01.06.2022 Views

Metropol Dergisi 53. Uluslararası Antalya Film Festivali- Özel Sayı

Metropol Dergisi 53. Uluslararası Antalya Film Festivali- Özel Sayı

Metropol Dergisi 53. Uluslararası Antalya Film Festivali- Özel Sayı

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

1


Röportaj<br />

2<br />

www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

3


4 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

5


Röportaj<br />

6<br />

www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

7


Röportaj<br />

8<br />

www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

www.zirvemedya.com<br />

www.henryjones.com.tr<br />

9


Röportaj<br />

10 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

11


Editör<br />

<strong>Metropol</strong> <strong>Antalya</strong><br />

<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong><br />

Yaygın, Süreli • Eylül- Ekim/2016<br />

YAYINCI / İMTİYAZ SAHİBİ<br />

Adına Seycan ÇAKIR<br />

YAYIN KURULU BAŞKANI<br />

Ömer Faruk MEYDAN<br />

YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ<br />

Ahmet ÇAKIR<br />

YAYIN YÖNETMENİ<br />

Çiğdem KURUT<br />

GÖRSEL YÖNETMEN<br />

Ahmet TOK<br />

Ahmet ÇAKIR<br />

Editör<br />

a.cakir@metropoldergileri.com<br />

Sinemanın başkenti...<br />

<strong>Metropol</strong> <strong>Antalya</strong> olarak yeni özel sayı ile sizlerle buluşuyoruz.<br />

Sinemanın başkenti haline gelen <strong>Antalya</strong>’da sinemaya özel bir sayı<br />

çıkarmak istedik. Hummalı bir çalışmanın ardından elinizde tuttuğunuz<br />

dergi doğdu.<br />

Sizlere röportajlar, köşe yazıları ve özel dosyaları ile sıkılmadan okuyacağınız<br />

bir dergi hazırladık.<br />

Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel ve Festival Direktörü<br />

Elif Dağdeviren ile <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’ni konuştuk.<br />

<strong>Festivali</strong>n 53 yıllık yolculuğunu sizler için özetledik. Bu arada geçen<br />

yıl yapılan ve uzun süre konuşulan 52. <strong>Film</strong> festivalini de bir kez daha<br />

anımsattık.<br />

Bu sayımızda, Türkiye’nin son dönemde yetiştirdiği en önemli romancılardan<br />

Mine Sultan Ünver Endülüs’ü yazdı.<br />

Dünyanın etrafını tekne ile dolaşan dördüncü Türk denizci olan Adil<br />

Erkan Gürsoy’un maceralarını yazıya döktük.<br />

Sizlerle çok farklı sayı ve konularla buluşmaya devam edeceğiz.<br />

<strong>Metropol</strong> Türkiye, <strong>Metropol</strong> Konya ve <strong>Metropol</strong> <strong>Antalya</strong>; sizlerden<br />

aldığı destek ile emin adımlarla ilerleyecek ve ailemiz her geçen<br />

gün büyüyecektir.<br />

YAYIN KOORDİNATÖRÜ<br />

Zeynep TOPUZ<br />

PROJE KOORDİNATÖRÜ<br />

Beyzat AKSOY<br />

Kazım DÖNDER<br />

REKLAM KOORDİNATÖRÜ<br />

Almıla TELLİLER<br />

Canan ÖZER<br />

SOSYAL MEDYA UZMANI<br />

Erdem OKTAY<br />

GRAFİK TASARIM<br />

FOTOĞRAF<br />

Ahmet ÇAKIR<br />

Beyzat AKSOY<br />

HUKUK DANIŞMANI<br />

Av. Seda KARA<br />

YÖNETİM YERİ<br />

Akabe Mh. Şehit Furkan Doğan Cd. Bey Plaza<br />

A Blok 5/ 503 Karatay/ KONYA<br />

Tel: 0332 323 10 18 Faks: 0332 323 10 19<br />

www.metropoldergileri.com<br />

ANTALYA OFİS<br />

Şirinyalı Mh. 1497 Sk. Arslan Ap. 4/7<br />

Muratpaşa/ ANTALYA<br />

Tel: 0242 316 16 86 Faks: 0242 316 16 87<br />

info@metropoldergileri.com<br />

antalya@metropoldergileri.com<br />

BASKI<br />

GÜLERMAT MATBAACILIK<br />

5619 Sk. No: 6 Meriç Mah.<br />

Çamdibi-Bornova/İZMİR<br />

gulermat1@gmail.com • info@gulermat.com<br />

Tel : 0232 433 61 33<br />

DAĞITIM<br />

12 www.metropoldergileri.com<br />

Ekim 2016


13


Röportaj<br />

İÇİNDEKİLER<br />

36 50 58<br />

Kapak<br />

Konusu<br />

14<br />

52.<br />

ULUSLARARASI<br />

ANTALYA<br />

FİLM FESTİVALİ<br />

Haber<br />

24<br />

36<br />

40<br />

46<br />

48<br />

62<br />

JÜRİ<br />

Türk Sinemasinin 100.YILI<br />

ONUR ÖDÜLÜ<br />

Çok <strong>Özel</strong> Ziyaret<br />

Değer Kazanan Şehir<br />

İşimiz Gücümüz SERİK<br />

14 www.metropoldergileri.com<br />

58 DÜNYANIN YILDIZ KENTİ 70 PİYANO FESTİVALİ


Aralık 2015<br />

60 72 76<br />

Festival<br />

6<br />

SİNEMA<br />

ŞEHRİ<br />

ANTALYA<br />

10<br />

Menderes<br />

TÜREL<br />

<strong>Antalya</strong> Büyükşehir<br />

Belediye Başkanı<br />

SAYI: 12<br />

32<br />

ELİF<br />

DAĞDEVİREN<br />

FESTİVAL DİREKTÖRÜ<br />

15


16 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

17


PİYANO FESTİVALİ<br />

ANTALYA ULUSLARARASI<br />

PİYANO FESTİVALİ’NDE<br />

YILDIZLAR GEÇİDİ VE<br />

DUYGUSAL ANLAR YAŞANDI!<br />

Bu yıl 17.si düzenlenen <strong>Antalya</strong> <strong>Uluslararası</strong> Piyano <strong>Festivali</strong>, sahnesinde<br />

yine dünyaca ünlü sanatçıları ağırladı. Klasik müzik ve flamenko dünyasından<br />

bir çok yıldızı müzikseverlerle buluşturan etkinlik, açılışını 21<br />

Eylül’de, festivalin sanat yönetmeni olan, dünyanın sayılı müzik dehalarından<br />

orkestra şefi Gürer Aykal’ın şefliğinde, Akdeniz Filarmoni Orkestrası<br />

eşliğinde sahne alan “Zee Zee” rumuzlu, piyano dahisi ve ödül<br />

avcısı Zhang Zuo konseriyle yaptı.<br />

18 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

Konser öncesi konuşma yapan<br />

<strong>Antalya</strong> Büyükşehir Belediye<br />

Başkanı Menderes Türel, <strong>Antalya</strong>lılara<br />

festivale gösterdikleri<br />

ilgi nedeniyle teşekkür etti.<br />

Müziğin ilahi bir ses olduğunu<br />

belirten Türel, “Müzik, tüm<br />

insanlığın ortak dilidir. <strong>Antalya</strong><br />

<strong>Uluslararası</strong> Piyano <strong>Festivali</strong>’nde<br />

piyanolar her zaman,<br />

dünyada barış ve kardeşlik için<br />

çalınır. 17. Piyano <strong>Festivali</strong>’mizi,<br />

demokrasi için kendilerini feda<br />

edenlere, geride kalanlara ve<br />

çocuklara ithaf etmek istiyorum.<br />

Bu vesileyle terörün ve savaşların<br />

son bulmasını, dünyanın bütün<br />

çocuklarının mutlu olmasını<br />

gönülden diliyorum.” dedi.<br />

MEMLEKETİM SÜRPRİZİ<br />

<strong>Festivali</strong>n ikinci konserinde sahne<br />

alan piyano sanatçısı, flamenko<br />

denilince dünyanın akla gelen ilk<br />

isimlerinden olan, Manolo Carrasco,<br />

“Flamenko Tutkusu” isimli<br />

konserini verdi. Geceye damgasını<br />

ise “Memleketim” şarkısı vurdu.<br />

“Sıradaki şarkıyı, Türkiye’de<br />

demokrasi uğruna yaşamını yitiren<br />

insanlara ithaf ediyorum”<br />

sözleriyle kendisini dinleyenlere<br />

seslenen Carrasco’ya, binlerce<br />

kişi ayakta eşlik etti. Seyircilerin<br />

bazıları hem şarkıyı söyledi, hem<br />

de gözyaşlarını tutamadı. <strong>Antalya</strong><br />

Büyükşehir Belediye Başkanı<br />

Menderes Türel, sahneye kadar<br />

gelerek Manolo Carrasco’ya bizzat<br />

teşekkür etti.<br />

DEMOKRASİ<br />

ŞEHİTLERİNE İTHAF ETTİ<br />

Besteci, piyanist ve orkestra şefi olan<br />

Carrasco “Flamenko Tutkusu” adını<br />

verdiği konserinde, dinleyicilere<br />

müziğin ve dansın harmanlandığı<br />

unutulmaz bir gece yaşattı. Expo<br />

2016 <strong>Antalya</strong> Kongre Merkezi’nde<br />

düzenlenen konsere sanatseverler<br />

yoğun ilgi gösterdi. Muhteşem<br />

konserinde dinleyicilerine büyük<br />

bir sürpriz yapan Carrasco, salonda<br />

duygusal anlar yaşanmasına neden<br />

oldu. Piyanosunu bırakıp sahnenin<br />

önüne gelen sanatçı “Sıradaki şarkıyı,<br />

Türkiye’de demokrasi uğruna<br />

19


PİYANO FESTİVALİ<br />

yaşamını yitiren insanlara ithaf ediyorum.”<br />

dedi ve “Memleketim” şarkısını<br />

çaldı. Carrasco’nun yaptığı sürpriz<br />

karşısında bir hayli duygulanan<br />

müzikseverler, sanatçıyı dakikalarca<br />

ayakta alkışladı.<br />

SAHNEYE 16 MİLYON<br />

LİRA DEĞERİNDEKİ KE-<br />

MANLA ÇIKTI<br />

Müzik şöleninin üçüncü konserine<br />

ise <strong>Antalya</strong> Devlet Senfoni Orkestrası<br />

eşliğinde sahne alan, müzik<br />

otoriteleri tarafından dünyanın en<br />

iyi ilk on kemancısından biri olarak<br />

gösterilen Julian Rachlin imza attı.<br />

Rachlin, hem solist, hem şef olduğu<br />

konserde 16 milyon dolar değerindeki<br />

312 yıllık özel kemanıyla müzikseverlere<br />

unutulmaz bir gece yaşattı.<br />

GENÇ YETENEK SAHNE<br />

ALDI<br />

Ang’ın şefliğinde<br />

ve <strong>Antalya</strong> Devlet<br />

Senfoni Orkestrası’nın<br />

eşliğinde<br />

sahne alan<br />

piyanist Gökhan<br />

Aybulus konseri<br />

sanatseverlere<br />

müzik ziyafeti<br />

yaşattı. Darrell<br />

Ang, kötü zamanlarda<br />

evsiz insanlara ev olan,<br />

mültecilere kucak açan Türkiye’ye<br />

en bilinen folk şarkısı ‘Ev’ i(Home)<br />

armağan ederek teşekkür etti.<br />

Unutulmaz konserlere imza atılan<br />

festivalin sahnesinde ağırladığı son<br />

yıldız ise, Gürer Aykal şefliğinde ve<br />

<strong>Antalya</strong> Devlet Senfoni Orkestrası<br />

eşliğinde sahne alan dünyaca ünlü<br />

İtalyan piyanist Roberto Cominati<br />

oldu. Cominati, 14 Ekim’de muhteşem<br />

bir kapanış gecesine imza attı.<br />

Yıldızlar geçidine sahne olan festival,5<br />

Ekim’de, Türkiye’nin genç yeteneklerinden,<br />

piyanist ve klavsenist Tolga<br />

Atalay Ün’ü ağırladı. Ün, Kamuran<br />

Gündemir anısına düzenlenen konserde<br />

müzikseverlerden tam not aldı.<br />

DEVLER SAHNEDE<br />

BULUŞTU<br />

7 Ekim’de ise Grammy ödülüne aday<br />

olmuş, dünyaca ünlü şef Darrell<br />

20 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

21


Röportaj<br />

Ömer KAYA<br />

Kendi yaptığı tekne ile<br />

dünya turunu tamamladı<br />

Erkan Gürsoy<br />

Önce dünyayı tekneyle dolaştı. Sonra geçilemez denilen ‘Kuzey Batı Geçidi’ni kendi yaptığı<br />

tekneyle geçti. Dünyanın etrafını tekne ile dolaşan 4’ncü Türk. Erkan Gürsoy. Hayatının yarısından<br />

fazlası denizde geçti. Şimdi 69 yaşında ve Burdur’da yaşıyor. Keyifli bir hayat hikayesi<br />

okumaya var mısınız?<br />

Erkan Gürsoy, Burdur’un Bağsaray Kasabasından çıkıp hayallerinin peşinden giderek Kanada’ya<br />

yerleşen ve orada kendi imkânlarıyla yaptığı ‘Barış’ adlı tekne ile 1993-1995 yıllarında<br />

‘dünyanın etrafını tekne ile dolaşan ‘4’ncü Türk Denizci’ unvanını kazandı. İkinci seyahatinde<br />

de North West Passage ( Kuzey Batı Geçidi )’ni geçen en yaşlı ‘Türk Denizci’ unvanını kazanan<br />

Erkan Gürsoy (69) ile sırasıyla ilk seyahati ve ikinci seyahatinde başından geçen macera<br />

