Metropol Dergisi 53. Uluslararası Antalya Film Festivali- Özel Sayı
Metropol Dergisi 53. Uluslararası Antalya Film Festivali- Özel Sayı
Metropol Dergisi 53. Uluslararası Antalya Film Festivali- Özel Sayı
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
1
Röportaj<br />
2<br />
www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
3
4 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
5
Röportaj<br />
6<br />
www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
7
Röportaj<br />
8<br />
www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
www.zirvemedya.com<br />
www.henryjones.com.tr<br />
9
Röportaj<br />
10 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
11
Editör<br />
<strong>Metropol</strong> <strong>Antalya</strong><br />
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong><br />
Yaygın, Süreli • Eylül- Ekim/2016<br />
YAYINCI / İMTİYAZ SAHİBİ<br />
Adına Seycan ÇAKIR<br />
YAYIN KURULU BAŞKANI<br />
Ömer Faruk MEYDAN<br />
YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ<br />
Ahmet ÇAKIR<br />
YAYIN YÖNETMENİ<br />
Çiğdem KURUT<br />
GÖRSEL YÖNETMEN<br />
Ahmet TOK<br />
Ahmet ÇAKIR<br />
Editör<br />
a.cakir@metropoldergileri.com<br />
Sinemanın başkenti...<br />
<strong>Metropol</strong> <strong>Antalya</strong> olarak yeni özel sayı ile sizlerle buluşuyoruz.<br />
Sinemanın başkenti haline gelen <strong>Antalya</strong>’da sinemaya özel bir sayı<br />
çıkarmak istedik. Hummalı bir çalışmanın ardından elinizde tuttuğunuz<br />
dergi doğdu.<br />
Sizlere röportajlar, köşe yazıları ve özel dosyaları ile sıkılmadan okuyacağınız<br />
bir dergi hazırladık.<br />
Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel ve Festival Direktörü<br />
Elif Dağdeviren ile <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’ni konuştuk.<br />
<strong>Festivali</strong>n 53 yıllık yolculuğunu sizler için özetledik. Bu arada geçen<br />
yıl yapılan ve uzun süre konuşulan 52. <strong>Film</strong> festivalini de bir kez daha<br />
anımsattık.<br />
Bu sayımızda, Türkiye’nin son dönemde yetiştirdiği en önemli romancılardan<br />
Mine Sultan Ünver Endülüs’ü yazdı.<br />
Dünyanın etrafını tekne ile dolaşan dördüncü Türk denizci olan Adil<br />
Erkan Gürsoy’un maceralarını yazıya döktük.<br />
Sizlerle çok farklı sayı ve konularla buluşmaya devam edeceğiz.<br />
<strong>Metropol</strong> Türkiye, <strong>Metropol</strong> Konya ve <strong>Metropol</strong> <strong>Antalya</strong>; sizlerden<br />
aldığı destek ile emin adımlarla ilerleyecek ve ailemiz her geçen<br />
gün büyüyecektir.<br />
YAYIN KOORDİNATÖRÜ<br />
Zeynep TOPUZ<br />
PROJE KOORDİNATÖRÜ<br />
Beyzat AKSOY<br />
Kazım DÖNDER<br />
REKLAM KOORDİNATÖRÜ<br />
Almıla TELLİLER<br />
Canan ÖZER<br />
SOSYAL MEDYA UZMANI<br />
Erdem OKTAY<br />
GRAFİK TASARIM<br />
FOTOĞRAF<br />
Ahmet ÇAKIR<br />
Beyzat AKSOY<br />
HUKUK DANIŞMANI<br />
Av. Seda KARA<br />
YÖNETİM YERİ<br />
Akabe Mh. Şehit Furkan Doğan Cd. Bey Plaza<br />
A Blok 5/ 503 Karatay/ KONYA<br />
Tel: 0332 323 10 18 Faks: 0332 323 10 19<br />
www.metropoldergileri.com<br />
ANTALYA OFİS<br />
Şirinyalı Mh. 1497 Sk. Arslan Ap. 4/7<br />
Muratpaşa/ ANTALYA<br />
Tel: 0242 316 16 86 Faks: 0242 316 16 87<br />
info@metropoldergileri.com<br />
antalya@metropoldergileri.com<br />
BASKI<br />
GÜLERMAT MATBAACILIK<br />
5619 Sk. No: 6 Meriç Mah.<br />
Çamdibi-Bornova/İZMİR<br />
gulermat1@gmail.com • info@gulermat.com<br />
Tel : 0232 433 61 33<br />
DAĞITIM<br />
12 www.metropoldergileri.com<br />
Ekim 2016
13
Röportaj<br />
İÇİNDEKİLER<br />
36 50 58<br />
Kapak<br />
Konusu<br />
14<br />
52.<br />
ULUSLARARASI<br />
ANTALYA<br />
FİLM FESTİVALİ<br />
Haber<br />
24<br />
36<br />
40<br />
46<br />
48<br />
62<br />
JÜRİ<br />
Türk Sinemasinin 100.YILI<br />
ONUR ÖDÜLÜ<br />
Çok <strong>Özel</strong> Ziyaret<br />
Değer Kazanan Şehir<br />
İşimiz Gücümüz SERİK<br />
14 www.metropoldergileri.com<br />
58 DÜNYANIN YILDIZ KENTİ 70 PİYANO FESTİVALİ
Aralık 2015<br />
60 72 76<br />
Festival<br />
6<br />
SİNEMA<br />
ŞEHRİ<br />
ANTALYA<br />
10<br />
Menderes<br />
TÜREL<br />
<strong>Antalya</strong> Büyükşehir<br />
Belediye Başkanı<br />
SAYI: 12<br />
32<br />
ELİF<br />
DAĞDEVİREN<br />
FESTİVAL DİREKTÖRÜ<br />
15
16 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
17
PİYANO FESTİVALİ<br />
ANTALYA ULUSLARARASI<br />
PİYANO FESTİVALİ’NDE<br />
YILDIZLAR GEÇİDİ VE<br />
DUYGUSAL ANLAR YAŞANDI!<br />
Bu yıl 17.si düzenlenen <strong>Antalya</strong> <strong>Uluslararası</strong> Piyano <strong>Festivali</strong>, sahnesinde<br />
yine dünyaca ünlü sanatçıları ağırladı. Klasik müzik ve flamenko dünyasından<br />
bir çok yıldızı müzikseverlerle buluşturan etkinlik, açılışını 21<br />
Eylül’de, festivalin sanat yönetmeni olan, dünyanın sayılı müzik dehalarından<br />
orkestra şefi Gürer Aykal’ın şefliğinde, Akdeniz Filarmoni Orkestrası<br />
eşliğinde sahne alan “Zee Zee” rumuzlu, piyano dahisi ve ödül<br />
avcısı Zhang Zuo konseriyle yaptı.<br />
18 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
Konser öncesi konuşma yapan<br />
<strong>Antalya</strong> Büyükşehir Belediye<br />
Başkanı Menderes Türel, <strong>Antalya</strong>lılara<br />
festivale gösterdikleri<br />
ilgi nedeniyle teşekkür etti.<br />
Müziğin ilahi bir ses olduğunu<br />
belirten Türel, “Müzik, tüm<br />
insanlığın ortak dilidir. <strong>Antalya</strong><br />
<strong>Uluslararası</strong> Piyano <strong>Festivali</strong>’nde<br />
piyanolar her zaman,<br />
dünyada barış ve kardeşlik için<br />
çalınır. 17. Piyano <strong>Festivali</strong>’mizi,<br />
demokrasi için kendilerini feda<br />
edenlere, geride kalanlara ve<br />
çocuklara ithaf etmek istiyorum.<br />
Bu vesileyle terörün ve savaşların<br />
son bulmasını, dünyanın bütün<br />
çocuklarının mutlu olmasını<br />
gönülden diliyorum.” dedi.<br />
MEMLEKETİM SÜRPRİZİ<br />
<strong>Festivali</strong>n ikinci konserinde sahne<br />
alan piyano sanatçısı, flamenko<br />
denilince dünyanın akla gelen ilk<br />
isimlerinden olan, Manolo Carrasco,<br />
“Flamenko Tutkusu” isimli<br />
konserini verdi. Geceye damgasını<br />
ise “Memleketim” şarkısı vurdu.<br />
“Sıradaki şarkıyı, Türkiye’de<br />
demokrasi uğruna yaşamını yitiren<br />
insanlara ithaf ediyorum”<br />
sözleriyle kendisini dinleyenlere<br />
seslenen Carrasco’ya, binlerce<br />
kişi ayakta eşlik etti. Seyircilerin<br />
bazıları hem şarkıyı söyledi, hem<br />
de gözyaşlarını tutamadı. <strong>Antalya</strong><br />
Büyükşehir Belediye Başkanı<br />
Menderes Türel, sahneye kadar<br />
gelerek Manolo Carrasco’ya bizzat<br />
teşekkür etti.<br />
DEMOKRASİ<br />
ŞEHİTLERİNE İTHAF ETTİ<br />
Besteci, piyanist ve orkestra şefi olan<br />
Carrasco “Flamenko Tutkusu” adını<br />
verdiği konserinde, dinleyicilere<br />
müziğin ve dansın harmanlandığı<br />
unutulmaz bir gece yaşattı. Expo<br />
2016 <strong>Antalya</strong> Kongre Merkezi’nde<br />
düzenlenen konsere sanatseverler<br />
yoğun ilgi gösterdi. Muhteşem<br />
konserinde dinleyicilerine büyük<br />
bir sürpriz yapan Carrasco, salonda<br />
duygusal anlar yaşanmasına neden<br />
oldu. Piyanosunu bırakıp sahnenin<br />
önüne gelen sanatçı “Sıradaki şarkıyı,<br />
Türkiye’de demokrasi uğruna<br />
19
PİYANO FESTİVALİ<br />
yaşamını yitiren insanlara ithaf ediyorum.”<br />
dedi ve “Memleketim” şarkısını<br />
çaldı. Carrasco’nun yaptığı sürpriz<br />
karşısında bir hayli duygulanan<br />
müzikseverler, sanatçıyı dakikalarca<br />
ayakta alkışladı.<br />
SAHNEYE 16 MİLYON<br />
LİRA DEĞERİNDEKİ KE-<br />
MANLA ÇIKTI<br />
Müzik şöleninin üçüncü konserine<br />
ise <strong>Antalya</strong> Devlet Senfoni Orkestrası<br />
eşliğinde sahne alan, müzik<br />
otoriteleri tarafından dünyanın en<br />
iyi ilk on kemancısından biri olarak<br />
gösterilen Julian Rachlin imza attı.<br />
Rachlin, hem solist, hem şef olduğu<br />
konserde 16 milyon dolar değerindeki<br />
312 yıllık özel kemanıyla müzikseverlere<br />
unutulmaz bir gece yaşattı.<br />
GENÇ YETENEK SAHNE<br />
ALDI<br />
Ang’ın şefliğinde<br />
ve <strong>Antalya</strong> Devlet<br />
Senfoni Orkestrası’nın<br />
eşliğinde<br />
sahne alan<br />
piyanist Gökhan<br />
Aybulus konseri<br />
sanatseverlere<br />
müzik ziyafeti<br />
yaşattı. Darrell<br />
Ang, kötü zamanlarda<br />
evsiz insanlara ev olan,<br />
mültecilere kucak açan Türkiye’ye<br />
en bilinen folk şarkısı ‘Ev’ i(Home)<br />
armağan ederek teşekkür etti.<br />
Unutulmaz konserlere imza atılan<br />
festivalin sahnesinde ağırladığı son<br />
yıldız ise, Gürer Aykal şefliğinde ve<br />
<strong>Antalya</strong> Devlet Senfoni Orkestrası<br />
eşliğinde sahne alan dünyaca ünlü<br />
İtalyan piyanist Roberto Cominati<br />
oldu. Cominati, 14 Ekim’de muhteşem<br />
bir kapanış gecesine imza attı.<br />
Yıldızlar geçidine sahne olan festival,5<br />
Ekim’de, Türkiye’nin genç yeteneklerinden,<br />
piyanist ve klavsenist Tolga<br />
Atalay Ün’ü ağırladı. Ün, Kamuran<br />
Gündemir anısına düzenlenen konserde<br />
müzikseverlerden tam not aldı.<br />
DEVLER SAHNEDE<br />
BULUŞTU<br />
7 Ekim’de ise Grammy ödülüne aday<br />
olmuş, dünyaca ünlü şef Darrell<br />
20 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
21
Röportaj<br />
Ömer KAYA<br />
Kendi yaptığı tekne ile<br />
dünya turunu tamamladı<br />
Erkan Gürsoy<br />
Önce dünyayı tekneyle dolaştı. Sonra geçilemez denilen ‘Kuzey Batı Geçidi’ni kendi yaptığı<br />
tekneyle geçti. Dünyanın etrafını tekne ile dolaşan 4’ncü Türk. Erkan Gürsoy. Hayatının yarısından<br />
fazlası denizde geçti. Şimdi 69 yaşında ve Burdur’da yaşıyor. Keyifli bir hayat hikayesi<br />
okumaya var mısınız?<br />
Erkan Gürsoy, Burdur’un Bağsaray Kasabasından çıkıp hayallerinin peşinden giderek Kanada’ya<br />
yerleşen ve orada kendi imkânlarıyla yaptığı ‘Barış’ adlı tekne ile 1993-1995 yıllarında<br />
‘dünyanın etrafını tekne ile dolaşan ‘4’ncü Türk Denizci’ unvanını kazandı. İkinci seyahatinde<br />
de North West Passage ( Kuzey Batı Geçidi )’ni geçen en yaşlı ‘Türk Denizci’ unvanını kazanan<br />
Erkan Gürsoy (69) ile sırasıyla ilk seyahati ve ikinci seyahatinde başından geçen macera<br />
dolu yolculuk anılarını konuştuk.<br />
22 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
Biraz klasik bir soru<br />
olacak ama bunu<br />
hem kendim hem de<br />
tüm okuyucularımız<br />
adına soruyorum. Sizi<br />
tanıyabilir miyiz?<br />
Burdur’un Bağsaray kasabasında<br />
doğdum. İlköğretimi<br />
kasabada tamamladım.<br />
1964’te, Ortaöğretim Erkek<br />
Sanat Enstitüsü’nde Demircilik<br />
Bölümü’nden mezun<br />
oldum. Yükseköğrenimimi<br />
1964-68 yılları arası<br />
Ankara Teknik Öğretmen<br />
Okulu’nda tamamladım.<br />
Şimdi adı Gazi Üniversitesi<br />
olmuş. Okul bittikten<br />
sonra ilk görev yerim olan<br />
Adıyaman Sanat Enstitüsü’nde<br />
1,5 yıl öğretmenlik<br />
yaptım. Daha sonra askerlik<br />
görevimi yapmak için<br />
öğretmenlikten ayrıldım.<br />
Askerliğimi Ankara Komando<br />
Tugayı’nda paraşütçü<br />
komando olarak yaptım.<br />
Askerlikten sonra Afyon’a<br />
tayin oldum. 6 ay orada<br />
görev yaptıktan sonra öğretmenlikten<br />
istifa ettim ve<br />
yurt dışına çıkmaya karar<br />
verdim.<br />
Yurtdışına çıkma<br />
kararını neden<br />
verdiniz?<br />
O dönemlerde yaptığım<br />
meslekten mutsuzdum.<br />
Türkiye’deki gidişat da pek<br />
iç açıcı değildi. İnsan istediğini<br />
yerine getiremiyor,<br />
kısıtlamalara uğruyordu.<br />
Kendimi harcanıyor hissettim.<br />
Aslında, 1969 yılında<br />
Sadun Boro’nun 11<br />
metrelik bir yelkenli gemi<br />
ile dünya seyahatini gerçekleştirmesi<br />
beni harekete<br />
geçirdi. Türkiye’ye döndüğünde<br />
ülke ayağa kalkmıştı.<br />
Ben de seyahati Hürriyet<br />
Gazetesi yazarlarından<br />
Necati Zincirkıran’ın yazı<br />
dizilerinden takip etmiştim.<br />
Ve bir gün ben de bu<br />
seyahati gerçekleştirecektim<br />
ama nasıl yapacağım<br />
konusunda hiçbir fikrim<br />
yoktu. Ama o dönemlerde<br />
Türkiye’de bu hayalimi<br />
gerçekleştiremeyeceğime<br />
inandığım için yurtdışına<br />
çıktım.<br />
Yurtdışında nereye<br />
yerleştiniz? Orada iş<br />
bulabildiniz mi? Bu<br />
süreci bizimle<br />
paylaşır mısınız?<br />
İngiltere’ye gittim. İngiltere’de<br />
1,5 yıl dil öğrendim<br />
ve Kanada’ ya geçtim.<br />
Kanada’da göçmen olmak<br />
için başvuruda bulundum.<br />
Fakat başvurum kabul<br />
edilmedi. Göçmenlik<br />
başvurusunu ülkeye giriş<br />
yapmadan yapmak gerekiyormuş.<br />
Göçmenlik iznini<br />
alamadım ama çalışma izni<br />
verdiler.1,5 yıl çalıştıktan<br />
sonra ülkeyi terk etmem<br />
gerektiğini, aksi takdirde<br />
sınır dışı edilirsem bir daha<br />
geri gelemeyeceğimi söylediler.<br />
Kendi isteğimle ülkeyi<br />
terk edersem dışarıdan<br />
yaptığım müracaatla kanuni<br />
olarak izin alabileceğimi<br />
belirttiler. Bende tekrardan<br />
İngiltere’ye döndüm. Kanada<br />
hükümetine göçmen<br />
olmak için müracaatta bulundum.<br />
Kanada hükümeti<br />
benim talebime olumlu cevap<br />
verdi. Tekrardan Kanada’ya<br />
döndüm. Bu arada İngiltere’de<br />
eşimle tanıştım.<br />
Ben Kanada’ya döndükten<br />
10 gün sonra oda yanıma<br />
geldi. Şu an hala orada yaşıyor.<br />
Kanada’ya yerleştikten<br />
sonra 1 yıl British Columbia’da<br />
eğitim gördüm. Bir<br />
liseye motor-mekanik-demir<br />
öğretmeni olarak atandım.<br />
Atandığım gün, ‘Hah<br />
işte fırsat bu fırsat dedim’<br />
ve tekne yapımı hakkında<br />
okumaya araştırmaya<br />
başladım. Evim okuldan 3<br />
blok ötedeydi. Arka bahçesi<br />
istediğim büyüklükteydi.<br />
Okulun atölyesinde parçalar<br />
yapabiliyordum. Hafta<br />
sonlarında yaz tatillerinde<br />
devamlı çalıştım ve ‘Barış’<br />
teknesini arka bahçede tam<br />
14 yılda yaptım.<br />
Peki bu tekneyi<br />
denizle nasıl<br />
buluşturdunuz?<br />
Çok kolay olmadı. Deniz,<br />
yaşadığım yerden yaklaşık<br />
bin kilometre uzaklıktaydı.<br />
Kanada hükümeti<br />
gemiyi karayollarından<br />
götürmeme izin vermedi.<br />
Bende Amerika’ya geçtim<br />
oradan yolu biraz uzatarak<br />
Kanada’nın Vancouver<br />
şehrinde gemiyi deniz ile<br />
buluşturdum. Tekne biter<br />
bitmez öğretmenlikten istifa<br />
ettim. Teknede çalışmaya<br />
başladım. Ailemle 6<br />
sene teknede yaşadık. Bu<br />
arada 2 çocuğumuz oldu.<br />
İkinci çocuğum henüz 40<br />
günlüktü. Teknede onu<br />
yıkayacak yerimiz yoktu,<br />
lavaboda yıkıyorduk. Çok<br />
zorlu bir hayatımız oldu.<br />
Ama üstesinden gelmeyi<br />
başardık.<br />
İlk seyahat nasıl<br />
başladı?<br />
Söylediğim gibi 6 yıl Vancouver<br />
şehrinde tekne içinde<br />
ailemle yaşadım. Bir zaman<br />
geldi ve artık gitmem<br />
lazımdı. Eşim iki çocukla<br />
gelemem dedi. Ben şanslıydım.<br />
Eşim anlayışla karşıladı.<br />
Önceleri biraz itiraz<br />
etse de benim hayalimi<br />
bildiği için, ‘Git, geldiğin<br />
zaman kaldığımız yerden<br />
devam ederiz.’ dedi. Hemen<br />
Nanaimo şehrinde<br />
bir ev aldım ve ailemi oraya<br />
yerleştirdim. Ve 19 Mayıs<br />
1992’de yola çıktım. Bu<br />
arada tayfa bulmak için<br />
reklam verdim. Bulabildiğim<br />
2 kişi oldu. Hawaii’ye<br />
kadar geleceklerdi.<br />
Biri Amerikalı hırdavat<br />
malzemesi satan bir esnaf,<br />
biri de Kanadalı polisti.<br />
Polis memuru Hawaii’ye<br />
daha önceden gitmişti ve<br />
tecrübeliydi. Böylece güzel<br />
bir ekip olduk. Üçümüz<br />
24 günde Hawaii’ye vardık.<br />
Orada tayfalar değişti.<br />
Önceden ilanlar sayesinde<br />
ayarlamış olduğum tayfalar<br />
gemiye geldi. Hawaii’den<br />
Fiji’ye 7 kişi geldik.<br />
Eşim çocuklarla beraber<br />
yanıma geldi. Burada 1 ay<br />
teknede tatil yaptık. Tatilin<br />
ardından ben yoluma<br />
devam ettim. Fiji’den hareketle<br />
Vanuatu, Avusturalya<br />
ve Darvin Adaları’na kadar<br />
çeşitli tayfalarla devam ettim.<br />
Tayfalar ya turist ya da<br />
öğrenciydi. 15-20 dolar ne<br />
23
Röportaj<br />
verebilirlerse veriyorlardı.<br />
Bazılarında para da yoktu.<br />
Maldiv Adaları’na kadar<br />
böyle devam ettim. Yemen’e<br />
doğru hareket ettiğim sırada<br />
tayfa bulamadım ve tek<br />
başıma yolculuğa devam<br />
ettim. Limanlarda yakıt<br />
ikmali ve erzak tedariki<br />
yaparken tayfa arayışına<br />
girdim fakat kimse benimle<br />
gelmek istemedi. Bir nevi<br />
tayfa bulamayışımda iyi<br />
oldu. Tek başıma kalınca<br />
hürriyetimi buldum adeta.<br />
Hint okyanusundan<br />
direkt Süveyş kanalına<br />
geçebilirdiniz.<br />
Ama Yemen’e gittiniz.<br />
Neden?<br />
Yemen dedemin askerlik<br />
yaptığı yer. Dedem ‘Aden<br />
Cehennemi’ derdi oraya.<br />
Hakikaten çok sıcak ve suyun<br />
içinde katran, yağ ve<br />
petrol çıkıyor. Boz dağları<br />
görüyorsun, sanıyorsun ki<br />
dağların hemen arkası cehennem.<br />
Taşların bile içinden<br />
katranlar sızıyor. 15<br />
gün burada kaldım. Mart<br />
ayıydı ve Ramazan’dı. 1994<br />
yıllarında Kuzey Yemenle<br />
Güney Yemen arasında Ramazan<br />
ayından sonra savaş<br />
çıkacak diyorlardı. Yemen<br />
limanında birçok denizci<br />
vardı. Ramazan ayı içinde<br />
biz oradan ayrıldık. Gerçekten<br />
çok sefil bir yerdi.<br />
Yalnız başıma olmamın<br />
zorluklarını Kızıl Deniz’de<br />
yaşadım. Orada mercanlar<br />
kıyıya paralel gidiyor.<br />
Limana girmemin gerekli<br />
olduğu yerler oldu, fakat<br />
tek başıma olduğum için<br />
hem gemiyi kullanıp hem<br />
de çapa atmam mümkün<br />
olmadı. Kızıl Deniz’in ortasında<br />
bir Arabistan, bir<br />
Afrika gide gele yolculuğa<br />
devam ettim. Çok yorucu<br />
oldu. Bir keresinde tam 12<br />
gün karaya ayak basmadım.<br />
Gemi içinde ayağımın kaval<br />
kemiğinde küçük sıyrıklar<br />
oluyordu. Bunlar birleşerek<br />
büyük bir yara tabakasına<br />
dönüştü. Çok acı çektiriyordu.<br />
Yemeden içmeden<br />
kesildim. Mutlaka bir limana<br />
girip dinlenmem gerekiyordu.<br />
Arabistan tarafında<br />
Al-wajh diye bir liman olduğunu<br />
bir kitaptan okumuştum.<br />
Orayı buldum ve<br />
limana girmeyi başardım.<br />
Deniz kuvvetleri üssüymüş<br />
orası. Gece saat 1 sularında<br />
benim yabancı bir gemi olduğumu<br />
fark ettiler. Hemen<br />
bir gemi ile gelip beni marinaya<br />
soktular. Gemiyi aramadan<br />
geçirdiler. Benim de<br />
başıma bir nöbetçi diktiler.<br />
Bana bir yer verdiler ve orada<br />
uyudum. Sabah olunca<br />
subaylar ve polislerden<br />
oluşan bir heyet, tercüman<br />
vasıtası ile beni sorgulamaya<br />
başladı. “Kimsin? Neden<br />
buradasın?” gibi sorular<br />
sordular. Meğer bu limana<br />
hiçbir gemi girmiyormuş.<br />
O sene de bu limana giren<br />
yegane gemi ben olmuşum.<br />
Ayağımdaki yaradan bahsetmedim.<br />
“Yoruldum, tek<br />
başıma 12 gündür yol alıyordum,<br />
girmek zorunda<br />
kaldım.” dedim. Bana inandılar<br />
ve yardım ettiler.<br />
Arabistan’da Müslüman<br />
olmanın avantajı<br />
oldu mu?<br />
Bana her konuda yardımcı<br />
oldular. Mutlaka Müslüman<br />
olmamın faydası olduğunu<br />
düşünüyorum. Bana<br />
vizesiz şehri gezebilmem<br />
için izin verdiler. Hatta limanda<br />
bir Türk arkadaş<br />
buldum orada atölyede çalışıyormuş.<br />
İsmi Necdet,<br />
benimle beraber şehre geldi.<br />
Benim rehberliğimi yaptı.<br />
Dört gün orda kaldıktan<br />
sonra bana artık gitmen<br />
gerekiyor dediler. Bana ücretsiz<br />
1 ton mazot verdiler.<br />
300 dolarda para verip beni<br />
oradan uğurladılar.<br />
Süveyş kanalından<br />
Akdeniz’e geçtiniz<br />
herhalde. Ayağınızın<br />
durumu nasıl oldu?<br />
Yolculuk sırasında<br />
zorluk çektiniz mi?<br />
Süveyş’teyken bu yara daha<br />
fenalaştı. Daha önceden tanıdığım,<br />
Alman gemisinde<br />
bir doktor vardı, onların<br />
teknesine gittim. Doktor<br />
hemen ayağıma baktı, yarayı<br />
temizleyip bana antibiyotik<br />
verdi. Zaten benim<br />
ilkyardım çantamda da<br />
antibiyotik varmış. Ama<br />
ben antibiyotiğin ne işe<br />
yaradığını o güne kadar<br />
bilmiyordum. Bana nasıl<br />
kullanacağımı anlattı.<br />
Onları kullandıktan sonra<br />
biraz iyileştim. Bu arada o<br />
gemide 2 tane Danimarkalı<br />
tayfa buldum. Onların da<br />
yardımı ile yola çıktık. <strong>Antalya</strong>’ya<br />
kadar gemiyi onlar<br />
idare etti. Bende tam anlamı<br />
ile iyileşmiştim. Böylelikle,<br />
19 Mayıs 1993‘te Vencouver’dan<br />
hareket ederek<br />
19 Mayıs 1994’te yani tam<br />
bir yıl sonra <strong>Antalya</strong> Limanı’na<br />
girmeyi başardım.<br />
Ne kadar yol yaptınız?<br />
Türkiye’de ne kadar<br />
kaldınız?<br />
40 bin kilometreye yakın yol<br />
yaptım. Dünyanın yarıçapından<br />
fazla bir mesafe yapıyor.<br />
Türkiye’de 3 ay kaldım.<br />
Ailem uçakla <strong>Antalya</strong>’ya<br />
geldi ve onlarla burada tatil<br />
yaptık. Eve dönüş zamanı<br />
geldi. 20 Ağustos 1994’te<br />
<strong>Antalya</strong> Limanı’ndan demir<br />
alarak aynı rotada devam ettim.<br />
1995 yılında Kanada’ya<br />
ulaşarak dünya turumu tamamlamış<br />
oldum.<br />
Öğretmenlikten istifa<br />
etmiş olduğunuzu<br />
söylediniz. Kanada’ya<br />
döndükten sonra hayatınızı<br />
nasıl sürdürdünüz?<br />
Kanada’ya döndükten sonra<br />
biraz maddi sıkıntılar çektim.<br />
O yüzden Barış adlı<br />
teknemi Amerikalı birine<br />
sattım. Tekneden gelen para<br />
beni epey rahatlattı. Daha<br />
önce su tüplerinden altı düz<br />
bir tekne tasarlamıştım.<br />
Bu tekne dünyanın neresine<br />
gittiysem ilgi görmüştü.<br />
Bende bu tekneyi biraz geliştirerek<br />
sandal ve büyük<br />
gemilere hizmet teknesi olarak<br />
imal etmeye başladım.<br />
Tam olarak 5 tane büyük<br />
hizmet teknesi ve 122 tane<br />
sandal imal ettim. Hayatımı<br />
böyle devam ettirdim.<br />
19 yıl sonra tekrardan<br />
bir dünya turu yaptınız.<br />
Dünya denizcilerinin<br />
( zor geçit )<br />
olarak tanımladıkları<br />
Kuzey Batı Geçidi’ni<br />
tek başınıza geçtiniz.<br />
Bu size Kuzey Batı<br />
Geçidi’ni tek başına<br />
geçen en yaşlı denizci<br />
unvanını kazandırdı.<br />
Bu kadar yıl sonra bu<br />
seyahate nasıl karar<br />
verdiniz? Şimdi<br />
o macerayı anlatır<br />
mısınız?<br />
Evet, North West Passage<br />
( Kuzey Batı Geçidi ) Kanada’nın<br />
kuzeyinde Pasifik<br />
okyanusuyla Atlas okyanusunu<br />
bağlayan geçit. Bu geçidin<br />
olup olmadığı asırlar<br />
boyunca tartışma konusu<br />
24 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
olmuştur. Fransız ve İngiliz<br />
Deniz Kuvvetleri,<br />
Çin’e geçebilecek bir geçit<br />
bulmak için çok sayıda<br />
araştırma gemilerini buraya<br />
yollamış. İngilizler<br />
sürekli ekipler ve filolar<br />
göndermişler o geçidi<br />
bulmak için. Fakat hepsi<br />
de başarısızlığa uğramış.<br />
Tarihte en büyük başarısızlık<br />
olarak gördükleri,<br />
1845’te John Franklin’in<br />
kaybolan filosu. Hala kayıp<br />
durumda. Dünyadan<br />
birçok araştırma gemileri<br />
Kanada’ya gelip bu filoyu<br />
arıyor. Kanada hükümeti<br />
yaz aylarında hala aramalara<br />
devam ediyor. Şimdiye<br />
kadar bir kaç tane mezar<br />
bulundu. Gemilerin<br />
aramaları esnasında işte<br />
orası dar, burası geniş<br />
derken 4-5 tane geçit keşfediliyor.<br />
Böylelikle hala<br />
tam olarak sağlıklı bir<br />
geçit yok. Dünyanın her<br />
yerinden gelen denizciler<br />
hem kaybolan gemileri<br />
aramak hem de zorluk<br />
derecesi yüksek olan bu<br />
geçidi geçmeye çalışıyorlar.<br />
Bende her sene dünyanın<br />
her yerinden gelen<br />
denizcilerin bu geçidi geçip<br />
geçemediklerini gazetelerden<br />
okuyordum. Bu<br />
da beni acaba ben yapabilir<br />
miyim düşüncesine<br />
itti. Kararımı verdim ve<br />
yola koyuldum.<br />
Buzulları geçeceksiniz.<br />
Zorlu bir<br />
yolculuk için tayfa<br />
bulabildiniz mi?<br />
Yolculuk sırasında<br />
neler gördünüz?<br />
6 Haziran 2014’te yine<br />
kendi yaptığım ‘Altan<br />
Girl’ isimli teknemle yola<br />
çıktım. Tayfa arayışına<br />
girdim fakat kimse benimle<br />
gelmek istemedi.<br />
Ben de tek başıma yola<br />
çıkmaya karar verdim.<br />
Eskimolara küçüklüğümden<br />
beri sempatim vardı.<br />
Doğa ile iç içe olmaları,<br />
kültür ve yaşayışları hep<br />
ilgimi çekmişti. Çok farklı<br />
bir deneyim olacağını<br />
düşünüyordum. Ama<br />
maalesef Eskimolar’da<br />
artık bizim gibi yaşıyorlarmış.<br />
Süpermarketlere<br />
gidiyor, İglo’da değil bizler<br />
gibi evlerde yaşıyorlar.<br />
Her şeye rağmen 4<br />
ay boyunca her an yeni<br />
şeyler görmek yeni şeyler<br />
keşfetmek çok güzel bir<br />
deneyim oldu.<br />
Yolculuğunuz<br />
sırasında tehlikeler<br />
atlattınız. Biraz<br />
bahseder misiniz?<br />
Alaska açıklarında Kuzey<br />
Buz Denizi’nde mahsur<br />
kaldım. 4 Temmuz günüydü,<br />
her şey yolunda<br />
gidiyor diyordum. Uyandığımda<br />
Kuzey Kutup<br />
Dairesi’nin içinde geçişe<br />
engel olmayacağını düşündüğüm<br />
buzul kütlelerinin<br />
arasına sıkıştığımı<br />
fark ettim. Soğuk<br />
su akıntısıyla birlikte<br />
rotamın tersi yönüne sürükleniyordum.<br />
Çıkacağım<br />
diye uğraştım ama<br />
yapamayınca eşimi aradım.<br />
O da Kanada Sahil<br />
Güvenliği’ne ulaşmış.<br />
Onlarda Alaska’da bir<br />
yerin numarasını vermişler.<br />
Uydu telefonu ile<br />
benimle temasa geçtiler.<br />
Tutsaklığım 8 gün sürdü.<br />
8 gün boyunca her dört<br />
saatte bir rapor verdim.<br />
Bir ara Kutup ayıları gemiye<br />
yaklaştı ve gemiye<br />
girmeye çalıştı. Sesler çıkartarak<br />
onları korkutup<br />
uzaklaştırmayı başardım.<br />
Bu arada bir fırtına uyarısı<br />
geldi. Beni acil kurtarmaya<br />
karar verdiler.<br />
Helikopterle beni almak<br />
istediklerini söylediler.<br />
Ben gemimi terk etmem<br />
dedim. 4 gün sonra o yakınlarda<br />
bulunan bir buz<br />
kıranı bana yönlendirdiler.<br />
Sıkıştığım yerden<br />
kurtulmam tam 11 saat<br />
sürdü. Beni 4 mil çekerek<br />
buzulların daha az olduğu<br />
bir bölgeye getirdiler.<br />
Buradan sonrasını kendim<br />
devam edebildim.<br />
Yolculuk esnasında<br />
çeşitli zorluklar<br />
yaşadınız, bunların<br />
en tehlikelisi olan<br />
Gonzalo kasırgasına<br />
yakalandınız. Buradan<br />
nasıl kurtuldunuz?<br />
Bize teknenizden<br />
biraz bahseder<br />
misiniz?<br />
Altan Girl’ü Kuzey Denizi<br />
için ürettim. Bu yüzden<br />
tekne alüminyum<br />
gövdeliydi. En büyük<br />
özelliği, çevresini saran<br />
hava yastıkları. Teknenin<br />
tamamen suyla dolması<br />
halinde bile batmasını<br />
engelleyen bu silindirik<br />
yastıklar da alüminyum<br />
ve tekneye kaynakla<br />
monte edildi. Toplamda<br />
yapımı 5 yıla yakın sürdü.<br />
Bu sayede beni birçok<br />
badireden kurtardı.<br />
Kasırgayı beraber aşmayı<br />
başardık.<br />
Karaya ayak basmadan<br />
geçirdiğiniz<br />
günlerde sizi en<br />
çok zorlayan şey ne<br />
oldu?<br />
Grönland’dan İrlanda’ya<br />
giderken yakalandığım<br />
Gonzalo kasırgası yü-<br />
25
Röportaj<br />
zünden 23 gün karaya çıkamadım.<br />
Güvertede her<br />
şeyi bağlamıştım. Kendim<br />
de kamaranın ortasında bir<br />
masanın altına girdim. Yanıma<br />
patates, makarna, pirinç<br />
ve bir ocak aldım. Fırtına<br />
geçene kadar hiç dışarı<br />
çıkmadım. Normalde yol<br />
12 gün sürüyormuş. Kasırga<br />
sürekli geriye ittiği için<br />
ilerlemek zor oldu. Uzun<br />
süre denizde kalınca banyo<br />
yapma gibi bir şansınız da<br />
olmuyor. Neredeyse 2 ayda<br />
bir banyo yaptım diyebilirim.<br />
Zaten birçok şeyi göze<br />
alarak yola çıktığınız için<br />
yaşadığınız olumsuz olaylara<br />
karşı da daha serinkanlı<br />
oluyorsunuz.<br />
Fırtınadan çıktınız.<br />
Sizi nasıl karşıladılar<br />
İrlanda da?<br />
23 gün sonra İrlanda’ya<br />
ulaşmayı başardım. Bu arada<br />
İrlanda Sahil Güvenliği’nin<br />
benim fırtına içinde<br />
olduğumdan haberi varmış.<br />
Ben kasırganın içindeyken<br />
sürekli haber gidiyormuş.<br />
Ben İrlanda’ya gelmeden 4<br />
gün önce gazetelere manşet<br />
olmuşum. Ben limana<br />
girmek için telsizden izin<br />
istedim. Liman yönetimi<br />
kasırgadan sağ olarak çıktığıma<br />
inanmadı. ‘Sana bir<br />
uçak gönderiyoruz senin fotoğrafını<br />
çekecek.’ dediler.<br />
Uçak geldi, üstten fotoğrafladı<br />
ve böylelikle inandılar.<br />
Limana geldiğimde beni<br />
kahraman gibi karşıladılar.<br />
10 gün orada kaldım. Gittiğim<br />
restoranlarda bedava<br />
yemek ikram ettiler. Herkes<br />
benimle fotoğraf çektirdi.<br />
Yani baya popüler oldum<br />
orada. Buradan ayrıldıktan<br />
sonra Fas, Cezayir, Tunus,<br />
İtalya, Malta ve Yunanistan’a<br />
ulaştım. Cebeli Tarık<br />
boğazındayken bir Türk firması<br />
beni Boatshow’a davet<br />
etti. Bende Çanakkale’de<br />
buluşma sözü verdim. Beni<br />
Çanakkale’de karşıladılar.<br />
Çeşitli gazetelere röportaj<br />
verdik. Tekneyi Boatshow’a<br />
götürdük. Çok ilgi gördü ve<br />
binlerce kişi fotoğraf çektirdi.<br />
15 gün orada kaldıktan<br />
sonra limanlara uğrayarak<br />
<strong>Antalya</strong>’nın Manavgat ilçesindeki<br />
marinaya geldim.<br />
Tekne şu an orada.<br />
Şimdi bu yolculuk da<br />
bitti, bundan sonraki<br />
hedefiniz nedir, nasıl<br />
bir yaşam sürdürmeyi<br />
düşünüyorsunuz?<br />
Artık memleketim olan<br />
Burdur’un Bağsaray köyünde<br />
yaşamımı sürdürmek<br />
istiyorum. Şunu ısrarla belirtmek<br />
isterim ki Kuzey<br />
Batı Geçidi (North West<br />
Passage)’nden tek başına<br />
geçen en yaşlı denizciyim.<br />
69 yaşındayım şuan. Tabii<br />
gücüm eskisi kadar değil.<br />
Fakat bildiklerim ve kendi<br />
başıma geliştirdiğim becerilerim<br />
var. Bunlar kaybolsun<br />
istemiyorum. Bilhassa<br />
köyde, işsiz gençlere bu<br />
mesleği ve becerilerimi aktarabilirsem<br />
ne mutlu bana.<br />
Gayem elimde yeni tasarımını<br />
oluşturduğum tekne<br />
ile dünya markası olmak.<br />
Bu tekneyi Beşmaran markası<br />
ile dünyaya tanıtmak<br />
istiyorum. Bu hayalimi de<br />
tam burada, Bağsaray köyünde<br />
gerçekleştireceğim.<br />
Neden olmasın ki…<br />
Gençlere neler söylemek<br />
istersiniz?<br />
Benim Türkiye’de kalmamın,<br />
buraya yerleşmemin<br />
bir amacı var. Türkiye’de<br />
kaptanlık sertifikası almak<br />
çok zor fakat yurt dışında<br />
öyle değil. Bir tekne yaptın<br />
mı, nereye gitmek istersen<br />
gidebilirsin. Yurtdışında<br />
beni bu olanaklar heveslendirmişti.<br />
Burada ise bir lüks<br />
ve iş imkanı bile yok. Tekneler<br />
sadece zenginler için<br />
üretiliyor. Ben de bildiklerimi<br />
kabiliyetli, teknik bilgisi<br />
olan istekli gençlere aktarmak<br />
ve bu işin gençlerin ufkunu<br />
açabilecek bir sektöre<br />
dönüşmesini sağlamak istiyorum.<br />
Belki ilerde kendi<br />
teknelerini de yapabilirler.<br />
Burada kuracağım atölyede<br />
onlara teknik terimler öğreteceğim.<br />
Onlara yabancı<br />
dil eğitimi de vereceğim.<br />
Gençlerle birlikte yaptığımız<br />
gemileri Avrupa’ya satacağız.<br />
Gençlerin deniz ile<br />
dünyaya açılmaları, ufuklarını<br />
geliştirmelerini istiyorum.<br />
Kim bilir belki de son<br />
maceramı, yetiştireceğim<br />
genç Türk denizcilerle yaparım.<br />
Çok güzel bir sohbet<br />
oldu. Hayatınızı<br />
bizimle paylaştığınız<br />
için teşekkür ederiz.<br />
KUTULAR<br />
KUTU-1<br />
69 yaşındaki Erkan Gürsoy,<br />
14 yıl süren ‘Barış ‘teknesiyle<br />
dünya turunu tamamladı.<br />
Yetmedi. ‘Altan Girl’ adlı<br />
bir tekne daha yaptı. Geçilmez<br />
denilen ‘Kuzey Batı<br />
Geçidi’ni geçti.<br />
KUTU 2<br />
Alaska açıklarında Kuzey<br />
Buz Denizi’nde mahsur<br />
kaldım. Soğuk su akıntısıyla<br />
birlikte rotamın tersi<br />
yönüne sürükleniyordum.<br />
Tutsaklığım 8 gün sürdü.<br />
Bir ara Kutup ayıları gemiye<br />
yaklaştı ve gemiye girmeye<br />
çalıştı. Sesler çıkartarak<br />
onları korkutup uzaklaştırmayı<br />
başardım.<br />
KUTU 3<br />
Grönland’dan İrlanda’ya giderken<br />
yakalandığım Gonzalo<br />
kasırgası yüzünden 23<br />
gün karaya çıkamadım. Güvertede<br />
her şeyi bağlamıştım.<br />
Kendim de kamaranın<br />
ortasında bir masanın altına<br />
girdim. Yanıma patates,<br />
makarna, pirinç ve bir ocak<br />
aldım. Fırtına geçene kadar<br />
hiç dışarı çıkmadım.<br />
KUTU 4<br />
Neredeyse hayatının yarısını<br />
denizde geçiren Erkan<br />
Gürsoy, şimdi Burdur’da<br />
yaşıyor. Tek amacı; yine<br />
tekne yapmak, satmak ve<br />
sektöre eleman yetiştirmek.<br />
26 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
27
KÖŞE<br />
Bir hayal peşinde…<br />
İnsan vardır; hayal kurar, hayalinin gerçekleşmesi için biraz uğraşır,<br />
çalışır, çabalar baktı ki zor, bırakır peşini, başka hayallere dalar…<br />
İnsan vardır; hayal kurar, hayalinin gerçekleşmesi için varını yoğunu<br />
ortaya koyar, zor da olsa peşini bırakmaz. Gece demez gündüz demez<br />
zamanı unutur ve sabırla çalışır hayallerine ve hedeflerine ulaşmak<br />
için. Ama sonunda hedefine ulaşır ve hayalinin gerçek olduğunu görür.<br />
Ali ERGİN<br />
Bir insan tanıdım. Daha çocukken kurduğu hayallere, hedeflere ulaşabilmek<br />
için gece demeden, gündüz demeden azimle çalışarak ve sabrederek<br />
hedefine ulaşmış ve hayalini gerçekleştirmiş.<br />
Çocukluğumdan beri tanıdığım ve<br />
şu günlerde 70’ine merdiven dayayan<br />
bu insan,bizim de hayallerini ve hedeflerini<br />
hikaye olarak dinlediğimiz<br />
ve şimdi de anılarını dinlerken kendi<br />
yaptığı teknelerle iki kez dünyayı dolaşan<br />
ve hala hedefine ulaşmak için<br />
çalışan Abdullah Erkan Gürsoy…<br />
Erkan Gürsoy kimdir? Hedeflerine<br />
ve hayallerine ulaşmak için neler<br />
yapmıştır? Bunları röportajında<br />
okuyabilirsiniz. Ancak Erkan Gürsoy’un<br />
70 yaşından sonraki hayali bir<br />
’BOAT’ tekne markası yaratmak. Şu<br />
anki hedefi ise yapacağı bu tekneyi<br />
36.İstanbul BOAT SHOW’a yetiştirmek<br />
ve orada sergilemek.<br />
Kısacası Erkan ağabey, Hayalleri ve<br />
hedefleri uğruna neredeyse yarım<br />
asır önce köyünü, anne ve babasını<br />
geride bırakarak -dünyanın öbür<br />
ucuna- Kanada’ya yerleşmiş. Orada<br />
14 yılda sabırla yaptığı Barış Teknesi<br />
iletek başına okyanusları geçerek<br />
dünya turuna çıkmış. İki yılda ilk<br />
dünya turunu gerçekleştiren Gürsoy,<br />
yıllar sonra inşa ettiği ‘’Altan<br />
Girl’’ adlı tekne ile zoru başarmak<br />
için kuzey buz denizini tek başına<br />
geçmeye kalkmış. Buzullara sıkışan<br />
teknesini ABD’nin buzkıran gemileri<br />
kurtarmış. Yine de bu serüvenden<br />
caymamış ve maceralı yolculuğuna<br />
tek başına devam etmiş. Buzullara<br />
sıkıştığı anda teknesine gelen kutup<br />
ayılarını, su bidonlarını davul gibi<br />
çalarak gürültü yapıp ayıları korkutarak<br />
kaçırmış. Asıl önemli macerası<br />
bugüne kadar kimsenin tek<br />
başına çıkmaya bile cesaret edemediği<br />
denizde, teknesiyle yakalandığı<br />
‘’Gonzalo’’ kasırgasından kurtulmak<br />
olmuş. Kendisini tekneye bağlayarak<br />
kasırga ile mücadele eden Gürsoy, 12<br />
gün oradan oraya sürüklenmiş. Bu<br />
nedenle de İrlanda’da kahraman ilan<br />
edilmiş. Denizdeki maceraları ve<br />
hayat hikayesi sayfalara sığmayacak<br />
kadar uzun olan Erkan Gürsoy’un<br />
hayalleri ve hedefleri henüz bitmiş<br />
değil. Böyle bir kişi 70 yaşından sonra<br />
da hayallerini gerçekleştirebilir<br />
mi? Bence gerçekleştirir.<br />
Çünkü kendisini hedeflerine öylesine<br />
odaklamış ki; yeni imal edeceği<br />
tekneyi yapmak için kullanacağı<br />
aletleri bile kendisi yapıyor.<br />
‘’Sabırla koruk<br />
pekmez<br />
olur.’’derler ya!<br />
Erkan Gürsoy’daki<br />
sabır<br />
ve azim, koruğu<br />
pekmez yapar.<br />
Ondaki bu azmi<br />
ve sabrı görmek,<br />
yeni hayal ve hedefine<br />
ulaşacağına<br />
beni inandırıyor.<br />
Bana anlattığı gibi inşallah adını<br />
‘’Beşmaran’’ koyacağı ve ilk kez piyasaya<br />
süreceği tekne, bir Türk markası<br />
olarak dünya denizcilik piyasalarında<br />
isim yapar. Son gördüğümde<br />
‘’Beşmaran’’ teknesini yapacağı alet<br />
ve edevatı imal ediyordu. “Bunları<br />
da nasıl yapıyor?” derseniz, hurda<br />
demirleri işleyerek. Yapacağına inanıyorum.<br />
Çünkü, benim ortaokul-lise<br />
yıllarım, kendisinin de üniversiteyi<br />
bitirdiği 70’li yılların başında tek<br />
başına yaptığı ve köyde denemesini<br />
yaptığı harman dövme makinesi<br />
“Patoz” aklıma geliyor.<br />
Ben buradan Erkan Gürsoy ağabeye<br />
iyi çalışmalar, güç, kuvvet ve sağlık<br />
diliyorum. Eğer sağlığı ve gücü<br />
yerinde olursa o, ‘’Beşmaran’’ adını<br />
vereceği teknesini bot showlarda tanıtıp<br />
seri imalatla bir dünya markası<br />
yapacaktır.<br />
28 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
29
EXPO<br />
EXPO 2016 ANTALYA KAPILARINI KAPATIYOR<br />
GÖRMEK İÇİN SON GÜNLER!<br />
Cumhurbaşkanlığı himayesinde 22<br />
Nisan’da açılan, “Çiçek ve Çocuk”<br />
temalı botanik EXPO 2016 <strong>Antalya</strong>,<br />
30 Ekim’de kapanacak. Bu nedenle<br />
EXPO 2016 <strong>Antalya</strong>’yı hala ziyaret<br />
etmediyseniz fırsatı kaçırmayın.<br />
Türkiye’nin bugüne kadar üstlendiği<br />
en büyük uluslararası organizasyon<br />
olan ve açıldığı günden bu<br />
yana çeşitli aktiviteler ve etkinliklerle<br />
ziyaretçilerini ağırlayan EXPO<br />
2016 <strong>Antalya</strong>’da Ekim ayı da çok<br />
yoğun geçiyor.<br />
Alana gelen ziyaretçiler, ülke bahçeleri,<br />
Türkiye tema bahçeleri ve<br />
bitki heykelleri görmenin yanı sıra<br />
alanda yapılan pek çok etkinliğe<br />
katılabilme imkanı bulacak.<br />
30 www.metropoldergileri.com<br />
ÇOCUKLARIN DÜNYASI<br />
Çiçek ve Çocuk Teması ile açılan<br />
EXPO 2016 <strong>Antalya</strong>’da başrolde çocuklar<br />
var. Torku Çocuk Adası ve<br />
THY Çocuk Bilim ve Teknoloji Merkezi<br />
ile çocuk faaliyet alanı, çocuklara<br />
unutulmaz anlar yaşatıyor.<br />
Her gün saat 11:00 - 21:00 saatleri<br />
arasında açık olan Torku Çocuk<br />
Adası’nda çocuk atölyelerine ve konsept<br />
grup çalışmalarına katılan çocuklar;<br />
gökyüzü, yer altı, uzay ve su<br />
altı konseptlerinde düzenlenen atölyelerde<br />
keşif yolculuğuna çıkıyor. 10<br />
alternatifli atölye çalışmalarında çocuklar,<br />
origami, tasarım, kağıt heykeller,<br />
seramik ve boyama yaparak<br />
keyifli bir gün geçiriyor. Restoranlar<br />
Sokağı arkasında yer alan faaliyet<br />
alanında da hem yetişkinler hem de<br />
çocuklar şişme oyun alanlarında eğlenirken,<br />
geleneksel sokak oyunlarını<br />
da görme imkanı buluyor.<br />
Her gün binlerce çocuğu ağırlayanTHY<br />
Çocuk Bilim ve Teknoloji<br />
Merkezi’nin içinde ise dijital kütüphane,<br />
sergi alanları, uzay merkezi<br />
simülatörü, kimya, biyoloji, fizik ve<br />
robot atölyeleri ile botanik, tarım ve<br />
biyosfer ile mars kolonisi kampı bulunuyor.<br />
Başak tacı ve ona bağlı beş yapraktan<br />
esinlenerek tasarlanan Gübretaş<br />
Tarım ve Biyoçeşitlilik Müzesi’nde<br />
tarımın geçmişten bugüne kadar yaşadığı<br />
gelişim ve tarım teknolojileri;<br />
“yaşayan duvar” teknolojisiyle, görseller<br />
eşliğinde anlatılıyor.<br />
SEYİRLİK DEĞİL YAŞANABİLİR<br />
ALANLAR OLUŞTURULDU<br />
Dönemsel özellikleri yansıtan, tarihi<br />
bir bahçe olarak kurgulanan, sadece<br />
seyirlik değil, her noktasında yaşanabilen<br />
mekanların oluşturulduğu<br />
Osmanlı Bahçesi’nde de hat sanatı<br />
tanıtımı, meddah gösterisi, tasavvuf<br />
müziği dinletisi, orta oyunu ve Karagöz-<br />
Hacivat gösterisi sürecek.
