirliyor, buna göre önerilerde<br />

bulunuyor.<br />

Örneğin, kişiselleştirilmiş güzellik<br />

sitesi My Beauty Matches, yapay zekâ<br />

kullanarak müşterilerinin 300 binden<br />

fazla ürün arasından kendisine en uygun<br />

olanları seçmesine yardımcı oluyor. Test,<br />

analiz, güzellik eşleştirme motoru ve fiyat<br />

karşılaştırması olanaklarıyla doğru ürünlere<br />

ulaştırıyor. FaceCake platformu da artırılmış<br />

gerçeklikten yararlanarak müşterilerine<br />

yeni nesil alışveriş olanağı sunuyor. Telefon<br />

kameraları aracılığıyla kişinin kozmetik<br />

ürünlerini canlı olarak denemesine olanak<br />

sağlaması hizmetlerinden sadece bir tanesi.<br />

56 TEMMUZ <strong>2022</strong> TEMMUZ <strong>2022</strong> 57


V<br />

TEKNOLOJİ<br />

ÇAMAŞIR YIKAMA<br />

TEKNOLOJİLERİ DE YAPAY<br />

ZEKÂLI<br />

Teknoloji devi Samsung’un kullanıcılara<br />

sunduğu çamaşır makineleri, sahip olduğu<br />

yapay zekâ bazlı özelliklerle kişiselleştirilmiş,<br />

çok daha kolay ve sorunsuz bir çamaşır<br />

yıkama deneyimi sağlıyor. Yapay zekâ desteği,<br />

kullanıcıların alışkanlıklarını öğrenerek en sık<br />

kullanılan yıkama programını ve belirli ayarları<br />

görüntülemeye imkân sunuyor. Döngüler,<br />

kullanım sıklığına göre sıralanabiliyor,<br />

kullanıcı paneli buna göre kişiselleştiriliyor.<br />

Böylece seçenekleri ve ayarlama sürecini<br />

basitleştirirken zamandan tasarruf etmeye<br />

yardımcı oluyor. Herhangi bir talimata ihtiyaç<br />

duymadan tüm kullanıcılar, aynı seçenekleri<br />

kolayca ayarlayabiliyor.<br />

Yapay zekâ desteği sayesinde Samsung<br />

Çamaşır Önericisi, kişisel çamaşır uzmanı<br />

olarak hareket ediyor ve en uygun yıkama<br />

döngüsünü öneriyor. Çamaşır Planlayıcı ise<br />

kullanıcıların günlük programını optimize<br />

etmek için çamaşır yıkama sürelerini<br />

yönetmelerini mümkün kılıyor. Ev Bakımı<br />

Sihirbazı da sorunları uzaktan belirliyor, hızlı bir<br />

sorun giderme hizmetiyle çamaşır makinesinin<br />

optimum ve güvenli durumda çalışmasını<br />

sağlıyor.<br />

Markanız Dünya<br />

İle Buluşuyor !<br />

Her yeni gün değişen dijital dünyada markanızın<br />

özgün hikayesini yazmak ve sesini yükseltmek için buradayız.<br />

1 2<br />

Kurumsal Kimlik<br />

Unico Dijital’de geliştirilen uyumlu<br />

ve profesyonel kurumsal kimlik<br />

çalışmaları ile benzersiz olun!<br />

Marka Oluşturma<br />

Bir marka stratejisi, markanızın<br />

nasıl ifade edilmesini istediğinize<br />

dair plan görevi görür.<br />

3<br />

Seo & Ads Yönetimi<br />

SEO Yönetimi ve Adwords<br />

reklamlarının benzersiz ama<br />

birbirini tamamlayıcı rolleri vardır.<br />

58 TEMMUZ <strong>2022</strong><br />

YAPAY ZEKÂ İLE BEN TAKİBİ YAPTIRMAK MÜMKÜN<br />

Doğuştan gelen ya da sonradan<br />

oluşan benler genel olarak iyi huyludur,<br />

bununla birlikte 40 yaşından sonra<br />

gelişen benlere karşı daha dikkatli<br />

olunmalıdır. Aynı dikkat çok<br />

büyük doğumsal benler için de<br />

gösterilmelidir. Bunların cilt<br />

kanserine dönüşmemesi için<br />

erken aşamada tespit ve düzenli<br />

takip son derece önemlidir. Tıpkı<br />

Memorial Hastanesi Dermatoloji<br />

Bölümü’nde olduğu gibi ben<br />

taramasının yapay zekâ ve dijital<br />

dermatoskopi yöntemiyle yapılması ise<br />

tespit ve takibi kolaylaştırıyor.<br />

Ben taraması, dermatoskop adlı el<br />

cihazları veya dijital dermatoskoplarla<br />

benler 10-100 kat büyütülerek yapılıyor. Bu<br />

taramalarla çıplak gözle görülemeyecek<br />

pigmente lezyon ve et benlerinin detaylı<br />

görüntüleri elde ediliyor. Sonrasında<br />

vücuttaki benlerin haritası çıkarılıyor,<br />

mikroskobik kaydı alınıp inceleniyor.<br />

Düzenli taramalar aracılığıyla benlerin<br />

durumu karşılaştırılıp yapay zekâ ile şüpheli<br />

değişiklikler ve oluşumlar tespit ediliyor.<br />

Sonuç olarak şüpheli benler yapay zekâ<br />

teknolojisiyle erken teşhis edilebiliyor.<br />

Sosyal Medya<br />

Yönetimi<br />

Hedef kitleniz için yaptığınız her<br />

şeyin bir öncekinden daha iyi<br />

olmasını sağlamak için<br />

sizlerin yanındayız<br />

Video<br />

Prodüksiyon<br />

Çekilen hareket dolu etkileyici<br />

prodüksiyonlar ile sadece<br />

dakikalar içerisinde hikayenizi anlatın!<br />

Web Site<br />

Tasarımı<br />

Web sitesi, bir marka temas<br />

noktası, bir iş aracı ve kritik<br />

dönüşümler sağlayan bir yerdir.<br />

Dijital Dünyaya Hemen Adım Atın<br />

Unico Dijital unicodijital Unico Dijital<br />

info@unicodijital.com.tr www.unicodijital.com.tr Vedat Günyol Cd. Defne Sk. No:1<br />

Flora Rezidans Kat:27 Daire: 2705<br />

Ataşehir / İstanbul

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!