dolu yolculuk anılarını konuştuk.<br />

22 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

Biraz klasik bir soru<br />

olacak ama bunu<br />

hem kendim hem de<br />

tüm okuyucularımız<br />

adına soruyorum. Sizi<br />

tanıyabilir miyiz?<br />

Burdur’un Bağsaray kasabasında<br />

doğdum. İlköğretimi<br />

kasabada tamamladım.<br />

1964’te, Ortaöğretim Erkek<br />

Sanat Enstitüsü’nde Demircilik<br />

Bölümü’nden mezun<br />

oldum. Yükseköğrenimimi<br />

1964-68 yılları arası<br />

Ankara Teknik Öğretmen<br />

Okulu’nda tamamladım.<br />

Şimdi adı Gazi Üniversitesi<br />

olmuş. Okul bittikten<br />

sonra ilk görev yerim olan<br />

Adıyaman Sanat Enstitüsü’nde<br />

1,5 yıl öğretmenlik<br />

yaptım. Daha sonra askerlik<br />

görevimi yapmak için<br />

öğretmenlikten ayrıldım.<br />

Askerliğimi Ankara Komando<br />

Tugayı’nda paraşütçü<br />

komando olarak yaptım.<br />

Askerlikten sonra Afyon’a<br />

tayin oldum. 6 ay orada<br />

görev yaptıktan sonra öğretmenlikten<br />

istifa ettim ve<br />

yurt dışına çıkmaya karar<br />

verdim.<br />

Yurtdışına çıkma<br />

kararını neden<br />

verdiniz?<br />

O dönemlerde yaptığım<br />

meslekten mutsuzdum.<br />

Türkiye’deki gidişat da pek<br />

iç açıcı değildi. İnsan istediğini<br />

yerine getiremiyor,<br />

kısıtlamalara uğruyordu.<br />

Kendimi harcanıyor hissettim.<br />

Aslında, 1969 yılında<br />

Sadun Boro’nun 11<br />

metrelik bir yelkenli gemi<br />

ile dünya seyahatini gerçekleştirmesi<br />

beni harekete<br />

geçirdi. Türkiye’ye döndüğünde<br />

ülke ayağa kalkmıştı.<br />

Ben de seyahati Hürriyet<br />

Gazetesi yazarlarından<br />

Necati Zincirkıran’ın yazı<br />

dizilerinden takip etmiştim.<br />

Ve bir gün ben de bu<br />

seyahati gerçekleştirecektim<br />

ama nasıl yapacağım<br />

konusunda hiçbir fikrim<br />

yoktu. Ama o dönemlerde<br />

Türkiye’de bu hayalimi<br />

gerçekleştiremeyeceğime<br />

inandığım için yurtdışına<br />

çıktım.<br />

Yurtdışında nereye<br />

yerleştiniz? Orada iş<br />

bulabildiniz mi? Bu<br />

süreci bizimle<br />

paylaşır mısınız?<br />

İngiltere’ye gittim. İngiltere’de<br />

1,5 yıl dil öğrendim<br />

ve Kanada’ ya geçtim.<br />

Kanada’da göçmen olmak<br />

için başvuruda bulundum.<br />

Fakat başvurum kabul<br />

edilmedi. Göçmenlik<br />

başvurusunu ülkeye giriş<br />

yapmadan yapmak gerekiyormuş.<br />

Göçmenlik iznini<br />

alamadım ama çalışma izni<br />

verdiler.1,5 yıl çalıştıktan<br />

sonra ülkeyi terk etmem<br />

gerektiğini, aksi takdirde<br />

sınır dışı edilirsem bir daha<br />

geri gelemeyeceğimi söylediler.<br />

Kendi isteğimle ülkeyi<br />

terk edersem dışarıdan<br />

yaptığım müracaatla kanuni<br />

olarak izin alabileceğimi<br />

belirttiler. Bende tekrardan<br />

İngiltere’ye döndüm. Kanada<br />

hükümetine göçmen<br />

olmak için müracaatta bulundum.<br />

Kanada hükümeti<br />

benim talebime olumlu cevap<br />

verdi. Tekrardan Kanada’ya<br />

döndüm. Bu arada İngiltere’de<br />

eşimle tanıştım.<br />

Ben Kanada’ya döndükten<br />

10 gün sonra oda yanıma<br />

geldi. Şu an hala orada yaşıyor.<br />

Kanada’ya yerleştikten<br />

sonra 1 yıl British Columbia’da<br />

eğitim gördüm. Bir<br />

liseye motor-mekanik-demir<br />

öğretmeni olarak atandım.<br />

Atandığım gün, ‘Hah<br />

işte fırsat bu fırsat dedim’<br />

ve tekne yapımı hakkında<br />

okumaya araştırmaya<br />

başladım. Evim okuldan 3<br />

blok ötedeydi. Arka bahçesi<br />

istediğim büyüklükteydi.<br />

Okulun atölyesinde parçalar<br />

yapabiliyordum. Hafta<br />

sonlarında yaz tatillerinde<br />

devamlı çalıştım ve ‘Barış’<br />

teknesini arka bahçede tam<br />

14 yılda yaptım.<br />

Peki bu tekneyi<br />

denizle nasıl<br />

buluşturdunuz?<br />

Çok kolay olmadı. Deniz,<br />

yaşadığım yerden yaklaşık<br />

bin kilometre uzaklıktaydı.<br />

Kanada hükümeti<br />

gemiyi karayollarından<br />

götürmeme izin vermedi.<br />

Bende Amerika’ya geçtim<br />

oradan yolu biraz uzatarak<br />

Kanada’nın Vancouver<br />

şehrinde gemiyi deniz ile<br />

buluşturdum. Tekne biter<br />

bitmez öğretmenlikten istifa<br />

ettim. Teknede çalışmaya<br />

başladım. Ailemle 6<br />

sene teknede yaşadık. Bu<br />

arada 2 çocuğumuz oldu.<br />

İkinci çocuğum henüz 40<br />

günlüktü. Teknede onu<br />

yıkayacak yerimiz yoktu,<br />

lavaboda yıkıyorduk. Çok<br />

zorlu bir hayatımız oldu.<br />

Ama üstesinden gelmeyi<br />

başardık.<br />

İlk seyahat nasıl<br />

başladı?<br />

Söylediğim gibi 6 yıl Vancouver<br />

şehrinde tekne içinde<br />

ailemle yaşadım. Bir zaman<br />

geldi ve artık gitmem<br />

lazımdı. Eşim iki çocukla<br />

gelemem dedi. Ben şanslıydım.<br />

Eşim anlayışla karşıladı.<br />

Önceleri biraz itiraz<br />

etse de benim hayalimi<br />

bildiği için, ‘Git, geldiğin<br />

zaman kaldığımız yerden<br />

devam ederiz.’ dedi. Hemen<br />

Nanaimo şehrinde<br />

bir ev aldım ve ailemi oraya<br />

yerleştirdim. Ve 19 Mayıs<br />

1992’de yola çıktım. Bu<br />

arada tayfa bulmak için<br />

reklam verdim. Bulabildiğim<br />

2 kişi oldu. Hawaii’ye<br />

kadar geleceklerdi.<br />

Biri Amerikalı hırdavat<br />

malzemesi satan bir esnaf,<br />

biri de Kanadalı polisti.<br />

Polis memuru Hawaii’ye<br />

daha önceden gitmişti ve<br />

tecrübeliydi. Böylece güzel<br />

bir ekip olduk. Üçümüz<br />

24 günde Hawaii’ye vardık.<br />

Orada tayfalar değişti.<br />

Önceden ilanlar sayesinde<br />

ayarlamış olduğum tayfalar<br />

gemiye geldi. Hawaii’den<br />

Fiji’ye 7 kişi geldik.<br />

Eşim çocuklarla beraber<br />

yanıma geldi. Burada 1 ay<br />

teknede tatil yaptık. Tatilin<br />

ardından ben yoluma<br />

devam ettim. Fiji’den hareketle<br />

Vanuatu, Avusturalya<br />

ve Darvin Adaları’na kadar<br />

çeşitli tayfalarla devam ettim.<br />

Tayfalar ya turist ya da<br />

öğrenciydi. 15-20 dolar ne<br />

23


Röportaj<br />

verebilirlerse veriyorlardı.<br />

Bazılarında para da yoktu.<br />

Maldiv Adaları’na kadar<br />

böyle devam ettim. Yemen’e<br />

doğru hareket ettiğim sırada<br />

tayfa bulamadım ve tek<br />

başıma yolculuğa devam<br />

ettim. Limanlarda yakıt<br />

ikmali ve erzak tedariki<br />

yaparken tayfa arayışına<br />

girdim fakat kimse benimle<br />

gelmek istemedi. Bir nevi<br />

tayfa bulamayışımda iyi<br />

oldu. Tek başıma kalınca<br />

hürriyetimi buldum adeta.<br />

Hint okyanusundan<br />

direkt Süveyş kanalına<br />

geçebilirdiniz.<br />

Ama Yemen’e gittiniz.<br />

Neden?<br />

Yemen dedemin askerlik<br />

yaptığı yer. Dedem ‘Aden<br />

Cehennemi’ derdi oraya.<br />

Hakikaten çok sıcak ve suyun<br />

içinde katran, yağ ve<br />

petrol çıkıyor. Boz dağları<br />

görüyorsun, sanıyorsun ki<br />

dağların hemen arkası cehennem.<br />

Taşların bile içinden<br />

katranlar sızıyor. 15<br />

gün burada kaldım. Mart<br />

ayıydı ve Ramazan’dı. 1994<br />

yıllarında Kuzey Yemenle<br />

Güney Yemen arasında Ramazan<br />

ayından sonra savaş<br />

çıkacak diyorlardı. Yemen<br />

limanında birçok denizci<br />

vardı. Ramazan ayı içinde<br />

biz oradan ayrıldık. Gerçekten<br />

çok sefil bir yerdi.<br />

Yalnız başıma olmamın<br />

zorluklarını Kızıl Deniz’de<br />

yaşadım. Orada mercanlar<br />

kıyıya paralel gidiyor.<br />

Limana girmemin gerekli<br />

olduğu yerler oldu, fakat<br />

tek başıma olduğum için<br />

hem gemiyi kullanıp hem<br />

de çapa atmam mümkün<br />

olmadı. Kızıl Deniz’in ortasında<br />

bir Arabistan, bir<br />

Afrika gide gele yolculuğa<br />

devam ettim. Çok yorucu<br />

oldu. Bir keresinde tam 12<br />

gün karaya ayak basmadım.<br />

Gemi içinde ayağımın kaval<br />

kemiğinde küçük sıyrıklar<br />

oluyordu. Bunlar birleşerek<br />

büyük bir yara tabakasına<br />

dönüştü. Çok acı çektiriyordu.<br />

Yemeden içmeden<br />

kesildim. Mutlaka bir limana<br />

girip dinlenmem gerekiyordu.<br />

Arabistan tarafında<br />

Al-wajh diye bir liman olduğunu<br />

bir kitaptan okumuştum.<br />

Orayı buldum ve<br />

limana girmeyi başardım.<br />

Deniz kuvvetleri üssüymüş<br />

orası. Gece saat 1 sularında<br />

benim yabancı bir gemi olduğumu<br />

fark ettiler. Hemen<br />

bir gemi ile gelip beni marinaya<br />

soktular. Gemiyi aramadan<br />

geçirdiler. Benim de<br />

başıma bir nöbetçi diktiler.<br />

Bana bir yer verdiler ve orada<br />

uyudum. Sabah olunca<br />

subaylar ve polislerden<br />

oluşan bir heyet, tercüman<br />

vasıtası ile beni sorgulamaya<br />

başladı. “Kimsin? Neden<br />

buradasın?” gibi sorular<br />

sordular. Meğer bu limana<br />

hiçbir gemi girmiyormuş.<br />

O sene de bu limana giren<br />

yegane gemi ben olmuşum.<br />

Ayağımdaki yaradan bahsetmedim.<br />

“Yoruldum, tek<br />

başıma 12 gündür yol alıyordum,<br />

girmek zorunda<br />

kaldım.” dedim. Bana inandılar<br />

ve yardım ettiler.<br />

Arabistan’da Müslüman<br />

olmanın avantajı<br />

oldu mu?<br />

Bana her konuda yardımcı<br />

oldular. Mutlaka Müslüman<br />

olmamın faydası olduğunu<br />

düşünüyorum. Bana<br />

vizesiz şehri gezebilmem<br />

için izin verdiler. Hatta limanda<br />

bir Türk arkadaş<br />

buldum orada atölyede çalışıyormuş.<br />

İsmi Necdet,<br />

benimle beraber şehre geldi.<br />

Benim rehberliğimi yaptı.<br />

Dört gün orda kaldıktan<br />

sonra bana artık gitmen<br />

gerekiyor dediler. Bana ücretsiz<br />

1 ton mazot verdiler.<br />

300 dolarda para verip beni<br />

oradan uğurladılar.<br />

Süveyş kanalından<br />

Akdeniz’e geçtiniz<br />

herhalde. Ayağınızın<br />

durumu nasıl oldu?<br />

Yolculuk sırasında<br />

zorluk çektiniz mi?<br />

Süveyş’teyken bu yara daha<br />

fenalaştı. Daha önceden tanıdığım,<br />

Alman gemisinde<br />

bir doktor vardı, onların<br />

teknesine gittim. Doktor<br />

hemen ayağıma baktı, yarayı<br />

temizleyip bana antibiyotik<br />

verdi. Zaten benim<br />

ilkyardım çantamda da<br />

antibiyotik varmış. Ama<br />

ben antibiyotiğin ne işe<br />

yaradığını o güne kadar<br />

bilmiyordum. Bana nasıl<br />

kullanacağımı anlattı.<br />

Onları kullandıktan sonra<br />

biraz iyileştim. Bu arada o<br />

gemide 2 tane Danimarkalı<br />

tayfa buldum. Onların da<br />

yardımı ile yola çıktık. <strong>Antalya</strong>’ya<br />

kadar gemiyi onlar<br />

idare etti. Bende tam anlamı<br />

ile iyileşmiştim. Böylelikle,<br />

19 Mayıs 1993‘te Vencouver’dan<br />

hareket ederek<br />

19 Mayıs 1994’te yani tam<br />

bir yıl sonra <strong>Antalya</strong> Limanı’na<br />

girmeyi başardım.<br />

Ne kadar yol yaptınız?<br />

Türkiye’de ne kadar<br />

kaldınız?<br />

40 bin kilometreye yakın yol<br />

yaptım. Dünyanın yarıçapından<br />

fazla bir mesafe yapıyor.<br />

Türkiye’de 3 ay kaldım.<br />

Ailem uçakla <strong>Antalya</strong>’ya<br />

geldi ve onlarla burada tatil<br />

yaptık. Eve dönüş zamanı<br />

geldi. 20 Ağustos 1994’te<br />

<strong>Antalya</strong> Limanı’ndan demir<br />

alarak aynı rotada devam ettim.<br />

1995 yılında Kanada’ya<br />

ulaşarak dünya turumu tamamlamış<br />

oldum.<br />

Öğretmenlikten istifa<br />

etmiş olduğunuzu<br />

söylediniz. Kanada’ya<br />

döndükten sonra hayatınızı<br />

nasıl sürdürdünüz?<br />

Kanada’ya döndükten sonra<br />

biraz maddi sıkıntılar çektim.<br />

O yüzden Barış adlı<br />

teknemi Amerikalı birine<br />

sattım. Tekneden gelen para<br />

beni epey rahatlattı. Daha<br />

önce su tüplerinden altı düz<br />

bir tekne tasarlamıştım.<br />

Bu tekne dünyanın neresine<br />

gittiysem ilgi görmüştü.<br />

Bende bu tekneyi biraz geliştirerek<br />

sandal ve büyük<br />

gemilere hizmet teknesi olarak<br />

imal etmeye başladım.<br />

Tam olarak 5 tane büyük<br />

hizmet teknesi ve 122 tane<br />

sandal imal ettim. Hayatımı<br />

böyle devam ettirdim.<br />

19 yıl sonra tekrardan<br />

bir dünya turu yaptınız.<br />

Dünya denizcilerinin<br />

( zor geçit )<br />

olarak tanımladıkları<br />

Kuzey Batı Geçidi’ni<br />

tek başınıza geçtiniz.<br />

Bu size Kuzey Batı<br />

Geçidi’ni tek başına<br />

geçen en yaşlı denizci<br />

unvanını kazandırdı.<br />

Bu kadar yıl sonra bu<br />

seyahate nasıl karar<br />

verdiniz? Şimdi<br />

o macerayı anlatır<br />

mısınız?<br />

Evet, North West Passage<br />

( Kuzey Batı Geçidi ) Kanada’nın<br />

kuzeyinde Pasifik<br />

okyanusuyla Atlas okyanusunu<br />

bağlayan geçit. Bu geçidin<br />

olup olmadığı asırlar<br />

boyunca tartışma konusu<br />

24 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

olmuştur. Fransız ve İngiliz<br />

Deniz Kuvvetleri,<br />

Çin’e geçebilecek bir geçit<br />

bulmak için çok sayıda<br />

araştırma gemilerini buraya<br />

yollamış. İngilizler<br />

sürekli ekipler ve filolar<br />

göndermişler o geçidi<br />

bulmak için. Fakat hepsi<br />

de başarısızlığa uğramış.<br />

Tarihte en büyük başarısızlık<br />

olarak gördükleri,<br />

1845’te John Franklin’in<br />

kaybolan filosu. Hala kayıp<br />

durumda. Dünyadan<br />

birçok araştırma gemileri<br />

Kanada’ya gelip bu filoyu<br />

arıyor. Kanada hükümeti<br />

yaz aylarında hala aramalara<br />

devam ediyor. Şimdiye<br />

kadar bir kaç tane mezar<br />

bulundu. Gemilerin<br />

aramaları esnasında işte<br />

orası dar, burası geniş<br />

derken 4-5 tane geçit keşfediliyor.<br />

Böylelikle hala<br />

tam olarak sağlıklı bir<br />

geçit yok. Dünyanın her<br />

yerinden gelen denizciler<br />

hem kaybolan gemileri<br />

aramak hem de zorluk<br />

derecesi yüksek olan bu<br />

geçidi geçmeye çalışıyorlar.<br />

Bende her sene dünyanın<br />

her yerinden gelen<br />

denizcilerin bu geçidi geçip<br />

geçemediklerini gazetelerden<br />

okuyordum. Bu<br />

da beni acaba ben yapabilir<br />

miyim düşüncesine<br />

itti. Kararımı verdim ve<br />

yola koyuldum.<br />

Buzulları geçeceksiniz.<br />

Zorlu bir<br />

yolculuk için tayfa<br />

bulabildiniz mi?<br />

Yolculuk sırasında<br />

neler gördünüz?<br />

6 Haziran 2014’te yine<br />

kendi yaptığım ‘Altan<br />

Girl’ isimli teknemle yola<br />

çıktım. Tayfa arayışına<br />

girdim fakat kimse benimle<br />

gelmek istemedi.<br />

Ben de tek başıma yola<br />

çıkmaya karar verdim.<br />

Eskimolara küçüklüğümden<br />

beri sempatim vardı.<br />

Doğa ile iç içe olmaları,<br />

kültür ve yaşayışları hep<br />

ilgimi çekmişti. Çok farklı<br />

bir deneyim olacağını<br />

düşünüyordum. Ama<br />

maalesef Eskimolar’da<br />

artık bizim gibi yaşıyorlarmış.<br />

Süpermarketlere<br />

gidiyor, İglo’da değil bizler<br />

gibi evlerde yaşıyorlar.<br />

Her şeye rağmen 4<br />

ay boyunca her an yeni<br />

şeyler görmek yeni şeyler<br />

keşfetmek çok güzel bir<br />

deneyim oldu.<br />

Yolculuğunuz<br />

sırasında tehlikeler<br />

atlattınız. Biraz<br />

bahseder misiniz?<br />

Alaska açıklarında Kuzey<br />

Buz Denizi’nde mahsur<br />

kaldım. 4 Temmuz günüydü,<br />

her şey yolunda<br />

gidiyor diyordum. Uyandığımda<br />

Kuzey Kutup<br />

Dairesi’nin içinde geçişe<br />

engel olmayacağını düşündüğüm<br />

buzul kütlelerinin<br />

arasına sıkıştığımı<br />

fark ettim. Soğuk<br />

su akıntısıyla birlikte<br />

rotamın tersi yönüne sürükleniyordum.<br />

Çıkacağım<br />

diye uğraştım ama<br />

yapamayınca eşimi aradım.<br />

O da Kanada Sahil<br />

Güvenliği’ne ulaşmış.<br />

Onlarda Alaska’da bir<br />

yerin numarasını vermişler.<br />

Uydu telefonu ile<br />

benimle temasa geçtiler.<br />

Tutsaklığım 8 gün sürdü.<br />

8 gün boyunca her dört<br />

saatte bir rapor verdim.<br />

Bir ara Kutup ayıları gemiye<br />

yaklaştı ve gemiye<br />

girmeye çalıştı. Sesler çıkartarak<br />

onları korkutup<br />

uzaklaştırmayı başardım.<br />

Bu arada bir fırtına uyarısı<br />

geldi. Beni acil kurtarmaya<br />

karar verdiler.<br />

Helikopterle beni almak<br />

istediklerini söylediler.<br />

Ben gemimi terk etmem<br />

dedim. 4 gün sonra o yakınlarda<br />

bulunan bir buz<br />

kıranı bana yönlendirdiler.<br />

Sıkıştığım yerden<br />

kurtulmam tam 11 saat<br />

sürdü. Beni 4 mil çekerek<br />

buzulların daha az olduğu<br />

bir bölgeye getirdiler.<br />

Buradan sonrasını kendim<br />

devam edebildim.<br />

Yolculuk esnasında<br />

çeşitli zorluklar<br />

yaşadınız, bunların<br />

en tehlikelisi olan<br />

Gonzalo kasırgasına<br />

yakalandınız. Buradan<br />

nasıl kurtuldunuz?<br />

Bize teknenizden<br />

biraz bahseder<br />

misiniz?<br />

Altan Girl’ü Kuzey Denizi<br />

için ürettim. Bu yüzden<br />

tekne alüminyum<br />

gövdeliydi. En büyük<br />

özelliği, çevresini saran<br />

hava yastıkları. Teknenin<br />

tamamen suyla dolması<br />

halinde bile batmasını<br />

engelleyen bu silindirik<br />

yastıklar da alüminyum<br />

ve tekneye kaynakla<br />

monte edildi. Toplamda<br />

yapımı 5 yıla yakın sürdü.<br />

Bu sayede beni birçok<br />

badireden kurtardı.<br />

Kasırgayı beraber aşmayı<br />

başardık.<br />

Karaya ayak basmadan<br />

geçirdiğiniz<br />

günlerde sizi en<br />

çok zorlayan şey ne<br />

oldu?<br />

Grönland’dan İrlanda’ya<br />

giderken yakalandığım<br />

Gonzalo kasırgası yü-<br />

25


Röportaj<br />

zünden 23 gün karaya çıkamadım.<br />

Güvertede her<br />

şeyi bağlamıştım. Kendim<br />

de kamaranın ortasında bir<br />

masanın altına girdim. Yanıma<br />

patates, makarna, pirinç<br />

ve bir ocak aldım. Fırtına<br />

geçene kadar hiç dışarı<br />

çıkmadım. Normalde yol<br />

12 gün sürüyormuş. Kasırga<br />

sürekli geriye ittiği için<br />

ilerlemek zor oldu. Uzun<br />

süre denizde kalınca banyo<br />

yapma gibi bir şansınız da<br />

olmuyor. Neredeyse 2 ayda<br />

bir banyo yaptım diyebilirim.<br />

Zaten birçok şeyi göze<br />

alarak yola çıktığınız için<br />

yaşadığınız olumsuz olaylara<br />

karşı da daha serinkanlı<br />

oluyorsunuz.<br />

Fırtınadan çıktınız.<br />

Sizi nasıl karşıladılar<br />

İrlanda da?<br />

23 gün sonra İrlanda’ya<br />

ulaşmayı başardım. Bu arada<br />

İrlanda Sahil Güvenliği’nin<br />

benim fırtına içinde<br />

olduğumdan haberi varmış.<br />

Ben kasırganın içindeyken<br />

sürekli haber gidiyormuş.<br />

Ben İrlanda’ya gelmeden 4<br />

gün önce gazetelere manşet<br />

olmuşum. Ben limana<br />

girmek için telsizden izin<br />

istedim. Liman yönetimi<br />

kasırgadan sağ olarak çıktığıma<br />

inanmadı. ‘Sana bir<br />

uçak gönderiyoruz senin fotoğrafını<br />

çekecek.’ dediler.<br />

Uçak geldi, üstten fotoğrafladı<br />

ve böylelikle inandılar.<br />

Limana geldiğimde beni<br />

kahraman gibi karşıladılar.<br />

10 gün orada kaldım. Gittiğim<br />

restoranlarda bedava<br />

yemek ikram ettiler. Herkes<br />

benimle fotoğraf çektirdi.<br />

Yani baya popüler oldum<br />

orada. Buradan ayrıldıktan<br />

sonra Fas, Cezayir, Tunus,<br />

İtalya, Malta ve Yunanistan’a<br />

ulaştım. Cebeli Tarık<br />

boğazındayken bir Türk firması<br />

beni Boatshow’a davet<br />

etti. Bende Çanakkale’de<br />

buluşma sözü verdim. Beni<br />

Çanakkale’de karşıladılar.<br />

Çeşitli gazetelere röportaj<br />

verdik. Tekneyi Boatshow’a<br />

götürdük. Çok ilgi gördü ve<br />

binlerce kişi fotoğraf çektirdi.<br />

15 gün orada kaldıktan<br />

sonra limanlara uğrayarak<br />

<strong>Antalya</strong>’nın Manavgat ilçesindeki<br />

marinaya geldim.<br />

Tekne şu an orada.<br />

Şimdi bu yolculuk da<br />

bitti, bundan sonraki<br />

hedefiniz nedir, nasıl<br />

bir yaşam sürdürmeyi<br />

düşünüyorsunuz?<br />

Artık memleketim olan<br />

Burdur’un Bağsaray köyünde<br />

yaşamımı sürdürmek<br />

istiyorum. Şunu ısrarla belirtmek<br />

isterim ki Kuzey<br />

Batı Geçidi (North West<br />

Passage)’nden tek başına<br />

geçen en yaşlı denizciyim.<br />

69 yaşındayım şuan. Tabii<br />

gücüm eskisi kadar değil.<br />

Fakat bildiklerim ve kendi<br />

başıma geliştirdiğim becerilerim<br />

var. Bunlar kaybolsun<br />

istemiyorum. Bilhassa<br />

köyde, işsiz gençlere bu<br />

mesleği ve becerilerimi aktarabilirsem<br />

ne mutlu bana.<br />

Gayem elimde yeni tasarımını<br />

oluşturduğum tekne<br />

ile dünya markası olmak.<br />

Bu tekneyi Beşmaran markası<br />

ile dünyaya tanıtmak<br />

istiyorum. Bu hayalimi de<br />

tam burada, Bağsaray köyünde<br />

gerçekleştireceğim.<br />

Neden olmasın ki…<br />

Gençlere neler söylemek<br />

istersiniz?<br />

Benim Türkiye’de kalmamın,<br />

buraya yerleşmemin<br />

bir amacı var. Türkiye’de<br />

kaptanlık sertifikası almak<br />

çok zor fakat yurt dışında<br />

öyle değil. Bir tekne yaptın<br />

mı, nereye gitmek istersen<br />

gidebilirsin. Yurtdışında<br />

beni bu olanaklar heveslendirmişti.<br />

Burada ise bir lüks<br />

ve iş imkanı bile yok. Tekneler<br />

sadece zenginler için<br />

üretiliyor. Ben de bildiklerimi<br />

kabiliyetli, teknik bilgisi<br />

olan istekli gençlere aktarmak<br />

ve bu işin gençlerin ufkunu<br />

açabilecek bir sektöre<br />

dönüşmesini sağlamak istiyorum.<br />

Belki ilerde kendi<br />

teknelerini de yapabilirler.<br />

Burada kuracağım atölyede<br />

onlara teknik terimler öğreteceğim.<br />

Onlara yabancı<br />

dil eğitimi de vereceğim.<br />

Gençlerle birlikte yaptığımız<br />

gemileri Avrupa’ya satacağız.<br />

Gençlerin deniz ile<br />

dünyaya açılmaları, ufuklarını<br />

geliştirmelerini istiyorum.<br />

Kim bilir belki de son<br />

maceramı, yetiştireceğim<br />

genç Türk denizcilerle yaparım.<br />

Çok güzel bir sohbet<br />

oldu. Hayatınızı<br />

bizimle paylaştığınız<br />

için teşekkür ederiz.<br />

KUTULAR<br />

KUTU-1<br />

69 yaşındaki Erkan Gürsoy,<br />

14 yıl süren ‘Barış ‘teknesiyle<br />

dünya turunu tamamladı.<br />

Yetmedi. ‘Altan Girl’ adlı<br />

bir tekne daha yaptı. Geçilmez<br />

denilen ‘Kuzey Batı<br />

Geçidi’ni geçti.<br />

KUTU 2<br />

Alaska açıklarında Kuzey<br />

Buz Denizi’nde mahsur<br />

kaldım. Soğuk su akıntısıyla<br />

birlikte rotamın tersi<br />

yönüne sürükleniyordum.<br />

Tutsaklığım 8 gün sürdü.<br />

Bir ara Kutup ayıları gemiye<br />

yaklaştı ve gemiye girmeye<br />

çalıştı. Sesler çıkartarak<br />

onları korkutup uzaklaştırmayı<br />

başardım.<br />

KUTU 3<br />

Grönland’dan İrlanda’ya giderken<br />

yakalandığım Gonzalo<br />

kasırgası yüzünden 23<br />

gün karaya çıkamadım. Güvertede<br />

her şeyi bağlamıştım.<br />

Kendim de kamaranın<br />

ortasında bir masanın altına<br />

girdim. Yanıma patates,<br />

makarna, pirinç ve bir ocak<br />

aldım. Fırtına geçene kadar<br />

hiç dışarı çıkmadım.<br />

KUTU 4<br />

Neredeyse hayatının yarısını<br />

denizde geçiren Erkan<br />

Gürsoy, şimdi Burdur’da<br />

yaşıyor. Tek amacı; yine<br />

tekne yapmak, satmak ve<br />

sektöre eleman yetiştirmek.<br />

26 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

27


KÖŞE<br />

Bir hayal peşinde…<br />

İnsan vardır; hayal kurar, hayalinin gerçekleşmesi için biraz uğraşır,<br />

çalışır, çabalar baktı ki zor, bırakır peşini, başka hayallere dalar…<br />

İnsan vardır; hayal kurar, hayalinin gerçekleşmesi için varını yoğunu<br />

ortaya koyar, zor da olsa peşini bırakmaz. Gece demez gündüz demez<br />

zamanı unutur ve sabırla çalışır hayallerine ve hedeflerine ulaşmak<br />

için. Ama sonunda hedefine ulaşır ve hayalinin gerçek olduğunu görür.<br />

Ali ERGİN<br />

Bir insan tanıdım. Daha çocukken kurduğu hayallere, hedeflere ulaşabilmek<br />

için gece demeden, gündüz demeden azimle çalışarak ve sabrederek<br />

hedefine ulaşmış ve hayalini gerçekleştirmiş.<br />

Çocukluğumdan beri tanıdığım ve<br />

şu günlerde 70’ine merdiven dayayan<br />

bu insan,bizim de hayallerini ve hedeflerini<br />

hikaye olarak dinlediğimiz<br />

ve şimdi de anılarını dinlerken kendi<br />

yaptığı teknelerle iki kez dünyayı dolaşan<br />

ve hala hedefine ulaşmak için<br />

çalışan Abdullah Erkan Gürsoy…<br />

Erkan Gürsoy kimdir? Hedeflerine<br />

ve hayallerine ulaşmak için neler<br />

yapmıştır? Bunları röportajında<br />

okuyabilirsiniz. Ancak Erkan Gürsoy’un<br />

70 yaşından sonraki hayali bir<br />

’BOAT’ tekne markası yaratmak. Şu<br />

anki hedefi ise yapacağı bu tekneyi<br />

36.İstanbul BOAT SHOW’a yetiştirmek<br />

ve orada sergilemek.<br />

Kısacası Erkan ağabey, Hayalleri ve<br />

hedefleri uğruna neredeyse yarım<br />

asır önce köyünü, anne ve babasını<br />

geride bırakarak -dünyanın öbür<br />

ucuna- Kanada’ya yerleşmiş. Orada<br />

14 yılda sabırla yaptığı Barış Teknesi<br />

iletek başına okyanusları geçerek<br />

dünya turuna çıkmış. İki yılda ilk<br />

dünya turunu gerçekleştiren Gürsoy,<br />

yıllar sonra inşa ettiği ‘’Altan<br />

Girl’’ adlı tekne ile zoru başarmak<br />

için kuzey buz denizini tek başına<br />

geçmeye kalkmış. Buzullara sıkışan<br />

teknesini ABD’nin buzkıran gemileri<br />

kurtarmış. Yine de bu serüvenden<br />

caymamış ve maceralı yolculuğuna<br />

tek başına devam etmiş. Buzullara<br />

sıkıştığı anda teknesine gelen kutup<br />

ayılarını, su bidonlarını davul gibi<br />

çalarak gürültü yapıp ayıları korkutarak<br />

kaçırmış. Asıl önemli macerası<br />

bugüne kadar kimsenin tek<br />

başına çıkmaya bile cesaret edemediği<br />

denizde, teknesiyle yakalandığı<br />

‘’Gonzalo’’ kasırgasından kurtulmak<br />

olmuş. Kendisini tekneye bağlayarak<br />

kasırga ile mücadele eden Gürsoy, 12<br />

gün oradan oraya sürüklenmiş. Bu<br />

nedenle de İrlanda’da kahraman ilan<br />

edilmiş. Denizdeki maceraları ve<br />

hayat hikayesi sayfalara sığmayacak<br />

kadar uzun olan Erkan Gürsoy’un<br />

hayalleri ve hedefleri henüz bitmiş<br />

değil. Böyle bir kişi 70 yaşından sonra<br />

da hayallerini gerçekleştirebilir<br />

mi? Bence gerçekleştirir.<br />

Çünkü kendisini hedeflerine öylesine<br />

odaklamış ki; yeni imal edeceği<br />

tekneyi yapmak için kullanacağı<br />

aletleri bile kendisi yapıyor.<br />

‘’Sabırla koruk<br />

pekmez<br />

olur.’’derler ya!<br />

Erkan Gürsoy’daki<br />

sabır<br />

ve azim, koruğu<br />

pekmez yapar.<br />

Ondaki bu azmi<br />

ve sabrı görmek,<br />

yeni hayal ve hedefine<br />

ulaşacağına<br />

beni inandırıyor.<br />

Bana anlattığı gibi inşallah adını<br />

‘’Beşmaran’’ koyacağı ve ilk kez piyasaya<br />

süreceği tekne, bir Türk markası<br />

olarak dünya denizcilik piyasalarında<br />

isim yapar. Son gördüğümde<br />

‘’Beşmaran’’ teknesini yapacağı alet<br />

ve edevatı imal ediyordu. “Bunları<br />

da nasıl yapıyor?” derseniz, hurda<br />

demirleri işleyerek. Yapacağına inanıyorum.<br />

Çünkü, benim ortaokul-lise<br />

yıllarım, kendisinin de üniversiteyi<br />

bitirdiği 70’li yılların başında tek<br />

başına yaptığı ve köyde denemesini<br />

yaptığı harman dövme makinesi<br />

“Patoz” aklıma geliyor.<br />

Ben buradan Erkan Gürsoy ağabeye<br />

iyi çalışmalar, güç, kuvvet ve sağlık<br />

diliyorum. Eğer sağlığı ve gücü<br />

yerinde olursa o, ‘’Beşmaran’’ adını<br />

vereceği teknesini bot showlarda tanıtıp<br />

seri imalatla bir dünya markası<br />

yapacaktır.<br />

28 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

29


EXPO<br />

EXPO 2016 ANTALYA KAPILARINI KAPATIYOR<br />

GÖRMEK İÇİN SON GÜNLER!<br />

Cumhurbaşkanlığı himayesinde 22<br />

Nisan’da açılan, “Çiçek ve Çocuk”<br />

temalı botanik EXPO 2016 <strong>Antalya</strong>,<br />

30 Ekim’de kapanacak. Bu nedenle<br />

EXPO 2016 <strong>Antalya</strong>’yı hala ziyaret<br />

etmediyseniz fırsatı kaçırmayın.<br />

Türkiye’nin bugüne kadar üstlendiği<br />

en büyük uluslararası organizasyon<br />

olan ve açıldığı günden bu<br />

yana çeşitli aktiviteler ve etkinliklerle<br />

ziyaretçilerini ağırlayan EXPO<br />

2016 <strong>Antalya</strong>’da Ekim ayı da çok<br />

yoğun geçiyor.<br />

Alana gelen ziyaretçiler, ülke bahçeleri,<br />

Türkiye tema bahçeleri ve<br />

bitki heykelleri görmenin yanı sıra<br />

alanda yapılan pek çok etkinliğe<br />

katılabilme imkanı bulacak.<br />

30 www.metropoldergileri.com<br />

ÇOCUKLARIN DÜNYASI<br />

Çiçek ve Çocuk Teması ile açılan<br />

EXPO 2016 <strong>Antalya</strong>’da başrolde çocuklar<br />

var. Torku Çocuk Adası ve<br />

THY Çocuk Bilim ve Teknoloji Merkezi<br />

ile çocuk faaliyet alanı, çocuklara<br />

unutulmaz anlar yaşatıyor.<br />

Her gün saat 11:00 - 21:00 saatleri<br />

arasında açık olan Torku Çocuk<br />

Adası’nda çocuk atölyelerine ve konsept<br />

grup çalışmalarına katılan çocuklar;<br />

gökyüzü, yer altı, uzay ve su<br />

altı konseptlerinde düzenlenen atölyelerde<br />

keşif yolculuğuna çıkıyor. 10<br />

alternatifli atölye çalışmalarında çocuklar,<br />

origami, tasarım, kağıt heykeller,<br />

seramik ve boyama yaparak<br />

keyifli bir gün geçiriyor. Restoranlar<br />

Sokağı arkasında yer alan faaliyet<br />

alanında da hem yetişkinler hem de<br />

çocuklar şişme oyun alanlarında eğlenirken,<br />

geleneksel sokak oyunlarını<br />

da görme imkanı buluyor.<br />

Her gün binlerce çocuğu ağırlayanTHY<br />

Çocuk Bilim ve Teknoloji<br />

Merkezi’nin içinde ise dijital kütüphane,<br />

sergi alanları, uzay merkezi<br />

simülatörü, kimya, biyoloji, fizik ve<br />

robot atölyeleri ile botanik, tarım ve<br />

biyosfer ile mars kolonisi kampı bulunuyor.<br />

Başak tacı ve ona bağlı beş yapraktan<br />

esinlenerek tasarlanan Gübretaş<br />

Tarım ve Biyoçeşitlilik Müzesi’nde<br />

tarımın geçmişten bugüne kadar yaşadığı<br />

gelişim ve tarım teknolojileri;<br />

“yaşayan duvar” teknolojisiyle, görseller<br />

eşliğinde anlatılıyor.<br />

SEYİRLİK DEĞİL YAŞANABİLİR<br />

ALANLAR OLUŞTURULDU<br />

Dönemsel özellikleri yansıtan, tarihi<br />

bir bahçe olarak kurgulanan, sadece<br />

seyirlik değil, her noktasında yaşanabilen<br />

mekanların oluşturulduğu<br />

Osmanlı Bahçesi’nde de hat sanatı<br />

tanıtımı, meddah gösterisi, tasavvuf<br />

müziği dinletisi, orta oyunu ve Karagöz-<br />

Hacivat gösterisi sürecek.


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

57 ÜLKE KATILDI<br />

57 ülkenin katıldığı EXPO 2016<br />

<strong>Antalya</strong>’da, bu ülkeler tarafından<br />

kurulan ülke bahçeleri, yine<br />

alanın en cazip yerleri olarak ziyaretçilerini<br />

ağırlarken, EXPO<br />

2016 <strong>Antalya</strong>’da ‘Yeşil Şehirler’<br />

alt temasına uygun olarak oluşturulan<br />

‘’Tema Bahçeleri“ de çeşitli<br />

etkinliklerle ilgi çekmeye devam<br />

ediyor.<br />

YEŞİL DOKU<br />

600 BİN<br />

METREKARENİN<br />

ÜZERİNDE<br />

600 bin metrekarenin üzerinde yeşil<br />

dokunun bulunduğu EXPO 2016 <strong>Antalya</strong><br />

alanı, özel koleksiyon bahçeleri<br />

(kaktüs ve sukkulent bitkiler bahçesi,<br />

tıbbi ve aromatik bitkiler bahçesi, geofit<br />

(soğanlı yumrulu bitkiler) bahçesi,<br />

sucul bitkiler bahçesi) ve diğer yeşil<br />

alanlarla birlikte ziyaretçilere keyifli<br />

zaman geçirme imkanı sağlıyor.<br />

SANATLA YEŞİLİN BULUŞMASI:<br />

BİTKİ HEYKELLER<br />

Expo 2016 <strong>Antalya</strong>’nın en önemli<br />

cazibe merkezlerinden bir ise bitki<br />

heykellerinin yer aldığı alan. Nerede<br />

ise tüm ziyaretçilerin hatıra fotoğrafı<br />

çektirdiği 108 bitki heykeli bu alanda<br />

Türkiye’de ilk olma özelliği taşıyor.<br />

Türkiye’nin Eyfel’i olarak adlandırılan<br />

ve <strong>Antalya</strong>’nın kalıcı sembolü<br />

olacak Turkcell EXPO Kulesi ise, ziyaretçilere<br />

100.7 metre yüksekliğe çıkarak<br />

seyir terasından alanı panoramik<br />

olarak seyretme imkanı sunuyor.<br />

31


EXPO<br />

SERGİLER VE ETKİNLİKLER<br />

EXPO 2016 <strong>Antalya</strong>, eşsiz sergilerle de Ekim ayında ziyaretçileri buluşturuyor. Günlük yaşamımızda sürekli etrafımızda<br />

olmalarına rağmen, kendilerini akıllıca kamufle etmeleri, küçük boyları veya renkleri sayesinde çoğu zaman<br />

dikkatimizden kaçan böceklerin gizli özelliklerini ortaya koyan ‘’İnanılmaz Böcekler Sergisi’’, 30 Ekim’e kadar Kongre<br />

Merkezi’nde her gün 11.00 - 22.00 saatleri arasında gezilebilecek.<br />

Sergide, gözden kaçan böceklerin dev replikaları ve vücut parçaları da yer alıyor. Gözlerinizin içine bakan 150 cm<br />

kanat açıklığına sahip kelebekler ve 3 metre uzunluğundaki böcekler bu benzersiz sergide teşhir edilen dev heykel<br />

replikalardan sadece ikisi...<br />

32 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

TARİHE YOLCULUK<br />

Kongre Merkezi’ndeki gezilebilecek<br />

bir diğer sergi de Ottomania Sergisi.<br />

İstanbul’un Fethi, 1911 İtalyan Türk<br />

Savaşı, Trablusgarp Cephesi, Balkan<br />

Harbi ve 1. Dünya Savaşı ile ilgili<br />

dünyanın hiçbir yerinde eşi benzeri<br />

olmayan dioramalar, orijinal kostümler,<br />

aksesuarlar ve silahları ziyaretçi<br />

ile buluşturan sergi, 23 Ekim’e<br />

kadar açık kalacak.<br />

İstanbul Çağlayan’da 1500 m2’lik<br />

bir alanda, on binlerce eserin sergilendiği<br />

bir müze olan Hisart Canlı<br />

Tarih ve Diorama Müzesi’nden yapılan<br />

seçkilerle düzenlenen Ottomania<br />

Sergisi’nin küratörlüğü müzenin<br />

kurucusu Nejat Çuhadaroğlu tarafından<br />

yapıldı.<br />

Tarihi şekillendiren savaşlar, olaylar<br />

ve dünyanın kaderini belirleyen<br />

dönüm noktalarının farklı bir bakış<br />

açısıyla sergilendiği Hisart Canlı<br />

Tarih Müzesi’nden gelen orijinal<br />

kostümler, dioaramalar ile yapılan<br />

Ottomania Sergisi, tarih meraklıları<br />

için sıra dışı bir anlatımla tarihin bilinmeyen<br />

kapılarını aralıyor.<br />

<strong>Antalya</strong> Kadın Müzesi ve <strong>Antalya</strong><br />

Tanıtım Vakfı himayesinde gerçekleştirilen,<br />

40 fotoğrafın yer aldığı<br />

“Duvaktaki Bereket Yörük Gelini”<br />

isimli sergi de EXPO 2016 Kongre<br />

Merkezi fuayesinde30 Ekim’e kadar<br />

ziyarete açık kalacak.<br />

EVLİYA ÇELEBİ’NİN GÖZÜNDEN<br />

TOPKAPI SARAYI<br />

17. yüzyılın en büyük gezginlerinden<br />

olan Evliya Çelebi’nin hayatını anlatan<br />

Çelebi Müzikali gerçekleştiriliyor.<br />

Müzikal, seyyah Evliya Çelebi’nin gözünden<br />

İstanbul Topkapı Sarayı, Enderun<br />

ve mutfak bölümlerinde saray<br />

yaşamından kesitler sunuyor. Müzikalde<br />

ilginç kostümleriyle dikkati<br />

çeken yoğurtçular, kuyumcular, yelpazeciler<br />

ve şerbetçiler de İstanbul’da<br />

o dönemde gündelik yaşamda esnaflığın<br />

ne denli önemli bir yere sahip<br />

olduğunu anlatıyor.<br />

45 dakika süren müzikal boyunca Evliya<br />

Çelebi’nin “Seyahatname”sinden<br />

yola çıkılarak Anadolu’nun kültürel<br />

özelikleri, giyim kuşamı, yeme içme<br />

alışkanlıkları, günlük hayatı ve eğlenme<br />

şekilleri izleyenlere sunuluyor.<br />

33


HABER<br />

EXPO 2016 <strong>Antalya</strong>’da<br />

ziyaretçi sayısı 3 milyonu aştı<br />

“Gelecek Nesiller İçin Yeşil Bir Dünya”<br />

oluşturmak mottosuyla açılan Türkiye’nin ilk EXPO’su<br />

“EXPO 2016 <strong>Antalya</strong>” ya ilgi her geçen gün artarak devam<br />

ediyor. <strong>Özel</strong>likle 9 günlük bayramı fırsat bilen yerli<br />

ve yabancı ziyaretçiler EXPO 2016’ya akın etti.<br />

EXPO 2016 <strong>Antalya</strong> Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı,<br />

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, 46.<br />

Yönetim Kurulu Toplantısı’nda EXPO’nun 5 aylık sürecini<br />

değerlendirdi. Bakan Çelik, alanı 3 milyon 280 bin<br />

kişinin ziyaret ettiğini, alanın birçok kültürel etkinliğe<br />

ev sahipliği yaptığını söyledi. Bakan Çelik, özellikle<br />

kurban bayramı etkinlikleriyle birlikte alana giriş yapan<br />

günlük ziyaretçi sayısının 60 bine çıktığı zamanlar<br />

olduğunu belirtti.<br />

Alanda gerçekleştirilen etkinliklere de değinen Bakan<br />

Çelik, şöyle konuştu;<br />

“Yerli ve yabancı birçok sanatçılar bu etkinliklere katıldılar,<br />

sanatlarını sergilediler, konserlerini verdiler. Burası<br />

bir sergi alanı ama aynı zamanda tecrübelerinde paylaşıldığı<br />

bir mekân olarak ele alınması gerekiyor. Gerek<br />

konferanslar, gerek sergiler birçok etkinliklere de EXPO<br />

2016 ev sahipliği yapmış oluyor. <strong>Uluslararası</strong> Piyano <strong>Festivali</strong><br />

EXPO alanımızda yapıldı. 16-23 Ekim arasında<br />

<strong>Uluslararası</strong> <strong>53.</strong> Altınportakal <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> de yine bu<br />

alanda gerçekleşmiş olacak.”<br />

EXPO 2016 <strong>Antalya</strong> sergi alanına; yetişkinler 15 lira, öğrenci<br />

ve 65 yaş üstü 10 lira, 0-25 yaş arası çocuklar ve öğrenciler<br />

ile gazi ve gazi yakını, şehit yakını ve engelliler<br />

alana ücret ödemeden giriyor.<br />

34 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

35


36 www.metropoldergileri.com


SUNUM<br />

<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

SİNEMANIN BÜYÜLÜ<br />

DÜNYASI KAPILARINI<br />

AÇIYOR<br />

<strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> şüphesiz tüm<br />

dünyayı saran büyüsüyle bir kez daha sinemaseverler<br />

ile buluşuyor. Sinemanın renkli ve büyülü dünyası<br />

kapılarını <strong>53.</strong> Kez açıyor.<br />

<strong>Film</strong> sektörünü geleceğe daha emin adımlarla<br />

taşımayı hedefleyen ve bu adımları geliştirme<br />

çabasıyla ilerleyen <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />

<strong>Festivali</strong> sosyal sorumluluk projeleriyle de dikkatleri<br />

üzerine topluyor.<br />

<strong>Antalya</strong>’nın köklü kültüründen ve sinemadan aldığı<br />

güçle 53 yıldır çalışmalarını sürdüren <strong>Uluslararası</strong><br />

<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>, bir kez daha Türkiye sinemasının<br />

en güçlü çekim merkezi olarak ulusal ve uluslararası<br />

sektör bileşenlerini ve sinema seyircisini ağırlayacak.<br />

16-23 Ekim 2016 tarihleri arasında düzenlenecek<br />

festivalin basın toplantısı <strong>Antalya</strong>’da yapıldı. Sinemaseverleri<br />

ve <strong>Antalya</strong> halkını birçok sürprizin beklediği festivalde<br />

Türkiye sinemasına ivme kazandırmayı hedefleyen<br />

yeni festival merkezi ve FILM TMR platformu gibi<br />

yeniliklerin duyurusu yapılırken, <strong>Antalya</strong> halkının ve<br />

her yaştan izleyicinin festivalde uzun saatler geçirmesini<br />

sağlamak hedefiyle kurulan “Festival Yolu” anlatıldı.<br />

1964 yılında ilk kez bir film festivaline dönüşerek<br />

yedinci sanatın Türkiye’deki en önemli destekleyicisi ve<br />

temsilcisi olarak yoluna devam ederken, Avrupa ve Asya<br />

kıtasının da en köklü film festivallerinden birisi olarak<br />

bu yıl 16-23 Ekim 2016 tarihleri arasında <strong>53.</strong> kez düzenleniyor.<br />

Dünyanın festivalinden stüdyolarına, önemli sinema<br />

merkezlerinden biri olmaya aday olan <strong>Antalya</strong>, bu<br />

yıl bu hedefinin altını çizmek için afişinde de kullandığı<br />

gibi “Sinemanın Işığı <strong>Antalya</strong>’dan Yükselir” diyor.<br />

37


RÖPORTAJ<br />

Sinemanın kalbi<br />

yine <strong>Antalya</strong>’da atacak<br />

<strong>Antalya</strong> Büyükşehir Belediye Başkanı<br />

Menderes Türel<br />

38 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

<strong>Antalya</strong> Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, 16-23 Ekim tarihleri arasında<br />

gerçekleştirilecek <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> ile sinemanın kalbinin bir kez daha<br />

<strong>Antalya</strong>’da atacağını söyledi.<br />

<strong>Antalya</strong> Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel ile sizler için<br />

<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>ni konuştuk. Festivalle ilgili tüm merak ettiklerinizi bu röportajda<br />

bulabilirsiniz.<br />

<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> bu yıl<br />

yeniliklerle dolu bir programla<br />

gerçekleştirilecek. Bu<br />

yeniliklerden bahsedebilir<br />

misiniz?<br />

15 Temmuz’un kalbimizde açtığı<br />

yaranın acısı, tazeliği devam ediyor,<br />

daha uzun zaman da devam<br />

edecektir. Ama buna rağmen, yapmamız<br />

gereken çalışmaları, daha<br />

da büyük bir sorumlulukla ve hırsla<br />

devam ettiriyoruz. Bildiğiniz<br />

gibi tiyatroda “show must go on”,<br />

yani perde kapanmaz denir. <strong>Antalya</strong><br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> de <strong>53.</strong> yılına daha<br />

güçlü, yeniliklerle dolu olarak giriyor.<br />

Öncelikle en anlamlı konuyla<br />

başlayayım. Festival programına iki<br />

özel film programı, seçkisi konuldu.<br />

Bir seçkinin adı Güneş Tutulması<br />

olacak ve darbeler ile ilgili filmlerin<br />

gösterisi olacak. Bu bölümü 15<br />

Temmuz’a, 15 Temmuz şehitlerimize<br />

atfediyoruz. Seçkinin ismi Güneş<br />

Tutulması da anlamlı bir isim. Şehitlerin<br />

her biri bir güneşti; kendilerini<br />

feda ettiler, ama Türkiye’nin<br />

yolunu aydınlattılar.<br />

Diğer seçkinin teması nedir?<br />

İkinci seçki de yine oldukça anlamlı<br />

bir temaya sahip ve Mülteciler<br />

konusuna ayrıldı. Türkiye 3 milyon<br />

Suriyeli mülteciye ev sahipliği yaparken,<br />

dünyanın ibretlik ilgisizliği karşısında<br />

bizim bu konuyu gündeme<br />

getirmeye hakkımız var. Avrupa’nın<br />

önemli şehirlerinde, ana caddelerde,<br />

kaldırımlar üzerinde yatan ve el uzatılmayan<br />

mülteciler görülüyor. Savaştan<br />

veya açlıktan kaçan göçmenlere<br />

ayrılan bölümün başlığı “Hiçbir<br />

Yerin İnsanları” olacak. Bu büyük<br />

insanlık dramına hem filmlerle ilgi<br />

çekeceğiz hem de sanatçılar bu konuda<br />

sanatçı duyarlılıklarını ortaya<br />

koyacaklar. Bu her iki anlamlı seçki<br />

için komitemize özel olarak teşekkür<br />

ediyorum.<br />

<strong>Festivali</strong>n merak edilen bir<br />

konusu özel ödüllerdir. Bu<br />

ödüller kimlere verilecek?<br />

Altın Portakal Emek Ödülleri bir zamanlar<br />

sinemanın olmazsa olmazları<br />

arasında yer alan, ancak her daim<br />

gölgede kalmış olan dublaj sanat-<br />

39


RÖPORTAJ<br />

çıları Altan Karındaş ile Toron Karacaoğlu’nun<br />

olacak. Altın Portakal<br />

Onur Ödülü’nü bu yıl, Yeşilçam’ın<br />

en önemli isimlerinden Yönetmen<br />

Feyzi Tuna ile yine hepimizin yakından<br />

tanıdığı usta oyuncu Yılmaz<br />

Gruda’ya takdim edeceğiz.<br />

Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü ise<br />

Allah vergisi sesini, beyazperdedeki<br />

oyunculuk başarısıyla birleştiren,<br />

bir dönem Yeşilçam’ın unutulmaz<br />

yıldızları arasında her zaman baş<br />

köşede yer alan Emel <strong>Sayı</strong>n’a takdim<br />

ediyoruz. İnanıyorum ki, bu ödül<br />

hem sinema hem müzik sever milyonlarca<br />

Emel <strong>Sayı</strong>n hayranını çok<br />

mutlu edecek.<br />

Festivale başvuran film ve<br />

ödüller hakkında da bilgi<br />

verebilir misiniz?<br />

<strong>Festivali</strong>miz <strong>53.</strong> Yılına yeniliklerle ve<br />

daha güçlü giriyor demiştim.<br />

Ulusal Uzun Metrajlı <strong>Film</strong><br />

Yarışmamız 100 bin lira ödüllü,<br />

bu yıl 60 film başvurdu. 12<br />

film yarışacak. <strong>Uluslararası</strong><br />

Uzun Metrajlı <strong>Film</strong> Yarışması<br />

ödülümüz 50 bin Euro. Kısa<br />

Metrajlı <strong>Film</strong> yarışması da<br />

çok canlı geçecek. Kısa film<br />

yarışmasına da 202 başvuru<br />

aldık.<br />

Festivalle ilgili hedefleriniz<br />

var mı?<br />

Altın Portakal’da benim iki<br />

önemli uzun vadeli büyük hedefim<br />

bulunuyor. Birisi Altın<br />

Portakal ödülünü yerelden<br />

veya ulusaldan, uluslararası,<br />

hatta küresel bir boyuta<br />

yükseltmek. Yabancı sinemacıların<br />

katılımı, uluslararası<br />

yarışma bu çerçevede her yıl<br />

ağırlık kazanıyor. Bu yıl Festivale<br />

ünlü aktör Gerard Depardieu’nün<br />

katılacağını duyurduk.<br />

Ünlü Fransız oyuncu<br />

Audrey Tautou, <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />

<strong>Festivali</strong>’ne konuk olacak.<br />

“Amelie” filmiyle hafızalara<br />

kazınan Tautou’ya açılış gecesi<br />

Altın Portakal Onur Ödülü<br />

verilecek<br />

İkinci büyük hedefim de <strong>Antalya</strong>’nın<br />

bir sinema endüstrisi<br />

şehri olması. Bunun için<br />

<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> Destek Fonu<br />

yarışmasını başlattık. Tamamen<br />

veya kısmen <strong>Antalya</strong>’da<br />

çekilen filmler bu yarışmaya<br />

giriyor ve kazanana 100.000<br />

TL ödül veriyoruz. Tabii ayrıca<br />

filmin <strong>Antalya</strong>’da çekilecek<br />

olan bölümlerinde de desteğimizi<br />

esirgememeye de söz<br />

veriyoruz. Bizim sözümüzün nakit<br />

yerine geçtiği de ortadadır. Nitekim<br />

bu yarışmaya da 40 senaryo başvurdu.<br />

Yani sinemacılar da sözümüze<br />

güveniyor.<br />

<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> Forum bu yılda<br />

devam edecek mi?<br />

Elbette, yine bu amaçla ortak yapım<br />

ve proje geliştirme marketi<br />

40 www.metropoldergileri.com


olan <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> Forumu başlatmış<br />

ve buradaki senaryo veya projelere<br />

de 100 bin lira ödül koymuştuk.<br />

<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> Forum bu yıl da<br />

festivalin en önemli bölümlerinden<br />

olmaya devam edecek. Sinemamızı<br />

dünya ile buluşturan ve Zeynep<br />

Atakan’ın direktörlüğünde üçüncü<br />

kez düzenlenecek olan forumun<br />

başarılarını bu yıl da hep birlikte<br />

takip edeceğiz.<br />

Festivalde başka ne gibi<br />

yenilikler var?<br />

Bu kapsamda önemli bir yenilik yapıyoruz.<br />

FILM TMR (<strong>Film</strong> Talent Marketing<br />

Rounds) ismiyle sinema profesyonelleri<br />

için “networking, iletişim<br />

ve pazarlama platformunu” başlatıyoruz.<br />

Tabii ki, film forum, film destek<br />

fonu gibi yeniliklerimizin <strong>Antalya</strong>’ya<br />

film endüstrisini çekmesi zaman alacaktır.<br />

Bu tür adımlar uzun soluklu<br />

adımlardır. Ama şu üç senedeki ilerleme<br />

bile bize çok doğru bir yönde<br />

doğru insanlarla ve doğru adımlarla<br />

yürüdüğümüzü gösteriyor.<br />

Geleneksel kortej yapılacak<br />

mı? Ve sinemaseverlere müjdeniz<br />

var mı?<br />

Geleneksel festival kortejimizi 15<br />

Ekim Cumartesi günü gerçekleştireceğiz.<br />

Gelenek devam edecek. Halkımız<br />

için önemli bir yeniliğe daha imza<br />

atacağız. Artık bir Festival Merkezi<br />

ve Festival Yolu oluşturuyoruz. Cam<br />

piramit bir festival merkezine dönüşecek,<br />

Cam Piramit’le <strong>Antalya</strong> Kültür<br />

Merkezi arasındaki Kral Yolu’nu<br />

da Festival Yolu’na dönüştürüyoruz.<br />

Gündüz 12.00 ile gece 00.00 saatleri<br />

arasında açık olacak. Burada söyleşiler,<br />

yerli ve yabancı yıldızlarla imza<br />

saatleri, müzik dinletileri, atölyeler,<br />

sergiler, sosyal sorumluluk stantları<br />

yer alacak. Böylece <strong>Antalya</strong> halkı,<br />

sinemayı film gösterimleri dışında<br />

da yaşayabilecek. Piramit’in içinde<br />

akreditasyon gerekecek. Dışında<br />

Festival Yolu’nda ise sinemaseverlerle<br />

sinemanın yıldızları karşılaşacak.<br />

Festival Merkezi ve Festival<br />

Yolu ile <strong>53.</strong> Yılda önemli bir ilke<br />

imza atmış olacağımıza inanıyorum.<br />

Diyorsunuz ki <strong>Antalya</strong> sinemanın<br />

başkenti olacak<br />

ve sinemanın kalbi <strong>Antalya</strong>’da<br />

atacak.<br />

Evet, aynen öyle diyoruz. Gördüğünüz<br />

gibi, yine dolu dolu<br />

bir festival programı ile karşınızdayız.<br />

<strong>Antalya</strong>, 15 Ekim’den<br />

itibaren sinemanın, sanatın<br />

başkenti olacak, sinemanın<br />

kalbi <strong>Antalya</strong>’da atacak. Sinemanın<br />

ışığı <strong>Antalya</strong>’dan yükselecek.<br />

<strong>Film</strong> festivalinden sonra<br />

piyano festivali başlayacak.<br />

<strong>Antalya</strong> festivalleriyle, müzeleriyle<br />

kültür ve sanattaki iddiasını<br />

daha ileri noktalara taşıyor ve taşımaya<br />

devam edecek.<br />

Son olarak söylemek istediğiniz<br />

bir şey var mı?<br />

2014 yılında belediye seçimlerine<br />

rağmen bu programı yetiştirmiştik.<br />

Geçen yıl arka arkaya iki genel seçim<br />

vardı. Bu yıl ise 15 Temmuz menfur<br />

olayını yaşadık. Ama her şeye rağmen<br />

yoğun gayretle her sene başka<br />

yeniliklerle ve bir öncekinden daha<br />

güçlü, daha iddialı programlara<br />

imza atıyoruz.<br />

41


Röportaj<br />

<strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong><br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> kapılarını<br />

büyük bir heyecanla<br />

açıyor. Bu yıl <strong>53.</strong>sü düzenlenecek<br />

olan festival için<br />

nefesler tutuldu. Festival<br />

Başkanlığını <strong>Antalya</strong> Büyükşehir<br />

Belediye Başkanı<br />

Menderes Türel’in yaptığı<br />

festivalin direktörü de Elif<br />

Dağdeviren…<br />

Sinema sektörünü geleceğe<br />

taşıma hedefinde sağlam<br />

adımlarla ilerleyen<br />

Elif Hanım’la <strong>53.</strong> <strong>Uluslararası</strong><br />

<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />

<strong>Festivali</strong>’ni tüm detayları<br />

ile konuştuk…<br />

<strong>53.</strong> <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> Direktörü<br />

Elif Dağdeviren<br />

42 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

- <strong>Antalya</strong>lılar, her yıl<br />

olduğu gibi <strong>53.</strong> <strong>Uluslararası</strong><br />

<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />

<strong>Festivali</strong>’ni merakla<br />

bekliyor. Festival<br />

Direktörü olarak bu<br />

yılki yenilikleri sizden<br />

dinleyebilir miyiz?<br />

<strong>Festivali</strong>miz bu yıl da ulusal<br />

ve uluslararası yarışma<br />

filmleriyle birlikte, yarışma<br />

dışı film seçkileri, yan<br />

programlar, söyleşilerle<br />

dopdolu bir içeriğe sahip.<br />

Sinemamızın eski ve yeni<br />

dönem starlarıyla birlikte<br />

pek çok önemli yabancı<br />

konuğumuz da var. Ayrıca<br />

yine ülkemizden ve yurtdışından<br />

sinema endüstrisinin<br />

profesyonellerinin<br />

katılacağı dolu dolu bir<br />

sekiz gün bekliyor <strong>Antalya</strong>’yı<br />

ve festivale katılan<br />

tüm ulusal ve uluslararası<br />

konukları.<br />

Bu sene, sinemamızın geleceğini<br />

yönlendirecek ve<br />

başta Belediye Başkanımız<br />

ve Festival Başkanımız<br />

Menderes Türel olmak<br />

üzere hepimizi çok heyecanlandıran<br />

<strong>Film</strong> Talent<br />

Marketing Rounds yani<br />

FILM TMR, platformunu<br />

başlatıyoruz. Geçen yıl<br />

festival sırasında basına ve<br />

endüstriye ilk duyurusunu<br />

yapmıştık. FILM TMR,<br />

özellikle ticari olarak sinemamızda<br />

kazanımlarını<br />

göreceğimiz bir bölüm.<br />

Türkiye’de üretilmiş olan<br />

uzun metrajlı filmlerin<br />

dünyaya açılabilmesi için<br />

gerekli ilişkilerin kurulacağı;<br />

film pazarlama,<br />

ilişki sağlama ve iletişim<br />

platformu. Bu platformda<br />

Türkiye’den ve dünyadan<br />

önemli isimlerin katılımıyla<br />

workshoplar düzenleyeceğiz,<br />

özel tanışma<br />

etkinlikleri olacak. Amacımız<br />

Türkiye sinemasını<br />

Türkiye ve dünya sinema<br />

sektörü ve medyası ile buluşturmak.<br />

-Bu yıl ilk kez Festival<br />

Yolu isimli bir uygulama<br />

da başlatıyorsunuz<br />

bildiğimiz kadarıyla<br />

ve bir Festival Merkezi<br />

de kurulacak…<br />

AKM, film galaları düzenlediğimiz,<br />

film gösterimlerinin<br />

ardından filmlerin<br />

ekipleriyle soru cevaplar<br />

yaptığımız bir nevi festival<br />

merkezi gibi kullandığımız<br />

bir mekandı. Ama bu sene<br />

daha geniş alana yayılmış<br />

bir Festival Merkezi’miz<br />

var. Cam Piramit’i festival<br />

süresince kullanacağımız,<br />

akreditasyonu olan herkese<br />

açık bir festival merkezine<br />

dönüştürdük. Basın<br />

odaları, seminer alanları,<br />

FILM TMR etkinlik salonları,<br />

film ve video izleme,<br />

kafeterya, festival ekiplerinin<br />

kullanacağı bölümlerle<br />

festivalin beyni haline<br />

getireceğiz.<br />

Cam Piramit’le <strong>Antalya</strong><br />

Kültür Merkezi arasındaki<br />

yürüme yolu ise Festival<br />

Yolu olarak öğlen 12.00 ile<br />

gece 00.00 saatleri arasında<br />

tüm halkın ziyaretine<br />

açık şenlik alanına dönüştürdük.<br />

Sinemaseverlerin,<br />

çocukların, ailelerin, gençlerin<br />

vakit geçirip müzik<br />

dinleyebilecekleri, filmlerle<br />

ilgili bilgi alabilecekleri,<br />

Türkiye sinemasının ünlüleriyle<br />

karşılaşıp fotoğraf<br />

çektirebilecekleri, imza<br />

saatlerinin, söyleşilerin<br />

olacağı capcanlı bir alan<br />

olacak. Bunlar bu seneki<br />

yeniliklerimizden. Ulusal<br />

ve uluslararası yarışmalarımızla<br />

birlikte elbette<br />

yine ustalık sınıfı söyleşileri,<br />

workshop’lar, <strong>Antalya</strong><br />

<strong>Film</strong> Forum, bir ülke sinemasını<br />

merkeze aldığımız<br />

film seçkisi ki bu sene<br />

Çin’den seçiyoruz filmleri,<br />

gece yarısı gösterimleri,<br />

çok önemsediğimiz<br />

bir sergimiz var. Rabarba<br />

adını taşıyan sergimizde<br />

dublaj sanatçılarının fotoğraflarından<br />

oluşacak<br />

etkileyici bir çalışma yapacağız.<br />

Bu yıl bu projeyle<br />

bağlantılı olarak da Emek<br />

Ödüllerimizi ikiye çıkarttık<br />

ve çok değerli dublaj<br />

sanatçılarımız Toron Karacaoğlu<br />

ile Altan Karındaş’a<br />

takdim ediyoruz.<br />

-Dublaj sanatçılarına<br />

sinemamızın görünmez<br />

kahramanları<br />

diyebilir miyiz?<br />

O kadar doğru ki bu tanımlamanız.<br />

Bazı isimlerin<br />

yüzlerini tanıyoruz<br />

ama çoğunu yanımızdan<br />

geçseler dahi tanımayız<br />

ancak konuştukları zaman<br />

sesleri çağrışım yapar. Festival<br />

olarak RABARBA<br />

isimli sergi ve özel kitabımız<br />

aracılığıyla, dublaj<br />

stüdyolarından çıkartıp<br />

sinemanın ışığıyla buluşturuyoruz<br />

bu çok değerli<br />

isimleri. Fotoğraf sanatçısı<br />

Serdal Güzel ile dizi<br />

ve sinema filmlerinin son<br />

dönem en önemli isimlerinden<br />

Deniz Çakır’ın<br />

objektifinden çıkan siyah<br />

beyaz fotoğraflardan oluşuyor<br />

sergimiz. Kimleri<br />

kimleri seslendirmemişler<br />

ki; Belgin Doruk, Göksel<br />

Arsoy, Ekrem Bora, Muhterem<br />

Nur, Yılmaz Güney,<br />

Cüneyt Arkın, Türkan<br />

Şoray, Filiz Akın, Hülya<br />

Koçyiğit… Zaten biliyorsunuz<br />

Yeşilçam döneminde<br />

ve hatta sonrasında<br />

43


Röportaj<br />

da uzun yıllar sanatçılar<br />

kendi sesleriyle konuşmadılar.<br />

Sadece Türk filmleri<br />

mi, zamanla hayatımıza<br />

giren yabancı filmler ve<br />

televizyon dizilerindeki<br />

karakterlerin de sesleriyle<br />

kalplerimize kazınmasını<br />

sağladılar. Al Pacino’dan<br />

Sylvester Stallone’ye, Bruce<br />

Wills’ten, Mavi Ay dizisinin<br />

yıldızı Cybill Shepherd’a,<br />

Tom Cruise’a, Bill<br />

Cosby’e kadar tüm uluslararası<br />

yıldızları sesleriyle<br />

ailelerimizin fertleri haline<br />

getirdiler. Dallas’ı, Çarli’nin<br />

Melekleri’ni adeta<br />

onlar ölümsüzleştirdiler...<br />

İşte biz de bu sergimiz ve<br />

ona özel hazırladığımız<br />

kitabı aracılığıyla saygı duruşunda<br />

bulunuyoruz.<br />

-Sosyal sorumluluk<br />

projelerinizden de söz<br />

eder misiniz?<br />

Biz <strong>Antalya</strong> ve <strong>Antalya</strong><br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nin gücünden<br />