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
57 ÜLKE KATILDI<br />
57 ülkenin katıldığı EXPO 2016<br />
<strong>Antalya</strong>’da, bu ülkeler tarafından<br />
kurulan ülke bahçeleri, yine<br />
alanın en cazip yerleri olarak ziyaretçilerini<br />
ağırlarken, EXPO<br />
2016 <strong>Antalya</strong>’da ‘Yeşil Şehirler’<br />
alt temasına uygun olarak oluşturulan<br />
‘’Tema Bahçeleri“ de çeşitli<br />
etkinliklerle ilgi çekmeye devam<br />
ediyor.<br />
YEŞİL DOKU<br />
600 BİN<br />
METREKARENİN<br />
ÜZERİNDE<br />
600 bin metrekarenin üzerinde yeşil<br />
dokunun bulunduğu EXPO 2016 <strong>Antalya</strong><br />
alanı, özel koleksiyon bahçeleri<br />
(kaktüs ve sukkulent bitkiler bahçesi,<br />
tıbbi ve aromatik bitkiler bahçesi, geofit<br />
(soğanlı yumrulu bitkiler) bahçesi,<br />
sucul bitkiler bahçesi) ve diğer yeşil<br />
alanlarla birlikte ziyaretçilere keyifli<br />
zaman geçirme imkanı sağlıyor.<br />
SANATLA YEŞİLİN BULUŞMASI:<br />
BİTKİ HEYKELLER<br />
Expo 2016 <strong>Antalya</strong>’nın en önemli<br />
cazibe merkezlerinden bir ise bitki<br />
heykellerinin yer aldığı alan. Nerede<br />
ise tüm ziyaretçilerin hatıra fotoğrafı<br />
çektirdiği 108 bitki heykeli bu alanda<br />
Türkiye’de ilk olma özelliği taşıyor.<br />
Türkiye’nin Eyfel’i olarak adlandırılan<br />
ve <strong>Antalya</strong>’nın kalıcı sembolü<br />
olacak Turkcell EXPO Kulesi ise, ziyaretçilere<br />
100.7 metre yüksekliğe çıkarak<br />
seyir terasından alanı panoramik<br />
olarak seyretme imkanı sunuyor.<br />
31
EXPO<br />
SERGİLER VE ETKİNLİKLER<br />
EXPO 2016 <strong>Antalya</strong>, eşsiz sergilerle de Ekim ayında ziyaretçileri buluşturuyor. Günlük yaşamımızda sürekli etrafımızda<br />
olmalarına rağmen, kendilerini akıllıca kamufle etmeleri, küçük boyları veya renkleri sayesinde çoğu zaman<br />
dikkatimizden kaçan böceklerin gizli özelliklerini ortaya koyan ‘’İnanılmaz Böcekler Sergisi’’, 30 Ekim’e kadar Kongre<br />
Merkezi’nde her gün 11.00 - 22.00 saatleri arasında gezilebilecek.<br />
Sergide, gözden kaçan böceklerin dev replikaları ve vücut parçaları da yer alıyor. Gözlerinizin içine bakan 150 cm<br />
kanat açıklığına sahip kelebekler ve 3 metre uzunluğundaki böcekler bu benzersiz sergide teşhir edilen dev heykel<br />
replikalardan sadece ikisi...<br />
32 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
TARİHE YOLCULUK<br />
Kongre Merkezi’ndeki gezilebilecek<br />
bir diğer sergi de Ottomania Sergisi.<br />
İstanbul’un Fethi, 1911 İtalyan Türk<br />
Savaşı, Trablusgarp Cephesi, Balkan<br />
Harbi ve 1. Dünya Savaşı ile ilgili<br />
dünyanın hiçbir yerinde eşi benzeri<br />
olmayan dioramalar, orijinal kostümler,<br />
aksesuarlar ve silahları ziyaretçi<br />
ile buluşturan sergi, 23 Ekim’e<br />
kadar açık kalacak.<br />
İstanbul Çağlayan’da 1500 m2’lik<br />
bir alanda, on binlerce eserin sergilendiği<br />
bir müze olan Hisart Canlı<br />
Tarih ve Diorama Müzesi’nden yapılan<br />
seçkilerle düzenlenen Ottomania<br />
Sergisi’nin küratörlüğü müzenin<br />
kurucusu Nejat Çuhadaroğlu tarafından<br />
yapıldı.<br />
Tarihi şekillendiren savaşlar, olaylar<br />
ve dünyanın kaderini belirleyen<br />
dönüm noktalarının farklı bir bakış<br />
açısıyla sergilendiği Hisart Canlı<br />
Tarih Müzesi’nden gelen orijinal<br />
kostümler, dioaramalar ile yapılan<br />
Ottomania Sergisi, tarih meraklıları<br />
için sıra dışı bir anlatımla tarihin bilinmeyen<br />
kapılarını aralıyor.<br />
<strong>Antalya</strong> Kadın Müzesi ve <strong>Antalya</strong><br />
Tanıtım Vakfı himayesinde gerçekleştirilen,<br />
40 fotoğrafın yer aldığı<br />
“Duvaktaki Bereket Yörük Gelini”<br />
isimli sergi de EXPO 2016 Kongre<br />
Merkezi fuayesinde30 Ekim’e kadar<br />
ziyarete açık kalacak.<br />
EVLİYA ÇELEBİ’NİN GÖZÜNDEN<br />
TOPKAPI SARAYI<br />
17. yüzyılın en büyük gezginlerinden<br />
olan Evliya Çelebi’nin hayatını anlatan<br />
Çelebi Müzikali gerçekleştiriliyor.<br />
Müzikal, seyyah Evliya Çelebi’nin gözünden<br />
İstanbul Topkapı Sarayı, Enderun<br />
ve mutfak bölümlerinde saray<br />
yaşamından kesitler sunuyor. Müzikalde<br />
ilginç kostümleriyle dikkati<br />
çeken yoğurtçular, kuyumcular, yelpazeciler<br />
ve şerbetçiler de İstanbul’da<br />
o dönemde gündelik yaşamda esnaflığın<br />
ne denli önemli bir yere sahip<br />
olduğunu anlatıyor.<br />
45 dakika süren müzikal boyunca Evliya<br />
Çelebi’nin “Seyahatname”sinden<br />
yola çıkılarak Anadolu’nun kültürel<br />
özelikleri, giyim kuşamı, yeme içme<br />
alışkanlıkları, günlük hayatı ve eğlenme<br />
şekilleri izleyenlere sunuluyor.<br />
33
HABER<br />
EXPO 2016 <strong>Antalya</strong>’da<br />
ziyaretçi sayısı 3 milyonu aştı<br />
“Gelecek Nesiller İçin Yeşil Bir Dünya”<br />
oluşturmak mottosuyla açılan Türkiye’nin ilk EXPO’su<br />
“EXPO 2016 <strong>Antalya</strong>” ya ilgi her geçen gün artarak devam<br />
ediyor. <strong>Özel</strong>likle 9 günlük bayramı fırsat bilen yerli<br />
ve yabancı ziyaretçiler EXPO 2016’ya akın etti.<br />
EXPO 2016 <strong>Antalya</strong> Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı,<br />
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, 46.<br />
Yönetim Kurulu Toplantısı’nda EXPO’nun 5 aylık sürecini<br />
değerlendirdi. Bakan Çelik, alanı 3 milyon 280 bin<br />
kişinin ziyaret ettiğini, alanın birçok kültürel etkinliğe<br />
ev sahipliği yaptığını söyledi. Bakan Çelik, özellikle<br />
kurban bayramı etkinlikleriyle birlikte alana giriş yapan<br />
günlük ziyaretçi sayısının 60 bine çıktığı zamanlar<br />
olduğunu belirtti.<br />
Alanda gerçekleştirilen etkinliklere de değinen Bakan<br />
Çelik, şöyle konuştu;<br />
“Yerli ve yabancı birçok sanatçılar bu etkinliklere katıldılar,<br />
sanatlarını sergilediler, konserlerini verdiler. Burası<br />
bir sergi alanı ama aynı zamanda tecrübelerinde paylaşıldığı<br />
bir mekân olarak ele alınması gerekiyor. Gerek<br />
konferanslar, gerek sergiler birçok etkinliklere de EXPO<br />
2016 ev sahipliği yapmış oluyor. <strong>Uluslararası</strong> Piyano <strong>Festivali</strong><br />
EXPO alanımızda yapıldı. 16-23 Ekim arasında<br />
<strong>Uluslararası</strong> <strong>53.</strong> Altınportakal <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> de yine bu<br />
alanda gerçekleşmiş olacak.”<br />
EXPO 2016 <strong>Antalya</strong> sergi alanına; yetişkinler 15 lira, öğrenci<br />
ve 65 yaş üstü 10 lira, 0-25 yaş arası çocuklar ve öğrenciler<br />
ile gazi ve gazi yakını, şehit yakını ve engelliler<br />
alana ücret ödemeden giriyor.<br />
34 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
35
36 www.metropoldergileri.com
SUNUM<br />
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
SİNEMANIN BÜYÜLÜ<br />
DÜNYASI KAPILARINI<br />
AÇIYOR<br />
<strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> şüphesiz tüm<br />
dünyayı saran büyüsüyle bir kez daha sinemaseverler<br />
ile buluşuyor. Sinemanın renkli ve büyülü dünyası<br />
kapılarını <strong>53.</strong> Kez açıyor.<br />
<strong>Film</strong> sektörünü geleceğe daha emin adımlarla<br />
taşımayı hedefleyen ve bu adımları geliştirme<br />
çabasıyla ilerleyen <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />
<strong>Festivali</strong> sosyal sorumluluk projeleriyle de dikkatleri<br />
üzerine topluyor.<br />
<strong>Antalya</strong>’nın köklü kültüründen ve sinemadan aldığı<br />
güçle 53 yıldır çalışmalarını sürdüren <strong>Uluslararası</strong><br />
<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>, bir kez daha Türkiye sinemasının<br />
en güçlü çekim merkezi olarak ulusal ve uluslararası<br />
sektör bileşenlerini ve sinema seyircisini ağırlayacak.<br />
16-23 Ekim 2016 tarihleri arasında düzenlenecek<br />
festivalin basın toplantısı <strong>Antalya</strong>’da yapıldı. Sinemaseverleri<br />
ve <strong>Antalya</strong> halkını birçok sürprizin beklediği festivalde<br />
Türkiye sinemasına ivme kazandırmayı hedefleyen<br />
yeni festival merkezi ve FILM TMR platformu gibi<br />
yeniliklerin duyurusu yapılırken, <strong>Antalya</strong> halkının ve<br />
her yaştan izleyicinin festivalde uzun saatler geçirmesini<br />
sağlamak hedefiyle kurulan “Festival Yolu” anlatıldı.<br />
1964 yılında ilk kez bir film festivaline dönüşerek<br />
yedinci sanatın Türkiye’deki en önemli destekleyicisi ve<br />
temsilcisi olarak yoluna devam ederken, Avrupa ve Asya<br />
kıtasının da en köklü film festivallerinden birisi olarak<br />
bu yıl 16-23 Ekim 2016 tarihleri arasında <strong>53.</strong> kez düzenleniyor.<br />
Dünyanın festivalinden stüdyolarına, önemli sinema<br />
merkezlerinden biri olmaya aday olan <strong>Antalya</strong>, bu<br />
yıl bu hedefinin altını çizmek için afişinde de kullandığı<br />
gibi “Sinemanın Işığı <strong>Antalya</strong>’dan Yükselir” diyor.<br />
37
RÖPORTAJ<br />
Sinemanın kalbi<br />
yine <strong>Antalya</strong>’da atacak<br />
<strong>Antalya</strong> Büyükşehir Belediye Başkanı<br />
Menderes Türel<br />
38 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
<strong>Antalya</strong> Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, 16-23 Ekim tarihleri arasında<br />
gerçekleştirilecek <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> ile sinemanın kalbinin bir kez daha<br />
<strong>Antalya</strong>’da atacağını söyledi.<br />
<strong>Antalya</strong> Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel ile sizler için<br />
<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>ni konuştuk. Festivalle ilgili tüm merak ettiklerinizi bu röportajda<br />
bulabilirsiniz.<br />
<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> bu yıl<br />
yeniliklerle dolu bir programla<br />
gerçekleştirilecek. Bu<br />
yeniliklerden bahsedebilir<br />
misiniz?<br />
15 Temmuz’un kalbimizde açtığı<br />
yaranın acısı, tazeliği devam ediyor,<br />
daha uzun zaman da devam<br />
edecektir. Ama buna rağmen, yapmamız<br />
gereken çalışmaları, daha<br />
da büyük bir sorumlulukla ve hırsla<br />
devam ettiriyoruz. Bildiğiniz<br />
gibi tiyatroda “show must go on”,<br />
yani perde kapanmaz denir. <strong>Antalya</strong><br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> de <strong>53.</strong> yılına daha<br />
güçlü, yeniliklerle dolu olarak giriyor.<br />
Öncelikle en anlamlı konuyla<br />
başlayayım. Festival programına iki<br />
özel film programı, seçkisi konuldu.<br />
Bir seçkinin adı Güneş Tutulması<br />
olacak ve darbeler ile ilgili filmlerin<br />
gösterisi olacak. Bu bölümü 15<br />
Temmuz’a, 15 Temmuz şehitlerimize<br />
atfediyoruz. Seçkinin ismi Güneş<br />
Tutulması da anlamlı bir isim. Şehitlerin<br />
her biri bir güneşti; kendilerini<br />
feda ettiler, ama Türkiye’nin<br />
yolunu aydınlattılar.<br />
Diğer seçkinin teması nedir?<br />
İkinci seçki de yine oldukça anlamlı<br />
bir temaya sahip ve Mülteciler<br />
konusuna ayrıldı. Türkiye 3 milyon<br />
Suriyeli mülteciye ev sahipliği yaparken,<br />
dünyanın ibretlik ilgisizliği karşısında<br />
bizim bu konuyu gündeme<br />
getirmeye hakkımız var. Avrupa’nın<br />
önemli şehirlerinde, ana caddelerde,<br />
kaldırımlar üzerinde yatan ve el uzatılmayan<br />
mülteciler görülüyor. Savaştan<br />
veya açlıktan kaçan göçmenlere<br />
ayrılan bölümün başlığı “Hiçbir<br />
Yerin İnsanları” olacak. Bu büyük<br />
insanlık dramına hem filmlerle ilgi<br />
çekeceğiz hem de sanatçılar bu konuda<br />
sanatçı duyarlılıklarını ortaya<br />
koyacaklar. Bu her iki anlamlı seçki<br />
için komitemize özel olarak teşekkür<br />
ediyorum.<br />
<strong>Festivali</strong>n merak edilen bir<br />
konusu özel ödüllerdir. Bu<br />
ödüller kimlere verilecek?<br />
Altın Portakal Emek Ödülleri bir zamanlar<br />
sinemanın olmazsa olmazları<br />
arasında yer alan, ancak her daim<br />
gölgede kalmış olan dublaj sanat-<br />
39
RÖPORTAJ<br />
çıları Altan Karındaş ile Toron Karacaoğlu’nun<br />
olacak. Altın Portakal<br />
Onur Ödülü’nü bu yıl, Yeşilçam’ın<br />
en önemli isimlerinden Yönetmen<br />
Feyzi Tuna ile yine hepimizin yakından<br />
tanıdığı usta oyuncu Yılmaz<br />
Gruda’ya takdim edeceğiz.<br />
Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü ise<br />
Allah vergisi sesini, beyazperdedeki<br />
oyunculuk başarısıyla birleştiren,<br />
bir dönem Yeşilçam’ın unutulmaz<br />
yıldızları arasında her zaman baş<br />
köşede yer alan Emel <strong>Sayı</strong>n’a takdim<br />
ediyoruz. İnanıyorum ki, bu ödül<br />
hem sinema hem müzik sever milyonlarca<br />
Emel <strong>Sayı</strong>n hayranını çok<br />
mutlu edecek.<br />
Festivale başvuran film ve<br />
ödüller hakkında da bilgi<br />
verebilir misiniz?<br />
<strong>Festivali</strong>miz <strong>53.</strong> Yılına yeniliklerle ve<br />
daha güçlü giriyor demiştim.<br />
Ulusal Uzun Metrajlı <strong>Film</strong><br />
Yarışmamız 100 bin lira ödüllü,<br />
bu yıl 60 film başvurdu. 12<br />
film yarışacak. <strong>Uluslararası</strong><br />
Uzun Metrajlı <strong>Film</strong> Yarışması<br />
ödülümüz 50 bin Euro. Kısa<br />
Metrajlı <strong>Film</strong> yarışması da<br />
çok canlı geçecek. Kısa film<br />
yarışmasına da 202 başvuru<br />
aldık.<br />
Festivalle ilgili hedefleriniz<br />
var mı?<br />
Altın Portakal’da benim iki<br />
önemli uzun vadeli büyük hedefim<br />
bulunuyor. Birisi Altın<br />
Portakal ödülünü yerelden<br />
veya ulusaldan, uluslararası,<br />
hatta küresel bir boyuta<br />
yükseltmek. Yabancı sinemacıların<br />
katılımı, uluslararası<br />
yarışma bu çerçevede her yıl<br />
ağırlık kazanıyor. Bu yıl Festivale<br />
ünlü aktör Gerard Depardieu’nün<br />
katılacağını duyurduk.<br />
Ünlü Fransız oyuncu<br />
Audrey Tautou, <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />
<strong>Festivali</strong>’ne konuk olacak.<br />
“Amelie” filmiyle hafızalara<br />
kazınan Tautou’ya açılış gecesi<br />
Altın Portakal Onur Ödülü<br />
verilecek<br />
İkinci büyük hedefim de <strong>Antalya</strong>’nın<br />
bir sinema endüstrisi<br />
şehri olması. Bunun için<br />
<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> Destek Fonu<br />
yarışmasını başlattık. Tamamen<br />
veya kısmen <strong>Antalya</strong>’da<br />
çekilen filmler bu yarışmaya<br />
giriyor ve kazanana 100.000<br />
TL ödül veriyoruz. Tabii ayrıca<br />
filmin <strong>Antalya</strong>’da çekilecek<br />
olan bölümlerinde de desteğimizi<br />
esirgememeye de söz<br />
veriyoruz. Bizim sözümüzün nakit<br />
yerine geçtiği de ortadadır. Nitekim<br />
bu yarışmaya da 40 senaryo başvurdu.<br />
Yani sinemacılar da sözümüze<br />
güveniyor.<br />
<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> Forum bu yılda<br />
devam edecek mi?<br />
Elbette, yine bu amaçla ortak yapım<br />
ve proje geliştirme marketi<br />
40 www.metropoldergileri.com
olan <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> Forumu başlatmış<br />
ve buradaki senaryo veya projelere<br />
de 100 bin lira ödül koymuştuk.<br />
<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> Forum bu yıl da<br />
festivalin en önemli bölümlerinden<br />
olmaya devam edecek. Sinemamızı<br />
dünya ile buluşturan ve Zeynep<br />
Atakan’ın direktörlüğünde üçüncü<br />
kez düzenlenecek olan forumun<br />
başarılarını bu yıl da hep birlikte<br />
takip edeceğiz.<br />
Festivalde başka ne gibi<br />
yenilikler var?<br />
Bu kapsamda önemli bir yenilik yapıyoruz.<br />
FILM TMR (<strong>Film</strong> Talent Marketing<br />
Rounds) ismiyle sinema profesyonelleri<br />
için “networking, iletişim<br />
ve pazarlama platformunu” başlatıyoruz.<br />
Tabii ki, film forum, film destek<br />
fonu gibi yeniliklerimizin <strong>Antalya</strong>’ya<br />
film endüstrisini çekmesi zaman alacaktır.<br />
Bu tür adımlar uzun soluklu<br />
adımlardır. Ama şu üç senedeki ilerleme<br />
bile bize çok doğru bir yönde<br />
doğru insanlarla ve doğru adımlarla<br />
yürüdüğümüzü gösteriyor.<br />
Geleneksel kortej yapılacak<br />
mı? Ve sinemaseverlere müjdeniz<br />
var mı?<br />
Geleneksel festival kortejimizi 15<br />
Ekim Cumartesi günü gerçekleştireceğiz.<br />
Gelenek devam edecek. Halkımız<br />
için önemli bir yeniliğe daha imza<br />
atacağız. Artık bir Festival Merkezi<br />
ve Festival Yolu oluşturuyoruz. Cam<br />
piramit bir festival merkezine dönüşecek,<br />
Cam Piramit’le <strong>Antalya</strong> Kültür<br />
Merkezi arasındaki Kral Yolu’nu<br />
da Festival Yolu’na dönüştürüyoruz.<br />
Gündüz 12.00 ile gece 00.00 saatleri<br />
arasında açık olacak. Burada söyleşiler,<br />
yerli ve yabancı yıldızlarla imza<br />
saatleri, müzik dinletileri, atölyeler,<br />
sergiler, sosyal sorumluluk stantları<br />
yer alacak. Böylece <strong>Antalya</strong> halkı,<br />
sinemayı film gösterimleri dışında<br />
da yaşayabilecek. Piramit’in içinde<br />
akreditasyon gerekecek. Dışında<br />
Festival Yolu’nda ise sinemaseverlerle<br />
sinemanın yıldızları karşılaşacak.<br />
Festival Merkezi ve Festival<br />
Yolu ile <strong>53.</strong> Yılda önemli bir ilke<br />
imza atmış olacağımıza inanıyorum.<br />
Diyorsunuz ki <strong>Antalya</strong> sinemanın<br />
başkenti olacak<br />
ve sinemanın kalbi <strong>Antalya</strong>’da<br />
atacak.<br />
Evet, aynen öyle diyoruz. Gördüğünüz<br />
gibi, yine dolu dolu<br />
bir festival programı ile karşınızdayız.<br />
<strong>Antalya</strong>, 15 Ekim’den<br />
itibaren sinemanın, sanatın<br />
başkenti olacak, sinemanın<br />
kalbi <strong>Antalya</strong>’da atacak. Sinemanın<br />
ışığı <strong>Antalya</strong>’dan yükselecek.<br />
<strong>Film</strong> festivalinden sonra<br />
piyano festivali başlayacak.<br />
<strong>Antalya</strong> festivalleriyle, müzeleriyle<br />
kültür ve sanattaki iddiasını<br />
daha ileri noktalara taşıyor ve taşımaya<br />
devam edecek.<br />
Son olarak söylemek istediğiniz<br />
bir şey var mı?<br />
2014 yılında belediye seçimlerine<br />
rağmen bu programı yetiştirmiştik.<br />
Geçen yıl arka arkaya iki genel seçim<br />
vardı. Bu yıl ise 15 Temmuz menfur<br />
olayını yaşadık. Ama her şeye rağmen<br />
yoğun gayretle her sene başka<br />
yeniliklerle ve bir öncekinden daha<br />
güçlü, daha iddialı programlara<br />
imza atıyoruz.<br />
41
Röportaj<br />
<strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong><br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> kapılarını<br />
büyük bir heyecanla<br />
açıyor. Bu yıl <strong>53.</strong>sü düzenlenecek<br />
olan festival için<br />
nefesler tutuldu. Festival<br />
Başkanlığını <strong>Antalya</strong> Büyükşehir<br />
Belediye Başkanı<br />
Menderes Türel’in yaptığı<br />
festivalin direktörü de Elif<br />
Dağdeviren…<br />
Sinema sektörünü geleceğe<br />
taşıma hedefinde sağlam<br />
adımlarla ilerleyen<br />
Elif Hanım’la <strong>53.</strong> <strong>Uluslararası</strong><br />
<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />
<strong>Festivali</strong>’ni tüm detayları<br />
ile konuştuk…<br />
<strong>53.</strong> <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> Direktörü<br />
Elif Dağdeviren<br />
42 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
- <strong>Antalya</strong>lılar, her yıl<br />
olduğu gibi <strong>53.</strong> <strong>Uluslararası</strong><br />
<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />
<strong>Festivali</strong>’ni merakla<br />
bekliyor. Festival<br />
Direktörü olarak bu<br />
yılki yenilikleri sizden<br />
dinleyebilir miyiz?<br />
<strong>Festivali</strong>miz bu yıl da ulusal<br />
ve uluslararası yarışma<br />
filmleriyle birlikte, yarışma<br />
dışı film seçkileri, yan<br />
programlar, söyleşilerle<br />
dopdolu bir içeriğe sahip.<br />
Sinemamızın eski ve yeni<br />
dönem starlarıyla birlikte<br />
pek çok önemli yabancı<br />
konuğumuz da var. Ayrıca<br />
yine ülkemizden ve yurtdışından<br />
sinema endüstrisinin<br />
profesyonellerinin<br />
katılacağı dolu dolu bir<br />
sekiz gün bekliyor <strong>Antalya</strong>’yı<br />
ve festivale katılan<br />
tüm ulusal ve uluslararası<br />
konukları.<br />
Bu sene, sinemamızın geleceğini<br />
yönlendirecek ve<br />
başta Belediye Başkanımız<br />
ve Festival Başkanımız<br />
Menderes Türel olmak<br />
üzere hepimizi çok heyecanlandıran<br />
<strong>Film</strong> Talent<br />
Marketing Rounds yani<br />
FILM TMR, platformunu<br />
başlatıyoruz. Geçen yıl<br />
festival sırasında basına ve<br />
endüstriye ilk duyurusunu<br />
yapmıştık. FILM TMR,<br />
özellikle ticari olarak sinemamızda<br />
kazanımlarını<br />
göreceğimiz bir bölüm.<br />
Türkiye’de üretilmiş olan<br />
uzun metrajlı filmlerin<br />
dünyaya açılabilmesi için<br />
gerekli ilişkilerin kurulacağı;<br />
film pazarlama,<br />
ilişki sağlama ve iletişim<br />
platformu. Bu platformda<br />
Türkiye’den ve dünyadan<br />
önemli isimlerin katılımıyla<br />
workshoplar düzenleyeceğiz,<br />
özel tanışma<br />
etkinlikleri olacak. Amacımız<br />
Türkiye sinemasını<br />
Türkiye ve dünya sinema<br />
sektörü ve medyası ile buluşturmak.<br />
-Bu yıl ilk kez Festival<br />
Yolu isimli bir uygulama<br />
da başlatıyorsunuz<br />
bildiğimiz kadarıyla<br />
ve bir Festival Merkezi<br />
de kurulacak…<br />
AKM, film galaları düzenlediğimiz,<br />
film gösterimlerinin<br />
ardından filmlerin<br />
ekipleriyle soru cevaplar<br />
yaptığımız bir nevi festival<br />
merkezi gibi kullandığımız<br />
bir mekandı. Ama bu sene<br />
daha geniş alana yayılmış<br />
bir Festival Merkezi’miz<br />
var. Cam Piramit’i festival<br />
süresince kullanacağımız,<br />
akreditasyonu olan herkese<br />
açık bir festival merkezine<br />
dönüştürdük. Basın<br />
odaları, seminer alanları,<br />
FILM TMR etkinlik salonları,<br />
film ve video izleme,<br />
kafeterya, festival ekiplerinin<br />
kullanacağı bölümlerle<br />
festivalin beyni haline<br />
getireceğiz.<br />
Cam Piramit’le <strong>Antalya</strong><br />
Kültür Merkezi arasındaki<br />
yürüme yolu ise Festival<br />
Yolu olarak öğlen 12.00 ile<br />
gece 00.00 saatleri arasında<br />
tüm halkın ziyaretine<br />
açık şenlik alanına dönüştürdük.<br />
Sinemaseverlerin,<br />
çocukların, ailelerin, gençlerin<br />
vakit geçirip müzik<br />
dinleyebilecekleri, filmlerle<br />
ilgili bilgi alabilecekleri,<br />
Türkiye sinemasının ünlüleriyle<br />
karşılaşıp fotoğraf<br />
çektirebilecekleri, imza<br />
saatlerinin, söyleşilerin<br />
olacağı capcanlı bir alan<br />
olacak. Bunlar bu seneki<br />
yeniliklerimizden. Ulusal<br />
ve uluslararası yarışmalarımızla<br />
birlikte elbette<br />
yine ustalık sınıfı söyleşileri,<br />
workshop’lar, <strong>Antalya</strong><br />
<strong>Film</strong> Forum, bir ülke sinemasını<br />
merkeze aldığımız<br />
film seçkisi ki bu sene<br />
Çin’den seçiyoruz filmleri,<br />
gece yarısı gösterimleri,<br />
çok önemsediğimiz<br />
bir sergimiz var. Rabarba<br />
adını taşıyan sergimizde<br />
dublaj sanatçılarının fotoğraflarından<br />
oluşacak<br />
etkileyici bir çalışma yapacağız.<br />
Bu yıl bu projeyle<br />
bağlantılı olarak da Emek<br />
Ödüllerimizi ikiye çıkarttık<br />
ve çok değerli dublaj<br />
sanatçılarımız Toron Karacaoğlu<br />
ile Altan Karındaş’a<br />
takdim ediyoruz.<br />
-Dublaj sanatçılarına<br />
sinemamızın görünmez<br />
kahramanları<br />
diyebilir miyiz?<br />
O kadar doğru ki bu tanımlamanız.<br />
Bazı isimlerin<br />
yüzlerini tanıyoruz<br />
ama çoğunu yanımızdan<br />
geçseler dahi tanımayız<br />
ancak konuştukları zaman<br />
sesleri çağrışım yapar. Festival<br />
olarak RABARBA<br />
isimli sergi ve özel kitabımız<br />
aracılığıyla, dublaj<br />
stüdyolarından çıkartıp<br />
sinemanın ışığıyla buluşturuyoruz<br />
bu çok değerli<br />
isimleri. Fotoğraf sanatçısı<br />
Serdal Güzel ile dizi<br />
ve sinema filmlerinin son<br />
dönem en önemli isimlerinden<br />
Deniz Çakır’ın<br />
objektifinden çıkan siyah<br />
beyaz fotoğraflardan oluşuyor<br />
sergimiz. Kimleri<br />
kimleri seslendirmemişler<br />
ki; Belgin Doruk, Göksel<br />
Arsoy, Ekrem Bora, Muhterem<br />
Nur, Yılmaz Güney,<br />
Cüneyt Arkın, Türkan<br />
Şoray, Filiz Akın, Hülya<br />
Koçyiğit… Zaten biliyorsunuz<br />
Yeşilçam döneminde<br />
ve hatta sonrasında<br />
43
Röportaj<br />
da uzun yıllar sanatçılar<br />
kendi sesleriyle konuşmadılar.<br />
Sadece Türk filmleri<br />
mi, zamanla hayatımıza<br />
giren yabancı filmler ve<br />
televizyon dizilerindeki<br />
karakterlerin de sesleriyle<br />
kalplerimize kazınmasını<br />
sağladılar. Al Pacino’dan<br />
Sylvester Stallone’ye, Bruce<br />
Wills’ten, Mavi Ay dizisinin<br />
yıldızı Cybill Shepherd’a,<br />
Tom Cruise’a, Bill<br />
Cosby’e kadar tüm uluslararası<br />
yıldızları sesleriyle<br />
ailelerimizin fertleri haline<br />
getirdiler. Dallas’ı, Çarli’nin<br />
Melekleri’ni adeta<br />
onlar ölümsüzleştirdiler...<br />
İşte biz de bu sergimiz ve<br />
ona özel hazırladığımız<br />
kitabı aracılığıyla saygı duruşunda<br />
bulunuyoruz.<br />
-Sosyal sorumluluk<br />
projelerinizden de söz<br />
eder misiniz?<br />
Biz <strong>Antalya</strong> ve <strong>Antalya</strong><br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nin gücünden<br />
yararlanarak bazı konularda<br />
ciddi farkındalık<br />
yaratabileceğimize inanıyoruz.<br />
Bu yılki sosyal sorumluluk<br />
projelerimizden<br />
birisi Türkiye’nin dünyada<br />
en güçlü ve pozitif duruşu<br />
sergilediği alanlardan<br />
birisi olan mülteciler konusuyla<br />
ilgili. Yerlerini<br />
yurtlarını bırakarak bir bilinmeze<br />
doğru göç etmek<br />
zorunda kalan mültecilerle<br />
ilgili bu bölümümüzde<br />
film programımız ve etkinliklerimizle<br />
göçmenlik<br />
sorununu en çok yüklenen<br />
kadınları anlatacağız.<br />
<strong>Özel</strong>likle <strong>Antalya</strong> halkı tarafından<br />
ilgiyle takip edilen<br />
ve festivalin başladığını<br />
müjdeleyen geleneksel<br />
kortej, ulusal ve uluslararası<br />
pek çok yıldızla <strong>Antalya</strong>lıları<br />
bir araya getirecek.<br />
15 Ekim Cumartesi<br />
günü gerçekleşecek kortej,<br />
iki yıldır Sosyal Sorumluluk<br />
ve Farkındalık Korteji<br />
olarak adlandırılırken bu<br />
yıl da tüm dünya coğrafyalarının<br />
ortak meselesi<br />
“göçmenler” sorunu ile 15<br />
Temmuz’da yaşadığımız<br />
ve zaferle çıktığımız darbe<br />
girişiminden yola çıkarak<br />
darbe olsaydı neler olurdu<br />
sorusunu cevaplayan filmler<br />
ve yan programlarla<br />
halkı buluşturacak.<br />
-15 Temmuz’un festivale<br />
etkisi nasıl olacak?<br />
O kadar korkunç bir olay<br />
yaşadık ki bunun festivalimize<br />
etkisi olmaması<br />
mümkün değil. Aslında<br />
her yıl tek bir sosyal sorumluluk<br />
projesine odaklanırken,<br />
bu sene göçmen<br />
filmleri programı olan<br />
“Hiçbir Yerin İnsanları”-<br />
nın yanında, bir de “Güneş<br />
Tutulması” adını verdiğimiz<br />
bölümle darbe filmleri<br />
seçkisi ve paneli ile bu konuda<br />
bir farkındalık yaratmak<br />
istedik. Bu bölüm de<br />
yukarıda belirttiğim gibi<br />
bizim sosyal sorumluluk<br />
projemiz… Halk olarak<br />
engellediğimiz darbe girişimi<br />
ülkemizin gerçek bir<br />
demokrasi zaferidir. <strong>Özel</strong>likle<br />
genç kuşaklara korudukları<br />
değerin ne kadar<br />
önemli olduğunu bu olayın<br />
büyüklüğünü anlatmamız<br />
lazım. Bizim yaşımızdakiler<br />
ve büyüklerimiz maalesef<br />
darbelerin karanlık<br />
yüzünü çok iyi biliyorlar.<br />
Hem bilenlere yeniden<br />
anlatmak, unutanlara hatırlatmak,<br />
yeni nesillere de<br />
göstermek için Güneş Tutulması<br />
isimli film seçkisi<br />
hazırladık. Aynı zamanda<br />
da bunun tüm dünya<br />
tarihinde var olduğunu,<br />
ve darbelerin “başarılı”<br />
oldukları ülkeleri aslında<br />
nasıl da yok ettiğini anlatan<br />
dünya filmleri de var.<br />
Yıllardır bu konuyla ilgili o<br />
kadar çok film çekilmiş ki.<br />
Biz bu filmlerle hatırlatma<br />
yapmak istiyoruz.<br />
-Festivale birçok ünlü<br />
sinemacının katıldığını<br />
biliyoruz, bu sene<br />
gelen isimlerden söz<br />
eder misiniz?<br />
İlk isim geçtiğimiz günlerde<br />
duyurduğumuz dünyaca<br />
ünlü aktör Gerard<br />
Deparideu… Sözleşme imzalanma<br />
aşamasında olan<br />
ama henüz son noktayı<br />
koymadığınız için ismini<br />
açıklayamadığımız Avrupa<br />
ve Amerika sinemasından<br />
çok değerli sanatçılar<br />
da bizimle olacak. Bazıları<br />
Geleneksel Kortej’e de<br />
katılacak. Festivale davet<br />
ettiğimiz isimleri sadece<br />
açılış ya da kapanış gecemizde<br />
kırmızı halıda yürüsünler,<br />
kortejde halkı<br />
selamlasınlar düşüncesiyle<br />
davet etmiyoruz; aynı<br />
zamanda binlerce hayranlarıyla<br />
filmleri aracılığıyla<br />
buluşsunlar diye mutlaka<br />
en az bir tane sinema tarihinde<br />
iz bırakmış filmini<br />
gösteriyor, yaptıkları<br />
çalışmalar hakkında bilgi<br />
paylaşsınlar diye soru cevap<br />
bölümüyle sevenleri<br />
ile, sinema tutkunlarıyla<br />
buluşturuyoruz.<br />
44 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
45
Röportaj<br />
-<strong>Antalya</strong>’nın gurur<br />
duyduğu sanatçılardan<br />
Sümer Tilmaç’ın<br />
adı da <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />
<strong>Festivali</strong>’nde yer alıyor.<br />
Nasıl karar verildi<br />
bu değişime?<br />
Bu duyar duymaz çok sevdiğimiz<br />
fikir Menderes<br />
Bey’e ait. Geçen yıl kaybettiğimiz,<br />
sizin de dediğiniz<br />
gibi <strong>Antalya</strong> sevdalısı,<br />
200’ün üzerinde filmde rol<br />
oynayan, unutulmaz karaterlere<br />
imza atan Sümer<br />
Tilmaç’ın adını, festivalimizin<br />
en yeni yarışmalı<br />
bölümü <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> Destek<br />
Fonu’nda yaşatacağız<br />
artık. Böyle Sümer Tilmaç’ın<br />
adı her zaman çok<br />
sevdiği <strong>Antalya</strong> ile bir arada<br />
anılacak. İçinden <strong>Antalya</strong><br />
geçen senaryolar Sümer<br />
Tilmaç <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />
Destek Fonu için yarışacak.<br />
<strong>Antalya</strong> şehrindeki<br />
film üretimini arttırmak,<br />
şehri Türkiye ve dünya<br />
film endüstrisinin önemli<br />
merkezlerinden birine<br />
dönüştürmek amacıyla<br />
düzenlenen ve 100 bin TL<br />
parasal ödülü bulunan Sümer<br />
Tilmaç <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />
Destek Fonu, çok özel bir<br />
misyonu yerine getiriyor.<br />
Geçen yıl başladığımız<br />
100.000 TL parasal ödülü<br />
olan <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> Destek<br />
Fonu bölümümüzün hedefi,<br />
çekimlerinin en az<br />
üçte biri <strong>Antalya</strong> şehrinde<br />
gerçekleştirilecek olan<br />
ulusal uzun metrajlı bir<br />
filme senaryo aşamasında<br />
destek olmak. Türkiye’de<br />
film çekimi için en elverişli<br />
gün ışığı ve doğal platoların<br />
bulunduğu <strong>Antalya</strong><br />
şehrindeki film üretimini<br />
artırmak. <strong>Antalya</strong>’yı, Türkiye<br />
ve dünya film endüstrisinin<br />
önemli lokasyonlarından<br />
birine dönüştürme<br />
misyonu ile hareket eden<br />
başta sayın Menderes Türel<br />
olmak üzere <strong>Antalya</strong>lı’ya<br />
bu misyonda yardımcı<br />
olmak.<br />
-Festivalde Emel <strong>Sayı</strong>n<br />
da ödül alan isimler<br />
arasında…<br />
Emel <strong>Sayı</strong>n, beyazperdenin<br />
en sevilen, en güzel, en<br />
etkileyici yıldızlarından<br />
birisi. Yeşilçam’ın unutulmazları<br />
arasında. Müzik<br />
dünyasındaki başarılarına<br />
sinemada da devam edip;<br />
Hicran, Süreyya, Feride,<br />
Gülizar, Mavi Boncuk<br />
filmleriyle kalplerimizde<br />
oyuncu olarak da ayrı bir<br />
yere sahip. Hem güzelliği<br />
hem oyunculuğu hem de<br />
sesiyle oynadığı filmleri<br />
bir başka boyuta taşıyan<br />
Emel <strong>Sayı</strong>n, onu sevenlerin<br />
gönlüne özlenen bir sinema<br />
oyuncusu olarak da<br />
yerleşti. Emel Hanım, bu<br />
yıl festivalimizin Yaşam<br />
Boyu Başarı Ödülü’nin<br />
sahibi oldu. Çünkü yaptığı<br />
her işi başarıyla yapan ve<br />
yıllardır zirvede olan çok<br />
çok başarılı bir sanatçı.<br />
-Festivalden söz edip<br />
de yarışma filmlerinden<br />
söz etmezsek<br />
olmaz.<br />
<strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />
<strong>Festivali</strong>’nin yarışmalı<br />
bölümlerine bu yıl toplam<br />
353 yapıt başvurdu.<br />
Sonuçlarının her yıl merakla<br />
beklendiği festivalin<br />
geleneksel “Ulusal Uzun<br />
Metrajlı <strong>Film</strong> Yarışması”na<br />
6’sı belgesel olmak<br />
üzere 60 film başvurdu.<br />
Altın Portakal ile birlikte<br />
bu bölümün para ödülü<br />
50’si dağıtım desteği olmak<br />
üzere 100 bin TL.<br />
Türkiye’de ne yazık ki<br />
seyir ilgisinin genellikle<br />
ikinci planda kaldığı<br />
kısa filmler ise geçtiğimiz<br />
yıldan itibaren uluslararası<br />
yarışma filmlerinin<br />
hemen önüne konularak<br />
çok daha geniş bir seyirci<br />
kitlesi ile buluşmuştu.<br />
Çok olumlu tepki alan<br />
bu uygulama ile halk oylamasına<br />
da açılan kısa<br />
metrajlı film seçkisinde<br />
yarışan filmlerden biri İzleyici<br />
ödülü kazandı. Kısa<br />
filmciler bu yıl da festivale<br />
yoğun ilgi gösteriyor. İzleyici<br />
Ödülü için yarışacak<br />
Ulusal Kısa Metrajlı <strong>Film</strong><br />
Seçkisi’ne başvuran film<br />
sayısı 202. Bu yıl çok sıkı<br />
bir rekabet içinde geçecek<br />
festivalimiz. Başarılı bir<br />
seçki yaptığımızı düşünüyoruz.<br />
Sadece biz değil,<br />
filmleri açıkladığımız<br />
günden beri sektörden<br />
de bu yönde tepkiler alıyoruz.<br />
Belgesel filmler de<br />
biliyorsunuz artık daha<br />
geniş bir izleyici kitlesi ile<br />
buluşarak, izleyici ödülüne<br />
aday oluyorlar. Bu yıl<br />
bir de yarışma filmleri<br />
kadar festivalimizde yer<br />
almasını dilediğimiz nitelikte,<br />
sinema keyfi taşıyan<br />
filmlerden oluşan<br />
Rengahenk diye bir bölüm<br />
başlattık. Oradaki 10 film<br />
de izleyici ödülü için yarışacak.<br />
Ben her zaman<br />
bir yapımcı olarak izleyici<br />
ödüllerini çok anlamlı ve<br />
değerli bulurum, beş ayrı<br />
dalda izleyici ödülü verilmesine<br />
aracı olmak çok<br />
heyecan verici.<br />
46 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
47
FESTİVAL<br />
“Sinemanın Işığı <strong>Antalya</strong>’dan Yükselir”<br />
Altın Portakal Dünyası Festival Afişinde<br />
<strong>53.</strong> <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nin merakla beklenen afişini büyük ödül olan<br />
Altın Portakal heykelciği süslüyor. Dünyanın sinema başkenti olmaya aday <strong>Antalya</strong> da,<br />
ışığıyla afişin başrolünde.<br />
Ülkemiz sinema sektörünün gelişiminde<br />
öncü olarak kabul edilen<br />
<strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>,<br />
<strong>53.</strong> yılına özel olarak hazırlanan<br />
afişiyle 16-23 Ekim tarihleri arasında<br />
Türkiye sinemasının da merkezi<br />
haline gelen <strong>Antalya</strong>’nın dünyanın<br />
önemli sinema başkentlerinden biri<br />
olma misyonunu tüm dünyaya yansıtıyor.<br />
Geçtiğimiz yıl Altın Portakal ödülünün<br />
önemine değinmek üzere, ödülü<br />
odağa yerleştiren üç boyutlu festival<br />
afişi çok ses getirmişti. Bu sene<br />
de yine başrolde olan Altın Portakal<br />
Venüs heykeli, bu defa doğduğu<br />
şehri yani <strong>Antalya</strong>’yı da kendisi ile<br />
beraber dünyaya taşıyor. Ancak bu<br />
defa afişte, <strong>Antalya</strong> Kalesi’nden Yivli<br />
Minare’ye, Saat Kulesi’nden <strong>Antalya</strong>’nın<br />
parklarına, Hadrianus Kapısı’ndan<br />
Cam Piramit’e kadar pek çok<br />
48 www.metropoldergileri.com<br />
tarihi ve kültürel simge adeta Altın<br />
Portakal heykelciğinden doğuyor.<br />
YARIŞMA BÖLÜMLERİ<br />
Avrupa ve Asya kıtasının en köklü<br />
film festivallerinden <strong>Uluslararası</strong><br />
<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>, 16-23 Ekim<br />
tarihleri arasında <strong>53.</strong> kez Türkiye ve<br />
dünya sinemasının kalbinin attığı<br />
merkez olacak.<br />
Bu topraklardan beslenen ve sinemaya<br />
dayanan gücüyle, geleceğe<br />
emin adımlarla ilerleyen <strong>Uluslararası</strong><br />
<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nin yarışmalı<br />
bölümlerine bu yıl toplam 353<br />
yapıt başvurdu.<br />
Sinema sektörünün sonuçlarını her<br />
yıl merakla beklediği festivalin geleneksel<br />
“Ulusal Uzun Metrajlı <strong>Film</strong><br />
Yarışması”na 6’sı belgesel olmak<br />
üzere 60 film başvurdu. Altın Portakal<br />
heykelciğiyle birlikte bu bölümün<br />
para ödülü 50’si dağıtım desteği<br />
olmak üzere 100 bin TL.<br />
<strong>Festivali</strong>n adına <strong>Uluslararası</strong> ibaresinin<br />
eklendiği 2005 yılından beri<br />
yabancı filmlerin yarıştığı “<strong>Uluslararası</strong><br />
Uzun Metrajlı <strong>Film</strong> Yarışması”nın<br />
ödülü ise Altın Portakal heykelciği<br />
ile birlikte 50 bin Euro.<br />
Türkiye’de seyir ilgisinin genellikle<br />
ikinci planda kaldığı kısa filmler ise<br />
geçtiğimiz yıldan itibaren başlayarak<br />
uluslararası yarışma filmlerinin hemen<br />
önüne konularak çok daha geniş<br />
bir seyirci kitlesi ile buluşmuştu. Çok<br />
olumlu tepki alan bu uygulama ile<br />
halk oylamasına da açılan kısa metrajlı<br />
film seçkisinde yarışan filmlerden<br />
biri İzleyici ödülü kazandı. Kısa<br />
filmciler bu yıl da festivale yoğun ilgi<br />
gösteriyor. İzleyici Ödülü için yarışacak<br />
“Ulusal Kısa Metrajlı <strong>Film</strong> Seçkisi”ne<br />
başvuran film sayısı 202.