yararlanarak bazı konularda<br />

ciddi farkındalık<br />

yaratabileceğimize inanıyoruz.<br />

Bu yılki sosyal sorumluluk<br />

projelerimizden<br />

birisi Türkiye’nin dünyada<br />

en güçlü ve pozitif duruşu<br />

sergilediği alanlardan<br />

birisi olan mülteciler konusuyla<br />

ilgili. Yerlerini<br />

yurtlarını bırakarak bir bilinmeze<br />

doğru göç etmek<br />

zorunda kalan mültecilerle<br />

ilgili bu bölümümüzde<br />

film programımız ve etkinliklerimizle<br />

göçmenlik<br />

sorununu en çok yüklenen<br />

kadınları anlatacağız.<br />

<strong>Özel</strong>likle <strong>Antalya</strong> halkı tarafından<br />

ilgiyle takip edilen<br />

ve festivalin başladığını<br />

müjdeleyen geleneksel<br />

kortej, ulusal ve uluslararası<br />

pek çok yıldızla <strong>Antalya</strong>lıları<br />

bir araya getirecek.<br />

15 Ekim Cumartesi<br />

günü gerçekleşecek kortej,<br />

iki yıldır Sosyal Sorumluluk<br />

ve Farkındalık Korteji<br />

olarak adlandırılırken bu<br />

yıl da tüm dünya coğrafyalarının<br />

ortak meselesi<br />

“göçmenler” sorunu ile 15<br />

Temmuz’da yaşadığımız<br />

ve zaferle çıktığımız darbe<br />

girişiminden yola çıkarak<br />

darbe olsaydı neler olurdu<br />

sorusunu cevaplayan filmler<br />

ve yan programlarla<br />

halkı buluşturacak.<br />

-15 Temmuz’un festivale<br />

etkisi nasıl olacak?<br />

O kadar korkunç bir olay<br />

yaşadık ki bunun festivalimize<br />

etkisi olmaması<br />

mümkün değil. Aslında<br />

her yıl tek bir sosyal sorumluluk<br />

projesine odaklanırken,<br />

bu sene göçmen<br />

filmleri programı olan<br />

“Hiçbir Yerin İnsanları”-<br />

nın yanında, bir de “Güneş<br />

Tutulması” adını verdiğimiz<br />

bölümle darbe filmleri<br />

seçkisi ve paneli ile bu konuda<br />

bir farkındalık yaratmak<br />

istedik. Bu bölüm de<br />

yukarıda belirttiğim gibi<br />

bizim sosyal sorumluluk<br />

projemiz… Halk olarak<br />

engellediğimiz darbe girişimi<br />

ülkemizin gerçek bir<br />

demokrasi zaferidir. <strong>Özel</strong>likle<br />

genç kuşaklara korudukları<br />

değerin ne kadar<br />

önemli olduğunu bu olayın<br />

büyüklüğünü anlatmamız<br />

lazım. Bizim yaşımızdakiler<br />

ve büyüklerimiz maalesef<br />

darbelerin karanlık<br />

yüzünü çok iyi biliyorlar.<br />

Hem bilenlere yeniden<br />

anlatmak, unutanlara hatırlatmak,<br />

yeni nesillere de<br />

göstermek için Güneş Tutulması<br />

isimli film seçkisi<br />

hazırladık. Aynı zamanda<br />

da bunun tüm dünya<br />

tarihinde var olduğunu,<br />

ve darbelerin “başarılı”<br />

oldukları ülkeleri aslında<br />

nasıl da yok ettiğini anlatan<br />

dünya filmleri de var.<br />

Yıllardır bu konuyla ilgili o<br />

kadar çok film çekilmiş ki.<br />

Biz bu filmlerle hatırlatma<br />

yapmak istiyoruz.<br />

-Festivale birçok ünlü<br />

sinemacının katıldığını<br />

biliyoruz, bu sene<br />

gelen isimlerden söz<br />

eder misiniz?<br />

İlk isim geçtiğimiz günlerde<br />

duyurduğumuz dünyaca<br />

ünlü aktör Gerard<br />

Deparideu… Sözleşme imzalanma<br />

aşamasında olan<br />

ama henüz son noktayı<br />

koymadığınız için ismini<br />

açıklayamadığımız Avrupa<br />

ve Amerika sinemasından<br />

çok değerli sanatçılar<br />

da bizimle olacak. Bazıları<br />

Geleneksel Kortej’e de<br />

katılacak. Festivale davet<br />

ettiğimiz isimleri sadece<br />

açılış ya da kapanış gecemizde<br />

kırmızı halıda yürüsünler,<br />

kortejde halkı<br />

selamlasınlar düşüncesiyle<br />

davet etmiyoruz; aynı<br />

zamanda binlerce hayranlarıyla<br />

filmleri aracılığıyla<br />

buluşsunlar diye mutlaka<br />

en az bir tane sinema tarihinde<br />

iz bırakmış filmini<br />

gösteriyor, yaptıkları<br />

çalışmalar hakkında bilgi<br />

paylaşsınlar diye soru cevap<br />

bölümüyle sevenleri<br />

ile, sinema tutkunlarıyla<br />

buluşturuyoruz.<br />

44 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

45


Röportaj<br />

-<strong>Antalya</strong>’nın gurur<br />

duyduğu sanatçılardan<br />

Sümer Tilmaç’ın<br />

adı da <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />

<strong>Festivali</strong>’nde yer alıyor.<br />

Nasıl karar verildi<br />

bu değişime?<br />

Bu duyar duymaz çok sevdiğimiz<br />

fikir Menderes<br />

Bey’e ait. Geçen yıl kaybettiğimiz,<br />

sizin de dediğiniz<br />

gibi <strong>Antalya</strong> sevdalısı,<br />

200’ün üzerinde filmde rol<br />

oynayan, unutulmaz karaterlere<br />

imza atan Sümer<br />

Tilmaç’ın adını, festivalimizin<br />

en yeni yarışmalı<br />

bölümü <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> Destek<br />

Fonu’nda yaşatacağız<br />

artık. Böyle Sümer Tilmaç’ın<br />

adı her zaman çok<br />

sevdiği <strong>Antalya</strong> ile bir arada<br />

anılacak. İçinden <strong>Antalya</strong><br />

geçen senaryolar Sümer<br />

Tilmaç <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />

Destek Fonu için yarışacak.<br />

<strong>Antalya</strong> şehrindeki<br />

film üretimini arttırmak,<br />

şehri Türkiye ve dünya<br />

film endüstrisinin önemli<br />

merkezlerinden birine<br />

dönüştürmek amacıyla<br />

düzenlenen ve 100 bin TL<br />

parasal ödülü bulunan Sümer<br />

Tilmaç <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />

Destek Fonu, çok özel bir<br />

misyonu yerine getiriyor.<br />

Geçen yıl başladığımız<br />

100.000 TL parasal ödülü<br />

olan <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> Destek<br />

Fonu bölümümüzün hedefi,<br />

çekimlerinin en az<br />

üçte biri <strong>Antalya</strong> şehrinde<br />

gerçekleştirilecek olan<br />

ulusal uzun metrajlı bir<br />

filme senaryo aşamasında<br />

destek olmak. Türkiye’de<br />

film çekimi için en elverişli<br />

gün ışığı ve doğal platoların<br />

bulunduğu <strong>Antalya</strong><br />

şehrindeki film üretimini<br />

artırmak. <strong>Antalya</strong>’yı, Türkiye<br />

ve dünya film endüstrisinin<br />

önemli lokasyonlarından<br />

birine dönüştürme<br />

misyonu ile hareket eden<br />

başta sayın Menderes Türel<br />

olmak üzere <strong>Antalya</strong>lı’ya<br />

bu misyonda yardımcı<br />

olmak.<br />

-Festivalde Emel <strong>Sayı</strong>n<br />

da ödül alan isimler<br />

arasında…<br />

Emel <strong>Sayı</strong>n, beyazperdenin<br />

en sevilen, en güzel, en<br />

etkileyici yıldızlarından<br />

birisi. Yeşilçam’ın unutulmazları<br />

arasında. Müzik<br />

dünyasındaki başarılarına<br />

sinemada da devam edip;<br />

Hicran, Süreyya, Feride,<br />

Gülizar, Mavi Boncuk<br />

filmleriyle kalplerimizde<br />

oyuncu olarak da ayrı bir<br />

yere sahip. Hem güzelliği<br />

hem oyunculuğu hem de<br />

sesiyle oynadığı filmleri<br />

bir başka boyuta taşıyan<br />

Emel <strong>Sayı</strong>n, onu sevenlerin<br />

gönlüne özlenen bir sinema<br />

oyuncusu olarak da<br />

yerleşti. Emel Hanım, bu<br />

yıl festivalimizin Yaşam<br />

Boyu Başarı Ödülü’nin<br />

sahibi oldu. Çünkü yaptığı<br />

her işi başarıyla yapan ve<br />

yıllardır zirvede olan çok<br />

çok başarılı bir sanatçı.<br />

-Festivalden söz edip<br />

de yarışma filmlerinden<br />

söz etmezsek<br />

olmaz.<br />

<strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />

<strong>Festivali</strong>’nin yarışmalı<br />

bölümlerine bu yıl toplam<br />

353 yapıt başvurdu.<br />

Sonuçlarının her yıl merakla<br />

beklendiği festivalin<br />

geleneksel “Ulusal Uzun<br />

Metrajlı <strong>Film</strong> Yarışması”na<br />

6’sı belgesel olmak<br />

üzere 60 film başvurdu.<br />

Altın Portakal ile birlikte<br />

bu bölümün para ödülü<br />

50’si dağıtım desteği olmak<br />

üzere 100 bin TL.<br />

Türkiye’de ne yazık ki<br />

seyir ilgisinin genellikle<br />

ikinci planda kaldığı<br />

kısa filmler ise geçtiğimiz<br />

yıldan itibaren uluslararası<br />

yarışma filmlerinin<br />

hemen önüne konularak<br />

çok daha geniş bir seyirci<br />

kitlesi ile buluşmuştu.<br />

Çok olumlu tepki alan<br />

bu uygulama ile halk oylamasına<br />

da açılan kısa<br />

metrajlı film seçkisinde<br />

yarışan filmlerden biri İzleyici<br />

ödülü kazandı. Kısa<br />

filmciler bu yıl da festivale<br />

yoğun ilgi gösteriyor. İzleyici<br />

Ödülü için yarışacak<br />

Ulusal Kısa Metrajlı <strong>Film</strong><br />

Seçkisi’ne başvuran film<br />

sayısı 202. Bu yıl çok sıkı<br />

bir rekabet içinde geçecek<br />

festivalimiz. Başarılı bir<br />

seçki yaptığımızı düşünüyoruz.<br />

Sadece biz değil,<br />

filmleri açıkladığımız<br />

günden beri sektörden<br />

de bu yönde tepkiler alıyoruz.<br />

Belgesel filmler de<br />

biliyorsunuz artık daha<br />

geniş bir izleyici kitlesi ile<br />

buluşarak, izleyici ödülüne<br />

aday oluyorlar. Bu yıl<br />

bir de yarışma filmleri<br />

kadar festivalimizde yer<br />

almasını dilediğimiz nitelikte,<br />

sinema keyfi taşıyan<br />

filmlerden oluşan<br />

Rengahenk diye bir bölüm<br />

başlattık. Oradaki 10 film<br />

de izleyici ödülü için yarışacak.<br />

Ben her zaman<br />

bir yapımcı olarak izleyici<br />

ödüllerini çok anlamlı ve<br />

değerli bulurum, beş ayrı<br />

dalda izleyici ödülü verilmesine<br />

aracı olmak çok<br />

heyecan verici.<br />

46 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

47


FESTİVAL<br />

“Sinemanın Işığı <strong>Antalya</strong>’dan Yükselir”<br />

Altın Portakal Dünyası Festival Afişinde<br />

<strong>53.</strong> <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nin merakla beklenen afişini büyük ödül olan<br />

Altın Portakal heykelciği süslüyor. Dünyanın sinema başkenti olmaya aday <strong>Antalya</strong> da,<br />

ışığıyla afişin başrolünde.<br />

Ülkemiz sinema sektörünün gelişiminde<br />

öncü olarak kabul edilen<br />

<strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>,<br />

<strong>53.</strong> yılına özel olarak hazırlanan<br />

afişiyle 16-23 Ekim tarihleri arasında<br />

Türkiye sinemasının da merkezi<br />

haline gelen <strong>Antalya</strong>’nın dünyanın<br />

önemli sinema başkentlerinden biri<br />

olma misyonunu tüm dünyaya yansıtıyor.<br />

Geçtiğimiz yıl Altın Portakal ödülünün<br />

önemine değinmek üzere, ödülü<br />

odağa yerleştiren üç boyutlu festival<br />

afişi çok ses getirmişti. Bu sene<br />

de yine başrolde olan Altın Portakal<br />

Venüs heykeli, bu defa doğduğu<br />

şehri yani <strong>Antalya</strong>’yı da kendisi ile<br />

beraber dünyaya taşıyor. Ancak bu<br />

defa afişte, <strong>Antalya</strong> Kalesi’nden Yivli<br />

Minare’ye, Saat Kulesi’nden <strong>Antalya</strong>’nın<br />

parklarına, Hadrianus Kapısı’ndan<br />

Cam Piramit’e kadar pek çok<br />

48 www.metropoldergileri.com<br />

tarihi ve kültürel simge adeta Altın<br />

Portakal heykelciğinden doğuyor.<br />

YARIŞMA BÖLÜMLERİ<br />

Avrupa ve Asya kıtasının en köklü<br />

film festivallerinden <strong>Uluslararası</strong><br />

<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>, 16-23 Ekim<br />

tarihleri arasında <strong>53.</strong> kez Türkiye ve<br />

dünya sinemasının kalbinin attığı<br />

merkez olacak.<br />

Bu topraklardan beslenen ve sinemaya<br />

dayanan gücüyle, geleceğe<br />

emin adımlarla ilerleyen <strong>Uluslararası</strong><br />

<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nin yarışmalı<br />

bölümlerine bu yıl toplam 353<br />

yapıt başvurdu.<br />

Sinema sektörünün sonuçlarını her<br />

yıl merakla beklediği festivalin geleneksel<br />

“Ulusal Uzun Metrajlı <strong>Film</strong><br />

Yarışması”na 6’sı belgesel olmak<br />

üzere 60 film başvurdu. Altın Portakal<br />

heykelciğiyle birlikte bu bölümün<br />

para ödülü 50’si dağıtım desteği<br />

olmak üzere 100 bin TL.<br />

<strong>Festivali</strong>n adına <strong>Uluslararası</strong> ibaresinin<br />

eklendiği 2005 yılından beri<br />

yabancı filmlerin yarıştığı “<strong>Uluslararası</strong><br />

Uzun Metrajlı <strong>Film</strong> Yarışması”nın<br />

ödülü ise Altın Portakal heykelciği<br />

ile birlikte 50 bin Euro.<br />

Türkiye’de seyir ilgisinin genellikle<br />

ikinci planda kaldığı kısa filmler ise<br />

geçtiğimiz yıldan itibaren başlayarak<br />

uluslararası yarışma filmlerinin hemen<br />

önüne konularak çok daha geniş<br />

bir seyirci kitlesi ile buluşmuştu. Çok<br />

olumlu tepki alan bu uygulama ile<br />

halk oylamasına da açılan kısa metrajlı<br />

film seçkisinde yarışan filmlerden<br />

biri İzleyici ödülü kazandı. Kısa<br />

filmciler bu yıl da festivale yoğun ilgi<br />

gösteriyor. İzleyici Ödülü için yarışacak<br />

“Ulusal Kısa Metrajlı <strong>Film</strong> Seçkisi”ne<br />

başvuran film sayısı 202.


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

ANTALYA FİLM DESTEK<br />

FONU<br />

Geçen yılın diğer bir yeniliği festivalin<br />

yarışmalı bölümleri arasına eklenen<br />

“<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> Destek Fonu”ydu.<br />

Çekimlerinin en az üçte biri <strong>Antalya</strong><br />

şehrinde gerçekleştirilecek olan ulusal<br />

uzun metrajlı bir filme senaryo<br />

aşamasında destek olmak üzere başlatılan<br />

bu bölümün büyük ödülü 100<br />

bin TL. Ülkemizde film çekimi için<br />

en elverişli gün ışığı ve doğal platoların<br />

bulunduğu <strong>Antalya</strong> şehrindeki<br />

film üretimini artırmak, <strong>Antalya</strong>’yı,<br />

Türkiye ve dünya film endüstrisinin<br />

önemli lokasyonlarından birine dönüştürmek<br />

amacıyla başlayan <strong>Antalya</strong><br />

<strong>Film</strong> Destek Fonu, AFDF’ye bu<br />

yıl, içinden <strong>Antalya</strong> geçen 40 senaryo<br />

başvurdu.<br />

SİNEMAMIZI DÜNYAYA<br />

AÇAN PLATFORM:<br />

ANTALYA FİLM FORUM<br />

<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> Forum, festival kapsamında<br />

16-22 Ekim tarihleri arasında<br />

Zeynep Atakan’ın direktörlüğünde<br />

üçüncü kez düzenlenecek. Ortak yapım<br />

ve proje geliştirme marketi <strong>Antalya</strong><br />

<strong>Film</strong> Forum, kurgu aşamasında<br />

bir filmin tamamlanmasına yönelik<br />

Work in Progress bölümünün yanı<br />

sıra, senaryo aşamasındaki projelere<br />

destek verilen Belgesel Pitching ve<br />

Kurmaca Pitching başlıkları altında<br />

gerçekleşiyor. Yurtdışından yapımcıları,<br />

film festivalleri programcılarını,<br />

dünya satış şirketleri temsilcileri ve<br />

dağıtımcılarını <strong>Antalya</strong>’da ülkemiz<br />

sinema sektörüyle buluşturan <strong>Antalya</strong><br />

<strong>Film</strong> Forum, hem ulusal hem de<br />

uluslararası arenada ilgi uyandırmaya<br />

bu yıl da devam ediyor. Work in Progress<br />

ödülü olan 100 bin TL ile Pitching<br />

Ödülleri olan 300 biner TL ise ödülleri<br />

kazanan projelerin yapım şirketlerine<br />

ödül sertifikası ile beraber verilecek.<br />

FESTİVALİN EN YENİSİ:<br />

FILM TMR (<strong>Film</strong> Talent Marketing<br />

Rounds)<br />

Türkiye’de çekilmiş ve gösterime<br />

hazır filmlerin başvurabildiği “İlişki<br />

Geliştirme (Networking)”, “İletişim”<br />

ve “Pazarlama Platformu” olan FILM<br />

TMR kısa ve uzun vadede, Türkiye<br />

sineması adına önemli kazanımlara<br />

imza atma hedefiyle yola çıkıyor.<br />

Türkiye’de üretilmiş uzun metrajlı<br />

kurmaca, canlandırma ve belgesel<br />

filmlerin ulusal ve uluslararası ticari<br />

platformlara açılmasına olanak<br />

sağlamak, filmin ticari pazarlaması<br />

ve iletişimi için gerekli ilişkilerin<br />

kurulduğu, ulusal ve uluslararası<br />

sektör profesyonelleri için birebir<br />

iletişim etkinliklerinin düzenlediği<br />

bir platform olan FILM TMR, <strong>53.</strong><br />

<strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nin<br />

en gözde bölümlerinden birisi<br />

olarak ön plana çıkıyor.<br />

ANTALYA’DA BİR İLK DAHA:<br />

FESTİVAL MERKEZİ VE<br />

FESTİVAL YOLU<br />

<strong>53.</strong> <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>,<br />

8 gün boyunca büyük küçük,<br />

genç yaşlı tüm sinemaseverleri <strong>Antalya</strong>’da<br />

buluşturmaya hazırlanırken,<br />

Cam Piramit’le <strong>Antalya</strong> Kültür<br />

Merkezi arasındaki Kral Yolu’nu Festival<br />

Yolu’na dönüştürüyor. Bu yıldan<br />

itibaren Cam Piramit, her festival<br />

döneminde sektör için devasa bir<br />

festival merkezine dönüştürülecek.<br />

Gündüz 12.00 ile gece 00.00 saatleri<br />

arasında açık olacak Festival Yolu’nda<br />

ise <strong>Antalya</strong>lılar her gün başka<br />

eğlenceli sürprizlerle karşılaşacak.<br />

Söyleşiler, yerli ve yabancı yıldızlarla<br />

imza saatleri, her akşam farklı<br />

bir grubun katılımıyla gerçekleşecek<br />

müzik dinletileri, atölyeler, sergiler,<br />

sosyal sorumluluk standları, lounge’lar,<br />

ürün satış noktalarının da<br />

bulunduğu alan, sinema salonlarıyla<br />

birlikte festivalin en hareketli buluşma<br />

noktalarından birisi olacak.<br />

MÜLTECİ FİLMLER: “HİÇ-<br />

BİR YERİN İNSANLARI”<br />

Türkiye ve dünya sinemasının<br />

önemli isimlerinin katılımıyla gerçekleşen<br />

<strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />

<strong>Festivali</strong>, 8 gün boyunca sinemayla<br />

dolu dolu günler geçirirken sosyal<br />

sorumluluk projeleriyle de herkesin<br />

dikkatini insanlığın ortak sorunları<br />

üzerine çekmeyi ve farkındalık<br />

49


FESTİVAL<br />

yaratmayı hedefliyor. Bu yıl, Türkiye’nin<br />

dünyada en güçlü ve pozitif<br />

duruşu sergilediği alanlardan birisi<br />

olan mülteciler konusunu “Hiçbir<br />

Yerin İnsanları” başlığıyla beyazperdeden<br />

tüm misafirlere, <strong>Antalya</strong><br />

halkına, sinema endüstrisine film<br />

seçkisiyle anlatacak. Korteje katılan<br />

sanatçılar, yerli ve yabancı konuklar,<br />

mülteciler için bir araya gelirken,<br />

festival boyunca; bilinmeze doğru<br />

göç etmek zorunda kalan mülteciler<br />

ve mülteci olma hali workshoplar,<br />

yan etkinliklerle de desteklenerek<br />

bir kez daha gözler önüne serilecek.<br />

Bu bölümde, Danimarka, Avustralya<br />

yapımı filmlerin yanı sıra, İtalya-Fransa,<br />

İngiltere-Türkiye-İsviçre<br />

ortak yapımı 5 film yer alacak.<br />

DARBE FİLMLERİ: “GÜNEŞ<br />

TUTULMASI”<br />

Bu sene yaşadığımız ve tüm dünyada<br />

kazandığı demokrasi zaferi ile yankı<br />

uyandıran darbe girişiminin ardından<br />

programa eklenen “Güneş Tutulması”<br />

bölümü Festival’in en özel<br />

bölümleri arasında yer alıyor. Darbe<br />

filmleriyle, darbeler gerçekleştiğinde<br />

yok olan demokrasi ve insan haklarının<br />

neler yaşatabileceğini anlatan<br />

filmler güçlü bir programla bir araya<br />

getiriliyor. Darbe olduğunda yaşananları<br />

gözler önüne seren; Türkiye,<br />

Şili, Arjantin, Uruguay, Brezilya ve<br />

Yunanistan’da çekilmiş filmler festival<br />

programında yer alıyor.<br />

Dünya ve yurt içinde önemli başarılar<br />

kaydetmiş yapımların öne çıktığı<br />

<strong>53.</strong> Festival seçkisi sinemamızın git<br />

gide gençleşmekte olduğunu gösteriyor.<br />

Yeni Türkiye sinemasının öncü<br />

yönetmenlerinden Yeşim Ustaoğlu’nun<br />

“Tereddüt” (Türkiye prömiyeri),<br />

Derviş Zaim’in ise “Rüya” adlı<br />

yeni başyapıtlarının da yer aldığı<br />

Altın Portakal adaylarından sekizi<br />

yönetmenlerinin ilk uzun metrajlı<br />

filmleri, iki tanesi de ikinci filmleri.<br />

On iki filmin altısının kadın, üçünün<br />

çocuk karakterlere, seçkinin tamamının<br />

aile ilişkilerine odaklanması<br />

ise erkek merkezli sinemamızda tematik<br />

açıdan çeşitliliği sağlıyor.<br />

ALBÜM:<br />

Dünya prömiyerini yaptığı Cannes<br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> Eleştirmenler Haftası<br />

Bölümü’nden France 4 Visionary<br />

Award, Kudüs <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nden<br />

FIPRESCI Ödülü’yle dönen Mehmet<br />

Can Mertoğlu imzalı “Albüm”,<br />

ırkçılık üzerine bir etüd ve burjuva<br />

ahlakının riyakarlığını hedef alan<br />

bir kara komedi. Evlat edindikleri<br />

bebeğin kendilerinin olduğunun sanılması<br />

için düzmece hamilelik ve<br />

İşte Ulusal Yarışma filmleri;<br />

lu, Murak Kılıç,<br />

Zuhal Gencer<br />

Erkaya, Muttalip<br />

Müjdeci, Müfit<br />

Kayacan ve Rıza<br />

Akın canlandırıyor.<br />

BABAMIN<br />

KANATLARI:<br />

51. Karlovy Vary<br />

doğum fotoğrafları<br />

çektirerek<br />

bir albüm<br />

hazırlayan, ardından<br />

da başka<br />

bir kente yerleşen<br />

genç çiftin<br />

öyküsünü anlatıyor.<br />

“Albüm”-<br />

de bu genç çifti<br />

Şebnem Bozok-<br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde<br />

yarışan<br />

Kıvanç Sezer<br />

imzalı “Babamın<br />

Kanatları”,<br />

inşaat işçilerinin<br />

zorlu çalışma<br />

koşulları<br />

ve haklarının<br />

taşeronlar tarafından<br />

gasp<br />

edilmesi fonunda bir aile trajedisini<br />

anlatıyor. Ölümcül bir hastalığa<br />

yakalandığını öğrenen depremzede<br />

İbrahim, Van’daki ailesinin yeni<br />

konutlara taşınabilmesi için tedavi<br />

olmamayı göze alır… Aynı inşaatta<br />

çalışan yeğeni Yusuf ise yükselme<br />

hırsıyla dolu bir gençtir ve fırsatları<br />

değerlendirirken ahlaki normları<br />

ihmal eder. Yükselmeyi ve düşüşü,<br />

yozlaşmayı ve zenginleşmeyi temsil<br />

eden bir sektörü ve bir dönemi bir<br />

babanın çaresizliği üzerinden anlatan<br />

bu filmde usta oyuncu Menderes<br />

Samancılar’a, genç ve dinamik<br />

oyuncular Musab Ekici, Kübra Kip<br />

ve Tansel Öngel eşlik ediyor.<br />

EŞİK:<br />

Ülkenin eşiğinde bir şehir… Şehrin<br />

eşiğinde bir yol… Yolun eşiğinde altlı<br />

üstlü yaşanan iki katlı bir ev… Bu<br />

50 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

51


FESTİVAL<br />

evde yaşayan, kimi zaman deliliğin<br />

eşiğinde kimi zaman bu eşiği geçmiş<br />

iki ayrı kuşakla karşı karşıyayız. Bu<br />

iki ayrı kuşağa ait, birbirinin aynası<br />

olan iki kadın ve bu iki kadının, birbirinin<br />

aynası olan hikayeleri… Yolları<br />

Almanya’da kesişen Ayhan Salar<br />

ve Erkan Tahhuşoğlu’nun birlikte<br />

yönetmen koltuğuna oturdukları,<br />

Türkiye’deki ilk gösterimini <strong>Antalya</strong><br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde yapacak olan<br />

“Eşik”, Karlovy Vary <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong><br />

Batı’nın Doğusu bölümünde yarıştı.<br />

<strong>Film</strong>de Senem Çelikkol, Bedia Yaman,<br />

Mine Özen ve Raci Küçük başlıca<br />

rolleri paylaşıyor.<br />

GENÇ PEHLİVANLAR:<br />

Tutkuları uğruna yaşıyor, öğreniyor,<br />

acı çekiyorlar: Amasya Güreş<br />

Merkezi Yatılı Okulu’ndaki 26 çocuk,<br />

geleceğin güreş şampiyonları<br />

olabilmek için birçok zorluğa göğüs<br />

geriyor. Dünya prömiyerini Berlinale<br />

Generation’da yapan Mete Gümürhan<br />

imzalı Genç Pehlivanlar’ın<br />

kahramanı olan bu çocuklar, bir<br />

yandan da erkek egemen bir ortamda<br />

ergenliğin bildik sıkıntılarını yaşıyor.<br />

Yönetmenin, müdahale etmeden<br />

yakından gözlemiyle çocukların,<br />

arkadaşlıkla rekabet arasında geçen<br />

gündelik hayatlarına tanık oluyoruz.<br />

Ulusal yarışmadaki iki belgeselden<br />

biri olan filmin genç pehlivanları<br />

Muhammed Ceylan, Baran Kendirlioğlu,<br />

Beytullah Onur, Harun Kılıç<br />

ve Ahmet Yücel.<br />

MAVİ<br />

BİSİKLET:<br />

Geçim derdi, demokrasi ve seçim<br />

kampanyaları ile çok erken yaşta<br />

tanışan bir çocuğun, hüzünlü öyküsünü<br />

anlatıyor,<br />

“Mavi Bisiklet”.<br />

Babasının şüpheli<br />

ölümünden<br />

sonra annesi ve<br />

kız kardeşi ile<br />

yaşayan 13 yaşındaki<br />

Ali, boş<br />

zamanlarında<br />

lastikçide çalışır.<br />

Kazandığı parayı annesine<br />

verip içinden bir<br />

miktar harçlık alır. Onu<br />

da hayalini kurduğu mavi<br />

bisikleti satın almak için<br />

biriktirir. Ancak şimdi<br />

o parayı ‘seçim kampanyası’<br />

için kullanması gerekmektedir!<br />

Kendisi için<br />

değil; oylama sonucu sınıf<br />

başkanı seçildiği halde<br />

müdür tarafından yerine başka bir<br />

çocuğun atandığı Elif’i yeniden başkan<br />

seçtirmek için. Yazar kimliğiyle<br />

tanınan Ümit Köreken’in; 66. Berlin<br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> Generation Kplus Ana<br />

Yarışması başta olmak üzere dünya<br />

festivallerinde gösterilen ilk uzun<br />

metrajlı filmi “Mavi Bisiklet”te Selim<br />

Kaya, Eray Kılınçarslan, Katya Shenkova<br />

ve Fatih Koca rol alıyor.<br />

ORHAN PAMUK’A SÖYLE-<br />

MEYİN KARS’TA ÇEKTİ-<br />

ĞİM FİLMDE KAR ROMANI<br />

DA VAR<br />

Sinemamızın sevilen aktörlerinden<br />

Rıza Sönmez de kamera arkasına<br />

geçti. Uğur Yücel’in “Soğuk” filminin<br />

çekimleri sırasında Kars’ta tanıştığı<br />

görme engelli müzisyenden<br />

ilham, Orhan Pamuk’un “Kar” romanının,<br />

kendi gerçeklerini yansıtmadığını<br />

düşünen Kars sakinlerinden<br />

de fikir alan Sönmez, kamerasını<br />

bu kente kurdu. Hatırlı misafirlerini<br />

karşılamak için acilen müzisyen<br />

bulması gereken Yüksel ve “Kar”<br />

romanındakine benzeyen insan, sokak,<br />

obje fotoğrafları çeken, Orhan<br />

Pamuk hayranı berber Kazım’ın hikayesini<br />

doğaçlama çekti. Ortaya çıkan<br />

mizah dolu<br />

doküdrama,<br />

ilk gösterimini<br />

<strong>Uluslararası</strong><br />

<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />

Fe s t i v a l i ’n d e<br />

yapıyor. Orhan<br />

Pamuk’a Söylemeyin,<br />

Kars’ta<br />

Çektiğim Fimde<br />

Kar Romanı<br />

da Var”da, Yüksel Ermutlu, İsrafil<br />

Parlak, Vildan Atasever ve Haydar<br />

Koçolu rol alıyor.<br />

RAUF:<br />

Zorlu tabiat şartları ve süregiden<br />

bir savaşın gölgesinde küçük bir çocuğun,<br />

aşık olduğu kızı mutlu etme<br />

çabasını konu alan masalsı bir film…<br />

Reklam ve sinema sektöründeki deneyimlerini<br />

kamera arkasında değerlendiren<br />

Barış Kaya ile Soner Caner’in<br />

yönetmenliğini paylaştıkları<br />

52 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

“Rauf”, Anadolu’da destan ve masallardan<br />

beslenmiş bir hayat tasavvuru<br />

içinde biraz Mecnun biraz Ferhat<br />

olan bir çocuğun romantik hayallerine<br />

ortak ediyor seyirciyi. Fonda ise<br />

geleneksel taşra yaşamı, halen toplumsal<br />

bir dinamik olan usta çırak<br />

ilişkisi ve çarpıcı doğa manzaraları<br />

var. <strong>Film</strong>in başrollerini Alen Gürsoy,<br />

Yavuz Gürbüz ve Şeyda Sözüer<br />

üstleniyor. <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> Destek Forym’da<br />

aldığı destekten sonra dünya<br />

festivallerine de davet edilmeye başlanan<br />

Rauf, Avrupa <strong>Film</strong> Akademisi<br />

(EFA) tarafından da bu yılın en iyi 50<br />

filminden biri olarak seçildi.<br />

RÜYA:<br />

İlk filmi “Tabutta Rövaşata”dan<br />

(1996) itibaren Türkiye sinemasının<br />

önde gelen temsilcilerinden biri olan<br />

Derviş Zaim, yeni filmi “Rüya” ile <strong>53.</strong><br />

<strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde.<br />

Zaim’in geleneksel sanatlardan<br />

esinlenerek yarattığı biçemle,<br />

esnek bir zaman ve mekan kullanımıyla<br />

insanlığın kadim meselelerini<br />

felsefeyle yoğurarak anlatma çabasının<br />

yeni halkası, “Rüya”. Yönetmen<br />

bu kez mimariye çeviriyor objektifini.<br />

Gelenekten ve tarihten devraldığı<br />

mirası taşımaya çalışan, bir yandan<br />

da süreklilik içinde değişerek hayata<br />

devam etmenin peşinde olan mimarın<br />

günümüz İstanbulunun gerçekleriyle<br />

yüz yüze gelmesini sıradışı bir<br />

kurguyla anlatıyor. “Rüya”da başrolleri<br />

Gizem Erdem, Ebru Helvacıoğlu,<br />

Dilşat Bozyiğit, Gizem Akman ve<br />

Mehmet Ali Nuroğlu paylaşıyor.<br />

RÜZGARDA SALINAN<br />

NİLÜFER:<br />

İlk filmi “Çoğunluk”la 67. Venedik<br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde Geleceğin Aslanı<br />

ödülü ve 47. <strong>Antalya</strong> Altın Portakal<br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde En İyi <strong>Film</strong>, En İyi<br />

Yönetmen ve En İyi Erkek Oyuncu<br />

ödülleri kazanan Seren Yüce “Rüzgarda<br />

Salınan Nilüfer” ile yeniden<br />

<strong>Antalya</strong>’da. Montreal Dünya <strong>Film</strong>leri<br />

<strong>Festivali</strong>’nden En İyi Senaryo Ödülü<br />

ile dönen filmde Yüce “Çoğunluk”ta<br />

başladığı toplumsal eleştiriye<br />

kaldığı yerden devam ediyor. Orta<br />

sınıfın farklı kültürel kesimlerinden<br />

gelen iki ailenin ‘ahbaplığının’ ardındaki<br />

sosyo-ekonomik çekişmeleri,<br />

resmi sabırla kazıyıp altından çıkan<br />

pentimentoyu sergiler gibi anlatıyor.<br />

<strong>Film</strong>de Songül Öden, Tülay Günal,<br />

Tolga Tekin ve Eraslan Sağlam başlıca<br />

rolleri paylaşıyor.<br />

SİYAH KARGA:<br />

Oyuncu olma hayalinin peşinden<br />

21 yaşındayken doğup büyüdüğü<br />

İran’dan ayrılan Sara, 9 yıldır Fransa’da<br />

yaşamaktadır. Ailesi onu dışlamış,<br />

İran devleti ise hakkında tutuklama<br />

kararı çıkarmıştır. Ama şimdi<br />

ölmek üzere olan babasını son kez<br />

görebilmek için kaçak yollarla Türkiye<br />

üzerinden İran’a gitmek zorundadır.<br />

“İz” (Reç – 2011) filmiyle tanıdığımız<br />

M. Tayfur Aydın, lirik bir<br />

yol filmi olan “Siyah Karga” için “Nerede<br />

ve hangi durumda olursa olsun<br />

vatanından uzak yaşayan insanların,<br />

vatansızlıktan dolayı çektikleri acıyı<br />

anlamak, anlatmak istedim” diyor.<br />

<strong>Film</strong>in başrollerinde ile Şebnem<br />

Hassanisoughi ile “Annemin Şarkısı”<br />

ile En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu<br />

Altın Portakal’ının sahibi Aziz Çapkurt<br />

var.<br />

TEREDDÜT:<br />

Sinemamızın hem ele aldığı temalar<br />

hem yarattığı estetikle öncü<br />

yönetmenlerinden biri olan Yeşim<br />

Ustaoğlu’nun, dünya prömiyerini<br />

Toronto <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde yapan, ilk<br />

gösterimini ise <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong><br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde yapacak olan yeni<br />

filmi “Tereddüt”, yönetmenin alamet-i<br />

farikası olan titizliğinin yeni<br />

ürünü. Tematik açıdan da kadınların<br />

hangi sınıftan olurlarsa olsunlar ataerkil<br />

düzende yaşadıkları sorunlara<br />

odaklanma eğiliminin yeni şahikası.<br />

Bir sahil kasabasında mecburi hiz-<br />

53


FESTİVAL<br />

metini yapan psikiyatr Şehnaz ile<br />

çocuk yaşta evlendirilen Elmas’ı<br />

gizemli bir cinayet sonrası buluşturuyor.<br />

Geçirdiği travmanın boyutlarını<br />

gösterirken de Şehnaz’ın ‘kusursuz<br />

koca, kusursuz evlilik’ yalanı<br />

içine hapsolmuşluğunun altını çizerek<br />

farklı kesimlerden kadınların<br />

sorunlarını dile getiriyor. İki kadının<br />

yollarının kesişmesi ikisinin de<br />

hayatlarında yeni bir kapı aralama<br />

fırsatı doğuruyor…<br />

Yönetmenin<br />

dünyanın<br />

en prestijli festivallerinden<br />

kazanılmış<br />

büyük<br />

ödüllerle dolu<br />

filmografisinin<br />

bu yeni yapıtında<br />

başrolleri<br />

Funda Eryiğit,<br />

Ecem Uzun,<br />

Mehmet Kurtuluş ve Serkan Keskin<br />

paylaşıyor.<br />

TOZ:<br />

Gözde Kural, ilk uzun metrajlı filmi<br />

“Toz”u Afganistan’da gerçekleştirmeye<br />

cesaret etti. Montreal Dünya<br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde dünya prömiyerini<br />

yapan, <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nin<br />

bir diğer ilk gösterimi olan<br />

“Toz”da Kural, Afgan asıllı üç kardeşin<br />

hikayesi için düştü yollara. Azra,<br />

Emir ve Ahmet, İstanbul’da doğup<br />

büyümüştür. Azra, annelerinin vasiyeti<br />

üzerine Afganistan’a gider…<br />

Ailesinin geçmişiyle yüzleşirken kurduğu<br />

her bağlantı, onu, içinden çıkılamaz<br />

yeni hikayelere atar. Savaşın,<br />

insanların kaderi üzerindeki etkisini<br />

kendi aile sırları üzerinden görmeye<br />

başlarken izleyici de günümüz Afganistanının<br />

bir profilini içeriden bir<br />

bakışla keşfeder. <strong>Film</strong>in başrollerini<br />

Öykü Karayel, Beran Soysal ve Muhammed<br />

Cangören paylaşıyor.<br />

<strong>Antalya</strong> Büyükşehir Belediyesi tarafından<br />

düzenlenen <strong>53.</strong> <strong>Uluslararası</strong><br />

<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> için geri sayım<br />

sürerken, 16-23 Ekim tarihlerinde<br />

Türkiye ve dünyanın gözü <strong>Antalya</strong>’da<br />

olacak<br />

Dünyanın dört bir yanından günümüze ve insanlığa dair farklı konuları ele alan filmler, Altın Portakal için<br />

yarışacak. En İyi <strong>Film</strong>, En İyi Yönetmen, En İyi Senaryo, En İyi Müzik, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Erkek<br />

Oyuncu ve Jüri özel ödüllerinin sahibi, bu yıl İngiliz yönetmen Hugh Hudson başkanlığındaki <strong>Uluslararası</strong><br />

Uzun Metraj Jürisi tarafından yapılacak değerlendirme sonucu belirlenecek. En İyi <strong>Film</strong>’e ise Altın Portakal<br />

heykelciğiyle birlikte 50 bin Euro’luk para ödülü de verilecek.<br />

‘48 KAVŞAĞI / JUNCTION 48:<br />

(Yönetmen: Udi Aloni – İsrail, Almanya,<br />

ABD)<br />

Kerim, karmaşık LOD şehrinin Arap<br />

gettolarındaki kriminal tiplerden<br />

oluşan arkadaşlarıyla takılmak ve<br />

tuhaf işler arasında geçen amaçsız<br />

bir hayat sürmektedir. Bir aile trajedisi<br />

onu, şarkıcı kız arkadaşı Manar’la<br />

daha da yaklaştırır ve hayatını<br />

rayına oturtma yolunda motivasyon<br />

sağlar. Kerim ve grubu sonunda, Tel<br />

Aviv’deki bir kulüpte ‘ilk Arap rap’çi’<br />

olarak fark edilmelerini sağlayacak<br />

İşte <strong>Uluslararası</strong> Yarışma <strong>Film</strong>leri;<br />

bir performans gerçekleştirme şansı<br />

yakalamıştır. Ama başarıya giden<br />

yol hiçbir zaman kolay değildir.<br />

Kerim ve grubu; milliyetçi Yahudi<br />

rapçilerin şiddetiyle, hükümetin engelleriyle<br />

ve bağımlı arkadaşlarının<br />

başlarına açtığı belalarla yüzleşmelidir<br />

önce. Kerim için ayrıca bir tehdit<br />

daha vardır; Manar’ın ailesi, kızlarının<br />

onunla sahneye çıkmasına karşıdır.<br />

Kerim aşkı için mi yoksa sanatı<br />

için mi mücadele edecek; arada kalır.<br />

Berlin <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> Panorama bölümünde<br />

Seyirci Ödülü ve Tribeca<br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde Jüri Ödülü alan<br />

“Junction 48”in yönetmeni, Udi Aloni.<br />

<strong>Film</strong>in başrolünde ise senaryoya<br />

da katkısı olan, Annemarie Jacir’in<br />

“Bu Denizin Tuzu”nda da (Milh Hadha<br />

al-Bahr- 2008) izlediğimiz Tamer<br />

Nafer var.<br />

AÇIK KAPI / LA PUERTA<br />

ABIERTA:<br />

(Yönetmen: Marina Seresesky - İspanya)<br />

“Açık Kapı”, yönetmeni Marina Seresesky’ye<br />

göre ‘ikinci bir şansı hak<br />

54 www.metropoldergileri.com


55


FESTİVAL<br />

edenlerin hikayesi’. Rosa, annesinden<br />

miras aldığı işi yapmaktadır; fahişeliği.<br />

Annesi, ona cehennemi yaşatıp<br />

dururken nasıl mutlu olunacağı<br />

konusunda hiçbir fikri olmamıştır.<br />

Bunu hak ettiğini de düşünmez zaten.<br />

Fakat bu renksiz ve duygusuz<br />

hayata bir gün 10 yaşlarındaki Lyuba<br />

dahil olduğunda Rosa için de ‘ikinci<br />

bir şans’ doğar. <strong>Film</strong>, Transilvanya<br />

<strong>Uluslararası</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde seyircilerin<br />

oylarıyla En İyi <strong>Film</strong> seçildi.<br />

BABA VE OĞUL / OSTATNIA<br />

RODZINA:<br />

(Yönetmen: Jan P. Matuszynski –<br />

Polonya)<br />

‘Babalar ve oğulları’ meselesini düşünün;<br />

şimdi ona biraz da ‘sanatçının,<br />

aile babası olarak portresi’<br />

başlığını ekleyin. İşte hayatından<br />

bir kesite şahit olacağınız, Polonyalı<br />

ressam Zdislav Beksinski’nin hikayesi<br />

tam da böyle bir şey! Bir yandan<br />

kendi ikili hayatında zorlanıyor;<br />

naif , örümcek korkusu olan, sevgili<br />

bir aile babası ile şiddet yüklü<br />

cinsel fantezilere sahip ve rahatsız<br />

edici, distopik tablolara meyyal bir<br />

adam. Öte yandan baş belası oğulları<br />

Tomasz intiharlara kalkışmakta.<br />

Nihayet bir kız arkadaş bulup<br />

radyoda program da yapmaya başlayınca<br />

Zdislav ve Zofia Beksinki çifti<br />

çok sevinir. Gerçi Zdislav Beksinki<br />

bu durumun böyle süreceğine pek<br />

inanmaz ama elinde kamerasıyla<br />

her şeyi kaydetmekten de geri durmaz.<br />

Ödüllü belgesel “Deep Love”ın<br />

yönetmeni Jan P. Matusznski’nin<br />

ilk uzun metrajı “Baba<br />

ve Oğul”, dünya prömiyerini<br />

Locarno <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde<br />

yaptı ve son Gdynia Polonya<br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>nde 4 ödül kazandı.<br />

BAŞKASININ EVİ / HOUSE<br />

OF OTHERS:<br />

(Yönetmen: Russudan Glurjidze<br />

- Gürcistan, Rusya, İspanya, Hırvatistan)<br />

Dağların arasında, sessiz sakin bir<br />

köy içinde koca bir ev. Bir ailenin<br />

mutluluğu için yeter bir manzara gibi<br />

görünüyor ama gerçek hiç de öyle değil.<br />

Çünkü burası, düne kadar komşu<br />

olan Gürcü ve Abhazaların birbirleriyle<br />

kanlı bir savaşa tutuştukları yer.<br />

Buraya taşınan genç aile de savaştan<br />

fiziksel olarak kurtulsa da işte bu<br />

kabustan bir türlü uyanıp da ruhen<br />

iyileşemiyor. Bitmeyen bir savaşı gün<br />

be gün yaşıyor. San Sebastian <strong>Film</strong><br />

<strong>Festivali</strong>’nde gösterilen ve Karlovy<br />

Vary <strong>Uluslararası</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde<br />