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
ANTALYA FİLM DESTEK<br />
FONU<br />
Geçen yılın diğer bir yeniliği festivalin<br />
yarışmalı bölümleri arasına eklenen<br />
“<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> Destek Fonu”ydu.<br />
Çekimlerinin en az üçte biri <strong>Antalya</strong><br />
şehrinde gerçekleştirilecek olan ulusal<br />
uzun metrajlı bir filme senaryo<br />
aşamasında destek olmak üzere başlatılan<br />
bu bölümün büyük ödülü 100<br />
bin TL. Ülkemizde film çekimi için<br />
en elverişli gün ışığı ve doğal platoların<br />
bulunduğu <strong>Antalya</strong> şehrindeki<br />
film üretimini artırmak, <strong>Antalya</strong>’yı,<br />
Türkiye ve dünya film endüstrisinin<br />
önemli lokasyonlarından birine dönüştürmek<br />
amacıyla başlayan <strong>Antalya</strong><br />
<strong>Film</strong> Destek Fonu, AFDF’ye bu<br />
yıl, içinden <strong>Antalya</strong> geçen 40 senaryo<br />
başvurdu.<br />
SİNEMAMIZI DÜNYAYA<br />
AÇAN PLATFORM:<br />
ANTALYA FİLM FORUM<br />
<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> Forum, festival kapsamında<br />
16-22 Ekim tarihleri arasında<br />
Zeynep Atakan’ın direktörlüğünde<br />
üçüncü kez düzenlenecek. Ortak yapım<br />
ve proje geliştirme marketi <strong>Antalya</strong><br />
<strong>Film</strong> Forum, kurgu aşamasında<br />
bir filmin tamamlanmasına yönelik<br />
Work in Progress bölümünün yanı<br />
sıra, senaryo aşamasındaki projelere<br />
destek verilen Belgesel Pitching ve<br />
Kurmaca Pitching başlıkları altında<br />
gerçekleşiyor. Yurtdışından yapımcıları,<br />
film festivalleri programcılarını,<br />
dünya satış şirketleri temsilcileri ve<br />
dağıtımcılarını <strong>Antalya</strong>’da ülkemiz<br />
sinema sektörüyle buluşturan <strong>Antalya</strong><br />
<strong>Film</strong> Forum, hem ulusal hem de<br />
uluslararası arenada ilgi uyandırmaya<br />
bu yıl da devam ediyor. Work in Progress<br />
ödülü olan 100 bin TL ile Pitching<br />
Ödülleri olan 300 biner TL ise ödülleri<br />
kazanan projelerin yapım şirketlerine<br />
ödül sertifikası ile beraber verilecek.<br />
FESTİVALİN EN YENİSİ:<br />
FILM TMR (<strong>Film</strong> Talent Marketing<br />
Rounds)<br />
Türkiye’de çekilmiş ve gösterime<br />
hazır filmlerin başvurabildiği “İlişki<br />
Geliştirme (Networking)”, “İletişim”<br />
ve “Pazarlama Platformu” olan FILM<br />
TMR kısa ve uzun vadede, Türkiye<br />
sineması adına önemli kazanımlara<br />
imza atma hedefiyle yola çıkıyor.<br />
Türkiye’de üretilmiş uzun metrajlı<br />
kurmaca, canlandırma ve belgesel<br />
filmlerin ulusal ve uluslararası ticari<br />
platformlara açılmasına olanak<br />
sağlamak, filmin ticari pazarlaması<br />
ve iletişimi için gerekli ilişkilerin<br />
kurulduğu, ulusal ve uluslararası<br />
sektör profesyonelleri için birebir<br />
iletişim etkinliklerinin düzenlediği<br />
bir platform olan FILM TMR, <strong>53.</strong><br />
<strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nin<br />
en gözde bölümlerinden birisi<br />
olarak ön plana çıkıyor.<br />
ANTALYA’DA BİR İLK DAHA:<br />
FESTİVAL MERKEZİ VE<br />
FESTİVAL YOLU<br />
<strong>53.</strong> <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>,<br />
8 gün boyunca büyük küçük,<br />
genç yaşlı tüm sinemaseverleri <strong>Antalya</strong>’da<br />
buluşturmaya hazırlanırken,<br />
Cam Piramit’le <strong>Antalya</strong> Kültür<br />
Merkezi arasındaki Kral Yolu’nu Festival<br />
Yolu’na dönüştürüyor. Bu yıldan<br />
itibaren Cam Piramit, her festival<br />
döneminde sektör için devasa bir<br />
festival merkezine dönüştürülecek.<br />
Gündüz 12.00 ile gece 00.00 saatleri<br />
arasında açık olacak Festival Yolu’nda<br />
ise <strong>Antalya</strong>lılar her gün başka<br />
eğlenceli sürprizlerle karşılaşacak.<br />
Söyleşiler, yerli ve yabancı yıldızlarla<br />
imza saatleri, her akşam farklı<br />
bir grubun katılımıyla gerçekleşecek<br />
müzik dinletileri, atölyeler, sergiler,<br />
sosyal sorumluluk standları, lounge’lar,<br />
ürün satış noktalarının da<br />
bulunduğu alan, sinema salonlarıyla<br />
birlikte festivalin en hareketli buluşma<br />
noktalarından birisi olacak.<br />
MÜLTECİ FİLMLER: “HİÇ-<br />
BİR YERİN İNSANLARI”<br />
Türkiye ve dünya sinemasının<br />
önemli isimlerinin katılımıyla gerçekleşen<br />
<strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />
<strong>Festivali</strong>, 8 gün boyunca sinemayla<br />
dolu dolu günler geçirirken sosyal<br />
sorumluluk projeleriyle de herkesin<br />
dikkatini insanlığın ortak sorunları<br />
üzerine çekmeyi ve farkındalık<br />
49
FESTİVAL<br />
yaratmayı hedefliyor. Bu yıl, Türkiye’nin<br />
dünyada en güçlü ve pozitif<br />
duruşu sergilediği alanlardan birisi<br />
olan mülteciler konusunu “Hiçbir<br />
Yerin İnsanları” başlığıyla beyazperdeden<br />
tüm misafirlere, <strong>Antalya</strong><br />
halkına, sinema endüstrisine film<br />
seçkisiyle anlatacak. Korteje katılan<br />
sanatçılar, yerli ve yabancı konuklar,<br />
mülteciler için bir araya gelirken,<br />
festival boyunca; bilinmeze doğru<br />
göç etmek zorunda kalan mülteciler<br />
ve mülteci olma hali workshoplar,<br />
yan etkinliklerle de desteklenerek<br />
bir kez daha gözler önüne serilecek.<br />
Bu bölümde, Danimarka, Avustralya<br />
yapımı filmlerin yanı sıra, İtalya-Fransa,<br />
İngiltere-Türkiye-İsviçre<br />
ortak yapımı 5 film yer alacak.<br />
DARBE FİLMLERİ: “GÜNEŞ<br />
TUTULMASI”<br />
Bu sene yaşadığımız ve tüm dünyada<br />
kazandığı demokrasi zaferi ile yankı<br />
uyandıran darbe girişiminin ardından<br />
programa eklenen “Güneş Tutulması”<br />
bölümü Festival’in en özel<br />
bölümleri arasında yer alıyor. Darbe<br />
filmleriyle, darbeler gerçekleştiğinde<br />
yok olan demokrasi ve insan haklarının<br />
neler yaşatabileceğini anlatan<br />
filmler güçlü bir programla bir araya<br />
getiriliyor. Darbe olduğunda yaşananları<br />
gözler önüne seren; Türkiye,<br />
Şili, Arjantin, Uruguay, Brezilya ve<br />
Yunanistan’da çekilmiş filmler festival<br />
programında yer alıyor.<br />
Dünya ve yurt içinde önemli başarılar<br />
kaydetmiş yapımların öne çıktığı<br />
<strong>53.</strong> Festival seçkisi sinemamızın git<br />
gide gençleşmekte olduğunu gösteriyor.<br />
Yeni Türkiye sinemasının öncü<br />
yönetmenlerinden Yeşim Ustaoğlu’nun<br />
“Tereddüt” (Türkiye prömiyeri),<br />
Derviş Zaim’in ise “Rüya” adlı<br />
yeni başyapıtlarının da yer aldığı<br />
Altın Portakal adaylarından sekizi<br />
yönetmenlerinin ilk uzun metrajlı<br />
filmleri, iki tanesi de ikinci filmleri.<br />
On iki filmin altısının kadın, üçünün<br />
çocuk karakterlere, seçkinin tamamının<br />
aile ilişkilerine odaklanması<br />
ise erkek merkezli sinemamızda tematik<br />
açıdan çeşitliliği sağlıyor.<br />
ALBÜM:<br />
Dünya prömiyerini yaptığı Cannes<br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> Eleştirmenler Haftası<br />
Bölümü’nden France 4 Visionary<br />
Award, Kudüs <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nden<br />
FIPRESCI Ödülü’yle dönen Mehmet<br />
Can Mertoğlu imzalı “Albüm”,<br />
ırkçılık üzerine bir etüd ve burjuva<br />
ahlakının riyakarlığını hedef alan<br />
bir kara komedi. Evlat edindikleri<br />
bebeğin kendilerinin olduğunun sanılması<br />
için düzmece hamilelik ve<br />
İşte Ulusal Yarışma filmleri;<br />
lu, Murak Kılıç,<br />
Zuhal Gencer<br />
Erkaya, Muttalip<br />
Müjdeci, Müfit<br />
Kayacan ve Rıza<br />
Akın canlandırıyor.<br />
BABAMIN<br />
KANATLARI:<br />
51. Karlovy Vary<br />
doğum fotoğrafları<br />
çektirerek<br />
bir albüm<br />
hazırlayan, ardından<br />
da başka<br />
bir kente yerleşen<br />
genç çiftin<br />
öyküsünü anlatıyor.<br />
“Albüm”-<br />
de bu genç çifti<br />
Şebnem Bozok-<br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde<br />
yarışan<br />
Kıvanç Sezer<br />
imzalı “Babamın<br />
Kanatları”,<br />
inşaat işçilerinin<br />
zorlu çalışma<br />
koşulları<br />
ve haklarının<br />
taşeronlar tarafından<br />
gasp<br />
edilmesi fonunda bir aile trajedisini<br />
anlatıyor. Ölümcül bir hastalığa<br />
yakalandığını öğrenen depremzede<br />
İbrahim, Van’daki ailesinin yeni<br />
konutlara taşınabilmesi için tedavi<br />
olmamayı göze alır… Aynı inşaatta<br />
çalışan yeğeni Yusuf ise yükselme<br />
hırsıyla dolu bir gençtir ve fırsatları<br />
değerlendirirken ahlaki normları<br />
ihmal eder. Yükselmeyi ve düşüşü,<br />
yozlaşmayı ve zenginleşmeyi temsil<br />
eden bir sektörü ve bir dönemi bir<br />
babanın çaresizliği üzerinden anlatan<br />
bu filmde usta oyuncu Menderes<br />
Samancılar’a, genç ve dinamik<br />
oyuncular Musab Ekici, Kübra Kip<br />
ve Tansel Öngel eşlik ediyor.<br />
EŞİK:<br />
Ülkenin eşiğinde bir şehir… Şehrin<br />
eşiğinde bir yol… Yolun eşiğinde altlı<br />
üstlü yaşanan iki katlı bir ev… Bu<br />
50 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
51
FESTİVAL<br />
evde yaşayan, kimi zaman deliliğin<br />
eşiğinde kimi zaman bu eşiği geçmiş<br />
iki ayrı kuşakla karşı karşıyayız. Bu<br />
iki ayrı kuşağa ait, birbirinin aynası<br />
olan iki kadın ve bu iki kadının, birbirinin<br />
aynası olan hikayeleri… Yolları<br />
Almanya’da kesişen Ayhan Salar<br />
ve Erkan Tahhuşoğlu’nun birlikte<br />
yönetmen koltuğuna oturdukları,<br />
Türkiye’deki ilk gösterimini <strong>Antalya</strong><br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde yapacak olan<br />
“Eşik”, Karlovy Vary <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong><br />
Batı’nın Doğusu bölümünde yarıştı.<br />
<strong>Film</strong>de Senem Çelikkol, Bedia Yaman,<br />
Mine Özen ve Raci Küçük başlıca<br />
rolleri paylaşıyor.<br />
GENÇ PEHLİVANLAR:<br />
Tutkuları uğruna yaşıyor, öğreniyor,<br />
acı çekiyorlar: Amasya Güreş<br />
Merkezi Yatılı Okulu’ndaki 26 çocuk,<br />
geleceğin güreş şampiyonları<br />
olabilmek için birçok zorluğa göğüs<br />
geriyor. Dünya prömiyerini Berlinale<br />
Generation’da yapan Mete Gümürhan<br />
imzalı Genç Pehlivanlar’ın<br />
kahramanı olan bu çocuklar, bir<br />
yandan da erkek egemen bir ortamda<br />
ergenliğin bildik sıkıntılarını yaşıyor.<br />
Yönetmenin, müdahale etmeden<br />
yakından gözlemiyle çocukların,<br />
arkadaşlıkla rekabet arasında geçen<br />
gündelik hayatlarına tanık oluyoruz.<br />
Ulusal yarışmadaki iki belgeselden<br />
biri olan filmin genç pehlivanları<br />
Muhammed Ceylan, Baran Kendirlioğlu,<br />
Beytullah Onur, Harun Kılıç<br />
ve Ahmet Yücel.<br />
MAVİ<br />
BİSİKLET:<br />
Geçim derdi, demokrasi ve seçim<br />
kampanyaları ile çok erken yaşta<br />
tanışan bir çocuğun, hüzünlü öyküsünü<br />
anlatıyor,<br />
“Mavi Bisiklet”.<br />
Babasının şüpheli<br />
ölümünden<br />
sonra annesi ve<br />
kız kardeşi ile<br />
yaşayan 13 yaşındaki<br />
Ali, boş<br />
zamanlarında<br />
lastikçide çalışır.<br />
Kazandığı parayı annesine<br />
verip içinden bir<br />
miktar harçlık alır. Onu<br />
da hayalini kurduğu mavi<br />
bisikleti satın almak için<br />
biriktirir. Ancak şimdi<br />
o parayı ‘seçim kampanyası’<br />
için kullanması gerekmektedir!<br />
Kendisi için<br />
değil; oylama sonucu sınıf<br />
başkanı seçildiği halde<br />
müdür tarafından yerine başka bir<br />
çocuğun atandığı Elif’i yeniden başkan<br />
seçtirmek için. Yazar kimliğiyle<br />
tanınan Ümit Köreken’in; 66. Berlin<br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> Generation Kplus Ana<br />
Yarışması başta olmak üzere dünya<br />
festivallerinde gösterilen ilk uzun<br />
metrajlı filmi “Mavi Bisiklet”te Selim<br />
Kaya, Eray Kılınçarslan, Katya Shenkova<br />
ve Fatih Koca rol alıyor.<br />
ORHAN PAMUK’A SÖYLE-<br />
MEYİN KARS’TA ÇEKTİ-<br />
ĞİM FİLMDE KAR ROMANI<br />
DA VAR<br />
Sinemamızın sevilen aktörlerinden<br />
Rıza Sönmez de kamera arkasına<br />
geçti. Uğur Yücel’in “Soğuk” filminin<br />
çekimleri sırasında Kars’ta tanıştığı<br />
görme engelli müzisyenden<br />
ilham, Orhan Pamuk’un “Kar” romanının,<br />
kendi gerçeklerini yansıtmadığını<br />
düşünen Kars sakinlerinden<br />
de fikir alan Sönmez, kamerasını<br />
bu kente kurdu. Hatırlı misafirlerini<br />
karşılamak için acilen müzisyen<br />
bulması gereken Yüksel ve “Kar”<br />
romanındakine benzeyen insan, sokak,<br />
obje fotoğrafları çeken, Orhan<br />
Pamuk hayranı berber Kazım’ın hikayesini<br />
doğaçlama çekti. Ortaya çıkan<br />
mizah dolu<br />
doküdrama,<br />
ilk gösterimini<br />
<strong>Uluslararası</strong><br />
<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />
Fe s t i v a l i ’n d e<br />
yapıyor. Orhan<br />
Pamuk’a Söylemeyin,<br />
Kars’ta<br />
Çektiğim Fimde<br />
Kar Romanı<br />
da Var”da, Yüksel Ermutlu, İsrafil<br />
Parlak, Vildan Atasever ve Haydar<br />
Koçolu rol alıyor.<br />
RAUF:<br />
Zorlu tabiat şartları ve süregiden<br />
bir savaşın gölgesinde küçük bir çocuğun,<br />
aşık olduğu kızı mutlu etme<br />
çabasını konu alan masalsı bir film…<br />
Reklam ve sinema sektöründeki deneyimlerini<br />
kamera arkasında değerlendiren<br />
Barış Kaya ile Soner Caner’in<br />
yönetmenliğini paylaştıkları<br />
52 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
“Rauf”, Anadolu’da destan ve masallardan<br />
beslenmiş bir hayat tasavvuru<br />
içinde biraz Mecnun biraz Ferhat<br />
olan bir çocuğun romantik hayallerine<br />
ortak ediyor seyirciyi. Fonda ise<br />
geleneksel taşra yaşamı, halen toplumsal<br />
bir dinamik olan usta çırak<br />
ilişkisi ve çarpıcı doğa manzaraları<br />
var. <strong>Film</strong>in başrollerini Alen Gürsoy,<br />
Yavuz Gürbüz ve Şeyda Sözüer<br />
üstleniyor. <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> Destek Forym’da<br />
aldığı destekten sonra dünya<br />
festivallerine de davet edilmeye başlanan<br />
Rauf, Avrupa <strong>Film</strong> Akademisi<br />
(EFA) tarafından da bu yılın en iyi 50<br />
filminden biri olarak seçildi.<br />
RÜYA:<br />
İlk filmi “Tabutta Rövaşata”dan<br />
(1996) itibaren Türkiye sinemasının<br />
önde gelen temsilcilerinden biri olan<br />
Derviş Zaim, yeni filmi “Rüya” ile <strong>53.</strong><br />
<strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde.<br />
Zaim’in geleneksel sanatlardan<br />
esinlenerek yarattığı biçemle,<br />
esnek bir zaman ve mekan kullanımıyla<br />
insanlığın kadim meselelerini<br />
felsefeyle yoğurarak anlatma çabasının<br />
yeni halkası, “Rüya”. Yönetmen<br />
bu kez mimariye çeviriyor objektifini.<br />
Gelenekten ve tarihten devraldığı<br />
mirası taşımaya çalışan, bir yandan<br />
da süreklilik içinde değişerek hayata<br />
devam etmenin peşinde olan mimarın<br />
günümüz İstanbulunun gerçekleriyle<br />
yüz yüze gelmesini sıradışı bir<br />
kurguyla anlatıyor. “Rüya”da başrolleri<br />
Gizem Erdem, Ebru Helvacıoğlu,<br />
Dilşat Bozyiğit, Gizem Akman ve<br />
Mehmet Ali Nuroğlu paylaşıyor.<br />
RÜZGARDA SALINAN<br />
NİLÜFER:<br />
İlk filmi “Çoğunluk”la 67. Venedik<br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde Geleceğin Aslanı<br />
ödülü ve 47. <strong>Antalya</strong> Altın Portakal<br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde En İyi <strong>Film</strong>, En İyi<br />
Yönetmen ve En İyi Erkek Oyuncu<br />
ödülleri kazanan Seren Yüce “Rüzgarda<br />
Salınan Nilüfer” ile yeniden<br />
<strong>Antalya</strong>’da. Montreal Dünya <strong>Film</strong>leri<br />
<strong>Festivali</strong>’nden En İyi Senaryo Ödülü<br />
ile dönen filmde Yüce “Çoğunluk”ta<br />
başladığı toplumsal eleştiriye<br />
kaldığı yerden devam ediyor. Orta<br />
sınıfın farklı kültürel kesimlerinden<br />
gelen iki ailenin ‘ahbaplığının’ ardındaki<br />
sosyo-ekonomik çekişmeleri,<br />
resmi sabırla kazıyıp altından çıkan<br />
pentimentoyu sergiler gibi anlatıyor.<br />
<strong>Film</strong>de Songül Öden, Tülay Günal,<br />
Tolga Tekin ve Eraslan Sağlam başlıca<br />
rolleri paylaşıyor.<br />
SİYAH KARGA:<br />
Oyuncu olma hayalinin peşinden<br />
21 yaşındayken doğup büyüdüğü<br />
İran’dan ayrılan Sara, 9 yıldır Fransa’da<br />
yaşamaktadır. Ailesi onu dışlamış,<br />
İran devleti ise hakkında tutuklama<br />
kararı çıkarmıştır. Ama şimdi<br />
ölmek üzere olan babasını son kez<br />
görebilmek için kaçak yollarla Türkiye<br />
üzerinden İran’a gitmek zorundadır.<br />
“İz” (Reç – 2011) filmiyle tanıdığımız<br />
M. Tayfur Aydın, lirik bir<br />
yol filmi olan “Siyah Karga” için “Nerede<br />
ve hangi durumda olursa olsun<br />
vatanından uzak yaşayan insanların,<br />
vatansızlıktan dolayı çektikleri acıyı<br />
anlamak, anlatmak istedim” diyor.<br />
<strong>Film</strong>in başrollerinde ile Şebnem<br />
Hassanisoughi ile “Annemin Şarkısı”<br />
ile En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu<br />
Altın Portakal’ının sahibi Aziz Çapkurt<br />
var.<br />
TEREDDÜT:<br />
Sinemamızın hem ele aldığı temalar<br />
hem yarattığı estetikle öncü<br />
yönetmenlerinden biri olan Yeşim<br />
Ustaoğlu’nun, dünya prömiyerini<br />
Toronto <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde yapan, ilk<br />
gösterimini ise <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong><br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde yapacak olan yeni<br />
filmi “Tereddüt”, yönetmenin alamet-i<br />
farikası olan titizliğinin yeni<br />
ürünü. Tematik açıdan da kadınların<br />
hangi sınıftan olurlarsa olsunlar ataerkil<br />
düzende yaşadıkları sorunlara<br />
odaklanma eğiliminin yeni şahikası.<br />
Bir sahil kasabasında mecburi hiz-<br />
53
FESTİVAL<br />
metini yapan psikiyatr Şehnaz ile<br />
çocuk yaşta evlendirilen Elmas’ı<br />
gizemli bir cinayet sonrası buluşturuyor.<br />
Geçirdiği travmanın boyutlarını<br />
gösterirken de Şehnaz’ın ‘kusursuz<br />
koca, kusursuz evlilik’ yalanı<br />
içine hapsolmuşluğunun altını çizerek<br />
farklı kesimlerden kadınların<br />
sorunlarını dile getiriyor. İki kadının<br />
yollarının kesişmesi ikisinin de<br />
hayatlarında yeni bir kapı aralama<br />
fırsatı doğuruyor…<br />
Yönetmenin<br />
dünyanın<br />
en prestijli festivallerinden<br />
kazanılmış<br />
büyük<br />
ödüllerle dolu<br />
filmografisinin<br />
bu yeni yapıtında<br />
başrolleri<br />
Funda Eryiğit,<br />
Ecem Uzun,<br />
Mehmet Kurtuluş ve Serkan Keskin<br />
paylaşıyor.<br />
TOZ:<br />
Gözde Kural, ilk uzun metrajlı filmi<br />
“Toz”u Afganistan’da gerçekleştirmeye<br />
cesaret etti. Montreal Dünya<br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde dünya prömiyerini<br />
yapan, <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nin<br />
bir diğer ilk gösterimi olan<br />
“Toz”da Kural, Afgan asıllı üç kardeşin<br />
hikayesi için düştü yollara. Azra,<br />
Emir ve Ahmet, İstanbul’da doğup<br />
büyümüştür. Azra, annelerinin vasiyeti<br />
üzerine Afganistan’a gider…<br />
Ailesinin geçmişiyle yüzleşirken kurduğu<br />
her bağlantı, onu, içinden çıkılamaz<br />
yeni hikayelere atar. Savaşın,<br />
insanların kaderi üzerindeki etkisini<br />
kendi aile sırları üzerinden görmeye<br />
başlarken izleyici de günümüz Afganistanının<br />
bir profilini içeriden bir<br />
bakışla keşfeder. <strong>Film</strong>in başrollerini<br />
Öykü Karayel, Beran Soysal ve Muhammed<br />
Cangören paylaşıyor.<br />
<strong>Antalya</strong> Büyükşehir Belediyesi tarafından<br />
düzenlenen <strong>53.</strong> <strong>Uluslararası</strong><br />
<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> için geri sayım<br />
sürerken, 16-23 Ekim tarihlerinde<br />
Türkiye ve dünyanın gözü <strong>Antalya</strong>’da<br />
olacak<br />
Dünyanın dört bir yanından günümüze ve insanlığa dair farklı konuları ele alan filmler, Altın Portakal için<br />
yarışacak. En İyi <strong>Film</strong>, En İyi Yönetmen, En İyi Senaryo, En İyi Müzik, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Erkek<br />
Oyuncu ve Jüri özel ödüllerinin sahibi, bu yıl İngiliz yönetmen Hugh Hudson başkanlığındaki <strong>Uluslararası</strong><br />
Uzun Metraj Jürisi tarafından yapılacak değerlendirme sonucu belirlenecek. En İyi <strong>Film</strong>’e ise Altın Portakal<br />
heykelciğiyle birlikte 50 bin Euro’luk para ödülü de verilecek.<br />
‘48 KAVŞAĞI / JUNCTION 48:<br />
(Yönetmen: Udi Aloni – İsrail, Almanya,<br />
ABD)<br />
Kerim, karmaşık LOD şehrinin Arap<br />
gettolarındaki kriminal tiplerden<br />
oluşan arkadaşlarıyla takılmak ve<br />
tuhaf işler arasında geçen amaçsız<br />
bir hayat sürmektedir. Bir aile trajedisi<br />
onu, şarkıcı kız arkadaşı Manar’la<br />
daha da yaklaştırır ve hayatını<br />
rayına oturtma yolunda motivasyon<br />
sağlar. Kerim ve grubu sonunda, Tel<br />
Aviv’deki bir kulüpte ‘ilk Arap rap’çi’<br />
olarak fark edilmelerini sağlayacak<br />
İşte <strong>Uluslararası</strong> Yarışma <strong>Film</strong>leri;<br />
bir performans gerçekleştirme şansı<br />
yakalamıştır. Ama başarıya giden<br />
yol hiçbir zaman kolay değildir.<br />
Kerim ve grubu; milliyetçi Yahudi<br />
rapçilerin şiddetiyle, hükümetin engelleriyle<br />
ve bağımlı arkadaşlarının<br />
başlarına açtığı belalarla yüzleşmelidir<br />
önce. Kerim için ayrıca bir tehdit<br />
daha vardır; Manar’ın ailesi, kızlarının<br />
onunla sahneye çıkmasına karşıdır.<br />
Kerim aşkı için mi yoksa sanatı<br />
için mi mücadele edecek; arada kalır.<br />
Berlin <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> Panorama bölümünde<br />
Seyirci Ödülü ve Tribeca<br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde Jüri Ödülü alan<br />
“Junction 48”in yönetmeni, Udi Aloni.<br />
<strong>Film</strong>in başrolünde ise senaryoya<br />
da katkısı olan, Annemarie Jacir’in<br />
“Bu Denizin Tuzu”nda da (Milh Hadha<br />
al-Bahr- 2008) izlediğimiz Tamer<br />
Nafer var.<br />
AÇIK KAPI / LA PUERTA<br />
ABIERTA:<br />
(Yönetmen: Marina Seresesky - İspanya)<br />
“Açık Kapı”, yönetmeni Marina Seresesky’ye<br />
göre ‘ikinci bir şansı hak<br />
54 www.metropoldergileri.com
55
FESTİVAL<br />
edenlerin hikayesi’. Rosa, annesinden<br />
miras aldığı işi yapmaktadır; fahişeliği.<br />
Annesi, ona cehennemi yaşatıp<br />
dururken nasıl mutlu olunacağı<br />
konusunda hiçbir fikri olmamıştır.<br />
Bunu hak ettiğini de düşünmez zaten.<br />
Fakat bu renksiz ve duygusuz<br />
hayata bir gün 10 yaşlarındaki Lyuba<br />
dahil olduğunda Rosa için de ‘ikinci<br />
bir şans’ doğar. <strong>Film</strong>, Transilvanya<br />
<strong>Uluslararası</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde seyircilerin<br />
oylarıyla En İyi <strong>Film</strong> seçildi.<br />
BABA VE OĞUL / OSTATNIA<br />
RODZINA:<br />
(Yönetmen: Jan P. Matuszynski –<br />
Polonya)<br />
‘Babalar ve oğulları’ meselesini düşünün;<br />
şimdi ona biraz da ‘sanatçının,<br />
aile babası olarak portresi’<br />
başlığını ekleyin. İşte hayatından<br />
bir kesite şahit olacağınız, Polonyalı<br />
ressam Zdislav Beksinski’nin hikayesi<br />
tam da böyle bir şey! Bir yandan<br />
kendi ikili hayatında zorlanıyor;<br />
naif , örümcek korkusu olan, sevgili<br />
bir aile babası ile şiddet yüklü<br />
cinsel fantezilere sahip ve rahatsız<br />
edici, distopik tablolara meyyal bir<br />
adam. Öte yandan baş belası oğulları<br />
Tomasz intiharlara kalkışmakta.<br />
Nihayet bir kız arkadaş bulup<br />
radyoda program da yapmaya başlayınca<br />
Zdislav ve Zofia Beksinki çifti<br />
çok sevinir. Gerçi Zdislav Beksinki<br />
bu durumun böyle süreceğine pek<br />
inanmaz ama elinde kamerasıyla<br />
her şeyi kaydetmekten de geri durmaz.<br />
Ödüllü belgesel “Deep Love”ın<br />
yönetmeni Jan P. Matusznski’nin<br />
ilk uzun metrajı “Baba<br />
ve Oğul”, dünya prömiyerini<br />
Locarno <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde<br />
yaptı ve son Gdynia Polonya<br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>nde 4 ödül kazandı.<br />
BAŞKASININ EVİ / HOUSE<br />
OF OTHERS:<br />
(Yönetmen: Russudan Glurjidze<br />
- Gürcistan, Rusya, İspanya, Hırvatistan)<br />
Dağların arasında, sessiz sakin bir<br />
köy içinde koca bir ev. Bir ailenin<br />
mutluluğu için yeter bir manzara gibi<br />
görünüyor ama gerçek hiç de öyle değil.<br />
Çünkü burası, düne kadar komşu<br />
olan Gürcü ve Abhazaların birbirleriyle<br />
kanlı bir savaşa tutuştukları yer.<br />
Buraya taşınan genç aile de savaştan<br />
fiziksel olarak kurtulsa da işte bu<br />
kabustan bir türlü uyanıp da ruhen<br />
iyileşemiyor. Bitmeyen bir savaşı gün<br />
be gün yaşıyor. San Sebastian <strong>Film</strong><br />
<strong>Festivali</strong>’nde gösterilen ve Karlovy<br />
Vary <strong>Uluslararası</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde<br />
Batının Doğusu Ödülü’ne layık görülen,<br />
Russudan Glurjidze’nin yazıp<br />
yönettiği filmde Salome Demuria, Ia<br />
Sukhitashvili ve Olga Dihovichnaya<br />
başlıca rolleri paylaşıyor.<br />
KOL SAATİ / GLORY /SLAVA:<br />
(Yönetmen: Kristina Grozeva, Petar<br />
Valchanov – Bulgaristan, Yunanistan)<br />
Demiryolu işçisi Tsanko Petrov, raylarda<br />
milyonlarca Leva bulur. Parayı<br />
olduğu gibi polise götürmeye<br />
karar verir. Böylece devlet ona ödül<br />
olarak bir kol saati verecek ve o da<br />
artık çalışmak zorunda kalmayacaktır.<br />
Bu arada Ulaştırma Bakanlığı<br />
PR departmanı müdürü Julia Staikova,<br />
Petrov’un eski, aile yadigarı<br />
saatini kaybeder.<br />
Böylece Petrov’un<br />
umutsuz mücadelesi<br />
başlar; hem<br />
eski saatini hem<br />
de eski itibarını<br />
kazanmak için.<br />
Locarno <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde<br />
Altın<br />
Leopar için yarışan<br />
filmin yönetmenliğini, bol ödüllü<br />
‘’Ders ‘’ filminin yönetmenleri<br />
Kristina Grozeva ve Petar Valchanov<br />
üstleniyor.<br />
İTİRAFLAR / LE CONFES-<br />
SIONI:<br />
(Yönetmen: Roberto Ando – İtalya,<br />
Fransa)<br />
Karlovy Vary <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nden<br />
Ekümenik Jüri ödülüyle dönen, Roberto<br />
Ando imzalı film bir yandan<br />
olabildiğinde gerçekçi bir yandan da<br />
sürreel bir çizgide ilerliyor. Manzara<br />
şu: Dünyanın önde gelen ekonomistleri<br />
ve en güçlü isimleri G-8 zirvesi<br />
için Almanya’da bir arada. Fakat<br />
tuhaf bir tip de konuklar arasında;<br />
IMF Başkanı Daniel Roche tarafından<br />
davet edilen bir İtalyan keşiş.<br />
Keşişe, gece gizlice günah çıkartmak<br />
isteyen Roche, ertesi sabah ölü bulunur.<br />
Gece Roche’un odasına girdiği<br />
görülen keşiş, şimdi baş şüphelidir!<br />
Fakat soruşturmada Roche’un itirafını<br />
ifşa etmeyi reddeder. Ekonomi<br />
patronları, Roche’un, yakında gerçekleştirmeyi<br />
amaçladıkları ve pek<br />
çok ülkeyi darboğaza sokacak ekonomik<br />
planlarını keşişe sızdırdığından<br />
endişelenir. Bu endişe keşişin,<br />
Roche’un ölümünde parmağı olup<br />
olmamasından daha önemlidir şimdi!<br />
Ve keşiş ısrarla Roche’un itirafını<br />
açıklamayı reddeder. ‘Gizemli keşiş’<br />
rolünde bol ödüllü, başarılı oyuncu<br />
Toni Servillo’yu izleyeceğiz.<br />
56 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
KAYIP<br />
KRAL /<br />
KING OF<br />
THE BEL-<br />
GIANS:<br />
( Yönet men:<br />
Peter Brosens<br />
& Jessica<br />
Woodworth –<br />
Belçika, Hollanda,<br />
Bulgaristan)<br />
Venedik <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> Ufuklar<br />
Ödülü’ne aday gösterilen film, Balkanlar’da<br />
kaybolup gerçek dünyaya<br />
uyanan bir kral eskisinin başrolde<br />
olduğu yol hikayesi. III. King Nicolas,<br />
yanlış bir hayat yaşadığına<br />
kesinkes inanan yalnız bir ruhtur.<br />
İngiliz sinemacı Duncan Lloyd’la<br />
İstanbul’a bir yolculuğa çıkmaya<br />
kalkışır. Lloyd, Saray tarafından monarkın<br />
budala imajına bir çekidüzen<br />
vermek için görevlendirilmiştir. Bu<br />
yolculuk, ikisi için de hiç kolay olmayacaktır.<br />
Bu orijinal komedinin kralı<br />
ise Peter Van den Begin.<br />
TAKIM RUHU /<br />
L’OUTSIDER:<br />
(Yönetmen: Christophe Barratier -<br />
Fransa)<br />
Yıl, 2008. Genç bir adam, dünya çapında<br />
finansal pazarları sallayacak<br />
bir seri skandalın baş aktörü olarak<br />
şüphe altında: Jerome Kerviel. Dünyanın<br />
en büyük bankasında basit bir<br />
memur olarak çalışan bu adamın bu<br />
kadar ileri gidebileceğini, 8 yıl önce<br />
kimse tahmin edemezdi. Sessiz, kendi<br />
halindeki Jerome, Société Générale’in<br />
yatırım bankacılığı bölümünde,<br />
vadeli işlemler piyasasında yaptığı<br />
hayali işlemlerle bankasını 4,9 milyar<br />
Euro zarara uğratmıştı. Gerçek<br />
bir olaydan beyazperdeye uyarlanan<br />
filmin yönetmeni; iki dalda Oscar’a<br />
aday gösterilen “Koro” (Les Choristes-<br />
2004) filmine de imza atan, Christophe<br />
Barratier. Bankasını iflasın<br />
eşiğine getiren Jerome Kerviel’i ise<br />
genç oyuncu Arthur Dupont canlandırıyor.<br />
TEREDDÜT /<br />
CLAIR OBSCUR:<br />
(Yönetmen: Yeşim Ustaoğlu- Türkiye,<br />
Polonya, Fransa)<br />
Yeşim Ustaoğlu’nun, dünya prömiyerini<br />
Toronto <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde<br />
yapan, Türkiye’de ilk gösterimini<br />
ise <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde<br />
yapacak olan yeni filmi “Tereddüt”,<br />
aile sorunlarıyla bunalmış<br />
iki kadın üzerine. 30’larının başındaki<br />
Şehnaz, bir sahil kasabasında<br />
mecburi hizmetini yapan bir psikiyatrdır.<br />
Hafta sonlarında gittiği İstanbul’da<br />
kocası Cem’le sürdürdüğü<br />
kusursuz bir evlilikle hayatında her<br />
şey yolunda görüntüsü vermektedir.<br />
Ancak arka planda kocasının isteklerine<br />
takılmış bir benlik yatmaktadır.<br />
Aynı kasabaya iki yıl önce, 16<br />
yaşındayken zorla evlendirilerek gelmiş<br />
Elmas’ın hayatındaki eksikler de<br />
Şehnaz’ınkilerden çok farklı değildir<br />
aslında. Bir vesileyle tanıştıklarında<br />
hayatlarında yeni bir kapı aralama<br />
fırsatı doğacaktır. <strong>Film</strong>in başrollerini;<br />
Funda Eryiğit, Ecem Uzun,<br />
Mehmet Kurtuluş ve Serkan Keskin<br />
paylaşıyor.<br />
İlk uzun metrajı “İz” (1994) ile dünya<br />
festivallerine katılan ve İstanbul<br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde En İyi <strong>Film</strong> ödülü<br />
alan Ustaoğlu’nun ikinci filmi “Güneşe<br />
Yolculuk” (1999) ise Berlin’de<br />
En İyi Avrupa <strong>Film</strong>i ve Barış ödüllerini<br />
kazandı. Berlin <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong><br />
Panorama bölümünde prömiyerini<br />
yapan “Bulutları Beklerken” (2004)<br />
Sundance/NHK <strong>Uluslararası</strong> <strong>Film</strong><br />
Yapımcıları Ödülü’nün sahibi olurken<br />
“Pandora’nın Kutusu” (2008) da<br />
San Sebastian <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> Altın<br />
İstiridye ödülü başta olmak üzere<br />
pek çok festivalden ödülle döndü.<br />
Venedik’te prömiyerini yapan “Araf”<br />
da (2012) yönetmen ve oyuncusuna<br />
festivallerde ödül kazandırdı.<br />
TOZ / DUST:<br />
(Yönetmen: Gözde Kural – Türkiye,<br />
Afganistan)<br />
<strong>53.</strong> <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nin<br />
bir diğer ilk gösterimi olan<br />
“Toz”, ilk uzun metrajında kamera<br />
arkasına geçen Gözde Kural’ın, Afganistan’da<br />
çektiği bir film. Kural,<br />
Afgan asıllı üç kardeşin hikayesi için<br />
düşmüş yollara. Azra, Emir ve Ahmet,<br />
İstanbul’da doğup büyüyen, Afgan<br />
asıllı üç kardeştir. Annelerinin<br />
ölümünden sonra, Emir’in bütün<br />
itirazlarına rağmen Azra, Afganistan’a<br />
doğru tehlikeli bir yolculuğa çıkar.<br />
Ailesinin geçmişiyle yüzleşirken<br />
kurduğu her bağlantı, onu, içinden<br />
çıkılamaz yeni hikayelere atar. Savaşın,<br />
insanların kaderi üzerindeki etkisini<br />
kendi aile<br />
sırları üzerinden<br />
görmeye başlar.<br />
<strong>Film</strong>in başrollerini<br />
Öykü Karayel,<br />
Beran Soysal<br />
ve Muhammed<br />
Cangören paylaşıyor.<br />
57
PORTRE<br />
Gerard Depardıeu<br />
Tüm zamanların, tüm yönetmenlerin, tüm türlerin oyuncusu<br />
GERARD DEPARDIEU <strong>53.</strong> <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde<br />
Beyazperdenin en sevdiği<br />
aktörlerden GerardDepardieu,<br />
<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’ne<br />
konuk oluyor. <strong>Antalya</strong><br />
Büyükşehir Belediyesi tarafından<br />
16-23 Ekim tarihleri<br />
arasında gerçekleştirilecek<br />
olan <strong>53.</strong> <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong><br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nin konuğu<br />
olan Depardieu, bu yıl Cannes<br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde övgü<br />
toplayan yeni filmi “Tour de<br />
France”I takdim edecek ve<br />
festival izleyicilerinin sorularını<br />
yanıtlayacak.<br />
Depardieu; Kücük bir gezici tiyatroyla başladığı<br />
oyunculuk kariyerinde Bertrand Blier’nin“Les<br />
Valseuses” (1971) filmiyle başrole yerleşti. Bundan<br />
sonra ise dramadan maceraya, komediden<br />
tarihî filmlere tüm türlerde performansını sergiledi.<br />
Yalnız Fransız sinemasında değil, İtalyan,<br />
Rus, Alman ve Orta Asya sinemalarında da boy<br />
gösterdi. Sanat filmlerinde yer aldığı kadar gişe<br />
filmlerinin sevilen karakterlerini de canlandırdı.<br />
Kariyeri boyunca tam bir ‘yönetmen avcısı’<br />
olan Depardieu, sinema tarihine adını yazdırmış<br />
ustalarla çalıştı.<br />
Oyunculuğun yanısıra kamera arkasına da geçen Depardieu, Moliere’in Tartüf’ünü sinemaya aktardı ve ortak<br />
yönetmenliğini üstlendiği iki film çekti. Usta oyuncuyu yakın bir gelecekte Johann Sebastian Bach ve Joseph Stalin<br />
gibi yine tarihe mal olmuş kişilikleri canlandırırken izleyeceğiz.<br />
Tüm zamanların, tüm yönetmenlerin, tüm türlerin oyuncusu Gerard Depardieu, 16-23 Ekim tarihleri arasında<br />
<strong>53.</strong><strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde <strong>Antalya</strong> halkı ve sinemaseverlerle buluşacak.<br />
58 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
59
ONUR ÖDÜLLERİ<br />
ALTIN PORTAKAL ONUR ÖDÜLLERİ:<br />
FEYZİ TUNA<br />
<strong>53.</strong> <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong><br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nin Altın Portakal<br />
Onur Ödülleri, sinemamıza<br />
yıllarca emek vermiş,<br />
çok değerli filmlere imza<br />
atmış birbirinden değerli iki<br />
isme takdim ediliyor.<br />
Yeşilçam’ın en önemli isimlerinden<br />
Yönetmen Feyzi Tuna, ilk filmi Aşka<br />
Susayanlar ’ı 1964 yılında yönettiğinde<br />
yirmili yaşlarının başındaydı.<br />
Sinemaya adanan bir hayat yaşayan<br />
Tuna; Fatma Girik, Ekrem Bora,<br />
Türkan Şoray, Kadir İnanır gibi sinemamızın<br />
efsane oyuncuları ile birbirinden<br />
değerli filmleri yönetti. Ezo<br />
Gelin’de (1973) Fatma Girik’le Kadir<br />
İnanır’ı yan yana getirirken, Seni<br />
Kalbime Gömdüm (1982) filminde<br />
Türkan Şoray, Cihan Ünal, Müşfik<br />
Kenter, Ahmet Mekin, Çolpan İlhan,<br />
Neriman Köksal gibi güçlü oyuncularla<br />
çalıştı. Televizyon dizilerinde<br />
de sinemanın<br />
büyüsünü yaşatan<br />
Feyzi Tuna,<br />
her çalışmasıyla<br />
izleyicinin<br />
kalbini bir kez<br />
daha kazanmayı<br />
bildi. Tuna,<br />
s1958 yılında,<br />
Metin Erksan’ın<br />
senaryosunu<br />
yazıp yönettiği<br />
“Dokuz<br />
Dağın Efsanesi”<br />
filmiyle sinemaya<br />
başlayan<br />
Yılmaz Gruda,<br />
tiyatro kariyerine<br />
de devam<br />
ederken, Atilla İlhan’la Mavi şiir<br />
akımını kuran sanatçılar arasındaydı.<br />
Gruda, Herkesin Sevgilisi (1970),<br />
Ağlayan Melek (1970), Asiye Nasıl<br />
Kurtulur 1973, Cano (1973), Diyet<br />
(1975) gibi sinemamızda iz bırakan<br />
YILMAZ GRUDA<br />
40’tan fazla filmde rol adı. Seyircilerin<br />
hafızasında oyunculuğuyla<br />
birlikte, gülen gözleri, alameti farikası<br />
bıyıkları, etkileyici sesiyle de<br />
yer eden Yılmaz Gruda, <strong>Uluslararası</strong><br />
<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde Onur<br />
Ödülü takdim edilen bir diğer.<br />
YAŞAM BOYU BAŞARI ÖDÜLÜ:<br />
EMEL SAYIN<br />
Müzik dünyasındaki başarılarına sinemada da devam eden Emel<br />
<strong>Sayı</strong>n, beyazperdenin en sevilen, en güzel, en etkileyici yıldızlarından<br />
birisi olarak 1970’li yılların başından itibaren Yeşilçam’ın unutulmazları<br />
arasında yerini aldı. “Şampiyon” filmiyle başlayan sinema<br />
yolculuğu “Hicran”, “Süreyya”, “Yalancı Yarim”, “Düşman”, “Acı Hatıralar”,<br />
“Rüzgar” filmleriyle devam ederken “Feride”, “Gülizar”, “Mavi<br />
Boncuk” filmleri de filmografisinin köşe taşları oldu. Hem güzelliği<br />
hem oyunculuğu hem de sesiyle oynadığı filmleri bir başka boyuta<br />
taşıyan Emel <strong>Sayı</strong>n, onu sevenlerin gönlüne özlenen bir sinema oyuncusu<br />
olarak da yerleşti.<br />
60 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
61
ONUR ÖDÜLLERİ<br />
ALTIN PORTAKAL EMEK ÖDÜLLERİ:<br />
ALTAN KARINDAŞ<br />
1950’li yıllardan beri sinemamızda canlandırdığı<br />
karakterlerle ayrı bir yere sahip<br />
olan Altan Karındaş, sinemayla eş<br />
zamanlı yürüttüğü tiyatro kariyerine yıllar<br />
içinde seslendirme ve dizi film oyunculuğunu<br />
da ekledi.<br />
70 yıldır büyük küçük herkesin tanımaya<br />
devam ettiği ünlü oyuncu, 2000 yılına<br />
TORON KARACAOĞLU<br />
kadar yaklaşık 30 filmde rol alırken, yaptığı dublajlarla da sesi hafızalara kazındı. Kültür sanat hayatımızın<br />
en üretken sanatçılarından, tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu Toron Karacaoğlu, Türkiye<br />
sinemasına oyunculuğunun yanı sıra sesiyle yıllardır renk ve değer katıyor.<br />
Battalgazi, Malkoçoğlu, Karamurat gibi kahramanlık filmlerinin yanı sıra romantik jönü canlandırdığı<br />
rollerinde esas olarak Cüneyt Arkın’ın sesi olarak hatırladığımız Toron Karacoğlu, 1960’lı yıllarda<br />
başladığı sanat hayatını aralık vermeden sürdürüyor.<br />
62 www.metropoldergileri.com
63
KÖŞE<br />
Prof. Dr. Hasan Aslan<br />
Türk Sinemasının<br />
İlk Yıllarında<br />
KADIN<br />
İmgesi<br />
Türk sinemasının beslendiği kaynaklar,<br />
Türk sinemasındaki imgelerin<br />
de kaynağıdır. Bunu da Türk<br />
sinemasın tarihsel gelişiminde<br />
aramak gerekir. Türk sinemasının<br />
tarihi, çekimiyle ilgili tartışmaları<br />
bir kenara bırakırsak, 1914’te<br />
Fuat Uzkınay’ın çektiği söylenen<br />
Ayastefanos’taki Rus Abidesinin<br />
Yıkılışı belgeseliyle başlar. 1915’te<br />
kurulan “Ordu Sinema Dairesi’nin<br />
başına getirilen Sigmund Weinberg,<br />
bir dizi belgeselin yanı sıra<br />
ilk konulu Türk filminin çekimine<br />
başlar: Himmet Ağa’nın İzdivacı.<br />
1916’da Weinberg’in çekimine<br />
başladığı bu film savaş nedeniyle<br />
oyuncuların askere alınmasından<br />
ötürü yarım kalır, 1918’de Uzkınay<br />
filmi tamamlar. <strong>Film</strong>in konusu<br />
Moliere’in 1664’de yazdığı Le<br />
Marrige Force adlı, Ahmet Vefik<br />
Paşa’nın 1869’da Zor Nikâh olarak<br />
çevirdiği oyundan alınmıştır. O<br />
yıllarda bu oyun Şehzadebaşı Tiyatrolarının<br />
repertuarında da yer<br />
almaktadır.<br />
Türk Sinemasında kadın imgesinin<br />
oluşmasında tiyatro ile edebiyat<br />
önemli olmuştur. Sinemanın<br />
tiyatrodan ayırt edilemediği, bir tür<br />
tiyatro gibi ele alındığı bu ilk yıllarda<br />
daha çok tiyatrodaki oyunlar<br />
sinemaya çekilmektedir. Bu tiyatro<br />
oyunlarının yanı sıra senaryolaştırılabilir<br />
roman, hikâye gibi edebiyat<br />
eserleri de Türk sinemasında kadın<br />
imgesinin oluşmasında önemli olur.<br />
Tanzimat’ın etkisinin sürdüğü<br />
bu yıllarda iç içe geçmiş olan tiyatro<br />
ile edebiyat, önemli ölçüde Batının,<br />
özellikle de Fransız edebiyatının etkisindedir.<br />
Bu etki ya doğrudan Batı<br />
edebiyatından çevirilerle ya da batı<br />
edebiyatına özentiyle sürmüştür.<br />
Sedat Simavi’nin 1971’de yönettiği<br />
Pençe adlı film Tanzimat edebiyatçılarından<br />
Mehmet Rauf’un yine aynı<br />
adlı Fransız tiyatrosuna özentiyle<br />
yazdığı bir sahne oyunundan uyarlanmıştır.<br />
Pençe filmi, evliliği insana<br />
acı çektiren bir pençe olarak gören<br />
anlayışla asıl acı çektiren pençeyi<br />
aşk olarak gören iki yaklaşımı karşılaştırır.<br />
Evliliğin kutsallığına inanan<br />
bir anlayışla, kadınların cahil, kötü<br />
olduğundan hayat boyu çekilemeyeceğini,<br />
özgür aşkın bu bakımdan<br />
erkeğin istediğinde kadını değiştirmesine<br />
olanak verdiğini savunan<br />
anlayış arasında kıyaslama yapılır.<br />
Pençe hem “cüretkâr” sahneleri, hem<br />
de konusu dolayısıyla zamanı için<br />
“ağır” gelir. Öyle ki Muhsin Ertuğrul<br />
film için oldukça sert konuşur:“Her<br />
Türk’ü utandırmıştır.” Kadın imgesi<br />
bakımından Pençe filmiyle içsel<br />
bir anlayış ortaklığı taşıyan dönemin<br />
bir başka filmi, Hüseyin Rahmi<br />
Gürpınar’ın 1898’de yayımlanan,<br />
alafrangalığa özentiyi yerdiği Mürebbiye<br />
romanından uyarlanmıştır.<br />
Mürebbiye konu olarak Pençe’den<br />
farklı olsa da kadını “kötü”nün imgesi<br />
olarak ele alması bakımından<br />
Pençe’ye yakındır. Paris’ten İstanbul’a<br />
gezmeye sevgilisi Maksim ile<br />
birlikte gelen Anjel kaldıkları otelde<br />
sevgilisini aldatır. Bunun üzerine<br />
Maksim Anjel’i terk eder. Anjel<br />
İstanbul’da parsız pulsuz, kimsesiz<br />
kalır. O yıllarda zengin Osmanlı aileleri<br />
arasında gösteriş olarak özellikle<br />
Fransız mürebbiye tutmak modadır.<br />
Anjel geçimini sağlayabilmek<br />
için bir Osmanlı ailesinin konağında<br />
mürebbiyeliğe başlar. Bir süre sonra<br />
Anjel konaktaki bütün erkekleri baştan<br />
çıkarıp birbirine düşürür.<br />
Mürebbiye 1919 yılında Ahmet<br />
Fehmi yönetmenliğinde Malul Gaziler<br />
Cemiyeti, Sinema <strong>Film</strong> Fabrikası<br />
tarafından filme çekilip İstanbul’da<br />
gösterime girer. O yıllar işgal yıllarıdır.<br />
İstanbul’un kontrolü önemli<br />
ölçüde yabancıların elindedir. İtilaf<br />
devletlerinin başkumandanı Fransız<br />
General Franchet bir Fransız kızının<br />
erkek düşkünü, ahlaksız bir yosma<br />
olarak gösterilmesinden rahatsız<br />
olup “Fransızlar küçük gösteriliyor”<br />
gerekçesiyle Mürebbiye filminin<br />
gösterilmesini engeller, Anadolu’ya<br />
yollanmasını yasaklar. Bu arada filmin<br />
yönetmeni Ahmet Fehim, filmini<br />
‘İstanbul’u işgal edenlere sessiz<br />
bir direniş’ olarak nitelendirmiştir!<br />
64 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
Mürebbiye filminde kadın bir aşağılama<br />
imgesi olarak kullanılmıştır.<br />
Pençe filminde de kadın evlilik<br />
ilişkisinde “kötü” olanın imgesidir.<br />
Kadının bir aşağılama aracı olarak<br />
kullanılması anlayışı daha sonraki<br />
yıllarda çevrilen filmlerde de yinelenecektir.<br />
1923 yılında Cumhuriyet’in ilanıyla<br />
birlikte Batılılaşmaya, Modernleşmeye<br />
yönelik siyasi devrimler<br />
başlar. Cumhuriyet Türkiye’si her<br />
şeyi “yeni”den kuracaktır. Dönemin<br />
havası, özellikle “eski”den bilinçli<br />
bir uzaklaşmayı, bir kopmayı içeren<br />
ideolojiyi güçlendirir. Eski-yeni, doğu-batı,<br />
alaturka-alafranga biçimine<br />
dönüşen bu uçlaşmalar ister istemez<br />
geleceğin kırılgan, sert toplumsal<br />
yaşam yapısına sızar.<br />
Bu sürecin sinemada önemli<br />
ismi tiyatrocu Muhsin Ertuğrul’dur.<br />
Muhsin Ertuğrul tiyatroda özellikle<br />
Fransız ile Alman yaklaşımına bağlı<br />
kalmış, bu bağlılığını sinemada<br />
da katı bir biçimde sürdürmüştür.<br />
Öyle ki Ertuğrul’un sinemada etkili<br />
olduğu yıllar “Tiyatrocular Dönemi”<br />
(1923-1939) olarak tarihe geçmiştir.<br />
“Tiyatrocular Dönemi”adı, tiyatrocuların<br />
sinema yapmasından ötürü<br />
değil, tiyatrocuların sinemayı tiyatroya<br />
çevirmesinden ötürü verilmiştir.<br />
Bu dönemde, tiyatro sezonu kapandığında<br />
tiyatro oyunları sinema<br />
film olarak çekilip gösterilirdi. Hemen<br />
hemen aynı tiyatro oyuncuları<br />
filmlerde de oynar, sinema tiyatronun<br />
bir benzeri sayılırdı. Muhsin<br />
Ertuğrul döneminde de sinema konuları<br />
doğrudan tiyatro eserlerinden<br />
ya da edebi metinlerden oluşturulurdu.<br />
Batı kalıplarına sıkı sıkıya<br />
bağlı kalan Ertuğrul, bu kalıplardan<br />
taviz vermemek, onları bozmamak<br />
için zorunlu olarak uyarlamaya gitmiş,<br />
böylelikle Türk Sinemasına<br />
uyarlama yöntemini sokarak Türk<br />
Sinemasının gelişimini çarpıklaştırmıştır.<br />
Uyarlama yaklaşımı Batı<br />
tiyatro kalıplarıyla katı eğitim almış<br />
birisinin sinema anlayışında elbette<br />
kaçınılmazdır. Bu uyarlamanın yalnızca<br />
tiyatroda ya da sinemada değil<br />
toplumsal yaşam anlayışında da öne<br />
çıktığı bir dönemdir o yıllar. Bu bakımdan<br />
Türk sinemasında “kadın”<br />
imgesi Türkiye’deki toplumsal sürecin<br />
bir parçası olarak gelişecektir.<br />
Tiyatro yalnızca bir sanat aracı değil,<br />
Batılı yaşam biçiminin öğrenildiği<br />
bir eğitim aracıdır da. Sinemaya da<br />
böyle bakılır. Muhsin Ertuğrul’un<br />
filmlerinin yüzde yetmişi Batı kaynaklıdır.<br />
Batı kadını imgesi bu filmlerde<br />
işlenmektedir.<br />
Pençe ile Mürebbiye’de içsel olan<br />
kadın imgesi Muhsin Ertuğrul’un<br />
1922’de yönettiği ilk sinema filmi İstanbul’da<br />
Bir Facia-i Aşk’da da sürer.<br />
Tanzimat aracılığı ile Batı edebiyatı/tiyatrosu<br />
yoluyla etkilenen Türk<br />
sineması aynı zamanda Doğu’dan da<br />
etkilenmiştir. <strong>Özel</strong>likle savaş yıllarında<br />
Türkiye yalnızca Amerikan<br />
filmlerini Mısır üzerinden ithal etmektedir.<br />
Mısır filmleri de bu yolla<br />
Türkiye’ye girer. Yine böyle bir yolla<br />
giren bir Mısır filmi Türk sinemasında<br />
önemli bir etki yapmıştır. 1938<br />
Kasım ayında gösterilen, başrolde<br />
zamanın ünlü Mısır şarkıcısı Abdulvahhab’ın<br />
oynadığı 1935 yapımı<br />
Aşkın Gözyaşları, hemen hemen üç<br />
yıldır yeni bir film görmeyen halkı<br />
aşırı derecede etkiler, filmi seyretmek<br />
için caddeye uzanan kuyruk<br />
trafiği bile aksatır.<br />
Aşkın Gözyaşları filminin etkisi<br />
Mısır filmlerine ilgiyi artırır, Mısır<br />
filmleri akını başlar. Bu filmler Arapçadır,<br />
filmlerdeki şarkılar da Arapça<br />
okunmaktadır. Bunun üzerine basın<br />
yayın müdürlüğü Türkçeyi korumak<br />
için Mısır filmleri şarkılarının<br />
Arapça söylenmesini yasaklar. Bu da<br />
Türkiye’de film müziği adaptasyonu<br />
sektörünü doğurur. Aşkın Gözyaşları<br />
film müziği, yine aynı adlı bir<br />
şarkıyla Türkçeleştirilip Burhan Sesyılmaz<br />
(namı diğer Hafız Burhan)<br />
tarafından plağa okunmuş, en çok<br />
satan plaklar arasına girmiştir.<br />
Mısır filmleri 1948 de tamamen<br />
yasaklanır. O zamana kadar<br />
130 Mısır filmi ülkede gösterilmiştir,<br />
yapacağı etkiyi yapmıştır. Mısır<br />
filmlerinin etkisi Türk sinemasında<br />
yalnızca Münir Nureddin, Müzeyyen<br />
Senar, Zeki Müren gibi ünlü şarkıcıların<br />
oynadığı şarkılı filmlerin<br />
yapımını getirmemiş, ayrıca Mısır<br />
filmlerindeki baştan çıkartıcı, ayartıcı<br />
kadın tiplemesini de Türk sinemasına<br />
iyiden iyiye işlemiştir. (Mısır<br />
filmlerinin yasaklanmasından iki yıl<br />
sonra, 1950’de yine Doğu’dan Hindistan’dan<br />
en az Aşkın Gözyaşları<br />
kadar, hem seyirci, hem de Türk sineması<br />
üzerinde etkisi olacak başka<br />
film girer ülkeye: Raj Kapor’un ünlü<br />
filmi, Avare.<br />
Türk Sinemasında ilk yıllarda<br />
kadın imgesi Batı ile Doğu kadın<br />
imgeleri arasında sıkışıp kalmıştır.<br />
Ama zaten bu imge dönemin Türkiye’sinin<br />
toplumsal gerçekliğine denk<br />
düşmektedir.<br />
Atıf Yılmaz’ın kadınlarına<br />
daha çok vardır!<br />
65
66 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
67
KÖŞE<br />
Sinema ve Toplum Üzerine<br />
Burak YİĞİT<br />
Yeryüzünde milyonlarca yıl öncesine giden geçmişimiz bir tarafa, bir nesne üzerine anlamlı<br />
işaretler, göstergeler bırakma becerimiz yaklaşık 40 bin yaşında. Sükûnet ve barış içerisinde<br />
olduğumuz halimizin geçmişine gelince; yani hâlihazırda birilerimizin bu satırları yazabildiği,<br />
bir diğerinin okuyabildiği sanki tarih öncesi dönemlerden beri hep varmış gibi hissettiğimiz<br />
ama pek te öyle olmayan halimiz; sadece 3300 yıllık. İnsanların bu savaşmama halini<br />
sağlamak, tarihsel süreç içerisinde sınırlı nüfuslarıyla ve sınırlı imkânlarıyla, yine sınırlı kaynaklarını<br />
korumak; yani hayatta kalmak yolunda gösterdikleri tutumun; onları, soyut fikirlerle<br />
düşünmeye ve bu fikirleri aktarma yolunda sınırlı bir anlatım yolunu tercih etmeye ittiği<br />
aşikârdır. İşte bu, işaretlerden ve sembollerden anlamlı düşünceler yaratma işidir. Bu sembolik<br />
düşünme, zaman içerisinde göstergelerle “baskın kültürel söylemin”nakledilmesine aracılık<br />
etmiş ve tarih boyunca, farklı coğrafyalarda evrilerek sanatın en belirgin işlevinin, aracısı olmuştur.<br />
Bir yerde bu sınırlılık, sembolik anlatım yolunda gücünü kendisinden almış yani sınırlılığını<br />
sanat ve estetikle özlülüğe evirmiştir.<br />
Bir toplumun özge karakteristik özelliklerinin,<br />
geçmişinin, ideallerinin, geleneklerinin<br />
bu özlü sembollerle anlatılması,<br />
içinde yaşadığımız modern çağda en<br />
renkli ve en hareketli haline artık bürünmüştür.<br />
Hal böyle iken soyut herhangi<br />
bir fikrin, her hangi bir amaç için hareketli<br />
resimlerle aşikâr edilmesi, diğer bir<br />
ifade ile perdeye yansıtılması, ki bu bile<br />
sinemayı yedinci sanat yapmaya yeter<br />
diyelim, o topluluğun zihinlerinin sahip<br />
olduğu sınırsız yaratma gücüyle birleştiğinde,<br />
benzersiz bir iletişim aracı olarak,<br />
insanları kitleler halinde çekmesi, dahası<br />
yönlendirmesi ve bunu yaparken memnuniyet<br />
yaratması işten değildir. Açıkçası<br />
günümüzde bu aracıların hem sanatsal<br />
hem de en işlevsel olanı hiç şüphesiz sinemadır.<br />
Neki, beraberinde evrensel bir gösteri<br />
sektörü de yaratan sanatın bu en etkili<br />
belki de en aşkın türünün, toplumun<br />
ideallerini ve hayal gücünü dışa vururken<br />
yarattığı estetik hâle, o ışık, ona en çok zarar<br />
veren şey gibi görünmektedir. Şöyle ki,<br />
filmin biz izleyicilerin estetik beğenilerini<br />
doyurarak yarattığı aydınlık, sistem gereği<br />
filmleri minimum maliyetlerle mümkün<br />
olan en geniş halk kitlesine ulaştırma<br />
amacı güden endüstrinin beraberinde<br />
getirdiği tehlikeleri de çıplak gözle seçilemez<br />
kılmaktadır.<br />
Anlatının sanatsal potansiyelini oracıkta<br />
midesine indirmiş dev bir balina gibi<br />
okyanusta seyreden endüstri, genç izleyicileri<br />
kaybetme yönünde nevrotik bir<br />
endişe duymasa, sanatçıların isteklerine<br />
yönelik belki de hiç bir somut destek girişiminde<br />
bulunmayacak. Burada sinemanın<br />
sahip olduğu bütün estetik anlatı<br />
gücüyle toplumsal bir sanat formunun<br />
68 www.metropoldergileri.com<br />
içini dolduracak nitelikte kullanılması<br />
ve bunun getirdiği muazzam bir iyi niyet<br />
yaratma gücü, geçtiğimiz yarım yüzyılda<br />
özellikle denilebilir ki, Türk Sinemasında,<br />
edebiyatı ile birlikte kendini göstermiştir.<br />
Hatta Türk sineması, edebiyatın vesayetinden<br />
çıkmaya başladığı 90lı yılların sonunda<br />
bile, tema olarak sıradan insan yaşamını<br />
irdelemenin ötesinde, yöre filmleriyle<br />
izleyiciye keşfettirdiği Anadolu’nun zengin<br />
kültürel ve mimari dokusunu hatta etnik<br />
çeşitliliğini bir cazibe ve bir albeni unsuru<br />
olarak işleyebilmiştir. <strong>Film</strong>lerde bu kültürel<br />
unsurlar; yoksulluk, çaresizlik, göç halleri<br />
gibi temalar beraberinde -örneğin köy<br />
yaşantıları, bu yaşantıların kentsel uzantıları<br />
ile birlikte- incelikle harmanlanarak,<br />
esasında endüstri olarak; teknolojik, modern<br />
ve kente özgü bir araç olan sinemanın<br />
imkân ve içerik açısından oluşturacağı mesafeden,<br />
diğer bir ifade ile anlatıda oluşabilecek<br />
olası yapaylıklardan etkilenmemeyi,<br />
denilebilir ki, başarmıştır.<br />
Günlük yaşamdan sanata akan sembolik<br />
anlatılar, diğer bir ifade ile gösteri aracı<br />
olarak ortaya çıkan kültürel üretimler, sanatsal<br />
değerleri nitelenirken beraberinde<br />
“ardıl-öncül olma”, “uyarlama-özgünlük”,<br />
“bütçesi-sanatsal değeri” gibi eksenlerde<br />
konumlandırılma sorununu yaşamaktadırlar.<br />
Örneğin kullandığı anlatım tekniği<br />
incelendiğinde pek tabi Deneysel yahut<br />
Yeni Gerçekçi Avrupa Sinemasında öncülleri<br />
olduğu anlaşılan bir Türk filmi, işlediği<br />
temalar ile kullandığı tekniğin önüne<br />
geçebilmektedir. Ne de olsa teknik ya<br />
da üst anlatı, anlatıcının vurgulamak istediği<br />
temaları ve fikirleri belirgin kılmak<br />
için birer araçtır. Nihayetinde sinema bir<br />
kültür ürünü veya gösterisidir. Anlatı,<br />
yani bir sinema filmi, koca bir okyanusa<br />
oranlandığında kendisi de sınırlı bir varlık<br />
sayılabilecek bir balinanın midesinde<br />
hayatta kalmak için daha sessiz ve sığ bir<br />
yol izleyecekse, bu “kültür gösterisi” toplumsal<br />
gerçekliğin işlenmesi nezdinde<br />
sinemayı pek de muteber bir sanat dalı<br />
kılmayacaktır. Umberto Eco’nun ifadesiyle<br />
bir “kültür” gösterisi söz konusu olduğu<br />
için değil, sözcüğün en olumsuz anlamıyla<br />
bir “gösteri” söz konusu olduğu için:<br />
Sessiz seyirci kitlesi, başkaları aracılığıyla<br />
yaşadığına inansın diye sahnede temsil<br />
edilen bir yaşam” -Eco’nun sahne dediğini<br />
ben bu bağlamda perde olarak alıyorum-<br />
Yani tüm bu endüstriyel tahakkümün<br />
belirgin halde olduğu sinema endüstrisinde,<br />
Son dönem Türk Sineması; kurtuluş<br />
vaatlerinin de gösterisinin bir parçasına<br />
dönüştüğü yozlaşmış gösteri toplumu’na<br />
sunulan gerçeklikten ve inandırıcılıktan<br />
uzak üretimlerine alternatif olmayı başarabilmiştir.<br />
Türk sineması kavuştuğu<br />
bu yeni anlatı dili ile, bilindik Yeşilçam<br />
dalgasından da sıyrılmayı başarabilmiş,<br />
hikayelerde işlediği zamanın toplumsal<br />
yapısını olabildiğince yalın bir gerçeklikle<br />
ele almış; yer yer toplumun ahlaki<br />
çıkmazlarından, buhranlardan, kadının<br />
toplumdaki yerinden, göç ve banliyöleşme<br />
gibi kentsel sorunlardan bahsederek<br />
kitlesini dahası entelektüel izlerçevresini<br />
beslemeyi başarabilmiştir. Türk sinemasının<br />
sınırlılığını aşan özlülüğüne yapılan<br />
katkılardan bahsetmek ise bu yazının<br />
sınırlarını ne yazık ki aşmaktadır. Kısaca<br />
denebilir ki, Türk sineması Metin Erksan’dan<br />
Halit Refiğ’e, Zeki Ökten’den Atıf<br />
Yılmaz’a, Derviş Zaim’den Ömer Kavur’a,<br />
Zeki Demirkubuz’a, Nuri Bilge Ceylan’a<br />
ve daha nice usta anlatıcılara çok şey<br />
borçludur.