Batının Doğusu Ödülü’ne layık görülen,<br />

Russudan Glurjidze’nin yazıp<br />

yönettiği filmde Salome Demuria, Ia<br />

Sukhitashvili ve Olga Dihovichnaya<br />

başlıca rolleri paylaşıyor.<br />

KOL SAATİ / GLORY /SLAVA:<br />

(Yönetmen: Kristina Grozeva, Petar<br />

Valchanov – Bulgaristan, Yunanistan)<br />

Demiryolu işçisi Tsanko Petrov, raylarda<br />

milyonlarca Leva bulur. Parayı<br />

olduğu gibi polise götürmeye<br />

karar verir. Böylece devlet ona ödül<br />

olarak bir kol saati verecek ve o da<br />

artık çalışmak zorunda kalmayacaktır.<br />

Bu arada Ulaştırma Bakanlığı<br />

PR departmanı müdürü Julia Staikova,<br />

Petrov’un eski, aile yadigarı<br />

saatini kaybeder.<br />

Böylece Petrov’un<br />

umutsuz mücadelesi<br />

başlar; hem<br />

eski saatini hem<br />

de eski itibarını<br />

kazanmak için.<br />

Locarno <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde<br />

Altın<br />

Leopar için yarışan<br />

filmin yönetmenliğini, bol ödüllü<br />

‘’Ders ‘’ filminin yönetmenleri<br />

Kristina Grozeva ve Petar Valchanov<br />

üstleniyor.<br />

İTİRAFLAR / LE CONFES-<br />

SIONI:<br />

(Yönetmen: Roberto Ando – İtalya,<br />

Fransa)<br />

Karlovy Vary <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nden<br />

Ekümenik Jüri ödülüyle dönen, Roberto<br />

Ando imzalı film bir yandan<br />

olabildiğinde gerçekçi bir yandan da<br />

sürreel bir çizgide ilerliyor. Manzara<br />

şu: Dünyanın önde gelen ekonomistleri<br />

ve en güçlü isimleri G-8 zirvesi<br />

için Almanya’da bir arada. Fakat<br />

tuhaf bir tip de konuklar arasında;<br />

IMF Başkanı Daniel Roche tarafından<br />

davet edilen bir İtalyan keşiş.<br />

Keşişe, gece gizlice günah çıkartmak<br />

isteyen Roche, ertesi sabah ölü bulunur.<br />

Gece Roche’un odasına girdiği<br />

görülen keşiş, şimdi baş şüphelidir!<br />

Fakat soruşturmada Roche’un itirafını<br />

ifşa etmeyi reddeder. Ekonomi<br />

patronları, Roche’un, yakında gerçekleştirmeyi<br />

amaçladıkları ve pek<br />

çok ülkeyi darboğaza sokacak ekonomik<br />

planlarını keşişe sızdırdığından<br />

endişelenir. Bu endişe keşişin,<br />

Roche’un ölümünde parmağı olup<br />

olmamasından daha önemlidir şimdi!<br />

Ve keşiş ısrarla Roche’un itirafını<br />

açıklamayı reddeder. ‘Gizemli keşiş’<br />

rolünde bol ödüllü, başarılı oyuncu<br />

Toni Servillo’yu izleyeceğiz.<br />

56 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

KAYIP<br />

KRAL /<br />

KING OF<br />

THE BEL-<br />

GIANS:<br />

( Yönet men:<br />

Peter Brosens<br />

& Jessica<br />

Woodworth –<br />

Belçika, Hollanda,<br />

Bulgaristan)<br />

Venedik <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> Ufuklar<br />

Ödülü’ne aday gösterilen film, Balkanlar’da<br />

kaybolup gerçek dünyaya<br />

uyanan bir kral eskisinin başrolde<br />

olduğu yol hikayesi. III. King Nicolas,<br />

yanlış bir hayat yaşadığına<br />

kesinkes inanan yalnız bir ruhtur.<br />

İngiliz sinemacı Duncan Lloyd’la<br />

İstanbul’a bir yolculuğa çıkmaya<br />

kalkışır. Lloyd, Saray tarafından monarkın<br />

budala imajına bir çekidüzen<br />

vermek için görevlendirilmiştir. Bu<br />

yolculuk, ikisi için de hiç kolay olmayacaktır.<br />

Bu orijinal komedinin kralı<br />

ise Peter Van den Begin.<br />

TAKIM RUHU /<br />

L’OUTSIDER:<br />

(Yönetmen: Christophe Barratier -<br />

Fransa)<br />

Yıl, 2008. Genç bir adam, dünya çapında<br />

finansal pazarları sallayacak<br />

bir seri skandalın baş aktörü olarak<br />

şüphe altında: Jerome Kerviel. Dünyanın<br />

en büyük bankasında basit bir<br />

memur olarak çalışan bu adamın bu<br />

kadar ileri gidebileceğini, 8 yıl önce<br />

kimse tahmin edemezdi. Sessiz, kendi<br />

halindeki Jerome, Société Générale’in<br />

yatırım bankacılığı bölümünde,<br />

vadeli işlemler piyasasında yaptığı<br />

hayali işlemlerle bankasını 4,9 milyar<br />

Euro zarara uğratmıştı. Gerçek<br />

bir olaydan beyazperdeye uyarlanan<br />

filmin yönetmeni; iki dalda Oscar’a<br />

aday gösterilen “Koro” (Les Choristes-<br />

2004) filmine de imza atan, Christophe<br />

Barratier. Bankasını iflasın<br />

eşiğine getiren Jerome Kerviel’i ise<br />

genç oyuncu Arthur Dupont canlandırıyor.<br />

TEREDDÜT /<br />

CLAIR OBSCUR:<br />

(Yönetmen: Yeşim Ustaoğlu- Türkiye,<br />

Polonya, Fransa)<br />

Yeşim Ustaoğlu’nun, dünya prömiyerini<br />

Toronto <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde<br />

yapan, Türkiye’de ilk gösterimini<br />

ise <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde<br />

yapacak olan yeni filmi “Tereddüt”,<br />

aile sorunlarıyla bunalmış<br />

iki kadın üzerine. 30’larının başındaki<br />

Şehnaz, bir sahil kasabasında<br />

mecburi hizmetini yapan bir psikiyatrdır.<br />

Hafta sonlarında gittiği İstanbul’da<br />

kocası Cem’le sürdürdüğü<br />

kusursuz bir evlilikle hayatında her<br />

şey yolunda görüntüsü vermektedir.<br />

Ancak arka planda kocasının isteklerine<br />

takılmış bir benlik yatmaktadır.<br />

Aynı kasabaya iki yıl önce, 16<br />

yaşındayken zorla evlendirilerek gelmiş<br />

Elmas’ın hayatındaki eksikler de<br />

Şehnaz’ınkilerden çok farklı değildir<br />

aslında. Bir vesileyle tanıştıklarında<br />

hayatlarında yeni bir kapı aralama<br />

fırsatı doğacaktır. <strong>Film</strong>in başrollerini;<br />

Funda Eryiğit, Ecem Uzun,<br />

Mehmet Kurtuluş ve Serkan Keskin<br />

paylaşıyor.<br />

İlk uzun metrajı “İz” (1994) ile dünya<br />

festivallerine katılan ve İstanbul<br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde En İyi <strong>Film</strong> ödülü<br />

alan Ustaoğlu’nun ikinci filmi “Güneşe<br />

Yolculuk” (1999) ise Berlin’de<br />

En İyi Avrupa <strong>Film</strong>i ve Barış ödüllerini<br />

kazandı. Berlin <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong><br />

Panorama bölümünde prömiyerini<br />

yapan “Bulutları Beklerken” (2004)<br />

Sundance/NHK <strong>Uluslararası</strong> <strong>Film</strong><br />

Yapımcıları Ödülü’nün sahibi olurken<br />

“Pandora’nın Kutusu” (2008) da<br />

San Sebastian <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> Altın<br />

İstiridye ödülü başta olmak üzere<br />

pek çok festivalden ödülle döndü.<br />

Venedik’te prömiyerini yapan “Araf”<br />

da (2012) yönetmen ve oyuncusuna<br />

festivallerde ödül kazandırdı.<br />

TOZ / DUST:<br />

(Yönetmen: Gözde Kural – Türkiye,<br />

Afganistan)<br />

<strong>53.</strong> <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nin<br />

bir diğer ilk gösterimi olan<br />

“Toz”, ilk uzun metrajında kamera<br />

arkasına geçen Gözde Kural’ın, Afganistan’da<br />

çektiği bir film. Kural,<br />

Afgan asıllı üç kardeşin hikayesi için<br />

düşmüş yollara. Azra, Emir ve Ahmet,<br />

İstanbul’da doğup büyüyen, Afgan<br />

asıllı üç kardeştir. Annelerinin<br />

ölümünden sonra, Emir’in bütün<br />

itirazlarına rağmen Azra, Afganistan’a<br />

doğru tehlikeli bir yolculuğa çıkar.<br />

Ailesinin geçmişiyle yüzleşirken<br />

kurduğu her bağlantı, onu, içinden<br />

çıkılamaz yeni hikayelere atar. Savaşın,<br />

insanların kaderi üzerindeki etkisini<br />

kendi aile<br />

sırları üzerinden<br />

görmeye başlar.<br />

<strong>Film</strong>in başrollerini<br />

Öykü Karayel,<br />

Beran Soysal<br />

ve Muhammed<br />

Cangören paylaşıyor.<br />

57


PORTRE<br />

Gerard Depardıeu<br />

Tüm zamanların, tüm yönetmenlerin, tüm türlerin oyuncusu<br />

GERARD DEPARDIEU <strong>53.</strong> <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde<br />

Beyazperdenin en sevdiği<br />

aktörlerden GerardDepardieu,<br />

<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’ne<br />

konuk oluyor. <strong>Antalya</strong><br />

Büyükşehir Belediyesi tarafından<br />

16-23 Ekim tarihleri<br />

arasında gerçekleştirilecek<br />

olan <strong>53.</strong> <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong><br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nin konuğu<br />

olan Depardieu, bu yıl Cannes<br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde övgü<br />

toplayan yeni filmi “Tour de<br />

France”I takdim edecek ve<br />

festival izleyicilerinin sorularını<br />

yanıtlayacak.<br />

Depardieu; Kücük bir gezici tiyatroyla başladığı<br />

oyunculuk kariyerinde Bertrand Blier’nin“Les<br />

Valseuses” (1971) filmiyle başrole yerleşti. Bundan<br />

sonra ise dramadan maceraya, komediden<br />

tarihî filmlere tüm türlerde performansını sergiledi.<br />

Yalnız Fransız sinemasında değil, İtalyan,<br />

Rus, Alman ve Orta Asya sinemalarında da boy<br />

gösterdi. Sanat filmlerinde yer aldığı kadar gişe<br />

filmlerinin sevilen karakterlerini de canlandırdı.<br />

Kariyeri boyunca tam bir ‘yönetmen avcısı’<br />

olan Depardieu, sinema tarihine adını yazdırmış<br />

ustalarla çalıştı.<br />

Oyunculuğun yanısıra kamera arkasına da geçen Depardieu, Moliere’in Tartüf’ünü sinemaya aktardı ve ortak<br />

yönetmenliğini üstlendiği iki film çekti. Usta oyuncuyu yakın bir gelecekte Johann Sebastian Bach ve Joseph Stalin<br />

gibi yine tarihe mal olmuş kişilikleri canlandırırken izleyeceğiz.<br />

Tüm zamanların, tüm yönetmenlerin, tüm türlerin oyuncusu Gerard Depardieu, 16-23 Ekim tarihleri arasında<br />

<strong>53.</strong><strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde <strong>Antalya</strong> halkı ve sinemaseverlerle buluşacak.<br />

58 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

59


ONUR ÖDÜLLERİ<br />

ALTIN PORTAKAL ONUR ÖDÜLLERİ:<br />

FEYZİ TUNA<br />

<strong>53.</strong> <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong><br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nin Altın Portakal<br />

Onur Ödülleri, sinemamıza<br />

yıllarca emek vermiş,<br />

çok değerli filmlere imza<br />

atmış birbirinden değerli iki<br />

isme takdim ediliyor.<br />

Yeşilçam’ın en önemli isimlerinden<br />

Yönetmen Feyzi Tuna, ilk filmi Aşka<br />

Susayanlar ’ı 1964 yılında yönettiğinde<br />

yirmili yaşlarının başındaydı.<br />

Sinemaya adanan bir hayat yaşayan<br />

Tuna; Fatma Girik, Ekrem Bora,<br />

Türkan Şoray, Kadir İnanır gibi sinemamızın<br />

efsane oyuncuları ile birbirinden<br />

değerli filmleri yönetti. Ezo<br />

Gelin’de (1973) Fatma Girik’le Kadir<br />

İnanır’ı yan yana getirirken, Seni<br />

Kalbime Gömdüm (1982) filminde<br />

Türkan Şoray, Cihan Ünal, Müşfik<br />

Kenter, Ahmet Mekin, Çolpan İlhan,<br />

Neriman Köksal gibi güçlü oyuncularla<br />

çalıştı. Televizyon dizilerinde<br />

de sinemanın<br />

büyüsünü yaşatan<br />

Feyzi Tuna,<br />

her çalışmasıyla<br />

izleyicinin<br />

kalbini bir kez<br />

daha kazanmayı<br />

bildi. Tuna,<br />

s1958 yılında,<br />

Metin Erksan’ın<br />

senaryosunu<br />

yazıp yönettiği<br />

“Dokuz<br />

Dağın Efsanesi”<br />

filmiyle sinemaya<br />

başlayan<br />

Yılmaz Gruda,<br />

tiyatro kariyerine<br />

de devam<br />

ederken, Atilla İlhan’la Mavi şiir<br />

akımını kuran sanatçılar arasındaydı.<br />

Gruda, Herkesin Sevgilisi (1970),<br />

Ağlayan Melek (1970), Asiye Nasıl<br />

Kurtulur 1973, Cano (1973), Diyet<br />

(1975) gibi sinemamızda iz bırakan<br />

YILMAZ GRUDA<br />

40’tan fazla filmde rol adı. Seyircilerin<br />

hafızasında oyunculuğuyla<br />

birlikte, gülen gözleri, alameti farikası<br />

bıyıkları, etkileyici sesiyle de<br />

yer eden Yılmaz Gruda, <strong>Uluslararası</strong><br />

<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde Onur<br />

Ödülü takdim edilen bir diğer.<br />

YAŞAM BOYU BAŞARI ÖDÜLÜ:<br />

EMEL SAYIN<br />

Müzik dünyasındaki başarılarına sinemada da devam eden Emel<br />

<strong>Sayı</strong>n, beyazperdenin en sevilen, en güzel, en etkileyici yıldızlarından<br />

birisi olarak 1970’li yılların başından itibaren Yeşilçam’ın unutulmazları<br />

arasında yerini aldı. “Şampiyon” filmiyle başlayan sinema<br />

yolculuğu “Hicran”, “Süreyya”, “Yalancı Yarim”, “Düşman”, “Acı Hatıralar”,<br />

“Rüzgar” filmleriyle devam ederken “Feride”, “Gülizar”, “Mavi<br />

Boncuk” filmleri de filmografisinin köşe taşları oldu. Hem güzelliği<br />

hem oyunculuğu hem de sesiyle oynadığı filmleri bir başka boyuta<br />

taşıyan Emel <strong>Sayı</strong>n, onu sevenlerin gönlüne özlenen bir sinema oyuncusu<br />

olarak da yerleşti.<br />

60 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

61


ONUR ÖDÜLLERİ<br />

ALTIN PORTAKAL EMEK ÖDÜLLERİ:<br />

ALTAN KARINDAŞ<br />

1950’li yıllardan beri sinemamızda canlandırdığı<br />

karakterlerle ayrı bir yere sahip<br />

olan Altan Karındaş, sinemayla eş<br />

zamanlı yürüttüğü tiyatro kariyerine yıllar<br />

içinde seslendirme ve dizi film oyunculuğunu<br />

da ekledi.<br />

70 yıldır büyük küçük herkesin tanımaya<br />

devam ettiği ünlü oyuncu, 2000 yılına<br />

TORON KARACAOĞLU<br />

kadar yaklaşık 30 filmde rol alırken, yaptığı dublajlarla da sesi hafızalara kazındı. Kültür sanat hayatımızın<br />

en üretken sanatçılarından, tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu Toron Karacaoğlu, Türkiye<br />

sinemasına oyunculuğunun yanı sıra sesiyle yıllardır renk ve değer katıyor.<br />

Battalgazi, Malkoçoğlu, Karamurat gibi kahramanlık filmlerinin yanı sıra romantik jönü canlandırdığı<br />

rollerinde esas olarak Cüneyt Arkın’ın sesi olarak hatırladığımız Toron Karacoğlu, 1960’lı yıllarda<br />

başladığı sanat hayatını aralık vermeden sürdürüyor.<br />

62 www.metropoldergileri.com


63


KÖŞE<br />

Prof. Dr. Hasan Aslan<br />

Türk Sinemasının<br />

İlk Yıllarında<br />

KADIN<br />

İmgesi<br />

Türk sinemasının beslendiği kaynaklar,<br />

Türk sinemasındaki imgelerin<br />

de kaynağıdır. Bunu da Türk<br />

sinemasın tarihsel gelişiminde<br />

aramak gerekir. Türk sinemasının<br />

tarihi, çekimiyle ilgili tartışmaları<br />

bir kenara bırakırsak, 1914’te<br />

Fuat Uzkınay’ın çektiği söylenen<br />

Ayastefanos’taki Rus Abidesinin<br />

Yıkılışı belgeseliyle başlar. 1915’te<br />

kurulan “Ordu Sinema Dairesi’nin<br />

başına getirilen Sigmund Weinberg,<br />

bir dizi belgeselin yanı sıra<br />

ilk konulu Türk filminin çekimine<br />

başlar: Himmet Ağa’nın İzdivacı.<br />

1916’da Weinberg’in çekimine<br />

başladığı bu film savaş nedeniyle<br />

oyuncuların askere alınmasından<br />

ötürü yarım kalır, 1918’de Uzkınay<br />

filmi tamamlar. <strong>Film</strong>in konusu<br />

Moliere’in 1664’de yazdığı Le<br />

Marrige Force adlı, Ahmet Vefik<br />

Paşa’nın 1869’da Zor Nikâh olarak<br />

çevirdiği oyundan alınmıştır. O<br />

yıllarda bu oyun Şehzadebaşı Tiyatrolarının<br />

repertuarında da yer<br />

almaktadır.<br />

Türk Sinemasında kadın imgesinin<br />

oluşmasında tiyatro ile edebiyat<br />

önemli olmuştur. Sinemanın<br />

tiyatrodan ayırt edilemediği, bir tür<br />

tiyatro gibi ele alındığı bu ilk yıllarda<br />

daha çok tiyatrodaki oyunlar<br />

sinemaya çekilmektedir. Bu tiyatro<br />

oyunlarının yanı sıra senaryolaştırılabilir<br />

roman, hikâye gibi edebiyat<br />

eserleri de Türk sinemasında kadın<br />

imgesinin oluşmasında önemli olur.<br />

Tanzimat’ın etkisinin sürdüğü<br />

bu yıllarda iç içe geçmiş olan tiyatro<br />

ile edebiyat, önemli ölçüde Batının,<br />

özellikle de Fransız edebiyatının etkisindedir.<br />

Bu etki ya doğrudan Batı<br />

edebiyatından çevirilerle ya da batı<br />

edebiyatına özentiyle sürmüştür.<br />

Sedat Simavi’nin 1971’de yönettiği<br />

Pençe adlı film Tanzimat edebiyatçılarından<br />

Mehmet Rauf’un yine aynı<br />

adlı Fransız tiyatrosuna özentiyle<br />

yazdığı bir sahne oyunundan uyarlanmıştır.<br />

Pençe filmi, evliliği insana<br />

acı çektiren bir pençe olarak gören<br />

anlayışla asıl acı çektiren pençeyi<br />

aşk olarak gören iki yaklaşımı karşılaştırır.<br />

Evliliğin kutsallığına inanan<br />

bir anlayışla, kadınların cahil, kötü<br />

olduğundan hayat boyu çekilemeyeceğini,<br />

özgür aşkın bu bakımdan<br />

erkeğin istediğinde kadını değiştirmesine<br />

olanak verdiğini savunan<br />

anlayış arasında kıyaslama yapılır.<br />

Pençe hem “cüretkâr” sahneleri, hem<br />

de konusu dolayısıyla zamanı için<br />

“ağır” gelir. Öyle ki Muhsin Ertuğrul<br />

film için oldukça sert konuşur:“Her<br />

Türk’ü utandırmıştır.” Kadın imgesi<br />

bakımından Pençe filmiyle içsel<br />

bir anlayış ortaklığı taşıyan dönemin<br />

bir başka filmi, Hüseyin Rahmi<br />

Gürpınar’ın 1898’de yayımlanan,<br />

alafrangalığa özentiyi yerdiği Mürebbiye<br />

romanından uyarlanmıştır.<br />

Mürebbiye konu olarak Pençe’den<br />

farklı olsa da kadını “kötü”nün imgesi<br />

olarak ele alması bakımından<br />

Pençe’ye yakındır. Paris’ten İstanbul’a<br />

gezmeye sevgilisi Maksim ile<br />

birlikte gelen Anjel kaldıkları otelde<br />

sevgilisini aldatır. Bunun üzerine<br />

Maksim Anjel’i terk eder. Anjel<br />

İstanbul’da parsız pulsuz, kimsesiz<br />

kalır. O yıllarda zengin Osmanlı aileleri<br />

arasında gösteriş olarak özellikle<br />

Fransız mürebbiye tutmak modadır.<br />

Anjel geçimini sağlayabilmek<br />

için bir Osmanlı ailesinin konağında<br />

mürebbiyeliğe başlar. Bir süre sonra<br />

Anjel konaktaki bütün erkekleri baştan<br />

çıkarıp birbirine düşürür.<br />

Mürebbiye 1919 yılında Ahmet<br />

Fehmi yönetmenliğinde Malul Gaziler<br />

Cemiyeti, Sinema <strong>Film</strong> Fabrikası<br />

tarafından filme çekilip İstanbul’da<br />

gösterime girer. O yıllar işgal yıllarıdır.<br />

İstanbul’un kontrolü önemli<br />

ölçüde yabancıların elindedir. İtilaf<br />

devletlerinin başkumandanı Fransız<br />

General Franchet bir Fransız kızının<br />

erkek düşkünü, ahlaksız bir yosma<br />

olarak gösterilmesinden rahatsız<br />

olup “Fransızlar küçük gösteriliyor”<br />

gerekçesiyle Mürebbiye filminin<br />

gösterilmesini engeller, Anadolu’ya<br />

yollanmasını yasaklar. Bu arada filmin<br />

yönetmeni Ahmet Fehim, filmini<br />

‘İstanbul’u işgal edenlere sessiz<br />

bir direniş’ olarak nitelendirmiştir!<br />

64 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

Mürebbiye filminde kadın bir aşağılama<br />

imgesi olarak kullanılmıştır.<br />

Pençe filminde de kadın evlilik<br />

ilişkisinde “kötü” olanın imgesidir.<br />

Kadının bir aşağılama aracı olarak<br />

kullanılması anlayışı daha sonraki<br />

yıllarda çevrilen filmlerde de yinelenecektir.<br />

1923 yılında Cumhuriyet’in ilanıyla<br />

birlikte Batılılaşmaya, Modernleşmeye<br />

yönelik siyasi devrimler<br />

başlar. Cumhuriyet Türkiye’si her<br />

şeyi “yeni”den kuracaktır. Dönemin<br />

havası, özellikle “eski”den bilinçli<br />

bir uzaklaşmayı, bir kopmayı içeren<br />

ideolojiyi güçlendirir. Eski-yeni, doğu-batı,<br />

alaturka-alafranga biçimine<br />

dönüşen bu uçlaşmalar ister istemez<br />

geleceğin kırılgan, sert toplumsal<br />

yaşam yapısına sızar.<br />

Bu sürecin sinemada önemli<br />

ismi tiyatrocu Muhsin Ertuğrul’dur.<br />

Muhsin Ertuğrul tiyatroda özellikle<br />

Fransız ile Alman yaklaşımına bağlı<br />

kalmış, bu bağlılığını sinemada<br />

da katı bir biçimde sürdürmüştür.<br />

Öyle ki Ertuğrul’un sinemada etkili<br />

olduğu yıllar “Tiyatrocular Dönemi”<br />

(1923-1939) olarak tarihe geçmiştir.<br />

“Tiyatrocular Dönemi”adı, tiyatrocuların<br />

sinema yapmasından ötürü<br />

değil, tiyatrocuların sinemayı tiyatroya<br />

çevirmesinden ötürü verilmiştir.<br />

Bu dönemde, tiyatro sezonu kapandığında<br />

tiyatro oyunları sinema<br />

film olarak çekilip gösterilirdi. Hemen<br />

hemen aynı tiyatro oyuncuları<br />

filmlerde de oynar, sinema tiyatronun<br />

bir benzeri sayılırdı. Muhsin<br />

Ertuğrul döneminde de sinema konuları<br />

doğrudan tiyatro eserlerinden<br />

ya da edebi metinlerden oluşturulurdu.<br />

Batı kalıplarına sıkı sıkıya<br />

bağlı kalan Ertuğrul, bu kalıplardan<br />

taviz vermemek, onları bozmamak<br />

için zorunlu olarak uyarlamaya gitmiş,<br />

böylelikle Türk Sinemasına<br />

uyarlama yöntemini sokarak Türk<br />

Sinemasının gelişimini çarpıklaştırmıştır.<br />

Uyarlama yaklaşımı Batı<br />

tiyatro kalıplarıyla katı eğitim almış<br />

birisinin sinema anlayışında elbette<br />

kaçınılmazdır. Bu uyarlamanın yalnızca<br />

tiyatroda ya da sinemada değil<br />

toplumsal yaşam anlayışında da öne<br />

çıktığı bir dönemdir o yıllar. Bu bakımdan<br />

Türk sinemasında “kadın”<br />

imgesi Türkiye’deki toplumsal sürecin<br />

bir parçası olarak gelişecektir.<br />

Tiyatro yalnızca bir sanat aracı değil,<br />

Batılı yaşam biçiminin öğrenildiği<br />

bir eğitim aracıdır da. Sinemaya da<br />

böyle bakılır. Muhsin Ertuğrul’un<br />

filmlerinin yüzde yetmişi Batı kaynaklıdır.<br />

Batı kadını imgesi bu filmlerde<br />

işlenmektedir.<br />

Pençe ile Mürebbiye’de içsel olan<br />

kadın imgesi Muhsin Ertuğrul’un<br />

1922’de yönettiği ilk sinema filmi İstanbul’da<br />

Bir Facia-i Aşk’da da sürer.<br />

Tanzimat aracılığı ile Batı edebiyatı/tiyatrosu<br />

yoluyla etkilenen Türk<br />

sineması aynı zamanda Doğu’dan da<br />

etkilenmiştir. <strong>Özel</strong>likle savaş yıllarında<br />

Türkiye yalnızca Amerikan<br />

filmlerini Mısır üzerinden ithal etmektedir.<br />

Mısır filmleri de bu yolla<br />

Türkiye’ye girer. Yine böyle bir yolla<br />

giren bir Mısır filmi Türk sinemasında<br />

önemli bir etki yapmıştır. 1938<br />

Kasım ayında gösterilen, başrolde<br />

zamanın ünlü Mısır şarkıcısı Abdulvahhab’ın<br />

oynadığı 1935 yapımı<br />

Aşkın Gözyaşları, hemen hemen üç<br />

yıldır yeni bir film görmeyen halkı<br />

aşırı derecede etkiler, filmi seyretmek<br />

için caddeye uzanan kuyruk<br />

trafiği bile aksatır.<br />

Aşkın Gözyaşları filminin etkisi<br />

Mısır filmlerine ilgiyi artırır, Mısır<br />

filmleri akını başlar. Bu filmler Arapçadır,<br />

filmlerdeki şarkılar da Arapça<br />

okunmaktadır. Bunun üzerine basın<br />

yayın müdürlüğü Türkçeyi korumak<br />

için Mısır filmleri şarkılarının<br />

Arapça söylenmesini yasaklar. Bu da<br />

Türkiye’de film müziği adaptasyonu<br />

sektörünü doğurur. Aşkın Gözyaşları<br />

film müziği, yine aynı adlı bir<br />

şarkıyla Türkçeleştirilip Burhan Sesyılmaz<br />

(namı diğer Hafız Burhan)<br />

tarafından plağa okunmuş, en çok<br />

satan plaklar arasına girmiştir.<br />

Mısır filmleri 1948 de tamamen<br />

yasaklanır. O zamana kadar<br />

130 Mısır filmi ülkede gösterilmiştir,<br />

yapacağı etkiyi yapmıştır. Mısır<br />

filmlerinin etkisi Türk sinemasında<br />

yalnızca Münir Nureddin, Müzeyyen<br />

Senar, Zeki Müren gibi ünlü şarkıcıların<br />

oynadığı şarkılı filmlerin<br />

yapımını getirmemiş, ayrıca Mısır<br />

filmlerindeki baştan çıkartıcı, ayartıcı<br />

kadın tiplemesini de Türk sinemasına<br />

iyiden iyiye işlemiştir. (Mısır<br />

filmlerinin yasaklanmasından iki yıl<br />

sonra, 1950’de yine Doğu’dan Hindistan’dan<br />

en az Aşkın Gözyaşları<br />

kadar, hem seyirci, hem de Türk sineması<br />

üzerinde etkisi olacak başka<br />

film girer ülkeye: Raj Kapor’un ünlü<br />

filmi, Avare.<br />

Türk Sinemasında ilk yıllarda<br />

kadın imgesi Batı ile Doğu kadın<br />

imgeleri arasında sıkışıp kalmıştır.<br />

Ama zaten bu imge dönemin Türkiye’sinin<br />

toplumsal gerçekliğine denk<br />

düşmektedir.<br />

Atıf Yılmaz’ın kadınlarına<br />

daha çok vardır!<br />

65


66 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

67


KÖŞE<br />

Sinema ve Toplum Üzerine<br />

Burak YİĞİT<br />

Yeryüzünde milyonlarca yıl öncesine giden geçmişimiz bir tarafa, bir nesne üzerine anlamlı<br />

işaretler, göstergeler bırakma becerimiz yaklaşık 40 bin yaşında. Sükûnet ve barış içerisinde<br />

olduğumuz halimizin geçmişine gelince; yani hâlihazırda birilerimizin bu satırları yazabildiği,<br />

bir diğerinin okuyabildiği sanki tarih öncesi dönemlerden beri hep varmış gibi hissettiğimiz<br />

ama pek te öyle olmayan halimiz; sadece 3300 yıllık. İnsanların bu savaşmama halini<br />

sağlamak, tarihsel süreç içerisinde sınırlı nüfuslarıyla ve sınırlı imkânlarıyla, yine sınırlı kaynaklarını<br />

korumak; yani hayatta kalmak yolunda gösterdikleri tutumun; onları, soyut fikirlerle<br />

düşünmeye ve bu fikirleri aktarma yolunda sınırlı bir anlatım yolunu tercih etmeye ittiği<br />

aşikârdır. İşte bu, işaretlerden ve sembollerden anlamlı düşünceler yaratma işidir. Bu sembolik<br />

düşünme, zaman içerisinde göstergelerle “baskın kültürel söylemin”nakledilmesine aracılık<br />

etmiş ve tarih boyunca, farklı coğrafyalarda evrilerek sanatın en belirgin işlevinin, aracısı olmuştur.<br />

Bir yerde bu sınırlılık, sembolik anlatım yolunda gücünü kendisinden almış yani sınırlılığını<br />

sanat ve estetikle özlülüğe evirmiştir.<br />

Bir toplumun özge karakteristik özelliklerinin,<br />

geçmişinin, ideallerinin, geleneklerinin<br />

bu özlü sembollerle anlatılması,<br />

içinde yaşadığımız modern çağda en<br />

renkli ve en hareketli haline artık bürünmüştür.<br />

Hal böyle iken soyut herhangi<br />

bir fikrin, her hangi bir amaç için hareketli<br />

resimlerle aşikâr edilmesi, diğer bir<br />

ifade ile perdeye yansıtılması, ki bu bile<br />

sinemayı yedinci sanat yapmaya yeter<br />

diyelim, o topluluğun zihinlerinin sahip<br />

olduğu sınırsız yaratma gücüyle birleştiğinde,<br />

benzersiz bir iletişim aracı olarak,<br />

insanları kitleler halinde çekmesi, dahası<br />

yönlendirmesi ve bunu yaparken memnuniyet<br />

yaratması işten değildir. Açıkçası<br />

günümüzde bu aracıların hem sanatsal<br />

hem de en işlevsel olanı hiç şüphesiz sinemadır.<br />

Neki, beraberinde evrensel bir gösteri<br />

sektörü de yaratan sanatın bu en etkili<br />

belki de en aşkın türünün, toplumun<br />

ideallerini ve hayal gücünü dışa vururken<br />

yarattığı estetik hâle, o ışık, ona en çok zarar<br />

veren şey gibi görünmektedir. Şöyle ki,<br />

filmin biz izleyicilerin estetik beğenilerini<br />

doyurarak yarattığı aydınlık, sistem gereği<br />

filmleri minimum maliyetlerle mümkün<br />

olan en geniş halk kitlesine ulaştırma<br />

amacı güden endüstrinin beraberinde<br />

getirdiği tehlikeleri de çıplak gözle seçilemez<br />

kılmaktadır.<br />

Anlatının sanatsal potansiyelini oracıkta<br />

midesine indirmiş dev bir balina gibi<br />

okyanusta seyreden endüstri, genç izleyicileri<br />

kaybetme yönünde nevrotik bir<br />

endişe duymasa, sanatçıların isteklerine<br />

yönelik belki de hiç bir somut destek girişiminde<br />

bulunmayacak. Burada sinemanın<br />

sahip olduğu bütün estetik anlatı<br />

gücüyle toplumsal bir sanat formunun<br />

68 www.metropoldergileri.com<br />

içini dolduracak nitelikte kullanılması<br />

ve bunun getirdiği muazzam bir iyi niyet<br />

yaratma gücü, geçtiğimiz yarım yüzyılda<br />

özellikle denilebilir ki, Türk Sinemasında,<br />

edebiyatı ile birlikte kendini göstermiştir.<br />

Hatta Türk sineması, edebiyatın vesayetinden<br />

çıkmaya başladığı 90lı yılların sonunda<br />

bile, tema olarak sıradan insan yaşamını<br />

irdelemenin ötesinde, yöre filmleriyle<br />

izleyiciye keşfettirdiği Anadolu’nun zengin<br />

kültürel ve mimari dokusunu hatta etnik<br />

çeşitliliğini bir cazibe ve bir albeni unsuru<br />

olarak işleyebilmiştir. <strong>Film</strong>lerde bu kültürel<br />

unsurlar; yoksulluk, çaresizlik, göç halleri<br />

gibi temalar beraberinde -örneğin köy<br />

yaşantıları, bu yaşantıların kentsel uzantıları<br />

ile birlikte- incelikle harmanlanarak,<br />

esasında endüstri olarak; teknolojik, modern<br />

ve kente özgü bir araç olan sinemanın<br />

imkân ve içerik açısından oluşturacağı mesafeden,<br />

diğer bir ifade ile anlatıda oluşabilecek<br />

olası yapaylıklardan etkilenmemeyi,<br />

denilebilir ki, başarmıştır.<br />

Günlük yaşamdan sanata akan sembolik<br />

anlatılar, diğer bir ifade ile gösteri aracı<br />

olarak ortaya çıkan kültürel üretimler, sanatsal<br />

değerleri nitelenirken beraberinde<br />

“ardıl-öncül olma”, “uyarlama-özgünlük”,<br />

“bütçesi-sanatsal değeri” gibi eksenlerde<br />

konumlandırılma sorununu yaşamaktadırlar.<br />

Örneğin kullandığı anlatım tekniği<br />

incelendiğinde pek tabi Deneysel yahut<br />

Yeni Gerçekçi Avrupa Sinemasında öncülleri<br />

olduğu anlaşılan bir Türk filmi, işlediği<br />

temalar ile kullandığı tekniğin önüne<br />

geçebilmektedir. Ne de olsa teknik ya<br />

da üst anlatı, anlatıcının vurgulamak istediği<br />

temaları ve fikirleri belirgin kılmak<br />

için birer araçtır. Nihayetinde sinema bir<br />

kültür ürünü veya gösterisidir. Anlatı,<br />

yani bir sinema filmi, koca bir okyanusa<br />

oranlandığında kendisi de sınırlı bir varlık<br />

sayılabilecek bir balinanın midesinde<br />

hayatta kalmak için daha sessiz ve sığ bir<br />

yol izleyecekse, bu “kültür gösterisi” toplumsal<br />

gerçekliğin işlenmesi nezdinde<br />

sinemayı pek de muteber bir sanat dalı<br />

kılmayacaktır. Umberto Eco’nun ifadesiyle<br />

bir “kültür” gösterisi söz konusu olduğu<br />

için değil, sözcüğün en olumsuz anlamıyla<br />

bir “gösteri” söz konusu olduğu için:<br />

Sessiz seyirci kitlesi, başkaları aracılığıyla<br />

yaşadığına inansın diye sahnede temsil<br />

edilen bir yaşam” -Eco’nun sahne dediğini<br />

ben bu bağlamda perde olarak alıyorum-<br />

Yani tüm bu endüstriyel tahakkümün<br />

belirgin halde olduğu sinema endüstrisinde,<br />

Son dönem Türk Sineması; kurtuluş<br />

vaatlerinin de gösterisinin bir parçasına<br />

dönüştüğü yozlaşmış gösteri toplumu’na<br />

sunulan gerçeklikten ve inandırıcılıktan<br />

uzak üretimlerine alternatif olmayı başarabilmiştir.<br />

Türk sineması kavuştuğu<br />

bu yeni anlatı dili ile, bilindik Yeşilçam<br />

dalgasından da sıyrılmayı başarabilmiş,<br />

hikayelerde işlediği zamanın toplumsal<br />

yapısını olabildiğince yalın bir gerçeklikle<br />

ele almış; yer yer toplumun ahlaki<br />

çıkmazlarından, buhranlardan, kadının<br />

toplumdaki yerinden, göç ve banliyöleşme<br />

gibi kentsel sorunlardan bahsederek<br />

kitlesini dahası entelektüel izlerçevresini<br />

beslemeyi başarabilmiştir. Türk sinemasının<br />

sınırlılığını aşan özlülüğüne yapılan<br />

katkılardan bahsetmek ise bu yazının<br />

sınırlarını ne yazık ki aşmaktadır. Kısaca<br />

denebilir ki, Türk sineması Metin Erksan’dan<br />

Halit Refiğ’e, Zeki Ökten’den Atıf<br />

Yılmaz’a, Derviş Zaim’den Ömer Kavur’a,<br />

Zeki Demirkubuz’a, Nuri Bilge Ceylan’a<br />

ve daha nice usta anlatıcılara çok şey<br />

borçludur.