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
GULERMAT<br />
Reklam<br />
69
TARİHÇE<br />
Mühübe Taşkın<br />
<strong>Antalya</strong> Altın Portakal Tarihçesi<br />
“Sinema dünyanın en uzak köşelerinde oturan insanların birbirlerini tanımalarını,<br />
sevmelerini temin edecektir. Sinema, insanlar arasındaki görüş ve<br />
düşünüş farkını silecek; insanlık idealinin tahakkukuna en büyük yardımı<br />
yapacaktır. Sinemaya layık olduğu ehemmiyeti vermeliyiz.”<br />
Mustafa Kemal Atatürk<br />
Bu yıl <strong>53.</strong> kez sinemaseverler ile buluşacak olan <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong><br />
resmi olarak 1 Ekim 1964 tarihinde başladı. Her ne kadar 1964 yılı ilk festival<br />
yapılsa da köklerinin 1930 yılına Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün<br />
<strong>Antalya</strong> ziyaretine dayandığı söylenir.<br />
1930 yılında <strong>Antalya</strong> ziyareti sırasında Aspendos Antik Tiyatrosunu gezen Mustafa<br />
Kemal Atatürk, tiyatronun az zarar görmüş nadir yapılardan olduğunu belirterek:<br />
“Bu tiyatroyu restore ediniz. Ama kapısına kilit vurmayınız.” der. İşte bu sözler<br />
üzerine 1950’li yıllarda Aspendos Tiyatrosu’nda kültür sanat etkinlikleri başlar.<br />
TEMELİ BELKIS TİYATRO VE MÜZİK FESTİVALİ İLE ATILDI<br />
Sinema Yazarı Tuncer Çetinkaya’nın çalışmalarında Altın Portakal serüveni<br />
hakkında ulaştığımız bilgilere göre; <strong>Antalya</strong> Lisesi’nde İngilizce öğretmeni olan<br />
Osman Batur ve <strong>Antalya</strong> sevdalısı olarak bilinen Dr. Burhanettin Onat tarafından<br />
<strong>Antalya</strong>’yı dünyaya tanıtma amacıyla 1949 yılında <strong>Antalya</strong>’yı Tanıtma ve<br />
Turizm Derneği kurulur.<br />
Dernek, <strong>Antalya</strong> Belediyesi ile işbirliği yaparak, Belkıs Tiyatro ve Müzik festivalini<br />
düzenlemeye başlar ve şenlik havasında geçen festival 1960 yılına kadar<br />
devam eder.<br />
İLK FESTİVALE DARBE<br />
ENGELİ<br />
<strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong><br />
için dönüm noktalarından biri<br />
ise 1922 yılında İstanbul’da doğan<br />
Behlül Dal’ın 1931 yılında ağır ceza<br />
hakimliği görevi için <strong>Antalya</strong>’ya<br />
gelmesi olur. <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong>cilik Komandit<br />
Şirketi (ANTİŞ <strong>Film</strong>) isimli<br />
bir şirket kuran Dal, <strong>Antalya</strong>’da film<br />
festivali düzenleme fikrini -arkadaşı<br />
olan- dönemin Belediye Başkanı<br />
Ömer Eken’e sunar. Eken’i ikna eden<br />
Dal, 1960 yılında festival programı<br />
hazırlayarak bir komite oluştur. 27<br />
- 29 Mayıs tarihlerinde yapılması<br />
kararlaştırılan <strong>Antalya</strong> Altın Portakal<br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’ne ilk engel 27 Mayıs’ta<br />
ordunun yönetime el koyması<br />
ile başlar.<br />
<strong>Antalya</strong>’nın sinema kenti olacağı fikrine<br />
inanan Behlül Dal, düşlerinden<br />
vazgeçmez ve festivalin yapılması<br />
fikrini ikinci kez 1963’te yeniden<br />
gündeme getirir. O dönemde Dal’ın<br />
birçok arkadaşının Adalet Partisi’nden<br />
milletvekili ve belediye başkanı<br />
seçilmesi işleri daha da kolaylaştırmıştır.<br />
Altın Portakal Adı Nasıl<br />
Oluştu?<br />
Behlül Dal’ın çocukluk arkadaşı olan<br />
Dr. Avni Tolunay, 1963 yılında Belediye<br />
Başkanı olur ve sinemayı da<br />
bünyesine alarak bir çalışma yapmaya<br />
başlar. Behlül Dal, hazırladığı<br />
proje ile 1964 Nisan ayında Ankara’dan<br />
<strong>Antalya</strong>’ya harekete geçer.<br />
<strong>Antalya</strong> geliş yolunda festivalin adının“Altın<br />
Portakal”olmasına karar<br />
verir. Hemen sonrasında ödülün de<br />
bir Oscar gibi olması gerektiğini düşünerek<br />
Venüs Heykeli ve sağ elinde<br />
de <strong>Antalya</strong>’yı simgelemesi açısından<br />
Portakal figürü olması gerektiğini<br />
düşünür. Giysisinin etekleri ise Akdeniz’in<br />
dalgalarını ifade edecek şekilde<br />
dalgalıdır.<br />
Festival Başlıyor<br />
1964;<br />
festival ilk olarak 1-10<br />
Ekim tarihleri arasında<br />
gerçekleşiyor. O tarihlerde <strong>Antalya</strong>’da<br />
35 bin kişinin yaşadığı kayde-<br />
70 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2015<br />
diliyor. <strong>Antalya</strong>’da o dönemde otel<br />
ve yatak sayısı yeterli olmadığı için<br />
gelen konukların ev pansiyonlarda<br />
ve okullarda kaldığı aktarılıyor.<br />
23 filmin katıldığı festivalde ön eleme<br />
yapılmış ve “Gurbet Kuşları -<br />
Halit Refiğ, Acı Hayat - Metin Erksan,<br />
Yarın Bizimdir - Atıf Yılmaz,<br />
Ağaçlar Ayakta Ölür - Memduh Ün,<br />
Kızgın Delikanlı - Ertem Göreç, Ayrılan<br />
Yollar - ErtemGöreç,” filmleri<br />
katılmıştı.<br />
Jüri Üyeleri ise Dr. Avni Tolunay ve<br />
eşi, Dr. Burhanettin Onat, Prof. İsmail<br />
Hakkı Onay, Hadi Yaman, Selahattin<br />
Burçin, Mustafa Yücel, Faruk<br />
Kenç’ten oluşmuştur. Yalnızca 6<br />
filmin yarıştığı festivalde ilk En İyi<br />
<strong>Film</strong> ödülünü Halit Refiğ’in Gurbet<br />
Kuşları almıştır.<br />
2. Altın Portakal’da<br />
bir filme<br />
ilk siyasi tepki<br />
1965;<br />
24 Mayıs - 4 Haziran<br />
tarihlerinde gerçekleştirilen<br />
2. <strong>Antalya</strong> Altın Portakal<br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>, ilk siyasi eylemine tanık<br />
oldu. Milliyetçi <strong>Antalya</strong> Gençliği<br />
ile yayınlanan bildiride festivalde yarışan<br />
filmlerden biri olan Karanlıkta<br />
Uyananlar’ın siyasi içerik taşıdığı ve<br />
aşırı sol zihniyetin sanatı kendi ideolojilerine<br />
alet ettiği iddia edilir.<br />
Ertem Göreç ve ekibi, filmlerine sistematik<br />
bir sabotaj olduğunu iddia<br />
ederek sağ kesimlerin ‘Komünistler<br />
Moskova’ya’ sloganlarının jüri kararına<br />
etki ettiğini belirtir.<br />
Bazı katılımcıların, ön jüri üyeleri-yapımcı<br />
ilişkilerinin filmlerin belirlenmesinde<br />
etkili olduğu iddiaları<br />
ise yeni bir tartışmayı başlattı.<br />
1964’te Aşk ve Kin - Turgut Demirağ,<br />
Keşanlı Ali Destanı -Atıf Yılmaz,<br />
Karanlıkta Uyananlar - Ertem<br />
Göreç, Hepimiz Kardeşiz - Ülkü<br />
Erakalın, Duvarların Ötesi- Orhan<br />
Elmas, Erkek Ali - Atıf Yılmaz, İstanbul’un<br />
Kızları - Halit Refiğ filmleri<br />
Altın Portakal için yarıştı. İkinci<br />
festivalin favorileri Karanlıkta Uyananlar,<br />
Üç Tekerlekli Bisiklet, Keşanlı<br />
Ali Destanı filmleri olmasına<br />
rağmen kazanan ‘Aşk ve Kin’ olur.<br />
4 <strong>Film</strong> Kara<br />
Listeye alınıyor.<br />
1966;<br />
3. <strong>Antalya</strong> Altın Portakal<br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong><br />
10 filmin yarıştığı festivalde en<br />
önemli olay 4 filmin kara listeye alınarak<br />
ödül verilmemesi oldu. 2’inci<br />
kez siyasi eylemlere sahne olan 3. Altın<br />
Portakal <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde, özellikle<br />
Halit Refiğ’in Haremde Dört<br />
Kadın <strong>Film</strong>i, konağında 3 karısıyla<br />
yaşan ve 4’üncüsüyle evlenmeye<br />
hazırlanan Osmanlı Paşası Sadık’ın<br />
öyküsü anlatılır. Yasak aşklar ve lezbiyen<br />
ilişkilerin olduğu film izleyenlerden<br />
ve birçok dernekten tepki alır.<br />
<strong>Festivali</strong>n sanatçılarından<br />
3 maddelik bildiri<br />
Bu yıl dikkat çeken bir başka olay<br />
ise Metin Erksan’ın Sevmek Zamanı<br />
filmini yarışmadan çekmesi<br />
oldu. Erksan’ın festival jürisinin film<br />
değerlendirmede yeterli olmadığını<br />
kastederek “ Festivalde filmimi<br />
değerlendirecek kimse yok.” ifadesi<br />
festival tarihine geçti. Metin Erksan<br />
başta olmak üzere, Ömer Lütfi<br />
Akad, Ertem Göreç, Tarık Dursun,<br />
Mehmet Dinler, Erdoğan Tokatlı,<br />
Fevzi Tuna, İzzet Günay, Ayla Algan,<br />
Beklan Algan, Nilüfer Aydan, Asaf<br />
Çiğiltepe, Selma Güner, Ayfer Feray,<br />
Ertem Eğilmez ve Fethi Naci 3 maddelik<br />
bir bildiri yayımladı. Bildiri de<br />
festivalin sonuçlarının Türk Sineması’na<br />
zararlı olmaya başladığı, jüri<br />
üyeleriyle yapımcıların çıkar birliği<br />
yaptığı ve jüri üyelerinin film değerlendirmeye<br />
yeterli olmadığı yönünde<br />
açıklamalarda bulunuyorlar.<br />
1966’da Haldun Dormen’in Bozuk<br />
Düzen isimli filmi seçilir.<br />
Festivale katılan diğer filmler şu<br />
isimlerden oluşmakta;<br />
Toprağın Kanı - Atıf Yılmaz, Murad’ın<br />
Türküsü - Atıf Yılmaz, Namu-<br />
71
TARİHÇE<br />
sum İçin - Memduh Ün, İsyancılar<br />
- Abdurrahman Palay, Son Kuşlar<br />
- Erdoğan Tokatlı, Ben Öldükçe Yaşarım<br />
- Duygu Sağıroğlu, Sürtük -<br />
Ertem Eğilmez, Buzlar Çözülmeden<br />
- Nejat Saydam, Haremde Dört Kadın<br />
- Halit Refiğ”<br />
1967’de Ödülü<br />
“Zalimler” Aldı<br />
1967<br />
yılında, önceki yıllarda<br />
yaşanan tartışmaların<br />
bir nebze azaltılabileceği düşüncesiyle<br />
ödül kategorilerinde bir<br />
seferlik olarak dram, tarih, komedi<br />
olarak sınıflandırılmış. En İyi <strong>Film</strong><br />
olarak bu yıl da Yılmaz Duru’nun<br />
Zalimler isimli filmi ödül alır.<br />
67’de katılan filmler;” Zalimler<br />
-Yılmaz Duru, Hudutların Kanunu<br />
- Ömer Lütfi Akad, Bir Millet Uyanıyor<br />
- Ertem Eğilmez, Güzel Bir<br />
Gün İçin - Haldun Dormen, Sürtüğün<br />
Kızı - Ertem Eğilmez, Çalıkuşu<br />
- Osman F. Seden, Ayşecik Sokak<br />
Kızı - Sürayya Duru, Malkoçoğlu<br />
- Sürayya Duru, Peygamberler Diyarı<br />
- Memduh Ün, Yaprak Dökümü<br />
- Memduh Ün, Kanun Benim - Ertem<br />
Göreç, Allahaısmarladık - Nejat<br />
Saydam.”<br />
1968’de Ödül<br />
“İnce Cumali”nin<br />
1968<br />
yılında gerçekleştirilen<br />
5. Altın Portakal<br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde de jüri üyelerinin<br />
yanlı seçimler yaptığı tartışmaları<br />
yaşanır. Yılmaz Duru imzalı İnce<br />
Cumali en iyi film seçilir.<br />
Seçici komisyonun, yarışan filmler<br />
arasında yer alan Ömer Lütfi Akad<br />
imzalı Vesikalı Yarim <strong>Film</strong>i ve İnce<br />
Cumali arasında ikiye ayrıldıkları<br />
aktarılır. Seçici kurulda yer alan Dr.<br />
Alyanak başlangıçta tek adayın Vesikalı<br />
Yarim filmi olduğunu ancak<br />
seçici kurulun yapımcılar tarafından<br />
kandırıldığını iddia eder.<br />
Bu dönemde, “İnce Cumali -Yılmaz<br />
Duru, Vesikalı Yarım-Ömer Lütfi<br />
Akad, Ölüm Tarlası -Atıf Yılmaz,<br />
Son Gece - Memduh Ün, Devlerin<br />
İntikamı - Fevzi Tuna, Bir Dağ Masalı<br />
-Turgut Demirağ” filmleri yarışmıştır.<br />
Festival<br />
Magazinleşmeye<br />
Başlıyor<br />
‘Festivalde<br />
dansözler ve<br />
kavgalar’<br />
1969<br />
Önceki yıllardan gelen<br />
tartışmalar nedeniyle<br />
sinemadan daha çok sansasyonlara<br />
konu olan 6. Altın Portakal<br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’ne Aysel Tanju, Özcan<br />
Tekgül ve Nana gibi isimlerin<br />
plajlarda çektirdiği bikinili pozlar<br />
damga vurur. Ayrıca festival sırasında<br />
Aspendos’ta yapılan Zeki Müren<br />
konseri, 15 bin kişinin katılmasıyla<br />
portakalın en çok konuşulan konularından<br />
biri olur.<br />
Festivale Parmaksız Salih filmiyle<br />
katılan Turgut Demirağ, ödül gecesinde<br />
yaptığı konuşmada,“Benim<br />
filmin de dahil olmak üzere, bu yıl<br />
kötü filmler festivali yapılmıştır.<br />
Böyle giderse festivale katılacak film<br />
bulunamayacaktır. Bu bir sondur.”<br />
dedi. Gecenin ilerleyen saatlerinde<br />
bu sözler yumruklu kavgaya neden<br />
oldu.<br />
“Bin Yıllık Yol - Yılmaz Duru, İnsanlar<br />
Yaşadıkça - Memduh Ün, Öksüz<br />
- Bilge Olgaç, Cemile - Atıf Yılmaz,<br />
Günah Bende mi - Nevzat Pesen,<br />
Parmaksız Salih - Turgut Demirağ,<br />
Ayşem - Nejat Saydam, Sabır Taşı<br />
- Ümit Utku”. 6. Altın Portakal’da<br />
sonuç olarak en iyi diye değerlendirilecek<br />
bir film olmadığı kanaatine<br />
varılarak en iyi film seçilemedi.<br />
Yılmaz Güney<br />
Protestosu<br />
1970;<br />
Bu yıl Yılmaz Güney’in<br />
festivale katılmasıyla<br />
başlayan tartışmalar gündeme<br />
oturmuştur. Yapılan protestolara<br />
rağmen Yılmaz Güney’in Bir Çirkin<br />
Kral filmi en iyi film ödülünü alıyor.<br />
Yarışan diğer filmler: Kınalı Yapıncak<br />
- Orhan Aksoy, Büyük Öç - Yılmaz<br />
Duru, Kalbimin Efendisi - Ertem<br />
Eğilmez, Kördüğüm - Sırrı Gültekin,<br />
Yumurcak - Türker İnanoğlu, Vatan<br />
ve Namık Kemal - Duygu Sağıroğlu,<br />
Ayşecik Yuvanın Bekçileri - Aram<br />
Gülyüz.<br />
Işık Aras ve Kadir İnanır’ın<br />
kayalıklarda güneşlenme<br />
görüntüleri<br />
Bu sene yaşanan en ilginç olay ise bir<br />
önceki yıl meydana gelen dansözle-<br />
72 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2015<br />
73
TARİHÇE<br />
rin plajda soyunma olayının tekrarlanmaması<br />
ve magazinsel konuların<br />
festivalin önüne geçmesini engellemek<br />
adına plajda soyunmanın yasaklanması<br />
oldu. Ancak yasak bir<br />
işe yaramadı, jüri üyesi Işık Aras ile<br />
Kadir İnanır’ın kayalıklarda güneşlenirken<br />
görüntülenmesi ağır eleştirilere<br />
neden oldu.<br />
Bikinili kızlara eşek<br />
yarışı<br />
Dönemin belediye başkanı Avni Tolunay,<br />
<strong>Antalya</strong>’yı, ülkeye ve dünyaya<br />
tanıtma amacıyla neler yapılabileceği<br />
konusunda gazeteciler ile bir araya<br />
gelir. Hürriyet gazetesinde çalışan<br />
Çetin Şencan’ın önerisi üzerine magazin<br />
habercileri bir araya getirilerek<br />
<strong>Antalya</strong> varyantta bikinili kızlara<br />
eşek yarışı yaptırılır.<br />
Muhtıranın Etkisinde<br />
1971;<br />
12 Mart muhtırasının<br />
etkisi 8. Altın Portakal<br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’ne de yansır. Festivale<br />
katılan filmler şunlardır; “Ankara<br />
Ekspresi - Muzaffer Arslan, Öleceksek<br />
Ölelim - Orhan Elmas, Pamuk<br />
Prenses ve Yedi Cüceler - Ertem Göreç,<br />
Hasret - Remzi Jöntürk, Afacan<br />
Küçük Serseri - Safa Önal, Bir Kadın<br />
Tuzağı - Lale Oraloğlu, Kanıma Kan<br />
İsterim - Çetin İnanç, Yaban - Ali<br />
Bilge Olgaç ve Buğulu Gözler - Safa<br />
Önal”<br />
Bu yıl Ankara Ekspresi En İyi <strong>Film</strong><br />
Ödülü’nü alır, Pamuk Prenses ve<br />
Yedi Cüceler <strong>Film</strong>i üçüncülük alır.<br />
Ancak Jüri Başkanı Selahattin Alakavuk’un<br />
filmin üçüncü seçilmesini<br />
eleştirerek “üçüncülük ödülünü jüri<br />
üyelerine iade ediyorum” der.<br />
Plastik Sanatlar<br />
Ve Öykü Yarışması<br />
eklendi<br />
1972<br />
74 www.metropoldergileri.com<br />
yılında festivale Plastik<br />
Sanatlar ve Öykü<br />
Yarışması ekleniyor. “Zulüm - Atıf<br />
Yılmaz, Sev Kardeşim - Ertem Eğilmez,<br />
Üvey Ana - Ülkü Erakalın,<br />
Güllü - Atıf Yılmaz, Emine - Orhan<br />
Aksoy, Afacan Küçük Serseri - Ülkü<br />
Erakalın, Çile - Yücel Çakmaklı, Kaf<br />
Dağını Terk Edenler - Natuk Baytan,<br />
Ölümden Korkmuyorum - Nazmi<br />
Özer” filmleri 9. Altın Portakal<br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>nde yarıştı. En İyi <strong>Film</strong><br />
Ödülü’nü Zulüm kazandı.<br />
Boykot festivali<br />
etkilemedi<br />
1973;<br />
yılın en önemli özelliği<br />
Erman, Arzu, Erler,<br />
Sine ve Akün film şirketlerinin festivali<br />
boykot etmesine rağmen para<br />
ödülünün artırılması katılan film sayısını<br />
artırdı.<br />
Bu yıl yaşanan diğer bir olay ise, bir<br />
süredir durgun geçen festivali hareketlendirmek<br />
için uluslararası alanda<br />
komedi film artisti Sivana Pampanini’nin<br />
<strong>Antalya</strong>’ya getirilmesi<br />
oldu.<br />
“Hayat mı Bu? - Orhan Aksoy, Dinmeyen<br />
Sızı - Nejat Saydam, Suçlu<br />
- Mehmet Dinler, Tanrı Misafiri -<br />
Mehmet Dinler, Afacan Harika Çocuk<br />
- Ülkü Erakalın, Çocukluğumu<br />
istiyorum - Temel Gürsu, Şehvet<br />
Kurbanı - Nejat Saydam, İhanet -<br />
Aykut Düz, Ölüm Dönemeci - Ertem<br />
Göreç, Gecekondu Rüzgarı - Sırrı<br />
Gültekin” filmlerinin katıldığı festivalde<br />
birinci olarak Orhan Aksoy<br />
imzalı “Hayat mı Bu?” seçilir.<br />
Festival müziği<br />
“<strong>Antalya</strong>’ya Koş”<br />
1974<br />
yılında yapılan 11. <strong>Antalya</strong><br />
Altın Portakal<br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’ne 23 film katıldı. Bu<br />
yıl jüri üyeleri ile ilgili tartışmaları<br />
sonlandırma çalışmaları dikkat çekiyor.<br />
İlk adım ön jüri kaldırılıyor.<br />
Başvuru yapan tüm filmlerin festivale<br />
katılması sağlanıyor. Ayrıca<br />
daha önceleri pek önemsenmeyen<br />
film müziği kategorisi ekleniyor. <strong>Festivali</strong>n<br />
sanatsal bir çizgiye çekilmesi<br />
çalışmaları kapsamında festivale<br />
özel bir şarkı o dönem yok iken Ali<br />
Kocatepe’nin bestelediği <strong>Antalya</strong>’ya<br />
Koş isimli şarkısı festivalin müziği<br />
olarak yayınlanıyor.<br />
Bu dönemde Ömer Lütfi Akad’ın<br />
Düğün isimli filmi en iyi film olarak<br />
seçiliyor.<br />
74 yılında yarışan filmler şunlardan<br />
oluşmaktaydı: “Düğün - Ömer Lütfi<br />
Akad, Bedrana - Süreyya Duru,<br />
Umut Dünyası - Safa Önal, Oh Olsun<br />
- Ertem Eğilmez, Pir Sultan Abdal<br />
- Remzi Jöntürk, Namus Borcu<br />
- Yılmaz Duru, Yunus Emre - Özdemir<br />
Birsel, Kızım Ayşe - Yücel Çakmaklı,<br />
Sokaklardan Bir Kız - Nejat<br />
Saydam, Güllü Geliyor Güllü - Atıf<br />
Yılmaz, Yüreğimde Yare Var - Safa<br />
Önal, Yılan Yuvası - Yılmaz Duru,<br />
Bacım - Bilge Olgaç, Ölüm Kararı -<br />
İsmet Soydan, Sahipsizler - Ertem<br />
Göreç, Asiye Nasıl Kurtulur? - Nejat<br />
Saydam, Yaban - Osman F. Seden,<br />
Bırakın Yaşayalım - Osman F. Seden,<br />
Diriliş - Yücel Çakmaklı, Düşman<br />
- Muzaffer Aslan, Ağlıyorum<br />
- Muzaffer Aslan, Talihsizler - Mehmet<br />
Dinler, Vur Be - Ramazan Aykut<br />
Düz”<br />
Festival halkla<br />
bütünleşiyor<br />
1975;<br />
festivalin halkla bütünleştiği<br />
bir yıl ola-
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
rak değerlendiriliyor. Mahalle, sokak<br />
gösterilerine ağırlık verildiği, öğrenciler<br />
arasında şiir, öykü, kompozisyon<br />
yarışması düzenlendiği bir festival<br />
gerçekleştiriliyor.<br />
12. Altın Portakal <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’ne<br />
Yılmaz Güney damgasını vurur. Senaryosunu<br />
yazdığı Şerif Gönen filmi<br />
Endişe, En İyi <strong>Film</strong> seçilirken Güney’in<br />
kendi filmi Arkadaş, Gümüş<br />
Portakal, Atıf Yılmaz ile yaptığı Zavallılar<br />
filmi Bronz Portakal, Çirkin<br />
Kral isimli filmi ise En İyi Senaryo<br />
Ödülü’nü alır.<br />
Güney’in <strong>Antalya</strong>’ya gelişi yine siyasi<br />
eylemlere sahne oluyor. 75 yılında<br />
4 filmde adı geçen Güney’in ödül<br />
alması, ödül gecesinde kendilerine<br />
“Komandolar” diyen bir grup tarafından<br />
yapılan taşlı saldırıyla engellenir.<br />
Sansürün ilk<br />
adımları<br />
1976;<br />
13. Altın Portakal’da<br />
Süreyya Duru’nun<br />
Kara Çarşaflı Gelin adlı filminin, denetleme<br />
kurulu tarafından ‘sakıncalı’<br />
uyarısı yapılması nedeniyle portakalda<br />
yarışması engellenmiştir.<br />
Yarışmaya katılan filmler; “Deli Yusuf<br />
- Atıf Yılmaz, Pisi Pisi - Zeki<br />
Öktem, İşte Hayat - Atıf Yılmaz,<br />
Ağrı Dağı Efsanesi - Memduh Ün,<br />
Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı - Ertem<br />
Eğilmez, Delicesine - Osman<br />
F. Seden, Harakiri - Ertem Göreç,<br />
Darbe - Şerif Gören, Canavar Cafer -<br />
Temel Gürsu, Süt Kardeşler - Ertem<br />
Eğilmez, Üçkağıtçılar - Natuk Baytan,<br />
Babamın Oğlu - Melih Gülgen,<br />
Cemil - Melih Gülgen”. En İyi <strong>Film</strong><br />
Ödülü’nü, Modern Köroğlu olarak<br />
nitelenen Atıf Yılmaz’ın Deli Yusuf<br />
isimli filmi alır.<br />
Sansüre yanıt<br />
1977<br />
yılının en önemli<br />
özellikleri ise yenilik<br />
olarak Kısa <strong>Film</strong> Yarışması’nın eklenmesi<br />
ve bir önceki yıla tepki olarak<br />
sakıncalı uyarısı yapılan ‘Kara<br />
Çarşaflı Gelin’ filmine En İyi <strong>Film</strong><br />
Ödülü verilmesi olur.<br />
Kara Çarşaflı Gelin - Süreyya Duru,<br />
Kapıcılar Kralı - Zeki Öktem, Merhaba<br />
- Özcan Arca, Başbelası - Atıf<br />
Yılmaz, Aile Şerefi - Orhan Aksoy,<br />
Aslan Bacanak - Zeki Alasya filmleri<br />
değerlendirilir.<br />
İlk kez uluslararası<br />
ibaresi eklenir<br />
1978’<br />
de ilk kez uluslararası<br />
ibaresi eklenir ve festival<br />
bundan sonraki sürecinde artık<br />
<strong>Uluslararası</strong> Altın Portakal <strong>Film</strong><br />
Yarışması ifadesiyle yoluna devam<br />
eder.<br />
Bu dönemde, maden işçilerinin iş<br />
güvenliğinden yoksun biçimde sürdürdükleri<br />
zorlu yaşamları ve örgütlenme<br />
çabalarını konu alan ‘Maden’<br />
filmine hem ulusal hem uluslararası<br />
yarışmada birincilik ödülü verilir.<br />
<strong>Uluslararası</strong> yarışan filmler şunlardır:<br />
“Ivan Nichev - Zvezdi V Kossite<br />
Sulzi V Ochite (Bulgaristan),<br />
Mustafa Abu Ali (Filistin) ve Jean<br />
KhalilChamoun - Tall el Zaatar<br />
(Fransa), Pauladelsol - Ben et Benedict<br />
(Fransa), RyszardCzekala - Zofia<br />
(Polonya), VaclavMatejka’nın - HodinaPravdy,<br />
IstvanSzabo – Budapesti<br />
Mesek (Macaristan), Iosif Demian<br />
- Zidul (Romanya), Larisa Shepitko -<br />
Voshozhdaniye (SSCB)”<br />
Ulusal dalda yarışanlar ise; “Yavuz<br />
Özkan - Maden, Atıf Yılmaz - Selvi<br />
Boylum Al Yazmalım, Korhan Yurtseven<br />
- Fırat’ın Cinleri, Zeki Ökten<br />
- Çöpçüler Kralı, Mehmet Kılıç -Güneş<br />
Ne Zaman Doğacak, Süreyya<br />
Duru - Güneşli Bataklık, Ertem Eğilmez<br />
- Hababam Sınıfı Tatilde, Yavuz<br />
Figenli - Hıdır, Şerif Gören - Nehir”<br />
Seçici kurulun<br />
toplu istifası<br />
1979;<br />
dönemin getirdiği<br />
siyasal çatışma ortamı<br />
16. Altın Portakal’da yansımaya<br />
başlıyor. Yolcular, Demiryol ve Yusuf<br />
ile Kenan denetleme kurulundan<br />
yasaklanması Altın Portakal seçici<br />
kurulunun toplu istifasına neden<br />
oluyor. Toplu istifa sonrasında 16.<br />
Altın Portakal <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nin<br />
Ulusal Yarışması ertelenerek bu yıl<br />
yapılamıyor. Sadece Kısa <strong>Film</strong> Yarışması<br />
yapılır ve Süha Arın’ın Tahtacı<br />
Fatma isimli filmi En İyi Kısa <strong>Film</strong><br />
Ödülü’ne layık görülür.<br />
Festivale darbe<br />
engeli<br />
1980’<br />
de hazırlıklar devlet<br />
yardımı olmadan yürütülüyor.<br />
Festival, Yılmaz Güney’in<br />
Sürü filmiyle açılacaktır ancak 12<br />
Eylül Darbesi festivalin yapılmasına<br />
engel olur.<br />
Festivale gelecek olan konuklardan<br />
bazılarının darbe nedeniyle uçağı<br />
kalkmaz. Hatta bir gün önceden gelen<br />
konuklar konakladıkları Bambus<br />
Motel’de mahsur kalır.<br />
İlk darbesini 1960’da yaşayan festival,<br />
ikinci darbeyi ise 1980’de yaşıyor.<br />
1980’de 18. Altın Portakal <strong>Film</strong><br />
<strong>Festivali</strong> yapılamaz.<br />
1979 ve 1980’de siyası çatışmalar<br />
ortamında geçen süreç nedeniyle<br />
verilmeyen ödüller 2011 yılında ‘Geç<br />
Gelen Ödüller’ adı altında sahiplerine<br />
verildi.<br />
1981-1982-1983 yılları, özellikle askeri<br />
yönetimin baskısı altında geçen<br />
75
TARİHÇE<br />
bir süreç olması nedeniyle seçici kurul<br />
güç koşullar altında kuruluyor.<br />
Sinemadan çok müzik ve tiyatro etkinlikleri<br />
öne çıkmaya başlıyor.<br />
Yaşanan tartışmalar<br />
nedeni ile<br />
ödül verilemedi<br />
1981’<br />
de festival yönetimi<br />
güçlükle bir seçici kurul<br />
oluşturur. Seçici kurul; Cihan<br />
Çiftçi, Zuhal Çelik, Mehmet Doğan,<br />
Osman Üntürk, Nuri Dağtekin, Ahmet<br />
Gönen, Burçak Evren, Turgay<br />
Ulusan, Nisa Serezli, Kami Suveren’den<br />
oluşur.<br />
Az sayıda film yarışıyor bu dönemde.<br />
Katılan filmler, Ah Güzel İstanbul -<br />
Ömer Kavur, Gül Hasan - Tuncel<br />
Kurtiz, Bereketli Topraklar Üzerinde<br />
- Erden Kıral, Derya Gülü - Süreyya<br />
Duru, Hazal - Ali Özgentürk’ten<br />
oluşacaktır. Dönemin en çok tartışılan<br />
konusu Yılmaz Güney’in Sürü<br />
filmi ve Melike Demirağ’ın festivale<br />
dahil edilmemesi, yürütme kurulunun<br />
eleştirmesine neden olmuştur.<br />
Bu ortam Altın Portakal’ın bir kez<br />
daha yapılmamasını gündeme getirir.<br />
Bu tartışmalar devam ederken Ali<br />
Özgentürk’ün Hazal isimli filminin<br />
de denetleme kurulu raporu alamaması<br />
tartışmalara eklenir.<br />
Yaşanan yoğun tartışmalar nedeni<br />
ile 18. Altın Portakal’da En İyi <strong>Film</strong><br />
Ödülü verilemez.<br />
Sinan Çetin’in<br />
konuşması uzun<br />
süre unutulmadı<br />
1982’<br />
76 www.metropoldergileri.com<br />
de katılan filmler;<br />
“Çirkinler de Sever -<br />
Sinan Çetin, At - Ali Özgentürk, Kırık<br />
Bir Aşk Hikayesi - Ömer Kavur,<br />
Çiçek Abbas - Yavuz Turgul, Bir Günün<br />
Hikayesi - Sinan Çetin”<br />
En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü Sinan Çetin’in<br />
Çirkinler de Sever, isimli yapımı alır.<br />
Çetin, ödül töreninde “Aslında ben<br />
Yeşilçam’da güzel güzel ilerliyordum;<br />
fakat günün birinde<br />
ödül aldım. <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />
<strong>Festivali</strong>’nde ödül almak o<br />
kadar büyük suçtu ki, - hala<br />
öyledir belki, bilmiyorumbir<br />
gecede bütün dostlarımı<br />
kaybettim. O zaman nefret<br />
ediliyordu ödül kazanan<br />
filmlerden.” ifadeleriyle yaptığı<br />
konuşması, dönemin en<br />
konuşulan olayı olarak festival<br />
tarihine geçti.<br />
Ödülü “Faize<br />
Hücum” aldı<br />
1983<br />
yılında Zeki<br />
Ökten’in ‘Faize Hücum’<br />
isimli yapımı En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü<br />
alır. Altın Portakal’ın sakin<br />
geçen yıllarından biri olarak ifade<br />
edilir.<br />
83’te yarışmaya katılan filmler şu<br />
isimlerden oluşmaktadır: “Derman -<br />
Şerif Gören, Aptal Kahraman - Ümit<br />
Efekan, Faize Hücum - Zeki Ökten,<br />
Tomruk - Şerif Gören, Arkadaşım<br />
-Nazmi Özer, Küçük Eller - Oksal<br />
Pekmezoğlu”<br />
Yerel seçimler festivale<br />
rahat nefes<br />
aldırdı<br />
1984<br />
yılında 25 Mart’ta<br />
gerçekleştirilen yerel<br />
seçimlerle artık Altın Portakal’da<br />
yavaş yavaş rahat bir nefes almaya<br />
başlar. Toplamda 14 filmin yarıştığı<br />
festivale; “Bir Yudum Sevgi - Atıf Yılmaz,<br />
Kardeşim Benim - Nesli Çölgeçen,<br />
Kaşık Düşmanı - Bilge Ortaç,<br />
Fahriye Abla -Yavuz Turgul, İhtiras<br />
Fırtınası - Halit Refiğ, Öç - Mesut<br />
Uçkan, Pehlivan - Zeki Ökten, Firar<br />
- Şerif Gören, Günah - İbrahim<br />
Tatlıses, Namuslu - Ertem Eğilmez,<br />
Nefret - Osman F. Seden, Beyaz<br />
Ölüm - Halit Refiğ, Bizim Mahalle -<br />
Çetin İnanç, Türkiyem - Remzi Jöntürk”<br />
filmleri katılır.<br />
Atıf Yılmaz’ın Bir Yudum Sevgi filmi<br />
En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü kazanır.<br />
“Dul Bir Kadın”<br />
ödülü aldı<br />
1985,<br />
22. <strong>Antalya</strong> Altın Portakal<br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nin<br />
en önemli gelişmesi <strong>Antalya</strong><br />
Kültür Sanat ve Turizm Vakfı’nın<br />
(AKSAV) kurulması olmuştur.<br />
Bu yılda 24 filmin arasından seçilen<br />
10 film yarışmış. 1985 Altın Portakal<br />
yarışmasına katılan filmler; “Dul Bir<br />
Kadın - Atıf Yılmaz, 14 Numara - Sinan<br />
Çetin, Bir Avuç Cennet - Muammer<br />
Özer, Amansız Yol - Ömer<br />
Kavur, Bekçi - Ali Özgentürk, Fırtına<br />
Gönüller - Ümit Efekan, Ve Recep ve<br />
Zehra ve Ayşe - Yusuf Kurçenli, Bir<br />
Kadın Bir Hayat - Fevzi Tuna, Fidan<br />
- Erdoğan Tokatlı, Dağınık Yatak -<br />
Atıf Yılmaz”dan oluşuyor.<br />
Dul Bir Kadın adlı filmiyle Atıf Yılmaz<br />
En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü kazanıyor.<br />
Müzik Yarışması<br />
sinemanın önüne<br />
geçti<br />
1986;<br />
Altın Portakal etkinlikleri<br />
kapsamında,<br />
<strong>Antalya</strong>’da “Akdeniz Akdeniz Müzik<br />
Yarışması” düzenleniyor ve yaklaşık<br />
3 sene sinemanın önüne geçiyor. 23.<br />
Altın Portakal <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’ne katılan<br />
26 filmden sadece 14’ü yarışmaya<br />
değer bulunuyor.<br />
Yarışmaya katılan filmler şunlardan
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
www.krcmimarlik.com<br />
77
TARİHÇE<br />
oluşuyor: “Aaaah Belinda - Atıf Yılmaz,<br />
Yılanların Öcü - Şerif Gören,<br />
Adı Vasfiye - Atıf Yılmaz, Züğürt<br />
Ağa - Nesli Çölgeçen, Kupa Kızı -<br />
Başar Sabuncu, Kuyucaklı Yusuf -<br />
Fevzi Tuna, Gülüşan - Bilge Ortaç,<br />
Kurbağalar - Şerif Gören, Beyaz Bisiklet<br />
- Nisan Akman, Sen Türkülerini<br />
Söyle - Şerif Gören, Kan - Şerif<br />
Gören, Halkalı Köle - Ümit Efekan,<br />
Kobay - Müjdat Gezen”<br />
Dönemin en çok tartışılan konusu<br />
Milletvekili Süha Arın’ın jüride başkanlık<br />
etmesi olur. Sonuç olarak Atıf<br />
Yılmaz’ın Aaah Belinda isimli filmi<br />
En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü kazanır.<br />
200’e yakın film<br />
başvurusu<br />
1987<br />
78 www.metropoldergileri.com<br />
yılında düzenlenen<br />
24. <strong>Antalya</strong> Altın<br />
Portakal <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>, sinemasal<br />
anlamda festivalin en güçlü dönemi<br />
olarak ifade ediliyor. 200’e yakın<br />
filmin başvurusunun yapıldığı<br />
kaydedilen festival arşivlerinde, 36<br />
film değerlendirilerek 12 filmin yarışması<br />
kararlaştırılmış. Sinemada<br />
yaşanan olumlu gelişmeler üzerine<br />
Festival Yönetimi ödül miktarlarında<br />
artışa gitmiştir. En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü<br />
Muhsin Bey adlı filmiyle Yavuz<br />
Turgul almıştır.<br />
Katılan filmler şu isimlerden oluşuyor:<br />
“Anayurt Oteli - Ömer Kavur,<br />
Asılacak Kadın - Başar Sabuncu,<br />
Asiye Nasıl Kurtulur? - Atıf Yılmaz,<br />
Beyoğlu’nun Arka Yakası - Şerif Gören,<br />
Biri ve Diğerleri - Tunç Başaran,<br />
Hayallerim Aşkın ve Sen - Atıf<br />
Yılmaz, Her Şeye Rağmen - Orhan<br />
Oğuz, Gramafon Avrat - Yusuf Kurçenli,<br />
Katırlar - Şerif Gören, Muhsin<br />
Bey - Yavuz Turgul, Ses - Zeki Ökten,<br />
Teyzem - Halit Refiğ”<br />
AKSAV’a ilk haciz<br />
Fikret Hakan; “Altın<br />
Portakal öldü. Hepimizin<br />
başı sağ olsun”<br />
1988’<br />
e Fikret Hakan’ın ödül<br />
gecesinde Altın Portakal<br />
ile ilgili söylediği sözler damgasını<br />
vuruyor. Akdeniz Akdeniz Müzik<br />
Yarışması’na ayrılan bütçenin sinemaya<br />
ayrılmaması eleştiriler alıyor.<br />
Dönemin gazetelerinde Akdeniz Akdeniz<br />
Müzik Yarışması’nın fiyaskoyla<br />
sonuçlandığı haberleri yer alıyor.<br />
25.’si düzenlenen Altın Portakal’da<br />
18 film yarışır. Yarışan filmler şunlar:<br />
“Ada - Süreyya Duru, Ateşböceği<br />
- İsmail Güneş, Av Zamanı - Erden<br />
Kıral, Bir Avuç Gökyüzü - Ümit<br />
Elçi, Dünden Sonra Yarından Önce<br />
- Nisan Akman, Düttürü Dünya -<br />
Zeki Ökten, Gece Dansı Tutsakları<br />
- Mahinur Ergun, Gece Yolculuğu -<br />
Ömer Kavur, Gömlek - Bilge Olgaç,<br />
Kaçamak - Başar Sabuncu, Kurtar<br />
Beni - Halit Refiğ, 10 Kadın - Şerif<br />
Gören, Polizei - Şerif Gören, Rumuz<br />
Goncagül - İrfan Tözüm, Selamsızlar<br />
Bandosu - Nesli Çölgeçen, Yedi<br />
Uyuyanlar -Zafer Par, Zincir - Korhan<br />
Yurtsever”<br />
Gece Yolculuğu yapımıyla Ömer Kavur,<br />
En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü alır. Ödül<br />
Töreni’nde ödüller verilmeden hemen<br />
önce konuşan oyuncu Fikret<br />
Hakan, Altın Portakal’ın geleceği<br />
ile ilgili olarak; “Bu festival 25 yıldır<br />
yapılmakta; ama artık gelecek yıl düzenleneceği<br />
inancında değilim. Şarkı<br />
yarışmasına milyarlarca lira harcanıyor,<br />
reklam alınıyor; iş sinemaya<br />
gelince makineler stop ediyor. <strong>Festivali</strong>n<br />
övüneceği tek yan, 80 milyon<br />
lira harcama öngörülen Akdeniz Akdeniz’in<br />
hemen ardından alelacele<br />
film yarışmasına başlanması. Dünyanın<br />
hiçbir yerinde bunun örneği<br />
yoktur. Bence Altın Portakal öldü,<br />
hepimizin başı sağ olsun!” sözleri geceye<br />
damgasını vuruyor.<br />
AKSAV bu yıl<br />
organizatörler<br />
tarafından<br />
haczedilir.<br />
1989’<br />
da yeni bir yerel seçim<br />
yapılır ve Hasan Subaşı<br />
<strong>Antalya</strong> Büyükşehir Belediye Başkanı<br />
seçilir. 1989 ve 1999 yılları arası<br />
festival için yeni bir başlangıç olarak<br />
adlandırılıyor.<br />
26 film, festivale katılmak amacıyla<br />
başvurur. Yarışması için değerlendirilen<br />
filmler şunlardı: “Uçurtmayı<br />
Vurmasınlar - Tunç Başaran, Sis -<br />
Zülfü Livaneli, Hanım - Halit Refiğ,<br />
Suçlu - Osman F. Seden, Öğretmen<br />
- Kartal Tibet, Bu Devrin Kadını -<br />
Ümit Efekan, Fotoğraflar -İrfan Tözüm,<br />
Arabesk - Ertem Eğilmez, Arkadaşım<br />
Şeytan - Atıf Yılmaz, Ölü<br />
Bir Deniz - Atıf Yılmaz, <strong>Film</strong> Bitti -<br />
Yavuz Özkan, Üçüncü Göz - Orhan<br />
Oğuz”<br />
<strong>Film</strong> Yönetmenleri Derneği Başkanı<br />
Orhan Aksoy, seçici kurulunda sanatçı<br />
yetersizliğini ifade ederek fes-
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
tival yönetimine ‘kınama’ mektubu<br />
gönderir. Seçici kurulda daha çok<br />
sanatçı kimliği olan isimlerin olması<br />
gerektiğini savunurlar.<br />
Hapishanede dünyaya gözlerini açan<br />
Umut isimli bir çocuğun gözünden<br />
özgürlük kavramını anlatmaya çalışan<br />
Tunç Başaran imzalı ‘Uçurtmayı<br />
Vurmasınlar’ En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü<br />
alır.<br />
Katılan filmler<br />
1990;<br />
Karılar Koğuşu - Halit<br />
Refiğ, Karartma<br />
Geceleri - Yusuf Kurçenli, Camdan<br />
Kalp -Fehmi Yaşar, Bütün Kapılar<br />
Kapalıydı - Memduh Ün, İkili Oyunlar<br />
- İrfan Tözüm, Büyük Yalnızlık -<br />
Yavuz Özkan, Aşk <strong>Film</strong>lerinin Unutulmaz<br />
Yönetmeni - Yavuz Turgul,<br />
Darbe -Ümit Efekan, Küçük Balıklar<br />
Üzerine Bir Masal - Barış Pirhasan,<br />
Abuk Sabuk Bir <strong>Film</strong> - Şerif Gören,<br />
Aşkın Kesişme Noktası - Bilge Olgaç,<br />
Acılar Paylaşılmaz - Eser Zorlu,<br />
Av - Melih Ülgen, Benim Sinemalarım<br />
- Firuzan Gülsün Karamustafa,<br />
Berdel - Atıf Yılmaz, Buzdan Mutluluk<br />
- Yücel Uçanoğlu, Sevgiler Düşlerde<br />
Kaldı - Ümit Efekan, Yorum<br />
Yok - Eser Zorlu, Gülen Adam - Kartal<br />
Tibet.<br />
En İyi Kadın Oyuncu<br />
Ödülü’ne itiraz<br />
En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü Karılar Koğuşu<br />
ile Halit Refiğ ve filmdeki oyunculuğu<br />
ile dikkatleri üzerine toplayan<br />
Hülya Koçyiğit En İyi Kadın Oyuncu<br />
ödülünü alır. Aynı filmde rol alan<br />
Hülya Avşar ve Perihan Savaş, ödüllerin<br />
haksız dağıtıldığını iddia ederek,<br />
festival yürütme kuruluna itiraz<br />
edeceklerini belirtirler.<br />
İki sanatçının imzasının yer aldığı<br />
dilekçede şu ifadeler yer almaktadır:<br />
“Türk sinemasının emekçisi iki<br />
sanatçıyız. Bu güne kadar sanatımızı<br />
toplumumuz için kullandık.<br />
İnsanların haklarını savunduk ve<br />
şimdiye kadar bu haklara saygıda<br />
kusur etmedik. Bugün bir haksızlığa<br />
bütün benliğimizle karşı çıkıyoruz.<br />
İstiyoruz ki, bizim gösterdiğimiz bu<br />
saygıyı ödül dağıtan kurum ve kuruluşlar<br />
da göstersin. Göstersin ki<br />
bizim gibi çağdaş ve genç sanatçılar<br />
yetişsin. Haklarının yenilmeyeceği<br />
çağdaş bir ortamda bulsunlar kendilerini,<br />
güvenle baksınlar geleceğe.<br />
Bu itirazımı salt kendi adımıza değil,<br />
yetişmekte olan tüm genç sanatçılar<br />
adına yapıyor ve haksızlığa<br />
itiraz etmeyi görev sayıyoruz. 27.si<br />
yapılan <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde<br />
değerlendirme hakça yapılmamıştır.<br />
Şimdi soruyoruz: Eğer ödül özendirmek<br />
için veriliyorsa, hangi kıstasa<br />
göre yapılmıştır? Sonuçlara itiraz<br />
ediyoruz. Değerlendirmenin yeniden<br />
yapılmasını istiyoruz ve çağdaş<br />
demokratik bir sinema için el eleyiz”<br />
İlk film marketi<br />
uygulaması<br />
1991; Dönemin Belediye<br />
Başkanı Hasan Subaşı, <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />
<strong>Festivali</strong>nde filmlerin dünyaya pazarlanabilmesi<br />
için “Panorama 91” isimli<br />
film marketi uygulaması başlatır.<br />
“<strong>Film</strong>lerimizin dünya piyasalarına<br />
açılmasını daha kolay hale getiren<br />
ilk festival olan <strong>Antalya</strong>, kaliteyi<br />
özendirip sinema dünyasına katkısını<br />
sürdürecektir” ifadeleriyle açılışı<br />
yapılan film markete, Ortadoğu, Balkanlar<br />
ve Uzak Doğu’dan 22 ülkenin<br />
katılacağı açıklanır.<br />
34 filmin tanıtım ve pazarlaması<br />
yapılır. <strong>Film</strong>lerden bazıları şunlardır:<br />
Ateş Üstünde Yürümek, Bekle<br />
Dedim Gölgeye, Hanım, Karartma<br />
Geceleri, Karılar Koğuşu, Sis, Seni<br />
Seviyorum Roza.<br />
Türk Sinemasında yaşanan film<br />
üretme sorunu 1991 yılında yapılan<br />
film festivalini de etkiledi. Toplamda<br />
36 filmin üretildiği 1991 yılında<br />
festivale 19 film müracaat etti. Yarışmaya<br />
katılan filmler ise şunlardı:<br />
”Ateş Üstünde Yürümek - Yavuz<br />
Özkan, Bir kadın Düşmanı -Hüseyin<br />
Karakaş, Devlerin Ölümü - İrfan<br />
Tözüm, Eskici ve Oğulları - Şahin<br />
Gök, Gizli Yüz - Ömer Kavur, Gün<br />
Ortasında Karanlık - Memduh Ün,<br />
Hasan Boğuldu - Orhan Aksoy, İki<br />
Yabancı - Halif Refiğ, Kiraz Çiçek<br />
Açıyor - Yaşar Serinel, Koltuk Belası<br />
- Kartal Tibet, Madde 438 - Ümit<br />
Efekan, Raziye - Yusuf Kurçenli, <strong>Sayı</strong>n<br />
Başkan - Ünal Küpeli, Soğuktu<br />
ve Yağmur Çiseliyordu - Engin Ayça,<br />
Tatar Ramazan - Melih Gülgen, Uzlaşma<br />
- Oğuzhan Tercan, Yalnız Değilsiniz<br />
- Mesut Uçakan, Seni Seviyorum<br />
Roza - Işıl Özgentürk, Uzun<br />
İnce Bir Yoldayım - Tunç Başaran.”<br />
En İyi <strong>Film</strong> Ödülünü Gizli Yüz isimli<br />
yapımıyla Ömer Kavur aldı. Jüri bu<br />
dönemde bir ilke imza atarak, sonuç<br />
bildirgesi yayımlamıştı. Festival süresince<br />
yaşanan aksaklıkları öneri ve<br />
eleştiriler sıralandı.<br />
79
TARİHÇE<br />
Dini ve cinsel<br />
filmler çatışması<br />
1992;<br />
Bu yıl başvuru yapan<br />
15 filmin tamamı<br />
yarışmaya kabul edildi. Bu dönemde<br />
başlayan “dini ve cinsel içerikli<br />
filmler” tartışması Altın Portakal<br />
yarışmasına da yansıdı. Hatta jürinin<br />
ödül verdiği İrfan Tözüm imzalı,<br />
evde kalmış bir kızın cinsel içerikleriyle<br />
kurgulanmış Cazibe Hanım’ın<br />
Gündüz Düşleri filminin ödül alması<br />
tartışmaları daha da ateşledi.<br />
Yarışmaya katılan filmler şunlardan<br />
oluşur: “Cazibe Hanımın Gündüz<br />
Düşleri - İrfan Tözüm, Fikrimin İncegülü<br />
- Tunç Okan, Kapıları Açmak<br />
- Osman Sınav, Denize Hançer Düştü<br />
- Mustafa Altıoklar, Düş Gezginleri<br />
- Atıf Yılmaz, İki Kadın - Yavuz<br />
Özkan, Ah Gardaşım - Kadir İnanır,<br />
Arayış - Avni Kütükoğlu, Bişr-i Hafi<br />
- Yücel Çakmaklı, Çizme - İsmail<br />
Güneş, Kurşun Adres Sormaz - Bilge<br />
Olgaç, Mankurt - Hoca Narlıoğlu,<br />
Sevdaların Ölümü - Mesut Uçakan,<br />
Sürgün -Mehmet Tanrısever, Yağmuru<br />
Beklerken - Tunca Yönder”<br />
Sinemaya destek<br />
olmak için ödüller<br />
artırıldı<br />
1993;<br />
Sinemanın 90’lı yıllarda<br />
yaşadığı maddi<br />
sıkıntılara bir nebze olsun destek<br />
olsun isteyen festival yöneticileri, 30.<br />
Altın Portakal <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde en<br />
iyi filmlere verilen ödül miktarlarını<br />
artırdı. <strong>Antalya</strong> Kültür Merkezi’nin<br />
(AKM) 1993 yılında yapımı devam<br />
etmesi nedeniyle yarışma filmleri<br />
Kaleiçi’nde bulunan Oscar Sinemasında<br />
izleyiciyle buluşuyordu.<br />
Bu yıl En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü Mavi<br />
Sürgün ile Erden Kıral alır.<br />
Katılan filmler; “Mavi Sürgün - Erden<br />
Kıral, Gölge Oyunu - Yavuz Turgul,<br />
Yalancı - Osman Sınav, Çıplak<br />
- Ali Özgentürk, Ayvakti - Mahinur<br />
Ergun, Yolcu - Başar Sabuncu, Tersine<br />
Dünya - Ersin<br />
Pertan, Amerikalı -<br />
Şerif Gören, Beşinci<br />
Boyut - İsmail Güneş,<br />
Bir Düğün Masalı<br />
- Ragıp Taranç,<br />
Her Gece Bodrum<br />
- Naci Çelik, İskilipli<br />
Atıf Hoca - Mesut<br />
Uçakan, İşgal Altında<br />
- Ünal Küpeli, Kızılırmak<br />
Karakoyun<br />
- Şahin Gök”<br />
1994; Y a -<br />
rışmaya<br />
katılan filmler<br />
şunlardır: “Babam<br />
Askerde – Handan<br />
İpekçi, Balkan Balkan<br />
– Zafer Par/<br />
Jean Paul Dekiss/<br />
Denes Szekeres, Bir<br />
Aşk Uğruna – Kadri<br />
Yurdatap, Bize Nasıl<br />
Kıydınız – Hüseyin<br />
Türkyıldırır, Gece<br />
Melek ve Bizim<br />
Çocuklar – Atıf Yılmaz, İz – Kadri<br />
Yurdatap, Manisa Tarzanı – Cengiz<br />
Ergun, Sessiz Çığlık – Türker<br />
İnanoğlu, Yengeç Sepeti – Yavuz<br />
Özkan/Fatih Aksoy, Yumuşak Ten –<br />
Turgay Aksoy”<br />
En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü Yengeç Sepeti<br />
adlı yapım ile Yavuz Özkan ve Fatih<br />
Aksoy alır.<br />
11 film değerlendirmeye<br />
alındı<br />
1995;<br />
yılında festivalde 11<br />
film değerlendirmeye<br />
alınıyor. Festivalde, “Böcek - Ümit<br />
Elçi, Özlem… Düne Bugüne Yarına<br />
- Tülay Eratalay, Aşk Ölümden Soğuktur<br />
- Canan Gerede, Bir Kadının<br />
Anatomisi - Yavuz Özkan, Sekizinci<br />
Saat - Cemal Gözütok, Sokaktaki<br />
Adam - Biket İlhan, Gerilla - Osman<br />
Sınav, Kadere 45 - Yavuz Yalınkılıç,<br />
Ölümsüz Karanfiller - Mesut Uçakan,<br />
Soğuk Geceler - Kadir Sözen<br />
ve Yahya Kaptan - Hilmi Akyalçın”<br />
filmleri yarışır.<br />
En İyi <strong>Film</strong> Ödülünü Ümit Elçi imzalı<br />
Böcek isimli yapım alır.<br />
Yeni Türkiye<br />
Sineması adından<br />
söz ettiriyor<br />
1996;<br />
33. <strong>Antalya</strong> Altın Portakal<br />
<strong>Film</strong> festivalinde<br />
yarışan filmler şunlardır: “Tabutta<br />
Rövaşata - Derviş Zaim, Sende Gitme<br />
Triyandafilis - Tunç Başaran,<br />
Mum Kokulu Kadınlar - İrfan Tözüm,<br />
Yaban - Nihat Durak, Kış Çiçeği<br />
- Kadir Sözen, Işıklar Sönmesin<br />
- Reis Çelik, Bir Nefes Sevgi -Adem<br />
Ayral, Drajen - Şahin Gök, Hoşçakal<br />
İstanbul - Sami Güçlü, İntihar Rehberi<br />
- Erbil Altanay, Otostop - Sami<br />
Güçlü. “<br />
Bu dönemde ortaya çıkan Yeni Türkiye<br />
Sineması’nın önde gelen isimlerinden<br />
Derviş Zaim imzalı Tabutta<br />
Rövaşata filmi En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü<br />
alıyor.<br />
80 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
Cüneyt Arkın<br />
ve Güven Kıraç<br />
yumruklu kavga<br />
1997;<br />
Her yıl yaşanan jüri<br />
eleştirilerine son verme<br />
çabaları büyük ölçüde aşılmaya<br />
başlanıyor. <strong>Özel</strong>likle bu dönemle<br />
festivalde yarışma jürisi, sinema kuruluşları<br />
temsilcilerinden oluşuyor.<br />
Artık büyük ölçüde ‘jüri üyelerinin<br />
yetersizliği’ tartışmaları son buluyor.<br />
Jüri üyeleri tartışmaları son bulurken,<br />
34. festival kavgaya sahne oluyor.<br />
En İyi Erkek Oyuncu ödülünün<br />
Tunju Gürsu’ya, En İyi Yardımcı<br />
Erkek Oyuncu ödülünün Haluk Bilginer’e<br />
verilmesi kavgayı başlatıyor.<br />
Ödül Töreni’nin hemen ardından<br />
Cüneyt Arkın ile Güven Kıraç arasında<br />
yaşanan küfürlü yumruklu<br />
kavga Portakal’a damgasını vuruyor.<br />
Yarışmaya 14 film aday oluyor. “Hamam<br />
- Ferzan Özpetek, Masumiyet -<br />
Zeki Demirkubuz, Usta Beni Öldürsene<br />
- Barış Pirhasan, Kasaba - Nuri<br />
Bilge Ceylan, Kuşatma Altında Aşk<br />
- Ersin Pertan, Nihavend Mucize -<br />
Atıf Yılmaz, Köpekler Adası - Halit<br />
Refiğ, Solgun Sarı Gül - Canan Evcimen<br />
İçöz, Yanlış Saksının Çiçeği -<br />
Fide Motan Mektup - Ali Özgentürk,<br />
İnsan İnsanın Kurdu - Fatih Arslan,<br />
Ekmek - Faik Ahmet Akıncı, Dünya<br />
Kadınla Güzel - Yılmaz Duru, Çökertme<br />
- Tunca Yönder”<br />
Altın Portakal Ödülü’nü Ferzan Özpetek’in<br />
Hamam filmi alıyor. Hamam<br />
filmi daha sonra Cannes <strong>Film</strong><br />
<strong>Festivali</strong>’nde, İtalyan Sinema Yazarları<br />
ve Altın Küre ödülüne de sahip<br />
olur.<br />
Oyuncu derneklerinden<br />
festivale<br />
boykot<br />
1998;<br />
Sinema Oyuncuları<br />
Derneği (SODER) ve<br />
Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği<br />
(ÇASOD) ortak karar alarak festivale<br />
katılmazlar. Oyuncu derneklerinin<br />
boykota gitmesinin nedeni festivalden<br />
talep edilen belli bir miktar<br />
paranın verilmemesi olarak aktarılıyor.<br />
Bu nedenle festival bir kez daha<br />
etkinlikler yerine olaylar konuşulur<br />
hale geliyor. Festivalde En İyi <strong>Film</strong><br />
Ödülü Yara isimli yapımıyla Yılmaz<br />
Aslan’a verilir. O dönemde Jüri Başkanı<br />
olan Hülya Koçyiğit konuşmasında,<br />
yeni sanatçıların, yönetmenlerin<br />
yetiştiğini ve ödülü verecekleri<br />
ismi belirlerken çok zorlandıklarını<br />
açıklar.<br />
Yarışan 11 film şunlardan oluşuyor:<br />
“Yara - Yılmaz Arslan, Gemide - Serdar<br />
Akar, Kaçaklık Diploması - Tunç<br />
Başaran, Karışık Pizza - Umur Turagay,<br />
Leoparın Kuyruğu - Turgut<br />
Yasalar, Eski Fotoğraflar - Necef<br />
Uğurlu/Jülide Övür, Ağır Roman<br />
- Mustafa Altıoklar, Avcı - Erden<br />
Kıral, Laleli’de Bir Azize - Kudret<br />
Sabancı, Sevda - Yavuz Yalınkılıç,<br />
Yaşama Hakkı - Nurettin <strong>Özel</strong>.<br />
Kılık kıyafet zorunluluğu<br />
damgasını<br />
vurdu<br />
1999;<br />
36’ncı <strong>Antalya</strong> Altın<br />
Portakal <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde<br />
özellikle kılık kıyafet zorunluluğu,<br />
ödüller damgasını vuruyor.<br />
Mayıs Sıkıntısı isimli uzun metraj<br />
filmiyle Dr. Avni Tolunay Jüri <strong>Özel</strong><br />
Ödülü ve En İyi Yönetmen Ödüllerini<br />
alan Nuri Bilge Ceylan, Altın Portakal<br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nin ödül töreninde<br />
kıyafet zorunluluğunu eleştirir.<br />
Gösterime girdiği günden itibaren<br />
Ermeni Soykırımı iddiaları karşısında<br />
Türkiye’yi savunmasız bırakacağı<br />
iddiasıyla ‘Salkım Hanım’ın Taneleri<br />
<strong>Film</strong>i’ uzunca bir süre konu edilmiş.<br />
Bu tartışmalara karşın TRT’de özel<br />
izinle yayımlandığı Tuncer Çetinkaya’nın<br />
çalışmalarında aktarılıyor.<br />
Bu tartışmalar ışığında 36. <strong>Antalya</strong><br />
Altın Portakal <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nde<br />
Salkım Hanımın Taneleri birincilik<br />
ödülünü alıyor.<br />
36. <strong>Antalya</strong> Altın Portakal Ulusal<br />
Yarışma filmleri şunlardır: ”Salkım<br />
Hanımın Taneleri - Tomris Giritlioğlu,<br />
Mayıs Sıkıntısı - Nuri Bilge<br />
Ceylan, Üçüncü Sayfa - Zeki Demirkubuz,<br />
Harem Suare - Ferzan<br />
Özpetek, Lola ve Bilidikit - Kutluğ<br />
Ataman, Duruşma - Yalçın Yelence,<br />
Gülün Bititği Yer - İsmail Güneş,<br />
Kara Kentin Çocukları - Orhan<br />
Oğuz, Parçalanma - Canan Gerede,<br />
Sınır - Gani Rüzgar Şavata”<br />
81
TARİHÇE<br />
UNESCO Barış<br />
Temalı Festival<br />
2000;<br />
UNESCO’nun ‘Dünya<br />
Barış Kültürü Yılı’<br />
olarak belirlemesi nedeniyle 37. Altın<br />
Portakal <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’nin ana teması<br />
barış olarak belirlendi. Barış temalı<br />
festivalde Türk - Yunan dostluğunun<br />
öne çıkarıldığı aktarılıyor.<br />
Katılan filmler, “Güle Güle - Zeki<br />
Ökten, Melekler Evi - Ömer Kavur,<br />
Filler ve Çimen - Derviş Zaim, Renkli<br />
Türkçe - Ahmet Çadırcı, Eylül Fırtınası<br />
- Atıf Yılmaz, Abuzer Kadayıf<br />
- Tunç Başaran, Acı Gönül - Ersin<br />
Pertan, Oyunbozan - Nesli Çölgeçen”<br />
37. <strong>Antalya</strong> Altın Portakal’ın En İyi<br />
<strong>Film</strong> ödülünü, Zeki Alasya ile Metin<br />
Akpınar’ı yıllar sonra bir araya getiren<br />
Güle Güle isimli yapımıyla Zeki<br />
Ökten alıyor.<br />
5 dalda ödül alarak geceye damgasını<br />
vuran bir diğer film ise Derviş<br />
Zaim’in Filler ve Çimen olur.<br />
Altın Portakal,<br />
dünya festivali<br />
olma yolunda<br />
2001;<br />
38. Altın Portakal’da<br />
dünya festivali olmak<br />
adına adımlar atılır. Bu yönde atılan<br />
ilk adım, Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin<br />
Görsel İşitsel ve Etkileşim Platformu<br />
OCCAM üyeliğinin kapısını<br />
aralanması olmuştur.<br />
Bu yıl festivale katılan filmler: “Büyük<br />
Adama Küçük Aşk - Hande<br />
İpekçi, O da Beni Seviyor - Barış<br />
Pirhasan, Yazgı - Zeki Demirkubuz,<br />
Vizontele - Yılmaz Erdoğan/Ömer<br />
Faruk Sorak, Şarkıcı - Ersin Pertan,<br />
Fotoğraf - Kazım Öz, Hemşo - Ömer<br />
Uğur, İtiraf - Zekidemirkubuz, Maruf<br />
- Serdar Akar, Dansöz - Savaş Ay,<br />
Dava - Gani Rüzgar Şavata”<br />
Festivalde takım kıyafet zorunluluğu<br />
gene sorun edilir ve ödül alan bazı sanat<br />
dünyasından isimler ödül gecesine<br />
katılmayarak protesto eder.<br />
En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü Büyük Adama<br />
Küçük Aşk yapımıyla Hande İpekçi alır.<br />
Halk jürisi oluşturuldu<br />
2002;<br />
39. Altın Portakal’da 19 Kişilik halk<br />
jürisi oluşturulur. Ancak bu dönemin<br />
en büyük sorunu Türkiye’de yaşanan film üretiminin<br />
az olması Altın Portakal’a katılan filmlerinde katılımın<br />
düşük olmasına neden olmuştur.<br />
Festivalde 7 film yarışır. <strong>Film</strong>ler şunlardır: “Uzak -<br />
Nuri Bilge Ceylan, Sır Çocukları - Aydın Sayman/<br />
Ümit Cin Güven, Gönlümdeki Köşk Olmasa - Elisabeth<br />
Rygart, Martılar Açken - Bülent Pelit, Sarı Günler<br />
- Ravin Asaf, Yeşil Işık - Faruk Aksoy, Deli Yürek<br />
- Osman Sınav”<br />
En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü Uzak yapımıyla Nuri Bilge<br />
Ceylan alıyor.<br />
82 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
83
Röportaj<br />
TARİHÇE<br />
Altın Portakal’ın<br />
40. yılı<br />
2003;<br />
Bu yıl çok önemli bir<br />
gelişme olarak aktarabileceğimiz<br />
para ödülünde yapılan<br />
yüzde 150 oranındaki artıştır. En iyi<br />
filme 60 milyar, en iyi ikinci filme 25<br />
milyar, üçüncü filme ise 15 milyar<br />
verilir.<br />
2003 yılında yarışmaya 10 film katılır.<br />
<strong>Film</strong>ler şu isimlerden oluşuyor:<br />
“Abdülhamit Düşerken - Ziya Öztan,<br />
Bekleme Odası - Zeki Demirkubuz,<br />
Çamur - Derviş Zaim, Gönderilmemiş<br />
Mektuplar - Yusuf Kuruçenli,<br />
Gülüm - Zeki Ökten, İnat Hikayeleri<br />
- Reis Çelik, Karşılaşma - Ömer<br />
Kavur, Kolay Para - Hakan Haksun/<br />
Ercan Durmuş, <strong>Metropol</strong> Kabusu<br />
- Ümit Cin Güven, O Şimdi Asker -<br />
Mustafa Altıoklar”<br />
En İyi <strong>Film</strong> Ödülünü Ömer Kavur<br />
İmzalı Karşılaşma filmi alır. Ömer<br />
Kavur’un yaşamını yitirmesi nedeniyle<br />
Karşılaşma son filmi olur.<br />
Portakal’da<br />
Menderes Türel<br />
dönemi<br />
2004<br />
84 www.metropoldergileri.com<br />
yılında yerel seçimler<br />
yapılır. Bu yıl yapılan<br />
seçimleri hem <strong>Antalya</strong>’yı hem<br />
de -yurt dışında aldığı eğitim nedeni<br />
ile- dünyayı yakından tanıyan bir<br />
isim olan Menderes Türel kazanır.<br />
Ödüllü bir gazeteci olan Menderes<br />
Türel, festivali uluslararası boyuta<br />
taşımak için çalışmalara başlar.<br />
41. Altın Portakal <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’ne<br />
katılan filmler şunlardır: “Gece<br />
11:45 - Ercan Durmuş, Hababam<br />
Sınıfı Merhaba - Kartal Tibet, Hayal<br />
Kurma Oyunları - Yavuz Özkan,<br />
Hoşgeldin Hayat - Ümit Elçi, Kayıp<br />
Cennet İnsanları - Ümit Cin Güven,<br />
Melegin Düşüşü - Semih Kaplanoğlu,<br />
Mustafa Hakkında Her Şey - Çağan<br />
Irmak, Nede Olsa Çocuk - Eriş<br />
Akman, Yazı Tura - Uğur Yücel”<br />
<strong>Festivali</strong>n kazananı ise Uğur Yücel’in<br />
Yazı Tura isimli filmi oldu.<br />
Yeniliklerin Yılı<br />
2005;<br />
Altın Portakal’a yeni<br />
ekiple yeni anlayış<br />
getirmek isteyen Menderes Türel,<br />
AKSAV’ın yanı sıra TÜRSAK’ı da<br />
festivale dahil etti. Türel döneminin<br />
bir diğer yeniliği ise 1964’ten bu yana<br />
gelen Venüs Heykeli yerini ‘Mousa’ya<br />
bırakır. Ayrıca 4 yıl sürecek olan Avrasya<br />
<strong>Uluslararası</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> düzenlenmeye<br />
başlanır.<br />
Yarışmaya 15 film katılır. Festival<br />
filmleri şunlardan oluşmaktadır:<br />
“Anne ya da Leyla - Mesut Uçakan,<br />
Banyo - Mustafa Altıoklar, Eğreti<br />
Gelin - Atıf Yılmaz, Gönül Yarası<br />
- Yavuz Turgul, Hırsız Var - Oğuzhan<br />
Tercan, İki Genç Kız - Kutluğ<br />
Ataman, Kalbin Zamanı - Ali Özgentürk,<br />
Korkuyorum Anne - Reha<br />
Erdem, O Şimdi Mahkum - Abdullah<br />
Oğuz, Pardon - Mert Baykal,<br />
Sen Ne Dilersen - Cem Başeskioğlu,<br />
Sinema Bir Mucizedir - Memduh<br />
Ün, Şans Kapıyı Kırınca -Tayfun<br />
Güneyer, Türev - Ulaş İnanç,<br />
Yolda - Erden Kıral”<br />
Genç yönetmen Ulaş İnanç, ilk filmi<br />
‘Türev’le Altın Portakal’ın sahibi<br />
oldu.<br />
43. Altın Portakal<br />
2006; <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’ne 20<br />
film başvurur. Yarışmaya katılan<br />
filmlere yeni şart getirilir. <strong>Film</strong>lerin<br />
DVD’sinin basılıp satışa sunulmamış<br />
olması ve ulusal televizyonlarda<br />
yayımlanmış olma şartı getirilir.<br />
Katılan filmler: “Araf - Biray Dalkıran,<br />
Aura - Orhan Oğuz, Cenneti<br />
Beklerken - Derviş Zaim, Eve Dönüş<br />
- Ömer Uğur, İki Süper <strong>Film</strong> Birden<br />
- Murat Şeker, İklimler - Nuri Bilge<br />
Ceylan, Kader - Zeki Demirkubuz,<br />
Kardan Adamlar - Aytan Gönülşen,<br />
Takva - Özer Kızıltan”<br />
En İyi <strong>Film</strong> Ödülü’nü Zeki Demirkubuz,<br />
Kader filmiyle alır.<br />
Ödül Semih Kaplanoğlu’nun<br />
2007;<br />
44. Altın Portakal’da<br />
yarışan filmler: “Ademin<br />
Trenleri - Barış Pirhasan, İyi<br />
Seneler Londra -Berkun Oya, Janjan<br />
- Aydın Sayman, Mutluluklar - Abdullah<br />
Oğuz, Mülteci - Reis Çelik,<br />
Münferit - Dersu Yavuz Altun, Rıza -<br />
Tayfun Pirselimoğlu, Saklı Yüzler -<br />
Handan İpekçi, Sis ve Gece - Turgut<br />
Yasalar, Yaşamın Kıyısında - Fatih<br />
Akın, Yumurta - Semih Kaplanoğlu,<br />
Zeynep’in Sekiz Günü - Cemal Şan”<br />
En İyi <strong>Film</strong> Ödüllü’nü Semih Kaplanoğlu<br />
Yumurta isimli yapımıyla<br />
alır.
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
85
Röportaj<br />
“Yaşama dair her şey”<br />
GÖRGÜLÜ’ de<br />
Kısaca Görgülü Grup’tan bahsedebilir misiniz?<br />
İnşaat sektörünün çeşitli iş kollarında 35 yıldır hizmet vermekteyiz.<br />
Konya’nın önde gelen inşaat grupları arasında<br />
yerimizi aldığımızı düşünüyoruz. Bu zaman süresince edindiğimiz<br />
bilgi, birikim ve tecrübelerimizi 2010 yılından itibaren<br />
kendi projelerimize aktararak geleceğin yaşam alanlarını<br />
oluşturmak üzere yola çıkmış bulunmaktayız. Değişime hızla<br />
uyum sağlayarak insanların yaşamlarını kolaylaştıran, hayatlarının<br />
büyük bir bölümünü geçirdikleri konutlarını en işlevsel<br />
şekilde tasarlayarak hizmete sunuyoruz.<br />
“Yaşama Dair Her şey” sloganıyla yola çıktınız. Bu<br />
slogan neyi kapsıyor?<br />
Kurulduğu günden bugüne kadar sektöründe birçok projeye<br />
imza atan firmamız ürettiği konutlarda kaliteli malzeme kullanma<br />
prensibinden hiçbir zaman ödün vermemiştir. Müşteri<br />
memnuniyetini en önemli ticari sermaye olarak kabul eden<br />
firmamız satmış olduğu konutların alıcıları ile ilişkilerini her<br />
zaman iyi tutmuştur. ‘Yaşama dair her şey...’ sloganı ile yoluna<br />
devam eden grubumuz, prestijli projeleri ile bulunduğu<br />
bölgeye değer katmanın yanı sıra nitelikli sosyal alanları ile<br />
de ailelere kaliteli, huzurlu, yaşama dair tüm beklentilerini<br />
karşılamayı hedefleyen projeler hazırlıyor. Yani insanlara konutun<br />
çok ötesinde yaşam alanı sunuyoruz.<br />
Görgülü Grup Yönetim Kurulu Başkanı<br />
Mehmet Ali Görgülü<br />
İnşaat sektörünün çeşitli kollarında uzun yıllar hizmet veren Görgülü Grup, bu<br />
tecrübesini kendi yaptığı binalara aktararak ortaya koyduğu projelerle adından söz<br />
ettiriyor. Müşteri memnuniyeti ve güvenini kendine ilke edinen Görgülü Grup’u ve<br />
prestijli projelerinden Deluxe <strong>Antalya</strong>’yı Yönetim Kurulu Başkanı<br />
Mehmet Ali Görgülü ile konuştuk…<br />
86 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
Ve Deluxe <strong>Antalya</strong>… Bu projeye<br />
başlamaktaki amacınız<br />
neydi?<br />
Görgülü Grup bugüne kadar hayata<br />
geçirdiği projelerde doğru yatırım<br />
planlaması, doğru lokasyon tercihini<br />
her zaman önemsemiştir. Bu da kısa<br />
vadede tercih edilen marka olmasını<br />
sağlamıştır. Dünya’nın marka şehirlerinden<br />
<strong>Antalya</strong>’da Görgülü Grup<br />
olarak var olma isteğimiz bu yatırımımızın<br />
her aşamasında ayrı bir<br />
özen ve titizlik göstermemize vesile<br />
oldu. İnanıyoruz ki kısa bir süre içerisinde<br />
<strong>Antalya</strong>’da da tercih edilen<br />
markalar arasında yerimizi alacağız.<br />
Deluxe <strong>Antalya</strong> projenizden<br />
bahseder misiniz?<br />
Biz aslında Deluxe <strong>Antalya</strong>’yı şöyle<br />
öykülendirdik; “Yıllardır insanlarda<br />
tatil bir özlemdir. Her yıl sıcak mevsimlerde<br />
deniz ya da havuzda kulaç<br />
atmak için günler öncesinden planlar<br />
yapılır ve tatil başlar. Tatil dönüşü<br />
ise bir de tatil yorgunluğu atılır.<br />
Akdeniz’in o eşsiz güneşinde nem<br />
olmayan, <strong>Antalya</strong>’ya tepeden bakan,<br />
ormanın içinde yeşil ile mavinin birleştiği<br />
noktada lüks ötesi yaşam alanı<br />
projelendirdik. Yaz mevsiminde<br />
klima ihtiyacı olmayan ancak güneş<br />
ışınlarından maksimum faydalanılabilecek,<br />
içerisinde sosyal ve kültürel<br />
alanları barındıran, tatil alanı olmamakla<br />
birlikte yaz kış yaşama imkânı<br />
sunan yeni bir yaşam alanı. Sizler<br />
için ne olmalı diye düşündük ve hepsini<br />
bu projeye dahil ettik.<br />
Proje kapsamında neler var?<br />
Deluxe <strong>Antalya</strong>’da doğayla iç içe yaşamak<br />
başlı başına bir ayrıcalık olacak.<br />
Açık, kapalı yüzme havuzları,<br />
hamam, SPA merkezi, kreş ve gündüz<br />
bakımevi, Deluxe çarşı, fitness<br />
salonu, oyun salonu, kuaför, vitamin<br />
cafe, sinema salonu, 7. Katta seyir teraslı<br />
bayanlara özel yüzme havuzu,<br />
mini golf sahası, site güvenlik, resepsiyon,<br />
açık ve kapalı otopark; site<br />
sakinlerinin yaşam konforlarını artıracak<br />
özellikler arasında yer alıyor.<br />
Bu projenizde doğal malzemeler<br />
kullanmaya da büyük önem<br />
verdiniz. Bu malzemeleri hangi<br />
alanlarda kullanmayı tercih<br />
ettiniz?<br />
Proje hazırlanırken dağ, deniz, şehir,<br />
orman ve tabiat varlığı göz önüne<br />
alındı. Doğaya zarar vermeyen,<br />
özellikle geri dönüşümlü ve doğal<br />
malzeme seçildi. Doğaya olan saygımızdan<br />
tamamen doğal bir site<br />
olsun istedik ve cephede nitelikli doğal<br />
malzeme kullandık. Iroko kaplama<br />
bunlardan bir tanesi. Iroko ağacı<br />
Afrika ormanlarında yetişir. İşlendikten<br />
sonra stabilitesi çok iyidir.<br />
Çarpılma ve şekil bozukluğu yaşanmaz.<br />
Ağaç işlendikten sonra sarımsı<br />
87
Röportaj<br />
88 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
bir renktedir ancak oksijenle temasa geçtiğinde yaklaşık<br />
1 ay içerisinde kahve ve çikolata arası bir renge dönüşür.<br />
Iroko doğal çürümeye, kabuk altı böcek ve hastalıklara<br />
karşı yüksek dirençlidir. Ayrıca dış cephelerimizde doğal<br />
taş kullanılmıştır.<br />
Lüks ve markalı projelerde son yıllarda ciddi bir<br />
artış var, tercih konusunda size artı sağlayan<br />
nedir?<br />
Son yıllarda konut piyasasındaki hareketlilik, özellikle<br />
büyükşehirlerde inşa edilen markalı konut projeleriyle<br />
büyük artış gösteriyor. Klasik ev anlayışı değişirken, lüks<br />
projelerden konut sahibi olmak isteyenler, birçok konut<br />
projesi arasından tercih yapıyor. Sektördeki tecrübemiz<br />
ve pazar analizlerimizle sektörün nabzını tutarak projelerimizi<br />
şekillendiriyoruz. Konut projelerimizi planlarken<br />
biz de konut alıcıları gibi ilk sırada yatırım değerine önem<br />
veriyoruz. Bu da fark yaratmamızı sağlıyor.<br />
Görgülü Grup olarak orta ve uzun vadedeki hedefleriniz<br />
nelerdir?<br />
Hedefimiz her zaman işyeri, konut veya yaşam alanı fark<br />
etmeksizin, modern kent yaşam konforunu ve altyapısını<br />
sunan, değer yaratan ve içerisinde kendi oturmak isteyeceğimiz<br />
projelere imza atmak. Biz Görgülü Grup olarak<br />
her projemizde lüks ve konfor tanımında seviye atlatmayı<br />
hedefledik. Gerek kullandığımız malzeme kalitesi, gerek<br />
detaylı işçilik, gerekse ergonomisi ile bölgedeki gelişime<br />
paralel inşa edilen çok özel konutlarımızla konforda yeni<br />
bir döneme imza atıyoruz. Her geçen gün marka değerimizi<br />
artıracak projeler hazırlayacağız. Kısaca yaptıklarımız<br />
yapacaklarımızın teminatıdır. Bunun yanı sıra Görgülü<br />
Grup kendi öz sermaye gücüne dayanarak en kaliteli<br />
malzemeyi kullanarak en iyi işçilikle üretmiş olduğu konutları<br />
alıcısına en uygun fiyatla ulaştırmaktadır. Bunu<br />
yaparken; ticaret yaptığı tedarikçileri ve müşterisi olan konut<br />
alıcıları ile kısa süreli bir ticaret değil, karşılıklı güven<br />
ilişkisine dayanan uzun soluklu bir ticaret ve bu ticaretle<br />
gelişen dostluk bağı kurmak istiyoruz.<br />
Bir diğer hedefimiz ise değişen hayat şartlarına uygun olarak<br />
insanların yaşamını kolaylaştıran, hayatlarının büyük<br />
bir bölümünü geçirdikleri konutlarını en işlevsel şekilde<br />
tasarlayarak gerçekten mutlu olabilecekleri yaşam alanları<br />
oluşturmaktır.<br />
89
Haber<br />
BEYŞEHİR,<br />
Hem Karayoluyla<br />
Hem De Hızlı Trenle<br />
ANTALYA’YA<br />
Daha Da Yaklaşacak<br />
Beyşehir’in <strong>Antalya</strong>’ya hem karayoluyla, hem de hızla trenle daha da yaklaşacağı bildirildi.<br />
Beyşehir Belediye Başkanı Murat Özaltun, Mevlana şehri Konya ve Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’ın “Cennet ya<br />
burasıdır, ya da buranın altındadır” dediği Beyşehir ilçesinin, Akdeniz’in incisi ve turizm cenneti <strong>Antalya</strong>’ya “Gembos”<br />
yolu ve hızlı tren projelerinin hayata geçirilmesinin ardından daha da yaklaşacağını belirtti.<br />
Özaltun, İç Anadolu’yu en kısa güzergahtan bağlayacağı belirtilen Gembos güzergahlı Yeni Konya-<strong>Antalya</strong> Karayolu’ndaki<br />
yol yapım ve 5 kilometre uzunluğundaki Demirkapı Tüneli çalışmalarının hız kesmeden sürdüğünü bildirdi.<br />
“GEMBOS” YOLUNDAKİ KONYA<br />
TARAFINDA ÇALIŞMALAR BİTTİ<br />
Tünelin her iki yanında da devam<br />
eden çalışmalar kapsamında büyük<br />
bölümünün tamamlandığını<br />
ve önemli bir aşama kaydedildiğini<br />
vurgulayan Özaltun, bir süre önce<br />
Beyşehir’den bir heyet halinde bu<br />
bölgede incelemelerde bulunarak<br />
yürütülen çalışmalarla ilgili yetkililerden<br />
bilgiler aldıklarını hatırlattı.<br />
Türkiye’de yapılan büyük karayolları<br />
tünellerinden birisi olan Demirkapı<br />
Tüneli’nin tamamlanmasının<br />
ardından yolun da bitirilmesiyle<br />
projenin hayata geçirilmiş olacağını<br />
vurgulayan Özaltun, kamuoyunda<br />
“Gembos” yolu olarak bilinen (Konya-Beyşehir-Derebucak-İbradı<br />
Ayrımı-Taşağıl<br />
Yolu) Yeni Konya <strong>Antalya</strong><br />
Karayolu’nun Konya tarafındaki çalışmaların<br />
tamamlandığını, <strong>Antalya</strong><br />
il sınırları içerisindeki çalışmaların<br />
da bitirilmesiyle projenin hayata<br />
geçmiş olacağını ve Konya-<strong>Antalya</strong><br />
arasının daha kısa mesafede alınacağını<br />
söyledi.<br />
HIZLI TREN PROJESİ...<br />
Başkan Özaltun, Konya’nın sadece<br />
karayolu ile değil yüksek hızlı tren<br />
projesi ile de <strong>Antalya</strong>’ya bağlanması<br />
konusunda da proje yürütüldüğünü,<br />
<strong>Antalya</strong>’dan Konya, Aksaray, Nevşehir,<br />
Kayseri ve Kars’a kadar hızlı<br />
trenle ulaşılacağını belirtti. Özaltun,<br />
Konya <strong>Antalya</strong> arasındaki hızlı trenin<br />
Beyşehir yakınlarından da geçeceğini<br />
vurgulayarak, sadece Konya<br />
değil ilçemiz Beyşehir de projelerin<br />
tamamlanmasıyla <strong>Antalya</strong>’ya hem<br />
karayoluyla hem de hızlı tren yoluyla<br />
daha kısa zamanda bağlanmış olacağını<br />
sözlerine ekledi.<br />
TÜNELDE IŞIĞI GÖRMEYE ADIM<br />
ADIM...<br />
Bu arada, Yeni Konya <strong>Antalya</strong><br />
Karayolu projesi kapsamında<br />
Demirkapı Tüneli işini üstlenen<br />
firmanın Şantiye Şefi Amaç Altıntaş,<br />
tüneldeki kazı çalışmalarının<br />
yüzde 90 oranında tamamlandığını<br />
söyledi. Tünelde ışığı<br />
görmeye adım adım yaklaşıldığını<br />
vurgulayan Altıntaş, “Son 500<br />
metrelik kazı imalatı tünelin giriş<br />
tarafından devam ettirilmekte<br />
olup, tünelin çıkış ağzında ise<br />
kemer betonu imalatlarına başlanmıştır.<br />
Geri kalan 500 metrelik<br />
kesimin maksimum 4 ay içerisinde<br />
kazısını tamamlayıp ışığı<br />
görmeyi hedefliyoruz. Bunun dışında<br />
2017 haziran ayının sonlarında<br />
ise işi tamamlamayı planlıyoruz”dedi.<br />
90 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
91
Röportaj<br />
NOSTALJİ<br />
Geçtiğimiz yıl sinema<br />
şöleni yaşanmıştı<br />
Geçtiğimiz yıl düzenlenen 52’nci <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> Türk ve dünya sinemasının<br />
yıldızlarını sinemaseverler ile buluşturdu. Bir yandan dünyanın konuştuğu bir festival<br />
olma yolunda emin adımlarla ilerleyen <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> diğer yandan<br />
da hem Türk sinemasına hem <strong>Antalya</strong>’ya katkısını artırdı.<br />
Bir yandan sinemayı, <strong>Antalya</strong>’yı sizlerle buluştururken diğer yandan da geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen<br />
ve uzun süre konuşulan 52. <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>ni tekrar hatırlamak<br />
ve hatırlatmak istedik.<br />
Yarım asırlık tecrübesine sürekli yeni açılımlar ekleyen<br />
<strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> geçtiğimiz yıl sinema<br />
dünyasının dev isimlerinden oluşan konukları, dopdolu<br />
programı, geniş yelpazedeki etkinlikleri, yeni ödülleri ve<br />
maddi destekleriyle sinema dünyasının yükselen yıldızı<br />
oldu.<br />
Sahnesinde tarihi bir anı gerçekleştirerek, Türk Sineması’nın<br />
Sultanı Türkan Şoray ile Fransız Sinemasının<br />
Divası Catherine Deneuve’ü buluşturan efsanevî bir<br />
kareyle başlayan festival, Jeremy Irons, Cathleen Turner,<br />
Vanessa Redgrave, Franco Nero, Sinead Cusak gibi<br />
dünyaca ünlü starların yanında Mena Suvari, Anamaria<br />
Marinca gibi genç kuşağın başarılı isimlerini de sinemaseverlerle<br />
<strong>Antalya</strong>’nın sıcak atmosferinde bir araya<br />
getirdi. <strong>Festivali</strong>n onur konukları olan dev isimler, hem<br />
filmlerinin gösterimi sonrası seyircilerin sorularını samimiyetle<br />
cevapladı hem de masterclass’larla her biri bir<br />
hazine niteliğindeki birikimlerini cömertçe paylaştı.<br />
92 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
Kortejde<br />
yıldızlar<br />
geçidi<br />
52’nci <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong><br />
<strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong> aralarında, Jeremy<br />
Irons, Kathleen Turner,<br />
Mena Suvari gibi isimlerin de<br />
yer aldığı seçkin davetliler, sinemanın<br />
yıldızları ve binlerce<br />
<strong>Antalya</strong>lının katıldığı “Geleneksel<br />
Festival Korteji” ile başladı.<br />
Dopdolu<br />
program<br />
52. <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />
<strong>Festivali</strong>’nde Altın Portakal için<br />
ulusal kategoride 10, uluslararası<br />
kategoride de 12 film yarışmıştı.<br />
Türk sinemasının en yeni<br />
örneklerinden, Özcan Alper<br />
imzalı “Rüzgarın Hatıraları” ve<br />
Mustafa Kara’nın ilk filmi “Kalandar<br />
Soğuğu” ise her iki kategoride<br />
de yer aldı. Festivalde,<br />
“Camelot”, “Şerburg Şemsiyeleri”,<br />
“Güllerin Savaşı” gibi kült<br />
filmlerin yanı sıra; “Geceyarısı<br />
Gösterimleri”, “Dünya Sinemalarından”,<br />
“Ödüle Koşanlar”,<br />
“Ustaların Gözünden” gibi başlıklar<br />
altında 100’e yakın film,<br />
toplam 172 gösterimde sinemaseverlerle<br />
buluştu.<br />
<strong>Festivali</strong>n açılış filmi olan<br />
“Uzaklarda Arama” ise yönetmen<br />
koltuğunda oturan,<br />
Türkiye sinemasının büyük<br />
oyuncusu Türkan Şoray ve film<br />
ekibinin katılımıyla unutulmaz<br />
bir atmosferde gerçekleşti. Geçen<br />
yıl yarışma filmlerinden<br />
önce seyirciler, Türkiye sinemasının<br />
önemli yaratıcı alanlarından<br />
biri olan Kısa <strong>Film</strong><br />
Seçkisi’ndeki örnekleri izleme<br />
imkanı da buldu. Festivallerin<br />
yoğun programları arasında<br />
sıkı takipçileri dışında genel<br />
seyirciye ulaşmakta çoklukla<br />
zorlanan kısa filmler de böylece<br />
<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’yle birlikte<br />
çok daha ‘görünür olma’<br />
ve daha fazla seyirciye ulaşma<br />
imkanına kavuştu.<br />
AFF’den<br />
yeni projelere<br />
‘can suyu’<br />
Başlangıç yaptığı yıldan itibaren<br />
kendisini kanıtlayarak 52.<br />
<strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’ne<br />
de güçlü bir etkinlik<br />
programı ile katkıda bulunan<br />
<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> Forum (AFF) sinema<br />
sektörünün yeni buluşma<br />
adresi oldu. Ayrıca AFF’nin ilk<br />
meyvelerini de geçen yıl festivalde<br />
görmek mümkün oldu.<br />
2014 yılında Work in Progress<br />
ve özel ödül sahibi filmleri<br />
“Sarmaşık” ve “Rüzgarın Hatıraları”,<br />
Altın Portakal için yarışan<br />
filmler arasında yer aldı.<br />
“Sarmaşık”, en iyi film de dahil<br />
olmak üzere 4 dalda ödüle layık<br />
görülürken, Rüzgarın Hatıraları<br />
festivalden 2 ödülle döndü.<br />
<strong>Film</strong>leri, proje aşamasından itibaren<br />
desteklemeyi amaçlayan<br />
AFF, geçtiğimiz yıl maddi desteklerini<br />
de artırdı. Kurmaca<br />
<strong>Film</strong> Pitching Platform ve Work<br />
in Progress başlıklarına, Belgesel<br />
Pitching Platform başlığı altında<br />
ödülleri de ekleyen AFF,<br />
yeni projelere toplamda 220 bin<br />
TL destek sağladı.<br />
Dört bir<br />
yanda etkinlik<br />
Festival, yalnızca film gösterimleriyle<br />
değil farklı başlıklardaki<br />
söyleşi ve etkinliklerle de<br />
sinema coşkusunu <strong>Antalya</strong>lılara<br />
yaşattı. <strong>Festivali</strong>n ana mekanı<br />
AKM, festival boyunca usta<br />
oyuncu, gülen ve Türkiye’yi<br />
güldüren adam Kemal Sunal’ın<br />
çok özel sergisine ev sahipliği<br />
yaptı. Açılışını; Sunal ailesinin<br />
hep birlikte yaptığı sergide<br />
usta oyuncunun filmlerde kullandığı<br />
kostüm ve aksesuarların yanı sıra şahsî<br />
eşyaları, mektupları ve çok özel fotoğrafları da<br />
bulunuyordu.<br />
Akdeniz Üniversitesi İletişim ve Turizm Fakülteleri<br />
de festival boyunca renkli söyleşilerin<br />
adresi oldu. 70x100 Ajans kurucusu Emre Erdem,<br />
oyuncu Ali Sunal, sinema tarihçisi Alican<br />
Sekmeç, oyuncu Vildan Atasever, Orion Işık’ın<br />
ortaklarından Hakkı Yazıcı, kurgu ustası Ayhan<br />
Eryüksel gibi uzman isimler, üniversiteli gençlerle<br />
tecrübelerini paylaştı, onların sorularını<br />
cevapladı.<br />
93
Röportaj<br />
NOSTALJİ<br />
<strong>Festivali</strong>n en<br />
anlamlı projesi<br />
Festival engelli bireylerle taçlandı.<br />
Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes<br />
Türel’in eşi Ebru Türel’in<br />
desteğiyle güçlenerek gelişen, Avrupa’nın<br />
2’nci büyük <strong>Özel</strong> Eğitim ve<br />
Rehabilitasyon Merkezi de festivalin<br />
ana gündemine oturdu. <strong>Festivali</strong>n<br />
sosyal sorumluluk projesi kapsamında,<br />
merkeze dikkat çekip farkındalık<br />
oluşturma amacıyla çok özel bir çalışma<br />
gerçekleştirildi. <strong>Festivali</strong>n ilk<br />
günündeki geleneksel kortejde de<br />
vurgulanan ‘farkındalığı’ yaygınlaştırabilmek<br />
amacıyla İstanbul ve<br />
Akdeniz Üniversiteleri Radyo-TV–<br />
Sinema bölümlerinden öğrenciler,<br />
hocalarının rehberliğinde Merkez<br />
için bir kısa film çekti. “Uzun İnce<br />
Bir Yoldayım” adlı kısa filmin galası<br />
da festivalin son gününde yapıldı<br />
ve kapanış töreninde de kendilerine<br />
sosyal sorumluluk teşekkür plaketleri<br />
sunuldu.<br />
1800 Konuk<br />
52. <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong>’ni<br />
200’e yakın ulusal, 120 yerel<br />
ve 10 uluslararası basın temsilcisi<br />
takip etti. Festival süresince basın<br />
dışında 200’ü ulusal ve uluslararası<br />
sinema sektörünün önemli isimleri,<br />
94 www.metropoldergileri.com<br />
50’si yerli 20’si yabancı dünyaca ünlü<br />
isimler de dahil olmak üzere 1800<br />
konuk ağırlandı.<br />
Festivale sarmaşık<br />
damga<br />
vurdu<br />
Geçtiğimiz yıl sunuculuğunu ünlü<br />
oyuncu Oktay Kaynarca’nın yaptığı<br />
geceye “Sarmaşık” filmi damga<br />
vurdu. En iyi film, en iyi yönetmen,<br />
en iyi senaryo, en iyi erkek oyuncu<br />
kategorilerinin tamamında ödülleri<br />
toplayarak 4 dalda Altın Portakal’ın<br />
sahibi olan “Sarmaşık” filmi aynı<br />
zamanda ulusal kategoride de en iyi<br />
film seçildi. <strong>Uluslararası</strong> kategoride<br />
ise en iyi film “Taşa Yazılmış Hatıralar”<br />
oldu. <strong>Uluslararası</strong> kategoride en<br />
iyi kadın oyuncu Alba Rohrwashers<br />
seçilirken, en iyi erkek oyuncu da<br />
“Kalandar Soğuğu” filmindeki rolüyle<br />
Haydar Şişman oldu.<br />
2015 yılı <strong>Uluslararası</strong> <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />
<strong>Festivali</strong>’nin ödülleri şöyle;<br />
Ulusal yarışma kategorisinde<br />
ödül alan<br />
isimler ve filmler:<br />
En İyi <strong>Film</strong>: “Sarmaşık” filmi.<br />
En İyi Yönetmen: “Sarmaşık” filminin<br />
yönetmeni Tolga Karaçelik.<br />
En İyi Senaryo: “Sarmaşık” filmi.<br />
En İyi Kadın Oyuncu: “Kalandar Soğuğu”<br />
filmindeki rolüyle Nuray Yeşilaras.<br />
En İyi Erkek Oyuncu: “Sarmaşık” filminden<br />
Nadir Sarıbacak.<br />
En İyi Müzik: “Rüzgar’ın Hatıraları”<br />
ve “Kalandar Soğuğu” olmak üzere<br />
iki filme birden verildi.<br />
İzleyici Ödülü: “Kümes” filmi.<br />
<strong>Uluslararası</strong> yarışma<br />
kategorisinde ödül<br />
alan isimler ve filmler<br />
ise şöyle:<br />
En İyi <strong>Film</strong>: “Taşa Yazılmış Hatıralar”<br />
filmi.<br />
En İyi Yönetmen: Hussein Hassan.<br />
En İyi Senaryo: “Kayıp Kızlar” filmi.<br />
En İyi Kadın Oyuncu: Alba Rohrwashers.<br />
En İyi Erkek Oyuncu: Kalandar Soğuğu<br />
filminden Haydar Şişman’ın<br />
oldu.<br />
En İyi Müzik: “Kuşatılmış” filmi.<br />
İzleyici Ödülü: “Rüzgarın Hatıraları”<br />
filmi oldu.<br />
Yaşam Boyu Onur Ödülü ünlü İngiliz<br />
aktris Vanessa Redgrave’a verilirken,<br />
Altın Portakal Emek Ödülü’nü<br />
alan Sonay Kanat, ödülünü Selda<br />
Alkor’un elinden aldı. Yaşam Boyu<br />
Başarı Ödülü ise Franco Nero’ya<br />
verildi. 100 bin TL’lik <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />
Destek Fonu Ödülü, “Kar” projesi ile<br />
Emre Erdoğdu’nun oldu.