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

GULERMAT<br />

Reklam<br />

69


TARİHÇE<br />

Mühübe Taşkın<br />

<strong>Antalya</strong> Altın Portakal Tarihçesi<br />

“Sinema dünyanın en uzak köşelerinde oturan insanların birbirlerini tanımalarını,<br />

sevmelerini temin edecektir. Sinema, insanlar arasındaki görüş ve<br />

düşünüş farkını silecek; insanlık idealinin tahakkukuna en büyük yardımı<br />

yapacaktır. Sinemaya layık olduğu ehemmiyeti vermeliyiz.”<br />

Mustafa Kemal Atatürk<br />

Bu yıl <strong>53.</strong> kez sinemaseverler ile buluşacak olan <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong><br />

resmi olarak 1 Ekim 1964 tarihinde başladı. Her ne kadar 1964 yılı ilk festival<br />

yapılsa da köklerinin 1930 yılına Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün<br />

<strong>Antalya</strong> ziyaretine dayandığı söylenir.<br />

1930 yılında <strong>Antalya</strong> ziyareti sırasında Aspendos Antik Tiyatrosunu gezen Mustafa<br />

Kemal Atatürk, tiyatronun az zarar görmüş nadir yapılardan olduğunu belirterek:<br />

“Bu tiyatroyu restore ediniz. Ama kapısına kilit vurmayınız.” der. İşte bu sözler<br />

üzerine 1950’li yıllarda Aspendos Tiyatrosu’nda kültür sanat etkinlikleri başlar.<br />

TEMELİ BELKIS TİYATRO VE MÜZİK FESTİVALİ İLE ATILDI<br />

Sinema Yazarı Tuncer Çetinkaya’nın çalışmalarında Altın Portakal serüveni<br />

hakkında ulaştığımız bilgilere göre; <strong>Antalya</strong> Lisesi’nde İngilizce öğretmeni olan<br />

Osman Batur ve <strong>Antalya</strong> sevdalısı olarak bilinen Dr. Burhanettin Onat tarafından<br />

<strong>Antalya</strong>’yı dünyaya tanıtma amacıyla 1949 yılında <strong>Antalya</strong>’yı Tanıtma ve<br />

Turizm Derneği kurulur.<br />

Dernek, <strong>Antalya</strong> Belediyesi ile işbirliği yaparak, Belkıs Tiyatro ve Müzik festivalini<br />

düzenlemeye başlar ve şenlik havasında geçen festival 1960 yılına kadar<br />

devam eder.<br />

İLK FESTİVALE DARBE<br />

ENGELİ<br />

<strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong><br />

için dönüm noktalarından biri<br />

ise 1922 yılında İstanbul’da doğan<br />

Behlül Dal’ın 1931 yılında ağır ceza<br />

hakimliği görevi için <strong>Antalya</strong>’ya<br />

gelmesi olur. <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong>cilik Komandit<br />

Şirketi (ANTİŞ <strong>Film</strong>) isimli<br />

bir şirket kuran Dal, <strong>Antalya</strong>’da film<br />

festivali düzenleme fikrini -arkadaşı<br />

olan- dönemin Belediye Başkanı<br />

Ömer Eken’e sunar. Eken’i ikna eden<br />

Dal, 1960 yılında festival programı<br />

hazırlayarak bir komite oluştur. 27<br />

- 29 Mayıs tarihlerinde yapılması<br />

kararlaştırılan <strong>Antalya</strong> Altın Portakal<br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’ne ilk engel 27 Mayıs’ta<br />

ordunun yönetime el koyması<br />

ile başlar.<br />

<strong>Antalya</strong>’nın sinema kenti olacağı fikrine<br />

inanan Behlül Dal, düşlerinden<br />

vazgeçmez ve festivalin yapılması<br />

fikrini ikinci kez 1963’te yeniden<br />

gündeme getirir. O dönemde Dal’ın<br />

birçok arkadaşının Adalet Partisi’nden<br />

milletvekili ve belediye başkanı<br />

seçilmesi işleri daha da kolaylaştırmıştır.<br />

Altın Portakal Adı Nasıl<br />

Oluştu?<br />

Behlül Dal’ın çocukluk arkadaşı olan<br />

Dr. Avni Tolunay, 1963 yılında Belediye<br />

Başkanı olur ve sinemayı da<br />

bünyesine alarak bir çalışma yapmaya<br />

başlar. Behlül Dal, hazırladığı<br />

proje ile 1964 Nisan ayında Ankara’dan<br />

<strong>Antalya</strong>’ya harekete geçer.<br />

<strong>Antalya</strong> geliş yolunda festivalin adının“Altın<br />

Portakal”olmasına karar<br />

verir. Hemen sonrasında ödülün de<br />

bir Oscar gibi olması gerektiğini düşünerek<br />

Venüs Heykeli ve sağ elinde<br />

de <strong>Antalya</strong>’yı simgelemesi açısından<br />

Portakal figürü olması gerektiğini<br />

düşünür. Giysisinin etekleri ise Akdeniz’in<br />

dalgalarını ifade edecek şekilde<br />

dalgalıdır.<br />

Festival Başlıyor<br />

1964;<br />

festival ilk olarak 1-10<br />

Ekim tarihleri arasında<br />

gerçekleşiyor. O tarihlerde <strong>Antalya</strong>’da<br />

35 bin kişinin yaşadığı kayde-<br />

70 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2015<br />

diliyor. <strong>Antalya</strong>’da o dönemde otel<br />

ve yatak sayısı yeterli olmadığı için<br />

gelen konukların ev pansiyonlarda<br />

ve okullarda kaldığı aktarılıyor.<br />

23 filmin katıldığı festivalde ön eleme<br />

yapılmış ve “Gurbet Kuşları -<br />

Halit Refiğ, Acı Hayat - Metin Erksan,<br />

Yarın Bizimdir - Atıf Yılmaz,<br />

Ağaçlar Ayakta Ölür - Memduh Ün,<br />

Kızgın Delikanlı - Ertem Göreç, Ayrılan<br />

Yollar - ErtemGöreç,” filmleri<br />

katılmıştı.<br />

Jüri Üyeleri ise Dr. Avni Tolunay ve<br />

eşi, Dr. Burhanettin Onat, Prof. İsmail<br />

Hakkı Onay, Hadi Yaman, Selahattin<br />

Burçin, Mustafa Yücel, Faruk<br />

Kenç’ten oluşmuştur. Yalnızca 6<br />

filmin yarıştığı festivalde ilk En İyi<br />

<strong>Film</strong> ödülünü Halit Refiğ’in Gurbet<br />

Kuşları almıştır.<br />

2. Altın Portakal’da<br />

bir filme<br />

ilk siyasi tepki<br />

1965;<br />

24 Mayıs - 4 Haziran<br />

tarihlerinde gerçekleştirilen<br />

2. <strong>Antalya</strong> Altın Portakal<br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>, ilk siyasi eylemine tanık<br />

oldu. Milliyetçi <strong>Antalya</strong> Gençliği<br />

ile yayınlanan bildiride festivalde yarışan<br />

filmlerden biri olan Karanlıkta<br />

Uyananlar’ın siyasi içerik taşıdığı ve<br />

aşırı sol zihniyetin sanatı kendi ideolojilerine<br />

alet ettiği iddia edilir.<br />

Ertem Göreç ve ekibi, filmlerine sistematik<br />

bir sabotaj olduğunu iddia<br />

ederek sağ kesimlerin ‘Komünistler<br />

Moskova’ya’ sloganlarının jüri kararına<br />

etki ettiğini belirtir.<br />

Bazı katılımcıların, ön jüri üyeleri-yapımcı<br />

ilişkilerinin filmlerin belirlenmesinde<br />

etkili olduğu iddiaları<br />

ise yeni bir tartışmayı başlattı.<br />

1964’te Aşk ve Kin - Turgut Demirağ,<br />

Keşanlı Ali Destanı -Atıf Yılmaz,<br />

Karanlıkta Uyananlar - Ertem<br />

Göreç, Hepimiz Kardeşiz - Ülkü<br />

Erakalın, Duvarların Ötesi- Orhan<br />

Elmas, Erkek Ali - Atıf Yılmaz, İstanbul’un<br />

Kızları - Halit Refiğ filmleri<br />

Altın Portakal için yarıştı. İkinci<br />

festivalin favorileri Karanlıkta Uyananlar,<br />

Üç Tekerlekli Bisiklet, Keşanlı<br />

Ali Destanı filmleri olmasına<br />

rağmen kazanan ‘Aşk ve Kin’ olur.<br />

4 <strong>Film</strong> Kara<br />

Listeye alınıyor.<br />

1966;<br />

3. <strong>Antalya</strong> Altın Portakal<br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong><br />

10 filmin yarıştığı festivalde en<br />

önemli olay 4 filmin kara listeye alınarak<br />

ödül verilmemesi oldu. 2’inci<br />

kez siyasi eylemlere sahne olan 3. Altın<br />

Portakal <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde, özellikle<br />

Halit Refiğ’in Haremde Dört<br />

Kadın <strong>Film</strong>i, konağında 3 karısıyla<br />

yaşan ve 4’üncüsüyle evlenmeye<br />

hazırlanan Osmanlı Paşası Sadık’ın<br />

öyküsü anlatılır. Yasak aşklar ve lezbiyen<br />

ilişkilerin olduğu film izleyenlerden<br />

ve birçok dernekten tepki alır.<br />

<strong>Festivali</strong>n sanatçılarından<br />

3 maddelik bildiri<br />

Bu yıl dikkat çeken bir başka olay<br />

ise Metin Erksan’ın Sevmek Zamanı<br />

filmini yarışmadan çekmesi<br />

oldu. Erksan’ın festival jürisinin film<br />

değerlendirmede yeterli olmadığını<br />

kastederek “ Festivalde filmimi<br />

değerlendirecek kimse yok.” ifadesi<br />

festival tarihine geçti. Metin Erksan<br />

başta olmak üzere, Ömer Lütfi<br />

Akad, Ertem Göreç, Tarık Dursun,<br />

Mehmet Dinler, Erdoğan Tokatlı,<br />

Fevzi Tuna, İzzet Günay, Ayla Algan,<br />

Beklan Algan, Nilüfer Aydan, Asaf<br />

Çiğiltepe, Selma Güner, Ayfer Feray,<br />

Ertem Eğilmez ve Fethi Naci 3 maddelik<br />

bir bildiri yayımladı. Bildiri de<br />

festivalin sonuçlarının Türk Sineması’na<br />

zararlı olmaya başladığı, jüri<br />

üyeleriyle yapımcıların çıkar birliği<br />

yaptığı ve jüri üyelerinin film değerlendirmeye<br />

yeterli olmadığı yönünde<br />

açıklamalarda bulunuyorlar.<br />

1966’da Haldun Dormen’in Bozuk<br />

Düzen isimli filmi seçilir.<br />

Festivale katılan diğer filmler şu<br />

isimlerden oluşmakta;<br />

Toprağın Kanı - Atıf Yılmaz, Murad’ın<br />

Türküsü - Atıf Yılmaz, Namu-<br />

71


TARİHÇE<br />

sum İçin - Memduh Ün, İsyancılar<br />

- Abdurrahman Palay, Son Kuşlar<br />

- Erdoğan Tokatlı, Ben Öldükçe Yaşarım<br />

- Duygu Sağıroğlu, Sürtük -<br />

Ertem Eğilmez, Buzlar Çözülmeden<br />

- Nejat Saydam, Haremde Dört Kadın<br />

- Halit Refiğ”<br />

1967’de Ödülü<br />

“Zalimler” Aldı<br />

1967<br />

yılında, önceki yıllarda<br />

yaşanan tartışmaların<br />

bir nebze azaltılabileceği düşüncesiyle<br />

ödül kategorilerinde bir<br />

seferlik olarak dram, tarih, komedi<br />

olarak sınıflandırılmış. En İyi <strong>Film</strong><br />

olarak bu yıl da Yılmaz Duru’nun<br />

Zalimler isimli filmi ödül alır.<br />

67’de katılan filmler;” Zalimler<br />

-Yılmaz Duru, Hudutların Kanunu<br />

- Ömer Lütfi Akad, Bir Millet Uyanıyor<br />

- Ertem Eğilmez, Güzel Bir<br />

Gün İçin - Haldun Dormen, Sürtüğün<br />

Kızı - Ertem Eğilmez, Çalıkuşu<br />

- Osman F. Seden, Ayşecik Sokak<br />

Kızı - Sürayya Duru, Malkoçoğlu<br />

- Sürayya Duru, Peygamberler Diyarı<br />

- Memduh Ün, Yaprak Dökümü<br />

- Memduh Ün, Kanun Benim - Ertem<br />

Göreç, Allahaısmarladık - Nejat<br />

Saydam.”<br />

1968’de Ödül<br />

“İnce Cumali”nin<br />

1968<br />

yılında gerçekleştirilen<br />

5. Altın Portakal<br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde de jüri üyelerinin<br />

yanlı seçimler yaptığı tartışmaları<br />

yaşanır. Yılmaz Duru imzalı İnce<br />

Cumali en iyi film seçilir.<br />

Seçici komisyonun, yarışan filmler<br />

arasında yer alan Ömer Lütfi Akad<br />

imzalı Vesikalı Yarim <strong>Film</strong>i ve İnce<br />

Cumali arasında ikiye ayrıldıkları<br />

aktarılır. Seçici kurulda yer alan Dr.<br />

Alyanak başlangıçta tek adayın Vesikalı<br />

Yarim filmi olduğunu ancak<br />

seçici kurulun yapımcılar tarafından<br />

kandırıldığını iddia eder.<br />

Bu dönemde, “İnce Cumali -Yılmaz<br />

Duru, Vesikalı Yarım-Ömer Lütfi<br />

Akad, Ölüm Tarlası -Atıf Yılmaz,<br />

Son Gece - Memduh Ün, Devlerin<br />

İntikamı - Fevzi Tuna, Bir Dağ Masalı<br />

-Turgut Demirağ” filmleri yarışmıştır.<br />

Festival<br />

Magazinleşmeye<br />

Başlıyor<br />

‘Festivalde<br />

dansözler ve<br />

kavgalar’<br />

1969<br />

Önceki yıllardan gelen<br />

tartışmalar nedeniyle<br />

sinemadan daha çok sansasyonlara<br />

konu olan 6. Altın Portakal<br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’ne Aysel Tanju, Özcan<br />

Tekgül ve Nana gibi isimlerin<br />

plajlarda çektirdiği bikinili pozlar<br />

damga vurur. Ayrıca festival sırasında<br />

Aspendos’ta yapılan Zeki Müren<br />

konseri, 15 bin kişinin katılmasıyla<br />

portakalın en çok konuşulan konularından<br />

biri olur.<br />

Festivale Parmaksız Salih filmiyle<br />

katılan Turgut Demirağ, ödül gecesinde<br />

yaptığı konuşmada,“Benim<br />

filmin de dahil olmak üzere, bu yıl<br />

kötü filmler festivali yapılmıştır.<br />

Böyle giderse festivale katılacak film<br />

bulunamayacaktır. Bu bir sondur.”<br />

dedi. Gecenin ilerleyen saatlerinde<br />

bu sözler yumruklu kavgaya neden<br />

oldu.<br />

“Bin Yıllık Yol - Yılmaz Duru, İnsanlar<br />

Yaşadıkça - Memduh Ün, Öksüz<br />

- Bilge Olgaç, Cemile - Atıf Yılmaz,<br />

Günah Bende mi - Nevzat Pesen,<br />

Parmaksız Salih - Turgut Demirağ,<br />

Ayşem - Nejat Saydam, Sabır Taşı<br />

- Ümit Utku”. 6. Altın Portakal’da<br />

sonuç olarak en iyi diye değerlendirilecek<br />

bir film olmadığı kanaatine<br />

varılarak en iyi film seçilemedi.<br />

Yılmaz Güney<br />

Protestosu<br />

1970;<br />

Bu yıl Yılmaz Güney’in<br />

festivale katılmasıyla<br />

başlayan tartışmalar gündeme<br />

oturmuştur. Yapılan protestolara<br />

rağmen Yılmaz Güney’in Bir Çirkin<br />

Kral filmi en iyi film ödülünü alıyor.<br />

Yarışan diğer filmler: Kınalı Yapıncak<br />

- Orhan Aksoy, Büyük Öç - Yılmaz<br />

Duru, Kalbimin Efendisi - Ertem<br />

Eğilmez, Kördüğüm - Sırrı Gültekin,<br />

Yumurcak - Türker İnanoğlu, Vatan<br />

ve Namık Kemal - Duygu Sağıroğlu,<br />

Ayşecik Yuvanın Bekçileri - Aram<br />

Gülyüz.<br />

Işık Aras ve Kadir İnanır’ın<br />

kayalıklarda güneşlenme<br />

görüntüleri<br />

Bu sene yaşanan en ilginç olay ise bir<br />

önceki yıl meydana gelen dansözle-<br />

72 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2015<br />

73


TARİHÇE<br />

rin plajda soyunma olayının tekrarlanmaması<br />

ve magazinsel konuların<br />

festivalin önüne geçmesini engellemek<br />

adına plajda soyunmanın yasaklanması<br />

oldu. Ancak yasak bir<br />

işe yaramadı, jüri üyesi Işık Aras ile<br />

Kadir İnanır’ın kayalıklarda güneşlenirken<br />

görüntülenmesi ağır eleştirilere<br />

neden oldu.<br />

Bikinili kızlara eşek<br />

yarışı<br />

Dönemin belediye başkanı Avni Tolunay,<br />

<strong>Antalya</strong>’yı, ülkeye ve dünyaya<br />

tanıtma amacıyla neler yapılabileceği<br />

konusunda gazeteciler ile bir araya<br />

gelir. Hürriyet gazetesinde çalışan<br />

Çetin Şencan’ın önerisi üzerine magazin<br />

habercileri bir araya getirilerek<br />

<strong>Antalya</strong> varyantta bikinili kızlara<br />

eşek yarışı yaptırılır.<br />

Muhtıranın Etkisinde<br />

1971;<br />

12 Mart muhtırasının<br />

etkisi 8. Altın Portakal<br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’ne de yansır. Festivale<br />

katılan filmler şunlardır; “Ankara<br />

Ekspresi - Muzaffer Arslan, Öleceksek<br />

Ölelim - Orhan Elmas, Pamuk<br />

Prenses ve Yedi Cüceler - Ertem Göreç,<br />

Hasret - Remzi Jöntürk, Afacan<br />

Küçük Serseri - Safa Önal, Bir Kadın<br />

Tuzağı - Lale Oraloğlu, Kanıma Kan<br />

İsterim - Çetin İnanç, Yaban - Ali<br />

Bilge Olgaç ve Buğulu Gözler - Safa<br />

Önal”<br />

Bu yıl Ankara Ekspresi En İyi <strong>Film</strong><br />

Ödülü’nü alır, Pamuk Prenses ve<br />

Yedi Cüceler <strong>Film</strong>i üçüncülük alır.<br />

Ancak Jüri Başkanı Selahattin Alakavuk’un<br />

filmin üçüncü seçilmesini<br />

eleştirerek “üçüncülük ödülünü jüri<br />

üyelerine iade ediyorum” der.<br />

Plastik Sanatlar<br />

Ve Öykü Yarışması<br />

eklendi<br />

1972<br />

74 www.metropoldergileri.com<br />

yılında festivale Plastik<br />

Sanatlar ve Öykü<br />

Yarışması ekleniyor. “Zulüm - Atıf<br />

Yılmaz, Sev Kardeşim - Ertem Eğilmez,<br />

Üvey Ana - Ülkü Erakalın,<br />

Güllü - Atıf Yılmaz, Emine - Orhan<br />

Aksoy, Afacan Küçük Serseri - Ülkü<br />

Erakalın, Çile - Yücel Çakmaklı, Kaf<br />

Dağını Terk Edenler - Natuk Baytan,<br />

Ölümden Korkmuyorum - Nazmi<br />

Özer” filmleri 9. Altın Portakal<br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>nde yarıştı. En İyi <strong>Film</strong><br />

Ödülü’nü Zulüm kazandı.<br />

Boykot festivali<br />

etkilemedi<br />

1973;<br />

yılın en önemli özelliği<br />

Erman, Arzu, Erler,<br />

Sine ve Akün film şirketlerinin festivali<br />

boykot etmesine rağmen para<br />

ödülünün artırılması katılan film sayısını<br />

artırdı.<br />

Bu yıl yaşanan diğer bir olay ise, bir<br />

süredir durgun geçen festivali hareketlendirmek<br />

için uluslararası alanda<br />

komedi film artisti Sivana Pampanini’nin<br />

<strong>Antalya</strong>’ya getirilmesi<br />

oldu.<br />

“Hayat mı Bu? - Orhan Aksoy, Dinmeyen<br />

Sızı - Nejat Saydam, Suçlu<br />

- Mehmet Dinler, Tanrı Misafiri -<br />

Mehmet Dinler, Afacan Harika Çocuk<br />

- Ülkü Erakalın, Çocukluğumu<br />

istiyorum - Temel Gürsu, Şehvet<br />

Kurbanı - Nejat Saydam, İhanet -<br />

Aykut Düz, Ölüm Dönemeci - Ertem<br />

Göreç, Gecekondu Rüzgarı - Sırrı<br />

Gültekin” filmlerinin katıldığı festivalde<br />

birinci olarak Orhan Aksoy<br />

imzalı “Hayat mı Bu?” seçilir.<br />

Festival müziği<br />

“<strong>Antalya</strong>’ya Koş”<br />

1974<br />

yılında yapılan 11. <strong>Antalya</strong><br />

Altın Portakal<br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’ne 23 film katıldı. Bu<br />

yıl jüri üyeleri ile ilgili tartışmaları<br />

sonlandırma çalışmaları dikkat çekiyor.<br />

İlk adım ön jüri kaldırılıyor.<br />

Başvuru yapan tüm filmlerin festivale<br />

katılması sağlanıyor. Ayrıca<br />

daha önceleri pek önemsenmeyen<br />

film müziği kategorisi ekleniyor. <strong>Festivali</strong>n<br />

sanatsal bir çizgiye çekilmesi<br />

çalışmaları kapsamında festivale<br />

özel bir şarkı o dönem yok iken Ali<br />

Kocatepe’nin bestelediği <strong>Antalya</strong>’ya<br />

Koş isimli şarkısı festivalin müziği<br />

olarak yayınlanıyor.<br />

Bu dönemde Ömer Lütfi Akad’ın<br />

Düğün isimli filmi en iyi film olarak<br />

seçiliyor.<br />

74 yılında yarışan filmler şunlardan<br />

oluşmaktaydı: “Düğün - Ömer Lütfi<br />

Akad, Bedrana - Süreyya Duru,<br />

Umut Dünyası - Safa Önal, Oh Olsun<br />

- Ertem Eğilmez, Pir Sultan Abdal<br />

- Remzi Jöntürk, Namus Borcu<br />

- Yılmaz Duru, Yunus Emre - Özdemir<br />

Birsel, Kızım Ayşe - Yücel Çakmaklı,<br />

Sokaklardan Bir Kız - Nejat<br />

Saydam, Güllü Geliyor Güllü - Atıf<br />

Yılmaz, Yüreğimde Yare Var - Safa<br />

Önal, Yılan Yuvası - Yılmaz Duru,<br />

Bacım - Bilge Olgaç, Ölüm Kararı -<br />

İsmet Soydan, Sahipsizler - Ertem<br />

Göreç, Asiye Nasıl Kurtulur? - Nejat<br />

Saydam, Yaban - Osman F. Seden,<br />

Bırakın Yaşayalım - Osman F. Seden,<br />

Diriliş - Yücel Çakmaklı, Düşman<br />

- Muzaffer Aslan, Ağlıyorum<br />

- Muzaffer Aslan, Talihsizler - Mehmet<br />

Dinler, Vur Be - Ramazan Aykut<br />

Düz”<br />

Festival halkla<br />

bütünleşiyor<br />

1975;<br />

festivalin halkla bütünleştiği<br />

bir yıl ola-


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

rak değerlendiriliyor. Mahalle, sokak<br />

gösterilerine ağırlık verildiği, öğrenciler<br />

arasında şiir, öykü, kompozisyon<br />

yarışması düzenlendiği bir festival<br />

gerçekleştiriliyor.<br />

12. Altın Portakal <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’ne<br />

Yılmaz Güney damgasını vurur. Senaryosunu<br />

yazdığı Şerif Gönen filmi<br />

Endişe, En İyi <strong>Film</strong> seçilirken Güney’in<br />

kendi filmi Arkadaş, Gümüş<br />

Portakal, Atıf Yılmaz ile yaptığı Zavallılar<br />

filmi Bronz Portakal, Çirkin<br />

Kral isimli filmi ise En İyi Senaryo<br />

Ödülü’nü alır.<br />

Güney’in <strong>Antalya</strong>’ya gelişi yine siyasi<br />

eylemlere sahne oluyor. 75 yılında<br />

4 filmde adı geçen Güney’in ödül<br />

alması, ödül gecesinde kendilerine<br />

“Komandolar” diyen bir grup tarafından<br />

yapılan taşlı saldırıyla engellenir.<br />

Sansürün ilk<br />

adımları<br />

1976;<br />

13. Altın Portakal’da<br />

Süreyya Duru’nun<br />

Kara Çarşaflı Gelin adlı filminin, denetleme<br />

kurulu tarafından ‘sakıncalı’<br />

uyarısı yapılması nedeniyle portakalda<br />

yarışması engellenmiştir.<br />

Yarışmaya katılan filmler; “Deli Yusuf<br />

- Atıf Yılmaz, Pisi Pisi - Zeki<br />

Öktem, İşte Hayat - Atıf Yılmaz,<br />

Ağrı Dağı Efsanesi - Memduh Ün,<br />

Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı - Ertem<br />

Eğilmez, Delicesine - Osman<br />

F. Seden, Harakiri - Ertem Göreç,<br />

Darbe - Şerif Gören, Canavar Cafer -<br />

Temel Gürsu, Süt Kardeşler - Ertem<br />

Eğilmez, Üçkağıtçılar - Natuk Baytan,<br />

Babamın Oğlu - Melih Gülgen,<br />

Cemil - Melih Gülgen”. En İyi <strong>Film</strong><br />

Ödülü’nü, Modern Köroğlu olarak<br />

nitelenen Atıf Yılmaz’ın Deli Yusuf<br />

isimli filmi alır.<br />

Sansüre yanıt<br />

1977<br />

yılının en önemli<br />

özellikleri ise yenilik<br />

olarak Kısa <strong>Film</strong> Yarışması’nın eklenmesi<br />

ve bir önceki yıla tepki olarak<br />

sakıncalı uyarısı yapılan ‘Kara<br />

Çarşaflı Gelin’ filmine En İyi <strong>Film</strong><br />

Ödülü verilmesi olur.<br />

Kara Çarşaflı Gelin - Süreyya Duru,<br />

Kapıcılar Kralı - Zeki Öktem, Merhaba<br />

- Özcan Arca, Başbelası - Atıf<br />

Yılmaz, Aile Şerefi - Orhan Aksoy,<br />

Aslan Bacanak - Zeki Alasya filmleri<br />

değerlendirilir.<br />

İlk kez uluslararası<br />

ibaresi eklenir<br />

1978’<br />

de ilk kez uluslararası<br />

ibaresi eklenir ve festival<br />

bundan sonraki sürecinde artık<br />

<strong>Uluslararası</strong> Altın Portakal <strong>Film</strong><br />

Yarışması ifadesiyle yoluna devam<br />

eder.<br />

Bu dönemde, maden işçilerinin iş<br />

güvenliğinden yoksun biçimde sürdürdükleri<br />

zorlu yaşamları ve örgütlenme<br />

çabalarını konu alan ‘Maden’<br />

filmine hem ulusal hem uluslararası<br />

yarışmada birincilik ödülü verilir.<br />

<strong>Uluslararası</strong> yarışan filmler şunlardır:<br />

“Ivan Nichev - Zvezdi V Kossite<br />

Sulzi V Ochite (Bulgaristan),<br />

Mustafa Abu Ali (Filistin) ve Jean<br />

KhalilChamoun - Tall el Zaatar<br />

(Fransa), Pauladelsol - Ben et Benedict<br />

(Fransa), RyszardCzekala - Zofia<br />

(Polonya), VaclavMatejka’nın - HodinaPravdy,<br />

IstvanSzabo – Budapesti<br />

Mesek (Macaristan), Iosif Demian<br />

- Zidul (Romanya), Larisa Shepitko -<br />

Voshozhdaniye (SSCB)”<br />

Ulusal dalda yarışanlar ise; “Yavuz<br />

Özkan - Maden, Atıf Yılmaz - Selvi<br />

Boylum Al Yazmalım, Korhan Yurtseven<br />

- Fırat’ın Cinleri, Zeki Ökten<br />

- Çöpçüler Kralı, Mehmet Kılıç -Güneş<br />

Ne Zaman Doğacak, Süreyya<br />

Duru - Güneşli Bataklık, Ertem Eğilmez<br />

- Hababam Sınıfı Tatilde, Yavuz<br />

Figenli - Hıdır, Şerif Gören - Nehir”<br />

Seçici kurulun<br />

toplu istifası<br />

1979;<br />

dönemin getirdiği<br />

siyasal çatışma ortamı<br />

16. Altın Portakal’da yansımaya<br />

başlıyor. Yolcular, Demiryol ve Yusuf<br />

ile Kenan denetleme kurulundan<br />

yasaklanması Altın Portakal seçici<br />

kurulunun toplu istifasına neden<br />

oluyor. Toplu istifa sonrasında 16.<br />

Altın Portakal <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nin<br />

Ulusal Yarışması ertelenerek bu yıl<br />

yapılamıyor. Sadece Kısa <strong>Film</strong> Yarışması<br />

yapılır ve Süha Arın’ın Tahtacı<br />

Fatma isimli filmi En İyi Kısa <strong>Film</strong><br />

Ödülü’ne layık görülür.<br />

Festivale darbe<br />

engeli<br />

1980’<br />

de hazırlıklar devlet<br />

yardımı olmadan yürütülüyor.<br />

Festival, Yılmaz Güney’in<br />

Sürü filmiyle açılacaktır ancak 12<br />

Eylül Darbesi festivalin yapılmasına<br />

engel olur.<br />

Festivale gelecek olan konuklardan<br />

bazılarının darbe nedeniyle uçağı<br />

kalkmaz. Hatta bir gün önceden gelen<br />

konuklar konakladıkları Bambus<br />

Motel’de mahsur kalır.<br />

İlk darbesini 1960’da yaşayan festival,<br />

ikinci darbeyi ise 1980’de yaşıyor.<br />

1980’de 18. Altın Portakal <strong>Film</strong><br />

<strong>Festivali</strong> yapılamaz.<br />

1979 ve 1980’de siyası çatışmalar<br />

ortamında geçen süreç nedeniyle<br />

verilmeyen ödüller 2011 yılında ‘Geç<br />

Gelen Ödüller’ adı altında sahiplerine<br />

verildi.<br />

1981-1982-1983 yılları, özellikle askeri<br />

yönetimin baskısı altında geçen<br />

75


TARİHÇE<br />

bir süreç olması nedeniyle seçici kurul<br />

güç koşullar altında kuruluyor.<br />

Sinemadan çok müzik ve tiyatro etkinlikleri<br />

öne çıkmaya başlıyor.<br />

Yaşanan tartışmalar<br />

nedeni ile<br />

ödül verilemedi<br />

1981’<br />

de festival yönetimi<br />

güçlükle bir seçici kurul<br />

oluşturur. Seçici kurul; Cihan<br />

Çiftçi, Zuhal Çelik, Mehmet Doğan,<br />

Osman Üntürk, Nuri Dağtekin, Ahmet<br />

Gönen, Burçak Evren, Turgay<br />

Ulusan, Nisa Serezli, Kami Suveren’den<br />

oluşur.<br />

Az sayıda film yarışıyor bu dönemde.<br />

Katılan filmler, Ah Güzel İstanbul -<br />

Ömer Kavur, Gül Hasan - Tuncel<br />

Kurtiz, Bereketli Topraklar Üzerinde<br />

- Erden Kıral, Derya Gülü - Süreyya<br />

Duru, Hazal - Ali Özgentürk’ten<br />

oluşacaktır. Dönemin en çok tartışılan<br />

konusu Yılmaz Güney’in Sürü<br />

filmi ve Melike Demirağ’ın festivale<br />

dahil edilmemesi, yürütme kurulunun<br />

eleştirmesine neden olmuştur.<br />

Bu ortam Altın Portakal’ın bir kez<br />

daha yapılmamasını gündeme getirir.<br />

Bu tartışmalar devam ederken Ali<br />

Özgentürk’ün Hazal isimli filminin<br />

de denetleme kurulu raporu alamaması<br />

tartışmalara eklenir.<br />

Yaşanan yoğun tartışmalar nedeni<br />

ile 18. Altın Portakal’da En İyi <strong>Film</strong><br />

Ödülü verilemez.<br />

Sinan Çetin’in<br />

konuşması uzun<br />

süre unutulmadı<br />

1982’<br />

76 www.metropoldergileri.com<br />

de katılan filmler;<br />

“Çirkinler de Sever -<br />

Sinan Çetin, At - Ali Özgentürk, Kırık<br />

Bir Aşk Hikayesi - Ömer Kavur,<br />

Çiçek Abbas - Yavuz Turgul, Bir Günün<br />

Hikayesi - Sinan Çetin”<br />

En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü Sinan Çetin’in<br />

Çirkinler de Sever, isimli yapımı alır.<br />

Çetin, ödül töreninde “Aslında ben<br />

Yeşilçam’da güzel güzel ilerliyordum;<br />

fakat günün birinde<br />

ödül aldım. <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />

<strong>Festivali</strong>’nde ödül almak o<br />

kadar büyük suçtu ki, - hala<br />

öyledir belki, bilmiyorumbir<br />

gecede bütün dostlarımı<br />

kaybettim. O zaman nefret<br />

ediliyordu ödül kazanan<br />

filmlerden.” ifadeleriyle yaptığı<br />

konuşması, dönemin en<br />

konuşulan olayı olarak festival<br />

tarihine geçti.<br />

Ödülü “Faize<br />

Hücum” aldı<br />

1983<br />

yılında Zeki<br />

Ökten’in ‘Faize Hücum’<br />

isimli yapımı En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü<br />

alır. Altın Portakal’ın sakin<br />

geçen yıllarından biri olarak ifade<br />

edilir.<br />

83’te yarışmaya katılan filmler şu<br />

isimlerden oluşmaktadır: “Derman -<br />

Şerif Gören, Aptal Kahraman - Ümit<br />

Efekan, Faize Hücum - Zeki Ökten,<br />

Tomruk - Şerif Gören, Arkadaşım<br />

-Nazmi Özer, Küçük Eller - Oksal<br />

Pekmezoğlu”<br />

Yerel seçimler festivale<br />

rahat nefes<br />

aldırdı<br />

1984<br />

yılında 25 Mart’ta<br />

gerçekleştirilen yerel<br />

seçimlerle artık Altın Portakal’da<br />

yavaş yavaş rahat bir nefes almaya<br />

başlar. Toplamda 14 filmin yarıştığı<br />

festivale; “Bir Yudum Sevgi - Atıf Yılmaz,<br />

Kardeşim Benim - Nesli Çölgeçen,<br />

Kaşık Düşmanı - Bilge Ortaç,<br />

Fahriye Abla -Yavuz Turgul, İhtiras<br />

Fırtınası - Halit Refiğ, Öç - Mesut<br />

Uçkan, Pehlivan - Zeki Ökten, Firar<br />

- Şerif Gören, Günah - İbrahim<br />

Tatlıses, Namuslu - Ertem Eğilmez,<br />

Nefret - Osman F. Seden, Beyaz<br />

Ölüm - Halit Refiğ, Bizim Mahalle -<br />

Çetin İnanç, Türkiyem - Remzi Jöntürk”<br />

filmleri katılır.<br />

Atıf Yılmaz’ın Bir Yudum Sevgi filmi<br />

En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü kazanır.<br />

“Dul Bir Kadın”<br />

ödülü aldı<br />

1985,<br />

22. <strong>Antalya</strong> Altın Portakal<br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nin<br />

en önemli gelişmesi <strong>Antalya</strong><br />

Kültür Sanat ve Turizm Vakfı’nın<br />

(AKSAV) kurulması olmuştur.<br />

Bu yılda 24 filmin arasından seçilen<br />

10 film yarışmış. 1985 Altın Portakal<br />

yarışmasına katılan filmler; “Dul Bir<br />

Kadın - Atıf Yılmaz, 14 Numara - Sinan<br />

Çetin, Bir Avuç Cennet - Muammer<br />

Özer, Amansız Yol - Ömer<br />

Kavur, Bekçi - Ali Özgentürk, Fırtına<br />

Gönüller - Ümit Efekan, Ve Recep ve<br />

Zehra ve Ayşe - Yusuf Kurçenli, Bir<br />

Kadın Bir Hayat - Fevzi Tuna, Fidan<br />

- Erdoğan Tokatlı, Dağınık Yatak -<br />

Atıf Yılmaz”dan oluşuyor.<br />

Dul Bir Kadın adlı filmiyle Atıf Yılmaz<br />

En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü kazanıyor.<br />

Müzik Yarışması<br />

sinemanın önüne<br />

geçti<br />

1986;<br />

Altın Portakal etkinlikleri<br />

kapsamında,<br />

<strong>Antalya</strong>’da “Akdeniz Akdeniz Müzik<br />

Yarışması” düzenleniyor ve yaklaşık<br />

3 sene sinemanın önüne geçiyor. 23.<br />

Altın Portakal <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’ne katılan<br />

26 filmden sadece 14’ü yarışmaya<br />

değer bulunuyor.<br />

Yarışmaya katılan filmler şunlardan


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

www.krcmimarlik.com<br />

77


TARİHÇE<br />

oluşuyor: “Aaaah Belinda - Atıf Yılmaz,<br />

Yılanların Öcü - Şerif Gören,<br />

Adı Vasfiye - Atıf Yılmaz, Züğürt<br />

Ağa - Nesli Çölgeçen, Kupa Kızı -<br />

Başar Sabuncu, Kuyucaklı Yusuf -<br />

Fevzi Tuna, Gülüşan - Bilge Ortaç,<br />

Kurbağalar - Şerif Gören, Beyaz Bisiklet<br />

- Nisan Akman, Sen Türkülerini<br />

Söyle - Şerif Gören, Kan - Şerif<br />

Gören, Halkalı Köle - Ümit Efekan,<br />

Kobay - Müjdat Gezen”<br />

Dönemin en çok tartışılan konusu<br />

Milletvekili Süha Arın’ın jüride başkanlık<br />

etmesi olur. Sonuç olarak Atıf<br />

Yılmaz’ın Aaah Belinda isimli filmi<br />

En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü kazanır.<br />

200’e yakın film<br />

başvurusu<br />

1987<br />

78 www.metropoldergileri.com<br />

yılında düzenlenen<br />

24. <strong>Antalya</strong> Altın<br />

Portakal <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>, sinemasal<br />