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
95
NOSTALJİ<br />
KARE<br />
KARE<br />
96 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
52’nci <strong>Uluslararası</strong><br />
<strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong> <strong>Festivali</strong><br />
97
HABER<br />
Deepo<br />
Outlet Center’da<br />
Sinema keyfi<br />
Akdeniz’in en büyük outlet alışveriş merkezi Deepo<br />
Outlet Center’da Cinetech sinemaları vizyona giren<br />
yeni filmleri sinemaseverlerin beğenisine sunuyor. 3D<br />
gözlük hariç, haftaiçi 7 TL, haftasonu 9 TL lik ekonomik<br />
bilet fiyatlarıyla Cinetech sinemaları alışverişe gelen<br />
ziyaretçiler tarafından çok tercih ediliyor. Yetişkin,<br />
çocuk, öğrenci ayırt etmeksizin indirimli fiyatları yılın<br />
her günü sunan Cinetech Sinemalarının güncel programını<br />
Deepo Outlet Center’ın web sitesi deepo.com.tr ve<br />
sosyal medya adreslerinden takip edebilirsiniz.<br />
Deepo’ya ulaşım tramvayla çok daha kolay<br />
Alışveriş ve yaşam merkezi Deepo Outlet Center’a şehir<br />
içinden modern tramvay ile ulaşım imkânı bulunuyor.<br />
Meydan - Expo 2016 <strong>Antalya</strong> ve Meydan - <strong>Antalya</strong><br />
Havalimanı tramvay hattı arasında yer alan Sinan Durağı<br />
Deepo Outlet Center’ın önünde yer alıyor. Sabah<br />
06.00’dan gece yarısına kadar her gün sefer yapan tramvay<br />
ile alışverişin merkezine ulaşmak kolaylaştı.<br />
Deepo Outlet Alışveriş Merkezi Hakkında<br />
Deepo Outlet Alışveriş Merkezi Torun Alışveriş Merkezleri Yatırım A.Ş’ nin yatırımlarından biridir.<br />
2004 yılında kurulan Deepo Outlet Alışveriş Merkezi, 365 gün fabrika fiyatlarıyla indirimleri, bünyesindeki<br />
90 mağaza, 16 Restaurant-Cafe, 1500 araçlık açık/kapalı otopark, Çocuklar için Lunaparkı ile yerli<br />
ve yabancı müşterilerine eşsiz bir hizmet sunmaktadır.<br />
Mimari yapısı, misafirlerine sunduğu alternatifleri, teknolojik donanımı, bünyesinde barındırdığı markaları<br />
ile dünya standartlarını yakalayan Deepo Outlet Alışveriş Merkezi, gerek <strong>Antalya</strong>lılar gerek yerli<br />
ve yabancı turistlerimiz için sadece alışveriş merkezi değil yepyeni bir sosyal alışveriş noktası haline<br />
gelmiştir.<br />
Bir alışveriş merkezi olmakla beraber sosyal bir yaşam merkezi de olmayı misyon edinmiş olan Deepo<br />
AVM, 7’den 77’ye her kesimden insan için önemli bir buluşma noktasıdır. Ticari anlamda elde ettiği başarıyı<br />
sosyal aktivitelerle de perçinleyen Deepo Outlet Alışveriş Merkezi, on binlerce insanın hayatında<br />
önemli bir yer tutmaktadır.<br />
98 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
99
HABER<br />
ZİRVELERİN BAŞKENTİ<br />
ANTALYA<br />
MENA Ülkeleri, İran, Helal Turizm ve Yaş Sebze Meyve<br />
İhracatçıları zirvelerinin ardından Ortadoğu ve Afrika’dan<br />
<strong>Antalya</strong>’ya gelen turist sayısı yüzde 10 arttı. Sadece<br />
Suudi Arabistan 2016 yılı içinde Türkiye’den 120<br />
bin ton sebze meyve alınacağını açıkladı.<br />
Başbakanlık Tanıtım Ajansı, Büyükşehir Belediyesi, Serik<br />
Belediyesi, Türk Hava Yolları ve Batı Akdeniz Kalkınma<br />
Ajansı bir araya gelerek, turizmde yeni pazarlar<br />
oluşturmak, Ortadoğu ve Afrika ülkeleri ile ticareti geliştirmek<br />
için art arda dev organizasyonlara imza attı.<br />
MENA Zirvesi ile başlayan organizasyonları İran Zirvesi,<br />
Helal Turizm Zirvesi, MENA Ülkeleri Yaş Sebze Meyve<br />
İhracatçıları zirvesi takip etti.<br />
Serik Belediyesinin ev sahipliğinde gerçekleştirilen organizasyonlarda<br />
farklı ülkelerden yüzlerce siyasetçi, gazeteci,<br />
turizmci ve iş adamı ağırlandı. Yapılan zirveler<br />
etkisini kısa süre içerisinde gösterdi ve gelen turist sayısı<br />
ile ticaret hacminde artışlar yaşandı. İran, Ortadoğu<br />
ve Afrika ülkelerinden gelen turist sayısı bir önceki yıla<br />
göre yüzde on oranında arttı. Bu artışın maddi değerinin<br />
milyonlarca lirayı bulduğu belirtiliyor. <strong>Özel</strong>likle Yaş<br />
Sebze Meyve İhracatçıları Zirvesi’nin ardından <strong>Antalya</strong>’nın<br />
MENA ülkelerine yaptığı ihracat yüzde kırk oranında<br />
artış gösterdi.<br />
ULUSLARARASI MENA TURİZM ZİRVESİ<br />
Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinden <strong>Antalya</strong>’ya gelen<br />
turist sayısının artırılması ve alternatif pazar oluşturulması<br />
amacı ile düzenlenen “1. <strong>Uluslararası</strong> Ortadoğu ve<br />
Kuzey Afrika (MENA) Ülkeleri <strong>Antalya</strong> Zirvesi” Belek’te<br />
gerçekleştirildi. MENA bölgesindeki 14 ülkeden 250 seyahat<br />
acentesi yetkilisi, 20 büyükelçi, diplomat ve bürokrat<br />
ile 70 gazeteci katıldı.<br />
Arap Turizm Birliği Başkanı Bandar Fahad Al-Fehaid’in<br />
yaptığı konuşma, zirvenin önemini en net cümleler ile<br />
anlatıyordu. Türkiye’ye geçen yıl yaklaşık 2,5 milyon<br />
Arap turistin geldiğini ve 4 milyar dolardan fazla harcama<br />
yaptığını söyleyen Al-Fehaid, dünya pazarında en<br />
fazla harcama yapan grubun Arap turistler olduğuna<br />
işaret etti.<br />
İRAN TURİZM ZİRVESİ<br />
MENA Ülkeleri Zirvesi’ni İran Zirvesi takip etti. Zirveye<br />
İranlı 85 seyahat acentesi ile çok sayıda gazeteci katıldı.<br />
<strong>Antalya</strong>’yı görme fırsatı bulan konuklar bölgedeki<br />
otellerde inceleme yaptı. Kaleiçi’ni, teleferikle Olimpos<br />
Tahtalı Dağı zirvesini, Düden ve Manavgat şelalelerini,<br />
Side’yi ve antik kentler ile alışveriş merkezlerini de gezen<br />
konuk heyet turizm potansiyeli hakkında bilgilendirildi.<br />
HELAL TURİZM ZİRVESİ<br />
İran Turizm Zirvesi’nin ardından Serik Belediyesi, yeni<br />
bir organizasyona daha imza atarak Helal Turizm Zirvesi’ni<br />
gerçekleştirdi. Zirveye; Birleşik Arap Emirliği, Abu<br />
Dabi, Bahreyn, Kuveyt, Katar, Dubai olmak üzere 6 ülkeden<br />
30 turizm acentesi katıldı.<br />
YAŞ SEBZE MEYVE İHRACATÇILARI ZİRVESİ<br />
Etkisini en kısa sürede gösteren zirve ise Yaş Sebze Meyve<br />
İhracatçıları zirvesi oldu. Daha zirve devam ederken<br />
milyonlarca liralık anlaşmalar gerçekleştirildi.<br />
<strong>Antalya</strong>’nın tarım sektörüne yönelik ekonomik faaliyetlerine<br />
katkı sağlamak amacıyla gerçekleştirilen zirveye<br />
Kuveyt, Bahreyn ve Suudi Arabistan’dan 26 kişilik heyet<br />
katıldı. <strong>Antalya</strong> Toptancı Hali’ni ziyaret eden Ortadoğu<br />
iş adamları, hal yöneticilerinden bilgi aldı. <strong>Antalya</strong> Toptancı<br />
Hallerinde sebze ve meyve ihracatı yapan esnaf ile<br />
100 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
Ticaret Odası’ndaki Meyve ve Sebze Esnafları Komitesi<br />
Başkanı Suheym Gamidi, bu yıl hac mevsimi boyunca<br />
Türkiye’den 120 bin ton meyve ve sebze alımı yapıldığını<br />
söyledi. Yapılan ihracatın 40 bin tonunun narenciye, 40<br />
bin tonunun domates ve diğer 40 bin tonunun ise muhtelif<br />
sebze ürünlerinden oluştuğu bildirildi.<br />
bir araya gelen heyet, ikili görüşmeler gerçekleştirdi.<br />
Büyükşehir Belediyesi Daire Başkanı Muharrem Kavurkacı,<br />
zirve kapsamında yapılan ziyaretin önemini şu sözlerle<br />
anlattı: “ Bu işbirliğinin devam edeceğini ümit ediyorum.<br />
Gayet verimli oldu. Görüşmeler devam ediyor.<br />
Çok heyecanlıyız. <strong>Antalya</strong>’nın ticaretine önemli bir katkı<br />
sağlayacağına inanıyorum. Böyle hayırlı bir hizmetin<br />
parçası olduğumuz için <strong>Antalya</strong> Büyükşehir Belediyesi<br />
olarak da çok mutluyuz. 120 civarında esnafımız rezerve<br />
ettirdi. Talepler gelmeye devam ediyor. Gelen misafirlerimiz<br />
de çok memnun”<br />
GÖRÜŞMELER ÇOK OLUMLU<br />
Zirve, esnafı da heyecanlandırmıştı. <strong>Antalya</strong> Toptancı<br />
Hali’nde paketleme yapan Ahmet Çalışkan, “Çok olumlu<br />
görüşmeler oldu. Burada iki adet firma ile görüşmeleri<br />
sağladık. Muhtemelen önümüzdeki hafta domates yüklemesi<br />
yapacağız. Kiraz ile ilgili bir takım görüşmeler<br />
yaptık” diye konuştu.<br />
ÇALIŞILMASI GEREKEN BİR PAZAR<br />
<strong>Antalya</strong>’nın adını sık sık duysa da ilk kez bu zirve ile<br />
görme fırsatı bulduğunu söyleyen Suudi Arabistan’dan<br />
Majed Hamad Al Khamees, “ Burada güzel, çeşitli ürünler<br />
gördük ve ciddi anlamda dünyanın birçok yerinde<br />
denenmesi gereken kaliteli ürünler keşfettik. Kesinlikle<br />
çalışılması gereken bir pazar. Burayı ilk defa gördük. İlk<br />
izlenimimizi aldık. Burayı çok beğendik. Ticaretinin yanında<br />
turistik de bir yer burası. Yalnız eminim ki biz de<br />
önümüzdeki süreçte tekrar buraya geleceğiz. Gördüğümüz<br />
çeşitlilikten sonra eminim ki alışverişimiz çok daha<br />
fazla güçlenecek ve ileriye yönelik olacak. Bu toplantıların<br />
da bize bu imkanı sağlayacağına inanıyoruz. Faydalı<br />
olacağını düşünüyorum” şeklinde konuştu.<br />
ZİRVE İLE TİCARET 27 MİLYON TL ARTTI<br />
Zirvelerin gizli kahramanlarından Başbakanlık Türkiye<br />
Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı (TYDTA) Körfez Ülkeleri<br />
Temsilcisi Dr. M. Mustafa Göksu, yapılan etkinlik<br />
ve faaliyetlerle meyve sebze ihracat hacminde geçen yıla<br />
kıyasla yüzde 40 gibi bir artışın meydana geldiğini belirtti.<br />
Göksu “Kalbi Türkiye ile atan bölge insanına ürünlerimizi<br />
ulaştırma açısından bu tür tanıtım faaliyetleri<br />
önem arz ediyor. Çok verimli geçen bu faaliyet sonrasında<br />
2014 ve 2015’in ilk yarısında 41 milyon dolar olan<br />
Suudi Arabistan’a meyve sebze ihracatı 2016 yılının ilk 6<br />
ayında 68 milyon dolara yükseldi” diye konuştu.<br />
Ramazan Çalık “Yolumuza dev zirveler ile devam<br />
edeceğiz”<br />
Serik Belediye Başkanı Ramazan Çalık, zirvelere yenilerini<br />
de ekleyerek yola devam edeceklerini söyledi. <strong>Antalya</strong>’nın<br />
turizmin ve tarımın başkenti olduğunu kaydeden<br />
Çalık “ Biliyorsunuz Rusya ile yaşanan krizin ardından<br />
turizm ve tarım sektörlerinde yaşanabilecek muhtemel<br />
daralmalara karşı önlem alınması gerekiyordu. Bu kentin<br />
yöneticileri olarak bizim kenarda oturarak olup biteni<br />
izlememiz beklenemezdi. Süratle çalışmaya başladık.<br />
İlk olarak alternatif turizm pazarlarını oluşturmak için<br />
çalışmaya başladık. MENA, İran ve Helal Turizm Zirveleri<br />
bu açıdan önemli idi. Bu zirvelerin etkisini özellikle<br />
Belek bölgesindeki otellerde gördük. Diğer birçok ülkelerden<br />
gelen turistlere göre çok daha fazla para harcayan<br />
Ortadoğu ve İran’dan gelen turistleri çekmek çok önemli<br />
idi. Bunu başardığımızı düşünüyorum. Bu yıl yaşadığımız<br />
hain darbe girişimi zirvelerin etkililerini tam olarak<br />
görmemizi engelledi” dedi.<br />
HACILARIN SEBZELERİ TÜRKİYE’DEN GİTTİ<br />
Majed Hamad Al Khamees’in dediği gibi <strong>Antalya</strong> pazarı<br />
kısa süre içinde Suudi Arabistan başta olmak üzere orta<br />
doğu ülkelerinin gözdesi oldu. Cidde kenti Sanayi ve<br />
101
TARİH<br />
TARİH ROMANLARININ SEVİLEN İSMİ<br />
ÜNLÜ YAZAR MİNE SULTAN ÜNVER METROPOL İÇİN YAZDI<br />
“Ey Endülüs sakinleri! Ne mutlu size ki; surlara, nehirlere, ağaçlara ve gölgelerine sahipsiniz.<br />
Cennet bahçesi sizin diyarınızdan başka bir yerde değil ve şayet seçebilecek olsaydım bu<br />
diyarda kalmayı seçerdim... Yarın cehenneme düşmekten korkmayın. Zira cennet nimetlerini<br />
tatmış olan hiç kimse ateşe sokulmamıştır.”<br />
İbn Haface<br />
ENDÜLÜS İSLAM<br />
MEDENİYETİNİN<br />
AVRUPA’YA KATKILARI<br />
Medeniyet, biriken ve miras bırakılan<br />
irfandır. Bugün üzerinde yaşadığımız<br />
medeniyet bu manada tarih<br />
boyunca hangi milletten ya da dinden<br />
olursa olsun insanoğlunun keşif<br />
ve icatlarının, fikir ve sanat üretimlerinin<br />
birikimi sentezidir.<br />
Nitekim derin bir sefaletin içindeyken<br />
15. yüzyılın ardından hızla<br />
yücelen Avrupa medeniyetinin lokomotiflerinden<br />
biri de en az sömürgecilik<br />
kadar itici bir kuvvet olan Endülüs’ün<br />
birikimidir. Bir zamanlar<br />
bilimden sanata, felsefeden kültüre<br />
her alanda yeryüzünün en muasır<br />
medeniyetini yapılandırmış olan Endülüs,<br />
her devlet gibi yıkılıp giderken<br />
hazinesini istilacıları Avrupalılara<br />
devretmiştir.<br />
Müslümanlar İber yarımadasına çıkıp<br />
Fransa’ya kadar fethettikleri topraklara<br />
büyük bir medeniyet çağrısı<br />
ile gelmişlerdi. Öncelikle idareyi düzeltip,<br />
harabe şehirleri imar ettiler;<br />
ölü araziyi verimli hale getirdiler.<br />
Yerli halkın mallarını, mabetlerini<br />
ve kanunlarını kendi tasarruflarına<br />
bırakarak ahaliye hoşgörü ile muamele<br />
ettiklerinden kısa sürede yerli<br />
halk arasından Müslüman olanlar,<br />
fetih yapanları katladı. Batılı bir<br />
düşünür olan Chatfield şöyle der,<br />
“Araplar, Türkler ve başka Müslümanlar,<br />
Hıristiyanlara karşı batılı<br />
milletlerin yani Hıristiyanların uyguladıkları<br />
muamelenin<br />
aynısını yapmış olsalardı<br />
bugün Doğu’da tek bir Hıristiyan<br />
kalmazdı.”<br />
Henüz Paris ve Roma gibi<br />
Avrupa şehir sokakları insan<br />
dışkısıyla kaplıyken,<br />
Endülüs yolları muntazam<br />
taş döşeli şehirleri, kandillerle<br />
aydınlatılan sokakları<br />
ve evlere, bahçelere kadar<br />
getirilen su sistemleri ile<br />
asrına göre yüce bir medeniyetti.<br />
400.000 kitaplık<br />
kütüphaneleriyle Kurtuba<br />
ve müziğin merkezi kabul<br />
edilen İşbiliye şehirleriyle<br />
Avrupa, Asya ve Afrika’dan<br />
Müslüman ya da<br />
olmayan nice öğrencinin<br />
okumak için geldiği okullarıyla<br />
yeryüzünün incisi<br />
addediliyordu. II.Roger<br />
ve II.Frederick gibi kimi<br />
Avrupa Kralları Müslümanlara<br />
benzer bir hayat<br />
sürüyor, onlar gibi giyiniyor ve danışmanlarını<br />
Endülüslü alimlerden<br />
seçiyorlardı.<br />
Müslüman, Yahudi ve diğerlerinin<br />
klasik İslam gereği olarak hoşgörü<br />
ikliminde sosyokültürel uzlaşma<br />
atmosferinde el ele vererek yücelttiği<br />
medeniyet, Avrupa rönesansının<br />
(artık rönesansa İstanbul’un fethinin<br />
değil Endülüs’ün neden olduğu<br />
kabul edilmiştir) ve reformunun en<br />
önemli sebeplerinden biridir. Cervantes’in<br />
Don Kişot’ta itiraf ettiği<br />
gibi ‘İspanya’ya doğru düşünmeyi<br />
öğretenler Endülüslülerdi.’<br />
Bu konuda Nobel ödüllü Fransız Fizikçi<br />
Pierre Curie, bilim ve sanatıyla,<br />
görgüsü ve anlayışıyla günümüzün<br />
Avrupa medeniyetine beşiklik ederek,<br />
mahzun gözyaşlarıyla hayata<br />
veda eden Endülüs için şöyle der:<br />
“Endülüs’ten bize otuz kitap kaldı,<br />
atomu parçalayabildik. Eğer yakılan<br />
bir milyon kitabın yarısı kalmış olsaydı,<br />
çoktan uzayda galaksiler arasında<br />
geziyorduk.”<br />
102 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
Kültür Taşıyıcısı; Tercüme<br />
Okulları<br />
Endülüs’ün istilacıları toprak için ele<br />
geçirdikleri bu ülkede yaşayanların,<br />
kendilerinden önceki Yunanlılar gibi<br />
eski medeniyetleri de özümseyerek<br />
geliştirip harmanladıkları zenginlikleri,<br />
tercüme okulları kurarak,<br />
buralarda Araplara ve Yahudilere çeviriler<br />
yaptırarak tanımışlar ve kendi<br />
uygarlıklarını oluşturmuşlardır. Batı<br />
dünyasında düşünce hareketinin doğup<br />
gelişmesinde, Latin Ortaçağı’nın<br />
uyanışında ve ayrıca Hıristiyanlığın<br />
yeniden biçim kazanışında en önemli<br />
etken İslam düşüncesinin, kültür<br />
ve medeniyetinin mütercimler kanalıyla<br />
batıya aktarılması olmuştur.<br />
Endülüs ara yol<br />
Endülüs’ün Avrupa’ya aktardıklarının<br />
çoğu aslında doğu kaynaklıdır.<br />
Medeniyetlerinin kaynağı olan Doğu’ya<br />
ilim tahsili ve seyahat maksadıyla<br />
yoğun şekilde gidip gelen<br />
Endülüslüler, Doğu-İslam kültür<br />
birikimini Endülüs’e taşımışlar ve<br />
burada geliştirdikleri halini Avrupa’ya<br />
devretmişlerdir. Yani Avrupa<br />
ve Doğu arasında Kuzey Afrika ve<br />
Endülüs bir anlamda ara yoldur.<br />
Çünkü İslam âlemine Ortaçağ’da<br />
Çin’den ve Hindistan’dan da icatlar<br />
ulaşıyordu ve Eski Yunan bilgileri<br />
onlara miras kalmıştı. Bu nedenle<br />
Müslümanlar, teknoloji bakımından<br />
Avrupa’dan çok ileriydiler. Kuran’ın<br />
tavsiyesi gereği de okuryazarlık oranı<br />
yüksekti.<br />
Avrupa’nın Endülüs’ten<br />
aldıkları<br />
Barut, pusula, pirinç, portakal, hurma,<br />
ipek, şeker kamışı, pamuk, dut,<br />
gül, şeftali, kayısı, Arap rakamları,<br />
sıfır rakamı, X yani “şey”, abaküs,<br />
trigonometri, yel değirmenleri, üç<br />
köşeli yelkenliler, satranç, müzikte<br />
nota bilgisi, Endülüslüler üzerinden<br />
Avrupa’ya geçti. Palamut ve hurma<br />
ağaçlarından katran elde etmeyi öğrendiler.<br />
Mimaride İspanya ve Portekiz<br />
saray yapımına kadar mühendisliklerine<br />
başvuruldu.<br />
Kağıdın Avrupa’ya geçişi Endülüs<br />
üzerinden gerçekleşmiştir. Çin’den<br />
Bağdat’a getirilerek burada 794’te<br />
Harun Reşit tarafından kurulan kağıt<br />
fabrikasında gelişen kağıt üretimi<br />
Afrika üzerinden Endülüs’e taşınmış,<br />
kağıt kullanımı Avrupa’da 1154<br />
İtalya, 1128 Almanya ve 1309 İngiltere<br />
olarak tarihlenmiştir. Endülüs<br />
emirlerinden Abdurrahman’ın resmi<br />
yazışmalar için o dönemde bir çeşit<br />
matbaa kullandığını da belirtmek<br />
gerekir.<br />
Batı kapitalizminde ithal kökenli ne<br />
varsa, kambiyo senedi (süftece), sermaye<br />
ortaklığı (mudârebe), önden<br />
satış (muhatre) gibi, mahreci Müslümanlardır.<br />
İdrisi ile dünyanın yuvarlak olduğu<br />
fikri, Ortaçağ’ın en isabetli, en doğru<br />
haritaları, ilk maket gökküre, Firnas<br />
ile insanın uçması konusunda<br />
ilk ilmi girişimler, Zerkali’nin rasathanesinde<br />
elde edilen sonuçlar,<br />
gezegenlerin hareketlerini gösteren<br />
“Toledo Tablosu”, ilk narkozlu ameliyat,<br />
ilk katarakt ve böbrek taşı ameliyatları,<br />
tarihin ilk dispanserleri, ilk<br />
eczaneleri, ateş düşürücü dahil bir<br />
çok ilacın üretimi, Zühr’ün ilk mide<br />
kanseri tanımlaması, Zehravî’nin,<br />
bazı cerrahi alet ve edevatın resimlerini<br />
de içeren ameliyat ve müdehale<br />
safhalarına ayrıntılı anlatan kitapları,<br />
suyun buharlaşarak azalmasını<br />
önlemek için yer altı kanallarından<br />
nakli, sıcak su dolaşımı ile mekan<br />
ısıtılması, tarımda haşerelerle mücadele,<br />
gübre kullanımı, aşılama ve<br />
tohumları dölleyerek yeni türler elde<br />
etme yöntemleri, verimli sulama<br />
teknikleri, birçok yeni sebze ve meyve,<br />
585 bitki türünden ve hastalıkları<br />
ile tedavilerinden, hangi ilaçların<br />
yapımında kullanılacağından bahseden<br />
kitaplar, Robinson Crusoe’dan<br />
Don Kişot’a ilham eden nesirler, İşbiliye,<br />
Valensiya, Tulaytula ve Gırnata’daki<br />
müzik akademileri, dünya<br />
103
TARİH<br />
El İdrisi’nin haritası.<br />
çapında müşterisi olan müzik aleti<br />
ve kitap pazarları, Müslüman filozofların<br />
din ile felsefe ve aklı uzlaştırma<br />
yönündeki fikirleri, İbn Rüşt,<br />
İbn Haldun gibi nice düşünürlerin<br />
devlet idaresine ve sosyal hayata dair<br />
fikirleri, Musâ b. Meymun, İbn Arabi<br />
ve İbn Bâce gibi filozofları ile Yunan<br />
tefekkürünü ve ilmini unutulmaktan<br />
kurtaran ve geliştiren Endülüs,<br />
hür düşüncenin, ilmin ve hikmetin<br />
merkezi, eşsiz kütüphaneleriyle fikir<br />
dünyasının kandili hükmünde Avrupa’yı<br />
besledi.<br />
Coğrafya “Yollar ve Hükümdar<br />
Ülkeleri” adlı eseri ülkelerarası yol<br />
gösterici bir kitap olarak kabul edilen<br />
Abdullah b. Abdülaziz el-Bekrî çok<br />
tanınmış bir coğrafyacı iken, dünyanın<br />
yuvarlak olduğunu söyleyen<br />
İdrisî, Sicilya Kralı II. Roger’in isteği<br />
üzerine yazdığı “Kitabü’l-Rucari”da<br />
dünyayı haritalar ile resimlemişti.<br />
Bu haritalar Ortaçağ haritacılığının<br />
zirvesi oldu. Doğruluk ve genişlik bakımından<br />
eşsizdiler. 1081 yılında Valensiyalı,<br />
es-Sahdî yeryüzünün ilk gök<br />
küresini yaptı. İbn Cübeyr, el-Mazinî<br />
ve İbn Batuta gibi seyyahlar da Endülüs’te<br />
yetişmiş Müslüman coğrafyacı<br />
ve seyyâhlardır.<br />
Astronomi Abbas bin Firnas taşlardan<br />
yaptığı camlarla yıldızların,<br />
bulutların, şimşeklerin bile izlenebileceği<br />
bir uzay laboratuarı kurmuştu.<br />
İnsanın uçması konusunda ilk<br />
ilmi girişimlerde bulunan da odur.<br />
Zerkâlî’nin Tuleytula’da kurmuş olduğu<br />
rasathânenin çalışmaları da<br />
Avrupa’ya tesir etmiştir. Gezegenlerin<br />
hareketlerini gösteren ve “Toledo<br />
Tablosu” diye anılan tablosu uzun<br />
zaman bütün Avrupa’da kullanıldı.<br />
El-Bitrucî, yıldızların birbirine<br />
göre durumlarını anlatan “Kitabü’l<br />
Hey’e” adlı eseriyle Copernic’e yol<br />
göstermiştir.<br />
Matematik Cebir ve analitik<br />
geometri gibi “trigonometri” de<br />
Müslümanlar tarafından kurulup<br />
geliştirilmiştir. Yine sıfır rakamının<br />
Avrupa’ya geçişi de Müslümanlar<br />
vasıtasıyla Endülüs üzerinden olmuştur.<br />
Tıp İlk narkozlu ameliyat ile ilk katarakt<br />
ve böbrek taşı ameliyatı Endülüs’tedir.<br />
Tarihte ilk dispanserleri,<br />
ilk eczaneleri açanlar, bu konularda<br />
eserler yazanlar Müslümanlardır.<br />
Batı dünyasında Avenzoar diye tanınan<br />
Endülüslü tıb alimi Mervan<br />
İbn Zühr’ün klinik tasvirleriyle Avrupa<br />
tıbbini çok etkilemiştir. Mide<br />
kanserini tarif eden ilk hekimdir.<br />
En büyük Müslüman cerrah olan<br />
ez-Zehravî’nin, bazı cerrahi alet ve<br />
edevatının resimlerini de içeren tıp<br />
ansiklopedisi Latinceye tercüme<br />
edilerek İspanya ve Avrupa’daki tıp<br />
okullarında cerrahi el kitabı olarak<br />
okutulmuştur. İbn Sina’nın el-Kanun<br />
adlı eserinin (1500 yılına kadar)<br />
16 baskısı yapılmış, 1650 yılından<br />
sonra bile okunmaya devam edilerek<br />
tarih boyunca en çok okunan tıp kitabı<br />
hüviyetine sahip olmuştur. Abdirrabih<br />
yüksek ateşi düşürücü ilaç<br />
başta olmak üzere birçok ilaç üretmiştir.<br />
Tıp sahasında yapılan tercümeler<br />
sayesinde Avrupa, hastalıkların<br />
insanın içine giren Şeytan’dan<br />
kaynaklandığı kuruntusundan ve<br />
bundan kurtulmak için bir rahibin<br />
duâ ederek onu kovması gerektiği<br />
anlayışından kurtulmuşlardır.<br />
Tarım Endülüs’te suyun buharlaşarak<br />
azalmasını önlemek için nakli<br />
yer altından kanallarla gerçekleştirilirdi.<br />
Endülüs’te ziraî faaliyet ve<br />
kullanılan yöntemler, çağın diğer<br />
ülkelerinde olmadığı şekilde gelişmiş<br />
durumdaydı. Endülüslüler en güzel<br />
atlara, koyunlara ve en güzel sebze-meyve<br />
bahçelerine sâhiptiler. Haşerelerle<br />
mücadeleyi, gübrelerin nasıl<br />
kullanılacağını bilirlerdi. Ağaçları<br />
aşılamada ve yeni türler çıkarmak için<br />
bitkileri karıştırmada uzmandılar.<br />
Bu sebeple, tarım ve sulama teknikleri<br />
konusunda da Endülüslülerden<br />
İspanyalılara pek çok bilgi naklinin<br />
gerçekleştiği tespit edilmiştir. Müslümanlar<br />
pirinç, pamuk, şeker kamışı,<br />
104 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
eş tutulurdu. Edebiyatta Avrupa’da<br />
fabl türünün ortaya çıkışı, Kastilya<br />
halk şiirinde yılbaşı ilâhîlerinin ve<br />
Fransız halk şiirinin üslubu Endülüs’e<br />
has ‘zecel’ ve ‘müveşşah’ türündeki<br />
şiirlerin etkisiyledir.<br />
dut, hurma, gül, şeftali, kayısı, portakal<br />
gibi meyve çeşitleri yanında, ziraî<br />
çiçekler ve sebze çeşitlerini Doğu’dan<br />
Endülüs’e getirmişlerdir. Daha sonra<br />
bu ürünler Müslümanlardan İspanyalılara,<br />
onlardan da Avrupa ülkelerine<br />
yayılmıştır.<br />
Botanik Cafer el-Gafikî’nin ilaç<br />
yapılan şifalı bitkilerle ilgili “el-Edviyetü’l-Müfrede”<br />
adlı eseri önemlidir.<br />
Muhammed b. Avam ise kitabında<br />
585 bitki türünden bahsetmekte, aşı<br />
yapma tekniği, toprağın yapı özellikleri,<br />
gübreleme usulleri, ağaç ve<br />
üzüm köklerine arız olan çeşitli hastalıklardan<br />
bahsederek, tedavi yolları<br />
önermektedir.<br />
Ahmed b. el-Baytar da şifa veren,<br />
ilaç yapılan hayvan, ot ve minerallerden,<br />
tıbbî tedavi ile ilgili durumlarından<br />
bahseder. 1400 konu işlenen<br />
eserinin kısmen Latinceye tercümesi<br />
olan Simplicia 1758 yılında Kremona’da<br />
basılmıştır.<br />
Düşünce Müslüman filozofların<br />
din ile aklı uzlaştırma yönündeki fikirleri,<br />
Ortaçağ Avrupa’sında büyük<br />
yankı uyandırmış reforma teşvik etmiştir.<br />
Felsefe ve dini birleştiren İbn<br />
Rüşd’ün Latinceye çevrilen Aristo<br />
üzerine yazdıkları ve kendi eserleri<br />
onu Avrupa’da kendisine en çok itibar<br />
edilen filozof hâline getirmiştir.<br />
Devlet idaresine dair düşünceleri,<br />
Allah’ın varlığını akılla ispatlaması,<br />
sanatta kadınların üstün olduğu fikri<br />
Paris ve diğer akademilerde okutulmuştur.<br />
İbn Haldun sosyolojinin<br />
kurucusu kabul edilir. Endülüslü<br />
filozof Yahudi Musâ b. Meymun ve<br />
İbn Bâce’den ise Albert Magnus,<br />
Duns Scottus, Spinoza ve Immanual<br />
Kant, Kastilya-Leon Kralı X.Alfonso,<br />
Dante ve Bacon gibi düşünürler etkilenmiştir.<br />
Müslümanlar Yunan tefekkürünün<br />
sadece nakledicisi değil<br />
aynı zamanda hakiki sahibi oldular.<br />
Okuttukları bu ilimleri hem unutulmaktan<br />
kurtardılar, hem de onların<br />
sahalarını geliştirdiler. Endülüs,<br />
hür düşüncenin, ilmin ve hikmetin<br />
merkezi, eşsiz kütüphaneleriyle fikir<br />
dünyasının kandili hükmündeydi.<br />
Edebiyat Büyük şehir kütüphaneleri<br />
yanında, neredeyse her evde de<br />
kütüphane bulunan Endülüs’te kitap<br />
öyle değerliydi ki, birbirinden nadide<br />
eserler üretildiği gibi sırf kitap peşinde<br />
dünyayı dolaşan insanlar vardı.<br />
Bazı kadınlar güzel kitapları bulup<br />
çoğaltma işiyle vazifelendiklerinden<br />
hiç evlenmezlerdi. İbn Tufeyl’in Hay<br />
bin Yakzan’ı Daniel Defoe’ya Robinson<br />
Crusoe’yu ilham ederken Cervantes’in<br />
Don Kişot’un da eski bir<br />
Endülüs hikayesi olduğu söylenir.<br />
Düz yazı kadar önemli olan şiir,<br />
Doğu geleneği olarak Endülüs için<br />
de vazgeçilmezdi. Şairler vezirlerle<br />
Müzik Müzik alanında İşbiliye,<br />
Valensiya, Tulaytula ve Gırnata gibi<br />
şehirlerinde açılan müzik akademileriyle<br />
şöhreti Bağdat’ı geçen Endülüs’te<br />
müzik denilince Ziryabi ve Bacce<br />
akla gelir. Kurtuba dünya için kitap<br />
pazarıyken, İşbiliye de diğer kıtalardan<br />
müşteri çeken, müzik aletlerinin<br />
satıldığı zengin bir pazardı. Aragon<br />
ve Kastilya saraylarında Müslüman<br />
müzisyenler tarafından icrâ edilen<br />
musikinin etkilerini, bugünkü İspanyol<br />
müziğinde bulmak mümkündür.<br />
Ayrıca, müzikte nota usulü kullanımının<br />
Endülüslü müzisyenlerin<br />
buluşları olduğu ve batıya onlardan<br />
aktarıldığı bilinmektedir.<br />
105
HABER<br />
HAYALLER GERÇEK OLUYOR<br />
Rüya proje başladı<br />
Büyükşehir Belediyesi, her biri <strong>Antalya</strong>’nın geleceğine yön verecek rüya<br />
projeleri hayata geçirmeye başladı.<br />
Büyükşehir Belediye Başkanı<br />
Menderes Türel’in<br />
<strong>Antalya</strong>’ya kazandırmak<br />
istediği rüya projelerinden<br />
Kruvaziyer ve Yat<br />
Limanı Liman Projesi için deniz ve<br />
kara zemin etüt çalışmalarına başlandı.<br />
Turizm sektörüne büyük katkı<br />
sağlaması beklenen proje ile <strong>Antalya</strong><br />
tarihi, doğası ve çekim merkezleriyle<br />
kruvaziyer turizmde dünyanın en<br />
önemli merkezlerinden biri olacak.<br />
Projenin hayata geçirileceği Lara<br />
Birlik Plajı’nın batı ucunda kruvaziyer<br />
ve yat limanı yapımına yönelik<br />
deniz ve kara zemin etüt çalışmaları<br />
yapılıyor. Ulaştırma, Denizcilik<br />
ve Haberleşme Bakanlığı ile Çevre<br />
ve Şehircilik Bakanlığı’nın belirlemiş<br />
olduğu standartlar çerçevesinde<br />
yürütülen etüt faaliyetlerinin ardından,<br />
hayal denilen bir proje daha<br />
hem <strong>Antalya</strong>’ya hem de Türkiye’ye<br />
kazandırılacak.<br />
Şehir merkezine yakın ve dev yolcu<br />
gemilerinin uğrayabileceği Kruvaziyer<br />
Limanı Projesi ile <strong>Antalya</strong> kanatlanacak.<br />
Proje ile 2 adet 345 metrelik,<br />
1 adet 150 metrelik, 4 adet 100<br />
metrelik yolcu gemisi aynı anda iskeleye<br />
yanaşabilecek. Yat Limanı ise<br />
426 yat kapasiteli olacak. Kruvaziyer<br />
ve yat turizminin önemli noktalarından<br />
biri haline gelecek <strong>Antalya</strong>’ya<br />
deniz yoluyla gelecek binlerce turist,<br />
esnafın yüzünü güldürecek.<br />
BOĞAÇAYI, ANTALYA’NIN<br />
DEĞERİNE DEĞER KATACAK<br />
Türkiye’nin Kanal İstanbul’dan sonraki<br />
ikinci çılgın projesi olan Boğaçayı<br />
Projesi,<strong>Antalya</strong>’nın geleceğine<br />
yön verecek ve <strong>Antalya</strong>’ya çok önemli<br />
marka değer sağlayacak. İçerisinde<br />
yaşam merkezleri, halka açık rekreasyon<br />
ve aktivite alanları, yat limanları,<br />
restoranlar yer alacak. Yaklaşık<br />
maliyeti 1 milyar lira olması beklenen<br />
Boğaçayı Projesi kapsamında<br />
büyük bir yat limanı, 40 kilometrelik<br />
yeni bir sahil oluşturulacak. Boğaçay<br />
nehrinin beslenme havzası içerisinde<br />
kalan 927 kilometrekarelik alanın<br />
tamamı ele alınarak, havza bütünü<br />
içerisindeki her türlü afet ve altyapı<br />
riskine çözümler getirilecek. Projeyle,<br />
Konyaaltı bölgesini tehdit eden<br />
ciddi taşkın ve sel riskinin de önüne<br />
geçilecek. Son 80 yılda 70 metresi<br />
kaybolan Konyaaltı sahilindeki erozyona<br />
da çözüm getirilecek.<br />
HOLLYWOOD ANTALYA’DA<br />
KURULUYOR<br />
<strong>Antalya</strong>, 5 bin dönüm arazi üzerine<br />
kurulacak film platosu ile dünya<br />
sinemasının yeni merkezi olacak.<br />
Dünyaca ünlü filmler <strong>Antalya</strong>’da çekilecek.<br />
Boğaçayı Projesi kapsamında<br />
<strong>Antalya</strong>’ya Hollywood’dakine<br />
benzer film platosu kazandırılacak.<br />
Dünyada güneş ışığı açısının film çekimi<br />
için en uygun iki şehirden biri<br />
Los Angeles diğeri <strong>Antalya</strong>. Bu şansı<br />
ve <strong>Antalya</strong>’nın zenginliklerini, ekonomiye<br />
ciddi bir katma değer olarak<br />
kazandırmak üzere <strong>Antalya</strong> <strong>Film</strong><br />
Stüdyoları için Boğaçayı Projesi için-<br />
106 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
de 5 bin dönümlük bir arazi ayırıldı.<br />
Proje içinde entertaintment denilen<br />
içinde çocukların, ailelerin eğlenceli<br />
vakit geçirdiği eğlence parkı da bulunacak.<br />
Proje, ABD’li dünyaca ünlü<br />
film yapımcılarının büyük ilgisini<br />
çekti.<br />
DÜNYA’NIN EN GÜZEL SAHİLİ<br />
GELİYOR<br />
Büyükşehir Belediyesi, <strong>Antalya</strong>’nın<br />
pırlanta gerdanlığı Konyaaltı Plajı’na<br />
dünyanın en güzel sahil projesini<br />
uygulamaya hazırlanıyor. STK’ların<br />
yön verdiği proje ile Konyaaltı, içinde<br />
sosyal alanlar, meydan, kültür<br />
merkezlerinin de yer alacağı yepyeni<br />
bir çehreyle misafirlerini ağırlayacak.<br />
Projede; yeşil alanlar denize kadar<br />
kesintisiz ulaşacak, vatandaşlar<br />
için sahil, önünde hiçbir engel ve duvar<br />
olmayacak şekilde düzenleniyor.<br />
<strong>Antalya</strong>lıların ve her yıl şehri ziyarete<br />
gelen on milyonlarca turistin en<br />
iyi şekilde faydalanacağı Konyaaltı<br />
bir dünya projesi olarak <strong>Antalya</strong>’nın<br />
değerine değer katacak. İhale aşamasına<br />
gelen projeye yaz sezonunun<br />
ardından başlanılması hedefleniyor.<br />
TÜNEKTEPE’YE SİMGESEL<br />
TESİS<br />
Döner Gazino’nun bulunduğu Tünektepe’de<br />
<strong>Antalya</strong>’nın gelecekteki<br />
simgesi olabilecek bir turistik tesis,<br />
cazibe merkezi ve yaşam alanı projesi<br />
hayat bulacak. Tünektepe’ye<br />
ulaşım Sarısu’dan teleferikle olacak.<br />
Teleferikle birlikte halkın da günü<br />
birlik ulaşabileceği, istifade edebileceği<br />
bir tesis olarak hizmet verecek.<br />
Proje gerçekleştiğinde <strong>Antalya</strong>’ya gelen<br />
herkes, nasıl ki New York’ta Özgürlük<br />
Heykeli’ni konuşuyorsa <strong>Antalya</strong>’da<br />
da Tünektepe’yi konuşacak.<br />
DOĞU GARAJI’NA KÜLTÜR VE<br />
TİCARET MERKEZİ<br />
Doğu Garajı Kültür ve Ticaret Merkezi’yle<br />
<strong>Antalya</strong> yeni bir alışveriş<br />
konseptiyle tanışacak. Kentin yeni<br />
kültür ve ticaret merkezi, alışılagelen<br />
AVM’lerden farklı olarak sokağın<br />
içeriye çekilmesiyle iklimlendirilmiş<br />
yapılardan farklı, geçirgen<br />
ve açık, doğal hava akışının, ferah<br />
boşlukların olduğu bir yapı olarak<br />
projelendirildi. Festival Çarşısı da<br />
buraya taşınarak, geleneksel çarşı<br />
kültürü yaşatılacak. İsmail Baha<br />
Sürelsan Konservatuarı ile <strong>Antalya</strong><br />
Şehir Tiyatrosu da buraya taşınacak.<br />
Projenin nekropol bölümünde ise<br />
Türkiye’de bir ilk olarak arkeolojik<br />
bir kazı alanının üstten gezilmesine<br />
olanak sağlanacak. Arkeolojik kazılardan<br />
çıkan eserler, bulundukları<br />
haliyle orijinaline çok yakın kopyaları<br />
ile sergilenecek.<br />
107
HABER<br />
Örnek kentsel dönüşüm projesi<br />
<strong>Antalya</strong>’da hayata geçiriliyor<br />
Büyükşehir Belediyesi’nin Türkiye’ye örnek olacak rüya projesi ‘Kepez Santral Mahalleleri<br />
Kentsel Dönüşüm Projesi’ ile <strong>Antalya</strong> yeni bir cazibe merkezine kavuşuyor. Sosyal alanları,<br />
pazarları, halk pazarları, okulları, yeşil alanları, alışveriş caddeleri, müzeleri, içinden geçen<br />
raylı sistemi ile Kepez ve Santral <strong>Antalya</strong>’nın en kaliteli bölgesi olacak.<br />
<strong>Antalya</strong>’yı kanatlandıracak dev proje<br />
halkın büyük desteği ile adım adım<br />
hayata geçiyor. Proje ile mahalle sakinleri<br />
tek kuruş ödemeden, metrekareleri<br />
kadar daire sahibi olacak,<br />
mülkleri 3 kat değerlenecek. İki<br />
mahalledeki 3 bin 258 hak sahibinin<br />
yüzde 93’ü ön protokolü imzalayarak<br />
projeye evet dedi. Bu Türkiye’de<br />
bir kentsel dönüşüm projesine<br />
halkın verdiği en büyük destek. Hak<br />
sahipleri ile asıl sözleşmeler de imzalanırken,<br />
tahliyesi yapılan evlerin<br />
yıkımına da başlandı.<br />
261 BİN METREKA-<br />
RE YEŞİL ALAN<br />
Modern çağın teknik imkan ve donanımları<br />
göz önüne alınarak oluşturulan<br />
proje ile mahalle sakinleri;<br />
büyük meydanlar, göletler, müzeler,<br />
yeşil alanlar, çocuk parkları, alışveriş<br />
alanları, yarı açık pasaj alanları,<br />
camiler, okullar, pazar alanları, hastane<br />
gibi yaşam standartlarını en<br />
üst seviyeye çıkaracak sosyal alanlara<br />
kavuşacak. Proje toplam 261 bin<br />
metrekare yeşil alanıyla Türkiye’ye<br />
örnek bir yaşam merkezi olacak. Kepez<br />
ve Santral mahallelerinden raylı<br />
sistem hattı da geçecek.<br />
BÖLGENİN DEĞERİ<br />
KATLANACAK<br />
Proje boyunca kira yardımı yapılacak<br />
vatandaşların taşınma giderleri<br />
bile karşılanacak. <strong>Antalya</strong>’nın<br />
çehresini değiştirecek proje ile hak<br />
sahiplerine tek kuruş ödemeden<br />
metrekare hakları kadar daire sahibi<br />
olma, aynı sokakta oturma, is-<br />
108 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
ter büyük bir tek daire ister küçük<br />
metrekareli iki daire sahibi olma<br />
gibi imkanlar sunuluyor. Proje tamamlandığında<br />
iki mahalle <strong>Antalya</strong>’nın<br />
en prestijli bölgelerinden<br />
biri haline gelecek ve değerini misli<br />
misli katlayacak.<br />
ÇİFTÇİNİN ELEK-<br />
TİRİĞİ GÜNEŞTEN<br />
Bir hayal daha gerçek oluyor. Büyükşehir<br />
Belediye Başkanı Menderes<br />
Türel’in sulama birliklerine ve<br />
kooperatiflere bedava elektrik vaadi<br />
hayat buldu. Büyükşehir Belediyesi,<br />
tarımsal sulamada çiftçinin<br />
enerji maliyetini sıfırlamak üzere<br />
Döşemealtı İlçesi’nde Güneş Enerji<br />
Santrali kurdu. Üretime hazır hale<br />
gelen santralin birkaç hafta içinde<br />
ulusal elektrik ağına bağlanması<br />
hedefleniyor.<br />
Döşemealtı İlçesi, Mellidağ Bölgesi`nde<br />
33 bin metrekarelik bir alanda<br />
kurulan 600 KW gücündeki ilk güneş<br />
enerji santralinin güneş panellerinin<br />
montajı tamamlandı. Güneş Enerji<br />
Santrali’nin bu ay içerisinde TEDAŞ<br />
kabul işlemlerinin ardından sisteme<br />
entegre edilmesi ve ulusal elektrik<br />
ağına dahil olması hedefleniyor.<br />
YILLIK 2.7 MİLYON<br />
KİLOVAT SAAT<br />
4 aşamalı projenin ilk etabını tamamlayan<br />
Büyükşehir Belediyesi, 3<br />
güneş enerji santrali daha inşa edecek.<br />
İkinci etabın montaj çalışmaları<br />
sürerken, diğer iki santralin ihale<br />
süreci de tamamlanmak üzere. Proje<br />
bittiğinde Büyükşehir Belediyesi<br />
yıllık 2 milyon 700 bin kilovat saat<br />
elektrik üretecek. Türkiye’de ilk kez<br />
tarımsal sulama birliklerinin elektrik<br />
ihtiyacı güneşten karşılanacak.<br />
Çiftçiler, elektriğe ücret ödemeden<br />
tarımsal sulamalarını gerçekleştirebilecek.<br />
BU TESİS<br />
AVRUPA’DA BİLE YOK<br />
Büyükşehir Belediyesi, <strong>Antalya</strong>spor’a<br />
Avrupa’nın en iyi kamp ve spor tesislerinden<br />
birini kazandırıyor. İnşası<br />
tamamlanan ve peyzaj çalışmaları<br />
süren tesis artık açılış için gün sayıyor.<br />
Modern mimarisiyle dikkat<br />
çeken <strong>Antalya</strong>spor Tesisleri yaklaşık<br />
25 milyon liraya mal olacak. Tesislerin<br />
içerisinde 4 futbol sahası, 2 küçük<br />
futbol sahası, antrenman sahası,<br />
kamp alanlı konaklama tesisleri, konforlu<br />
sporcu odaları, bin kişilik kapalı<br />
tribün, çok amaçlı kapalı spor salonu,<br />
tenis kortu, halı saha, <strong>Antalya</strong>spor<br />
Futbol Okulu, fizyoterapi ve fizik tedavi<br />
merkezleri, futbol ve diğer branşlara<br />
uygun tam donanımlı fitness<br />
salonu, yarı olimpik yüzme havuzu,<br />
jakuzi, fizik tedavi havuzu, spa, çok<br />
amaçlı toplantı salonları, 400 kişilik<br />
konferans salonu, <strong>Antalya</strong>spor Müzesi,<br />
, restoranlar ve eğlence merkezleri<br />
bulunuyor. <strong>Antalya</strong>spor Müzesi, 400<br />
kişilik konferans salonu, restoranlar<br />
ve eğlence merkezleri yer alacak.<br />
109
HABER<br />
Zeynep TOPUZ<br />
YÖRELER VE RENKLER FESTİVALİ’NDE<br />
DOSTLUK VE BARIŞ RÜZGARI<br />
Hem ulusal hem de uluslararası festivallere ve organizasyonlara<br />
ev sahipliği yapan <strong>Antalya</strong>, hareketli günler geçiriyor.<br />
Bu yoğunluk içerisinde rengarenk bir festival olan<br />
Yöreler ve Renkler <strong>Festivali</strong> de var. Muratpaşa Belediyesi’nin<br />
bu yıl ikincisini düzenlediği Yöreler ve Renkler <strong>Festivali</strong>’nde<br />
Doğu Anadolu’dan Karadeniz’e, İç Anadolu’dan<br />
Akdeniz’e Türkiye’nin tüm yörelerinin yanı sıra Rusya,<br />
Ukrayna gibi ülkeler de tanıtıldı. Renkli görüntülere sahne<br />
olan festival, aynı zamanda dostluk ve barış festivali olma<br />
niteliğini taşıyor.<br />
Muratpaşa Belediyesi’nin <strong>Antalya</strong> Anadolu Hemşeri<br />
Dernekleri Platformu işbirliğiyle bu yıl 2’ncisini düzenlediği<br />
Yöreler ve Renkler <strong>Festivali</strong>, Muratpaşa Kent Meydanı’nda<br />
Suzan Kardeş konseriyle açılış yaptı. Kardeş, 2<br />
saate yakın süre kaldığı sahnede programına bir Türkiye<br />
potpurisiyle başladı. Balkan türküleri ve popüler şarkılarla<br />
devam ettiği konserinde Suzan Kardeş’e Muratpaşa<br />
Kent Meydanı’nı dolduran binlerce kişi danslarla hep bir<br />
ağızdan söyledikleri türküler ve şarkılarla elik etti.<br />
“YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ DİYENLERDENİZ”<br />
Muratpaşa’da Anadolu coğrafyasında yıllar içinde yoğrulmuş,<br />
zorlu sınavlardan geçerek bugünlere gelmiş barış<br />
ve kardeşlik kültürünü yaşatmaya kararlı olduklarını<br />
kaydeden Başkan Uysal, “‘Kim olursan ol gel’ diyenlerdeniz.‘Sevelim<br />
sevilelim bu dünya kimseye kalmaz’ diyenlerdeniz.‘Yurtta<br />
barış dünyada barış’ diyenlerdeniz. Öyle<br />
olmakta da kararlıyız” diye konuştu.<br />
İkinci gün Akdeniz Yöresi’nin<br />
Muratpaşa Belediyesi’nin düzenlediği Yöreler ve Renkler<br />
<strong>Festivali</strong>’nin 2’nci gününde sahne Barış Sarıca’nın birbirinden<br />
eğlenceli gösterileriyle açıldı. Yörük kültürünün<br />
tanıtıldığı, Yöre Halk Oyunları ekibinin gösterisiyle devam<br />
eden gecede Emre Dayıoğlu ve Gülay Diri sahne<br />
alırken ikili, Teke yöresinin unutulmaya yüz tutmuş türkülerini<br />
seslendirdi. Gece Ümran Özdemir’in konseriyle<br />
sona erdi.<br />
110 www.metropoldergileri.com<br />
Terör nedeniyle eğlenceler iptal edildi<br />
Muratpaşa Belediyesi bu yıl 2.’sini düzenlediği Yöreler ve<br />
Renkler <strong>Festivali</strong>’nde Mardin ve Şırnak’ta yaşanan hain<br />
terör saldırıları nedeniyle 2 gün eğlenceleri iptal etti.<br />
<strong>Festivali</strong>n 3. Günü Ukrayna, Çerkez, Girit ve 4. Günü<br />
Doğu Anadolu kültürünün ve müziklerinin tanıtılacağı<br />
etkinlikler iptal edildi.<br />
Sahnede Karadeniz Coşkusu<br />
Yöreler ve Renkler <strong>Festivali</strong>’nin 5. Günü Karadeniz Yöresi<br />
ile devam etti. Zengin bir kültüre sahip yörenin tanıtımının<br />
yapıldığı gecede Muratpaşa Belediye Başkanı<br />
Ümit Uysal meydanı,”Hamsisini göremedim /Bir palamut<br />
yiyemedim /Lüfer bolmuş diyemedim /Kor yüreklim<br />
al benizlim /Hoş geldin Karadenizlim” sözleriyle<br />
selamladı. Muratpaşa Kent Meydanı’nda devam eden<br />
festivalde konuşmaların ardından Onay Şahin sahne<br />
aldı. Hareketli saatlerin yaşandığı gecede Karadeniz rüzgarı<br />
esti.<br />
İç Anadolu Gecesi<br />
<strong>Festivali</strong>n 6’ncı gününde sahnede İç Anadolu bölgesi vardı.<br />
Gecede Ümit Uysal sözlerine, “Güzel İç Anadolu’muzun<br />
bütün renklerini, bütün esintilerini <strong>Antalya</strong>’da bir<br />
araya getirdiğiniz için hepinize çok teşekkür ediyorum”<br />
diyerek başladı. Konuşmasında Neşet Ertaş’a da değinen<br />
Uysal, “Bozkırın tezenesi, İç Anadolu’nun bağrından fışkırmış<br />
o derin insan.” diyerek anlattığı Ertaş’tan “Aşkın<br />
beni deli eyledi” şiirini okudu.<br />
Finali Güneydoğu Anadolu yaptı<br />
Muratpaşa Belediyesi’nin <strong>Antalya</strong> Anadolu Hemşeri<br />
Dernekleri Federasyonu’yla birlikte düzenlediği Yöreler<br />
Renkler <strong>Festivali</strong>’nde 7’nci gününde Güneydoğu Anadolu<br />
kültürü tanıtıldı. Gecede çiğköfte yoğuruldu, sıra gecesi<br />
düzenlendi yörenin en güzel barakları seslendirildi.<br />
Güneydoğu Anadolu gecesinde Belediye Başkanı Ümit<br />
Uysal, eşi Ümran Uysal’la halayda saf tuttu.
HABER<br />
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
Özlem bitiyor…<br />
Konyaaltı<br />
Kitap Fuarı açılıyor<br />
Konyaaltı Belediye Başkanı Muhittin Böcek, bu<br />
yıl yedincisini gerçekleştirecekleri <strong>Antalya</strong> Konyaaltı<br />
Kitap Fuarı’nın 28 Ekim Cuma günü açılacağını<br />
bildirdi.<br />
Ülkenin içinde bulunduğu konjonktüre uygun slogan ile her<br />
yıl geleneksel olarak düzenlenen <strong>Antalya</strong> Konyaaltı Kitap<br />
Fuarı başlıyor. Konyaaltı Belediyesi tarafından düzenlenen<br />
7.<strong>Antalya</strong> Konyaaltı Kitap Fuarı, 28 Ekim Cuma günü Cam<br />
Piramit’te kitapseverler için kapılarını açıyor.<br />
“Ülke genelinde yaşadığımız olaylar, Ulu Önder Mustafa Kemal<br />
Atatürk’ün ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ sözünü<br />
bir kez daha doğruladı” diyen Konyaaltı Belediye Başkanı<br />
Muhittin Böcek, <strong>Antalya</strong> Konyaaltı Kitap Fuarı’nın yedincisini<br />
bu slogan ile gerçekleştireceklerini söyledi. Yeni eğitim-öğretim<br />
yılında öğrencilerin okul ihtiyaçlarını da büyük indirimlerle<br />
bu fuardan karşılayabileceklerini dile getiren Başkan<br />
Böcek, bu yıl fuarda 350’ye yakın grubun ve 100’e yakın da<br />
birbirinden değerli yazarın yer alacağını bildirdi.<br />
Başkan Muhittin Böcek şöyle konuştu; “Her yıl olduğu gibi<br />
7’den 77’ye her görüşten kitapseveri, tek çatı altında buluşturuyoruz.<br />
<strong>Antalya</strong> Konyaaltı Kitap Fuarı’na bu yıl İlker Başbuğ,<br />
Metin Feyzioğlu, Mustafa Balbay, Hanife Avcı, Feyza Altun<br />
Meriç, Ahmet Şafak, Mavisel Yener, Ümit Zileli, Tarık Uslu,<br />
Enis Berberoğlu, Nihat Hatipoğlu, Şermin Çarkacı, Engin<br />
Alan, Büşra Küçük, İhsan Eliaçık, Sinan Meydan, Eren Erdem,<br />
Ataol Behramoğlu, Barış Yarkadaş, Yalçın Küçük, Hulki Cevizoğlu,<br />
Doğu Perinçek, Vural Savaş, Kahraman Tazeoğlu gibi<br />
birbirinden değerli yazarlar imza ve söyleşileriyle bu fuarda<br />
okurlarıyla buluşuyor. 22 bin ziyaretçi ile başladığımız <strong>Antalya</strong><br />
Konyaaltı Kitap Fuarı’nı geçtiğimiz yıl 135 bin kişi ziyaret<br />
etmişti. Türkiye’nin ilk 3 fuarı arasında gösterilen fuar, bu<br />
gün <strong>Antalya</strong>’nın bir markası olmuştur.”<br />
<strong>Antalya</strong> Konyaaltı Kitap Fuarı, 28 Ekim - 6 Kasım tarihleri<br />
arasında Cam Piramit’te ziyarete açık olacak.<br />
111
HABER<br />
<strong>Antalya</strong>’nın suyu kontrol altında<br />
Büyükşehir Belediyesi ASAT<br />
Genel Müdürlüğü, SCADA<br />
(Uzaktan izleme ve kumanda)<br />
Sistemi ile milyonlarca liralık<br />
su kaçaklarını önlerken, Su Kalite<br />
Kontrol Laboratuvarı ile de<br />
<strong>Antalya</strong> genelinde 242 noktadan<br />
aldığı içme suyu numunesini<br />
sürekli analiz ederek, kontrol<br />
altında tutuyor.<br />
112 www.metropoldergileri.com<br />
ASAT Genel Müdürlüğü, bir yandan<br />
<strong>Antalya</strong>’nın altyapı sorunlarını çözüme<br />
kavuştururken, bir yandan da vatandaşın<br />
içme ve kullanma suyunu kontrol<br />
altında tutuyor. Büyükşehir Belediye<br />
Başkanı Menderes Türel tarafından 25<br />
Temmuz 2006 tarihinde ASAT bünyesinde<br />
kurulan ve halen aktif şekilde<br />
kullanılan SCADA sistemi, yüzlerce<br />
arıza ve su kaçağını tespit ederek, binlerce<br />
metreküp suyu yeniden şebekeye<br />
kazandırıyor. ASAT Genel Müdürlüğü<br />
binasında bulunan SCADA Kontrol<br />
Merkezi ile bütün üretim tesisleri, depolar,<br />
terfi istasyonları ve şehir şebekesi<br />
izlenerek milyonlarca liralık su<br />
kaçaklarının önüne geçiliyor. Sistem<br />
sayesinde içme suyu üretim ve dağıtım<br />
tesisleri ile içme suyu şebekesinin merkezden<br />
kontrolünü sağlayan ASAT, bu<br />
sayede daha etkin ve verimli çalışma<br />
ile su kaçaklarına anında müdahale<br />
ediyor. Su Kalite Kontrol Laboratuvarı<br />
ile de il genelinde şebekeye verilen<br />
içme ve kullanma suyundan hafta içi<br />
hergün belirli noktalardan numuneler<br />
alıyor. Fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik<br />
yönden takibi yapılan içme suyunun<br />
temizliği ve kalitesi kontrol altında<br />
tutuluyor.<br />
TÜM ŞEBEKE 7/24 KONTROL<br />
EDİLİYOR<br />
SCADA Kontrol Merkezi’nde sistem<br />
operatörleri tarafından 7 gün 24 saat<br />
istasyonlar; derin kuyular, pompa<br />
(terfi) istasyonları, su depoları ve ölçüm<br />
noktaları kontrol altında tutuluyor.<br />
Sistem ile içme suyu şebekesi izlenerek,<br />
olağan dışı debi ve basınç değişimleri<br />
kolayca tespit edilirken, klor,<br />
sıcaklık, PH, iletkenlik ve bulanıklık<br />
gibi su kalite parametreleri de online<br />
olarak ölçülerek gerekli müdahaleler<br />
yapılıyor. Derin kuyularda, kuyu su<br />
seviyesi, pompa güç tüketimleri ve<br />
pompaların debileri ölçülebilirken,<br />
derin kuyu panosuna da izinsiz girişler<br />
tespit edilebiliyor. Sistemdeki<br />
tüm su pompaları SCADA Kontrol<br />
Merkezi’nden çalıştırılıp durdurulabiliyor,<br />
sisteme dahil tüm vanalar<br />
açılıp kapatılabiliyor. Terfi istasyonlarında<br />
şebekeye verilen su miktarı,<br />
terfi istasyonu çıkış basıncı, çıkıştaki<br />
bakiye klor seviyesi ile pompa güç<br />
tüketimleri uzaktan ölçülerek ve kumanda<br />
merkezinden kontrolü sağlanıyor.<br />
Sistem üzerinde toplamda 107<br />
adet ölçüm noktası, 100 adet derin<br />
kuyu, 29 adet su deposu,10 adet terfi<br />
istasyonu sınıflandırılmış şekilde<br />
kontrolü gerçekleştiriliyor.<br />
KAYIP KAÇAK ÖNLENDİ<br />
SCADA sayesinde 2015 yılında 152<br />
adet arıza tespit edildi ve saatte 15<br />
bin 858 metreküp su kaçağı önlendi.<br />
Ayrıca Fiziki Arıza Tespit ekipleri<br />
tarafından 1 milyon 524 bin metre<br />
hat dinlemesi yapılarak 733 adet ana<br />
boru arızası, 2 bin 312 adet şube yolu<br />
arızası tespit edilerek saatte 1063<br />
metreküp su kaçağının önüne geçildi.<br />
Bu sayede tesislerin daha verimli<br />
çalışması sağlandı. ASAT, 2015 yılında<br />
saatte 16 bin 921 metreküp su<br />
kaçağını önleyerek suyun şebekede<br />
kalmasını sağladı.<br />
LABORATUVARDA NUMUNE<br />
ANALİZİ<br />
<strong>Antalya</strong>lıların sağlıklı su tüketmesi<br />
için çalışmalarına devam eden ASAT,<br />
her gün farklı noktalardan aldığı numuneleri<br />
inceleyerek denetim yapıyor.<br />
Bunun için <strong>Antalya</strong> merkezinde 160<br />
noktadan, ilçelerde ise 82 noktadan<br />
numune alımı yapıyor. Su üretim yerleri,<br />
depolar, ham sular, okul, camii,<br />
toplu yaşam alanları başta olmak üzere<br />
çeşitli noktalardan numune alımı<br />
gerçekleştiriliyor. Abone taleplerine<br />
göre de numuneler alınıyor. Su Kalite<br />
Kontrol Laboratuvarında bir dizi<br />
incelemelerden geçen numunelerin<br />
analizleri gerçekleştiriliyor.<br />
FİZİKİ TESPİT VE ONARIM<br />
Bir su kaçağı şu şekilde tespit ediliyor;<br />
SCADA sistemi üzerinden takip<br />
edilen debi verilerinde olağan dışı<br />
bir hareket tespit edildiğinde, fiziki<br />
arama ekipleri hemen bölgeye yönlendiriliyor.<br />
Ekipler, özel cihazlarla<br />
şebekedeki patlak veya kaçağın olduğu<br />
yeri tespit ediyor. Bakım Onarım<br />
ekipleri burada devreye giriyor.<br />
Patlağın olduğu yer onarım ekipleri<br />
tarafından açılıp, gerekli tamirat işlemleri<br />
gerçekleştiriliyor.<br />
RAPOR VE ARŞİV TUTULUYOR<br />
SCADA Kontrol Merkezi’nde yıl boyunca<br />
toplanan verilerle rapor ve grafikler<br />
de hazırlanıyor. Seviye, basınç,<br />
debi, su kalitesi parametreleri, elektriksel<br />
parametreler, alarm ve olayların<br />
izlenmesi, işletme planlaması, işletme<br />
ve bakım yönetimi, alan bazında tüketilen<br />
suyun izlenmesi ve kayıpların<br />
tespiti, şebekeden toplanan verilerden<br />
rapor ve grafik üretilmesi, elde edilen<br />
verilerin arşivlenmesi işlemleri de yerine<br />
getiriliyor.
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
113
HABER<br />
BAŞKAN ÇALIK:<br />
‘Türk Milleti tarihinin hiç bir evresinde soykırım yapmamıştır’<br />
Almanya’nın Bremen kentinde<br />
Avrupalı Türk Demokratlar<br />
Birliği (UETD) Bremen Bölgesi<br />
tarafından iftar yemeği düzenlendi.<br />
Deniz Sarayı’nda organize<br />
edilen yemeğe <strong>Antalya</strong>’nın<br />
Serik İlçesi AK Partili Belediye<br />
Başkanı Prof. Dr. Ramazan Çalık<br />
konuşmacı olarak katıldı.<br />
Yemeğe Bremen Eyaleti Türk<br />
kökenli milletvekilleri Mustafa<br />
Güngör, Oğuzhan Yazıcı,<br />
UETD Genel Merkez MKYK<br />
Üyesi Bülent Güven, sivil toplum<br />
kuruluşu temsilcileri ile<br />
yaklaşık 1000 dolayında davetli<br />
katıldı.<br />
İlahilerle başlayan programda Kuran-ı<br />
Kerim okundu. Yemeğin açılış<br />
konuşmasını ise UETD Bremen Bölgesi<br />
Başkanı Burak Çaylı yaptı. Ramazan<br />
ayının önemine vurgu yapan<br />
çaylı, Ramazan ayı oruçla birlikte<br />
aynı zamanda Kuran-ı Kerim ayıdır.<br />
Bu ayda Kuran-ı Kerim’i daha çok<br />
okumalı, onu anlamaya çalışmalı ve<br />
yaşamanın gayreti içinde olmalıyız.<br />
UETD Bremen her zaman hak ve<br />
hukuktan yana tavır almıştır. Hiçbir<br />
zaman haksızlık karşısında susmamıştır<br />
dedi.<br />
<strong>Antalya</strong>’dan Bremen’e sözde Ermeni<br />
soykırım yalanını anlatmaya gelen<br />
araştırmacı yazar ve tarih bilimci<br />
Prof. Dr. Ramazan Çalık, 1 milyon<br />
300 bin Ermeni’nin yaşadığı o zamanda<br />
nasıl olur da 1,5 milyon Ermeni<br />
öldürüldü denir. Ermeni soykırım<br />
iddiaları tamamen yalandır.<br />
Hiçbir tarih belgesinde bunla ilgili<br />
bir belge yoktur dedi.<br />
İftara katılanlara sözde Ermeni soykırım<br />
ile ilgili bilgi veren Çalık, Biz<br />
tarih kurumu olarak Avrupa’nın ve<br />
dünyanın bütün arşivlerinde çalışarak<br />
‘Ermeniler, Göç ve Sürgün’ adlı<br />
kitabımızı hazırladık. Bu kitaptan<br />
bütün dernek ve kurumlarımızın<br />
faydalanmasında yarar var. Bu kaynak<br />
beş akademisyenin hazırlamış<br />
olduğu bir kitaptır. Gönül rahatlığıyla<br />
şunu söyleyebilirim ve Alman<br />
Parlamentosuna buradan cevap verebilirim;<br />
Türk tarihinin geçmişinde<br />
hiçbir zaman katliam olmamıştır,<br />
soykırım olmamıştır, bundan sonra<br />
da Allah’ın izniyle Türk milletine<br />
soykırım ve katliam da yakışmaz.<br />
Nerede bir Alman arşivi varsa orada<br />
araştırma yaptım. Alman kaynaklarını<br />
A’dan Z’ye taramış bir insanım.<br />
Alman belgelerine bakarak Ermenilere<br />
yapılmış bir soykırım olmadığını<br />
rahatlıkla ortaya koyabiliriz. Alman<br />
belgeleri Ermeniler konusunda<br />
Türkleri haklı gösteren belgelerdir.<br />
Ermeniler ve Batı Dünyası 24 Nisan’ı<br />
soykırım’ı yıl dönümü olarak kutlar.<br />
24 Nisan’da ne soykırım olmuştur,<br />
ne de göç olmuştur. 24 Nisan 2 bin<br />
345 Ermeni’nin tutuklanma olayıdır.<br />
Ama bunu yıllardır soykırım günü<br />
olarak kutlamaktalar. Bütün kaynaklara<br />
bakın Anadolu’da yaşayan<br />
Ermeni nüfusu yaklaşık 1 milyon<br />
300 bin dolayındadır. Batılı kaynaklarda<br />
ne görürsünüz; 1 milyon 500<br />
bin Ermeni katledildi. Bunu onlara<br />
sormak lazım. Nüfus üzerinden de<br />
sözde Ermeni soykırımının bir yalan<br />
olduğunu görebiliriz. 1915 yıllarında<br />
200 bini aşkın Ermeni ölmüştür ama<br />
bunların çoğu o zamanki elverişsiz<br />
hayat koşullarından, hastalıklardan<br />
ve salgınlardandır. Alman kaynaklarında<br />
bunu da görürsünüz. O zamanda<br />
bırakın sivil halkı çok sayıda<br />
sağlık görevlisi bili hayatını kaybetmiştir<br />
dedi.<br />
Çalık programlarının sona ermesiyle<br />
yurda döndü.<br />
114 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
SERİK’TE<br />
BAŞPEHLİVAN YEŞİL YEŞİL<br />
SERİK’TE YEŞİL RÜZGARI<br />
Serik Belediyesince düzenlenen<br />
Serik Geleneksel<br />
Yağlı Pehlivan Güreşleri’nde,<br />
başpehlivanlığı Mehmet<br />
Yeşil Yeşil kazandı.<br />
Geleneksel Serik Yağlı Pehlivan Güreşleri<br />
coşkulu bir şekilde gerçekleşti.<br />
Güreş severlerin akın ettiği er<br />
meydanında başpehlivan Mehmet<br />
Yeşil Yeşil oldu. 100. Yıl Stadı’nda<br />
gerçekleştirilen güreşlere, 52’si başpehlivan<br />
691 güreşçi katıldı. Başpehlivanlık<br />
final mücadelesi Serik Belediyesi<br />
güreşçisi Mehmet Yeşil Yeşil<br />
ile Döşemealtı Belediyesi güreşçisi<br />
Orhan Okulu arasında yapıldı.<br />
Kıran kırana geçen Serik Yağlı Pehlivan<br />
Güreşlerine katılım oldukça<br />
yüksekti. Vatandaşlar sıcak havaya<br />
rağmen sabah saatlerinden itibaren<br />
akın akın 100. Yıl Spor Tesislerindeki<br />
er meydanını doldurdu. Döşemealtı<br />
Belediyesi adına güreşen Orhan<br />
Okulu’yu mağlup eden Mehmet Yeşil<br />
Yeşil, başpehlivanlığı elde etti.<br />
Birçok kategoride mücadele veren<br />
güreşçiler güreş severlere seyir zevki<br />
yüksek mücadeleler sergilediler. Başaltı<br />
kategorisinde Kürşat Korkmaz<br />
birinciliği, Turan Balaban ikinciliği<br />
kazandı.<br />
ÇALIK’TAN SPORCULA-<br />
RA TEŞEKKÜR<br />
Güreşler hakkında kısa bir değerlendirme<br />
yapan Serik Belediye Başkanı<br />
Prof. Dr. Ramazan Çalık “Türk’ün<br />
bir taraftan gücünü ve cesaretini<br />
diğer taraftan doğruluğunu ve asaletini<br />
gösterdiği; sporun centilmenlik<br />
olduğunu bizlere tanıtan pehlivanlarımızın<br />
yatağı, yiğit sporcuların<br />
otağı, yiğidin harman olduğu pehlivanlar<br />
diyarı Serik Yağlı Pehlivan<br />
Güreşlerini hamt olsun ki sorunsuz<br />
bir şekilde organize ettik. İnşallah<br />
her sene üzerine koyarak gideceğiz.<br />
Bizlerin davetlerini kırmayıp buraya<br />
gelen 52 başpehlivana ve 691’e yakın<br />
sporcumuza ayrı ayrı teşekkür ediyorum.<br />
Başpehlivan sporcumuz Yeşil<br />
Yeşil’ i ayrıca tebrik ediyorum. Bu<br />
güzel organizasyonda emeği geçen<br />
herkese ve Güreş Komitesine teşekkür<br />
ederim” dedi.<br />
Başpehlivan Yeşil, yaptığı açıklamada,<br />
Serik’teki geleneksel yağlı pehlivan<br />
güreşlerinin kendisi için önemli<br />
olduğunu belirterek, finalde ki rakibi<br />
olan Orhan Okulu’yu da, tebrik etti.<br />
Güreşleri, ev sahibi Prof. Dr. Ramazan<br />
Çalık’ın yanı sıra <strong>Antalya</strong> Valisi<br />
Münir Karaloğlu, AK Parti <strong>Antalya</strong><br />
milletvekilleri Mustafa Köse, Hüseyin<br />
Samani, İbrahim Aydın, Ak Parti<br />
İl Başkanı Rıza Sümer, kaymakamlar,<br />
belediye başkanları, siyasi parti<br />
temsilcileri, sivil toplum kuruluşlarının<br />
temsilcileri ile binlerce vatandaş<br />
izledi.<br />
Ayrıca güreşleri izlemek için yurtdışından<br />
da birçok misafir geldi.<br />
Ukrayna Odesa Belediye Başkanı<br />
Gennadiy Trukhanov da izleyenler<br />
arasındaydı.<br />
Dereceye giren güreşçilere<br />
kupa ve madalya verildi.<br />
Her yıl Ata sporumuz olan Yağlı<br />
Pehlivan Güreşlerine destek olmak<br />
için iş adamları para bağışında bulunarak<br />
o yılın güreş ağası olarak<br />
anılıyorlar. Bu senede açık arttırma<br />
ile yapılan güreş ağalığını ikinci kez<br />
Belek esnaflarından Sefer Özen 250<br />
Bin TL’ye aldı.<br />
115
HABER<br />
RAMADA PLAZA KONYA GENEL MÜDÜRÜ<br />
Yavuz SAKMAN<br />
Ağustos ayı itibari ile misafir kabul etmeye başlayan,<br />
Ramada Plaza Konya, 5 yıldızlı otel olarak<br />
hizmet vermektedir.<br />
Business otel olarak tasarlanmış olan<br />
Ramada Plaza Konya, iş dünyasının<br />
ihtiyaçlarına en iyi şekilde karşılık<br />
verecek donanıma sahiptir. Üçgen<br />
mimarisi ile şehre yeni bir görünüm<br />
kazandırmıştır. Toplam 255 oda olup<br />
odalarımızın her biri sizi ferah, modern<br />
ve keyifli bir ortama davet edecek.<br />
Sizlere konforlu bir yaşam biçimi<br />
sunmayı amaçlamış şekilde dizayn<br />
edilmiştir, 1 Adet Convention Center,<br />
Üst düzey akustik ile özel tasarlanmış<br />
6 Adet çok amaçlı toplantı salonu,<br />
Ramada SPA & Welness’ta modern<br />
fitness aletleri ile donatılmış egzersiz<br />
alanı, Klasik el yapımı içecekler ile<br />
günün yorgunluğunu atabileceğiniz<br />
modern dizaynı ile Lobi Bar, şehir<br />
manzarası eşliğinde özel yemek programlarınızı<br />
yapabileceğiniz ve keyifli<br />
vakit geçirebileceğiniz Türk ve Dünya<br />
Mutfaklarından seçmeler olan Saja<br />
Restaurant & bar, Alakart seçmelerinin<br />
yer aldığı Kapari Restaurant ve<br />
300 araç kapasiteli otopark’ ı mevcuttur.<br />
Şehir merkezinde konumlanmış<br />
olan otelimiz, havaalanı, otogar,<br />
organize sanayi bölgelerine Tüyap<br />
Fuar Alanı ve Şehir Stadyumuna en<br />
yakın 5 yıldızlı otel olup faaliyet göstermektedir.<br />
Açıldığı günden itibaren çok önemli<br />
projelere ve kongrelere imza atan<br />
otelimiz, Şehre gelmiş bütün spor kulüplerine<br />
( Türk Milli Futbol Takımı,<br />
Galatasaray SK, Gençlerbirliği SK, Beşiktaş<br />
JK,) ev sahipliği yapmıştır<br />
Öncelikle Ramada olarak Konya’da<br />
bulunmaktan dolayı çok mutluyuz.<br />
Ramada Plaza Konya ailesi olarak<br />
Ağustos ayı itibari ile Konya’da hizmete<br />
girdik. Genel olarak, iş seyehati<br />
için otel ihtiyacı olan misafirlere hitap<br />
etmekle birlikte, aynı zamanda<br />
tatil amaçlı seyahat eden misafirlere<br />
de üst seviyede hizmet vermeyi hedeflemekteyiz.<br />
Ulaşım imkanlarının kolaylaşması,<br />
ekonomik istikrarın ve yatırımların<br />
artması ile birlikte, insanlar artık yurtiçi<br />
ve yurtdışında daha çok seyahat<br />
etmekte ve farklı otellerde konaklama<br />
yapmakta. Ayrıca, misafirlerimizin<br />
seyahat amacına göre özel çalışmalarımız<br />
sayesinde, misafirlerimizin beklentilerinin<br />
ötesine geçebilmek için<br />
yoğun çaba harcamaktayız.<br />
Bu durum, artık seyahat edenlerin<br />
beklentilerinin de değişmesine ve<br />
daha üst seviyelere çıkmasına sebep<br />
olmakta. Ramapa Plaza Konya olarak,<br />
bu beklentilerin farkındayız. Bu beklentileri<br />
karşılamak için kimi zaman<br />
hizmet kalitesini en üst seviyeye taşımanız<br />
yeterli gelmemekte, artık daha<br />
kişisel hizmetlerin de devreye girmesini<br />
gerektirmekte.<br />
Otellerimizin genel hedefi, üst düzeyde<br />
hizmetle misafirlerimizin memnun<br />
şekilde otelden ayrılmasını sağlamak<br />
ve yeniden otelimizde ağırlayabilmek.<br />
Aynı zamanda bölge için de vizyonel<br />
çalışmalarla sektöre ve şehre pozitif<br />
katkı sağlayabilmektir diyebiliriz.<br />
Örneğin; biz otelimizin hizmetinin<br />
sadece otel içerisi ile sınırlı olmadığını<br />
ve misafirlerin otelle ilk iletişime geçtiği<br />
andan itibaren hizmetinizin başladığını<br />
düşünüyoruz.<br />
Grubumuz kaliteli ve üst seviyedeki<br />
hizmet anlayışımızla birlikte Ayrıca<br />
merkezi lokasyonumuz sayesinde de<br />
misafirlerimiz gitmek istedikleri her<br />
noktaya rahatlıkla ulaşabilecekleri<br />
için, tercih etmelerinde yine önemli<br />
unsurlardan bir tanesi olacaktır.<br />
116 www.metropoldergileri.com
KURUMSAL İTİBAR YÖNETİMİ<br />
İŞİNİZE DEĞER KATAR...<br />
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
Kurumsal itibar kazanmaya yönelik stratejiler geliştirir.<br />
<strong>Özel</strong> içerikli web siteleriyle dijital dünyada etkileyici bir vitrin yaratır.<br />
Online platformlardan hakkınızdaki istenmeyen içerikleri kaldırır.<br />
Adınıza açılan sahte sosyal medya hesaplarını kapattırır.<br />
Kurumuz için etkileşim yaratan ‘özgün’ içerikler üretir.<br />
Ekibinizin eğitimini ve kurumsal hesaplarınızın yönetimini üstlenir.<br />
Rakiplerinizi ve hedef kitlenizi sosyal medya üzerinden izler.<br />
Marka fanatiklerinin oluşmasını sağlar ve imajınızı güçlendirir.<br />
İtibar,<br />
ömür boyu<br />
tükenmeyecek tek kredidir.<br />
The Paragon Tower, Ufuk Üniversitesi Cad. No:3 Kat:23<br />
Çukurambar / Ankara Tel: 0312 258 64 43 Fax: 0312 258 63 02<br />
www.kurumsalitibaryonetimi.com<br />
117
Röportaj<br />
118 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
119
Röportaj<br />
120 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
121
Röportaj<br />
122 www.metropoldergileri.com
<strong>Özel</strong> <strong>Sayı</strong> 2016<br />
123
Röportaj<br />
124 www.metropoldergileri.com