anlamda festivalin en güçlü dönemi<br />

olarak ifade ediliyor. 200’e yakın<br />

filmin başvurusunun yapıldığı<br />

kaydedilen festival arşivlerinde, 36<br />

film değerlendirilerek 12 filmin yarışması<br />

kararlaştırılmış. Sinemada<br />

yaşanan olumlu gelişmeler üzerine<br />

Festival Yönetimi ödül miktarlarında<br />

artışa gitmiştir. En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü<br />

Muhsin Bey adlı filmiyle Yavuz<br />

Turgul almıştır.<br />

Katılan filmler şu isimlerden oluşuyor:<br />

“Anayurt Oteli - Ömer Kavur,<br />

Asılacak Kadın - Başar Sabuncu,<br />

Asiye Nasıl Kurtulur? - Atıf Yılmaz,<br />

Beyoğlu’nun Arka Yakası - Şerif Gören,<br />

Biri ve Diğerleri - Tunç Başaran,<br />

Hayallerim Aşkın ve Sen - Atıf<br />

Yılmaz, Her Şeye Rağmen - Orhan<br />

Oğuz, Gramafon Avrat - Yusuf Kurçenli,<br />

Katırlar - Şerif Gören, Muhsin<br />

Bey - Yavuz Turgul, Ses - Zeki Ökten,<br />

Teyzem - Halit Refiğ”<br />

AKSAV’a ilk haciz<br />

Fikret Hakan; “Altın<br />

Portakal öldü. Hepimizin<br />

başı sağ olsun”<br />

1988’<br />

e Fikret Hakan’ın ödül<br />

gecesinde Altın Portakal<br />

ile ilgili söylediği sözler damgasını<br />

vuruyor. Akdeniz Akdeniz Müzik<br />

Yarışması’na ayrılan bütçenin sinemaya<br />

ayrılmaması eleştiriler alıyor.<br />

Dönemin gazetelerinde Akdeniz Akdeniz<br />

Müzik Yarışması’nın fiyaskoyla<br />

sonuçlandığı haberleri yer alıyor.<br />

25.’si düzenlenen Altın Portakal’da<br />

18 film yarışır. Yarışan filmler şunlar:<br />

“Ada - Süreyya Duru, Ateşböceği<br />

- İsmail Güneş, Av Zamanı - Erden<br />

Kıral, Bir Avuç Gökyüzü - Ümit<br />

Elçi, Dünden Sonra Yarından Önce<br />

- Nisan Akman, Düttürü Dünya -<br />

Zeki Ökten, Gece Dansı Tutsakları<br />

- Mahinur Ergun, Gece Yolculuğu -<br />

Ömer Kavur, Gömlek - Bilge Olgaç,<br />

Kaçamak - Başar Sabuncu, Kurtar<br />

Beni - Halit Refiğ, 10 Kadın - Şerif<br />

Gören, Polizei - Şerif Gören, Rumuz<br />

Goncagül - İrfan Tözüm, Selamsızlar<br />

Bandosu - Nesli Çölgeçen, Yedi<br />

Uyuyanlar -Zafer Par, Zincir - Korhan<br />

Yurtsever”<br />

Gece Yolculuğu yapımıyla Ömer Kavur,<br />

En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü alır. Ödül<br />

Töreni’nde ödüller verilmeden hemen<br />

önce konuşan oyuncu Fikret<br />

Hakan, Altın Portakal’ın geleceği<br />

ile ilgili olarak; “Bu festival 25 yıldır<br />

yapılmakta; ama artık gelecek yıl düzenleneceği<br />

inancında değilim. Şarkı<br />

yarışmasına milyarlarca lira harcanıyor,<br />

reklam alınıyor; iş sinemaya<br />

gelince makineler stop ediyor. <strong>Festivali</strong>n<br />

övüneceği tek yan, 80 milyon<br />

lira harcama öngörülen Akdeniz Akdeniz’in<br />

hemen ardından alelacele<br />

film yarışmasına başlanması. Dünyanın<br />

hiçbir yerinde bunun örneği<br />

yoktur. Bence Altın Portakal öldü,<br />

hepimizin başı sağ olsun!” sözleri geceye<br />

damgasını vuruyor.<br />

AKSAV bu yıl<br />

organizatörler<br />

tarafından<br />

haczedilir.<br />

1989’<br />

da yeni bir yerel seçim<br />

yapılır ve Hasan Subaşı<br />

<strong>Antalya</strong> Büyükşehir Belediye Başkanı<br />

seçilir. 1989 ve 1999 yılları arası<br />

festival için yeni bir başlangıç olarak<br />

adlandırılıyor.<br />

26 film, festivale katılmak amacıyla<br />

başvurur. Yarışması için değerlendirilen<br />

filmler şunlardı: “Uçurtmayı<br />

Vurmasınlar - Tunç Başaran, Sis -<br />

Zülfü Livaneli, Hanım - Halit Refiğ,<br />

Suçlu - Osman F. Seden, Öğretmen<br />

- Kartal Tibet, Bu Devrin Kadını -<br />

Ümit Efekan, Fotoğraflar -İrfan Tözüm,<br />

Arabesk - Ertem Eğilmez, Arkadaşım<br />

Şeytan - Atıf Yılmaz, Ölü<br />

Bir Deniz - Atıf Yılmaz, <strong>Film</strong> Bitti -<br />

Yavuz Özkan, Üçüncü Göz - Orhan<br />

Oğuz”<br />

<strong>Film</strong> Yönetmenleri Derneği Başkanı<br />

Orhan Aksoy, seçici kurulunda sanatçı<br />

yetersizliğini ifade ederek fes-


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

tival yönetimine ‘kınama’ mektubu<br />

gönderir. Seçici kurulda daha çok<br />

sanatçı kimliği olan isimlerin olması<br />

gerektiğini savunurlar.<br />

Hapishanede dünyaya gözlerini açan<br />

Umut isimli bir çocuğun gözünden<br />

özgürlük kavramını anlatmaya çalışan<br />

Tunç Başaran imzalı ‘Uçurtmayı<br />

Vurmasınlar’ En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü<br />

alır.<br />

Katılan filmler<br />

1990;<br />

Karılar Koğuşu - Halit<br />

Refiğ, Karartma<br />

Geceleri - Yusuf Kurçenli, Camdan<br />

Kalp -Fehmi Yaşar, Bütün Kapılar<br />

Kapalıydı - Memduh Ün, İkili Oyunlar<br />

- İrfan Tözüm, Büyük Yalnızlık -<br />

Yavuz Özkan, Aşk <strong>Film</strong>lerinin Unutulmaz<br />

Yönetmeni - Yavuz Turgul,<br />

Darbe -Ümit Efekan, Küçük Balıklar<br />

Üzerine Bir Masal - Barış Pirhasan,<br />

Abuk Sabuk Bir <strong>Film</strong> - Şerif Gören,<br />

Aşkın Kesişme Noktası - Bilge Olgaç,<br />

Acılar Paylaşılmaz - Eser Zorlu,<br />

Av - Melih Ülgen, Benim Sinemalarım<br />

- Firuzan Gülsün Karamustafa,<br />

Berdel - Atıf Yılmaz, Buzdan Mutluluk<br />

- Yücel Uçanoğlu, Sevgiler Düşlerde<br />

Kaldı - Ümit Efekan, Yorum<br />

Yok - Eser Zorlu, Gülen Adam - Kartal<br />

Tibet.<br />

En İyi Kadın Oyuncu<br />

Ödülü’ne itiraz<br />

En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü Karılar Koğuşu<br />

ile Halit Refiğ ve filmdeki oyunculuğu<br />

ile dikkatleri üzerine toplayan<br />

Hülya Koçyiğit En İyi Kadın Oyuncu<br />

ödülünü alır. Aynı filmde rol alan<br />

Hülya Avşar ve Perihan Savaş, ödüllerin<br />

haksız dağıtıldığını iddia ederek,<br />

festival yürütme kuruluna itiraz<br />

edeceklerini belirtirler.<br />

İki sanatçının imzasının yer aldığı<br />

dilekçede şu ifadeler yer almaktadır:<br />

“Türk sinemasının emekçisi iki<br />

sanatçıyız. Bu güne kadar sanatımızı<br />

toplumumuz için kullandık.<br />

İnsanların haklarını savunduk ve<br />

şimdiye kadar bu haklara saygıda<br />

kusur etmedik. Bugün bir haksızlığa<br />

bütün benliğimizle karşı çıkıyoruz.<br />

İstiyoruz ki, bizim gösterdiğimiz bu<br />

saygıyı ödül dağıtan kurum ve kuruluşlar<br />

da göstersin. Göstersin ki<br />

bizim gibi çağdaş ve genç sanatçılar<br />

yetişsin. Haklarının yenilmeyeceği<br />

çağdaş bir ortamda bulsunlar kendilerini,<br />

güvenle baksınlar geleceğe.<br />

Bu itirazımı salt kendi adımıza değil,<br />

yetişmekte olan tüm genç sanatçılar<br />

adına yapıyor ve haksızlığa<br />

itiraz etmeyi görev sayıyoruz. 27.si<br />

yapılan <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde<br />

değerlendirme hakça yapılmamıştır.<br />

Şimdi soruyoruz: Eğer ödül özendirmek<br />

için veriliyorsa, hangi kıstasa<br />

göre yapılmıştır? Sonuçlara itiraz<br />

ediyoruz. Değerlendirmenin yeniden<br />

yapılmasını istiyoruz ve çağdaş<br />

demokratik bir sinema için el eleyiz”<br />

İlk film marketi<br />

uygulaması<br />

1991; Dönemin Belediye<br />

Başkanı Hasan Subaşı, <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />

<strong>Festivali</strong>nde filmlerin dünyaya pazarlanabilmesi<br />

için “Panorama 91” isimli<br />

film marketi uygulaması başlatır.<br />

“<strong>Film</strong>lerimizin dünya piyasalarına<br />

açılmasını daha kolay hale getiren<br />

ilk festival olan <strong>Antalya</strong>, kaliteyi<br />

özendirip sinema dünyasına katkısını<br />

sürdürecektir” ifadeleriyle açılışı<br />

yapılan film markete, Ortadoğu, Balkanlar<br />

ve Uzak Doğu’dan 22 ülkenin<br />

katılacağı açıklanır.<br />

34 filmin tanıtım ve pazarlaması<br />

yapılır. <strong>Film</strong>lerden bazıları şunlardır:<br />

Ateş Üstünde Yürümek, Bekle<br />

Dedim Gölgeye, Hanım, Karartma<br />

Geceleri, Karılar Koğuşu, Sis, Seni<br />

Seviyorum Roza.<br />

Türk Sinemasında yaşanan film<br />

üretme sorunu 1991 yılında yapılan<br />

film festivalini de etkiledi. Toplamda<br />

36 filmin üretildiği 1991 yılında<br />

festivale 19 film müracaat etti. Yarışmaya<br />

katılan filmler ise şunlardı:<br />

”Ateş Üstünde Yürümek - Yavuz<br />

Özkan, Bir kadın Düşmanı -Hüseyin<br />

Karakaş, Devlerin Ölümü - İrfan<br />

Tözüm, Eskici ve Oğulları - Şahin<br />

Gök, Gizli Yüz - Ömer Kavur, Gün<br />

Ortasında Karanlık - Memduh Ün,<br />

Hasan Boğuldu - Orhan Aksoy, İki<br />

Yabancı - Halif Refiğ, Kiraz Çiçek<br />

Açıyor - Yaşar Serinel, Koltuk Belası<br />

- Kartal Tibet, Madde 438 - Ümit<br />

Efekan, Raziye - Yusuf Kurçenli, <strong>Sayı</strong>n<br />

Başkan - Ünal Küpeli, Soğuktu<br />

ve Yağmur Çiseliyordu - Engin Ayça,<br />

Tatar Ramazan - Melih Gülgen, Uzlaşma<br />

- Oğuzhan Tercan, Yalnız Değilsiniz<br />

- Mesut Uçakan, Seni Seviyorum<br />

Roza - Işıl Özgentürk, Uzun<br />

İnce Bir Yoldayım - Tunç Başaran.”<br />

En İyi <strong>Film</strong> Ödülünü Gizli Yüz isimli<br />

yapımıyla Ömer Kavur aldı. Jüri bu<br />

dönemde bir ilke imza atarak, sonuç<br />

bildirgesi yayımlamıştı. Festival süresince<br />

yaşanan aksaklıkları öneri ve<br />

eleştiriler sıralandı.<br />

79


TARİHÇE<br />

Dini ve cinsel<br />

filmler çatışması<br />

1992;<br />

Bu yıl başvuru yapan<br />

15 filmin tamamı<br />

yarışmaya kabul edildi. Bu dönemde<br />

başlayan “dini ve cinsel içerikli<br />

filmler” tartışması Altın Portakal<br />

yarışmasına da yansıdı. Hatta jürinin<br />

ödül verdiği İrfan Tözüm imzalı,<br />

evde kalmış bir kızın cinsel içerikleriyle<br />

kurgulanmış Cazibe Hanım’ın<br />

Gündüz Düşleri filminin ödül alması<br />

tartışmaları daha da ateşledi.<br />

Yarışmaya katılan filmler şunlardan<br />

oluşur: “Cazibe Hanımın Gündüz<br />

Düşleri - İrfan Tözüm, Fikrimin İncegülü<br />

- Tunç Okan, Kapıları Açmak<br />

- Osman Sınav, Denize Hançer Düştü<br />

- Mustafa Altıoklar, Düş Gezginleri<br />

- Atıf Yılmaz, İki Kadın - Yavuz<br />

Özkan, Ah Gardaşım - Kadir İnanır,<br />

Arayış - Avni Kütükoğlu, Bişr-i Hafi<br />

- Yücel Çakmaklı, Çizme - İsmail<br />

Güneş, Kurşun Adres Sormaz - Bilge<br />

Olgaç, Mankurt - Hoca Narlıoğlu,<br />

Sevdaların Ölümü - Mesut Uçakan,<br />

Sürgün -Mehmet Tanrısever, Yağmuru<br />

Beklerken - Tunca Yönder”<br />

Sinemaya destek<br />

olmak için ödüller<br />

artırıldı<br />

1993;<br />

Sinemanın 90’lı yıllarda<br />

yaşadığı maddi<br />

sıkıntılara bir nebze olsun destek<br />

olsun isteyen festival yöneticileri, 30.<br />

Altın Portakal <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde en<br />

iyi filmlere verilen ödül miktarlarını<br />

artırdı. <strong>Antalya</strong> Kültür Merkezi’nin<br />

(AKM) 1993 yılında yapımı devam<br />

etmesi nedeniyle yarışma filmleri<br />

Kaleiçi’nde bulunan Oscar Sinemasında<br />

izleyiciyle buluşuyordu.<br />

Bu yıl En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü Mavi<br />

Sürgün ile Erden Kıral alır.<br />

Katılan filmler; “Mavi Sürgün - Erden<br />

Kıral, Gölge Oyunu - Yavuz Turgul,<br />

Yalancı - Osman Sınav, Çıplak<br />

- Ali Özgentürk, Ayvakti - Mahinur<br />

Ergun, Yolcu - Başar Sabuncu, Tersine<br />

Dünya - Ersin<br />

Pertan, Amerikalı -<br />

Şerif Gören, Beşinci<br />

Boyut - İsmail Güneş,<br />

Bir Düğün Masalı<br />

- Ragıp Taranç,<br />

Her Gece Bodrum<br />

- Naci Çelik, İskilipli<br />

Atıf Hoca - Mesut<br />

Uçakan, İşgal Altında<br />

- Ünal Küpeli, Kızılırmak<br />

Karakoyun<br />

- Şahin Gök”<br />

1994; Y a -<br />

rışmaya<br />

katılan filmler<br />

şunlardır: “Babam<br />

Askerde – Handan<br />

İpekçi, Balkan Balkan<br />

– Zafer Par/<br />

Jean Paul Dekiss/<br />

Denes Szekeres, Bir<br />

Aşk Uğruna – Kadri<br />

Yurdatap, Bize Nasıl<br />

Kıydınız – Hüseyin<br />

Türkyıldırır, Gece<br />

Melek ve Bizim<br />

Çocuklar – Atıf Yılmaz, İz – Kadri<br />

Yurdatap, Manisa Tarzanı – Cengiz<br />

Ergun, Sessiz Çığlık – Türker<br />

İnanoğlu, Yengeç Sepeti – Yavuz<br />

Özkan/Fatih Aksoy, Yumuşak Ten –<br />

Turgay Aksoy”<br />

En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü Yengeç Sepeti<br />

adlı yapım ile Yavuz Özkan ve Fatih<br />

Aksoy alır.<br />

11 film değerlendirmeye<br />

alındı<br />

1995;<br />

yılında festivalde 11<br />

film değerlendirmeye<br />

alınıyor. Festivalde, “Böcek - Ümit<br />

Elçi, Özlem… Düne Bugüne Yarına<br />

- Tülay Eratalay, Aşk Ölümden Soğuktur<br />

- Canan Gerede, Bir Kadının<br />

Anatomisi - Yavuz Özkan, Sekizinci<br />

Saat - Cemal Gözütok, Sokaktaki<br />

Adam - Biket İlhan, Gerilla - Osman<br />

Sınav, Kadere 45 - Yavuz Yalınkılıç,<br />

Ölümsüz Karanfiller - Mesut Uçakan,<br />

Soğuk Geceler - Kadir Sözen<br />

ve Yahya Kaptan - Hilmi Akyalçın”<br />

filmleri yarışır.<br />

En İyi <strong>Film</strong> Ödülünü Ümit Elçi imzalı<br />

Böcek isimli yapım alır.<br />

Yeni Türkiye<br />

Sineması adından<br />

söz ettiriyor<br />

1996;<br />

33. <strong>Antalya</strong> Altın Portakal<br />

<strong>Film</strong> festivalinde<br />

yarışan filmler şunlardır: “Tabutta<br />

Rövaşata - Derviş Zaim, Sende Gitme<br />

Triyandafilis - Tunç Başaran,<br />

Mum Kokulu Kadınlar - İrfan Tözüm,<br />

Yaban - Nihat Durak, Kış Çiçeği<br />

- Kadir Sözen, Işıklar Sönmesin<br />

- Reis Çelik, Bir Nefes Sevgi -Adem<br />

Ayral, Drajen - Şahin Gök, Hoşçakal<br />

İstanbul - Sami Güçlü, İntihar Rehberi<br />

- Erbil Altanay, Otostop - Sami<br />

Güçlü. “<br />

Bu dönemde ortaya çıkan Yeni Türkiye<br />

Sineması’nın önde gelen isimlerinden<br />

Derviş Zaim imzalı Tabutta<br />

Rövaşata filmi En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü<br />

alıyor.<br />

80 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

Cüneyt Arkın<br />

ve Güven Kıraç<br />

yumruklu kavga<br />

1997;<br />

Her yıl yaşanan jüri<br />

eleştirilerine son verme<br />

çabaları büyük ölçüde aşılmaya<br />

başlanıyor. <strong>Özel</strong>likle bu dönemle<br />

festivalde yarışma jürisi, sinema kuruluşları<br />

temsilcilerinden oluşuyor.<br />

Artık büyük ölçüde ‘jüri üyelerinin<br />

yetersizliği’ tartışmaları son buluyor.<br />

Jüri üyeleri tartışmaları son bulurken,<br />

34. festival kavgaya sahne oluyor.<br />

En İyi Erkek Oyuncu ödülünün<br />

Tunju Gürsu’ya, En İyi Yardımcı<br />

Erkek Oyuncu ödülünün Haluk Bilginer’e<br />

verilmesi kavgayı başlatıyor.<br />

Ödül Töreni’nin hemen ardından<br />

Cüneyt Arkın ile Güven Kıraç arasında<br />

yaşanan küfürlü yumruklu<br />

kavga Portakal’a damgasını vuruyor.<br />

Yarışmaya 14 film aday oluyor. “Hamam<br />

- Ferzan Özpetek, Masumiyet -<br />

Zeki Demirkubuz, Usta Beni Öldürsene<br />

- Barış Pirhasan, Kasaba - Nuri<br />

Bilge Ceylan, Kuşatma Altında Aşk<br />

- Ersin Pertan, Nihavend Mucize -<br />

Atıf Yılmaz, Köpekler Adası - Halit<br />

Refiğ, Solgun Sarı Gül - Canan Evcimen<br />

İçöz, Yanlış Saksının Çiçeği -<br />

Fide Motan Mektup - Ali Özgentürk,<br />

İnsan İnsanın Kurdu - Fatih Arslan,<br />

Ekmek - Faik Ahmet Akıncı, Dünya<br />

Kadınla Güzel - Yılmaz Duru, Çökertme<br />

- Tunca Yönder”<br />

Altın Portakal Ödülü’nü Ferzan Özpetek’in<br />

Hamam filmi alıyor. Hamam<br />

filmi daha sonra Cannes <strong>Film</strong><br />

<strong>Festivali</strong>’nde, İtalyan Sinema Yazarları<br />

ve Altın Küre ödülüne de sahip<br />

olur.<br />

Oyuncu derneklerinden<br />

festivale<br />

boykot<br />

1998;<br />

Sinema Oyuncuları<br />

Derneği (SODER) ve<br />

Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği<br />

(ÇASOD) ortak karar alarak festivale<br />

katılmazlar. Oyuncu derneklerinin<br />

boykota gitmesinin nedeni festivalden<br />

talep edilen belli bir miktar<br />

paranın verilmemesi olarak aktarılıyor.<br />

Bu nedenle festival bir kez daha<br />

etkinlikler yerine olaylar konuşulur<br />

hale geliyor. Festivalde En İyi <strong>Film</strong><br />

Ödülü Yara isimli yapımıyla Yılmaz<br />

Aslan’a verilir. O dönemde Jüri Başkanı<br />

olan Hülya Koçyiğit konuşmasında,<br />

yeni sanatçıların, yönetmenlerin<br />

yetiştiğini ve ödülü verecekleri<br />

ismi belirlerken çok zorlandıklarını<br />

açıklar.<br />

Yarışan 11 film şunlardan oluşuyor:<br />

“Yara - Yılmaz Arslan, Gemide - Serdar<br />

Akar, Kaçaklık Diploması - Tunç<br />

Başaran, Karışık Pizza - Umur Turagay,<br />

Leoparın Kuyruğu - Turgut<br />

Yasalar, Eski Fotoğraflar - Necef<br />

Uğurlu/Jülide Övür, Ağır Roman<br />

- Mustafa Altıoklar, Avcı - Erden<br />

Kıral, Laleli’de Bir Azize - Kudret<br />

Sabancı, Sevda - Yavuz Yalınkılıç,<br />

Yaşama Hakkı - Nurettin <strong>Özel</strong>.<br />

Kılık kıyafet zorunluluğu<br />

damgasını<br />

vurdu<br />

1999;<br />

36’ncı <strong>Antalya</strong> Altın<br />

Portakal <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde<br />

özellikle kılık kıyafet zorunluluğu,<br />

ödüller damgasını vuruyor.<br />

Mayıs Sıkıntısı isimli uzun metraj<br />

filmiyle Dr. Avni Tolunay Jüri <strong>Özel</strong><br />

Ödülü ve En İyi Yönetmen Ödüllerini<br />

alan Nuri Bilge Ceylan, Altın Portakal<br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nin ödül töreninde<br />

kıyafet zorunluluğunu eleştirir.<br />

Gösterime girdiği günden itibaren<br />

Ermeni Soykırımı iddiaları karşısında<br />

Türkiye’yi savunmasız bırakacağı<br />

iddiasıyla ‘Salkım Hanım’ın Taneleri<br />

<strong>Film</strong>i’ uzunca bir süre konu edilmiş.<br />

Bu tartışmalara karşın TRT’de özel<br />

izinle yayımlandığı Tuncer Çetinkaya’nın<br />

çalışmalarında aktarılıyor.<br />

Bu tartışmalar ışığında 36. <strong>Antalya</strong><br />

Altın Portakal <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde<br />

Salkım Hanımın Taneleri birincilik<br />

ödülünü alıyor.<br />

36. <strong>Antalya</strong> Altın Portakal Ulusal<br />

Yarışma filmleri şunlardır: ”Salkım<br />

Hanımın Taneleri - Tomris Giritlioğlu,<br />

Mayıs Sıkıntısı - Nuri Bilge<br />

Ceylan, Üçüncü Sayfa - Zeki Demirkubuz,<br />

Harem Suare - Ferzan<br />

Özpetek, Lola ve Bilidikit - Kutluğ<br />

Ataman, Duruşma - Yalçın Yelence,<br />

Gülün Bititği Yer - İsmail Güneş,<br />

Kara Kentin Çocukları - Orhan<br />

Oğuz, Parçalanma - Canan Gerede,<br />

Sınır - Gani Rüzgar Şavata”<br />

81


TARİHÇE<br />

UNESCO Barış<br />

Temalı Festival<br />

2000;<br />

UNESCO’nun ‘Dünya<br />

Barış Kültürü Yılı’<br />

olarak belirlemesi nedeniyle 37. Altın<br />

Portakal <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nin ana teması<br />

barış olarak belirlendi. Barış temalı<br />

festivalde Türk - Yunan dostluğunun<br />

öne çıkarıldığı aktarılıyor.<br />

Katılan filmler, “Güle Güle - Zeki<br />

Ökten, Melekler Evi - Ömer Kavur,<br />

Filler ve Çimen - Derviş Zaim, Renkli<br />

Türkçe - Ahmet Çadırcı, Eylül Fırtınası<br />

- Atıf Yılmaz, Abuzer Kadayıf<br />

- Tunç Başaran, Acı Gönül - Ersin<br />

Pertan, Oyunbozan - Nesli Çölgeçen”<br />

37. <strong>Antalya</strong> Altın Portakal’ın En İyi<br />

<strong>Film</strong> ödülünü, Zeki Alasya ile Metin<br />

Akpınar’ı yıllar sonra bir araya getiren<br />

Güle Güle isimli yapımıyla Zeki<br />

Ökten alıyor.<br />

5 dalda ödül alarak geceye damgasını<br />

vuran bir diğer film ise Derviş<br />

Zaim’in Filler ve Çimen olur.<br />

Altın Portakal,<br />

dünya festivali<br />

olma yolunda<br />

2001;<br />

38. Altın Portakal’da<br />

dünya festivali olmak<br />

adına adımlar atılır. Bu yönde atılan<br />

ilk adım, Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin<br />

Görsel İşitsel ve Etkileşim Platformu<br />

OCCAM üyeliğinin kapısını<br />

aralanması olmuştur.<br />

Bu yıl festivale katılan filmler: “Büyük<br />

Adama Küçük Aşk - Hande<br />

İpekçi, O da Beni Seviyor - Barış<br />

Pirhasan, Yazgı - Zeki Demirkubuz,<br />

Vizontele - Yılmaz Erdoğan/Ömer<br />

Faruk Sorak, Şarkıcı - Ersin Pertan,<br />

Fotoğraf - Kazım Öz, Hemşo - Ömer<br />

Uğur, İtiraf - Zekidemirkubuz, Maruf<br />

- Serdar Akar, Dansöz - Savaş Ay,<br />

Dava - Gani Rüzgar Şavata”<br />

Festivalde takım kıyafet zorunluluğu<br />

gene sorun edilir ve ödül alan bazı sanat<br />

dünyasından isimler ödül gecesine<br />

katılmayarak protesto eder.<br />

En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü Büyük Adama<br />

Küçük Aşk yapımıyla Hande İpekçi alır.<br />

Halk jürisi oluşturuldu<br />

2002;<br />

39. Altın Portakal’da 19 Kişilik halk<br />

jürisi oluşturulur. Ancak bu dönemin<br />

en büyük sorunu Türkiye’de yaşanan film üretiminin<br />

az olması Altın Portakal’a katılan filmlerinde katılımın<br />

düşük olmasına neden olmuştur.<br />

Festivalde 7 film yarışır. <strong>Film</strong>ler şunlardır: “Uzak -<br />

Nuri Bilge Ceylan, Sır Çocukları - Aydın Sayman/<br />

Ümit Cin Güven, Gönlümdeki Köşk Olmasa - Elisabeth<br />

Rygart, Martılar Açken - Bülent Pelit, Sarı Günler<br />

- Ravin Asaf, Yeşil Işık - Faruk Aksoy, Deli Yürek<br />

- Osman Sınav”<br />

En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü Uzak yapımıyla Nuri Bilge<br />

Ceylan alıyor.<br />

82 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

83


Röportaj<br />

TARİHÇE<br />

Altın Portakal’ın<br />

40. yılı<br />

2003;<br />

Bu yıl çok önemli bir<br />

gelişme olarak aktarabileceğimiz<br />

para ödülünde yapılan<br />

yüzde 150 oranındaki artıştır. En iyi<br />

filme 60 milyar, en iyi ikinci filme 25<br />

milyar, üçüncü filme ise 15 milyar<br />

verilir.<br />

2003 yılında yarışmaya 10 film katılır.<br />

<strong>Film</strong>ler şu isimlerden oluşuyor:<br />

“Abdülhamit Düşerken - Ziya Öztan,<br />

Bekleme Odası - Zeki Demirkubuz,<br />

Çamur - Derviş Zaim, Gönderilmemiş<br />

Mektuplar - Yusuf Kuruçenli,<br />

Gülüm - Zeki Ökten, İnat Hikayeleri<br />

- Reis Çelik, Karşılaşma - Ömer<br />

Kavur, Kolay Para - Hakan Haksun/<br />

Ercan Durmuş, <strong>Metropol</strong> Kabusu<br />

- Ümit Cin Güven, O Şimdi Asker -<br />

Mustafa Altıoklar”<br />

En İyi <strong>Film</strong> Ödülünü Ömer Kavur<br />

İmzalı Karşılaşma filmi alır. Ömer<br />

Kavur’un yaşamını yitirmesi nedeniyle<br />

Karşılaşma son filmi olur.<br />

Portakal’da<br />

Menderes Türel<br />

dönemi<br />

2004<br />

84 www.metropoldergileri.com<br />

yılında yerel seçimler<br />

yapılır. Bu yıl yapılan<br />

seçimleri hem <strong>Antalya</strong>’yı hem<br />

de -yurt dışında aldığı eğitim nedeni<br />

ile- dünyayı yakından tanıyan bir<br />

isim olan Menderes Türel kazanır.<br />

Ödüllü bir gazeteci olan Menderes<br />

Türel, festivali uluslararası boyuta<br />

taşımak için çalışmalara başlar.<br />

41. Altın Portakal <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’ne<br />

katılan filmler şunlardır: “Gece<br />

11:45 - Ercan Durmuş, Hababam<br />

Sınıfı Merhaba - Kartal Tibet, Hayal<br />

Kurma Oyunları - Yavuz Özkan,<br />

Hoşgeldin Hayat - Ümit Elçi, Kayıp<br />

Cennet İnsanları - Ümit Cin Güven,<br />

Melegin Düşüşü - Semih Kaplanoğlu,<br />

Mustafa Hakkında Her Şey - Çağan<br />

Irmak, Nede Olsa Çocuk - Eriş<br />

Akman, Yazı Tura - Uğur Yücel”<br />

<strong>Festivali</strong>n kazananı ise Uğur Yücel’in<br />

Yazı Tura isimli filmi oldu.<br />

Yeniliklerin Yılı<br />

2005;<br />

Altın Portakal’a yeni<br />

ekiple yeni anlayış<br />

getirmek isteyen Menderes Türel,<br />

AKSAV’ın yanı sıra TÜRSAK’ı da<br />

festivale dahil etti. Türel döneminin<br />

bir diğer yeniliği ise 1964’ten bu yana<br />

gelen Venüs Heykeli yerini ‘Mousa’ya<br />

bırakır. Ayrıca 4 yıl sürecek olan Avrasya<br />

<strong>Uluslararası</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> düzenlenmeye<br />

başlanır.<br />

Yarışmaya 15 film katılır. Festival<br />

filmleri şunlardan oluşmaktadır:<br />

“Anne ya da Leyla - Mesut Uçakan,<br />

Banyo - Mustafa Altıoklar, Eğreti<br />

Gelin - Atıf Yılmaz, Gönül Yarası<br />

- Yavuz Turgul, Hırsız Var - Oğuzhan<br />

Tercan, İki Genç Kız - Kutluğ<br />

Ataman, Kalbin Zamanı - Ali Özgentürk,<br />

Korkuyorum Anne - Reha<br />

Erdem, O Şimdi Mahkum - Abdullah<br />

Oğuz, Pardon - Mert Baykal,<br />

Sen Ne Dilersen - Cem Başeskioğlu,<br />

Sinema Bir Mucizedir - Memduh<br />

Ün, Şans Kapıyı Kırınca -Tayfun<br />

Güneyer, Türev - Ulaş İnanç,<br />

Yolda - Erden Kıral”<br />

Genç yönetmen Ulaş İnanç, ilk filmi<br />

‘Türev’le Altın Portakal’ın sahibi<br />

oldu.<br />

43. Altın Portakal<br />

2006; <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’ne 20<br />

film başvurur. Yarışmaya katılan<br />

filmlere yeni şart getirilir. <strong>Film</strong>lerin<br />

DVD’sinin basılıp satışa sunulmamış<br />

olması ve ulusal televizyonlarda<br />

yayımlanmış olma şartı getirilir.<br />

Katılan filmler: “Araf - Biray Dalkıran,<br />

Aura - Orhan Oğuz, Cenneti<br />

Beklerken - Derviş Zaim, Eve Dönüş<br />

- Ömer Uğur, İki Süper <strong>Film</strong> Birden<br />

- Murat Şeker, İklimler - Nuri Bilge<br />

Ceylan, Kader - Zeki Demirkubuz,<br />

Kardan Adamlar - Aytan Gönülşen,<br />

Takva - Özer Kızıltan”<br />

En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü Zeki Demirkubuz,<br />

Kader filmiyle alır.<br />

Ödül Semih Kaplanoğlu’nun<br />

2007;<br />

44. Altın Portakal’da<br />

yarışan filmler: “Ademin<br />

Trenleri - Barış Pirhasan, İyi<br />

Seneler Londra -Berkun Oya, Janjan<br />

- Aydın Sayman, Mutluluklar - Abdullah<br />

Oğuz, Mülteci - Reis Çelik,<br />

Münferit - Dersu Yavuz Altun, Rıza -<br />

Tayfun Pirselimoğlu, Saklı Yüzler -<br />

Handan İpekçi, Sis ve Gece - Turgut<br />

Yasalar, Yaşamın Kıyısında - Fatih<br />

Akın, Yumurta - Semih Kaplanoğlu,<br />

Zeynep’in Sekiz Günü - Cemal Şan”<br />

En İyi <strong>Film</strong> Ödüllü’nü Semih Kaplanoğlu<br />

Yumurta isimli yapımıyla<br />

alır.


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

85


Röportaj<br />

“Yaşama dair her şey”<br />

GÖRGÜLÜ’ de<br />

Kısaca Görgülü Grup’tan bahsedebilir misiniz?<br />

İnşaat sektörünün çeşitli iş kollarında 35 yıldır hizmet vermekteyiz.<br />

Konya’nın önde gelen inşaat grupları arasında<br />

yerimizi aldığımızı düşünüyoruz. Bu zaman süresince edindiğimiz<br />

bilgi, birikim ve tecrübelerimizi 2010 yılından itibaren<br />

kendi projelerimize aktararak geleceğin yaşam alanlarını<br />

oluşturmak üzere yola çıkmış bulunmaktayız. Değişime hızla<br />

uyum sağlayarak insanların yaşamlarını kolaylaştıran, hayatlarının<br />

büyük bir bölümünü geçirdikleri konutlarını en işlevsel<br />

şekilde tasarlayarak hizmete sunuyoruz.<br />

“Yaşama Dair Her şey” sloganıyla yola çıktınız. Bu<br />

slogan neyi kapsıyor?<br />

Kurulduğu günden bugüne kadar sektöründe birçok projeye<br />

imza atan firmamız ürettiği konutlarda kaliteli malzeme kullanma<br />

prensibinden hiçbir zaman ödün vermemiştir. Müşteri<br />

memnuniyetini en önemli ticari sermaye olarak kabul eden<br />

firmamız satmış olduğu konutların alıcıları ile ilişkilerini her<br />

zaman iyi tutmuştur. ‘Yaşama dair her şey...’ sloganı ile yoluna<br />

devam eden grubumuz, prestijli projeleri ile bulunduğu<br />

bölgeye değer katmanın yanı sıra nitelikli sosyal alanları ile<br />

de ailelere kaliteli, huzurlu, yaşama dair tüm beklentilerini<br />

karşılamayı hedefleyen projeler hazırlıyor. Yani insanlara konutun<br />

çok ötesinde yaşam alanı sunuyoruz.<br />

Görgülü Grup Yönetim Kurulu Başkanı<br />

Mehmet Ali Görgülü<br />

İnşaat sektörünün çeşitli kollarında uzun yıllar hizmet veren Görgülü Grup, bu<br />

tecrübesini kendi yaptığı binalara aktararak ortaya koyduğu projelerle adından söz<br />

ettiriyor. Müşteri memnuniyeti ve güvenini kendine ilke edinen Görgülü Grup’u ve<br />

prestijli projelerinden Deluxe <strong>Antalya</strong>’yı Yönetim Kurulu Başkanı<br />

Mehmet Ali Görgülü ile konuştuk…<br />

86 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

Ve Deluxe <strong>Antalya</strong>… Bu projeye<br />

başlamaktaki amacınız<br />

neydi?<br />

Görgülü Grup bugüne kadar hayata<br />

geçirdiği projelerde doğru yatırım<br />

planlaması, doğru lokasyon tercihini<br />

her zaman önemsemiştir. Bu da kısa<br />

vadede tercih edilen marka olmasını<br />

sağlamıştır. Dünya’nın marka şehirlerinden<br />

<strong>Antalya</strong>’da Görgülü Grup<br />

olarak var olma isteğimiz bu yatırımımızın<br />

her aşamasında ayrı bir<br />

özen ve titizlik göstermemize vesile<br />

oldu. İnanıyoruz ki kısa bir süre içerisinde<br />

<strong>Antalya</strong>’da da tercih edilen<br />

markalar arasında yerimizi alacağız.<br />

Deluxe <strong>Antalya</strong> projenizden<br />

bahseder misiniz?<br />

Biz aslında Deluxe <strong>Antalya</strong>’yı şöyle<br />

öykülendirdik; “Yıllardır insanlarda<br />

tatil bir özlemdir. Her yıl sıcak mevsimlerde<br />

deniz ya da havuzda kulaç<br />

atmak için günler öncesinden planlar<br />

yapılır ve tatil başlar. Tatil dönüşü<br />

ise bir de tatil yorgunluğu atılır.<br />

Akdeniz’in o eşsiz güneşinde nem<br />

olmayan, <strong>Antalya</strong>’ya tepeden bakan,<br />

ormanın içinde yeşil ile mavinin birleştiği<br />

noktada lüks ötesi yaşam alanı<br />

projelendirdik. Yaz mevsiminde<br />

klima ihtiyacı olmayan ancak güneş<br />

ışınlarından maksimum faydalanılabilecek,<br />

içerisinde sosyal ve kültürel<br />

alanları barındıran, tatil alanı olmamakla<br />

birlikte yaz kış yaşama imkânı<br />

sunan yeni bir yaşam alanı. Sizler<br />

için ne olmalı diye düşündük ve hepsini<br />

bu projeye dahil ettik.<br />

Proje kapsamında neler var?<br />

Deluxe <strong>Antalya</strong>’da doğayla iç içe yaşamak<br />

başlı başına bir ayrıcalık olacak.<br />

Açık, kapalı yüzme havuzları,<br />

hamam, SPA merkezi, kreş ve gündüz<br />

bakımevi, Deluxe çarşı, fitness<br />

salonu, oyun salonu, kuaför, vitamin<br />

cafe, sinema salonu, 7. Katta seyir teraslı<br />

bayanlara özel yüzme havuzu,<br />

mini golf sahası, site güvenlik, resepsiyon,<br />

açık ve kapalı otopark; site<br />

sakinlerinin yaşam konforlarını artıracak<br />

özellikler arasında yer alıyor.<br />

Bu projenizde doğal malzemeler<br />

kullanmaya da büyük önem<br />

verdiniz. Bu malzemeleri hangi<br />

alanlarda kullanmayı tercih<br />

ettiniz?<br />

Proje hazırlanırken dağ, deniz, şehir,<br />

orman ve tabiat varlığı göz önüne<br />

alındı. Doğaya zarar vermeyen,<br />

özellikle geri dönüşümlü ve doğal<br />

malzeme seçildi. Doğaya olan saygımızdan<br />

tamamen doğal bir site<br />

olsun istedik ve cephede nitelikli doğal<br />

malzeme kullandık. Iroko kaplama<br />

bunlardan bir tanesi. Iroko ağacı<br />

Afrika ormanlarında yetişir. İşlendikten<br />

sonra stabilitesi çok iyidir.<br />

Çarpılma ve şekil bozukluğu yaşanmaz.<br />

Ağaç işlendikten sonra sarımsı<br />

87


Röportaj<br />

88 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

bir renktedir ancak oksijenle temasa geçtiğinde yaklaşık<br />

1 ay içerisinde kahve ve çikolata arası bir renge dönüşür.<br />

Iroko doğal çürümeye, kabuk altı böcek ve hastalıklara<br />

karşı yüksek dirençlidir. Ayrıca dış cephelerimizde doğal<br />

taş kullanılmıştır.<br />

Lüks ve markalı projelerde son yıllarda ciddi bir<br />

artış var, tercih konusunda size artı sağlayan<br />

nedir?<br />

Son yıllarda konut piyasasındaki hareketlilik, özellikle<br />

büyükşehirlerde inşa edilen markalı konut projeleriyle<br />

büyük artış gösteriyor. Klasik ev anlayışı değişirken, lüks<br />

projelerden konut sahibi olmak isteyenler, birçok konut<br />

projesi arasından tercih yapıyor. Sektördeki tecrübemiz<br />

ve pazar analizlerimizle sektörün nabzını tutarak projelerimizi<br />

şekillendiriyoruz. Konut projelerimizi planlarken<br />

biz de konut alıcıları gibi ilk sırada yatırım değerine önem<br />

veriyoruz. Bu da fark yaratmamızı sağlıyor.<br />

Görgülü Grup olarak orta ve uzun vadedeki hedefleriniz<br />

nelerdir?<br />

Hedefimiz her zaman işyeri, konut veya yaşam alanı fark<br />

etmeksizin, modern kent yaşam konforunu ve altyapısını<br />

sunan, değer yaratan ve içerisinde kendi oturmak isteyeceğimiz<br />

projelere imza atmak. Biz Görgülü Grup olarak<br />

her projemizde lüks ve konfor tanımında seviye atlatmayı<br />

hedefledik. Gerek kullandığımız malzeme kalitesi, gerek<br />

detaylı işçilik, gerekse ergonomisi ile bölgedeki gelişime<br />

paralel inşa edilen çok özel konutlarımızla konforda yeni<br />

bir döneme imza atıyoruz. Her geçen gün marka değerimizi<br />

artıracak projeler hazırlayacağız. Kısaca yaptıklarımız<br />

yapacaklarımızın teminatıdır. Bunun yanı sıra Görgülü<br />

Grup kendi öz sermaye gücüne dayanarak en kaliteli<br />

malzemeyi kullanarak en iyi işçilikle üretmiş olduğu konutları<br />

alıcısına en uygun fiyatla ulaştırmaktadır. Bunu<br />

yaparken; ticaret yaptığı tedarikçileri ve müşterisi olan konut<br />

alıcıları ile kısa süreli bir ticaret değil, karşılıklı güven<br />

ilişkisine dayanan uzun soluklu bir ticaret ve bu ticaretle<br />

gelişen dostluk bağı kurmak istiyoruz.<br />

Bir diğer hedefimiz ise değişen hayat şartlarına uygun olarak<br />

insanların yaşamını kolaylaştıran, hayatlarının büyük<br />

bir bölümünü geçirdikleri konutlarını en işlevsel şekilde<br />

tasarlayarak gerçekten mutlu olabilecekleri yaşam alanları<br />

oluşturmaktır.<br />

89


Haber<br />

BEYŞEHİR,<br />

Hem Karayoluyla<br />

Hem De Hızlı Trenle<br />

ANTALYA’YA<br />

Daha Da Yaklaşacak<br />

Beyşehir’in <strong>Antalya</strong>’ya hem karayoluyla, hem de hızla trenle daha da yaklaşacağı bildirildi.<br />

Beyşehir Belediye Başkanı Murat Özaltun, Mevlana şehri Konya ve Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’ın “Cennet ya<br />

burasıdır, ya da buranın altındadır” dediği Beyşehir ilçesinin, Akdeniz’in incisi ve turizm cenneti <strong>Antalya</strong>’ya “Gembos”<br />

yolu ve hızlı tren projelerinin hayata geçirilmesinin ardından daha da yaklaşacağını belirtti.<br />

Özaltun, İç Anadolu’yu en kısa güzergahtan bağlayacağı belirtilen Gembos güzergahlı Yeni Konya-<strong>Antalya</strong> Karayolu’ndaki<br />

yol yapım ve 5 kilometre uzunluğundaki Demirkapı Tüneli çalışmalarının hız kesmeden sürdüğünü bildirdi.<br />

“GEMBOS” YOLUNDAKİ KONYA<br />

TARAFINDA ÇALIŞMALAR BİTTİ<br />

Tünelin her iki yanında da devam<br />

eden çalışmalar kapsamında büyük<br />

bölümünün tamamlandığını<br />

ve önemli bir aşama kaydedildiğini<br />

vurgulayan Özaltun, bir süre önce<br />

Beyşehir’den bir heyet halinde bu<br />

bölgede incelemelerde bulunarak<br />

yürütülen çalışmalarla ilgili yetkililerden<br />

bilgiler aldıklarını hatırlattı.<br />

Türkiye’de yapılan büyük karayolları<br />

tünellerinden birisi olan Demirkapı<br />

Tüneli’nin tamamlanmasının<br />

ardından yolun da bitirilmesiyle<br />

projenin hayata geçirilmiş olacağını<br />

vurgulayan Özaltun, kamuoyunda<br />

“Gembos” yolu olarak bilinen (Konya-Beyşehir-Derebucak-İbradı<br />

Ayrımı-Taşağıl<br />

Yolu) Yeni Konya <strong>Antalya</strong><br />

Karayolu’nun Konya tarafındaki çalışmaların<br />

tamamlandığını, <strong>Antalya</strong><br />

il sınırları içerisindeki çalışmaların<br />

da bitirilmesiyle projenin hayata<br />

geçmiş olacağını ve Konya-<strong>Antalya</strong><br />

arasının daha kısa mesafede alınacağını<br />

söyledi.<br />

HIZLI TREN PROJESİ...<br />

Başkan Özaltun, Konya’nın sadece<br />

karayolu ile değil yüksek hızlı tren<br />

projesi ile de <strong>Antalya</strong>’ya bağlanması<br />

konusunda da proje yürütüldüğünü,<br />

<strong>Antalya</strong>’dan Konya, Aksaray, Nevşehir,<br />

Kayseri ve Kars’a kadar hızlı<br />

trenle ulaşılacağını belirtti. Özaltun,<br />

Konya <strong>Antalya</strong> arasındaki hızlı trenin<br />

Beyşehir yakınlarından da geçeceğini<br />

vurgulayarak, sadece Konya<br />

değil ilçemiz Beyşehir de projelerin<br />

tamamlanmasıyla <strong>Antalya</strong>’ya hem<br />

karayoluyla hem de hızlı tren yoluyla<br />

daha kısa zamanda bağlanmış olacağını<br />

sözlerine ekledi.<br />

TÜNELDE IŞIĞI GÖRMEYE ADIM<br />

ADIM...<br />

Bu arada, Yeni Konya <strong>Antalya</strong><br />

Karayolu projesi kapsamında<br />

Demirkapı Tüneli işini üstlenen<br />

firmanın Şantiye Şefi Amaç Altıntaş,<br />

tüneldeki kazı çalışmalarının<br />

yüzde 90 oranında tamamlandığını<br />

söyledi. Tünelde ışığı<br />

görmeye adım adım yaklaşıldığını<br />

vurgulayan Altıntaş, “Son 500<br />

metrelik kazı imalatı tünelin giriş<br />

tarafından devam ettirilmekte<br />

olup, tünelin çıkış ağzında ise<br />

kemer betonu imalatlarına başlanmıştır.<br />

Geri kalan 500 metrelik<br />

kesimin maksimum 4 ay içerisinde<br />

kazısını tamamlayıp ışığı<br />

görmeyi hedefliyoruz. Bunun dışında<br />

2017 haziran ayının sonlarında<br />

ise işi tamamlamayı planlıyoruz”dedi.<br />

90 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

91


Röportaj<br />

NOSTALJİ<br />

Geçtiğimiz yıl sinema<br />

şöleni yaşanmıştı<br />

Geçtiğimiz yıl düzenlenen 52’nci <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> Türk ve dünya sinemasının<br />

yıldızlarını sinemaseverler ile buluşturdu. Bir yandan dünyanın konuştuğu bir festival<br />

olma yolunda emin adımlarla ilerleyen <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> diğer yandan<br />

da hem Türk sinemasına hem <strong>Antalya</strong>’ya katkısını artırdı.<br />

Bir yandan sinemayı, <strong>Antalya</strong>’yı sizlerle buluştururken diğer yandan da geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen<br />

ve uzun süre konuşulan 52. <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>ni tekrar hatırlamak<br />

ve hatırlatmak istedik.<br />

Yarım asırlık tecrübesine sürekli yeni açılımlar ekleyen<br />

<strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> geçtiğimiz yıl sinema<br />

dünyasının dev isimlerinden oluşan konukları, dopdolu<br />

programı, geniş yelpazedeki etkinlikleri, yeni ödülleri ve<br />

maddi destekleriyle sinema dünyasının yükselen yıldızı<br />

oldu.<br />

Sahnesinde tarihi bir anı gerçekleştirerek, Türk Sineması’nın<br />

Sultanı Türkan Şoray ile Fransız Sinemasının<br />

Divası Catherine Deneuve’ü buluşturan efsanevî bir<br />

kareyle başlayan festival, Jeremy Irons, Cathleen Turner,<br />

Vanessa Redgrave, Franco Nero, Sinead Cusak gibi<br />

dünyaca ünlü starların yanında Mena Suvari, Anamaria<br />

Marinca gibi genç kuşağın başarılı isimlerini de sinemaseverlerle<br />

<strong>Antalya</strong>’nın sıcak atmosferinde bir araya<br />

getirdi. <strong>Festivali</strong>n onur konukları olan dev isimler, hem<br />

filmlerinin gösterimi sonrası seyircilerin sorularını samimiyetle<br />

cevapladı hem de masterclass’larla her biri bir<br />

hazine niteliğindeki birikimlerini cömertçe paylaştı.<br />

92 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

Kortejde<br />

yıldızlar<br />

geçidi<br />

52’nci <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong><br />

<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> aralarında, Jeremy<br />

Irons, Kathleen Turner,<br />

Mena Suvari gibi isimlerin de<br />

yer aldığı seçkin davetliler, sinemanın<br />

yıldızları ve binlerce<br />

<strong>Antalya</strong>lının katıldığı “Geleneksel<br />

Festival Korteji” ile başladı.<br />

Dopdolu<br />

program<br />

52. <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />

<strong>Festivali</strong>’nde Altın Portakal için<br />

ulusal kategoride 10, uluslararası<br />

kategoride de 12 film yarışmıştı.<br />

Türk sinemasının en yeni<br />

örneklerinden, Özcan Alper<br />

imzalı “Rüzgarın Hatıraları” ve<br />

Mustafa Kara’nın ilk filmi “Kalandar<br />

Soğuğu” ise her iki kategoride<br />

de yer aldı. Festivalde,<br />

“Camelot”, “Şerburg Şemsiyeleri”,<br />

“Güllerin Savaşı” gibi kült<br />

filmlerin yanı sıra; “Geceyarısı<br />

Gösterimleri”, “Dünya Sinemalarından”,<br />

“Ödüle Koşanlar”,<br />

“Ustaların Gözünden” gibi başlıklar<br />

altında 100’e yakın film,<br />

toplam 172 gösterimde sinemaseverlerle<br />

buluştu.<br />

<strong>Festivali</strong>n açılış filmi olan<br />

“Uzaklarda Arama” ise yönetmen<br />

koltuğunda oturan,<br />

Türkiye sinemasının büyük<br />

oyuncusu Türkan Şoray ve film<br />

ekibinin katılımıyla unutulmaz<br />

bir atmosferde gerçekleşti. Geçen<br />

yıl yarışma filmlerinden<br />

önce seyirciler, Türkiye sinemasının<br />

önemli yaratıcı alanlarından<br />

biri olan Kısa <strong>Film</strong><br />

Seçkisi’ndeki örnekleri izleme<br />

imkanı da buldu. Festivallerin<br />

yoğun programları arasında<br />

sıkı takipçileri dışında genel<br />

seyirciye ulaşmakta çoklukla<br />

zorlanan kısa filmler de böylece<br />

<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’yle birlikte<br />

çok daha ‘görünür olma’<br />

ve daha fazla seyirciye ulaşma<br />

imkanına kavuştu.<br />

AFF’den<br />

yeni projelere<br />

‘can suyu’<br />

Başlangıç yaptığı yıldan itibaren<br />

kendisini kanıtlayarak 52.<br />

<strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’ne<br />

de güçlü bir etkinlik<br />

programı ile katkıda bulunan<br />

<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> Forum (AFF) sinema<br />

sektörünün yeni buluşma<br />

adresi oldu. Ayrıca AFF’nin ilk<br />

meyvelerini de geçen yıl festivalde<br />

görmek mümkün oldu.<br />

2014 yılında Work in Progress<br />

ve özel ödül sahibi filmleri<br />

“Sarmaşık” ve “Rüzgarın Hatıraları”,<br />

Altın Portakal için yarışan<br />

filmler arasında yer aldı.<br />

“Sarmaşık”, en iyi film de dahil<br />

olmak üzere 4 dalda ödüle layık<br />

görülürken, Rüzgarın Hatıraları<br />

festivalden 2 ödülle döndü.<br />

<strong>Film</strong>leri, proje aşamasından itibaren<br />

desteklemeyi amaçlayan<br />

AFF, geçtiğimiz yıl maddi desteklerini<br />

de artırdı. Kurmaca<br />

<strong>Film</strong> Pitching Platform ve Work<br />

in Progress başlıklarına, Belgesel<br />

Pitching Platform başlığı altında<br />

ödülleri de ekleyen AFF,<br />

yeni projelere toplamda 220 bin<br />

TL destek sağladı.<br />

Dört bir<br />

yanda etkinlik<br />

Festival, yalnızca film gösterimleriyle<br />

değil farklı başlıklardaki<br />

söyleşi ve etkinliklerle de<br />

sinema coşkusunu <strong>Antalya</strong>lılara<br />

yaşattı. <strong>Festivali</strong>n ana mekanı<br />

AKM, festival boyunca usta<br />

oyuncu, gülen ve Türkiye’yi<br />

güldüren adam Kemal Sunal’ın<br />

çok özel sergisine ev sahipliği<br />

yaptı. Açılışını; Sunal ailesinin<br />

hep birlikte yaptığı sergide<br />

usta oyuncunun filmlerde kullandığı<br />

kostüm ve aksesuarların yanı sıra şahsî<br />

eşyaları, mektupları ve çok özel fotoğrafları da<br />

bulunuyordu.<br />

Akdeniz Üniversitesi İletişim ve Turizm Fakülteleri<br />

de festival boyunca renkli söyleşilerin<br />

adresi oldu. 70x100 Ajans kurucusu Emre Erdem,<br />

oyuncu Ali Sunal, sinema tarihçisi Alican<br />

Sekmeç, oyuncu Vildan Atasever, Orion Işık’ın<br />

ortaklarından Hakkı Yazıcı, kurgu ustası Ayhan<br />

Eryüksel gibi uzman isimler, üniversiteli gençlerle<br />

tecrübelerini paylaştı, onların sorularını<br />

cevapladı.<br />

93


Röportaj<br />

NOSTALJİ<br />

<strong>Festivali</strong>n en<br />

anlamlı projesi<br />

Festival engelli bireylerle taçlandı.<br />

Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes<br />

Türel’in eşi Ebru Türel’in<br />

desteğiyle güçlenerek gelişen, Avrupa’nın<br />

2’nci büyük <strong>Özel</strong> Eğitim ve<br />

Rehabilitasyon Merkezi de festivalin<br />

ana gündemine oturdu. <strong>Festivali</strong>n<br />

sosyal sorumluluk projesi kapsamında,<br />

merkeze dikkat çekip farkındalık<br />

oluşturma amacıyla çok özel bir çalışma<br />

gerçekleştirildi. <strong>Festivali</strong>n ilk<br />

günündeki geleneksel kortejde de<br />

vurgulanan ‘farkındalığı’ yaygınlaştırabilmek<br />

amacıyla İstanbul ve<br />

Akdeniz Üniversiteleri Radyo-TV–<br />

Sinema bölümlerinden öğrenciler,<br />

hocalarının rehberliğinde Merkez<br />

için bir kısa film çekti. “Uzun İnce<br />

Bir Yoldayım” adlı kısa filmin galası<br />

da festivalin son gününde yapıldı<br />

ve kapanış töreninde de kendilerine<br />

sosyal sorumluluk teşekkür plaketleri<br />

sunuldu.<br />

1800 Konuk<br />

52. <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’ni<br />

200’e yakın ulusal, 120 yerel<br />

ve 10 uluslararası basın temsilcisi<br />

takip etti. Festival süresince basın<br />

dışında 200’ü ulusal ve uluslararası<br />

sinema sektörünün önemli isimleri,<br />

94 www.metropoldergileri.com<br />

50’si yerli 20’si yabancı dünyaca ünlü<br />

isimler de dahil olmak üzere 1800<br />

konuk ağırlandı.<br />

Festivale sarmaşık<br />

damga<br />

vurdu<br />

Geçtiğimiz yıl sunuculuğunu ünlü<br />

oyuncu Oktay Kaynarca’nın yaptığı<br />

geceye “Sarmaşık” filmi damga<br />

vurdu. En iyi film, en iyi yönetmen,<br />

en iyi senaryo, en iyi erkek oyuncu<br />

kategorilerinin tamamında ödülleri<br />

toplayarak 4 dalda Altın Portakal’ın<br />

sahibi olan “Sarmaşık” filmi aynı<br />

zamanda ulusal kategoride de en iyi<br />

film seçildi. <strong>Uluslararası</strong> kategoride<br />

ise en iyi film “Taşa Yazılmış Hatıralar”<br />

oldu. <strong>Uluslararası</strong> kategoride en<br />

iyi kadın oyuncu Alba Rohrwashers<br />

seçilirken, en iyi erkek oyuncu da<br />

“Kalandar Soğuğu” filmindeki rolüyle<br />

Haydar Şişman oldu.<br />

2015 yılı <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />

<strong>Festivali</strong>’nin ödülleri şöyle;<br />

Ulusal yarışma kategorisinde<br />

ödül alan<br />

isimler ve filmler:<br />

En İyi <strong>Film</strong>: “Sarmaşık” filmi.<br />

En İyi Yönetmen: “Sarmaşık” filminin<br />

yönetmeni Tolga Karaçelik.<br />

En İyi Senaryo: “Sarmaşık” filmi.<br />

En İyi Kadın Oyuncu: “Kalandar Soğuğu”<br />

filmindeki rolüyle Nuray Yeşilaras.<br />

En İyi Erkek Oyuncu: “Sarmaşık” filminden<br />

Nadir Sarıbacak.<br />

En İyi Müzik: “Rüzgar’ın Hatıraları”<br />

ve “Kalandar Soğuğu” olmak üzere<br />

iki filme birden verildi.<br />

İzleyici Ödülü: “Kümes” filmi.<br />

<strong>Uluslararası</strong> yarışma<br />

kategorisinde ödül<br />

alan isimler ve filmler<br />

ise şöyle:<br />

En İyi <strong>Film</strong>: “Taşa Yazılmış Hatıralar”<br />

filmi.<br />

En İyi Yönetmen: Hussein Hassan.<br />

En İyi Senaryo: “Kayıp Kızlar” filmi.<br />

En İyi Kadın Oyuncu: Alba Rohrwashers.<br />

En İyi Erkek Oyuncu: Kalandar Soğuğu<br />

filminden Haydar Şişman’ın<br />

oldu.<br />

En İyi Müzik: “Kuşatılmış” filmi.<br />

İzleyici Ödülü: “Rüzgarın Hatıraları”<br />

filmi oldu.<br />

Yaşam Boyu Onur Ödülü ünlü İngiliz<br />

aktris Vanessa Redgrave’a verilirken,<br />

Altın Portakal Emek Ödülü’nü<br />

alan Sonay Kanat, ödülünü Selda<br />

Alkor’un elinden aldı. Yaşam Boyu<br />

Başarı Ödülü ise Franco Nero’ya<br />

verildi. 100 bin TL’lik <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />

Destek Fonu Ödülü, “Kar” projesi ile<br />

Emre Erdoğdu’nun oldu.


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

95


NOSTALJİ<br />

KARE<br />

KARE<br />

96 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

52’nci <strong>Uluslararası</strong><br />

<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong><br />

97


HABER<br />

Deepo<br />

Outlet Center’da<br />

Sinema keyfi<br />

Akdeniz’in en büyük outlet alışveriş merkezi Deepo<br />

Outlet Center’da Cinetech sinemaları vizyona giren<br />

yeni filmleri sinemaseverlerin beğenisine sunuyor. 3D<br />

gözlük hariç, haftaiçi 7 TL, haftasonu 9 TL lik ekonomik<br />

bilet fiyatlarıyla Cinetech sinemaları alışverişe gelen<br />

ziyaretçiler tarafından çok tercih ediliyor. Yetişkin,<br />

çocuk, öğrenci ayırt etmeksizin indirimli fiyatları yılın<br />

her günü sunan Cinetech Sinemalarının güncel programını<br />

Deepo Outlet Center’ın web sitesi deepo.com.tr ve<br />

sosyal medya adreslerinden takip edebilirsiniz.<br />

Deepo’ya ulaşım tramvayla çok daha kolay<br />

Alışveriş ve yaşam merkezi Deepo Outlet Center’a şehir<br />

içinden modern tramvay ile ulaşım imkânı bulunuyor.<br />

Meydan - Expo 2016 <strong>Antalya</strong> ve Meydan - <strong>Antalya</strong><br />

Havalimanı tramvay hattı arasında yer alan Sinan Durağı<br />

Deepo Outlet Center’ın önünde yer alıyor. Sabah<br />

06.00’dan gece yarısına kadar her gün sefer yapan tramvay<br />

ile alışverişin merkezine ulaşmak kolaylaştı.<br />

Deepo Outlet Alışveriş Merkezi Hakkında<br />

Deepo Outlet Alışveriş Merkezi Torun Alışveriş Merkezleri Yatırım A.Ş’ nin yatırımlarından biridir.<br />

2004 yılında kurulan Deepo Outlet Alışveriş Merkezi, 365 gün fabrika fiyatlarıyla indirimleri, bünyesindeki<br />

90 mağaza, 16 Restaurant-Cafe, 1500 araçlık açık/kapalı otopark, Çocuklar için Lunaparkı ile yerli<br />

ve yabancı müşterilerine eşsiz bir hizmet sunmaktadır.<br />

Mimari yapısı, misafirlerine sunduğu alternatifleri, teknolojik donanımı, bünyesinde barındırdığı markaları<br />

ile dünya standartlarını yakalayan Deepo Outlet Alışveriş Merkezi, gerek <strong>Antalya</strong>lılar gerek yerli<br />

ve yabancı turistlerimiz için sadece alışveriş merkezi değil yepyeni bir sosyal alışveriş noktası haline<br />

gelmiştir.<br />

Bir alışveriş merkezi olmakla beraber sosyal bir yaşam merkezi de olmayı misyon edinmiş olan Deepo<br />

AVM, 7’den 77’ye her kesimden insan için önemli bir buluşma noktasıdır. Ticari anlamda elde ettiği başarıyı<br />

sosyal aktivitelerle de perçinleyen Deepo Outlet Alışveriş Merkezi, on binlerce insanın hayatında<br />

önemli bir yer tutmaktadır.<br />

98 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

99


HABER<br />

ZİRVELERİN BAŞKENTİ<br />

ANTALYA<br />

MENA Ülkeleri, İran, Helal Turizm ve Yaş Sebze Meyve<br />

İhracatçıları zirvelerinin ardından Ortadoğu ve Afrika’dan<br />

<strong>Antalya</strong>’ya gelen turist sayısı yüzde 10 arttı. Sadece<br />

Suudi Arabistan 2016 yılı içinde Türkiye’den 120<br />

bin ton sebze meyve alınacağını açıkladı.<br />

Başbakanlık Tanıtım Ajansı, Büyükşehir Belediyesi, Serik<br />

Belediyesi, Türk Hava Yolları ve Batı Akdeniz Kalkınma<br />

Ajansı bir araya gelerek, turizmde yeni pazarlar<br />

oluşturmak, Ortadoğu ve Afrika ülkeleri ile ticareti geliştirmek<br />

için art arda dev organizasyonlara imza attı.<br />

MENA Zirvesi ile başlayan organizasyonları İran Zirvesi,<br />

Helal Turizm Zirvesi, MENA Ülkeleri Yaş Sebze Meyve<br />

İhracatçıları zirvesi takip etti.<br />

Serik Belediyesinin ev sahipliğinde gerçekleştirilen organizasyonlarda<br />

farklı ülkelerden yüzlerce siyasetçi, gazeteci,<br />

turizmci ve iş adamı ağırlandı. Yapılan zirveler<br />

etkisini kısa süre içerisinde gösterdi ve gelen turist sayısı<br />

ile ticaret hacminde artışlar yaşandı. İran, Ortadoğu<br />

ve Afrika ülkelerinden gelen turist sayısı bir önceki yıla<br />

göre yüzde on oranında arttı. Bu artışın maddi değerinin<br />

milyonlarca lirayı bulduğu belirtiliyor. <strong>Özel</strong>likle Yaş<br />

Sebze Meyve İhracatçıları Zirvesi’nin ardından <strong>Antalya</strong>’nın<br />

MENA ülkelerine yaptığı ihracat yüzde kırk oranında<br />

artış gösterdi.<br />

ULUSLARARASI MENA TURİZM ZİRVESİ<br />

Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinden <strong>Antalya</strong>’ya gelen<br />

turist sayısının artırılması ve alternatif pazar oluşturulması<br />

amacı ile düzenlenen “1. <strong>Uluslararası</strong> Ortadoğu ve<br />

Kuzey Afrika (MENA) Ülkeleri <strong>Antalya</strong> Zirvesi” Belek’te<br />

gerçekleştirildi. MENA bölgesindeki 14 ülkeden 250 seyahat<br />

acentesi yetkilisi, 20 büyükelçi, diplomat ve bürokrat<br />

ile 70 gazeteci katıldı.<br />

Arap Turizm Birliği Başkanı Bandar Fahad Al-Fehaid’in<br />

yaptığı konuşma, zirvenin önemini en net cümleler ile<br />

anlatıyordu. Türkiye’ye geçen yıl yaklaşık 2,5 milyon<br />

Arap turistin geldiğini ve 4 milyar dolardan fazla harcama<br />

yaptığını söyleyen Al-Fehaid, dünya pazarında en<br />

fazla harcama yapan grubun Arap turistler olduğuna<br />

işaret etti.<br />

İRAN TURİZM ZİRVESİ<br />

MENA Ülkeleri Zirvesi’ni İran Zirvesi takip etti. Zirveye<br />

İranlı 85 seyahat acentesi ile çok sayıda gazeteci katıldı.<br />

<strong>Antalya</strong>’yı görme fırsatı bulan konuklar bölgedeki<br />

otellerde inceleme yaptı. Kaleiçi’ni, teleferikle Olimpos<br />

Tahtalı Dağı zirvesini, Düden ve Manavgat şelalelerini,<br />

Side’yi ve antik kentler ile alışveriş merkezlerini de gezen<br />

konuk heyet turizm potansiyeli hakkında bilgilendirildi.<br />

HELAL TURİZM ZİRVESİ<br />

İran Turizm Zirvesi’nin ardından Serik Belediyesi, yeni<br />

bir organizasyona daha imza atarak Helal Turizm Zirvesi’ni<br />

gerçekleştirdi. Zirveye; Birleşik Arap Emirliği, Abu<br />

Dabi, Bahreyn, Kuveyt, Katar, Dubai olmak üzere 6 ülkeden<br />

30 turizm acentesi katıldı.<br />

YAŞ SEBZE MEYVE İHRACATÇILARI ZİRVESİ<br />

Etkisini en kısa sürede gösteren zirve ise Yaş Sebze Meyve<br />

İhracatçıları zirvesi oldu. Daha zirve devam ederken<br />

milyonlarca liralık anlaşmalar gerçekleştirildi.<br />

<strong>Antalya</strong>’nın tarım sektörüne yönelik ekonomik faaliyetlerine<br />

katkı sağlamak amacıyla gerçekleştirilen zirveye<br />

Kuveyt, Bahreyn ve Suudi Arabistan’dan 26 kişilik heyet<br />

katıldı. <strong>Antalya</strong> Toptancı Hali’ni ziyaret eden Ortadoğu<br />

iş adamları, hal yöneticilerinden bilgi aldı. <strong>Antalya</strong> Toptancı<br />

Hallerinde sebze ve meyve ihracatı yapan esnaf ile<br />

100 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

Ticaret Odası’ndaki Meyve ve Sebze Esnafları Komitesi<br />

Başkanı Suheym Gamidi, bu yıl hac mevsimi boyunca<br />

Türkiye’den 120 bin ton meyve ve sebze alımı yapıldığını<br />

söyledi. Yapılan ihracatın 40 bin tonunun narenciye, 40<br />

bin tonunun domates ve diğer 40 bin tonunun ise muhtelif<br />

sebze ürünlerinden oluştuğu bildirildi.<br />

bir araya gelen heyet, ikili görüşmeler gerçekleştirdi.<br />

Büyükşehir Belediyesi Daire Başkanı Muharrem Kavurkacı,<br />

zirve kapsamında yapılan ziyaretin önemini şu sözlerle<br />

anlattı: “ Bu işbirliğinin devam edeceğini ümit ediyorum.<br />

Gayet verimli oldu. Görüşmeler devam ediyor.<br />

Çok heyecanlıyız. <strong>Antalya</strong>’nın ticaretine önemli bir katkı<br />

sağlayacağına inanıyorum. Böyle hayırlı bir hizmetin<br />

parçası olduğumuz için <strong>Antalya</strong> Büyükşehir Belediyesi<br />

olarak da çok mutluyuz. 120 civarında esnafımız rezerve<br />

ettirdi. Talepler gelmeye devam ediyor. Gelen misafirlerimiz<br />

de çok memnun”<br />

GÖRÜŞMELER ÇOK OLUMLU<br />

Zirve, esnafı da heyecanlandırmıştı. <strong>Antalya</strong> Toptancı<br />

Hali’nde paketleme yapan Ahmet Çalışkan, “Çok olumlu<br />

görüşmeler oldu. Burada iki adet firma ile görüşmeleri<br />

sağladık. Muhtemelen önümüzdeki hafta domates yüklemesi<br />

yapacağız. Kiraz ile ilgili bir takım görüşmeler<br />

yaptık” diye konuştu.<br />

ÇALIŞILMASI GEREKEN BİR PAZAR<br />

<strong>Antalya</strong>’nın adını sık sık duysa da ilk kez bu zirve ile<br />

görme fırsatı bulduğunu söyleyen Suudi Arabistan’dan<br />

Majed Hamad Al Khamees, “ Burada güzel, çeşitli ürünler<br />

gördük ve ciddi anlamda dünyanın birçok yerinde<br />

denenmesi gereken kaliteli ürünler keşfettik. Kesinlikle<br />

çalışılması gereken bir pazar. Burayı ilk defa gördük. İlk<br />

izlenimimizi aldık. Burayı çok beğendik. Ticaretinin yanında<br />

turistik de bir yer burası. Yalnız eminim ki biz de<br />

önümüzdeki süreçte tekrar buraya geleceğiz. Gördüğümüz<br />

çeşitlilikten sonra eminim ki alışverişimiz çok daha<br />

fazla güçlenecek ve ileriye yönelik olacak. Bu toplantıların<br />

da bize bu imkanı sağlayacağına inanıyoruz. Faydalı<br />

olacağını düşünüyorum” şeklinde konuştu.<br />

ZİRVE İLE TİCARET 27 MİLYON TL ARTTI<br />

Zirvelerin gizli kahramanlarından Başbakanlık Türkiye<br />

Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı (TYDTA) Körfez Ülkeleri<br />

Temsilcisi Dr. M. Mustafa Göksu, yapılan etkinlik<br />

ve faaliyetlerle meyve sebze ihracat hacminde geçen yıla<br />

kıyasla yüzde 40 gibi bir artışın meydana geldiğini belirtti.<br />

Göksu “Kalbi Türkiye ile atan bölge insanına ürünlerimizi<br />

ulaştırma açısından bu tür tanıtım faaliyetleri<br />

önem arz ediyor. Çok verimli geçen bu faaliyet sonrasında<br />

2014 ve 2015’in ilk yarısında 41 milyon dolar olan<br />

Suudi Arabistan’a meyve sebze ihracatı 2016 yılının ilk 6<br />

ayında 68 milyon dolara yükseldi” diye konuştu.<br />

Ramazan Çalık “Yolumuza dev zirveler ile devam<br />

edeceğiz”<br />

Serik Belediye Başkanı Ramazan Çalık, zirvelere yenilerini<br />

de ekleyerek yola devam edeceklerini söyledi. <strong>Antalya</strong>’nın<br />

turizmin ve tarımın başkenti olduğunu kaydeden<br />

Çalık “ Biliyorsunuz Rusya ile yaşanan krizin ardından<br />

turizm ve tarım sektörlerinde yaşanabilecek muhtemel<br />

daralmalara karşı önlem alınması gerekiyordu. Bu kentin<br />

yöneticileri olarak bizim kenarda oturarak olup biteni<br />

izlememiz beklenemezdi. Süratle çalışmaya başladık.<br />

İlk olarak alternatif turizm pazarlarını oluşturmak için<br />

çalışmaya başladık. MENA, İran ve Helal Turizm Zirveleri<br />

bu açıdan önemli idi. Bu zirvelerin etkisini özellikle<br />

Belek bölgesindeki otellerde gördük. Diğer birçok ülkelerden<br />

gelen turistlere göre çok daha fazla para harcayan<br />

Ortadoğu ve İran’dan gelen turistleri çekmek çok önemli<br />

idi. Bunu başardığımızı düşünüyorum. Bu yıl yaşadığımız<br />

hain darbe girişimi zirvelerin etkililerini tam olarak<br />

görmemizi engelledi” dedi.<br />

HACILARIN SEBZELERİ TÜRKİYE’DEN GİTTİ<br />

Majed Hamad Al Khamees’in dediği gibi <strong>Antalya</strong> pazarı<br />

kısa süre içinde Suudi Arabistan başta olmak üzere orta<br />

doğu ülkelerinin gözdesi oldu. Cidde kenti Sanayi ve<br />

101


TARİH<br />

TARİH ROMANLARININ SEVİLEN İSMİ<br />

ÜNLÜ YAZAR MİNE SULTAN ÜNVER METROPOL İÇİN YAZDI<br />

“Ey Endülüs sakinleri! Ne mutlu size ki; surlara, nehirlere, ağaçlara ve gölgelerine sahipsiniz.<br />

Cennet bahçesi sizin diyarınızdan başka bir yerde değil ve şayet seçebilecek olsaydım bu<br />

diyarda kalmayı seçerdim... Yarın cehenneme düşmekten korkmayın. Zira cennet nimetlerini<br />

tatmış olan hiç kimse ateşe sokulmamıştır.”<br />

İbn Haface<br />

ENDÜLÜS İSLAM<br />

MEDENİYETİNİN<br />

AVRUPA’YA KATKILARI<br />

Medeniyet, biriken ve miras bırakılan<br />

irfandır. Bugün üzerinde yaşadığımız<br />

medeniyet bu manada tarih<br />

boyunca hangi milletten ya da dinden<br />

olursa olsun insanoğlunun keşif<br />

ve icatlarının, fikir ve sanat üretimlerinin<br />

birikimi sentezidir.<br />

Nitekim derin bir sefaletin içindeyken<br />

15. yüzyılın ardından hızla<br />

yücelen Avrupa medeniyetinin lokomotiflerinden<br />

biri de en az sömürgecilik<br />

kadar itici bir kuvvet olan Endülüs’ün<br />

birikimidir. Bir zamanlar<br />

bilimden sanata, felsefeden kültüre<br />

her alanda yeryüzünün en muasır<br />

medeniyetini yapılandırmış olan Endülüs,<br />

her devlet gibi yıkılıp giderken<br />

hazinesini istilacıları Avrupalılara<br />

devretmiştir.<br />

Müslümanlar İber yarımadasına çıkıp<br />

Fransa’ya kadar fethettikleri topraklara<br />

büyük bir medeniyet çağrısı<br />

ile gelmişlerdi. Öncelikle idareyi düzeltip,<br />

harabe şehirleri imar ettiler;<br />

ölü araziyi verimli hale getirdiler.<br />

Yerli halkın mallarını, mabetlerini<br />

ve kanunlarını kendi tasarruflarına<br />

bırakarak ahaliye hoşgörü ile muamele<br />

ettiklerinden kısa sürede yerli<br />

halk arasından Müslüman olanlar,<br />

fetih yapanları katladı. Batılı bir<br />

düşünür olan Chatfield şöyle der,<br />

“Araplar, Türkler ve başka Müslümanlar,<br />

Hıristiyanlara karşı batılı<br />

milletlerin yani Hıristiyanların uyguladıkları<br />

muamelenin<br />

aynısını yapmış olsalardı<br />

bugün Doğu’da tek bir Hıristiyan<br />

kalmazdı.”<br />

Henüz Paris ve Roma gibi<br />

Avrupa şehir sokakları insan<br />

dışkısıyla kaplıyken,<br />

Endülüs yolları muntazam<br />

taş döşeli şehirleri, kandillerle<br />

aydınlatılan sokakları<br />

ve evlere, bahçelere kadar<br />

getirilen su sistemleri ile<br />

asrına göre yüce bir medeniyetti.<br />

400.000 kitaplık<br />

kütüphaneleriyle Kurtuba<br />

ve müziğin merkezi kabul<br />

edilen İşbiliye şehirleriyle<br />

Avrupa, Asya ve Afrika’dan<br />

Müslüman ya da<br />

olmayan nice öğrencinin<br />

okumak için geldiği okullarıyla<br />

yeryüzünün incisi<br />

addediliyordu. II.Roger<br />

ve II.Frederick gibi kimi<br />

Avrupa Kralları Müslümanlara<br />

benzer bir hayat<br />

sürüyor, onlar gibi giyiniyor ve danışmanlarını<br />

Endülüslü alimlerden<br />

seçiyorlardı.<br />

Müslüman, Yahudi ve diğerlerinin<br />

klasik İslam gereği olarak hoşgörü<br />

ikliminde sosyokültürel uzlaşma<br />

atmosferinde el ele vererek yücelttiği<br />

medeniyet, Avrupa rönesansının<br />

(artık rönesansa İstanbul’un fethinin<br />

değil Endülüs’ün neden olduğu<br />

kabul edilmiştir) ve reformunun en<br />

önemli sebeplerinden biridir. Cervantes’in<br />

Don Kişot’ta itiraf ettiği<br />

gibi ‘İspanya’ya doğru düşünmeyi<br />

öğretenler Endülüslülerdi.’<br />

Bu konuda Nobel ödüllü Fransız Fizikçi<br />

Pierre Curie, bilim ve sanatıyla,<br />

görgüsü ve anlayışıyla günümüzün<br />

Avrupa medeniyetine beşiklik ederek,<br />

mahzun gözyaşlarıyla hayata<br />

veda eden Endülüs için şöyle der:<br />

“Endülüs’ten bize otuz kitap kaldı,<br />

atomu parçalayabildik. Eğer yakılan<br />

bir milyon kitabın yarısı kalmış olsaydı,<br />

çoktan uzayda galaksiler arasında<br />

geziyorduk.”<br />

102 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

Kültür Taşıyıcısı; Tercüme<br />

Okulları<br />

Endülüs’ün istilacıları toprak için ele<br />

geçirdikleri bu ülkede yaşayanların,<br />

kendilerinden önceki Yunanlılar gibi<br />

eski medeniyetleri de özümseyerek<br />

geliştirip harmanladıkları zenginlikleri,<br />

tercüme okulları kurarak,<br />

buralarda Araplara ve Yahudilere çeviriler<br />

yaptırarak tanımışlar ve kendi<br />

uygarlıklarını oluşturmuşlardır. Batı<br />

dünyasında düşünce hareketinin doğup<br />

gelişmesinde, Latin Ortaçağı’nın<br />

uyanışında ve ayrıca Hıristiyanlığın<br />

yeniden biçim kazanışında en önemli<br />

etken İslam düşüncesinin, kültür<br />

ve medeniyetinin mütercimler kanalıyla<br />

batıya aktarılması olmuştur.<br />

Endülüs ara yol<br />

Endülüs’ün Avrupa’ya aktardıklarının<br />

çoğu aslında doğu kaynaklıdır.<br />

Medeniyetlerinin kaynağı olan Doğu’ya<br />

ilim tahsili ve seyahat maksadıyla<br />

yoğun şekilde gidip gelen<br />

Endülüslüler, Doğu-İslam kültür<br />

birikimini Endülüs’e taşımışlar ve<br />

burada geliştirdikleri halini Avrupa’ya<br />

devretmişlerdir. Yani Avrupa<br />

ve Doğu arasında Kuzey Afrika ve<br />

Endülüs bir anlamda ara yoldur.<br />

Çünkü İslam âlemine Ortaçağ’da<br />

Çin’den ve Hindistan’dan da icatlar<br />

ulaşıyordu ve Eski Yunan bilgileri<br />

onlara miras kalmıştı. Bu nedenle<br />

Müslümanlar, teknoloji bakımından<br />

Avrupa’dan çok ileriydiler. Kuran’ın<br />

tavsiyesi gereği de okuryazarlık oranı<br />

yüksekti.<br />

Avrupa’nın Endülüs’ten<br />

aldıkları<br />

Barut, pusula, pirinç, portakal, hurma,<br />

ipek, şeker kamışı, pamuk, dut,<br />

gül, şeftali, kayısı, Arap rakamları,<br />

sıfır rakamı, X yani “şey”, abaküs,<br />

trigonometri, yel değirmenleri, üç<br />

köşeli yelkenliler, satranç, müzikte<br />

nota bilgisi, Endülüslüler üzerinden<br />

Avrupa’ya geçti. Palamut ve hurma<br />

ağaçlarından katran elde etmeyi öğrendiler.<br />

Mimaride İspanya ve Portekiz<br />

saray yapımına kadar mühendisliklerine<br />

başvuruldu.<br />

Kağıdın Avrupa’ya geçişi Endülüs<br />

üzerinden gerçekleşmiştir. Çin’den<br />

Bağdat’a getirilerek burada 794’te<br />

Harun Reşit tarafından kurulan kağıt<br />

fabrikasında gelişen kağıt üretimi<br />

Afrika üzerinden Endülüs’e taşınmış,<br />

kağıt kullanımı Avrupa’da 1154<br />

İtalya, 1128 Almanya ve 1309 İngiltere<br />

olarak tarihlenmiştir. Endülüs<br />

emirlerinden Abdurrahman’ın resmi<br />

yazışmalar için o dönemde bir çeşit<br />

matbaa kullandığını da belirtmek<br />

gerekir.<br />

Batı kapitalizminde ithal kökenli ne<br />

varsa, kambiyo senedi (süftece), sermaye<br />

ortaklığı (mudârebe), önden<br />

satış (muhatre) gibi, mahreci Müslümanlardır.<br />

İdrisi ile dünyanın yuvarlak olduğu<br />

fikri, Ortaçağ’ın en isabetli, en doğru<br />

haritaları, ilk maket gökküre, Firnas<br />

ile insanın uçması konusunda<br />

ilk ilmi girişimler, Zerkali’nin rasathanesinde<br />

elde edilen sonuçlar,<br />

gezegenlerin hareketlerini gösteren<br />

“Toledo Tablosu”, ilk narkozlu ameliyat,<br />

ilk katarakt ve böbrek taşı ameliyatları,<br />

tarihin ilk dispanserleri, ilk<br />

eczaneleri, ateş düşürücü dahil bir<br />

çok ilacın üretimi, Zühr’ün ilk mide<br />

kanseri tanımlaması, Zehravî’nin,<br />

bazı cerrahi alet ve edevatın resimlerini<br />

de içeren ameliyat ve müdehale<br />

safhalarına ayrıntılı anlatan kitapları,<br />

suyun buharlaşarak azalmasını<br />

önlemek için yer altı kanallarından<br />

nakli, sıcak su dolaşımı ile mekan<br />

ısıtılması, tarımda haşerelerle mücadele,<br />

gübre kullanımı, aşılama ve<br />

tohumları dölleyerek yeni türler elde<br />

etme yöntemleri, verimli sulama<br />

teknikleri, birçok yeni sebze ve meyve,<br />

585 bitki türünden ve hastalıkları<br />

ile tedavilerinden, hangi ilaçların<br />

yapımında kullanılacağından bahseden<br />

kitaplar, Robinson Crusoe’dan<br />

Don Kişot’a ilham eden nesirler, İşbiliye,<br />

Valensiya, Tulaytula ve Gırnata’daki<br />

müzik akademileri, dünya<br />

103


TARİH<br />

El İdrisi’nin haritası.<br />

çapında müşterisi olan müzik aleti<br />

ve kitap pazarları, Müslüman filozofların<br />

din ile felsefe ve aklı uzlaştırma<br />

yönündeki fikirleri, İbn Rüşt,<br />

İbn Haldun gibi nice düşünürlerin<br />

devlet idaresine ve sosyal hayata dair<br />

fikirleri, Musâ b. Meymun, İbn Arabi<br />

ve İbn Bâce gibi filozofları ile Yunan<br />

tefekkürünü ve ilmini unutulmaktan<br />

kurtaran ve geliştiren Endülüs,<br />

hür düşüncenin, ilmin ve hikmetin<br />

merkezi, eşsiz kütüphaneleriyle fikir<br />

dünyasının kandili hükmünde Avrupa’yı<br />

besledi.<br />

Coğrafya “Yollar ve Hükümdar<br />

Ülkeleri” adlı eseri ülkelerarası yol<br />

gösterici bir kitap olarak kabul edilen<br />

Abdullah b. Abdülaziz el-Bekrî çok<br />

tanınmış bir coğrafyacı iken, dünyanın<br />

yuvarlak olduğunu söyleyen<br />

İdrisî, Sicilya Kralı II. Roger’in isteği<br />

üzerine yazdığı “Kitabü’l-Rucari”da<br />

dünyayı haritalar ile resimlemişti.<br />

Bu haritalar Ortaçağ haritacılığının<br />

zirvesi oldu. Doğruluk ve genişlik bakımından<br />

eşsizdiler. 1081 yılında Valensiyalı,<br />

es-Sahdî yeryüzünün ilk gök<br />

küresini yaptı. İbn Cübeyr, el-Mazinî<br />

ve İbn Batuta gibi seyyahlar da Endülüs’te<br />

yetişmiş Müslüman coğrafyacı<br />

ve seyyâhlardır.<br />

Astronomi Abbas bin Firnas taşlardan<br />

yaptığı camlarla yıldızların,<br />

bulutların, şimşeklerin bile izlenebileceği<br />

bir uzay laboratuarı kurmuştu.<br />

İnsanın uçması konusunda ilk<br />

ilmi girişimlerde bulunan da odur.<br />

Zerkâlî’nin Tuleytula’da kurmuş olduğu<br />

rasathânenin çalışmaları da<br />

Avrupa’ya tesir etmiştir. Gezegenlerin<br />

hareketlerini gösteren ve “Toledo<br />

Tablosu” diye anılan tablosu uzun<br />

zaman bütün Avrupa’da kullanıldı.<br />

El-Bitrucî, yıldızların birbirine<br />

göre durumlarını anlatan “Kitabü’l<br />

Hey’e” adlı eseriyle Copernic’e yol<br />

göstermiştir.<br />

Matematik Cebir ve analitik<br />

geometri gibi “trigonometri” de<br />

Müslümanlar tarafından kurulup<br />

geliştirilmiştir. Yine sıfır rakamının<br />

Avrupa’ya geçişi de Müslümanlar<br />

vasıtasıyla Endülüs üzerinden olmuştur.<br />

Tıp İlk narkozlu ameliyat ile ilk katarakt<br />

ve böbrek taşı ameliyatı Endülüs’tedir.<br />

Tarihte ilk dispanserleri,<br />

ilk eczaneleri açanlar, bu konularda<br />

eserler yazanlar Müslümanlardır.<br />

Batı dünyasında Avenzoar diye tanınan<br />

Endülüslü tıb alimi Mervan<br />

İbn Zühr’ün klinik tasvirleriyle Avrupa<br />

tıbbini çok etkilemiştir. Mide<br />

kanserini tarif eden ilk hekimdir.<br />

En büyük Müslüman cerrah olan<br />

ez-Zehravî’nin, bazı cerrahi alet ve<br />

edevatının resimlerini de içeren tıp<br />

ansiklopedisi Latinceye tercüme<br />

edilerek İspanya ve Avrupa’daki tıp<br />

okullarında cerrahi el kitabı olarak<br />

okutulmuştur. İbn Sina’nın el-Kanun<br />

adlı eserinin (1500 yılına kadar)<br />

16 baskısı yapılmış, 1650 yılından<br />

sonra bile okunmaya devam edilerek<br />

tarih boyunca en çok okunan tıp kitabı<br />

hüviyetine sahip olmuştur. Abdirrabih<br />

yüksek ateşi düşürücü ilaç<br />

başta olmak üzere birçok ilaç üretmiştir.<br />

Tıp sahasında yapılan tercümeler<br />

sayesinde Avrupa, hastalıkların<br />

insanın içine giren Şeytan’dan<br />

kaynaklandığı kuruntusundan ve<br />

bundan kurtulmak için bir rahibin<br />

duâ ederek onu kovması gerektiği<br />

anlayışından kurtulmuşlardır.<br />

Tarım Endülüs’te suyun buharlaşarak<br />

azalmasını önlemek için nakli<br />

yer altından kanallarla gerçekleştirilirdi.<br />

Endülüs’te ziraî faaliyet ve<br />

kullanılan yöntemler, çağın diğer<br />

ülkelerinde olmadığı şekilde gelişmiş<br />

durumdaydı. Endülüslüler en güzel<br />

atlara, koyunlara ve en güzel sebze-meyve<br />

bahçelerine sâhiptiler. Haşerelerle<br />

mücadeleyi, gübrelerin nasıl<br />

kullanılacağını bilirlerdi. Ağaçları<br />

aşılamada ve yeni türler çıkarmak için<br />

bitkileri karıştırmada uzmandılar.<br />

Bu sebeple, tarım ve sulama teknikleri<br />

konusunda da Endülüslülerden<br />

İspanyalılara pek çok bilgi naklinin<br />

gerçekleştiği tespit edilmiştir. Müslümanlar<br />

pirinç, pamuk, şeker kamışı,<br />

104 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

eş tutulurdu. Edebiyatta Avrupa’da<br />

fabl türünün ortaya çıkışı, Kastilya<br />

halk şiirinde yılbaşı ilâhîlerinin ve<br />

Fransız halk şiirinin üslubu Endülüs’e<br />

has ‘zecel’ ve ‘müveşşah’ türündeki<br />

şiirlerin etkisiyledir.<br />

dut, hurma, gül, şeftali, kayısı, portakal<br />

gibi meyve çeşitleri yanında, ziraî<br />

çiçekler ve sebze çeşitlerini Doğu’dan<br />

Endülüs’e getirmişlerdir. Daha sonra<br />

bu ürünler Müslümanlardan İspanyalılara,<br />

onlardan da Avrupa ülkelerine<br />

yayılmıştır.<br />

Botanik Cafer el-Gafikî’nin ilaç<br />

yapılan şifalı bitkilerle ilgili “el-Edviyetü’l-Müfrede”<br />

adlı eseri önemlidir.<br />

Muhammed b. Avam ise kitabında<br />

585 bitki türünden bahsetmekte, aşı<br />

yapma tekniği, toprağın yapı özellikleri,<br />

gübreleme usulleri, ağaç ve<br />

üzüm köklerine arız olan çeşitli hastalıklardan<br />

bahsederek, tedavi yolları<br />

önermektedir.<br />

Ahmed b. el-Baytar da şifa veren,<br />

ilaç yapılan hayvan, ot ve minerallerden,<br />

tıbbî tedavi ile ilgili durumlarından<br />

bahseder. 1400 konu işlenen<br />

eserinin kısmen Latinceye tercümesi<br />

olan Simplicia 1758 yılında Kremona’da<br />

basılmıştır.<br />

Düşünce Müslüman filozofların<br />

din ile aklı uzlaştırma yönündeki fikirleri,<br />

Ortaçağ Avrupa’sında büyük<br />

yankı uyandırmış reforma teşvik etmiştir.<br />

Felsefe ve dini birleştiren İbn<br />

Rüşd’ün Latinceye çevrilen Aristo<br />

üzerine yazdıkları ve kendi eserleri<br />

onu Avrupa’da kendisine en çok itibar<br />

edilen filozof hâline getirmiştir.<br />

Devlet idaresine dair düşünceleri,<br />

Allah’ın varlığını akılla ispatlaması,<br />

sanatta kadınların üstün olduğu fikri<br />

Paris ve diğer akademilerde okutulmuştur.<br />

İbn Haldun sosyolojinin<br />

kurucusu kabul edilir. Endülüslü<br />

filozof Yahudi Musâ b. Meymun ve<br />

İbn Bâce’den ise Albert Magnus,<br />

Duns Scottus, Spinoza ve Immanual<br />

Kant, Kastilya-Leon Kralı X.Alfonso,<br />

Dante ve Bacon gibi düşünürler etkilenmiştir.<br />

Müslümanlar Yunan tefekkürünün<br />

sadece nakledicisi değil<br />

aynı zamanda hakiki sahibi oldular.<br />

Okuttukları bu ilimleri hem unutulmaktan<br />

kurtardılar, hem de onların<br />

sahalarını geliştirdiler. Endülüs,<br />

hür düşüncenin, ilmin ve hikmetin<br />

merkezi, eşsiz kütüphaneleriyle fikir<br />

dünyasının kandili hükmündeydi.<br />

Edebiyat Büyük şehir kütüphaneleri<br />

yanında, neredeyse her evde de<br />

kütüphane bulunan Endülüs’te kitap<br />

öyle değerliydi ki, birbirinden nadide<br />

eserler üretildiği gibi sırf kitap peşinde<br />

dünyayı dolaşan insanlar vardı.<br />

Bazı kadınlar güzel kitapları bulup<br />

çoğaltma işiyle vazifelendiklerinden<br />

hiç evlenmezlerdi. İbn Tufeyl’in Hay<br />

bin Yakzan’ı Daniel Defoe’ya Robinson<br />

Crusoe’yu ilham ederken Cervantes’in<br />

Don Kişot’un da eski bir<br />

Endülüs hikayesi olduğu söylenir.<br />

Düz yazı kadar önemli olan şiir,<br />

Doğu geleneği olarak Endülüs için<br />

de vazgeçilmezdi. Şairler vezirlerle<br />

Müzik Müzik alanında İşbiliye,<br />

Valensiya, Tulaytula ve Gırnata gibi<br />

şehirlerinde açılan müzik akademileriyle<br />

şöhreti Bağdat’ı geçen Endülüs’te<br />

müzik denilince Ziryabi ve Bacce<br />

akla gelir. Kurtuba dünya için kitap<br />

pazarıyken, İşbiliye de diğer kıtalardan<br />

müşteri çeken, müzik aletlerinin<br />

satıldığı zengin bir pazardı. Aragon<br />

ve Kastilya saraylarında Müslüman<br />

müzisyenler tarafından icrâ edilen<br />

musikinin etkilerini, bugünkü İspanyol<br />

müziğinde bulmak mümkündür.<br />

Ayrıca, müzikte nota usulü kullanımının<br />

Endülüslü müzisyenlerin<br />

buluşları olduğu ve batıya onlardan<br />

aktarıldığı bilinmektedir.<br />

105


HABER<br />

HAYALLER GERÇEK OLUYOR<br />

Rüya proje başladı<br />

Büyükşehir Belediyesi, her biri <strong>Antalya</strong>’nın geleceğine yön verecek rüya<br />

projeleri hayata geçirmeye başladı.<br />

Büyükşehir Belediye Başkanı<br />

Menderes Türel’in<br />

<strong>Antalya</strong>’ya kazandırmak<br />

istediği rüya projelerinden<br />

Kruvaziyer ve Yat<br />

Limanı Liman Projesi için deniz ve<br />

kara zemin etüt çalışmalarına başlandı.<br />

Turizm sektörüne büyük katkı<br />

sağlaması beklenen proje ile <strong>Antalya</strong><br />

tarihi, doğası ve çekim merkezleriyle<br />

kruvaziyer turizmde dünyanın en<br />

önemli merkezlerinden biri olacak.<br />

Projenin hayata geçirileceği Lara<br />

Birlik Plajı’nın batı ucunda kruvaziyer<br />

ve yat limanı yapımına yönelik<br />

deniz ve kara zemin etüt çalışmaları<br />

yapılıyor. Ulaştırma, Denizcilik<br />

ve Haberleşme Bakanlığı ile Çevre<br />

ve Şehircilik Bakanlığı’nın belirlemiş<br />

olduğu standartlar çerçevesinde<br />

yürütülen etüt faaliyetlerinin ardından,<br />

hayal denilen bir proje daha<br />

hem <strong>Antalya</strong>’ya hem de Türkiye’ye<br />

kazandırılacak.<br />

Şehir merkezine yakın ve dev yolcu<br />

gemilerinin uğrayabileceği Kruvaziyer<br />

Limanı Projesi ile <strong>Antalya</strong> kanatlanacak.<br />

Proje ile 2 adet 345 metrelik,<br />

1 adet 150 metrelik, 4 adet 100<br />

metrelik yolcu gemisi aynı anda iskeleye<br />

yanaşabilecek. Yat Limanı ise<br />

426 yat kapasiteli olacak. Kruvaziyer<br />

ve yat turizminin önemli noktalarından<br />

biri haline gelecek <strong>Antalya</strong>’ya<br />

deniz yoluyla gelecek binlerce turist,<br />

esnafın yüzünü güldürecek.<br />

BOĞAÇAYI, ANTALYA’NIN<br />

DEĞERİNE DEĞER KATACAK<br />

Türkiye’nin Kanal İstanbul’dan sonraki<br />

ikinci çılgın projesi olan Boğaçayı<br />

Projesi,<strong>Antalya</strong>’nın geleceğine<br />

yön verecek ve <strong>Antalya</strong>’ya çok önemli<br />

marka değer sağlayacak. İçerisinde<br />

yaşam merkezleri, halka açık rekreasyon<br />

ve aktivite alanları, yat limanları,<br />

restoranlar yer alacak. Yaklaşık<br />

maliyeti 1 milyar lira olması beklenen<br />

Boğaçayı Projesi kapsamında<br />

büyük bir yat limanı, 40 kilometrelik<br />

yeni bir sahil oluşturulacak. Boğaçay<br />

nehrinin beslenme havzası içerisinde<br />

kalan 927 kilometrekarelik alanın<br />

tamamı ele alınarak, havza bütünü<br />

içerisindeki her türlü afet ve altyapı<br />

riskine çözümler getirilecek. Projeyle,<br />

Konyaaltı bölgesini tehdit eden<br />

ciddi taşkın ve sel riskinin de önüne<br />

geçilecek. Son 80 yılda 70 metresi<br />

kaybolan Konyaaltı sahilindeki erozyona<br />

da çözüm getirilecek.<br />

HOLLYWOOD ANTALYA’DA<br />

KURULUYOR<br />

<strong>Antalya</strong>, 5 bin dönüm arazi üzerine<br />

kurulacak film platosu ile dünya<br />

sinemasının yeni merkezi olacak.<br />

Dünyaca ünlü filmler <strong>Antalya</strong>’da çekilecek.<br />

Boğaçayı Projesi kapsamında<br />

<strong>Antalya</strong>’ya Hollywood’dakine<br />

benzer film platosu kazandırılacak.<br />

Dünyada güneş ışığı açısının film çekimi<br />

için en uygun iki şehirden biri<br />

Los Angeles diğeri <strong>Antalya</strong>. Bu şansı<br />

ve <strong>Antalya</strong>’nın zenginliklerini, ekonomiye<br />

ciddi bir katma değer olarak<br />

kazandırmak üzere <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />

Stüdyoları için Boğaçayı Projesi için-<br />

106 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

de 5 bin dönümlük bir arazi ayırıldı.<br />

Proje içinde entertaintment denilen<br />

içinde çocukların, ailelerin eğlenceli<br />

vakit geçirdiği eğlence parkı da bulunacak.<br />

Proje, ABD’li dünyaca ünlü<br />

film yapımcılarının büyük ilgisini<br />

çekti.<br />

DÜNYA’NIN EN GÜZEL SAHİLİ<br />

GELİYOR<br />

Büyükşehir Belediyesi, <strong>Antalya</strong>’nın<br />

pırlanta gerdanlığı Konyaaltı Plajı’na<br />

dünyanın en güzel sahil projesini<br />

uygulamaya hazırlanıyor. STK’ların<br />

yön verdiği proje ile Konyaaltı, içinde<br />

sosyal alanlar, meydan, kültür<br />

merkezlerinin de yer alacağı yepyeni<br />

bir çehreyle misafirlerini ağırlayacak.<br />

Projede; yeşil alanlar denize kadar<br />

kesintisiz ulaşacak, vatandaşlar<br />

için sahil, önünde hiçbir engel ve duvar<br />

olmayacak şekilde düzenleniyor.<br />

<strong>Antalya</strong>lıların ve her yıl şehri ziyarete<br />

gelen on milyonlarca turistin en<br />

iyi şekilde faydalanacağı Konyaaltı<br />

bir dünya projesi olarak <strong>Antalya</strong>’nın<br />

değerine değer katacak. İhale aşamasına<br />

gelen projeye yaz sezonunun<br />

ardından başlanılması hedefleniyor.<br />

TÜNEKTEPE’YE SİMGESEL<br />

TESİS<br />

Döner Gazino’nun bulunduğu Tünektepe’de<br />

<strong>Antalya</strong>’nın gelecekteki<br />

simgesi olabilecek bir turistik tesis,<br />

cazibe merkezi ve yaşam alanı projesi<br />

hayat bulacak. Tünektepe’ye<br />

ulaşım Sarısu’dan teleferikle olacak.<br />

Teleferikle birlikte halkın da günü<br />

birlik ulaşabileceği, istifade edebileceği<br />

bir tesis olarak hizmet verecek.<br />

Proje gerçekleştiğinde <strong>Antalya</strong>’ya gelen<br />

herkes, nasıl ki New York’ta Özgürlük<br />

Heykeli’ni konuşuyorsa <strong>Antalya</strong>’da<br />

da Tünektepe’yi konuşacak.<br />

DOĞU GARAJI’NA KÜLTÜR VE<br />

TİCARET MERKEZİ<br />

Doğu Garajı Kültür ve Ticaret Merkezi’yle<br />

<strong>Antalya</strong> yeni bir alışveriş<br />

konseptiyle tanışacak. Kentin yeni<br />

kültür ve ticaret merkezi, alışılagelen<br />

AVM’lerden farklı olarak sokağın<br />

içeriye çekilmesiyle iklimlendirilmiş<br />

yapılardan farklı, geçirgen<br />

ve açık, doğal hava akışının, ferah<br />

boşlukların olduğu bir yapı olarak<br />

projelendirildi. Festival Çarşısı da<br />

buraya taşınarak, geleneksel çarşı<br />

kültürü yaşatılacak. İsmail Baha<br />

Sürelsan Konservatuarı ile <strong>Antalya</strong><br />

Şehir Tiyatrosu da buraya taşınacak.<br />

Projenin nekropol bölümünde ise<br />

Türkiye’de bir ilk olarak arkeolojik<br />

bir kazı alanının üstten gezilmesine<br />

olanak sağlanacak. Arkeolojik kazılardan<br />

çıkan eserler, bulundukları<br />

haliyle orijinaline çok yakın kopyaları<br />

ile sergilenecek.<br />

107


HABER<br />

Örnek kentsel dönüşüm projesi<br />

<strong>Antalya</strong>’da hayata geçiriliyor<br />

Büyükşehir Belediyesi’nin Türkiye’ye örnek olacak rüya projesi ‘Kepez Santral Mahalleleri<br />

Kentsel Dönüşüm Projesi’ ile <strong>Antalya</strong> yeni bir cazibe merkezine kavuşuyor. Sosyal alanları,<br />

pazarları, halk pazarları, okulları, yeşil alanları, alışveriş caddeleri, müzeleri, içinden geçen<br />

raylı sistemi ile Kepez ve Santral <strong>Antalya</strong>’nın en kaliteli bölgesi olacak.<br />

<strong>Antalya</strong>’yı kanatlandıracak dev proje<br />

halkın büyük desteği ile adım adım<br />

hayata geçiyor. Proje ile mahalle sakinleri<br />

tek kuruş ödemeden, metrekareleri<br />

kadar daire sahibi olacak,<br />

mülkleri 3 kat değerlenecek. İki<br />

mahalledeki 3 bin 258 hak sahibinin<br />

yüzde 93’ü ön protokolü imzalayarak<br />

projeye evet dedi. Bu Türkiye’de<br />

bir kentsel dönüşüm projesine<br />

halkın verdiği en büyük destek. Hak<br />

sahipleri ile asıl sözleşmeler de imzalanırken,<br />

tahliyesi yapılan evlerin<br />

yıkımına da başlandı.<br />

261 BİN METREKA-<br />

RE YEŞİL ALAN<br />

Modern çağın teknik imkan ve donanımları<br />

göz önüne alınarak oluşturulan<br />

proje ile mahalle sakinleri;<br />

büyük meydanlar, göletler, müzeler,<br />

yeşil alanlar, çocuk parkları, alışveriş<br />

alanları, yarı açık pasaj alanları,<br />

camiler, okullar, pazar alanları, hastane<br />

gibi yaşam standartlarını en<br />

üst seviyeye çıkaracak sosyal alanlara<br />

kavuşacak. Proje toplam 261 bin<br />

metrekare yeşil alanıyla Türkiye’ye<br />

örnek bir yaşam merkezi olacak. Kepez<br />

ve Santral mahallelerinden raylı<br />

sistem hattı da geçecek.<br />

BÖLGENİN DEĞERİ<br />

KATLANACAK<br />

Proje boyunca kira yardımı yapılacak<br />

vatandaşların taşınma giderleri<br />

bile karşılanacak. <strong>Antalya</strong>’nın<br />

çehresini değiştirecek proje ile hak<br />

sahiplerine tek kuruş ödemeden<br />

metrekare hakları kadar daire sahibi<br />

olma, aynı sokakta oturma, is-<br />

108 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

ter büyük bir tek daire ister küçük<br />

metrekareli iki daire sahibi olma<br />

gibi imkanlar sunuluyor. Proje tamamlandığında<br />

iki mahalle <strong>Antalya</strong>’nın<br />

en prestijli bölgelerinden<br />

biri haline gelecek ve değerini misli<br />

misli katlayacak.<br />

ÇİFTÇİNİN ELEK-<br />

TİRİĞİ GÜNEŞTEN<br />

Bir hayal daha gerçek oluyor. Büyükşehir<br />

Belediye Başkanı Menderes<br />

Türel’in sulama birliklerine ve<br />

kooperatiflere bedava elektrik vaadi<br />

hayat buldu. Büyükşehir Belediyesi,<br />

tarımsal sulamada çiftçinin<br />

enerji maliyetini sıfırlamak üzere<br />

Döşemealtı İlçesi’nde Güneş Enerji<br />

Santrali kurdu. Üretime hazır hale<br />

gelen santralin birkaç hafta içinde<br />

ulusal elektrik ağına bağlanması<br />

hedefleniyor.<br />

Döşemealtı İlçesi, Mellidağ Bölgesi`nde<br />

33 bin metrekarelik bir alanda<br />

kurulan 600 KW gücündeki ilk güneş<br />

enerji santralinin güneş panellerinin<br />

montajı tamamlandı. Güneş Enerji<br />

Santrali’nin bu ay içerisinde TEDAŞ<br />

kabul işlemlerinin ardından sisteme<br />

entegre edilmesi ve ulusal elektrik<br />

ağına dahil olması hedefleniyor.<br />

YILLIK 2.7 MİLYON<br />

KİLOVAT SAAT<br />

4 aşamalı projenin ilk etabını tamamlayan<br />

Büyükşehir Belediyesi, 3<br />

güneş enerji santrali daha inşa edecek.<br />

İkinci etabın montaj çalışmaları<br />

sürerken, diğer iki santralin ihale<br />

süreci de tamamlanmak üzere. Proje<br />

bittiğinde Büyükşehir Belediyesi<br />

yıllık 2 milyon 700 bin kilovat saat<br />

elektrik üretecek. Türkiye’de ilk kez<br />

tarımsal sulama birliklerinin elektrik<br />

ihtiyacı güneşten karşılanacak.<br />

Çiftçiler, elektriğe ücret ödemeden<br />

tarımsal sulamalarını gerçekleştirebilecek.<br />

BU TESİS<br />

AVRUPA’DA BİLE YOK<br />

Büyükşehir Belediyesi, <strong>Antalya</strong>spor’a<br />

Avrupa’nın en iyi kamp ve spor tesislerinden<br />

birini kazandırıyor. İnşası<br />

tamamlanan ve peyzaj çalışmaları<br />

süren tesis artık açılış için gün sayıyor.<br />

Modern mimarisiyle dikkat<br />

çeken <strong>Antalya</strong>spor Tesisleri yaklaşık<br />

25 milyon liraya mal olacak. Tesislerin<br />

içerisinde 4 futbol sahası, 2 küçük<br />

futbol sahası, antrenman sahası,<br />

kamp alanlı konaklama tesisleri, konforlu<br />

sporcu odaları, bin kişilik kapalı<br />

tribün, çok amaçlı kapalı spor salonu,<br />

tenis kortu, halı saha, <strong>Antalya</strong>spor<br />

Futbol Okulu, fizyoterapi ve fizik tedavi<br />

merkezleri, futbol ve diğer branşlara<br />

uygun tam donanımlı fitness<br />

salonu, yarı olimpik yüzme havuzu,<br />

jakuzi, fizik tedavi havuzu, spa, çok<br />

amaçlı toplantı salonları, 400 kişilik<br />

konferans salonu, <strong>Antalya</strong>spor Müzesi,<br />

, restoranlar ve eğlence merkezleri<br />

bulunuyor. <strong>Antalya</strong>spor Müzesi, 400<br />

kişilik konferans salonu, restoranlar<br />

ve eğlence merkezleri yer alacak.<br />

109


HABER<br />

Zeynep TOPUZ<br />

YÖRELER VE RENKLER FESTİVALİ’NDE<br />

DOSTLUK VE BARIŞ RÜZGARI<br />

Hem ulusal hem de uluslararası festivallere ve organizasyonlara<br />

ev sahipliği yapan <strong>Antalya</strong>, hareketli günler geçiriyor.<br />

Bu yoğunluk içerisinde rengarenk bir festival olan<br />

Yöreler ve Renkler <strong>Festivali</strong> de var. Muratpaşa Belediyesi’nin<br />

bu yıl ikincisini düzenlediği Yöreler ve Renkler <strong>Festivali</strong>’nde<br />

Doğu Anadolu’dan Karadeniz’e, İç Anadolu’dan<br />

Akdeniz’e Türkiye’nin tüm yörelerinin yanı sıra Rusya,<br />

Ukrayna gibi ülkeler de tanıtıldı. Renkli görüntülere sahne<br />

olan festival, aynı zamanda dostluk ve barış festivali olma<br />

niteliğini taşıyor.<br />

Muratpaşa Belediyesi’nin <strong>Antalya</strong> Anadolu Hemşeri<br />

Dernekleri Platformu işbirliğiyle bu yıl 2’ncisini düzenlediği<br />

Yöreler ve Renkler <strong>Festivali</strong>, Muratpaşa Kent Meydanı’nda<br />

Suzan Kardeş konseriyle açılış yaptı. Kardeş, 2<br />

saate yakın süre kaldığı sahnede programına bir Türkiye<br />

potpurisiyle başladı. Balkan türküleri ve popüler şarkılarla<br />

devam ettiği konserinde Suzan Kardeş’e Muratpaşa<br />

Kent Meydanı’nı dolduran binlerce kişi danslarla hep bir<br />

ağızdan söyledikleri türküler ve şarkılarla elik etti.<br />

“YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ DİYENLERDENİZ”<br />

Muratpaşa’da Anadolu coğrafyasında yıllar içinde yoğrulmuş,<br />

zorlu sınavlardan geçerek bugünlere gelmiş barış<br />

ve kardeşlik kültürünü yaşatmaya kararlı olduklarını<br />

kaydeden Başkan Uysal, “‘Kim olursan ol gel’ diyenlerdeniz.‘Sevelim<br />

sevilelim bu dünya kimseye kalmaz’ diyenlerdeniz.‘Yurtta<br />

barış dünyada barış’ diyenlerdeniz. Öyle<br />

olmakta da kararlıyız” diye konuştu.<br />

İkinci gün Akdeniz Yöresi’nin<br />

Muratpaşa Belediyesi’nin düzenlediği Yöreler ve Renkler<br />

<strong>Festivali</strong>’nin 2’nci gününde sahne Barış Sarıca’nın birbirinden<br />

eğlenceli gösterileriyle açıldı. Yörük kültürünün<br />

tanıtıldığı, Yöre Halk Oyunları ekibinin gösterisiyle devam<br />

eden gecede Emre Dayıoğlu ve Gülay Diri sahne<br />

alırken ikili, Teke yöresinin unutulmaya yüz tutmuş türkülerini<br />

seslendirdi. Gece Ümran Özdemir’in konseriyle<br />

sona erdi.<br />

110 www.metropoldergileri.com<br />

Terör nedeniyle eğlenceler iptal edildi<br />

Muratpaşa Belediyesi bu yıl 2.’sini düzenlediği Yöreler ve<br />

Renkler <strong>Festivali</strong>’nde Mardin ve Şırnak’ta yaşanan hain<br />

terör saldırıları nedeniyle 2 gün eğlenceleri iptal etti.<br />

<strong>Festivali</strong>n 3. Günü Ukrayna, Çerkez, Girit ve 4. Günü<br />

Doğu Anadolu kültürünün ve müziklerinin tanıtılacağı<br />

etkinlikler iptal edildi.<br />

Sahnede Karadeniz Coşkusu<br />

Yöreler ve Renkler <strong>Festivali</strong>’nin 5. Günü Karadeniz Yöresi<br />

ile devam etti. Zengin bir kültüre sahip yörenin tanıtımının<br />

yapıldığı gecede Muratpaşa Belediye Başkanı<br />

Ümit Uysal meydanı,”Hamsisini göremedim /Bir palamut<br />

yiyemedim /Lüfer bolmuş diyemedim /Kor yüreklim<br />

al benizlim /Hoş geldin Karadenizlim” sözleriyle<br />

selamladı. Muratpaşa Kent Meydanı’nda devam eden<br />

festivalde konuşmaların ardından Onay Şahin sahne<br />

aldı. Hareketli saatlerin yaşandığı gecede Karadeniz rüzgarı<br />

esti.<br />

İç Anadolu Gecesi<br />

<strong>Festivali</strong>n 6’ncı gününde sahnede İç Anadolu bölgesi vardı.<br />

Gecede Ümit Uysal sözlerine, “Güzel İç Anadolu’muzun<br />

bütün renklerini, bütün esintilerini <strong>Antalya</strong>’da bir<br />

araya getirdiğiniz için hepinize çok teşekkür ediyorum”<br />

diyerek başladı. Konuşmasında Neşet Ertaş’a da değinen<br />

Uysal, “Bozkırın tezenesi, İç Anadolu’nun bağrından fışkırmış<br />

o derin insan.” diyerek anlattığı Ertaş’tan “Aşkın<br />

beni deli eyledi” şiirini okudu.<br />

Finali Güneydoğu Anadolu yaptı<br />

Muratpaşa Belediyesi’nin <strong>Antalya</strong> Anadolu Hemşeri<br />

Dernekleri Federasyonu’yla birlikte düzenlediği Yöreler<br />

Renkler <strong>Festivali</strong>’nde 7’nci gününde Güneydoğu Anadolu<br />

kültürü tanıtıldı. Gecede çiğköfte yoğuruldu, sıra gecesi<br />

düzenlendi yörenin en güzel barakları seslendirildi.<br />

Güneydoğu Anadolu gecesinde Belediye Başkanı Ümit<br />

Uysal, eşi Ümran Uysal’la halayda saf tuttu.


HABER<br />

<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

Özlem bitiyor…<br />

Konyaaltı<br />

Kitap Fuarı açılıyor<br />

Konyaaltı Belediye Başkanı Muhittin Böcek, bu<br />

yıl yedincisini gerçekleştirecekleri <strong>Antalya</strong> Konyaaltı<br />

Kitap Fuarı’nın 28 Ekim Cuma günü açılacağını<br />

bildirdi.<br />

Ülkenin içinde bulunduğu konjonktüre uygun slogan ile her<br />

yıl geleneksel olarak düzenlenen <strong>Antalya</strong> Konyaaltı Kitap<br />

Fuarı başlıyor. Konyaaltı Belediyesi tarafından düzenlenen<br />

7.<strong>Antalya</strong> Konyaaltı Kitap Fuarı, 28 Ekim Cuma günü Cam<br />

Piramit’te kitapseverler için kapılarını açıyor.<br />

“Ülke genelinde yaşadığımız olaylar, Ulu Önder Mustafa Kemal<br />

Atatürk’ün ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ sözünü<br />

bir kez daha doğruladı” diyen Konyaaltı Belediye Başkanı<br />

Muhittin Böcek, <strong>Antalya</strong> Konyaaltı Kitap Fuarı’nın yedincisini<br />

bu slogan ile gerçekleştireceklerini söyledi. Yeni eğitim-öğretim<br />

yılında öğrencilerin okul ihtiyaçlarını da büyük indirimlerle<br />

bu fuardan karşılayabileceklerini dile getiren Başkan<br />

Böcek, bu yıl fuarda 350’ye yakın grubun ve 100’e yakın da<br />

birbirinden değerli yazarın yer alacağını bildirdi.<br />

Başkan Muhittin Böcek şöyle konuştu; “Her yıl olduğu gibi<br />

7’den 77’ye her görüşten kitapseveri, tek çatı altında buluşturuyoruz.<br />

<strong>Antalya</strong> Konyaaltı Kitap Fuarı’na bu yıl İlker Başbuğ,<br />

Metin Feyzioğlu, Mustafa Balbay, Hanife Avcı, Feyza Altun<br />

Meriç, Ahmet Şafak, Mavisel Yener, Ümit Zileli, Tarık Uslu,<br />

Enis Berberoğlu, Nihat Hatipoğlu, Şermin Çarkacı, Engin<br />

Alan, Büşra Küçük, İhsan Eliaçık, Sinan Meydan, Eren Erdem,<br />

Ataol Behramoğlu, Barış Yarkadaş, Yalçın Küçük, Hulki Cevizoğlu,<br />

Doğu Perinçek, Vural Savaş, Kahraman Tazeoğlu gibi<br />

birbirinden değerli yazarlar imza ve söyleşileriyle bu fuarda<br />

okurlarıyla buluşuyor. 22 bin ziyaretçi ile başladığımız <strong>Antalya</strong><br />

Konyaaltı Kitap Fuarı’nı geçtiğimiz yıl 135 bin kişi ziyaret<br />

etmişti. Türkiye’nin ilk 3 fuarı arasında gösterilen fuar, bu<br />

gün <strong>Antalya</strong>’nın bir markası olmuştur.”<br />

<strong>Antalya</strong> Konyaaltı Kitap Fuarı, 28 Ekim - 6 Kasım tarihleri<br />

arasında Cam Piramit’te ziyarete açık olacak.<br />

111


HABER<br />

<strong>Antalya</strong>’nın suyu kontrol altında<br />

Büyükşehir Belediyesi ASAT<br />

Genel Müdürlüğü, SCADA<br />

(Uzaktan izleme ve kumanda)<br />

Sistemi ile milyonlarca liralık<br />

su kaçaklarını önlerken, Su Kalite<br />

Kontrol Laboratuvarı ile de<br />

<strong>Antalya</strong> genelinde 242 noktadan<br />

aldığı içme suyu numunesini<br />

sürekli analiz ederek, kontrol<br />

altında tutuyor.<br />

112 www.metropoldergileri.com<br />

ASAT Genel Müdürlüğü, bir yandan<br />

<strong>Antalya</strong>’nın altyapı sorunlarını çözüme<br />

kavuştururken, bir yandan da vatandaşın<br />

içme ve kullanma suyunu kontrol<br />

altında tutuyor. Büyükşehir Belediye<br />

Başkanı Menderes Türel tarafından 25<br />

Temmuz 2006 tarihinde ASAT bünyesinde<br />

kurulan ve halen aktif şekilde<br />

kullanılan SCADA sistemi, yüzlerce<br />

arıza ve su kaçağını tespit ederek, binlerce<br />

metreküp suyu yeniden şebekeye<br />

kazandırıyor. ASAT Genel Müdürlüğü<br />

binasında bulunan SCADA Kontrol<br />

Merkezi ile bütün üretim tesisleri, depolar,<br />

terfi istasyonları ve şehir şebekesi<br />

izlenerek milyonlarca liralık su<br />

kaçaklarının önüne geçiliyor. Sistem<br />

sayesinde içme suyu üretim ve dağıtım<br />

tesisleri ile içme suyu şebekesinin merkezden<br />

kontrolünü sağlayan ASAT, bu<br />

sayede daha etkin ve verimli çalışma<br />

ile su kaçaklarına anında müdahale<br />

ediyor. Su Kalite Kontrol Laboratuvarı<br />

ile de il genelinde şebekeye verilen<br />

içme ve kullanma suyundan hafta içi<br />

hergün belirli noktalardan numuneler<br />

alıyor. Fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik<br />

yönden takibi yapılan içme suyunun<br />

temizliği ve kalitesi kontrol altında<br />

tutuluyor.<br />

TÜM ŞEBEKE 7/24 KONTROL<br />

EDİLİYOR<br />

SCADA Kontrol Merkezi’nde sistem<br />

operatörleri tarafından 7 gün 24 saat<br />

istasyonlar; derin kuyular, pompa<br />

(terfi) istasyonları, su depoları ve ölçüm<br />

noktaları kontrol altında tutuluyor.<br />

Sistem ile içme suyu şebekesi izlenerek,<br />

olağan dışı debi ve basınç değişimleri<br />

kolayca tespit edilirken, klor,<br />

sıcaklık, PH, iletkenlik ve bulanıklık<br />

gibi su kalite parametreleri de online<br />

olarak ölçülerek gerekli müdahaleler<br />

yapılıyor. Derin kuyularda, kuyu su<br />

seviyesi, pompa güç tüketimleri ve<br />

pompaların debileri ölçülebilirken,<br />

derin kuyu panosuna da izinsiz girişler<br />

tespit edilebiliyor. Sistemdeki<br />

tüm su pompaları SCADA Kontrol<br />

Merkezi’nden çalıştırılıp durdurulabiliyor,<br />

sisteme dahil tüm vanalar<br />

açılıp kapatılabiliyor. Terfi istasyonlarında<br />

şebekeye verilen su miktarı,<br />

terfi istasyonu çıkış basıncı, çıkıştaki<br />

bakiye klor seviyesi ile pompa güç<br />

tüketimleri uzaktan ölçülerek ve kumanda<br />

merkezinden kontrolü sağlanıyor.<br />

Sistem üzerinde toplamda 107<br />

adet ölçüm noktası, 100 adet derin<br />

kuyu, 29 adet su deposu,10 adet terfi<br />

istasyonu sınıflandırılmış şekilde<br />

kontrolü gerçekleştiriliyor.<br />

KAYIP KAÇAK ÖNLENDİ<br />

SCADA sayesinde 2015 yılında 152<br />

adet arıza tespit edildi ve saatte 15<br />

bin 858 metreküp su kaçağı önlendi.<br />

Ayrıca Fiziki Arıza Tespit ekipleri<br />

tarafından 1 milyon 524 bin metre<br />

hat dinlemesi yapılarak 733 adet ana<br />

boru arızası, 2 bin 312 adet şube yolu<br />

arızası tespit edilerek saatte 1063<br />

metreküp su kaçağının önüne geçildi.<br />

Bu sayede tesislerin daha verimli<br />

çalışması sağlandı. ASAT, 2015 yılında<br />

saatte 16 bin 921 metreküp su<br />

kaçağını önleyerek suyun şebekede<br />

kalmasını sağladı.<br />

LABORATUVARDA NUMUNE<br />

ANALİZİ<br />

<strong>Antalya</strong>lıların sağlıklı su tüketmesi<br />

için çalışmalarına devam eden ASAT,<br />

her gün farklı noktalardan aldığı numuneleri<br />

inceleyerek denetim yapıyor.<br />

Bunun için <strong>Antalya</strong> merkezinde 160<br />

noktadan, ilçelerde ise 82 noktadan<br />

numune alımı yapıyor. Su üretim yerleri,<br />

depolar, ham sular, okul, camii,<br />

toplu yaşam alanları başta olmak üzere<br />

çeşitli noktalardan numune alımı<br />

gerçekleştiriliyor. Abone taleplerine<br />

göre de numuneler alınıyor. Su Kalite<br />

Kontrol Laboratuvarında bir dizi<br />

incelemelerden geçen numunelerin<br />

analizleri gerçekleştiriliyor.<br />

FİZİKİ TESPİT VE ONARIM<br />

Bir su kaçağı şu şekilde tespit ediliyor;<br />

SCADA sistemi üzerinden takip<br />

edilen debi verilerinde olağan dışı<br />

bir hareket tespit edildiğinde, fiziki<br />

arama ekipleri hemen bölgeye yönlendiriliyor.<br />

Ekipler, özel cihazlarla<br />

şebekedeki patlak veya kaçağın olduğu<br />

yeri tespit ediyor. Bakım Onarım<br />

ekipleri burada devreye giriyor.<br />

Patlağın olduğu yer onarım ekipleri<br />

tarafından açılıp, gerekli tamirat işlemleri<br />

gerçekleştiriliyor.<br />

RAPOR VE ARŞİV TUTULUYOR<br />

SCADA Kontrol Merkezi’nde yıl boyunca<br />

toplanan verilerle rapor ve grafikler<br />

de hazırlanıyor. Seviye, basınç,<br />

debi, su kalitesi parametreleri, elektriksel<br />

parametreler, alarm ve olayların<br />

izlenmesi, işletme planlaması, işletme<br />

ve bakım yönetimi, alan bazında tüketilen<br />

suyun izlenmesi ve kayıpların<br />

tespiti, şebekeden toplanan verilerden<br />

rapor ve grafik üretilmesi, elde edilen<br />

verilerin arşivlenmesi işlemleri de yerine<br />

getiriliyor.


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

113


HABER<br />

BAŞKAN ÇALIK:<br />

‘Türk Milleti tarihinin hiç bir evresinde soykırım yapmamıştır’<br />

Almanya’nın Bremen kentinde<br />

Avrupalı Türk Demokratlar<br />

Birliği (UETD) Bremen Bölgesi<br />

tarafından iftar yemeği düzenlendi.<br />

Deniz Sarayı’nda organize<br />

edilen yemeğe <strong>Antalya</strong>’nın<br />

Serik İlçesi AK Partili Belediye<br />

Başkanı Prof. Dr. Ramazan Çalık<br />

konuşmacı olarak katıldı.<br />

Yemeğe Bremen Eyaleti Türk<br />

kökenli milletvekilleri Mustafa<br />

Güngör, Oğuzhan Yazıcı,<br />

UETD Genel Merkez MKYK<br />

Üyesi Bülent Güven, sivil toplum<br />

kuruluşu temsilcileri ile<br />

yaklaşık 1000 dolayında davetli<br />

katıldı.<br />

İlahilerle başlayan programda Kuran-ı<br />

Kerim okundu. Yemeğin açılış<br />

konuşmasını ise UETD Bremen Bölgesi<br />

Başkanı Burak Çaylı yaptı. Ramazan<br />

ayının önemine vurgu yapan<br />

çaylı, Ramazan ayı oruçla birlikte<br />

aynı zamanda Kuran-ı Kerim ayıdır.<br />

Bu ayda Kuran-ı Kerim’i daha çok<br />

okumalı, onu anlamaya çalışmalı ve<br />

yaşamanın gayreti içinde olmalıyız.<br />

UETD Bremen her zaman hak ve<br />

hukuktan yana tavır almıştır. Hiçbir<br />

zaman haksızlık karşısında susmamıştır<br />

dedi.<br />

<strong>Antalya</strong>’dan Bremen’e sözde Ermeni<br />

soykırım yalanını anlatmaya gelen<br />

araştırmacı yazar ve tarih bilimci<br />

Prof. Dr. Ramazan Çalık, 1 milyon<br />

300 bin Ermeni’nin yaşadığı o zamanda<br />

nasıl olur da 1,5 milyon Ermeni<br />

öldürüldü denir. Ermeni soykırım<br />

iddiaları tamamen yalandır.<br />

Hiçbir tarih belgesinde bunla ilgili<br />

bir belge yoktur dedi.<br />

İftara katılanlara sözde Ermeni soykırım<br />

ile ilgili bilgi veren Çalık, Biz<br />

tarih kurumu olarak Avrupa’nın ve<br />

dünyanın bütün arşivlerinde çalışarak<br />

‘Ermeniler, Göç ve Sürgün’ adlı<br />

kitabımızı hazırladık. Bu kitaptan<br />

bütün dernek ve kurumlarımızın<br />

faydalanmasında yarar var. Bu kaynak<br />

beş akademisyenin hazırlamış<br />

olduğu bir kitaptır. Gönül rahatlığıyla<br />

şunu söyleyebilirim ve Alman<br />

Parlamentosuna buradan cevap verebilirim;<br />

Türk tarihinin geçmişinde<br />

hiçbir zaman katliam olmamıştır,<br />

soykırım olmamıştır, bundan sonra<br />

da Allah’ın izniyle Türk milletine<br />

soykırım ve katliam da yakışmaz.<br />

Nerede bir Alman arşivi varsa orada<br />

araştırma yaptım. Alman kaynaklarını<br />

A’dan Z’ye taramış bir insanım.<br />

Alman belgelerine bakarak Ermenilere<br />

yapılmış bir soykırım olmadığını<br />

rahatlıkla ortaya koyabiliriz. Alman<br />

belgeleri Ermeniler konusunda<br />

Türkleri haklı gösteren belgelerdir.<br />

Ermeniler ve Batı Dünyası 24 Nisan’ı<br />

soykırım’ı yıl dönümü olarak kutlar.<br />

24 Nisan’da ne soykırım olmuştur,<br />

ne de göç olmuştur. 24 Nisan 2 bin<br />

345 Ermeni’nin tutuklanma olayıdır.<br />

Ama bunu yıllardır soykırım günü<br />

olarak kutlamaktalar. Bütün kaynaklara<br />

bakın Anadolu’da yaşayan<br />

Ermeni nüfusu yaklaşık 1 milyon<br />

300 bin dolayındadır. Batılı kaynaklarda<br />

ne görürsünüz; 1 milyon 500<br />

bin Ermeni katledildi. Bunu onlara<br />

sormak lazım. Nüfus üzerinden de<br />

sözde Ermeni soykırımının bir yalan<br />

olduğunu görebiliriz. 1915 yıllarında<br />

200 bini aşkın Ermeni ölmüştür ama<br />

bunların çoğu o zamanki elverişsiz<br />

hayat koşullarından, hastalıklardan<br />

ve salgınlardandır. Alman kaynaklarında<br />

bunu da görürsünüz. O zamanda<br />

bırakın sivil halkı çok sayıda<br />

sağlık görevlisi bili hayatını kaybetmiştir<br />

dedi.<br />

Çalık programlarının sona ermesiyle<br />

yurda döndü.<br />

114 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

SERİK’TE<br />

BAŞPEHLİVAN YEŞİL YEŞİL<br />

SERİK’TE YEŞİL RÜZGARI<br />

Serik Belediyesince düzenlenen<br />

Serik Geleneksel<br />

Yağlı Pehlivan Güreşleri’nde,<br />

başpehlivanlığı Mehmet<br />

Yeşil Yeşil kazandı.<br />

Geleneksel Serik Yağlı Pehlivan Güreşleri<br />

coşkulu bir şekilde gerçekleşti.<br />

Güreş severlerin akın ettiği er<br />

meydanında başpehlivan Mehmet<br />

Yeşil Yeşil oldu. 100. Yıl Stadı’nda<br />

gerçekleştirilen güreşlere, 52’si başpehlivan<br />

691 güreşçi katıldı. Başpehlivanlık<br />

final mücadelesi Serik Belediyesi<br />

güreşçisi Mehmet Yeşil Yeşil<br />

ile Döşemealtı Belediyesi güreşçisi<br />

Orhan Okulu arasında yapıldı.<br />

Kıran kırana geçen Serik Yağlı Pehlivan<br />

Güreşlerine katılım oldukça<br />

yüksekti. Vatandaşlar sıcak havaya<br />

rağmen sabah saatlerinden itibaren<br />

akın akın 100. Yıl Spor Tesislerindeki<br />

er meydanını doldurdu. Döşemealtı<br />

Belediyesi adına güreşen Orhan<br />

Okulu’yu mağlup eden Mehmet Yeşil<br />

Yeşil, başpehlivanlığı elde etti.<br />

Birçok kategoride mücadele veren<br />

güreşçiler güreş severlere seyir zevki<br />

yüksek mücadeleler sergilediler. Başaltı<br />

kategorisinde Kürşat Korkmaz<br />

birinciliği, Turan Balaban ikinciliği<br />

kazandı.<br />

ÇALIK’TAN SPORCULA-<br />

RA TEŞEKKÜR<br />

Güreşler hakkında kısa bir değerlendirme<br />

yapan Serik Belediye Başkanı<br />

Prof. Dr. Ramazan Çalık “Türk’ün<br />

bir taraftan gücünü ve cesaretini<br />

diğer taraftan doğruluğunu ve asaletini<br />

gösterdiği; sporun centilmenlik<br />

olduğunu bizlere tanıtan pehlivanlarımızın<br />

yatağı, yiğit sporcuların<br />

otağı, yiğidin harman olduğu pehlivanlar<br />

diyarı Serik Yağlı Pehlivan<br />

Güreşlerini hamt olsun ki sorunsuz<br />

bir şekilde organize ettik. İnşallah<br />

her sene üzerine koyarak gideceğiz.<br />

Bizlerin davetlerini kırmayıp buraya<br />

gelen 52 başpehlivana ve 691’e yakın<br />

sporcumuza ayrı ayrı teşekkür ediyorum.<br />

Başpehlivan sporcumuz Yeşil<br />

Yeşil’ i ayrıca tebrik ediyorum. Bu<br />

güzel organizasyonda emeği geçen<br />

herkese ve Güreş Komitesine teşekkür<br />

ederim” dedi.<br />

Başpehlivan Yeşil, yaptığı açıklamada,<br />

Serik’teki geleneksel yağlı pehlivan<br />

güreşlerinin kendisi için önemli<br />

olduğunu belirterek, finalde ki rakibi<br />

olan Orhan Okulu’yu da, tebrik etti.<br />

Güreşleri, ev sahibi Prof. Dr. Ramazan<br />

Çalık’ın yanı sıra <strong>Antalya</strong> Valisi<br />

Münir Karaloğlu, AK Parti <strong>Antalya</strong><br />

milletvekilleri Mustafa Köse, Hüseyin<br />

Samani, İbrahim Aydın, Ak Parti<br />

İl Başkanı Rıza Sümer, kaymakamlar,<br />

belediye başkanları, siyasi parti<br />

temsilcileri, sivil toplum kuruluşlarının<br />

temsilcileri ile binlerce vatandaş<br />

izledi.<br />

Ayrıca güreşleri izlemek için yurtdışından<br />

da birçok misafir geldi.<br />

Ukrayna Odesa Belediye Başkanı<br />

Gennadiy Trukhanov da izleyenler<br />

arasındaydı.<br />

Dereceye giren güreşçilere<br />

kupa ve madalya verildi.<br />

Her yıl Ata sporumuz olan Yağlı<br />

Pehlivan Güreşlerine destek olmak<br />

için iş adamları para bağışında bulunarak<br />

o yılın güreş ağası olarak<br />

anılıyorlar. Bu senede açık arttırma<br />

ile yapılan güreş ağalığını ikinci kez<br />

Belek esnaflarından Sefer Özen 250<br />

Bin TL’ye aldı.<br />

115


HABER<br />

RAMADA PLAZA KONYA GENEL MÜDÜRÜ<br />

Yavuz SAKMAN<br />

Ağustos ayı itibari ile misafir kabul etmeye başlayan,<br />

Ramada Plaza Konya, 5 yıldızlı otel olarak<br />

hizmet vermektedir.<br />

Business otel olarak tasarlanmış olan<br />

Ramada Plaza Konya, iş dünyasının<br />

ihtiyaçlarına en iyi şekilde karşılık<br />

verecek donanıma sahiptir. Üçgen<br />

mimarisi ile şehre yeni bir görünüm<br />

kazandırmıştır. Toplam 255 oda olup<br />

odalarımızın her biri sizi ferah, modern<br />

ve keyifli bir ortama davet edecek.<br />

Sizlere konforlu bir yaşam biçimi<br />

sunmayı amaçlamış şekilde dizayn<br />

edilmiştir, 1 Adet Convention Center,<br />

Üst düzey akustik ile özel tasarlanmış<br />

6 Adet çok amaçlı toplantı salonu,<br />

Ramada SPA & Welness’ta modern<br />

fitness aletleri ile donatılmış egzersiz<br />

alanı, Klasik el yapımı içecekler ile<br />

günün yorgunluğunu atabileceğiniz<br />

modern dizaynı ile Lobi Bar, şehir<br />

manzarası eşliğinde özel yemek programlarınızı<br />

yapabileceğiniz ve keyifli<br />

vakit geçirebileceğiniz Türk ve Dünya<br />

Mutfaklarından seçmeler olan Saja<br />

Restaurant & bar, Alakart seçmelerinin<br />

yer aldığı Kapari Restaurant ve<br />

300 araç kapasiteli otopark’ ı mevcuttur.<br />

Şehir merkezinde konumlanmış<br />

olan otelimiz, havaalanı, otogar,<br />

organize sanayi bölgelerine Tüyap<br />

Fuar Alanı ve Şehir Stadyumuna en<br />

yakın 5 yıldızlı otel olup faaliyet göstermektedir.<br />

Açıldığı günden itibaren çok önemli<br />

projelere ve kongrelere imza atan<br />

otelimiz, Şehre gelmiş bütün spor kulüplerine<br />

( Türk Milli Futbol Takımı,<br />

Galatasaray SK, Gençlerbirliği SK, Beşiktaş<br />

JK,) ev sahipliği yapmıştır<br />

Öncelikle Ramada olarak Konya’da<br />

bulunmaktan dolayı çok mutluyuz.<br />

Ramada Plaza Konya ailesi olarak<br />

Ağustos ayı itibari ile Konya’da hizmete<br />

girdik. Genel olarak, iş seyehati<br />

için otel ihtiyacı olan misafirlere hitap<br />

etmekle birlikte, aynı zamanda<br />

tatil amaçlı seyahat eden misafirlere<br />

de üst seviyede hizmet vermeyi hedeflemekteyiz.<br />

Ulaşım imkanlarının kolaylaşması,<br />

ekonomik istikrarın ve yatırımların<br />

artması ile birlikte, insanlar artık yurtiçi<br />

ve yurtdışında daha çok seyahat<br />

etmekte ve farklı otellerde konaklama<br />

yapmakta. Ayrıca, misafirlerimizin<br />

seyahat amacına göre özel çalışmalarımız<br />

sayesinde, misafirlerimizin beklentilerinin<br />

ötesine geçebilmek için<br />

yoğun çaba harcamaktayız.<br />

Bu durum, artık seyahat edenlerin<br />

beklentilerinin de değişmesine ve<br />

daha üst seviyelere çıkmasına sebep<br />

olmakta. Ramapa Plaza Konya olarak,<br />

bu beklentilerin farkındayız. Bu beklentileri<br />

karşılamak için kimi zaman<br />

hizmet kalitesini en üst seviyeye taşımanız<br />

yeterli gelmemekte, artık daha<br />

kişisel hizmetlerin de devreye girmesini<br />

gerektirmekte.<br />

Otellerimizin genel hedefi, üst düzeyde<br />

hizmetle misafirlerimizin memnun<br />

şekilde otelden ayrılmasını sağlamak<br />

ve yeniden otelimizde ağırlayabilmek.<br />

Aynı zamanda bölge için de vizyonel<br />

çalışmalarla sektöre ve şehre pozitif<br />

katkı sağlayabilmektir diyebiliriz.<br />

Örneğin; biz otelimizin hizmetinin<br />

sadece otel içerisi ile sınırlı olmadığını<br />

ve misafirlerin otelle ilk iletişime geçtiği<br />

andan itibaren hizmetinizin başladığını<br />

düşünüyoruz.<br />

Grubumuz kaliteli ve üst seviyedeki<br />

hizmet anlayışımızla birlikte Ayrıca<br />

merkezi lokasyonumuz sayesinde de<br />

misafirlerimiz gitmek istedikleri her<br />

noktaya rahatlıkla ulaşabilecekleri<br />

için, tercih etmelerinde yine önemli<br />

unsurlardan bir tanesi olacaktır.<br />

116 www.metropoldergileri.com


KURUMSAL İTİBAR YÖNETİMİ<br />

İŞİNİZE DEĞER KATAR...<br />

<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

Kurumsal itibar kazanmaya yönelik stratejiler geliştirir.<br />

<strong>Özel</strong> içerikli web siteleriyle dijital dünyada etkileyici bir vitrin yaratır.<br />

Online platformlardan hakkınızdaki istenmeyen içerikleri kaldırır.<br />

Adınıza açılan sahte sosyal medya hesaplarını kapattırır.<br />

Kurumuz için etkileşim yaratan ‘özgün’ içerikler üretir.<br />

Ekibinizin eğitimini ve kurumsal hesaplarınızın yönetimini üstlenir.<br />

Rakiplerinizi ve hedef kitlenizi sosyal medya üzerinden izler.<br />

Marka fanatiklerinin oluşmasını sağlar ve imajınızı güçlendirir.<br />

İtibar,<br />

ömür boyu<br />

tükenmeyecek tek kredidir.<br />

The Paragon Tower, Ufuk Üniversitesi Cad. No:3 Kat:23<br />

Çukurambar / Ankara Tel: 0312 258 64 43 Fax: 0312 258 63 02<br />

www.kurumsalitibaryonetimi.com<br />

117


Röportaj<br />

118 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

119


Röportaj<br />

120 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

121


Röportaj<br />

122 www.metropoldergileri.com


<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />

123


Röportaj<br />

124 www.metropoldergileri.com

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!